You are on page 1of 4

GÖSTERGELERİN KARŞILIKLI ÖZELLİKLERİ

1. Karşıtlık:
Sistem olarak dil içindeki her göstergenin varlık sebebi farklılığıdır. Yani her gösterge
ses imgesiyle de karşıladığı kavram itibariyle de karşıtlık ilişkisi içindedir. Kaval ve kayak
göstergelerini kendisi kılan v ve y ses birimlerinin karşıtlığıdır. Karşıtlık ilişkisi sesteş dil
göstergelerinde de kendini gösterir. İçinde bulundukları bağlam ve vurgu gibi unsurlar
üzerinden bir karşıtlık durumu ortaya çıkar.
2. Bağıntılılık:
Dildeki her gösterge değerini bir başka gösterge ile karşıtlığından alıyorsa, o zaman her
dil göstergesi aynı zamanda bir bağıntılılık ilişkisi de taşımaktadır. Sözgelimi kaval ve kayak
göstergeleri bir ses birimi bakımından karşıtlık diğer dört ses birimi bakımından bağıntılılık
ilişkisi taşımaktadır.
3. Eksiklik:
Karşıtlık ve bağıntılılık ilişkisinin bir başka yönü de eksikliktir. Yine kaval ve kayak
göstergelerine bakıldığında aralarındaki ilişkinin birinde bulunan v veya y ses biriminin
diğerinde bulunmaması olduğu görülür. Aynı şekilde kayak ve ayak göstergeleri arasındaki
ilişki ise k ses biriminin eksikliğidir.

DİL GÖSTERGESİNİN DEĞİŞMEZLİĞİ VE DEĞİŞEBİLİRLİĞİ


Dil göstergesi ya da dilin kendisi bir uzlaşma ürünüdür. Üstünde anlaşmaya varılan
göstergenin niteliği önemsizdir. Ancak gösterge üzerinde anlaşmaya varılmadan değişemez.
Üzerinde anlaşmaya varılan nesne dil dışı dünyada bulunmaktadır. Dilin ya da
insanların bir gösterene gereksinimi varsa insanlar o göstereni bulur ya da ödünç alırlar.
İskelet, ıspanak, patates, domates, palto, manto, pantolon, lokanta v.b. sözcükler yabancı
dillerden alıntıdır.
Dil göstergesi için Saussure hem değişir, hem değişmez der.
1) Dil göstergesinin değişmezliği
Dil değişmez, çünkü dil bir toplumun ve insanın ayrılmaz ve değişmez bir parçasıdır.
İnsan, kültür dünden bu güne değişir. İnsanın aklı ve uygulamalarının gelişimi çok uzun yıllar
almıştır. Böylece insan ve onun ürünü olan dil, çok yavaş gelişir. Oturmuş bir sistemi
değiştirmek çok zordur. Dilin değişimi çok yavaştır. Dil, toplumsal bir olgudur, karşılıklı bir
uzlaşma ürünüdür. Toplumun üzerinde anlaştığı bir sözcüğü değiştirmek zordur. Toplumun
üzerinde anlaştığı bir göstergeyi değiştirmeye bir bireyin gücü yetmez.
Söz gelimi koyun kavramı ile k.o.y.u.n. ses imgesi arasındaki ilgi değişmezdir. Bu ses
imgesinin dizilişi ve karşıladığı kavram standarttır. Türkçe konuşan herkes bu ses imgesini
kastettiği kavramla birlikte öğrenir ve zorunlu olarak da aynı şekilde kullanır.
Değişmezlik ilkesinin göstergenin nedensizliği, çokluğu, dil sisteminin karmaşıklığı ve
toplum yapısının yenileşmeye direnç göstermesiyle de ilgisi vardır.
2) Dil göstergesinin değişebilirliği
Dil değişebilir, ancak bunu kişiler yapamaz. Toplumsal eğilimler ve tercihler, değişim
ve dönüşümler dili etkileyebilir, hatta değiştirebilir. Eski Türkçede “acı” kavramını gösteren
emgek, bu emek ses imgesiyle “çaba” kavramının göstergesi olmuştur. Aynı şekilde üzmek
“kesmek” yerine “incitmek”, ucuz / ucuz “itibarsız” yerine “düşük fiyatlı” kavramını karşılar.
Bazen yabancı dillerden alıntı bir sözcüğün yerine sonradan Türkçesinin türetildiği de
görülür.
Scanner  tarayıcı
Printer  yazıcı
Dijitaldokunmatik
Kampüs  yerleşke
Aynı dil dışı göndergeye, aynı dil dışı gerçekliğe verilen gösteren çağdan çağa
değişebilir.
Muvaffakiyet  başarı
İmtihan  sınav
Nekes  pinti, cimri
Sükut  suskunluk
Musiki  müzik
Bir gösterenin zamanla anlam kaymasına uğrayarak değişik anlam kazanabilir.
Efendi “derli toplu, iyi eğitim almış”  hizmetli (hademe) adı, alt sınıf adı olmuş.
Rüküş “derli, toplu, şık, uyumlu giyinen”  giyinmesini bilmeyen
Keleş “yakışıklı, güzel”  şimdi kel
Herif ”usta”  kötü, kaba adam
Yavuz “kötü”  cesur
Gösteren başlangıçta özgür bir seçimin ürünü olmakla birlikte, benimsendikten sonra
değiştirilmesi zordur, yerine bir başkası bir anda kullanılamaz. Ancak zaman içinde toplumun
kabulüyle yerine yenisi kullanılabilir. Tayyare  uçak örneğinde görüldüğü gibi.
Dil çok yavaş değişir, yerine dil değişmez de denebilir. Gösteren ile gösterilen
arasındaki ilişki toplumda bir kez kabul edilip benimsendikten sonra değiştirilemiyorsa bu
ilişki zorunludur.
Ne birey, ne de toplum bir sözcüğü değiştiremez. Dil, önceki kuşaklardan aktarılan ve
benimsenen aynı zamanda da benimsenmesi gereken toplumsal üründür. Ancak bir kavram ya
da nesnenin dilde birden çok göstereni olması durumunda bunlardan birinin seçilmesi
durumuna zorunlu seçim denir. Dil serbest bir seçim ürünüdür.
Ayakkabı nesnesi için Türkçedeki seçimler

