Professional Documents
Culture Documents
Cerrahi Tamamı
Cerrahi Tamamı
00/
UFUK EGEMEN YAZAR
Enfeksiyonlar tüm bölümler için önemli bir sorun olmakla birlikte genel cerrahi için de oldukça
önemlidir. Çünkü genel cerrahinin büyük bir bölümünü, kendi florası olan gastrointestinal sistem
oluşturur. Ve buradaki enfeksiyonlar daha ağır seyredebilir ve bununla başa çıkılması zordur. Hatta
bazı dirençli bakteriler yüzünden antibiyotik, antifungal kullanımları da yetersiz kalabilir. Bu gibi
durumlarda izolasyon yapılır ve başka bir hastaya enfeksiyon bulaşması engellenir ve hastanın kendi
immün sistemiyle bunu yenmesi için uğraşılır. Eğer vücut bu savaşı kazanamazsa septik tabloya girer.
Bu gibi durumların yaşanmaması için gerekli önlemleri almalıyız.
Enfeksiyon: Patojen bir organizmanın vücuda girmesi ve vücudun ona ve toksinlerine karşı gösterdiği
dinamik yanıt
Cerrahi Alan Enfeksiyon (CAE): Girişim ile tedavi gerektiren veya cerrahi girişimin bir sonucu olarak
ortaya çıkan enfeksiyon
TARİHÇE
Aslında mikroorganizmalar daha önceki yıllarda da vardı ancak insanların bunları tanımlaması, izole
etmesi ve sınıflandırması 1800lü yılları bulmuştur ve buna karşı ajanlar geliştirmiştir. Bundan önce
enfeksiyonlu hastaların ölüm nedenleri pek bilinmiyordu.
1846 Ignaz Semmelweis: Bulunduğu klinikte doğumları doktorlar ve ebeler yaptırmaktadır.
Doktorların yaptırdığı doğumlardan sonra hastada gelişen puerperal (doğuma bağlı) sepsis oranının
ebelerin yaptırdığı doğumlara göre anlamlı derecede fazla olduğunu gözlemlemiştir. Bunu ise şöyle
açıklamıştır: Ebelerin işi sadece doğum yaptırmaktır ancak doktorlar hem hasta muayenesi hem de
otopsi çalışmaları yapıp doğum da yaptırabilir. Demek ki doktorlar hastalarına elleriyle bir şeyler
bulaştırır. Bulunduğu klinikte el yıkamayı yaygınlaştırmaya çalışmış ama bunu başaramamıştır hatta
ölüm sebebi de enfekte otopsiyle çalışırken eline batan bisturi sonucunda gelişen enfeksiyon olmuş.
Louis Pasteur 19.yy. ikinci yarısında germ teorisi olarak bir dizi çalışma yaptı. Bulaşıcı hastalıklara
spesifik mikropların neden olması ve bunların organizmaya dışarıdan gelmesi ile ilgili esasları açıkladı.
1859 Joseph Lister, Glasglow Kraliyet Kliniği’nde askeri doktor olarak çalışırken askerlerin ayak
hijyenlerinin giydikleri postal vs. nedeniyle az olması sonucunda ayaktaki yaraların ilerleyip
amputasyona hatta ölüme kadar gittiğini gözlemledi. Dışarıdan bir şeylerin buna neden olduğunu
düşünüp bunun üstüne bir şeyler dökerek tedavi etme fikrini öne sürdü. Karbolik asit ve içme suyunu
karıştırıp ayaklara sürmüştür. Bunun sonucunda askerlerin amputasyon ve ölüm oranı azalmış.
1878 Rober Koch Bacillus Anthracis’i hastalıklı olgudan izole edip sağlıklı bireyde hastalık
oluşturduktan sonra tekrar izole etmesi spesifik mikropların spesifik hastalıklara neden olduğu
önermesini güçlendirmiştir.
Enfeksiyonun kaynağının kontrolü yoluyla tedavi amacı ile uygulanan ilk intraabdominal girişim
appendektomidir.
20.yy’da antimikrobiyal ilaçlar bulunmaya başlandı. 1928 Sir Alexander Fleming penisilini buldu.
Klinik mikrobiyolojideki gelişmelerle mikroorganizmalar aerob, anaerob, flora bakterileri gibi sınıflara
ayrılmıştır.
CERRAHİ ALAN ENFEKSİYONU(CAE)
Nozokomiyal (hastane kaynaklı) enfeksiyonların %25’ini oluşturur. Ciddi morbidite ve mortalite
nedenidir. Ciddi ekonomik kayıp vardır çünkü hastanede yatış süresi uzar. Ek antibiyotik,
görüntüleme, girişim veya ameliyatlara neden olur. Hasta memnuniyetsizliğine neden olur.
Bunların %40 kadarı önlenebilir özelliktedir.
***CAE, ameliyatı izleyen 30 gün içinde, implant (silikon, suni damar, diz protezi vs.) varsa 1 yıl
içinde gelişen enfeksiyonları kapsar. ***
1
1-YÜZEYEL İNSİZYONEL CAE
Enfeksiyon insizyon yerinde cilt-cilt altı alanıyla sınırlıdır ve aşağıdaki bulgulardan en az biri
mevcuttur.
-Yüzeyel insizyondan pürülan akıntı ve kötü koku
-Yüzeyel insizyon materyalinde üreme
-İltihabın 4 belirtisinden en az biri (ağrı, şişlik, kızarıklık, ısı artışı)
Yapılacak şey bölgenin açılıp temizlenmesi, pansumanlarla
iyileşmeye bırakılması veya yaklaştırıcı dikişlerle birleştirmedir.
2-DERİN İNSİZYONEL CAE
Enfeksiyon fasya ve adale tabakasındadır. Hastanın kilo
durumuna göre yağlı tabaka kalınsa bu üst kısma daha geç yansır
ve sistemik bulgular gözükür. (Ateş, Crp artışı, Lökositoz)
-İnsizyonun bu alanlarından pürülan akıntı
-Lokal ve sistemik enfeksiyon bulguları, yarada açılma
-Görüntüleme yöntemleri ile enfeksiyonun saptanması
Eğer hastanın yağ tabakası kalın değilse drenaj yapılır. Ama
tabaka kalınsa görüntüleme yöntemleriyle tanı konur ve oluşan sistemik bulgulara karşı
antibiyotikle tedaviye destek verilir.
Karın orta hatta sıvı birimi
2
-Preoperatif hasta durumu (ciltte aktif enfeksiyon varlığı) ve temizliği (yıkanma, tıraş uygulaması, cilt
antisepsisi)
-İntraoperatif Dönem:(Ayrıntılı bilmemize gerek yok dedi. Hocaya doçentlik sınavında sorulmuş.)
Sıcaklık 20-23 derece, Rölatif nem %30-60, hava akımı temiz alandan daha az temiz alana ve hava
değişimi ise saatte en az 3 kere temiz hava ile olmak üzere saatte en az 15 hava değişimi
2-Cerrahi Girişime Ait Özellikler
-Antibiyotik profilaksisi (Gerekiyorsa kullan, gerekmiyorsa boşuna kullanma!)
-Cerrahi teknik (asepsi-antisepsi, doku hasarının önlenmesi, yeterli hemostaz (kanamayı durdurma),
ölü boşluk bırakılmaması)
-Ameliyat süresi: Normal sürenin üstüne çıktıkça enfeksiyon riski artar.
-Perop hasta idamesi
3-Kişiye Ait Özellikler
-Yaş: 12 yaş altı ve 65 yaş üstü kişiler immün supresyon açısından daha zayıftır.
-Obezite
-Beslenme durumu(malnütrisyon)
-İmmün sistem bozukluğu (İmmün sistem hastalığı, transplantasyon için verilen immünsüpresifler)
-Daibetes mellitus
-Sigara alışkanlığı
-Başka bir enfeksiyon odağı: Operasyon yapılacak alana yakın olmasa bile başka bir bölgede oluşan
yanık, travma, enfeksiyon varsa operasyon bölgesine taşınabilir. Eğer ameliyat acil değilse, 15-20 gün
sonrasına ertelenmelidir.
- Patojen taşıyıcılığı
-Preoperatif hospitalizasyon süresi: Hastaneler ve özellikler yoğun bakımlar en dirençli bakterilerin
bulunduğu ortamlardır. Bu yüzden ameliyat öncesinde hastayı gereksiz yere hastanede tutmak
enfeksiyon riskini (özellikle akciğer kaynaklı) arttırır.
Amerikan Anestezi Topluluğu Fiziksel Durum Skoru (ASA- American Society of Anesthesiologists)
ASA 1 = Normal sağlıklı insan (Estetik ameliyatlar, transplantasyon donörleri, kasık fıtığı ameliyatları,
kolesistektomi vs. geçirecek lokal hastalığı olanlar)
ASA 2 = Hafif sistemik hastalığı olan hasta (Kontrol altında tansiyon, şeker gibi hastalığı bulunanlar)
ASA 3 = Ciddi sistemik hastalığı olan hasta, günlük aktiviteler etkilenmeyen (derecesine göre kronik
böbrek yetersizliği olanlar vs.)
ASA 4 = Hayati tehlike yaratan ciddi sistemik hastalığı olan hasta, günlük aktiviteleri etkilenen
(derecesine göre kronik böbrek yetersizliği olanlar vs.)
ASA 5 = Ameliyatsız yaşam ümidi olmayan, ölümcül hasta (obstrüksyon, perforasyon olan batın
hastaları)
ASA 6 = Beyin ölümü bildirilmiş, organ nakli için bekletilen hasta (Bu skorlamaya sonradan dahil
edilmiş.
3
Cerrahi Yara Sınıflandırması
-Sınıf 1 (Temiz Yara): Aseptik kuralların bozulmadığı, elektif primer kapatılan ve açık dren konmayan,
yangısız, içerisinde flora bulunan lümenli Gastrointestinal/ solunum/ genitoüriner/ orofarengeal
sistemlerin açılmadığı operasyonlardır. Örneğin fıtık onarımı, varisektomi, tiroidektomi,
sempatektomi, mastektomi, splenektomi
-Sınıf 2 (Temiz Kontamine Yara): İçerisinde flora bulunan lümenli sistemlerin kontrollü olarak
açıldığı, majör kontaminasyon veya teknik sorunun olmadığı operasyonlardır. Örneğin histerektomi,
elektif kolesistektomi, mekanik temizlik yapılmış kolon rezeksiyonu
-Sınıf 3 (Kontamine): Açık, taze, travmatik yaralarla ilgili operasyonlar, GİS’den gözle görülür bulaşın
olduğu, akut ve pürülan olmayan yangısı bulunan, uzun süreyi aşmamış, aseptik koşullarda majör
hata yapılan ameliyatlardır. Örneğin akut apandisit, akut kolesistit
-Sınıf 4 (Kirli/ Enfekte): Organ perforasyonunun olduğu, 4-6 saati aşan travma yarasının olduğu,
pürülan akıntılı yaralardır. Mikroorganizma kolonize olur. Hastada akut batın tablosu gelişebilir.
Bogota Bag: Kirli ortam temizlenir ama karın tam olarak kapatılamaz. Üzerine steril drape ile (yara
bandı) etraflarını dikerek ya da steril serum naylonuyla diktiğimiz ve karnı kapattığımız bir tablo.
Sonrasında dikişler tekrar açılır, yıkanır ve tekrar kapatılır. Ancak VAC (vacuum assisted closure)
sistemi devreye girdiği için günümüzde pek tercih edilmiyor.
Antibiyotik Profilaksisi ve Tedavisi
-Temiz Yara: Profilaksiye gerek yok ancak içeriye yama, implant yapılırsa profilaksi yapılır. (Enfeksiyon
Riski %0-1,5)
-Temiz Kontamine Yara: Profilaksi endikedir mutlaka yapılmalıdır. Her ne kadar işlem kontrollü
gerçekleşse de mikroorganizma eğer damara çıkmışsa bakteriyemi oluşumu engellenir. (Enfeksiyon
Riski %7)
-Kontamine Yara: Antibiyotik durumuna göre tedavi edilir. (Enfeksiyon Riski %15)
-Kirli Enfekte Yara: Mutlaka tedavi edilir. (Enfeksiyon Riski %40)
4
CAE Korunma
Preoperatif Dönem
1-Hastanın hazırlanması:
Ameliyat öncesinde hastanede kalış süre olabildiğince kısa tutulmalıdır.
Hastada aktif enfeksiyon varsa mümkünse ameliyat ertelenmelidir.
Ek hastalıklar ve alışkanlıklar (sigara, kilo verme vs.) kontrol altında tutulmalıdır.
2- Genel asepsi antisepsi
İnsizyon bölgesindeki kıllar ameliyat için bir olumsuzluk yaratmıyorsa kesilmemelidir. Eğer kılların
kesilmesi gerekiyorsa bu işlem ameliyat günü ameliyattan hemen önce elektrikli aletle kesilmelidir.
Eğer alet yoksa kimyasal dökücüler, o da yoksa jiletle (Pek önerilmez çünkü cilt kesilir ve oradaki flora
bakterileri aktiflenir.) kesilmelidir. Ayrıca uygun cilt antiseptiği kurallara uygun şekilde kullanılmalıdır.
Elektif kolorektal ameliyatlardan önce kolonun lavman ve katartik ajanlarla temizlenmesi gerektiği
söylense de temizlik yapılmayanlar arasında çok bir fark bulunamamıştır.
3-Enfekte ve Kolonize Personeli
4- Preoperatif Antibiyotik Profilaksisi
Kullanılacak antibiyotik ucuz, bakterisidal, muhtemel patojenler üzerine etkili, dar spekturmlu
olmalıdır. (SEFAZOLİN) Antibiyotik insizyondan önceki 1 saat içinde verilmelidir. Tek doz yeterlidir.
Maksimum 24 saat verilmelidir eğer daha uzun süre verilirse bu profilaksi değil tedavi olur. Hastada
tüp ve drenler kaldığı sürece profilaksiye devam etmek infeksiyon hızında azalma sağlamaz.
Profilaksinin mantığı girişimlerde olası flora ve dış bakterileri karşı olan korumadır. İnsizyonu
kapatılan hastada giriş için yol olmadığından profilaksi kullanılmamalıdır. Ameliyat uzarsa ve kan
kaybı olursa antibiyotiğin yarı ömrüne göre (sefazolin:3-4 saat) ek doz yapılabilir.
Rutin profilakside glikopeptidler (vankomisim, teikoplanin), 3.kuşak sefalosporinler ve diğer geniş
spektrumlu antibiyotikler direnç gelişimini önlemek için kullanılmamalıdır.
5
6-Piyoderma Gangrenozum
Epidermis ve dermis tabakası tutulur. Ciltte yıkım yaptığından agresif
debridman yapılmalıdır. Artık bu bölgede yeni cilt oluşmaz. Greftleme ile
sağlıklı bölgeden yama yapılır.
7-Paronişiya
Tırnak yatağında, tırnak çekimiyle orada oluşan enfeksiyondur. Çok ağrılı abse
oluşturabilir. Kendiliğinden drene olabildiği gibi doktor kontrolünde de drene
edilebilir.
8-Nekroz yapan yumuşak doku enfeksiyonları
a-Streptokokal Enfeksiyonlar
b-Fournier Gangreni
Hijyeni bozuk, kilolu hastalarda uyluk, perine bölgesinde olur. Önce küçük bir kıl
kökü iltihabı olarak başlar. 1-2 gün içinde hızlıca yaygınlaşır. Debridman
yapılmalıdır. Sonradan başka yerlerden flepler kaydırılabilir.
c-Klostridial Enfeksiyonlar
d-Nekrotizan Fasiit
Fasyalara kadar giden, agresif bir enfesiyondur. Agresif debridman gerekir. Eğer
sonradan kapatamayız diyip derindeki iltihaplı dokuya işlem yapılmazsa durum
daha da kötüleşir.
e-Gazlı Gangren
f-Travmaya Sekonder Gelişen
VAC (Vacuum Assisted Closure): İçerisindeki süngerlerle hem emici gücü hem de sistemi
kapatıcı özelliğe sahiptir. Daha hızlı bir şekilde yaranın iyileşmesi sağlanır.
Antibiyotik Kullanımı
• Gerekliyse mutlaka kullanılmalı, gerekli değilse de mutlaka kullanılmamalı.
• Penisilinler stafilokok tipi enfeksiyonlarda önceliklidir. Antistafilokoktik penisilinler
metisiline dirençli stafilokok enfeksiyonlarında ilk seçenek olmalıdır.
• Beta laktam inhibitörleri hem stafilokok hem de streptokoklar üzerine etkilidir. Bu yüzden
genelde bunlar profilakside tercih edilir.
• Hastane enfeksiyonlarında geniş spektrumlu antibiyotikler kullanılır. (Pseudomanas ve
Enterobacter) Karbapem grubu daha geniş spektrumlu olduğu için geniş spektrumlu
antibiyotiklerle aminoglikozit yerine karbapenem grubu kombine edilir. Ayrıca
aminoglikozitlerin nefrotoksik etkisi vardır.
• Profilakside 1. kuşak sefalosporinler (sefazolin) sık olarak kullanılır. 2. kuşak sefalosporinler
ise intraabdominal ve pelvik enfeksiyon profilaksisinde kullanılır.
6
ÇIKMIŞLAR
1-Aşağıdakilerden hangisi cerrahi alan enfeksiyonunun gelişinde cerrahi girişime ait
özelliklerden biri değildir? (x2)
a) Cerrahi aletlerin sterilizasyonu ...
b) Antibiyotik profilaksisi
c) Cerrahi alanda yeterli hemostaz ve ölü boşluk bırakılmaması
d) Ameliyat süresi
e) Cerrahi sırasında asepsi- antisepsiye uyum
2-Cerrahi alan enfeksiyonu (CAE) için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? (x2)
a) Yüzeyel insizyonel cerrahi alan enfeksiyonu insizyon yerinde cilt- cilt altı alanla sınırlıdır.
b) Derin insizyonel CAE da lokal ve sistemik enfeksiyon bulguları birlikte olabilir.
c) İnsizyon yerinde kızarıklık, şişlik, ağrı, lokal sıcaklık artışı, fluktuasyon, pürülan akıntı ve
kötü koku gibi lokal belirtiler CAE açısından önemli belirtilerdir.
d) Tanıda çoğu zaman radyolojik görüntülenmeye ihtiyaç duyulmaktadır.
e) Yüzeyel CAE tedavisinde drenaj ve pansuman çoğu zaman yeterli olmamakta ve
antibiyotiğe ihtiyaç duyulmaktadır.
3-Cerrahi alan enfeksiyonları için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Girişim ile tedavi gerektiren veya cerrahi girişimin bir sonucu olarak ortaya çıkan
enfeksiyon olarak tanımlanır.
b) Nozokomiyal enfeksiyonların %25’ini oluşturur.
c) Kapsam süresi ameliyatı izleyen 90 gündür. Ameliyatta implant kullanılmışsa 1yıl içinde
gelişen enfeksiyonları kapsar.
d) Antibiyotik profilaksisi cerrahi alan enfeksiyonunun önlenmesinde önemlidir.
e) Cerrahi alan enfeksiyonları ciddi ekonomik kayıplara sebep olmaktadır.
4- Aşağıdakilerden hangisi temiz kontamine (sınıf 2) cerrahi yara sınıflamasına örnek bir
ameliyattır?
a) tiroidektomi
b) akut apendektomi
c) peptik ulcus (ülser) perforasyonu
d) splenektomi
e) elektif kolesistektomi
5-Semptomatik kolelitiazis nedeniyle laparoskoik kolesistektomi ameliyatı 35 yaşındaki kadın
hastaya uygulanıyor. Hastaya uygulanan prosedür hangi tip yaralanmayı temsil eder?
a) temiz yara
b) temiz kontamine yara
c) kontamine yara
d) kirli yara
e) hiçbiri
7
6- ASA skorlamasında ASA 3 ne anlam taşır? (Başka bir yılda ASA 5 de sorulmuş.)
a) Hafif derece eşlik eden hastalık
b) Günlük hayatı etkileyen ağır hastalık
c) Ciddi ancak kontrol altında sistemik hastalık
d) 24 saat içinde ölüm riski
e) Transplantasyon donör adayı
8
YARA İYİLEŞMESİ /Doç Dr. İsmail Cem Sormaz / 03.09.2019- 13.00-13.50 / Evren Girgin
Hoca çok detaya girmedim sadece ana başlıkları bilmenizi istiyorum, sadece slayttan sorumlusunuz dedi.
Genel olarak slaytın dışına çıkmadı söylediği her şeyi yazdım.
ÖĞRENİM HEDEFİ
TEMEL KAVRAMLAR VE TARİHÇE
NORMAL YARA İYİLEŞMESİ
YARA İYİLEŞMESİNDE SORUNLAR
YARA ONARIMI VE BAKIMI
YARA İYİLEŞMESİNDE YENİ UFUKLAR
Yara Nedir?
YARA İYİLEŞMESİ
Kısaca, “dokunun oluşan hasara cevaben eski yapısına ve normal fonksiyonuna dönme gayreti” olarak
tanımlanabilir. Bir yara hiçbir zaman eski özelliklerine kavuşmaz.
YARA ÖRNEKLERi
- Travmatik yara en çok gördüğümüz künt veya penetran olabilir.
- Kemik kırığı
- Cerrahi kesi laparotomi, laporoskopi gibi.
- Sellülit
- Duodenal ülser
- Miyokardiyal infarktüs
- Serebrovasküler lezyonlar dokunun bütünlüğü iskemiyle bozuluyor her zaman kesilmesine
gerek yok.
Bazı dokular çok iyi rejenere olabilir. Ör: Karaciğer
TARİHÇE
Sümer Tableti, M.Ö.2000 İnsanlık tarihinin en eski medeniyetlerinden biri, Yara iyileşmesi ile ilgili mesajlar
içermektedir.
M.Ö.1650 Ebers Medical Papyruslerinde yine yara iyileşmesi var.
Son 20 senedir özellikle kronik yaralarda Bal kullanımı ( antiseptik özelliğinden dolayı) önem kazanmıştır.
KETEN: absorban
KATI YAĞ: Bariyer
4000 senedir hala düzgün bir yara iyileşmesi nasıl olur çözemedik.
9
Roma döneminde (M.S.120) gladyatör savaşları:
- yara tedavisi ve bakımındaki yoğun deneyimler
- çevresel faktörlerin önemine ilişkin gözlemler
‘Nemli yara ortamında yara iyileşmesi daha iyi olduğu sonucuna varılmıştır’
Bu hipotez:
19.yüzyıla gelindiğinde bilimsel olarak kanıtlanabilmiştir
‘Epitelizasyon oranı nemli ortamda kuru ortama göre %50 artmaktadır’
Bizim cerrahide önemli dönüm noktalarımız elleri sabunla yıkamak, eldiven giymektir.
Bu dersten her zaman eldiven giymeniz gerektiğini öğrenin!
Joseph Lister,
İngiliz doktor
‘1865’de “fenol” (karbolik asit) ile aletleri yıkaması’
10
Faz-1: Hemostaz ve İnflamasyon
Yara iyileşmesinde ilk aşama hemostazdır!!. Doku bütünlüğünün bozulmasından hemen sonra başlıyor.
(örneğin cerrahi insizyonu)
• Saniyeler sonra vazokonstrüksiyon ve trombosit tıkacı oluşmaya başlar Doku faktörü meydana
çıkıyo
• Yaklaşık 3 dk içinde trombosit tıkacı,
• 5 dk içinde pıhtılaşma gerçekleşir.
Hemostaz yetersizse yara iyileşmesi kötü olur
Trombositler birçok sitokin salgılyarak yara iyileşmesinde, kemotakside önemli rol oynarlar; platelet
derived growth factor (PDGF), transforming growth factor (TGF), platelet activating factor (PAF). Bu 3
sitokini bilmeniz gerekiyor!
10-15dk içinde travma gören dokudan histamin, bradikinin, kallikrein, seratonin, prostaglandinler
salgılanır. Bu transmitterler vazodilatasyon ve permeabilite artışı yapar. ilk başta vazokonstriksiyon
yaptık sonra vazodilatasyon yaparak buraya hücrelerin daha kolay gelmesi sağlanıyor.
Yara yerine göç eden ilk hücreler nötrofil ve monositlerdir (1-3. saatler).
Nötrofiller; fagositoza karışmaz sadece sitokin salgılarlar. Önemli!!
Monositler; doku makrofajlarına dönüşür ve doku artıklarını, bakterileri fagosite ederler.
İnflamasyon fazının süresi doku hasarının büyüklüğü ve kirliliği ile doğru orantılıdır. Temiz bir cerrahi
insizyonda en çok birkaç gün içinde tamamlanır cerrahi, steril bir kesiyle(düzenli yara) bisikletten
düşerek oluşan (düzensiz) yara arasındaki fark gibi.
Faz-3: Epitelizasyon
Eskiden yara iyileşmesi 4 faz olarak anlatılıyordu. Şimdi epitelizasyon fazı 2 ye ayrıldı.
MATRİX Fazı
2-3. günlerde başlayıp, 15-20. güne kadar devam eder.
Bu fazın en önemli hücresi kollajendir. 18 tip kollajen vardır, yarada en çok tip-1 ve 3 bulunur
Kollajen sentezi sistemik faktörlerle yakından ilgilidir: Doku oksijenasyonu-hücre düzeyinde yeterli besin
sağlanması için çok önemlidir. Yani hemostazı yaptık, hücreler geldi bir yandan da oksijen gelmesi
gerekiyor. Oksijen kronik yaralar için önemlidir. Diyabetik ayak yaralarında ya da periferik damar
hastalıklarında bu yaraların iyileşmemesinin sebebi ya oraya yeterli kan gitmiyodur ya da yeterli oksijen
gitmiyordur.
Kollajen sentezi süresince yarada en çok bulunan ve iyileşme sürecindeki hücrelere ortam oluşturan
madde glikozaminoglikanlardır. Bunları sentezleyip ortama bırakan da fibroblastlardır. Ortamdaki serbest
proteinlerle birleştiklerinde proteoglikanlar olarak isimlendirilirler.
Yarada en çok bulunan glikozaminoglikanlar; dermatan sülfat ve kondroitin sülfattır.
11
MATURASYON Fazı
Yeni sentezlenen kollajen lifler düzensiz çöküntüler şeklindedir( eskisi gibi olmuyo birbirlerine çapraz
olarak bağlanıyorlar.). Bu liflerin düzenli bir şekilde yanyana dizilmesi sürecine remodeling denir.
Bu süre çok uzundur; 6 hatta 12 ay sürebilir.
Önce kendi aralarında kovalent bağlarla bağlanıyorlar. Daha sonra yara çevresindeki eski kollajen liflere
bağlanıyorlar. Daha sonra yarayı küçültmeye başlıyorlar.
Yaranın gerginliği, sağlamlığı ve mekanik etkilere verdiği cevapta en önemli faktör; kollajen miktarı ve
bunun niteliğidir. Kollajen doku hastalığı varsa doku iyileşmesi kötü oluyor. Dirsekte olan bir yara sürekli
hareket edeceği için matrix oluşumu engellenmiş oluyor, bu yüzden yara iyileşmesi kötü oluyor.
Yara iyileşmesinde elastin liflerinin sayı ve organizasyonu hiçbir zaman yeterli olmaz. Bu nedenle, hiçbir
yaralanma bölgesinde doku elastisitesi tam olarak geri dönmez.
Hipertrofik Skar ve Keloid bu ikisinin arasındaki farkı bilmeniz gerekiyor çünkü her gördüğünüze keloid
diyorsunuz.
HİPERTROFİK SKAR KELOİD
12
Hipertrofik skarda hastayı ameliyat ediyosunuz, ciltten kabarık insizyon sınırlarının çok dışına çıkmayan bir
kabarıklık oluyor. Bu tamamen yara iyileşmesindeki bozukluğa bağlı oluyor. Önce 1 sene yaranın iyileşmesini
bekleyeceksiniz. Bekledikten sonra subkutan steroid enjeksiyonuna çok iyi cevap verir. Rejeksiyon anastomoz
yapılması pek önerilmez çünkü hemen hemen aynı şeyle sonuçlanacak. Bunu hastaya daha önceki ameliyatlarının
nasıl iyileştiğini sorarak kısmen öngörebilirsiniz.
Keloid ise insizyon hattının etrafında çok genişçe bir skar dokusu oluşuyor. Genelde siyah ırkta oluyor, biz çok çok
nadir görüyoruz.
DİYABETİK AYAK
13
YARA BAKIMI
Sizin bilmeniz gereken yara onarımı primer, sekonder, tersiyer olarak sizin elinizden gerçekleşir.
Yara bakımında yapanız gereken şey
1)Perfüzyon
2)Kan şekeri regülasyonu
3)Enfeksiyon varsa enfeksiyonu boşaltacaksınız (yüzeyel bölgedeki enfeksiyonlar genel olarak drenaj gerektirir
antibiyotik kullanmanıza gerek kalmaz.)
Primer yara iyileşmesi nedir? Kesiyosunuz, dikiyosunuz bu primer yara kapatma oluyor.
Sekonder yara iyileşmesi nedir ? Kesiyosunuz, ortam enfeksiyona açık nemli sıcak ve kirliyse diktikten sonra
enfeksiyon oluşuyor Açıyorsunuz veya ilk baştan açık bırakıyorsunuz. Alttan granülasyon dokusu yavaş yavaş
orayı kapatarak kendini toparlıyor. İyileşme granülasyon dokusu ile olur.
Tersiyer ? Diktikten sonra açık bırakırsanız tersiyer yara iyileşmesi oluyor.
Arkadaşlar hoca yara iyileşmesi için bunları söyledi daha iyi anlaşılması için;
Cerrahi yaralar birkaç şekilde iyileşirler. Temiz ve sütüre edilmiş bir insizyonel yaranın primer iyileştiği söylenir.
Bakteriyel kontaminasyon veya doku kaybı nedeniyle bir yara açık bırakılır, granülasyon dokusu oluşumu ve
kontraksiyonla iyileşirse bu iyileşme biçimine sekonder iyileşme denir. Tersiyer iyileşme birinci ve ikinci şekilde olan
iyileşmelerin kombinasyonlarını içerir; bunlar, birkaç gün açık bırakıldıktan sonra sütüre edilen yaralardır.
VAC uygulaması vac yarayı iyileştirmiyor yara iyileşmesini hızlandırıyor. Siyah olan şey sünger, hortumda
aspiratöre bağlı. Basıncını ve süresini ayarlayabiliyorsunuz. Yarayı sürekli emerek orada bir negatif basınç
oluşturuyor. Dışarıdan enfeksiyon gelmesini engelliyor, negatif basınç sayesinde granülasyon dokusu daha hızlı
büyüyor.
GÜNCEL ÇALIŞMALAR
- polimerik örtüler
- inflamatuar sitokinler
- büyüme faktörü
- biyolojik dokular
- hücresel gen teknikleri
- moleküler biyolojik teknikler
ÇIKMIŞLAR
1-Aşağıdakilerden hangisi temiz kontamine (sınıf 2 ) cerrahi yara sınıflamasına örnek bir ameliyattır?
a) Tiroidektomi
b) Akut apendektomi
c) Peptik ulkus perforasyonu
d) Splenektomi
e) Elektif Kolesistektomi
14
Cerrahi Hastalarda Beslenme/Genel Cerrahi/Mazhar Alp Bozbora/03.09.19/3. Ders/Sema
Gökkaya
Dolayısıyla; 1. Hemodinamik problemler başımıza gelir. 2. İmmün sistem azalmış olduğu için
enfeksiyona aşırı eğilim olur. 3. Postop dönemde yara iyileşmesiyle ilgili sorunlar meydana
gelir.
Beslenme durumu bozuk mu karar vermemiz gerekli. Önce inspeksiyon yaparız kilo –boy
oranı,davranışına bakarız. Sonra da vücut kitle indeksine (kilo/boyxboy) bakarız. 25’in
altındaysa çok önemli bir problem. İkinci olarak problemler ne zamandır var? 3 ay içinde
kilonun %10’unun kaybı alarm edici bir durum. İkinci önemli şey de 1 ay içinde 10 kilo ve
üzeri kilo kaybıdır. Dikkat etmek gerekli. Sonra kilo kaybediyor da nasıl kaybediyor? Yemeden
mi kaybediyor, yiyerek mi? Diyelim özofagus distalinde tümör var. Hasta sana katı yemek
yiyemiyorum ama sıvı yiyebiliyorum diyecek. Diyelim iltihabi barsak hastalığı var dolayısıyla
hasta yeterli yiyor ama vücut tutmuyor ishalle dışarı çıkarıyor.
Antrometrik ölçümü isim olarak bilin. Bel-kalça oranı, ön bacak çapı, bel-kalça oranı gibi
ölçümler yapıyorduk eskiden ama artık yapmıyoruz.
Tam tanı kan tahlili ile konulur. Total protein ve albümin bakıyoruz. Total protein mutlaka
her hastada 6,5 gr, albümin de 3,5 gr olmalı. Bunun altında ise mutlaka hastada bir
beslenme bozukluğu vardır diyoruz.Bunların yarılanma ömürleri uzun olduğu için takipte
daha çok prealbümin, transferrin, lenfosit sayısı kullanıyoruz. Bunlar daha çabuk etkili.
Yükselme oluyorsa verdiğimiz tedavi işe yarıyor diyoruz.
2- Nazogastrik tüp: İlk görevi mide içeriğini aspire etmektir. Mide içeriğine bakarız. İkinci
görevi içeriğe göre tanı koymaktır. Kanama veya safra reflüsü gibi. Üçüncü görevi tedavi.
Dördüncü de beslenmedir.
15
Bunları acil ameliyat edeceğimiz bir hasta için yapamayız. Daha uzun vadeli hastalarda yapılır.
Bu beslenme %50 üstü yanıklarda, akut karın hastalıklarında, sepsiste, yüksek debili
enterokuteneal fistül(içi boş organdan deriye doğru açılmış ve her gün 500cc’den fazla akıntı
geliyor demek)de kontrendikedir.
Hastalara baktığımızda süt gibi beyaz renkli serumlar görürüz. Bunlar beslenme
solüsyonlarıdır. İçlerinde protein, şeker, yağ vardır. Beyaz rengi veren içindeki yağdır. Bu ya
jugulerden ya da sublaciandan verilir. Brakiali yol uzun olduğu için femorali de hijyen
açısından tercih etmiyoruz.
TPN(total parenteral nütrisyon):Yani hastanın dışardan gıda almayıp sadece parenteral yolla
beslenme. Bir gün içinde hastaya minimum 3L serum vermemiz lazım.
Serum olarak 1-izotonik serum:kan ph’mıza, elektrolit dengemize en yakın olan serum. 2-
Isolyte M:içinde bol miktarda elektrolit vardır yani Na,K,Cl. 3-Ringer Laktat.
Bir hastayı 15 günden daha uzun süre sadece parenteral beslemek mümkün değil. Jejunum
etrafında lenfatik ağ var. Jejunuma gelen besinlerin bir kısmı buraya geçiyor normalde. Ama
sürekli parenteral beslenmede jejunumda olmayan bakteriler ortaya çıkıyor ve lenfatik
sisteme geçiyorlar oradan da dolaşım sistemine. Bundan dolayı 15 günden fazla beslenmede
lökositoz,ateş artışı olur bakteriyemiye yol açar.
16
Parenteral beslenmede komplikasyonlar: Enfeksiyonun kardinal belirtileri oldu bunun adı
tromboflebit. Juguler vende komplikasyon takarken yapabiliriz.Karotise girebiliriz karotis
yaralanması. Sublavian vende de damarı ıskalayıp plevraya girebiliriz pnömotoraks olur.
Damarı iki taraftan delip toraksın içine kan doldurmaya başlarız hemotoraks olur.
Hidrotoraks olabilir.
Total parenteral beslemeyi kimlere yapalım? Akut dönemdeki karın hastalıklarında mecburuz
çünkü enteral yapamıyoruz. Yanıklarda,sepsiste,iltihabi barsak hastalıklarında mecburuz. Kısa
dönemde ameliyata hazırlık gerekiyorsa yaparız, yüksek debili enterokuteneal fistülü varsa
yaparız. Enteral beslenmeye göre çok pahalıdır. Hastanın şekerine tansiyonuna bakmak
gerekli hemşire hizmeti gerekiyor dolayısıyla kolay bir işlem değil.
17
OBEZİTE CERRAHİSİ - GENEL CERRAHİ – UMUT BARBAROS
Obezite estetik bir sorun değildir; vücut yapısının yağ kitlesi lehine değişiklik gösterdiği sistemik bir
hastalıktır. Obezite tedavi ederken aslında onun neden olduğu metabolik sendromu, ilişkili uyku
apneyi, diyabeti, hiperlipidemiyi , lokomotor sıkıntıları tedavi ediyoruz**.
Sekonder nedenli çocuklarda genelde gelişme geriliği vardır ve 3. Persantil altında olurlar, kemik
yaşları geridir*, primerde ise kemik yaşları normal ya da ileridir*, bu hastalarda genetik araştırma
yapmıyoruz, ama gelişme geriliği olan -sendromik hastalarda aynı zamanda genetik araştırma da
yapılıyor. (slayttaki genleri ezberlemeye gerek yok)
18
Obezite genleri
Bu genlere sahip olanlar daha fazla yağ depolama eğilimi vardır ve uzun süren açlıklarda daha fazla
yaşama şansına sahiptirler. Bu genlere sahip olanlar yağları daha yavaş yakarlar (Tutumlu açlık*).
Ortamda yeterli derecede yiyecek varsa bu kişiler, aynı miktarda yemek yeseler bile, obezite
genlerine sahip olmayanlara göre daha fazla kilo alırlar.
İştah merkezi-leptin
Tokluk merkezi medial hipotalamustadır. Uyarıldığında iştah azalır, kalori harcaması artar. Açlık
merkezi lateral hipotalamustadır. Uyarıldığında iştah artar, kalori harcaması azalır. Leptin
hormonu iştah düzenleyicidir*. Şişman insanların leptin yüksektir ama direnç** vardır. Bu nedenle
tokluk merkezi inhibe olur ve açlık merkezi uyarılır. Obzitenin bunlara ve başka pek çok şey bağlı
birçok mekanizması var ve etkin bir tedavi yöntemi henüz yok.
Obezite cerrahisine talep çok arttı ve bunun bir ihtiyaç olduğu kesin. Sadece Türkiyede 7 milyon
obezden bahsediliyor ve nerdeyse yarısı morbid obezler. Morbid obezite sıklıkla “kozmetik” bir
problem ve kişisel başarısızlık ya da motivasyon yetersizliği olarak görülmektedir. Modern
toplumlarda yaygınlaşan aşırı yiyecek tüketimi, yanlış yiyecek hazırlama teknikleri, sedanter
yaşamın artışı* ve bireylerin kilo kontrollerini zorlaştıran diğer tüm yaşam tarzı faktörlerini
kapsayan “obesogenik yaşam”*ın etkilerine bakmaksızın geliştirilen bu yanlış bakış açısı, morbid
obez bireyler için fiziksel, emosyonel ve sosyal sorunlara zemin hazırlamaktadır.
Bariatrik cerrahi
Bariatrik cerrahinin amacı, enerji dengesini değiştirirken kilo kaybı sağlamak, yiyecek alımını
azaltmak ve yeniden kilo alımını engelleyecek fizyolojik değişiklikleri modifiye etmektir. Temelde
mevzu yiyeceğin ya alımını ya da emilimi azaltmaktır**. Obezite cerrahisinin olmazsa olmazı şudur:
öncelikle bütün medikal tedaviler denenmeli***. Profesyonel danışmanla diyet ve spor, yaşam
tarzı değişikliği. Bütün bunlar denendikten sonra hasta hala sağlıklı kilo veremiyorsa o zaman
cerrahi düşünülebilir. Bazı hastalar da var ki cerrahi bunlar için hayat kurtarıcıdır*. Öyle ki hastada
diyet spor program denenmek istersiniz ancak bu süre zarfında hasta kaybedilebilir, bu şekilde
kaybedilen çok hasta var. Yerinden kalkamayan, dışarı çıkamayan hareket kabiliyeti olmayan
hastalar için cerrahi direk hayat kurtarıcı. Obezite cerrahisinde obezitenin yanında metabolik
sendrom, diyabet, uyku apne gibi obezite ile ilişkili hastalıklar da tedavi edilebilir.
Ayrıca metabolik etkinlikten bağımsız olarak bazı cerrahi girişimlerden sonra kilo kaybı yanında,
inkretin* (insüline yanıtı arttırır)ve diğer olası hormonal ya da nöral değişiklikler gelişmeye başlar.
Mekanizması tam aydınlatılmamış olsa da inkretin gibi maddelerin salınımı arttırarak diyabetli
hastalarda insüline yanıtı arttıran bir sonuç elde edebiliyoruz.
19
Bariatrik cerrahi adayı olan hastada mevcut ek hastalıklar mutlaka obeziteyle ilişkili olmalı** ve
öncesinde medikal tüm yöntemler denenmiş olmalıdır*.
*T2DMli hastalar için bariatrik cerrahi prosedürleri, ulusal ve uluslararası rehberler ışığında
uygulanmalıdır. Bu doğrultuda güvenli ve etkin cerrahi prosedürlerin seçilmesi kadar, operasyon
öncesi multidisipliner bakım, hasta eğitimi, hastaların takip ve klinik kontrolleri de önem
taşımaktadır*. Cerrahi başarının yarısı= iyi bir değerlendirme,kontrol ve hazırlık
Riskler
Bariatrik cerrahiyle ilişkili post-op 30 günlük mortalite oranı %0,1-0,3 olarak tahmin edilmektedir
ve bu, laparoskopik kolesistektomi ile benzer oranlardadır. Hasta, program ve prosedür seçimleri
bu oranlar üzerinde etkilidir.
Cerrah tecrübesiz ya da ayrıntılı prosedürler için henüz learning-curve’dedir. Cerrah seyrek olarak
operasyon yapmaktadır. Tekniğin karmaşıklığı ile mortalite ve morbidite artar. Laparoskopik
teknikle karşılaştırıldığında laparotomi daha yüksek risklidir.
Yaşlı hasta, Yüksek BMI, Erkek cinsiyet, Hipertansiyon varlığı, OSAS varlığı, pulmoner
tromboembolizm için yüksek risk faktörüdür, Kısıtlı fiziksel hareketlilik
Yaş sınırlarına bakıldığında, çocuklarda sıra dışı bir durum yoksa büyüme tamamlandıktan sonra
obezite cerrahisi yapılır*, ancak hasta mesela 10 yaşında çok ciddi uyku apnesi, ek hastalıklar
büyümesini engelleyici faktörler varsa beklemeden cerrahi işlem yapılabilir bunu kararını genel
cerrah ya da endokrinolog tek başına alamaz bu bir konsey kararıdır**. Yaşta üst sınır ise yoktur
hasta performansına ve eklenen yaşam süresine bağlıdır.
Özellikle gastrik by-pass ve BPD gibi emilim bozucu operasyonlardan sonra uzun dönemde vitamin-
mineral* yetersizlikleri (bu by pass edilen bağırsak bölümünden kaynaklanan işlev eksikliğin
sonucu olarak ortaya çıkar), osteoporozis*, nadiren Wernicke ensefalopatisi* ve insülin
hipersekresyonuna bağlı ciddi hipoglisemiler* görülebilir.
Cerrahi ekip mutlaka ilgili konuda eğitim almış, bariatrik cerrahi çeşitlerini bir program dahilinde
uygulamış olmalıdır.
Post-op düzenli ve sürekli beslenme monitorizasyonu* gerekmektedir. Hastaya uygun diyet, mikro
ve makro besin öğelerinin durumu değerlendirilerek gerekli takviyeler yapılmalıdır.
20
Kontrendikasyonları
Kronik alkol kullanımı ya da ilaç suiistimali*, Kontrolsüz psikiyatrik hastalıklar*, Risk ve fayda
değerlendirmesini, makul sonuç beklentilerini, alternatifleri ve cerrahinin gerektireceği yaşam tarzı
değişikliklerini algılayamama**
RESTRİKTİF-YEME AZALTICI
Avantjı; minimal invaziv* bir işlem, doku kaybı yok, by-pass yapılmıyor bir yere. Band takılıp
ucundaki girişten balon şişirilir ve bir kısım mide hacmi devre dışı kalır. En iyi yanı ayarlanabilir*
olmasıdır. Hastanın yaşam kalitesine göre sıkılıp gevşetilebilir. Sıkılması ise kanlanmayı
bozmayacak şekilde ayarlanır. Sıkıntısı ise bu balon aşağı kayabilir ve nekroz olabilir veya kronik
iritasyona bağlı band mide içine diffüze olabilir. Ömrü ise 10 yıl civarıdır. Balonu şişirmemizi
sağlayan aparat hemen fasyanın üzerine sabitlenir. Kilo vermeyle hareketle tramvayla bu aparat
yer değiştirebilir, ciltten dışarı çıkabilir vb
• Post-op dönemde, fazla olan kilonun kaybı (excess body weight loss); 3.yılda %50’den fazla
• Post-op dönemde kilo korunumu: ≥ 5 yılda ulaşılan hedef kilonun korunumu %83, ≥ 5 yılda
ekstra kilo kaybı %50
Midenin kabaca 4te 3ü çıkarılır, dışarı alınır**. Hastanın alabileceği gıda kısıtlanır*. Emilim sıkıntısı
olmaz genellikle, bazı hastalarda demir d vit b12 eksilkliği görülebilir.
• Post-op dönemde, fazla olan kilonun kaybı (excess body weight loss); 12.ayda %32,5
21
MALABSORBTİF (EMİLİMİ ENGELLEYİCİ)
Hem kısıtlayıcı hem emilimi engelleyicidir*. Mide ikiye bölünür, herhangi bir parça dışarı alınmaz*,
yukarda bir poş oluşturulur 30 cc kadar, bu poşun ardından safranın dahil olup emilimin olacağı
kısım ise, hastanın vki ve ek hastalıklarına bağlı olarak, genellikle 150-200 cm olur. Emilimin %80
inin olduğu proksimal kısım devre dışı bırakılmış olur. Aynı zamanda aşırı yeme de kısıtlanır.
Diğer yöntemlerden daha zordur çünkü hem rezeksiyon hem anastomoz var*.
Emilim kısıtlamasından dolayı bazı eksiklikler görülebilir o yüzden her hastaya uygulanamaz*.
• Post-op dönemde, fazla olan kilonun kaybı (excess body weight loss): 6.ayda %50, 18.ayda
yaklaşık %75
• Post-op dönemde yeniden kilo alımı (regain); 4-5. yılda yaklaşık %10
Biliopankreatik Diversiyon
Bu daha çok yemeğe düşkün hastalara yapılır, zengin ameliyatı denebilir. Bu hastalar ameliyat
sonrası protein almak zorundalar* çünkü anastomoz noktası ile ince bağırsak sonunda 3 cm
gibi bir mesafe var bu yüzden bu hastalarda ciddi protein eksikliği olabiliyor**. Bu hastalar bazı
mikro ve makro besinleri dışardan almak zorunda kalabiliyorlar. Bu da maliyeti arttıran* bir
şey, çok sık uygulanan bir ameliyat değil*.
22
Obezite cerrahisi morbid obez hastalarda yaşam süresini uzatmak, eşlik eden hastalıkları
düzeltmek ve geri kilo alımını engellemek için uygulanabilecek en etkin tedavidir.’ (medikal
tedavide başarı %20lerde cerrahi de ise bu en kötü %50, %70-80 lere çıkıyor.) En büyük sıkıntı
yeniden kilo alımı*.
Bu ameliyatta terminal ileuma yakın bir parça alınıp proksimale anastomoz yapılır. O bölgenin
karakteri değişir(sitokinler, hormonlar vb) ve bu hastalara insüline yanıt ciddi şekilde artar* ve
hastaların büyük kısmı insülinden kurtulur. Bu ameliyatın uygulanacağı hastanın en az 9 yıl diyabet
öyküsü olmalı ve vücutta yeterince insulin bulunmalıdır**. Eğer yeterli insülin yoksa bu ameliyat
boşa gider. Çünkü yapılan işlemin amacı insülin salgılatmak değil mevcut insüline yanıtı
arttırmaktır.
Peki nasıl?
Ghrelin düşüşü
Sonuç
• VKİ >35 kg/m², Tip 2 DM hastaları kabul edilebilir risklerle bariatrik cerrahi tekniklerle
ameliyat edilir ve hem obezite hem de DM tedavisi (%80-90) oranında sağlanmış olur.
...Gerek Bariatrik cerrahi, gerekse denenmekte olan yeni gastrointestinal cerrahi teknikleriyle Tip2
DM tedavi edilmeye çalışılırken, enterokinlerin önemi bir kez daha ortaya konmuştur. Cerrahi ile
sağlanan insülin homeostazisi yakın gelecekte belki de yeni geliştirilecek ilaçlarla da
sağlanabilecektir..???
Endokrinoloji ve Beslenme
• Takip sıklığı***
• Fizik muayene
• Antropometrik ölçümler
PRE-OPERATİF BESLENME
Çıkmış
39. Obezite cerrahi endikasyon ile ilgili yanlış olanı işaretleyin. (2015)
b. distal pankreatektomi
e. hiçbiri
24
PERİOPERATİF HASTA BAKIMI/GENEL CERRAHİ/Doc.Dr.Beyza
ÖZÇINAR/09.09.19/TUĞÇE KITIR
3)Cerrahi endikasyon
Ameliyat endikasyonu olup cerrahiye uygun olmayan hastalar da olabilir.Örneğin 85 yaşında safra
kesesi taşı olan ve ek pek çok hastalığı olan hasta ameliyat olursa postop yoğun bakımda kalması
gerekiyor,periop cerrahi riski çok yüksek bu yüzden hastayla birlikte ameliyatın riskini değerlendirip
cerrahi girişimin gerekliliği ve zamanı(4) planlanmalı.(elektif ameliyatlar için geçerli)
ASA
Ameliyat öncesi hastaları risk gruplarına(ek hastalık-genel durum vs ile) göre ayırıyoruz.
Hastada; romatizmal hastalık sebebiyle steroid kullanımı,kalp kapak replasmanlı olup kumadin
kullanımı,feokromastoma gibi özel hazırlık gereken durumlar olabilir.
Aydınlatılmış Onam:Hastaya cerrahi öncesi ameliyatın tüm olası sonuçları anlatılmalı,akli dengesi
yerinde ise kendi rızası kesinlikle alınmalı.Bilinci açık olması halinde hasta istemediği sürece acil
durumlarda dahi müdahale edemeyiz,ikna etmeliyiz.Şuuru bozulursa da varsa hasta yakını yoksa
hekimlerle birlikte karar vermeliyiz.Psikiyatrik sebepli karar yetisi olmayanlarda ise resmi vasisi karar
vermelidir.
25
Genel anestezi altındaki tüm ameliyatlarda dikkat edilmesi gerekenler:Hastanın operasyondan önce
6- 8 saat aç bırakılması(ameliyatta mide içeriğinin aspire edilmemesi için)
Rutin Tetkikler
Örneğin:30 y kadın hasta,ek hastalığı yok, küçük-orta düzey ameliyat olacak,preop hazırlıkta
istenmesi gereken tetkikler nelerdir?
ASA sınıflaması
ASA6:Donör adayları
26
Sonuca göre cerrahi düşük-orta-yüksek riske alınır.
Hematolojik olarak: Ameliyata girebilmesi için trombosit sayısı normalde 100.000 üstü isteriz ama
zorunlu durumlarda 50.000’e kadar kabul edilebilir.Daha düşük değerdeyse trombosit süspansiyonu
isteriz,yarı ömrü düşük olduğu için ameliyat esnasında veririz.F8-9 eksikliği varsa replasmanı
yapılabilir. Ayrıca hastanın Hb-Htc değeri düşükse ameliyatta MI geçirme riski yüksek olduğu için kan
düzeyi düzeltilip ameliyata alınmalıdır.
Kan Sulandırıcılar:Normalde ameliyattan 5-7 gün önce kesilmeli,kardiyak risk ya da ilacı kısa süre de
olsa kestiğimizde hasta sıkıntıya girecekse hastaya düşük molekül ağırlıklı heparini tedavi dozunda
başlıyoruz.
Ancak kumadin,aspirin altında kanama riski olduğu için ameliyat etmek istemiyoruz.Eğer hasta,çok
kısa süreli bile olsa ilacı bırakamıyorsa kanama riskini göze alıp ameliyat ederiz.
Kumadini kesince düşük molekül ağırlıklı heparin tedavi dozunda başlanıyor,INR düzeyi normale
gelince ameliyata alıyoruz,kanama riski ortadan kalkınca tekrar kumadine başlıyoruz ve 2-3 gün
birlikte verip daha sonra kumadinin etkin doza ulaşttığı 48-72 saat geçince sadece kumadinle devam
ederiz.
Her hastada yapılması gereken tetkikler yanında ek hastalığa ve yapılacak ameliyata özgü durumlara
dikkat edilmelidir.
SORULAR
B)direkt AC grafisi
C)EKG
D)Kan grubu
Cevap:E
2)aşağıdakilerden hangisi cerrahi alan enfeksiyonunun gelişiminde cerrahi girişime ait özelliklerden
değildir?
27
a)cerrahi aletlerin sterilizasyonu
b)Ab profilaksisi
d)ameliyat süresi
cevap:a
cevap:d
28
TİROİD KANSERİ VE TİROİD NODÜLLERİNE YAKLAŞIM / FATİH TUNCA / GENEL
CERRAHİ / KÜBRA GÜNEY
Tiroid nodülü prevelansı (görülme sıklığı) fizik muayene ile %4-7 iken ultrasonla bakıldığında
prevelens %60 a ulaşmaktadır. Cerrahinin gerektiği durumlar ise bunların sadece %2 kadarını
oluşturmaktadır. Her tiroid nodülü ameliyat gerektirmez. Hastaların %90 ından fazlasının
sadece takibi yapılır.
✓ Türkiye iyot eksikliği yönünden endemik bir ülkedir.
✓ Yaş ilerledikçe tiroid nodülü görülme sıklığı artmaktadır.
✓ Tiroid nodüllerinin %95 i benigndir.
✓ Tiroid kanseri insidansı nodüllerde %5 in altındadır.
✓ Ülkemizde tiroid nodülü görülme sıklığı giderek artmaktadır. Bu, hastalığın primer
olarak artmasından değil doktora başvurularla ultrason çekimleri sayesinde hasta
taramalarının artmasından kaynaklanmaktadır.
✓ Tiroid kanseri tüm kanserlerin %1 ini oluşturur.
✓ Gelişen cihazlarla beraber mikrokanserlerin yakalanma oranı arttı.
✓ 25 – 50 yaş arası kadınlarda tiroid kanseri meme kanserinden sonra en sık görülen
ikinci kanserdir.
Tiroid nodülllerinin çoğu asemptomatiktir. Bu sebeple çoğu boyun taraması vb başka
hastalıkların takibi sırasında insidental (rastlantısal) bulunur. Tiroid nodülü semptomatik
olduğu zaman; şişlik ( yutkunmakla aşağı yukarı hareket edebilen), bası hissi, yutma güçlüğü,
nefes darlığı şikayetleri olur. Ağrılı yutkunma tiroid nodüllerinde çok nadir görülür, genelde
kistik nodüldeki bir kanamadan kaynaklanır.
Hasta geldiğinde tiroid nodülleri klinik olarak değerlendirilir. Hastanın yaşı, boyuna ışınlama
alıp almadığı, ailede tiroid kanseri öyküsü, yaşadığı bölgenin coğrafik özellikleri, n.laryngeus
recurrens felci, bası semptomları sorgulanır.
❖ Kadınlarda tiroid nodülleri ve tiroid kanseri daha fazla görülürken erkeklerde soliter
nodülün tiroid kanseri çıkma olasılığı daha yüksektir.
❖ Aile hikayesi özellikle meduller tiroid kanseri açısından önemlidir.(MEN2A, MEN2B
sendromları)
❖ Papiller ve foliküler tiroid kanseri de genetik olabilir.
Tiroid nodüllerinin muayenesinde sert mi yumuşak mı, mobil mi fikse mi bakılır. Tiroid
nodülü trakea ve kaslarla hareket ediyorsa muayenede eşlik eden lenf nodları
saptanıyorsa büyük olasılıkla kanser olduğu düşünülür. N.laryngeus recurrens felci ses
kısıklığına neden olur ve küçük malign bir nodülden veya çok büyük olup bası yapan
benign bir nodülden, plonjan retrosternal guatrdan kaynaklanabilir. Bası semptomları
malignite kaynaklı olmak zorunda değildir.
Multinodüler guatr (iki veya daha fazla nodül) ve soliter (tek) nodül arasında kanser riski
açısından bir fark yoktur.
30 yaş altı ve 60 yaş üstü palpabl tiroid nodüllerinde tiroid kanseri riski daha yüksektir.
14 yaşın altında tiroid nodülü olan hastalarda tiroid kanseri olma riski çok yüksektir
29
(%50 civarı) Muhakkak boyun ultrasonu çekilmeli, lenf nodu metastazı varlığı
araştırılmalıdır. Survi uzundur ama başlangıçta agresif seyreder.
30
▪ Hipoekoid, düzensiz sınırları olan nodül ekstratiroidal alana çıktıysa yani çevre dokuya
invazyon varsa kanser riski çok yüksektir.
▪ Yumurta kabuğu kalsifikasyonu, nodülün tamamen sarılmış şekilde kalsifikiye olmasıdır
ve kanser riski yüksek değildir. Nodül yer yer kırılmış bir kalsifikasyonla sarılı ise kanser
riski yüksektir.
▪ Nodül komşu sınıra lenf nodu metastazı yapmışsa %80-90 kanser riski vardır.
31
l
32
Hipoekoid düzgün sınırlı solid nodül orta risk Süngerimsi nodül çok düşük risk
33
1 Kanser (%98 oranında maligndir)
2 Kanser kuşkusu (%70 oranında maligndir)
3 İndeterminant
• neoplazi, neoplazi kuşkusu (%25 oranında maligndir)
• lezyon (%15 oranında maligndir)
• önemi belirsiz atipi, önemi belirsiz foliküler lezyon
4 Benign
5 Nondiagnostik
➢ Kanser, kanser kuşkusu, foliküler ve hurthle hücreli neoplazi, neoplazi kuşkusu ve
lezyonlar ameliyat edilir.
➢ İndeterminantın alt grubu olan önemi belirsiz atipi ve önemi belirsiz foliküler
lezyonlara ise 2-3 ay sonra tekrar biyopsi yapılır. Sonuç yine aynıysa ameliyat edilir.
➢ Benign grup nodül çapı 4 cm in altındaysa takip edilir. Nodül çapı 4 cm in üzerine
çıktığı zaman ameliyat edilir. Ancak nodül çapı 4 cm in altındaa olmasına rağmen
trakeaya bası vb. yapıyorsa ameliyat edilir.
➢ Nondiagnostik tanı konulamayan gruptur. 2-3 ay sonra tekrar biyopsi yapılır. Yine tanı
konulamazsa kanser riski %20 ye ulaşmış demektir, ameliyat edilir. Sonuç benign
çıkarsa takip edilir.
İnce iğne aspirasyon biyopsisi ultrasonografi eşliğinde yapılır. Bu sayede doğruluğu %90 lara
kadar ulaşır.
Sol tiroid lobunda taller than wide grubunda şüpheli bir nodül
İnce iğne biyopsisinin tiroid kanserinde meme kanserindeki gibi yayılımı arttırabilme özelliği
yoktur. İİAB nin komplikasyon oranı düşüktür, tekrar edilmesi kolaydır. Dezavantajlarından
biri; foliküler adenom - foliküler karsinom ayrımını yapamaz. Çünkü aralarındaki tek fark
karsinomda hücresel düzeyde damar yayılımı ve kapsül invazyonunun olmasıdır. Frozen
section, ameliyatta yapılan hızlı patolojik incelemedir. Foliküler adenom – karsinom ayrımını
frozen da yapamaz.
TSH düşükken yapılan sintigrafide; sıcak- soğuk nodül, diffüz tutulum (basedow graves),
toksik adenom, multinodüler guatr ayrımı yapılır.
34
Ultrasona göre şüpheli bir damar veya trakea invazyonu varsa boyun BT veya MR çekilir.
Hastaya akciğer grafisi çekildiğinde trakea bir tarafa itilmiş olarak retrosternal uzanımlı bir
tiroid dokusu görülüyorsa tomogrofi çekilir.
❖ Rekürren sinir n.vagus tan çıkar; sağda a.subclavia nın arkasından dönüp yukarı çıkar,
solda arcus aorta nın arkasından dönüp yukarı çıkar
➢ Tiroid kanserlerinin %95 kadarı iyi diferansiyedir. Bu yüzden %99 kadarı tam tedavi
edilir. %1 kadarı metastazlarla kötü seyredebilir.
➢ İyi diferansiye tiroid kanserleri; papiller, foliküler, hurthle hücreli kanserlerdir. Bunların
içinde en kötü prognozu olan hurthle hücreli kanserdir.
➢ Kötü diferansiye tiroid kanserleri; meduller ve anaplastik tiroid kanserleridir.
➢ Diğerleri lenfoma ve tiroid bezine olan metastazlardır. Tiroid lenfomaları çok nadirdir, %1
kadar görülür. Tedavisi cerrahi değildir, kemoterapiyle tamamen ortadan kalkar.
Metastatik karsinomlar çok nadirdir ve böbrek, meme, akciğer, karaciğer gibi organlardan
kaynaklanabilir.
35
A.PAPİLLER TİROİD KANSERİ
Ülkemizde ve dünyada en sık görülen tiroid kanseridir. Bütün tiroid kanserlerinin %85
kadarını oluşturur. Kadınlarda ve 30-40 yaş arasında daha sık görülür. Uzak metastazı
nadirdir ancak lenf nodu metastazı çok sıktır. Papiller tiroid kanseri hastalarının %50-80
kadarında tiroide yakın santral bölge denilen paratrakeal ve pretrakeal alanlarda lenf nodu
metastazları vardır. Ancak bu lenf nodu metastazları iyi bir cerrahi tedavi uygulandığında
ömrü kısaltmaz. Papiller tiroid kanseri uzak metastaz yaparsa da akciğer, kemik, karaciğer,
beyin metastazı yapar. Sağ kalım oranları çok yüksektir. Çocuklarda ve radyasyon hikayesi
olanlarda en sık görülen kanserdir. Multifokal olabilir.
İntratiroideal, çevre dokuya invaze olmayan, uzak metastazı ve lenf nodu metastazı olmayan,
1 cm den küçük (mikrokanser) papiller kansere lobektomi (tiroidin tek lobunun alınması)
yapılır. Radyoaktif iyot tedavisi verilmez.
Papiller tiroid kanseri 1 cm den büyükse total tiroidektomi yapılır. Ameliyat sonrası takipte
tiroglobulin kullanılır. Tiroglobulin ameliyat öncesinde tümör marker olarak fayda sağlamaz.
Ameliyat sonrası takipte tiroglobulin yükselirse bir yerde nüks olabilir demektir. Lenf nodu
metastazı varlığı ameliyat öncesinde gösterilebiliyorsa lenf diseksiyonu da yapılır. Total
tiroidektomi sonrasında radyoaktif iyot tedavisi verilir.
● TNM evreleme diğer kanserlerde ameliyattan önce yapılırken tiroid kanserinde
ameliyattan sonra yapılır.
B. FOLİKÜLER TİROİD KANSERİ
Kadınlarda ve 50 yaş civarında daha sık görülür. Tuzların iyotlanmasından sonra epey
azalmıştır. Hızlı büyüme, uzun süreli guatr öyküsü vardır. Lenf nodu metastazı yapmazlar bu
yüzden lenf nodu diseksiyonu şart değildir. Foliküler tiroid kanseri yaparsa hematojen yani
kan yoluyla uzak metastaz yapar. İğne biyopsisiyle adenom karsinom ayrımı yapılamadığı için
ameliyat öncesinde tanı konamaz. Foliküler tiroid kanserinde ana cerrahi lobektomidir.
Ancak uzun süredir guatrı olan yaşlı hastalara total tiroidektomi yapılır. 4 cm den büyük
foliküler kanserde malignite riski arttığı için total tiroidektomi yapılır.
● Radyoaktif iyot tedavisi verilecek hastalara lobektomi yapılmaz, tiroidektomi yapılır.
Foliküler tiroid kanserinde prognoz genelde çok iyidir. Ancak hasta 50 yaşından büyükse,
tümör 4 cm den büyükse, belirgin vasküler invazyon varsa, orta juguler vene doğru
trombüs varsa, prognoz kötüleşir.
