Professional Documents
Culture Documents
G iriş
İnsanın bir tanımı da 'öyküleyici hayvan' olabilir, çünkü 'insan içine düştüğü
halleri' ya da 'kendi içine düşen halleri' anlatma, aktarma, işaretle, sözle ya da
resimle dışavurma gereksinmesiyle birlikte varolagelmiştir. Durum böyle olunca,
tarihin bütün dönemlerinde, çeşitli ekinlerde öykülemenin bin bir değişik biçime
girmesine şaşmamak gerekir. Gene de öykülemede her zaman bir 'şaşırtıcı' Öğe
vardır, çünkü öykü 'yaşayıp anlatan' açısından bilinse de, aktarılan açısından her ”
zaman yepyeni olmuştur. Sıradan olayların anlatılması bile yerin, zamanın, biçe-
min, vurgunun vb. değişmesiyle çarpıcılık kazanabilir. Örneğin, aynı izlekler de
ğişik ekinlerin peri ya dâ halk masallarında, çeşitlemelerle yinelenir durur. Eski
çağlara özgü mitoloji öykülerinin geliştirilip ayrıntılandırılmış biçimlerine bazı
din kitaplarında yeniden rastlarız. Umutsuz ya da mutlu aşk öyküleri (Tristan ve
Isolde, Troilus ile Kressida, Romeo ile Juliet, Leyla ile M ecnun, Kerem ile Asit vb.)
çağlar boyunca değişik çeşitlemeleriyle anlatılır, yazılır, yayımlanır; müzikallere,
filmlere, hatta beyaz (kitap) dizilere, pembe (televizyon) dizilere konu olur.
Yazında öykülemenin tarihçesi kısa bir yazıya sığdırılamayacak ölçüde uzun,
ayrıntılı ve karmaşıktır. Bu nedenle, yazın incelemelerinde 'kısa öykü' terimiyle
nitelendirilen yazın türünü tanımlamaya çalışmak, tarihçesini ve evrimleşmesini
izleyebilmek, 'üst', 'alt' ve 'yan' türlerini belirleyebilmek büyük çabalar gerektirir.
Kısalığı nedeniyle dolanımı kolay, daha çok sayıda okura ulaşma olasılığı yüksek
olsa da, inceleme, eğitim ve yayıncılık açısından bakıldığında, kısa öyküye hak
ettiği önemin verilmediği, bu nedenle de kısa öykünün görmesi gereken ilgiyi
görmediği söylenebilir.
Öykülemenin Tarihçesi
Sözlü gelenekte öykülemenin canalıcı bir önem taşıdığını biliyoruz. Örneğin
Eskimolar gibi topluluklar, doğayla giriştikleri zorlu varolma savaşında edindik
leri son derece önemli bilgileri, deneyimleri, birikimleri uzun, soğuk kış gecele
rinde bir sonraki kuşağa koşuldu, ham dizeler biçiminde ezberleterek aktarıyor
lardı. Aslında her ekinin, yazılı döneme geçmeden önce oluşturduğu benzer
düzyazı ya da koşuk öykülemeler ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa, ozanlardan
♦ YURDANUR SALMAN-DENİZ HAKYEMEZ
A D A M Ö Y K Ü ❖
♦ YURDANUR SALMAN-DENÎZ HAKYEMEZ
Halk Masalı (folktale) : Halk masalları da, halk şarkıları gibi sözlü geleneğin
bir parçasıdır. Halk öykülerinin arasında masallar, fabllar, inanılmaz öyküler,
kelime oyununa dayanan uzun ve soğuk esprili fıkralar, hayalet öyküleri, devlere
ya da azizlere ilişkin öyküler, canavarları ve ruhları, karı-kocaları konu alan öy
küler, efendi-köle öyküleri ve 'rhozzuni adıyla bilinen, genellikle o bölgeden alı
nan kişilerle ilgili kısa mizah öyküleri vardır.
Çerçeve Öykü (karne story) : Çerçeve öykü, içinde başka bir öykü, başka
deyişle öykü içinde bir öykü ya da öyküler dizisi barındırır. Tanınmış örnekleri
Binbir Gece Masalları (hangi tarihte yazıldığı bilinmeyen, ama l. S. IX. yy'da ya
zıldığı düşünülen; Arabian Nights), Boccaccio'nun D ecam eronu (1353), Chau-
cer'ın Canterbury Hikâyeleri (Canterbury Taies), Navarre'lı Marguerite'in Hep-
tameron udur (1558).
Gesta : Gesta yaşanmış ya da hikâye edilmiş serüven öyküleridir. Bu türe ör
nek olarak, ilk Haçlı Seferini konu alan ve ortaçağda Latince yazılmış bir günce
olan Gesta Francorum, Truva'mn yıkımını anlatan Gesta Historiale (XIV. yy.),
ortaçağa özgü bu tür öykü derlemelerinin en ünlü örneği olarak Gesta Romarıo-
rum (XV. yy) gösterilebilir. Gesta Romanorum, azizlerin yaşamlarını konu alan
öykülerden, romanslardan, eski Yahudi ve Hint öykülerinden oluşmuştu.
