You are on page 1of 17

I .

c e t m l l

O s m a n l ı m i m a r i s i n i n m e n s e l

m e s e l e s i
Prof ALBERT GABRlEL
O s m a n'ııı oğlu O r h a n 726 Hiciî daha arzedeceğim k i , tetkikatımı, evvelden
(M. 1326) de babasının ölümünden az bir hiç hir fikre istinat etmeden ve garb tarihçi­
zaman önce Bursa'yı zaptedince, şehir yeni lerinin umumiyetle kabul ettikleri bazı dok-
doğan İmparatorluğun merkezi ittihaz edildi. irinleri henimsemiyerek yaptım. Sadece man­
Bey, hisara yeni müdafaa tertibatı yaptırdı tık, beni, âlim dostumuz F u a t K ö p r ü l ü
ve kendi sarayını hisarın içine inşa ettirdi. nün çizmiş olduğu yola muvazi bir yol taki­
Civarda bir cami yaptırttığı gibi aşağı şehir­ bine şevketli. Birbirimizle sözleşmeden fakat
de de diğer bir cami tesis etti. Bugün saray her birimiz kendi cephelerimizden, efsane ve­
tamamen kaybolmuştur. X I X uncu asrın bası­ ya evvelden malûm bir nazariyeye istinaden
na kadar mevcut olan kalenin camii yakın bir değil, hâdise, metin veya âbide üzerinde çalı­
tarihte tamamile yeniden inşa edilmiştir. Bel­ şarak neticelerimizi mütekabilen, sağlamlaştı-
ki bünyesinde bazı unsiırları muhafaza eden rıyoruz.
aşağı şehrin camii de sonradan yeniden bina Türk mimarî tarihinde Murad I . Camii-
olunmuştur. Sultanın türbesine gelince; XIX nin ehemmiyeti, tam mânasile mükemmel bir
uncu asırda kaleyi harap eden yangında malı- vesaik dosyasının teşekkülünü elzem kılar.
volduktan sonra babası Osmanmki gibi asri- Filhakika bu binaya müteallik bir etüdün
leştirilmiştir. karileri, scrdcdilen iddiaların doğru olup ol­
Böylece Bursa Fatihinin tesis elliği âbide­ madığını bizzat tayin edebilmeli ve vesikalar,
lerden bugün hiç denilecek kadar az birşpy zuhuru muhtemel münakaşalarda herkesçe
kalmıştır. Şüphesiz tarihçi veya seyyahların kat'î ve değişmez bir esas olarak kabul edil­
eserlerinin şurasında burasında Orhanm kur­ melidir. Halbuki daima Murad I . camiinden
duğu binalara dair az çok esaslı bazı kayıtlar natamam ve yanlış rolövelere müsteniden
bulunabilir. Fakat bütün bunlar, Osmanlı bahsedilmiştir. Uzun zaman münhasıran
mimarisinin men'şei hakkındaki araştırmala­ T e x i e r ' n i n resimleri esas ittihaz olunmuş­
rımızın mevzuu için üstüne ahenkli bir sis­ tur. Fakat H . W i l d e'nin neşriyatından son­
tem kurulmağa elverişli derecede sağlam ol- ra (Brussa, 1909. Berlin) pek tabiî olarak
mıyan mevaddan ibarettir. Keyfî nazariyeleri bu kitap müelliflerce me'haz olarak kabul o-
baltalamak, onların hatalarını ve bazan mâ- lunmuştur. Zira müellifler bunun mukaddem
nasızlıklarını meydana koymak nievzuubahs neşriyata nazaran daha mütekâmil bulundu­
olunca daha kuvvetli deliller bulmak ve bil­ ğunu düşünmekte kendilerini haklı zannedi­
hassa bunların üzerinde ciddî bir tahlil yap­ yorlar. Halbuki vaziyet bunun zıddıdır; f i l ­
mağı mümkün kılacak miisbet hâdiselerin let- hakika T e x i e r ' n i n resimleri bazı yanlış­
kikile meşgul olmak muvafık olur. lıkları ihtiva ediyor idiyse de H . W i 1 d e'-
M u r a d I . tarafından Çekirge varuşu.ı- ninki daha a | ı r hataiarlar doludur. Fransız
da inşa ettirilen cami, Bursanın Ulu, Iznik'in seyyahının zemin katı plânı, şimalde geniş,
Yeşil camileri gibi Osmanlı mimarisinin en şarkta ve garbda daha küçük iki tonoz bulu­
eski tesisleri arasında sayılır ve tamamen baş nan merkezî kubbe ile hususiyet kazanan ha­
ka bir tarzda vücude getirilmiş olduğundan kikî plânın umumî âhengine tamamı tamamı­
hususî bir alâkaya hak kazanır k i , bu da u- na tetabuk ettiği halde H . W i l d e'nin plânı
mumiyetlc hayalî ve tarafgirâne tefsirlere yol. bu i k i tali tonozi' son derece küçülterek bina
açmıştıı. teşekkülâtmın mahiyetini büsbütün değiştir­
Tekrar etmeden çekinmiyerek bir kere miştir. Bundan başka şunu da işaret edelim ki
38 BURSA'DA MVRAD I, CAMll

