Professional Documents
Culture Documents
Volkswagen 'The Choice' Adlı Reklam Filminde Metafor Kullanımı Ve Göstergeler
Volkswagen 'The Choice' Adlı Reklam Filminde Metafor Kullanımı Ve Göstergeler
İLETİŞİM FAKÜLTESİ
İLETİŞİM TASARIMI VE BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ BÖLÜMÜ
Tansu SAYINER
Volkswagen 'The Choice' Adlı Reklam Filminde Metafor Kullanımı ve Göstergeler___
Metafor; tek bir sözcük, obje ya da görüntü ile pek çok mesajın iletilmesine olanak
sağladığı; izleyenleri reklam üzerinde daha çok düşünmeye yönelttiği için sıkça
başvurulan bir tekniktir. Bir reklamın anlaşılabilmesi, mesaj içerisinde örtülü olarak
sunulana ilişkin bir ipucunun tüketici tarafından görülmesi ve algılanması ile
mümkündür. Göstergebilim reklamlardaki anlamların hem kodlanmasının hem de
kodlarının çözülmesinin anlaşılmasına yönelik bir çerçeve sağladığı gibi, aynı
zamanda reklamı algılamayı da şekillendiren anlam çıkarma sürecine de katkıda
bulunur. Günümüz reklam araştırmalarında, mecazi anlatımların etkileri üzerine
yapılan çalışmalar baz alındığında, çalışılan değişenler arasında çoğunlukla
metaforlar yer almaktadır.
Metaforun özü, bir şeyi başka bir şeye göre anlamlandırmak ve tecrübe etmektir.
Metaforik düşünme, farklı soyutlama düzeylerindeki kavramları birbirine bağlayarak
işler ve bu yüzden genelleme yapmak mümkün hale gelir. Görsel metaforlara örnek
olarak özgürlük, değişim, zihin, ümit, sabır, eşitlik ya da kalite gibi soyut fikirleri
temsil etmek için binalar, bayraklar, heykeller, insanlar gibi somut bir form biçiminde
kullanılırlar ve somut objeler, soyut kavramları sembolize ederler. Reklamlarda da
kültüre özgü yerel ikonlar ya da semboller kullanıldığı gibi, evrensel çerçevede
kültürlerarası geçerliği olan benzetme öğeleri de metafor olarak kullanılabilirler.
Volkswagen, Almanya'da, 1937 yılında tek model halk tipi otomobil üretimi için
kurulan bir firmadır, şirketin adı, Almancada halkın arabası anlamına gelmektedir. İlk
üretildiğinde savaş arabası olarak tasarlanan, ancak sonra abartısız ve iddiasız
reklamların ve kullanıcılarının etkisiyle ilk üretim amacının tam tersi şekilde
barış sembolü haline getirilen Volkswagen markasının yarattığı mucize, herhangi
bir imaj, popüler kültür ve pazarlama yönetimi çalışmasında yer alması kaçınılmaz
bir olgudur.
Volkswagen, Nazi Almanya’sında, işçilerini toplama kamplarından sağlayan ilk
işletmelerden biri olmak gibi kötü bir şöhrete sahip olmasına karşın, Amerika’nın
savaş sonrası kuşağında tersine statü haline gelmiş, Amerika’nın ilk ciddi ithalatı ve
bir alternatif kültür otomobili olmuştur.
"Amerika’nın savaş sonrası kuşağı, tersine bir statü sembolü haline gelen bu Alman
otomobilini satın alırken, başlarını kaşıyan Detroit’li yöneticiler için, bu tuhaf
kaplumbağanın otomobil devlerinin ülkesindeki muazzam başarısı tam bir
muammaydı. Reklamları bile alaycıydı; açıkça kendini küçümseme yöntemi
belki de ilk kez böylesine güçlü bir etki yaratmıştı. Reklamlarda şaşkın ve
bodur haliyle Kaplumbağa, olduğu gibi yansıtılıyor ve sade başlıklar atılıyordu.
