You are on page 1of 92

5.

DERS: SES VE SES


BİLGİSİ

Öğr. Gör. Cemile İNAN


 Hava titreşimlerinin kulakla duyulanına ses denir.
Konuşurken çıkardığımız sesleri bir dildeki işlevleri
açısından inceleyen bilim dalına ise ses dizimi denir.

 Dilin genel özelliklerini şu ana başlıklar altında


inceleyebiliriz:
 1) Fonetik (Ses Bilgisi)
 2) Semantik (Anlam Bilgisi)
 3) Etimoloji (Köken Bilgisi)
 4) Morfoloji (Yapı Bilgisi)
 5) Sentaks (Cümle Bilgisi)
 Sesler, dilin malzemesidir. En küçüğünden en büyüğüne
kadar bütün dil birlikleri seslerden oluşmaktadır; sesten
daha küçük bir gramer birliği yoktur. Ses, parçalanamayan
en küçük gramer birliğidir.
 Sesler akciğerden başlayıp ağız ve burunda sona eren
solunum yolları ile bu yollar üzerinde sıralanmış organlar
tarafından meydana getirilir.

 Seslerin söylenmesinde akciğerlerden itibaren sırasıyla


nefes borusu, gırtlak, ağız boşluğu ve burun yolu, bir ses
geçidi olarak görev görürler.
 Her sesin yazıdaki şekline harf, dildeki harflerin bütününe
alfabe denir.

 Genel kültür Türkçesinin temeli İstanbul ağzı sayılmaktadır.


Türkiye Türkçesinde 29 ses bulunduğu kabul edilmiştir.
 Ses Yolu

 Göğüs boşluğundan dudaklara kadar olan kısma ses yolu


denir. Sesler, ses yolunda çeşitlenir. Seslerin çıkmasına ve
çeşitlenmesine yarayan organlar da şunlardır:
 Göğüs Boşluğu Damak
 Akciğerler Dişler
 Gırtlak Dudaklar
 Kirişler Geniz ve burun.
 Küçük Dil
 Dil

 Bu unsurların hepsine birden konuşma aygıtı denir.


 Seslerin Türleri

 Sesler çıkışlarına göre kendi aralarında ikiye ayrılır:

 1) Ünlü sesler
 2) Ünsüz sesler
 1) Ünlü Sesler:

 Ses yolundan herhangi bir engele uğramadan çıkan seslerdir.


Gırtlakta kirişlerin titreşmesinden doğan sesler, ağızda
dilin, alt çenenin ve dudakların aldıkları biçimlere göre
değişerek;
 İnce-geniş
 Dar-düz
 Yuvarlak

Ünlüler olurlar.
 Türkçede ünlü sesler sekiz tanedir.

 a-e geniş ünlü


 ı-i dar ünlü
 u-ü dar ünlü
 o-ö yuvarlak ünlü

 a-ı-o-u (kalın ünlü)


 e-i-ö-ü (ince ünlü)
 2) Ünsüz Sesler:

 Ses yolunda az çok engele uğrayıp biçimlenir ve


boğumlanarak çıkarlar.

 Bunlar ünlü seslerle birleşmedikçe okunamazlar, hece


kuramazlar. Dilimizde 21 tane ünsüz ses vardır. Ünsüz sesler
türlü yönlerden bölümlere ayrılır:
1) Çıkaklarına Göre Olan Ünsüz Sesler:

 A) Dudak ünsüzleri: b, f, m, p, v
 B) Diş Ünsüzleri: ç, c, d, j, l, n, r, s, ş, t,z
 C) Damak Ünsüzleri: g, ğ, k, y
 D) Gırtlak ünsüzleri: h
2) Sürekli Söylenip Söylenmeyeceğine Göre (Sürekli) Ünsüz
Sesler:

 Sürekli ünsüzler: f, ğ, h, j, m, n, r, s, ş, v, y, z
 Süreksiz ünsüzler: b, c, ç, d, g, k,p, t,

3) Yumuşak(ötümlü) ve Sert (ötümsüz) Ünsüz Sesler:


 A) Yumuşak ünsüz sesler: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z
 B) Sert ünsüz sesler: p, ç, t, k, f, h, s, ş
 Türk Abece’sinde 29 harf vardır.

 ABCÇDEFGĞHIİJKLMNOÖPRSŞTUÜVYZ
 abcçdefgğhıijklmnoöprsştuüvyz

 Harfler, kullanıldıkları yerlere göre iki türlü yazılır.

 A)Büyük Temel Harfler


 B)Küçük Temel Harfler
 Türk abecesi 1 Kasım 1928 gün ve 1353 sayılı yasayla
saptanmıştır.

