You are on page 1of 12

İLETİŞİM

Duygu, düşünce, hayal bilgi, amaç, ilke niyet, tecrübe, gözlem, görüş vb.nin akla gelebilecek
her türlü yolla ( ses, yazı davranış, görüntü, vb.) başkalarına aktarılmasıdır. Başka bir tanıma
göre; bizim başkalarını başkalarının da bizi anlaması süreci olarak tanımlanmaktadır.

Doğan Cüceloğlu ise iletişimi: “İki birim arasında birbiriyle ilişkili mesaj alışverişidir.” şeklinde
açıklamıştır. Birbiriyle ilişkilerde zaman zaman karşı taraf gönderilen mesajı algılayamazsa veya
kendi algıladığı gibi mesaj gönderirse o zaman İLETİŞİM KAZASININ sinyalleri de çalmaya
başlar.

İletişim her yerde her zaman vardır. Yapılan araştırmalar da iletişimiz günlük hayatımızın büyük
bir kısmını aldığını göstermektedir:

İletişim Türü (Oransal) İletişim Türü (Saat)

Yazma %9 Yazma 1.5 saat

Okuma. %16 Okuma 3 saat

Konuşma. %30 Konuşma. 4.5 saat

Dinleme. %45 Dinleme. 7 saat

Her türlü iletişimde, bir gönderici ile bir alıcı bulunur. Belli bir göndergeyi ileten her ileti, belli
bir bağlamda alıcıya ulaşır. İletişimde gönderici ile alıcı arasında ilişkiyi sağlayan bir kanal
vardır. İletiler, bu kanaldan bir şifre (kod) aracılığıyla alıcıya gönderilir.

Gönderge
Gönderici İleti Alıcı
Kanal
Kod

İletişim Şeması

1-GÖNDERİCİ: İletiyi hazırlayıp sunan kişi, grup veya kaynaktır. Dilsel bir iletişimde
gönderici konuşan kişidir. Yazılı iletişimde gönderici, metnin yazarıdır.

2-ALICI: İletinin gönderildiği, sunulduğu kişi veya gruptur. Bir konuşmanın dinleyicileri, bir
metnin okuyucuları iletişim tablosunda alıcı olarak gösterilir.

3-İLETİ: Göndericinin çeşitli göstergelerden yararlanarak alıcıya ilettiği duygu, düşünce bilgi,
istektir.

4- KANAL: İletinin alıcıya ulaşmasını sağlayan somut araç, yoldur.


5-ŞİFRE (KOD): İletinin üretildiği şifreleme sistemine kod denir. Her dil, belli iletilerin
aktarılmasını sağlayan, kendi içinde kuralları olan, ancak o kuralları bilenlerin anlayabildiği bir
şifreleme sistemidir.

6-BAĞLAM: İletişimi oluşturan unsurların birlikte meydana getirdiği ortamdır.

7-DÖNÜT: İletiye verilen her türlü cevaptır.

ÖRNEK:

Gönderici - İleti- Kanal- Alıcı

Müşteri Ekmek kaç lira? Sözlü dil Satıcı

Dönüt: 1 TL Bağlam: Market

GÖSTERGE:

İletilerin oluşturulmasında kullanılan gösterge; kendi dışında başka bir şeyi gösteren,
düşündüren, onun yerini alabilen her türlü sözcük, nesne, görünüş veya olgudur. Örneğin;

Fiziksel bir varlık olan banknot ( kağıt para) matbaada oluşturulan bir kağıt ürünüdür. O kağıt
gerçek hayatta kendisi ( kağıt olması) dışında başka bir şeyin yerini tutmakta, farklı bir anlam
taşımakta, başka bir şeyi göstermekte, düşündürmekte, onun yerini almakta. O halde para, bir
göstergedir.