“Çirkinlik yüzeyseldir” ya da “Sizi düşkünler evine götürmeyecek”. Bir VW
minibüsün fotoğrafının altında ise şöyle yazıyordu: “Bunlardan biri geçenlerde
çalındı”. Kaplumbağa, reklamlarda duyguları ve kişiliği olan bir insana
dönüştürülmüştü. Reklamlardan birinde, gecenin karanlığında iki arabalık bir garajda
kaplumbağa tek başına dururken gösterilmiş ve “Bütün işi o yapar, ama cumartesi
geceleri partiye hangisi gider?” diye sorulmuştu."
"Volkswagen satıyor. Çünkü her şeyden önce onurlu bir araba. Neyse o, fazlası değil.
Bu onur da sahibi için gurur kaynağı. İnsan arabanın neresine bakarsa baksın,
dürüst bir işçilikle ve tasarımla karşılaşıyor. Parçaların uyumsuz olduğu, boyanın
ince kaldığı, işçiliğin baştan savma olduğu tek bir yer yok. Sallanan parçalara, içeri
akan sulara da rastlanmıyor. Ve tabii ki abartılı, sahte lüksler de yok. Kısacası
arabada samimi olmayan hiçbir şey göremiyorsunuz."
Das Neue Automomil dergisinde “keep on rollin” başlıklı yazıda şöyle denmektedir:
"VW Nazi propagandası için doğdu. II. Dünya Savaşı’nın katliam arazileri
üzerinden taşıyıcı olarak geçti, yeniden yapılanmayı destekledi ve sonra da
ekonomik kemer sıkma döneminde rol aldı. Sonra rengarenk boyanıp çiçek
çocuklarını taşıdı. Petrol krizinde susuz kaldı. Ekolojik değişimleri yaşadı ve
sonra deli böcek Herbie olarak film yıldızı oldu. Kısaca o, halk için yalnızca bir araba
değildi, aksine bir sosyo politik fenomendi. Ve sonra formunu önemli ölçüde
değiştirmeksizin nice kuşağın yaşam tarzı, yaşama sevinci oldu. 1965’te savaşın
sonundan beri 10.000.000 adet böcek imal edildi ve nihayet böcek, bir
gereksinim sembolünden yaşam tarzı sembolüne dönüştü ve asıl öyküsü
bundan sonra başladı."
Günümüzde Volkswagen'in kurum imajı slogan olan 'Das Auto', yani 'Otomobil' genel
çerçevesi üzerinden özetlenmektedir. Petrol krizinin ardından uluslararası otomobil
piyasanın küçük binek araç önderliğini uzun yıllar sürdürmüş, Avrupa'daki çeşitli
firmalarla ortaklık anlaşmaları yapmış, bu firmaları bünyesine katmıştır. Ayrıca ticari
araç ve lüks araç konusunda da sektörün bu alanına öncülük eden diğer Alman
firmalarına piyasa alternatifi olmayı başarmıştır. Güçlü ve istikrarlı bu kurum imajının
hedef kitle üzerindeki olumlu etkileri göz önüne alındığında Volkswagen'in "otomobil"
denildiğinde akla gelen tüm varyasyonlarda etkin bir firma olduğu aşikardır.
Volkswagen’in sempati imajı tablosu
Reklam filminin sloganı markanın genel özdeyişi olan 'Das Auto'nun yanında modele
vurgu yapan 'Yeni Gold GTE. İlerletilmiş. Geliştirilmiş.' olarak belirlenmiştir. Reklam
filminin var olduğu kampanyadaki anlatım ise ajans tarafından şöyle aktarılmaktadır:
"Bu bir sırrın ve ilhamın hikayesi. Bu hoşgörülü bir genç adam ve onun ölü amcasının
hikayesi. Bu ışınlanmanın ve bir arabanın hikayesi. Bu keyif almanın ve ilerlemenin
ölümsüz hikayesi. Bu aile mirası ve ortak iyinin korunması arasındaki imkansız
seçim. Bu çelişkili duyguların gizli anlaşması. Bu oksimoron bir film. Tüm bunlar
Noam Murro ve DDB Paris tarafından yaratılan Yeni Golf GTE lansman filminde bir
araya geldi. Şurası kesin... Sonunda gülümseyeceksiniz. Volkswagen bunu garanti
eder."
