You are on page 1of 8

EDATLAR

Desem ki sen benim için


Hava kadar lazım
Ekmek kadar mübarek
Su gibi aziz bir şeysin
Cahit Sıtkı Tarancı

Bu metinde renkli yazılmış sözcüklerin belirli bir anlamı yoktur ama anlamlı kelimeler arasında
ilişki kurarak görev yaparlar. “benim için” ifadesindeki “için”, “bana göre, benim nazarımda”
anlamı taşıyor. “kadar” kelimelerinin ilki “hava” ile “lazım”; ikincisi “ekmek” ile “mübarek”
arasında eşitlik ilgisi kuruyor. “gibi” kelimesi ise “su” ile “aziz bir şey” arasında benzetme
yönünden ilgi kurmakta… Bu kelimelerin hepsi de ilgili adlardan sonra gelmiş.

İşte belli bir kavram bildirmeksizin sonuna geldiği adla başka bir öge arasında ilişki kurmaya
yarayan kelimeye çekim edatı ya da kısaca edat denir. Edat genellikle bir adın sonuna gelir ve
onunla edat grubu oluşturur: akşama dek, çocuk için, dünden beri gibi…

EDATLARIN KULLANILIŞI VE İŞLEVLERİ

ANCAK
Sınırlandırma, olasılık, olsa olsa, en çok (tahmin), tek, sırf, sadece, eşitlik anlamları
verir. Bağlaç olabilir.

BAĞLAÇ Vatan işlerinde ölmek olabilir ancak korkmak asla!


BELKİ/İHTİMAL Sabah çıktılarsa akşama ancak gelirler.
EŞİTLİK Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi.
OLSA OLSA Onun gibisinden ancak kötülük beklenir.
TAHMİN Bu kömür ancak üç ay yeter.

SADECE O pozisyona penaltı diyen ancak Fenerlidir.


” Seni ancak ebediyetler eder istiab.

Orta tabakanın canını sıkmamak, yolunun üstünden çekilmek boşuna, o kendinden ayrılıp sivrileni
hoş görmez, ancak kendisi ile uyum hâlindedir, ancak kendi görüntüsüne katlanır.
(Panait Istrati, Hayduklar)

BERİ
Bu edat çıkma (-den) durumundaki adlara bağlanır. İsim, sıfat, zarf olur. Yerde ve
zamanda başlangıç bildirir.

İSİM Beride bir adam duruyor.


SIFAT Beri taraf oldukça dikenli…
YERDE BAŞLANGIÇ Ankara’dan beri susuyor.
ZAMANDA BAŞLANGIÇ Beş seneden beri hayatını sesiyle kazanıyor.
” ” Sabahtan beri kar yağıyor.
ZARF Biraz beri gel.

EDATLAR 1 / 8
DEK/DEĞİN
Bir işin, bir durumun sona erdiği zaman veya yer, kadar manasındaki bu edat, yönelme (-e)
durumunda adlara bağlanır: şimdiye dek, bugüne değin gibi… Aşırılık, zaman ve yer yönünden
bitiş ile “başlangıç - bitiş” bildirir.

AŞIRILIK İğneden ipliğe değin…

BAŞLANGIÇ-BİTİŞ O bölümde ruhbilimden metafiziğe, mantıktan ekonomiye


dek birçok ders okutulur.

YER YÖNÜNDEN BİTİŞ Düşman Sakarya kıyılarına değin geldi.


” ” ” Bir iki adım atıp yanıma dek geliyor.

ZAMAN YÖNÜNDEN BİTİŞ Seni elden çıkarmayacağız, haşre dek


Düşmedikçe birer birer üstüne

ZAMAN YÖNÜNDEN BİTİŞ Türk dilindeki Rumca alıntılar üzerinde bugüne değin
birçok yazar durmuştur.