T e x i er'de oldukça doğru olan mihrap çı- umuyorum. Fakal etüdümüzün mevzuu itiba-
kmtısı Almanca eserde yanlış şekilde irae e- rile, münakaşa zemini olabilecek teferruat
dilmiştir. muvakkaten bir kenara bırakılabilir. Cami
Birinci katta nokta ile çizilen tonozlarl.^ heyeti umumiyesiie iyi haldedir vc ilk inşa­
höcrclere giden koridorun köşelerindeki mii- atının mühim bir kısmmı muhafaza etmiştir.
tekatı tonozlarm mürtesemleri de doğru de­ Plân, makta, ve cephe inkişafı da tam bir sa­
ğildir. Zaten bu tarzdaki tonozlarm mevcut dakatle çizilmiştir; öyle ki hiç bir mübhemi-
olabileceğine akıl erdirmek de güçtür. Niha­ yete mahal bırakmıyan bütün malûmatı orada
yet ayni resimlerde merkezî kubbenin döı-t bulabiliriz.
cephesinde müsavi açıklıklı takviyeli kemer­
ler vardır. Halbuki bu takviyeli kemerler Toplanmış olan fotoğraf ve çizgi vesika­
yalnız şimal ve cenub cihetlerinde bulunuyor. ları beni uzun bir tariften vareste kılacaktır.
Bu tonozlarm örttüğü saha hakikatte H . Binada tatbik edilen teknik ve inşaî esasların
W i l d e'nin sehven çizdiği gibi murabba de­ kısa bir tahlilile ana hatları meydana koya­
ğil müstatilidir. rak okuyucuya bir yol göstermekle iktifa c-
deceğim.
Bursa ve civarma tahsis edilen (Monu­
ments Tura .(TAnatolie) eserinin IV üncü Cami, teferrüat ihmal edilirse zemin ka­
cildi, diğer âbideler arasmda Murad l. Camii tında bir ravakı, namaz kılmağa mahsus olan
hakkmda da tam vesaiki ihtiva edecektir. Bu cami harimini, ona bağlı bir çok mütemmi-
yazıda mevcut planlar ve makta' sırf bu ma­ matı, birinci kat da ravaklı bir medreseyi ih­
kaleyi izah maksadile ilâve edilmiştir. Bun­ tiva eder.
lar, ana hatları tam göstermekle beraber her Zemin kat ravakt - a - kürevi kubbeler ile
şeyden evvel âbidenin karakterini anlatmağa örtülmüş olup beş açıklıklıdır. Merkezî açık­
tahsis edilmiş şemalardır. lıktan bir methal sofasına - b ' beşik tonozlu
methal sofasından cami harimine girilir k i
Diğer taraftan şunu da kaydedelim k i ,
burası bir kubbe ile örtülü müstatil merkezî
cami, kırk sene kadar evvel, bugünkü arzetti-
bir kısmı ihtiva eder. Cenubta dairevî şekle
ği şekli veren mühim bir tamir görmüştür.
çok yakın basık tonozlu bir eyvan • e - uzanı­
T e x i e r ' n i n rölöveleri aşikâr surette yor, şarkta ve garbda da cenub eyvanından da­
farklı bir vaziyete tekabül ediyor. Fakat ilk ha küçük mütenazır eyvan -f, f- vardır. Mihrab
şeklin öyle olduğunu iddia etmek zordur. Ye­ cenubda basık beşik tonozlu - g - müstatil
rinde topladığım malûmat mütenakıs oldu­ bir girintinin nihayetine konmuştur. Bu cenub
ğundan tetkikatımın ikmaline kadar meseleyi eyvanı hariçten beş cepheli bir nevi {absid)e
şu veya bu cihetten halletmek bana güç geldi. tekabül ediyor. Bina merkezinin teşkil ettiği
Zemin katı plânında, cami hariminin medha- kitlenin köşelerine cami hariminin doğrudan
linde bulunan merdiven T e x i e r tarafın­ doğruya tetümmatı olan veya dehlize merbut
dan işaret edilen şdcIi tasvir etmektedir. Mak- bulunan muhtelif tali odalar -lı, h', i , i \ j , j ' -
taı da dolu çizgilerle gösterilen camiin umu­ yerleştirilmiştir. Birinci kata giden mütenazır
mi zemini ise tamirden önceki vaziyettir. Ca­ iki merdiven • k, k' - vardır. Bu merdivenler
mi harimi ve ona muttasıl odalar arasındaki birinci katta, zemin ka|ı ravakı üzerinde kâin
canibî geçitlerden ikisi bugün de mevcut ol­ vc ayni surette beş açıklıktı cephe ravakında
duğundan noktalı hatla gösterilmiş ve keza - I - nihayet bulur. Bu ravakta iki diş açıklık
bugünkü zemin de nokta ile çizilmiştir. Niha­ manastır tonozile, diğer üçü tromp üzerine
yet kubbenin kilit taşı yerinde bugün ve kubbe ile örtülmüştür. Kavaktan gerek mer­
T e x i e r ' n i n Bursadan geçişinde de kapalı kezî salon -M- gerek -X, X'- koridorlarınd.ın
bulunmakta olan dairevi menfezi resimlerde geçilerek camiin merkez kısmını üç cihetten
ihya ettim. Burada izahı çok uzun sürecek se- kuşatan galeriye gidilir. Bu galeri maklaı ha­
l)eplerden dolayı kubl>c seklinin ilk vaxiycli fifçe kırık bir beşik tonozla örtülmüştür. Ga­
zannediyorum k i Iniyle idi. lerinin şarkında vc garbında hemen hemen
Tam ve etraflı bir tetkik için hiç şü))lıe birbirine müsavi 6 şar lıöcre - O, O' • vardır.
yok ki henüz karanlık olan bu noktayı aydın­ Duvarın kalınlığı içine açılmış tonozlu dar bir
latmak islerim. Huna muvaffak olacağımı da pe<;it coııul) eyvanının üç tarafını dolaşır vc
Î'ROF. ALBERT GABRİEL 39