 1928’de yasayla saptanan yeni Türk abecesi, okuma


yazmayı kolaylaştıran öğrenme ve öğretme kolaylığı getiren
böyle bir yazımın temeli olmuştur.
 Hece

 Konuşma aygıtının bir kıpırdanışıyla bir çırpıda çıkan tek veya


bileşik sese denir.
 Her hecede bir ünlü ses bulunur, ünlü ses olmadan hece
kurulamaz. Dilimizde altı tür hece vardır:

 Bir ünlü harften oluşan hece: a, e


 Bir ünsüz, bir ünlüden oluşan hece: bu, şu
 Bir ünlü, bir ünsüzden oluşan hece: ak, al, aş
 Bir ünsüz, bir ünlü, bir ünsüzden oluşan hece: kaş, taş, gör
 Bir ünlü, iki ünsüzden oluşan hece: ast, üst
 Bir ünsüz, bir ünlü, iki ünsüzden oluşan hece: Türk, halk
 Ulama

 Sözcük sonlarındaki ünsüz seslerin kendilerinden sonra gelen


sözcüklerin başlarındaki ünlü seslere bağlanmasına denir.
 Hecenin temeli ünlü harftir.
 Türkçede her ünlü ses, kendinden önce gelen ilk ünsüz sesi hecesine
alır.
 Noktalama imlerinden biriyle ayrılan sözcüklerde ulama olmaz.
 Güzel okumak, güzel konuşmak için ulamaya önem vermek gerekir.

Örnekler:
 Daha dün annemizin kollarında yaşarken
 Çarşıdan üç ekmek aldım.
 Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul
 Ses Olayları

Türkçe sözcüklerin ve sözcük dışında kalan diğer gramer


birliklerinin kuruluşunda, seslerin bazı şartlar altında
birleşmelerinin ve beraber yaşamalarının gereği olarak
görülen başlıca ses olaylarından şöyle söz edebiliriz:
 Kaynaştırma, Düşme, Aşınma, Üreme

Türkçemizin en önemli özelliklerinden biri de sözcüklerde iki


ünlü sesin yan yana bulunmasıdır.

Kaynaştırma; ünlü ile biten sözcüğe ünlü ya da ünlü ile


başlayan bir ek gelirse;
1) İki ünlünün arasına uygun bir ünsüz girer. Buna
kaynaştırma harfi denir. (s, y, n, ş)
 S harfi;
 Ad takımlarında ünlü ile biten sözcüklerle tamlanan takısı arasına
girer:
 Orhan’ın bahçe-s-i, araba-s-ı, kuzu-s-u
 Yalnız su-y-u sözcüğünde s kaynaştırma sesi, y olur.

 N harfi;
 Ad takımlarında ünlü ses ile biten tümleyenle –in takısı arasına
girer; pencere-n-in, kapı-n-ın, köylü-n-ün…
 Ad takımlarında tamlayan takısıyla durum takıları arasına girer:
 Meltem’-in ev-i-n-i
 Bitişik yazılan –ki adıl ve ekleriyle durum takıları arasına girer ;
benim-ki-n-i, evde-ki-n-den
Bu, şu, o adıllarıyla, alabildikleri takılar ve ekler arasına
girer;
Bu-n-a, şu-n-dan, bu-n-ca…

oİyelik takısı ile –ce eki arasına girer;


Okul müdür-ü-n-ce, okul düz-en-i-n-ce, anne-si-n-ce
 Y Harfi;
 Ünlü ses ile biten sözcüklerle durum takılarından –i, -e
arasına girer.
 Pencere-y-i açtım, bahçe-y-e baktım.
 -İdi, -imiş, -se ek eylemleri, daha çok bitişik yazılır.
Sözcüğün sonu ünsüz ses ise i’ler düşer;
 Ben-di-m (Ben idim), Orhan’mış (Orhan imiş)

 Sözcüğün sonu ünlü ise ek-eylemlerin başlarındaki i’ler y


olur; Ali’ymiş ( Ali imiş) Ülkü’yse ( Ülkü ise)
 Ş Harfi;

 Sayılara üleştirme anlamı veren –er ekini katar;


Sekizer, dokuzar, üçer, yüzer,
Ünlü ile biten sayılara ek, ş ile bağlanır;
İki-ş-er, yirmi-ş-er…
 Düşme;

 Türkçede genellikle kökler değişmez; bununla birlikte kimi


sözcüklerin çekimlerinde, türeyişlerinde birer sesin düştüğü
görülmektedir. Başlıcaları şunlardır;

 Ağızı, burunu, şekili, oğulu, omuzu, resimi


 Ağzı, burnu, şekli, oğlu, omzu, resmi
 Devir, kıvır, çevir, sıyır, kavur, savur gibi ikinci heceleri v/y
dar ünlü olan eylem köklerinden sonra –i, -im, -k yazım
ekleri ile edilgenlik eki gelince ikinci hecelerdeki dar ünlü
ses düşer.
 Örnek:
 Devirim Devrim
 Kıvırım Kıvrım
 Ayırıntı Ayrıntı
 Sıyırık Sıyrık
 Buyuruk Buyruk
 Fikir, zikir, şükür, resim, keşif gibi Arapçadan dilimize
geçmiş sözcükler, ünlü ses ile başlayan ek alınca
hecelerindeki dar ünlü ses düşer. Buna orta hece düşmesi
(orta hece vokali düşmesi) denir.
 Fikir > fikir-e > fikre
 Şükür > şüküre > şükre

 Koku, sızı, yumurta gibi birkaç ad, –le ekiyle türemiş eylem
olurken sonlarındaki ünlü sesler düşer.
 Koku-la-mak > koklamak sızı-la-mak>sızlamak yumurta-la-
mak>yumurtlamak
 «Sarı» kelimesi, sıfat-fiil –er ekiyle eylem türetirken ikinci ünlüsünün
düştüğü görülmektedir: Sar(ı)-ar-mak - sararmak
 6) –cık,(-cek) –ekleriyle küçültülen adların sonlarında (k) düşer.