GİBİ
Bu edat yalın durumdaki adlarla tamlayan durumundaki zamirlere bağlanır: deniz gibi, senin
gibi… Benzetme, yaklaşık, olabilirlik, tahmin, sezgi, karşılaştırma, taşlama bildirir. Cümlelerin
sonlarına gelerek yüklemlerine “denilebilir ki, öyle sanılır ki, sanki…” anlamlı kuşku ya da
olabilirlik ayırtısı katar; başka bir deyişle; “gibi”, sonuna geldiği eylemin tam değil; tam olmaya
yakın bir durumda yapıldığını ya da o eylemin yapılır göründüğünü anlatmaya yarar:

BENZETME/SIFAT Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.


BENZETME/YÜKLEM Hak ve kuvvet kılıçla kın gibidir.
BENZETME/YÜKLEM Bu göz alabildiğine düzlük, sinsi bir bataklık gibidir.
BENZETME/ZARF Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner.
HEMEN/O ANDA Doktorlar, boğazdaki şişi çıkardıkları gibi kadın
dipdiri ayağa kalkacakmış.
HEMEN/O ANDA Haberi aldığı gibi yola çıkmıştı.
KARŞILAŞTIRMA Annesi gibi yaprak saran dünyada bulamazsın.
NESNE-EYLEM ARASI BENZETME Yalnız çok aydınlık gökyüzünün bir akarsu gibi
kaydığını görüyordum.
NESNELER ARASI BENZETME O bahçelerde bal gibi tatlı şeftaliler yetişirdi.
SEZGİ/TAHMİN/İHTİMAL Galatasaray bu maçı alacak gibi.
” ” ” Sana başka türlü bakıyor gibi.
” ” ” Paramız yetmeyecek gibi.
TAŞLAMA/KİNAYE Güzel bir şeymiş gibi böbürleniyor.
YAKIŞIR BİÇİMDE Ben ona insan gibi davrandım.
” ” Birbirinizle adam gibi konuşun.
YAKLAŞIK ZAMAN Final maçı akşam sekiz gibi başlar.
YAKLAŞMA Bir an onu sever gibi oldum.
” Yaz bitti gibi…

EDATLAR 2 / 8
DENLİ
Kadar anlamında üstünlük derecesi belirten bir edattır. Bu edat, daha çok zamirlerle kullanılır: bu
denli, o denli, ne denli gibi… Sonuna geldiği kelimeye abartma, aşırılık anlamları katar.
Bunun için, denli edatıyla öbekleşen kelimeler aşırılık zarfı olarak kullanılır:

 İnsan sevgisi ne kadar yoğunsa gözü karardığında cesareti de o denli delice idi.
 Ne denli yorgun olursam olayım on birden önce yatmam.
 O denli hevesliyseniz gerekenleri yapın.

DOĞRU
Bu edat, yönelme (-e) durumundaki adlara gelir: eve doğru, öğleye doğru gibi… Yön,
zamanda yakınlık bildirir. İsim, sıfat ve durum zarfı da olabilir. Doğru dürüst ikilemesi yine zarf
veya sıfat olabilir.

İSİM Bana doğruyu söyle.


” Tahtaya bir doğru çizdi.
SIFAT Bu zamanda doğru insanı bulmak zordur.
” Doğru söze ne denir?
YÖN Caddeye doğru çıkarken kendime doğru gitmeye başlıyorum.
” Diğer üç çocuk beyaz, metruk binaya doğru ilerlediler.
ZAMANDA YAKINLIK Akşama doğru vapur iskelesine gittim.
BELİRTEÇ Bu işi doğru dürüst yapacak biri var mı?
” Eğri oturup doğru konuşalım.
” Lütfen doğru oturun.

DOLAYI/ÖTÜRÜ
Görevdeş olan bu iki edat çıkma (-den) durumunda adlara bağlanır: bundan dolayı, şundan
ötürü gibi… Kelimeler arasında sebep ilgisi kurar:

 Bundan dolayı zekâ veya insan kendisini daima maddenin dışında ve üstünde tutmalıdır.
 Ona böylesi kararlarından dolayı soru sorulmazdı.