mihrabın üstünde ve tam ortada kubbeli bir şu bir kaç satır malûmatı kaydeder. ^Üslûbu
küçük oda bulunur. diğer camilerin hiç birine benzemez, daha zi­
Bina dikkatle inşa edilmiş i y i bir zekâ yade ihtimamla yapılmıştır. Aşağıda cami
eseridir. Fakat teknik incelikten mahrumdur. harimi, yukarıda merkezî binanın etrafıru ku­
Ravakm bulunduğu esas cephe, kısmen tuğla, şatan medrese odaları bulunmaktadır ki ora­
kısmen taş ve tuğla ile yani ayni seviyede dan herkes imama uyarak namazını kılabilir».
tuğlalarla ayrılmış taş s ı r a l a n istimal edil­ Bu malûmata, efendisi Murad'a itaat etmedi­
mek suretile inşa edilmiştir. Yan cephelerjle ğinden taş kesilen ve binanın inşaatında kul­
de bu muhtelit sistem tatbik alunmuştur. E- lanılan bir doğandan bahseden bir efsane ilâ­
şasen bu sistem badana edilmiş bulunan e- ve edilmiştir.
sas cepheden ziyade yan yüzlerde daha güzel
Demek oluyor k i , Türk seyyahı bize yeni
farkedilmektedir. Dahilde, cami ve tetümmatı-
hiç bir malûmat vermemiştir. Bununla bera­
nm bütün duvarları üzerine kalın bir badana
ber, hiç bir zaman medreseden başka bir iş
tabakası çekilmiştir. Birinci kat duvarlaunm
için kullanılmayan birinci katın mevcudiyeti­
kısmı âzami da ayni vaziyettedir. Maamafih
ni de şüpheden âzade kılıyor.
badananın bulunmadığı yerlerde âbidenin dış
Evliya Çelebi, bu arada, camiin diğerle­
duvarlardaki intizamı haiz olmamakla bera­
rinden hiç birine benzemediğini kaydetmiştir
ber moloz, taş ve tuğla sıralarından mürekkep
ve binanın bu hususî farikası, menşeini bula­
muhtelit bir inşaat tarzının mevcudiyeti gö­
madığım, fakat seyyahlarca itibar kazanan ve
zükür. Keza bütün tonozların da iç sathı sı­
tekrarlanan bir tavsife gayri muayyen bir ta­
valıdır. Fakat tamamen tuğla i l e j n ş a edilmiş
rihte yol açmıştır. Bir kısmı binada bir bizans
oldukları görülebilir.
sarayı, diğerleri de eski bir kilise hali görü­
Binanın son tamirinde, merkezi kısmı üç yorlar. Cephenin i k i katlı revaklı ve bilhassa
cihetten kuşatan galeriden cami harimine açı­ mûlürlü süve ve başlıkları kenger yaprağı
lan menfezler kapatılmıştır. Bu menfezlerin ile müzeyyen silmelerin mevcudiyeti Bizans
-mevcudiyeti yalnız T e x i e r'nin rölövelerile menşeinin delilleri gibi zikredilir ve sadece
değil, hâlâ bugün dahi duvarın yan kalınlı- teknik malûmatla mücehhez olanlar için cep­
ğmda bulunan müstatilî oyuklarla anlaşıl­ helerdeki taş tabakalarile birer atlayarak
maktadır. konmuş tuğla s ı r a l a n muhtelit sistemin kul­
Yeni yapılmış ve çok göze bulan renkler­ lanılışı kat'î bir burhan gibi gözüküyor.
le boyanmış olan mihrab muhakkak duha sa­ işte halledilmeden evvel mesele, şu şe­
de bir tarzda inşa edilmiş bulunan eski mih­ kilde kurulmuştu: Göçebe aşiretten olan ve
rabın yerine kaim olmuştur. Filhakika bina Bursaya yerleşen Türklerin hiç bir mimarî
heykeltıraşî, tezyinat bakımından pek az bazı bilgileri yoktur ve Bizans kilisesinden istifa­
unsurları havidir. Bunların ekserisi de bizan- de ederler; kilise mihrabını tahvil, ve âyin
ten menşe'lidir: Basit bir tarzda avadanlan- yapılan mahalli namaz kılmağa tahsis eder­
mış ve nadiren ufak hurma yapraklarından ler. Birinci katın höcrelerinde yaşayan rahip­
müteşekkil motiflerle tezyin edilmiş kapı ve lerin yerine hıfza çalışan müslüman gençler
pencere düveleri kenger yapraklarile mü­ kaim olur. Bu hulâsa Osmanlıların menşei
zeyyen korniş ve silmelerdir. Birinci kat ra- vc medeniyetin tekâmülile alâkalı bir çok
vakının kemer açıklıkları, başlıkları Bizans meselelere tatbik edilegclen kablî düşünüş
eseri olan sütunlarla ikiye taksim edilmiştir. şekline güzel bir örnektir.
Şüphesiz i l k halile cami harimi duvar­ En az malûmat sahibi kimselerin bile zor
larının nakışlı olduğu kabul edilebilir; fakat kabul edebilecekleri bu faraziyeye ayrıca, ak­
bugün izi bile kalmamıştır. Belki mevcut sı­ lı selime daha mülayim gelen başka bir fara­
vanın altında i l k tezyinatın bazı bakiyelerini ziye ilâvesinde gecikmiyorlar. Fakat yine ilk
bulmak kabildir. Bu tecrübe, teşebbüse değer prensibi muhafazada devam ediyorlar. Çünkü
ve her halde Bursanın ekseri âbidelerine tat­ şu cihet kesenkes^kabul edilmiştir ki M u r a d
bik edilebilir. Orada, Türk tezyini san'atlar I . saltanatı devrinde Türkler muhakkak ki a-
tarihi için muhakkak alâkabahş neticeler çı­ şiret halinde idiler ve inşaatla alâkalı her şey­
karılabilecek bir araştırma zemini vardır. de bizzarur fethedilen memleketlerin teknisi-
Evliya Çelebi, Mıırad I . Camii hakkında yenlerini kullanıyorlardı. Binaenaleyh bu
40 HVRSA'DA MVRAD I. CAMİİ