36
C. HURTHLE HÜCRELİ TİROİD KANSERİ
Hurthle hücreli tiroid kanserinde de iğne biyopsisi ve frozenla adenom - karsinom ayrımı
yapılamaz. Ancak prognoz foliküler kansere göre daha kötü olduğu için ana cerrahi total
tiroidektomidir. Foliküler kansere göre daha sık bilateral ve multifokal yerleşimlidir. Hurthle
hücreli kanserde radyoaktif iyot tedavisi şansı yoktur. Lenf nodu metastazları daha sık olduğu
için lenf nodu diseksiyonu yapılır. Uzak metastazı da diğerlerine göre daha sık görülür.
Mortalite yüksektir.
D. MEDULLER TİROİD KANSERİ
%25 i aileseldir. Hastaların %75 i sporadiktir. Aile anamnezi meduller tiroid kanseri için çok
önemlidir. Meduller tiroid kanseri tanısı konan tüm hastalarda RET protoonkogenine bakılır.
Pozitifse tüm aile taranmalıdır. Medulller tiroid kanseri, tiroid hücrelerinden değil
parafoliküler C hücrelerinden kaynaklanır. Bu sebeble radyoaktif iyot tedavisi uygulanmaz.
Kalsitonin, CEA(karsinoembriyonik antijen), CGRP (kalsitonin gen related peptit) değerleri
ameliyat öncesinde bilgi verir, tümör marker olarak kullanılırlar. Meduller tiroid kanseri,
sporadik olguların %80 i, ailesel olguların %90 ında multisentrik (çok odaklı) görülür. Bu
yüzden ana cerrahisi total tiroidektomidir. MEN2A ve MEN2B de görülen feokromositoma,
meduller tiroid kanserinden önce tedavi edilmelidir. Mutlaka sürrenal görüntüleme yapılır,
katekolaminlere bakılır. Feokromositoma tedavi edilmeden hasta tiroidektomi için ameliyata
alındığında sürrenalde kitlesi bulunan hasta ameliyat sırasında kan basıncının yükselmesiyle
intrakranial kanamadan ölürse malpraktis olur.
Ameliyat öncesi kalsitonin 200 den büyükse mutlaka total tiroidektomi yapılır. Tümör olan
tarafa mutlaka lateral ve santral, tümör olmayan tarafa da santral lenf nodu diseksiyonu
yapılır. Ameliyat sonrası asıl takip parametresi kalsitonindir. Kalsitoninin yarılanma ömrü bir
aydan sonra başlar. Ameliyattan bir ay sonra hastanın kalsitonib seviyesi düşmeye başlar.
Düştükten sonra tekrar yükselmeye başlıyorsa nüks var demektir. Başta boyun olmak üzere
herhangi bir yerde metastaz olabilir.
●Prognoz iyiden kötüye doğru: non MEN familyal, MEN2A, MEN2B şeklindedir.
E.ANAPLASTİK TİROİD KANSERİ
Nadir görülür. Tüm tiroid kanserleri içinde %1 i anca oluşturur. Özellikle yaşlılarda görülür.
Tümör çok hızlı büyür. Tanı genellikle trucut biyopsisi veya insizyonel biyopsiyle konur. Tanı
konduktan sonra ortalama sağ kalım 6 ay kadardır. Anaplastik tiroid kanseri rezektabl (kesip
çıkarılabilir) ise önce radyo-kemo, sonra ameliyat, arkasından yine radyo-kemo yapılır.
Rezektabl değilse trakeostomi açılır, ardından radyo-kemo yapılır.
SORULAR
1.Tiroid ince iğne biyopsisi ile ilgili hangisi yanlıştır?
a.Biyopsi sonucu malign geldiğinde doğruluk oranı %97 dir
b.Malignite kuşkusu dendiğinde %30 hastada sonuç benign çıkabilir
c.Neoplazi veya neoplazi kuşkusu direkt ameliyat endikasyonudur
37
d.Non diagnostik biyopsi sonucu gelen hastada 2.biyopsi yapılmalıdır
e.Sonucu benign gelen hastalarda doğruluk oranı %50 yi geçmez
2.Hangisi tiroid kanserleri açısından bir risk faktörü değildir?
a.İyonizasyon radyasyon
b.MEN sendromu
c.Familyal adenomatozis coli
d.Aile hikayesi
e.Hiperaktif nodül
3.USG bulgularından hangileri tiroid kanseri açısından riskli nodül düşündürür?
I.Mikrokalsifikasyon a.I,II,V
II.Taller than wider b.I,II,IV
III.İzoekoik nodül c.I,III,V
IV.Çevre dokulara invazyon d.I,IV,V
V.Saf kistik nodül e.II,III,V
4.Hangisi meduller tiroid kanseri için doğru değildir?
a.Tüm tiroid kanserlerinin %5 inden azını oluşturur
b.%75 i ailevi olarak görülür
c.Parafoliküler C hücrelerinden kaynaklanır
d.Takipte kalsitonin ve CEA marker olarak kullanılır
e.Meduller kanseri tanısı konulan hastalarda mutlaka feokromositoma araştırılmalıdır
5.Tiroid kanserleri içerisinde en sık görülen tip hangisidir?
a.Foliküler kanser
b.Anaplastik kanser
c.Meduller kanser
d.Papiller kanser
e.Az diferansiye tiroid kanseri
6. Ultrasonografi ile tiroid bezi sol lobda 3 cm lik tek nodül saptanan erkek hastanın
TSH düzeyi çok düşük, T3 ve T4 düzeyi yüksek saptanıyor. Bu hsstada tedaviyi
yönlendirmek için ilk yapılması gereken tetkik hangisidir?
a.Tiroid sintigrafisi
b.Tiroid ince iğne biyopsisi
c.Boyun BT
d.Boyun MR
e.Serum kalsitonin düzeyi
7.Hangi bulgu bir tiroid nodülünde malignite bakımından risk faktörü oluşturmaz?
a.Ses kısıklığı
b.Serum kalsitonin yüksekliği
c.USG de saf kistik nodül
d.Servikal lenfadenopati
e.Nodülde hızlı büyüme
8.Sert ve fikse tiroid nodülü saptanan 35 yaşında erkek hastada serum kalsitonin
düzeyi 450ng/ml ve CEA düzeyi ise 6.4 ng/ml bulunuyor. En muhtemel tiroid kanseri
tipi hangisidir?
a.Papiller b.Anaplastik c.Foliküler d.Meduller e.Hurthle hücreli
38
PARATİROİD HASTALIKLARI/GENEL CERRAHİ/Prof. Dr. Yasemin
Şenyürek/09.09.2019/15:00/Sena Küçükibrahimoğlu
Paratiroidin embriyolojik gelişimi önemli. Çünkü paratiroidlerin normal anatomik pozisyonunu
etkileyen bir gelişimi var.
Genel lokalizasyonları böyle ama paratiroid bezlerin lokalizasyonları çok değişkenlik gösterebilir.
Normalde olması gereken yerlerin dışında yerleşmiş paratiroidlere ektopik diyoruz. Ektopik
lokalizasyonlar :
1. Yüksek sevikal 2. Tiroid içi 3. Timus içi 4. Ön mediasten 5. Aortopulmoner pencere
6. Posterior mediasten 7. Retroözefageal
39
Normal kişilerde paratiroid sayısı
%80-90 dört paratiroid bez
%4 üç paratiroid bez
%4 beş paratiroid bez
%1 iki,altı veya yedi
Kalsiyum homeostazisi- paratiroid hormonu
• İnsanda en fazla bulunan katyon kalsiyum
• Ekstrasüllüler kalsiyum düzeyi intrasellüler düzeyden 10.000 kat daha fazla
• Ekstrasellüler kalsiyumun büyük bölümü kemiklerde depolanmıştır
• Serum kalsiyumun %50 si iyonize halde ve aktif olan kısımdır
• Kalan kısmı albümine (%40) ve fosfat ve sitrat gibi anyonlara (%10) bağlıdır
• Paratiroid üzerinde kalsiyuma duyarlı reseptörler var
• Ekstrasellüler kalsiyum düzeyine göre PTH salgılanır
Serum Ca düzeyi ile bağlantılı olarak parathormon salgılar
Ca düzeyi azalınca PTH salgısı artar
Ca düzeyi artınca PTH salgısı azalır
Serum Ca düzeyi nasıl yükseliyor ? Vücutta Ca metabolizmasını ayarlayan başlıca 2 hormon var.
Bunlardan biri PTH diğeri D vitamininin aktif metaboliti dediğimiz 1,25 dihidroksi vitamin D3.
Parathormon, paratiroid bezlerden salgılanır. Vitamin D3, deride bulunan 7-hidroksikolestrolden
üretilir,KC de 25-hidroksi vitamin D oluşur,böbreklerde hidroksilasyon sonucu 1,25 dihidroksi
vitamin D3 ( D vitamininin aktif metaboliti;kalsitriol) oluşur. Bu iki hormon Ca metabolizmasının
ana düzenleyicileri. Bir de bunlar kadar etkili olmayan, Ca metabolizmasındaki rolü çok dar olan
kalsitonin var. Kalsitonin; kemik rezorbsiyonunu inhibe eder, antihiperkalsemik etki gösterir, daha
çok hiperkalseminin medikal tedavisinde kullanılır.
Parathormon etkileri-kemik-böbrek-barsak
Kemik
• Erken dönem: kemiklerden hızlı kalsiyum mobilizasyonu
• Geç dönem: kemik rezorbsiyonu aktivasyonu ile daha fazla Ca ve fosfat serbest kalması
Böbrek
• Ca rezorbsiyonu artar
• Fosfat rezorbsiyonu azalır
• Kalsitriol sentezi artar- barsaktan Ca emilimi artar ( indirekt etki)
Aktif D vitamini etkileri
Kemik
• Kemik mineralizasyonunu arttırır
Böbrek ve GİS
• Renal Ca ve P atılımını azaltır
• İntestinal Ca emilimini arttırır
Hiperparatiroidi sınıflaması
• Primer- normal feedback mekanizmasının bozulması. Burada paratiroid bezler serum Ca
düzeyinden bağımsız olarak PTH salgılamaya başlar.
• Sekonder-aslında paratiroid bezlerde bir sıkıntı yok başka birtakım problemlere yanıt söz
konusu. Kronik böbrek yetmezliği veya GİS Ca emilimin bozulması sonucu oluşan
hipokalsemide kompensatuar yanıt olarak PTH yükselmesi.
• Tersiyer-Kronik böbrek yetmezliğinde oluşan sekonder paratiroidinin hastada böbrek
transplantasyonu sonrasında da devam etmesi. Yani altta yatan sebep düzeltilmesine
rağmen paratiroid bezlerin otonomi kazanarak fazla hormon salgılamaya devam etmesi.
Primer Hiperparatiroidi
• Ca dan bağımsız otonom PTH salgılanması (PTH ve Ca yüksek)***
• %80-90 sebep tek adenom
• %10-15 hiperplazi
• %2 çift adenom
40
• <%1 paratiroid kanseri
• <40 yaş kadınlarda 10/100.000
• >65 yaş kadınlarda 190/100.000
• <40 yaş hastada hiperparatiroidi varsa MEN( multipl endokrin neoplazi ) akla gelmeli.
• ***Özel durumlar: Normokalsemik HPT (PTH yüksek ancak Ca normal veya üst sınıra
yakın). Primer HPT öncüsü bir durum olarak kabul edilir. Yeni çıkan bir tanımdır çünkü
giderek artan lab testleri sonucu HPT çok erken dönemlerde yakalanabiliyor.
Primer HPT li bir hastada eğer bir paratiroid bezi büyüklüğü >3 cm ise veya paratiroid bezini
boyunda palpe edebiliyorsanız bu hastada paratiroid kanserinden şüphelen.
Sekonder HPT (Ca metabolizmasındaki değişikliğe karşı gelişen fizyolojik cevap sonucu oluşur)
• ***En sık 2 sebep D vit eksikliği ve kronik böbrek yetmezliğidir.***
• ***D vitamini eksikliği ülkemizde son derece yaygındır
• ***Kronik böbrek yetmezliği( ana mekanizma fosfor retansiyonu)à renal hiperparatiroidi
§ Paratiroid bezlerin direkt uyarılması
§ Ca çöktürerek hipokalsemi
§ D vit sentezi azalması
§ Paratiroid hiperplazisi
• GİS malabsorbsiyonlarına bağlı hipokalsemi uzun süre devam ederse sekonder HPT
gelişebilir
• Thiazid grubu ilaç veya lityum kullanımı( böbrek Ca reabsorbisyonu artar)
§ Lityum paratiroid bezlerin Ca duyarlılığını azaltır
Tesiyer HPT
• Başarılı bir böbrek transplantasyonu sonrası var olan sekonder HPTà otonom PTH
salgılanması
• Sekonder HPT de problemi düzelttiğimiz zaman yani D vit toparlarsak, kronik böbrek
yetmezliğinde medikal olarak hastanın fosfor düzeyini düzeltirsek, GİS malabsorbsiyonlarını
düzeltirsek HPT de düzelir. Eğer altta yatan sebep düzeltildiği halde HPT düzelmiyorsa bu
tersiyer HPT olmuş demektir. En sık örnek başarılı bir böbrek transplantasyonu sonrası
devam eden hiperkalsemidir.
Primer HPT-Klinik
• Asemptomatik HPT ( yakınma yok ancak Ca ve PTH yüksek, tesadüfen lab inceleme ile
saptanır)
• Semptomatik HPT- ***En çok etkilenen sistemler kemikler ve böbreklerdir.*** Çünkü PTH
Ca u kemiklerden mobilize ediyor, kemikteki Ca düzeyi azaldıkça hastada
osteopeni,osteoporoz,patolojik kırıklar oluyor. Aynı zamanda hastada hiperkalsiüri geliştiği
için böbreklerde tekrarlayan böbrek taşları,nefrokalsinozis,böbrek fonksiyon bozukluğu
görülür.
Yorgunluk,Güçsüzlük Böbrek Taşları
Poliüri,Polidipsi,Noktüri Taşa bağlı hematüri
Kemik ve eklem ağrıları Kemik kırıkları
Kabızlık Gut
Depresyon Eklemde şişlik
Unutkanlık Kilo kaybı
İştahsızlık,Bulantı Mide,duodenum ülseri
Reflü Pankreatit
Kaşıntı Hipertansiyon
41
Semptomatik primer HPT
• ***Böbrek,kemik,psişik semptom en çok
• Gerçek asemptomatik HPT nadir
• Primer HPT de %20-25 böbrek taşı( sessiz olabilir)
• Kronik hiperkalsemi böbrek konsantrasyon mekanizmasını bozabilir-böbrek işlev bozukluğu
• %50 hastada hipertansiyon-yaşlı hastada daha sık- böbrek işlev bozukluğuyla ilişkili
• Kemiklerde subperiosteal rezorbsiyon
§ 2.-3. Parmaklar orta falankslarda belirgin
§ Kemik kisti, distal falankslarda çıkıntılar
§ Kafatasında iç ve dış korteks belirginliğinde azalma
§ Kemik mineral yoğunluğunda azalma
• GİS: PTH yüksekliği gastrin salgısını arttırır- peptik ülser
• Ciddi hiperkalsemide pankreas enzimlerinin aktivasyonu artar- pankreatit riski
• Safra kesesinde Ca bilirubinat taşı oluşma riski
• Ciddi hiperkalsemide (Ca düzeyi >12 olursa) HPT uzun süre devam ederse birtakım
kardiyovasküler problemlerle de karşılaşılabilir. Endotel fonksiyonunda değişiklik,vasküler
sertlik,diastolik disfonksiyon gibi.
Kraniyal grafide korteks dokusundaki
Tedavi öncesi ve tedavi sonrası
demineralizasyona bağlı birtakım tuz-biber
manzarası olarak adlandırılan litik lezyonlar.
İlk görsel tedavi öncesi 2. Görsel tedavi sonrası
42
Primer HPT şüphesi olan hastada yapılması gereken lab ve radyolojik tetkikler
• Serum Ca
• PTH
• 24 saatlik idrar Ca düzeyi
• Serum kreatinin (kreatinin klirens hesaplanması)
• 25 hidroksi D vit düzeyi
• Batın US (asemptomatik nefrolithiasis)
• Kemik mineral yoğunluk ölçümü
Primer HPT-Tanı
• Total ve iyonize Ca yüksek + PTH yüksek
• İdrar Ca/kreatinin klirensi > 0.01 ( 24 saatlik idrar Ca yüksek veya normal)
• Serum fosfat düzeyi düşük %60 hastada
• Alkalen fosfat düzeyi yüksek %10 hastada ( artmış kemik metabolizmasından dolayı )
• *** 24 saatlik idrar Ca tayini ailevi hipokalsiürik hiperkalsemi ayırıcı tanısında önemli***
Ailevi hipokalsiürik hiperkalsemi genetik ve nadir bir hastalık. Tedavisi cerrahi değil.
• *** 24 saatlik idrar Ca düşük ise (<100 mg) primer HPT tanısından uzaklaşılır.Ailevi
hipokalsiürik hiperkalsemi akla gelmeli.***
Hiperkalsemi Ayırıcı Tanı
• *** En sık neden primer HPT*** Tedavisi cerrahi.
• *** 2. Sıklıkta diğer organ malign hastalıkları***
§ Maligniteye bağlı klinik bulgular
§ ***Hiperkalsemi var ama PTH düzeyi düşük. Primer HPT den ayırt etmede önemli.*
§ Malign hastalıklarda hiperkalsemi nedenleri
o Ektopik parathormon related peptid salgılanması (PTH düşük ancak PTHrP
yüksek)
o Yaygın osteolitik kemik metastazları.
§ Ailevi hipokalsiürik hiperkalsemi
o Çok nadir, otozomal dominant,Ca reseptör bozukluğu
§ Uzun süreli thiazid veya lityum kullanımı
Primer HPT Tedavi
• Kesin tedavi cerrahi
• Cerrahi tedavi endikasyonları
§ Semptomatik durum varsa
§ Asemptomatik PHPT de cerrahi endikasyonları
Cerrahi kararı alınan hastada ameliyat öncesi radyolojik görüntüleme
• Primer HPT tanısını doğrulamak veya dışlamak için radyolojik görüntülemeye gerek yoktur.
• *** PHPT tanısı biyokimyasal olarak konur***
• Cerrahi endikasyon kararı için radyolojik inceleme gerekmez
• *** Ameliyat kararı alınan hastada lezyonun yerini belirlemek için yapılır ***
43
En çok kullanılan lokalizasyon yöntemleri
§ Tc-99m sestamibi sintigrafi/SPECT
§ Duyarlılık %34-90
§ (pek çok seride %80-90)
§ Ultrasonografi
§ Duyarlılık %27-89
§ ***Sestamibi + US kombinasyonu
§ Duyarlılık %78-96
§ SPECT à Radyoizotop vererek gamma kamera ile 2D görüntü daha sonra tomografik
rekonstrüksiyon ile 3D görüntü
Diğer görüntüleme yöntemleri komplike olgularda kullanılır
§ MR görüntüleme ( US ile saptanamayan ve radyasyon alması sakıncalı hastalarda)
§ 4D BT (nadir komplike hastalarda )
§ Juguler venöz örnekleme ile PTH tayini ( nüks komplike hiperparatiroidi olgularında nadiren
gerekir)
§ US eşliğinde lezyondan İİAB ve PTH tayini
o Standart olarak önerilmez
o Nüks HPT ve lokalizasyondan emin olunamayan
o Tiroid nodülü/paratiroid adenom ayrımı yapılamayan komplike hastalar
SPECT görüntüleme
Sağ altta tutulum görüyoruz
Düz sintigrafi
Sağda ve solda 2 tane paratiroid
lezyonu. Hiperplazi olabilir. MEN li
bir hastada sintigrafide 2 tane
paratiroide ait tutulum görüyoruz.
44
Primer HPT de cerrahi tedavi seçenekleri
• Bilateral boyun eksplorasyonu
§ 4 bez gözlenir ve büyümüş olanlar çıkarılır
• Odaklanmış cerrahi (minimal invazif paratiroidektomi)
§ Tek paratiroid beze yönelik
Primer HPT de bilateral boyun eksplorasyonu kriterleri
(Odaklanmış cerrahi uygun olmayan hastalar)
• Ailevi paratiroid hastalığı
• ***Hiperplazi şüphesi*** ( en önemli endikasyon )
• Preoperatif US ve sestamibi sonuçları uyumsuz
• US ve sestamibi ile hiç lezyon saptanmamaaı
• Ameliyat gerektiren tiroid hastalığı
• Paratiroid kanseri şüphesi
İntraoperatif yardımcı yöntemler
İntraoperatif PTH tayini
• Ameliyat esnasında anormal paratiroidin çıkarıldığını doğrulamak için kullanılır
• Ameliyat esnasında kan alınarak PTH tayini
• 1: anestezi başlarken
• 2: adenom eksizyon öncesi
• 3: eksizyondan 5ve 10 dk sonra
• Kriterler
1. Eksizyon sonrası PTH da %50 den fazla düşme
2. Eksizyon sonrası PTH nın normale inmesi
• Özellikle odaklanmış cerrahide çok iyi bir tamamlayıcı yöntem
Bilateral boyun eksplorasyonu (teknik)
Hastanın ameliyat masasındaki pozisyonu çok önemli. Boyun arkaya doğru aşırı olmamak üzere
ekstansiyona alınır. Suprasternal çentiğin ~3 cm üzerinde olacak şekilde ve lateralde SKM kasların
hizasını geçmeyecek şekilde kochet kesisi yapılır. Cilt-platisma flepleri hazırlanır. Servikal fasyada
krikoid kartilaj düzeyinden suprasternal çentiğe dek orta hat insizyonu yapılır. V. Thyroidea media
bağlanır, tiroid lobu serbestleştirilir, öne ve mediale doğru çekilir. Common carotis arteri ve tiroid
arasındaki fasya açılır. Sağ üst ve alt, sol üst ve alt paratiroid bezler araştırılır.
Ameliyat stratejisi
• Tek adenom
• Sporadik hiperplazi
45
Hiperplazi hastalarında, hiperplazi tanısını ameliyat öncesi koyamaz sadece büyümüş 1-2 bezi
çıkarırsanız bunlar nüks eder.
• MEN sendromlarına bağlı hiperplazi
§ MEN1: Subtotal (3,5 paratiroidektomi )
§ MEN2A: Bilateral eksplorasyon ile sadece büyük olan paratiroidlerin eksizyonu
• Paratiroid kanseri
§ Çok yüksek serum Ca düzeyi ( > 12-14 mg/dl ) , çok yüksek PTH
§ Boyunda palpabl kitle
§ Lokal geniş eksizyon + aynı taraf tiroid lobektomi
§ Paratiroid CA agresif bir tümör küratif rezeksiyon yapmazsak nüks eder. Trakea,
özefagus invazyonları yaparak mortalite ile sonuçlanabilir. RT ve KT fazla bir etkisi
yok.
Renal HPT de cerrahi endikasyonlar
Ø Renal transplantasyon adayı hastada medikal tedavi ile düzelmeyen hiperkalsemi
Ø Renal osteodistrofiye bağlı patolojik kırıklar
Ø Yumuşak doku kalsifikasyonları
Ø Kalşiflaksi
Ø Transplante hastada düzelmeyen hiperkalsemi
• Renal HPT
§ 3 farklı yaklaşım yapılabilir. Genelde ilk 2 yöntem tercih edilir.
1. Subtotal paratiroidektomi
2. Total paratiroidektomi/ ön kol kas içi ototransplantasyonà Kronik böbrek
hastalarında 3,5 paratiroidektomi yapsak bile nüks riski çok yüksek. Eğer
böbrek yetmezliğini düzeltemezsek ve nüks ederse subtotal
paratiroidektomi ,boyunda nüks eder. Boyundaki 2. Girişimlerde
komplikasyon riski yüksek. Oysa bu yöntem yapıldığında nüks kolda
olacaktır. Buna müdahale etme şansımız daha yüksek. Hem ön kola
ototransplantasyon yapıp hem de -80 de doku sakladığımız zaman burdaki
doku tutmazsa tekrar ototransplantasyon yapma şansımız var.
3. Total paratiroidektomià çok tercih edilmez
Odaklanmış paratiroidektomi
• Seçilmiş bir hasta grubunda sadece büyümüş olan adenomun çıkarıldığı minimal invazif
cerrahi girişimler
• Klinik ve radyolojik olarak tek adenom saptanan hastalarda uygulanmalı
• Tek paratiroid bez eksize edilir/ Diğer bezler eksplore edilmez
• ***Hiperplazi şüphesi, paratiroid kanser şüphesi olan hastalarda yapılmaz
• ***En ideal hasta hem US hem sintigrafide birbiri ile uyumlu yerleri işaret eden görüntüler
Cerrahi tedavi sonuçları
• %80 semptomlar azalır
• Kemik yoğunluğu artar
• Tekrarlayan böbrek taşı oluşumu durur
• Peptik ülser ve pankreatit riski azalır
• Kardiyovasküler nedenlerle ölüm riski azalır
Cerrahi komplikasyon
• Rekürren sinir paralizisi
§ İlk girişim %1
§ Reoperasyon %5
• Kalıcı hipoparatiroidizm
§ Adenom %0
§ Hiperplazi %5-15
46
İnatçı/nüks HPT Nedenleri
1. Yetersiz cerrahi
§ Adenomun yerine nodül veya LAP eksizyonu
§ Hiperplazili hastada tek paratiroid eksizyonu
§ Fazla sayıda paratiroid bezi
2. Renal HPT de subtotal paratiroidektomi sonrası kalan dokunun büyümesi
3. Paratiromatosis
§ Ameliyat esnasında adenom kapsül yırtılması sonucu dökülen hücrelerin büyümesi
§ Paratiroid kanser nüksü
Arkadaşlar hoca son olarak sol üstte 2 cm paratiroid adenomu olan bir erkek hastanın ameliyat
videosunu izletti. Video drive de var izlemek isterseniz.
ÇIKMIŞ SORULAR
1. Hiperkalsemiye neden olan durumlar arasında ayırıcı tanıda hangisi yoktur ?
a) Primer hiperparatiroidi
b) Tiroidekomi öyküsü
c) Malignitelere bağlı ektopik salgılanan prPTH
d) Malignitelere bağlı osteolitik kemik metastazları
2. Aşağıdakilerden hangisi primer HPT şüphesi olan bir hastada yapılması gereken lab ve
radyolojik incelemeler arasında yer almaz ?
a) Serum PTH düzeyi
b) Direk AC grafisi
c) 24 saatlik idrar Ca düzeyi
d) D vit düzeyi
e) Batın USG
3. Primer HPT de aşağıdakilerden hangisinde minimal invaziv paratiroidektomi ( odaklanmış
cerrahi ) tercih edilebilir ?
a) MEN1 ile ilişkili HPT
b) Sekonder HPT
c) Ameliyat öncesi görüntülemede tek adenom
d) Ameliyat gerektiren nodüler guatr ile birlikte primer HPT
e) Paratiroid CA
4. Serum Ca ve PTH düzeyi yüksek bir hastada primer HPT nin lab tanısı bakımından yapılması
gereken diğer tetkik hangisidir ?
a) Sestamibi sintigrafi
b) Boyun USG
c) 24 saatlik idrar Ca düzeyi
d) Boyun BT
e) Boyun MR
5. Primer HPT nin etyolojisinde hangisi yoktur ?
a) Paratiroid adenomu
b) Çift paratiroid adenomu
c) Kronik böbrek yetmezliği
d) Paratiroid hiperplazisi
e) Paratiroid CA
47
SÜRRENAL HASTALIKARI/GENEL CERRAHİ/DOÇ.DR.NİHAT
AKSAKAL/10.09.2019/HALİL EMRE DEMİRTAŞ
Adrenal İnsidentaloma
Adrenal kaynaklı olmayan görüntülemelerde tesadüfen tespit edilen kitleler adrenal
insidentaloma olarak adlandırılır.Günümüzde görüntüleme sayısı çok fazla arttığı için
insidentalomaların sıklığı da çok fazla arttı.Adrenal insidentalomların büyük çoğunluğunu non
fonksiyone adenomlar oluşturmaktadır ve bu kitlelerin sonradan malign lezyonlara
dönüştüklerine dair bir kanıt yoktur.Abdominal BT’de saptanma sıklığı %4 civarındadır.Bu
kitlelerin diyabetik obez ve hipertansif kişilerde görülme şansı daha fazladır.Tüm
adrenal insidentalomalar içinde bilateral adrenal kitle sıklığı %10-15 arasıdır.
Bu hastalarda anamnez ve fizik muayene çok önemlidir. Her ne kadar görüntüleme sonucu
fark edilen kitleler olsalar da radyolojik görüntüyü değil bu görüntünün hastadaki klinik
karşılığına göre tedavi uyguluyoruz. Bu kitleler de bizim için 2 tane önemli soru var. Bu
kitlenin malign potansiyeli olup olmadığı ve kitlenin fonksiyone olup olmadığı.
Malignite
ADRENAL KARSİNOM
• Adrenal insidentalomada %2-5 sıklığında
• Kadınlarda 2,5 kat daha sık
• %80 fonksiyonel
• Çoğu cushing ve feo hastasıdır ve çok ağır
hastalık geçirirler tedavisi çok zordur
•
48
Malignite de görüntüleme özelliği çok önemli.Kitlenin boyutu arttıkça malignite riski de
artmaktadır.
Ø 4 cm’den küçük olanlarda %2
Ø 4-6 cm arası olanlarda %6
Ø 6 cm’den büyük olanlarda %25 malignite riski vardır.
Kitlelerde 6 cm sınırı çok önemli bir eşik, pür kistik lezyon ve tamamen yağ yapısında olan
lipomlar hariç 6 cm sınırının üzerindeki bütün kitlelere cerrahi uygulanıyor.4 cm’den küçük
ve malignite potansiyeli olmayan kitleleri takip ediyoruz.4-6 cm arası ise gri bölge olarak
geçiyor.Son yıllarda bu kitleleri de opere etmeye daha meyilliyiz.
ADRENOKORTİKAL KANSER
• Adrenalin primer korteks kanseridir.
• Önemli bir kısmı metastatiktir.
• Retroperitoneal olduğu için sinsi gelişir
• Adrenokortikal kanser kitle boyutu ile yakından ilişkilidir
• %90’I tanı konduğunda 4 cm üzeridir.
• Özellikle genç hastalarda unilateral 4 cm üzeri kitlelere
cerrahi önerilir.
Görüntüleme Özellikleri BT
Ø Kortikal adenomların lipid içeriği oranı benign tümör ve kanser ayrımında yardımcı
olur.
Ø Hounsfield Ünitesi (HU) X-ray’de kitlenin lipid içeriğini ölçmemizi sağlayan bir
metoddur.
Ø Bir adrenal kitlenin HU(Yağ dansitesi)<10 ise bu kitlenin benign bir adenom olma
olasılığı neredeyse %100’dür.
Ø Ancak adenomların %30 kadarı lipidden zengin değildir.
49
BENİGN ADENOM
• Homojen dansite, dügün konturlu
• <4cm, unilateral
• <10 HU
• Hızlı kontrastlı wash-out özelliği var.%50 wash-out.
• T1-T2 ağırlıklı MR’da karaciğer ile izointens görüntü verir.
Feokromasitoma
Ø >20HU
Ø Vaskülaritesi artmış lezyon
Ø Kontrast wash-out <%50
Ø T2 ağırlıklı MRI’da yüksek sinyal intensitesi
Ø Kistik ve hemorajik değişiklikler
Ø Değişken boyut, bazen bilateral
Ø %10 iki taraf malign olur.
Adrenokortikal Kanser
Ø Kanlanması artmış
Ø Santralde nekro Ø Wash-out<50
Ø Tanıda 4 cm’den büyük Ø Wash-out<50
Ø Genelde tek taraflı Ø T1’de KC ile izointens
Ø PET’te artmış SUV değeri T2’de yüksek veya orta
Ø İnvazyon veya metastaz bulunmaz
50
Adrenal Metastaz
Ø Primerden farklı olarak bilateral olma ihtimali daha fazla
Ø 20<HU
Ø Wash-out<50
Ø MR’da T1’de karaciğer ile izointens T2’de yüksek veya orta sinyal intensitesi
Ø PET’te artmış SUV değeri
Sürrenal gland tümörlerinde iğne biyopsisi kesinlikle önerilmez çünkü biyopsi alma esnasında
komşu dokulara tümör ekilme riski oldukça yüksektir.İğne biyopsisinin yapılabailceği durum
inoperabl hastalarda tanı koymak ve medikal tedavi uygulamaktır.Bunun dışında cerrahi
işlem uygulanacak hastalarda iğne biyopsisi uygulanmaz.
Tümörde Fonksiyonel,Non-Fonksiyonel Ayrımı
• %10-15 fonksiyoneldir.
• Bunların da %90’dan fazlası benigndir.
• Malign
Ø Primer adrenal kanser %1,9
Ø Metastaz %0,7
• Benign
Ø Nonfonksiyonel adenom %89,7
Ø Subklinik Cushing %6,4
Ø Feokroasitoma %3,1
Ø Primer hiperaldoteronizm %0,6
Subklinik Cushing (SCC)
Ø Klinik olarak Cushing belirtileri olmadan otonom glukokortikoid salınımının olmasıdır.
Ø Hipotalamo-hipofizer-adrenal (HPA) aksta değişiklik ile karakterize bir sendromdur.
Ø Bu hastalarda metabolik sendrom ile ilişkili hastalıklarla ilgili ipuçları tanıda değerlidir.
Bu hastalığa sahip insanlarda bazal ACTH seviyesi düşük izlenir ve genelde 1mg dexametason
supresyon testine yanıt vermezler.Bu hasta grubunda otonom salınım yüzünden sağlam olan
bez varsa burdaki hormon salınımı baskılanmıştır ve cerrahi ile hasta olan sürrenal bez
çıkarıldıktan sonra bu baskılanma yüzünden hastalarda adrenal yetmezlik gelişebilir ve bu
sebeple hastalar kaybedilebilir.Bu yüzden post-op hastalara kortizol replasman tedavisi
başlanır ve zamanla miktarı azaltılarak bir süre bu tedavi devam eder.Bu uygulamaya da
steroid şemsiyesi denir.
SCC’de medikal veya cerrahi tedavi uygulama konusunda kesin bir protokol yoktur.Ama
genel olarak 4 cm üzeri kitlelerin hepsine cerrahi uygulanır.4 cm’den küçük ama malignite
potansiyeli olan kitlelere de cerrrahi işlem uygulanır.Fakat kitle 2 cm veya daha küçük
boyutlarda ve malignite şüphesi yoksa hastaya takip uygulanır.
51
Feokromasitoma
Ø İnsidental kitlelerin %2-8’ini oluştururlar.
Ø Görüntülemede kitlenin özellikleri ve boyutu önemli.
Ø Hipertansif ataklar ve flushing görülmesi çok tipiktir.
Ø 24 saatlik idrarda katekolamin metabolitleri görülmesi çok önemlidir.(Bu
metabolitleri kanda değil idrarda bakıyoruz çünkü katekolaminler katekolaminler şok
anlarında kanda bir anda fırlayıp çok hızlı bir şekilde düşerler bu yüzden kanda bu
maddeleri bulmak çok zor bu yüzden 24 saatlik idrar testi ile idrarda metabolit
arıyoruz)
Ø Hastaların normotansif ve asemptomatik olması ve metabolit tesitnde negatif
değerler feokromasitoma tanısını ekarte etmez ama hipertansif ve semptomatik
kişilerde pozitif değerler tanı için çok değerlidir.
CONN Sendromu-Aldosteronoma
Ø Genellikle 2 cm’den küçüktür,büyürse aklımıza malignite gelir.
Ø İnsidentalomaların %1,6-4’ünü oluşturur.
Ø Hipertansiyon ve hipokalemi ile birliktedir.
Ø Anjiotensin/Renin>30 ve aldosteron plazma düzeyi>15 olması çok değerlidir.Tanı
koydurucu bile denebilir.
Ø Ölçüm öncesi spironolakton ve eplerenon (mineralokortikoid reseptör blokörü) 4-6
hafta önce kesilmeli.
Ø Hipertansiyonun eşlik etmesi hastalığın seyrini kötü etkiler.
Ø Görüntülemede hangi tarafın hasta olduğunu ayırmak çok zor hatta mümkün değil bu
yüzden venöz örnekleme yapılır.Anjiografik yöntemle sol sürrenal bezin döküldüğü
sol renal venden ve sağ sürrenal bezin döküldüğü vena cava inferiordan venöz
örnekler alınır.Bakılan değerlere göre hangi tarafın hasta olduğu bulunur.
Ø Stereoid şemsiyesi protokolü bu hastalarda da uygulanır.
Androjen Salgılayan Kitleler
Ø %1 civarında görülür.
Ø Malign veya benign olabilir
Ø Virilizasyon bulguları vardır.Kadında hirsuitizme sebep olur.
Ø DHEA yüksek ve klinik bulgu varsa cerrahi uygulanır.
Adrenal Dışı Lezyonlar
v Miyelolipom
v Lipom v Hamartom
v Kist v Nörofibrom
v Hematom
v Amiloidoz
52
Tedavi
Ø Malignite kuşkusu olan hastalara cerrahi tedavi uygulanır
Ø Fonksiyonel kitle (Feokromasitoma,subklinik cushing,CONN sendromu) tanısı olan
hastalara cerrahi tedavi uygulanır.(Subklinik Cushing hastalarında hastaya bağlı olarak
medikal tedavi de uygulanabilir.
Ø Az oranda hastaya medikal tedaviyle takip uygulanır.
Ø CONN Sendromunda potasyum replasmanı lazım değilse,malignite kuşkusu yoksa
medikal tedavi ile taki edebiliriz.
Takip
Ø İlk 5 yılda yılda 1 kez hormonal değerlendirme yapılmalıdır.
Ø Genellikle bu süre sonunda hormonal stabil plato gözlenir.
Ø Görüntüleme 3,6,12 ve 24. Aylarda yapılır.Büyüme gözlenmez ise takip kesilebilir.
Ø Takip esnasında hormon aktif hale dönüşenlere ve 1 cm’den fazla büyüyenlere
cerrahi tedavi uygulanır.
ÇIKMIŞLAR
Hipertansiyon yakınması olan 30 yaşında kadın hastada sürrenal bezde 2,5 cm kştle
saptanıyor.Yanlış olanı işaretleyiniz.
C)Kitle fonksiyonel ancak görüntülemede selim görünüşlü ise izlenir.
Anksiyete,hipertansiyon,çarpıntısı olan 36 yaşında kadın hastaya feokromasitoma tanısı
koyuluyor.Aşağıdaki preoperatif yaklaşımlardan hangisi en doğru olandır?
C)Ameliyattan 1-3 hafta önce alfa bloker ilaç başlanması.
Akciğer kanseri nedeniyle 1 sene önce geçirilmiş ameliyat öyküsü olan hastada BT
görüntülemede sürrenal bezde 2,5 cm çapında kitle saptanıyor.Yaklaşım açısından yanlış
olanı işaretleyiniz.
C)İİAB selim PET(-) ve non fonksiyone ise sürrenalektomi.
Hnagi durumda sürrenalektomi öncelikli cerrahi tedavi değildir?
C)Tek süürenal bezde takip esnasında büyüme gösteren kitle.
46 yaşında bir kadında hipertansiyon,poliüri ve kas güçsüzlüğü yanısıra serum sodyumu
48mEq/L olarak saptanıyor.Hastanın eş zamanlı olarak bakılan serum K 2,9 olarak saptanıyor.
Bu hastada en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
C)Hiperaldosteronizm
53
MEMENĠN SELĠM HASTALIKLARI/GENEL CERRAHĠ/Doç.Dr.MUSTAFA TÜKENMEZ
➝Memenin arteryel kanlanmasını aksiller arterin dalları, internal torasik arter (anterior
interkostal dalları aracılığıyla) ve bazı posterior interkostal arterler sağlar.
➝Memenin venleri arterlere paralel olarak, v. axillaris, vv. Thoracica interna vv.
Intercostales anteriores’lere dökülür.
54
➝Meme belli dönemlerde boyut olarak değişiklikler gösterebilir, bu dönemlere örnek
olarak menstrual siklus, gebelik, laktasyon ve menopoz verilebilir.
Anomalileri:
➝Spontan geliyorsa, tek memeden geliyorsa, tek kanaldan geliyorsa, kanlı geliyorsa
veya şeffaf geliyorsa bize maligniteyi düşündürür.
Memede kitleler:
Memede kistler: Kistler, içi sıvı dolu keseciklerdir. Genel olarak memedeki kitlelerin
%25’ini oluşturur. Kistler basit ve kompleks kistler olarak ayrılır.
55
Kompleks kistler ise solid komponenti olan kistlerdir. Solid komponent ne kadar fazla
olursa malignite oranı o kadar artar.
Laktasyonda olan galaktosel de kisttir ancak bunun farkı içinde süt bulunmasıdır (yani
süt emziren annelerde içi süt dolu kist).
➝Bazen meme kitlerinin içinde intrakistik tümörler gelişebilir, bundan dolayı sıkı takip
etmek lazım.
BĠ-RADS 3: Muhtemel benign bulgular (malignite riski %2’nin altında olan bulgular).
Kısa aralıklarla takip edilir (en fazla 6 ay).
56
BĠ-RADS 5: Yüksek olasılıklı (>%95) malign
Filloides tümörleri:
➝Genel olarak tüm filloidesli olgulara cerrahi sınır 1-2 cm olacak şekilde geniş
eksizyon önerilir.
➝Hematojen yolla da en çok akciğere metastaz yaparlar. Yani tanı olarak akciğer
grafisini görmekte de fayda vardır.
57
!!!Karsinomlarda uygulanan sentinel lenf nodu biyopsisi filloides tümörlerde
yapılmaz (sorabilirim dedi)!!!
➝Sentinel lenf nodu(SLN) tümörün drene olduğu ilk lenf nodudur. Bu lenf nodu
tümörün lenfatik metastaz yapıp yapmadığını tespit etmeye yarar.
➝Sonuç olarak filloides olguları genellikle klinik ve patolojik olarak selim karakterli
olup tüm hastalarda aksiller diseksiyonsuz geniş eksizyonla gerçekleştirilen (>1 cm)
cerrahi sınır negatif cerrahi yaklaşım ön plana çıkmaktadır.
ĠNTRADUKTAL PAPĠLLOMLAR:
➝Genelde 1 cm’in altında tespit edilir (zaten daha da büyüdüğünde çok çabuk
semptom verir)
➝1 cm ve altı (≤1 cm) radial skar iken; 1 cm üstü (>1 cm) kompleks sklerozan
lezyonlardır.
YAĞ NEKROZU
➝Travma veya cerrahi girişim sonrası veya yüksek yağ içerikli memelerde daha sık
görülür.
58
➝Kalsifikasyon ve fibrozis tipiktir.
➝Hastanın hikayesi çok önemlidir. “Daha önceden emzirmede sıkıntı yaşadınız mı?”
,“Oraya bir müdahale oldu mu?”, “Oraya abse drenajı yapıldı mı?”, “Travma yaşadı
mı?” gibi sorular sorulmalıdır.
a)I-B, II-A, III-E, IV-C, V-D b)I-C, II-A, III-E, IV-A, V-D
c)I-C, II-A, III-D, IV-E, V-B d)I-A, II-E, III-B, IV-C, V-D
3)Spontan tek kanal ve kanlı memebaşı akıntısı nedeniyle opere edilen hastada
patolojik en sık hangi lezyon saptanır?
a)Duktal ektazi
b)Ġntraduktal papillom
e)Fibrokistik değişiklikler
59
I)Bİ-RADS 0 a) Malignite açısından riskli(biyopsi önerilir)
60
SELİM MEME HASTALIKLARI 2
(10 EYLÜL 2019 SALI 14OO MUSTAFA TÜKENMEZ GENEL CERRAHİ) ( MERVE GÖDELEK)
DUKTAL EKTAZİ
Daha yaşlı hastalarda(ort=58) ve sigara ile ilişkisi yok(%28) ve daha önce geçirilmiş episod yok(%1)
Klinik:meme başı akıntısı,subaerolar kitle
Patoloji:İntraluminal histiosit tıkaçları ve periduktal inflamasyonla karekterize major duktuslarda
dilatasyon
SORU:28 yaşında kadın hasta. 1 hafta önce doğum yapmış.Ağrılı kızarık meme başı şikayeti
ile geliyor.EN OLASI TANI VE ETKEN NEDİR?
CEVAP:Laktasyonel mastit,S.Aureus
SORU:35 yaşında kadın hasta, aerola kenarında şişlik ve eritemi var.20 paket/yıl sigara
kullanımı var.Hastada ne düşünürsünüz?
CEVAP:PERİDUKTAL MASTİT
SORU:59 Yaşında kadın hasta meme başı akıntısı şikayeti ile geliyor.Subaerolar kitlesi
var.Sigara kullanımı yok.Patoloi sonucu İntraluminal histiosit tıkaçları ve periduktal
inflamasyonla karekterize major duktuslarda dilatasyon.Tanınız nedir?
CEVAP:DUKTAL EKTAZİ
62
ÖZOFAGUSUN SELİM HASTALIKLARI / Genel Cerrahi / Prof. Dr. Levent Altan /Yusuf Türkmenoğlu /
10.09.2019
ÖZOFAGUS ANATOMİSİ:
Yemek borusu uzunluğu yaklaşık olarak 25 cm’dir. Burnun arkası nazofarenks ,ağzın arkası orofarenks ,
aşağısı hipofarenkstir ve hipofarenksten sonraservikal özofagus başlamaktadır. Özofagusun ; servikal ,
torakal ve abdominal(diyafragmanın altında kalan midenin kardiya bölümüne kadar olan 1-2 cm’likbölüm)
bölümü vardır. Lokalizasyon olarak üst ve orta mediastane yaslanmışdurumdadır. Arcus aortadan sonra
aorta özofagusun arkasına geçer ve aşağıyadoğru geldikçe abdominal aorta arkada özofagus önde kalıyor.
Mediasten boyunca hafif sola kıvrılılyor. Boyunda 6. Vertebral kemik önünde başlıyor vesola kıvrılark T10
seviyesinde hiatusu geçer T11 seviyesindesonlanıyor.özofagusun serozası yok bu kanser cerrahisi için çok
önemlidir velenfatik drenajı çok yoğun bu yüzden tümör hücrelerinin hem dışa doğru hemde tüm özofagus
boyunca yayılma riski yüksektir bu yüzden tedavide total özofajektomi tercih edilir.Diyafragma düzeyinde
solda vena cava arkada ise abdominal aort var bu aradan hiatal kruslardan çıkıp midenin kardiya bölümüne
bağlanır. Çok zengin venöz ağı var venöz kollateraller var. Bunlar karşımıza varis olarak çıkabiliyor bazı
hastalıklarda.
Sfinkterler:
üst sfinkter: farenksin alt ucunda krikofarengeal kas düzeyindedir.
Alt sfinkter: gerçek bir sfinkter değildir fonksiyonel bir yapıdır.
-Özofagogastrik açı (his açısı) İntraabdominal özofagus - Frenogastrik ligament - Nöral faktörler - Hormonal
faktörler: Gastrin Bunların hepsi alt uçta sanki bir sfinkter varmış gibi fonksiyone bir yapı oluşturur.
Anatomik Darlıklar:
I. Darlık: Krikofarengeal kas
II. II. Darlık: Özofagusun aort arkıyla çaprazlaştığı yer
III. III. Darlık: Kardiyoözofagial bileşke
Takılma hisleri genelde burada oluşur.
Özofagus Duvarının Musküler Katmanları
İç musküler katman: sirküler ve spiral olarak düzenlenmiş
Dış musküler katman: longitudinal
Laimer-Haeckerman alanı: özofagus arka duvarında sadece sirküler kas tabakasından oluşan alandır ve bu
alan çok frajil bir yapıdadır endoskopi yapılırken çok dikkat edilmesi gerekir.
Özofagusun Selim Hastalıkları:
1)Benign (iyi huylu) tümörleri
2)Fonksiyonl hastalıkları
3)İnflamatuar hastalıkları
4)Yapısal bozuklukları
5)Travma
64
Reflü özofajiti
En sık semptomu pyrozis’tir.Yemekten ~ 1 saat sonra sternum arkasında yanma hissi (heartburn) oluşur.
Regurjitasyon, Disfaji gibi bulgular oluşur.
Tedavi olarak medikal , diyet ve Nissen fundoplikasyonu uygulanabilir.
Hastaların özofagusuna kamerayla bakılır ve eğer ameliyat endikasyonu varsa erken cerrahi uygulanır aksi
takdirde intestinal metaplazi yani mide mukozası özofagus içine giriyor sonra metaplazi displaziye
dönüşüyor . ondan sonra kanseröz doku ve invaziv karsinoma dönüşebilir. Barret-adeno Ca , ülserasyon
,striktür ve kanamaya da yol açabilir.
Barrett Özofagusu:
Özofagusun bir kısmının kolumnar epitelle döşelidir.Ağır reflü özofajit sonucu midenin kolumnar epitelinin
distal özofagusta asit maruziyeti sonucu oluştuğu düşünülmektedir.Reflü özofajitli hastaların yaklaşık
%10’unda görülür.
b)Kandida Özofajiti (Özofagial Moniliazis)
Candida Albicans:
- Lokal ya da diffuz tutulum yapabilir
- Mantara bağlı özofajitin en sık olanıdır
Odinofaji, disfaji, pyrozis yapar.Yer yer bazı bölgelerde granülasyon dokusu oluşturur.
- Aniden ortaya çıkabilir
Tuzlu su, peroksit ile gargara,nystatin, ketoconazole, mikostatin ile tedavi uygulanır.
C)İnfeksiyöz Özofajitler
Herpes Özofajiti
-Bağışıklık yetersizliği sonucu oluşur.
-Semptomlar: Odinofaji,disfaji bulgular verir.
-Tanı: Mukozal sürüntü
sitolojisi/ biyopsi: İnklüzyon cisimcikleri ve renk değişikliğidir.
D)Kostik madde hasarı
Özellikle kaza sonucu çocuklarda oluşur . Erişkinlerde intihar amaçlı kullanılır. Bazen mide mukozası da
hasara uğrar ve ince bağırsak farenkse bağlanır.
Bazik kostik maddeler:
-Sodyum hidroksid
-Sodyum karbonat (çamaşır suyu)
-Sodyum metasilikat (otom. çamaşır mak. tozu)
-Amonyak
67
MİDE KANSERİ/PROF. DR. HAKAN YANAR/16.09-1. DERS/JARİN AKKOÇ
RİSK FAKTÖRLERİ:
Mide kanserinin tam sebebi bilinmemektedir.
-Yaş: 72 yaş veya üzeri.
-Cinsiyet: Erkeklerde kadınlara göre daha fazla.
-Irk: Asya ve Afrika toplumunda Amerikan toplumuna göre daha fazla görülmektedir.
-Sigara-Diyet: Tütsülenmiş, tuzlanmış, turşuya basılmış veya aşırı tuzlu
yiyeceklerden zengin yiyecekler, nitrat ve nitrit türevleri, riski artırır. Diğer
taraftan taze sebze meyvelerin yenilmesi, yüksek doz C vitamini alımı, sarımsak,
yeşil çay bu hastalığa karşı koruyucu olabilmektedir. EPIC-Eurgast çalışması tahıl
kaynaklı liflerin diffüz tip mide ca gelişimine karşı koruyucu
68
BELİRTİLERİ:
Mide kanseri genellikle sinsi seyirlidir.
İlerleyip tıkanıklık, kilo kaybı vb.
yapmadıkça pek belirti vermez. Bu
belirtiler:
-Epigastrik rahatsızlık (Tümör posterior
yerleşimli ise pankreasa penetre
olabilir ve epigastrik ağrı ortaya
çıkabilir)
-Kilo kaybı, iştahsızlık
-Gizli kanama, halsizlik ve yorgunluk(anemi-kanamadan kaynaklı), bulantı, kusma,
disfaji (Disfaji genellikle kardia gibi proksimal tutulumda, kusma ise pilor gibi distal
tutulumda ortaya çıkar.)
-Sarılık ve asit (karaciğer metastazı varsa ortaya çıkar)
-Papiller
-Tubuler
-Müsinöz
-Taşlı yüzük hücreli
Adenoskuamöz
Skuamöz
Small cell
Undiferensiye
Diğer
69
b)İlerlemiş mide kanseri (Geç): Submukozayı aşan tümörlerdir.
3)BORMAN SINIFLAMASI(1926):
Eski zamanlarda kullanıldığını, bizim için çok önemli olmadığını söyledi.
Tip I: Polipoid
TipII: Fungatif
Tip III: Ülsere
İntestinal ve diffüz tip olarak ikiye ayrılır. İntestinal tipin prognozu daha iyidir.
Diffüz tipin kötüdür. Hem diffüz hem taşlı yüzük hücreli ise prognozu ve sağkalımı
çok kötü bekleriz, hasta ve yakınlarını buna göre bilgilendiririz.
(Hoca gland yapısı oluşturur ve hematojen yayılır maddeleri dışında hepsini okudu.)
EVRELEME:
-Toraks ve batın BT
-CEA
70
-PET
Örneğin sınavda şöyle sorulabilir-> Hasta mide kanseriyle geldi. Endoskopi ve
biyopsi yapıldı, sonuç adenokarsinom geldi. Bir sonraki aşama nedir?
Cevap: Evreleme yapmak için toraks ve batın BT çekilir-> metastaz saptamak için.
CEA: Tümör markerlarıdır. CEA 19-9 GİS tümörlerinde artar.
PET: Herkese çekilmez. Örneğin karaciğerde ne olduğunu anlayamadığımız bir
lezyon varsa veya ameliyattan 1 sene sonra batın içerisinde kuşkulu lenf noduna
benzer lezyon görülürse PET çekilebilir.
Yanda midede, okun ucunda lümeni oldukça daraltmış bir tümör görüyoruz.
İNOPERABİLİTE
KRİTERLERİ:
-Göbekte metastatik nodül
(özel adı:Sister Marry
Joseph)
-Sol supraklavikuler
71
lenfadenomegali (Wirchow)
-Rektal tuşede rektouterin boşlukta
tümör depozitleri (Blummer Shelf)
-Overde tümör metastazları (Krukenberg)
-Peritonitis karsinomatoza (ilerleyip her
yere yayılınca)
-Uzak metastaz varlığı
TEDAVİ:
1)Lokal eksizyon (Wedge rezeksiyon): T1a mide kanserinde yani erken yakalanmış
kanserlerde ve uygun GIST(Gastroİntestinal Stromal Tümör)’lerde yapılır.
2)Proksimal Yerleşimli Mide Kanserinde;
a)Radikal Proksimal Subtotal Gastrektomi: Nadirdir. Mide ve özofagusu
anastomozla birleştirmemiz gerektiği için tercih edilmez. Midenin altında kalan lenf
nodları da çok iyi temizlenemez. Bunun yerine radikal total gastrektomi yapılır.
b) Radikal Total Gastrektomi=D2 diseksiyon
72
3)Mide Antrum Kanserinde: Radikal Distal Subtotal Gastrektomi, proksimaldekine
göre burada mide biraz daha korunabilir. Yine de kalan mide rahat boşalamayabilir,
dilatasyonlar gelişebilir. Bu sebeple hoca totali tercih ediyormuş.
MİDE LENFOMASI
GİSte lenfomanın en sık görüldüğü organ midedir. Ayrıca ekstranodal non-Hodgkin
lenfoma’nın en sık karşılaşılan tipi mide lenfomasıdır (yani en sık midede
görülüyor). Çoğunlukla B hücrelidir ve MALT kökenlidir.
Low grade MALT (Düşük gradeli ise): H.Pylori ilişkilidir, bunu tedavi ederiz. Üzerine
kemoterapi ve radyoterapi eklenebilir.
73
High Grade MALT (Yüksek gradeli ise): Kemoterapi ve radyoterapi üzerine cerrahi
endikasyon olabilir.
KARSİNOİD TÜMÖRLER
-Tip I: %75 görülür, pernisiyöz anemiye sekonder kronikhipergastrinemi olur
(gastrin seviyesi çok fazla yükselir). Kadınlarda daha sıktır.Multipldır ve malignite
riski düşüktür (%5’ten az). Tedavi endoskopik olarak biyopsi alınırken bile
mümkündür.
-Tip II: MEN I ve ZES ile ilişkili olan tip.
-Tip III: Sporadik tiptir.2 cm’nin üzerindedir ve soliddir. Bu tipte hipergastrinemi
yoktur. Çoğu hastada tanıda uzak ya da nodal metastaz saptanır. Tedavisi cerrahi
olarak çıkarılmasıdır (lenf nodlarıyla birlikte).
ÇIKMIŞLAR
1) Gastrointestinal stromal tümörlerin (GIST) hedefe yönelik tedavisinde kullanılan
ckit inhibitörü ilaç hangisidir?(2 kere sorulmuş)
a)İrinotekan B)İmatinib c)Oksiplatin d)5-fluorourasil e)Ampisilin
74
3) Aşağıdakilerden hangisi mide kanserinde inoperabilite kriteri değildir?
A) Göbekte metastatik nodül (Sister Marry Joseph)
B) Sol supraklavikuler lenfadenomegali (Wirchow)
C) Rektal tuşede rektouterin boşlukta tümör depozitlei (Blummer Sheif)
D)Overde tümör depozitleri (Krukenberg)
E) Hastanın 80 yaşında olması
4) Gastrointestinal lenfomanın en sık geliştiği organ hangisidir? (2 kere sorulmuş)
a) Özofagus b) Mide c) Duodenum d) İnce bağırsak e) Rektum
5) Gastrik kanser için aşağıdakilerden hangisi risk faktörüdür?
a)A kan grubu
b)B kan grubu
c)AB kan grubu
d)0 kan grubu
e)Kan grupları ile mide kanseri insidansı arasında bir ilişki yoktur.
6) Gastroinstestinal stromal tümörlerin orjini aşağıdakilerden hangisidir?
a)Düz kaslar b)G hücreleri c)D hücreleri d)Cajal'ın interstisyel hücreleri
e)Hiçbiri
7)50 yaşında erkek hastaya dispepsi nedeniyle yapılan özofagogastroskopi sırasında
alınan biopsi sonucunda düşük dereceli MALT lenfoma saptanıyor. Toraks, abdomen,
pelvis bilgisayarlı tomografisinde lenf adenopati saptanmıyor. Aşağıdakilerden
hangisi başlangıç tedavisi seçeneğidir?
a) Total gastrektomi + özofagojejunostomi
b) Total gastrektomi + özofagojejunostomi + adjuvan kemoterapi
c) Kemoterapi
d) Steroid
e) Antibiyotikler
1-b
2-d
3-e
4-b
5-a
6-d
7-e
75
MEME KANSERİ / GENEL CERRAHİ / PROF. DR. VAHİT ÖZMEN / 17.09.19 / 11.00 / BADE ÖZKAN
En sık görülen ama en iyi tedavi edilebilen kadın kanseri. Kadın kanserlerinin ¼’ü.
Erken tanıda %100’e kadar başarı şansı var.
Kadınlarda en sık mortalite nedeni. Her 6-7 ölümden birinin nedeni.
Mamografik tarama ile erken tanı, mortalitede ~%35 azalma.
Görülme sıklığı ve ölümlerin çoğu bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde.
Eğitimsizlik ve farkındalığın olmaması İleri evrede tanı Mastektomi oranının artması
Mortalite oranının yüksek olması
Tedavi ile sağlıklı yaşam mümkün.
Memenin korunması mümkün.
Aksiller disseksiyon yapılmayabilir. (Bekçi lenf nodu biyopsisiyle.)
Tedavisi multidisipliner yaklaşım gerektirir Takım çalışması gerekir (meme cerrahı, patolog,
radyolog, medikal onkolog, radyasyon onkoloğu, psikolog, psikiyatr, nükleer tıp uzmanı, fizik tedavi
uzmanı… )
Meme kanseri konusunda öncü bir fakülteyiz: 1986’da Türkiye’deki ilk meme kliniği bizde kuruldu,
1987’de memenin ilk multidisipliner toplantısı bizde yapıldı.
Dünyada Meme Kanseri Sıklık Ve Mortalitesindeki Değişiklikler (2018 Globocan)
18 milyon yeni tanı konulan hasta. (2035’te bu sayı 2 katını geçecek ve ölüm nedeni olarak da
kanser, kardiyovasküler hastalıkların önüne geçecek.)
Türkiye’de meme kanseri sıklığı hızla artmaktadır: 1993’de 24/100.000, 2018’de 60/100.000.
İnsidans: Bir zaman aralığında toplumda, belirli bir popülasyonda, görülen hasta sıklığı.
Geçtiğimiz yıl Türkiye’deki kanser sıklığı 60/100.000. Geçtiğimiz yılda Türkiye’de kaç kadına
meme kanseri tanısı konulmuştur? (Nüfus: 80 milyon)
Nüfusun yarısı kadın 40 milyon x 60/100.000
Prevalans: 2018’deki tüm meme kanserli kadınların sıklığı.
76
Ülkemizde meme kanseri sıklığı artıyor!
1) Yaşam tarzı ve reprodüktif fonksiyonlar batıya benziyor, risk faktörleri artıyor!
Özellikle batı Türkiye’deki yaşam tarzımız Avrupa’ya benziyor. Kadınlarımız iş sorumluluğu alıyor,
daha az ve daha geç doğuruyorlar.
77
Meme duktuslarının 3 boyutlu
görünümü
-Duktuslar periferden geliyor ve
meme başında toplanıyor.
-Sağdaki gibi bir duktal kanser
olduğu zaman hem proksimale
hem distale doğru yayılım
gösteriyor. Önce intraduktal
kalıyor, sonra invaziv kanser
halini alıyor.
Memenin Lenfatikleri
Yüzeyel ve derin lenfatik
ağı var:
Yüzeyel lenfatik ağ: Deri
altındadır.
Derin lenfatik ağ: Pektoral
fasya üzerindedir. (Majör
ve minör pektoral kaslar
önünde)
Bu lenfatikler %80-85
aksillaya drene oluyor. Bu
yüzden en sık bölgesel
metastaz aksillaya olur.
%10-15’i mammaria internaya, %5’i de supraklaviküler bölgeye drene oluyor. Meme kanserinde
bölgesel lenfatik drenajın olduğu bölgeleri yayılım açısından değerlendirmek gerekiyor (Fizik
muayene bulguları, ultrasonografi ile). Eğer aksillada metastaz düşünüyorsak PET-CT ya da
lenfosintigrafi ile lenfatik yayılım olup olmadığını görüntülemeliyiz.
Etyoloji – Risk Faktörleri
- Kadın olmak 150 kat daha riskli. Büyük bir doku ve östrojen hakimiyeti oluyor. Östrojen
aralığı/penceresi geniş olanlarda (kendine östrojen enjekte ettirenlerde vs.) risk daha fazla.
- Östrojen(menarş, doğum, menopoz, hrt) Östrojen maruziyeti, östrojene temas etme süresinin
fazla olması risk.
- Genetik faktörler (BRCA-1, BRCA-2) Pozitifliği risk faktörü. 1991’de BRCA-1, 1994’te BRCA-2
tanımlandı. Şuan meme kanseriyle ilgili 13 tane gen tanımlı.
- Aile anamnezi
- Prekanseröz lezyonlar Örneğin meme başı kanlı akıntısı ile gelen hastanın biyopsi sonucunda
atipik duktal hiperplazi çıkması risk faktörüdür.
78
- Diyet, obezite, stress Özellikle menopoz dönemindeki obezite risk faktörü. Neden? Çünkü
kadınlarda östrojen kaynağı overler ve sürrenal korteksin zona retikülaris tabakasıdır.
Premenstrüel dönemde zona retikülaris çalışır ama oradaki östrojen düzeyi çok önemli değildir,
ovaryen östrojen önemlidir çünkü fertiliteyi sağlar. Menopoza girince (ovaryen östrojen
kaybolunca) bu defa sürrenal korteksin zona retikülaris tabakasındaki androstenedion, periferik
yağ dokusundaki aromataz enzimi sayesinde östradiole dönüşüyor. Kadının sekonder seks
karakterleri bu şekilde devam ediyor. (Yani yağ tabakası arttıkça östradiole dönüşüm de artıyor.
Östrojen de meme kanseri için önemli bir risk faktörü!)
Kadının primer seks karakterleri: Doğurganlık vb.
Kadının sekonder seks karakterleri: Sesinin yumuşaklığı, cildinin yumuşaklığı, saçının inceliği/
yumuşaklığı, üriner sistemdeki kayganlık (menopozda ve aromataz inhibitörü kullanıldığında üriner
sistem enfeksiyonları daha sık oluyor), kognitif fonksiyonları (algılama, duygusallık, yönetme…) vb.