DİYE
Bu edat, daha çok, yargılı anlatımların sonuna gelir. Bununla birlikte ad soylu kelimelerle de
kullanılır: ne diye, su diye gibi…

“Olarak” YERİNE Dr. Adnan, yerinden kalkıp onu Miralay İsmet diye takdim etti.

AMAÇ Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi


Seçmiş İstanbul’un ufkunda bu kutsi tepeyi

” Kapımı birkaç gün için açık tut / Eşyam bakakalsın diye arkamdan.

SEBEP Kendini bir tatlı rüyaya kaptırmış adamı ne diye uyandırmalı?


” Trafik yoğun diye işe vaktinde yetişemedim.

” Güneş yakmasın diye onun güzel başını


Gördüm siper olurken iki arkadaşını
Faruk Nafiz Çamlıbel

EDATLAR 3 / 8
GÖRE
“Bir şeye uygun olarak, bir şey uyarınca, gereğince, bakılırsa, hesaba katılırsa, göz
önünde tutulunca, bakarak, nazaran” manalarına gelir. Yönelme hâl ekiyle kullanılır.

BAKILIRSA Duyduğuma göre maaşlara zam yapılacakmış.


” Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuş.
” Bilginlerin dediğine göre on milyona yakın Türk yurt
değiştirdi. (Nezihe Araz)
BENCE Bana göre bu iş burada biter.
GÖRÜŞ Anneme göre bu yıl sınavı kesin kazanırmışım.
” Başbakana göre enflasyon düşük.
KARŞILAŞTIRMA Tiyatro, sinemaya göre daha somut bir sanattır.
” Yaşıtlarına göre çok hızlı koşuyorsun.
” Biruni, çağına göre çok önemli buluşlar ortaya koydu.
KENDİNCE İmam Hacı İlhami Efendi torununa bu iki yeri kendisine
göre bütün özellikleriyle tanıttı.
ORAN/ÖLÇÜ Ayağını yorganına göre uzat.
UYGUNLUK Allah dağına göre kış verir.
” Kendime göre bir de aday buldum. (Adalet Ağaoğlu)
” Sınavlar yönetmeliğe göre yapıldı.

Not: Arapça kökenli “nazaran” kelimesi de benzer ilişkiler kurar:


Buna nazaran → buna göre
İfadesine nazaran → anlattığına göre
Buna kıyasla → Buna nazaran şimdi vereceğim malumatı anlamak daha kolay
olacaktır. (Atatürk)

İLE
Bu edat adları yalın olarak, zamirleri ise tamlayan durumunda ister: bıçak ile, senin ile…
Birliktelik, araç/vasıta, durum, sebep, zaman bildirir. Bağlaç olur.

ARAÇ/ALET/VASITA Bizi boş vaatlerle kandırdılar.


” ” ” Hediyemi kardeşimle gönder.
” ” ” Köye dolmuşla gidebilirsin.
BAĞLAÇ Gelmeleriyle gitmeleri bir oldu.
” Sinema ile televizyonun işlevi bir bakıma aynıdır.
DURUM/NİTELİK Korku ile etrafına baktı, hiç kimse yoktu.
” ” Öfkeyle kalkan zararla oturur.
İŞTEŞLİK/BİRLİKTELİK Çocuk babasıyla yürüyordu.
” ” Durmuş Ali’yle kucaklaşıp öpüştük.
” ” Hasan, yaşlı annesiyle oturuyordu.
SEBEP Arabanın gürültüsüyle irkildi.
SEBEP Kaza korkusuyla araba kullanamıyor.
ZAMAN Bu haberin gelmesiyle bütün işler bozuldu.
ZAMAN Yağmurun bitmesiyle güneş açtı.
YÜKLEM Bilinmeyene adım atmak cesaret iledir.