; küçü(k)cük, ufa(k)cık, büyü(k)cük,

7) Ufak, yüksek, alçak, küçük sözcüklerinden –el, al yapım ekiyle


eylemler türetirken, sonlarındaki –k’ler düşer;
Ufa(k)l-mak > ufalmak
Yükse(k)l-mek > yükselmek

8) Söylenişte ast, üst, ast… sözcükleriyle kurulan bileşiklerde –t’ler


düşmektedir.;
Rastgele rasgele
Astsubay, assubay
üstteğmen… üsteğmen
 Eklerin Başlarındaki Ünlülerin Düşmesi
Ünlü ile başlayan iki ve daha çok sesli ekler ve takılar iki
türdür.
1) Baş Ünlüsü Temel Yapıdan Olan Ekler; -en, -ecek, -erek ,
-ıcı, -er –in –iş (Eylemden ad türeten)
Gel-en, yaz-acak, sevin-erek, al-ıcı, ver-ince,

 Ünsüzlerle biten tabanlarına oldukları gibi gelen bu ekler,


ünlü ile tabanlara birer kaynaştırıcı ünsüzle eklenir.;
Bekle-y-en, ara-y-acak, söyle-y-erek, dinle-y-ici
 Baş Ünlüsü Bağlayıcı Görevinde Olan Ekler ve Takılar

Ünsüzle biten tabanlarda değişmez. Ünlü ile karşılaşınca baş


ünlüsü düşer. Bu eğreti ünlüler ayraç içine alınmıştır.
1) İyelik Takıları: (i)m,(i)n, (i)miz, (i)niz:
Kardeş-im, çayır-ımız, (değişmez)
anne-i-m (annem)
tarla(ı)mız (tarlamız)
hoca(ı)mız (hocamız)
2) -k ekiyle eylem tabanlarından türemiş sözcükler;
Dur-ak, sığın-ak (düşmez)
tara-(a)k, kayna(a)k (düşer)
 3( Topluluk sıfatı türeten (i)z eki;
 Beş-iz, üç-üz, iki-z…
 4) Sayılardan derece sıfatı türeten –(i)nci eki;
 Bir-inci üç-üncü
 Yedi - (i) – nci
 Altı – (ı) - ncı

o 5) Eylemlerin çatı eklerinden ünlü ile başlayan –(i)n, (i)ş


ekleri
Bil-in-di, gör-ün-dü, uç-uş-tu
6)Şimdiki zaman kipinin eki –(i)yor
Sonu ünsüz sesle biten kelimeye gelirse değişim olmaz.
Öğren-iyor
Sonu ünlü sesle biten kelimeye gelirse düşer.
Oku-(ı)yor okuyor
ağla-(ı)yor ağlıyor

7) Geniş zaman kipi – ( ) r;


Ünsüzle biten kelimeden sonra gelirse önündeki -i sesi düşmez.
Gelir, içer, kırar, (düşmez)
Ünlü sesle biten kelimeye gelirse, -i sesi düşer.
Uyu-(u)-r uyur
Söyle-(e)-r söyler
 Aşınma
İki ünlü harfin yan yana gelişi Türk zevkine uymadığı için ayrı
sözcüklerle karşılaşan ünlülerden birinin aşındığı görülür.
Veli Efendi Velefendi
Mustafa Efendi Mustafendi
Bunlardan başka;
a) orada- orda
b) nerede- nerde
c) dışarıda-dışarda
d) yukarıdan-yukardan
 Ses aşınması;

 Iramazan-ramazan
 Irecep-recep
 Isıcak-sıcak
 İlimon-limon
 Türlüg-türlü
 Kamug-kamu
 Kutlug- kutlu
 Kadıköyü-Kadıköy
 Top kapısı- Topkapı
 Tekirdağı-Tekirdağ
 Biri birine- birbirine
 Kayın ata- kaynata
 Kayın ana- kaynana
 Pazar ertesi Pazartesi
 Cuma ertesi- cumartesi
 Üreme (Ses Artması)
Dar-a-cık
Bir-i-cik
Sa-p-a-sağ-la-m
Gü-p-e-gün-düz
 Ünsüzlerin Benzeşmesi;

 Sonu sert ünsüz sesle biten sözcükler, yumuşak sessizle


başlayan ek aldığında sondaki sert ünsüz sesler, kendilerinden
sonra gelen yumuşak ünsüz sesi kendilerine benzeterek
sertleştirirler. Buna ünsüz benzeşmesi denir. Süreksiz
yumuşak harflerle başlayan ekler, sert harflerden sonra
gelirse sertleşir. Buna ünsüzlerin benzeşmesi denir.
 Örn;
 Kitap-dan kitaptan
 Savaş-dan savaştan
 Geç-di geçti
 Sinop-dan Sinop’tan
 Çalış-gan çalışkan
 Geniş Ünlünün Darlaşması

a) –(i)yor eki gelen sözcüklerde, -a, -e geniş ünlüleri


darlaşarak -ı, -i olur.
Ör; anla-yorum; anlıyorum
Kokla-yorum; kokluyorum.
b) –e, -en, -ecek, -erek ekleri, ünlülerle biten gövdelere
gelince Türkçede iki ünlü yan yana gelemeyeceği için
aralarına y kaynaştırma sesi girer.
Ör; Söyle-y-ecek; söyliyecek
 C) –e bilmek, -e durmak;
 Ör;
 Dinleyebilmek > Din-li-y-e-bilmek
 Bilmeyerek > Bil-m-i-yerek
 Ünsüzlerin Yumuşaması
a)Süreksiz sert yumuşak harfler (b,c,d,g) iki yerde bulunmaz.

