Professional Documents
Culture Documents
+/I.��J.�
..(Derginize 1 yıllık abone olmak istiyorum.)
ADRESiM: . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
bir derai bedava e Yurtdışı ve KKTC aboneliği için ( 0212 657 68 30) no'lu telefondan bilgi
alabilirsiniz.
;:(:
EDiTÖR'derli, . -ı,.y,
-
YAŞ.A..SlN
EDEBiYAT TARTlŞALlM!
..p�� Milli Eğitim Bakanlığı, liselerin edebiyat programını değiştiriyor mu? Her
Hükümetle gündeme gelen bu soruyu MEB Müsteşarı Sayın Bener
AD Yayıncılık A. Ş. adına sahibi
Cordan'a sorduk. Sayın Cordan, tartışılarak programın ayıklanmasından
AYDIN DOGAN
Murahhas Üye ve Genel Müdür yana. Dahası "derginiz bu tartışmanın platformu olabilir" diyor. Tartışmayı
MUHITTIN KAZIMOGLU elbette isteriz. Dahası buradan da tüm edebiyat öğretmenlerine, öğren
Genel Yayın Yönetmeni ve cilere, üniversite öğretim üyelerine, edebiyatçtiara çağrıda bulunuyor, nasıl
Sorumlu Yazı Işleri Müdürü bir edebiyat programı istediklerini soruyoruz. Ve dergimize çok öz olarak
HIKMET ALTINKAYNAK yazmalarını istiyoruz.
DANIŞMA KURULU Sözümüzün bu noktasında, biliyorsunuz ki, "Türkçe üzerine" yazan arka
Oktay Akbal, Ataol Behramoğlu,
daşlarımiz Feyza Hepçilinglrler ve Sevgi Özel, dil sorunlarını sergiliyorlar.
Nüket Esen, Vedat Günyol, Doğan Hızlan,
Zülfü Livaneli, Erdal Öz, Y üksel Pazarkaya, Bu konuyu da tartışmaya açmak istiyoruz.
Ülkü Tamer, Buket Uzuner TartışmayaErdal Öz'ün kendisiyle söyleşi yapan Zeynep Aliye'ye söyle
YAYlN KURULU diği, "Günümüz öykücüsü kendi öyküsünü yaratmaya çalışıyor. Bence
Feridun Andaç, Zeynep Arıkanlı, yanlışlık da buradan geliyor. Bir dilin kullanı/ış ve gelişme tarihi vardır.
Ayça Atikoğlu, Anahid Hazaryan,
Bunu izlemeyen yazarlar kopuyorlar ve yanlış bir yerden başlıyorlar
Ece Temelkuran, Murat Yalçın,
Esra Zeynep öyküye. Mesela bir insanın Borges'ten yola çıkarak yazmaya başlamasının
GÖRSEL YÖNETMEN onu hiçbir yere götüreceğine inanmıyorum. Borges'i çok sevmeme
Ertan Gökemre rağmen." sözlerini eklememiz gerekir, diye düşünüyoruz.
SAYFA DÜZENI Geçen ay Fazıl Hüsnü Dağlarca, trafik canavarının elinden zor kurtuldu.
Hasan Karayavuz Kendisine bir kez daha geçmiş olsun diyoruz. Bu arada sitemli sözünü
KAPAK
aktarmak istiyoruz. Dağlarca diyordu ki; "Bir kamyon çarptı, bir kamyon
Nuri lyem
"Üç güzeller''
dolusu medya mensubu beni hatırladı!"
lLLÜSTRASYONLAR Bu ayki kapak ressamımız, Truva Folklor Araştırmaları Derneği'nin verdiği
Ercan Akyol, Nural Birden, 1997 Truva Folklor-Sanat Ödülleri'nin "Plastik Sanatlar" dalı ödülünü
Sunder Erdo�an, Mahmut Karatoprak
FOTOGRAFLAR kazanan, büyük usta Nuri iyem. Geçen ay duyurduğumuz " yılın kitabı ve
Muzaffer Kantarcıo�lu, yazan" anketi sonucuna bağlı olarak Memet Fuat ve Erdal Öz'le söyleşiler
Süleyman Tel, Çiğdem Özcan
gerçekleştirdik, bu gelecek ay öteki yazarlarla da sürecek .
DÜZELTI
Yılın kitabı ve yazarının yayımcıianna 1997'yi sorduk, değerlendirdiler.
Süleyman Gül, Füsun Güler
1998'deki programlarını açıkladılar. Ayrıca yayıncılığın du�yenlerinden
Ahmet Tevfik Kütlü yü bir hukuk duayeni Yekta Güngör Ozden anlattı.
REKPA
'
YillN YAYlNEVLERi
Bilgi Yayınevi 1 Ahmet Tevfik Küflü . .. ...... . ....................... . ........... . .. 18
deneme
dediğimiz şu
kurgusuz edebiyat . ŞiiR
Ali Püsküllüoğlu 1 Uyantk uykuda .. ......................... 26
Fikret
..........................................
32/Ey sorumlu Gültekin Emre 1 Fala düşkün tarih . .. . .. . . .............. .. . ..... . . ... . ..
.. .... . 42
...
luğumu taşıyan,
Metin Güven 1 Ayna. . .. .. . . ...... . .. . . . ...... . 58
yaşam, artık
... ...... .......... . ..... ........... . ......
bana bağışla
bu şiiri
ÖYKÜ
Burhan Günel 1 Ölüyorlar 28
Zehra
............ ...............................................................
iLETiŞiM SAYFASI
(Şiir) M. Ali Sevimtaş 1 Geri dönmez ......... . ................ . ..... . ...... :· .
. . ..60 Mehmet ·
(Şiir) Hüseyin Köse 1 Bulut-Garden .... . ....... ........... . ...... ....... ..... .. ..70
.
.Yeşim
(Şiir) Dr. Erkan Aktaş 1 Şiirler. . . . . ....... . ... . . . .
... .. . .. . .... . ... ... .. ... .... . ...... 71 Ağaoğlu
57/Kırk anahtar
(Şiir) Öner Fikri 1 Kazaz .......... . .................... . ...................... ... . .. . ... 72
(Şiir) Lüsan Bıçakçı Şaşkal 1 Bana sözlerin kaldt .. .... .. . ... .... . .... ..... 73
Pll
doğduğunu söyledi. Ayrıca Türkçe
ders kitaplarının yetersiz kaldığını,
Nişantaşı ve İzmir
."u·��:�ox.
edebiyat dergilerinin işlevinin de b u
Karşıyaka'da açıldı
açığı kapatmak olması gerektiğini
sözlerine ekledi.
Zeynep Aliye'nin konuşması ise,
D&R Store'un dördüncüsü Dogan Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali
öykü üzerinde odaklandı. Yazar,
Yalçındağ veRaks Yönetim Kurulu Başkanı Kadri Önel tarafından Nişanta
değişen koşullara göre türlerin de
şı'nda açıldı. Açılışa Hürriyet Gazetesi Yayın Danışmanı, yazarı ve dergimizin
değiştiğini belirterek, günümüzün
hızlı yaşam temposu içinde kısa ve
Danışma Kurulu üyesi Doğan H ızlan ın
' da aralarında bulunduğu çok sayıda
davetli katıldı. Daha önce Erenköy, Etiler, Ankara Konur sokakta tüketicilere
yoğun bir anlatım biçimi olan öykü
hizmet sunan D&R'ın Nişantaşı'ndaki 3 katlı dev binasında 77 bin ürün çeşidi
nün yeğlendiğini söyledi. Gençlerin
pazarlanıyor. Bunun yanı sıra konserler, sergiler, yazar ve sanatçıların katılacağı
zaman bulamamayı ileri sürerek
çeşitli etkinlikler de düzenlenmesi planlanıyor.
okumadıklarını ama yaş ilerledikçe
Öte yandan İzmir Karşıya'da İzmiriiiere kapılarını açan beşinci D&R ise, 2600
zamansızlık sorununun daha da bü
metrekarelik bir alanla Türkiye'nin en büyük kültür sarayı olma unvanını elde
yük boyutlara vardığını, bu nedenle
etti. Aynı zamanda İzmir'deki bu yeni yerinde ünlü ressamımız BedriRahmi
her geçen anın aleyhimize olduğu
Eyüboğlu'nun resimleri de sergileniyor. Daha sonra Mersin, Eskişehir, Antalya,
nu ve okumanın ertelenmemesi ge
·
Adana ve Bursa'da açılacak olan D&R mağazalar zinciri Türkiye'nin her yanında
rektiğini belirten Aliye, bugüne
tüketicilere hizmet sunabilecek
yaslanarak yarının yakalanabileceği
ni, bu nedenle de günümüz öykü
ve Şiirinin iyi bilinmesinin önemli
olduğunu vurguladı. Orhan Pamuk ve Latife Tekin
1998 yılının ilk toplantısı da 1 2 0-
cak'ta Üsküdar Amerikan Lise
Avrupa'nın gündeminde
si'nde yapıldı. Toplantıya Yusuf Fransız Liberation, İtalyan Corriera Alınan Günter Grass, Fransız Jean Marie
Çotuksöken, Zeynep Aliye, Hüse della Serra, lsveçli Dagens Nyheter, İs Le Clezio, İtalyan Claudio Magris, İs
yin Alemdar ve Hikmet Altınkay panyol El Pais, İsviçreli Tagens Anzhei panyol Manuel Vazques Montolban ve
nak katıldı. Bu panelde Y usuf Ço ger ve Alman FrankfurterRundschau Türkiye'den Orhan Pamuk'tu.
tuksöken "Gençlik, edebiyat, dil ve gazeteleri ortak bir araştırma düzenleye Öte yandan ünlü İngiliz yazar John
iletişim", Zeynep Aliye "Bir öykü rek dünya çapındaki yedi büyük yaza Berger 1997 yılında en beğendiği iki ya
nün kurgulanması", Hüseyin ra, 1997 yılı içinde en beğendikleri ki pıttan birisinin Latife Tekin'in Sevgili
Alemdar da "Bir şiirin algılanma tabı ve bu yapıtları seçmelerinin neden Amz Ölüm olduğunu bildirdi. Berger,
sı"nı ele aldılar. Öğrenciler sorular lerini sordular. Ankete katılınaları iste romandaki dokuma metaforundan yola
ve açıklamalarla katıldığı bu paneli nen bu yedi önemli edebiyatçı İngiliz çıkarak hiçbir masalcının Tekin kadar
Hikmet Altınkaynak yönetti. John Berger, Meksikalı Carlos Fuentes, ustalığa sahip alamadığını belirtti.
HABER ./
Kütüphanelerdeki
lanması düşünülmüştü. Örneğin, bazı yapıtların ü zerine
kodun yanına "çekmece", "kabine" ya da "kabine-çekme
ce" gibi notlar eklenmişti. 17 . yü zyılda "kabine" sözcü
''Cehennem''
ğü, evlerde en sevilen kitapların s aklandığı odalar iç in
kullanılıyordu; belki de Roi Kütüphanesi'nde bu tür bö
lümlerin bulunması evlerdeki bu geleneğin devamıydı.
Devrim'den sonra Frans a'da tutucu Cumhuriyetçilerin bir
Geçen yüzyılda, Larousse'un sayfalarını karıştıranlar ce
bölümü bu geleneği sürdürmeyi is ted i. İşte, 1836-1844
hennem s özcügünün karşısında şöyle bir açıklamayla
yılları aras ınd a "Yasak kitaplar" ın "Cehennem" adını ta
karşılaşıyorlardı: "Ulusal Kütüphane'de halka hiçbir za
şıyan daha geniş bir bölüme taşınmas ının ned eni bu ola
man açılmayan bir depo var; burası tüm sapkın yazıların
bilir.
t'oplandığı Cehennem'dir. ( . . . ) Bu kategoriye giren ki
Gerçekte Paris 'teki bu s istem, Vatikan'daki üç bölüme
tapların herhangi bir gerekçe ileri s ürülerek halka veril
ayrılan gizemli koleks iyonlardan esinlenerek oluşturul
mes i yasaktır. "
muştu. Burada ilk bölümdeki kitaplar
Günümüzde bu "Cehennem"in
halka açıktı; isteyen herkes hafta
kapısını aralamak, etrafında yavaş
nın belirli günlerinde günde iki
yavaş oluşan mitin duvarlarını
saat bu kitapları alıp okuyabilirdi;
yıkmaktan daha kolaydır. 1 950-
ikinc i bölüm biraz daha gizliydi;
1 980 yılları arasında bu bölüm,
üçüncüsü ise yalnızca belli kişilere
"utanç veric i" yapıtların gruplan
açılabilirdi.
dmldığı üçgen bir odaya dönüş
Halk kütüphanelerinde Cehen
müş, söz konusu kitaplar da "ö
nem bölümleri 19. yüzyılın ikinc i
zel dolapları"na kaldırılmışlardır.
yarıs ında giderek daha çok yaygın
Kötü kitapların cehennemi her
laştı. Laiklikle ilgili hararetli tartış
şeyden önce Hıristiyan kökenli
maların yapıldığı bir dönemde bu
d ir. "Sapkın" düşünceleri ve ya zı
tür bir girişim kütüphaneleri gerçek
ları yakan Engizisyon mahkeme
bir bilgi tapınağına dönüştürmeyi
lerinin görevlerinden biri de gü
amaçlıyordu. Bu aşamada doğal o
nahkar ruhları cezalandırmak
larak kütüphane sorumlusu da ö
amac ıyla bu alevlerin sürekli var
nemli yetkilerle donanmıştı. Bir ya
olmas ını sağlamaktı. Yasak kitap
pıtın değerini ve okurun niteliğini
ları yakınakla yükümlü olan kili
belirleyecek olan sorumlu kişi, Ce
se, 18. yüzyıla kadar kentli seç
hennem dalapiarına kaldırılac ak ki
kinlerin yasak kitapları toplayıp
tapları ve kimlerin bu kitaplara ula
meydanlara getirmelerini emre
şabileceğini belirlemekle yükümlüy
tti. Öte yandan manastırlarının
dü. Ancak "özel durumlar"da pisko
kalın duvarları arasında yaşayan
posuna danışmak zorunda olan ra
din adamları, yasak kitapları
hip gibi kütüphane görevlis inin de
saklamak konusunda daha rahat
"üst"üne bilgi vermes i gerekiyordu.
davranmış olabilirler; bu mantık
1970 yıllarına kadar Cehennem'
çerçevesinde 17 . yüzyıldan iti
deki yapıtiara ulaşabilmek için Ulu
baren "Cehennem" olarak ad
. sal Kütüphane'nin baş sorumlusu
landırılan bölümlerin de ilk kez
na yazılı bir d ilekçe vermek zorun
bu d ins el kurumlarda ortaya
luluğu söz konusuydu; hatta Ce
ç ıktığı söylenebilir.
hennem'deki gravürleri incelemek
Halk kütüphanelerinde bu tür
isteyen kişi, bu talebinin haklı ge
koleksiyonlar, kitapları sakla
rekçelerini yetkililere iletmesine kar
ma ve sınıflandırma kaygıs ıyla
' şın d ikkatle gözetlenir ve bazen de
oluşturulmuştur. Bu karmaşık
bir paravanın arkasında gizlenmeye
ve hiyerarşik s is tem bilgi ağacı
zorlanırdı. Bu tutum, gravüre zarar
na şekil verme isteğiyle gündeme gelmiştir. Catalogue
verilmesini önleme kaygısından kaynaklandığı gibi okur
imprime de la Bibliotheque du Roı da (17 50) (Roi Kütüp
la kütüphane görevlisi aras ında gözlenen/gözedenen
'
�)�'t.,
'�
HABER --1�--,��
) ""'ı-�
1987 yılında ABD 'nin kuzeydo- rii=wiiiifi:"iiji'ii�ii�i;:;;::l uyandıran bir yazar görüntüsüyle
ğusunda küçü k bir hastanede ö- karşım ıza ç ıktı. Notlar ve öns özlerle
!en Marguerite Yourcenar, dolu yapıtlarını pürüzsü z bir dille
1939'da Avrupa'da tarihsel koşul- kaleme alan Yourcenar, belki de
ların değişmesi nedeniyle Atiantik bazı çevirme nlerinin belirttiği gibi
ötesine demir atmayı yeğlemişti. resmi gö rünümünün altında gerçek-
Ancak Amerikalı eleştirmenler Yo- te son derece rahat bir insandı. Öte
urcenar'ı ge rçek anlamda 1980 yandan Jane Auster ve George El-
yılında keşfettiler; bu ke şif sonun- liott dışındakilere hak tanımayan fe-
da bazıları yazara hayranlıkla karı- minist edebiyatçılar, Marguerite
şık, derin bir saygı duyarken bir Duras'nın te rs ine erke k anlatıcıların
bölümü de onu çok akadem ik ve ses iyle konuşan bir kadının yapıtla-
konformist bularak e leştirdile r. rına son derece kayıtsız kaldılar.