EDATLAR 4 / 8
İÇİN
Bu edat adların yalın, zamirlerinse tamlayan durumuyla öbekleşir: galibiyet için, bizim için
gibi… Aitlik/özgülük, uğruna, ant içme, karşılık olarak, bundan dolayı, oranla, süre
anlamları taşır. Amaç, neden, görelik, karşılık bildirir. “Hakkında, nedeniyle, yüzünden,
maksadıyla” anlamlarını ifade eder. İsim olarak kullanıldığında üzerine ek alabilir.

AİTLİK/ÖZGÜLEME Bahçeye oğlum için salıncak kurdum.


” Bu ayakkabıyı gezi için aldım.
” ” Sizin için üç kişilik yer ayrıldı.
AMAÇ Daha rahat yaşamak için çalışıyorum.
” İşe girmek için ehliyet almış.
ANT/YEMİN Tanrı hakkı için konuşun.
BUNDAN DOLAYI Ona, bunun için kızdım.
“DİYE” YERİNE rakıyı bol sulu içen / dokunmasın için değil / çabuk bitmesin diye
devletimin tekel rakısı (Yılmaz Erdoğan, Sahiler Düş Düşler Sahi)
GÖRE Bu çalışmalar onun için boş bir uğraştı.
” Sabri, sen benim için dünyanın en iyi sağ kanadısın!
HAKKINDA Eleştirmenler, filminiz için olumlu konuşuyor.
” Veliler bizim okul için ne söylüyorlar?
İSİM/YÜKLEM Tüm bu hazırlıklar bizim içindi.
KARŞILIK Bu elbise için çok para harcadım.
” Bu kadar yorgunluk için bu para az.
KOŞUL Sınavı kazanmak için çok çalışmak gerekir.
ORANLA O şapka senin için biraz büyük değil mi?
SEBEP Hasta olduğum için dersi dinleyemedim.
” Telefon etmediğim için bana darıldı.
” Yağmur yağdığı için pikniğe gidemedik.
SİTEM Ne için söyledin sanki?
SÜRE Birkaç gün için İstanbul’a gideceğim.
” Kitabı bir hafta için aldım.
UĞRUNA Bu eylemi tüm insanlık için yapıyoruz.
” Şike yaptımsa Fenerbahçe için yaptım.

SANKİ
Benzetme edatıdır. Bu edatı bulunduran cümlelerde “sanmak, zannetmek” anlamları vardır. Ayrıca
“benzetme, uyarı, sözüm ona, sözde, inanmama” anlamları yanında kuşku, sitem,
reddetme anlamları da taşır. Gibi edatıyla kullanılması anlatım bozukluğu oluşturur: “Sanki her
şey yoluna girecek gibi görünüyor.”

BENZETME Gökyüzü sanki yaramaz bir çocuk.


” Sanki bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu.
PİŞMANLIK Bu işi kabul etmemekle iyi mi ettim sanki?
SİTEM/REDDETME Sanki benim mor sümbüllü bağım var!
” ” Sanki bütün kabahat benim.
ZANNETMEK Biri kapıyı çalıyor sanki.
” Kısa öyküde daha başarılı sanki.

EDATLAR 5 / 8
KADAR
Karşılaştırma, ölçü, nitelikte benzerlik, eşitlik, taşlama, sınırlandırma, süre, yaklaşık
değer, mesafe bildirir. İsim, sıfat, zarf olur.

EŞİTLİK Biz de onlar kadar başarılıyız.