camiin yapıcısı olarak sultanın emrinde Yu­ disine bu yeniden kullanılan ve adetleri a/
nanlı bir mimar tahayyül ediliyor. Tabiatile olan unsurları veren bir Bizans binasının ye
bu Yunanlı, dinî âbidelerden sadece kilise rinde inşa edilmiş olması ihtimali de vardır.
yapmasını biliyordu. Binaenaleyh esere hâ- Taşın ve tuğlanın birlikte kullanılmasına ge­
lile bir kilise ş ^ l i vermiştir. Şüphesiz bu d.T lince bu da şu tarzda kolaylıkla izah edilebi­
isbata muhtaçtır. lir:
Nihayet daha âlim ve daha açık göz olan X I V inci asır inşaatçıları, hangi ırka
diğerleri, M u r t d I . in hâkimiyetini Boğaz­ mensup olurlarsa olsunlar, asırlardanberi
lardan öteye, Avrupa toprağına kadar götür­ memleketlerinde kullanılan pratik ve makul
düğünü unutmuyorlar. Bunlara göre, esirler bir yapıcılık tarzını tâdil etmek lüzumunu
arasında, zaten men'şei meçhul bir Frank hissetmemişlerdir. Bu inşaatçılar Çinden veya
Bursaya getirilir. Murad I . CamiCnın inşa­ Sudandan gelmiş olsalardı bile mıntakanın
atını idare eder ve bu sebepten dolayı cami, temin ettiği malzemenin tabiatine tamamen
bir kiliseye değil, Venedik veya Dalmaçyanın uygun inşa tekniğini kullanacaklardı.
Ortaçağ yapılarına benzer. Bunları söyledikten sonra yukarıda kısa­
Hulâsa, ileri sürülen faraziyeler şunlar­ ca bahsedilen faraziyeleri ele alalım: i l k fa­
dır: raziyenin ne kadar abes olduğunu anlamak
1 — Murad I . camii eski bir Bizans sa­ için plâna bir göz atmak kifayet eder. Aşağı­
rayıdır. dan yukarıya doğru yükselerek gelen ve iba­
2 — Camie tahvil ve İslâm dinine tah­ det için çok uygun bulunan bu büyük salon,
sis edilmiş bir Bizans kilisesidtr. bir Bizans sarayı için bile garip bir plân tar­
3 — Bir cami olarak yapıldığı teslim zıdır. Bu bina bir kilise de değildir; zira ne
olunur; fakat bu halde de a • Bir Yunani: onun gibi cihetlendirilmiştir, ne de böyle bir
mimar tarafından; b • Garbdan gelen ve M u- binanın mümeyyiz vasıflarına maliktir. Cep­
r a d I . in seferlerinden birinde esir edildiği hede üstüste mevzu i k i ravak, bir absid'e teş­
sarahatla ilâve olunan bir Frank mimar tara­ bih edilen ve mihraba tekabül eden çıkıntı
fından inşa edildiği iddia edilir. kat'iyyen değersiz bir takım delillerdir. Bu
Bu iddiaları isbat için istinat edilecek bina esasında cami olarak inşa edilmiştir ve
mevsuk bir melin, bir kayıt, ufacık bir ipucu müteakip faraziyeler kolay kolay red ve cerh
bile yoktur. Malûmatsız veya bu hususta sa­ olunamazlar. Filhakika biz burada mutad
lâhiyet sahibi olmayan seyyahların, doğru tarzda cihetlendirilmiş, i y i plânlanmış, göre­
olup olmadıkları incelenmeden benimsenmiş ceği hizmetle doğrudan doğruya alâkası ol­
fikirlere sahip tarihçilerin bu kabil faraziye­ mayan birşeyi ihtiva etmiyen mükemmel bir
ler yürütmeleri, olağan şeydir. Fakat, bu mü- cami karşısındayız. Bu, filhakika, pek hususî
talealara, mimarların da iştirak etmeleri, bir tipte inşa edilmiş bir cami - medresedir.
onların, bina anlayışları hakkındia bize iyi Fakat bu noktayı daha sonra tafsil edeceğim.
bir fikir vermemektedir. Münakaşaya lâyık olan bu camiin inşası­
nın müslüman olmayan bir mimara, önce bir
İlkönce iki esaslı miişaliedede bulunaca- Bizanslıya izafe edilmiş olmasıdır. Bir an için
ğ«^. böyle olduğunu kabul edersek, ayni zamanda
1 — Binadaki sütun başlıkları, çerçeve­ en garip neticeleri de kabul etmek mecburi­
ler, silmeler gibi mermer unsuHarın hepsi yetinde kalacağız. Bu takdirde mesele şu su­
istisnasız olarak tek.ar kullanılmışlardır. retle cereyan etmiş olacaktır.. Fatihler, elle­
2 — Binai'in hemen tamamının inşasın­ rinde müslüman mimar bulunmadığı için hir
da kullanılan taş ve tuğla işçiliği muhakkak Rum'a müracaata mecbur kalıyorlar. Mimara
ki Bizans tarzıdır. bir program veriliyor, kendisinden ne iste­
Bizanslılara ait olup tekrar istimal edi­ nildiği, bir camiin ne demek olduğu anlatılı­
len unsurların mevcudiyeti hakkında, bunİH- yor. Mimar muhakkak çok ztki, çok anlayışlı
rın bir veya müteaddit binalardan geldiğini bir kimse olacak k i , gayet iyi düşünülmüş, ih­
söylemekten başka birşey yapamayız. Hepsi­ tiyaçları mükemmelen tatmin eden bir p l â n
nin küçük hacımda oluşuna bakılırsa uzaktan yapmağa muvaffak oluyor. Burada hakikaten
nakledilmiş olacaklardır. Fakat camiin, ken­ fevkalâde birşey varsa o da muhakkak «i. o
l'ROF. ALBERT GABRIEL 41