Sözcük sonlarında, ancak sesteş sözcüklerden birkaçının


anlam ayrılığını göstermek gereğince -c ile –d’nin sonda
bulundukları olur.
At ad
Haç hac
Saç sac
gibi…
 C) Sözcük sonlarında süreksiz sert harfler p, ç, t, k ünlülerle başlayan
bir ekle karşılaşınca yumuşayarak sırasıyla b, c, d, g olur
Ağaç ağacı
Toprak toprağı
Kitap kitabı
Geçit geçide

Not: Bazı tek heceli sözcüklerde yumuşama olmaz.


Örn;
İp-i, sap-ı, çöp-ü, süt-ü
Bazı tek hecelilerde yumuşama olur.
Örn;
Dört-ü dördü
Yurt-u yurdu
 D) Yabancı Kökenli Sözcükler Yumuşamaz.
Merhamet-i
Cumhuriyet-i
Hukuk-u
Aşk-ı
Millet-i
 E) Sözcük sonlarındaki k’nin yumuşayınca g olduğunu
gördük. k’den sonra gelen g’ler yumuşayınca ğ değil g
olur.

 Çelenk çelenge
 Denk dengi
 ÜNLÜ UYUMLARI

 Geniş Ünlülerin Daralması


 Sonu geniş ünlü ile biten sözcüklere -iyor şimdiki zaman eki gelirse;
“a” geniş ünlüsü “ı”, “e” geniş ünlüsü “i”ye dönüşür.

Örneğin;
 Baş-la-(ı)yor-um → Baş- lı- yor-um
 Bekle-(i)yor-um → Bekli-yor-um
 Bil-me-(i)-yor-um → Bil-mi-yor-um

 -er, -e, -ecek, -erek ekleri ünlülerle biten gövdelere gelince iki ünlü
yan yana gelmez, aralarına “y” kaynaştırma sesi girer.
 Örneğin;
 Ara-y-acak
 Söyle-y-ecek

Sondaki geniş ünlü söylenişte daralır.


Bu kurala göre,
 Ara-y-an → Ara-y-an (Yazılış) * Arı-y-an (Okunuş)
 Baş-la-y-acak → Başla-y-acak (Yazılış) * Başlı-y-acak (Okunuş)
 Gel-me-y-en → Gelmeyen (Yazılış) * Gel-mi-y-en (Okunuş)
 Devam ed-ecek → devam ed-e-cek (Yazılış) * devam ed-i-cek
(Okunuş)
 Türkçemizde sekiz tane ünlü ses vardır. Bu ünlüler söyleniş özelliklerine, dilin ve
ses yolunun aldığı biçimlere göre üç bakımdan incelenir.

 1. Söyleniş özelliğine göre:


 a) Kalın ünlüler: a, ı, o, u
 b) İnce ünlüler: e, i, ö, ü

 2. Alt çenenin durumuna göre:


 a) Geniş ünlüler: a,e,o,ö
 b) Dar ünlüler: ı,i,u,ü

 3. Ünlüler dudakların durumuna göre ise,


 a)Düz ünlüler : a, e, ı, i
 b)Yuvarlak ünlüler: o, ö, u, ü
bu özellikleri şöyle bir tablo ile de gösterebiliriz:

Düz Düz Yuvarlak Yuvarlak

Geniş Dar Geniş Dar

Kalın a ı o u

İnce e i ö ü
 Büyük Ünlü Uyumu Kuralı
 Türkçede bir sözcüğün ilk hecesindeki ünlü “kalın” ise diğer
hecelerdeki ünlüler de kalın; sözcüğün ilk hecesindeki ünlü
“ince” ise diğer hecelerdeki ünlüler de ince olur. Bu temel
özelliğe “büyük ünlü uyumu kuralı” denir.

 Örneğin,
 Güzel çiçekler toplayacağız
 (ince) (ince) (ince)
 -Tek hecelilerde → Bak, git, süt, ip, çöp…
 -Yabancı kökenli sözcüklerde → dünya, gazete, kitap,
meydan, telefon, radyo vb.
 -Bileşik sözcüklerde uyum aranmaz.
 Büyük ünlü uyumuna aykırı olan durumlar da vardır.
 Elma (aslı:alma), anne (aslı: ana), kardeş (aslı: kardaş),
hangi (aslı:kangı)
 Ekler, sözcüklerin son hecesine uyar.
 Örneğin;
 göz-lük-çü, boş-luk, yak-a-cak, giy-im, git-me-y-ecek, bak-ma-y-acak gibi
Ancak;
 -deyin
 -yor
 -ken
 -ki
 -(i)mtrak
gibi ekler büyük ünlü uyumuna uymaz.
 Örneğin; geliyor, bekliyor, okurken, sabahleyin, yeşilimtrak, mavimtrak.
 Küçük Ünlü Uyumu
 Ünlülerin düzlük, yuvarlaklık; darlık, genişlik uyumudur.
 Türkçe sözcüklerde bir sözcüğün ilk hecesindeki ünlü “düz” ise diğer
hecelerdeki ünlüler de düz olur; bir sözcüğün ilk hecesindeki ünlü yuvarlak ise
diğer hecesindeki ünlüler ya dar-yuvarlak ya da düz-geniş olur.