Yourcenar'ı ağıdayan ülke koz- Yourcenar fem inist eleştirilerin
mopolit bir yapıya sahip olmasına büyük ölçüde yaygın olduğu, tarih-
rağmen yazarın yapıtlarında sel ve kültüre l akımların edebiyatı
önemli bir yer tutmadı. Savaştan etik ve politik açıdan sorgulad ıkları
sonra ke ndis ini bü tünüyle yazma- bir dönemde ünive rs ite ortam ına gir-
ya adayan Marguerite Yource- di. Oysa o, bu tür sorularla ilgilen·
nar, gözlerini Avrupa'ya çevirdi. m iyordu. Onda gözlenen uç nokta-
Zaten Belçikalı yazar sığındığı ül- daki tepkiler, kadın Yourcenar'ın
keye sırtını dönerek, 16. yüzyılın annesinin ölümünden kaynaklanan
Flaman dünyasını yeniden yarattı. nefretin ps ikanalitik te orilerin -m a�-
1963'te Paris'te yaşayan Natalie lesef- uygulanması ü zerine kurulan
Barney'e yazdığı bir mektupta, anal izi ve antisemitizme yönelik
bu yeni vatanında tarihsel izlerini araştırmalardı.
ne derece büyük bir özlemle ara- Sonuç olarak, Yourcenar'ın kendi-
d ığını yazıyordu. "Burada insan iz ne özgü bir biç imde iç içe geçmiş
bırakmıyor; toprak insana ait anı- olan yaşamı ve yapıtları edebiyat e-
ları reddediyor" diye n Yourcenar leştirmenleri için önemli bir kaynak
dilin, okumaların, yolcul ukların, ol uşturmaktadır. Harvard Ünivesite-
m üze ziyaretlerinin ve yazının bi- si'nin kü tüphanesine teslim edilen
çimlendirdiği kendi kültürel ge ze- arşivlerin açılması, yazarın mektup-
genini yarattı; onun tek vatanı ...____...___________ _ larının, yaşamöyküsüyle ilgili ye ni
vardı, o da kitaplarıydı. ..., ....-.;.
. o....ı bil gilerin yayım lanması, önsözlerin
Yazarın Yeni Dünya'nın ge niş alanlarını ve ormanlarını ta- ve kısa metinlerin öneminin anlaşılması, eleştirmenlerin
rihin ötesine uzanan kozmik bir bakış açısı iç inde bü tünleş- Yourcenar'ı farklı bir bakış aç ısıyla değerlendirmesini sağ-
tirebilmesi için zaman gerekiyordu. 1933'te yazdığı D'apres lamıştır. Tüm bu okum alar ve yazarın bilinçaltının çözi.im-
Rembrandt (Rembrandt'a göre) adlı romanını 1980 yılında lenmesi ise, yapıtlarını okuma ve yeniden okum a zevkini
ye niden ele alırken Monts-Dese rts adasına taşıdığı kahrama- daha da geliştirece ktir.
nı, "ormanlarda eski tanrıların ya da perilerin olmamasına,
buraların salt su, hava, ağaç ve kayalardan oluşmasına" şa Colette Gaudin
şırıyordu. Kuşkusuz, Yourcenar'ın Ame rikan kimliğini ya Dartmouth Üniversitesi Öğretim Üyesi (Le Monde)
ratan öğesi, ekolojiye olan duyarlılığıydı.
Ancak bu tutku bir türü n ya da ge zege Marguerite
Yourcenar'ın
nin yaşamasıyla ilgili kaygılardan çok
çocukluğunu
geniş zaman dilimlerinden tarihin be lli
geçirdiği ev...
bir noktasına uzanarak yazabilme düşün
cesine dayanıyordu.
Amerikalı okurlar, Akademi'ye girebile
cek bir Frans ız kadın edebiyatçının
1939'dan be ri ABD'de toplumdan uzak
bir yaşam sürmes ine son derece şaşır
m ışlardı. Edebiyat çevre leri ise, klasik bi
çemini ve hümanizmini, yazarı bazen
Racine 'le karşılaştırılacak kad ar uzak ve
çe kingen kılan derin bilgisini ve dilinin
arılığını özellikle vurguluyordu. Böylece
Marguerite Yourcenar, az çok süslü
püslü bir biçemi olan yalnız ve saygınlık
HABER i� ��-.
il
\
sözleşme imzalamış, ancak unutulan ve
.
'J;l
mişti. Ün ive rs ite çevre lerinde
Louis Aragon,
de Aragon'la ilgili bir te z doğumunun
\
yazmak hoş karşılan mıyo rd u . 100. y1ll olan
Stalinci olmas ı nedeniyle ......
.· .
1997'de yeni
Aragon'dan s öz etmek son :�.... ·
kuşak bir grup
dere ce uygunsuzdu. Ancak
araşt1rmac1n1n
son zaman lard a ünive rs ite
çevrelerinden yen i bir kuşak, Aragon eleştirisini
-bunlardan Nathalie Piegay gündeme
Gros ve Olivier Barbarant getirmesiyle
iki çarpıcı örnek- Aragon 'la yeniden doğdu.
ilgili köhne bir e leştiri anlayı
şı o lan , "sis tematik düşmanlı
çalkantılı bir yaşamın
ğa karşı sonsu z hayranlık"
zikzakları içinde dolaş
kalıbını kırmak amacıyla or
mak kişiye yarar s ağlı
taya çıktı. Bunların araştırma
yor.
ları birbirle rini sorguluyor ve
birbirlerini tamamlıyorlar.
Nedim Gürsel'in
Olivier Barbarant, krono lo
Aragon'u
jik bir s ıraya göre Aragon'un
şiir serüvenin i incele rken
1 997 yılında Fransa'da
Nathalie Piegay-Gros " ko
Louis Aragon için ya
n un un bulunması" ve "hika
yımlanan inceleme ki
yen in yazılması"ndan yola çı
tapları arasında Paris'te
karak Aragon'un estetik an
yaşayan yazar Nedim
layışını, özellikle de , Olivier
Gürsel 'in bir yapıtı d a
Barbarant'ın belirttiği gibi,
ye r alıyo r. L e Mouvement
"Aragon şiirinin köşe taşını
Perpetuel d'Aragon . De
oluşturan " "aşırılığın esteti
la revolte dadaiste au
ği"ni e le alıyor.
"monde reef' (Aragon 'un sürekli devinimi. Dadaist is
Bu e le ştirmenler, Aragon'un çalışmalarının bir bütün
yandan "gerçek dünya "ya) adlı yapıtında Gürsel, Ara
halinde değerlendirilmesi gere ktiği konusunda ıs rar edi
gon'un ge lişimini inceliyor: Dadaist, anarşist, nihilist,
yorlar. Olivier Barbarant, Aragon' un yapıtın ın tüm
geleneksel şiire karşı, Rimbaud, Appollinaire, Re
katmanları ve kıvrımlarıyla bir bütün oluşturduğun u , bu
verdy ve Lautreamont'dan e tkilenen , "son dere ce mo
nedenle de bölümler halinde incelenemeyeceğini belir
dern" bir Aragon; kolajların , otomatik yazının gerçe
tiyor.
küstücüsü .. . Kitap, "bir yapıtın pe k çok şekilde okuna
Dominique Desanti'nin ve Pierre Hulin 'in kitapları
bileceğin i" göstermek için her şeyi altüst eden bir yara
ise , çok daha farklı bir şekilde o kunuyor. Bu iki kitapta
tıcın ın şaşırtıcı portresini gözler önüne se riyor.
okur tarihini tamamlayamamış bir. yüzyılın yankılarını
Le Monde Gazetesi
bulmak, coşkuları, ü züntüleri, yıkımları, yanılgıları ve
Çeviriler: Anabid Hazaryan
"Edebiyat öğre
söyleşimiz de gelişti:
ine giden
- Ben de zaten bu noktaya varmak is
tiyordum. Çocuk tabii ki bugünü de de
ğerlendirmeli, yaşadığı dönemi anlaya
bilmeli. Aslında çocuğa bugünü anlatır
ken aynı zamanda onun güncel olanı a
- Edebiyatımızda deneme ve
eleştiri türünün son yıllarını na
sıl g örüyorsunuz?
- En büyük gelişmenin bu türde
olduğu kanısınd ayım. Büyük bir çe
şitlilik yaşanıyor. Üniversite çevrele
rinden eleştiriye, denemeye gelenler
çoğald ı . Eleştiri kurarnları konusun
da büyük atılımlar görüldü . Es kiden
üç beş kişinin boy gös terdiği bir
aland a , şimdi pek çok, üstelik de
iyi öğrenim görmüş, birkaç dil bi
len, görevi o kuyup yazmak olan in
s anlar dolaşıyor. Çok güzel kitaplar,
dergiler yayımlanıyo r.
tribünlerden aktarma palavra anıla - Anılarınızı çağrışımlara bıra
n. . . karak yazdığınızı söylüyorsunuz: - Sizin "Yeni Dergi"yle başlayan
Ama vakit kalmadı. . . Geriye dönüp okuduğ unuzda upuzun bir dergicilik deneyimi
Belki parça parça, uzatmadan bir unuttuklarınız oldu mu? Keşke niz var, şimdi de sürüyor. Biz,
şeyler yaparım . . . Bakalım. . . şunu da yazsam ya da şunu da gençlere de seslenen, onların ü
Şimdilik deneme kitaplarımı d erle böyle yazsaydım, diye hayıflan rünlerine de yer veren genç bir
,_. yip toparlıyorum. . . dıklarımız var mı? dergiyiz, bize önerileriniz neler?
- Unuttuğum şeyler oldu. Yıllar - Türkiye'de büyük çoğunluğu şiir
· Kitabınızda "Anılara güvendi
- sonra bazı çocukluk arkadaşlarımla le o lsa da, yazın dünyas ına girmek
ğimi söyleyemem" diyorsunuz, yeniden buluşmamıza yo l açtı Göl isteyen pek çok genç var. . . Dergile
. ama 624 sayfalık kitabınız anı gede Kalan Yıllar. Telefon ediyorlar, re sürekli ü rü n gönderiyo rlar. . . Öz
larla yüklü. Bu sözünüzü açımlar geliyorlar, mektup yazıyorlar. Karşı ledikleri, hem yazdıklarının yayım
mısınız? lıklı konuşur, eski günleri anarken, lanması, hem d e değerlendirilmek. . .
- Ne kadar dürüst davranılsa d a unuttuğum şeyleri birlikte anımsıyo Yıllar önce b u işi "İstanbul" dergi
anılar anlatanların d amgas ını taşır. ruz. Kitap yayımlanalı iki aydan faz s inde Mehmet Kaplan yapardı. Son
Onları tarihsel gerçekler gibi o ku la oldu, her gün mutlaka bir yerler ra o kurlardan gelen baskılar ü zerine
mamak gerekir. Ayrıca anıları özel den bir iki telefon ya da mektup, ben bir grup eleştirmeni, s anatçıyı
likle çarpıtanl a r da çoktur. Ben dü Gölgede Kalan Yıllar'la ilgili bir şey bir araya getirerek, "Yeni Dergi"de
rüs t davranan bir anı yazarıyım, ler geliyor. Bu arada acı haberler de nitelikli bir "Gençlerle" bölümü aç
ama bilgi yetersizliklerim yü zünden alıyorum. Yaşadıkl�ırını s andığım tım.
birtakım yanlışlar yaptığını seziyo benden küçük bazı kişilerin öldük Bugün buna çok gereksinim var.
rum. Araştırsam doğrularını bulabi lerini öğreniyorum. Siz gençlere seslenmek, onların
leeeğim bazı şeyleri ise aklımda kal ü rünlerine yer vermek amacınday
dığı gibi aktarmakta sakınca görme - Son yıllarda denemelerinizi s anız, bir d eğerlendirme grubu
dim. Çünkü bunlar benim anılarım. yeniden yayımladınız, tiyatro o luşturup bu işi üstlenebilirsiniz.
Doğrusu , yanlışıyla . . . notlarınızı bir araya getirdiniz. Çok yararlı olur. . .
•
'
Yl Ll N YAYINE:iıilERi
Cüneyt Arcayürek, Şerafettin Turan, kü). Yaşama Sevinci kitabı altı ayda
Bilgi Yay1nevi Yekta Güngör Özden, Bilal N.Şimşir, dört basım yapan Aydın Boysan'ın yeni
Hasan Pulur, Kamuran Gürün, Münci kitabı Sev ve Yaşa, Ülkü Karaosmanoğlu
Kitap yayıncılığın Kapani, Semih Günver, Hasan 1 Sus (roman), Sefa M.Yurdanur'un ha
da 32, kitap satıcılı Cemal, Yavuz Donat, Erbil Tuşalp, zırladığı Çağdaş Cinsel Yaşam Kılavu
ğında 4 ı. yılını ge Baskın Oran, Doğan Akın, Cahit zu. Ömer Seyfettin'in henüz kitaplaşma
ride bırakan yayı Talas, Reha İsvan, Bilsay Kuruç, mış öykü ve düz yazılarından oluşan iki
nevimiz 1997 yılın Ercan Uygur, Türker Alkan, Celal Er kitap.
da 183 kitap yayım tuğ, Bilal Çetin, Betül Uncular'ın; ayrı
tadı. Yani, iki gün ca Turgut Özakman, A.Naci Karacan, Bu kitaplar dışında; Yekta Güngör Öz
de bir kitap yayım Gülsün Bilgehan, Şemsi Belli, Müm den'den iki şiir, Ayla Kutlu'dan Bir Göç
lamış oldu. Geçen taz Soysal, Ercüment Yavuzalp, Melih men Kuştu O'nun devamı Emir Bey'in
yılın, Bilgi Yayınları Esenbel, Ergun Sav, Hıfzı Topuz, Tü Kızlan romanı, Muzaffer lzgü'den yeni
açısından -gerek ü lay German, İlhami Soysal, Yaşar Ak bir gençlik romanı ile Sınır - Duvar (ti
retim ve gerekse yatro), Ergun Sav'dan Cumhuriyet Be
satış olarak- çok
Ahmet soy, Ergun Özbudun, Cemal Yıldırım,
İsmet Görgülü ve Erdem Erer'in dış beleri, Halk Hikayeleri yılın ilk ayla
başarılı bir yıl oldu Tevfik Küflü politika, genel kültür ve anı kitaplarını; rında okurlarıınızia buluşacak.
ğunu övünerek Şükran Kurdakul'un Çağdaş Türk Ede
söyleyebiliriz. Bu sene içinde yayımlamış biyatı kitabını da yayımladık. Bu arada daha önce yayımlamış oldu
olduğumuz kitaplardan Erendiz ğumuz baskısı tükenen 130'un üzerinde
Atasü'nün Taş Üstüne Gül Oyması "Yu 1998 yılının ilk kitapları ise şunlar: ki kitabın tekrar basımlarını yapacağız.
nus Nadi Öykü Ödülü'nü", Yıldırım Kes Mustafa Kemal Palaoğlu 1 Mürlafaa-i
kin'in Ölümü Bekleyen Kent kitabı Hukuk Saati, Ord.Prof.Dr.Ekrem Muzaffer !zgü'den on, Hüseyin Yurt
"Orhan Kemal Roman Ödülü'nü", Turgut Akurgal 1 Türkiye'nin Kültür Sorunla taş'dan üç, Hidayet Karakuş'tan iki, Ayla
Özakman'ın kırk yıllık araştırmasının ürü n ve Anadolu Uygarlıklarının Dünya Kutlu'dan üç, Hasan Latif Sarıyüce'den
nü olan Vahidettin, Mustafa Kemal ve Tarihindeki Önemi, daha önce l . Kita on, Ülker Köksal'dan iki çocuk kitabı ilk
Milli Mücadele kitabı "Sedat Simavi Sos bını yayınlamış olduğumuz Gülsün Bil etapta yayımlayacağımız çocuk kitapları
yal Bilimler Ödülü'nü" , Prof.Dr.Şerafettin gehan'ın Mevhibe İnönü'ye anlatan Mev olacak.
Turan'ın Türk Devrim Tarihi "Tübitak hibe'nin 2.Kitabı, Prof.Dr.Cemal Yıldı
Bilim Ödülü'nü", Ahmet Erhan'ın Çağdaş rım 1 Evrim Kuramı ve Bağnazlık, 1997 yılında yayıncılık dünyasının iki
Yenilgiler Ansiklopedisi "Cemal Sürey Prof.Dr.Şerafettin Turan'ın Türk Devrim önemli handikapı can sıkıcı boyutlarday
ya Şiir Ödülü'nü" almıştır. Tarihi adlı beş ciltlik araştırmasının son dı. Bunlardan biri; Türk Edebiyatı'na,
kitabı Çağdaşlık Yolunda Yeni Türki hakkı olan değerin verilmemesi (özellik
Bilgi Yayınevi, başlangıcından günümü ye, Doğan Akın 1 Makus Tarih, Attila le eleştirmenler ve basın tarafından - çe
ze genelde telif eserler yayımlamaktadır. llhan'ın ilk öykü kitabı Yengecin Kıska viri eserlerin yanında - üvey evlat mua
32 yılda 3500 çeşit kitap yayımiayan ya cı, Gene Attila llhan'ın Kadınlar Sava melesi gördüğü yadsınamaz); diğeri ise
yınevimiz Türk edebiyatında söz sahibi şı'nın genişletilmiş 2. basımı, Erendiz A korsan kitap satışının başlı başına bir
bütün ünlü yazarların (birkaç yazar dışın tasü'nün Lanetliler ve Dullara Yas Ya piyasa, bir rant sektörü haline gelmesi
da) kitaplarını yayımladı. Son yıllarda kışır öykü kitapları. Hüseyin Yurttaş 1 nin önlenememesi!