zamana kadar hiç cami inş^ etmemiş olan bu nın umumî bir prototip'ine aittir. Ve nihayet
Rum mimarm haç plânlı Selçukî medresele­ camiin düzgünlüğü, vuzuh ve hattâ bazı meha-
rinin en eski an'anelerini kendi kendine ko­ retsizliği, bazı sakilliği onu Türk mimarisi­
layca bulmasıdır. O suretle k i yaptığı bina, nin X V ve X V I inci asırlar zarfında Bursa.
her zaman tekrar edilip bir türlü isbat edilc- Edirne, İstanbul vesair yerlerde yarattığı e-
miyen bir iddiaya rağmen, kat'iyyen bir k i ­ serlere bağlamaktadır.
liseye değil, fakat büyük Selçukî medresele­ Böylece şu, hakikaten müthiş neticeye va­
rine, hattâ Suriye - Mısır tarzmdakilere ben- sıl oluyoruz. Sultan Murad tarafından istih­
zemiştir. Bu, demektir k i hârika derecesinde dam edilen bu sözde Rum mimar yalnız Islâ-
zeki olan bu adam asırlardanberi İslâm mem­ mî eserlerin an'anevî plânını bulmakla kal­
leketlerinin çok geniş bir sahasma sabit tip­
mamış, sadece bir Türk hükümdarının hizme­
ler halinde çizilen Müslüman âbidelerinden
tinde bulunmasından dolayı öz an'anesini
bilhassa Türk olanlarmm p l â n l a r m ı bulmuş­
derhal inkâr etmiş ve müteakip asırlar zar­
tur. Fakat biz bu faraziyeyi devam ettirirsek
fında bütün Türk İmparatorluğunda inkişaf
bundan daha garip neticelere de vasıl olabi­
edecek olan hususî karakteri haiz bir mimarî
liriz.
yaratmıştır.
Âbidelerin tarihi, ne basit bir edebî tem­ Diğer taraftan ilâve edelim k i Bizans u-
rin, ne de müşahhas vak'alarm katalogu gibi sulü olan taş ve tuğla örgüsü yanında ince iş­
nazarı itibara alınamaz. Bu i k i usulden biri­ lenmiş mermer korkuluklar, bilhassa birinci
ni tercih lâzım gelse edebiyatı seçerdim. Her katın düz veya tipi gibi tromplar üzerinde
türlü cevherden âri bulunan bir çok sahifele- bulunan ravak kubbeleri gibi İslâm memle­
rin yanmda hazan, mimariden hiç anlamayan ketlerinde her zaman kullanılan halis şarklı
fakat hassas ve zeki olan meşhur müellifler­ unsurlar da mevcuttur. Şu halde Rum mima­
de ince bir telmihe, doğru bir takdiri rastla­ rın yaptığı esere Bizans san'atma tamamilc
nır. Fakat bazı sözde âlimlerin bir san'at ese­ yabancı motifler ithal ettiğini farzetmek lâ­
rinin tahlilini i y i anlaşılmamış bir takım zımdır. Ac^ba o bunları nereden almıştır?
vak'alar halinde sıralamalarma, ehemmiyet­ Bundan başka o, bütün cephede yuvarlak Bi­
siz şeyleri dikkatle tebarüz ettirip en mühim zans kemeri yerine sivri kemer kullanmıştır.
noktayı karanlıkta bırakmalarına gelince, bu­ Bu garip ve ânî değişiklik nasıl izah edilebi­
nun tasavvur edilebilecek en faydasız bir u- lir?
sul olduğunu tekrarlamaktan kat'iyyen yo-
Dalmaçyadan veya herhangi bir garb
rulmıyacağıra. Bundan başka bu usul mimari­
memleketinden bir mimarın gelmiş olması
den hakkile anlamıyan müelliflerin eseridir.
f i k r i hiç şüphesiz, ilhamını binanın cephesin­
Bu adamlar bir kitabm bütün cümlelerinin
deki ikiz kemer açıklarının İtalya ve Cenubî
her türlü tahlilini yapabilen, fakat kitabm
Fransada rastlanan bazı gotik eşerlerle mü­
esas fikrini kavrayamıyan, mahiyetini anla-
şabehetinden alan bir masaldan başka birşey
yaroıyan edebî münekkitlere benzerler. Bir
değildir. Fakat bu kadar sade bir eserin mev­
âbide, bir ülsûb ifade eder, bir fikir saklar;
cudiyetini izah için bir roman uydurmağa lü­
o muayyen bir maksad uğrunda muayyen u-
zum yoktur. Vak'alarm başka suretle de iza­
sullerle meydana getirilmiştir. Fakat ayni me­
hı mümkün olabilir.
sele arz derecelerinin, mekteplerin, usta ve
Çiraklann aldığı terbiyenin ve içtimaî şartla­
S u l t a n M u r a d yaptıracağı binanın
rın bir tâbii olarak muhtelif suretlerde halle­
yerini bizzat seçmiştir. Bu yer, eski zaman-
dilebilir. Biz burada orta zamanda bulunu­
lardanberi Bursaya büyük bir şöhret temin
yoruz. Bu devirde eser yapanın benliği, onun
eden ve her tarafından maden sularının fış-
biitün hallerde esasını teşkil eden an'anenin
kırdığı Çekirge tepesinin zirvesidir. S u l t a n
karşısında gayet ehemmiyetsizdiı*. Demek k i ,
M u r a d burada yalnız bir cami değil, bir
plândan anlıyan bir kimse Murad I . ca­
medrese, bir mektep ve kendi türbesini de bi­
miinde, teşekkülâtından sarfınazar edilse bile
na ettirmiştir. İhtimal kasabanın içinde bu iş
X I V üncü asırdaki Bizans eserlerile hiç mü­
için kâfi derecede geniş yer yoktu. Belki de
nasebeti olmayan bir mahiyet ve üslûb okuya­
Nilüfer Ovasını gören geniş manzaradan isti­
bilir. Bundan başka bu cami îslâm san'atı-
fade edilmek isteniliyordu. Bu sebepler, bi-
42 HURSA'DA MVKAÜ I. CAMİİ