Asker ve polis üniformalarında yer alan belli işaretler, tek başlarına düşünüldüklerinde birer
geometrik çizimden ibarettir. Ama bunlar, üniformalarda yer aldıklarında kendileri dışında başka
bir şeyi karşılar, başka şeyin yerini tutar, kişilerin rütbelerini ifade ederler. Bu çizimler çizim
olmasının ötesinde başka bir anlam ifade ederler.

Beyaz bir bez parçası, başka bir şeyi düşündürmediğinde, başka bir şeyin yerini tutmadığında
yani sadece kendisi olduğunda beyaz bir bezdir. Ama bu bez bir savaş esnasında kullanıldığında
teslim olmayı ya da görüşme yapma isteğini bildirir. İşte o zaman beyaz bez olmasının ötesinde
başka bir anlam ifade ederek bir göstergeye dönüşür.

GÖNDERGE:

Bir göstergenin gerçek dünyadaki karşılığıdır. Diğer bir deyişle dış dünyada yer alan bir
göstergenin belirttiği nesne veya varlıktır. Aslında gönderge, dil göstergesinin dil dışında
gösterdiği her şeydir: soyuttur, somuttur, nesnedir, olaydır, olgudur, niceliktir, durumdur,
kanıdır.

GÖSTEREN: Her göstergenin bir göstereni bir de gösterileni vardır Sözcükler, resim, şekil,
işaret gibi öğeler gösterendir.
GÖSTERİLEN: Bir göstergeyle ilgili olarak zihnimizde beliren içerik, anlam ve açıklama ise
gösterilen denir.

Dil göstergesi nedensizdir. Gösterileni, gösterene bağlayan bağ, hiçbir iç ilişkiye bağlanmaz.

Deniz sözcüğü denize benzemez.

Örneğin; “Kitap” göstergesinin gösterenleri “k.i.t.a.p” sesleridir. Zihnimizde oluşan kitap


kavramı, kitap görüntüsü ise gösterilendir.

GÖSTERGELER ÜÇ GRUBA AYRILIR

A- DİL GÖSTERGESİ

Size bir “kitap” resmi gösterilse ve bu nedir? diye sorulsa siz buna “kalem”dir demeyeceksiniz. Bir
sözcük duyuyorsunuz ve hepimiz zihnimizde o nesneyi oluşturuyoruz. Bir “kitap” resmi görüyoruz
ve hepimiz “K.İ.T.A.P” sözcüğünü dile getiriyoruz.

Belli bir dilde, anlamı olan en küçük birimlere dil göstergesi denir. Sözle veya yazıyla
gerçekleştirilen her türlü eylem bu gruba girer. Her sözcük bir dil göstergesidir. Dille
gerçekleştirilen iletişim; resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan daha güçlü ve kullanışlıdır.

Örneğin: “kitap”, “kalem”, “sahife”, “deniz”, “onlar”, “sen”, fiil çekimleri “gel-i-yor”, “gel-
di” ve ekler “geldi-ler”, “gel-i-yor-lar”, birer dilsel göstergedir. Dil göstergesi iki düzlemden
oluşur: birincisi, dilbilimsel adıyla “gösteren”, kulağımızla duyduğumuz “K.İ.T.A.P” sesi,
gözümüzle gördüğümüz “kitap” yazısı; ikincisi yine dilbilimsel adıyla “gösterilen” düşünüşle,
deneyimlerimizle kavradığımız sözün içeriği, açıklaması; “K.İ.T.A.P” sesini duyduğumuz,
yazısını okuduğumuz zaman zihinsel bilincimizde oluşan genel “kitap” kavramıdır.

B-DOĞAL GÖSTERGE:

Doğada kendiliğinden oluşan durumlardır. Bu göstergeler insanın müdahalesi dışında oluşur.


Doğal güzellikler, yaprakların sararması gibi durumlar. Gökte siyah bulutların toplanması
yağmurun yağacağını, yaprakların dökülmesi sonbaharın geldiğini, karın yağması kışın
başladığını gösteren doğal göstergelerdir.