Grotesk : Bu sözcük, İtalyanca'da mağaralar anlamına gelen grotte'ten türe
miştir. Grotesk, genellikle mağaralarda bulunan ve daire içine alınmış kabartma
lardan, sfenkslerden, yaprak ve dal biçimlerinden, kayalardan ve çakıl taşlarından
oluşan bir tür süslemedir. Daha sonra bu terim insan, hayvan, meyve vb.'yle ilgili'
izlek ve biçimlerin bir arada işlendiği resimler için kullanılmaya başlanmıştır.
Grotesk, aynı zamanda, çirkin bir insan yüzü ya da hayvan başı biçiminde oluk
ağızlarını, korkunç şeytani şekilleri, bir arada kullanılan izlek ve özneler gibi mi
mari süslemeleri anlatmak için kullanılır. Grotesk, yazınsal bağlama büyük ola
sılıkla XVI. yy'da Fransa'da geçmiştir. Sözcük, yazın bağlamında düzenli olarak
XVIII. yy'da, akıl çağında ve Neo-klasik dönemde kullanılmaya başlanmıştır; bu
dönemde saçma, garip, abartılı, acayip ve yapmacık olanı, kısacası arzu edilir
uyum, denge ve oran normlarından sapmayı belirtmek yaygın bir tutumdu. Buna
koşut olarak, yazarlar da groteski güldürü ve yergi amacıyla kullandılar. Yazında
grotesk öğeler karikatürde, parodide, yergide, kaba sözlerde, taşlamada, kara mi
zahta, korku öykülerinde ve Saçma Tiyatrosu'nda göze çarpar.
Uzun Öykü (nouvelle) : Tek bir durumu ya da olayı ele almasıyla ro-
man'dan ayrılır. Öyküde olup bitenler, beklenmedik bir doruk noktasına doğru
ilerler; gülünç ya da acıklı olabilir. Nouvelle, novella y\d. bağlantılıdır. XVI. yy'dan
sonra nouvelle, yazın dünyasının tanıdığı bir tür oldu. XIX. yy'da bu türün en
önemli yazarları Flaubert ve Maupassant, Alfred de Musset, Alfred de Vigny,
Prosper Merimée, Joseph-Arthur Gobineau ve Anatole France'dir.
Uzun Öykü (novelette) : Romandan kısa, öyküden uzun olan kurmaca ya
pıt. Genellikle, çok satılan ama yazınsal değeri yüksek olmayan 'ucuz' öyküleri,
aşırı duygusal aşk öykülerini ve korku öykülerini adlandırmada, aşağılayıcı bir
anlamda kullanılır. Amerika'da bu terim, kısa öyküyle novella arasında kalan
'uzun kısa öyküler'i anlatmak için kullanılır.
Uzun Öykü (novella) ; Aslında novella, Boccaccio'nun yarattığı türden bir
♦ A D A M Ö Y K Ü
ÖYKÜLEMENİN ÖYKÜSÜ ♦
düzyazı anlatı, bir kısa öykü biçimiydi. Decameron (1471) bu tür öykülerin top
lanmasından oluşur. Almanlar, bu türün en üretken uygulayıcıları oldular. Go
ethe bu konuyu şöyle özetlemişti : "N ovellem konusu kimsenin duymadığı ya
şanmış bir olay değil de, nedir?" Bu türün genel özellikleri, destansı niteliği ve tek
bir olayla, durumla (ya da çelişkiyle) ilgilenmesiydi. Novella, tek bir olay üzerinde
yoğunlaşır, bunu rastlantıyla aktarıyormuş izlenimi verirdi. Olayda beklenmedik
bir dönüm noktasının bulunması gerekirdi; böylece mantıklı bir çıkarım bile
olsa, sonuç okuru şaşırtırdı. Çoğu novella somut bir simge de içerirdi; bu da an
latının özünde yatan değişmez bir noktaydı. Uzunluğu birkaç sayfadan iki-üç yüz
sayfaya kadar değişebilirdi. Günümüzde bu terim, daha çok uzun öyküyü kısa
öyküden ya da kısa romanı eksiksiz bir romandan ayırmak için kullanılır. Orta
uzunluktaki bu türün örnekleri arasında, Tolstoy'un Kazaklar {The Cossacks;
1852) ve İvan llyiç'in Ölümü {The Death o flv a n Ilyich; 1886), Thomas Mann'ın
Tonio K roger ve Venedik'te Ölüm {Tod in Venedig, 1913), Hemingway'in Yaşlı
Adam ve Deniz {The O ldM an and the Sea; 1952) gibi yapıtlar vardır. Bazıları bu
sıralamaya Conrad'ın üç uzun kısa öyküsünü de ekler : Youth (Gençlik), Karan
lığın Yüreği {Heart o f Darkness; 1902) ve Typhoon (Kasırga; 1903). Bu türün ör
nekleri arasında da, salt yaşanan olay(lar)ın anlatılmasından deneyimlerin akta
rılmasına, 'masum' öykülemeden ahlak dersi vermeye, yaşama yönergesi öner
meye, deneyim aktarmaya, yaşam felsefesi öğretmeye dek uzanan bir yelpaze gö
rülebilir.