rinci kalında hücreler bulunan camiin arazi­ dan daha fazla miktarda Müslümanlar da ça­
ye konu}undaki hususiyeti tayin etmi; olabi­ lışmışlardır.
lirler; fakat umumî veya hususî bir Biıans Tromplar üzerine tonoz inşasını ve cep
binasının da buna müşabih bir tarzda arazi­ hedeki kemerlere Bizansta meçhul o sivri
ye oturduğu göze çarpar. Filhakika Istanbul- profili vermeği yalnız Müslümanlar biliyor
daki ve Selântkteki Ayasofya tipi bir Bizans lardı. Birinci katın ikiz açıklıklarına gelince;
kilisesinin, birinci katında merkezî «iham çer­ bunlara da Anadolunun diğer havalisinde,
çeveleyen bir galeri bulunan camiin ilham^ bilhassa Niğdede tesadüf edilir k i , b u n l a ı ı
menbaUrından biri olduğu kabul edilebilir.
Kıbrıs'tan veya Suriyeden gelen tesirlerle izah
Bu üst galerisinin başlıbaşına burada bir mâ­
edebildiğimi zannediyorum. Fakat Bursadaki
nası olamaz; bu, mukabil höcre gurupları u-
binada Bizansın ikiz açıklığı ile bütün İslâm
rasında irtibat holü vazifesini alınca plânın
dünyasında kullanılan sivri kemerin imtizacı­
mantıkî bir unsuru haline gelir. Birinci kat­
nı görmek mümkündür. Son olarak, eğer
taki ravaka gelince, bu, geniş bir ufka hâkim
Müslüman emeğinin Bizansa takaddüm etti­
vasi bir taraştır.
ğinde hâlâ şüphe ediliyorsa bunu da bertaraf
Bundan başka Selçukîler devrindeki A- etmek için zemin katta ravakm kemerleri ü-
nadolu medreselerinde merkezî bir avlunun iicrindeki küçük delikleri tetkik etmek kâfi­
etrafında i k i katlı höcrelcrin bulunması nadir dir. Bu boşluklar omurga şeklinde yani Bi-
değildir. Bu halde Buradaki Mural I . Cumii-
eanshların tamamile meçhulü olan bir profil­
ni bazı Bizans eserlerile, onlardan çok daha
de çizilmiştir k i bu profili Selçukilerin ve
zengin ve çok daha canlı olan X I I ve X I I I
Şarkın ilk devirlerinde görüyoruz.
üncü asırlarda Türk Anadolu eserleri arasın­
da bir anlaşma eseri addetmek hatâ olmaz. Cami hariminin plânına gelince; zannı-
ma göre bu solan merkezî bir avlu etrafında
Her şey bizi, bu binayı yapan kimsenin,
toplanan üç eyvanlı medresenin tekâmül saf-
yani mimarın bir Müslüman ve hiç şüphesiz
hasnıdan bir devri işaret etmektedir. Evvelce
bir Türk olduğu zannına götürür. Epigrafi­
de söylediğim veçhile Murad I . camii kubbe­