ayakkabı
papuç
iskarpin
makosen
kundura

Şekilde yer alan gösterilenlerden birini kullanmak keyfi bir seçimdir. Yaşamda var olan
kavram ya da nesnelere bir ad verilmesi gerekliliği açısından zorunluluktur, seçim şansı
açısından da keyfidir.

DİLSEL DEĞER
Yapısalcı bakış açısıyla bir dil göstergesi değerini içinde bulunduğu bütündeki diğer
ögelerle olan bağlantılarla kazanır. Göstergenin tek başına anlamı olmakla birlikte değeri
yoktur. Gösterge tek başına gösteren, gösterilen olarak ele alındığında bir soyutlama ve
kuramsal bakış açısıdır. Dil göstergesi çevresiyle, bağlamıyla bir değer kazanır. Gösterge
parçası olduğu sistem içinde önem kazanır. Bir başka deyişle bir gösterenin değeri biçim ve
anlamından başka parçası olduğu sistemin öteki ögeleriyle olan ilişkilerinden hem onlara
karşıt, hem onlara aykırı, hem de benzer olmasından ve cümle içinde yüklendiği işlevden
doğar.
Örneğin kazak Türkçe içinde anlamlıdır ancak bir moda dergisinde, ya da kazak
fiyatlarını gösteren broşürde, örgü kitabında farklı anlamlardadır. Kazak gösterilen olarak
cansız, nesne, giyilebilir, insan, hayvan, bitkiye karşıt, eldivene karşıt, bedene giyilir, hırka,
yelek’ten farklı biçiminde ele alınabilir.
Kazak erkek, sarı kazak, onun annesi Kazak örneklerindeki değeri farklıdır.
Hiçbir sözcük (dil göstergesi) onu dil dışı gerçekliğe bağlayan tek bir bağ ile kendi
başına tanımlanamaz. Hiçbir sözcük tek başına, başka sözcükler olmadan tanımlanamaz.
Her dil, dış dünya gerçekliğini farklı biçimde algılar.
Tü. ev “huzur, mutluluk, aile”
Fr. ev “ev sahibi olmak sorun değildir, farklı anlamdadır.”
Alm. ev “büyük bir bahçesi olmalı”
İng. ev “daire değil, bahçeli ve müstakil”
Ekmek, ev, ağaç vb. hepsi kendi dil sistemi içinde bir bütündür.
Gecekondu kavramı Türkiye’de elektrik, su, banyo, tuvaleti olan yerken, Güney
Amerika’da tenekelerden evdir. Bu durum kültürel farklılıklardan kaynaklanır.
Dil bir göstergeler toplamı değildir, öyle olsaydı diller çok kolay öğrenilirdi. Dil bir
göstergeler ve bu göstergelerin karşılıklı ilişkilerinden doğan bir sistemdir.
Saussure “dilde, istisnalar dışında, yalnızca ayrılıklar vardır” der. Sesler, sözcükler,
tümceler, hatta metinler ayrılıklarla belirginleşir, anlam kazanır. Dildeki bir öge değerini, diğer
ögelerin tümüyle kurduğu karşıtlıktan alır.
Sözgelimi; Divan edebiyatındaki şiir türlerinden olan nazire ve nakizeler aynı konu, redif,
beyit düzeni ve biçimde yazılmış olmalarına rağmen birbirlerinden farklıdırlar.
Aynı şekilde;
Boş: kapalı bir uzamın içerik taşımamasıdır.
Boş kafalı: “aptal, cahil”
Boş şişe: “içeriği yok”
Boş iş: “gereksiz, boşuna”
Boş kağıt: sınav kağıdı için kullanılırsa hiç yanıt verilmemiş, ya da doğru yanıt
verilmemiş anlamında, kırtasiyeden alınırsa yazısız kağıt anlamındadır.
Karşıtlıklar ancak bir bağlamda anlam kazanır. Ayrım ya da fark en az iki ögeyi ön
varsayar. Bu da dilde bir tek ögenin olmayacağını ön varsayar. Dilde birbirinden farklı ögeler
vardır.
Ayrım ya da fark kavramı dilde tek başına bir ögenin var olmayacağını ve onu var eden
şeyin ögeler arasında karşıtlık bağıntısı olduğunu gösterir.
Büyük harf, küçük harf kullanımı da karşıtlık bağıntısı kurar. Kısacası; dilde göstergeyi
gösterge yapan, onu diğer göstergelerden ayıran ve özelliği yaratan farktır.

You might also like