C-SOSYAL GÖSTERGE:

Günlük hayatta insanların düzenini sağlamak için belirledikleri işaret sistemidir. Trafik ışıkları,
görgü kuralları (el öpme) gibi sosyal öğeler sosyal göstergelerdir.

DİL DIŞI GÖSTERGELER

Resim, şekil, işaret, hareket, jest ve mimikler bu gruba girer. Bunlar:


A)BELİRTİ:

Bir amaç taşımayan ve istem dışı gerçekleşen doğal göstergelere belirti denir. Belirtinin bize bir
şey ifade etmesi için onu yorumlamayı bilmek gerekir.

Örneğin, evimizde otururken avizenin sallanmaya başlaması, bir deprem olduğunun belirtisidir.
Romatizma hastası olan birinin kapalı bir havada bacaklarının ağrıması yağmur yağacağının
belirtisi olarak yorumlanabilir. Belirtilerin insan iradesine dayalı bir amacı yoktur. Belirtilere
anlamlan biz yükleriz. Yüklenen bu anlamlar ya daha önceki yaşantılarımızla ya da bilimsel ger-
çeklerle bağlantılıdır.

Pencere açıkken perdenin havalanması rüzgârın belirtisidir. Belirtide, gösteren ile gösterilen
arasında neden-sonuç ilişkisi vardır. Aşağıdaki belirtilerde gösteren ile gösterilen arasındaki
nedenselliğe dikkat ediniz.

GÖSTEREN GÖSTERİLEN

Duman Ateş, yangın

Öksürük, ateş Hastalık

Mutfaktan gelen yanık kokusu Yemeğin yanması

Gökyüzündeki kara bulutlar Yağmur

Sararmış yapraklar Sonbahar

B) BELİRTKE:

İletişim kurma, bir ileti aktarma, bir bilgi verme amacı içeren göstergelerdir. Belirtkelerde,
gösteren ve gösterilen arasındaki ilişki nedensiz ve uzlaşımsaldır. Bu ilişki uzlaşımsal olarak
sağlanmıştır.
Tehlike ve alarm işaretleri, sirenler, trafik levhaları, gemilerde kullanılan bayraklar,
demiryollarında kullanılan semaforlar, izcilerin ileti taşıyan vücut hareketleri, trafik
levhaları belirtkedir. Mors alfabesindeki harf ve rakamlar da bir belirtkedir.

Uçak ya da helikopterlerden görülmesi için yerde oluşturulan göstergeler de birer


belirtkedir. Belirtkede bilgi verme amacı vardır.

Örneğin, F gıda, su gerekli anlamına gelmektedir.

Örneğin " > " yalnızca bir ok şekli olarak değerlendirilebilir. Ancak bir binanın koridorlarında
bu işareti gördüğümüzde gitmemiz gereken yönün neresi olduğunu bize ifade edecektir. Bunu
ifade etmek için elbette başka bir işaret de tercih edilebilirdi.

Örneğin bir üçgen şekli, tek başına geometrik bir şekilken bir trafik levhasında yer aldığında bir
ileti taşır, kendi dışında başka bir şeyin yerini tutar yani bir göstergeye dönüşür. Trafik
levhasındaki üçgen işareti “yol ver” anlamına gelir. “Yol ver” iletisiyle bu işaret arasındaki ilişki
nedensiz ve rastlantısaldır. Pekala bu işaretin yerine başka bir işaret de kullanılabilirdi.

C) İKON (GÖRSEL GÖSTERGE):

Dil kullanmadan bilgi ve iletileri doğrudan doğruya aktaran bütün şekil, fotoğraf, çizim,
resim, heykel, kamera görüntüsü, maket, vb. görsel unsurlara görsel gösterge denir.