O yüzden biz meme kanserli kadına bir de aromataz inhibitörü verince kadınların kognitif
fonksiyonları zayıflıyor: düşünmeleri yavaşlıyor, konuşmada problem yaşayabiliyor. Majör
depresyon (eşinin ihanet etmesi, çocuğunu-eşini kaybetmesi, iş kaybı-ekonomik çöküş…) immün
sistemdeki çökmeye bağlı olarak kadının kanser tanısı almasına neden oluyor.
- Kürtaj yaptırmak Hormon fırtınası: Başlangıçta östrojen ve sonra progesteron hakimiyeti
varken sonra aniden bunun kaybolması, daha sonra yeniden östrojen hakimiyeti bir strese yol açar
ve riski artırır.
Meme Kanserinden Korunma
Östrojen aralığını nasıl azaltabiliriz? Çocuğunuza 5-6 yaşından sonra düzenli spor
yaptırırsanız menarş yaşı 15-16’ya kayar, çünkü onu duygu ortamından uzaklaştırıp farklı bir
kanala yönlendirmiş olursunuz.
Laktasyon süresini uzatırsanız riski azaltırsınız.
Haftada 7 gün egzersiz yapan kadınların %30 risk azalttığı gözlenmiş.
Her gün 1 kadeh şarap içmenin (alkolün) meme kanserini artırdığı gözlenmiş.
Sigara konusunda bir şey diyemiyoruz.
Diyet yapmak ve BMI’nin ideal düzeyde bulunması (25’in altında tutulmalı) riski azaltır.
-Profilaktik mastektomi BRCA-1 ve 2 pozitifliğinde ömür boyunca meme kanseri olma olasılığı
%80, over kanseri olma olasılığı %60. Genetik pozitifliği olan kişileri 20 yaşından 40 yaşına gelene
kadar 6 ayda bir kontrol ediyoruz, 40 yaşına geldiğinde ise bilateral subkutan mastektomi
öneriyoruz (implantla), 45 yaşında da bilateral salpingo ooferektomi öneriyoruz.
-İlaçla korunma
Tamoksifen İnvazif meme kanserini: %42.5’den %24.8’e, DCIS : %15’den %10’a azaltıyor.
(Bu cümleyi okumadı, merak edenleri için yazdım.)
Aromataz enzimi inhibitörü kullanımı
İlaçla korunma yüksek riskli hastalar için. Böyle hastaları formüllerle tespit edebiliyoruz (örn. Gail
modeli). Amerika’da risk grubundaki hastaların ancak %3,5 kadarı ilaç (tamoksifen, aromasin)
kullanıyor, bizim ülkemizde ise hiç kullanılmıyor. Çünkü bu ilaçların da yan etkileri var.
79
Meme Kanserinde Tarama
1) Kendini muayene (20 yaşından itibaren)
2) Klinik muayene (Aile hekimleri, kadın-doğum uzmanları…)
3) Mamografi
Kendi Kendini Muayene
80
Kendi kendini muayene kadınlara kendilerini tanımalarını sağlar. Böylece memede; normal
dokudan farklı olan, çok sert, çok düzensiz, genelde ağrısız ve çok kolay hareket etmeyen kitleleri
fark eder. Her yıl düzenli klinik muayeneye gitmeyen kadınların %80’i kliniğe memede kitle ile
geliyor. Bu kitle kadının farkındalığına göre çok küçük ya da çok büyük olabilir.
Klinik Muayene
Tarama Mamografisi
Gelişmiş ülkelerde nüfus daha yaşlı olduğu için ve ekonomiyi düşünerek tarama programlarını
kısıtlıyorlar. Örneğin İsviçre’de mamografik tarama faydası olmadığı için kaldırılmış, halbuki faydası
var. Henüz mamografinin yerini alacak bir tarama yöntemi yok: MR, USG denendi fakat henüz bir
sonuç yok.
Önceden 50 imiş. Türkiye için yaş sınırını hocamız uğraşıp 10 yıllık bir bilimsel çalışma
sonucunda 40 yaşına indirtmiş. Çünkü batıdan farklı olarak Türkiye’nin nüfusunun önemli
bir kısmı genç (age structure). Dolayısıyla genç nüfusta yığılma olduğu için kanserde de
genç nüfusta yığılma var. Hastaların %50’si 40-49 yaşında.
-Tarama sıklığı- yılda bir (!)
Memede kitle
Aksillada kitle
Cildi tutmuş bir tümör Meme başı kanlı akıntısı
Ağrı (%8)
Meme başı akıntısı (%5-8) – Akıntı tek taraflı, tek kanaldan, kanlı ya da serözse ve spontan ise
önemli! Gri-yeşil renkli, sıkınca gelen akıntıların bir önemi yok.
Retraksiyon (meme başı veya deride)
81
Asimetri
Ülserasyon
Mamografide ışınsal
Sağ meme fikse olmuş (tümör
uzantıları olan bir kanser
memeyi pektoral fasyaya
yapıştırmış)
Fizik muayene
Radyoloji
USG’de
düzensiz bir
kitle
83
Meme Kanserinde Prognostik Ve Prediktif Faktörler
Prognostik faktör: Hastalığın geleceğinde ne olacağını tahmin etmemize yarayan parametreler.
Prediktif faktörler:
-HG, NG (histolojik grad (1,2,3Border sınıflaması), nükleer grad)
-Ki 67: Yüksek ise tümörün büyüme hızı yüksek demektir.
Hem prognostik hem prediktif faktörler:
-Hormon reseptörü durumu (ÖR / PR) (östrojen reseptörü/progesteron reseptörü)
(+) ise premenopozal hastaya tamoksifen, postmenopozal hastaya aromataz enzim inhibitörü
verilmeli, (-) ise hastanın prognozu kötü.
-HER-2 (Human Epidermal Growth Receptor)
(+) ise eskiden kötüydü ancak şuan iyi çünkü elimizde akıllı ilaç var.
-Tümör genetik profili (Oncotype Dx, Mammaprint)
Düşük skor gelirse iyi, KT’ye gerek yok; yüksek skor gelirse mutalak KT al diyoruz.
SORULAR
Hayatı boyunca bir kadının meme kanserine yakalanma olasılığı yaklaşık olarak nedir?
Cevap: %12
Elli yaş üstü kadınlarda mamografinin rutin kullanılması meme kanserinden ölüm oranını yaklaşık
olarak ne oranda azaltır?
Cevap: %25
Meme kanserinin en sık genetik nedeni hangi mutasyondur?
Cevap: BRCA-1
Hangisi meme kanseri risk faktörü değildir?
Cevap: Bilateral ooferektomi
Herediter meme over kanseri hangi mutasyonla ilişkilidir?
Cevap: BRCA-1 ve BRCA-2
Aşağıdakilerden hangisi meme kanserinin hem prognostik hem de prediktif faktörlerinden biridir?
Cevap: HER-2 (Human Epidermal Growth Factor Receptor) pozitifliği
84
GASTROÖZOFAGEAL REFLÜ HASTALIĞI
LEVENT AVTAN/GENEL CERRAHİ A.B.D. 17 EYLÜL 2019/14.00-14.50
- Tedavide ilk seçenek PPI’dür.Ancak yüksek doza rağmen % 40 yetersiz kalmaktadır,yeterli olanlarda
ise devamlı ilaç kullanma güçlüğü vardır.
Gastroözofageal reflü hastalığına (GÖRH) zemin oluşturacak durumları lokal ve sistemik olarak 2’ye
ayırıyoruz.
Lokal nedenler:
- Hiyatal herni
Sistemik nedenler:
- Kollagen doku hastalığı
85
• Dişlerde erozyon (dental mine NOT:alarm semptomlarına pek
kaybı) rastlamıyoruz.
Tanısal Testler
-Proton Pompa İnhibitörüne (PPI) cevap testi:
4 hafta etkin ilaç dozu kullanınca semptomların iyileşmesi
Sık nüks, ilaç ile semptomların tam kontrol altına alınamaması ya da yüksek doz ilaca ihtiyaç
duyulması, sürekli ilaç (özellikle gençlerde),ilaç yan etkisi ( pnömoni, karsinoid tm?, enterik
enfeksiyon,B12 malabsorpsiyonu, kalça kırığı ) cerrahinin ilgi alanına giren konulardır.Laparoskopik
antireflü cerrahisinde %88 semptomlarda düzelme görülür.%93 hasta memnuniyeti söz
konusudur.Nüks oranı %1’dir.
High resolution magnification endoskopi: mukozal yüzeye yakın genişlemiş kapilerlerin görülebilir.
Normal görünen mukoza biopsisi ile GÖRH tanısı Özofajiti göstermede en duyarlı yöntem
- epitelyal kalınlaşma
86
Non-eroziv GÖRH’ün histopatolojik bulgusu: En önemli histopatolojik bulgusu bazal hücre
hiperplazisidir.(özofagus epitelinde çoğalma yeteneği sadece bazal tabaka hücrelerinde mevcut)
safra asitleri
pankreatik enzimler
Grade B : Mukozal kıvrımlarda >5 mm hasarlar ancak kıvrımlar arası devamlılık yok
NOT:Barrett epiteli skuamöz özofagus epiteli goblet hücreli kolumnar epitele dönüşmesiyle
oluşuyor.Kromoendoskopi barrett mukozasının tanısı %95 sensitive ve %98 spesisifiktir.
Yetersiz kalması
-% 5 komplike olgu
-%35 erosiv
Uygulanamaması
Her yaş grubunda yapılması güçtür
Tedaviye yön vermek ve hastalık ciddiyetini sınıflandırmakta tanı yöntemlerinin kombine kullanılması
gerekebilir
87
-pH monitorizasyonu: 24 saatlik ph monitorizasyonu ile endoskopisi normal semptomatik
olgularda,Antireflü cerrahi düşünülen olgularda,tedavi etkinliğini takip amacıyla kullanılır.24 saatte ne
kadar süre,ne sıklıkla ph 4’ün altında onu inceleriz.
- nüks semptomlar
- ekstraözofageal semptomlar (erişkin dönemde başlamış non allerjik astımlılar vb.) durumunda
kullanılır.
Safra reflüsü
Karışık reflü
Asit reflüsü
Patolojik olmayan
reflü
-İmpedans-pH monitorizasyonu: İki elektrod arası elektrik akımına karşı direnç değişikliği esasına
dayanarak reflü saptar. Çok kanallıdır,intraluminal bolus hareketlerin tesbitini sağlar,reflü
materyalinin yükselme seviyesini gösterir.Manometri veya ph metre ile kombine kullanılarak daha
fazla bilgi sağlanır.
88
kapanıyor. İşlem sırasında ya da sonrasında hasta hiçbir ağrı hissetmiyor. Dikiş gerektirmeyen bir
operasyon olduğu için, sonrasında balon indirilerek hastanın midesinden çıkarılıyor.
NOT:Boerhaave sendromu ise aynı şartlar altında aşırı öğürme ve kusmadan sonra distal özofagusun
yırtılması sonucu olur.Bunların mortalite riski yüksek çünkü yırtılma mediasten içinde oluyor
mediastinit söz konusudur.
NOT: Alt özofagus sfinterinin gücünü belirleyen yani antireflü mekanizmasını ortaya çıkaran olaylar
1)Sfinkterin basıncı
2)Sfinkterin uzunluğu
NOT:GÖRH’de tedavi
1)Yaşam tarzı değişimi (sigara,kafein,yüksek yastıkla yatış,yatmadan 2-3 saat önce yemeği kesmek)
3)Cerrahi tedavi
Arkadaşlar özeti slayt ve hocanın slayt hakkında söyledikleri odaklı yazdım,ders çok hızlı işlendi,hoca
genel olarak okudu ve önemli hiçbir yer belirtilmedi.Tanısal testler bölümünden soru gelebilir.Derste
söylediği ek bilgileri not olarak sona ekledim.Başarılar dilerim.
Bensu ERDEMİR
89
ÖZOFAGUS TÜMÖRLERİ 1/PROF. DR MUSTAFA KAYHAN GÜNAY/GENEL CERRAHİ/17.09.2019
Kayhan hoca slayta hiç bağlı kalmadan ve sohbet havasında anlattı dersi konular gayet sırasız ilerledi
biraz karşık gibi gelebilir.
Kanlanmasına değinecek olursak genel gastro intestinal sistem organları gibi büyük tek bir
damardan beslenmiyor etrafındaki çeşitli damarlardan pek çok küçük arterle geniş
bir networke sahip. İki taraflı thyroid arterden, sol gastrik arterin çıkan dalından ve
frenik arterden dallanmalar alıyor ama kanlanmasının büyük bölümü trakeobronşial
arterden oluyor çünkü direk aorttan çıkıyor ve basıncı daha fazla. Bazen ameliyatta
özufagusu damarlarından ayırmaya başlıyoruz ve işin yarısında inoperable olduğunu
fark ediyoruz damarları geri dikmeden kapatıyoruz hastayı ve özofagus bu kanlanma
ağıyla hayatta kalmaya devam ediyor.
Kas yapısına da değinmemiz lazım içten dışa sirküler ve longitüdinal kaslardan =>
oluşuyor ama burada önemli olan kasların yapısı. Üst kısımda yaklaşık 1/3 lük =>
bölge çizgili kaslardan oluşuyor o da azalarak kayboluyor ve geri kalanı düz kas =>
yani istemsizce kendi fonksiyonlarını yapan bir organ.
Trakeanın ön ve yan kısımları kartilaj yapıda ancak özofagusla yakın komşuluk içerisinde bulunan
arka kısmı elastik liflerden oluşuyor. Bu da özofagusa özellikle de çiğnemeden yuttuğumuz
yiyeceklerle tıkandığında trakeya doğru genişleyebilme fırsatı veriyor diğer gis organları gibi sert bir
serozası da olmadığı için genişleyebiliyor. Ancak bu yakın komşuluk bize ameliyat açısından büyük bir
zorluk teşkil ediyor.
90
Her tümörde mutlaka TNM evrelemesi yapıyoruz. Hangi aşamada bir tümörle karşı karşıyayız? Ne
yapacağız? Nasıl yaklaşacağız? Bütün bunların cevabını arıyoruz. Duvar katmanları tüm gastro
intestinal sistemde aynı değişen tek şey lenfatik yapılar. Ve özofagus yapısı gereği lenfatik yapılardan
çok zengin ve lenfatik yapıları çok yüzeyel katmanlarda bu nedenle kanseri diğer gis kanserilerine
oranla daha erken evrelerde lenf metaztazı yapabiliyor.
T evrelemesi: tümör sadece mukozayı tutmuşsa T1a; submukozayı tutmuşsa T1b; eğer muskularis
propriayı tutmuşsa T2 oluyor ve burada advance tümör kavramı ortaya çıkıyor yani bu ileri evre bir
tümör; bu katmanı da geçip etraf dokuya yayılmışsa –burda önemli bir nokta çevredeki trakea, aort
gibi organlara sıçramamış olması lazım- T3 oluyor ve bunu dokudan taşmaya benzetebiliriz; eğer
çevredeki aort (aort tutulumu zaten inoperabilite kriteridir) trakea gibi organları da tutmuşsa artık T4
oluyor.
Özofagusun lenf drenajı yüzeyelliğinin yanında yönelim olarak nereye gittiğiyle de önemli. Alt ucu
karında mideyle birleştiği için distal tümörler özellikle çölyak lenf ganglionlarına, mediasten içerisinde
mediastinal lenf nodlarına ve proksimal tümörler de servikal lenf nodlarına yönelim gösteriyor.
Ortada tabii ki iki tarafa da yönelim gösterebiliyor ama önemli bir nokta özelikle kadınlarda
gördüğümüz post krikoit servikal bölgeyi tutan tümörlerin lenfatik yayılımı aşağı ve yukarı olmaktansa
ağırlıklı olarak derin dokulara, troide, trakeaya ve derin juguler zircirlerdeki lenf nodlarının
tutulumuna doğru hareket ediyor ve o bölgeden gelen derin bölge kanserleri ağırlıklı olarak
inoperable olup çoğunlukla radyoterapiye yönlendiriyoruz ve skuamöz hücreli karsinom diyoruz.
Rakamların önemi yok ama submukozayı tutuan tümörlerde %50 lere çıkan oranlarda lenf
metastazı görüyoruz bunu ne midede ne kolonda görmek mümkün değil. Tabii sadece lenf yayılımı
değil tümörün kendisi de özofagusun duvarında proksimale ya da distale doğru uzayabilir. Hatta
zaman zaman atlayarak gittiğine şahit oluyoruz yani tümörlü bölgeyi takiben temiz bölge ve ardından
tekrar tümörlü bölge görebiliyoruz. İkisinin aynı orjinli olduğunu patologlar bize söyleyebiliyor. Yine
önemli noktalardan biri ameliyatta bu konuda bir hata yaparsak cerrahi sınırımız pozitif gelecek ve
nüks açısından başarılı bir ameliyat olmayacak.
91
etmek son derece önemli çünkü adenokarsinomlarda onkolojik prensiplere uygun lenf diseksiyonu da
gerekli leyomyomda ise sadece enükle edeceğiz ve hastaya hiçbir riski yok çok nadiren malign
potansiyel taşır ki bunu da zaten patolojiden anlamamız mümkün. Dolayısıyla işimiz
en kolay leyomyomda. Yerine göre zor da olabilir tabii (burada anatomik yer mi hastanın ameliyatı
kaldırma açısından mı bahsediyor anlamadım). Gist ile karşılaşırsak enükleasyon yeterli değil
segmental rezeksiyon gerekli. Lenf diseksiyonu ise gerekmiyor. Lenf diseksiyonu skuamöz hücreli
kanserlerinde ve adenokarsinomlarında gerekli olan bir yöntem.
LEYOMYOM
40 ve 50 li yaşlarda ya da daha ileri yaşlarda bazen daha genç yaşlarda gördüğümüz hemen büyük
çoğunluğu oluşturan tümördür. Ayırıcı tanıyı iyi yapmamız gerekir bu hastalar bize çoğunlukla disfaji
ve odinofajiyle gelir. Ağırlıklı olarak ilk uygulayacağımız tetkik kontrastlı grafi olabilir orada tümörü
gayet net görebilir ve fikir sahibi olabiliriz ama hangi tür olursa olsun olmazsa olmazımız endoskopik
görüntülemedir. Endoskopi yaptık bir sürü mukozal tümör gördük ama mukoza normal hiçbir yara
yok ülser yok kanama yok mukoza sağlam ama altında oynayan mobil bir kitle var o zaman ya
leyomyomdur ya da gist. Leyomyom olma olasılığı tabii ki daha yüksek peki ne yapalım?
Eus(endoskopik ultrasonografi) yapabiliriz. Eusta bunun türünü, doğasını görebiliriz. Biyopsi
yapabiliriz bakın endoskopide biyopsi yapmadık endoskopide kalın ve büyük forsepsler kullanıyoruz
eğer mukozada o yaralanmayı yaparsak ve patoloji bize geldikten sonra ameliyat kararı verirsek bu
sefer ameliyatta nasıl çalışıyoruz torakstan girip özofagusu bulup kasları aralayıp onu enükle ediyoruz
yani tükçesiyle onu doğurtup çıkarıyoruz ve kas katmanlarını kapatıyoruz ama eğer biz hakikaten kısa
süre önce büyük forseps ile endoskopik biyopsi yapmışsak o mukozayı açtığımız için fistül riski var
fistül eşittir mediastinit eşittir ekse kadar giden bir yolculuk ama eusta fine nittle aspiration (fna)
dediiğimiz ince iğne aspirasyon biyopsisi ile bu risk yok tabii zaten hemen kapanacak. Peki bunu
yaptık leyomyom çıktı başka ne yapabiliriz aslında adını koyduk ama gene de kontrastlı BT ile de
destekleyip olayı tamamlıyoruz nereden veriyoruz kontrastı oral veriyoruz bir de intravenöz veriyoruz
vasküler yapıları görmek için ama aklınızın köşesinde kalsın her intravenöz kontrast vermeden önce
mutlaka üre kreatinin değerlerine bakıyoruz eğer hasta dehidrate ise bu değerleri yüksekse önceden
sıvısını vereceğiz peki enükleasyon yaptık patolojiye gitti talihsizliği bakın ki gist olarak geldi (bazen
patologlar yanılıyor ve giste leyomyom tanısı koyuyor). Kötü oluyor çünkü yeni ameliyattan çıktığı için
ameliyat bölgesi yeni operasyon için zor durumda oluyor ve komplikasyonlar artıyor. Ve burda tekrar
parsiyel rezeksiyon yapıyoruz . Ama eğer başlangıçta öyle olduğunu bilsek patoloji bizi yanıltmasa
direkt olarak segmenter rezeksiyon yapacağız gastrointestinal stromal tümörlerde. Bazen de
gastroözefageal junctionda -birleşme bölgesinde, talihsiz bölgelerde- oluyor. O zaman da yapmak
zorundayız. Gene burada da onu enükle etmemiz mümkün olmadığı için rezeksiyon yapmak zorunda
kalacağız midede çok sık rastladığımız bir şey özofagusa göre ve tabii yerimiz rahat odamız bol
kumaşımız bol lülmenin daralması mümkün değil işimiz daha rahat ve kolay yapıyoruz ama
özofagusta daha zor. Burada tek önemli fark segmental rezeksiyon, enükleasyon işi çözmüyor
(sanırım burada demek istediği özofagus dışında –junction ve mide- leyomyomlara segmental
rezeksiyon yapmamız gerektiği).
MALİGN ÖZZOFAGUS KANSERLERİ
2 tür kanserle karşılaşıyoruz. Servikalde, üst torasik de az; orta torasik alt torasik ve kardiada daha
yüksek oranlarla karşılaşıyoruz ve bunlar çok daha operable oluyorlar ve ameliyatları da daha rahat
oluyor servikal ve torasiğe göreceli olarak.
Skuamöz hücreli ca: Özofagusun gerçek hücre yapısından çıkan kanseri skuamoz
hücreli karsinom. En önemli kanserojen faktörlerden biri ülkemizdeki skuamöz hücreli kanserlerde de
92
geçerli olan sıcak içecekler Doğu Anadolu'da içilen çaylar ve Dünya Sağlık Örgütü de zaten 65
santigrat derecenin üstünü kanserojen olarak ilan alkollü ya da alkolsüz bunların hepsi yüksek
miktarlarda tekrarlanan şekilde alındığında kanserojen olarak karşımıza çıkıyor . Turşulanmış,
salamura gıdalar, nitrozamin içeren gıdalar kanserojen. Fosamax kemik erimesi için kadınlarda
özellikle kullanılan bir ilaç doza bağlı bir toksisitesi de yok ama bol su ile alınmalı yapışan bir ilaç
mukozada özofagusa takılıp kaldığı anda kanserojen etkisi kesin gösterilmiş bol suyla almak lazım
menopoz sonrası veriyorlar bunu önemli. Skuamöz hücreli kanser fakir hastalığı tütün kullanımı
önemli adenokarsinom da da etkisi var ama burada da son derece etkili alkol de etkili.
Aldehidrogenaz enzim eksikliği batı toplumlarında yüzde bir ikilerde ama japonlarda %50 lerde ve
çok önemli bir özefagus kanser nedeni çünkü alkolün yıkılmasını sağlayan karaciğer enzimi eksikliği.
Alkol alanlarda eğer bu enzim defekti varsa boyundan yukarı bir kızarma ile kendini belli ediyor
insanlar ve içmekten de geri kalıyorlar rahatsız oldukları için ama içmeye devam ederlerse mutlaka
skuamöz hücreli kanser olacaklar . Helikobakter pilori enfeksiyonu bir risk, HPV de farinksten sonra
özofagusta da kesin bir etyolojik faktör olarak kabul edildi. Obezite, akalazya, korozif maddeler -
korozif maddeler önemli çok uzun dönemli yıllar sona çocuklukta ve gençlikte içilen özofagusta yanığa
sebep olan maddeler kanserojen değişimlerine açık lezyonlara sebep oluyorlar- ,plumner wilson
sendromu, tylosis da önemli. Peki neler iyi mide açısından da özofagus açısından da meyve sebze
yeşil ile beslenmek önemli b vitamini e vitamini c vitamini beta karoten de olumlu etki bırakan
maddeler olarak karşımıza çıkıyor.
Adenokarsinom: Yapısı çok katlı yassı epitel olan bir yerde bir özofagus mukozası değişimi gerekli.
Bu da reflüye bağlı olarak gastrointestinal yapının yani mide mukozasının yavaş yavaş yukarı -distal
özofagusta doğru- uzanması ile mümkün. Asit yukarı çıkıyor hatta safra ile birlikte olabilir safrayla
olması daha da tatsız çünkü iritasyon olarak daha da güçlü ve distal özofagusta bir hücresel değişime
yol açıyorlar yıllar içerisinde kronik tahribat ve sonuç itibariyle intestinalizasyon meydana geliyor yani
midenin mukozası distal özofagusa hatta çok yüksek seviyelere kadar çıkıyor. Barret özefagus
diyoruz*. Bu da zaman içerisinde hafif displazi ağır displazi ve adenokarsinom oluşumuna kadar
değişimle karşımıza çıkabiliyor. Kilo,çok yemek özellikle alkolle birlikte barrete zemin
hazırlayabiliyor. Bu yüzden maddi durumu iyi olan insanlarda görülen bir olay. Tütün, torasik
radyasyon öyküsü burada etkili. Erkeklerde daha çok . Tansiyon ilaçları alt sfinkter basıncını
azaltarak reflüye yol açıyor Dolayısıyla bu tür olaylara daha yatkın hale getirebilir özellikle kalsiyum
kanal blokeri olan ilaçlar. Helikobakter enfeksiyonu azaltıyor skuamöz hücreli de ise artırıyor.
Tümör invazyon derinliği:
ERKEN (EARLY) ÖZOFAGUS CA: Regional lenf nodu varlığına bakılmaksızın tm invazyon derinliğinin
sadece mukoza ile sınırlı olması T1aNxMx
YÜZEYEL (SUPERFICIAL) ÖZOFAGUS CA:Regional lenf nodu varlığına bakılmaksızın tm invazyon
derinliğinin sadece mukoza veya submukoza ile sınırlı olması T1b NxMx : T1NxMx
T1anın lenf metaztazı yapma ihtimali T1b ye oranla çok daha düşük! Ama ikiside N+ gelebilir.
İLERİ (ADVANCED) ÖZOFAGUS CA: Regional lenf nodu varlığına bakılmaksızın tm invazyon
derinliğinin muscularis propria ya veya daha ötesine uzandığı durum T2 NxMx
t1a ve t1b de kendi içinde ayrılıyorlar m1 m2 m3 sm1 sm2 sm3 bunları bilmenize gerek yok ama
bunlar da erken evre metastazı açısından farkediyor. (fotoğrafı koyacaktım ama inanın bunları bilmek
gerekmiyor ve fotoğraf çıktı da belli olmayacaktır.)
Tümör invazyon derinliğine göre tedavi:
93
Organ kaybına gitmeden tedavi etmek önemli, mide de sorun olmuyor ancak rektum değerli ve
organ kaybına gitmek istemiyoruz. Endoskopik mukozal rezeksiyon ve endoskopik submukozal
diseksiyon, ikincisi daha derin. Endoskopik olarak o katmanlara girip alttan sıyırmak lazım ama bunu
yapabilmek için yani bu kadar endoskopik bir traşlama ile yetinebilmek için bize bir ön şart lazım o da
lenf tutulumu olmayacak hastada eğer lenf metastazı varsa öyle bir şeyle uğraşmanın artık bir anlamı
yok o da ileri evre bir tümör t si küçük olsa bile diğer tedavi metotlarına geçeceğiz ama m1 ve m2 de
yani mukozanın en hafif 2 katmanını tutanlarında endoskopik
rezeksiyon endikasyonu var m3 de ve sm1 de ki bu
submukozal biliyorsunuz lenf tutulumunu arıyoruz eğer lenf
tutulumu yoksa gene uygulayabiliriz tartışmalı ama
düşünülebilir sm2 ve sm3 de kontrendike çünkü t1 in bu iki
tutulum şeklinde lenf nodu metastazı olma ihtimali çok
artıyor.
MAKROSKOPİK KLASİFİKASYON
Tip 0: süperfisiyal (t1a ve t1b bundan muafız)
Tip 1: protrüze
Tip 2:ülseratif lokalize
Tip 3:ülseratif infiltratif (görmüyoruz ama endoskopide, tuşe
de daha sert)
Tip 4:aynı midenin linitis plasticası gibi diffüz infiltratif
Tip 5:klasifiye edilemeyen tip
Tip 5a:neoadjuvan tedavi olmaksızın klasifiye edilemeyen
Tip 5b:neoadjuvan tedavi sonrası klasifiye edilemeyenler
Tip 2 ve tip 3 en sık!
KLİNİK BELİRTİLER
Hastalar ailesel sebeplerle, veya hekim önerisiyle tarama
amaçlı girdikleri endoskopilerde tanı alabiliyorlar. Onun
haricinde klinik belirtilerle başvurduklarında da tanı
alabiliyorlar. Odinofajiyle, disfajiyle başvurabilirler. Serozanın
olmaması kitlenin daralttığı lümene genişleme imkanı sağlıyor ve doktora gelme evresini olumsuz
etkiliyor. Trakeoözofageal fissür oluşabilir ve hastalar stridorla, boğulmayla ve ses kısıklığıyla
gelebilirler. Bu hastalara kontrastlı grafi çektiğimizde bronkogram elde ediyoruz. Bu hastaların
aspirasyondan ölümünü engellemek için stend koyuyoruz. (aşağıdakileri okudu sadece)
Vokal kord paralizisi-direkt
Sol RLN ün tm/LN meti ile tutulması
Uzak metastazlar (Sarılık/kemik ağrıları)
Arka-Sırt ağrısı (uzak met/çölyak tutulum)
Anorexia/Kilo kaybı/Kaşeksi (ameliyat sonrası sağ kalımı artırmak için genelde 2 hafta
besliyoruz hastaları gerekirse parenteral şekilde)
Ciddi kanama (Tm’ün aorta veya pulmoner damarlara erozyonu) ciddi bir komplikasyon.
TANI ARAÇLARI
Baryumlu özofagografi: malign selim ayırdımında da yardımcı olur.
Endoskopi &biyopsi: olmazsa olmazımız kesin yapılacak.
Endoskopik ultrasonagrafi : Tümör endoskop probunun geçişine izin vermelidir tüm lümeni
daraltmışsa zaten t4 olduğunu bt de görürüz tümörün.
94
BT: Oral+IV kontrastlı olarak çekiyoruz. Servikal, torakal ve abdominal olarak çekmemiz lazım üç
bölgeye de yayılım mevcut. Hem de karaciğer akciğer gibi yapılarda uzak metastazları gösterir. T4
tümörlerin çevre tutulumuyla ilgili bilgi verir. Lenf nodlarıyla ilgili bilgi verir ama bu spesifik bir bilgi
değil yalnızca büyüklük ve şekli hakkında bilgi verir.
MR: Toraksta akciğer ve kalp hareketleri sebebiyle kullanması çok başarılı değil ama servikalde en iyi
bilgi verir. Yumuşak dokuyu iyi gösterdiğinden tümörün etrafla ilişkisini son derece iyi gösterir.
Bronkoskopi: trakea tutulumunu işlevsel açıdan ortaya koymak mümkün.
PET CT: olmazsa olmazlarımızdan çünkü sayısal değer vererek doku ve lenf nodlarının malignite
açısından pozitif olduklarını değerlendiren en güçlü silah.
1-)leyomyom
2-)endoskopik ultrason
3-)leyomyom
4-)sağ torakotomi ve kitlenin enükleasyonu
5-)adenokarsinom
6-)T2
7-)segmenter rezeksiyon
95
ÖZOFAGUS TÜMÖRLERİ-2/GENEL CERRAHİ/PROF.DRKAYIHAN GÜNAY/17.09.2019/ESRA
OLGUN
BT: Uzak metastazlar için BT de lenf metastazları tamamen lenf nodunun boyutuna bağlıdır
%100 güvenilir değildir
T StagIng İNVAZYON DERİNLİĞİ
T4 tümörlerin hepsini inoperable kabul etmek mümkün değil. Ancak Trakea, bronş, aort, kalp,
akciğer, tiroid gibi organ tutulumları varsa uğraşmanın anlamı yok hem yaşamla bağdaşmaz hem
de organ hasarlarına yol açabilir, anrezektabla (T4b) kabul edilir. Diyafragma, perikard, plevra
tutulumu olan hastalarda hem ameliyatı kolay hem de prognoz açısından umut vadettiği için
rezektabl(T4a) kabul edilir.
MR servikal özofagustaki yüksek kontrast rezolusyonu nedeni ile BT den üstündür. Ancak hareket
nedeni ile torasik özofagusta başarısız
Özofagus kanserinin tedavisi evresine bağlıdır. T1 tümörlerde lenf nodu tutlumu olmadıkça (No)
endoskopik girişimler denebilir. Eğer preop görüntileme teknikleri ile ile tumor T1-T2 ve lenf nodu
tutulumu N0 ise hasta ameliyata alınabilir. Küratif unblock rezeksiyon ve lenf nodu diseksiyonu
yapılır. Ancak tumor T1-T3 ve/veya N+ ise mutlaka postop lokal nüksleri önlemek açısından preop
neoadjuvan(kemoradyoterapi) öneriliyor. Skuamöz hücreli kanserde radyoterapi %40-50 oranında
etkilidir. Tümör tam regresyon da sağlayabilir orta etkili veya az etkili de olabilir.
Adenokarsinomlarda bu etki %20-25 lerde. Adenokarsinomlarda kemoterapi esas silahtır. Skuamöz
hücreli kanserlerde radyoterapiye duruma bağlı eklenir.
Eğer tümör ameliyat boyutlarının çok ötesinde ise hasta ölecektir. Bu durumda ilk işimiz ağrıyı
dindirmektir. İkinci aşama beslenmedir. Eğer özofagusta 2-3 cm lik bir açıklık varsa stent takarak
açıyoruz ama her zaman işe yaramayabiliyor. Kanser kaşeksisi kaynaklı yol açık bile olsa hasta
96
hiçbir yiyemiyor olabiliyor. Eğer özofagus tamamen tıkalı ise jejunostomi(tercih edilen) veya
gastrostomi yapılır. Yine duruma bağlı palyatif radyoterapi de kullanılabiliyor.
97
Örneklenen lenf nodu sayısı ve metastatik lenf nodu sayısı belirtilmelidir. En az 15 lenf nodu
çıkarılmalı. 15 den az lenf nodu çıkartılırsa Nx kabul eldilir yani evresini belirlemek mümkün
değildir. Ameliyattan sonra kemoradyoterapiye alınmalıdır.
G1 İyi diferansiye
G2 Orta diferansiye
G3 Az diferansiye
G4 İndiferansiye
IA T1 N0 M0 1, X Herhangi
IB T1 N0 M0 2-3 Herhangi
T2-3 N0 M0 1, X Alt, X
98
IIB T2-3 N0 M0 2-3 Üst, orta
T3 N1 M0 Herhangi Herhangi
Tabloyu özetlersek:
Bütün M (+) ler Evre 4
Tis
0 N0 M0 1,X
(HGD)
IA T1 N0 M0 1-2,X
99
IB T1 N0 M0 3
T2 N0 M0 1-2,X
IIA T2 N0 M0 3
IIB T3 N0 M0 Herhangi
T1-2 N1 M0 Herhangi
T3 N1 M0 Herhangi
T4a N0 M0 Herhangi
IIIB T3 N2 M0 Herhangi
Herhangi N3 M0 Herhangi
Tm Evreleme (BT/EUS)
TEDAVİ BAŞARISIZ/NÜKS
100
Tedavi başarısız/nüks ise önleğimiz ağrı olmalı! Beslemeye katkımız varsa onu yaparız stent
takabiliyorsak stent takmalı takamıyorsak jejunostomi açıcaz. Palyatif olarak kemooradyaterapi işe
yarayacaksa yapılacak(kararını onkologlar verir.)
-75 yaşında palyasyona gidilir. Hasta ileri yaşta( 75-80) medikal olarak inop kabul edilir ve
ameliyata gidilmez çünkü ameliyat torakoskopik yapıyoruz ve torakotomi laparoskopi kadar kolay
tolere edilebilir bir ameliyat değil. Ağrılı, ağır ve kardiyopulmoner fonksiyonları bozan bir ameliyat.
Eğer hasta çok ileri evre ise palyatif olarak kemoradyoterapiye gidiliyor.
-Ejeksiyon fraksiyon(EF) %40 ın altında, Zorlu ekspratuar volum(FEV) 1.25 ise (normalde min 2-2.5
olması istenir) hastanın bu toraks içi operasyonu kaldırması mümkün değildir.
-Rekürren sinir tutlumu, Horner sendromu, persistan ağrı gibi hastalığın çok ileri evre ve inop
olduğunu gösteren belirti ve bulgular varsa da palyasyona gidilir
TÜMÖR LOKALİZASYONU
• Cerrahi seçenek sadece hastalığın evresine ve hastanın yutma kapasitesine değil ayrıca tm
ün yerleşiminede bağlıdır
• Boyuna (vertikal) lenf akımı özofagusta primer tümörün proksimalinde küçük bir tm
odağına yolaçabilir. Bu nedenle geniş rezeksiyonlar yapılmalı
Özofagus ve mide arasında submukozal lenf akımını kesen bir bariyer yoktur. gerek kanlanma
gerekse lenfatik drenaj açısında bütünlükleri devamlıdır. Dolayısıyla özofagustan servikale, mideye
ya da çölyaklara gidişle karşılaşmak mümkün. Tümörlerin submukozal olarak yürüdüğünü ve
primer tümörün olduğu yerden çok daha yukarı ya da aşağılara devam edebildiklerini biliyoruz.
Dolayısıyla ameliyat sırasında bunu da dikkate almamız gerekiyor.
YAŞ: 75-80 yaşın üzerinde özofagus kanseri için ameliyat nadiren endikedir. Bu kişilerde daha kısa
yaşam süresi beklentisi ve kötü kardiyopulmoner rezervlerine bağlı riskler vardır
BESLENME: Postop komplikasyonlar açısından çok önemlidir. Yaklaşık 9-10 kg kayıp ve eşlik eden
hipoalbuminemi (3,5 g/dL nin altında) ise küratif bir ameliyat sonrası morbidite ve mortalite çok
artacaktır. ( sadece 2.5 in altında değerler için tedavide albumin kullanabiliyoruz)Beslenme
bozukluğu olan hastalar genelde daha ileri bir hastalığa sahiptir. Eğer bunlarda uzak met yoksa
ameliyat öncesi beslenirler. Gerekirse ameliyat öncesi feeding jejunostomi yapılabilir. Preop oral
mamaların kullanılması (1-2 hafta) özellikle immün zenginleştirilmiş özel formüllerle- postop
komplikasyonları azaltır
102
Özofagus ve midenin histolojik kesişme noktası (z çizgisi) 0 kabul edilir. +5cm özfagustan -5cm
mideden alıyoruz.
Siewert1: +1 +5 arasınndaki 4cmlik bölüm distal özofagus adenokarsinomu büyük oranda
skuamöz hücreli kanserleri gibi seyreder ve %20 lenf nodu tutlumu vardır.dolayısıyla burada bir
özofagus kanseri mantığı ile ameliyat edip mediatinel lenf nodu temizlemesi yapmamız lazım.
Siewert 2: +1 -2 arsındaki 3cmlik bölüm gerçek kardia tümörüdür. Bu bölge tümörlerinde de %4-5
lerde lenf nodu tutulumu burası tartışmalı bir bölgedir. Burda PET önem kazanıyor. PET te
mediastinel lenf nodu tutlumu varsa o zaman özofagus kanseri gibi mediastinel lenf diseksiyonu
yapıyoruz. Yoksa mide ameliyatı gibi aşağıdan yaklaşabiliriz
Siewert3: -2-5 arasıklasik mide kanseri gibi kabul edilir. Mediastene ciddi bir lenf yayılımı
beklenemez ve klasik mide ameliyatları gibi yapılır.
İvor-Lewis anastomoz mediastende kalır. Yapması biraz daha kısada sürse de kaçak olursa
mediastinit yaparak fatal olabiliyordu artık stent takarak güvenliği sağlıyoruz.
Göğüs cerrahları ya da bazı genele cerrahlar akciğer ameliyatı yaptıkları zaman hastayı selektıf
entübe ederler. Örneğin solda çalışacaksa sağ ana bronşun içine entübasyon tüpünü bırakır, diğer
taraf kollebe olur ve ameliyatı kolaylıkla sürdürür. Halbuki bu teknikte hasta klasik teknikle entübe
edilir.2 akciğer ve de ventile oluyor ama ilgili tarafta pnömotoraks oluşturup CO2 gazını basınca
akciğeri fiziksel olarak göçertip sırasıyla vertebra aort trakea ve özofagus karşımıza çıkıyor. Kolay
103
olmuyor ama hastaya daha az zarar veriyor. Çünkü bu teknikte postop akciğer komplikasyon riski
düşük. Aldığımız özofagus yerine en çok mideyi tüpleştiriyoruz ikinci olarak ise kalınbağırsağı
KOMPLİKASYONLAR
İntraoperative komplikasyonlar:
• Major vasküler-kalp yaralanmaları-Hemoraji
• Trakeobronşial yaralanmalar
• RLN yaralanmaları
• Akciğer yaralanmaları- Pnömotoraks
• Dalak-Karaciğer-Kolon yaralanması
• Majör arter (çölyak trunkus/hepatik vb) gibi
Postoperatif :
• Gecikmiş kanama
• Anastomoz kaçağı (boyunda olursa önemli değil ama mediastendekini gözden
kaçırmamalı)
• Mediastinit
• Pulmoner komplikasyonlar
• Atelektazi / Pnömoni / ARDS / Aspirasyon
Kardiyak komplikasyonlar:
• Aritmi / MI / Perikard tamponadı
• Gecikmiş mide boşalması(botoks yapılarak kontraksiyonun rahatlamsı sağlanır)
• Şilotoraks
• Hiatusdan intraabdominal organ herniasyonu
Salvage surgery: Definitif (kemo)radyoterapi sonrası (total radyasyon dozu > 50 Gray)
rezidüel/rekürren hastalık için cerrahi işlem
• Salvage surgery de morbidite ve mortalite yüksektir
104
ÇIKMIŞ SORULAR
1)Özofagus kanserlerinin tanı ve/veyaevrelendirilmesinde aşağıdakilerden hangisi kullanılmaz ?
a)endoskopik biyopsi
b)BT
c)MR
d)EUS
e)PET-CT
2)ÖZOFAGUS KANSERLERİNDE AŞAĞIDAKİLERDEN HANGİSİ YANLIŞTIR?
a) Horner sendromu inoperabilite kriteridir.
b) T3 N1M0 tümörde neoadjuvan tedavi uygundur
c) Kötü bir kastada transhiatal özofajektomi tercih edilebilir
d) Özofagus ve mide arasında lenf yolları devamlılık göstermez, kesilir
e) Yaşı 75-80 den büyük EF %40 dan büyük FEV11.25 den büyük ise özofagus kanseri için
ameliyat kontrendikedir
a) Perikard tutulması
b) Plevra tutulması
c) Trekeanın tutulması
d) Mediastinel lenf nodlarının tutulması
e) Tümörün adventisyaya taşması
105
GASTROİNTESTİNAL SİSTEM KANAMALARI/ Genel Cerrahi
23.09.2019 Pazartesinin İlk Teorik Dersi/ Doç. Dr. Metin KESKİN
GIS kanamaları gizli ve masif olmak üzere(o.ü.) ikiye ayrılır. Biz bu derste “masif kanamaları”
öğrenmeyi hedefliyoruz.
https://www.earthslab.com/anatomy/ligament-of-treitz-suspensory-muscle-of-duodenum/
*Bir hastalık değil, semptomdur. Ciddi sorunların göstergesi olabilir. Etiyolojisi araştırılıp
tedavi edilmelidir.
*İnsidans yüksektir.(Çünkü yaşla paralel artış gösterir ve beklenen yaşam süresi uzamıştır.)
*Yüksek mortalite-morbidite sebebidir. (%1-10 arası. Bu aralığın uçları uzaktır çünkü medikal
imkanlara ulaşım güçlüğünden, hastanın yaşından ötürü bulundurduğu komorbiditelerden,
kullandığı ilaçlardan(kan sulandırıcılar!) etkilenir.)
106
*Nüks olasıdır ve sıktır.
*%80-95 olguda kanama tıbbi müdahale olmadan durabilirken, %10-15 kadarlık diliminde
kanama odağını bulmak, bulsak bile tedavi etmek mümkün olmayabiliyor.
-----Ancak pasaj çok hızlıysa ya da sağ kolon kaynaklı bir kanama kolonda uzun süre kalırsa
bunlar karışabilir.
107
Gastroözefageal varisler
Not: HEMOBİLİ: Safra yollarından kan gelmesi. Tanısı için endoskopide ampullaya kadar
gidilip oradan kan geldiğini teyit etmek gerekir.
Travma; karaciğer biyopsisi, PTK(Perkütan transhepatik kolanjiyografi) gibi K
C’e yönelik
işlemlerden sonra ortaya çıkar.
Kanamaya, sarılık ve bilier koliğin eşlik etmesi tanıya yardımcı olabilir.
Acil cerrahi girişim gerektirecek kadar şiddetli kanamalar olabilir.
•
ABC!!!!
•
Vital bulgular(Hasta hemorajik şoka girmiş/giriyor olabilir. 100 atım/dk’dan yüksek nabız, 80
mmHg’dan düşük sistolik kan basıncı bunun göstergesidir.)
•
Yüksek debili damar yolua çılması
(Mümkünse her iki koldan da açılmalıdır. Kataterin çapı
çok küçük olduğu için tercih edilmez. Hastaya kristalloid yani ringer laktat ya da %0.9 NaCl,
takılır. T
ravmada şekerli sıvı tercih edilmez.)
•
İdrar takibi !!!!(Neden önemlidir? Çünkü travmada periferik ve s plenik alan arterlerinde
vazokonstriksiyon olur. Renal vazokonstriksiyondan ötürü böbrek kan akımı düşer. Bu durum
hastada “oligüri hatta anüri” şeklinde kendini belli eder. OLİGÜRÜNİN TANISI kilogram
başına saatte 0.5 mL’den az idrar çıkışının gözlenmesi ile konur. Gözlem,foley sonda
takıldıktan sonra mesanede önceden varolan idrarın boşaltılmasından sonraki
aldığı-çıkardığı sıvı miktarı takibi şeklinde s
aatlik olarak yapılmalıdır. Düşüş, tekrar kanama
habercisi olabilir. Normal görürsek de iyi resüsite ettiğimize kanıt oluşturur.)
108
•
NG Tüp ?
(Takmalı mı takılmamalı mı, tartışmalıdır. Eskiden daha sık takılırmış. Çünkü safra gelmediği
sürece pratik bir anlamı yoktur.
Safra geliyorsa, pilorun distalinden gelen içeriği de örneklemişiz demektir.
Ayrıca acil bir endoskopik girişim yapacaksak midenin içinin boş olması tercih edileceğinden
takılması önerilir.
Bir artısı da şudur ki hasta mide içeriğini aspirasyona çok daha müsait bir halde ise(stupor…)
önlem için takılır. )
•
Kan grubu nu teyit etmeliyiz.
•T rakeal entübasyon seti,
acilen gerekebileceğini düşünülerek,
tam donanımlı olduğundan emin olunarak
hastanın b aşucuna
taşınmalıdır.
•
Kan sayımı (Şoka müteakip, hemotokrit-hemoglobin değerlerinde ani düşüş beklemeyiz.
Ancak ilerleyen saatlerle karşılaştırabilmek adına elimizde bazal bir veri olsun diye rutin
tetkik olarak istenir.)
•
Pıhtılaşma - Koagülasyon (Ek bilgi: Bu testteki anormallikler KC hastalıklarına>Portal HT’a
bağlı varis kanamasına bizi yönlendirebilir.)
•
Transfüzyon
•
PPI tedavisi(Mide asidinin ek strese sebep olmasını önlemek için rutinde kullanılır.)
•
Endoskopi (Hele de hastanın hemodinamisi stabil hale gelmiyorsa bir an önce
endoskopiye alınmalıdır ki bir an önce sorunun kaynağına ve çözümüne yönelelim.)
–Gastroskopi
–%5-15 olguda endoskopi ile kanama odağı bulunamaz.
–Tanı + Tedavi olanağı sağlar.
•Angiyografi >>> Rutin değil.
•Cerrahi >>> Rutin değil.
1-PEPTİK ÜLSER:
-Tüm olguların >%50-60
-(Derste sözlü olarak geçmedi): Duodenal ülserin çoğu, bulbusta arka duvardadır. Bunlar
duodenumun tüm katlarını aşındırır, gastroduodenal artere ulaşır ve kanamaya neden
olurlar. Mide ülserlerinin çoğu küçük kurvatürde yerleşir,. Sol gastrik arter dallarını
aşındırarak kanamaya neden olur.
-F orrest Klasifikasyonu> Nüks riskini gösterir.> Hastanın izlem sürecini belirlemeye yardımcı
olur.
109
IIb Yapışık Pıhtı % 20-30
IIc Siyah zemin %5
III Kanama bulgusu yok % 1-2
Genel bir not: Arter kan basıncı venden daha yüksek olduğundan arter kanamasının daha
kötü olduğunu düşünürüz fakat arter kas tabakası daha güçlüdür ve tam kesideciddi
vazokonstriksiyon yaparak kanamayı durdurabilir. Vende ise, hele ki major bir vense, böyle
bir kasılma olamaz ve kanama sürer gider.
-Tekrarlama ihtimali yüksektir ve her kanama bir öncekinden daha zorludur. Çünkü KC
yetersizliğine sekonderdir ve asıl tedavi ancak KC transplantasyonuyla yapılabilir.
Ancak %15-50 kadarı tıbbi müdahale olmadan durur.
-Tedaviler:
---Medikal (Farmakolojik)
–PPI (çünkü hastalar peptik ülserli- peptik ülsere yatkın olabilir.)
–Vazopressin(ADH)
–Somatostatin
–Somatostatin analogları (Son 3’lü v azokonstriksiyon yapar. ÖFV kanamasında
kullanıyoruz çünkü splenik alan arteryel kan akımını azaltarak venöz dönüşü azaltmak
istiyoruz. En sondaki hedefe yönelik vazokonst. yapar, ADH ise sistemik etki gösterir hatta
koroneri de ciddi etkilerse başımıza başka dertler de açabilir. )
---Endoskopik
–Bant ligasyonu: Odak veni aspire ederek ulaşabildiğimiz en dip noktasına bant atarız.
Neredeyse kesin çözüm sağlayabilir. Ancak abondan kanamalarda iyi tespit edilip bant
atılamaz. O yüzden arada “profilaktik bant ligasyonu” yapılıyor. Yani sirotik hasta her 6 ayda
bir endoskopiye alınır ve kanaması muhtemel görünen venlerine uygulanır.
–Sklerozan madde enjeksiyonu
---Balon tamponad ( Sengstaken-Blakemore tüpü kullanılır. Mantığı kanamaların üzerine
basılarak durdurulabilmesinden ileri gelir. ÖF’a bir balon yerleştirilir, şişirilir, lümene basılmış
olunur. ÖF’tan ileri gitmemesi için mide balonu kısmı tasarlanmıştır, zaten öncelikle o kısım
şişirilir. Ucuna da ağırlık bağlanılır. Sonrası resmin yanında....)
---Cerrahi girişimler
110
–Şant ameliyatları (Hoca hızlı hızlı bahsetti ancak bunların pratikte sık kullanılmadığını
-uzman bir ekip gerektirdiğinden,tıkanıklık sebebi olabileceğinden, hepatoensefalopati
yapabileceğinden- sadece böyle yöntemler de olduğunu belirttiğini bir diğer dersinde söyledi.
Transjuguler İntrahepatik Portosistemik(TİPS- En sık uygulanan)
/ Portokaval Şantlar
--- Amaç, kısa süre sonra transplant ameliyatı olacak hastanın portal sistem basıncını bi
süreliğine de olsa rahatlatmaktır. )
–Sugiura ameliyatı (Nadir, mortal-morbid olma ihtimali yüksek)
–Diğer Endoskopik Yöntemler:
Termal ve Non-Termal o.ü. iki türdür:
1- TERMAL KOAGULASYON: Isıdan faydalanılır :) Kullanılan alete göre isimleri değişir.
Yüksek bir akımla çalıştığımızı unutmamalıyız, hastada yanık oluşturabiliriz, perforasyon
yapabiliriz. Sadece mukoza ve submukoza tabakaları yakılmalıdır. KASA GEÇMEMELİ.
Argon koter kullanılır.
- Monopolar koagulasyon
- Bipolar koagulasyon(BICAP)
- Argon plazma koagulasyon
- Heater probe koagulasyon
- Laser koagulasyon
2- NON-TERMAL TEKNİKLER
- İnjeksiyon tekniği (Klinike en çok adrenalin kullanılır. Kanayan bölgenin etrafında
şiddetli vazokonstriksiyon sağlamak amaçlanır.)
- Hemoklipler
–Anjiyografi ile embolizasyon (Kanayan damar tespit edilip en uca giderek tıkanmalıdır.
Ancak aktif kanayan hastalarda uygulanabilir.)
–Transplantasyon !!!! (Asıl etiyolojiye yönelik tedavi KC transplantasyonudur.)
111
ÇIKMIŞ SORULAR
21. 45 yaşında erkek hasta parlak kırmızı renkte kusma yakınması ile hastanemize
başvuruyor. Geçirilmiş üst gastrointestinal kanama öyküsü yok. Aşağıdakilerden hangisi
kanama odağını bulmak için en uygun olandır?
a)Mide duodenum pasaj grafisi
b)Laparotomi eksploratris
c)Üst gastrointestinal endoskopi
d)Arteriografi
e)Sintigrafi
-C diye düşünüyorum.
22.Bir önceki soruda tarif edilen hasta hastanede iken tekrar kanama geçiriyor. Yoğun bakım
ünitesine alınıyor ve 9 ünite kan(eritrosit süspansiyonu) transfüzyonu yapılmasına rağmen
hipotansif seyir devam ediyor. Bir sonraki adımda en uygun tedavi ne olmalıdır?
a)Üst gastrointestinal endoskopi ile kanamanın koterize edilmesi amaçlı girişim
b)Kanama yerinin belirlenmesi ve kanama odağının embolizasyonu için hastanın girişimsel
radyoloji bölümüne alınması
c)Geçici tamponad ile kan basıncının stabil hale gelmesi için Blakemore tüpü takılması
d)Kanamayı durdurmak için laparotomi
e)Vasopresin infüzyonu ve ek kan transfüzyonu
? B olabilir.
112
39. Özofagus varis kanamasını durdurmak için aşağıdaki yöntemlerden hangisi kullanılmaz?
A) Sengstaken Blakemore tüpü
B) Somatostatin veya octreotide infüzyonu
C) Endoskopik bant ligasyonu
D) Özofagus distali ve midein proksimalinin çıkarılması
E) Transjugular intrahepatik portasistemik şant (TİPSS)
-D diye düşünüyorum.
Nida ÖZDEMİR
113
MEME KANSERİ(Devam Dersi) / GENEL CERRAHİ / PROF. DR. VAHİT ÖZMEN / 23.09.19 / 11.00 / Samet
Yaman
Arkadaşlar ders sohbet havasında geçti. Soruların 17 Eylüldeki dersten geleceğini düşünüyorum.
Prognostik Faktörler: Hastalığın seyri (yaşam süresi, sağkalım) hakkında ipucu veren faktörler
In Situ Ca’nın metastaz yapmasını beklemiyoruz. Lobüler in situ’da cerrahi ya da radyoterapik tedavi
yapmıyoruz sadece takip ediyoruz. Ductal In Situ’da iste tedavi ediyoruz (Cerrahi, Radyoterapi,
Tamoksifen). Çünkü invaziv Ca’ya dönme olasılığı yüksek.
1) Fırsatçı Mamografi: Asıl hedef erken tanı. Kişi meme kanseri hakkında bilgilendirilir, mamografi
çektirmesi önerilir.
2) Toplum Tabanlı Organize Mamografi: Daha çok araştırmaya yönelik. Kişiler evlerinde ziyaret edilip
meme kanseri taraması için davet edilir. Vahit Hocanın da böyle bir çalışması var.
(thejournalofbreasthealth.com)
Normal Epitel > Duktal Hiperplazi > Atipik Duktal Hiperplazi > Duktal Carsinoma In Situ(bazal membranı
aşmamış) > Invaziv Ca(bazal membranı aşmış; lenf kanallarına ve aksiller bölgeye metastaz, sistemik
yayılım yapabilir)
Kanserleşme genellikle tek odaklı(tek hücreden başlıyor yani). Multifokal daha nadir.
Invaziv Ca’ların %80’i duktuslardan çıkıyor. Duktusların gelişiminde de östrojenin önemli bir etkisi var. Bu
nedenle Meme Ca oluşmasında Östrojen rol oynuyor.
Memeyi etkileyen hormonlar: Östrojen, Progesteron, Oksitosin, Prolaktin, Kortizol, GH, Tiroid
114
Invaziv Meme Ca
Tarihe dönüp baktığımızda meme kanseri tedavisi için birçok hipotez belirtilmiş ve kullanılmış.
Halsted Hipotezi(1890-): Halsted diyor ki ‘‘Kanser memede oluyor, giderse de en fazla bölgesel lenf
bezlerine gider, biz en iyisi memenin tamamını alalım işi bitirelim.’’ → RADİKAL MASTEKTOMİ
Bu fikir 100 yıl kabul görüyor ve uygulanıyor. Daha sonra Fisher ortaya çıkıyor.
Fisher Hipotezi(1970s-2000s): ‘’Meme Ca sistemik bir hastalık, biz buna multidisipliner yaklaşmalıyız.
Memenin tamamını çıkarmak yerine onu koruyalım.’’ Meme koruyucu cerrahi, radyoterapi, kemoterapi,
hormonoterapi yapalım.
Spektrum Hipotezi(1990s-2000s): ‘’Tedaviyi kişiye özel yapalım(tümör genetiğine ve sentinal lenf nodülü
BPX(biyopsi)’e göre)
Tümör bazal membranı aşmışsa invaziv, aşmamışsa in situ olur demiştik. İn situ Ca ileri evrede invaziv
Ca’ya dönebiliyor.
Invaziv Ca en çok axiller lenf bezine metaztaz yapar. (Tümörün drenajının olduğu ilk lenf bezi→ Bekçi
Lenf Bezi) Aksiller lenf bezinden venöz kollateralle sistemik yayılım gösterebilirken bazen tümörden
doğrudan vasküler yolla da sistemik yayılım gösterebilir.
**Tanı ve Tedavide birçok bölümden uzman görev alıyor(radyoloji, patoloji, onkoloji, cerrahi, psikiyatri,
kemotrapi, radyoterapi, hormonoterapi, gen tedavisi, immünoterapi).
CERRAHİ TEDAVİ
*Memeye yönelik: meme koruyucu cerrahi, mastektomi, deri koruyucu mastektomi + protez
*Aksillaya yönelik: Sentinal Lenf Nodülü BPx(BİYOPSİ) pozitif ise → aksiller diseksiyon
115
MEME KORUYUCU CERRAHİ
-Segmental Mastektomi
-Lumpektomi
-Kadrantektomi
Rölatif Kontrindikasyonlar
MASTEKTOMİ İNDİKASYONLARI
1: HASTA TERCİHİ
5: KOLLAJEN HASTALIĞI
116
HOCANIN ÖNEMLİ DEDİĞİ YERLER
SORULAR
Hayatı boyunca bir kadının meme kanserine yakalanma olasılığı yaklaşık olarak nedir?
Cevap: %12
Elli yaş üstü kadınlarda mamografinin rutin kullanılması meme kanserinden ölüm oranını yaklaşık
olarak ne oranda azaltır?
Cevap: %25
Aşağıdakilerden hangisi meme kanserinin hem prognostik hem de prediktif faktörlerinden
biridir?
Cevap: HER-2 (Human Epidermal Growth Factor Receptor) pozitifliği
117
24.09.2019 /(13.00-13.50)/ Hakan Teoman Yanar /Merve Nur Bağrıaçık
İLEUS
Barsak içeriğinin GİS içerisinde distale geçişinin kısmi ya da tam olarak engellenmesidir, kısmi olarak
engellenmesine subileus denir. İleus olan hasta karnı şiş gelir, hamile ya da asiti var sanabiliriz.
İleus olduğu zaman hastada hangi organlar etkilenir? Önce solunum etkilenir, ikincisi kalp, vena
cavaya bası olur, venöz dönüş bozulur. Elektrolit bozuklukları olur, böbreklere ve üretere bası olur,
idrar çıkışı bozulur. Yani ileus sadece mide barsak tıkanması demek değil, tüm sistemi etkiler. Tedavi
ederken hepsini gözden geçirmeliyiz.
2-Paralitik ileus
Mekanik ileuslar kendi içinde de parsiyel obstrüksiyon, komplet, kapalı loop ve strangüle olarak
ayrılabilir. Parsiyelde tam tıkanma yoktur. Katılar geçemiyor, sıvılar geçiyor. Kolon tümörü olabilir.
Komplette tıkanıklık tam olmuştur. Kapalı loopta barsağın hem proksimal hem distal ucu
tıkalıdır,volvulus gibi. Strangülede barsak tıkanıklığı sonrasında kan dolaşımı bozulur.
İnvajinasyon-Erişkinde en sık ileoçekal bölgede olur. Proksimaldeki barsak segmentinin distal segment
içerisine girmesi ile karakterize bir tablodur. Genelde sebebi ileumda polip olmasıdır, barsak bunu
fekaloid zanneder, peristaltizmle atmaya çalışır, kasıla kasıla en sonunda iç içe girer. BT’de target sign
bulgusu görmek tanıya yaklaştırır.
Bezoar-Yutulan yabancı cisim veya lifli gıdaların sindirilemeyip beslenme yolunda oluşturduğu
kitlelerdir. Genelde total gastrektomi yapılan hastalarda görülür.
Fekaloid-Katılaşmış dışkı taşlarıdır. Genellikle huzur evinde yaşayanlar, kimsesizlerde yeteri kadar sıvı
almayıp katı beslendikleri için görülür.
Mekonyum
Safra taşı-En sık ileoçekalde olur yani terminal ileumda(en dar yer orası). Safra kesesi ile duodenum
arasında meydana gelen fistüle bağlı olarak safra taşlarının intestinal sisteme geçmesi ve
obstrüksiyona neden olması ile oluşur.Taş duodenumdan jejenuma rahatça geçer ama terminal ileum
dar olduğu için orayı tıkar.
118
Barsak duvarı( transmural)lezyonları
Barsak atrezileri
Meckel divertikülü
Duplikasyonlar
&Tümörler-Sol kolon tümörleri obstrüktiftir, sağ kolona göre daha sık ileusa sebep olurlar. Sağ kolon
tümörleri gizli kanama ve anemiye sebep olur, aileseldir, metastaz yaparlar.
&Anastamoz darlığı
Radyasyona bağlı striktürler-Hasta pelvik bölgeye radyoterapi gördüğünde ince barsakta radyasyona
bağlı striktürler meydana gelebilir.
&Adezyon(yapışıklıklar) %75-İleusun en sık sebebidir.(brid ileus denir.)Fizik muayenede ilk olarak kesi
yeri var mı bakarız, varsa aklımıza adhezyona bağlı ileus gelir. Çoğu ameliyatsız düzelir. Beslenmeyi
keseriz, acilde 48 saat yatar, serum(ringer laktat) veririz.
Fıtıklar-Direkt fıtıklar çok boğulmaz, karın ön duvarından çıkarlar. İndirekt fıtıklar kasık kanalından
içeri girer, ileusa yol açabilir. Direkt fıtıkların boynu geniş olduğu için genellikle ileusa yol açmaz.
Volvulus-Barsak segmentinin mezenterin etrafında dönmesi sonucu oluşur. En sık sigmoid kolonda
görülür. Barsağın karına baktığımızda U harfi gibi bir görüntü görürüz. Ayakta direkt batın grafisi
çektiğimizde ters U bulgusuysa sigmoid volvulustur.Bu görüntüye araba tekerleği veya kahve
çekirdeği görüntüsü de deriz. Spontan düzelebilir ama çoğunlukla strangülasyon-gangren-
perforasyon kliniği izler. Gangren ve peritonit bulguları yoksa ilk olarak endoskopik detorsiyon
deneriz. Nüks riski %40 olduğundan elektif sigmoid kolektomi gerektirir.