 Düz ünlülerden sonra


 a → a, e, ı, i
 e → e, a, ı, i Düz ünlü
 gelir.
ı → ı, e, a, i
 i → i, e, a, ı
gelir.
 Yuvarlak ünlülerden (o,ö,u,ü) sonra ya dar-yuvarlak u ve ü ya da düz-
geniş a veya e gelir.
Örneğin; elma, kapı, üzüm, ördek, adam, sözcük…

 Düz ünlülerden (a,e,ı,i) sonra yuvarlak ünlü (o,ö,u,ü) gelmez.


Örneğin horoz, radyo, konsol, telefon, kabul gibi sözcükler uymaz.
 Bazı sözcüklerde düz-geniş ünlülerden sonra b,v,m ünsüzleri varsa
sonra gelen ünlüler dar-yuvarlak olur.
Örneğin; çamur, kabuk, hamur, savur vb.

 *Türkçede o,ö ünlüleri sadece sözcüğün ilk hecesinde bulunur; diğer


hecelerinde bulunmaz.
Örneğin; ördek, horoz, kolon, horon, doktor vb.
 Türkçenin Özellikleri

 1.Türkiye Türkçesinde uzun ünlü (â-î-û) yoktur.

2. “o” ve “ö” sesleri Türkçe kelimelerin sadece ilk hecesinde


bulunur.

3.”j” sesi Türkçe kelimelerde yoktur.

4.Türkiye Türkçesinde “c, g, l, m, n, r, v, j, f” sesleri pekiştirmeli


kelimelerle ses taklidi (yansıma) kelimeler dışında başta
bulunmazlar.

ve sonunda üç ünsüz bulunmaz. Kelime ortasında üç ünsüz bulunur.


Bunların hepsi aynı hecede değildir.
 5. Yumuşak ve süreksiz olan “b, c, d, g” sesleri, bazı istisnalar dışında
sonda bulunmazlar.

6. Bir hecede iki ünlü yan yana bulunmaz. Birleşik kelimeler bu kuralın
dışındadır.

7. Türkçe kelimelerin köklerinde birkaç istisna dışında iki ünsüz yoktur.


(anne, elli)

8.Türkçe kelimelerin başında çift ünsüz bulunmaz. (tren, gram vb.)

9.Türkçe kelime ve hece sonunda bütün çift ünsüzler bulunmaz.

Ancak şu çift ünsüzler bulunur:”-lç, -lk,-lp,-lt,-nç,-nk,-nt,-rç,-rk,-rt,-rs,-


rp,-st.”

10. Türkçe kelimelerin başında


 Seslerin genel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
1)Türkçede sözcüklerin köklerinde ikiz harf bulunmaz.
Örn;
 Anne (ana)
 Elli (eli)

 Şiddet
 Millet
Yabancı kökenlidir.
 Hürriyet
 2) Türkçe sözcüklerde iki ünlü yan yana bulunmaz. İkiz
ünlüsü bulunan sözcükler dilimize yabancı kaynaklardan
gelmiştir.
Örn:
 Şiir
 Şair
 Şuur
 Saat
 Fiil…
 3) Türkçe sözcüklerin ilk heceleri iki ünsüz harfle başlamaz.
Bu tür sözcükler yabancı kökenli sözcüklerdir.
Örn:
Spor
Tren
Program
Tramvay gibi…
 4) Türkçede o ve ö ünsüz sesleri sadece ilk hecede bulunur.
 Örn:
 Bölük
 Öbek
 Soba

 Not: -iyor şimdiki zaman eki bu kuralın dışındadır.

 5) Türkçede sözcüklerin başında «ğ», «m», «j», «h», «l», «r», «v»,
«f», «z» sesleri bulunmaz. Bazı yansımalarda bulunabilir.
 Örn;
 Vızır vızır
 Fokur fokur
 Horul horul gibi…
 6) Türkçede kelime veya hece sonunda b,c,d,g ünsüz sesleri
bulunmaz.
 7) Türkçede sözcüklerin sonunda çift sessiz bulunabilir.
 Örn;
 İlk
 Yurt
 Genç
 Kent
 Alt
 Denk…
 Vurgu

 Bir hecenin ya da sözcüğün ötekilerden daha belirgin ve


daha baskılı söylenmesine vurgu denir.

 Konuşma ya da okuma sırasında söze duygu değeri katmak,


dinleyicinin dikkatini uyandırarak anlamın kavranmasını
sağlamak ve söyleyişi canlandırmak gibi amaçlarla vurguya
başvurulur.
 Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
 Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

Bu eğik harflerle dizilmiş heceler öbürlerinden daha baskılı


okunur. Bu baskılı okunuşa vurgu denir.