"Bütün Eserleri" başlığıyla yayımladığı Aşkların Gizli Defteri (şiir), Ahmet Ö
mız ünlü yazarlarımız; zer 1 Aşkın Taçyaprağı (şiir), Talat Hal Diliyor ve umuyoruz ki 1998, yayıncılık
·
Sait Faik, Memduh Şevket Esendal, man 1 Sessiz Soru (şiir), Ahmet Erhan 1 dünyası için bu ve buna benzer prob
Ömer Seyfettin, Halikarnas Balıkçısı, Ölüm Nedeni: Bilinmiyor (şiir), Aytül lemierin halledilmesi yolunda radikal
Bedri Rahmi Eyuboğlu, Hasan Uncu Akal 1 Beni Bırakma Hayat (öy- adımların atıldığı bir yıl olur.
Hüseyin, Sevgi Soysal, Haldun Taner,
Attila İlhan, Muzaffer İzgü, Tarık Dur
sun K., Ayla Kutlu, Ceyhun Atuf Kan
su, Ali Yüce, Hüsnü A. Göksel, Ahmet
Yurdakul, Ahmet Erhan,
Kandemir Konduk, Hüseyin Yurttaş,
Aydın Boysan, Yıldırım Keskin ve
Erendiz Atasü'dür.
Ş ubat 1 9 98 / YA Ş A S lN E D E B IYAT 19 1
- . ..
.-
......
.
.:�
Yl Ll N YAYl NEVLERi
!anacak. na girecek: Bir Vicdan Davası ve
Adam Yay1nlar1 Yukarıda saydıgım bütün kitapların Türkiye Şarkısı Nazım.
birinci basımları hemen tükendi ve Ataol Behramoğlu şiir'den söz
Herhangi bir yı ikinci üçüncü basımları yapıldı. eden iki deneme kitabıyla 1997'de
lın yayıncılıgımız 1997'de Adam Yayınları yeni bir şi okurlarıyla buluştu: Nazım 'a Bir
açısından nasıl ir dizisine başladı: Seçme Şiirler. Güz Çelengi ve Mekanik Gözyaşla
geçtigi sorusu Dört - altı formadan oluşan bu şiir rı. Mehmet Yaşin önceki üç kitabı
soruldugu zaman kitaplarında şairlerin şiirleri, şiir üze nı Sözverici Koltugu'nun yanına ek
bunu "ticari" an rine görüşleri, yaşamöyküleri, yapıt leyerek bütün şiirlerini Adam Yayın
lamda sorulmuş ları yer alıyor. 12 şairimizin seçme ları'nda topladı. Pathos, Işık - Merdi
bir soru olarak şiirleri 1997 yılında yayımlandı: ven, Sevgi/im Ölü Asker, 1998'de de
almıyorum. Nllzım Hikmet; Orhan Veli; Oktay yeni şiir kitabı yayımlanacak
Adam Yayınları Rifat; Melih Cevdet Anday; Cahit Yeşim Salman'ın yeni şiir kitabı
best seller ya- Külebi; İlhan Berk; Salüı Birsel, Birdenbire ve Nursel Duruel'in öy
Özdemir Asaf; Sabri Altınel; Edip kü kitabı Yazılı Kaya da 1997'de ya
yımlayan bir ya-
yınevi degil. Ya-
Inci Asena Cansever; Ataol Behramoğlu; Re yımlanan kitaplarımızdan.
yımladıgımız ki- fik Durbaş: 1998'de de diziye şairler Bu kitaplara bakınca 1977'nin bizim
tapların best seller olmasına karşı eklerneyi sürdürecegiz. OcakŞubat için çok iyi bir yayıncılık yılı oldugu
degiliz elbette, keşke, ama özellikle aylarının ilk dört şairi Cahit Irgat, nu kolayca söyleyebiliyoruz elbette.
bunun peşinde koşmuyoruz. Bu ne Rıfat Ugaz, Necati Cumalı, Cevat 1997'den söz ederken 1998 progra
denle büyük bir ticari başanya ulaş Çapan. Bu dizi sanki yavaş yavaş mımıza da biraz deginmiş oldum.
tıgımız söylenemez. Üstelik korsan büyük bir antoloji oluşturuyor. Memet Fuat'ın, Server Tanllli'nin,
basılan kitaplarımız o kadar çok ki, Zelıra İpşiroğlu'nun egitime yeni Kaan Arslanoğlu'nun, Aziz Ne
bu durum ticari olarak bizi - ve el bakışlar getiren Egitimde Yeni Ara sin'in kitaplarının, Seçme Şiirler di
bette yazarı - çok etkiliyor. yışlar ıyla yazarlarımızın arasına ka zisinin yayını sürecek.
Yayıncılıkta ise Adam Yayınları'nın tılmasından mutluyuz. İpşiroğ 1998'e yıllardır beklenen bir roman
1997'de parlak bir yıl geçirdigini ko lu'nun 1 998'de de Konuşan Çınar la girdik. Yılın ilk ayında Yaşar Ke
laylıkla söyleyebilirim. kitabı yayımlanacak mal'in yeni romanını yayımladık: Fı
Başta dergirrizin yaptıgı araştırma Refik Durbaş 'ın yeni şiir kitabı rat Suyu Kan Akıyor Baksana. Bir
sonucu yılın kitabı seçilen Gölgede Düşler Şairi ile şairleri anlatan yeni Ada HiMyesi üçlemesinin ilk kitabı
Kalan Yıllar var. Memet Fuat'ın o deneme kitabı Yasemin ve Martı olan bu roman çıktıgı gün tükendi.
tadına doyulmaz diliyle epeydir bek öbür kitaplarının yanında yerini al Bu yıl üçlemenin ikinci kitabını da
lenen anılarını anlattıgı Gölgede Ka dı. yayımlamayı umuyoruz.
lan Yıllar sadece bir yayıncı olarak Fakir Baykurt'un Amerikan Sargısı, Gene yeni yılın ilk ayında Server
degil, okur olarak da bizi sevindirdi. Yılanların Öcü, Köygöçüren, Kara Tanilli için Strasbourg'da düzenle
1998'in Ocak ayında Memet Fuat'ın Ahmet Destanı, Onuncu Köy, Ira nen bir sempozyumda sunulan bildi
yeni bir deneme kitabı, Çogunlugun zca 'nın Dirligi, Tırpan, Kap/umba rileri içeren ve Server Tanilli'ye
Gücü, yayımlandı. Gene 1998'de de gatar gibi klasikleşmiş romanları saygı olarak ona armagan edilen
neme kitabı Sömürüsüz Bir Dünya raflarımızda önceki kitaplarıyla bu Türkiye 'de Aydınlanma Hareketı'ni
yayımlanacak. luştu. Yeni Romanı Yarım Ekmek yayımladık.
Sonra gene yılın kitapları arasına yayımlandı. Fakir Baykurt Sedat Si Şair Turgay Fişekçi'den yeni yılda
giren Yaratıcı Aklın Sentezi, Felsefe mavi edebiyat ödülünü aldı. iki yeni kitap var. Arı Bakış (dene
ye Giriş geliyor. Server Tanilli'nin . Salruı Birsel şiir kitaplarının yanı me) ve yeni şiir kitabı.
felsefeyi günlük yaşamımıza soktugu na yeni şiir kitapları ekledi: Sevdim Nllzım Hikmet'in Piraye'ye yazdıgı
bu kitap da sevinçle yayımladıgımız Seni Ey insan, Baş ve Ayak. Daha bütün mektuplar iki cilt olarak ya
kitaplardan. Ayrıca Server Tanll önce yayımlanan Varduman da ya yımlanacak.
li'yle bütün kitaplarını yayımlamak yınlarımız arasındaki yerini aldı. Adam Yayınları genç yazarlardan
üzere aniaşan Adam Yayınları daha Allıert Vidalie'nin Ayışıgı Kuyum Aslı Erdoğan'la bütün kitaplarını ya
önce dört cildi yayımlanan Yüzyılla cuları Tllda-Yaşar Kemal çevirisiy yımlamak üzere anlaştı. Önce yeni
rın Gerçegi ve Mirası' nın 19. yüzyılı le yayımlandı. kitabı yayımlanacak
anlatan yeni beşinci cildini yayımla Samih Rifat güzel çevirileriyle Wesker'in oyunlarının ikinci cildi
dı. tık dört cildin 1998 yılında ya Mabeyinci Pavlos'un şiirlerini programımız içinde.
yımlanması amaçlanıyor. Türkçeye kazandırdı: Altın Yağmur. Elbette her yıl geleneksel olarak ya
1997'de genç romancılarımızdan Aziz Nesin'den de yeni kitaplar yımladıgımız, Mehmet H.Doğan'ın
Kaan Arslanoğlu'yla bütün kitapla vardı bu yıl: Hiç kitaplaşmamış öy hazırladıgı Şiir Yıllıgı mart ayında
rını yayımlamak üzere anlaşma yapı külerinin yer aldıgı Gözünüz Aydın Adam Sanat'la birlikte piyasaya çıka
larak Kişilikler ve Devrimcileri ya Efendim ve Genco Erkal'ın oyun cak.
yımladık. Yeni yılda yazarın önce laştırdıgı Bir Takım Aziz/ik/er. 1998'de çeviri aşamasında olan yeni
yeni romanı Öteki Kayıp, daha sonra 1998'de de hiç yayınlanmamış iki romanlar yayımlanacak Türkçeye
Çagrısız Hayalim ile Kimlik yayım- Aziz Nesin kitabı yayınlarımız arası- yeni adlar kazandıracagız.
Mustafa Kemal kitaplarıyla tırmanışını ınesi bizi çok mutlu etti. Kitabımıza yanısıra başkaca önemli yıldönüm
sürdürdü. ilgi gösteren bütün yazariara ve kitap lerini de bu konuları yeniden dü
CD - Kitaplar için gerçek bir yeni dünyasına degerli bir bellek anlayışıy şünmek ve degerlendirmek için de
den doguş yılı oldu 1997. 1995'te baş la yaklaşan Yaşasın Edebiyat dergisi gerli birer fırsat sayacak. Bu bag
layıp bugüne degin otuz cilde ulaşan ne teşekkürü borç biliriz. lamda gerek Harf Devrimi ve A
Klasik Müzik Kitapları'nın yanında ka taç'ın 1 00. yaşı, gerek " 68' , gerek
litesi ve popüler begenisiyle büyük il Ya p1 l<red i se Zola nın "itham Ediyorum"un
'
Edebiyatta gerçekleştirmeyi
düşlediğiniz bir büyük amacınız
var mı?
Şu anda öyküler yazıyorum. Bir a
ra boşluk oldu ama şimdi yeniden
hızlanıyorum. Amacım, çok özledi
ğim yazıya devam etmek. Çünkü
yazdığımda başka türlü mutlu olu
yorum. Yazamadığım dönemde ya
şadığım mutsuzluktu. Depresyo n
geçiriyordum yazamamaktan ve ne
redeyse her şeyi bırakıyordum.
tiğini,
� ��.�
··�}$ .
....
ÖYKÜ \�..'
-·1"
-Vedat 'a he men görd ü , bir an kaygılandı
ama dingin o lması için düze ne sok
"Dü nyadaki gergin n üfus, ancak maya özen gösterdiği se siyle yavaş
insanı düşünceden uzak tutan eğ ça, yumuşacık so rd u : "Ne oldu?" Sı
lenceler ve yeterli beslenıne ile dene rayı bo zup ikinci cümle yi kurduğu
tim altına alınabiliı·. (. . .) patronla nu ayırt edince birinci soruya d ön
rın dünyasından ve bilim alanın d ü : "Geleli çok oldu mu?"
dan edinilen bilgilerin ortaya çıkar Kuşları gözyüzüne uçuran sakallı
dığı, tamamıyla modern öncesi dö adam ve gövdesini d ayayıp güç al
neme doğrudur. (. . .) Geleceğin dün dığı kalorifer peteği öyle ce duruyor
ya modeli yirmiye seksen formülü du; inşaat halinde ki işyerinin d ağı
nü gösteriyor; içinde dışianmışların nıklığına kıyıdan bir yaklaşımla o n
'titytainment'le teselli edileceği beşte lar da katılıyordu . Ad amın gür sa
bir topluma yaktaşı lıyor. " kallarının arasına çiy damlalan düş
müştü; çiy değil, be lki de e rken sa
Kafesin açılış anında pırpırlanır bahta akıtılmış gözyaşlarının don
yüre k; kuşun çırpınmasını andıran muş pırıltısı ya da sağuyup ke ndini
ama ço k farklı bir kanatlanmadır
Burhan Günel bu; teni ürpe rte n, kimi zaman dişle
ri birbirine çarptıran, so ğuk rüzgar
lar estiren ... Yaşamın binbir gi�ini
ke şfetmiş, acıyı ve eaşkuyu tanımış,
döne kliklere, kaypaklıklara, kalleş
liklere , hırçınlıklara, ahmaklıklara,
insanın daha bin haline tanık olmuş
ama duyarlılığını yitirmemeyi başar
mış insanların yüzlerinde görülen
kırn1ızımtırak, esrikliğe kapı komşu,
çağrışımlarla dağ başı yalnızlıkianna
ansızın pencere açan bir suskunluk.
Hüzün değil bu ke z, başka bir şey;
tanımlanması çok da gerekmeye n,
kendiliğinde n oluşup kendini sür
düren . . .
o luşumların damıtılmış ama söze Arkad aşı yineled i: "Neyin var? Bir
dönüşmemiş erinci. şeye mi üzüldün? Pek iyi görünmü
Bu ke z tüm göçmen kuşlar, küçük yo rsun."
bir kafesin daha da küçük kapısın Sakallı adam kıpırdandı, doğrLilur
dan, ipeğin dokundukça ge nişleye n gibi oldu: "Senin de sigaran yo ktur,
yumuşaklığıyla uçup gidiyorlardı. değil mi?"
Ve o, hiçbirinin gidişine dur demi "Yok," dedi arkad aşı, "biliyorsun
yo rdu; gözışıklarının alacasında ya sigara içme m, ama buluruz he
nıp sönen acının ve e nd işenin gel me n . . .
"
gitle riyle izliyordu yalnızca. :'Be n de işte böyle , arada bir ca
Çok yolcular uğurlamış bir iske nım çe kince . . ."
dü. vak'alar var. . . " Ölgün gözışıklan bir "Balık yiyelim mi?"
"Böyle durumlarda aldığım s igara elen canlanclı. "Öğle ye me ğinde bir "Olabilir," dedi Dos t, çevres ine ba
paketleri mas amın çe kmeces inde likte olalım mı?" kınmayı sürdürdü .
birikiyor, sonra o nları birilerine da Dost hiç duraksamadı, ömür biter Garson çağırıldı.
ğıtıyorum ve s igarasız kalıyorum . . . " iş bitmez, gülümse di. "Elbette ! " de Rakı beyaz, gün kırmızı, dostluk
Bakındı kuşları olan adam. "Kibrit eli. "Ne iyi olur. . .
"
mavi, acı s iyah, hüzün kahverengi,
var mı?" "Hadi öyleyse gide lim . . . " de di sa sorumluluk duygusu okyanus derin
"Çocuklar, kibrit ve rin!" kallı adam ve kuşlar uçuştular. liğinde bugün; konuşuldukça bunlar
Kalfa görüümlü bir ge nç adam az Çıktılar. ortaya çıktı .
öte de n uzandı alevii çakmağıyla: Sakallı adam, arabayı kullanırken
.. Biliyor musun, ke ndisi ge lmedi,
Buyur ağbi, yak!" bir yandan konuşuyorlardı.
Kağıt ve tütün yandı, kokusu du onu ben getirdim. Benimle ge l de
yuldu. Şimdi duman ağızda, ciğer Ke dile ri severim bilirs in, kuşları . . . dim, yalnızım dedim, bir oğlum var
de , beynin ve yüreğin görünmez Kuşlar dedim ele . . . Kaçmas ınlar diye ama annes iyle yaşıyor de dim. Ge ldi.
do kusunda, burun deliklerinde , en kafese koyarız onları. Kaçamazlar Kirliydi ama güzeldi. Ço k güzeldi.
leyin. . . Senin yanın a gelmeden ön denli üzülmezd im . Sarstım, s ars tım, "Hayır, öldürülüyorlar!" diye mıni
ce . . . onun yerine kaç kez öldüm yanaklannı, s açların ı öptüm. Oturup cland ı kuşları olan sakallı adam.
bilmiyorum. Keşke gerçekten öle ağladım; dedim ya sana. Şimdi ne
bilseydim. Kapıyı açıp da onu öyle ler olacak, kimlere haber verece Kalktılar.
görünce başucuna oturup hüngür gim? Hiç yakınım ölmed i ki bileyim. Kuşlar dönmüştü de, dalgalard an ,
hüngür aglad ım . . . Babamı çok küçük yaşta yitirmişim . is kelelerden, içimizde gizlenen o
O kadar. Yakınımda hiç kimse öl fırtınalı den izden görüntü yoktu ar
Sakallarının arasındaki donmuş çiy med i mi gerçekten? Bir yandan da tık. Kucaklaşarak öpüşüp ayrıld ıklac
taneleri döküldü bunları anlatırken, bunu s oruyorum kendime. Ya belle nda geride bıraktıklan boşluğun
gözışıkları önce bugulandı, sonra ğimde gizlenen bin türlü ölüm gö içinden , yaşanmış birkaç saatin kıyı
canlandı. rüntüsü? Onların hepsini hen yaşa s ınd an geleceğe taşınan birkaç söz
"Sabah onu öylece bırakmıştım. mışım demek Ölenler hep benmi cük, küçük incelikler, "günün an
Uyuyordu. Uyuyor sanmıştım. Oysa şim. Doktora telefon , arkadaşlara lam ve önemi", o gizli denizin sula
bütün gece yanımdaydı, ne zaman telefon . . . Yoksa intihar mı etti? Kar rına dognı çekilmeye başlamıştı bi
yaptı bilemiyorum. Ne zaman buldu n ının dayurulmas ı ve kırık dökük le.