Barsak dışı kitleler-Anuler pankreas, damarsal anomaliler, apse, hematom, tümoral kitleler(dıştan bası
veya invazyon)
Paralitik ileus en sık elektrolit bozukluklarına bağlı ortaya ortaya çıkar, hipokalemi ve hiponatremiye
bağlı. Potasyum düştüğü zaman membran depolarizasyonu bozulur. Barsakların çalışması için gerekli
elektriksel ileti olmadığı için paralizi gibi oluyor. Peritonit , abseye bağlı ya da laparotomi geçirmiş
hastayı tekrar açarsak gelişebilir, travma sonrası yoğun bakımda yatan hastada gelişebilir(geç
beslenmeye başladığı için). Medulla spinalis travmaları ve hipotiroidide de görülebilir. Bazı ilaçlar da
paralitik ileusa sebep olur. Trisiklik antidepresanlar kabız yapar, Ca kanal blokerleri,
opiatlar(barsakların geç çalışmasını sağlar), phenothiazinler.
119
Fizyopatoloji
GIS devamlılığında tıkanıklık.Tıkanıklık intestinal epitelden sıvı sekresyonunu artırır, barsak lümeninde
sıvı birikir ve bakteriyel çoğalma sonucu gaz oluşur. Hastalık ilerledikçe intralüminal basınç artar.
Bunun korkulan sonucu, önce venöz dönüşün sonra arteriyel kanlanmanın bozulmasıyla sonuçta
nekroz ve perforasyona gidebilen mukozal iskemi olur.
Klinik bulgular karın ağrısı(kolik), bulantı, kusma, gaz-gaita çıkaramamadır. Fizik muayenede
distansiyon görebiliriz, tüm fıtık çıkış noktaları kontrol edilmelidir, ameliyat izi var mı bakılmalıdır.
Peristaltik dalgalar var mı izlenmelidir. Oskültasyonda hiperaktif barsak sesleri ve mekanik tını
duyarız.
Görüntüleme yöntemi olarak BT’yi kullanırız. BT genelde tıkanıklığın yerini net olarak gösterir,
duyarlılığı %95’tir. BT’ de ince barsak onsları 3cm’den fazlaysa, hava-sıvı seviyesi varsa,kalın barsakta
hava görülmüyorsa ince barsak tıkanıklığıdır. Hava-sıvı seviyesi herkeste olabilir, ileus dememiz için
çok sayıda hava-sıvı seviyesi olması gerekir.
Strangülasyon varsa yani iskemi geliştiyse barsak duvarında gaz dolu kistler görebiliriz. Buna
pnömotizis intestinalis denir.
Kontrastlı barsak grafisi çekerken artık baryum kullanmıyoruz, perforasyon varsa baryum perfore olan
yerden batına yayılır ve peritonite yol açar. Onun yerine gastrografin gibi suda eriyen kontrastlar
veriyoruz.
İleus tedavisi
Damar yolu açıp sıvı replasmanına başlıyoruz çünkü hasta 3.boşluğa sıvı kaybediyor(barsak içerisine),
yani sıvı vasküler yatakta değil. Hipotansiyon ve elektrolit bozuklukları oluyor. Kusmasın diye
nazogastrik tüp ile gastrik dekompresyon yapıyoruz çünkü kusarsa aspirasyon pnömonisi olabilir,
mutlaka nazogastrik sonda takarız. Bu tedavi cerrahi dışı tedavidir ve %85-95 başarılıdır.48-72 saat
arasında cevap alınamazsa cerrahi yapıyoruz. Cerrahi girişimler tıkanıklığın sebebine göre belirlenir.
Tümörse rezeksiyon, brid ileussa bridotomi yaparız, ince barsak iskemisinde iskemik kısmı çıkartırız.
Laparotomi yapılan hastada yaşamı boyunca ileus geçirme riski %5’tir. Laparoskopide bu risk çok daha
azdır bu yüzden yapabiliyorsak cerrahi işlemler için laparoskopiyi tercih ederiz.
Yapışıklık nedeniyle cerrahi girişim uygulanan bir kişinin yeniden barsak tıkanıklığı riski %20’dir.
Ameliyat mortalitesi strangüle barsak segmentli (iskemi) kişilerde %8-25 arasında değişir.
Prostigmin- yoğun bakım şartlarında verilen bir ilaçtır çünkü aritmiye yol açabilir. Paralitik ileusun
tedavisinde kullanılır.
Ogilvie sendromu- Sadece kolonu tutar, psödo-obstrüksiyondur, aslında darlık falan yok. Nörojeniktir,
sinirlerdeki dejenerasyon kaynaklı.
120
Hoca derste peritonit türlerini de iyi bilin dedi. Buraya ekliyorum.
Primer peritonit, periton dışı bir kaynaktan enfeksiyonun hematojen yayılımı sonucu oluşur.
(siroz,SLE,TBC)
Sekonder peritonit, intraabdominal bir patolojiye bağlı olarak, gastrointestinal kanal veya
genitoüriner organların bütünlüğünün bozulması ve mikrobiyal kirlenme nedeniyle ortaya çıkan akut
periton enfeksiyonudur. (mide duodenum perforasyonu, pankreatit, travma sonrası peritonit)
Tersiyer peritonit en az 48 saat tedaviye rağmen klinik olarak peritonit bulgularının devam etmesi
veya tedaviden sonra yeniden gelişmesidir.
ÇIKMIŞLAR
1)On yıl kadar önce abdominal travma nedeniyle laparotomi yapılmış olan 64 yaşındaki kadın hasta
bulantı, kusma, karın ağrısı yakınması ile hastaneye başvuruyor. Çekilen ayakta direkt batın grafisinde
çok sayıda hava-sıvı seviyesi görülüyor.
En uygun yaklaşım nasıl omalıdır?
a)intravenöz sıvı verilmesi ve nasogastrik sonda ile dekompresyon
b)özofagogastroduodenoskopi
c)kapsül endoskopi
d)acil olarak laparotomi
e)pozitron emisyon tomografi
2)Karın ağrısı,bulantı,kusma,gaz-gaita çıkaramama şikayeti ile başvuran hastada ayakta direkt karın
grafisinde ters U, kahve çekirdeği bulgusu izleniyor. En olası tanı nedir?
121
4)Kolonu tutan psödo-obstrüksiyona ne ad verilir?
a)Hartman sendromu
b)Nissen sendromu
c)Ogilvie sendromu
d)Miles sendromu
e)Whipple sendromu
5)İntestinal obstrüksiyona neden olmuş kolon tümöründe aşağıdaki klinik bulgulardan hangisi
görülmez?
6)İntestinal obstrüksiyon tanısı koyulan hastaya yaklaşım ile ilgili doğru olanı işaretleyiniz.
122
GASTROİNTESTİNAL SİSTEM KANAMALARI(DEVAM) Doç.Dr.Metin
Keskin/24.09.2019/Sena Nur Doğan
Programda yazan konunun bir kısmı dersin sonunda işlendi.(Kalın bağırsağın selim hastalıkları)Bir
önceki derste üst gis kanamalarından bahsedilmişti. Hoca alt gis kanmalarından devam etti.
•Hemoklip komşu dokuları yaralamadan doğrudan mekanik hemostazi sağlar, yeniden kanama riski
son derece azalmış olur
125
MİDE VE DUODENUMUN SELİM HASTALIKLARI-24.09.19 son ders/Prof. Dr. M. Türker BULUT-
GENEL CERRAHİ ABD
Mide ve Duodenum Hastalıkları Tanı Yöntemleri
●Mide ve duodenum hastalıklarında anamnez ve fizik muayene önemlidir. Ama temel tanı
aracımız gastrointestinal sistem endoskopisidir(kısaca gastroskopi)
●Duodenal ülser tam duodenuma girdiğimizde yani mide asidinin duodenuma ilk çarptığı
yerdedir genellikle.Fildişi renginde ,keskin sınırlıdır. Etrafında ödemli mukoza vardır.
126
Pilor stenozunun pasaj grafisindeki görünümü:
Çanak mide
●Duodenal Ülser:
Peptik ülserlerin çoğu duodenumdadır. Bunların %95 i ise bulbus duodenidedir.
127
-Duodenal Ülser etyopatogenezi:
H.pylori: Midenin asit ortamında yaşayabilen tek mikroorganizmadır. Mukus tabakasının
altına yerleşir. Toksinleri mide mukoza bütünlüğünü bozarak ülser oluşumuna yol açar.
Başlıca antijeni ‘üreaz’dır. Kansere bile yol açabileceği için pozitif saptandığında eradike
edilmesi gerekir. Prevalansı sıktır. Türkiye’de %60-70 oranındadır. Duodenal ülserlilerinse
%90’ında pozitiftir.
●-H.p. tanısı:
-Endoskopik biyopsiler
-Biyopsi kültüründe mikroorganizmanın üretilmesi
128
-Perforasyonla gelmişse basit sütürle kapatılır. Daha sonra definitif cerrahi yapılır.
-Kanamayla gelmişse duodenum açılıp kanama durdurulur ve aynı şekilde cerrahi yapılır.
-Obstruksiyonla gelmişse mide çanak halini almış olduğu için vagusu kesersek hiç çalışmaz
bundan dolayı subtotal gastrektomi burada ideal ameliyattır. Ve gastrojejunostomi yapılır.
-Yalnızca ağrıyla gelmişse yüksek selektif vagotomi( laterjet siniri korunur) yapılır.
●Vagotomiler
-Trunkal vagotomi: Tam hiatustan geçtiği yerden kesilir.
-Selektif vagotomi: Çölyak ve Hepatik dalı verdikten sonra kesilir.
129
●En sık uygulanan 4 tip piloroplasti:
-Heineke-Mikulicz piloroplasti
(boyuna kesilip enlemesine dikilir.)
Finney
(ters u
şeklinde
kesilip
mide ile
duodenum
birbirine
bağlanır)
- Jaboulay piloroplasti
- Judd piloroplasti
●Antrektomiden sonra Billroth 1 veya 2 ameliyatı yapılır.
130
-Subtotal Gastrektomi pilor stenozunda yapılır. Buradaki bağlanma şekline Roux en-Y
gastrojejunostomi denir.(sözlü anlatımı anlaşılır olmadığı için aşağıdaki fotoğrafı
ekledim.)Böylece safra ve pankreas salgısı distalden aşağı doğru akar ve gıdalarla birleşir. Bu
şekilde reflü problemleri vs. Ortadan kalkmış olur.
●Mide Ülseri
-Kanserle karışabilir bu nedenle endoskopi yapılmalı.
Yerleşimi:
-%90 Küçük kurvatura incisura angularis çevresinde (Tip I)
-Prepilorik (Tip III)
131
PEG:
J knj h
hı f gt ht hk
jıj
Gastrostoma Komplikasyonları:(Hoca sözlüde sorarsak bilin dedi ama sınav sistemi değişti)
Erken komplikasyonlar: Metabolik
Tıkanıklık
Peristomal infeksiyon
İskemi ve Nekroz (en tehlikelisi)
Ayrışma
Geç komplikasyonlar: Retraksiyon
Darlık
Fistül
Prolapsus
Parastomal fıtık (en sık görülen)
Varis kanaması
132
Duodenumun Konjenital Hastalıklar:
-Rotasyon anomalileri: Midgut volvulusu, Ladd bantlarına bağlı tıkanma, İnternal herniasyona
bağlı tıkanma
-Malrotasyon: Duodenum vertebranın soluna geçmez. İnce barsaklar bir tarafta toplanmıştır.
-Midgut volvulus: İnce barsaklar kendi ekseni etrafında dönünce mezenterde tıkanma oluşur
ve nekroz gelişir. Bunların yaşama şansı pek yoktur. Neden olur bu? 6-10-12. Haftalarda
midgut hızlı büyür ve batın dışına çıkar sonra tekrar içeri girer. Girerken çekum tarafı kendi
üzerinde dönerek sağ alt kadrana gider ve yapışır. Dolayısıyla duodenum transvers
mezokolonun arkasında kalır. Eğer bu dönüş ve yapışma tam gerçekleşmezse sağ kolon ve
çekum kendi etrafında dönmeye meyilli hale gelir.
Yapısal anomaliler: Atreziler, Stenozlar (1:10.000) Bunlar yenidoğanda süt alındığı anda
kusmaya sebep olur. Ve direkt batın grafisi çektiğimizde batın içinde hava görmeyiz çünkü
distale hava geçememiştir. Yalnızca mide
fundus ve duodenum havası görünür iki tane
baloncuk şeklinde. Buna ‘double bouble sign‘
denir.
133
kaybından dolayı 50-60 dereceden 20 derecenin altına düşer.Ve aradaki duodenum sıkışır.
Zayıflamak için provoke kusan kişi bu sefer safralı kusmaya başlar. Bütün
pankreatikoduodenal hastalıklarda olduğu gibi sırtüstü yatınca ağırlaşır.
Tedavi: Kilo kaybı düzeltilir, duodenojejunostomi
●Stres Gastriti/ Akut Eroziv Gastrit
-Mide mukoza bariyerinin çökmesi sonucu mukozada çok sayıda yüzeyel erozyon
oluşmasıdır. Daha çok proksimal midede görülür.
--Şok, sepsis, travma durumlarında kan vital organlara gittiği için mideye yeterince kan
gitmez ve midedeki mukus salgısı azalınca kendi asidi mideyi yakmaya başlar. Bunu bildiğimiz
için bütün bu ağır hastalara, yoğun bakım hastalarına PPI verip asit supresyonu yaparız.
-Bunlar çok yüzeyeldir. Ülser gibi değildir. Kolayca tedavi edilir.
134
-İlk semptomdan tanıya geçen süre ortalama altı yıl.
●Zollinger Ellison sendromunda klinik tablolar: (hoca bunları bilmemiz gerek dedi ama
tamamını okumadı bile)
-Tedaviye dirençli veya nüks eden ülserler
-Duodenumun distalinde yerleşen ülserler
-Multiple ülserler
-Ülserle ağır özofajitis
135
-PETte primer tümör küçücük görünürken hemen yanındaki lenf nodu büyümüş görünür.
●Sporadik gastrinoma lokalizasyonu: %80 Gastrinoma Üçgenindedir.
Üçgenin sınırları:
-Superiorda ductus systicus ve ductus choledochus’un birleşim noktası
●MEN 1
-Buradaki gastrinomalar multipledir ve hipofiz ve paratiroid tümörleriyle birliktedir.
-Cerrahi burada kalıcı bir tedavi oluşturmaz.
●Multiple Endokrin Neoplaziler( Hoca bunları bilmemiz gerektiğini söyledi)
MEN-1 SENDROMU
-Primer Hiperparatiroidi
-Pankreas tm (Gastrinoma, insülinoma, nonfonksiyone tm)
-Hipofiz tm(Prolaktin, insülin benzeri büyüme faktörü-1)
-Karsinoid tm.ler (Timus, bronş, mide)
-Adrenokortikal hiperplazi
136
-Nonendokrin tümörler (Menenjioma, ependimoma, leiomyoma, lipoma, …)
MEN-2A MEN-2B
-Meduller tiroid kanseri -Meduller tiroid kanseri
-Feokromositoma - Feokromositoma
-Primer Hiperparatiroidi -Ganglionöromatözis (Marfanoid, iri dudak)
●Meduller Tiroid Karsinomu da bunlara eklendi çünkü bunlarla aynı genetik mutasyon
bulundu.
●Sporadik Gastrinomada (adacık hücre neoplazilerinde) Uygulanan Ameliyatlar:
- Distal subtotal pankreatektomi
- Enükleasyon
- Peripankreatik ve portal lenfadenektomi
●Gastrinomada sağkalım: Nöroendokrin tmler yavaş tmler olduğu için sağkalım iyidir ama
nüksetme oranı yüksektir. MEN 1’li vakaların 15 yıl sağkalımı %85, sporadik vakaların
%70dir.
137
▪Stromal tümörler:( leiomyomlar, schwannomlar) İnterstisyel Cajal hücrelerinden çıkarlar.
Tedavi: Wedge Rezeksiyon yapılır.
Not: Arkadaşlar hocanın derste önem verdiği yerleri kalın puntoyla yazdım. Ayrıca hoca
dersin başında kısaca midenin anatomisinden ve histolojisinden bahsetti ama özet uzun
olduğu için o kısımları geçip cerrahi dersinin başladığı kısımdan başladım. İyi çalışmalar.
ÇIKMIŞLAR:
-Total gastrektomi ve roux-en-y özofagogastrektomi ameliyatı geçirmiş bir hastada aşağıdaki
postgastrektomi sendromlarından hangisi görülmez?
138
Cevap: Poatvagotomi diare
-Gastrinoma lokalizasyonu için aşağıdakilerden hangisi en yüksek kesinliğe sahiptir?(3 kere
sorulmuş)
Cevap: Somatostatin reseptör sintigrafisi
d)pankreasın kuyruğu
e)hiçbiri
-Duodenal ülser kanaması geçiren bir hastada ülser nüksü en düşük ameliyat aşağıdakilerden
hangisidir?
a)trunkal vagotomi+ piloroplasti
b) selektif vagotomi+ gastrojejunostomi
c)antrektomi+ roux-en-Y gastrojejunostomi
d)vagotomi+antrektomi
e)Ülser eksizyonu+piloroplasti
-Gastrinoma tanısı almış bir hastada aşağıdakilerden hangisi istenmelidir?
Cevap: serum kalsiyum düzeyi(şıklarda sekretin yok)
139
-Malign mide ülseriyle selim mide ülseri arasındaki ayrım aşağıdakilerden hangisi ile
yapılabilir?
Cevap: Biyopsi
-MEN1 sendromunda aşağıdaki klinik özelliklerden hangisi görülmez?
Cevap: Tiroid
AYŞE SELİMEFENDİGİL
140
KOLOREKTAL KANSER- PROF.DR. MAHMUT MÜSLÜMANOĞLU-30.09.2019/1. DERS
Lenf Bezleri: Kolonda arterlerin çıktığı yerlere giden bir lenf akımı var. Kolona yakın damar köklerine
giden lenf nodlarımız var. Cerrahide çıkarılacak yer açısından ve hastalığın evrelenmesinde önemli.
Kanser olmasında genetik faktörler (%10-15) etkili ama çoğunlukla çevresel faktörler (%85) kolon
kanserine sebep oluyor.
Risk Faktörleri
Kolon kanseri çoğunlukla polipten (özellikle adenomatöz polipler) gelişir. Erken tanıyla polipektomi
yapılarak kanser önlenebilir
Histolojik tip ve çap da riski belirler. Polip 3 cm adenomatözse risk düşük , 3 cm villöz adenomsa risk 3
kat artıyor. 1 cm alındaki poliplerde ciddi bir risk yok.
Sesil polipler (sapsız polip) daha çabuk kan-lenfoidle irtibata geçtikleri için kanser riski 3-5 kat fazla.
Polipi olan hastalarda daha sık kontrol yapmak lazım.
141
Fistülizasyon olmuştur. İdrardan feçes gelmesiyle ya da vajenden feçes gelmesiyle anlaşılır.
Semptom ve Bulgular
Tuşe yapmak lazım çünkü tuşe mesafesinde kolorektal kanserlerin %50si bulunur.
142
Ayırıcı Tanı
KANAMA KABIZLIK
Hemoroid ; ağrı yoktur ancak damar İnce bağırsak hastalığı
tıkanırsa tromboze olursa zonklayıcı tarzda Diyet değişikliği
devamlı ağrı olur. Tuvalete çıkınca damla Lifli gıdadan eksik beslenme
damla kan gelir, tuvaleti kırmızı yapar. Sedanter yaşam
Fissür-Fistül; dışkılama sırasında ağrı olur. Hipotiroidi
Divertikül; bol ve kırmızı kanama olur. Parkinson-M.Skleroz
Hastanın tansiyonunu düşürecek kadar çok İlaçlar
kan olur. Dışkı kıpkırmızıdır. Stres
Angiodisplazi; mukozada damar yumakları Kanser
kanayabilir.
Ü.kolit, crohn, İBH
İskemik kolit
Radyasyon rektiti
Polip-kanser
Evreleme
Kan ve lenf yoluyla metastaz olur. Çoğunlukla önce lenfe sonra kanla gider. Lenfe hiç uğramadan KC
metastazı da yapabilir ama nadiren. Neden AC demedik de KC dedik? Çünkü kolonun toplayıcı venleri
mesenterica inferior/superior portal ven yoluyla kc e gidiyor. Bu nedenle kolorektal kanserlerinde kc
lezyonlarına müdahale başarılı sonuçlar veriyor.
Tedavi: Yayılım riski yüksek olan kanserlerde kemoterapi (KT) çok etkilidir. Bu nedenle evreleme
yaparız. Lokal ve sistemik tekrarlama riskini belirleriz. Tedavide kemoterapinin faydasına göre yol
143
çizeriz. Sistemik tekrarlama varsa yani örneğin kc metastazı varsa bu hastaya kolonoskopi yapmayız.
Onun yerine verdiğimiz sistemik tedaviler yani KT hem KC e hem kolona fayda eder. Multidisipliner
olarak hastaya en çok hangi tedavi fayda edecekse (KT,RT,cerrahi) ona göre yol izlenir. Radyoterapi
(RT) belli bir dozda fayda eder ve çok fazla yan etkisi vardır. Kolonda RT uygulayamayız (istisnalar
dışında) ancak rektumda uygulayabiliriz. KT ve cerrahi ise hem kolonda hem rektumda uygulanabilir.
Tanı: Tanı için BT iyi ve yeterli bir yöntem. Oral, rektal, iv kontrast verilerek kc ve batın içi dağılımını
izleriz ve evrelemeyi yapabiliriz. Eğer semptomatikse semptoma göre de görüntüleme yaparız
örneğin öksürük varsa AC görüntüleme, kemik ağrısı varsa kemik sintigrafisi yaparız.
Tarama: Hedef kanseri erken yakalamak. Dışkı testi ve görüntüleme yaparız. Ailesinde kanser öyküsü
varsa dikkat ederiz. Dışkıda gizli kan, histokimya ya da DNA bakarız. 10 yılda bir kolonoskopi yapılmalı.
Kolonoskopiden korkuyorsa 5 yılda bir BT kolonografi yapılabilir. Yine 5 yılda bir sigmoidoskopi
yapılabilir. en güzel seçenek kolonoskopi.
UNUTMA!!
1-SEMPTOM-HİKAYE
2-FM-AYIRICI TANI
4-KOLONOSKOPİ-BİYOPSİ
6-TEDAVİ KARARI
ÇIKMIŞLAR
B) Rektum tümörleri için yapılan Low Anterior Rezeksiyon ameliyatı erkek hastalarda kadın hastalara
göre daha kolay gerçekleştirilir.
C) Lenf nodlarına metastaz yapmış olan kolorektal tümörlerde 5 yıllık sağkalım %60,tır
E)Sağ kolon tümörlerinde klinik bulgular sağ iliak fossada kitle, anemi, halsizliktir
144
37. İntestinal obstrüksiyona neden olmuş kolon tümöründe aşağıdaki klinik bulgulardan hangisi
görülmez?
a) Geride kalan karaciğer hacmi yeterli değil ise çıkarılması planlanan tarafa giden portal ven
embolize edilerek veya bağlanarak karşı taraf karaciğer dokusunun büyümesi sağlanabilir.
b) Aynı karaciğer lobunda 3’den fazla metastaz olması ameliyat için kontrendikasyon oluşturur.
c) Karaciğer fonksiyonları normal olan, karaciğer yağlanması olmayanı, sirozu olmayan bir hastada
karaciğerin %7’si güvenle rezeke edilebilir.
d) Primer kolon tümörü kontrol altındaysa ve karaciğerdeki metastaz sınırda rezeke edilebilecek
durumda ise ilk karaciğer rezeksiyonu ve ikinci ameliyatta primer tümör rezeksiyonu uygun vakalarda
başvurabilecek bir yöntem
e) CEA değerinin normalin üstünde olması gastrointestinal sistem tümörünü akla getirmelidir.
45-Sağ kolon tümörü (adenokarsinom) tanısı almış 57 yaşındaki kadın hastada CEA 123 µg/dl olarak
belirleniyor. Kolorektal kanserlerde CEA testinin en uygun kullanımı aşağıdakilerden hangisidir?
E)Hiçbiri
24. Kolorektal kanserin karaciğer metastazında RO karaciğer rezeksiyonu sonrası hangi faktör
prognozu EN AZ etkiler?
e. Demografik özellikler
Arkadaşlar çıkmışlarda kolorektal kanserle ilgili olan soruları ekledim ama dersten daha ayrıntılı
sorulmuş. Onun dışında hocanın önemli dediği yerleri belirttim. Kolay gelsin..
Beyhan KILIÇ
145
SELİM ANOREKTAL HASTALIKLAR / PROF.DR.M.TÜRKER BULUT / GENEL CERRAHİ /
30.09.2019 – 13:00 / YAHYA GENÇ
Hemoroidal Hastalık
Hemoroidal hastalıkta sağ önde, sağ arkada ve solda olmak üzere üç hemoroid yastığı vardır. Bunlar
yalnızca venlerden oluşmaz; düz kas, arteriol ve fibroelastik yapılar bulundurur. 20 kişiden birinde
görülür. Eksternal hemoroidler daha rudimente yapılardır. Bazen tromboze olup ağrı yaparlar,
internal hemoroidlerse ağrı yapmaz.
Semptomlar:
*Parlak kırmızı rektal kanama
*Prolapsus
*Ağrı/rahatsızlık hissi
*Müköz akıntı
Predispozan faktörler:
• Herediter faktörler
• Kabızlık
• Karın içi basıncı arttıran gebelik, asit, öksürük ve ağır işler yapmak
Risk faktörleri:
• Yetersiz lifli gıda alımı
• Tuvalette uzun süre kalmak ve ıkınmak
146
Tedavi:
Özellikle birinci derece hemoroidlerde medikal tedavi ile başlamak gerekir. Daha ileriyse ve şişmiş bir
dokuysa buraya gelen damarları bağlayabiliriz, bu bölgede fibrozis yaratıp sarkmasını önleyebiliriz.
Dördüncü derecede hasta ile cerrahi tedavinin konuşulması gerekir.
Konservatif tedavi: Diyet değişikliği, lifli gıda, sıvı alımının artırılması ve tuvalette uzun süre kalmama
gibi kabızlığa karşı önlemler hastaya önerilir.
Medikal tedavi:
• Lokal anestezikler, kortikosteroidler, keratolitikler, protektanlar, antiseptikler kullanılabilir;
semptomatik iyileşme içindir, kalıcı tedavi yapmazlar. Steroidlerin uzun süreli kullanımından
kaçınılmalıdır.
• Varis tedavisinde kullanılan oral ilaçlar kriz anında hemoroidleri yumşatıp ven duvarını
destekleyerek kanamayı azaltır ve daha hızlı iyileşme sağlar.
Non-operatif tedavi:
• IR koagülasyon: Nadir kullanılır. Birkaç saniye süreyle ısıtarak 3 mm derinliğinde bir yanık
oluşturur, yanık doku fibrozisle iyileşir. Erken evre(I-II) hemoroidler için uygundur.
• Lazer: Lazer probu hemoroidin içinde çalıştırılır, dokuyu yakarak koagüle eder. Erken evrede
kullanılan pahalı bir yöntemdir.
• Elastik bant ligasyonu: En etkili non-operatif yöntemdir. Hemoroid aplikatörün içine çekilip
lastik bant uygulanarak boğulur ve ligasyona uğrar. Anodermde kullanılmaz, şiddetli ağrı
yapar; hemoroidin köküne uygulamak gerekir. Kan sulandırıcı kullanılması hemoroid
düştüğünde ciddi kanamalara yol açabilir.
• Skleroterapi: Etoksi oksilat gibi yeni çıkan sklerojen ajanlar hemoroidin içine 2-3 ml enjekte
edilir.
• Hemoroidal arter ligasyonu: Hemoroidal arterin doppler ile saptanıp dikişle ligase edilir.
147
Cerrahi tedavi:
• Eksternal hemoroidlerin tromboze olması durumunda ilk 2 gün içerisinde eksizyonu yapılır.
48 saatten sonra ağrı zaten tolare edilebilecek seviyeye ineceği için yara bırakmaya gerek
yoktur.
• Hemoroidektomi: Hemoroidin çıkarılmasıdır. Ferguson ameliyatında yara dikilir. Milligan
Morgan ameliyatında yara dikilmez, kendi kendine iyileşir. Parks ameliyatında hemoroidin
yalnızca üstü kesilerek hemoroid çıkarılır ve deri dikilir.
• Stapler hemoroidopeksi: Çok sayıda hemoroid varsa uygulanır. Hemoroidin 2 cm üstünden
distal rektumun 2 cmlik segmenti çıkarılır. Hassas bir yöntemdir, tekniği iyi bilinmelidir.
Ağrısız olduğu için tercih edilir.
Anal Fissür
Hasta cilt sarkıntısını hemoroid sanıp devamındaki fissürü farketmeden “hemoroidim var” diye
gelerek hekimi yanıltabilir.
Travma
Fissür anodermde yerleşen iskemik ülserdir. Kabızlık
Kronik sonrası sert dışkıyla dokunun yırtılması ile başlar.
Yırtılma
fissür Yırtılma anındaki şiddetli ağrı ile internal sfinkter
spazmı oluşur. Bu spazm bölgenin kan dolaşımını
bozarak yara iyileşmesini önler. Bir sonraki
defekasyonda spazmın da etkisiyle daha çok yırtılır,
İskemi Ağrı spazm daha da artar. Böylece kısır döngüye girer. En
ağrılı lezyon budur, hasta tuşe yaptırmaz.
Spazm
Sentinel pili(anal kanal dışındaki deri kıvrıntısı), hipertropik papilla(anal kanal içinde büyümüş
papilla) ve derin fissür tabanı fissür triadını ouşturur.
Tedavi:
• Lateral internal sfinkterotomi standart ameliyattır, fakat sonrasında görülen anal
inkontinans nedeniyle sfinkteri gevşetecek glyceryl trinirate(GTN) gibi pomadlar öncelikle
tercih edilir. GTN tedavisi ile iyileşemeyen hastalarda botulinum toxini injeksiyonu yapılır.
Ancak hastaların yarıdan fazlası bundan da fayda göremez ve cerrahi tedavi uygulanır. Cerrahi
tedavi ile hastaların tamamına yakını iyileşir.
148
Tedavi:
• Basit fistüllerde fistülotomi yapılır. Kesilir ve açık bırakılır.
• Komplike ise fistülün içine seton koyup 3 ay kadar beklenerek fibrozis oluşturulur. Sonrasında
fistülotomi yapılır.
• Orifisin fleple kapatılması, fibrin yapıştırıcı ve anal fistül tıkacı gibi farklı başarı oranlarına
sahip yeni tedavi yöntemleri geliştirilmiştir ancak %100 tedavi eden bir yöntem yoktur.
• Son zamanlarda özellikle transsfinkterik fistüllerde uygulanan metodlardan biri intersfinkterik
oluktan girip fistülün boynunu disseke ettikten sonra iki taraflı dikiş koyup ortasını keserek
yapılan LIFT(Ligation of Intersphincteric Fistula Tract) tekniğidir.
Pilonidal(Pilus+Nidus) Sinus
Sakrum arka tarafında intergluteal olukta kıl dönmesi olmasıdır. Kıllar buraya doluşur. Tedavisi
eksizyondur, bölgenin kanlanması iyi olmadığı için yara iyileşmesi uzun sürer. Yara iyileşmesi için
primer kapatma, z plasti veya flep uygulaması yapılabilir.
Anal Kondilom
Human Papilloma Virus hastalığıdır. Çok bulaşıcıdır. Temasla geçer, cinsel temas olması şart değil;
ortak tuvalet, yatakhane kullanımından bile bulaşabilir. Skuamöz hücreli kanser riski artar(HPV16-18).
Tedavisi henüz küçükken destrükte edilmesidir.
1. Cintron JR. Buschke –Lowenstein tumor of the perianal anorectal region. Semin Colon Rectal Surg. 1995; 6: 135-
139.
2. Renzi A, Giardona P, Renzi G ve ark. Buschke-Lowenstein tumor succesful treatment by surgical excision alone: a
case report. Surg Innov 2006; 13: 69-72.
3. Geusau A, Heinz-Peer G, Volc-Plazter B ve ark. Regression of deeply inflitrating giant condyloma acuminatum
(BuschkeLowenstein tumor) following long-term intralesional interferon-alfa therapy. Arch Dermatol 2000; 136:
707-10.
Hidradenitis Supurativa
Apokrin ter bezlerinin iltihabıdır. Kronik bir infeksiyon inflamasyon sürecinin birbirini tekrarlar.
Cerrahi sonrası greftleme, flepleme yapılabilir veya sekonder iyileşmeye bırakılabilir.
Prolapsus Rekti
Rektal prolapsusun anal prolapsustan farkı konsantrik pillileri olmasıdır, anal prolapsusda egzantrik
pilliler vardır(?). Prolapsusun nedeni bu bölgede rectusu tutan bağların zayıf olması veya olmaması,
douglasın derin olması, pelvik taban kaslarının zayıf olması ve sfinkterin de tutamaması sonucu
rectumun anal kanal dışına protrüzyonudur. Tedavisi rektumun yerine dikilmesidir(Rectopeksi). İleri
yaş vakalarında perineal girişimler yapılabilir. Daha az invaziv olduğu için morbiditesi azdır ancak
rekürrensi daha sıktır.
149
ÇIKMIŞLAR
Aşağıdakilerden hangisi perianal abselerin yayıldığı boşluklardan biri olarak sayılmaz? (2018-2019)
a)Douglas çukuru B)İskiorektal fossa c)Supralevator alan d)Perianal boşluk e)İntersfinkterik mesafe
18 yaşında erkek hasta kuyruk sokumunda şişlik ve akıntı şikayeti ile başvuruyor.
Fizik muayenede sakrum üzerinde orta hatta içinden kıl yumakları çıkan sinüs ağzı görülüyor tanınız
nedir? (2015-2016)
a)Sakral epidermold kist b)Perinal fistül c)Teratom d)Pilonidal sinüs e)Perianal ebse
Her defekasyonda makatta şiddetli ağrı ile birlikte damla damla parlak kırmızı renkli kanama tarif
eden bir hastada anal muayenesinde anal kanal arka orta hatta ülser saptanırsa olası tanı nedir?
a)Perinal abse b) Anal fissür C)Paget hastalığı d) Hidradenitis süpürativa e)Bowen hastalığı
Dersin hocası slaytları atlayarak okuyup geçti, yalnızca hemoroid sınıflamasında soru gelebileceğini
belirtti onun haricinde vurguladığı bir yer olmadı. Rektal prolapsus ameliyatlarının isimlerini direkt
geçtiği için özete almadım ama bir kere sorulmuş. İyi çalışmalar.
150
KOLOREKTAL KANSERLER 2/1 EKİM 11.00/PROF.DR MAHMUT MÜSLÜMANOĞLU/BATUHAN ER
( Arkadaşlar ders tek bir vaka üzerinden işlendi . Hocanın verdiği diğer bilgilerle birlikte umarım işinize
yarayacak bir özet olur . İçerikte ufak tefek hatalar olabilir bunun için özür dilerim . Kolay gelsin )
A.Anamnez
Dışkıya bulaşık , kırmızı kan olması sol kolon ve sonrasında bir sorun olduğunu gösterir.
• Kolorektal CA ( Amsterdam kriterlerine göre ailede kolorektal kanser veya herediter non
polipozis kolorektal kanser (HNPCC) ilişkili kanserler (endometrium , mesane , üreter , ince
bağırsak) varsa düşünülebilir )
• Hemoroid ( Tromboze olmadıkça ağrı yoktur , damla damla kanama olur , bazen arterial bol
kanama vardır . )
• Divertikül striktürü ( Dışkıya bulaşık gelmez , bol miktardadır , tansiyon düşürücüdür . )
• İnflamatuar bağırsak hastalıkları ( Crohn , Ülseratif Kolit ) ( Karın ağrısı yapar , dışkıda kan
ve mukus olur )
• Anjiodisplazi ( Bol kanama yapar )
• Rektal invajinasyon ( Uzun süredir var olan , ıkınarak görülen bir kanamadır . )
B.Fizik Muayene
• TA 120/80 Nabız 80
• Solgun bir görüntüsü var ama hasta rahat durumda .
• Batında distansiyon , ağrı , kitle , asit , hepatomegali yok .
• AC , kalp sesleri normal .
• Rektal tuşede ampulla boş , kan bulaşı yok , kitle , eksternal anal lezyon yok .
Metastaz sonucu nodüler bir büyüme olma ihtimalini değerlendirmek için KC ve batın muayenesi
yapılır.
Ampullanın boş olması ya hastanın yakın zamanda tuvalet yaptığını ya da üst bölgede tıkanıklık
olduğunu gösterir.
C.Laboratuvar
151
D.Görüntüleme
E.Kolonoskopi Sonucu
Senkron bir kitle olma ihtimalini değerlendirmek için çekuma kadar inceleme yapılır . ( % 5-10 )
Kolonoskopinin geçişini engelleyici , tıkayıcı bir durum varsa sanal kolonoskopi veya BT yapılır .
Polip benzeri yapıları atlayabilir ama kitleyi gösterirler.
G.Biyopsi Sonucu
• T3 N+ rektal adeno ca
H.Tedavi
• Neoadjuvan KT/ RT + total mezorektal eksizyon ( TME ) ( Lokal nüks riski < %10 )
Makata doğru distal 1/3 kısımda sfinkterleri korumak güçleşir . Ancak neoadjuvan tedaviye çok
iyi yanıt verebilirler. “Watch on wait” şeklinde cerrahiye gerek kalmadan takip ederek tedavi
olur. Bu tedavi özellikle büyük tümörlerde , gangliyon (+) ise , cerrahi sınırlara yaklaştıkça tercih
edilir .
Özetlersek ,
152
• Rektum proksimal 1/3 serozayla kaplıdır , kolon gibi drene olur (KC ' e ) , metastaz varsa KT
verilir .Distal 2/3 ise v.iliacalar aracılığıyla drene olur , serozası yoktur . T4, N+ ise RT ile
başlanır .
• Aile hikayesi hastalığa yakalanmadan önce takip açısından önemliyken , hastalığa
yakalandıktan sonra FAP yoksa , total bir cerrahi yapılmayacaksa anlamsızdır.
Sorular
I.Ağrılıdır.
II.Çoğunlukla damla damla kanar. A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III D) I,II. E) II,III
I.Serozası vardır.
153
Karaciğerin Primer ve Sekonder Malign Tümörleri -Cem İBİŞ-
01/10/2019 13.00 (2.Ders)
Hepinize iyi çalışmalar. Hoca normalde tek saatte işlediği dersi iki saat olarak işledi. Bu özet ilk kısmı
içeriyor. En çok HCC’de (Hepatosellüler karsinom) tanı ve tedavi yöntemlerinin üzerinde durdu. Bazı
kısımları ise direkt slayttan okudu. Çıkmışlarda çok eski bir soru haricinde soru yok. Onu da değerler
değiştiği için eklemek istemedim.
Karaciğerin malign tümörlerinin büyük bir kısmı metastazlardan oluşmaktadır. Bu oran yaklaşık %75
olup primer yani karaciğer dokusundan kaynaklanan tümörler ise %25 lik kısmı oluşturuyor. Primer
malign karaciğer tümörleri 3’e ayrılıyor :
c-) Kistadenokarsinom
Hepatosellüler Karsinom
Tüm primer karaciğer tümörlerinin %90’ını oluşturur. İleriki yaşlarda sıklığı artar. Erkeklerde kadınlara
kıyasla 4 ila 8 kat arası fazla gözükür. Genel olarak karaciğerin benign tümörleri kadınlarda , malign
tümörleri ise erkeklerde daha sık görülür. Her yıl dünyada 1 milyondan fazla yeni olgu gözüküyor.
2-Kronik Viral Hepatiter (HBV, HCV, HDV) Aşılama programlari sayesinde viral hepatitlere bağlı hcc
gelişimi eskisi kadar gözükmüyor. Yine de doğu toplumlarında önemini koruyor.
3-İlaç ve Toksinler: Alkol, Aflatoksin, Androjenik steroidler, Toryum diyoksit. Kronik alkol içiciliği siroz
gelişiminde çok önemli.
1-Siroz
Sirozlu hastalarda HCC 10 kat daha sık görülüyor. Makronodüler sirozda ise HCC daha sık. Sirozlu
hastalarda yıllık HCC gelişme insidansı %3’tür. Bu yüzden sirozlu hastaların düzenli takip edilmesi
lazım. Bu takip doğu toplumlarında daha çok MR ile olurken batı toplumların ultrason ile takip edilir.
154
Primer biliyer siroz, inflamatuar bağırsak hastalığına eşlik eden siroz, Alfa 1 antitripsin eksikliği ve
Wilson hastalığı nedeniyle olan sirozlarda HCC daha sık. Peki bu nasıl oluyor?
İlk başta bir kronik hepatit süreci yaşanıyor. Ardından siroz gelişiyor. Siroz aslında iyileşme ve
hastalık döngüleri ile gider. Siroz hiperplastik nodülleri oluşturuyor. Bu haliyle kansere dönüşmez.
Sonra eğer displastik nodüllere dönüşürlerse kanserleşme ihtimalleri oluşur. Eğer displastik olmadan
fark edebilirsek tedavi seçeneklerimiz daha fazla olur.
2-Viral Hepatitler
Siroz zemini olmadan tümör gelişimi HBV’de olası ama HCV’de görülmez. HBV’yi HbsAg ile takip
et. HBV DNA karaciğer hücre DNA’sına entegre olarak karsinogenezi başlatır. Türkiyede taşıyıcılık %5-
8 arasında değişir. Bu durum çok ciddi problemler oluşturabilir. Eğer bu oran %3’ün üzerinde olursa
yenidoğanlar aşılanmalıdır. (Viral hepatit nakilleri artık daha çok HCV’den kaynaklananlardan olur.)
- HCC sıklığı HCV(+) olanlarda HBV’ye göre 4 kat daha sık.
3-Alkol
Alkol bağımsız olarak HCC için risk faktörüdür. Bununla birlikte alkolik HCC diğer sirozlara göre daha düşüktür.
Kronik alkolde ilk vazgaçen organ pankreastır. Mutlaka kronik pankreatit olur. Bir kişinin HCC olması için siroz
olma şartı yoktur.
4-Aflatoksin
Uygunsuz depolanmış gıdaların Aspergillus Flavus ile kontamine olması sonucu ortaya çıkan
toksindir. Türkiye’de son 30 yılda 3 kez geniş ölçekli aflatoksin içeren gıda tespit edilmiştir. Bazen pul
biberde bazen kırmızı biberde bazen ise çayda tespit edilmiş. Fakat bu kısa süreli bir olay değil. HCC
için kronik maruziyet lazım.
155
HCC’de Klinik
Karakteristik klinik bulgusu yoktur. Kilo kaybı, halsizlik ve sağ üst kadran künt ağrısı ile hastaların
%25-30’unda görülür. Portal hipertansiyona bağlı özofagus varis kanaması ile gelebilirler. Tümöral
trombusa bağlı asit olabilir. Tümör serbest intraabdominal alana rüptüre olabilir. Kanamaya sebep
olur ve akut karın ağrısı ile gelirler (%5-10). Bu durum hipovolemik şoka kadar götürebilir.
HCC’de Tanı
-AFP düzeyi bizim için yol göstericidir. Fakat her zaman pozitifleşmez. Mesela fibrolameller tipte
pozitifleşmez. AFP düzeyi 400’ün üzerindeyse %90 HCC’dir. 1000’in üzerinde ise biyopsi yapmaya bile
gerek yoktur. Büyük ihtimalle HCC’dir.
-USG
-BT: BT özellikle karaciğerde Batın BT Anjiyoda kullanılır (Hepatik arter fazı, venöz faz , portal ven fazı
olmak üzere 3 fazı inceler). Kitleyi görmek için de bakılabilir fakat HCC mi değil mi demek için MR
gereklidir. Kontrast vermeden önce böbreğin fonksiyonuna (Kreatin) bakmamız gerekir.
-MR: Karaciğerdeki yumusak doku kitlelerini çoğunlukla kontrastlı ve fizyon sekanslı MR ile
inceliyoruz. MRCP(MR kolanjiopankreatografi) ile de karaciğerdeki safra yollarını ön planda
görebiliyoruz. MR’da verilen kontrastlar çoğunlukla görüntünün keskinliğini arttırmakla birlikte tanı
koyulma oranını arttırır. BT’de olduğu gibi yine böbrek fonksiyonlarına dikkat etmek gerekir. Bununla
birlikte yeni çalışmalar MR kontrastının beyinde tutulum yaptığını iddaa ediyor.
-PET-BT: En çok kullanılan maddesi FDG denilen fluoro-2-deoksi-glikoz kullanılıyor. Kanser hücreleri
daha çok glikoz tükettiği için kanserin lokalizasyonunu bize gösterir. Fakat HCC FDG’yi çok iyi
tutamıyor. Bu yüzden eğer pozitif sonuç alamazsak burada bir şey yok demiyoruz.
Fibrolameller HCC
-Erkek ile kadın oranı hemen
hemen aynıdır.
Klasik HCC
- İyi sınırlı tek kitle
-Erkeklerde kadınlardan 4 ila 8
-Tek ve sınırlı oluşundan dolayı
kat fazla görülür.
rezektabilite oranı %50-75
-Multipl nodüler, invazif civarındadır.
- Karaciğer nakli HCC’de nüks etme ihtimalinden dolayı herkese yapamıyoruz. Diğer büyük sorun ise
donör eksikliğidir. Child Pugh sınıflamasına göre hastalar sınıflandırılır. 1 yıl içerisinde ölüm riski olan
hastalar listede üste çıkıyor. Nakil olacak hastanın ekstrahepatik hastalığının olmaması lazım. Milan
ve USCF olmak üzere iki kriter düzeyi bulunuyor. İçerisinde belirtilmiş kriterleri aşıyorsa nakil
gerçekleşemiyor. Çünkü nüks ihtimali çok yüksektir(Bu söylediklerimiz kadavradan nakil için
geçerli.).
3- Lokal uygulamalar: Etanol enjeksiyonu skleroze etmek için kullanılır. Asetik asit, RF-KT ajanlar
4- Sistemik tedaviler (Genel olarak çok etkileri yoktur.): KT(çok kullanılmıyor.) , İmmunoterapi,
Hormonotedavi
157
Sorular
1- HCC ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Karaciğerin malign tümörlerinin %75’i metastazlardan oluşmaktadır. HCC ise %25lik
primer KC tümörlerinin büyük bir kısmını oluşturur
b) Primer biliyer siroz, inflamatuar bağırsak hastalığına eşlik eden siroz, Alfa 1 antitripsin
eksikliği ve Wilson hastalığı nedeniyle olan sirozlarda HCC daha sık olarak görülür.
c) HBV, siroz zemini olmaksızın tümör gelişimine uygundur. Fakat HCV için böyle bir durum
söz konusu değildir.
d) AFP düzeyinin 400’un üzerinde olması kesin tanı koydurucudur.
e) Karakteristik klinik bulgusu yoktur. Kilo kaybı, halsizlik ve sağ üst kadran künt ağrısı ile
hastaların %25-30’unda görülür. Eğer hasta kemik ağrıları ile geliyorsa metastazdan
şüphelenmek gerekir
1.D 2.B
KEREM ARISIN
158
KARACİĞERİN PRİMER VE SEKONDER MALİGN TÜMÖRLERİ/CEM İBİŞ/GENEL CERRAHİ/
01/10/2019 -14.00 KAFKAS KÖSALI
CCC(KOLANJİOSELLÜLER KARSİNOM):
Eskiden kolanjiosellüler karsinom denirdi. Artık bu değişti. Kolanjio karsinom diyoruz. Safra
duktus epitelinden kaynaklanır. Tüm ccc’lerin %10 u intrahepatik ccc. Ekstrahepatik
kolanjio karsinom daha sık görülüyor. Ama bizim konumuz intrahepatik
kolanjiokarsinom.İntrahepatik kolanjiokarsinom karaciğerin primer malign tümörleri arasında
2. sırada. Hepatit ve sirozla ilişkisi yok. Opistorchis sinensis safra yolu paraziti ve safra
yollarının kistik hastalığında ccc riski artıyor. Mesela koledok kisti. Koledok kistini nasıl tespit
ederiz. Ya hasta kolanjit atağı geçirir görüntülemede bulunur ya da başka bir şeye bakarken
tespit edilebilir. Koledok kistik alanını rezeke edip yeni bir safra yolu oluşturuyoruz. Burada
yaptığımız işlem hepatikojejunostomi. Nedeni ccc’ye dönüşme riskinin olması. Mesela 25
yaşında biri geldi. 20-30 sene içinde dönüşme riski var. Hepatolitiazisin de ccc’ye dönüşüm
riski var. Uzak doğuda sık görülür. Peki kliniği nasıl? Karında kitle,kilo
kaybı,sarılık,assit,splenomegali olabilir. Hilusa invaze olabilir,portala vende trombüs
olabilir,portal ht gelişebilir.Tümör markerlarında AFP nin değeri yok ama mikst tip olursa
AFP artabilir.CEA nadiren yüksek.En sık CA 19-9 yükselir. Ccc’de cerrahi uzun süreli şansı olan
tek yöntem. İntrahepatik ccc’de karaciğer nakli uzun süreli sağkalımı düşük. O yüzden uzun
sürede tedavi yöntemi olarak kabul edilemez. (Burada hoca kc nakli için ne gerektiğini sordu.
Kan grubu tayininin yeterli olduğunu söyledi.)
-Eğer safra yollarında bir tıkanıklık varsa CA19-9 değeri yükselebilir.KC’de kitle ve üstüne
CA19-9 yükselirse ve billirubin değerleri normalse bunun tümörle ilişkilendirilmesi daha
doğru olacaktır.CA 19-9 tarama testi olarak kullanılmaz. Mesela CA19-9 kronik sigara
içicilerinde yüksek olarak saptanabiliyor. Bazen de risk olmadan yüksek olabiliyor.
HEPATOBLASTOM(hızlıca okudu )
Primer kc kanserlerinin %1-1,5 .Çocukluk çağında daha sık görülür. Çoğunluğu 5 yaş altında.
Annenin alkol kullanması,sigara,metallere maruz kalma,oks kullanımı sorumlu tutulmakta.
Cerrahi rezeksiyon altın standart ve 5 yıllık sürvi %60.KC nakli uygun vakalarda iyi sonuç
vermektedir.
ANJİYOSARKOM(hızlıca okudu):
159
tutulmakta. Kolanjiosarkomun bir tipi olarak kabul edilmesine rağmen deri,kemik ve
akciğerde de görülebilir. Tedavisi radikal cerrahi rezeksiyon veya kc transplantasyonu.
Hangisinin yapılacağı biraz da hastanın tercihine bırakılıyor.5 yıllık sürvi %55.
KİST ADENOKARSİNOM:
-Mesela 85 yaşında birinde kistadenom görürsek hemen cerrahi rezeksiyon yapalım kansere
dönüşecek diye bir şey yok. Takip edilebilir.Ama genç birinde kistadenom görürsek cerrahi
rezeksiyon düşünmeliyiz. Yani biraz da hasta bazlı düşünülür.
-Peki biyopsi yapıyor muyuz? Kc de görülen kitlelerde paldır küldür biyopsi yapmıyoruz.
Bunun nedeni iki şeyden korkuyoruz. Bir tanesi kanama riski. İkinci risk seeding metastasis
dediğimiz ekilme metastazlarına neden olabiliriz.Biyopsi sadece çok şüphede kalınırsa
,benign malign ayrımı yapılamıyorsa biyopsi yapılır. İnce iğne aspirasyon biyopsisi yerine
tru-cut biyopsi tercih edilir. İiab de yakalama şansı daha az oluyor.
1)Kolorekral kanser metastazları: En sık karşılaşılan tümörler. %15-25 tanı anında metastaz
var. %25 inde tanı sonrası ilk 3 yıl içinde ortaya çıkıyor. %5-10 hastada küratif tedavi
edilebiliyor. CEA önemli bir takip aracı ama %25 hastada yükselmiyor. Peki kolon,rektum
tümörlerinde nasıl tanı koyuyoruz? Kolonoskopi ile tanı koyuyoruz. Sonra ne yapıyoruz?
Tarama. Taramayı nasıl yapıyoruz USG,BT ,MR elimizde ne varsa veya PET . Kolon veya
rektumdaki tümör KC’e metastaz yapıyor. Bu yüzden bu tümör evre 4. Evre 4 kolon veya
rektum kanserinde karaciğerdeki metastazların çıkarılması ile 5 yıllık sürvide ciddi iyileşme
kaydedilebiliyor. Etkin KT ile metastatik hastalığın kontrolü yapılabiliyor. Re-rezeksiyonlar
yapılabilir.
-Bizim için önemli olan geride kalan kc dokusu. Bütün tümörleri çıkarabiliriz. Teknik olarak
mümkün. Geride kalan kc dokusu sirotik olmayan bir hastada %20 volümde olması
gerekiyor.Kemoterapi almışsa %30. Sirotikse %40 kc dokusu kalmalı. Kalan dokuyu nasıl
ölçüyoruz ? KC volümetrisi yapılıyor. KC’in her kesitin taban alanını çiziyoruz bilgisayar
programı hesaplıyor. 0,5cm yüksekliğinde bir kesit aldığımız zaman onun biz hacmini
160
hesaplıyoruz. Üst üste koyduğumuz zaman da yaklaşık hacim hesaplanıyor.(%80-85 doğruluk
payıyla). Bunu hesaplama nedenimiz kc’in kalan hacmini hesaplamamız gerekiyor. Böylece
geriye kalan fonksiyonel kapasiteyi bilmiş oluruz.Eğer fonksiyonel kapasite yeterli olmazsa
hasta karaciğer yetmezliğine gider.
İndosiyanin testi: Hastanın periferik bir damarına indosiyanin boyası verilir.10 dk sonra tekrar
kan alınır. Kandaki geriye kalan boya miktarı %15-20 üzerindeyse hastaya major hepatektomi
yapamazsınız. Yani fonksiyonel kapasiteyi bize gösterir. Bize başka fonksiyonel kapasiteyi
gösterebilen değerler: INR,billirubin seviyesi,trombosit sayısı…
-Peki geride kalan kc hacmi yeterli değil ne yapalım? Şöyle bir şey var. Portal veni embolize
edebiliriz. Rezeke edeceğiniz tarafı mesela sağ tarafta %89 rezeksiyon yapılması planlanırken
sağ tarafa giden portal ven dalını bağlıyoruz veya embolizasyonla tıkıyoruz. Sağ portal veni
tıkadıktan sonra bütün o portadan gelen akım ,içindeki büyüme faktörlerive bir sürü
hepatotrofik faktörler sol tarafa gidiyor ve sol tarafta ciddi bir hipertrofi meydana geliyor.
Bizim beklentimiz 3 hafta içinde rezeksiyon oranı %70’e düşüyor. Sol taraf büyüdüğü için %30
karaciğer kalıyor geride ve rezeksiyon yapabiliyorsunuz. Takiplerde PET-BT kullanılabilir.
B) Okuler melanomda ise aynı durumda rezeksiyon sonrası 5 yıllık sağkalım %29.
161
D) Germ hücreli testis tümörü:5 yıllık sürvi rezeksiyonsuz %49. Kc rezeksiyonuyla %70’e
çıkıyor. Bu tip tümörlerde kc metastazlarının çıkarılması çok iyi sonuçlar verebiliyor.
G)GIST: Elimizde imatinib(c-kit protoonkogeni) diye bir ilaç var. 5 yıllık sürvi %34 oluyor.
H)Sarkom:R0 rezeksiyon yapabiliyorsak ve akstrahepatik bir yayılım yoksa daha iyi sonuçlar
(ekstrakorporeal rezeksiyon)
I)Over Tm: İlk over tm ile metastaz arası süre uzunsa prognoz daha iyi.
32- Gastrointestinal stromal tümörlerin (GIST) hedefe yönelik tedavisinde kullanılan c-kit inhibitörü
ilaç hangisidir?
b‐) Nöroendokrin tümörlerin karaciğer metastazlarında Galyumlu PET‐BT incelemeler sistemik tarama amacıyla
kullanabilir.
d‐) Non‐Nöroendokrin –non – kolorektal tümörleri karaciğer metastazları ile ilgili geniş ameliyat serileri henüz
oluşmamıştır.
e‐) karaciğere metastaz yapan bütün tümörlerde primer tümörden bağımsız olarak cerrahi
162
KARACİĞERİN SELİM LEZYONLARI / GENEL CERRAHİ / 01.10.2019 – 15.00 /
ERKİN KAAN ARMUTCU
Selim lezyonlar; iyi huylu yani metastaz yapmayan, invazyon yapmayan, kanser
oluşturmayan tümörlerdir. Bizim için önemi ise bu lezyonlar bazı durumlarda KC
fonksiyonlarını bozuyor olabilir. Semptoma neden olabilir. ( Bası etkisi ile sarılık, ağrı
yapabilir , yemek yedirtmeyebilir, günlük aktivitelerimizi yerine getirmemize engel olabilir. )
Bu lezyonlar ileride malignleşebilir.
Örneğin KC’ de herhangi bir lezyona rastladığımızda her zaman olduğu gibi ilk olarak
anamnez almamız gerekir.
Şikayet: Semptomatik de olabilir asemptomatik de olabilir. Karşılaşılan en sık şikayet ağrıdır.
Hastaların pek çoğu ağrı şikayeti ile gelir. (tromboz, nekroz, hemoraji, rüptür gibi akut gelişen
olaylarda ağrı meydana gelir.)
• Genelde KC kitleleri ağrı yapmaz. Çünkü kapsül dışında karaciğer dokusunun ağrıyı
ileten siniri yoktur. Sadece kapsül gerilimi oluşursa ağrı yapabilir. Ancak bu kitleler
kapsül gerilimi de oluşturmaz. Çünkü yavaş büyürler gerilim az olur.
Hikaye: Hastanın şikayetinin gelişimiyle tanı koyacağımız lezyonun arasında bağlantı olması
muhtemeldir. Sarılık, travma, kullanılan ilaçlar. (TUS SORUSU: AFLATOKSİNLER
HEPATOSELÜLER KARSİNOM GELİŞMESİNE YOL AÇABİLİR.)
Özgeçmiş: Karaciğer diyince akla zaten alkol gelir. Hepatoselüler hasar, fibroz , siroz
gelişimine yol açar. Sigara kullanımına bakılmalıdır. Daha önceden geçirilmiş hepatit veya
ailede hepatit olan var mı diye bakılmalı. Geçirilmiş cerrahiler önemlidir çünkü metastaz
olabilir.
Soygeçmiş: KC kanserlerinde genetik geçiş olasılığı çok düşüktür. Yukarıda bahsedildiği gibi
hepatiti sorgulamak çok önemlidir.
Laboratuar: KC fonksiyon testine bakılmalıdır. (albümin, INR, pıhtılaşma zamanı, AST, ALT,
GGT, bilirubin) . Seroloji ve tümör belirteçlerine de bakılmalıdır. (AFP, CA 19-9)
• Tümör belirteçleri tanı koydurmaz. Kuşkulu durumlarda, kitlesi olduğunu bildiğimiz
hastalarda kuşkumuzu artırmak için kullanılır. Tümör belirteçlerinin yüksek çıkması
bize bu hasta kanser dedirtmez. Hasta takibi için kullanılır.
• Tümör belirteçlerinden AFP ‘nin diğerlerinden farkı bu belirteç TANI
KOYDURUCUDUR. Eğer AFP 300 ‘ün üstünde ve Karaciğerinde de solid malignite ile
uyumlu bulgusu olan hastada bu hepatoselüler karsinom tanısı alır.
Görüntüleme: US, BT, MR, Anjiografi, PET-BT , Sintigrafi.
• Görüntüleme yöntemlerinin belirli bir sırası YOKTUR. Daha basit veya daha ucuz diye
bize görüntü vermeyecek hastalıkta ultrason çekmemizin bir anlamı yoktur. Ya da
ultrason ile her şeyini görebilceğimiz bir hastalıkta daha iyi görüntü versin diye MR
çekmemize gerek yok. Her hastalık için bize daha çok bilgi veren, bize daha iyi
163
görüntüleme sağlayan yöntemlerimiz vardır. Mesela Safra kesesi taşları için altın
standart ultrasonografidir. Koledok taşı olan hastaya ultrason çekmeye gerek yoktur
boşuna zaman kaybetmiş oluruz. Koledok taşı için altın standart ise MR’ dır.
• Karaciğer lezyonlarında biyopsi yapmaya gerek yoktur. Biyopsi girişimsel bir işlemdir
yani riski vardır. Hastanın ayırıcı tanısını düzgün yaparsak, görüntüleme yöntemlerini
iyi değerlendirirsek, laboratuar testlerini iyi değerlendirirsek Karaciğerinde kitle
saptadığımız bir hastanın tanısını %95-%97 oran ile koyabiliriz. KC lezyonlarında
biyopsi son seçenek olarak düşünülebilir. Çünkü komplikasyonlara neden olabilir.
Kanamaya ya da komşu organlarda yaralanmalara neden olabilir.
Arkadaşlar slaytlarda baya büyük bir sınıflandırma vardı. Hoca buranın önemsiz olduğunu
vurguladı. Bu yüzden buraya koymadım ama isteyen slayttan bakabilir. Asıl
sınıflandırmanın alttaki gibi olduğunu bizim için önemli olan kısmın burdan sonra
başladığını söyledi.
KARACİĞERİN SELİM LEZYONLARI bizim için 2 ye ayrılıyor.
HEMANJİOM
• Genellikle genç insanlarda görülür ancak her yaşta da görülebilir. (30-50 yaş)
• Kadınlarda daha sık görülür.
• Her 10 hemanjiomu olan hastanın 1 tanesinde hemanjiom çoğul görülebilir (%10)
• Mezenkimal kaynaklı tümörlerdir. ( Yani vasküler dokulardan kaynaklıdır.)
• Hormonal ilişkisi yoktur. Daha çok konjenitaldir.
• Malignite potansiyeli YOKTUR!!
Hemanjiomlarda önemli olan şey bası bulgusu yapabilirler. Ağrı yapabilir. Semptoma neden
olabilir. Çok büyük olanlarda şant gibi çalışabilir, kalp yetmezliğine gidecek kadar sorun
yaratabilirler. (Arteryovenöz şanta bağlı konjestif kalp yetmezliği) Trombositopeni yapabilir. (
Kassabach -Merrit Sendromu)
164
• Hemanjiomlarda spontan rüptür GÖRÜLMEZ!!! ( tüm dünyada 28 vaka)
Solid organların tanısında genelde MR kullanılır. Tomografi de güzel görüntü verir. Ancak ilk
kez hemanjiom görüntüleyeceksek tomografi kullanmayız. Tomografi kontrast madde
verilerek çekilir. Çünkü belli zaman aralıklarında aldığımız görüntülerde dokunun ve organın
kontrasta karşı farklılıklarıyla tanı koyabiliriz.
Hemanjiomu olan hastada semptom yoksa tedaviye de gerek yoktur. Eğer hastada semptom
varsa tedaviye de ihtiyaç vardır. Çünkü hemanjiomlar hastada ağrı yapar demiştik. Büyüme
riski vardır. Bu yüzden tedaviye ihtiyacı vardır.
KARACİĞER ADENOMU
165
Hepatositlerden oluşan safra kanalı- portal triadı olmayan hücre toplulukları. (daha
fazla yağ-glikojen)
• Genellikle genç yaş kadınlarda görülür. Özellikle hormon tedavisi görenlerde, oral
kontraseptif kullanlarda görülür. ( kesince küçülebilir.) Vücut geliştiren hormon
kullanan kişilerde sıkça rastlanır.
• %20 birden fazla sayıda görülebilir. (adenomatosis)
• Klinik olarak diğerinden pek farkı yoktur. Tiplendirelemeyen karın ağrısı ile
gelebilirler.
• Tedavisi cerrahidir. Bütünüyle çıkarılmalıdır. (enükleasyon) Fazla sayıda varsa KC
transplantasyonu bile düşünülebilir. Embolizasyon tedavi edici olarak yapılmaz ancak
zaman kazanmak için yapabiliriz.
!!!DİĞERLERİNDEN FARKI ADENOMLARIN TEDAVİ İHTİYACI VARDIR. ÇÜNKÜ ADENOMLAR
PREMALİGNDİR. TRANSFORMASYON POTANSİYELİ VARDIR. İLERİDE KANSER OLURLAR.
TEDAVİSİ OLARAK İSE NEGATİF SINIRLA ÇIKARILMALIDIR.