Sözcüklerin kurallar bakımından olduğu gibi hecelerin vurgulanışı,


vurguların sertliği bakımından da diller arasında önemli ayrılıklar
vardır. Örneğin, Almanca, İngiliz gibi Batı dillerinde vurgular pek
belirgindir. Türk sözcük vurguları yumuşakçadır. Duygusal
konuşmaların coşkulu söylevlerin dışında vurgular kulağa batmaz.
Vurgu:

 A) Söze duygu değeri katar:


 B) Dinleyicinin dikkatini uyandırır, anlamın kavranmasını
kolaylaştırır.
 C) Sesi, söyleyişi, sözdeki ezgiyi canlandırır.
 Bir duygunun itişiyle konuşurken sesimiz daha canlı, daha
sıcak olur. Sesimiz yükselir, alçalır; birden hızlanır, sonra
yavaşlar, bu canlı devinimin anlatıma kattığı değerler
sırasıyla görülecektir.

 Vurgusuz okumalarda ve konuşmalarda bu değerler yoktur.


Vurgu ile söylevine canlılık katamayan söylevci, -ne denli
yararlı ve coşturucu konulardan söz açarsa açsın-
dinleyicilerin dikkatini çekemez.
 Dilimizi öğrenen yabancıların en güç başardıkları incelik
vurgudur.

 Vurgu Türleri

Vurgular çok çeşitlidir; vurgunun başlıcaları şunlardır:


1) Sözcük vurgusu
2) Tümce vurgusu
3) Dize (mısra) vurgusu
 1) Sözcük Vurgusu
a) ben, dün, yol, çok, Kars
b) Baba, arkadaşım söyledi, okullar yarın açılacak, hepimiz
sevindik, çiçek, çiçekler
c) Orhan, Turgut, Sevim, Suna, Tekir, Boncuk
 1) Bir hecelilerde sözcük vurgusu bulunmaz.
 2) Çok heceli sözcüklerimizde genel olarak vurgu son
hecede bulunur; yalnız yer adlarında durum değişir:
 A) İki heceli yer adlarında vurgu başta bulunur.
 İzmir, Konya, Ahlat, Balkan…
 B) Çok heceli yer adlarında vurgu başa doğru sürülür; güçlü
hecede yerleşir; yani, birinci hece daha güçlü ise vurgu
başta kalır:
 Ardahan, Kastamonu, Çankırı, Menderes…
 Birinci hece açık, ikinci hece kapalı ise vurguyu ikinci hece
alır.
 Edirne, Malatya, Silifke, Denizli, Palandöken, Çanakkale

 4) Birkaç belirteçte, bağlaçta ve ünlemde vurgu başa


doğru sürülür:
 Şimdi, ancak, haydi, aferin

 Not: Tür adları özel yer adı olarak kullanılınca vurgu başa
doğru kayar:
 Kartal büyük bir kuştur. (kuş adı)
 Kartaldan geldi tren… (semt)
 5) Tek heceli sözcükler vurgusuzdur.
 6) Ekler, genel olarak sözcük sonundaki vurguları kendi
üzerlerine çekerler:
 Çiçek, çiçekler, çiçeklerimiz, çiçeklerimizden…
 Yalnız şunlar vurguyu çekmez; vurgu kendilerinden önceki
hecelerde kalır:
 A)olumsuzluk eki- me:

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,


Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın.

Mehmet Akif ERSOY


Okuma dersinde onu okuma.
 Bu iki örnekte olumsuzluk eki, -ma’lar vurguyu çekmemiştir.
Yani vurgu kendilerinden önceki hecelerde kalmıştır.

 Not: Yalnız geniş zaman kiplerinde olumsuzluk eki –me


vurguyu çeker:
Sevmez, anlamam, dinlemez…
 B)-mi? soru edatı vurguyu çekmez.
 Kitabı okumadı mı?

 C) –ce eki küçültme anlamında olursa vurguyu çekişi


şöyledir:
Sözcük sıfat olarak kullanılıyorsa vurguyu çeker:
bolca, yumuşakça
Eylem belirtici görevinde kullanılıyorsa vurguyu çekmez:
Bolca yedik, güzelce anlatacaksınız.
Küçültmeden başka anlamda ise vurguyu çekmez:
Kardeşçe, insanca…
 D) Ek-eylemin geniş zaman kipinin –im, -sin, -dir, -iz, -siniz
parçaları da vurguyu çekmez:

 Çocuğum, çocuksun, arkadaşsınız, öğrenciyiz…. (vurguyu


çekmezler.)
Not:
1) Ek-eylem olmayan –im’ler vurguyu çeker:
2) Öğretmenim (ben) (ek-eylem)
3) Öğretmenim (benim)
2) Ek-eylemlerdeki –dir’e benzeyen güçlendirme eki –dir
vurguyu çeker.

Bu konuyu bir arkadaşa yazdır.


Kış geçti artık önümüz yazdır.
Çalış da yüzümüzü güldür.
Bu, güzel bir cins güldür.
 E) de bağlacı da ünlü bakımından bir ek gibi kendinden
önceki sözcüklere uyar; vurguyu çekmez:

 Odamızda oturuyorduk.
 Odamız da aydınlıktır.
 Orhan’da güzel kitaplar vardır.
 Orhan da güzel kitaplar aldı.

Koyu renkle yazılmış olanlar vurguludur.