'
zehiri . . . Allah kahretsin, bütün suç de olsa yürekten sevilmesi yetmedi
bende! Yaralı kuşları, kırık bacaklı mi? İlaç mı aldı, yoksa her zamanki e "Titytainment": ABD Başkanı
kedileri, sahipsiz tavşanları bu d enli gibi? . . Nasıl söylesem? Her gece jimnıy Caı1er'ın milli güvenlik danış
sevmem, alıp evime doldurmam• böyle olmazdı, kendini yitirmezdi. ınanı Zbigniew Brzezinski'ye göre,
dogru degil ki. . . " Kıpırdanınca, gözlerini aralayın ca "tit(ytaiııment", "eııieı1ainnıent" ile
Rakıs ını yudumladı. Mezgit balıgı kend imi tutamadım. Ağlamaya işte kadın göğüsleri anlamında Ameri
nı, mevsim salatas ını, beyaz peyn iri, o zaman başladım. kan ingilizcesindeki aı--go bir sözcük
olan "tits "in bir bileşimidir. Brzezins
kızarmış ekmegi, tuzu, haşlanmış
ki burada erotizmden çok, bebek em
patatesi ve ögle vaktinin fıs ıltılar, Rahatlamıştı, gülümseyebiliyordu.
ziren bir annenin göğsünden gelen
mırıltılar aras ındaki d inginligini par "Sağlığımıza!" dedi.
sütü çağrıştırmak ist�yor. Dünyadaki
çalayıp, d id ikleyip kendine (gövde "Sağlığımıza," dedi "Dost" . "Şimd i
g�rgin nüfus, ancak insanı düşünce
s ine ve bellegine) katıyordu. nerede o?"
den uzak tutan eğlenceler ve yeterli
"Evde, yatıyor. "
beslenme ile denetim altına alınabi
Bard aklan tokuşturdular. ·"Bund an s on ra ne yapacaksın pe lir. "
"Sakalının içinde gizleniyorum ki?" e Globalleşme Tuzağı, Demokrasi
ben , biliyor musun? Sıgınagıms ın . " "I3en iflah olmam! Yin e aynı şeyle ye ve Refaha Saldırı, Hans - Peter
Küçücük bir kadının sözleri bunlar; ri yaşayacağım tabii. . . Ama bugün Maatin * Harald Schumann, Ümit
s evinci ve hüznü bir arada yaşatan . yaşadığım o müthiş duygu, o müt- Yayıncılık, 199 7, Ankara.
ŞiiR �:
Büyük bir şiir yazmak istiyorum/ sözgelimi
aslında yorumsuz gerçekiL
" Patlayan bir fı rtınanın ardından"
kayalardan fışkıran yaşam
gibi büyülü ve vahşi.
Ey sahibim, dirim, yazabilirsem eğer
kayaların ölümsüz rahmini
ey yaşam, bendeki onuru devindiren
saygıyla kilitle kendini/ve
bana bağışla bu şiiri.
Ey sorumluluğumu taşıyan
kutsal makinam/öyleyse
yenile kendini ve hak edilmiş bir dürüstlükle
bana bağışla bu şiiri.
TÜRKÇE ÜZER.i�E
alan bir de köşeyle ekran geçirenler ya niçin vuracaksınız? Dili dogru, etkileyici
zıyor, konuşuyorlar . . . Ama nece? Duyarlı kullanmayı ögrettiniz de ögrenmediler
kimi kalemler, ustalar çırpınıyor. . . Türk mi? Herkesin diliyle eglendiği kitle ileti
çe . . . Bir de kendini "Türkçenin babası" şim araçlarının hepsi, gerçekten yete
sananlar var, onlar da çırpınıyor; kimi, neksizlerin elinde mi? Kötü konuşan po
nasıl "teşhir" ederiz, kimin balina gibi litikacılar, okul yüzü görmemiş mi? Ya
yanlışını bulur da, hem "rating"imizi öğretmenler, ya yazar çizerler? Doktor
yükseltir, hem dalgamızı geçeriz diye lar, mühendisler, hukukçular?
rek . . . Çogunluk yakınıyor, Türkçe elden • Uğraşılacak, eglenilecek, "teşhir" edi
sızlıkla kuşatılmış durumda . . . Türk lirası Yalnızca yakınmak, yalnızca yanıtını bölümleri de ugraşılacak ,adresler. . . Çö
nın dolarla, Türk dilinin İngilizceyle yer belli sorular üreterek, bir şey yapıyor gunda dilbilimin verilerini yadsıyan,
degiştirmeye başlaması, iki üç günlük, muş gibi görünmek . . . Türk devriminin altını oyan milliyetçi
birkaç yıllık iş degil . . . Yerli malı haftaları Türkçe nasıl kurtulacak? Kim kurtara muhafazakar akademisyenler egemen . . .
yaptıgımız günlerde adları da üretimi, cak? Öncelikle aydınların, bu soruları Çogunun, gözü de gönlü de eski yazı
yapımı da bizim olan; kuruş lira sayarak yanıtlaması, en azından yanıtı olmayan ya, Osmanlıcaya takılı . . . Üstelik bu bö
masamıza dizdigimiz ne varsa, göz açıp ların susması, gölge etmemesi gerekiyor. lümler, Türkçe/edebiyat ögretmeni ye
kapayasıya geçen bir sürede "dolar"a Bir başka deyişle aydınların önce kendi tiştiriyorlar.
leriyle, sonra toplumla hesaplaşması ge • Bir başka adres, 12 Eylülcülerin oluş
yem oldu. Tadı kokusu, biçimi bile de
gişen yiyeceklerimizin yanına, hem da rekiyor. Çünkü kullandığı dile özensizli turdugu resmi Türk Dil Kurumu. . . Bu
ha önce bilmediklerimiz, hem de bizim ği saygısızlığa vardıranların başını, ken kurum 1983'e degin oluşmuş yazım Cim
kilere "fark atan" elmanın, irmudun bile dini aydın diye sunan, bu sunumun ge la) birligini bozmakla işe başladı; söz
adı degiştirilerek "ithal"leri kondu. Üç reği olarak da dilinin ucuna gelivereni cük yasaklamakta, bozup dagıttığı kural
yanı denizle çevrili ülkemiz "Kuzey"in konuşanlar, yazanlar çekiyor; dile ya ları okulların tümüne yansıtmakta çok
dondurulmuş balıkiarına balıklama atlar bancı sözcükleri dolduranlar, sözdizimi başarılı oldu.
ken, hem "Kuzey"in çöplügü oldu, hem ni bozanlar çekiyor. Bir ülke düşünün Şimdilik bu önemli kururnların adresini
de "Güney"in maskarası. .. Üste dolar ki, bilimsel sanatsal olanaklarının kısıtlı vermek1e yetiniyorum. Türkçe nasıl kur
vererek . . . !nsan küçük dilini yutuyor; la oldugu günlerde dilde devrimi yaşama tulacak sorusuna içtenlikle yanıt arayan
ik cumhuriyetin güvencesi oldugunu geçirmiş olmasına karşın, uzmanlarının, ların, ilgi ve çabalarını bunlardan birine,
söyleyen cumhurbaşkanları, ülke eko bilimcilerinin, sanatçılarının yarıştığı bir öncelikle MEB'ye yöneltmeleri bile ko
nomisinden söz ederken dolarla alıp sa dönemde, o devrimin meyvelerini bile nuşma, yazma, okuma, dinleme özürlü
tıyor. . . Hiç karamsar degiller üstelik, bile çürütüyor. Durum böyleyken Türk duruma düşüri.ilen çocuk ve gençlerimi- ·
"önümüz açık"mış . . . Yabancı dille ögre çe nasıl kurtulacak, yazgısı Asiye'ye mi zin yarasına melhem olur. TV'lerin genç
tim yapan bir okulun Atatürkçü yöneti benzeyecek? sunucularıyla ugraşmak çok kolay, ama
cisi, ekin şenligine çagırdıgı yazar çizer Falancanın filancanın bir sözcügü, bir onlara egl enerek dil bilinci vermek zor.
leri, "Türkçe departmenü ögretmenleri" tanımlamayı yanlış kullanıp.ası, arapsaçı Bu yazı bir çagrıdır: Diline güvenenler
ile tanıştırıyor. . . Paramız, yedigirniz içti gibi türnceler kurması ve bunların "teş dillerini, bozuk, kötü, çagdışı egitim diz
girniz her şey bozuluyor, dilimiz bu ay hir" edilmesi de önemli belki, ama dilin gelerinin kurbaniarına degil, MEB'ye u
mazlık denizinde nasıl korunacak? canına okuyanlar bir degil, üç degil . . . zatsınlar, kalemlerinin sivri ucuna ne ta
Aydınlar; eline bir kalem, bir mikrofon Hangi birinin eline vuracaksınız? Ayrıca kılacak, hep birlikte görelim.
34 YA Ş A S l N E D E B IYAT 1 Ş u bat t 9 98
Son parçasını giysimin
Mehmet Zaman
Al ve gökyüzüne savur
Saçl1oğlu Akıl ışık gibidir çıplak
Ardından gelen yağmur.
Lodos
içtenlikliydi:
"Bu acıyı, bu ölümü yaşamamak
için bir yıldızımız olsun gökyüzün
de . Her gece, ama her gece o yıldı
zımıza bakalım. Orada görelim bir
birimizi. Ayrılıklann , uzaklıkların
bizleri bekleyen kötülüklerinden
ancak böyle kurtuluru z . "
"Ama ülkelerimiz çok uzak" diye
itiraz edecek oldu Celal. "Bu kadar
uzaklıktan ayn ı yıldızı nasıl görü
rü z?"
"Görüıüz" dedi Ciaueline kararlı
bir sese "Sevgimiz o yıldızdan da
• öte olursa görürüz. "
cıaueline yönünü güneşin battığı
•
yöne döndü , gökyüzünün en uzak,
• en sönük yıldızlarından birin i seçti.
Sonra da Celal'in elini elinin içine
alarak o yıldızı in ce, uzun parma
ğıyla gösterdi.
•
"Gördün mü?" dedi Claudine .
�
; t. ' .-'
Sahile çıktıklarında ikisi de tüken
miş durumdaydı. Hemen kıyıya,
ru olacağına karar verdi.
Başını kaldırıp yıldızına bir kez
-.
kumların üzerine bıraktılar bedenle daha baktı. Gece koygunclu . Bu kez
rini. Deniz dalgaları gelgitleriyle şaşırmadı. tık kez Claudine'in ince
ikisinin de vücudunu yalamaya, se uzun parmağının ucunda gördüğü
vişmeler için yeniden tenlerini gı o yıldızını buldu. Yine öyle uzak,
dıklayıp durmaya başladı. sönüktü . Ayrılıklardan, yalnız gece
"Üşümüyorsun, değil mi?" dedi lerden kalma bir hüzünle göz kırpar
Cemal. gibiydi. Olsun, dedi içinden. Varsın
"Üşümüyorum" dedi Claudine. Bura sönük olsun, az da hüzünlü. Dün
bak,olur mu? Ben ele bakacağırn. ya geldikten sonra Akdeniz'in tenime yanın öllli r ucundan bakan Claudi
Yıldızımızı birlikte gördüğümüz sü işlediğini duyınuştum. Belli ki gider ne'le biz ateşleriz onu.Donuk, gizli
rece bu aşkın bitmediğine inanaca ken bir Akdeniz iklimi alıp götürece hüzünden de kurtarırız. . .
..
ğırn . " ğim yanımda. Bu iklimle önce kendi Bir Akdeniz sahilinde aşk ve sev
Uzanıp Claudine'i ağzından öptü . min, sonra da yakın çevremin havası danın boyunun yıldızlarla ölçülece
Caretta-carettaların denize dönme nı değiştireceğim. Ülkelerimiz arasın ğini doğrusu hiç düşünrnemişti. Kı
leri bitmişti . daki uzaklık, soğukluk da eriyip kay sa sürmüş bir yaz dinlencesinin ar
"Biz de elenize girelim mi? dedi bolacak bu ikiimin sıcaklığında. " dından yarım kalmış bir aşkın bu
Claudine. Gerçekten d e giderken bir Akde nık özlemiyle baktı ona. I3irlikte ol
'·Ne iyi olur" dedi Cemal. Herhal niz iklimini alıp götürecek gibiydi duğu gÜnlerde denizlerce, karalarca
de bu denize son girişimiz olacak . " yanında. Buraya geldiğinde apak o sevdiği Claudine'i şimdi gökyüzün
Claucline, üstünde olanların tümü- lan bedeni bronzlaşıp esmerleşmişti. ce, yılclızlarca seviyordu . . .
Pazar sabahının sessizliğinde, koli belki bir çizgi film buluruz . . .
bandının açılma sesi, evin içinde - Olabilir. . .
yankılanarak büyüyor. Televizyonu açıp, çizgi film arıyo
Cıııırt. rum kanallarda . . . "Olabilir. . . " "Ha
Çocuk, gözlerindeki malızun bir yır," ya da "evet", değil, '· olabilir'"
bakışla pencereden a�ağıya, caclde Sanki çizgi filmi ben oturup seyre
ye bakıyor. Artık geçen otomobilleri deceğim. I-lah, bir tane buldum. Te
saymaktan vazgeçti . Otuzu geçince levizyonun karşısındaki koltuğa ge
sayılar karışıyordu . Yalnızca kırmızı çip oturuyor. Ona iyi zaman geçirt
olanlan saymasını önerclim, isteme mek için elimden geleni yapıyo
di. rum . . . Kendi çocuğum olsa, böyle
Cıımt. mi olurdu acaba? . . . Üvey anne ada
Kahvaltıdan sonra bana yardım et yı olarak ne yapmam gerekiyor? . . .
mek istemişti ama küçücük ellerinin Kendimi hep iyi olmaya m ı zorla
gücü koli bandıyla baş edemedi. malıyım? . . . Yoksa, içimden nasıl ge
Birkaç bardağı gazeteyle sarmaya liyorsa, kızdığımda gerçekten kız
çalıştı, sıkıldı. Şimdi öyle görmüyor sam . . . Ama bir çocuğa nasıl kızılır,
[40 Y A Ş A S l N E D E B iYAT 1 Ş u b a t 1 9 9 8
Çizg i : N u ra l Birden
yorsa, yürümüyorsa zorlamalı mı yorum ama, sana baktıkça, nasıl bir caktım . . . Evden ona göre çıkacağım
birlikteliği? . . . anne olmayacağıını biliyon.ım en a yarın, " diyor. "Pazartesi sabahı An
Cıııırt. zından. Eh, bu da bir şeydir. Tele kara'da duruşmanız varmış . . . Hayati
Annem: Sende de aynı kafa olduk fon çalıyor. "Ben bakıyorum", diye Ankara'da," diyorum. Telefon hat
tan sonra, ne diyeyim ben? . . . İnan yerinden fırlıyor çocuk. Ev içi yaşa tında bir sessizlik oluyor. İkimiz de
yüreğim dayanmıyor. . Bak, bak . . . ma katılmasına seviniyorum. Belki birbirimizin konuşmasını bekliyo
Koy elini bak, nasıl da sıkışıyor. . . de içten içe alıştı bu eve ve bana ruz. Toparianıyor Naim, "Ya evet,
Senden de bir çocuk . . . Önceki kadı da farkında değilim. "Benim," diyor; hay allah nasıl da unuttum", diyor,
nın çocuğu da senin başında . . . " İyiyim, teşekkür ederim. Babam "seni rahatsız ettim. " Telefonu ka
Ohhh . . . Bırakır gider valla . . . patmadan önce "Önemli de
Bulmuş senin gibi, ağzının ğil, " dediğimi duyuyor mu,
içine bakan enayiyi. . . Ama duymuyor mu anlamıyorum.