Reklam filmi Haydn'ın Quartet in F-minor, op. 20, no. 5 - III. Adagio soundtrackinin
eşliğinde Kuzey Avrupa'ya özgü bir kırsalda, uzun ağaçların içinden ilerleyen bir
sayfiye yolunda açılır. Burada filmin geneline ait gotik bir gizemciliğin ilk göstergeleri
yer almaktadır. Renkler koyu bir mavinin etkisinde soğuk ve ürkütücü bir atmosfer
yaratmaktadır, yola düşmüş sis görüntüsü ve hakim gri tonaj bu durumu destekler.
Yolda ilerleyen araba ilk planda net bir şekilde seçilmez, bu arabada seyahat eden
yirmili yaşların sonlarındaki bir genci görürüz. Genç klasik bir giyim tarzına sahiptir,
bu hem nostaljik anlatımı destekleyen bu faktör hem de sosyal statüsü hakkında bir
detaydır. Bu göstergeyi gencin üst sınıfa ait bir kişi olduğu şeklide okuyabiliriz.
Sürücü koltuğunun yanında bir mektup görülür. Bu mektupla birlikte anlatıma
kılavuzluk edecek dış ses devreye girer. "Sevgili yeğenim" girizgahıyla mektubu
yazan kişi sürücü arasındaki akrabalık bağı izleyicide kurulur. "Sen bu mektubu
okuduğunda ben artık buralarda olmayacağım" söylemi ile mektubu yazan kişinin
hayatta olmadığı, bu mektubun ve içinde yazanların gence miras kaldığı anlaşılır.
Ardılı görüntüde kullanılan araba hakkında ilk net plan yer alır, otomobilin
Volkswagen'e ait olduğunu görülür. Lakin bu ayrıntı filmin öyküsü içerisinde
vurgulanmaz. Genç aracını, bir zincir vasıtasıyla asma kilitle kapatılmış uzun demir
parmaklıklı ürkütücü kapının önüne park eder. Ardından bir şekilde açtığı dış kapıdan
merak ve korkuyla girer, içerdeki taş eve ürkerek bakar. Tüm bu öğeler seyircinin
merakını katlamakta, katarsis yaratmakta; gençle duygusal bir ilişki kurmayı
sağlamaktadır. Burada aracını içeriye park etmek şeklinde de okunabilecek "geriye
dönüp arabaya binme" sekansı; aynı zamanda bu zor zamanda otomobiline ihtiyaç
duyma, markaya itimat etme şeklinde de okunabilir.
Bu sırada dış sesin mektuba devam etmesiyle mektubu yazan kişi hakkında
zihnimizde bir kimlik oluşmaya başlamaktadır. "Tüm aile üyeleri içerisinde benim deli
olduğumu düşünmeyen, beni vizyon sahibi biri olarak kabul eden sadece sen vardın"
şeklindeki söylemden bu kişinin marjinal bir karaktere sahip olduğunu, ailesi bazında
toplumun genel yapısına uyum sağlayamamış, ekstrem uğraşları olan biri olduğu
çıkarılabilir. Genç aracıyla eski taş evin yayına gelir ve içeri girer. İçeriye giriş
sekansında dış ses ona "İşte bu yüzden yalnızca sen tekerliğin icadından beri
yapılmış en büyük keşfi duymayı hak ediyorsun." şeklindeki söylemiyle eşlik eder.
Mektubu yazan kişinin bir bilim adamı olduğu fikri burada ekilir. Bilinmeze yapılan bu
yolculuk öykünün iskeletini oluşturan gerilimi arttırır. İzleyicide icadın ne olduğu
konusunda bir merak öğesi daha oluşur.