Hangi –de’nin ek olduğunu, bitişik yazılacağını; hangi de’nin


bağlaç olduğunu, ayrı yazılacağını vurguyu çekip
çekmemesinden de ayırt edebiliriz.
 F) –ki bağlacı da vurgu bakımından «de» gibidir:

 Bağlaç olunca vurguyu çekmez: Bilirsiniz ki…


 Başka anlamda ise ek vurgulanır: Evdeki, bizimki….
 Hangi –ki’nin ek olduğunu, bitişik yazılacağını;
 Hangi ki’nin bağlaç olduğunu ayrı yazılacağını vurguyu çekip
çekmemesinden ayırt edebiliriz:
 Bir ulu çınar ki kırılır, eğilmezsin.
 (Ahmet Hikmet MÜFTÜOĞLU)
 G) Kİ BAĞLACININ KAYNAŞMASINDAN İLERİ GELEN: BELKİ,
SANKİ, MADEMKİ SÖZCÜKLERİNDEKİ «Kİ» VURGUYU
ÇEKMEZ.

 H) ZAMAN BELİRTİCİ YAPAN –LEYİN EKİ DE VURGUYU


ÇEKMEZ: Akşamleyin, geceleyin…
 Not: Vurguyu çekmeyen eklerden önceki vurgu daha canlı
olur.

 Tamlama Vurgusu:
 Ad ve sıfat tamlamalarında tamlayanların sözcük vurguları
daha güçlenir.
Çocukların oyunları, deniz kıyısı, altın bilezik; durgun su,
temiz örtü, dünkü yemek, seksen lira, yedinci gün…

Öbekleşmenin nedenine uygun düşen bu kelime vurgusu,


Türkçemizin vurgu yönünden ne denli üstün olduğunu bir kez
daha göstermektedir.
 Bileşik Sözcüklerde Vurgu
Tamlamaların kaynaşmasıyla oluşan bileşik adlarda, vurgu bir
önceki sayfada görüldüğü gibi birinci sözcükte güçlüdür.
Köpekbalığı, deveboynu, ortaokul, onbaşı, başçavuş,
dalgakıran…

Tümce Vurgusu
Tümcede anlamca en önemli sözcük vurgu ile belirtilir:
Ben o kitabı dayıma verdim
Ben dayıma o kitabı verdim
Dayıma o kitabı ben verdim.
Sözcüklerin sıralarını değiştirmeden de belirtme vurgusuyla
tümceye çok önemli duygu ve anlam değeri katılabilir:
Ben sizi orada gördüm.
Tümcesi olduğu gibi söylenince sözcüklerin anlamları dışında
bir şey sezilmez.
 Gereken heceleri kuvvetli vurgularla belirtilince değişiklik
kendini gösterecektir. Vurgulu heceler siyah harflerle
dizilmiştir:
 Ben sizi dün orada gördüm. (başkası değil, ben)
 Ben sizi dün orada gördüm. (Başkasını değil, sizi)
Ton
Tümcelerin Söylenişindeki Ton Değişikliğinin Anlamla İlgisi

Tümcelerde, vurgudan başka bir söyleyiş özelliği daha vardır.


Anlatıma düşünce, duygu, coşkunluk, yumuşaklık, sertlik…
ayırtıları katmak için seslerde yükselip alçalma, perde
değişikliği gibi başkalıklar yapılır; buna tonlama denir. Söze
duygu değeri katmak için, çok kez sözcüklerin birinci
hecelerini daha ezgili daha canlı söyleriz. Sese verilen bu
anlatım, çalım, bir söyleyiş tonudur:
Kardeşim, kuzum, canım, askerler, anne, arkadaşlar
 Ton Değişikliğinin Anlamla İlgisi
Konuşma ezgisinde oluşan, beliren tonlama, anlatımın
temeline dayanan yapısal bir dizgedir. Ne var ki bu yapısal
dizge hiçbir kurala bağlanamaz. Konuşmanın, okuyanın söze,
diziye katabileceği duygusal etkiye göre çeşidi sonsuz
dalgalanmalar gösterir. Bu oluş, müzikteki yorumu andırır.
Kimi kez güzel bir şiirin okunuşu, bestesinden daha dokunaklı
olur; daha canlı coşkular yaratır.
a) Emir temeli üzerine kurulan tümceleri, sesimize
vereceğimiz tonla istediğimiz keskinlikte, sertlikte,
yumuşaklıkta… söyleyebiliriz:
Çalış, çabala, gayret et; sonra pişman olursun….
 B) Sorulu Tümceler Tonlanmaya Daha Elverişlidir:
Bunu nasıl yaptın? Düşünmedin mi hiç? Bizi görmeden gittin
ha? Ne olmuş sanki?...
Karşılık beklenmeyen sorular, yanıtsız sorular daha derindir.
Sanat güzelliği taşıyan şu tümcelerde ton daha canlı daha
kavrayıcıdır:
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım?

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?


(Mehmet Akif ERSOY)
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
(Ahmet HAŞİM)
 C) Soru sözcüğü ya da eki kullanılmadan, tonlamayla söze
soru çeşnisi katıldığı da olur:

 Demek beni gördün de görmezlikten geldin?


 Ben!
 Ç) Tonun, en çok değer kattığı sözler ünlemli olanlardır:
 Ordular! ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!
 Ey Türk gençliği!
 Ne mutlu Türküm diyene!