öbür kadın akıllıymış ki, ço Seçkin merakla bana bakıyor
cuğu atmış başından . . . Sen televizyonun karşısındaki kol
onu da yapmazsın. Hep dört tuktan. Göz göze gelince başı
ayak üstüne düşer böyleler. . . nı televizyona çeviriyor. Kedi
Bilmez miyim! nin fare için kurduğu tuzağa
Cıııırt. düşmesini izliyor, izlediğinden
Ben: Bilir bilmez konuşma çok uzakta.
anne! Adiiyeden aldığı maaş Cıııırt. . . İçimde bir yara açı
la, nasıl bakar kadıncağız, ço lıyor.
cuğuna? . . . Nerden baksan do "Kapadığım bu kolileri açıp,
ku zuncu dereceden devlet yerlerine yerleştirsem iyi ola
memuru . . . Nafaka da isteme cak," diyon.ım; "bana yardım
miş. Maaşımla idare ederim, eder misin miniğim?" diye so
ama Seçkin'e sen bak; arada, ruyorum Seçkin'e.
hafta sonları, yıllık izinlerim Gözlerini televizyondan ayır
de falan alının onu yanıma, madan, "Az kaldı, film bitsin,
demiş kadıncağız, daha ne öyle," eliyor. Yeni bir eve, üçü
yapsın? . . . Başka geliri olma ınüzün daha rahat edeceği da
dan, tek maaşla geçinmek, ha geniş bir eve taşınmak için
çocuk bakmak kolay mı sanı eşyaları içimdeki bu yarayla
yorsun sen! toplayamam. Ev değiştirme işi
Cıııırt. ni eıtelemeliyim. En azından
Annem: Aınan ne olacak . . . bir süre daha bekleyebilirim.
Yine ayarlar kendine Anado 'Hesapta olmayan işlerün çık
lu'dan gelmiş, gözü yüksek tı, ' derim yeni ev sahibine. 'Si
lerde paçoz bir avukat . . . Tu zi oyalaınış oldum ama yaptır
tanakları yazarken şöyle göz dığıın badana - boyanın bede
süzmeler. . . Dosyasını üste line sayın bu oyalamayı' de
koymalar falan . . . rim . . . 'Evin kirasını da artırabi
Ben: An - neee! lirsiniz böylece , ' derim, 'bir
Cııııı1. kaybınız olma z . ' Evet böyle
(Ne yazık ki) Annem: Ben derim; deıneliyim. Her şeyi ye
gidiyorum kızım, ne halin niden düşü nıneliyiın; yeniden
varsa gör. Hayat, senin haya kurmalıyım.
tın . . . Ama başın sıkıştığında Cıııırt . . . içimdeki yarayı
da hiç yanıma gelme, sana orıarmalıyım .
demiştim dedirtme. - Allah kahretsin beni!
Cıııırt. Bardak kolisini düşürdüm
Öyle gitti annem. O günden kucağımdan.
beri görüşmüyon.ız. Yumuşa - Şimdi hepsi kırılmıştır!
masını bekliyorum. Ne de olsa ben yok. Zehra'yı vereyim." Bana dö Yerinden kalkıp, yanıma koşarak
den başka yakın kimsesi yok. Uzun nüp, ahizeyi u zatıyor; "Naim amca 1 " geliyor Seçkin. " Üzülme," diyor,
sürmez dargınlığı. D ayanamaz arar. "Merhaba, nasılsın?" d iyorum Na "ben sana yeni bardaklar alırım."
Cııııı1. im'e. Sesim iyi çıkıyor. Kendimi be Sarılıyorum ona . Başıını küçücük
Yoksa kime içini dökecek, vıdı vı ğeniyon.ım. "Cuma gecesi rakıyı faz boynuna gömüp, hıçkıra hıçkıra ağ
dı edecek. Komşularına da anlata la kaçırdım, Bakırköy'deki sabah lıyorum. Başımda ellerinin hafifliğini
maz; gururuna dokunur. Ah anne, duruşmasına Hayati mi girecekti, duyuyon.ım. Onu doğurmak istiyo
ah . . . Annemsin işte . . . Anneliği bilmi- ben mi hatırlamıyorum. Onu sora- rum. Yeniden doğmak istiyorum.
1998 yılında Harbiye Şehir Tiyatrosu'nda oy11a11maya başlanan "Kafkas Tebeşir Dairesi"ndeıı bir sahrıe
ca '·yol budur" değil, aynı zaman nin yok olacagını ve her ikisinin duygu, obur kapitalist düzenin
da '·yol bu değildir" de oyunun _ dengeli bir biçimde birbirini des karmaşasını ve kötülüğünCı ortaya
içeriğini bütünleyen bir özelliktir . tekleyeceğini ileri sürer. çıkartan nedenler olarak verilir.
Kısacası, oyun yalnızca olumlu ve Brecht'in bu tutumu, bazen insa Kapitalist düzen bir randevu evi
olumsuzun karşı karşıya gelmesi nın içgüdüsel yanına kar�ı yoğun sistemidir. Aşk bile ticaretin kural
değildir; ama bunların arasındaki bir biçimde belirir; bazen de larına bağlıdır. Yozlaşmış bir kentte
laınamlayıcı birliği, iç içeliği geti Schweik'ın arkadaşı Baloun'da gö en büyük suç sermayesizliktir.
ren bir nitelik taşır. rüldüğü gibi, yumuşak bir durum Brecht'in oyunlarında akıl - duy
Onun oyunlarında iç içe gelişen içinde ortaya çıkar. Nasıl olursa ol gu ikilemi sık sık iki yönlü karak
iki yöneliş izlenir: bir yandan kapi- sun, insanın bu ikilemi onun terlerle yansıtılır. Sözgelimi, Kü-
çük Butjuvanın Yedi Günahı Kişiliğini kurban ederek uygarlığı nelirken, duygusal yanıyla da bü
0933) adlı bale - kantat'ta, baş o aydınlatan bir adamdır Galile. yük bir trajik figür yaratmıştır.
yun kişisi, içgüdüsel ve duygusal Brecht, ölümüne yakın bu oyu Brecht'in toplumsal (dışadönük)
dansçı Anna ile akılcı ve pratik nun son sahnesini değiştirmiş ve başkaidırısı nesnel, yenileyici ve
şarkıcı Anna olarak iki yönlüdür. Galile'nin bir suçlu olarak gösteril gerçekçidir; ama onun varoluşa
Dansçı Anna ailesine bir ev almak mesini doğru bulmuştur. O, Galile yönelik (içedönük) başkaidırısı ise
için doğduğu kenti terkeder ve pa için şu sonuca varır: "En büyük öznel, pasif, kaclerci ve romantik
ra kazanmaya başlar. Ancak bu a güçlüklerden biri, bir kahramanın tir. İşte bu ikili durumun başkaidı
rada duygusal bir ilişkiye girer ve karakterinde onun suçlu yanını or rısı Brecht'in oyunlarındaki diya
yıkılır. Oysa şarkıcı Anna duygula taya çıkarmaktır. Her şeye karşın o lektik temele ışık tutabilir. Bu dışa
rını denetlemesini bildiğinden para (Galile) bir kahramandır - ama clönük ile içedönüğün çatışması
biriktirerek doğduğu kente geri suçludur da!"s. Kahraman suçlu ya onun yaşamının sonuna dek sü
döner. Tecime dayalı bir düzende, da olumsuz kahraman! Breclı.t 'in rüp gitmiştir. Bu çatışmada o bi
içgüdü yerini aklını kullanmaya ve reyci değildir; daha doğrusu o, bo
o düzenin mantığına bırakmak zo zuk düzen içinde bireyin kendini
rundadır. Sezuan'ın İyi İnsa gerçekleştirebileceğine inanmaz.
nı 'nda ( 1 938 - 40) baş oyun kişisi, Böyle bir düzende bireyin ahlaksal
yoksulların dostu, iyi yürekli ve deneyimi şariatanlıktan öteye gide
duygusal Shen Te ile sert, acımasız mez.
ve hep kendi çıkarlarını düşünen Brecht için sanat sanatçının çev
Shui Ta ikilemi ile var olur. Tecim resinde var olan gerçeğin aynası
düzeninde kendini kurtaran akılcı ya da seyircinin duygusal özdeş
Shui Ta olur, sömürülen Shen leşmesinin sağlamak için doğanın
Te' dir. Puntila ile Uşağı Matti 'de ve insanın pasif bir biçimde yansı
( 1 940), Puntila Ağa ayıkken akılcı, lanması değildir. Yazar için sanat
çıkarlarını başkalarını ezerek koru bir dinamodur; sanat, doğanın ola
yan, kimsenin gözünün yaşına naklarına etkin olan sanatsal ve
bakmayan bir patrondur, ama sar görünümsel bir bakış açısıdır; çün
hoşken duygusal, sevecen, para kü sanat doğanın karmaşık yasala
cüzdanını, Matti · istemediği halde, rı nı bulup çıkarır ve onları anla
ona armağan edecek kadar yumu mak için eleştirel anlayışı var
şaktır. Ne ki, ayılınca, Matti'yi cüz eder. Öyleyse, sanat, dural bir yan
danını çaldı diye hırsızlıkla suçlar. sırıcı değil, yeni şeyler üreten bir
Puntila, bir sömürgendir, çünkü te araçtır. Bunu da dünyayı değişken
cimin kuralları onu bu duruma olasılığı ve insan huyunun tarihsel
zorlar; ama içkiyle akılcı yanını bir gelişimi içinde görerek yapar.
süre için yitirince, o süre içinde Brecht'in estetiği, yanılsamacı ve
kötülük yapan yanını da yok eder. bireyci eğilimleri (ayna olmayı) de
Bu ikilem, Brecht'in bütün olgun ğil, eleştirel - estetik eğilimleri (di
luk dönemi oyunlarında izlenir. namo olmayı) kabul eder.
Örneğin, Galile bir bilim dehasıdır; karakterlerinin ikilemlerinden bifi
o da azdak gibi, çapkın, boğazına de budur. (1) "Aus einem Rrief an ein Schauspieler,"
Schriften zum Theater. Frankfurt/Main 1 967,
düşkün bir adamdır. · . Duygu - akıl ikilemine başka bir 720 - 30.
Onun en güçlü yanı merakıdır. örnek Cesaret Ana ve Çocukla (2) "Die Diaiektik auf dem Theater," a.g.y.,
869
Tutkusu yeni bir şeyler bulmaktır. rı 'dır ( 1939). Yazar, bu oyunda, bir (3) Bkz.Episches Theater und dialektisehes
Bilgi edinme tutkusu, Galile gibi yandan toplumsal durumu eleştirir Theater, " a.g.y., 925.
bir insan için en doğal, en akılcı ken, öbür yandan da insan karak (4) Aynı, 925-6.
(5) "Nachtraege zum Kleinen Organon,"
çabadır. Galile, bilgiyi elde edebil terinin derinlere inen duygularını a.g.y., 702.
mek için suç işler: kendi buluşu işlemiştir. Bir yandan yozlaşan top (6) Brecht, sonradan Diyalektik Tiyatro ola
olmayan teleskopu, kendi buluşuy lumsal düzenin yanlışlığı ve çirkin rak üzerinde çalışmaya başladığı konunun bazı
düşüncelerini, onun 1931'de yazdığı "Diyalektik
muş gibi Venediklilere satar; ya da liğini gösterirken, öte yandan da Dram Sanatı Üzerine Notlar'' (bkz. "Notizen ü
korktuğu için zorba Medeli'ye öv acı çeken bir ana figürü yaratmış ber die dialektische Dramatik," Schriften zum
Theater I., Frankfurt/Main 1967, 2 1 1 - 25) ve
gü dolu bir mektup yazar ve Engi tır. Brecht'in tanımı ile Anna Fier 1936 yılında kaleme aldığı "Diyalektik ve Ya
zisyona boyun eğer. Ancak bu ling, yani 'Cesaret Ana'da olumsuz bancılaştırma" (bkz. ''Dialektik und Verfrem
maddi korkaklığı sayesinde üzerin bir kahramandır. O, hem savaştan dung" (a.g.y., 360 -1) adını verdiği yazısında
belirtmiştir. O, bu yazılarda çağdaş tiyatronun,
de çalışmakta olduğu öğretilerini yararlanarak vurgunculuk yapan çağdaş gerçekleri yansıtması yönünden diyalek
(discorsi'lerini) bitirir ve öğrencisi bir tüccar, ama aynı zamanda sa tiğin gerekliliği üzerinde durmuştur.
vaşta üç çocuğunu yitirmiş, acı do (7) Daha geniş bilgi için bkz. Özdemir Nut
Andrea ile Hollanda'ya kaçırır. Bi
ku,Türkiye'de Brecht, istanbul 1 976, 109-31 .
rey olarak kusurludur, ama insanlı lu bir anaclır. Böylece Brecht, bi (8) Materialien zu Brechts 'Leben des
ğın gelişınesinde bir kahramandır. linçli olarak toplum eleştirisine yö- Galilel", Frankfurt/Main 1963, 39-54.
Arkadaş
Ş u b a t 1 9 98 1 Y A Ş A S l N E D E B iYAT 47 1
Bertolt Brecht
Ve yaşlıydım ve gençtim zamanlarca
Yaşlıydım sabah ve akşam genç
Ve bir çocuktum, anıp üzüntüleri
Ve bir ihtiyardım anısı yok.
ll
Üzgündüm , gençken
Üzgünüm , şimdi yaşlı
Hani, ne zaman neşe bulabil irim?
Olsa bari yakın zamanda.
Şeylerin
değ işimi
(Çeviren: Yüksel Pazaıkaya)
Ş u bat 1 9 9 8 / YA Ş A S l N E D E B iYAT 49 1
çimselliği küçümsediğimi bile s ap o luşumunu açıklamaktan uzak: gerici tavır tarafından e zilir gider.
tadını. Şiir, aniatı ve oyundaki eski "O ya da bu Ş,airin başından fe ci Bunun gibi, gerçekçilik ko nus u
hiçimleri çeşitli zamanlarda araştır şeyle r geçti, diyorlar, ama acısı da, Brecht'e göre , yazılanın ger
dım ve o nlardan ancak söylemek çok güze l ifadesini buldu, öyleyse çekle karşılaştırılmasıyla s aptana
iste diğimi engelleye cekleri zaman çektiği acılara değdi, acılar bir şey cak bir olay degildir. Çeşitli görü
vazgeçtim. Hemen hemen bütü n yarattı, onu iyi ifade ettiler. Onları nüm ve boyutları vardır. Bu ko nu
türlerde i�e geleneksel olarak baş ifade e derke n , acılarını değerle n da 1 938 yılında yazdığı bir yazıda
ladım . '' dirdi, böyle ce o nları biraz da din Balzac ile Shelley'i şöyle karşılaş
Brecht, araştırdığı eski büyük dirdi. Acılar geçti, şiirle r kaldı, tırır:
yazarlarda da, ta antik çağdan bu böyle diyorlar kılları kıpırdama "Balzac'tan ço k şey öğre nilebilir,
yana, onların büyük sanat anlayış dan, avuçlarını ova ova. Ama ya daha önce yete rince şey öğrenmiş
larının bü yü k içerikle rle geliştiğini acılar geçmemişse? Ya o nlar da olmak koşuluyla. Ama Shelley gi
s aptıyo r. Ellili yıllarda, şiirle rimiz kalmışs a , tü rküsü nü s öyleye n kişi bi şairle re gerçe kçilerin büyü k
gene llikle , gazete yazılarının, ma için olmasa bile , ya s öyleyeme okulunda Balzac'ınkinden daha
kalelerin dizeleştirilmişi ya da dü ye nler için kalmışs a?" be lirgin bir ye r ayırmak gere kir;
şünce olamamış yarım duyarlıkla B u yüzden Brecht'e göre , şiir zira Shelley soyutlamayı Bal
rın birbirine bağlanmas ından baş salt duygu işi o lamaz. Zate n s alt zac'tan daha iyi sağlamaktadır ve
ka bir şey de ğil, derken de "bü duygu işi bir şey yoktur yaşamda. aşağı s ınıfların düşmanı de ğil, dos
yük içerikle r"den yoks uniuğu dile Ama şiir salt duygu işidir, diye nler, tudur.
getirme k is tiyor. hiç olmazs a , duyguların da tıpkı Shelley'de gerçekçi yazımın,
Brecht, imge ko nus u nda kuşku düşünceler gibi yanlış o labileceği düşlem ve s anatkaranelikten (ar
lu bir şair. tmge o lacaks a , bunun ni biliyorlar mı? diye so rar. Çünkü , tistik) vazge çme anlamına ge lme
mutlaka mantıks al bir işlevi olması bunu bile n kişi, şiire s alt duygu işi diğini görmek mü mkündü r. Cer
gere kir. Bol "res imli " , do layısıyla derke n , aymak zorundadır. Özel vantes ve Swüt gibi gerçekçileri
imge li şiir için "imge kaçış"ından likle ye ni ye tme şairler, duygulara de , hiçbir şey şövalyeleri yeldegir
s öz e der, "düşünce kaçışı" kavra kapıldıkları zaman, aman işin içine me nle riyle savaştırmaktan ve atla
mından yo la çıkarak. Bununla bo l us karışır da, havayı dağıtır diye ra deYlet kurdurmaktan alıkoya
imgeliliğin, belki hoş bir görü nüm korkarlar. Elbette Brecht için de , maz.
yarattığını, ama şiiri gü çsüz yaptı be lli bir gerilim ve coşkunluk se Önemli olan diri bir sanatkarane
ğını, be lirtir. Mantık açığı o lduğu rin kafayla çe lişki içinde değildir. liği kokuşmuş bir estetikçiliğe ve
için mi, güçsü z , yo ks a güçsüz o l "Şiirsel tas arım mutlu bir tasarım açan bir düşlemi sis te at koştur
duğu için mi, mantık açığı var, bu s a , duygu ve düşünce tam bir maya kaydırmamaktır. Yoksa ge r
o denli önemli değil artık, de r uyum içinde çalışır. Esenlikle bir çe kçilik. me kanik bir doğas alcılığa
193tl yılında bir yazısında. birle rine ses lenirle r: Kararı sen batar. Gerçe ği s usmanın ve s öyle
Şiirin diyalektiği, ya da şiirde di ve r!" me nin çeşitli yolları vardır. "Esteti
yalektik Brecht için en önemli so Bir yazıyı halkın anlayabilmes i, ğimizi ve erde ınimizi, savaşımımı
runlardan. "Şiir, içeriğinin çelişkile Brecht'e göre , biçimsel bir sorun zın gere ksinimle rinde n türe tiriz"
rini yo k e de rse , sözü e dile n şeyler değil. Brecht, halk anlasın diye , der Brecht aynı yazıda.
ke ndi canlı biçimleriyle yani he r hiç de alışılmamış deyişlerden vaz Gerçe kçi olacağım diye , içerik ve
yc:müyle , bitme miş ve bitirilmemiş geçmek gere kme z , der. Halk bunu biçimi birbirinde n ayırmaya kalk
biçimleriyle görünmezse , s ığ, bo ş is tiyor, diye , o nu n alışkanlıklarını mak, bir açmazdır. Bir çökü ntü
ve yavan şiirler ortaya çıkar." diktatörce e ge me n kılmak, halkın görünümüdür.