Bir kişinin yağlı boya tablosu ya da fotoğrafı, o kişini kendisi değildir; boyanmış bir bez ya da
matbaada basılmış bir kağıt parçasıdır. O fotoğraf ya da tablo, anlam olarak o kişiyi
düşündürttüğü, onun yerini alabildiği için bir göstergedir.

Görsel göstergenin temelinde gösteren ile gösterilen arasındaki benzerlik ilişkisi vardır.

D) SİMGE:

Bir toplumda bir gösterenle gösterilen arasında sürekliliğini koruyan uzlaşımsal ve çoğunlukla
da nedensiz olan ilişkiye dayanan görsel biçime denir. Simge uzlaşmaya bağlı olarak soyut ve
sayılamayan tek bir gösterilene göndermede bulunur. Simge ile ikon birbirine benzer. Bir görsel
biçim hem ikon hem de simge olarak kullanılabilir.
Örneğin bir kişi güvercin resmi çizmişse somut bir gerçekliği kağıda aktarmış yani bir görsel
gösterge oluşturmuş olur. Ama aynı resim, Birleşmiş Milletler binasında durduğunda barışı
anlatan bir simgeye dönüşür.

Kalp, aşkın; dengede duran terazi adaletin; kum saati, zamanın; zeytin dalı barışın; karınca
çalışkanlığın; ağustos böceği tembelliğin; ülke bayrakları bağımsızlığın simgesidir.

Bu durumda ikon bir gerçekliktir, simge bir anlamı ifade etmektedir. Simge ile ikon arasındaki
fark ikonun dil dışı gerçeklikle ( nesnenin kendisiyle) kurduğu ilişkiye bağlıdır.

Örneğin dört yapraklı yonca evrensel olarak şans ve umut simgesine dönüşmüştür. Ancak
evrensel de olsa toplumsal da olsa simge, sayılamayan ve soyut bir gerçeklikle örtüşmektedir.

Dil göndericinin iletiyi oluşturma amacına göre çeşitli işlevlerde kullanılır. Dilin altı temel
işlevi vardır. Bunlar:

1-DİLİN GÖNDERGESEL İŞLEVİ:

Dilin, nesnel bilgilerin aktarılması sırasında kazandığı işlevidir. Başka bir ifadeyle dilin bilgi
verme amacıyla kullanılmasıdır. Göndergesel işlevde, göndergenin doğru, nesnel,
gözlemlenebilir şekilde aktarılması amaçlanır. Dilin bu işlevi daha çok öğretici ve açıklayıcı
metinlerde kullanılır.

Bir ileti, dilin bir göndergeyi olduğu gibi ifade etmesi için düzenlenmişse o iletide dil,
göndergesel işlevde kullanılmıştır.

Ürünlerin kullanma kılavuzlarında, gazetelerdeki haber metinlerinde, nesnel anlatılarda, bilimsel


bildirilerde vb. metinlerde dil daha çok bu işleviyle kullanılır.

“ Su iki hidrojen, bir oksijen atomundan oluşur.”

2- DİLİN HEYECANA BAĞLI İŞLEVİ:

Bir ileti, göndericinin ileti karşısındaki duygu ve heyecanlarını dile getirmek amacıyla
oluşturulmuşsa o iletide dil heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır.

Bu işlev, göndericinin kendi iletisine karşı tutum ve davranışını belirler. Duygu, kaygı, heyecan,
korku, sevinç ve üzüntülerin dile getirildiği iletilerde dil bu işlevde kullanılır. Bu tür iletilerde
çoğunlukla “güzel, çirkin, iyi, kötü, etik, estetik” vb. ifadeler kullanılır. Öznellik ifade eden sıfat,
zarf ve ünlemlere yer verilir. Duygu değeri taşıyan noktalama işaretlerine sıkça yer verilir.
Dilin göndergesel işlevinde nesnellik; heyecana bağlı işlevinde öznellik hakimdir.