KARACİĞER PSÖDOTÜMÖRÜ
ÇIKMIŞ SORULAR:
166
Hemanjiomlar için hormonal ilişki yok demiştik. Hemanjiomu olan hastada semptom yoksa
tedaviye ihtiyaç yoktur demiştik. ( !! Adenomların diğerlerinden farkı tedaviye ihtiyacı
olması) . Eğer semptom varsa tedaviye ihtiyaç duyulur. Ağrı yapabilir, büyüyebilir. Ameliyat
olarak ise enükleasyon ve rezeksiyon şeklinde yapabiliriz. Biyopsi zaten KC lezyonlarında son
seçenek olarak kullanılır. Bu yüzden ilk olarak yapılması gereken hastayı gözlemlemektir.
HATIRLATMALAR:
167
Safra Kesesi ve Safra Yollarının Selim Hastalıkları / Prof. Dr. Yaman TEKANT / 7.10.19 / Kaan ALPASLAN
Ders 32 dk sürdü. Hoca, öncesinde ilk 26 dakika yeni sınavın nasıl olacağıyla ilgili gelen soruları yanıtladı.
Gösterinin de 39. slaytında dersi bitirdi. Diğer gruplarda böyle bir durum olmayacağı için benden sonra slaytın
tamamını işleyen bir gruptaki arkadaşım dersin özetini tekrardan çıkarabilir. Bence gerek var mı? Yok. Ders
kolay zaten. Altını çizdiğim yerler derste vurgulanan yerler. İyi çalışmalar.
Hoca laboratuvarla başlayalım dedi öyle de yaptı. Sağ üst kadran ağrısıyla gelen hastada ne isteriz?
Laboratuvar:
• Tam kan tahlili -> anemi, infeksiyon, trombosit sayısı vs. hakkında genel bilgi verir.
• Karaciğer işlevsel testleri
Bilirubinler
Alkalen fosfataz
GGT
ALT
AST
-Bilirubin, alkalen fosfataz, GGT daha çok safra yolu tıkanıklıklarında yükselir.
-ALT, AST ise bize hepatosit yıkımını gösterir. Ne gibi bir durum mesela? Hepatit vs. …
Görüntüleme:
• Ultrasonografi
• Bilgisayarlı tomografi
• Endoskopik ultrasonografi
-MRCP, ERCP, PTK hayatımıza sonradan girmiş. MRCP, non invaziv bir yöntem olduğu için tanıda kullanılıyor.
ERCP ve PTK ise invaziv bir işlem olduğu için sadece ve gerekirse tedavide kullanılıyor.
-Sonraki slayta geçmeden önce “kolelityaz” terimine hoca çok karıştırıldığını söyleyerek bir açıklık getirdi.
Kolesistokoledokolityaz, kolesistolityaz ve koledokoklityaz kelimelerinin üçü de kolelityaz kapsamına girer.
• Ağrı
Yeri: Sağ üst kadran, epigastrium
Yayılımı: Sırt, skapular alanlar arası
Başlangıç: yemeklerden 15-60 dk sonra
Gıda ile ilgisi: özellikle yağlı, kızartmalı gıda
Süre: Genellikle 1-5 saat arası
Bulantı, kusma, dispepsi
168
• Laboratuvar: normal değerler
-Burada anamnezde doğru soruları sormanın öneminden bahsetti. Sonrasında ise bu USG görüntüsünü mesela
sınavda sorup sizin anlamanızı isteyebiliriz dedi.
Ayırıcı tanı:
• Peptik ülser
• Gastroözofajeal reflü
Hoca sınavda düşündüğümüz tanıyı
• Karın duvarı fıtıkları sorup şıklara da ayırıcı tanı listesinden
diğer hastalıkların konabileceğini de
• İrritabl barsak sendromu
söyledi.
• Divertiküler hastalık
• Karaciğer hastalıkları
• Böbrek taşı
• Kalp hastalığı
Yaklaşım:
• Kolesistektomi – Şikayet varsa yapılabilir. Bu hastaların zaten %80’i asemptomatiktir. %1-2 akut
kolesistitle gelir.
Asemptomatik hastalar
İzlem
Profilaktik kolesistektomi
-KC’de bir fokal nodüler hiperplazi varsa ve asemptomatikse tedavi edilmez. Ama aynı yerde ve büyüklükte bir
hepatik adenom gördüğümüzde malignite ve kanama riski nedeniyle cerrahi endikedir. Selim hastalıkların seyri
bilinmelidir.
169
Akut kolesistit:
• Ateş
• İştahsızlık
• Bulantı-kusma
• Laboratuvar
• Fizik muayene
Kütle (?)
Murphy belirtisi: Abdomen palpasyonunda sağ midklaviküler hat ve costa yayının kesiştiği yere
bastığımızda safra kesesi parietal peritona değerse hasta ağrı hisseder. Bu bulgu önemlidir ve bizi
-Akut kolesistit uzarsa veya tedavi edilmezse gangrenöz veya amfizematöz kolesistite döner. Perforasyon ve
akut batın ihtimali artar.
• Başlangıç tedavisi:
Antibiotik (IV)
Paranteral sıvı
Analjezik
• Kesin tedavi
Kolesistektomi
İlk 72 st önemli – Fibrotik adezyonlar gelişmeden ameliyat yapılabilir. Bu yüzden bu süre önemlidir.
-Yeni geçirilmiş MI, yandaş hastalık varlığı, böbrek hastalığı varlığı gibi durumlarda ameliyat kontrendike
olabilir. Bu durumda da imdada yetişen “perkütan kolesistostomi” yapılır. Ayrıntıya girmedik sadece aşağıdaki
görüntüye bakıp geçtik.
170
Koledok taşları:
Kolesterol taşları
• Laboratuvar
Lökositoz artmış
• Görüntüleme
MRCP
ERCP
-Çok iri koledok taşları için de “mekanik litotriptör” adlı bir yöntemin olduğunu söyleyip geçtik.
Akut kolanjit:
• Ateş ve titreme
• Sarılık
• Abdominal ağrı
171
1959 Reynolds pentadı – Yukarıdakilere bu ikisi de eklenirse oluiur. Yukarıdakinden daha acil bir tablodur.
• Şok
Akut kolanjit:
• Patogenez
bakteri varlığı
• Mortalite %5
- Koledokolityaz
- Koledok kistleri
- Mirizzi sendromu
• Lökosit artmış
• Transaminaz artmış
• Bilirubin artmış
- Bu dördünün arasında abartılı bir dengesizlik durumunda hepatit vs. diğer tanılar da akla gelmelidir.
Kolanjitte tedavi:
• i.v. sıvı
• i.v. antibiotik
• Kolesistektomi
-Safra kesesinde >1 cm polip varsa kolesistektomi endikedir. Malignite eğilimi vardır.
-Safra kesesi kistlerinin sakküler (saha sık), divertiküler, intrahepatik + ekstrahepatik, sadece intrahepatik
(Caroli hastalığı) durumlarını görebiliriz. Bunlarda kolanjiyo CA riski olması ve tekrarlayan kolanjit ataklarının da
siroza yol açması nedeniyle kist veya kistler çıkarılır. Caroli hastası diğerlerinden farklı olarak Tx adayıdır.
Kaan ALPASLAN
172
Sorular
1-Asemptomatik safra kesesi taşı olan ve ek risk faktörü bulunmayan hastada tedavi yaklaşımı nasıl olmalıdır?
a) Kolesistektomi
b) Yalnızca izlem
c) 6 ay ara ile ultrasonografi tetkiki
d) Diagnostik laparoskopi
e) Perkütan biyopsi
b) %90‐95
c)%85‐90
d)%80‐85
e) %60‐70
173
KARACİĞER TRANSPLANTASYONU /GENEL CERRAHİ/PROF.DR.İLGİN ÖZDEN /
07.10.2019/ESRA OLGUN
174
kadar karaciğer nakli yapılıyor. İlk dönemler sağkalım kötüydü ama günümüzde 1 yıllık
greft sağkalımı %80-85 hasta sağkalımı %85-90 düzeyinde. İstanbul tıp fakültesinde de
dünya standartlarının üst tarafında sağkalımlarla karaciğer nakli yapılıyor. Çok ağır bir
cerrahi olmasına rağmen sağkalımı %100 e yaklaştıran merkezler var.
Akut karaciğer yetersizliği acil karaciğer nakli gerektiren bir durumdur. Daha önce
karaciğer sorunu olmayan bir kişide önce sarılık ve koagülopatinin sonra da hapatik
ensefalopatinin gelişmesi. Çok hızlı, genellikle günler haftalar içinde gelişebilen bir
tablo. Süreç altı aya kadar uzayabilir. Fulminan subfulminan, hiperakut, akut, subakut
şeklinde sınıflandırılır. Bunlar tablonun ağırlığını değil hızını belirtir. Bu hastaları yoğun
bakımda destek sistemleri ile hayatta tutmaya çalışıyorlar. Böyle bir hasta olduğu zaman
ilgili merkez karaciğer nakli yapıyorsa sağlık bakanlığına başvuruyor yapmıyorsa hasta
karaciğer nakli merkezine sevk ediliyor. Hastanın bilgileri sağlık bakanlığına, bakanlıktan
da online olarak 3 bağımsız hakeme gönderilir. 3 hakem de bu acildir derse Türkiye’de
çıkan karaciğerler bu hastanın merkezine sunuluyor. Bir hastayı kurtardık diye sırada
bekleyen başka bir hasta ölebilir. Hayati organ transplantasyonu bir hastanın
kurtulmasının başka bir hastanın ölümü ile sonuçlanabildiği nadir durumlardan biridir.
Acil olarak da gerekebilidiğ gibi elektif olarak da karaciğer nakli yapılabilir. Karaciğeri
canlıdan veya kadavradan alabiliriz. Kadavradan alınan karaciğer bölünebilir. Split
denilince bölünen iki parça da kullanılır. Reduce ise parçalardan biri kullanılır. Bazen
suboptimal karaciğerler kabul etmek zorunda kalabiliyoruz. Örneğin kist hidatikli bir
karaciğer. Hepatit b li bir hastayı kurtarıp karaciğeri taktıktan sonra da kist hidatik
ameliyat edilir. Canlı vericiyi hazırlamak uzun zaman alır. Min.36-40 saatte hazırlıkları
bitirebiliyoruz. Normalde canlı vericinin her şeyi hazır oldukta sonra 15 günlük soğutma
süresi bulunur, 15 gün sonra hala istiyorsa nakil yapılır. Tabii acil vakalarda bu durum söz
konusu değil. Basına çok yansımasa da bir yakınına karaciğer verirken ölmüş insanlar var.
Ülkemizde de 7 hasta karaciğerini bir yakınına verirken öldü. Genel olarak risk %0.5
düzeyinde ve düşük bir oran değil.
Akut karaciğer yetersizliğinde karaciğerde ilk bakışta bir sorun yok gibi görünür ama
dikkatli bakınca yüzey pürtük pürtüklüdür. Normalde karaciğerin yüzeyi dümdüzdür.
Nekroz sebebiyle pürtükler oluşur.
VAKA:
Mantar zehirlenmesinde aile halinde gelirler. 8 kişilik ailenin hepsi zehirlenmiş 6 sını bize
getirmişler. Bunların ikisinin durumu ağırdı. 9 yaşında ve 50 küsür olan çocuğu çocuk
yoğun bakıma babayı da erişkin yoğun bakıma aldık. Çocuk konvüzyon geçirdi ve entübe
oldu. Erişkin vakaya da plazmaferez yapıyoruz. Acil organ istedik ama canlI verici yok.
2.gün çocuğun beyin filmini çektik infartk mı hipertansifensefalopati sekelleri mi
bilemiyoruz organ da olmadığı için yapabileceğimiz bir şey yok. 4.gün film çektik durum
daha da ilerlemiş. Çocuğun dayısı geldi canlıdan nakil için ama çocuğun değerleri normal
175
olmadığı için nakli kabul etmedik. 4 saat sonra Antalya’da 72 yaşında kadavra çıktı. (72
yaşındaki hastanın karaciğerini başkası kullanmaz) Ameliyata aldık karaciğeri çıkarmalı ki
yerine yenisini alalım hepatik arter ve safra yolunu bağladığın sırada anestezi pupiller
dilate ışık refleksi yok. Yani bir ölüye nakil yapıyor olabiliriz. Bu arada başka sorun.
Babanın durumu ağırlaşıyor aksi gibi kan grupları da aynı başka karaciğer de yok. Onun
üstüne ilk soru babanın şuuru nasıl? Şuuru kapanmışsa yapacağımız şey çocuğu
kapatacağız yoğun bakımda ölecek, zaten ölü belki de. Bakanlığa başvurup karaciğeri
babaya takacağız. Baktık babanın şuuru açık karaciğeri de başkası kullanmayacağı için
çocuğa taktık. Çocuğun pupilleri 10 saat daha dilate kaldı ondan sonra yavaş yavaş
küçüldü. 4. Gününde tetraparazik olarak uyandı 7. Gün yoğun bakımdan çıktı. 3 hafta
fizik tedavi gördü ve şu anda normal olarak hayatına devam ediyor. Biz o gün farklı bir
karar vermiş olsaydık bilmeden kurtarılabilecek hastada ölüm kararı vermiş olacaktık.
Sonuçta karaciğer nakli sınıra çok yakın yaşadığınız ve sınırın hangi tarafında olduğunu
yüzde yüz bilemediğiniz bir tedavi yöntemi.
Günümüzde nakil yapalım mı yapmayalım mı diye sormuyoruz. Yaklaşık 20 yıldır
sorduğumuz sorular; hasta transplantasyon için ne zaman sevk edilmeli, ne zaman listeye
alınmalı ve ne zaman hasta postoperatif dönemi atlatma şansı makul bir seviyenin altına
inmiş kadar hasta olarak değerlendirilmeli (yani kimleri bırakalım da ölsünler)? Çok
acımasız değil mi? Ama başka yolu yok. Kurtulamayacak birine takarsan kurtulacak birisi
de ölüyor bazen.
Hastanın karaciğer rezervi önemli. Bir karaciğer çıktı bunu kime takalım. Karaciğer
rezervi en bozuk olana takmalıyız çünkü ölüme en yakın olan o hastadır. O zaman
karaciğer rezervini tanımlamamız lazım. CHİLD sınıflaması çok genel. Child A zaten
kompanse sirozlara nakil olmuyor. Child b-c olabilir onlar da çok büyük kategoriler. Onun
için geliştirilen MELT skoru var. Kreatinin, bilirubin ve İNR tarzında. Bununla bakılmış ki 3
aylık mortalite ile MELT skoru arası lineer bir ilişki var. Son zamanlarda sodyumun da
belirleyici olduğuna karar verilmiş.Na-MELT skoru ile karar veriyoruz. Yani bir organ
çıktığında Na-MELT skoru en yüksek olan kişiye organ takılıyor. Onun dışında hastanın
Child skoru 7 MELT skoru 10 un üstüne çıkmışsa nakil için sevk edilmeli. Büyüme gelişme
geriliği başlıyorsa hastada sevk edilmeli. Tip 1 hepatorenal sendrom varsa hızlandırılmış
şekilde sevk edilmeli yani karaciğer yetersizliğine bağlı böbrek yetersizliği varsa hastada
erkenden nakil yapmak lazım.
Erişkin hastalarda yakın zamana kadar siroz hepatit b ve c ön plandaydı. Fakat hepatit b
batı ülkelerinde aşı ile ortadan kaldırıldı hepatit c de azalmış durumda. Şu anda Amerika
Birleşik Devletlerinde alkole bağlı karaciğer hastalığını sayısı giderek artıyor. Aynı
zamanda baktığımızda kadınlarda özellikle non alkolik steatohaptite bağlı sirozun sıklığı
artıyor. Sonuçta aslında transplantasyonun manzarası değişiyor. Daha önceden hepatit b
ve c gibi tedavisi olmayan hastalıklar için transplantasyon yapılıyordu günümüzde
insanların beslenme alışkanlıkları ve yaşam stilinden kaynaklanan nedenlerle meydana
gelen sirozda yapılıyor. Bazı uzmanlar bunun organ bağışı üzerinde olumsuz etkileri
olabileceğini düşünüyorlar. Tabi canlıdan nakil için de bu bir sorun. Düşünürseniz bir
akrabanız yaşantısına dikkat etmiyor beslenmesine dikkat etmiyor siroz oluyor sonra sizin
onun kurtarmak için canınızı ortaya koymanız gerekiyor. Konjenital anomali ile doğan
çocukla bu durumun aynı olması biraz zor.(Çocuklarda konjenital anomali ve metabolik
hastalıklar önemli)
Normalde karaciğer nakli dediğimiz şey 4 tane ameliyatın peş peşe yapılması:
176
• Grefin alınması
• Arka masa işlemleri (back table)
• Alıcı hepatektomisi
• Grefin takılması
jugulumdan pubise kadar büyük bir insizyon yapılıyor karaciğerin damarları izole ediliyor
bu aşamada karaciğer istenirse bölünebilir. Bu hastaları Wisconsin (UW) solüsyonu ile
yıkıyoruz bu sayede karaciğeri 12-24 buzun içinde saklayabiliyoruz. Ama yine de 12
saatin altında takmaya gayret ediyoruz.
İmmünsüoresif olarak genellikle standart güçlü immün süpresyon söz konusu. Steroid
karsinoin inhibitörleri öncelikle Takrolimüs, İnozin monofosfatdehidrogenaz inhibitörü
Mikofenolat Mofetil, İmmünsüpresif bu ajanların ciddi nefrotoksik etkileri var böbrek
sorunu olanlarda Everolimus kullanılır. Hastaları transaminaz, kolestaz enzimleri ve
protrombin zamanı ile takip ediyoruz.
Komplikasyon:
• Kanama
• Hepatik arter trombozu (%5-15)
• Portal ven trombozu (%2)
• Safra anastomozu problemleri (%10-30)
• Akut – kronik rejeksiyon
• İnfeksiyonlar
• Lenfoproliferatif hastalıklar-malignite
1 yıllık sağkalım %80-90, 5 yıllık sağkalım %70-90. Rakamasal olarak düşük değerler. Bir
tarafata % 0 bir tarafta %80 ortası yok bu nedenle karaciğer nakli öneriliyor. Bilinen yeni
karaciğeri ile en uzun süre yaşayan kişi Amerikalı 42 yaşında kadın. 2 yaşında nakil
yapılmış ve hala hayatta. Türkiye’de bu program 1991 de başladı. Türkiye’nin en büyük
problemi nakillerin büyük bir kısmının canlı vericiden olması. Canlıdan nakil destek
yöntem olması gerekirken ülkemizde ana yöntem haline gelmiş durumda. Canlı vericiden
nakil oldukça ciddi bir durum. Mümkün oldukça canlı vericiden nakilleri azaltmalıyız.
Tabii organ bağışını artırmamız gerekiyor. Türkiye’de organ bağışının yeterince
olmamasının en önemli sebebi sağlık çalışanlarının konuya duyarsızlığıdır. Dini faktörlerin
bir etkisi yok. Hristiyanlıkta, Musevilikte, Müslümanlıkta organ bağışına bir engel yok.
Önemli noktalardan birisi de bu konunu aileyle konuşulmasıdır. Önceden fikirlerin
bilinmesi olası durum anında karışıklıkları önlemek adına önemli.
Karaciğer nakli felsefi açıdan zayıf bir ameliyattır uzun vadede tıp tarihinin tozlu
sayfalarında yerini almaya mahkumdur. Çünkü bir insanın kurtulması için başka bir
insanın ölmesi veya hayatını tehlikeye atması gerekiyor. Onun için alternatifler olacak ;
hepatosit nakli, tek gen eksikliğine bağlı durumlarda gen transplantasyonu, kök hücreler,
biyoprinting, başka canlıların karaciğerini deselülerize edip insan hücreleri ile
reselülerize etme, 3 boyutlu karaciğer oluşturma gibi çalışmalar var.
Çıkmış sorular:
e)hiçbiri
d)dini inançlar
178
Pankreas tümörleri/FEZA EKİZ/08.10.2019 11.00-12.00
Karaciğer safra yolları cerrahisi
Öncelikli olarak uzun bir dersti bu ders hoca ilk kısımları anlattı öğleden sonrada 2.ders yine aynı hoca geri
kalan kısımları anlattı ben bu ders anlatılanları yazacam şimdiden iyi çalışmalar.
Hoca önce pankreas anatomisinden bahsetti bende internetten rahat anlaşılması için böyle bir resim
buldum
179
Sağ ve sol hepatik kanallar
Ana hepatik
kanal v.porta a.gastrica sinistra
v.gastrica sinistra
Sistik kanal
a.splenica
Safra kesesi
a.hapatica communis
Truncus coeliacus
a.gastroduodenalis
Hoca birde pankreasın bölümlerini anlattı onları da ilk şekilden bakarsınız.
180
Hoca bu resim üzerinden v.mesenterica superior ve v.splenica birleşerek v.portayı oluşturur.
A.hepatica cominis
A.gastrica sinistra
A.splenica
Koledok kanalı
Santorini kanalı
Wirsung kanalı
İnsanda ana pankreas kanalı normal olarak pankreasın embriyolojik ventral ve dorsal tomurcuklarının
birleşmesinden oluşur. Her iki tomurcuğun birleşmesi gerçekleşmezse, ventral ve dorsal pankreas ayrı ayrı
drene olur ve bu anatomik anomali pankreas divizum olarak adlandırılır.Popülasyonu %10 dedi
hocamız.Onunda %10 yani sadece %1i semptomatik dedi hoca.Bu durumda pankreatit geçirme ihtimali
artıyor.
181
Pankreas tümörleri %90 duktal adenokarsinomdur.
Koledok kanalı ile wirsung kanalları arasına tümör yerleşirse kanalı tıkadığı için sarılığa neden olabilir.%80
unsinattan çıkar tümör.
3-Koledok kisti: Pankreatit,kolanjit veya karın ağrısı ile gelebiliyorlar.Karın ağrısı da aslında tespit
edilemeyen pankreatit yada kolanjit kaynaklı oluyor. Kolanjit karaciğer fonksiyonlarını bozduğu için
bilirubin metabolizması bozulur ve sarılık olur.Karaciğer fonksiyonlarının tespitide ınr veya albümin bakarız
bozulmuşsa fonksiyon bozulmuş.
4-Koledok içi tümör(kolanjiokarsinom:Koledokta tümör olur koledok kanalını kapatır sonra safra kesesi
şişerde şişer hidrops kese olur sonra ele gelir a.gastrica
(courvoisier terrier denira.splenica
sinistra buna)ama ağrısızdır.)
a.hepatica communis Çölyak arter
a.gastro duodenalis
v.porta
v.mesenterica süperior
v.lienalis
Ölüm sebebi olarak pankreas tümörü 4.sırada ortalama görülme yaşı 72 (hoca 60 ile 80 arası)
Biokimya
• Direkt bilirubin (18 mg/dlh)
• Alkalin fosfataz
• Transaminaz
– Diğer malign tm
– Rezeksiyon
– Rekürrens
– Kolanjit, pankreatit
Görüntüleme
• US ?:İntrahepatiki ve koledokun genişlediğini gösterebilir.
BT de kitleyi bulamazsak
• BT % 95 vakada kitleyi gösterir (+pankreas kanalı, safra kanalı dilatasyonu) ERCP yapıp kitleyi bulabiliriz
İnoperablite kriterleri
– Ascites
– Uzak metastaz
– Organ invazyonu
183
• ERCP
– ters 3 belirtisi
• Anjiografi
Yayılım
Çevre doku ve organlara
1-Lokal yayılım
Lenf bezlerine
2-Karaciğer
3-Akciğer
TRUNCUS COELİACUS
HİSTOLOJİK TANI
Pankreasta kitle görürsek %99 kanser
• Perkutan
olduğu için ameliyat etmeliyiz hoca öyle
– İİAB dedi.
• Komplikasyonlar:
– İmplantasyon
184
– Kanama
– Organ yaralanması
Ayırıcı tanı
• Periampuller tümörler
– Ampulla vateri ca(ayırmış ayırmamış çok önem yok ama bunun prognozu biraz daha iyi)
Tedavi
Cerrahi
Faydalı olacağını düşündüğüm için mide, duodenum ve pankreas damarlarını görsel olarak ekledim. İyi
çalışmalar.
185
Slaytta pankreas ameliyatlarının resimleştirilmiş halleri var isteyenler bakabilir hoca çok yaramaz dedi bir
göz aşinalığı olur dedi.
13‐17.sorular için aşağıda belirtilen mide,pankreas ve duodenuma ait bölümlere öncelikle kan akımı
sağlayan arterleri eşleyiniz
186
13.Pankreas gövde ve kuyruğu
c) Superior mezenterik arterin 360 derece invazyonu d) Virchow nodülünün pozitif olması
187
ŞOK 1\Prof.Dr.Cemalettin Ertekin\08.10.2019
Hocamız tüm şok türlerini anlatmakla birlikte travmaya bağlı şokların üzerinde duracağını belirtti.
2.Damar yatağındaki kan volümünün normal olması(eksikliğine bağlı gelişen perfüzyon yetersizliğiyle
hipovolemik şok oluşur.)
Bu olaylarda endokrin cevaplar ortaya çıkıyor:(endokrin cevapları zaten biliyorsunuzdur deyip hızlıca
geçti)
*Aldosteron:su tutar,vazkonstrüksiyon
188
*renin-anjiotensin:vazokonstriksiyon,aldosteron salınımı
ENERJİ METABOLİZMASI
-hipovolemik -kardiyojenik
-obstrüktif -distributive(vazojenik)
HİPOVOLEMİK ŞOK:
2’ye ayrılır:
İki çeşidinde de aynı miktarda kan kaybı olsa bile travmatik hemorajik şok,nontravmatik hemorajikten
daha tehlikelidir,daha ciddi seyirlidir.
OBSTRÜKTİF ŞOK:
Kan miktarı aynı ama sirküler dolaşıma giren kan miktarı azalıyor.
189
Obstrüktif şok da 2’ye ayrılır.
a)travmatik
-kardiak tamponad
-tansiyon pnömotoraks
b)nontravmatik:
Bu grupta en sık ‘’masif pulmoner emboli’’ ile karşılaşırız.Masif pulmoner emboli cerrahi
komplikasyonları içerisinde de sayılır.Uzun süre yatan hastada,uçak yolculuklarında hareketsizliğe
bağlı,uzun süre ders çalışan gençlerde de görülebilir.Yani hareketsizlikten,yatmaktan ve cerrahi
sonrası olabiliyor.
DİSTRİBUTİVE(VAZOJENİK)ŞOK
>>>anafilaktik şok
>>>psikojenik(vazovagal)şok
190
TRAVMATİK ŞOK
*Hemorajik[hipovolemik] *Septik
*Obstrüktif[kompresif]
*Kardiyojenik
*Spinal[vazojenik]
-Hemorajik(hipovolemik)
*kalp tamponadı
*tansiyon pnömotoraks
En sık karşılaştığımız travmatik obstrüktif şok; kalbin penetran yaralanmalarında ortaya çıkan kalp
tamponadıdır.
Torakal bölge yaralanmalrında kalbe bıçak girdiği zaman perikard yaprakları arasına kan
dolar,perikard serözdür ve genişleme kabiliyeti yoktur.Kan dolunca bu bölgeye kalp genişlemiyor ve
akciğerden gelen kanı alamıyor.Bu yüzden perifere de kan atamıyor.Bu yüzden kalbine bıçak giren
hasta hipovolemik şoktan değil obstrüktif şoktan ölür.Ama mesela hastaya döner bıçağı
saplanmış,perikardı kesilip perikarddan kanıyorsa tabiki de hipovolemik şoktan ölecektir.Böyle bir
durumda hastanın perikardını dikip kanamayı durdurmak gerekir.
Diğer ciddi sebep ise tansiyon pnömotoraks.Basit pnömotoraks:viseral ve parietal plevra arasında
hava toplanması.Hemitoraks:kan toplanması,plörezi:sıvı birikmesi,şilotoraks:lenf birikmesi.
Balonun şiş olarak kalması için kutunun bir yerinden havayı emmek gerekir.Balonun sönmesi için
2 durum vardır:
örneğin bıçak girer balonu hasarlar pnömotaraks olur veya kaburga kırılır akciğere zarar
verir.
191
Bu iki pnömotoraks türünde de hedef kaybolan negatif basıncı yerine koymak.Bunun için toraks tüpü
takıyoruz.,onun da ucunu suyun altına koyuyoruz.Havanın çıkışına müsade etsin ama girişine etmesin
diye suyun altına koyulur.%80hastada 3-6günde delik kapanır.Daha geniş defektlerde ameliyat
gerekebilir.
Tansiyon pnömotoraks genellikle travmatik karşımıza çıkar.Akciğerde flep tarzı yaralanma söz
konusu.Her nefes alışımızda torakstaki basınç giderek artıyor.
Tansiyon artıyor ve mediasten karşı tarafa itiliyor,mediasten de arteri bükemeyip veni büküyor(daha
zayıf olduğu için) ve kanın v.cavalardan sağ kalbe dönmesini engelliyor yani vene direk bası yapmıyor
mediastinel schiftle etkisini gösteriyor.
*ciddi miyokard kontüzyonu: En sık kunt travmalardan sonra görülür.sternum kırıklarında,araç içi
ön-arka koltuk sıkışmalarında görülü.Yani kalp sternum-vertebra arasında sıkışıyor.Bazen bu sıkışma o
kadar fazladır ki kalp rüptüre olur ve hasta kaybedilir.Bu yüzden sternum yaralanmalarında
vs.mutlaka EKG ve troponin bakmalıyız.
-Travmatik Spinal(vazojenik)Şok
*omurilik travması
Travmatik şoklardan en çok görülenidir.Travmatik hemorajik şok,1.5 litre GİS kanamasıyla kan
kaybeden nontravmatik hemorajik şoktan daha tehlikelidir.İnflamatuar ve immünosüpressif
değişikliklerin daha belirgin olduğu şok türüdür.SIRS>sepsis>MODS>MOF kaskadı daha hızlı gelişir.
#nabız:≥90\dk
192
#lökosit sayısı:lökopeni\lökositoz
-Septik Şok
>>>mesela hastada bağırsak akciğer yaralanması oluyor,infeksiyon gelişiyor ve septik şoka giriyor.
*SEPSİS: SIRS+Dokümente edilmiş enfeksiyon(yani ajan ortaya konmuş kültür yapılmış vs.)
!!!!Ağır sepsis ve septik şokun farkını bilelim:Ağır sepsis bulguları sıvı resüsitasyonuna cevap
verirken septik şok resüsitasyonla düzelmez,vazoaktif ajanlar vermek gerekir.
Tüm şok türlerinde olduğu gibi septik şokta da erken ve doğru müdahale hayat kurtarır.
SORULAR
3)Travma nedeniyle en sık karşımıza gelen şok çeşidi nedir?>>>Travmatik hemorajik şok
5)Travmatik kardiyojenik şokun en sık sebebi nedir?>>>ciddi miyokart kontüzyonudur,en çok kalbin
künt travmalarında olur.
HİLAL CİMİNLİ
193
ŞOK 2/ PROF. DR. CEMALETTİN ERTEKİN/ 8.10.2019-14.00/ UFUK EGEMEN YAZAR
ŞOKTA TANI
Arkadaşlar Cemalettin Hoca önceki dersle bunu birleştirdi. Konuyu kavramanız açısından önceki özetle beraber
okumanızı tavsiye ediyorum. Özet sonundaki sorulara mutlaka bakın. Herkese iyi çalışmalar :)
Şoktaki her hastayı tanımak kolay değildir. Tanıdan sonraki süreç daha önemlidir. Bazen hasta
yakınlarından alınan bilgiler bile şok olduğunu gösterebilir. Ancak bazen şok senkopla veya hastanın
rol yapmasıyla karışabilir dikkatli olmak gerekir. *Tanıdan sonra önce şokun hangi evrede olduğunu
sonra da hangi tür şok olduğunu belirlememiz lazım*. Bunlar tedaviyi belirleyen en önemli
parametrelerdir.
Klinik bulgular
Nabız basıncının daralması (sistolik ve diyastolik basınçlar arası fark)
Şok indeksinin (dakika nabız sayısı/ sistolik kan basıncı mmHg) 1’in üstüne çıkması çünkü şokta
nabız artar ve tansiyon düşer. Indeksi 1’in üstünde gördüğümüzde aksini kanıtlayana kadar bir sıkıntı
olduğunu düşünürüz. Hastanın sistolik basıncı 90 veya 90’ın altında geldiyse hastanın hemodinamik
bir sorunu olduğunu kabul edeceğiz. Ama aksini ispat edersek bu düşünceden uzaklaşabiliriz. Eğer
kişinin normalde de sistolik basıncı 90 veya altındaysa en başta şok gibi değerlendiririz sonrasında ise
daha spesifik parametrelerle değerlendirip kişide zaten normalde de böyle olduğunu anlarsak şoktan
uzaklaşırız. Aynı şekilde bunun tersi de olabilir. Yani hastanın sistolik basıncı 95 100mmHg olmasına
rağmen hastada periferik perfüzyon yetersizliği gelişebilir. Çünkü hastanın normalde tansiyonu 150-
160 mmHg’dir.
Bizim normal tansiyonu 120/80 mmHg dememizin sebebi araştırmalarda ŞOK İNDEKSİ
birçok insanın tansiyonunu ölçüp %80’lik kısmı normal almamızdır. Yani normalde 80/120
tansiyonu normal olmayan büyük bir kesim var. yaklaşık 0,66
194
Çoğu hastada klasik parametrelerle spesifik parametreler örtüşür. Ama Örtüşmeyen hastada,
örneğin hastanın tansiyonu 100 ama asidoz var. Hastanın tansiyonu 100, bir sorun yok diyemeyiz.
Çünkü spesifik parametreler klasik parametrelerden daha kıymetlidir. Bu durumda;
-Laboratuvar hatası olabilir mi? (Hata varsa örneği tekrar gönder.)
-Hastanın önceki normal tansiyonunu kaç? (150-160mmHg olabilir. Mekanizmasını yazmıştım.)
-Perfüzyon yetersizliği sistemik mi lokal mi? (Örneğin ekstremite, böbrek, barsak damarının tıkanması
sonucu periferik olsa da sisteme yansıyabilir.)
KLİNİK BULGULAR
-Derisi terlidir. -Solunum hızlı ve yüzeyseldir.
-Ekstremiteler soluk ve soğuktur. -Vücut sıcaklığı düşer.
-Nabız hızlı ve yüzeyeldir. -Bulantı hissi,baş dönmesi vardır.
-Venler boş ve kollabedir. -Şiddetli susuzluk hisseder. (Özellikle hipovolemikte)
-Kapiller dolum gecikir. -Huzursuzluk ve bilinç değişikliği olur.
Bunlar genelde dahili şoklarda (kardiojenik vs.) karşımıza çıkar. Ancak septik şokta deri sıcaktır ve
kırmızıdır. Veya travma hastaları şokta olmasa bile soğuğa maruz kalmıştır derisi soğuktur. Veya hasta
alkol, uyuşturucu almıştır şokta olduğu halde derisi sıcak olabilir.
ŞOKUN EVRELERİ
-Preşok: Deride solukluk, soğukluk, üşüme hissi, susuzluk. Hastada vücudun savunma mekanizmaları
durumu halleder.
-Dekompanse şok: İdrar akımında azalma, taşikardi, hipotansiyon, filiform nabız (organizma
kompanse edemez, dış destek gerekir)
-İrreversibl şok: Hipoksi, asidoz, toksinler, lizozomlar, kan elemanlarının agregasyonu, akut tübüler
nekroz, GİS mukozal kanamalar, Myokardial iskemi, Kalp debisinin ileri derecede azalması, ölüm.
İrreversibl şoktaki hastayı birden preşok evresine getiremeyiz. Kademe kademe getirebiliriz. Ayrıca
preşoktaki hastayı da daha aşağıdaki durumlara sokmamamız gerekir.
195
Şoktaki hasta sizle konuşur mu? İlk 2 evrede gayet mantıklı konuşabilir. Ama 3. evrede saçmalamaya
başlar. 4. evrede artık konuşamaz. Bu yüzden senkopla şoku karıştırmamak lazım. Senkopta tansiyon
ve nabız normaldir ama hasta bizimle konuşamaz.
ŞOK TEDAVİSİ
Normal doku perfüzyonunun sağlanması
-Kan basıncının düzenlenmesi: Nedene göre tedavi verilmeli. Kardiojenik şokta kardiyotonik ver,
koroner tıkalıysa aç, hipovolemikse sıvı/kan ver, septikse vazokonstrüktör ajanlar,antibiyotik ver,
anafilaktikse vazoaktif ajanlar ver. Septik şoktaki hastaya kan vermenin bir anlamı yok. Ya da
hemorajik şoktaki hastaya antibiyotik vermenin anlamı yok.
-Solunum parametrelerinin düzeltilmesi: Tansiyonu düzeltsek bile oksijenlenme de önemlidir.
Hastanın spontan solunumu yoksa ve yapay solunum da sağlanmamışsa tansiyonu yükseltmek bir işe
yaramaz.
-Asidozun düzeltilmesi
-İdrar çıkışının sağlanması (30-50 ml/st)
-Hemoglobin değerinin 8-10 gr/dl düzeyinde tutulması
Önceden de yazdığım gibi tedaviyi belirleyen ana faktörler şokun evresi ve tipidir. Bazen evre, tipin
önüne geçer. Mesela hasta bize kardiyak arrestle geldiyse, şokun türü ne olursa olsun ilk yapacağımız
şey CPR’dır. (kardiyopulmoner resüsitasyon)
Her hastaya resütatif torakotomi ve cpr yapalım mı? Hasta geldiğinde ölü olabilir. (ex duhul) Buna
yapılabilecek bir şey yok. Ama hastada ölüm belirtileri tam olmamış olabilir. Hasta yakınları yolda
çenesi oynuyordu demişsse nabzı da hafif atıyorsa cpr veya resitatif torakotomi yap.
Süre: Arrest süresi ne kadar uzarsa hastanın yaşama sansı o kadar azalır.
Yaş: Yaşlılarda daha zor. Gençler daha çabuk geri döner. Hatta bebekler iskemiye daha dayanıklıdır.
Travma türü: Künt travmalarda dönüş daha zor penetran travmalarda dönüş daha yüksek.
Tüm bunlara rağmen kardiyak arrest hastalarının geriye dönüş ihtimal %20’dir.
RESUSİTATİF TORAKOTOMİ
Arrestle gelen travma hastalarında ister künt ister penetran
yaralama olsun mutlaka yapılır. Hastayı ameliyathaneye
götürmeden resüsitasyon odasında yapılır. Asepsi
antisepsiye çok uyulmaz.
-Açık kalp masajı yapılır. Dışarıdan yapılana göre daha
etkilidir. Ayrıca adrenalin de verebiliriz. Defibrilayon da
yapılabilir.
-Tansiyon pnömotoraks önlenir
-Kalp tamponatı boşaltılır,
-Kalpten ve büyük damarlardan olan kanamalar kontrol altına alınır
-İnen aorta klemp uygulanarak beyne ve kalbe yeterli kan akımı sağlanabilir eğer bu aşamada
hastanın kalbi çalışırsa, hasta ağır(ciddi) şok dönemine girer. -Kalıcı hava yolu açılarak solunum
desteği sağlanmalıdır.
-15-20 dakika içinde 2 litre kristalloid verilmelidir (ÇIKMIŞ)
• Hemodinamisi düzelen hastalarda özel tanı yöntemlerine başvurulabilir. (Nedeni bulmak için)
• Hemodinamisi düzelmeyen hastalar ameliyata alınmalıdır.
196
Cerrahi girişim esnasında Hasar Kontrol Cerrahisi (HKC) gerekliliği daima göz önünde bulundurulmalı,
kalıcı cerrahi uygulanmamalı ve ölüm triadı (asidoz, hipotermi, koagülopati) gelişmeden HKC
uygulanmalıdır.
HKC: Bu yöntemde, ciddi travmalı olgulara ilk ameliyatta yaşam kurtarıcı cerrahi uygulandıktan sonra
hasta yoğun bakım ünitesine alınarak mevcut metabolik bozukluklar düzeltilir. Daha sonra ikinci
ameliyatta definitif rezeksiyon ve rekonstrüksiyon işlemleri uygulanır. (Hoca bu konuyu ileriki
derslerde anlatacağını söyledi. Ben şimdilik tanımını yazdım.)
Hastayı kompanse şok dönemine getirdik. Artık hasta iyi değerlendirilmeli. Kırığı varsa değerlendir
gerekirse konsültasyon iste. Radyolojik test gerekiyorsa yapılır. Yani hastayla iyi ilgilenilmelidir. Yoğun
bakımda yer varsa oraya alınmalıdır. Bu hastalarda major kırıkların fiksasyonu, omurga ve pelvisin
stabilizasyonu vs. kan kaybını azaltırken stres, ağrı ve doku hasarını önleyerek travmatik şokun en
önemli komplikasyonlarından olan ARDS ve MODS oranlarının azalmasına yol açar.
SIVI RESÜSİTASYONU
Bu konuda iki önemli tartışma var.
1. Kristalloid mi kolloid mi?
Kristalloid: Küçük molekül yapısına sahip maddeler içeren sıvı. Serum fizyolojik ve Laktat ringer. Daha
ucuzdur.
Kolloid sıvı: Büyük molekül yapısına sahip maddeler içeren sıvı. Daha pahalıdır.
-Doğal kolloidler: Albümin, Taze Donmuş Plazma, Presipitat. Kaynağı insan ve bulması zor.
-Yapay kolloidler: Dekstran, Nişasta solüsyonları. Alerjik reaksiyon verebilir.
Kristalloid verilecekse tahmini kanamanın 4 katı (slaytta 3 yazıyor ama hoca 4 dedi) vermek gerekir
çünkü travmada permeabilite artışı olur ve verilen kristalloidin çoğu damar dışına çıkar. Buna bağlı
olarak hastada ödem gelişir. Ancak kristalloid+kolloid verilen hastalarda yapılan araştırma sonucunda
morbiditenin farklı olmadığı görülmüş. Daha ucuz ve daha kolay bulunuyor. Kolloidler damar içi
onkotik basıncı da arttırdığından damar dışına sızma olmaz böylece daha az sıvıya ihtiyaç duyulur. Şu
an rutinde kristalloid kullanılır eğer gerekirse kolloidi devreye sokarız. Plazma tercihimizdir. Kan da
verilebilir.
Kan transfüzyonu gerekliyse yapılır gereksiz yere yapılmamalıdır. (Hb<8g/dl olmalı) çünkü bu bir
doku transplantasyonudur. Eğer hastaya 1 ünite kan verdiniz ve durum düzeldi. Bu durumda o ünite
kan gereksizdir çünkü gerçekten gerekli olduğunda en az 2 3 ünite gerekir. Ayrıca kan transfüzyonu
sonucu her ne kadar teknoloji ilerlese de hepatit B C HIV bulaşma şansı vardır.
İçinde şeker içeren sıvıları tercih etmiyoruz çünkü travmada insülin cevabı azalır ve hiperglisemi
eğilimi oluşur. Üstüne şeker verilirse hiperglisemi osmotik diüreze neden olur. Diürezde artış olunca
resüsitasyon yaptığınızı sanarsınız ama bu hiperglisemi sonucudur. Ama çocuklarda verilebilir.
Yetişkinlerde dekstrozsuz laktat ringer ve serum fizyolojik tercih ederiz.
2. Normotansif resüsitasyon mu Hipotansif resüsitasyon mu? Kan basıncı 90 altında olan hastaları
normotansif hale getiririz (önceden bahsettiğim kristalloid vermek yani) ama kanamanın yerini
bulmadan normotansif hale getirirsek kanama artabilir ve verilen sıvıyla pıhtılaşma faktörlerini dilüe
edip kanamayı arttırabiliriz. Bu yüzden hipotansif resüsitasyon yapılması gerektiğini söyleyenler vardır
Hipotansif Resüsitasyon: Tansiyonu 70-80lerde tut, beyne ve kalbe kan gitsin. Bu arada araştır
kanamayı bulduktan sonra normotansif resüsitasyon yap.
197
SLAYTIN SONUNDAKİ SORULAR c) Tansiyonu dengelemek için IV inotrop
1-Tüm şok tiplerinde görülen ortak bulgu gerekliliği
hangisidir? d) PaCO2 nin 32 mmHg nin altına düşmesi
a) Taşikardi e) Vücut sıcaklığının 39°C olması
b) Boyun venlerinde dolgunluk 7-Travmatik hemorajik şokta metabolik asidozu
c) Sistolik tansiyonun 90 mm Hg nin altında düzeltmek için aşağıdakilerden hangisinin ilk
olması etapta yapılması en uygundur? (Çıkmışta da var.)
d) Taşipne a) Kan pHsı normale gelinceye kadar NaHCO3
verilmesi
e) Deride soğukluk, solukluk
b) Vazopressör ilaçlar ile tansiyonun
2-Septik şokta hipotansiyon gelişiminin ana yükseltilmesi
nedeni hangisidir?
c) Hastanın sırtüstü yatırılarak ayaklarının yukarı
a) Yetersiz doku perfüzyonu kaldırılması
b) Bakteriyemi olması d) Kristalloid ve kan transfüzyonu
c) Periferik damar direncindeki değişiklik e) Kanamayı durdurmak için acil ameliyata
d) Miyokard iskemisi alınması
e) Katekolamin eksikliği 8-Aşağıdakilerden hangisi travmatik kardiyojenik
3-Karına nafiz kesici delici alet yaralanması ile şok nedenlerinden biridir?
getirilen hastada beklenen şok tipi hangisidir? a) Miyokart kontüzyonu
a) Nörojenik şok b) Tansiyon pnömotoraks
b) Hipovolemik şok c) Perikard tamponadı
c) Hemorajik şok d) Sternum fraktürü
d) Obstruktif şok e) Sol hemitoraksta multple kot kırıkları
e) Septik şok 9-Hemorajik şokun ciddiyetini belirlemede
4-Hangisi travma sonrası en sık görülen şok aşağıdaki parametrelerden hangisi en
tipidir? güvenilirdir? (Çıkmışta da var)
a) Hemorajik şok a) Hematokrit düzeyi
b) Obstruktif şok b) Sistolik kan basıncı
c) Nörojenik şok c) Nabız atım sayısı
d) Kardiyojenik şok d) CVP değeri
e) Septik şok e) Kan PH değeri (tek spesifik parametre)
5-ADTK (araç dışı trafik kazası) sonucu gelişen 10-Perikard tamponandına bağlı gelişen şoku,
hemorajik şokta aşağıdakilerden hangisi hipovelemik şoklardan ayıran özellik hangisidir?
gözlenmez? a) Hipotansiyon ve taşikardi
a) Hipotansiyon b) CVP de yükseklik
b) Vasküler dirençte artma c) Oligüri
c)Taşikardi d) Mental durum değişiklikleri
d) Santral venöz basınçta düşme e) Asidoz
e) Asidoz
6-Septik şok tanısı için aşağıdaki kriterlerden
hangilerinin olması gerekir? (Çıkmışlarda var.)
a) SIRS nedeninin enfeksiyona bağlı olması
b) Tansiyonun normal sistolik basınca göre 30
mm Hg den daha fazla düşmesi
198
ÇIKMIŞLAR
1-Erişkin travmatik hemorajik şoktaki hastada
resüsitasyon için aşağıdaki önerilenlerden
hangisi en uygundur?
a) Bir saatte 2 litre %5 dekstroz
b) 20 dakikada 2 ünite TDP
c) 15-20 dakikada 2 litre izotonik NaCl
d) 1 saatte 2 ünite 0 rh(-) kan
e) 1 saatte 2 litre izotonik NaCl
2-Dokuya oksijen sağlanmasında en değerli olan
aşağıdakilerden hangisidir?
a) tansiyon arteriyal
b) solunum sayısı
c) saatlik idrar miktarı
d) hb düzeyi
e) baz açığı
3-Kompanse şok tablosunda aşağıdaki organların
hangisinde vazokonstrüksyon olmaz?
Cevap: Beyin
4-Hemorajik şokun şiddetini belirlemede
aşağıdakilerin hangisi en güvenilirdir?
a) Hematokrit düzeyi
b) Sistolik kan basıncı
c) Nabız atım sayısı
d) Abdominal kompartman basıncı
e) Asidoz
5- Şokun oluşumundaki başlangıç olay nedir?
a) Hipotansiyon
b) Kardiyak output azalması
c) İdrarın azalması
d) Hücrelerin enerji ihtiyacının karşılanamaması
e) Hiçbiri
6-Şok tablosu ile acil servise gelen hasta için
aşağıdaki hangi işlem veya tetkikten
kaçınılmalıdır? (Hoca derste anlatmadı.)
a) Abdominal USG
b) Tanısal Peritoneal Lavaj
c) Abdominal BT
d) Pelvis Grafisi
e) Acil Laparotomi
199
PANKREAS TÜMÖRLERİ/GENEL CERRAHİ/PROF. DR. FEZA EKİZ/08.10.2019/15.00-16.00/İREM
GELİNCİK
→Pankreas hem ekzokrin, hem
de endokrin fonksiyonları olan
bir organdır. %95’inden fazlasını
ekzokrin kısım oluşturuken
sadece %2’sini endokrin kısım
oluşturur.
→ Ekzokrin pankreas bağ doku,
damar ve sinirlerle bağlantısı
olan kanallar ve asinüs yapılarını
içerir. Ürettiği sindirim
enzimlerini Wirsung kanalıyla
duodenumun 2. kısmında yer
alan ‘papilla duodeni major’e
boşaltır.
→Endokrin pankreas ise adacık hücrelerinden oluşur ve kana insülin, glukagon, somatostatin
ve pankreatik peptid gibi hormonlar salgılar.
→Midenin arkasında, duodenum ve dalak arasında uzanan retroperitoneal bir organ olan
pankreas anatomik olarak 4 kısma ayrılmıştır.
Caput, duodenuma yapışıktır ve arkasından VCI geçer. Arkasından uzanan çıkıntı uncinat
process adını alır.
Collum’un arkasından superior mezenterik arter ve ven geçer.
Corpus’un arka üst kısmından splenik arter ve ven geçer. Bu komşuluk yüzünden, pankreatit
bazan splenik ven trombozuna neden olur. Yine en çok psödokist pankreasın gövde kısmında
gelişir. Psödokistin ön duvarını mide, alt duvarını transvers kolon mezosu oluşturur.
Cauda ise dalak hilusuna komşudur. Splenektomi yaparken pankreas kuyruğu yaralanabilir.
Pankreatik Islet Cell Tümörleri
Pankreasın endokrin kısmından kaynaklanır.
Non-fonksiyone, insülinoma, gastrinoma, pankreatik kolera, glukagonoma ve
somatostatinoma olarak benignden maligne doğru sıralanabilir.
a)Non fonksiyone islet cell tümörleri
→Sıklıkla pankreas başında yer alır. Sayısı giderek artmaktadır.
→Yavaş büyüyen, hormon salgılamadığı için geç bulgu veren ve tanı anında genelde
metastaz yapmış olan malign tümörlerdir
200
→Hasta büyüyen kitlenin bası yapması sonucu epigastrik bölgede karın ağrısı, bel ağrısı, kilo
kaybı, palpabl kitle, sarılık vb semptomlarla başvurabilir.
→Tedavi esas olarak cerrahi rezeksiyon ile sağlanır. Unrezektabl olanlarda uygulanan
medikal tedavide somatostatin analogları, alfa interferon, hepatik arter embolizasyonu,
kemoterapi, radyoterapi, kriyoablasyon gibi seçenekler vardır.
b)İnsülinoma
→En sık görülen nöroendokrin tümördür. %90’ı soliter ve selim, %10’u MEN1 ile alakalı yani
familyal ve multisentriktir. %10’u da maligndir. Boyutları genelde 2 cm’nin altındadır.
→1/3 oranında baş, 1/3 oranında gövde, 1/3 oranında kuyrukta görülür. Lokalize
edilebilmesi oldukça zordur.
**MEN1 primer hiperparatiroidizm, hipofiz tümörü ve pankreas ya da duodenumda
nöroendokrin tümör(sıklıkla insülinoma ya da gastrinoma) ile prezente olan ve OD olarak
kalıtılan bir sendromdur. O nedenle insülinoma ya da gastrinomalı hastalarda kan
kalsiyumu ölçülerek paratiroid fonksiyonları değerlendirilmelidir.
→Adenomatozis, nesidioblastozis, islet cell hiperplazisi gibi multilokal pankreatik hastalıklar
şeklinde de görülebilir.
→Temel semptomu Whipple triadıdır. Açlıkla proveke olan hipoglisemik semptomları ifade
der. Genelde sabahları serebral glikoz yokluğuna bağlı mental fonksiyonlarda yavaşlama,
yorgunluk hissi ile seyreder, epilepsi benzeri kasılmalar bile olabilir ve kan şekerini
yükseltecek besinler alındığında kaybolur. Kısaca triad;
1)Hipoglisemi semptom ve bulgularının olması
2)Semptomatik epizodlarda kan glikozunun 50 mg/dl altında olması
3)iv glikoz ile semptomların kaybolması olarak tanımlanabilir.
→Teşhis 72 saat aç bırakılan hastada glikozun 50 mg/dl’nin altında ve insülinin 5 μg/mLnin
üzerinde olması ve insülin/glikoz oranının 0.4’ün üzerine çıkmasıyla konur. C-peptid ve
proinsülin düzeyleri de yükselmiştir.
→ Görüntülemede BT, MR, endoskopik US, anjiyografi, portal ven örneklemesi(insülin tayini)
kullanılır. En etkili olanı perop US’dir.(%100)
**Anjiografi nasıl yapılır?
→Pankreas başı gastroduodenal(truncus coeliacus’un dalı)arter, gövde ve kuyruk distali
splenik arter, proc uncinatus ise superior mezenterik arterle beslenir.
→ASVS(arterial stimulation venous sampling) olarak da bilinen bu yöntem atipik
insülinomalar için cerrahi öncesi lokalizasyonu belirlemede oldukça önemlidir. ASVS’de
normal pankreatik parankime kıyasla artmış vaskülariteye bağlı olarak yuvarlak veya oval
kırmızılıklar görülür.
201
→Femoral arterden kateterle girilir, aorta doğru ilerleyerek yukarıdaki damarlardan herhangi
birine Ca injeksiyonu yapılır. Tümörü besleyen damarlardaki hiperozmolar Ca
konsantrasyonu, neoplazik hücrelerden portal venöz sisteme insülin salınımını arttırır, bu da
juguler venden inferior vena cava ve hepatik vene girilerek alınan örneklerde gösterilir ve
tümör lokalize edilmiş olur.
→A hepatica propriadan girilerek verilen Ca insülin konsantrasyonunda artışa sebep oluyorsa
karaciğer metastazı söz konusu olabilir.
**Duodenum pasaj dışı bırakılırsa Ca ve Fe emilimi bozulur.
→Tedavi cerrahi ya da inoperabl vakalarda medikal olarak sağlanır. Distalde ve pankreas
duktuslarına çok yakın değilse cerrahide enükleasyon tercih edilir, ancak duktuslara yani
pankreas başına yakın olduğunda fistüle eğilimli olduklarından rezeksiyon tercih edilir.
Pankreas başına yakın tümörlerde tercih edilen cerrahi Whipple
ameliyatıdır.(Pankreatikoduodenektomi) Pankreas başı, duodenum, safra kesesi ve
kanalları çıkarılır. Medikal tedavide ise streptozocin(kemoterapi) ve diazoxide(insülin
supresyonu) tercih edilir.
**Pankreas başı tümörlerinde sarılıkla birlikte ağrısız hidropik safra kesesi görülmesi koledok
taşından ayrımını sağlar. Ancak koledok distaline yerleşmiş bir kolanjiokarsinom da benzer
bulgular verebilir.
**Pankreas tümörlerinin %90’ı duktal adenokarsinomdur. Duktuslar tıkanabilir. Bu da
radyologlara yol gösterir.
c)Gastrinoma
→%50 maligndir.
→%25 oranda MEN1 ile ilişkili ve multifokal olarak görülür. Sporadik formları soliterdir.
→%90 oranında Passaro üçgeninde görülür.(Pankreas başında) Bu üçgenin üst sınırını ana
safra kanalı ve sistik kanal bileşkesi, alt kenarını duodenumun 2.-3. parçası ve medial kenarını
pankreasın baş-gövde bileşkesi oluşturur.
→Artan gastrin vagus üzerinden parietal hücrelerin HCl salgılamasını arttırır.
**PPI ya da H2 res blokeri kullanan hastalarda gastrin 300’ün üzerine çıkabildiğinden ilaç
kullanımı kesildikten sonra gastrin seviyesine bakılmalıdır.
→Gastrin seviyesi normal üst limitin 10 katından fazlaysa ya da sekretin stimülasyonundan
sonra 200 pg/ml’nin üzerinde artış varsa tanı konur.
→Zollinger-Ellison sendromu’nda gastrin seviyesi 1000 pg/ml’nin üzerindedir. Birden fazla
atipik ilaçlara dirençli ülser, epigastrik ağrı ve diare ile prezente olur.
**Pilordan sonraki bir bölgede de antrumdaki gibi gastrin salgılayan bir mukoza olabilir. Mide
rezeksiyonuyla birlikte azalan asidite gastrin sekresyonunu stimüle edeceğinden rezeksiyon
pilor distaline kadar yapılmalıdır.
202
d)Glukagonoma
→%75 maligndir.
→Soliter ve gövde-kuyruk lokalizasyonuna yakın görülür.
→Bacak ve perinede gezici nekrolitik dermatit(hiponutrisyon ve amino asit kaybına bağlı),
kilo kaybı(glukagonun katabolik aktivasyonuna bağlı), stomatit,
hipoaminoasidemi(glikoneogenez artışına bağlı), diyabet ve anemiyle
seyreder.(Glukagonoma sendromu)
→4Ds(Diyabet, dermatit, derin ven trombozu,depresyon)
→Kesin tanı gezici nekrolitik dermatit alanlarından alınan biyopsi ya da açlık glukagonunun
1000 pg/ml olmasıyla konur.
→Görüntülemede BT kullanılır.
→Tedavi primer tm ve metastazın rezeksiyonuyla sağlanır. Unrezektabl vakalarda
kemoterapi verilir.
e)Pankreatik kolera(VIPoma)
→Non-beta pankreatik ada hücrelerinden VIP oversekresyonu(İntestinal sekresyon ve
motiliteyi arttırırken absorbsiyonu inhibe eder) nedeniyle sulu diyare(watery diarrhea),
hipokalemi ve aklorhidri görülür. Kolondan emilim olmadığı için potasyum ve klor kaybedilir.
WDHA sendromu olarak da bilinir.
→Ciddi dehidratasyondan dolayı metabolik asidoz gelişir, hasta şoka girebilir.
**Kanama sonrası gelişen şokta da metabolik asidoz görülür.
→Genelde soliterdir ve corpus ya da cauda lokalizasyonundadır.
→Maligndir, %50 metastazla prezente olur.
→Görüntülemede BT ve somatostatin reseptör sintigrafisi kullanılır. Tedavi de aynı şekilde
cerrahi ya da medikaldir.
d)Somatostatinoma
→Çok nadir görülür ve oldukça maligndir. İnoperabl evrede yakalanır.
→Genelde soliter, büyük ve pankreas başına yakındır.
→Nörofibromatozis tip 1 ile ilişkilidir.
→Somatostatin artışı pankreasının ekzokrin ve endokrin sekresyonlarını ve safra kesesi
kasılmasını inhibe eder. Diyabet, malabsorbsiyon, diyare ve kolelithiazis görülür.
→Açlık somatostatinin 100 pg/ml’nin üzerinde olması tanı koydurur.
→Görüntülemede BT kullanılır.
203
→Tedavi cerrahi ya da unrezektabl vakalarda kemoterapidir.
Pankreatik Kistik Tümörler
→Seröz kistik, seröz kistadenom, makrokistik seröz adenom, seröz kist adenokarsinom,
müsinöz kistik tümör, intraduktal papiller müsinöz tümör alt tipleri vardır. Hidatik kist,
psödokist ve peripankreatik kolleksiyonlar(ağır pankreatite bağlı) ile ayırıcı tanı yapılmalıdır.
→Pankreasta bal peteği şeklinde görülen seröz kistik bir tümör genellikle selimdir. Yaşlılarda
sıktır. Takip edilir.
→Orta yaş grubunda görülen müsinöz kistik tümör malignite riski taşır. Endoskopik
ultrasonografide alınan materyal sitolojiye gönderilir, atipik hücre ve müsinöz kıvam varsa,
CEA değeri 200 ng/ml’nin üzerindeyse rezeke edilir. Geçirilmiş pankreatite bağlı oluşan bir
psödokist de olabileceğinden amilaz bakılmalıdır.
**Biliyer pankreatit ülkemizde yaygın olduğundan pankreatitli hastada safra kesesinde taş
aranmalıdır.
→Duktal papiller müsinöz tümör ana duktusu tutuyorsa %95 malignite riski vardır. Rezeke
edilmelidir. Endoskopide ampulla vateri balık gözü şeklinde görülür. Yan dallar tutulmuşsa
tümör boyutuna bakılır. <3 cm ise malignite riski %6-44 arasındadır, ameliyat gerekmez.
**Pankreas kanserlerinin %80’i baş kısmındadır. Distal safra kanalının obstrüksiyonuna bağlı
olarak sarılık gelişir ve safra kesesi ağrısız olarak ele gelir. Buna Courvoisier-Terrier bulgusu
denir. Yakınlığından dolayı superior mezenterik veni tutar.
ÇIKMIŞLAR
1)Pankreas gövde ve kuyruğuna öncelikle kan akımını sağlayan arter hangisidir?
A)Sol gastrik arter B)Sağ gastroepiploik arter C)Splenik arter
D)Kısa gastrik arterler(vasa brevia) E)Superior mezenterik arter
2)İnsülinoma tanısı almış bir hastadan aşağıdakilerden hangisi istenmelidir?
A)Serum vitamin D seviyesi B)Serum kalsiyum düzeyi C)Serum B12 düzeyi
D)Gaitada gizli kan E)Tam idrar tahlili
ÇÖZÜM:
MEN1’in bir komponenti olabileceğinden hiperparatiroidi araştırılır.
3)Pankreas korpus yerleşimli 2.5 cm boyutunda insülinoma için aşağıdakilerden hangisi en iyi
tedavidir?
A)Wedge rezeksiyon B)Distal pankreatektomi C)Enükleasyon
D)Duodenumu koruyarak total pankreatektomi E)Whipple ameliyatı
4)Pankreasın kistik lezyonlarında aşağıdakilerden hangisi malignite olasılığını düşündürür?
A)Kist sıvısında LDH yüksekliği
204
B)Kist duvarının 2 mm’den kalın olmasık
C)Kistin yoğun müsinöz bir sıvı içermesi
D)Kistin hemorajik bir sıvı içermesi
E)Kist sıvısında amilaz seviyesinin yüksek olması
5)Gastrinoma lokalizasyonu için aşağıdakilerden hangisi en yüksek kesinliğe sahiptir?
A)Somatostatin reseptör sintigrafisi
B)Endoskopik ultrasonografi
C)MR
D)Anjiografi
E)Üst GIS endoskopisi
ÇÖZÜM:
Somatostatin reseptör sintigrafisi primer tümör ve metastazları lokalize etmede kullanılan en
sensitif non-invaziv yöntemdir.(Hoca net bir şey söylemedi, kaynak :
https://emedicine.medscape.com/article/184332-overview)
205
KARACİĞERİN SELİM LEZYONLARI (DEVAM DERSİ)-Genel Cerrahi-09.10-son ders-Beyza Al
I-Konjenital Kistler
1)BASİT KİST MR: içi sıvı dolu
alanlar: Beyaz renk
-Kübik/Kolumnar epiteller döşeli su kesecikleri
-İyi sınırlı,duvarsız,unilokuler(tek odacıklı) (sıvıların ne renk
-İçi homojen, seröz sıvı göründüğünü
-K>E (hormonel ya da kanıtlanmış herhangi bir sebebi yok) anlamak için BOS’un
-50-60yaşta sık (sebebi o yaşlarda daha sık kontrole ne renk
gidilmesi, yoksa bu kistler doğuştan vardır) göründüğüne
bakarız.)
-Her boyda olabilir
-KC kistleri genelde asemptomatik BT: Büyük kist
(ağrı varsa epigastrik/sağ üst kadran ağrısı olur. Bu ağrılara
da en sık safra kesesi taşları ve gastrit sebep olur,bunlardan ayırmak gerekir)
-Komplikasyon oluşturabilirler(Semptomatik olur): Büyüyüp çevreye bası /Kist içine kanama/Kist içi
infeksiyon(abse kliniğiyle gelir)
TEDAVİ:
-Çoğunlukla asmeptomatik olduğu için tedavi gerekmez. takip edilir gerekirse müdahele
-Medikal tedavi
Müdaheleye nasıl karar
Enükleasyon yapılmaz, kistin çeperi olmadığı için sadece kisti veririz?