Bunun es kiyi, eski biçimiyle s öy yararına değildir. Kendi çıkarlarını Bunun gibi. öğreti ile eğlenti ara
leme k, yine lemekte n doğan bir ilgile ndiriyo rs a , halk alışılmadık s ında da Brecht için ayrım yo ktur.
durum olduğuna parmak basar deyişi, ye ni görüş açılarını anlar Bir öğreti güde n s anat, e ğlendir
Brecht. Ke ndi ağzıyla de ğil de , ve biçimsel güçlükleri aşar. İşte bu melidir aynı zamanda. Ya da zevk
baŞ,kalarının ağzıyla konuşmak, noktada Brecht'in, yalnız dünya ve e ğle nce amacıyla yapılan s ana
"ölü , yanlış, bo ş bir kağıt e de biya görüşü açısından değil, aynı za tın öğretici bir yanı olmalıdır. Yok
tı o rtaya çıkarır, biçimse l ıvır zıvır, manda s anat ve e de biyat tavrı açı sa, öne mli bir yapıt de ğildir s özü
politika ya da e de biyat gibi görü s ından da ilericiliği görülür. As ıl edilen. Ama Brecht, "güzellik
ne n biçimler!" önemlisi, bu iki boyutun s alt uyu kavramı olmadan da" s anattan s öz
Şiiri ''ifade " olarak nite le ndire nle şumu . İçerikler kulağa ilericiymiş e dileme z, de r. Eleştirel bir tavır ta
re, şu s oruyu yöneltir: İyi ama ne gibi gelse bile , bunları alışılmış, kınmadan gerçek bir sanat zevki
yin ifadesi? Bireyler ke ndile rini kalıplaşmış dil, deyiş ve biçim içi ne varmak da olanaks ızdır. Sanat
ifade ederler, s ınıflar ifade e de rler, ne sokmak, bizde de devrimciyim karşıs ındaki e le ştire l tavır, s a natın
bir çağ ifadesini bulur, tutkular ve diye o rtaya çıkan çok şairele gö ke ndis inde n de ğil, Brecht'e göre ,
nihaye t "salt ins an" kendini ifade rüldüğü gibi, s anat ve e de biyat sözü e dile n yapıtın işlediği dünya
e der. Şiirin acılardan doğduğu bi açıs ından gerici bir tavırdır. Bu ta gerçe kliğinden hare ket etmek zo
çiminde zaman zaman gevelenen vır karşıs ında içe rik is te diği denli rundadır. Sanat yapıtı için geçerli
sözler de Brecht'e göre , iyi şiirin ilericiyim diye haykırs ın, sanattaki ölçütle rde n biri, be lki en başta ge-
. �· �r:
..... . :-;H�.
kendilerini az çok kurtardıklarında aile emanet gibi yabancılara teslim eden, ak maz. Yere çakılıp ölür. Piskopos da
lerden geri istiyor. Ancak birer Bollan lına gelince de geri almak isteyen anne haklı oldugunu, insanoglunun hiçbir
dalı gibi yetişmiş olan, dogru dürüst mi, yoksa anneyi bu yola iten sistem mi? zaman uçamayacagını yineler.
Türkçe bilmeyen bu çocuklardan ikisini Ya da çocuga bir birey olarak degil de Brecht'in bu şiirinin özelliği üçüncü
ailesi binbir güçlükle alabiliyor. Üçüncü emanet edilebilecek bir mal gibi bakan kıtasının eksik olmasıdır. Bunu okuyucu
çocuga gelince, Hollandalı bakıcı aile o ve bu nedenle de çagdaş yaşamla bag kafasında şöyle tamamlayacaktır:
na öylesine baglanmış ki, onu geri ver daşmayan feodal yaşam biçimi mi? Öz Evet gerçi şiirde piskopos haklı gibi gö
mek istemiyor. Aileler arası çıkan tartış annenin çocuğun neler hissedebilecegi rünür, çünkü terzi ölür ama bu ölüm var
malar sonucu baba çocugu kaçırıp yaka nin bilincinde olmamasının sorumlulugu olanı sorgulayan, gelenekleri sarsan ön
paça köye gönderince, Hollanda hükü sadece kendisine yüklenebilir mi, onu cülere her zaman gereksinim oldugunu
meti işe el koyuyor ve babaya çocugu bu duruma iten koşulları da sorgulama gösterir, terzi gibi insanlar olmasa, in
geri getirmesi için baskı yapıyor. Mahke mız gerekir mi? Peki ama bu koşulları sanlığın ilerlemesine olanak yoktur. Bu
me sonucu anne ve baba sorumsuzluk hazırlayan ortam nasıl bir ortamdır, nasıl rada Brecht alımlayanın şiiri kendi kafa
ve ilgisizlikle suçlanıyor ve geri getirilen olur da bireyin en yüksek deger olarak sında tamamlamasını ister, kısaca
çocuk Hallandalı aileye veriliyor. Tartış kabul edildigi modern yaşamda, birey okuyucudan şiirde dile getirilenleri oldu
ma konusunu olan çocuk Hallandalı ba sellik bilincinin hiç olmadıgı modern ğu gibi yineleyen degil, düşünen ve sor
kıcıyı yıllar yılı annesi biliyor, anadili öncesi bir anlayış ortaya çıkabiliyor? Na gulayan eleştirel bir yaklaşım bekler.
Hollandaca, öz anne ve babasıyla uzak sıl oluyor da bireyin en yüksek deger o
yakın ilgisi yok. Köye kaçırıldıgında neye larak kabul edildigi modern yaşamda Ancak günümüz okuyucusunun kafa
ugradıgını bile anlayamıyor. Bu açıdan da anne sadece bir iş gücü olarak kullanılı sında ister istemez şöyle bir soru da
çocugun yaşadıgı ortamdan, sevdigi, bag yor, onun nasıl bir insan oldugu, ne du canlanıyor: Evet terzi haklı, çünkü in
landıgı, ana baba bildiği insanlardan zor yumsadığı, nasıl bir dünyadan geldigi sanlar bugün uçabiliyorlar. Gelişen tek
la koparılmasının, diline, geleneklerine hiç mi hiç irdelenmiyor? Onu içinde ya noloji her gün yeni mucizeler yaratıyor.
bütünüyle yabancı bir ortama gönderil şadıgı feodal düzenden ve ortamdan ko Ancak ne pahasına, nükleer dengenin
mesinin insan haklarına aykırı bir davra pararak modern yaşamın içine iten güç bozulması, çevre kirlenmesi, uçmanın ya
nış olarak degerlendirilmesi dogal. nedir? Çocuk kuşkusuz ki ona bakanın da uçabilmenin de hiç de düşünüldügü
dır, araba sürenin, toprak işleyenin . . . A denli olaganüstü bir şey olmadıgını açık
Bu olay ilk bakışta "Kafkas Tebeşir Da ma hiç annenin çocuga bakmasına izin seçik bir biçimde göstermiyor mu? Öy
iresi 'hin konusuyla bir bir örtüşüyormuş veriliyor mu, ona bu fırsat tanınıyor mu? leyse piskopos mu haklı? Kuşkusuz ki
izlenimini veriyor. Çünkü oyunda da hayır, çünkü geleneklere, dine sıkı sıkı
gerçek olayda da sonuçta geçerli olan Soruna bu açıdan bakınca ezen-ezilen ya bağlı kalarak, başka deyişle zamanı
akılcı bir çözümle kan bagının degil sömüren-sömürülen modelinin çok daha durdurarak bir çözüm aramak boş bir
"Çocuk ona bakana verilmelidir" görü girift ve karmaşık bir ilişkiler yumagının yanılsamadan başka: bir şey olamaz.
şünün geçerli olması. içinde gerçeğin sadece bir yönünü kuşa Brecht'in okuyucunun kafasında yaz
tabildiğini görüyoruz. Brecht bu oyu masını bekledigi üçüncü kıtaya bugünün
Ancak oyunda tartışmasız kabul ettigi nunda sömürü düzeninin ortadan kalktı açısından baktıgımızda bir yenisini ekle
rniz bu olay "dogrusu çocugun öz anne gı, insanların akıl yoluyla çözüme ulaş memiz gerekiyor ki, bu kıtada kesin bir
sine degil analıgına verilmesidir", bu o tıkları ütopik bir model çizmişti. Bu mo çözüm veremesek de, Brecht'in ilerle
layda bizi düşündürüyor. Nedir bu del günümüz tüketim dünyasının meye olan inancını en azından sorgula
olayda yadırgatıcı olan? Kan bagının ne acımasız koşulları içinde ister istemez yabiliyoruz.
olursa olsun her şeyden önemli oldugu yetersiz kalıyor. Çünkü gerçek yaşam
görüşü olmasa gerek. Öyle olsa Brecht'in yücelttigi emekçi sınıfını sade Brecht'le diyalogda sözgelimi yirmi yıl
Brecht'in bu oyununu baştan saçma ce sömürülen degil, sömüren sınıfına da sonra da aynı sorunlar geçerli olacak mı,
bulmamız ve yadsımamız gerekirdi. . . itiyor. Başka deyişle sömürme-sömürül yoksa hiç düşünemeyecegimiz, hiç tah
Kan bağının oyunda da, yaşamda da me, ezme-ezilme arasındaki sınırlar kal min edemeyecegimiz yepyeni sorular mı
hiçbir önem taşımadıgını görüyoruz. Her kıyor ortadan. Şimdi denilebilir ki bu bir ortaya çıkacak, bunu da gelecek göste
iki halde de öz anne.. gerçekten suçlu masal, Brecht de bu masal aracılıgıyla recek. Ama gerçek şu ki, Brecht tipkı
durumdadır. "Kafkas Tebeşir Da iresi hde' kendi dünya görüşünü dile getiriyor. diğer ünlü klasikler gibi biz onunla di
çocuga nasıl onu incitmekten hiç çekin Ancak bu masal yaşadıgımız dünyada yaloğu sürdürdügümüz sürece yaşamını
meden kolunu çıkarmak pahasına asılı- gönderme yapabilecegi bir alan bulama- sürdürecek.
DOGUMUNUN 1 00 . . YiLI N D�
.. -�
:'f:ı
', l'
Ş u b a t 1 9 98 1 YA Ş A S l N �B IYAT 55 1
. :����;,. �
DOGUMUNUN 1 00. YI LIN_q�
Fransızlar, Alman tiyatrosuyla ilk kez sa'da oynandığında toplumsal gerçek
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Paris'te lerle bir tür hesaplaşmaya dönüşmüştiL
sergilenen Brecht'iıı Cesaret Ana ve Öte yandan Brecht'in yapıtlarının
Çocuklan oyunuyla tanıştılar. Fransız vazgeçilmez besleeisi olan Kurt
halkı ve Parisli entelektüeller, 1954 yı Weill'ın operaya uyarladığı Mabagonııy
lında Beriiner Ensemble'yi keşfettiler. Kentinin Yükselişi ve Düşüşü adlı oyun
Oyun, Sarah Bernhardt Tiyatrosu'nda 1995 yılında Paris'te sahnelendikten
Bertolt Brecht tarafından sahneye kon sonra büyük ilgi üzerine 1997-1998 dö
du. Breclıt'in eşi Helene Weigel, yapı nemi için yeniden Eastille Operası'nda
tın başkahramanı olan Cesaret Ana ro oynanmaya başlandı.
lünü üstlendi. Oyunda Birinci Dünya Savaşı'nın yol
O yıllarda oyun Fransız entelektücl açtığı kıyımdan büyük bir tiksinti duyan
kesimi tam anlamıyla sarsmış, yapıttan ve toplumsal çalkantıların önemli bir ta
büyülendiğini gizlemeyen Roland Bart nığı olan Brecht/Weill ikilisi kendi dö
hes, oyunu "bir yangın'' olarak tanımla nemini sorgulayarak çağdaş dünyayı
mıştı. Ancak ona göre "Brecht'in gücü" eleştirir. Bu ikilinin ele aldığı temalar
aynı zamanda "Fransız tiyatrosunun cid teknik alanda-Ki yenilikler (uçak, tele
di olanaksızlıklarını" da ortaya koymuş fon, radm) \·e çağnnızın yeni dini olan
tu. 1954 yılında Tbeatre populaire (Po paradır. Jfahagonny Kentinin Yükselişi
Georges püler tzyatro) dergisinde yazdığı yazıda ve Düşlişli adlı operacia olay Ameri
Roland Barthes, o dönemde Fransız ti ka'da geçer. Brecht, keskin bir dille en
Schlocker yatro biçemini simgeleyen romantizm, güçlü olanın yasalarının egemen olduğu
estetik ve şatafat gibi kavramların metropolü betinıler. İnsanı rahatsız
Brecht tarafından reddeditmesine dik eden bu far kapitalizmin şiddetini, We
kat çekmişti. imar Cumhuriyeri'nin ikiyüzlülüğünü
Fransızlar Brecht'in oyunlarını pek gözler önüne ererek katı bir ilkeci olan
Anıerika·nın yarattığı miri yıkmayı a
maçlar. Operacia askerler, gangsterler,
fahişeler. i biıiriciler, dilenciler Otto
Dix'in tablolarında olduğu gibi bir araya
gelirler.
Din el \'e milliyetçi bir boyut kazan
mış olan çağımızın akıl bozukluğuna
sert bir ele tiri getiren Brecht, bu bağ
lamda Weill 'a yeni bir anlatım şekli su
narak. iirsel zekasını müzikal tiyatro
nun doğu unun hizmetine sunar. İşte
bu işbirliğinden de edebiyatın amaçları
nı \·e araçlarını yeniden keşfeden yeni
bir opera orta ya çıkar. Sosyal yergi,
bandalar \'e nakaratlar lirik tiyatronun
geleneksel kurallarını altüst eden öğe
lerdir. :\'itekim. 19. yüzyılın ilkelerine sı
kı sıkıya bağlı olan ahlakçıları her za
man sarsan da büyiik bir olasılıkla·
Breehrin bu bakış açısıdır.