❖ A D A M O Y K U
ÖYKÜLEMENİN ÖYKÜSÜ ♦
A D A M Ö Y K Ü
♦ YURDANURSALMAN-DENİZHAKYEMEZ
rütme süreci sergiler. Başlıbaşına bir tür olarak ilk dedektiflik öyküsünün E. A.
Poe'nun M org Sokağı Cinayetleri (Murders in Rue M orgue; 1841) ve kısa süre
sonra yazdığı The PurloinedL etter &\x (Çalınmış Mektup).
Doğaüstü Öykü (superiıatural story) : Şu ya da bu şekilde hayaletler, gul-
yabaniler, hayaller, sanrılar, iyi ya da kötü ruhlar, geceleri ortaya çıkan şeylerle,
büyüler, efsunlar, mucizeler, tılsımlar, korku salan bir atmosfer ve tekin olmayan
yaratıkların varlığıyla, tüyleri diken diken eden ve insanı ürperten, normalüstü ya
da duyumsal algılama dışı her türlü şeyle, tekinsiz ve esrarlı olanla, (Coleridge'nin
sözleriyle) doğaüstü güçler taşıyanla ilgilenen öyküler için kullanılabilecek kap
sayıcı bir terim. Milton'ın, Comus ta aşağıdaki dizeleri yazarken eksiksiz bir he
vesle betimlediği dünyadaki şeylerle ilgilenen her öykü bu türe girer.
❖ Ö Y K Ü
LARS GÖRLİNG
Opus Dei
Birinci eğri erkeği gösteriyor.
İkincisi kadını.
Üçüncüsü duygularının ortalamasını.
Tek tek noktalarsa
gözlemlerin yapıldığı anları gösteriyor.
Her dikey çizgi bir haftayı.
Her yatay çizgi bir duygu değerini.
Her şey 7 Temmuz'da başladı
30 Kasım'da sona erdi.
Lars Görling (1931-1966), İsveç’in tanınmış sinema yönetmenlerinden biri olmanın ötesinde, şair
ve yazar. İlk romanı Triptyk (1961). İdeolojiler dışı bir devrimci olarak tanınan Görling, yapıtla
rında insan haklarını yansıttı. Ansızın gelen ölümü sırasında sanatının da doruğunda düşünülü
yordu.
A D A M Ö Y K Ü
♦ YURDANUR SALMAN-DENİZ HAKYEMEZ
A D A M Ö Y K Ü
ÖYKÜLEMENİN ÖYKÜSÜ ♦
pazar eklerinde düzenli olarak yeni kısa öykü örneklerinin yayımlanması, okurları
yazın estetiği konusunda eğitmeye yönelik bir tutum olarak da yorumlanabilir
kuşkusuz.
Kitaplar, yolculukların vazgeçilmez yoldaşlarıdır. ICısa öykülerse, kısa aralık
larla soluk almaya, kısa sürelerde yoğun tatlar sunmaya, yoğun nesnel ya da öznel
deneyimleri şiirli bir dille aktarmaya yatkın olmaları nedeniyle küçük büyük,
deneyimli deneyimsiz, sabırlı sabırsız okurlara her zaman, her yerde yazın beğenisi
kazandırmaya, yazın tadı sunmaya hazır metinlerdir.
Öyleyse bir deneyim aktarma aracı olarak insanlığın en eski ve en büyük ke
şiflerinden biri olan kısa öykünün, başlangıçtaki işlevini, çeşitlenip zenginleşerek
estetik boyutta bugün de sürdürdüğü söylenebilir. Yeter ki dünyamızın yaratıcı
öykü kaynakları, kirlenmeden bilinç ve özenle korunabilsin! IH
Kaynakça
Abrams, M . H., A Glossory o f Literary Terms, Harcourt Brace College Publishers, Orlando,
Florida, 1993.
Fowler, Roger (y ay), A Dictionary o f M odem Ciritical Terms, Routledge, New York, 1995.
Loafer, Susan, Coming to Terms with the Short Story, Lousiana State University Press, Baton
Rouge ve Londra, 1983.
Reid, Ian, The Short Story, Methuen & Co. Ltd., Londra, 1977.
Flail, James B. ve Hall, Elizabeth C. (yay.), The Realm ofF icton, McGraw-Hill Inc., A.B.D.,
1977.
A D A M Ö Y K Ü ❖