çıkaramayız, çevre dokuyla çıkartmak gerekir: Lobektomi. Ama -Boyuna göre
maligniteye transfer riski olmadığı için değmez. -Anatomik bölgeye göre
İçini boşaltabiliriz ama seröz sıvıyı salgılayan epiteli içeride (Örneğin safra yollarına bası
bıraktığımız için sıvı tekrar oluşur.(Epiteli ortadan kaldırmalıyız) yapıp sarılığa sebep olma riski
=Epitel destrüksiyonu! olana müdahale edilir)
-Perkütan Tedavi : Apsenin içi aspire edilir, içeriye destrüktör madde verilir(Hipertonik salim, saf alkol…)
-Cerrahi: Cerrahi ameliyatla kist içi boşaltılır, çeper koagüle edilir.
206
2)POLİKİSTİK KC HASTALIĞI Vücutta kist görülebilen yerler?
-Basit kistlerle benzer özellikte ama ekstra özellikleri de var: KC,dalak,böbrek,pankreas,beyin,overler.
-Otozomal dominant Buralarda kist gördüğümüz bir hastalık:
-%50 vakada ‘’Polikistik Böbrek Hastalığı’’ ile beraber Von Hipple Lindau Sendromu.
Bu sendromda bu kistlere endokrin tümörler
de eşlik edebilir.
II-Neoplastik Kistler
1)BİLİYER KİSTADENOM/KİSTADENOKARSİNOM
-En sık görülen kistadenom: Biliyer kistadenomdur
-Malignleşirse Kistadenokarsinoma dönüşür
Basit kiste benzer. Farkı:
-Tek katlı kübik/kolumnar epitel ile döşeli -Septalı,düzensiz duvarlı (dantelasyon),
-K>E -Nodul oluşumları vardır.
-Semptomsuz -Malignite potansiyeli vardır.
-Çeperi biraz daha belirgin
LABORATUAR:
-CA19-9
Tümör belirteçlerinin sekresyonunu yaparlar.
-CEA
Dantelasyon
Bunların artışı ispat
kuşku Nodül
takipte
GÖRÜNTÜEME
-Tanı görüntülemeyle konur.
-MR tercih edilir
-BT’yi damar iştirakını görmek için kullanırız
III-Paraziter Kistler
Lokalize infeksiyon doku harabiyeti doku onu sınırlamaya çalışır, etrafında duvar oluşturur
mikroorganizmalar içinde çoğalır basınç artışı = Apseleşme
207
KİST HİDATİK (Her şeyini bil!)
YERLEŞİMİ:
-%60 KC : çoğunlukla sağ lob (hem kanlanma fazla hem de kc’nin 2/3ü sağ lob)
-%20 AC
-Kemik,beyin,kalp,kas,intaabdominal
a-tomurcuklanma
e
b-içeride proto/skoleksler ürer
208
-Cerrahi sırasında apse içine enjeksiyonla girilir,sıvı aspire edilir. Sıvıda kaya suyu görüntüsü(musluk suyu
gibi) varsa Kist Hidatik olabilir deriz.
KLİNİK
-Kistin kendisi asemptomatik
-Boyutu arttıkça kapsül gerilmesine ve basıya bağlı Ağrı görülebilir
-(Çok büyük kistse)palpasyonla ele gelen yuvarlağımsı kitle.(Tümör değil deriz)
1-Safra kanallarına bası yaparsa Sarılık
2-Safra kanallarına açılırsa, kistler kanala düşer,tıkar
-Kist sürekli büyür.(tedavi edilmezse büyümeye devam eder)
TANI:
LABORATUVAR
-Küçüklerde N
-Büyüklerde bası sebebiyle kolestaz bulguları olabilir
-paraziter olduğu için : eozinofili
CRP artışı
GÖRÜNTÜLEME
-USG çok iyi, özgünlüğü yüksek
-MR,BT (anatomik yer ve hayati yapılarla iştirakini görmek için kesitsel görüntüleme yapılabilir)
Tip IV Tip V
Düzensiz eko yapısı
Kalın duvarlı kistler
Kız kistlerin canlılığı azalmış
Kist içi kalsifiye olmaya başlamış
Sıvı miktarı azalmış
Canlılık yok
:tedaviye gerek yok
AYIRICI TANI:
1-Basit Kist: Çeperi zor görülür,yoktur
2-Biliyer Kistadenom: Bal peteği manzarası vardır, küçük kistler vardır. Yaygın septları olanlar kist hidatikle
karışır.
3-Kist adenom: Çeperde kalsifikasyon, KC ile aynı yoğunlukta iç yapı.
1- 2- 3-
KOMPLİKASYONLAR
-Enfeksiyon (apse olur apse tedavisi gerekir)
-Rüptür Safra yollarına
Batın içine kist içeriği hiperallerjendir Anafilaksi(şoka gidebilir)
İnfekte materyal yayılır Peritonit
Ekilirse Karında yeni kistler oluşur
-Safra yollarına açılma (en sık):
%10-15
Sarılık şikayetiyle gelir hasta
Bazen kolanjit geçirebilir (ağrı,ateş,sarılık: charcot triadı)
tedavi safra yolu tıkanıklığını geçirme amaçlı olmalı: Endoskopik retrograd kolanjiyo pankreatografi
210
TEDAVİ
1-İlaç Tedavisi
2-Perkütan Drenaj
3-Cerrahi
1-İLAÇ TEDAVİSİ
-Sadece ilaçla kür oranı(hastalığın tamamen iyileşmesi) < %30
-Erken evrede, komplikasyon olasılığı bulunmayan hastada
-GebelikteXXX
-Cerrahi uygulanamayn hastlarda(örn her yerde kist varsa)
-en sık Albendazol & Mebendazol
2-PERKÜTAN DRENAJ
-PAIR tekniğiyle
1-Ponksiyon
2-Aspirasyon
3-İnjeksiyon
4-Reaspirasyon
211
3-CERRAHİ TEDAVİ
Amaç: Küratif tedavi
POSTOPERATİF SORUNLAR
Erken:
-Safra fistülü (en sık): kistler safra yollarıyla iştirak etmiştir drenden safra gelir
-Kavite infeksiyonu (içeride cerrahi boş alan bırakıldığı için)
Geç:
En korkulanlar:
-Sklerozan Kolanjit (destrüktif maddenin safra yollarına kaçması sonucu yıllar içinde gelişir)
-Hastalık Nüksü
TAKİP
-Ameliyat sonrası 3-6 ay albendazol
-Serolojik test(tanıdaX-takipte ) --> titrayonda artış var mı diye bakılır
-Lokal nüks %10-20
-Cerrahi radikal değil de restrüktifse(Kaviteyi yok etmediysek) nüks > %10
ALVEOLER EKİNOKOKKOZİS
-Kistik değildir.
-Solid yapıdadır.
-Kanser olmamasına rağmen METASTAZ yapar %15
-K=E
-Asemptomatik
-Kolanjite sebep olabilir (safra yolunda problem oluşturduysa)
-Portal Hipertansiyona sebep olabilir (çok büyüyüp portal veni tutmuşsa)(portal HT kliniği görülür)
TANI:
-Görüntüleme : aksiyel tercih edilir(MR-BT)
-Seroloji XX (yanlış +)
TEDAVİ
-Konservatif Tedavi (kist drenajı gibi)
-Radikal Tedavi yapılmalı (ama tanı geç olduğu için cerrahi şansı yok albendazol tedavisi
uygulanır(metastaz riski olduğu için yüksek doz verilir)
-İleri dereceyse KC nakli (ama nakilli hastaya immün supresyon tedavisi uygularız, geride infektif doku
bıraktıysak doku tekrar progrese olur!!)
212
ÇIKMIŞLAR
1-D / 2-C
213
AKUT PANKREATİT / Doç.Dr.Mehmet İlhan / 14.10.2019 / 11.00 / Hazırlayan: Alperen Arık
TANI
Hasta acile karın ağrısıyla başvurur. Hastanın sırta vuran kıvrandırıcı ağrısı olur. Pankreas
retroperitoneal bir organ olduğu için bariz bir fizik muayene bulgusu yoktur. Tanıda al0n
standart halen pankrea5k enzimlerin yüksek olmasıdır.
Karın ağrısı – Enzim- Radyoloji bu üçünden 2si poziQfse akut pankreaQt tanısı konulur
Amilaz genelde 3 kat yükselir. Lipaz ise amilaza göre daha geç yükselir ve daha duyarlıdır.
Hiperglisemide yanlış negaQflik olabilir hasta pankreaQt olduğu halde amilaz lipaz
yükselmeyebilir. Bu tarz hastalarda karın ağrısı + radyolojiyle tanı konur. İdrar amilazı: Daha
geç yükselir daha uzun süre yüksek kalır.
Karun ağrısı ve enzimlerle tanıyı koymuşsak hemen BT çekmeyiz çünkü görünür belirQler 4 5
günde ortaya çıkar. Erken BT yanılZcı olabilir. BT 5. Gün gibi çekilse daha iyi olur. Şiddetli karın
ağrısı varsa ve tanıda emin değilsek hemen BT çekeriz.
ALT, CRP, IL de bakılabilir aklınızda bulunmasında fayda var. Ayrıca Cullen ve Grey Turner
belirQleri de görülebilir.
ETYOLOJİ
En sık sebep biliyer kaynaklı sebepler (safra taşı), 2.sırada alkol geliyor. Diğer sebepler
hiperlipidemi, hiperkalsemi vs.Testlerde hiçbir şey bulunamazsa etyoloji idiopaQkQr.
Biliyer kaynaklı olarak en sık taşın safra kanalını Zkamasıyla gelişir. Safra kesesinde küçük
boyutlu taşlar kanalı Zkama ihQmalleri daha fazla olduğu için daha tehlikelidir. Pankreas başı
tümörü, distal koledok tümörü, papilla tümörü de sebep olabilir. Aşağıdaki sebepler de
pankreaQte yol açabilir. ◼ Viral enfeksiyonlar
◼ Kabakulak
◼ ERCP sonrası
◼ Coxsackie Virus
◼ Travma ◼ Anatomik anomaliler
◼ Otoimmün pankreaQt ◼ Pankreas divisum
◼ Herediter pankreaQt ◼ Annuler pankreas
◼ İlaçlar ◼ Metabolik sorunlar
◼ Hiperkalsemi
◼ Hipertrigliseridemi
Herhangi bir şikayeQ olmayan bir hastaya usg yapZk tek büyük taş tespit ebk. Bunu
asemptomaQk olduğu için ameliyat etmemiz gerekmez ama çok sayıda küçük boyutlu taşlar
tespit edersek asemptomaQk bile olsa safra kanalını Zkama ihQmali göz önünde
bulundurulup ameliyat önerilir. Taş varsa ve en hafif bir semptom da varsa ameliyat edilir.
(pankreaQt geçirmeyen hastalar için)
214
SINIFLANDIRMA
Atlanta sınıflaması kullanılıyor.
Morfolojik sınıflandırma:
1992 2012**
Klinik sınıflama
1992 2012**
LOKAL KOMPLİKASYONLAR
1992 2012
Peri pankreaQk sıvı birikimi
Akut peripankreQk sıvı toplanması
Psödokist
PankreaQk psödokist
PankreaQk apse (Normalde Akut nekroQk kolleksiyonlar
pankreaQt geçirir geçirmez Walled off nekroz
Gastrik outlet disfonksiyon
Splenik ve portal ven trombozu
Kolon nekrozu, kanama
215
İnterstisyel Ödematöz Pankreatit
Nekrotizan Pankreatit
***
216
-Panc 3 skoru: Hematokrit > 44, BMI > 30, Akciğer grafisinde plevral efüzyon var ise
-HAPS (Harmless Acute Pancrea55s Score): İlk 30 dakika içinde değerlendirilir. Rebound ve
defans olmaması, Htc N, KreaQnin N ise %98 hafif seyreder
PankreaQtler %80 hafimir. Hafif pankreaQt birkaç günde tedavi olup taburcu edilir.
Her pankreaQpe kanama olmaz ama kanama olursa eğer lümen içindeyse hemen endoskopik
girişimle durdurmalı lümen dışındaysa cerrahi yapıyoruz. Radyolojik olarak embolizasyon da
yapılabilir.
Karın ağrısıyla gelen her hastaya sıvı takıyoruz. Eğer diyabeQ yoksa %5 dekstroz takarız.
Hafif pankreaQpe tanı koymuşsak hemen BT çekmeyiz. Direkt grafinin faydası olmaz.
PankreaQQn etyolojisini belirlemek için biliyer kaynaklı mı değil mi diye bakmak için USG
çekeriz. Diyelim usgde taş gördük taş koledoğa düştü mü diye bakmak için MR çekilebilir.
A. Normal
B. PankreaQk genişleme
C. PeripankreaQk infiltrasyon
1. Genellikle ilk hama görüntüleme gereksiz. İlk birkaç günde nekrozu değerlendirmek
güç. Başvurunun 5-7. günü daha güvenilir
217
3. İlk hamada peripankreaQk sıvı koleksiyonu ya da nekroz saptansa bile genellikle tedavi
gerekmez
Sonuç olarak pankreaQtle gelen hastada aşağıdaki kriterlerde yoğun bakıma almak gerekir
◼ SIRS
◼ Plevral efüzyon
◼ Krea5nin ve Htc değerlerinde progressif ar0ş (Vasküler sıvı ödeme bağlı olarak
intesQnal alana kaçZğı için htc arZyor. Nabız yükselir tansiyon düşerse sıvı replasmanı
yaparız.)
218
TEDAVİ
Karın ağrısıyla acile gelen hastada diğer patolojileri ekarte ebkten sonra ve pankreaQt
tanısını kesinleş5rdikten sonra hastanın ağrısını mutlaka kesiyoruz. Mide koruyucu veririz.
Tanı konduktan sonra bulanZ kusması da yoksa oral besleriz. Hasta diyelim ağır pankreaQt
yoğun bakıma gib ya da entübe ebk. Yine de en kısa zamanda Nazogastrik sonda takarak
enteral beslenmeyi başlaZrız. Pankrea5ae enteral beslenmenin büyük faydası var (Son
yıllarda enteral beslenmenin pankreas enzim üreQmini o kadar da agreve etmediğine karar
verildi) Belirli aralıklarla karın fizik muayenesi yapmalıyız. Ateş, lökosit takibi de yapmalıyız.
Profilaksi olarak mide koruyucu verilir. DVT olmaması için heparin verilir veya anQembolik
çorap giydirilir. Profilak5k olarak an5biyo5k verilmez hafif pankrea5ae gereksiz.
Genelikle 3.hamadan sonra gelişir. Nadiren ilk hamada görülür. İnfeksiyon varsa prognoz kötü
seyreder. (mortalite >%30) En önemli kaynak kolon, en sık etken E.Coli. Prokalsitonin bakılır
daha duyarlı olduğu için.
PankreaQk veya peripankreaQk bölgede gaz görülürse bu hastada infeksiyon var diyebiliriz. Ya
da İİAB, Perkütan drenaj katateri kültürü ve/veya cerrahi girişimde çıkarılmış pankreas materyeli
üzerinden kültürde üreme varsa infeksiyon var diyoruz. Yani ya radyolojik ya da kültür sonucunda
enfeksiyon saptarsak kesin anQbiyoQk vermek lazım.
An+biyo+k profilaksisi
ERCP Endikasyonları
219
Non biliyer pankreaQpe ERCP yapılmaz. Her biliyer pankreaQpe de ERCP yapılmaz.
ERCP endikasyonları:
◼ Ağır pankreatit nedeni ile uzun süreli takip edilmesi gereken ve dolayısı ile
kolesistektomisi gecikecek hastalarda nüks ihtimalini azaltmak
CERRAHİ GİRİŞİM
◼ İnfekte nekroz
◼ Bağırsak nekrozu
Kolesistektomi
Biliyer pankrea5ae kolesistektomi yapılmalı. Biliyer pankreaQtlerde nüks ihQmalini
azaltmanın en etkin yöntemidir. Hafif pankrea5tlerde hasta hastaneden çıkmadan kliniğin
gerilemesi ve CRP’nin 50 ve al0na düşmesini takiben kolesistektomi uygulanmalıdır.
Genelde laparoskopik yapılır. Çok ağır nekroz varsa açık yapılır. İdiopaQk pankreaQtlerde
önerilmez. Alkol kullanan ve ancak tetkiklerde safra kesesinde taş saptanan akut pankreaQtli
hastalarda da yapılır.
Ciddi akut pankreaQpe intra-abdominal basınç. Yara ameliyat sonrası açık bırakılabilir.
Kapanması çok zordur hamalar sürebilir.
Acil laparotomi: YBÜ’de desteğe rağmen klinik düzelme sağlanamaması, Akut karın,
Kanama,Akut KomparZman Sendromu
Pankrea+k nekrozektomi
220
Hastanın durumu ve nekrozun bulunduğu yere göre işlem biçimi karar verilir.
ÖNERİLER
◼ Tek başına opQmal bir yaklaşım YOK
◼ Ağır pankreaQtlerde ilk USG akut şartlarda yapılmışsa daha sonra tekrar edilebilir.
Biliyer nedenleri elemek amacıyla
ÇIKMIŞLAR
37.Aşağıdakilerden hangisi Ranson kriterleri arasında yer almaz?
a)Lökosit b)Yaş c)Amilaz d)AST e)LDH
a)Colon cut‐off sign b)Cullen bulgusu c)Grey Turner bulgusu d)Amilazda artma e)Wirhow
nodülü
221
a) Ağrı kontrolü b) AnQbiyoQk tedavisi c) Mide koruyucu tedavi d) Sıvı elektrolit dengesinin
sağlanması e) Metabolik destek sağlanması
CEVAPLAR: c e b e
222
POSTOPERATİF KOMPLİKASYONLAR/Genel Cerrahi/Doç.Dr.Mustafa TÜKENMEZ/14.10/Sema
GÖKKAYA
Komplikasyon: Cerrahi bir işlem sonrası görülen metabolik veya organik patolojik durum.
-Ateş
-Yara komplikasyonları
-Pulmoner komplikasyonlar
-Kardiak komplikasyonlar
-Renal komplikasyonlar
-Hiperkoagülopati
-Gastrointestinal komplikasyonlar
-Metabolik komplikasyonlar
-Psikolojik komplikasyonlar
ATEŞ
Postoperatif hasta 1. Günde TA,nabız,solunum,ateşe bakarız. İlk günlerde ateşte ilk aklımıza gelecek
olan atelektazidir.2. günde ateşte yine atelektazi düşünürüz. 5-6. Günde ateş olursa enfeksiyon,
anastamoz kaçakları(lökosit hücreleri crp artar) olabilir.
Vücudun her yerindeki bir enfeksiyon ateş kaynağı olabilir. Ama postoperatif hastada her gün
hastanın bütününe bakmak gerekiyor. Hastanın kataterlerine, sondasına bakmak gerekir. Sondanın
rengi nasıl? Pürülan renk oluyor mu? Bakılmalı. Bazen kateter etrafı kızarık olur orda enfeksiyon
olabilir.Kateter giriş yerleri kontrol edilmeli.
İlk 24 saat:Atelektazi(ÖNEMLİ!!)
24-48 saat:Solunum sorunları, Kateter infeksiyonları(idrar sondası)
48-72 saat:Yara infeksiyonu, Gastrointestinal komp., Tromboflebit
223
MALİGN HİPERTERMİ
Çok nadir olur. Anesteziye bağlı gelişir. İnhalasyon anestezisi sonrası hızla yükselen ateş.
-Metabolik asidoz -Hipotonite
-Hiperkalsemi -Hiperkapni
-Elektrolit inbalansı -Ritim bozukluğu(daha ileri dönemde olur)
PULMONER KOMPLİKASYONLAR
•Atalektazi
•Pnömoni
•Aspirasyon
•Pnömotoraks
•Pulmoner ödem
•Yağ emboli sendromu(daha çok ortopedik ameliyatlarda görülür
•Akut solunum zorluğu sendromu ( ARDS)
Hasta cerrahi oldu, ileus tablosuna girdi aspirasyon olabilir. Özellikle yaşlı, ek hastalığı olanlar
yatarken kusar ve aspire edebilir.
Atelektazi:İlk 48 saat sonucu gelişen ateşlerin ana kaynağı. Laparotomi yapılan hastalarda, subkostal
insizyonu olan hastalarda, üst batın ameliyatı olanlarda yani diyaframa yakın olan yerlerde daha sık
görülür. Atelektaziyi saptadık ne yaparız? Triflo aleti ile hastalara nefes egzersizleri yapıyoruz.
Olmasın diye öncesinde de yapıyoruz ama olunca da solunum yollarını açsın diye kullanıyoruz ve
arkasından solunum fizyoterapisi yaptırıyoruz, hastaları öksürtüyoruz böylelikle sekresyolarını
atmalarını sağlıyoruz. Oksijen yeterli değilse oksijen veriyoruz. Eşlik eden bir enfeksiyonu varsa, ralleri
duyuyorsak antibiyotik başlıyoruz.
Pnömotoraks gelişen hastane toraks tüpü ile havayı çekmek lazım. Kapalı su altı drenaj sistemi: kapalı
alana su dolduruyoruz, su seviyesi ac seviyesinin altında olacak. Drenaj borusu suyun içinde kalacak
şekilde koyuyoruz. Bu şekilde göğüs cerrahisine konsülte ederiz. Nereden uyguluyoruz?
Midaksillerden 3-5. İnterkostal aralıkta kostayı üstten(arter-ven-sinir paketine zarar vermemek için)
sıyırarak takıyoruz.
Aspirasyon Pnömonisi:Mide içeriğinin aspirasyonu ile kimyasal pnömoni oluşur. En sık sağ alt lobun
apikal segmentinde olur. Tanı konulmadığında veya tedavi edilemez ise ikincil infeksiyon görülür.
İkincil infeksiyonda genellikle gram-negatif ve anaerobik organizmalar sorumludur.
ÜRİNER KOMPLİKASYONLAR
•İdrar retansiyonu
•Akut renal yetmezlik
•Üriner enfeksiyon
Böbrek kanlanması bozulabilir. Hasta hipotansif dönemdedir, kanlanma azalır, hastada idrar çıkmaz
akut tubuler nekroz gelişebilir. İdrar retansiyonuyla ilgili üreter yaralanması olabilir. Glob vezikale
gelişebilir. Önce üreterler sonra pelvis renalis genişler hastada idrar takibi yapıyoruz çıkmıyor.
Hastaya sonda takmamız gerekli. Glob vezikada mesaneyi direkt boşaltmıyoruz, aşamalı olarak
224
boşaltırız. Aralıklı olarak klampe ederiz açarız mesanenin kasılmasını sağlarız ondan sonra açarız.
Enfeksiyon varsa antibiyoterapimizi başlıyoruz.
YARA KOMLİKASYONLARI
-Yara enfeksiyonu
-Hematom(Boşlukta kan birikmesi)
-Seroma(boşlukta lenfatik sıvının birikmesi sonucu)
-Yara Açılması
Yarada neler olabilir? Eviserasyon: Ön duvardaki fasyaların birbirinden uzaklaşması, açık olması.
Evantrasyon: İçerdekinin (karındaki organların) dışarı çıkması. Inkarserasyon: Bağırsakların o açık
alanda sıkışması. Detaşman: Bir oluşumun tutunduğu yüzeyden ayrılması.
Yara enfeksiyonları sebebi: cerrahi teknikle ilgili olabilir, yara gergin karşı karşıya getirilmiş olabilir
veya süturlar dokuları çok fazla yakınlaştırmış olabilir. Bu da yaranın kanlanmasını azaltır, enfeksiyona
yatkın olur. Hematom olması, hastanın kilolu olması enfeksiyon riskini artıran diğer sebeplerdir.
Diyabetik hastalarda yara enfeksiyonu hem daha yüksektir hem de yara iyileşmesi daha geç dönemde
olur.
Derin kesi enfeksiyonları yüzeyele göre daha önemli. Sistemik olabilir, içerde implant olabilir onu
almak gerekebilir. Daha ciddi seyreder. Daha geç dönemde organ kaynaklı perforasyon, kaçak gibi
organın bulunduğu yerde apseleşmeler oluşabilir. Cerrahi olarak boşaltmak gerekir o alanları ve
örnek alınıp antibiyogram yapılır ona göre antibiyotik verilir.
NAZOKOMİNİYAL ENFEKSİYONLAR
-Üriner infeksiyon - 35%
-Cerrahi alan infeksiyonu - 20% Bu enfeksiyonlara bağlı olarak görülür
-Kateter infeksiyonu - 15%
-Pnömoni ( solunum yolu inf.)- 15%
225
KARDİYAK KOMPLİKASYONLAR
-Miyokart infarktüsü
-Aritmi
-Hipertansiyon
KOAGÜLASYON KOMPLİKASYONLARI
-Hiperkoagülopati
-Trombotik sorunlar
ᴥDerin ven trombozu olursa düşük molekül ağırlıklı heparin yapıyoruz. O %100 korumuyor. Hemen
hastayı ayağa kaldırıp mobilize ettiriyoruz. Heparin veremediklerimize aralıklı olarak baldır ve
bacaklarını sıkıştırıp alt ekstremitenin kan dolaşımını sağlayacak aletler var. Onlar hasta yürüyormuş
gibi bacakları sıkıştırıyor. Bunları uyguluyoruz.
GASTROİNTESTİNAL KOMPLİKASYONLAR
-Kanama
-İleus
-Anastomoz kaçağı ve fistül
-Postgastrektomi sendromu
-Stomal komplikasyonlar
-Nekroz
Biz kontrollerde barsak seslerini dinliyoruz. Gaz gaita çıkışını soruyoruz. Çıkışı olunca rahatlıyoruz.
Batında distansiyonu var mı bakıyoruz. Erken dönemde mobilize etmenin barsak hareketlenmesi için
faydası var.
METABOLİK KOMPLİKASYONLAR
-Adrenal yetersizlik
-Tiroid metabolizma bozuklukları
-Karaciğer yetmezliği
-Yetersiz ADH salınım sendromu
Tiroid ameliyatlarının kendine has komplikasyonları var: hipokalsemi olabilir hasta ellerini açamaz
kaskatı olur. Ses kısıklığı olabilir. Hasta yorgun, her yeri şişmiş şekilde gelebilir hipotiroidiye girer.
PSİKOLOJİK KOMPLİKASYONLAR
-Delirium tremens
-Depresyon
GEÇ KOMPLİKASYONLAR
-İnsizyonel herni
-Keloid(aşırı hücre üretimi sonucunda anormal yara iyileşmesi durumudur.)
-Yabancı doku reaksiyonları
226
SORULAR
227
DALAK HASTALIKLARINDA CERRAHİ TEDAVİ/GENEL CERRAHİ/Doç. Dr.
Mustafa TÜKENMEZ/14 Ekim/14:00/Sena KÜÇÜKİBRAHİMOĞLU
Arkadaşlar hoca genel olarak slayt üzerinden gitti , birkaç şey ekledi onları da belirterek özetimi
tamamladım. Herkese başarılar..
İnsan Vücudunda Dalak;
ü Embriyolojik hayatta mezoderm’den gelişir
ü Erişkinde yaklaşık 150 gr ve 12x7x4 cm’dir
ü Traube alanında normalde timpanik ses gelirken dalak büyüdüğünde matite alınır. Traube
alanının sınırları ; ön koltuk altı çizgisi, sol kosta yayı, ksifoidden horizontal çizgi şeklindedir.
ü Palpasyonla ele gelmez, 8-11. kaburgalar arasındadır
ü %15-30 oranında aksesuar dalak görülebilir. Önemlidir çünkü bu durumda dalağı çıkardık
sanıyoruz ama semptomlar devam ediyor. İçeride dalakçıklar kalabiliyor.
Tümör, Abse, Kist ve Travma nedeniyle ayrıca Hematolojik hastalıkların tedavisinde cerrahi girişim
gerekebilmektedir.
Dalağın Komşulukları
Etrafında mide, yukarda karaciğer, üstte diyafram, altta kolon, arkada böbrek vardır.
Dalak Damarları
ArteriàTrunkus çölyakus dalı
Vena lienalis + Vena mezenterika superiorà Vena porta
LenfàGötürücü lenfatikler
SiniràMiyelinsiz otonom lifler
*Dalak cerrahisinde mide yaralanması ve pankreas yaralanması sık görülür. Pankreatik fistül
gelişebilir.
***Cerrahi’de önem taşıyan asıcı bağları
-Splenofrenikà yukarda diyaframla olan bağlar
-Splenokolikà kalın bağırsak ile dalak arasında olan bağlar
-Splenorenalà arkada böbrekle arasındaki bağlar
-Gastrosplenikà mideyle arasındaki bağlar
Beyaz pulpa
- Lenfoid doku, lenfoid folliküller
- Malpighi cisimcikleri (santral arteri çevrelerler)
- Ağsı bir yapıda dağılmış makrofajlar, plazma hücreleri,
lenfositler
Kırmızı pulpa
- Retiküler hücrelerin birbirleri ile bağlantılı kordonları
- Arada sinüsler ve arteriyel dolaşımdan venöze ulaşan kıvrıntılı kanallar
228
Normal dalaktan günde 250-350 litre kan geçer
İnsan dalaksız yaşayabilir ama gereksiz bir organ değildir.
***Dalak Fonksiyonları
- Filtrasyon
- İmmunolojik
- Depo
Ayrıca Erişkinde;
- Monosit
- Lenfosit (antikor: immuglobulin)
- Plazma hücreleri yapar
Filtrasyon
1. Eritrosit (veya diğer kan hücrelerinin) yıkımı : Culling
a. Fizyolojik (yaşlı eritrositler)
b. Patolojik
- Eritrosit anomalileri ile birlikte
- Primer splenik değişikliklerle birlikte
Eritroklasis: Eritrosit fragmanlarının dolaşıma verilmesiyle sonlanan anormal eritrositlerin yıkımı
2. Eritrosit temizliği : Pitting
a. Sitoplazmik inklüsyonlarının temizlenmesi
Howell Jolly, Heinz, Pappenheimer
b. Hücre zarının yeniden oluşturulması
3. Diğer partiküllerin temizlenmesi (bakteriyel kolloidal partiküller)
İmmunolojik
- Antijen yakalanması ve antijenleme
- Lenfositlerin toplandığı yer
- Lenfosit transformasyon ve proliferasyonu
- Antikor ve lenfokin üretimi(opsonin, tuftsin, properdin)
- Makrofaj aktivasyonu
Depo
- Trombosit, eritrosit, granülosit,
- Demir, FVIII depolanması
Dalak Apselerinin Etyolojisi
ü Hematolojik yayılıma neden olan septik odak (endokardit, pyelonefrit)
ü Splenik bir lezyonun sekonder enfeksiyon (travmatik hematom, enfarktüs)
ü Komşu bir organdan lokalize yayılım (kolonik veya gastrik perforasyon; pankreatik abse)
Dalak Kistleri
ü Primer kistler (gerçek kist)
• Parazitik à ekinokok enfeksiyonu gibi
• Parazitik olmayan
§ Konjenital
§ Neoplastik
ü Sekonder kistler (psödokist)
Bu durumlarda bazen parsiyel splenektomi yapmak gerekebiliyor.
229
Dalağın Tümörleri
ü Primer
- Benign ; Hemanjiom
Lenfanjiom
Lipom
Hamartom
- Malign ; Anjiosarkom
Malign lenfoma
ü Sekonder ve/veya Metastazik
- Lösemi ; Kronik lenfositik lösemi
Prolenfositik lösemi
Kronik myelositik lösemi
“Hairy cell” lösemi
- Malign lenfoma ; Hodgkin Hastalığı
Hodgkin-dışı lenfomalar
- Primer myelofibrozis
- Sistemik Mastositozis
- Histiositozis X
Primer Hipersplenizm
***Dalağın fazla çalışmasıdır. Kan hücrelerini yıkmaya başlar.
ü Dalak hipertrofisi (anemiye cevap)
Herediter sferositoz, H. eliptositozis
Hemoglobinopatiler, Talassemi
Edinsel hemolitik anemi
ü Pansitopeni ve splenomegali
Splenomegaliye bağlı olmayan pansitopeni
ü Yalnız splenomegali
Kist
İnfeksiyoz mononükleoz
Dev Splenomegali
*** Dalağın büyümesidir.
Sekonder hipersplenizm sebepleri
ü Venöz basıncın artmasına bağlı
Portal hipertansiyon
Splenik ven trombozuà konjesyon
Ciddi konjestif kalp yetmezliği
ü Habaset
Lösemi (özellikle kronik)
Lenfoma
ü Kronik inflamatuar hastalıklar
Felty sendromu
Sistemik lupus eritematosus
Sarkoidoz
ü Metabolik anomaliler
Amiloidoz, hiperlipidemi
230
Gaucher hastalığı
Niemann Pick hastalığı
ü İnfeksiyon
inf. Mononukleoz, Tbc, Hepatit
Bakteriyel endokardit
Parazitler, Malarya, Bruselloz, Kalaazar
Mantarlar
ü Diğerleri
Miyeloid metaplazik miyelofibroz
Polisitemia vera
Mekanizmasına göre splenomegalinin sınıflaması
***Splenektomi yapılan patolojik durumlar
ü Travmaà Dalak frajil bir organ. Travmada çabuk yaralanır. Günümüzde gerekmedikçe
travmaya bağlı splenektomi yapmıyoruz, konzervatif yaklaşıyoruz. Hemodinamiyi
bozuyorsa splenektomi yapıyoruz.
ü İdyopatik splenomegali
ü Trombositopeni
• ITP à Önce medikal tedavi ederiz. Medikal tedaviye bağlı komplikasyon veya nüks
durumları olursa splenektomi yapılır.
• TTPà Bunda daha yoğun bir medikal tedaviyle gidiyoruz gerekirse splenektomi
yapıyoruz.
ü Habaset
• Hairy cell lösemi
• Hodgkin hastalığı/ Non-Hodgkin lenfoma
ü Diğer primer dalak tümörleri
231
• . Metastatik veya lokal invaziv tümörler
ü Anemi
• . Otoimmun hemolitik anemi
• . Herediter hemolitik anemi
• . Miyeloid metaplazili medüller fibrosis
ü Hiperslenizm
• . Primer hiperslenizm
• . Hipersplenizmin diğer sebepleri
ü Diğer sebepler
• . Lökopeni
• . Metabolik bozukluk
• . Gaucher hastalığı
• . Granulomatöz hastalıkları
• . Kistler, Apseler
***Splenektomi indikasyonları
(++++): kesin, (+++): sıklıkla, (++): bazen, (+): nadiren
ü Hematolojik Hastalıklar
• Hemolitik Anemiler
§ ***Herediter sferositoz (++++)
§ Otoimmun hemolitik anemi (++)
§ Piruvat kinaz eksikliği (++)
§ Orak hücreli anemi (+)
§ Talasemi (+)
• Trombositopeniler
§ İmmun trombositopenik purpura (+++)
§ Trombotik trombositopenik purpura (+)
§ Diğer trombositopeniler (+)
• Hematolojik Maligniteler
§ Tüylü hücreli lösemi (+++)
§ Kronik lenfositik lösemi (++)
§ Lenfoma, Hodgkin / Non-Hodgkin (++)
§ Miyelofibrozis (+)
ü Primer Dalak Patolojileri
§ *** Selim tümörler (++++)
§ Hipersplenizm (+++)
§ Splenik ven trombozu (+++)
§ Kistler, Basit / Paraziter (++)
§ Abseler (++)
232
§ Yaralanma (++)
§ Splenik arter anevrizması (+)
ü Sistemik Hastalıklar
§ Gaucher hastalığı (+)
§ Sarkoidoz (+)
§ Tüberküloz (+)
§ Sekonder hipersplenizm (+)
§ Diğer nadir hastalıklar
§ Felty sendromu (+)
Endikasyon kesin olmayan durumlarda ; tedaviye yanıtsızsa, tedavi sonrası nüks varsa, tedaviye
bağlı komplikasyon geliştiyse, ciddi hipersplenizm varsa splenektomi yapılır.
***Splenektomi endikasyonu kesin olanlar
Primer dalak tümörleri (lenfoma, sarkoma, hamartoma)
Herediter sferositoz
Splenektomi endikasyonu sıklıkla olanlar
Primer hipersplenizm
Kronik İmmun trombositopenik purpura
Splenik ven trombozu
Tüylü hücreli lösemi
Bazen splenektomi gerektiren durumlar
Dalak yaralanmaları, abseler, kistler
Otoimmun hemolitik anemi (edinsel)
Lenfoma Nonhodgkin, Hodgkin hastalığı (Evrelendirme)
Kronik lenfositer lösemi
Splenektomi endikasyonu nadir olan hastalıklar
Myelofibrozis
Talasemia major: Cooley Anemisi
Splenik arter anevrizması
Konjestif splenomegali
TTP
Metabolik ve diğer nedenlerle
Splenektominin kontrendike olduğu durumlar
Asemptomatik hipersplenizm
Enfeksiyonla seyreden splenomegali
Akut lösemi
Agranulositozis
Albers-Schönberg hastalığı
Polisitemia vera
Dalak cerrahisindeki önemli gelişmeler
Pean, 1867 ----------- İlk başarılı splenektomi
Lamarchia, 1896 ---- Splenorafi à Dalak kapsülünde oluşan yırtılmaların dikilmesini sağlayan
cerrahi girişim
O’Donnel, 1929 ----- Fatal postsplenektomi sepsis
Morgenstern, 1966 -- Subtotal splenektomi
Delaitre, 1991 ------ Laparoskopik splenektomi
El yardımlı laparoskopik splenektomi
Robot yardımlı laparoskopik splenektomi
Tek kesiden laparoskopik splenektomi
*** Splenektomiden en az 2 hafta önce kapsüllü bakterilerilerin aşısı yapılır. Bu aşılar;
pnömokok, meningokok, haemophilus influenzae tip B (Hib).
233
***Dalağı en sık laparoskopik splenektomi ile çıkarıyoruz. Dalağı torba içine alıyoruz, torba içinde
parçalayıp çıkarıyoruz.
***Kistik tm, dalak tm ise tek parça halinde çıkarıyoruz. Patoloji öyle istiyor. Bu durumlarda el
yardımlı çıkarıyoruz.
***Çok büyük dalağı açık cerrahi ile çıkarıyoruz.
Splenektomi komplikasyonları
Kanama
* İntraoperatif; transfüzyon gerektiren kanama,
* Postoperatif; İntraabdominal kanama, Batın duvarında hematom, Hemotoraks
Akciğer sorunları
* Sol alt lob atelektazi, Pnömoni, Pnömotoraks, Plevral efüzyon, Pulmoner emboli
Pankreas sorunları
* Fistül, Pankreatit, Hiperamilazemi ve ağrı, Peripankreatik sıvı toplanması
Tromboz sorunları
* Portal ven trombozu, Derin ven trombozu
Mide, kolon, diyafragma Yaralanması
İnfeksiyon sorunları; Postsplenektomi sepsisi, Subfrenik apse, Kesi yeri infeksiyonu
Geç komplikasyonlar
İnfeksiyona meyil
Postsplenektomi sepsisi, Subfrenik apse, Kesi yeri infeksiyonu
Aşı ile profilaksi (pneumokok v.d.); Çocukta ve postop ilk 2 yılda
Splenozisà Travma-cerrahi sonrası dalak ekimi. Bir süre sonra nüks gelişir.
Kesi yeri fıtığı
ÇIKMIŞLAR
1. Aşağıdakilerden doğru olanı işaretleyiniz.
a) Dalak embriyolojik hayatta endodermden gelişir
b) Normal dalak sol kosta kavsi altında 7-12 kaburgalar arasındadır ve derin
palpasyonla ele gelir
c) Aksesuar dalak ortalama %5 oranında mevcuttur
d) Splenik arter, sol gastrik arter ve ortak hepatik arter aynı kökten çıkan dallardır
2. Aşağıdakilerden hangisi normal dalak fonksiyonu değildir ?
a) Eritrosit sitoplazmasındaki Howell Jolly, Heinz, Pappenhemier gibi inklüzyonların
temizlenmesi
b) Eritroklazis de karakterize eritrosit yıkımı
c) Bakteriyel kolloidal partiküllerin temizlenmesi
d) İmmunglobulin üretimi
e) Opsonin, tuftsin, properdin gibi lenfokinlerin üretimi
3. Hematolojik hastalıklardan hangisi en sık splenektomi gerektirmektedir ?
a) ITP
b) TTP
c) Otoimmun hemolitik anemi
d) Herediter sferositoz
e) Hairy cell lösemi
234
KALIN BAĞIRSAĞIN SELİM HASTALIKLARI 1/14.09.2019/DOÇ.DR.HÜSEYİN
BAKKALOĞLU/HALİL EMRE DEMİRTAŞ
Kolon anatomisi
● İleumdan başlayıp rektuma kadar uzanır.
● Boyu 85-110 cm
● En geniş yeri çekum,çap 7.5-8.5 cm
● En dar yeri sigmoid kolon,çapı 2.5 cm.
İntraperitoneal kısımları
● Çekum
● Transvers kolon
● Sigmoid kolon
235
Kalın Bağısağın Divertiküler Hastalığı
1)Asemptomatik Divertikülozis
2)Komplike olmamış Divertikülit
3)Komplike olmuş Divertikülit
4)Kanama
1)Asemptomatik Divertikülozis
● Divertiküler hastalığın %70’i bu gruptadır.
● Hastaların aktif şikayeti yoktur.
● Genelde rastlantısal taramalar sonucu bulunurlar.
● Zaman zaman kısa süreli şişkinlik, hassasiyet yakınmaları görülür.
● %10-25 hastada divertikülite dönüş görülür.
tekrarlama olmaz.
236
❖ Genç hasta
❖ İmmünsupresif hasta grubu =============) Bu üçlüde ilk atak sonrası
CERRAHİ
❖ Komplike divertikülit atağı
Divertikülit sebebi: Divertikül ağzına konstipe hastada sert gaita gelmesi ve inflamasyon
oluşturması.
3)Komplike Divertikülit
*Serozadan dışarı taşmış olarak karşımıza çıkarlar.
● Perforasyon
● Obstruksiyon
● Abse
● Fistül
● Kanama
● Bulantı ve kusma
● Ürosepsis
*Ürosepsis: Mesanaye fistülizasyon kolonun yoğun mikroorganizma içerikli yapısını
mesaneye akıtınca hastanın idrarı bulanık olur ve içince hava olur. Yaşlılarda ise pyelonefrit
tablosu görülür.
Tedaviye hastanın genel tıbbi durumuna batın içi kirlilik durumuna ve infeksiyon derecesine
göre karar verilir.
● IV antibiyotik tedavisi ve oral alımın kapatılması küçük abselerde yeterli olur.
● Abse daha büyükse peruktan drenaj uygulanır.
Cerrahinin öne çekilmesi gereken durumlar
● Perforasyon
● Obstruksiyon
● Konservatif tedaviye yanıtsızlık
● Klinik bozulma
● Perkütan drenaj yapılamayan abseler.
Kirlilik Derecesine Göre Evreleme
*Evre 1 ve 2’de cerrahi müdaheleye gerek yoktur. Perkütan drenaj veya daha da küçükse
antibiyotik ile kontrol yeterlidir. Evre 3 ve 4’te ise genellikle cerrahi müdahale kaçınılmazdır.
Evre 4’te abse genelde karın içine akar.
237
Fistül: Kolon mesaneye dayanıyor ve abseleşme oluyor. Kolondan mesaneye püy akışı ve
kolon havasının geçişiyle hasta bulanık idrar, ateş, idrarda hava tablosuyla geliyor.
Cerrahi Tedavi
Tedavi tek seans veya 2 seans halinde planlanır. Eğer evre 1 absemiz varsa ve ortada
peritonit bulgusu yoksa tek seansta halledebiliriz. Bu tek seansta primer hasar bölgesine
tamir yapılır ve peruktan drenaj uygulanarak tek seansta işlem bitirilmiş olur. Eğer primer
tamir yapılamıyor ise hasar bölgesinin olduğu kolon segmenti rezeke edilir ve anastomoz
yapılarak yine tek seansta işlem hallolur.
Eğer daha büyük bir abse veya batın içi kirlilik tablosuyla karşı karşıyaysak 2 seanslık bir
tedavi uygulanır. Burada da ilk seansta önce primer tedavi yapabiliyorsak primer tedavi
yaparız ve daha sonra kolonostomi veya ileostomi yaparak dışkı gidişi saptırılır ve kolon
rahatlatılır. İkinci seans ise bu kolonostomi veya ileostominin kapatılmasıyla olur. Primer
tedavi uygulanamıyor ise Hartman ameliyatı dediğimiz uygulama yapılır. Burda da ilk seansta
önce hasarlı bölgenin bulunduğu kolon segmenti rezeke edilir ve bu segmentin
proksimalindaki kolon segmenti uç kolostomi ile batına çıkarılır distalindeki kısım ise dikilerek
gömülür. İkinci seansta ise proksimaldeki uç kolostomi ve distaldeki dikilen rektal güdük
arasında anastomoz yapılır ve işlem tamamlanır.
4)Kanama
● %80’i kendiliğinden durur.
● Korkutucu bir komplikasyon %17
● %25’i ikinci kanama atağı riskine sahiptir.
238
Tedavi
● Resüsitasyon sıvı replasmanı
● Lokalizasyon tesbiti
● Gereğinde kan ürünü replasmanı
*Kolonoskopi ve anjiografinin avantajı aktif
kanama anında tanı koyma anında aynı zamanda
tedavi yapma imkanının da bulunmasıdır. Eritrosit
işaretli sintigrafi sadece tanı koymada yardımcı
olur.
POLİPLER
239
Tanım: Kolon ve raktum mukozasından lümene çıkıntı yapan normal dışı tüm yapılar polip
olarak adlandırılır.
Psödopolip: Çevre mukozanın harabiyeti nedeniyle normal mukoza adacıklarının yüksekte
görünmesiyle polipe benzer bir görüntü oluşr buna da psödopolip denir.
Polipoid Lezyon
: Doğrudan mukozadan kaynaklanmayan kitleler de mukozayı kabartarak
polip görüntüsü oluşturabilirler. Bu tür lezyonları da genellikle polipoid lezyon şeklinde
tanımlamak uygundur.
*Bazı polipler neoplastik olabilir. Peki bu neden önemli,çünkü bu neoplastik yapılar sırayla
erken adenom geç adenom displazi gibi evrelerden geçerek metastatik kansere kadar ulaşan
bir tabloya girme eğilimine sahiptir.
Hamartomatöz Polip
Ön planda muskularis mukoza katmanındaki hiperplazi ile karakteristiktirler ve mukoza
düzeyinde epitelyal bir atipi göstermezler. Bu nedenle karsinom gelişimi pratik olarak yok
denebilir.
İnflamatuar Polip
Mikroskopik olarak irili ufaklı gland yapıları içerirler ancak epitelde atipi gözlenmez. Özel bir
formu jüvenil poliptir. Jüvenil polip aynı zamanda hamartomatöz olarak da
sınıflandırılmaktadır. En sık olarak 2-4 yaş arası görülürler. Saplı veya büyük boyutlu
olabilirler. Rektosigmoid bölgeye yerleşirler.
Hiperplastik Polip
Günümüzde en çok tartışılan poliplerdendir. Sıklıkları yaşla birlikte artar. Sıklıkla 5mm ya da
daha küçük boyutta olurlar. Saplı ya da sapsız olabilirler. Müsin içerikleri normal mukozaya
göre artmıştır. Hücrelerde atipi görülmeyişi önemli bir noktadır ve bu nedenker neoplastik
olmadıkları kabul edilmektedir.
Submukozal Polipler (Polipoid yapı)
Altta yetişkinlerde lipom ya da çocuklarda lenf hastalığı mukoza altında büyürse mukoza
polip gibi lümen içine çıkar. Mukozada ülsere ve vejete hal yok büyük görünmesinin tek
nedeni submukozadan itilmesidir. Mukozayla ilişkili olmadığı için malignite beklenmez.
240
Polip epitel hücrelerinde atipi görülmesi polipin neoplastik olarak sınıflandırılmasına yol açar.
Bu polipler günümüzde adenom olarak adlandırılırlar.
Tübüler (%85-90)
Tübülovilloz (%5-10)
Tübüler Adenom
Mikroskopik olarak ön planda displastik tübüller içeren forma tübüler adenom adı verilir.
Villöz komponentinin %25’ten az olması gerekir. Kanser gelişim riski %5lerdedir.
Tubulovilloz Adenom
Tubulovilloz adenomlarda villoz komponent oranı %25-75 arasındadır ve villoz komponentin
ağırlığı arttıkça kanser riski de artmaktadır.
Villoz Adenom
Mikroskopta ince bağırsak villuslarını andırır şekilde parmaksı displastik uzantılar gösteren
tip ise villoz adenomlardır. Bu adenomlarda %75 ya da daha yüksek oranda villoz komponent
vardır. Kanser gelişme riski %30-40
Serrated Adenom
Serrated adenomlar mikroskobik olarak hiperplastik polip mimarisine benzeseler de hücre
düzeyinde atipi içerirler.
Polipektomi Yöntemleri
Hot biyopsi
Kement (Snare)
EMR
ESD
Hot Biyopsi
Küçük poliplerde kullanılan yöntem. Forsepsler aracılığıyla polip tutulup çekiliyor. Polip de
incelme oluyor. Forseps üzerinden monopolar kateterle elektrik akımı veriliyor ve en ince
olan yerinden polip kopuyor. Küçük polipler için en sık kullanılan yöntem budur.
Kement (Snare)
241
Daha çok saplı poliplerde kullanılan yöntemdir. Kement ile polipi sap kısmından boğuyoruz
ve elektrokoterle yakıyoruz böylece polip sapından kopmuş oluyor.
Tanı
Günümüzde tanı için birçok yeni yöntem ve metod ortaya çıksa da en doğru ve geçerli yol
polipi cerrahi olark çıkarıp histopatolojiden alınan sonuçtur. Malignite şüphesi gördüğümüz
olguları kesinlikle işaretlememiz gerekiyor. Kolonun mobil kısımları olduğu için işlem
yaptığımız yere tekrar girmek istediğimizde 30 cm ya da 40 cm gibi değerler anlam taşımıyor
çünkü kolonun mobilizasyonu yüzündn ilk seferde 30cm’de yakaladığımız nokta daha ileride
veya geride olabilir. Bu yüzden malignite şüphesi olan bulguları metilen mavisi, indian ink
veya SPOT yöntemleri ile işaretleyip bir sonraki girişimizde aynı noktayı bulmamızı
sağlamalıyız.
Cerrahi tedavi
Polipin bulunduğu kolon segmenti onkolojik cerrahi prensiplerine uygun çıkarılarak kolon
devamlılığı sağlanır.
242
KALIN BAĞIRSAĞIN SELİM HASTALIKLARI(devamı)/Doç.Dr.HÜSEYİN BAKKALOĞLU/GENEL
CERRAHİ/15.10.2019 SALI 11.00-12.00 DERSİ/Özeti hazırlayan:Batuhan Gögebakan
Hatırlatma:Bu ders 14.10.2019 pazartesi günü son derste işlenen Kalın Bağırsağın Selim
Hastalıkları dersinin devamıdır(Ders programında GİS Kanamaları-2 şeklinde geçiyor).
VOLVULUS:
➝İçi hava dolu kolon segmentinin mezenteri ya da kendi etrafında dönerek obstrüksiyon oluşturmasıdır.
➝Bu özellik sadece kalın bağırsağa özgü değildir; mide gibi dönmeye müsait tüm organlarda
gerçekleşebilir.
➝Kalın bağırsağın intraperitoneal kısımlarında (çekum, transvers kolon, sigmoid kolon) görülür.
• En sık sigmoid kolonda (%90)
• Çekumda <%20 oranında
• Transvers kolonda ise nadiren görülür.
➝İnsidens:100.000’de 3
➝Kalın bağırsak obstrüksiyonlarının %10-15’ini oluşturur.
➝Mekanizması:
• Kolon segmenti ya tek hamle olarak döner ve bir yerde daralır ya da bütün mezoyu içine alacak
şekilde geniş bir dönüş yapar:
• Volvulus➝obstrüksiyon➝strangülasyon➝nekroz➝perforasyon➝akut batın’a kadar gidebilir.
➝Etyolojisi?
a. Sigmoid volvulus: b.Çekal volvulus :
Kronik konstipasyon Sağ kolonun peritoneal fiksasyonda konjenital defekt
Kolonik distansiyon Konjenital uzun mezenter
Konjenital malrotasyon
Kronik konstipasyon
Kolonik distansiyon
➝Çekal volvulus tipleri:
• Tip I Çekal Volvulus: Çekum öne çıkan kolon üzerine doğru döner.
• Tip II Çekal Volvulus: Distandü çekum çıkan kolon uzun aksı etrafında döner.
Yani; Çekum ya öne doğru gidip çıkan kolona paralel bir obstrüksiyon yapıp sadece bir noktada kendi
lümenini kapatır ve proksimali dilate, distali atrofiye olur(Tip I) ya da terminal ileumu da içine alıp kapalı
loop oluşturacak şekilde bir dönüşüm yapar ve bu durumda iskemiye giden bir alan oluşur(Tip II).
➝Sigmoid kolon volvulus tipleri:
• Mezenteriko-aksiyal: Mezenter
etrafında döner, kapalı loop
obstrüksiyon yapar.
• Organo-aksiyal: Kendi ekseni
etrafında döner, kapalı loop
obstrüksiyon yok.
➝Klinik:
• Obstruksiyon NORMAL / ORGANO-AKSİYAL / MEZENTERİKO-AKSİYAL
• Bulantı
• Kusma
• Karın ağrısı
• Distansiyon
• Üstteki bulgulara ateş ve lökositoz eşlik etmesi durumunda kliniğe iskemi ve perforasyon da eşlik
edebilir ve bunların sonucunda akut batın,peritonit gelişebilir.
243
➝Tanı:
• Direkt grafi ve BT kullanılır. Özellikle sigmoid volvulusta “kahve çekirdeği, iç lastik, kuş gagası”
görüntüsü oluşur.
• Erken tanı önemli. Geç kalındığı vakit iskemi tablosuyla karşılaşma ihtimali yüksek.
• Çekal volvulusta ise daha çok sola doğru deviye olmuş bir volvulusla karşılaşırız.
• Sigmoid volvulus ve çekal volvulus arasındaki fark; sigmoid volvulusta kalın bağırsakta dilatasyon
görürken, çekal volvulusta ince bağırsakta dilatasyon görürüz.
➝Tedavi:
• İmkan varsa endoskopi ile detorsiyone edip geri döndürülmeye çalışılır.
• Rektal tüp de kullanılabilir.
o Bu 2 tedavi şeklinin dezavantajı ise %50 nüks olma ihtimali.
• Nüks oranı fazla olduğu için bu hastalara elektif cerrahi planlanır.
• Hastanın geciktiği, akut batın bulgularının geliştiği, endoskopi ile detorsiyon edemediğimiz, genel
durumu kötü olan tablolarda hastayı acil ameliyata alıp torsiyone olan kısmın rezeksiyonu ve kalan
kısımların anastomozunu yapmak gerekir(rezeksiyon+anastomoz). Ancak proksimal kısım dilate,
distal kısım daralmış şekilde olduğu için çap farkından dolayı bu ameliyatlarda anastomoz kaçağı
olma riski yüksektir. Cerrah kendine bu noktada güvenmiyorsa ve iki ucun çapları arası çok
uygunsuzsa rezeksiyon+ileostomi veya kolostomi yapılabilir.
244
➢ %50-60’ı subakut rekürren
➢ %10-25’i intermittan alevlenmelerle karakterli kronik progresyon gösterir.
• Tanı: Rekrosigmoidoskopi ve kolonoskopi ile biyopsi ve histopatolojik inceleme yapılır. Radyolojik
tetkikler de yardımcıdır.
• Rektum haustralarında kaybolma ve mukoza alanlarının ödemlenmesi nedeniyle rektum düz bir boru
şeklini alabilir.
• Kolonoskopide barsakta sağlam atlama sahalarının bulunmaması Crohn kolitinden ayırt etmekte
yardımcı olur.
• Radyolojik bulgular:
➢ Direkt grafi:
o Toksik dilatasyon(Transvers kolon çapı >6cm)
o Perforasyon
➢ Baryumlu kolon grafi:
o Haustrasyon kaybı
o Kolonun düz boru haline gelmesi
o Kolonda kısalma ve daralma
➢ BT:
o Barsak duvar kalınlaşması
• Laboratuvar:
✓ Ülseratif kolite özgü lab. bulgusu yoktur
✓ Akut faz reaktanlarında(CRP, sedimentasyon) artış
✓ İshal ve kusma kaynaklı sıvı ve elektrolit imbalansı
✓ Kronik kanamalar sonucu anemi
• Cerrahi tedavi:
✓ Hastaların %10-25’inde cerrahi tedavi gerekli
✓ Endikasyonları:
o Durdurulamayan hemodinamiyi bozan kanama
o Obstruksiyon-Striktür
o Akut batın tablosu(perforasyon)
o Medikal tedaviye cevapsızlık
o Kanser
o Toksik megakolon
• Toksik megakolon kriterleri:
➢ Kolon distansiyonunun radyografik tespiti (>6cm)
➢ Ateş
➢ Taşikardi
➢ Lökositoz
➢ Anemi
o Bu bulguların en az 3’ünün varlığına ilaveten genel durumu bozan durumlardan;
✓ Dehidratasyon
✓ Elektrolit bozuklukları
✓ Mental değişiklikler
✓ Hipotansiyon semptomlarından en az 1 tanesinin birlikte olması gereklidir.
• Cerrahi seçenekler:
➢ Temel tedavi total proktokolektomi+uç ileostomi
➢ Elektif olarak yaptığımız zaman 2 aşamalı olarak: 1.aşamada; total proktokolektomi+ileoanal (J-S-
W) poş cerrahisi+saptırıcı ileostomi ve 2.aşamada saptırıcı ileostomiyi kapatıp ülseratif koliti
devredışı bırakabiliriz.
➢ Hastanın perforasyonu nedeniyle acil olarak cerrahi yaptığımız zaman 1.aşama olarak total
kolektomi+uç ileostomi yaparız. Hasta genel durumu toparladıktan sonra 2.kez ameliyata alıp
proktektomi+ileoanal(J-S-W)poş cerrahisi+saptırıcı ileostomi yapıp iyileşmesini bekleriz ve en
son 3.aşama olarak saptırıcı ileostomiyi kapatırız. Böylelikle 3 aşamada ameliyat etmiş oluruz.
245
➝Crohn:
• Ağızdan anüse dek sindirim sisteminde her yeri tutabilir.
• Segmenter tutulum yapar, yani arada sağlam dokular bırakarak ilerler.
• Tam kat (transmural)tutulum yapar.
• Hastalıklı barsak segmentleri kalınlaşır.
• Mezonun etrafındaki yağlar genişleyip kolonu sarma eğilimi içine girer.
• İnce barsaklar➝%30-40
• Kalın barsaklar➝%15-25
• Her ikisi birlikte➝%40-55 oranında tutulur.
• İleri yaşlarda izole kolon tutulumu daha sık.
• En sık terminal ileum tutulur (%90)
• Erken makroskopik bulgu olarak mukozada aftöz ülserler görülür. Hastalığın ilerlemesi ile ülserler
büyür ve derinleşir.
• Hastalıklı mukozanın derinleşmesi ile aralarda kalan sağlam mukoza kabarıklaşır ve kaldırım taşı (skip
area) görüntüsü oluşur.
• Klinik:
➢ Hassasiyet
➢ Karın ağrısı
➢ Karında sertlik
➢ Sağ alt kadranda kitle ele gelmesi
➢ ÜK’ten farklı olarak **anal fistül**
➢ Safra taşı (İnce barsak tutulumunda)
➢ Amiloid
➢ Ankilozan spondilit
➢ Duodenal Crohn hastalığı sıklıkla stenoz, obstrüksiyon ve postprandial kusmaya neden olur.
• Klinik seyir:
✓ İnflamatuar(luminal) tip
✓ Stenozan tip
✓ Fistülizan tip
• Laboratuvarda ÜK’le aynı bulgular görülebilir. Ek olarak demir ferritinde azalma, transferrinde artma,
B12 vitamin,folat,çinko ve magnezyumda azalma görülebilir.
• Tanı:
✓ Endoskopik biyopsi
✓ BT
✓ MRG
• Ne zaman cerrahi?
✓ Tüm kolonu ya da tüm ince barsağı çıkarmak gibi bir durum söz konusu değildir, sadece
hastalıklı bölge çıkarılır. Yani küratif değildir, semptomatiktir.
✓ Tekrarlayan barsak obstrüksiyonları
✓ Perforasyon
✓ Fistül
✓ Abse
✓ GİS kanama
✓ Perianal hastalık
✓ Dirençli hastalık
✓ Gelişme geriliği
✓ Toksik megakolon
✓ Malignite gibi durumlarda cerrahiye başvurulur.
➝İnflamatuar barsak hastalığının extraintestinal bulguları da bulunur:
• İskelet sistemi bulguları
• Deri ve mukoza bulguları
246
• Göz bulguları
• Bronkopulmoner bulgular
• Hepatobilier bulgular vs.
➝İnflamatuar barsak hastalığının ayırıcı tanısında İBH ile karışabilen infeksiyöz kolitler ve İBH dışı uzamış
kolitler bulunur.
➝İBH’de tedavi: (Bu kısım gastroenterolojinin ilgi alanına giriyor dedi ve tüm ilaçları hızlıca okudu)
1. Sülfasalazin
2. 5-ASA preparatları
3. Kortikosteroidler
4. İmmunmodülatörler:
a) Azathioprine(AZA) ve 6-Merkaptopürin(6-MP)
b) Methotrexate
c) Cyclosporine
d) FK 506(Tacrolimus) Fusudic asit, Rapamisin
5. Yeni tedavi modaliteleri
247
➝Patogenez:
• Motilite bozukluğu
• Visseral aşırı duyarlılık
• İntestinal inflamasyon
• Mikroflora değişimi
• Bakteriyel aşırı çoğalma
➝Semptomlar:
✓ Rektal kanama
✓ Gece ağrıları
✓ Elektrolit bozuklukları
✓ Kilo kaybı
✓ Anemi
✓ Sedimentasyon yüksekliği
✓ CRP yüksekliği
➝Ağrı özellikleri:
✓ Müphem bir ağrıdır, hasta karnım ağrıyor der.
✓ İyi lokalize değildir.
✓ Aralıklı bir ağrı
✓ Defekasyon ile rahatlama olur
✓ Gece olmaz
✓ Stresle ilişkilidir
✓ Yemek sonrası artar
➝Hastalığı tanımlamak için Manning ve Roma III kriterleri bulunur (maddelerini okumadı, çok önemli değil
dedi)
➝Dışkının şekline göre de bir sınıflandırma yapılmıştır: Bristoll Dışkı Formu Skalası (Bunun da maddelerini
okumadı)
➝Tedavi: Semptomatiktir. Yani hastanın şişkinliği varsa şişkinliği gidermeye yönelik tedavi uygulanır. Yine
aynı şekilde karın ağrısı, ishal, kabızlık gibi şikayetleri varsa semptomlara göre tedavi yapılır.
OGİLVİE SENDROMU (AKUT KOLONİK PSÖDOOBSTRUKSİYON):
➝Distalde mekanik bir tıkanıklık olmadan çekum ve sağ kolonun akut belirgin dilatasyonu.
➝Genelde yaşlılarda görülür.
➝Etyoloji: Çok geniştir, her şey neden olabilir
• Her türlü ameliyat
• Kafa travması
• Yanık, sepsis, enfeksiyon, hipoksi, malignite
• Hematolojik, kardiyopulmoner hastalıklar, böbrek yetmezliği
• Endokrin ve metabolik sorunlar vs.
• Hocanın çalışmalarına göre ciddi travma geçirmiş, yoğun bakımda entübe ve ek olarak psikiyatrik ilaç
kullanan hastalarda bu sendromun daha sık olduğunu görmüş.
➝Splenik fleksuranın distalinde parasempatik aktivitede azalma ya da kaybolma ile oluşabilir.
➝Karında distansiyon oluşur.
➝Hassasiyet ve ağrı yoktur.
➝Radyoloji:
• Çekum ve sağ kolonda distansiyon
• İnce barsakta distansiyon yok
• Kolonoskopide mekanik tıkanıklık yok
248
➝Bu hastalardaki büyük sıkıntılardan biri; kolon genişledikçe duvarı inceliyor ve beslenmesi gittikçe azalıyor.
Bu sürecin devam etmesiyle çekumda iskemi-nekroz gelişebiliyor.