Paris'te Eastille Operası'nda çok kez ve hatta bazen değişik bir so Modern bir Babil olan Mahagonny'nin
oytıanan 'Mahagomıy' kentinin luk katarak sahneye koydular. Bunun finalindeki düşüş bölümü kabarelerde
Yükselişi ve Düşüşü'nden bir sahne görülen klişelerden farklı bir şekilde
güzel bir örneği de 1969 yılında Jean
Jourdheuil tarafından sahnelenen yaklaşan Nazizm felaketini bildirir. Kısa
La ııoce chez tes petits bourgeois'dır bir süre sonra kopacak olan kıyamet
(Küçük burjuvaların düğünü). Bu yapıt kendini duyumsatır ve hortum çölde
Almanya'da salınelenirken küçük burju kurulu kenti yerle bir eder. Uzak Ba
vaların aptalca şölen tutkusuyla alay et tı'daki mantar-şehirleri sergileyen, ah
Fransa'da me düşüncesinin ve sapkın bir dünya lakçılığın ve serbest pazarın sarsıcı bir
.nın dışavurumunun ön plana çıkması yergisi olan bu oyun, aynı zamanda ka
Brecht izleyiciyi şaşırtmamış; grotesk ya da ra dın-erkek ilişkilerini de gözden geçirir.
hatsız edici görünüm, tiyatroya özgü Managoııny'ııiıı Kentinin Yükselişi ve
kalıplarla biçimlendirilmişti. Oysa bu o Düşüşü tüm bu özellikleriyle modern
yun 68 olaylarından hemen sonra Fran- operanın başlıca yapıtlarından biridir.
k1 rk anahtar
":'�t-�·
�
;:�t
ŞiiR
Ayna
i LETiŞiM S��F.ASI
1
•
:_.· _v:;�;t-t ·-�� ���..:������-��-:�·�-�- ��:�;:"\-::�--�
.�Çocukluğuın ünlü yazarların yapıt(,atını,oJü�t,·;
��
Öncelikle "Ya�asın
___-_ -
\�.$�P:lll:·;j,;,·'-· ;._:�._:):"�
ı\ı ·.;a�· . ri";.;) Ah; ·I V� AN� �� :ı:� � ;:::; �:�
fı ,i.;,;.::�''1.�:·:.-�..-··,.;
�-�: ·
hcy(·c;ınlandıın:
...___ �_ �-P»r..:.--�":".-..•.. _.._ı__
,..2\ol_� �-�L.:ı··-�·�-·�:_ 1 Bu sıcak ayartıya
Derginin ilk sayısındaki "Niç daha fazla kar�ı
' çı-
ın koyaınazdıın. Dc
k ıy?ruz.?" başlıklı yazınızda ama
ve bana geldi cı
Bir çıglık gibi girdiniz hayatıma ği�ik bir havası ol
giniz ilk günden bu ·yan a çıglı ınızı n Y.an ıl�rı � � belırlemişsiniz. Gerçekten bu
amaca yönelik yayınlarınız nıu� derginin, da
um, dinl edıg ım, gordugum sürer
her yanımı, oku dug se sevinirim. Artık her derg hası, görtir gür
geld iniz. Hoş- i ner
her şeyi sardı. Ne iyi ettiniz de deyse bir d stlar topluluğu ıncz ısındını. Ve
? duru
geldiniz! muna gelmış. Yen i ve degişik içten eğer b irka�·
ya
Füsun Özerdem 1 KAYSERİ �arla� �or durumdadır. Sizin
be �iiı·Je katılmak is
_
lı�tıgın
1 ız yayın çizgisi sonuçta tiyoı·saın, neden i
Turk edebiyatma kazanç sağl
aya hu yakınlık.
olmayan, anc ak
Efendim ben fizik yaşı genç cak. t hiseyin Köse 1
;
yazı yaş gen ç sayılabilecek biris
iyim. Derginiz Melunet Kılıçoğlu ; KOCAEıJ İZMİH
nizi yazm ışsınız; acaba
de gençlere yer verecegi
hangi gençlere?
Zühtü Çatık 1 IsTANBUL
Yaklaşık on yıldır y;ı. Güzel bir amaçla yola çıkan derginizi
zıyorum. Şürle başla ilk sayısıyla tanıdım, umarım, bu güzel
dım . . . amaç, güzel girişimleri -de beraberinde
'69 dogumluyum. An getirir.
artılmış bir yapra kara'da yaşıyonım. Amatör olarak yazdıgım öykülerimden
Şiir defterimin arasından kop .
bir kale mle yazı yoru m sıze mektu- Tıp doktoruyum. birkaçını sizlere sunmak istedim, açık
gı, çalınmış Heyecanlıyım. Iıgınız için teşekkür ederim. Başarılar.
bumu . Osman Akalın 1 OAuz H. Dinç 1 İSTANBUL
in ha:flerle dona-
Şiirimi de a k bir sayfaya ding _ ANKARA
yoru m. Yür egımden oyle
tılmış olarak gönderi
geldi.
da kaldı. Aynen
Sevdim dergiyi, tadı damagırn Yaşasın Edebiyar ı �·ok sevdim. İ lk sayısını büyük bir
n istiy orum.
devam etmenizi yürekte sevinç i�)nde hemen okuduın . İkinci sayıyı özlemle
yen i sev da yük lenmiş yürekle
Ustaların arasına bek ledim. O da ("ehimde � u anda. <,:ok kaliteli, seve
el.
re de yer vermeniz çok güz cen bir dergi. Gençlere açıl{ olması da çol;. güzel.
Ahmet Duyar 1 İZMİR Sizi sanıimi buldum. Aralık sayısının g irişi ndeki yazı
nız amatör, canlı bir ruhun coşku n luğuy la dolu.
1
Dan ışma, yayın kurulu sevd iği m imzalar. Emeği ge
üm. Reklamını çen herkesi kutlarım. İlk sayısından başlayarak sak
Derginizi gazete bayiinde görd
duymuştum zaten. Hemen aldı m. layacağım, yararlanacağun güzel bir dergiyc kavuş
Okuyorum . . . maktan çok nıutluyum. Sevginiz, sevi nciniz kar�ılık
..
Gerçek bir edebiyat dergisi. sız değil. Coşkunuz, Yaşasın Edebiyat'ın ömrü uzun
Kutlarım tüm ünü zü . . . olsun ! B�arılaruıızı n sürekliliği içten dileğinı.
Yaşasın Edebiyat.
önemli bir boşlugu doldurdu Kubilay Köseoğlu/İSTA N BOL
Necdet Tezcan 1 EDİRNE
���
:-�t
.. _.·
::,.
Şi iR
Geri dönmez
2
Faruk Duman Zili çalıyorum. Uzun
uzun. Sonra -kaç
adımsa artık geri çeki
lip dördüncü kattaki
1 974'te Ardahan'da doğdu. evimizin pencereleri
1991 yılından beri '(.azıt,
ne bakıyorum. Uyu
Damar, Papirüs, Adam Oykü
vb. dergilerde öyküler yayım/ı· muşlar. tıkinde karımı
yor. Mızıkçı Mızıka ve Başka görüyorum ve öyle
·
Sesler adlı iki kitabı var.
uykulu görünüyor ki
karaltımı görse de be
ni nereden tanıyacak.
Zaten ben de onu
belli belirsiz seçiyo
rum, tü! perdeyi arala
yıp sokağa bakıyor.
Belki o uyku sersemli
ği ile gidip tekrar ya
tacak, ben de dışarıda
kalacağım. Bu yüzden
yine çalıyorum zili ve
ikincisinde salonun
lambasının yakıldığını
görüyorum, oğlumun
uykusunu davııl bile
bölemez. Neyse. Çok
geçmiyor, karım apart
manın kapısını açıyor
yukarıdan, ben de gi
riyorum, ama otomat
bozuk. Tırabzanları
arıyorum önce, sonra
koridorlarda sıkışıp
duvarlara çarpıyorum. Tırabzanlara basainaklarında, aynı biçimde, aya
tutununca rahatlıyoruru biraz, bu kucumu basamakların birleştiği
kez basamakların yüksekliği konu noktaya değdirip kaldırıyorum. Ka
sundaki bilgisizliğime şaşıyorum. İki rım akıl edip kapıyı aralamış olsa.
Hala üzeri ne basamağın birleştiği noktaya ayaku
cumla dokunuyorum, sonra yukarı Neyse ki karımın sesini duyuyo
ya doğru kaldınyorum ayağımı, rum karanlıkta ve otomat onarılına
ikinci basamağı bu şekilde buluyo dığı sürece basamakların hiç bitme
rum. Bunu yapmasam ayağımı boş yeceğini düşünüyorum -hiç bitme
luğa basacağım sanki. O zaman da, yeceğini . . .
Meyvalar dalında
Olgunlaşmadan
aynaşmadan
Üzüm gözlü kızlarla
Bir dilim almadan
Kırkağaç kavunundan
Aniden bastırınca yaz yağmurları
Haziara elveda dedik
Gün batınadan
Yaklaşmışken düze
Bir parmak bal bile
Çok görüldü bize
Sevgi, barış
Aşktan yana
Daha yeni başlamışken söze
Elveda dedil< Sözlere elveda dedik.
·_ �
.; . �'��
Şi i R H?·
r"'
uskumru
gö-zlü
l<ad1nlar
Şubat 1 9 98 / YAŞ A S lN E D E B IYAT 63 j
• ·�.,
a-
Ö YK Ü ·ı L_
�
Nedense bugün yüregi sıkıntılıydı. • durmuş tüm enerjisi boşalmış öyle
Hani ara sıra yürege gereksizce dü ce duruyordu. Sanki boşlukta asılı
şüp yüregi pırpır ettiren; kulagı te kalmıştı. Neydi bu bir karabasan
lefona ve kapıya kilitleyip sanki kö mı? Yoksa durgun beyninin ürettigi
tü bir haber alınacakmış gibi hisset korkunç hayaller mi? Bir süre daha
tiren sıkıntılardan bile kötü bir sı hareketsiz durdu kadın; kendini bir
kıntıydı bu. Bir iki dua okudu için şeyler yapmaya zorladı sonra. Ada
den ve hayra yarmaya çalıştı sıkıntı mın söylediklerini hatırlamaya çalış
sını ama başaramadı. Kalbi yeni ya tı; sözcükleri hatırlıyordu ama bir
kalanmış bir kuşun kalbiydi sanki. türlü anlamlarını kavrayamıyordu.
Kafasını meşgul etmek için iş yap Anlamların beyninde canlanmasıyla
maya çalıştı ama ne temizlige girişe başladı kalbi acı dolu vuruşlara. Te
bildi ne de yemege. En iyisi el işi lefon ahizesi hala elindeydi; par
yapmak diye düşünüp eline örgüsü makları hatırlayamadıgı tuşlarda ge
nü aldı. Daha birkaç sıra ya doku zindi ve telefon defterini aldı tartak
muş ya dokumaınıştı ki telefon çal layarak; hızla karıştırdı sayfaları.
dı. Sesle irkildi. Bekledigi haberi Aradıgını bulunca aceleyle çevirdi
".
ı,:fe'
'.··;.
ÖY K Ü .-�·,:..
'� ' '
Gökyüzü agır renkleniyor. Kırmızı, Evin içinde koşuyorum. Açtığım
beyaz, mavi, sarı . . . Tonlar o kadar her kapı mutlaka duvara çarpıyor,
yavaş bir degişim içindeler ki, bu camları sallanıyor. Mutfakta çalışan
güzellige duyarsız kalabilmek için annemi elinden tuttuğum gibi, ufa
ruhtan yoksun bir bedende yaşıyor cık görünen, ancak benim gözümde
olmak gerek Gün ışıkları demetler dünyaları kucaklayan penceremizin
halinde yaşamın bağrına saplanıyor. önüne getiriyorum.
Acısız, gönüllü bir kabullenişle gü
lümseme kırıntıları yayılıyor ortalı "Anne güneş açtı, çay içeceğiz de
ga . . . Gecenin buzu çözüldü. Gölge ğil mi?"
leri hapseden karanlık görevini tes "Evet yavrum ateşin üstüne koy
lim etmenin rahatlıgı içinde, huzur dum bile." Zıplıyorum. Bir orada
dolu. Sessizce, kimsesizce çekiliyor yım, bir burada. Yerdeki minderler
insanların dünyasından; bir sonraki ayaklarımın altında ezilip garip şe
buluşmaya kadar. Koyulugun insan killere giriyorlar. Bana kimse bir şey
larının yüzleri, karartıları içinde demiyor, kızmıyor, sadece gülümsü
dertleşen kelimelerle aynı anda ay yorlar. Çünkü ben çocuğum, sadece
Ş u b a t 1 9 98 1 YA Ş A S l N E D E B IYAT 67 1
"Delisin sen, yagmuru görmüyor ruyor. Derin sızılı çizgiler var yü hiçbir şey olasılıkları zorlamaktan
musun?" zünde. farklı bir anlam taşımayacak Karşı
"Beni anlamıyorsun" lıklı oturduğumuz masada bu dü
"Romantizmin ruhunu -kaybetmiş şünceler altında kemiriliyorum.
sin. Yagmurda el ele yürümek, onu "Evet birilerinin bir şeyleri anlama Uzaklaşmıyor, yapışkan imgeler.
beraberce bedenlerimizde hisset dığı kesin" Binlerce kez bıkmadan dinlediğimiz
mek istiyorum. " Bu kelimeler yüre yaşam serüvenlerimizi meze yaptık
gimin üzerinde bir dolu tabanca, Suçlu, yıpratıcı bir sessizlik. Saat sofralarımıza. Yıllanmış gözyaşların,
patlamaya hazır. İşte o andan sonra lerce sürüyor. Geçmemekte ısrarlı eskimiş gülüşlerin üstüne yuvarlan
sevgiyle mantık kıyasıya bir savaşım zaman, bu sıkıntılı anı uzatmaktan dı kadehler. Elleri elimde, başı
içine giriyorlar. tık bakışta şanslar zevk alıyor besbelli. Bütün bunlar omuzumda diniediğim şeyleri şimdi
eşit, kimin kazanacagı hakkında fi iyiye yarulacak şeyler değil. Yoksa bir dostluk ayrıntısıyla paylaşıyo
kir bile yürütemiyorum. Merak dolu her şeyden daha temiz başladıgını rum. Dayanmamak elimde olmadıgı
bekleyiş, sonunda ikisinden daha zannettigimiz sevginin çatırdama için dayanıyorum.
güzel olanının haşin bilekli gücü di sesleri mi kulagıma gelen? Bu yıkıcı
gerini dışlıyor. Yaz yagmurlarının al konuşmaların sıradan olaylardan ''Bu halde eve gidernem Beni ar
tında romantikleşiyoruz. kaynaklanması mümkün degil. kadaşlara bırakır mısın?"
Uzun süredir olanların ya da olma
Şimdi bu yaşananlardan elimde yanların birikimi . . . Ben farkına var
ne kaldı? Beynimde şiddetli bir bo madan bu kadar büyürneyi koca Metankoli yaşanıyor her demiyle
ran yaşıyorum. Esmeye hazırlanan manlaşmayı nasıl başardınız? Oysa birlikte. İçimden konuşmak gelmi
düşlerimi onun beni Jimanına çe ki her seferinden sizi ceplerime dol yor. Yol çizgileri bitişmiş, altımdan
'
ken meltemi kesmiyor. Hücreleri durmuştum. Elbet sırası geldiginde hızla kayıyorlar. Yolun kenarına
min en ince noktalarında alevlenen onları teker teker çıkarıp çözmeyi konmuş aydınlatıcıların altından her
"boşuna ugraşıyorsun" diye sesle düşünüyordum. Unutmuşum. Şu geçişte içerisi aydınlanıyor. Karan
nen tüm dostça uyanlara ragmen anda siniderim gergin yay gibi, bo lıklar içinde suni bir parlama yaşa
hep başka yollarla ulaşınaya çaba şalmanın yolunu bulmam gerek. A nıyor. İnsan kalabalığın sıyrılıp şeh
ladıgım düşlerim oldu . Sadece be ma hayır onun yanında ağlamak is rin dışındaki eve ulaşıyoruz.
nim olan, şiddetli bir arzu ile sa temiyorum. Yumruklayabileceğim
hiplendigim şeyler. Ugrunda pek uygun bir yer de yok, belki de ava Evdeyiz. Sıradan konuşmaların dı
çok şeyi yitirdigim ideal kırıntıla zım çıktığı kadar bağırmalıyım. Hiç şında birbirine yabancı iki insan.
rım. Somut gerçekliklerde birlikte birini yapamıyorum, ağzıma zorluk Birbirimize bu kadar yakınken, bu
yaşadıgım insanları bulaştırmadı la götürdüğüm sigararnı yakmakta kadar uzaktaşınayı nasıl başardık
gım, onlardan köşe bucak sakladı zorlanıyorum. acaba? Bir zamanlar aynı beden i
ğım zihinsel kurgulamalarım. Bir çinde atan· iki yürek anlamsızca bir
gün yüce ideallerimden başımı kal Bulutlardan tek bir iz bile kalmadı birlerini suçlayarak ayrılmak üzere
dırıp yaşama döndüğümde "Artık gökyüzünde Bıraktılar gecenin kol ler nerdeyse. Bitmek üzere olan bir
bulamazsın" dediler. Kirpiklerinin Iarına yumuşaklıklarını. Yağmur tüm selin son darbeleri yaşanıyor.
bitim noktalarında damlalar tomur yükünü boşaltmış olmanın rahatlı
cuklandı, gittikçe kabardı. Vakit ğıyla köşesine çekildi. İçten içe kıs Yattığı yerde huzursuz. Durmaksı
geçti, her zaman geç olmuştu. Ne kandım bu halini. Yeteri kadar hü zın sağa sola dönüşleri, düzensiz
dünyayı, ne de sevgileri kazanamı zün yaratmıştı sevdaların üstünde. soluk alışları onu ele veriyor. Her
yordum, olmuyordu . Şimdi şehir sonsuz huzur içinde ge dönüşünde acemi bir çocuk gibi
ceyi yaşıyor. Mahalledeki evlerin a bana bakıyor, sonra aniden kaçırı
"Biz kimiz? Hayattan ne bekliyo çık pencerelerinden içeri sızan yar gözlerini, yorganın altına saklı
ruz? Birbirimiz için taşıdıgımız an nemli toprak kokusu birlikteliklerin yar. Aslında sakladıgı duyguları,
lam ne?" Yüzeye çıkmayan, çok tatlı havasıyla karışıyor. Dışarı yayı çünkü onun gözleri her zaman kal
derinlerde bir yerde yakarak dola lan ışık hüzmeleri mutlulukla özdeş binin aynası oldu . Genellikle o ça
şan öfkenin varlığı içimde kol gezi aydınlatıyor geceyi. Ay bile lekesiz. kır gözler yakayı kaptırmasına ze
yor. Ellerim, başım, yüzüm bir alev Şu saatte ise benim gözyaşiarım ha min hazırladı. .
kütlesi. İçimde kristal buz sarkıtları. len kesilmedi. Renksiz, soluk, acıya
Sonunda onlar da dayanarnayıp bezenmiş yanaklarımdan süzülüyor Evin tüm soğukluğuna karşın üze
yok oluyorlar. lar. Pencerenin kenarına dayalı ak riıncieki kazağı çıkarıp atıyorum. tık
lar düşmüş başım, en küçük ümit önce garip ürperme sarmalıyar be
"Seninle bu konuda konuşmamız ten yoksun dışarıya dönük. Bakıyor denimi. Soğuktan mı yoksa sevgi
mümkün değil. Son zamanlarda ya ama görmüyor. min çekilmesinden mi bilmiyorum.