Evin içerisine giren genç etrafa şaşkın, meraklı gözlerle bakar, evin içinde yığılmış
kitaplar, eski bir gramofon, teleskop, dağınık bir haldeki eşyalar ve büyük bir
kütüphane görülür. Ardılı görsellerde; üzerinde krokilerin yer aldığı bir proje masası,
mektubu yazan kişinin bir mekan dizayn ettiğini, masa üzerinde bulunan erotik bir
dergi, mektubu yazan kişinin yalnız bir hayat yaşadığını, proje panosu üzerindeki
notlar ve ayrıntılarda matematiksel bazı formüllerin yer alması mektubu yazan kişinin
bilimsel bir çalışma güttüğünü, son olarak da masanın üzerindeki ona ait olduğunu
düşünmemize neden olan portresindeki papyon ve oval çerçeveli gözlükler nedeniyle
entelektüel, akademik bir kimlik olduğunu anlamaktayız. Tüm bu yaşam alanı ve
içerisindeki öğelerin lüks, varsıl ve saygın oluşu aynı zamanda bu göstergeleri
aristokratik bir çıkarsamayla okumamıza olanak verir. Lakin bundan daha net bir
şekilde ortaya çıkan, mektubu yazan kişinin mizahi bir duyumsamayla, "kaçık bilim
adamı" arketipinin bir versiyonu olduğunu söyleyebiliriz. Burada dış ses mekan
tanımlamasına girer ve izleyiciye dolaylı bir anlatımla "Sayfiyedeki evimi
hatırlıyorsundur" diyerek bu evin mektubu yazan kişiye ait olduğu vurgulanır.
Mektup okunmaya devam etmektedir; burada genç ile birebir bir bağ kurulur
"Solunda bir düğme bulunmakta" ipucuyla genç bir anda harekete geçer ve
kütüphanedeki gizli kapıyı bulur. Burada dış ses tanrısal non-diegetik bir rehbere
dönüşür. Burada yine korku ve endişe göstergesi geriye doğru son bir bakış
sekansında, evin önünde park eden otomobilin varlığının duyumsandığı
düşünülebilir. Bu gizli geçitle birlikte bilinmeyene doğru yolculuk durumu izleyici
duygusal etkileşim sürecinde arka fondaki rahatlatıcı müziğin aksi yönünde
etkilemektedir. Bu klasik anlatılarda çokça rastlanan anlatı çizelgesine uygun bir
yapıda işlenen reklam filmi sırrın ortaya çıkışı üzerine kurulan final sekansının izleyici
üzerindeki etkisini bu unsurlarla arttırmaktadır. Gencin gizli geçitten geçişi ile bodrum
katına inilir, burası tahta iskelelerin, kiremit duvarların çevrelediği loş bir yerdir. Dış
sesin "Hayatımı adadığım çalışmalarımın meyvesi burada." söylemiyle laboratuarın
ayrıntıları gözlemlenir. Elektronik aksam, çeşitli ilk dönem bilgisayarlar, elektronik
kumanda panoları gibi birçok gösterge bu bilimsel aktivitenin matematik, fizik gibi
doğa bilimlerine ait olduğuna işaret ederken aynı zamanda her bir göstergenin
bilimkurgu türünde hem literatür hem de görsel iletişimde sıklıkla işlenen öğeleri
icadın neliğine dair bir tezahür yaratır.
Tüm bu etmenler aslında filmin sıra dışı sonuna değin izleyici sürükleyen, merakını
arttıran, gizem öğesini katlayan hazırlayıcılardır. Reklam filminin beklenmedik
sonundaki ana metafor; tüketicide bir yapboz çözüyormuş gibi bir etki yaratan
anlatımla bütünleşmiştir. Kullanılan metaforlar daha çok sadakat, prestij, güven,
kalite, kendini ifade etme ve kendini gerçekleştirme üzerine yapılandırılmıştır. Bu
kavramsal ve soyut metaforlar kurumun dominant kimliğiyle sunulmuş, reklam
filmindeki sıra dışı deneyimle birlikte öncül reklam kampanyalarındaki mizahi tavra
göndermede bulunulmuştur.
Özdemirci, A., "Popüler Kültür, Tüketim Psikolojisi ve İmaj Yönetimi: Türkiye", Yüksek
Lisans Tezi