” Bu kitabı okuyunca Muğla’yı görmüş kadar oldum.
EŞİTLİK/BENZETME Kleopatra Plajı, cennet kadar güzel...
” ” Gece kadar siyah, cehennem kadar sıcak bir kahve…
” ” İstanbul'un balıkları kadar balıkçıları da hoştur. (Sait Faik)
İSİM Biz bu kadarına da alışığız.
KARŞILAŞTIRMA Sen de onun kadar çalışsaydın sınavı kazanırdın.
KÜÇÜMSEME/SIFAT Bacak kadar çocuk, boyundan büyük işlere kalkışıyor.
” ” Avuç içi kadar bir evde yaşıyorlar.
MESAFEDE SINIRLAMA Arkadaşımla sinemaya kadar yaya gittik.
” ” Çarşıya kadar gidip geleceğim.
MİKTAR Dünya kadar malın olsa ne fayda...
” Bu kadarına dayanamam.
MÜBALAĞA Dünya kadar işim var.
” Evin deniz kadar havuzu var.
ÖLÇÜSÜNDE/DERECESİNDE Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar da genç işidir.
SINIRLANDIRMA Gücümün yettiği kadar çalışacağım.
SÜRE Sen öğreninceye kadar anlatacağım.
” Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar.
TAMLANAN (isim) Vefasızlığın bu kadarını da görmemiştim.
TAMLAYAN (isim) Kadar edatı sınırlandırma bildirebilir.
YAKLAŞIK DEĞER Kantara’nın önünde yüz kadar düşman çadırı kurulmuştu.
” ” Bin kadar asker cepheye gidiyordu.
ZAMANDA SINIRLAMA Bu ev akşama kadar temizlenecek.

KARŞI
Bu edat yönelme (-e) durumundaki adlara bağlanır: denize karşı, elâleme karşı, sabaha
karşı gibi… İşlevce “doğru”ya yakındır. Yön ve zaman ilgisi kurar. -e karşı biçiminde
kullanılırsa edat olur. Yalın halde kullanılırsa ya da bir ek alırsa isimleşir. Karşılık olarak,
yönelik anlamı katar. İsmi belirtirse sıfat olur. Birleşik fiil olur.

BİRLEŞİK FİİL Her söylenene karşı çıkıyor.


CEVAP/KARŞILIK Bu sözüne karşı ben ne diyebilirim ki şimdi.
DURUM ZARFI Vapurda karşı karşıya oturduk.
-e YÖNELİK Resme karşı ilgin ne zaman başladı?
İSİM Yarın vapurla Karşı’ya geçelim.
KARŞILIK İki araba armut, bunca zahmete karşı ne kâr bırakır?
ÖNÜNDE/KARŞISINDA Ben kendimi ele güne karşı kepaze edemem.

RAKİP OLARAK Çanakkale içinde Aynalı Çarşı


Anne ben gidiyorum düşmana karşı

SIFAT Önce karşı mahallenin takımı sahaya çıktı.


YÖN Denize karşı bir ev yaptırmış.
ZAMANDA YAKINLIK Bir gemi yanaştı Samsun’a sabaha karşı.

EDATLAR 6 / 8
ÜZRE/ÜZERE
Bu edat genel olarak -mek’li isim-fiil’le kullanılır. Amaç, şart, biçimde, yaklaşık zaman anlamları
verir.

ZAMANDA YAKLAŞMA Gün bitmek üzeredir.


YÜKLEM Tam da yola çıkmak üzereydik.
ŞART Akşama dönmek üzere gidebilir.
GİBİLİK Önceden de bahsedildiği üzere kitapları getirdim.
” Konuştuğumuz üzere yarın buluşacağım.
BİÇİM/TARZ Sınavlar, Yönetmelik’te belirtildiği üzere, iki aşamalı olacak.
” ” Bina planlandığı üzere yapılacak.
AMAÇ Konuşma yapmak üzre ayağa kalktı.
” Annesini karşılamak üzre hava alanına gitti.