Eleştiri yazılarında, özel mektuplarda, söylevlerde, fıkralarda, lirik şiirlerde öznel betimlemeler
ve anlatılarda dilin heyecana bağlı işlevinden sıkça yararlanılır.

“Ah, o eski güzel günler!” (özlem)

3- DİLİN ALICIYI HAREKETE GEÇİRME İŞLEVİ:

Alıcıda tepki ve davranış değişikliği yaratmayı amaçlayan, alıcıdan bazı şeyleri yapmasını, bazı
şeyleri de yapmamasını istek, emir, telkin vb. biçimlerde isteyen iletilerde dil alıcıyı harekete
geçirme işleviyle kullanılır.

Propaganda amaçlı siyası söylevlerde ve metinlerde genelgelerde, reklam metinlerinde, hukuki


metinlerde el ilanlarında, yemek tariflerinde dil bu işlevde kullanılır.

“Aç artık şu kapıyı.” “Soğanı beş dakika kavurunuz.”

4- DİLİN KANALI KONTROL İŞLEVİ:

Bir ileti, iletişimin devam edip etmediğini öğrenmek amacıyla oluşturulmuşsa dil, o iletide kanalı
kontrol etme işlevinde kullanılmıştır.

Gönderici ile alıcı arasındaki iletişimin kurulmasını, sürdürülmesini ya da kesilmesini; bu


sürecin devam edip etmediğinin denetlenmesini sağlayan göstergelerin görev aldığı bu işlevde,
iletinin içeriğinden çok iletişimin devam ettirilmesi olgusu ağır basar.

Aile toplantılarında, okullardaki ders ortamında, bireysel terapilerde, törenlerde, uzun


söylevlerde dil bu işleviyle sıkça kullanılır.

“Alo, beni duyuyor musun?”, “Söylediklerimi anladın mı?”,

“Beni dinle!”, “Dikkat et.”, “Görüşürüz.”

5-DİLİN DİL ÖTESİ İŞLEVİ:

Bir iletinin konusu dilin kendisi ise, yani ileti, dili açıklamak, dille ilgili bilgi vermek, dil bilgisi
konusu açıklamak amacıyla oluşturulmuşsa dil, dil ötesi işlevinde kullanılmıştır.

Dil konularının ele alındığı bilimsel metinlerde, ders kitaplarında, öğretici yazılarda dil, bu
işleviyle kullanılır.

“ Yani, demek istiyorum ki, bir başka deyişle “ gibi kelimelerle kendini gösteren bu işleve
günlük yaşamda da başvurulur.

“Yapım eki almış sözcüklere türemiş sözcük denir.”

“ Ben bu sözcüğü mecaz anlamıyla kullandım.”


6- DİLİN ŞİİRSEL ( POETİK) İŞLEVİ:

İletinin, iletinin kendisinde olmasıdır. Dil şiirsel işlevinde kullanıldığında iletinin iletmek istediği
husus, iletinin kendisinde aranır. Bu durumda ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi, herhangi bir
olguyu ifade etmez, yansıtmaz. Obje, iletinin kendisidir. Dilin sanata özgü gerçekliği
yansıtmasıdır. Dilin bu işlevinde sanatçı daha çok, yan ve mecaz anlamlı sözcükleri kullanır,
yeni imgelerden yararlanır. Dili kendi üslubuyla kullanır.

“Bir med zamanı, gökyüzü kurşunla örtülü.”

DİLLERİN SINIFLANDIRILMASI

Diller değişik şekillerde sınıflandırılabilir. Bunlar arasında en çok tercih edileni; dilleri
kökenlerine ve yapılarına göre sınıflandırmadır.

A)KÖKENİNE GÖRE DİLLER

Bu sınıflandırmada dillerin ses özellikleri, yapı özellikleri, söz dizimi özellikleri dikkate alınır.
Aynı kaynaktan gelen, benzer özellikler taşıyan akraba diller topluluğuna dil ailesi denir.