 D) Kimi hecelerin baskılı uzatılmasıyla da anlatıma


abartılı bir duygu katılır:
 Yazııııık! Pek de gençti.
 E) Tonla yalnız bu çeşit sözcüklere, tümcelere değil; her
söze her türlü duygu değeri ve canlılık katılabilir.
Tümcelerin söylenişindeki ton değişikliklerinin, anlamla
ilgisi büyüktür.
 SESİN ANLATIM GÜCÜ
İç benliğimizi yansıtan öğeler arasında sesimiz en önde gelir.
Sesin bu yansıtıcı gücü çok eski çağlarda bile sezilmiş; daha
doğrusu anlaşılmıştır:
Demokritus sözcüğü bir ses anıtı olarak tanımlamıştır.
Sokrates «konuş, kim olduğumu söyleyeyim» demekle sesin ve
sözün, kimliği belirtmedeki önemini vurguluyor.
Alman filozof Kant, «doğduğu anda ses çıkaran canlı tek
yaratık yalnız insan yavrusudur.» diyor.
 Her insanın çocukluk, ergenlik, yaşlılık çağlarının her
döneminde sesin değişmesi de üzerinde durmaya değer
olayların dizisindendir. Bütün bunlar sesin, duygularımızı
hatta bilinçaltı eğilimlerimizi yansıtmakta ne denli önem
taşıdığını göstermektedir:

 İyi yolculuklar Selim… Şansın açık olsun


 Sesi renksiz, anlamsız, kayıtsız… Artık umut yok.
 SÖYLEYİŞ
 Duygunun içinden süzülüp gelen, kaynayıp çıkan güzel
örtülü tümceler çok kez ünlemli, sorulu ezgilere döner.
Canlı duyguların itişiyle sesimiz daha sıcak, daha canlı olur.
Yerine göre alçalıp yükselerek musikili bir gidişle içe akar.
Bu ezgi –müzikte olduğu gibi- kimi kez yavaşlar, düzgün
bir yola girmiş gibi olur derken birden çabuklaşarak
coşkunluğa doğru hızla yükselir gider.
 Şiir, yazı, söz ne denli duygulu, ne denli dokunaklı olursa
olsun; okuyucu onu kendi içine sindiremiyorsa, sesine o
duyguyu, o coşkunluğu katamıyorsa ne kendisi tat alır ne de
dinleyenleri…
 Söyleyişin en canlı ve etkili olduğu yerlerden biri de oyun
sahneleridir: « Söze can veren» oyuncu sözcükleri sözlük
anlamlarıyla değil oyunun gereğine uygun olarak algılarından
sağladığı anlamla konuşur. Tiyatroda bir sözün anlamı, daha
kişisel bir değer taşır; çünkü bir oyunda bir sözcük, ruhsal ve
gövdesel bir değer kazanır… Duruma ve oyundaki yerine göre
çeşitli yorumları sağlar. Öyleyse tiyatroda özel bir
değerlendirmeyle konunun, rolün ve oyun kişiliğinin getirdiği
ayrıcalıklar önem kazanır.
 Tiyatrodaki bu yorum dili ayrıca uygun bir tekniği de
gerektirir; çünkü sözcük anlamı yalnızca o sözün simgesel
değeriyle değil aynı zamanda konuşanın ses tonu ve rengiyle
de kesinleşir.
 Sözün yorumsal etkisi, simgesel değeri, coşturma gücü
söylevlerde sınırsızlaşır. Toplumun köpürüp dalgalandığı bir
anda- sözlük anlamlarına göre hemen hemen donuk
basbayağı- bir iki söz öyle kışkırtır, dinleyenleri öyle bir sel
haline getirir ki…
 Söz bunun tersini de yapabilir. Gözleri dönmüş, kırıcı, yıkıcı
bir toplumu, kızgınlığın sinirlere saçtığı yalımlarla
bilinçlerini yitirmiş kalabalığı, birkaç söz dinginliğe çağırır.
Bu çağrı yerinde ve yolunda ise kabaran öfkeler hemen
diner, uslar başlara döner.
 Akıp giden varlığın türlü nedenleriyle söylenmiş tümcelerine
sesimizle, sesimizin tonuyla da türlü anlamlar, türlü duygu
değerleri katabiliriz. Geldin mi! Sorusuna sesimizle –yerine
göre-dargınlık, sevinç, utangaçlık, coşkun bir beğeniş ,
yakıcı bir bekleyiş, korkunç kızgınlık, ateşli bir sevgi… gibi
birçok duygu katarız.
 «Mehmet kardeş» diye Ali , sesinde bir baş kaldırma
atılışıyla sordu:
 «Memidik neden yalan söyledin?»
 Bu yeteneğimizden yararlanarak okuma ve konuşmamızı
canlandırabiliriz.
 Dersimiz burada sona ermiştir. Beni dinlediğiniz için
hepinize teşekkür ederim.
 KAYNAKÇA
 GENCAN, Tahir Necat (1979) Dilbilgisi, TDK Yayınları, Ankara
 ERGİN, Muharrem, (2000), Türk Dilbilgisi, İstanbul, Bayrak
Basım/Yayım/ Tanıtım
 EDİSKUN, Haydar, (1985), Türk Dilbilgisi, İstanbul, Remzi
Kitabevi
 DEMİRCAN, Ömer, (2001) Türkçenin Ses Dizimi, Der
Yayınları, İstanbul

You might also like