ÜSTÜ/ÜZERİ
Doğru edatıyla görevdeştir. Yalnız, bunlar, yalın adlara bağlanır:

 Akşamüstü : akşama doğru


 Öğleüzeri : öğleye doğru

ÜSTÜNE/ÜZERİNE
Bu edatlar da yalın adlara gelir.

a) Karşı edatıyla görevdeş olur:


Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden (Fazıl Hüsnü Dağlarca)

b) İlgi, ilişkinlik anlattığı zaman dair, hakkında edatlarıyla görevdeş olur:


Bundan cesaret alarak Refik Halit’e, orada bulunanlar üzerine sualler sormaya başladım.
Edebiyat Üzerine Makaleler (Kitap adı)

c) Kelimeler arasında sebep ilgisi kurduğu zaman dolayı, için edatlarıyla görevdeş olur:
Oyunun kaldırılması üzerine yazı yazmaktan vazgeçti.

-MI /-Mİ /-MU /-MÜ


Bağlı bulunduğu sözcükten ayrı yazılır. Bağlı bulunduğu kelimenin son ünlüsüne uyarak mı, mi,
mu, mü şekillerinden birini alır. Soru ekleri çekim eklerinden sonra gelir fakat soru ekine birtakım
ekler getirilebilir. Bu ekler soru ekiyle bitişik yazılır: “Alacak mısınız?” Sorudan başka görevlerde
kullanıldığı zaman da ayrı yazılır: “Güzel mi güzel!” Birleşik fiillerde mi soru eki, iki kelimenin
arasına gelebilir, bitişik yazılması gereken fiil bu nedenle ayrı yazılır: Vaz mı geçtin?
Cümlelere farklı anlam ilgilerini kazandırır:

Cevap beklenmeyen, cevabını içinde taşıyan cümlelerde kullanılır.


Askerde çürüğe mi çıkarıldı sanıyorsun? (Tabii ki hayır!)
Bunun için mi çağırdınız beni?

Cevabı “evet” olan cümlelerde kullanılır.


Renginiz sapsarı, hasta mısınız?

Gereklilik/Şart bildirir.
Çalıştın mı her zorluğu yenersin.
İyice uyudun mu ağrın, sızın kalmaz.

EDATLAR 7 / 8
Kötüleme ya da övme amacıyla kullanılır.
Şu Cevat yok mu? Ne hindir bilsen!
Yaparım dedi mi yapar.

Pekiştirme, koşul, zaman bildirir.


Güneş batmıyor mu bir melankoli başlıyor.

Kesinlik, istek anlamı katar.


Ekmek almayı unutma e mi?
Gelmez olur muyum?

Yadırgama, şaşkınlık, olumsuzluk bildirir.


Ben mi almışım?
Senden mi kopya çekmişim?

Rica ya da emir anlamları verir.


Susar mısın artık?
Şöyle buyurmaz mısınız?

Onaylatma bildirir.
Bu soğukta sokağa çıkılır mı?

Aşırılık anlamıyla ikileme yapar.


Gözleri güzel mi güzel!

Olasılık, belirsizlik anlamında soru bildirir.


Dediğini yapar mı dersin?
Üç gün mü desem, üç hafta mı desem?

Öfke, tehdit, itiraz anlamı verir.


Göstermez miyim ben ona?
Sen misin bunu söyleyen?

Güya, sözüm ona


Bizim çocuk okula gidiyor mu gidiyor.

YALNIZ
“Sadece, tek, bir” anlamları verir. Sıfat, isim, zarf, bağlaç olur.

ZARF Bir ömür boyu yalnız yaşadı.


SIFAT Yalnız insanlar, karamsar olurlar.
SADECE Ben yalnız seni sevdim.
İSİM Bu akşam yalnızız evlatlar!
BAĞLAÇ Arkadaşım beni yalnız bıraktı yalnız kendimi hiç yalnız
hissetmedim. (zarf, bağlaç, zarf)

EDATLARIN YAZILIŞI
İlke olarak tüm edatlar ayrı yazılır. Yalnız ile’nin ekleşmesiyle oluşan “–le” bitişik yazılır:
Çakı ile  çakıyla, göz ucu ile  göz ucuyla…

EDATLAR 8 / 8

You might also like