Dünyada başlıca dil aileleri şunlardır:

1-HİNT- AVRUPA DİL AİLESİ:

Hint-İran dilleri: İran, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Sri Lanka, Nepal dilleri, Farsça, Kürtçe,
Urduca, Hinduca

Avrupa Dil Ailesi :

-Slav Dilleri: Rusça, Bulgarca, Lehçe (Polonya), Çekçe, Slovakça, Baltık dilleri (Ukraynaca,
Litvanca, Letonca, Slovence…), Sırpça, Hırvatça, Makedonca

-Roman Dilleri (Latinceden türetilmiş): Latince, İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Portekizce,


Rumence, Katalanca

-Cermen Dilleri: İngilizce, Almanca, Felemenkçe, İsveççe, Norveççe, Hollandaca, İzlandaca

-Kelt Dilleri : Galce, İrlandaca, İskoçca

Ermenice, Yunanca, Arnavutça a


2-HAMİ-SAMİ DİL AİLESİ:

-Hami Dilleri: Eski Mısır dili, Çad dili, Kuşi dili, Libya-Berberi dili

-Sami Dilleri: Arapça, İbranice, Akatça, Habeşçe, Çadca, Berberice, Aramice

3- BANTU DİLLERİ:

Afrika’nın büyük kısmında konuşulan yerli halklarının dillerini kapsar. (Kongoca, Susuca…)

4-ÇİN-TİBET DİL AİLESİ:

Çince, Tibetçe, Vietnamca, Birmanca

5-URAL-ALTAY DİL AİLESİ:

-Ural Kolu: Macarca, Fince, Estonca, Laponca, Samoyetçe

-Altay Kolu: Türkçe, Moğolca, Tunguzca, Japonca, Korece

6-KAFKAS DİLLERİ :Gürcüce, Abhazca, Adigece, Kabartayca, Çerkezce, Çeçence, Lezgice,


İnguşça, Lazca

7- OKYANUSYA DİLLERİ : Malayca, Javaca, Fijice, Havaice, Tahitice

8- AMERİKAN DİLLERİ : Amerika keşfedilmeden önce bu kıtada yaşayan yerli halkların


dilleri

B) YAPILARINA GÖRE DİLLER:

Diller gramer özelliklerine göre, tek heceli, eklemeli ve çekimli diller olmak üzere üç başlık
altında sınıflandırılır.

1-TEK HECELİ DİLLER:

Bu dillerdeki bütün kelimeler tek hecelidir. Kelimeler ek almaz ve çekimlenmez yani bu dillerde
kelimeler daima kök durumundadır. Cümle çekimsiz kelimelerin bir araya gelmesiyle oluşur.
Cümlenin anlamı genellikle kelimelerin cümlede sıralanışından anlaşılır. Konuşmada ise
birbirine çok benzeyen kelimeleri ayırt etmek üzere zengin bir vurgu sistemi oluşturulmuştur.

“Çince, Tibetçe, Vietnamca, Siyamca, Annamca” bu grupta yer alır.


2- ÇEKİMLİ DİLLER:

Bu dillerde çekim sırasında ve yeni kelimeler türetilirken kelime kökleri genellikle değişir. Ekler
kelimenin önüne, ortasına veya sonuna gelebilir. Bazı dillerde ise kelime kökü ile yeni kelime
veya kelime çekimi arasında daima açık bir bağ vardır.

“Hami- Sami dilleri, Hint- Avrupa dilleri bu grupta yer alır.

Örnek: go, went, gone/ şükür- teşekkür

3- EKLEMELİ DİLLER:

Bu dillerde tek ve çok heceli kelime kökleriyle bunlara eklenen çeşitli ekler vardır. Kelimenin
başına ya da sonuna gelen ekler, kelimenin anlam ve görevinde çeşitli değişiklikler yapar. Bu
sırada kelimenin kökünde herhangi bir ses değişikliği olmaz. Türkçe sondan eklemeli,
Macarca önden eklemeli dillerdir.