nin bize gösterdiği en eski Bursalı mimar
sinin muhtemelen üstü açıktı. Ortadaki fıski­
1424 de Yefil cami'i yapandır. Bu H a c ı
yenin kurnası yağmur sularım toplardı. Ana-
İ v a z isminde bir Türktür k i binanın kitabe­
doluda buna benzer misallere çok tesdüf edi­
sine nazaran kendisine mühim bir rol izafe
lir. Fakat çok defa tepedeki açıklıkları fener­
etmemek güçtür. Ne sebeple yarım asır daha
le örtülmüştür. Lâkin burada Ulucami'de şa­
önce ayni şey vuku bulmamıştı? Zira X I V
dırvan havuzuna tekabül eden açıklık hâlâ
üncü asır âbidevî san'at noktasından bir dur­
mevcuttur. Burada, herhalde üstü tamamile a-
gunluk devri olmuştur; âbidelerin tetkiki bu­
çık avlu ile tam kubbe arasında mutavassıt
nu göstermektedir. Anadolu tarihinin bu ka­
bir hal görmek lâzımdır. Anadoluda kış, ey­
rışık devrinde az inşaat yapılmıştır. Fakat
vanları kar ve yağmurdan muhafaza için av­
bununla beraber bir eser manzumesi ve işçi
lunun üstünün örtülmesini mecburî kılar. Te­
kitlesi mevcuttu. Alevin parlaması için
pedeki delik hem aşağıya ziya vermeğe, hem
teşkilâtlı bir devletin ve müstakar bir .si­
de tecdidi havaya yarar. Kayseride, Tokatta,
yasetin kurulması kâfi i d i . Osmanlı Devleti­
Beyşehirde, Niğdede ve sair yerlerde az çok
nin kuruluş ve inkişafı mimarinin yeniden
vazıh vc bunlara müşabih bir çok ı-.lövcIer
gelişimi için müsait bir vaziyet ihdas etmiş ve
yaptım.
bu hal bir hareket noktası, yani tasavvurların
esası olmuştur. Fakat bu tasavvurlar gayet ta­
No kndur çok müşahede yapılırsa Bursa­
biî olarak, bilhassa Bursa gibi Bizans âleminin
daki Çekirge camii'mn Anadolunun X I I vc
meşhur bir şehrinde, garbın tesirine maruz
X I I I inci asırlardaki Türk eserlerile sıkı mü­
kalmışlardır. Kumların yardımından istifade
nasebetine ait o kadar fazla delil elde edilir.
edilmi.ş olabilir. Fakat tuğla ve taş muhtelit
Diğer taraftan bu bina umumî karakteri i t i -
örgülünün mevcudiyeti, sade ve iktisadi bir barile müteakip asır eserlerinin de müjdecisi­
sistemin kabulü suretinde, mükemmelen i/.ah dir. Vazıh olarak belli olan Bizans tesiri ne­
edilebilir, eğer inşaaida Kum i^an'atkârlar ÇM ticede bir duvar örgü tarzının kabylüne ve
lışmışiarsa, hiç şüphesi/, ve muhakkak onlnı belki de an'anevî plânda bir hıristiyan âbi-
PROF. ALBERT GABRIEL 43