➝Tedavi:
• NG dekompresyon
• Lavman
• Neostigmin
• Kolonoskopi(Havayı aspire ederek genişleyen kısmı daraltırız)
✓ %90 başarı
✓ %25 nüks
➢ Konservatif tedaviye yanıtsız kalınırsa➝
➢ Perforasyon olursa➝ CERRAHİ TEDAVİ (Çekostomi veya rezeksiyon)
➢ Çekum-kolon aşırı dilate olursa ➝
• Yani kısaca bu hastalarda cerrahi tedaviye çok gerek kalmadan çoğu kolonoskopiyle tedavi oluyor.
ANGİODİSPLAZİ (A-V MALFORMASYON, VASKÜLER EKTAZİ, ANJİOMA):
➝Kolonun submukozal venlerinin dilatasyonu sonucu oluşan kanamalardır.
➝60 yaş üzeri daha sık
➝Edinsel bir hastalık
➝Çekum ve çıkan kolonda daha sık görülür
➝%15 oranında massif kanama görülebilir.
➝%90 spontan durur.
➝Kolonoskopiyle odağı saptayabilirsek sklerozan madde injeksiyonuyla ya da elektrokoagülasyonla
tedavi edebiliriz. Ancak odağı saptayamazsak cerrahi yaparız.
➝Önce mukozada varüköz genişleme olarak kendini gösterir, daha sonra peristaltik hareketlerle ve
kolonun içinden madde geçişi sırasında yırtılmayla aktif kanama haline geçebilir.
ÇIKMIŞLAR:
1)Karın ağrısı, bulantı, kusma, gaz-gaita çıkaramama şikayeti ile başvuran hastada ayakta direkt batın
grafisinde ters U, kahve çekirdeği bulgusu izleniyor. En olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?(2018-2019
bitirme sınavı 40.soru)(x2)
a)Akut pankreatit b)Sigmoid kolon tümörü C)Volvulus
d)İnvajinasyon e)Meckel divertikülü
2)Crohn hastalığı için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?(2017-2018 D grubu bitirme sınavı 45.soru)
A) Sıklıkla fistül oluşturur
B) Nüks eden perianal abselere sık rastlanır.
C) Gastrointestinal sistemin her yerinde görülebilir
D) Hastalık epitelial granülomlarla karakterizedir
E) Sıklıkla fulminan kolit gelişir
3)Crohn ile ÜK kıyaslandığında Crohn olan hastalarda daha sık görülen klinik tablo aşağıdakilerden
hangisidir?(2016 sınavı 43.soru)
A) Pankolitis
B) Anal perianal hastalıklar
C) Kolonda sınırlı hastalık
D) Rektal kanama
249
E) Mezenterik lenfadenopati görülmesi
4)İnflamatuar hastalık tanısı almış bir hastada aşağıdakilerden hangisi tanımın Crohn koliti olduğunu
düşündürür?(2015 sınavı 33.soru)
a)İleitis b)Kriptik abseler c)Rektumun hastalıklardan korunmuş olması
d)Proktitis e)Proktosigmoiditis
5) İnflamatuar barsak hastalıkları için yanlış olanı işaretleyiniz. (2015 bütünleme 22.soru)
a) Crohn hastalığında terminal ileum tutulumu sıktır.
b) Crohn hastalığında stenoz görülme oranı ülseratif kolitten daha fazladır.
c) Ülseratif kolitte tipik olarak barsakta yama tarzında ülserler vardır.
d) Ülseratif kolitte primer sklerozan kolanjit gelişme riski vardır.
e) Ülseratif kolitte her zaman kolon tutulumu vardır.
250
KARIN TRAVMALARI 1/Genel Cerrahi/Cemalettin ERTEKİN/15 Ekim 1300
TRAVMA
• Toplumlarda her 1000 kişiden 6’sı travma nedeni ile ölür.
• Gençlerin 1.sırada ölüm sebebidir.
• 14 yaş ve altı ölümlerin %50’si ,15-24 yaş ….. %80,25-35 yaş…. %65’idir.
• Tüm yaş gruplarında ölüm sebeplerinde birinci kardiyovasküler sistem,ikinci malignite,üçüncü
gelişmemiş ülkelerde enfeksiyon,gelişmiş ülkelerde travmadır.
• Travmada ölenlerden daha fazla sayıda sakat kalanlar olur ve bunların da çoğu kalıcı sakatlıklardır.
251
KARIN TRAVMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ
ANAMNEZ:Hastanın şuuru açıksa kendisinden,kapalı ise getiren kişilerden mutlaka anamnez
alınmalıdır.Travmanın ciddiyeti,mekanizması,nasıl geldiğini,ilk nereye gittiğini,adli durumunu vs.
öğrenmeye çalışırız. Özgeçmiş,soygeçmiş de sorgulayabiliriz.
✓ 6 metreden yüksek bir yerden düşmüşse,ölenlerin olduğu bir trafik kazasında yaralanmışsa yüksek
enerjili travmadır.Belli bir süre müşahedede tutmalıyız.
✓ Yumruk yemişse,arabadan yardımla çıkarılma varsa sıkışma tarzı yaralanmadır.Karın sıkışma tarzı
yaralanmasında retroperitoneal organ yaralanması sıktır.Retroperitonel organ yaralanmaları geç
bulgu verir.Mutlaka radyolojik olarak değerlendirilmelidir.
***Retroperitoneal organlar:Böbrek,Üreter,Sürrenal,İnen ve çıkan kolon arka
yüzleri,Pancreas,Duodenum(bulbus hariç,2-3-4.kıta),Aorta abdaminalis,Vena cava
inferior,Tr.symphaticus,Cisterna chyli
✓ Otobüs ve otomobil çarpması arasında çarpma alanı farkı vardır.
FİZİK MUAYENE:
✓ İlk muayene=A:airway-havayolu
B:breathing-solunum
C:circulation-dolaşım
D:disability-nörolojik değerlendirme
E:exposure-elbiselerin çıkarılması
✓ Resusitasyon
✓ İkincil Değerlendirme:Emniyet kemeri izi,kurşun yeri,bıçaklanma yeri,vs. bakılır.
**Noktaları tarif ederken iki yön vermeliyiz.
KATETERİZASYON
✓ Her travma hastasına mutlaka IV damar yolu açmalıyız.
✓ Yüksek enerjili travma düşünüyorsak veya hemodinamik instabil(TA<90) ise birden fazla periferik
damar yolu açmalıyız.
✓ İlk sıvı resüsitasyonu 15-20 dkda 2L izotonik=normotansif resüsitasyondur.Hastanın TA>90
oluyorsa ileri tetkik yaparız,olmuyorsa ameliyat ederiz.
✓ NAZOGASTRİK TÜP(NG)
*Hastanın şuuru kapalı veya bulanıksa,alkol veya uyuştucu almışsa takalım.Bu hastalarda
aspirasyonu önlemek için takarız.Çünkü normalde kusma ihtimali olan bir hasta yan yatırılır fakat
travmalı hasta dümdüz yatırılır.
*Elektif ameliyatlarda açlık istenir.Travma hastasında ameliyat öncesi açlık-tokluk
bakılmaz.İndüksiyon sırasındaki aspirasyonu önlemek için NG takarız.
✓ MESANE KATATERİ
*Hemodinamik instabil ise mutlaka takarız.
*Şuuru kapalı,bulanık ise takarız.(altına işer☺)
*Tanı ve verdiğimiz sıvının takibinde kullanırız.
*Pelvis kırığı şüphesi,perinede,labialarda,skrotumda hematomu,measında kan varsa sonda
takmayız.Çünkü üretra posteriorda yaralanma ihtimali yüksektir.Üretra posterior yaralanma
üretranın mesaneye girdiği yerden olan yaralanmadır.Bazen inkomplet olur.Sonda takmaya
çalışırken komplet hale getirebiliriz.Daha sonra onarımı zor olur.Bunun için direkt takmak yerine
sondayı biraz ilerlettikten sonra kontrast madde verip üretrosistografi yapıyoruz.Eğer kontrast
mesaneye gidiyorsa sondayı ilerletip oturturuz.Ama kontrast etrafa yayılıyorsa sonda
takmayız.Takmadığımızda bekleriz,mesane dolunca symphysis pubis üstüne sistofiks uygularız.
252
*Karın travması düşündüğümüz hastanın idrarını mutlaka görmeliyiz.Spontan idrar yoksa bile
sonda takıp görmeliyiz.İdrarda labaratuvar tetkikleri yapılmalı ,lab. yoksa makroskopik olarak renk
berraklık,tat bakılmalıdır.Çünkü üriner sistem travmalarının %90’ı hematüri ile seyreder.Kalan
%10’u tek taraflı üreter yaralanması(genellikle penetran,bazen yaylanma tarzı künt travma
sonucu oluşur) ve renal pelvis arterin intimal kopması veya intimal yaralanması oluşturur.
✓ SANTRAL VENÖZ BASINÇ KATETERİ
*Sadece hemodinamisi instabil hastalarda kullanılır.
*Aynı zamanda takip kriteridir.Resüsitasyon yeterliliğini ve aşırı yüklenmeyi gösterir.
*Sıvı verdiğimiz bir hastadaki kalp yetmezliğinin ilk bulgusu Gallop ritmidir.Sonra akciğer ödemi
ondan sonra diğer ödemler gelişir.
*Hastalara multilümen kateter olarak takıyoruz.Hem damar yolu hem de parenteral beslenme için
de kullanabiliriz.
*Travmada önce periferik damar yolunu tercih ederiz.Hidrasyon yapar,venleri doldurur sonra CVP
kateteri takarız ki komplikasyonlar azalsın.
LABORATUVAR MUAYENESİ
*Kesinlikle travmayı doğrulayacak veya ekarte ettirecek bir lab tetkiki yoktur.
KAN TETKİKLERİ
*Travmada en sık görülen şok hemorajik şoktur.Mutlaka Hb-Hct bakılmalıdır.ilk baktığımız Hct
değeri yanıltıcıdır.Hemokonsantrasyon nedeniyle yüksek çıkabibilir.bu değeri daha sonra kanama
miktarı tahmini yaparken referans olarak kullanabiliriz.
*Karaciğer travmalarında enzimler (ALT-AST) bir miktar yükselir fakat spesifik değildir.
*Pankreas yaralanması düşünüyorsak(sıkışma) kanda amilaz-lipaz isteriz.Yüksek çıkması
destekleyicidir fakat düşük çıkması ekarte ettirmez.Pankreas yaralanmasını en iyi gösteren tanı
yöntemi IV kontrastlı BT’dir.
İDRAR TETKİKİ
RADYOLOJİ
DİREKT RADYOLOJİK İNCELEMELER:AKC GRAFİSİ,PELVİS GRAFİSİ,DİREKT KARIN GRAFİSİ
KONTRASTLI RADYOLOJİK İNCELEMELER:ÜRETROGRAFİ,SİSTOGRAFİ,IV PİYELOGRAFİ KONTRASTLI
GİS GRAFİLERİ
Direkt grafileri artık kullanmıyoruz.IV Piyelografinin yerini BT Piyelografi aldı.Üretrografi ve
sistografiyi kullanıyoruz.Bazen buların yerine de BT kullanıyoruz.
253
ÇIKMIŞLAR
➢ Künt karın travmasına bağlı duodenum yaralanmasından şüphelendiğiniz hastada tanı için ilk ne
tercih edersiniz?
A)USG
B)3 kontrastlı BT
C)FM ile takip
D)Tanısal Laparoskopi
E)Kanda lökosit tayini
➢ 55 yaşındaki kadın hasta araç dışı trafik kazası(ADTK) ifadesi ile
getiriliyor.TA:110/80mmhg,Nb:84/dk.Çekilen direkt pelvis grafisinde sol iliak kanat ve sol iskion-
pubis kolu fraktürü mevcut.idrar hematürik.Hematüri nedenini araştırmak için yapılan ilk tetkiniz
ne olur?
A)US
B)BT
C)IVP
D)Direkt üriner sistem grafisi
E)Asendan üretrosistografi
➢ Karın travmalı hangi hastaya ABCDEyi takiben hemen idrar sondası takarsınız?
A)hemodinamisi stabil olmayan hastaya
B)perinede hematon saptanan hastaya
C)pelvis grafisinde kırığı olan hastaya
D)meada kan görülen hastaya
E)travma geçiren her hastaya
➢ 40 yaşında erkek hasta AİTK nedeniyle getiriliyor.TA:12/8 Nb:84 çekilen pelvis grafisinde fraktür
mevcut ve idrar hematürik. Hematüri nedenini araştırmak için yapılan ilk tetkiniz ne olur?
A) Direkt üriner sistem grafisi
B)US
C)Kontrastlı BT
D) Asendan üretrosistografi
E)Ayakta Direkt Batın Grafisi
➢ 30 yaşında erkek hasta.AİTK.Direksiyon ve koltuk arasına sıkışmış ve kurtarılara acile getirilmiş.Şuur
açık.Hemodinami stabil ve karın FM özellik yok.Ne yaparsınız?
A)TA,Nb ve FM ile takip
B)3 kontrastlı BT çekerim
C)direkt grafi normal ise evine gönderirim
D)tanısal laparoskopi yaparım
E)periton lavajı uygularım
CEVAPLAR:A-B-A-D-B
HAZIRLAYAN:MERVE GÖDELEK
254
KARIN TRAVMALARI / 14:00/15.10.2019/ PROF. DR. CEMALETTİN ERTEKİN/
YUSUF TÜRKMENOĞLU
Hoca bir önceki dersten devam etti.
Özel teşhis yöntemleri:
Noninvaziv: -USG -BT
İnvaziv: -Tanısal peritoneal lavaj (TPL) -Tanısal Laparaskopi (TL)
Özel teşhis yöntemlerini şüphelendiğimiz zaman kullanalım ne zaman şüphelenelim? Bazen hastanın
karnına yönelik şikayeti yoktur ama bazı costalarda kırık vardır mesela sağda 7.-8. kostalarda kırık
var karaciğer için mutlaka ultrasonografi yaparız solda ise dalağa bakarız. Vertebra kırıklarında
retroperitoneal organları görüntülemek için üç kontrastlı BT yaparız üç kontrastlı BT için Oral rektal
ve IV kontrast verilir. Bazen hastalar şuur kapalı ağır kafa travmalı veya alkollü olabilir bu hastalarda
ciddi karın travması olabilir ama fizik muayene bulgusu gelişmez böyle hastalarda izole kafa travması
bile olsa batını değerlendiririz. Serbest sıvı var mı diye batını değerlendirmek için ultrason yaparız.
Başka sebebi hastada damar yaralanması olabilir, beyinde hematom olabilir ameliyattan önce batına
bakarız veya sıkıştırıcı tarzda yaralanmalarda BT muhakkak yaparız. Bazı travmalar erken dönemde
bulgu vermez yardımcı tanı yöntemleri ile bulgu verir: bu 1) retroperitoneal olan organlarda 2)
diyafragmatik yaralanmalarında , sıkışma tarzı yaralanmalarda , sol vertebra kırıklarında direkt BT ile
tanı koymaya çalışırız.USG ile zaman kaybetmemeliyiz.
Peritoneal Lavaj:
Hemen hemen terk ettik çünkü cerrahi bir yöntemdir. Pelvis kırıklarında göbek üstü lavaj yaparız
çünkü bu kırıklarda hematom göbeğe kadar yükselebiliyor eğer biz göbek altına girersek yanlış
pozitif sonuç alabiliriz.3 çeşidi var açık yarı açık kapalı kapalı(kapalıda künt olarak giriyoruz ama
karın iç organları yaralama oranı çok yüksek) Lavajın en önemli artısı batındaki sıvıyı en iyi şekilde
gösterir karın içi kanamaları %98 doğrulukta gösterir sıvı kan mı idrar mı çok iyi gösterir. Biz en az
riski olan AÇIK yaparız lokal anestezi ile yapılabilir.
Tanısal Laparoskopi :
Künt travmalarda çok yeri yoktur. Penetran diyafragman yaralanmalarında çok iyidir. Özellikle
penetran yaralanmalarda en güvenilir yöntem budur
Bilgisayarlı tomografi:
Hasta geldi karın travması var. Hemodinami instabil ve yeterli resitasyona cevap yok ise eşittir
laparatomidir.Bir hasta ise multitravmatik ve hemodinamisi instabil ama mevcut hemodinamik
Instabilitenin karın travmasına bağlı mı değil mi emin değiliz o zaman eşittir laparotomi değildir.
resüsitasyon odasında USG yaparız ve eğer batında serbest sıvı varsa eşittir laparotomidir. eğer USG
yapamıyorsak lavaj yaparız lavajla da kan gelirse eşittir Laparotomidir.
255
Peritonit bulguları varlığı (genelde penetran yaralanmalarda), peritona penetre yaralanmalarda (
diğer adıyla batına nafiz yani parietal peritonu geçmiş demektir[kranyumda durayı geçerse kranyum
nafiz , toraksta plevrayı geçerse toraks nafiz deriz.]), Ateşli silah yaralanmaları(ama kesici delici alet
batına nafizse bile eşittir laparatomi değildir.) , özellikle penetran travmalı yaralanmalarda
nazogastrik içerikte ve rektal tuşede kan görülmesi durumunda (çünkü organda tam kat yaralanma
vardır), İçeri itilmeyen eviserasyon varsa kesin Laparotomi endikasyonlarıdır.
Direkt grafiklerde ekstra lüminal hava görülmesi, diyafragma yaralanması tespiti , Sistografide
intraperitoneal mesane rüptürü saptanması, pankreas ya da gastrointestinal sistem yaralanması
tespit edilmesi kesin laparatomi endikasyonudur.
Solit organ yaralanmaları hastanın hemodinamisi stabil olduğu sürece kesin Laparotomi endikasyonu
değildir. Solit organ yaralanması olan hastaları konservatif takip ediyoruz grade’e göre yoğun bakım
ya da gözlem odasında saatlik tansiyon nabız zaten yüksek grade(grade4-5) monitörizasyon yaparız .
Düşük grade’lileri(grade 1-2-3’leri) 4 saatte bir hematokrit ,hemoglobin ve karın muayenesi yönünden
değerlendiririz.
Eğer hastanın hemotokriti düşüyorsa ve biz 24 saatte 3 ünite kan verip Hemodinamiyi ve hemotokriti
istediğimiz seviyede tutabiliyorsak hastayı konservatif tedaviye devam ettiririz ama eğer daha fazla
kan gerekiyorsa veyahut tansiyon kan verdiğimizde yükseliyor ama sonra düşüyorsa bunda kanama
devam ediyordur buna Laparotomi yapılabilir veya arteriyel bir kanama ise arteryel embolizasyon
yapabiliriz.
256
HKC gerektirebilecek yaralanmalar:
-Ciddi karaciğer yaralanmaları -Ciddi pankreas başı yaralanmaları -Retrohepatik vena kava
yaralanmaları -Rüptüre pelvik hematomlar -iliaca commünis yaralanması
Karın travmaları içinde üçüncü dördüncü sıradadır genellikle Toraks travması da olur .Künt karın
travması nedenleri sırasıyla trafik kazaları yüksekten düşmeler ve darptır. en sık yaralanan organları
dalak karaciğer ve böbreklerde bu organlar içinde en sık yaralanan karaciğerdir. Diyafragma
dudodenum Pankreas ve içi boş organ yaralanmaları daha sıklıkla görülür . Künt karın travmalarına
%90 oranında diğer sistem yaralanmaları eşlik eder yani çoğunlukla multitravmalı hastalardır.
1) peritoneal bölge: Peritoneal bölgeyi transvers kolonun mezosuna göre ikiye ayırırız
a) yukarı karın bölgesi
b)aşağı karın bölgesi
2) retroperitoneal bölge
3) pelvik bölge: pelvik bölge yaralanmaları hastayı şoka sokabilir hatta hasta ölebilir. Pelvik bölge
yaralanmalarında hastanın hemodinamisi instabil bile olsa hemen Laparotomi yapmayız çünkü
bölgedeki tampon etki bozabileceğinden dolayı yapmayız ancak hematom rüptürü olduğunu
düşünürsek ya da beraberinde başka bir organ yaralanması da varsa laparatomi yapılır onun
dışında agresif resüsitasyon gerekirse on on beş ünite kan, pelvik fiksasyon ve anjioembolizasyon
yapılır.Laparatomi en son yapılacak iştir.
257
Hocanın tablo hakkında ek söyledikleri:
Künt travmalarda solit organ yaralanmaları dışında karında kanamaya yol açan en sık sebep ince
bağırsak mezenter yırtıklardır .mezenter arkada vertebraya sabit , önde hareketlidir . özellikle
deselerasyon yaralanmalarında mesela aniden frene basıldığında öne fırlar mezenter ve sabit yerden
yırtılabilir . mezenterde yırtık gelişirse ince barsakta İskemi olabilir nekroz olabilir .biz bu hastalara
lavaj yapıyoruz .
içi boş organlar yaralanır. karına nafiz ateşli silah yaralanmalarında karın içi organ yaralanma ihtimali
%90 98 gibi yüksek oranda o yüzden Laparotomi yapılır. Alt torakal bölge yaralanmalarında karın iç
organların yaralanma oranı %25- 30. Karına nafiz delici kesici alet yaralanmalarında organ yaralanma
ihtimali %55 60’tır. o yüzden de problemi kesin değil o yüzden burada Laparotomi kesin değildir çünkü
boşuna ameliyat yapmak istemiyoruz.
üçe ayırıyoruz.
1)karın ön duvarı: yukarda son kostalar, yanlarda orta koltuk altı çizgisi ,aşağıda İliak kıvrımlar
arasında kalan bölge karın ön duvarıdır. en sık yaralanmaya uğrayan bölgedir.
2) Alt torakal bölge: önde sınırları: yukarda dördüncü İnterkostal aralık , aşağıda son kostalar; arkada
skapula alt ucu ile son kostalar arasında kalan bölgedir önemlidir . sirküler yapıdadır bu bölgede tek
bıçak yarası ile multitravma yapabilirsiniz yani hem Toraksı hem de karnı yaralayabilirsiniz %30
ihtimaldir. Bu bölge bıçaklanmalarında diyafragma veya karın içi organ yaralanma ihtimalleri
ekspiryumda daha yüksektir çünkü diyafram yukarı çıkıyor.
3) Sırt: aşağıda gluteal kıvrımlar, yanlarda orta koltuk altı çizgisi, yukarda son kostalar arasında kalan
bölge sırt denir. sırttan yaralanmalar daha azdır.
258
Hocanın tablo hakkında ek söyledikleri:
Künt travmalarda hemodinamik stabiliteden sonra şuur gelir ama burda bölge gelir.
Batının nafiz mi değil mi diye bakarız bunu lokal yara eksplorasyonu ile tespit ederiz.nasıl yaparız?
yaralanma çok genişse steril eldivenleri giyip tuşe ile karın içi organları palpe edebiliyor muyuz ona
bakarız.yara küçükse uyuşturup yarayı elimizle büyütüp peritonu geçiyor muyuz geçmiyor muyuz
bakıyoruz. Bu sadece karın duvarına özgüdür. Alt torakal bölge ve sırtta kontrendikedir . Bu işlemi
karın ön duvarında tek yaralanma varsa yaparız.Multitravmalı hastalarda çok kilolu hastalarda veya
hasta istemezse yapmayız(bu durumlarda peritona nafiz değilmiş gibi davranıp tetanoz proflaksisi
yapıp süturunu atıp 48 saat gözlemde bekletiriz.).
259
Hocanın tablo hakkında ek söyledikleri:
İlk olarak kalbe bak diyelim kalbe bıçak girdi kalp tamponadı gelişir(gelişebilecek semptomlar 1.Back
triadı [kalp sesleri derinden gelir, venlerde dolgunluk vardır, pulsus paradoksus vardır.] 2. SVB
yüksekliği 3. Akc grafisi-kalp gölgesinde genişleme 4.cus perikard yaprakları arasında sıvı)
Sol alt torakal bölge yaralanmalarında diyafragma yaralanması açısından mutlaka laparoskopi
yapmalıyız.sağda aynısı olsa yapmayız çünkü KC diyafragmayı iyice kapattığı için fıtıklaşma ihtimali yok
denecek kadar azdır.ama solda 5 mm’lik bir yaralanma bile olsa torakstaki negatif basınç nedeni ile
karın içi organları sürekli toraksa çekiyor ve yıllar içinde boğulmuş fıtıklaşmış organ ile hastalar
gelebilir.o yüzden sol tarafa mutlaka laparaskopi yaparız.
Sırt yaralanmalarında ilk olarak retroperitoneal organlar yaralanabilir o yüzden ilk olarak hemen 3
kontrastlı BT yaparız.
260
Hocanın tablo hakkında ek söyledikleri:
1) Karın travması olan bir hastada aşağıdakilerden hangisi mutlak laparatomi endikasyonu
değildir?
A)karın içine kanamaya bağlı hemorajik şok
B) karına nafiz ateşli silah yaralanması
C) tanısal Periton lavajında idrar tespiti
D)Peritonu geçen kesici delici alet yaralanması CEVAP
E)karın travmaları hastada rijidite tespiti
3) İki araç arasında sıkışması ifadesi ile getirilen hasta Hemodinamik açıdan stabil akciğer
Grafisinde sternumda Fraktür saptanıyor EKG ve kardiyak enzimler normal hastada ikinci gün
261
taşikardi taşipne hipotansiyon gelişiyor muayenede solunum sesleri normal palpasyon da
boynunda subkutan amfizem saplanıyor en olası tanınız hangisidir?
A) Pulmoner emboli
B) diyafragma rüptürü
C) retroPeritoneal hematom
D) özofagus rüptürü cevap
E) mide rüptürü
4) 26 yaşında bir kadın hasta trafik kazası nedeniyle acil serviste getirilmiştir öyküsünden ön
koltukta oturduğunu ve emniyet kemerinin takılı olduğu öğrenilmiştir yapılan fizik muayenede
hastanın bilincinin açık olduğu ve epigastrik bölgede agri saptanmıştır Hemodinamisi stabil olan
hastanın görünürde başka bir yaralanması yoktur ayakta çekilen direkt karın grafisinde
retroperiton da hava belirlenmiştir kesin tanı için en güvenilir tetkik hangisidir?
A) Ultrasonografi
B) tanısal Periton Lavajı
C) tanısal laparoskopi
D) gastroskopi
E) kontratlı bilgisayarlı tomografi CEVAP
5) Yüksekten düşme sonucu künt karın travması geçiren 40 yaşında bir hastada yapılan ilk
müdahaleden sonra tansiyon arteryel nabız idrar çıkışı stabildir bu hastada karın içi yaralanma
olup olmadığını araştırma da en uygun tanı yöntemi hangisidir?
A) ayakta direkt karın Grafisi
B) laparoskopi
C) peritoneal lavaj
D) ultrasonografi CEVAP
E) bilgisayarlı tomografi
6) Araç dışı trafik kazası geçiren 35 yaşındaki erkek hastanın fizik muaynesinde tansiyon 100 mm
Hg nabız 100/dakika sol uyluk proksimalinde ve sol lomber bölge de yaygın Ekimozlar gözleniyor
hasta sol üst kadranda ve omuzda ağrı tarifi ediyor labaratuvar incelemesinde tam idrarda
özellik yok Hematokrit %40 , lökosit 15.000 mm3 .akciğer grafisinde solda dokuz ve onuncu
kotlarda Fraktür saptanıyor en olası tanınız hangisidir?
A) RetroPeritoneal kanama
B) sol böbrek rüptürü
C) dalak rüptürü CEVAP
D) pankreas yaralanması
E) akciğer yaralanması
7) 40 yaşında erkek hasta yüksekten düşme ifadesiyle getiriliyor şuur bulanık tansiyon 70/40 nabız
130 her iki femur da kırık deformitesi mevcut resüsitasyon esnasında çekilen lateral servikal
,pelvis ve akciğer grafikleri normal ne yapılmalı?
262
ÇIKMIŞLAR:
1)Künt karın travmasına bağlı duodenum yaralanmasından şüphelendiğimiz hastada tanı için ilk
ne tercih edersiniz?
a) Usg
b) 3 kontrastlı bt
c) fizik muayeneyle takip
d) tanısal laparoskopi
e) kanda lökosit tayini
3) 55 yaşında kadın hasta araç dışı trafik kazası ile getiriliyor.TA110/80 mm/Hg Nb:84dak çekilen
direkt pelvis grafisinde sol iliak kanat vw sol iskion pubis kolu fraktürü mevcut.idrar
hematürik.hematüri nedenini araştırmak için ilk tetkininiz ne olur?
A)USG
B)BT
C)IVP
D)DİREKT ÜRİNER SİSTEM GRAFİSİ
E)ASENDAN ÜRETROSİSTOGRAFİ
CEVAPLAR A-E-B
263
VENÖZ TROMBOEMBOLİ TANI TEDAVİ PROFLAKSİ/15 EKİM 15:00 DERSİ
Venöz tromboemboli yüzeyel venlerde olduğunda (vena saphena magna-parva gibi )tromboflebit
olarak adlandırılır. Yüzeyel venlerde oluşan pıhtıdan emboli olasılığı çok çok az milyonda birdir. Derin
venlerde olursa %10 öldürücü,%30 da akciğerlere gidici bir pıhtıdır. Eğer bacak ve kol derin
venlerinde tromboz olmaz ise akciğerde emboli olmaz. Primer olarak akciğerin damarlarında tromboz
olmaz. Virchow triadı olarak adlandırılan, venöz staz, hiperkogülabilite ve endotel hasarı, derin ven
trombozunun oluşumundan sorumlu temel nedenlerdir. Bacaklardaki venlerde tromboz genetik,
idiyopatik yada çeşitli nedenlerle tetiklenerek ortaya çıkar. Hareketsizlik tetikleyici bir sebeptir ( 3
günden fazla yatak istirahatinde olanlarda).Oturanların trombozu denen sitting tromboz uzun süre
masa başında oturanlar ve bilgisayar oyunları oynayanlarda görülür. Bizim için en önemlisi hastanede
yatan hastalardır. Derin ven trombozunun %80’i hastanede yatan hastalarda olur bu kısmını çok iyi
bilmemiz gerekir proflaksi ile korunmak mümkünn!!!
Derin ven trombozu geçirirsek ne olur? Ya akciğer embolisi olur veya bacaktaki damarların kapakçıkları
bozulur kalbe geri dönüş azalır bacağımız şişer buna venöz hipertansiyon diyoruz venöz hipertansiyon
cilt çatlakları oluşursa kıl köklerinden enfeksiyon girerse yaralar oluşur buna da post trombotik
sendrom denir. Derin venöz trombozu akciğer embolisi yada post trombotik sendrom ile sonuçlanır.
%30 akciğer embolisi olur. Akciğer embolisinin %30’u öldürür. Bir kısmı akciğer damarlarını daraltarak
kalır ve pulmoner hipertansiyon olur. Post trombotik sendrom tedavi olmazsa bütün bacaklarda olur.
En iyi tedavi ile bile iki kişiden birinde(%50) olur. Korunmak daha önemlidir!! Proflaksiyi genç, kuvvetli
hastada hastanede kalışı kısa olsa bile yapıyoruz çünkü sporcularda bile ölümler görülüyor.
Hiçbir şeyi olmayan hastanın venine venografi ile girerek bakarız. Neden venografi yapıyoruz? İlaç
etkinlikleri araştırmasında hastanın izniyle venografi yapılır, bu sayede asemptomatik derin ven
trombozları yakalanır majör ameliyatların %50’sinde asemptomatik derin ven trombozu
görülür.(Majör ameliyat: Ameliyatın lokalizasyonuna bakılmaksızın 1 saatten fazla ameliyat
masasında yatış gerektiren ameliyatlardır.) Asemptomatik DVT’nin çok az bir kısmı semptomatik
olabilir, bir kısmı post trombotik sendrom olarak kalır aylar sonra karşımıza bacağında yaralarla gelir,
bir kısmı da akciğer embolisi olur onlardan da bir kısmı pulmoner hipertansiyon olur. En iyi korunma
yöntemi ile bile hadise sıfırlanamıyor. DVT’yi yatan hastalarda önleyelim diye yaptığımız farmakolojik
proflaksi düşük molekül ağırlıklı heparindir. Günde bir tane cilt altına (subkutan) uygulanır. Bunu
birkaç gün yapar hastaneden çıkarken bırakırsak eğer %20’sinde DVT oluyor eğer üç hafta uzatırsak
bunu %9’lara kadar düşürebiliyoruz. Hiç proflaksi yapılmazsa tetiklenmiş DVT olur malpraktistir!!!
Venöz kapaklar normalde tek yönlü açılır ama birbirlerine yetişemedikleri zaman geriye akım olur
buna biz venöz yetmezlik diyoruz varis de yüzeyel venlerin venöz yetmezliği sonucu oluşur. İlk önce
geriye dönen kanla venüllerde bir basınç artışı olur ve burdan dışarıya sızmalar olur yani doku içinde
ödem olur bu doku içindeki ödeme de dışardan kıl kökünden bir mikroorganizma girerse enfeksiyona
döner venöz ülsere dönüşür. DVT geçirmiş bir insan hiçbir zaman orijinal haline dönemez bunun için
proflaksi çok önemlidir!!!
Uzun yolculuklarda pıhtı olur mu ? Olur eğer bir kimse DVT damgası yemişse bundan sonra uçakta
otururken çok dikkat etmesi gerekir hiçbirimizin normalde bilmediği kalıtsal birtakım mutasyonlar
(faktör 5 leiden mutasyonu gibi) sebebi ile DVT olabiliriz bunu kolaylaştırıcı şeyler de hastanede yatış,
uzun süre oturmak, sedanter yaşam vs. O zaman uçağa bindiğimizde de ameliyata gidecekmiş gibi
264
proflaksi yapalım. Eğer DVT geçirmişseniz kıtalar arası uçuyorsanız dört saatten fazla uçuyorsanız
tıpkı hastaneye yatar gibi uçağa binmeden önce kendinize o iğneden (clexane) bir tane yapınız.
En çok DVT cerrahi yatan hastalarında görülür ama kritik dahiliye (yaşlı kanserli …)hastalarında da
görülebilir veya travma sonrası görülebilir. Bu kişiler proflaksiyi hak eder. İllaki büyük ameliyatlarda
mı yapılır? HAYIR kişi eğilimli ise apandisit ameliyatı bile bunu tetikler. Hastanın kalp damar vs yada
fıtık ameliyatı olması değil ameliyat masasında 1 saaten fazla yatmış olması önemli! 1 saatten fazla
yatmış ise majör ameliyat olarak kabul ediyoruz. Onun için her birey için ayrı risk değerlendirmesi
yapılır.O riske göre proflaksiyi yapıyoruz. Ne yapabiliriz ? Düşük molekül ağırlıklı heparin yapıyoruz.
Aspirin, warfarin, heparin de yapılır ancak en etkili olanı düşük molekül ağırlıklı heparindir. Etkinliği
%70 - %100 dir. Aspirinle yaparsak koruyuculuğu %26 dır. % 75’ ine yapmamış gibi risk yüklersin.
Farmakolojik proflaksi kanama riski olmayan her hastada hastaneye yattığı zaman tercih ettiğimiz
yöntemdir. Düşük molekül ağırlıklı heparin günde 1 tane cilt altına yapılır. (en iyi cilt altı karındır
koldan da yapılabilir)
Adaleye değerse kanatır en garantili yer karın eğer hasta kanamalı, travma hastası ise tibia yada
omurga etkilenmişse %70’e kadar risk, kafa travması ile omurga kırığı bir araya geldiği zaman yaklaşık
%50 risk vardır. Beyin yada omuriliğinde kanama var ben heparini yaparsam kanama artar omuriliğine
bastırır, felç yapar veya kafadaki hematom büyür, hastayı öldürür. O zaman ben bu hastaya heparin
yapamam yani farmakolojik proflaksi yapamam!! O zaman günlük hayatta kanımızı sulandırmıyoruz.
Venlerin kalbi baldır adaleleridir. Hareketsiz kalınmamalı, spor yapılmalı! Bunu taklit eden ne var?
Antiembolik çorap adaleyi sıkıştırır fakat yetmez üzerine de üç tane biri şişip biri inen adalelere masaj
yapıp yürüyormuş gibi yapan bir alet var (intermitan pnömotik kompresyon cihazı) birlikte
kullanıyoruz. Bir ayakta aynı zamanda kırık olup da eksternal fiksatör varsa bunu koyamıyorsak terlik
gibi olanı da var. Ayak tabanımız venöz pleksuslardan çok zengin bu yüzden ayak pompası da
kullanılır. Antiembolik çorap yanlışlıkla varis çorabı diyoruz doğru adı elastik çoraptır. Elastik çoraplar
3’e ayrılır;
Biz bunlara antiembolik, varis, lenf ödem yada class 1, class 2, class3 deriz. Onun için burda 10-15
mmHglık antiembolik çorap tek başına yetmez yine venöz tromboemboli gelişebilir. Bunun üzerine
intermitan pnömotik kompresyon cihazını giydirirseniz riski %5’lere indirirsiniz. Mekanik proflaksi de
budur. Demek ki hastanede yatan hastalarda ilk yapacağımız şey farmakolojik profilaksi düşük
molekül ağırlıklı heparinler!! Eğer kanamalı bir hasta ise beyin kanaması vs onlarda da mekanik
proflaksi yapmak gerekir. Mekanik proflaksinin stazı önler etkisinin yanı sıra damar duvarına yaptığı
hareketlerle fibrinolitik aktiviteyi artırıcı etkisi var! Onun için her iki yönde de çalışır çok yüksek riskli
bir hasta (daha önce DVT geçirmiş, genler pozitif vs )3 -4 saatlik bir kanser ameliyatı yapacağız buna
tek başına ne farmakolojik proflaksi ne de mekanik proflaksi yeter ikisi birlikte kullanılmalıdır.
Ameliyat masasında antiemboli çorabı giydiririz hatta ameliyat masasında intermitan pnomotik
kompresyon cihazını bağlarız ve yine ameliyattan 12 saat önce cilt altı sulandırıcı iğne yapılır
ameliyata çok yakın yapılırsa kanama olur. Ameliyat öncesi hasta yatmıyordu hastaneye o sabah geldi
ise hasta ameliyat edilir, 6 - 8 saat sonra farmakolojik proflaksiye başlarız. Çok yüksek riskli hastaya
kombine edilip her ikisini birden yaparız ve ameliyat masasında başlarız. Ameliyat sırasında DVT
gerçekleşebilir.
265
Beyin kanamalı yoğun bakım hastasına devamlı proflaksi uygulayamayız. Renal venlerin altına filtre
konulur. Çıkarılabilir bir filtredir amacımız madem ki trombüs oluşumunu engelleyecek proflaksiyi
veremiyoruz o zaman akciğerlerde emboli olup hastanın ölmesini engellemektir. Bir iki ay sonra risk
bittiğinde çıkarılır. Tüm bunlara rağmen olmuş ya da tek bacak şiş olarak gelen hastada DVT düşün
pıhtı düşün %50 böyledir. Klinik risk skoru ile değerlendir. 3 puan ve üzeri ise DVT olasılığı %90 olur.
WELLS PUANLAMASI
9-derin ven trombozu dışında başka bir hastalık olasılığının yüksek olması(-2)
Kesin tanıya gitmek gecikecek ise klinik risk skoru ile bile tedaviye başlayabiliriz. Çünkü %10
mortalitesi olan bir durumla karşı karşıyayız. Kesin tanı için DOPPLER yapılır, venin ezilip ezilmediğine
bakılır eğer ven ezilebiliyorsa içi boş, trombüs yok demektir. D-dimer vücudumuzun herhangi bir
yerinde trombüs var parçacıkları kanda dolaşıyor ise yüksek dolaşmıyor ise düşüktür. Hastalığı
dışlamak için kullanılır. Bir çok hastalıkta da yüksek olacağı için spesifik değildir.
Derin ven trombozunda tanıda USG, dışlamak için D-DİMER, nasıl yöneteceğimizi anlayabilmek için
klinik risk skoruna bakıyoruz.
Eğer akciğer embolisine giderse bütün kalp damarlarını tıkayacağından sağ pulmoner arterin
boşalacağı bir yer kalmadığından ani kalp durmalarına sebep olarak ölüm olur. Otopside pulmoner
arterin içinde pıhtıyı görerek tanı koyarız. Ani ölümlerin birçoğu akciğer embolisidir ama hepsi kalbe
bağlı denilir geçilir. Bacağı şiş DVT’li hastanın nefes darlığı oluyorsa akla gelmelidir. Hemoptizi yan
ağrısı eşlik edebilir. Bu bulgular DVT’nin akciğer embolisine sebep olduğunu gösterir. Tanıyı
bilgisayarlı tomografide pulmoner arterlerin içinde trombüsleri görerek koyuyoruz.
TEDAVİ :
Genellikle kan sulandırılarak pıhtı eritilmeye çalışılır, uzun bir süreç aldığından kapaklar bozulur ve
post trombotik sendrom olasılığı artar. Çok şiş ve venöz gangrene giden hastalarda fibrinolitik tedavi
yapıyoruz pıhtıyı hemen eritip o yolları açmaya çalışıyoruz. Ama bunu seçilmiş çok ileri şiddetli
vakalarda yapıyoruz. Eğer hasta kanamalı ise ne antikoagülan ne de bunu yapabiliyorsak filtre
koyuyoruz bacağında ne olursa olsun akciğerine emboli gitmesin istiyoruz. Filtre endikasyonu hasta
kanamalı ise biz tedaviyi yaparken kanama komplikasyonu çıkarsa veya tedaviye rağmen de
akciğer embolisi olmaya devam ediyor tedavisi etkili değilse vardır.
Antikoagülan tedavi en kısa 3 ay olmalı daha kısası kabul edilebilir değildir. Kesilince nüks eder 3 ay
sonra kesilince yine nüks eder ömür boyu tedavi dışında nüks önleyici yoktur. Ömür boyu
antikoagülan tedavinin yan etkisi olarak ameliyat olmayı gerektirecek kanama oranları %10’ ların
266
üzerinde olur. O zaman %5 lik bir nüksü mü isteyelim yoksa %10 luk kanama riskini mi göze alalım?
Onu yine her hastaya göre ayrıca düşünerek tedavi ederiz. Genelde 3 ay, nüks etmişleri mecbur ömür
boyu, aile öyküsü genetik yatkınlık vs 1 yıla kadar uzatılır .
Venöz gangrenli ayakta hemen damarları açmalıyız ya cerrahi venöz trombektomi ya da katater
koyup trombolitik tedavi ile eriteceğiz. Trombolitik tedaviyi kolaylaştıran mekanik pıhtı içinden geçen
trombolitik ajanlarla yıkayıp aspire edilen metotlar var daha etkilidir, makine gerektirir. Karında da
(Mezenter ven, hepatik ven) bulunur tedavisi aynı! Bağırsaklarda gangrene sebep olmadı ise
antikoagülan tedavi, sebep oldu ise çıkarılır. BT’de görerek tanı koyulur.
SORULAR
Cevap: Düşük molkeül ağırlıklı heparin günde bir tane subkutan uygulanır.
Cevap: Derin ven trombozunda tanıda USG, dışlamak için D-DİMER, nasıl yöneteceğimizi
anlayabilmek için klinik risk skoruna bakıyoruz.
A- bilgisayarlı tomografi
B- USG
C- MRCP
D- Transözofagial eko
E- ERCP
267
GENEL CERRAHİ-45 / MEHMET KURTOĞLU /15.10.19 /4.DERS/ GÜLSÜM EDA ÖREN
VARİS
Merhaba kolay gelsin Hoca derste iki slayt işledi. Bu özetten önce ilk slayt olan Venöz Tromboemboli’yi okumanız daha verimli
olur.
Varisler toplumun üçte birinde görülür. Varislerin sınıflaması(şiddeti)vardır:
-bacağımın görüntüsünü beğenmiyorum şeklinde gelen ince varisler
-kocaman yılan gibi damarları görünen varisler
-yara şeklinde gelenler
ANATOMİ
Derin venler arterlere eşlik ederler. Yüzeyel venler daha çok alt ekstremitededirler.
Vena saphena magna – kasıktan femoral vene dökülür.
Vena saphena parva – popliteal çukurda popliteal vene dökülür.
VENÖZ HİPERTANSİYON
Köprü venler fasyayı delip girdikleri için bunlara ‘Perforan Venler’ denir. Bunların gidiş yönü
yüzeyelden ->derin venler -> kalbe doğrudur. Tani tek yönlüdürler. Bu gidiş geriye doğru olursa
(hepsinde değil,yer yer olabilir) orada ven daha yavaş kar, geriye dönen kanın basıncı artae ve
kendini varis olarak dışarıya çıkararak gösterir. İşte bu tabloya venöz hipertansiyon denir. Bunu
önlemek için gastrocnemius ve soleus kaslarının kuvvetli olması ve mutlaka sportif aktiviteler
yapmak gerekir.
VENÖZ FİZYOLOJİ
Venler tek yönlü yukarıya doğru açılır. Bunlar kaçmaya başladığı zaman venöz hipertansiyon olur
ve buna bağlı sorunlar ortaya çıkar.
268
C-0 -> Huzursuz Bacak (En anlamsız olan.)
ETYOLOJİK SINIFLAMA
-PRİMER (Doğuştan kapak yokluğu)
-SECONDER –en sık-
(Enfeksiyon, travma, gebelik gibi
nedenlerle gelişen kapak yetersizliği)
269
VARİS MUAYENESİ
• Anamnez ( DVT, aile hikayesi)
• Klinik muayane (Perküsyon, Trandelenburg)
Doppler çıktığından artık yapılmıyor.
Yatan hastada iple VSM’yi hafif sıkıştırılır.
Ayağa kalktığında normal insanda olması gereken
aşağıdan yukarıya doğru olan kanın aşağıda kalıp
damarların şişmesidir. Fakat tam tersi, hastayı ayağa
kaldırınca yukarıdan aşağıya şişiyorsa kaçırıyor
demektir. Resimde de görüldüğü gibi yukarıdaki
damar netleşmiş. Demek ki yukarıdan aşağıya
doğru kaçırıyor.
• Yardımcı Muayane : Doppler, renkli Doppler, Sonografi)
**her ağrıyan her şişen bacakta -> DOPPLER. Çünkü en azından C-0’ı
ayırt etmek gerekir.
RENKLİ DOPPLER:
Aşağı inen kan -> kırmızı yukarı çıkan kan -> mavi (böylece ven arter ayırt edilmiş oluyor)
Eğer kapaklar kaçırıyorsa yukarıya giden mavi kan, hastaya valsalva manevrası(ağız ve burun kapalı
iken dışarıya nefes vermeye çalışmak) yap denildiği zaman bu manevra karın içi basıncı
arttırdığından kırmızılaşıyor(arterle aynı renge dönüyor) yani kaçırıyor demektir.
Eğer venin içindeki kan hem kırmızı hem de mavi olursa iki taraflı çalışır -> REFLÜ
MAPPİNG:
Bütün ven trasesi boyunca doppleri koyulur, hangi kapağın nerede kaçırdığı harita gibi çizilir.
VARİS AMELİYAT ENDİKASYONLARI
Asemptomatik
-Kozmetik nedenler
Semptomatik
- Yüzeyel flebit
- Dermatit
- Lipodermatosclerosis: yaşlı insanlarda obez olsa bile bacakları inceciktir.
Yağlar erimiş, kahverengileşmiştir. Yağ dokuyu eriten venöz yetmezliktir.
- Cilt pigmentasyonları
- Ülserasyon : Bu hastalar dermatolojiye gidip sürünürler. Asıl tedavi
için cerrahiye çok geç gelirler. VHT sebep olan damar bulunup
ortadan kaldırılır.
VARİS PLANLAMASI
Renkli doppler sonrası
-Normalse : Damar içine ince iğne
ile girip kimyasal yakıcı ile kapatılır.
Buna skleroterapi denir. (burada
kozmetik amaçlı yapılır)
-Venöz yetersizlik varsa:
Ameliyat yaparak yetersiz
damarları çıkarılabilir. (vsm,
vsp çıkarılır.)
Venleri çıkarmak yerine
kimyasalla yakarak kapatılır.
Lazer çubuğu ile dışarıdan
alevlenerek lazerle
yakılabilir. Daha sonra
270
yanan damarı sıkıştırmak için hastalara ameliyat sonrası çorap kullanmaları söylenir. Bu damarlar
birbirlerine yapışır, nedbeleşir.
<NOT>İçinden kan geçmedikten sonra (ne ileri ne geri) stripping(kesilerden yararlanarak yüzeyel
ven boylu boyunca sıyrılarak çıkarma) yapmak da endoablasyon(yakma) yapmak da fark etmez.
VİDEOLAR (Bu kısımda hoca video açarak yaptıkları işlemleri anlattı. Sözel olarak bunları da ekliyorum)
1. SFJ HİGH LİGASYON
Kasıktan bikini çizgisine 2 cmli kesiyle saphenofemoral junction’ı (VSM’nin femoral vene
döküldüğü yer) bularak yapılır. Burada VSM’nin tam döküldüğü yerden bağlanır ki kan
femoral venden geri kaçmasın. Buna high ligasyon denir.
2. STRİPPİNG
Femoren ven tarafı bağlanır ve rahat bırakılır. Aşağıya dize kadar gelecek şekilde sokulur.
Dize kadar kadar olan VSM’yİ çekip çıkarılır.
3. VARİS MAPPİNG PACKE EKSİZYON
Bazen lokal anestezi ile ayrı ayrı çıkarılır. Sonra çıkmış olanlara kan geri dönmeyeceği için
biraz söner ama estetik açıdan biraz dururlar. Onlar da olmasın diye bazen lokal anesteziyle
bazen de aynı seansta kalanları da ayrı ayrı çıkartırız ve estetik açıdan daha iyi bir sonuç
elde edilir.
4. RF(RADİO FREQUENCY)
VSM’YE RF veya lazer çubuğu sokulur. VSM ultrason ile görülerek delinir ve bir sıvı verilir ki
içeriden yakıldığında dışarıdaki dokuları yakmasın. Ven etrafını da su tankıyla filtre edilir ve
öyle yakılır.
5. LAZER
(?) veya skleroterapi ile havayla karıştırılır(deterjan gibi olur). Yakıcı etkisi artar. Damarın
içine damlatıldığında damarın cidarını yakar. O yanıkla da damar yine lazerle RF ile yakıldığı
gibi yapışır kalır.
6. SAFEN SKLEROZAN
femoral venin yakın döküldüğü yere kadar sokulur.
7. SKLEROTERAPİ
Kılcallara ince iğne ile girilir. Bunlar genelde birbirleriyle bağlıdırlar. Kimyasal verildiği
zaman bütün venlerin içinden geçerek o kırmızılıkları yok edip damarlar kurutur. VSM
ultrason ile bulunur(ameliyat ile enfeksiyon riski var). US rehberliği altında iğne ile VSM’ye
girilir. Girdikten sonra içine ince iğne lazer çubuğu sokulur ya da köpük verilerek o damar
yakılır. Bu videoda köpük veriliyor.
8. VARİS ÇORABI
hastalara verilebilir. Ama çok zordur. Giydiği zaman şikayetler geçerken çıkarınca geri gelir.
O yüzden böyle kolay yöntemler varken çok efektif değil.
271
VENÖZ ÜLSERE YAKLAŞIM(bu slaytı atladı fakat yine de koyuyorum)
VENOAKTİF İLAÇLAR
Venotrop ilaçların hiçbiri kapağı
onarmaz. Hiçbiri damarı küçültüp
damarı yakmaz. Sadece
semptomları, ağrıyı azaltır.
Mikrosirkülasyonu biraz arttırır.
Böylece venöz stazı biraz ortadan
kaldırır. Yani ağrı, kaşıntı, kramp
gibi venöz semptomları biraz
hafifletir.
** özellikle huzursuz
bacakta verilirler.
272
Perforan venlerde yetersizlik varsa eskiden kocaman çekilip çıkarılırdı. Artık küçük bir iğne ile
girilip, köpük verilip kapatılır ve ortadan kalkar. Bu köpük yukarı çıkabilir hatta derin venlerin içine
de girebilir. Ama giderken derin venleri yakmaz. Bütün yakıcı etkisi verilen yerde olur.
Kapak yetmezliği derin venlerde olursa çok zordur. Yüzeyel venlerde, derin venler iyi çalışıyor diye
hepsi bertaraf edilirdi. Derin venler bütün görevi üstüne alırdı. Ama derin venlerde böyle bir şey
yapılamaz çünkü o zaman bacağın drenajı ortadan kalkar. Sadece lenflere bağlı olur. DVT’de olduğu
gibi bacak şişer. O nedenle derin venlerde olursa:
-kapaklar mecburen tedavi edilir.
-içi kapanmışsa (nedbeleşmişse) nedbeyi açarak tekrar lümen açıklığı sağlanmaya
çalışılır(yüzeyel venlerde tam tersi nedbeleşmişse tedavi edilirdi). Bu işlem balonlarla, stentlerle
yapılmaya çalışılır.
-eskiden sağlam bacağın VSM’sini üstü tıkalı bacağa çevrilir, drenajın bu bacağa gitmesi
sağlanırdı –köprüleme işlemi- (artık tıkalı yerin içinden tellerle geçilip ven stentlerle açılır)
TRANSPOZİSYON AMELİYATI
HASTANIN MEMNUNIYETI :
1. TATMİN: Asemptomatik? Kozmetik?
2. TERCİHİ: Konservatif Tedavi? Cerrahi Tedavi?
3. UYGUNLUĞU: Fizik Güç? Kabul Edebilirliği?
<NOT> **Varisler sadece bacakta olmaz. Ovarian venlerde de olur. Bu venler de pubis denilen
delikten geçer ve bacaklara sarkabilir. Buna “Pelvik Konjesyon Sendromu” denir.
-Ağrılı menstrüasyonlar
-Bol kanamalara sebep olur.
273
ÇIKMIŞLAR
1)Venoz ülserde en etkin tedavi hangisidir?
a)Ameliyat
b)Varis çorabı
c)Bandaj
d)Lazer
e)Skleroza
SORULAR
1)Aşağıdakilerden hangileri doğrudur?
I. C-3te hiperpigmentasyon olur.
II. Venotrop ilaçlar kalıcı tedavi sağlar.
III. Bandaj, 30-400mmHg olacak şekilde 3 katlı yapılır.
IV. Varis muayenesinde doppler kullanılır.
C:1,4
2)endoablasyon yöntemleri nelerdir?
Köpük – RF – Lazer
3)Aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
a)uzun süreli varis çorabı kullanmak kalıcı tedavi sağlar.
b)aktif yara CEAP sınıflamasına göre 5’tir.
c)varisler sadece bacak venlerinde olur.
d)huzursuz bacak sendromu C-1’dir.
e)venotrop ilaçlar özellikle huzursuz bacak sendromunda verilir.
274
AKUT KARIN SENDROMU-1 / GENEL CERRAHİ / PROF. DR. KAYIHAN GÜNAY / 21.10.19 / 11.00 /
BADE Ö ZKAN
Arkadaşlar hoca dersi blok yaptı ancak bu özet 52 dakikalık kısmı kapsıyor. Dersin devamı diğer bir
özette, birlikte okumanızı tavsiye ederim. Çıkmışlar genel olarak basit. Kolay gelsin.
Akut karın hastalıkları: Travma dışı nedenlere bağlı gelişen, karın ağrısı ile karakterize, belirti ve
bulguları (bulantı, kusma, sarılık vb.) karın bölgesinde yoğunlaşan hastalıkların tümü.
Travma sonuçta peritonit yapabilir ancak akut karın hastalığı sınıfına girmez.
Latince poena = pain = ceza/ağrı
Görüntü olarak böyle olan 3 grup hasta bize gelebilir:
1. Karına ait cerrahi patolojiler - Gerçek akut karın. Ameliyat etmemiz gereken ya da
radyolojik girişimde bulunarak
mutlaka müdahale etmemiz gereken
hastalıklar
2. Karına ait medikal patolojiler -
Gerçek Karın ağrısı ile karakterize medikal
akut hastalık grupları
karnı
taklit 3. Karın dışı hastalıklar (Karın ağrısı ile
ederler seyreden) - Testis torsiyonu hariç
hemen hepsi torakstan yansıyan
ağrılar
Bu 3 hastalık grubunu çok iyi ayırt etmek gerekir.
Gerçek bir akut karın hastalığını atlamak ciddi
morbiditeyle veya hastanın immün sistemine,
yaşına, yandaş hastalıklarına göre hastanın kaybıyla
sonuçlanabilir. Karına ait medikal patolojileri veya
karna yansıyan ağrısı olan karın dışı hastalıklara
cerrahi girişim uygulamak bir felaketle
sonuçlanabilir. Kısaca ameliyat olacakları asla eve
yollamamamız, ameliyat olmayacakları da asla
ameliyat etmememiz gerekiyor.
Ağrı hasta için son derece ağır ve kötü iken bizim için tanı koyma açısından bizi
yönlendirebilecek bir bulgudur. Bu nedenle hastayı değerlendirip, karın
muayenesini yapıp, kafamızda bir tanı koyup tedavisini geliştirmeden asla ağrıyı
yok etmemeliyiz!!!
1. Ağrı ne kadar az süredir var ise (6-8 saat/1 haftayı geçmeyen ağrılar)
2. Daha önceden hiç bir şikayeti olmayan bir kişide ortaya çıkmış ise
3. Daha önceden var olan bir ağrı son zamanlarda ciddi bir şiddetlenme göstermiş ise (Ya bu
hastalığın cerrahi bir komplikasyonu ortaya çıkmıştır ya da var olan medikal hastalığı üstüne
yeni bir cerrahi patoloji eklenmiştir. Örneğin Crohn hastasında kolesistit ya da divertikülit
gelişmesi.)
AKSİ KANITLANANA KADAR AKUT KARIN AĞRISI OLARAK KABUL EDİLMELİDİR !!
275
Hastalar hangi tablolarla gelebilir?
1. AKUT KARIN AĞRISI (+) / FM BULGULARI (+) Gerçek akut karına yaklaşım
(Defans/Rebound/Rijidite)
Akut karın ağrısı mı?
Akut karın tanısı kesin gibi (en kolay grup)
Cerrahi girişim gerekli mi?
2. AKUT KARIN AĞRISI (+) / HİPOVOLEMİ (kan / sıvı?)
Ağrının süresi (6-8 saat/7 gün) ???
Periton irritasyonunu (karın ağrısını) gerçekleştiren
şey karın içi sıvıdır. Bu sıvı daha sonra görüntüleme Defans / rebound / rijidite ???
yöntemleriyle (BT, USG) gösterilir Görüntüleme yöntemleri ve kan
Htc, Hb düşüklüğü varsa kanamaya yol açan bir tetkikleri ile tanıya kesin olarak gidilir.
tabloyu ön planda düşünmeliyiz
Dış gebelik rüptürü / Aort anevrizma rüptürü /
Spontan dalak rüptürü / Splenik arter anevrizma rüptürü
276
Viseral peritonda ağrılı uyaranlar (iyi bilmemiz gerek!!)
1) *İnflamasyon (iltihaplanma) bakteriyel/kimyasal ! Türkçede sonu –it ile biten
divertikülit, apandisit, kolesistit gibi tüm olaylar inflamatuvar/enfeksiyon türü olaylardır.
En sık ağrılı uyaran budur.
2) Kontraksiyon (kasılma) Ö rn. ileus, bilier kolik.
3) İskemi (nekroz) Bir organın ölüme gittiği tablodur ve son derece ağrılıdır. Örn. mezenter
iskemi.
4) Distansiyon (Gerilme) Ö rn. ileus, bilier kolik.
Viseral ağrı
Parietal (somatik) ağrı
Yansıyan (yayılan) ağrı
Viseral peritondan çıkan lifler ince liflerdir,
parietal peritona kıyasla 15 kat daha yavaş
gider. Bir önemli kısım da değerlendirildiği
yer: C tipi lifler talamusa gider, A tipi lifler
ise kortekse. Korteks çok iyi bir
değerlendirme ve yorumlama merkezidir. Viseral ağrılar bilateral inervasyon olduğu için hep orta
hatta hissedilir Epigastriumda, göbek etrafında ya da suprapubik/hipogastrik bölgede, daima
ortada hissedilir! Bu ağrı iyi anlaşılamayan, iyi yorumlanamayan, tam parmakla gösterilebilecek
kadar kaliteli olmayan müphem bir ağrıdır. Oysa kortekse giden, parietal peritonun uyarıldığı
ağrılar hastaların parmağıyla ağrısını gösterebileceği kadar net, keskin ve patolojinin olduğu yeri
gösteren ağrılardır. Tam parmakla lokalize edilen yerin altındaki organda bir patoloji olduğuna
işaret eder. Neden? Örneğin organdaki bir enfeksiyon parietal peritona dokunarak orayı irrite eder,
onun ağrısı kortekste değerlendirilir ve hasta şuramda ağrı var diye belirtir. Apandisitte McBurney
noktasının, kolesistitte Murphy noktasının ağrılı olması gibi bizi direkt olay yerine yönlendiren bir
lokalizasyondur.
Sonuç olarak viseral ağrıyı tanımak zor, parietal ağrıya geçtiğinde ise daha kolaydır.
277
Viseral ağrılar neye göre orta hatta oluyor?
Bağırsağın embriyolojik gelişimiyle ilgili olarak viseral ağrının hissedildiği yer de değişiyor.
Foregut (Ön Bağırsak) Orofarinksten duodenum 2. kıtasına kadar olan kısım ve tüm
hepatopankreatikobilier sistem Epigastriumda ağrı hissedilir
Midgut (Orta Bağırsak) Duodenum 2. kısmından sağ kolon dahil olan kısım Göbek
çevresinde ağrı hissedilir
Hindgut (Arka Bağırsak) Transvers kolon ile anüs arası Hipogastriumda ağrı hissedilir
Klasik bilgi olarak apandisitin ağrısı önce göbek etrafında olur, daha sonra sağ alt kadrana iner.
Göbek etrafında hissedilen viseral ağrı, sağ alt kadranda hissedilen ise parietal ağrıdır.
***Siz bunları bilin ama sınavda size organ adı verilip de sorulabilir!!!
Ö rneğin Meckel divertikülünün viseral ağrısı nerede olur? Göbek etrafında (terminal ileumda
olduğu için). Daha sonra ağrı sağ alt kadrana iner. Apandisit ile karışabilir! Bu nedenle bir hastaya
laparoskopik ya da açık bir apandisit tanısı koyup appendixin masum olduğunu görürseniz mutlaka
Meckel divertikülünü arayın! Özellikle çocuk yaş grubunda.
Örneğin sigmoid divertikülitin viseral ağrısı nerede olur? Suprapubik ya da hipogastrik orta hatta.
Parietal ağrısı ise sol alt kadranda olur.
Parietal ağrı organın olduğu yerin üzerindeki karın duvarına yansır demiştik, bir şey hariç: perfore
olursa jeneralize olur.
Apandisit perfore olduğunda çevre organ ve dokular tarafından sınırlanarak orada bir kitle halinde
gözükür (Plastron apandisit). Bu durumda konservatif kalıyoruz.
Yansıyan ağrı
Viseral ağrı liflerinin omurilikte deriden gelen ağrı lifleri ile oluşturduğu sinapslara bağlıdır.
(Hocanın verdiği örnek: Bir araç Kars’tan, diğeri Ankara’dan kalkıp İstanbul’a gidiyor. İkisinin de
yolcusu, bilgi birikimi farklı. Ama Ankara’dan itibaren bunlar yan yana seyredecek. Bu sırada tıpkı
elektrik kabloları arasında ark olup elektrik aktarımı olması gibi burada da bilgi aktarımı olur.
Kars’tan gelen bilgi Ankara’nınmış gibi Ankara’dan gelen bilgi de Kars’ınmış gibi değerlendirilir.
Sonuçta organdan gelen ağrı organla alakasız bir yerde hissedilir.)
Travma dışı ağrılar olmalıdır. (Kot fraktürü
vs. akut karın değildir.)
Inferior MIkarın ağrısı, Plörezikarın
ağrısı, Testis torsiyonukarın ağrısı yapar.
Diafragma irritasyonunda → omuza,
Perfore duodenal ülser ağrısı → sağ
omuza, Ö zofagus hastalıkları → sırtta orta
hatta, Bilier ağrı → sağ skapula altına,
Retroperitoneal lezyonlar → belde orta
hatta, Pankreatit ağrısı bele (bazen
kuşak tarzında), Uterus ve rektum ağrıları
→ sakrum üzerine yayılır.
278
AĞRI TİPLERİ
Hastadan sadece anamnez alarak
İnflamatuvar ağrı (% 80) - en sık*** bile ne tür bir ağrı modeliyle karşı
Kolik ağrı karşıyayız, altta yatan patoloji nedir
İskemik ağrı soruları hakkında bir fikir sahibi
Perforan ağrı olabiliriz.