“Ural- Altay dilleri” bu grupta yer alır.

Dilin Kullanımından Doğan Türleri

LEHÇE Bir dilin tarihsel, bölgesel, Ör:


siyasal sebeplerden dolayı
ses, yapı ve söz dizimi Balık baştan kokar. (Türkiye Türkçesi)
özellikleriyle ayrılan
kolları (diyalekt) Bil balık bahıttan sıyıtar. ( Yakutça)

ŞİVE Bir dilin tarihi çok eski Ör:


zamanlara dayanmayan,
daha yakın zamanda Yakında bakkal dükkanı var mı? (Türkiye Türkçesi)
ayrılan ve birbiriyle
kısmen anlaşabilen kolları Cakın aynalada dukon barbı? (Kırgız Türkçesi)

Cakın cerde duken bar ma? (Kazak Türkçesi)

AĞIZ Bir dilin aynı coğrafya Ör:


üzerinde konuşulan ve
aralarında küçük Bu yerlilerden var idi koça kariler, eldiler hep.(Tarbzon)
farklılıklar bulunan her bir
kolu Kızdırmeyin bene, şimdi sene tahtaya kaldırır, sıfırı bascen.(Denizli)

Sen de epten yaptın kendini üç yaşında kızan gibi beya.( Trakya Ağzı)
Bir dilin konuşma dili ve yazma dili olmak üzere iki cephesi vardır:

Konuşma Dili: Günlük hayatta evde, sokakta Yazma Dili: Eserlerde, kitaplarda kısaca
kullanılan doğal dildir. Konuşma dilindeki yazıda kullanılan dildir.
bölgesel farklılıklardan ağız doğar.

Toplumun amaç ve ihtiyaçlarına göre dilin kazandığı nitelikler:

Bilim Dili : Öncelikli amacı bilgi vermek olan Sanat Dili : Edebî dil terimi, edebiyat
dildir, ilgili bilim dalıyla ilgili terimler içerir. eserlerinde görülen dildir.

Gruplandırma Dışında Kalan Dilin Türleri :

Argo: Jargon:

Dilde var olan sözcüğe başka bir anlam Aynı meslek ya da topluluktaki insanların ortak dilden
yükleyerek türetilir. Türetildiği çevredeki ayrı kullandıkları özel dildir. Tıp jargonu, gemici
topluluk tarafından anlaşılır. Gizli bir anlaşma jargonu …
aracı görevi görür.

Ör: Ör:

Kof: boş, değersiz Tonsillit – Bademcik iltabı.

Mangır: para Renal kolik – Genellikle böbrek ve idrar yollarındaki


taşlara bağlı olarak gelişen ağrı.
Manita: sevgili
MI (Miyokard Infarktus) – Kalp krizi.
Papel: kağıt para Akut batın – Karın bölgesinde aniden gelişen ve
şiddetli ağrıya sebep olan durum
Mavra: boş laf
Açıt : Pencere yada kapı boşluğu
Racon: adet, usül Ağörgü : Taşları ağ şeklinde yerleştirilmiş duvar
örgüsü
Keklemek: kandırmak Akıtmalık : Çatı kaplama işlerinde yedirmelik ya da
kurşun şerit ile örtülü birleşme ya da tonoz geçmesi
Tırnakçı: hırsız, yankesici
Alınlık : Kimi yapılarda giriş kısmının ya da kapı ve
Dümen: hile pencerelerin üstünde bulunan üçgen veya yarı değirmi
süsleme
Okutmak : elden çıkarıp satmak Anaduvar : Yığma bir yapıda taşıyıcı duvar
Arnavut bacası : Tavan arasına ışık sağlayan çatı
penceresi
Aypencere : Yarım daire biçiminde pencere

You might also like