dcsindeiî alman eğreli şeylerle ufak bir de­ lir. Bu neviden İbni Tulon camii mimarının
ğişikliğe inhisar eder. bir kıpıl olduğu herkes tarafından söylenmek-
Bülün bu eğreti unsurlarm ananeye bü­ dir. Bu takdirde bu kıptinin Samarra tezyi­
yük tesirleri yoktur. Bu o kadar doğrudur ki natının şekillerini tatbik etmiş olması haki­
bir kaç sene sonra yapılan Yıldırım Bayezid katen gariptir. Binalenaleyh Osmanlı san'atı-
camTinde kullanılan duvar örgüsü taş ve tuğ­ nm başlangıcına taallûk eden her şey öyle
la muhtelit örgüsü değil, fakat Bizans tekni­ bir kavli mücerrede bağlı müddealardandır
ğinden ziyade eskj Yunan işçiliğini hatırlat­ ki, burada neyin doğru olduğunu anlamak
maktadır. Bununla beraber İmparatorluğun hakikaten çok güçtür.
bütün arazisi üzerinde iktisadi bir tarz olan Türk san'atının inkişafı tarihinde düşü­
taş • tuğla muhtelit örgüsü zaman zaman len hatalar, bu hurafelerden meydana geli­
meydana çıkacaktır. Fakat XV inci asırdan yorsa da bunların menbaı daha ziyade takip
itibaren Padişahların yaptırdığı büyük bina­ edilen usuldedir. Bu suretle müşahedelerim
larda birbirine müsavi sıralardan vücude ge­ Bay F u a t K ö p r ü l ü'nünkilerlc birleş­
len taş örgüsü tercih edilmiştir; eğer Türk mektedir. En büyük hata Osmanlıları Anado-
mimarları Ayasofyadan ilham almışlarsa bu luııun heyeti umumiyesinden ayrı tutmakdır;
büyük kilisedeki esas fikri, esası ilk Osmanlı böylelikle Osmanlılarla merkezî ve şarkî A-
binalarında bulunan, tamamilc başka bir gü­ nadolu Türkleri arasında bir Şeddi Çin far-
zellik telâkkisine adapte etmişlerdir. zedilıniş oluyor. Esaslı halalardan biri de
garb fatihlerinin hiç harsa malik bulunma­
dıklarını ve Bizans medeniyetinin idarî ve be­
Böylece, Bursanııı en eski âbidesi hak­
diî sahada onlara ne verirse hepsini tetkiksiz
kında yapılan objektif bir tetkik bizi Osman­
ve tenkitsiz kabul ettiklerini zannetmektir.
lı mimarisinin esasına ait meseleleri gözden
Sözlerimden Bizans san'atının bu saha­
geçirmeğe sevkctmiştir. Buraya kadar umu­
daki tesirlerini inkâr etmek istediğim anla­
miyetle kabul edilen neticeler bütün Yakın-
şılmasın. Fakat, müesses nizamlarda olduğu
şarkta emsaline tesadüf edilen bir haleti ru-
gibi fethedilen memleketlerin hissesi kat'iy-
hiyenin mümeyyiz vasıflarıdır.
yen faik değildir. Bu hisse hiç bir zaman âbi­
Bu haleti ruhiye ile Şamdaki Emevîler delerin heyeti mecmuasile olduğu gibi kayna­
caraiinin, Diyarbakırdaki Ulucami, Sivastaki şan mükemmel bir tip vermez. Hakikatte, dai­
UlucanU ve suir yerlerdeki büyük camiler gi­ ma bir benimseyiş ve adaptasyon vardır: İs­
bi binaların eski bir kilise olduğu her ihtima­ ter Murad 1. camii, isterse iki asır sonra inşa
le karşı tekrar edilmiş ve edilecektir. Aksi de­ edilen selâtin camileri nazarı itibara alınsın,
lillere rağmen murabba' maktalı minarelerde Osmanlı mimarisi, yabancı bir mektebin âbi­
eski çan kuleleri farzolunmakta devam edile­ delerinden mülhem olmakla beraber asırlar
cektir. Ayni zümreden olarak, inşasında tama- zarfında biriken an'anelerini bütün hallerde
mile tali bir rol oynadıkları binalar inşe et­ muhafaza etmiş ve tamamen orijinal eserler
mek fikri umumiyetle hıristiyanlara izafe edi­ vermiştir.

4
;.,->>s«-:-'

i 5

'J •

' M M

->.'-i^

•M

Mi

• 'I «S 1^ ^ * O K>H

1 — Çekirgede Mıırad I . C'^mii.. Z e m i n kat plânı.


V •

-V.

3< •>•

4 -
• 1/
4 « •

2 — Birinci k«t pUnı


^1
yi-

m
«
E
c
5
c
•D

•a.. I M

•Hi
••3
>>

CD

V*.

id
4-Cephe
E
ü

3
Z
7 — C*ph« datayıj
I

8 — Murad I . Camiind* Bixantan parkalar


9 — Y«n e«ph«.

You might also like