şadığım değişimin farkında değil Kendimi kandırabilmek için zihnim
sin. Bencilleştin sadece kendini dü Akışa bırakmak, o güce teslim ol de tasadamış olduğum bir oyunu
şünmeye başladın". Belirgin bir ka mak gerekiyor belki de. İki dosta oynuyorum. Çok iyi biliyorum ki şu
yıtsızlık içinde ,karşımda dikilip du- dönüşrnekten başka yapılabilecek anki sıkıntıının kaynagı, beni sıkan
Hüseyin Köse kar yağıyor, kar yağınca ben yüzümün baltasıyım çin
yüzümün yunmuş, zorla kondurulmuş bir çiçeğiyim
ve çin, insan eğer geceleri on yedisindeyse
1 970'te Gaziantep'te doğdu. ve bakımsız, _ yalnız ve uykuluysa,
lik, orta ve lise eğitimini
Gaziantep'te .tamamladı. Halen
Ege Universilesi Iletişim şarkılar; lambalar çadırlar ve ayak izlerinden bulunur
Fakültesi Gazetecilik
Bölümü'nde eğitimini kötü çıraklar birikir gözlerine, i rise doğru
sürdürmekle. Sonbahar,
Edebiyat/Eleştiri, Edebiyat ve yitmemek, sevinmemek, hep umursandığında kalmak için
Eleştiri, Varlık v.b. dergilerde
yazıları yayım/andı. Yayma
hazır bir şiir ve roman
dosyasının yanı sıra Gerard de
Nerva/'den yaptığı bir de çeviri kar yağıyor kar yağınca sen kimsin böyle yakın ben kim
şiir dosyası bulunuyor.
Bul ut-Garden
ŞII R
• • _ı:_...
.·'(
•
Kuvantumum
Hayal
- Arkadan koşuyorlar;
inşallah yetişecekler. . .
Dişler, Düşler
ı
Dişler?
Parlak.
işler?
Kesat.
Gözler?
Yari gözler.
Ya sözler?
Özlü sözler?
Muhabbeti
Özler.
ll
Düşler?
Renksiz.
Düşünceler?
Zevksiz.
Oturmuş
Neyi düşler?
S i i rler
.
Dirilişi er,
Ölüşler.
Ya o gülüşler?
Amaaan,
Boş ver. . .
Ş u bat 1 9 98 / YA Ş A S l N E D E B iYAT 71 1
...���?
:::.�·
·)t
.
ŞiiR
�
. ."
\
Kaz az
Senin yüzün
Benim ellerimin devamıydı
Bütün çizgilerini bilirdim
(Seni bilmediğim insanlar nasıl sevdiler?)
Kopardılar ellerimden
Böldüler denizimi
O günlerden bir kuraklık ellerimde.
Bana sözlerin
l<ald•
iNCELEME·;:�i� _:
_w;�;: .
1 997'nin, Hasan-Ali YÜCEL yılı Boş yere denilmedi ona Türkün Atası
olmasını kararlaştırmıştı UNESCO. Onunla aydınlandı,Türkün, tarihi, dili"
Tüm üye uluslar, yüzüncü doğum
yıldönümünde Hasan-Ali'yi konu Eğitim, ekin, tarih, dil anlayışı; eği
şup, değerlendirdi toplantılar, yayın tim kesiminde Atatürkçülüğün sürü
larla. Toplumumuzun yetiştirdiği mü olacaktı. Yeni bir aydınlanma
"büyük oğul"un hizmetleri, ürünleri dönemi yaşayacaktı Türkiye. Yarım
saygıyla değerlendirildi, yamalak Tanzimat aydınlığıyla çağ
Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim daş bir toplum yaratılamazdı. Bir
Vakfı, Köy Enstitüleri ve köy eğiti yandan başlatılan tercüme seferber
miyle ilgili yazılarını, konuşmalarını liğiyle Batı'yı Batı yapan düşün ve
kitaplaştırdı eğitimcimizin. Birleşmiş sanat kaynaklarına, kurulacak, tüm
Milletler Türk Derneği, oylumlu bir halkı eğitim hakkına kavuşturucu
Hasan-Ali YÜCEL'e Armağan kita Köy Enstitüleri'yle de, halk kaynak
bı yayımlandı. Edebiyatçılar Derneği larına açılınacaktı. Bilimin yol gös
de HASAN-ALİ YÜCEL Günleri tericiliğine göre, çağdaşlaşmanın
26-27 Aralık ürününde, sempoz başka bir yohı yoktu .
yum bildirilerini topladı. Ayrıca Yazın alanında: Goethe, Bir
Mehmet 1939'da toplanan BİRİNCİ TÜRK Dehanın Romanı ( 1 932), Türk
Başaran NEŞRİYAT KONGRESİ'nin tıpkı ba Edebiyatma Toplu Bir Bakış
sımını yaptı, yeniden gün ışığına çı (1932), Dönen Ses, şiir ( 1 933),
kardı bir güzel kaynak yaptı. Pazartesi Konuşmaları ( 1937),
Daha göremediklerimiz de var, İçten - Dışa (1938) gibi, önemli ya
ama yeter sayılabilir mi? pıtlar vermişti. Sonraki yıllarda bun
Çok yönlü bir kişi, bir anıt adam lara yenileri eklenecekti.
Hasan-Ali; ozan, yazar, eğitimci, Dönen Ses'teki "Yeni Hayat" şiiri
Cumhuriyet dönemi eğitim ve ekin geçmişle hesaplaşan, sağlıklı bir
kurumlarını kuran devlet adamı. . . dünya görüşüyle, yeniye açılışı dile
Dilimizi, düşüncemizi, yazınımızı et getirmişti:
kinlikleriyle varsıllaştırmış, aydınlık, Yaşayıp yaşatmak işimiz bizim
hümanist kuşaklar yetiştirmeye ada Haram lokma kesmez dişimiz bizim
mış kendini. Cumhuriyetin kuruluş Her yerde bulunınaz eşimiz bizim
yıllarında öğretmenliğe başlamış, Biz yeni hayatın erenleriyiz
ders kitapları yazmış, devrimiere Cumhuriyetin amacı da "yaşayıp
harç taşımış, Kuvayı Milliye aydını. yaşatmak", yeni bir yaşama biçimi
Kurtuluş Savaşını eğitim kesiminde, ni gerçekleştirmek değil miydi?
Atatürk'ün çizdiği doğrultuda sür abece değiştirileli henüz on, Dil
düren, ülkede rönesans havası esti Devrimi yapılalı altı yıl olmuştu .
ren, büyük aydınlanmacı. . . Her şey başlangıcındaydı daha. Dili
1897'de İstanbul'da doğmuş. Bal işleyerek; bilim, sanat, eğitim dili
kan bozgununu, Birinci Dünya Sa katına yükseltmek; izlenceleri, ders
vaşı yıkımını yaşamış, toplumun kitaplarını yeniden hazırlamak, ku
kurtuluş özlemleriyle yağurulmuş rumları yeniden yapılandırmak. . .
kişiliği. Yüksek Öğretmen Okulu Bunların tümü, iyi bir aydınlar
öğrencisiyken, gazeteci olarak izle imecesiyle gerçekleşebilirdi. 19.39'da
miş Anadolu'daki savaşı. topladığı Neşriyat Kongresi. Ayrı
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, ca Birinci Eğitim Şiirası ile aydın
devriınierin coşkusu içinde İz lar imecesini, tercüme seferberliğini,
ınir'de, İstanbul liselerinde yazın ve ilköğretim, teknik öğretim seferber
felsefe öğretmenliği, Bakanlık Mü ligini başlattı. Başta Köy Enstitüle
fettişliği, Gazi Eğitim Enstitüsü yö ri'nin kurucusu büyük eğitimci ts
neticiliği, Ortaöğretim Genel Mü mail Hakkı Tonguç, teknik öğreti
dürlüğü . . . 1 935'te İzmir Milletvekili. min başarılı yöneticisi Rüştü Uzel,
-
Ş u bat 1 9 9 8 / YA Ş A S l N E D E B IYAT 75 1
-
'1
- ...�'i'•
'
. ·:�
INCELEME · ·"�<�'" .
Kemikleşmiş duyarsızlık tikten sonra "0, günümüzün Ferhad'ı
ve ilgisizlik dır. Dağları deldi geldi, bugün Türki
Ulusal değerierimize karşı saygısızlığı ye'de . . . " dedi. Bu denli önemli bir olaya
ınız, onları savıırup tüketınekteki ustalı yazılı ve görsel basının ilgi gösterıneyi
ğıınız dillere destan olmuştur. 1940 yıl şini kınadı. Ardından konuşma yapmak
larının sonlarına doğru Türkiye'de, kah için sahneye çıkarılan P.N.Boratav,
rolası çirkin politikacıların salt ideolojik duygularını gizleyemeden çok kısa ko
ve kişisel çıkarlarını korumak üzere nuştu: "Sadece memleketim için çalış
döndürdükleri dolaplar, uydurdukları tım. Şimdi yaşlandım, eskisi gibi çalışa
yalanlar yüzünden birçok insanıınız, bu mıyorum. Benden sonraki araştırmacı
arada bilim adaınıınız görevinden uzak lar, çalışmalarınıdan yararlanırlar, ayrıca
laştırıldı, yurdundan edildi. Kimlerdi benim eksiklerimi de tamamlarlar."
bunlar? Pertev Naili Boratav, Niyazi Mehmet Başaran, köy enstitüleriyle il
Herkes, Behice Boran, Muzaffer Şerif gili bilgiler verdikten sonra, köy enstitü
vd. Çok ilginçtir: Solculukla suçlanan lerinde imece yönteminin kullanıldığını
bu bilim adamlarıınızdan hiçbiri sosya söyledi; buraların folklor yönünden
list ülkelere gitmemişler, Avrupa (Fran zenginliğine dikkati çekti, bunun da çe
şitli yörelerden gelen öğrencilerin bera
Yusuf sa), Amerika ülkelerine (ABD, Kanada)
berinde getirdiği kültürel değerlerden
gitmişler. Hep içlerinde yurt özlemi, ça
Çotuksöken lışmalarını oralarda sürdürmüşler; hem kaynaklandığını belirtti. Türkiye'deki
Türkiye'nin bilim ve kültürüne hem de falklor çalışmalarını ve bunlar içinde
Türkiye'nin bilim ve kültür elçileri ola Boratav'ın yerini belirlemeye çalıştığı
rak yurtdışında tanıtılmasına katkıda bu konuşmasında Gündağ Kayaoğlu,
lunmuşlardır. Biz ise bu insanlara iş ver 1983'ten beri Türkiye'ye gelen Boratav'a
mediğimiz gibi, onların adını anmamak, karşı takınılan ilgisizliğe değindi; "Onun
onlara karşı bir saygı göstermeınek için için ne bir bilimsel toplantı yaptık ne
sanki sözleşmişiz. Devlet, ne yazık ki de bir armağan kitap çıkardık. Bu ayıp
gündelik siyasetin buyruğuf).a göre sü bize yeter" dedi. İlhan Selçuk, Türk
rekli tutum değiştirdiğinden, bir türlü aydınlanmasının öğretmenlerinden biri
geleneksel bir yapıya kavuşamamış, de olarak nitelendirdiği Boratav için "0,
ğerlerini derlemede, onlara saygı göster yurtdışında olup kendi ülkesinin halkbi
ınede üzerine düşen görevi hep ama limcisi, bilim adaını oldu, dünyada bu
hep çirkin politikacılar ve onların bü nun bir başka örneği yoktur" dedi.
rokrasideki yardakçıları yüzünden yapa onun dışlanmışlığıhın son örneğinin de
ınamıştır. Neyse ki devletin yapınası ge Nasrettin Hoca kitabının basıldığı halde
reken bu işi, iki sivil toplum kuruluşu piyasaya verilmeyişi olduğunu söyledi.
üstlenerek geç de olsa yerine getirdiler: M.Sabri Koz, Boratav'ı Köroğlu Desta
Truva Folklor Araştırmacılan Derne nı, Falklor ve Edebiyat, Halk Hikayeleri
ği ile Türkiye Yazarlar Sendikası ve Hikayeciliği gibi kitaplarını genel
(TYS) 1997'nin son günlerinden birinde, çizgileriyle tanıttıktan sonra onun Türki
22 Aralık Pazartesi günü Atatürk Kültür ye'nin uluslararası alandaki tanıtımında
Merkezi'nde "Pertev Naili Boratav'a Say dışişlerinden daha önemli iş gördüğü
gı" adlı bir sempozyum düzenlemiş, o nün altını çizdi. Boratav arşivinin Türki
günün akşamı da aynı yerde bir kokteyl ye'ye getirilmesi gerektiğini sözlerine
verilmiş, ardından da Truva Falklor ekledi.
Kültür Bakanı istemihan Talay, Boratav bir süre önce kamuya açık
Pe1'1ev Naili Boratav'a Araştırmaları Derneği'nce "1997 Truva
Kültür - Sanat Ödülleri" sahiplerine da bir mektup gönderip yıllarca kendisinin,
ödülünü verirken...
ğıtılmıştır. eşinin ve öğrencilerinin derlediklerin
den oluşan arşivincieki belgelerin (foto
Boratav'a saygı sempozyumu kopiyle çoğaltılıp) Türkiye'ye getirilme
Sempozyumun ilk oturumu 10:30 - sini istemiş, bunun için arşivcilerin kat
13:00 arasında Gülsen Tuncer'in yöne kısını beklediğini, buna üniversitelerden
timinde gerçekleştirilmiştir. TYS Genel birinin sahip çıkınasının iyi olacağını
Başkanı Ataol Behramoğlu, açış ko belirtmişti. Orhan Siller konuşmasında
Pertev Naili nuşmasında Boratav'ın 1940'lı yılların Boratav arşivinin içeriğiyle ilgili bilgiler
sonlarına doğru Türkiye'de patlak veren verdikten sonra bu belgelerin nerelerde
Boratav'a faşizmden etkilenip yurtdışına gitmek olduğunu, nasıl değerlendirileceğini an
zorunda kaldığını; buna karşın ülkesi lattı. Boratav arşivi konusunda halkbi
sayg • nin kültürüne en güç koşullarda bile limcilerin farklı düşünceleri var:
katkıda bulunmayı sürdürdüğünü belirt- Dr.Muhsine Helimoğlu Yavuz, Bora-
yola çıkarak onun folklor ve edebiyata PLASTİK SANATLAR: Nuri İyem nnda memleketini hep düşünmüştür. . . "
Ş u b at 1 9 9 8 1 YA Ş A S l N E D E B iYAT 77 1
. ·�
•
. -:�·\.�
::
:;:;:.;
� ı
.•.
KITAP .._; k
..•
V05AT O. SEt�
(Mustafa Kemal Palaoğlu 1 Müdataa-i (Vüs'at O . Bener 1 Mızıkalı giler Ansiklopedisi, Bilgi
Hukuk Saati, Bilgi Yayınevi, 328 s) Yürüyüş, İletişim Yayınları, Yayınevi, Ankara 1997, 104 s)
1997, 1 28 s)
180 Y A Ş A S l N E D E B IYAT 1 Ş u b a t 1 9 98
Hetnrıch Böll
VE O
HlCBlR SEY
DE:MEDl
Ş u b a t 1 998 1 Y A Ş A S l N E D E B i YAT 81 1
Yaşar Kemal Bertolt
� - - Bertolt
Fır.H Su\ u K.ın Akıvor Bak... .tn.ı
Brecht B recht
• r , 1 ,1J ,, · r l.kıtuı• O_wnl;ın Huıun O.u.ınlıırı
Cltt 1
CIIt 10
Bertolt
Brecht Bertolt
Brecht
Bütün BUtun o�unl!ll'ı
Oyunları Cilı U
araştır, sor!
�,�,�,ı���!,�,Mıt�;�v"....":ı-�, .�,�:? ·
her söylenene,
kendin gör!
,.�p·vr ,, tc'Prıın in öğrenmedin mi,
un demektir!