İnflamatuvar ağrı
Sonu –it ile biten hastalıklar. Gece uykudan
uyandırabilir, bunları ciddiye almak gerek!!!
**Hafif hafif başlar (kreşendo yok), ancak hiç
geçmez (dekreşendo yok) ve üzerine de hep ufak
ufak koyar.
Organ perfore olursa ağrıda aldatıcı bir rahatlama
hissi olur. Bu çok kısa süren, geçici bir histir.
Sonrasında jeneralize peritonitle ağrı daha da yukarı çıkabilir. Çok daha şiddetli, hiç geçmeyen,
stabil bir ağrı meydana gelir. Palpasyonda sertlikle -rijiditeyle- karşılaşırız.
Örneğimiz apandisit olsun. Appendixin inflamasyonu sonucu erektil olmasıyla karın ön duvarına
dokunarak sağ alt kadranı uyararak bize ağrıyı hissettirir (parietal faz). İlk başta da iştahsızlık,
bulantı, kusma, göbek etrafında ağrı ile başlar (viseral faz).
Kolik ağrı
İleus, bilier, renal kolik.
Aralıklıdır – Ağrı aralarda tamamen rahatlar.
Ağrı başlar, kısa sürede şiddetlenir ve sonra kaybolur
(kreşendo ve dekreşendo bir arada).
İskemik ağrı
Karındaki en şiddetli ağrı (çok geniş alanda sinir uçları uyarılır).
Ö lüm korkusu hissettirir.
Ağrı başladığı anda maksimuma çıkar.
Kreşendosu en şiddetli olan / dekreşendosu olmayan bir
ağrıdır (süreklidir)!!
Perforasyon olursa peritonit ağrısı şeklini alır (ağrı önce biraz rahatlar).
Perforan ağrı
Tüm organlar inflamasyon ve enfeksiyon sonrası hekim
tarafından gereği yapılmazsa ya da hasta hastaneye
gitmezse perforasyona gidecektir. Örneğin apandisitin
perfore olmasıyla ortaya çıkan jeneralize peritonit.
İnsanı öldürebilir!
279
İleusta kolik ağrı ardışık olarak
görülebilir.
FİZİK MUAYENE
İnspeksiyon – Fizik muayene
hastanın odaya girişiyle başlar.
Hastanın pozisyonu nasıl? Kusuyor mu? Solunumu nasıl? Karın
solunuma iştirak ediyor mu? Karında insizyon var mı? Karın distandü mü? Cullen belirtisi gibi
morluklar var mı?
Herkesin karnı az ya da çok solunuma katılır. Akut karınlı hastalar ise,
1) Karın ön duvarıyla organlar birbirine değmesin diye yüzeyel, kesik kesik ama sık sık
nefes almaya başlar.
2) Karın içi patolojiler ve organ perforasyonları hastada metabolik asidoz yapar. Bunun
kompansasyonu da kişinin solunumudur. Respiratuvar alkaloz cevabını verebilmek
için hasta solunumunu sıklaştırır.
Hastanın şuuru nasıl? Hastaya basit sorular sorarak mantıklı cevaplar verip vermediğini
değerlendirmeliyiz. Kişide oryantasyon bozukluğu varsa bu geç kalınmış, sepsise girmiş bir vaka
olabilir. Bunu kan gazı alarak kanıtlayabiliriz.
Hastanın mutlaka fizik muayenesini yapacak kadar soyunmuş olması gerek. En çok hata yapılan
yerlerden biri kasıklardır! Özellikle yaşlı kadınlarda femoral fıtık boğulmaları sık atlananlardandır.
Hasta herhangi bir nedenle sizin gerçek bir fizik muayene yapmanıza izin vermezse tedavi red
tutanağını imzalatıp hastayı gönderebilirsiniz.
Oskültasyon – Mekanik ileusta barsak sesleri sayısı artar, paralitik ileusta karın sessizleşir. Normal
barsak sesleri dakikada 4-8 arasıdır. 4’ün altı hipoaktif, 8’in üstü hiperaktiftir. Her kadran en az 1
dakika dinlenmelidir.
Metalik tını dediğimiz iki madenin birbirine sürtme sesi ve Garguyman dediğimiz metal kovalardan
birbirine su döküldüğünde gelen ses, tıkalı barsak içi sıvıların boşalım sesidir.
Palpasyon
***Rebound (Rebound tenderness =Blumberg sign)
***Defans (Kas direnci=Guarding)
***Rijidite (SertlikKontraktür)
*Patolojik kitle
*Organomegali
*Rektal tuşe
Palpasyona en ağrısız yerden başlanır. Ağrı sağ üst kadrandaysa palpasyona sol üstten başlarız, sol
alt, sağ alt ve en son ağrılı kadran palpe edilir. Çünkü en ağrılı yere dokunduğumuzda kişinin ağrısı
olacağı için bize kendini rahat teslim etmeyecektir.
280
Karına dokunduğumuzda ilk hissedeceğimiz şey karın kaslarının tonusudur. Karın duvarının
gerginliğinden en çok sorumlu olan kas, rektus abdominis kaslarıdır. (Yanlarda oblik eksternus,
oblik internus, transversus abdominis kasları; fasya transversalis ve en içte parietal periton vardır.)
Karın içinde bir inflamasyon olduğunda, bunun karın duvarına dokunmasıyla en çok gerilen kaslar
rektus abdominislerdir. İstemsiz defans oluştururlar.
Palpasyonda önce yüzeyel, sonra derin palpasyon yapılır.
REBOUND (rebound tenderness=Blumberg sign)
Direkt rebound: Ağrılı bölgede karın duvarını yavaşça derine doğru bastır, tut ve aniden çek!
Amacımız en iç katmandaki parietal peritonu içerdeki olası patolojik organla değdirmek, parietal
periton irritasyonu oluşturmak, ağrılı noktayı provoke etmektir. Elimizi aniden bıraktığımızda ise
burası tıpkı bir keman teli gibi dalgalanıp yine içeri vurur ve hasta ağrıyı daha şiddetli olarak
hisseder.
İndirekt rebound: Dolaylı işlemlerle periton yüzeylerinin birbirine sürtünmesini artırmaktır!
[Öksürtme/ derin nefes aldırarak karını şişirtme / *topuk testi (hasta parmak ucuna çıkartılıp
topuklarını birden yere değdirmesi istenir) / psoas testi / obturator testi (Cope belirtisi) /Rovsing
testi (apandisitte) - uzağa bastırarak ağrıyı provoke etmek]
DEFANS ( Guarding)
Karın duvarında sertlik
İstemli defans: Soğuk hava, mahcubiyet, hekimin soğuk elleriyle hastayı muayene etmesi ile
kasların kasılması. Fizik muayenede hastayı başka şeyle meşgul ettiğimizde karın duvarındaki kas
sertliği azalıyor veya yok oluyor ise bu gerçek defans değildir, anksiyeteye bağlıdır.
İstemsiz defans: Gerçek cerrahi defans olup parietal peritonun irritasyonuna bağlı karın kaslarında
gelişen refleks spazmdır. Muayene sırasında ortadan kaldırılamaz.
RİJİDİTE (=kontraktür) Defansın bir adım ötesi
Muayenede karın duvarında sertlik aynen devam ediyor ve tüm kadranlara yaygın ise tahta karın
olarak nitelenir.
Perforasyon / jeneralize peritonit göstergesidir. Bu bulgu artık çok geç evrede karşılaşacağımız bir
bulgu olduğu için günümüzde pek görmüyoruz.
Duodenoülser perforasyonları çok ileri bir patoloji olmamasına rağmen bize erkenden çok sert
karın bulgusu verir. PPI kullanımı ile görülme sıklığı azaldı.
Periton İrritasyonu Özel Durumlar
Aşağıdaki bölgelerin parietal periton irritasyonlarının FM’leri sinsidir, bulgu vermez.
1. Diyafragma Diyafragmatik periton irritasyonunda – KEHR bulgusu - ilgili omuzda
2. Karın arka duvarı Posterior parietal periton –Retroçekal apandisit / pankreatit!
3. Pelvis Pelviperitonit (kadın hastalıklarında)/jeneralize peritonitte rektal tuşe ağrılı olur.
Rektal/aksiller sıcaklık farkı ≥1ºC (Normali 0.8ºC)
281
Karnı bir küp gibi düşünürsek, bizim ona tek yaklaşımımız ön taraftandır. Arkada quadratus
lumborumlar, psoaslar, vertebralar; yukarıda toraks olduğundan palpasyon yapılamaz. Aşağıdan
ise sadece tuşe yapabiliriz –ki bu yeterli olmaz. Yanlardan da yalnızca kostolomber hassasiyet
bakabiliriz. Bu nedenle buralarda görüntüleme devreye girer.
Karın Ağrıları – Yandaş Semptomlar (Okumadı, hangi sisteme aitse ona yandaş bulgular görülür)
Bulantı ve kusma / Ateş ve titreme / İştahsızlık ve zayıflama / Yemeğe tahammülsüzlük / Akciğer
semptomları / Barsak alışkanlıklarında değişme / Genitoüriner semptomlar
282
Yaygın Karın Ağrısı Yapan Nedenler
Cerrahi nedenler
Generalize peritonit / Pankreatit - kuşak tarzında karın ağrısı/ Mezenter iskemisi / Abdominal aort
anevrizma (AAA) rüptürü / İntestinal obstrüksiyon
Cerrahi dışı nedenler (okumadı)
Lösemi / Orak hücreli anemi / Mezenterik lenfadenit / Gastroenterit / Kolit / Metabolik, toksik ve
bakteryel
(Kadranlara göre ağrı yapan cerrahi-cerrahi dışı nedenleri, immün yetmezlikte akut karın ve
sistemlere göre karın ağrısı yapan hastalıkları okumadı, yalnızca jineokolik hastalıkların önemli
olduğunu belirtti.)
JİNEKOLOJİK HASTALIKLAR
Ektopik gebelik rüptürü (sık) / Over tümör torsiyonu / Ovaryal follikül kist rüptürü / Akut salpenjit /
Dismenore / Endometriozis / Mittelschmerz ağrısı (ara ağrı)
ÇIKMIŞLAR
d)Viseral ağrı aşamasında tanı daha zordur. 4. Kolelitiazise bağlı olarak sağ omuz ve
skapula altına vuran ağrı aşağıdakilerden hangi
e)Viseral ağrı mutlaka orta hatta hissedilir ağrı tipine uyar ?
2. İnflamatuar ağrı için aşağıdakilerden hangisi a) İskemik b) İnflamatuar c) Yansıyan d) Kolik e)
yanlıştır? Viseral
A) Viseral ağrı, peritoneal ağrıdan önce gelişir. 5. Karında aşağıdaki ağrı tiplerinden en sık
B) Viseral ağrıda ince C lifleri iletiyi yavaş olarak görülen hangisidir?
taşırlar. a) İskemik ağrı b) İnflamatuvar ağrı c) Kolik ağrı
C) Viseral ağrıda kalın A tipi lifleri hızlı iletisi söz d) Yansıyan ağrı e) Perforan ağrı
konusudur. 6. Aşağıdaki ağrı tiplerinden hangisi çok şiddetli
D) Viseral ve perietal ağrı lifleri sonuç olarak olup kişide ölüm korkusu ve hissini oluşturur?
korteks de yorumlanır. a) Perforan ağrı b) Kolik ağrı c) lskemik ağrı d)
E) Somatik ağrı tanımlanması parietal ağrı ile eş Yansıyan ağrı e) Parietal ağrı
anlamlı kullanabilir.
283
Hoca dersi blok yaptı. İkinci ders olan kısım kısa sürdü. Genel olarak önemli yerleri ilk kısımda anlattı.
Bu özet ikinci kısım.
21 Ekim ilk ders Prof. Dr. Kayıhan Günay
Anamnezde yaş önemli çünkü çocuklardaki, yaşlılardaki değerler farklı. Cinsiyet önemli. Hamilelerin
lökosit sayıları, trombosit sayıları değişir.
Kan tetkikleri önemli. İdrar testi belki ama dışkı testini akut karın tanıısı koymada kullanmayız. Şok
tablosu olsa hematemez melena olurdu zaten.
Direkt grafi çekeriz. Barsak perforasyonunda serbest hava, ileusta hava-sıvı seviyeleri,vovulusta
kahve çekirdeği görünümünü görürüz.
Ultrason basit, hasta başında yapılabilir, radyasyon yok . Safra kesesi taşı, safra yollarında dilatasyon,
karın içinde sıvı, jinekolojik organları değerlendirmede kullanılır. Elektif olarak yaptığımızda da
hastaya aç gelmesini söylüyoruz ki safra kesesi boşalmamış olsun, güzel gözüksün diye.
BT’de vakalara göre oral, iv ve rektal kontrastı seçeriz. Asla hastanın hidrasyon durmuna bakmadan
(hastanın sıvısı yeterli mi , üre kreatinin değerleri normal mi) iv kontrast vermeyiz. Üst gisi
ilgilendiryorsa yukarıdan, alt gisi ilgilendiriyorsa aşağıdan kontrast veriyoruz. Üçünü vermemiz
gereken durumlar da olabilir.
BT anjiografiyi vasküler yapıları incelemek için çekeriz. Trombüs, emboli var mı bakarız.
MRCP koledok taşlarında, mekanik ikterde kullanırz. (safra kesesi, safra yolları ve pankreasın
anatomisi ve hastalıkları hakkında detaylı bilgi verebilen, non-invaziv bir görüntüleme yöntemidir.)
Genelde ilk olarak direkt grafi ile başlıyoruz. Ayakta duramıyorsa yatarak lateral pozisyonda
çektirebiliriz.
ERCP kolanjit ile gelen hastalarda her an uygulayabileceğimiz bir yöntem. Duodenumun 2. kısmındaki
ampulla vateriden girerek kontrast madde verip tıkanıklık var mı bakıyoruz. Tedavi amaçlı
kullanıyoruz.
PTK = ERCP ile alttan fizyolojik olarak yolu açıyoruz. Palyatif ya da küretif. Ama aşağıda pankreas
başında inop bir tümör var ve bizim girişimize de engel. O zaman radyologlar karaciğer üzerinden
perkütan transhepatik kolanjiografi ile giriyorlar dilate safra yolunun birini buluyorlar, içine katater
takıp orayı boşaltıyorlar. Yani yukarıdan boşaltıyoruz.
Kolanjiti olan hastada bilirubin alkalen fofataz(ALP) istemezsek olmaz. Ama apandisiti olan hastada
bunları istemek mantıksız. Pankreatit düşündüğümüzde amilaz isteriz . Olmazsa olmaz lökosit, tam
kan hepsinde bakarız. Crp ye hepsinde bakıcaz. Bunlar –itis i gösterir çünkü. Elektrolitlerine bakın.
Diyafragma altında hava görürsek bir şeyin perfore olduğunu anlarız. Apandisitlerde pek olmaz ama
olanı da hoca görmüş.
284
Aort anevrizmalarında intraabdominal abselerde BT çekeriz.
Hoca günümüzde nerdeyse her hastaya çekilidiğini söyledi, nerdeyse rutinimiz oldu dedi.
Parasentez karın içinde sıvı olan hastalarda kan mı idrar mı safra mı diye yaparız.
Diyagnostik peritoneal lavaj çok az vakada kullanıyoruz. Bazen mezenter iskemi şüphelendiğimiz
hastalarda barsakları görmek için başvuruyoruz.
Aort anevrizması varsa usg veBT ile taıyı koyup gereğini yapıyoruz.
Hemodinamik instabilite, karın ağrısı var, batın içinde sıvı var, büyük ihtimalle karında kanayan bir
yer var. Parasentezle bakabiliriz, kan testleri de bizi uyarır.
Narkotik ilaçlar da tahta karın yapabilir. Kas hastalıkları bunu taklit edebilir. Dahili bir hastalıkla
cerrahi bir hastalığı karıştırmamaya dikkat etmeliyiz.
cevap:e
285
İleus/Doç.Dr.Mehmet İlhan (Genel Cerrahi) 21/10/2019 13.00 MRMD
İleus daha önce işlendiği için hoca tekrar yaptı soru cevap şeklindeydi. Sorular üzerinden gitti. Ders
yaklaşık 20 dakika kadar sürdü.
İleus:barsak tıkanıklığı. Acile hasta geldi (bulantı ve kusma eşlik eden) önceliğimiz anamnez ve
muayene. Muayenede ileustan şüphelendik. Öncelikle damar yolu açalım. Kan alalım.(Hemogram CRP
ve Elektrolitler bakılır.)Damar yolundan şekerli çözeltiler takalım ve kan sonucunu bekleyelim.
(Travma dışı karın ağrılarında şekerli sıvı takılır. Travmada insülin baskılanacağından ötürü şekersiz
sıvılar takılır.) İleus seviyesine göre elektrolit dengesi bozulur. Pilor obstrüksiyonunda (Hasta asit
kusacağı için) metabolik alkaloz olur. Nazogastrik takılır.(İleus düşündüğümüz hastada ciddi kusma
varsa NG takarız.Kusmuyorsa takmayız.) ADBG çekilir.(Grafide Hava-sıvı seviyesi görülür. Kolonik tipte
hava-sıvı seviyesi varsa NG işe yaramaz.)
Mekanik ileus da: Lümen içi(Fekaloid vb), Lümen duvarı(Tümör vb,), Lümen dışı(Fıtık, Dışardan baskı
yapan tümör vb) olarak sınıflandırılır.
Mekanik ileus tadavisi etkene bağlı olarak Medikal, Endoskopla ve Cerrahi olarak yapılabilir.
Brid ileusta 48-72 saat takip ederiz. Aralıklı olarak muayene edilir. Akut faz reaktanlarına bakılır.
Yükselme yok açılma varsa taburcu ederiz. (Konservatif takip yaparız.) Brid(bant) içine giren barsak
mezosu peristaltizm ile çıkar bu sayede açılma olur.
Paralitik ileusta cerrahiden genelde kaçılır. Eğer illa yapılacaksa kolostomi açılır.
Akut Apandisit:
Daha çok gençlerde görülür. Önce göbek çevresinde bir ağrı daha sonra sağ alt kadrana inen bir ağrı
olur. Eğer perforasyon varsa önce bir rahatlama sonra generalize (yaygın) bir peritonit olur. Eğer
perforasyon lokal ise ağrı yaygın değil alt kadran çevresindedir. Fiziki muayenede hassasiyet defans ve
rebaund olabilir. Kanda akut faz reaktanları (Lökosit, CRP) bakılır. Görüntüleme için USG kullanılır.
Ultrasonda Akut Apandisit gözlendi ve fiziki muayene uygunsa tedavi için cerrahiye
başvurulur(Cerrahi şart mı? Değil bazı kaynaklarda antibiyotik kullanımı yazıyor ama altın standart
cerrahi.) Tanı kesin değilse Laparoskopik girişim yapılır. USGde tam tanı koyulmadıysa BT’den de
yararlanılır.
Çıkmış:
1. 18.On yıl kadar önce abdominal travma nedeniyle laparötomi yapılmış olan 64 yaşındaki kadın
hasta bulantı, kusma, karın ağrısı yakınması ile hastaneye başvuruyor. Çekilen ayakta direk batın
grafisinde çok sayıda hava sıvı seviyesi görülüyor.
286
2-İleus tedavisinde hangisinin yeri yoktur?
5-45.Akut karın hastalıklarının tanısında aşağıdakilerden hangisi tanı koydurmada göreceli olarak
nonspesifiktir (özgün olmayan)?
a)Yüksek lökositoz ve CRP değerleri b)Normalin 4 katı amilaz değeri (Akut pankreatitte görülür)
APANDİSİT BELİRTİLERİ
ÖKSÜRMEK,
YÜRÜMEK, İŞTAH KAYBI
HAREKETLE ARTAN
KARIN AĞRISI
ATEŞ, BULANTI,
KUSMA
KABIZLIK,İSAL
ABDOMİNAL
ŞİŞKİNLİK
HAMİLE KADINDA
ABDOMEN
ÜSTÜNDE AĞRI 287 SAĞ ALT KADRAN
HASSASİYETİ
Safra Kesesi ve Safra Yolları Tümörleri/Cerrahi İlgin Özden
21.10.2019 saat 14.00 ders Sarp Yoldaş
Hoca dersi genelde vakalar üzerinden anlattı önemli olanları yazdım, vaka sonlarında asıl bilmemiz
gereken yerleri bir daha vrguladı oraların hepsini de yazdım. Yıldızlı yerler hocanın en az iki kere
üstünde durdığu yerlerdir. Iyi çalışmalar.
***Safra yolu tümörleri lokalizasyon olarak 3e ayrılır. İntrahepatikler kc tümörü gibi tedavi edilir.
Distaldekiler ise pankreas başı tümörü gibi tedavi edilir. Perihiler ise bugünkü konumuz major
hepatobilyer rezeksiyonla tedeavi edilir. Klatskin tümörü diye bir kavram var hiler bölge
mukozasından kaynaklanıp safra yollarını tıkayan tümörlerdir. Bunlar perihiler kolanjiyokarsinomun
bir grubudur tamamı değildir.
Hilus bölgesinin arkasında kc kaudat bölgesi bulunur. Rezeksiyonda bunların ikisi birden çıkarılır.
VAKA: 55y kadın hasta sarılık şikayeti bilirubin kolestaz enzmileri yüksek
MRCP yapalım, ekstra hepatik safra yolu gözükmüyor, safra yolları dilate bulundu. Daha sonra PTK
yapıyoruz. (Perkütan transhepatik kolanjiyografinin Türkçe’deki tam karşılığı ciltten girilerek ve
karaciğerden geçilerek safra yollarının görüntülenmesidir.) (görüntüleri koymuyorum
yorumlayabilmek için profesör olmak gerekiyormuş hoca belirtti :).) KC iyice değerlendirildikten
sonra yüzde 85inin çıkarılması gerekiyormuş. Bu da çok riskli. Radyologlar sağ portal veni embolize
etmişler. Hala arterden beslendiği için nekroze olmuyor ama atrofiye gidiyor. Çıkarmamız gereken
yer yüzde 73e düşmüş. Kalan kısım yüzde 15ten 27e çıkmış nerdeyse iki katı.
Başarılı bir ameliyat olmuş. Ameliyat sonrası bilrubin yüksekti trombostler 11000 e kadar düştü.
Sonra toparladı 17yıldır nükssüz hayatta.
SONUÇ: Bu bölgenin ameliyatları majör hepatobilyer rezeksiyon gerekir. Ya kcnin sağı ya da solu,
ekstrahepatik safra yolu, kaudat lob üçlüsünün çıkarılması gerekir.
288
- 90 günlük mortalite: 2/53 (% 4): sepsise bağlı çoğul organ yetmezliği (2009-2012 arasında cerrahi
mortalite yok.) VAKA: Hilus+periampuller bölgede sorun var safra kesesi hidropik böyle hastalara
Hepatopankreatoduedoktemi ameliyatı yapılır. Whipple ameliyatından bile ağır ameliyatlardır.
VAKA: 60Y kadın hasta sepsiste geldi. Hikayesi: BT: hiler kolanjiokarsinom ile uyumlu bulgular 4 gün
önce ERCP: sağ loba stent takılmış. Sol lob zaten tıkalıydı her taraf tıkanınca KC absesi olmuş. Ölene
kadar perktan drenajla yaşamak zorrunda kaldı. Sonuç olarak işler her zaman iyi gitmeyebiliyor.
****Klatskin tümörlerinde : Önceden bilinen safra yolu hastalığı veya geçirilmiş safra yolu cerrahisi
olmayan hastalarda, safra yolunda darlığı öncelikli olarak kolanjiokarsinom düşünülmeli, yaklaşım
buna göre planlanmalıdır. Hiler bölgeden biopsi almadan direkt rezeksiyon yapılır. Biopsi almak çok
zor yanlış pozitiflik yüksek. Postop kanser çıkmasa bile tıkalı safralarda hasta ameliyat olmazsa
perkütan drenaj tedavisi uygulanır. Bu tedavi hayat kalitesini çok düşürür. Sonuç olarak hiler bölge
tıkanıklıklarında direkt ameliyat çok mantıklı.
Safra yollarının en sık kanseri kolanjiokarsinomlardır. İlk baştaki bölgeleri tekrar saydı yıldılzadım.
Geride tümör bırakmayıp hastayı öldürmezsek hasta fayda görür. Kanser ise kanser çıkarılır. Kanser
değilse hastalığın adı konur. Bilyer kateterlerden kurtulduğuiçin hayat kalitesi yükselir.
Obezite
Kronik inflamasyon
Anormal pankreatobilier birleşme :(‘uzun ortak kanal’) Pankreas sıvısı duodenum yerine safraya
reflü olur bunun sonucunda kronik irritasyon olur.
Safra kesesi polipleri (sadece % 10’ü adenomatöz polip) kalanı kolesterol polipidir radyolojik olarak
ayırmak çok zor. Sadece adenomatöz polip neoplastiktir. Genelde 10mm geçen adenomatöz polip
ameliyat edilir. Sesil polipler de risklidir.
289
Ancak hastaya bunun bir kolesterol polipi olduğunu söylemek lazım.
En önemli prognostik faktör lenf nodu metastazıdır eğer tümör N1 olursa hasta evre 3b olur.
***Tanı konulduğunda çoğu inop. Ancak taş ameliyatlarında rastlanan insidental safra kanserlerinin
sağ kalımı güzeldir. Laparoskopi arttıkça saptanma artar. Eğer kanser açısından riskli faktörler varsa
taramalar sıklaştırılmalı.
*Safra ca ameliyatları açık ameliyat yapılmaz. Çünkü kese perfore olursa peritona yayılma riski çok
artar hastanın yaşayacağı varsa da şansını elinden alırız.
**Yapılması gereken: Kolesistektomiden sonra tümör var mı diye bakımalıdır. Bakmadan patolojiye
yollanırsa 2 hafta sonra 2. ameliyat gerekir.
a)Tifo taşıyıcılığı
10.Aşağıdakilerden hangisi safra kesesi kanseri için risk faktörü değildir? a)14 mm boyunda kolesterol
polibi
b) Yaş c)Cinsiyet
d) En iyi sağkalım, kolelityaz sebebiyle kolesistektomi yapılan ve tesadüfen evre I tümör saptanan
hastalarda elde edilir.
290
ARTER HASTALIKLARI / Prof.Dr.Fatih Ata GENÇ / 21.10.2019 15.00 Dersi / İrem YETKİN
Akut travmalar emboli, tromboz ve travmalar nedeniyle oluşan arteryel akımın kesilmesi ve bunun
distalindeki arteryel ağaç boyunca iskemik belirtilerle ortaya çıkan durumlardır.
1)Emboli: Emboli dediğimiz zaman daha çok sol kalp kökenli bir intaventriküler trombüsten kopan
parçanın arteryel akımı kesmesiyle oluşan makroembolileri söyleyebiliriz. Bunların büyük bir çoğunluğu
atriyal fibrilasyon, sol ventrikül içindeki trombüs gibi nedenlerle oluşur.
Emboliler daha çok alt extremitede (%70) görülür. Üst extremite, serebral ve viseral arterlerde de daha
düşük oranlarda gözüküyor.
KLİNİK: Her zaman karşımıza çıkan çok önemli bilinmesi gereken 6P bulgusu!!!
Pain: Ağrı
Pallor: Solukluk
Pulselesness: Nabızların palpe edilememesi. Mesela emboli en sık femoral artere oturur, bu durumda
popliteal ve pedal arterleri palpe edemeyiz.
Paresthesia: Duyu kayıpların kaybolması, ilk önce kaybolan duyumuz yüzeyel dokunma duyusudur,
nörolojik kayıpların başladığını düşündürür. Ama derin duyular henüz korunmuş durumdadır.
Poikilothermia: Isı farklılığı, mesela iki extremite arasında tıkanıklık olan yerde sıcaklık daha azdır,
düşüktür.
Paralysis: 6-8 saatlik altın periyod ilerlerse artık motor kayıplar söz konusudur. Extremite istemli
hareketleri yapamayacak hale gelmiştir.
2)Tromboz: Daha çok bir aterom plağının oluşturduğu kritik darlıkta meydana gelen, emboliye göre daha
yavaş seyreden tıkanıklıklardır.
291
Özellikle alt extremitelerde, femoral bölgede lokal anesteziyle emboloktomi yapmak mümkündür.
Emboloktomi: Arteriotomi yaparak buradan Fagorty balonlu kateterle embolinin çıkarılması işlemidir,
hemen devamında akım devamlılığı sağlanabilir.
*Gerçek Anevrizma: Bir dejeneratif olay sonucu ortaya çıkan multifaktöriyel etyolojisi olan hastalıktır.
*Yalancı Anevrizma (Psödoanevrizmalar): Daha çok infeksiyona veya travmaya sekonder nedenlerle
ortaya çıkar. Anevrizma duvarını oluşturan tüm tabakalar arter tabakaları değil, organize olmuş pulsatil
bir hematomdur.
NEDENLERİ:
→Kalıtsal: Çok nadir görülürler.
* Ehlers Danlos sendromu
* Marfan sendromu
* AAA aileler
→Disekan Anevrizmalar: En sık torasik aortada rastlanır. Genç hastalarda özellikle erkeklerde ani bir
hipertanisyon atağı sırasında vasa vasorumların giriş yerlerinde, adventisya ve media tabakasının
ayrılmasıyla gerçek ve yalancı lümenlerin oluşması. Genelde sanki sırta bıçak saplanmış gibi ani bir ağrı
tariflerler.
→Mikotik: İnfeksiyona sekonder oluşan anevrizmalardır. Daha çok bakteriyel nedenle oluşur. Mantar
enfeksiyonu değildir, önceki zamanlarda radyolojik görüntü ona benzediği için bu adı almıştır.
→İnflamatuar: Retroperitoneal fibrozis ile birlikte olan yüksek sedimentasyon ve kilo kaybıyla seyreden
özel bir anevrizma çeşididir. Anevrizma duvarı ölçümlerde çok kalın gibi gözükse de rüptür riski artmıştır.
KLİNİK BELİRTİLER:
→Genelllikle asemptomatiktir, hiçbir belirti vermez. Diğer nedenlerle yapılan inceleme sırasında
saptanabilir.
→Ağrı olabilir. Sırt ve yanlara yayılan bir ağrı tariflenebilir. Renal kolik ve pankreatit ağrısıyla karışabilir.
Ağrı olması ve semptomların ortaya çıkması bunun tedavi açısından aciliyet gösterdiğini belirtebilir.
Ağrılı anevrizmanın bizim için en büyük komplikasyonu rüptürdür.
292
→Görüntüleme yöntemleriyle veya karın muayenesi sırasında karın orta hatta pulsatil bir kitlenin
varlığı ile tanı koyulabilir.
→Pulsatil kitle genellikle umbilikusun sol tarafında diye tariflenir ama orta hatta olabilir, hatta sağ
tarafında ve sağ alt kadranda bile olabilir. Nasıl olabilir? Aterosklerotik gelişim sırasında bazı arterlerde
özellikle abdominal aortada veya iliak arterde tortiozite (kıvrımlanma) ve elongasyon (uzunlamalar)
görülebilir. Dolayısıyla morfoloji tamamen farklı bir şekilde görülebilir, bu yüzden solda değil sağ tarafta
da anevrizmaların palpe edilebileceği hemen hatırlanmalı.
→İlk belirti komplikasyonlar olabilir.
KOMPLİKASYONLAR:
→Rüptür: En çok korktuğumuz anevrizmanın rüptüre olmasıdır. 2 şekilde rüptüre olabilir. Bunlar:
1- Karın içine (peritoneal kaviteye) serbest rüptür = Hastaneye gelenlerin %50si kaybediliyordu ama
endovasküler girişimlerin artmasıyla bu oran azaldı. Ama hala son derece yüksek mortalitesi var.
2- Retroperitoneal kaviteye kapalı rüptür = Mortalite oranı serbest rüptüre göre daha düşüktür.
***Mortalite oranının yüksek olması nedeniyle rüptüre olmadan önce tedavi olması gerekir.
→Tromboz
→Ateroembolizm
→Bası Bunlar varsa çaplara çok da dikkat edilmez → Girişim yapılır.
→Aortoenterik-duodenal fistül
→Aorta kaval fistül
BT-Anjigorafi ile kesin çap ölçümü daha doğru sonuç verir. !!!
GİRİŞİM ENDİKASYONLARI:
TEDAVİ: Bugün için ilk seçenek endovasküler onarımlardır. Eskiden ilk seçenek olarak cerrahi diye
söylerdik ama artık seçkin tedavi endovasküler girişimler. Skopi altında femoral bölgeden
retrograd olarak stent-greft yerleştirilir. Endovasküler girişimlerle anevrizmaların %80-90’ı tedavi
edilir.
293
Renal arterlerde, viseral arterlerde de anevrizmalar bulunabilir. Anevrizmaların komplikasyonlarının
tümünü oluşturabilir. Özellikle viseral arterler 2cm çapa geldiğinde rüptür riski artar. O yüzden
tedavi endikasyonu 2cm çap kabul edilmiştir.
→ Akut Mezenterik İskemi: Daha çok superior mezenterik arterin embolisi ya da trombozu ile oluşan
klinik tablodur. Ağrısı ani başlar, bütün karna yayılır. İleri yaş, kadın hastalarda daha sık görülür.
**Atriyal fibrilasyonla karşımıza çıkarlar** Ağrı ve FM bulguları uyumsuzdur.
**Postprandiyal Ağrı
**Yeme korkusu !! Kronik Mezenterik İskemi Triadı !!
**6 aylık sürede>%10 kilo kaybı
Tedavide hedef superior mezenterik arterdir. İleri yaş hastalarsa SMA stent denenebilir.
5)Kronik Arteryel Tıkanıklıklar: Aorta iliak sistemin tıkayıcı hastalıklarıdır. Bunlar klodakisyo
intermitterin varlığına göre evrelere ayrılır.
→Aorta İliyak Tıkayıcı Hastalık (Leriche Sendromu): Erkeklerde empotans varlığı, klodikasyo ve
femoral nabızlarda azalma veya palpe edilememe ile bulgu verir.
Kadınlarda empotans olmaz.
ABİ (Ayak Bileği/Kol basınç İndeksi) < 0.9
TEDAVİ: Endovasküler tedaviler → Stent-greft ile hasta tamamen normal hale gelebilir. Ama hepsinde
böyle lokal işlem yapılmayabilir.
294
Cerrahi işlemler: Aorta femoral bypass, Aorta İliak Endarterektomi, Balon Dilatasyon-Stent,
Ekstraanatomik Bypass
→Alt extremitede aterosklerotik ve vaskülit ( Behçer, Buerger) tıkanmalar görülebiliyor. Bunlarda da Evre
3-4te ise ve genç hasta ama yaşamını kısıtlayan kladikasyo varsa girişimsel yaklaşım yapılmalı!!
→Subclavyen Çalma (Steal) Sendromu: Üst extremite iskemik sendromlarından bir tanesidir.
Cam silerken veya üst extremitesini kullanırken baş dönmesi ve sonrasında senkop gelişiyor**
Subclavian arter çıkış yerinde bir patoloji vardır.
Tam tıkayıcı ise: Radial arter ve brakiyal arter pulsasyonları zayıf alınması, her iki koldan ölçülen
basınç farklılığın >15 olması bize tanıda yardımcı olur.
Görüntüleme yöntemlerinden BT bize yardımcı olur.
Semptomatik olanlarda tedavi: Balon dilatasyonlar ve stent yerleştirilmesidir.
KAROTİS HASTALIKLARI
→Muayene bulgusu olarak; eğer tam tıkalıysa carotis bölgesinde pulsasyon alınamaz.
→Stenoz %50den fazlaysa pansistolik, boyna yayılan üfürüm duyarız.
→İnsidansı yaşla beraber artar.
→Tüm inmelerin %85i iskemik, iskemik inmelerin %30-60ı karotis kaynaklıdır.
SORULAR
Postprandiyal Ağrı
Yeme korkusu
6 aylık sürede>%10 kilo kaybı
295
DİYABETİK AYAK
GENEL CERRAHİ - PROF.DR.FATİH ATA GENÇ – 22.10.2019
HAZIRLAYAN: MERYEM TOKAY
Öncelikle hocamızın Arter Hastalıkları dersinden kalan kısım için yaptığı eklemelerden
bahsetmek istiyorum:
KAROTİS DARLIKLARI
Küçük(%50’ye kadar) orta(%50-70 arası) ve ileri darlıklardan(%70-99 arası) bahsetmiştik.. Orta
ve ileri darlık özellikle semptomatikse (parazi, pleji, geçici iskemik atak, geçici görme kaybı, afazi
gibi) tedavi endikasyonu mutlaka vardır. Tedavi yöntemi endovasküler mi olmalı cerrahi mi?
Cerrahi olarak karotis endarterektomi, karotis plağının çıkarılması(?) yapılabilir. Endovasküler
olarak karotis stentlemeleri yapılabilir.
Geçirilmiş karotis cerrahisi varsa, aynı yerde plak oluşumu varsa (restenoz), yüksek (mandibular
açısının üstünde) bifurkasyon varsa, trakeostomi varsa, yaşam beklentisi düşük/yandaş riskleri
yüksekse… Bu hastalar cerrahiye uygun değildir, stentleme tercih ederiz. Hastanın isteği de
tedavi kararında önemlidir. Bunun sonrasında; antihipertansif tedavi, diyabetin tedavisi,
hiperlipidemi tedavisi, antiagregan kullanımı, yaşam tarzı değişikliği vb. ile yola devam edilir.
Dünyada her 30 saniyede bir, diyabet nedeniyle bir ayak amputasyonu yapılmakta.
296
45 yaş üstü popülasyonda; vasküler nedenli alt ekstremite amputasyonları diyabetli
hastalarda normal bireylere oranla 8 kat artmış durumda. Ayrıca bu hastalarda %25
oranında kontralateral amputasyon veya
reamputasyona gereksinim oluşuyor.
Ayrıca bu hastalardaki 5 yıllık mortalite oranları
pek çok malign hastalığa kıyasla kötü (tedavinin
zorluğu ve kötü sosyoekonomik durum nedenli)
Tüm bunlar iş gücü kaybına, sakatlıklara,
psikososyal travmaya ve sağlık bakım
maliyetinin artmasına yol açıyor.
DİYABETLİ HASTA
**Ateroskleroz; periferik arter hastalığının en önemli nedeni olarak kabul edilir. Diyabetli
hastada prevelansı yüksektir, daha agresif seyreder. Normalde aterosklerotik plaklar; tek plak
halinde orta ve büyük arterlerlere yerleşme eğiliminde iken diyabetik hastalarda çoklu
ardışık plak yerleşimi ile orta ve küçük arterleri tutma eğilimi görüyoruz. Ayrıca; diyabetli
olmayan aterosklerotik hastalarda derin femoral arter genelde korunmuştur. Tıkanma daha
çok superfisyal femoral arterde tekli plaklar halinde görülür. Oysa diyabetik hastalarda derin
femoral arter tutulumu da görebiliriz.
**Nöropati; Nöropati varlığında ülser gelişme riski 10 katına çıkıyor. Hem duysal hem motor
hem de otonom nöropati ülser gelişiminde önemli. Nöropatinin daha detaylı olarak
‘patofizyoloji’ kısmında anlatılacak.
**Polimikrobial enfeksiyon; Etkenler; gram(+) koklar (Staph. aureus, B grubu streptokoklar
gibi), gram(-) çomaklar(Proteus, E.coli, Psödomonas gibi), anaerob bakteriler(Bakteriodes
gibi) (hoca bu gruba streptokokları da dahil etti?)
**İmmun supresyon(immunopati); Hiperglisemi ile nötrofil kemotaksisi azalır, fagositer ve
bakterisid işlevleri bozulur; oksidatif stres ile artan inflamatuvar faktörlerin (TNF-α, TGF-β, IL-
6) üretimi artar. Böylelikle antibakteriyel savunma yetersiz kalır. Granülasyon oluşumu azalır,
yara iyileşmesi zorlaşır..
297
DİYABETTE AYAK LEZYONLARININ GELİŞİMİ İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ
Ayak Ülserleri
Nöropatik 35-60
Nöroiskemik 25-55
İskemik 10
Vasküler komponent
298
Görüldüğü üzere aslında
nöropati,
mikroanjiyopatiye
sekonder gelişiyor. Burada
yeniden vasküler
komponentin önemini
görmüş oluyoruz.
**İskemik bir ülser oluşmuşsa, belli bir süre sonra revaskülarizayonu sağlasak dahi fayda etmez.
Ayırımı yapıp erken müdahale etmek önemli..
**Nöropatik ülserlerde ağrı hiç gelişmeyebilir! (duysal nöropati nedenli his kaybı)
299
TEDAVİ
Öncelikle revaskülarizasyonun sağlanması önemli.
Bunun için endovasküler tedaviler veya crrhi girişimler
(bypass) uyguluyoruz. Revaskülarizasyon sağlamazsak
yara iyileşmez. Hangisini yapacağımıza hasta ve
durumuna bakarak karar veririz. Tabi ki ilk tercihimiz
endovasküler tedavilerdir ama her hastada
uygulayamayız.
Kan şekeri regulasyonu, diyabet kontrolü önemli
Debridman, drenaj, gerekirse amputasyon ve deri grefti
Gerekirse antibiyotik (Detay: ilk olarak ampisilin-sülbaktam ya da amoksisilin-klavulonik
asit ile başlarız. Sonrasında kültür antibiyogram ile değiştirilebilir.)
Yara yeri bakımı
Vakum(V.A.C) uygulanabilir; negatif basınçla drenaj sağlar böylece sekresyon birikmez,
bakteryel çoğalma azalır, granülaositleri stimüle eder, anjiyogenezi tetikler tüm bunlar
sayesinde yara iyileşmesi hızlanır.
**Dünkü dersten hatırlayalım: femoropopliteal tıkanmalarda vena saphena magnayı kullanarak
femoropopliteal bypass yapabiliyoruz. Sentetik greft de kullanabiliriz..
HASTA ÖRNEKLERİ
1. Parmaklar geriye doğru çekilmiş,Metatarsofalangeal eklemler dışarı doğru çıkmış,Plantar
alan düzleşmiş, Çekiç parmak- pençe ayak deformitesi gelişmiş.
300
3. Sol ayak sırtında ciddi ülseri olan hasta..
BT Anjiyografi çektik.
Profunda femoraslerde ileri
derece darlık var.
Proksimalde genişleme,
Kollaterallerde artış
görüyoruz. Superfisyel
femoral arter bifurkasyondan
itibaren tam tıkalı. Sol taraf
aslında daha iyi, tibial arterleri görebiliyoruz. Ama yara
sol tarafta gelişmiş.. Lokal faktörler de önemli demek ki..
Büyük ihtimal sol tarafta bir travma oldu..
Buraya ne yapmak lazım? Uzun bir segment olduğundan balon dilatasyon yapamayız. Cerrahi
olarak revaskülarizasyon sağlarız. Femoropopliteal bypass yaparız (sentetik greft ile olabilir).
Sentetik greft ile Femoropopliteal bypass yaptık..
(Bypass sonrası)
301
*Revaskülarizasyon sağlandı. *5. Parmak ampüte edildi.
*Yara yeri debribe edilip greftlendi. *Diyabetin
regülasyonu sağlandı. *Kültüre göre uygun antibiyoterapi
uygulandı. *Protein replasmanı sağlandı. *Yara bakımı
yapıldı..Tüm bunların sonrasında iyi bir sonuç aldık..
6. Hasta ısınmak için ayağını sobaya dayamış, ayağı yanmış.. Ama duysal nöropatiden dolayı
farkında değil. Önce debridman yaptık sonra vakum uygulamasına başladık. Amputasyon ve
greftleme yaptık.
Özet
• Vasküler değerlendirme
302
SORULAR
Çıkmış soru bulamadım.. Diyabetik Ayak’tan çok Yara İyileşmesi’yle ilgili olabilecek bir soru var
2012 yılından..
Diyabetik hastada özellikle;
a)Proliferasyon aşaması uzar
b)İnfeksiyon riski artar
c)Remodelling olmaz
d)Nedbe daha sert olur
e)İnflamasyon fazı kısa sürer
Peki ne sorulabilir?
Diyabetik ayak yarası ile başvuran hastada iskemik ülserden şüphelendik. Öncelikle hangi
görüntüleme yöntemini kullanırız? –BT Anjiyo
BT Anjiyoda femoropopliteal ateroskleroz saptadık. Bu hastaya tedavi yaklaşımı nasıl
olmalı? –endovasküler girişim(balon dilatasyon) ya da cerrahi bypass
303
FITIKLAR
-22 Ekim Salı- -13.00 dersi- -Dr. Fatih Yanar- Beyzanur Köse
Arkadaşlar ders dağınık işlenen bir dersti. Konu bütünlüğü ve anlama kolaylığı açısından birkaç noktayı ders
akışından farklı yerlerde anlattım. Herkese kolay gelsin. Başarılar
Herni(Fıtık): Bir organın tamamen veya kısmen içinde bulunduğu kaviteyi çevreleyen duvar yapısındaki
defektten dışarı doğru çıkması (protrüde olması).
• İnkarserasyon: Barsağın iç veya dış halkada veya femoral kanalda sıkışması ve içeri girmemesi
(redükte olmaması=irredüktabl) durumudur. İnkarsere hernide, barsak urvesindeki venöz ve
lenfatik akım bozulur ve ödem artar/gittikçe şişer.
• Sonuçta arteryel akım bozulur/iskemi ve nekroz gelişir ki buna strangülasyon denir.
• Redüktabl geri içeri itilebilen demektir.
• Irredüktabl (geri içeri itilemeyen=inkansere): obstrüksiyon(=ileus) veya strangülasyona sebep
olabilir.
• Inkarserasyon akut ya da kronik olabilir. Kronik vakalarda fıtık kesesi süreç içerisinde
yapışıyor ve bunların diseksiyonu zor olabilir. Akut vakalarda fasyal defekt boynunun içinde
bağırsak sıkışıyor. Bunun ameliyatı daha kolay.
• Inkarserasyon Komplet, inkomplet olabilir. Parsiyel olabilir(Richter). Retrograd olabilir(Maydl).
Strangülasyon: Fıtık içindeki organın kan akımının bozulması veya tamamen engellenmesi ile oluşur.
Acil cerrahi girişim gerektirir.
• Strangüle barsak en geç 4-6 saat içinde ameliyat edilirse nekroza gitmeden kurtarılabilir/
gecikilirse rezeksiyon gerekebilir !
• Tüm strangüle herniler irredüktabldır, ancak tüm irredüktabl herniler strangüle değildir !
➢ Tüm fıtıkların %75i inguinal bölgededir. Bunların üçte ikisi indirekt, gerisi direkt inguinal
hernidir.
➢ Görülme sıklığı: indirekt inguinal herni > direkt inguinal herni > femoral herni
304
-HERNİ TİPLERİ-
-FITIKTA ETİYOLOJİ-
• Astım/Sigara • Yaşlanma
• Konstipasyon • Herediter
-AYIRICI TANI-
o Epididimit o Varikosel
o Epididim kisti
o Testis tümörü
o Lumbar radikülopati
o Osteitis pubis
(Gebelik/cerrahi/spor)
305
Kasık Fıtıkları: İnguinal ve Femoral olmak üzere ikiye
ayrılır. Erkeklerde kadınlara oranla 25 kat daha fazladır. Sağ
tarafta olma ihtimali sol tarafta olmasından 2 kat yüksek.
Sebebi sağ testisin daha geç inip en son kapanmasıdır.
Prematüre bebeklerin %10 u fıtıkla doğuyor. Erişkinlerin %5
inde fıtık var. %96 inguinal herni. %4 Femoral herni. Ömür
boyu fıtık olma riski erkeklerde %25; kadınlarda ise %5 tir.
İnguinal kanal: inguinal ligamentin üstünde yaklaşık 4cm boyunda oblik bir yarıktır.
• İnguinal kanalın içinden erkeklerde spermatik kord, vas deferensi, testiküler ve kremasterik arterler,
pampiniform pleksus venleri, sinirler(İlioinguinal, iliohypogastrik, genitofemoral sinirin genital dalı,
sempatik sinirler) geçer.
• Kadınlarda ise inguinal kanalın içinden round ligaman geçer. (Kesilirse uterus aşağı sarkabilir ama genelde
önemsemiyorlar ve dikkatsizce kesiyorlar, bu yanlış..)
• Muayenede işaret parmağımızı eksternal ringden inguinal kanal boyunca internal ringe kadar ilerletiyoruz
ve hastanın öksürmesini istiyoruz. Burada elimize lipom, omentum, bağırsak gelebilir.
306
Femoral kanal:
• Büyük skrotal fıtıklarda teknik olarak ameliyatı yapılabiliyor aslında ama tüm iç organlar yer değiştirmiş.
Karın içi organlar skrotuma inmiş. O kadar organı redükte edince bu kez solunum problemleri ortaya
çıkabiliyor. Son yıllarda sinirlere botoks uygulaması gündemde. Karın ön duvarından karın duvarı felci
yapıp karnın genişlemesini-relaksasyonunu sağladıktan sonra bu ameliyatların yapılması öneriliyor.
307
-TANI-
o Herniografi
o USG: %80-90
• Pozisyon
• Isı (sıcaklık)
• Hassasiyet/ağrı
• Şekli
• Büyüklüğü
• Gerginlik
Konjenitaldir. Kapanmamış proccessus vaginalis yolu ile oluşur. Doğuştan potansiyel fıtık kesesi vardır. İç halka
etrafında spermatik kordonu saran fasya transversalis kruslarının zayıflaması sonucu ortaya çıkar. Açık kalan
processus vajinalis uzunluğuna bağlı olarak skrotuma kadar inebilir. Fıtık kasık kanal iç deliğinden gelişir, kanal
boyunca ilerler ve dış delikten çıkarak skrotuma kadar ulaşır. (intrauterin dönemde skrotumun göçü). Yeni
doğanlarda hemen ameliyat önerilmiyor. Onunla çocuk cerrahi ilgileniyor. Defektin büyüklüğüne göre iki yıl kadar
bekleniyor.
Hasselbach üçgeninden çıkar. Direkt kasık fıtıklarında daha rahatız. Bunlar genelde boğulmazlar. Transvers
fasyadaki zayıflık sonucu oluşurlar. Edinseldir. Skrotuma inmezler. Genellikle inguinal ligament üzerine yerleşir.
(Tuberculum pubicum yanındadır.) bilateral olma olasılığı yüksek. Karın duvarında kabarıklık şeklinde durur.
İnguinal kanalın arka duvarından oluşur ve kanal boyunca ilerlemez. Öksürmekle hemen ortaya çıkar ve yatmakla
kaybolur.
308
Femoral fıtıklar
Biraz daha tehlikeli. Patoloji genişlemiş Femoral halkadadır. Anatomik bir dispozisyon var. İntraabdominal basınç
artışı yine önemli. Karın içi organlar Femoral halkadan aşağıya iniyor. Kadınlarda daha sık. (Pelvis döşemesinin
daha geniş olmasından ve gebeliklerden sonra iliopsoas kasının gevşemiş olmasından kaynaklı kadınlarda daha sık.)
fıtık hacmi küçük. Bu yüzden boğulma ihtimali daha yüksek. İnguinal ligamentin altında-femoral damarların iç
yanında. Fıtık büyüdükçe yukarı çıkar ve inguinal fıtıkla karışabilir.
Peki bu durumda femoral herniyi ve inguinal herniden nasıl ayıracağız? Femoral fıtıkta:
Anterior karın duvarı fıtıkları: Kasık bölgesi dışında anterior karın duvarında oluşan fıtıklar.
• İnsizyonel fıtık(geçirilmiş ameliyata bağlı, neredeyse %10, 1 cm kesi kapanması için sınır)
• Epigastrik fıtık
• Spiegel fıtığı
• Umblikal fıtık
• Parastomal fıtık
• Lomber fıtık
Umbilikal Herni:
309
• Hernide sirotik hastalar ancak strangülasyon, rüptür, asit sızması olduğunda acil ameliyat edilmelidir.
Onun dışında sirozlu hastada öncesinde KC fonksiyon testleri düzeltilmeli, asit kontrol altına alınmalı,
diüretik tedaviler verilmeli albumin düzeltilmeli ve gastroenterohepatolojiyle konsülte edilmeli. PT, Aptt,
INR bozuk olabilir (kanama çok olabilir) ona göre önlemler alınmalı. Gerekirse TDP (taze donmuş plazma)
elde tutulmalı.
Epigastrik Herni: Linea alba üzerinde umblikus dışındaki bir defektten gelişir. Orta çizgi boyunca göbek
seviyesinin üzerinde gelişir. İnsidans %3-5lerde. Erkeklerde daha sık. Genellikle orta hattın hemen solunda
(%80) ve her beş vakadan birinde multiple görülür. Strangülasyon ve İnkarserasyon nadir. Lipom, kitle,
nörofibromla karışabilir. Dispeptik şikayetler yapabilir. Yarım santimden daha küçükse tedavi şart değil.
Çocuklardaki epigastrik fıtıklar aynen çocuklardaki umblikal herniler gibi takip edilir.
Spiegel Hernisi: Linea semilunaristen çıkan fıtıktır. (Hoca devamını söylemedi ama slaytta var olan bir kaç
bilgiyi daha aktarıyorum: Edinseldir. Küçük ağrılı bir kitle şeklinde olabilir. Semptom-klinik bulgu azdır. %20
oranında strangüle olabilirler. Tanıda USG, BT yardımcı olabilir.)
Insizyonel Herni: Önemli. Iatrojenik. Hasta mutlaka önceden karın ameliyatı geçirmiştir. Median, paramedian,
sağ subcostal, sol subcostal olabilir. Hasta ameliyat bitişinde kapatılırken cerrah başkasına bırakıp gidebiliyor
ama kapatılma kısmında da özen gösterilmeli. Tecrübe, seçilen sütur materyali, dikiş tekniği önemli. O bölgede
daha önce yara enfeksiyonu geliştiyse insizyonel herni ihtimali artıyor. Stoma ağızları ve drenlerin insizyon
üzerinden çıkarılması, malignite, obezite, katabolik durum, ileri yaş, sistemik hastalıklar, pulmoner
komplikasyonlar vb.(KOAH, Astım, Kronik öksürüğün olması) de risk faktörüdür.
Lomber Herni: Konjenital yada edinsel olabilir. Lomber kaslar arasındaki üçgen şeklindeki iki zayıf alandan
çıkar. Aşağıdaki (inferior lomber üçgen) ‘petit’ üçgeni, yukarıdaki (superior lomber üçgen) ‘grynfelt’ üçgeni. Büyük
diffüz lomber herniler olabilir. Travma nedenli olabilir. Böbrek ameliyatlarından sonra %10-20 oranında
lombotomi insizyonlarından da herni görebiliyoruz. (Bunları tespit etmesi ön karın bölgesinden daha zor çünkü ön
karında bir şekilde sağlıklı fasya bulunabiliyor ama bunları kemiğe tespit etmek gerekebiliyor.)
Bir de özel herniler var. TUS ta bazen soruluyormuş. Richter Hernisi, Littre Hernisi, Pantolon Herni, Sliding
Herni ve Maydl Hernisi. Sadece özel isimlerini bilin dedi. Slaytta aşağıda yazdılarımdan başka bir kaç bilgi daha
var ama hoca okumadı bile.
Littre Hernisi: Fıtık kesesinin içinde meckel divertikülünün bulunması durumunun özel adı littre hernisidir.
Pantolon Herni: Direkt ve indirekt fıtık birlikteyse buna pantolon herni denir.
Sliding Herni: Bir organ veya mezenterinin herni kesesi duvarının bir kısmını oluşturması durumunda buna
Sliding herni deniyor. Solda sigmoid ya da mesane; sağda çekum, apendiks olabilir.
310
Richter Hernisi: Bağırsağın sadece bir kısmı (genellikle anti mezenterik kısmı) herni kesesi içerisinde sıkışırsa
buna Richter Hernisi diyoruz.
-HERNİDE TEDAVİ-
• Konservatif takip
• Cerrahi onarım
Meshsiz onarım
Laparoskopik
• TEP (total ekstraperitoneal)
Hernide hangi onarımı kullanırsak kullanalım mutlaka keseyi disseke ediyoruz. Redükte edip içeriğini
görüyoruz(iskemik bir ans var mı diye). Keseyi ligatüre ediyoruz(bağlıyoruz). İnguinal ve Cooper ligamanlarını
yaklaştırıyoruz. Günümüzde mesh greft kullanıyoruz. Buna gerilimsiz onarım(tension free) deniyor. Primer
onarımın nüks oranları daha fazla.
(2cm onarım Şekli için sınırdır. 2 cm altındaki defektlerde primer onarılır. Daha büyüklerde primer onardıktan
sonra üzerine mutlaka greft mesh koyulur.)
Tarih boyunca klasik açık cerrahide teknikler tanımlanmş. Kabaca isimleri aklınızda bulunsun. Lichenstein hariç
diğerleri çok da önemli değil. Bassini, McVay, Shouldice, Lichenstein.
Lichestein açık cerrahide bugün en çok kullandığımız ameliyat tekniği. Tension free- meshle onarım. Sentetik
mesh (yama) defekt üzerine spermatik kordun geçişine müsaade edecek şekilde bir yarık açılarak sütüre edilir.
311
Laparoskopik cerrahinin avantajları:
• Erken mobilizasyon
• Kozmetik
• Yara enfeksiyonu (Sterilite kurallarına tam uyulmazsa yara yeri-greft infeksiyonu olabilir.)
• Nüks
• Sinir yaralanmaları-Nöralji
o Ilioinguinal
o Iliohipogastrik
o Genitofemoral
o Lateral kutanöz
a) İskemik orşit
b) Vas deferens yaralanması
c) Yara yeri infeksiyonu
d) Kanama
e) Kolanjit
a) Fascia transversalis
b) İnguinal ligaman
c) Tendon konjuan
d) İnternal oblig kası lifleri
e) Eksternal oblig aponevrozu
I. Epigastrik herni
II. Hiatus hernisi
III. Spiegel hernisi
IV. Obturator hernisi
CEVAPLAR: E,A,E,D,D
313
YANIKLAR
PROF. DR. RECEP GÜLOĞLU/ GENEL CERRAHİ / 22.10.19 BEYZA GEÇİCİ
314
2) Elektrik yanıkları:
Doğru akım insanı çarpmaz ancak alternatif akım çarpar. Elektrik yanıkları iki çeşittir:
birincisi, elektrik kabloları arasında ark oluşması ve çıkan alev sonucu yanmadır. Bu
tür yanıklar termal yanığın dahilindedir. İkincisi ise asıl elektrik yanığı olan elektrik
temas yanıklarıdır. Sigortaya dokunulduğunda parmağından, kolundan, kalbinden,
böbreğinden, kasından toprağa akıyor.
Elektiriğin
Toprağa
iletildiği yol
giden
myokarddan
elektrik
geçebilir yolu
315
3) İndahalasyon yanığı:
Derinin yanması, solunum yollarının yanması ve karbonmonoksit intoksikasyonu
üçlüsünün birliteliğidir.
• Yüzde tütsülenme, ses kısıklığı, karbon lekeleri görülmesi, şuur bozukluğu inhalasyon
yanığını düşündürür.
• Kesin tanı endoskopi/laringoskopi ile konur.( TUS da çıkmış)
• Mortalitesi ve morbiditesi en yüksek olan yanık çeşididir.
• Hastanın hava yolunun açık tutulması gerektiği unutulmamalıdır. Gerekirse
entübasyonveya trakeostomi yapılmalıdır.
• Karbonmonoksit(CO) intoksikasyonu: Hb nin CO ya afinitesinin O2 den 240 kat fazla
olması nedeniyle ortamda fazla CO bulununca O yi bırakıp CO taşımasıdır.
Hastaya derhal %100 O2 solutmalı ve yoğun bakıma alınmalıdır.
4) Kimyasal yanıklar:
Asit yanıklarına baz ile, baz yanıklarına asit ile müdahale edilip nötralizasyon
yapılmaz. Asit yanıklarında da baz yanıklarında da su ile yıkayarak dilüsyon
yapılmalıdır.
• Alkaliler daha derine nüfuz eder, daha derin yanık yapar. Asitler dokunduğu yeri
yakar, derine inmez. Bu yüzden alkali yanıkları daha uzun süre yıkamak gerekir.
• Toz ise önce üfleyerek uzaklaştırılır sonra yıkanır.
• Göz yanıklarıyla sık karşılaşılır. Bol suyla yıkanıp gazlı bezle kapatılıp göz polikliniğine
gönderilmelidir.
Acil Müdahale
Resüsitasyon odasında Travma (C,A,B…,) yaklaşımıyla hızlıca değerlendirilir.
Giysileri kesilir, takıları çıkarılır (daha sonra ödem olacağından çıkartılamaz)
Hızla anamnez alınır. Nazal oksijen verilir
Yara bol su ile yıkanır (Çeşme suyu – Serum fizyolojik)
Yanık çok ağrılıdır. Analjezik ilaç verilir
Ciddi yanık hastaları ısıtılmalıdır. Hipotermiden korunmalıdır. Küçük yanık yarası
soğutabilir ancak asla buz kullanmamalıdır.
Profilaktik antibiyotik başlanmaz. Topikal antibiyotik merhemleri sürülebilir. Tetanoz
ve ülser profilaksisi yapılabilir.
Yanıksız alandan birkaç iv damar yolu açılmalı. Tam kan, kan gurubu vs bakılır
ardından sıvısı verilir.
Foley sonda takılarak saatlik idrar takibi yapılır (Erişkin 0.5 ml/Kg/Saat, Çocuk
1ml/Kg/Saat, Yenidoğan 2ml/Kg/Saat)
Nazogastrik takılabilir.
316
YANIK DERECESİ TEDAVİ
I derece: Nemlendirici kremle açık bırak ve bol sıvı gıda ver. 1
Epidermis yanmıştır. Hafif eritem ve hafif haftada kendiliğinden iyileşir. İz bırakmaz, hastaneye
ödem görülür. yatış gerekmez.
Örneğin güneş yanığı
II derece: Hastaneye yatış gerekebilir, ayaktan da tedavi olabilir.
Epidermis ve Dermis yanmıştır. Hasta bül ile Herhangi bir yanık kremi sürülebilir. Sargı beziyle
gelir. kapatılır. 1 ayda iyileşir. İz bırakabilir.
Örneğin sıcak suyla haşlanmalar.
III derece: Mutlaka hastaneye yatırılır. Yara debridman yapılır.
Derinin tüm katmanları yanmıştır. Yaradan kültür alınır. Kültür sonucuna göre uygun
krem sürülür. İyileşmesi aylarca sürebilir.
Çok az yayında 4. Derece yanık sınıflandırılır: deri altı derin doku (fasya,kas,tendon,kemik)
yanmıştır.( Bilmenize gerek yok)
Yanık Yüzdesi
%9
Avuç içi büyüklüğünde Kafa %9
317
IV SIVI PARKLAND /Baxter / YANIKLA GELEN HASTADA SIVI TEDAVİSİ
318
Komplikasyonlar
ÇIKMIŞLAR
319
18- 65 yaşında erkek hasta total vücut yüzeyinin %50 si alev ile yanmış şekilde acile
getiriliyor. 80 kg ağırlığındaki hasta ringer laktat solüsyonu ile parkland formülü kullanılarak
resüsite ediliyor. İlk 8 saat için erilmesi gereken sıvı miktarı nedir?
A) 100cc
B) 500cc
C) 1000cc
D) 5000cc
E) 10000cc
28- aşağıdaki klinik tablolardan hangisinde hasta yanık merkezine gönderilmelidir?
A) %10 üzerindeki yanlışlar
B) Üçüncü derece yanıklar
C) El, yüz, genital bölge, perineal bölge, majör eklem yanıkları
D) Elektrik yanıkları
E) Hepsi
28- 50 yaşında bir hasta vücudunun %20 si 2. Derece yanmış bir şekilde acil servise geliyor.
Aşağıdakilerden hangisinin acil müdahale odasında yapılması gerekir?
A) Profilaktik 2. Kuşak sefalosforin
B) Profilaktik klindomisin
C) Nazal O2 verilmesi
D) Tetanoz aşısı
E) Hiçbiri
11- kimyasal yanık için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Laboratuvarda çalışanlarda görülebilir
B) İş yerlerinde görülebilir
C) Evde görülebilir
D) Tedavide nötralizasyon uygulanır
E) Tedavide dilüsyon uygulanır
320
LAPAROSKOPİK CERRAHİ VE UYGULAMA ALANLARI/DR UMUT BARBAROS/22.10.2019/15.00-
15.50
Arkadaşlar öncelikle hoca ve dersin 2.hocası derse gelmedi Nihat hoca geldi ve dersin sorusunu kendi
sormayacağını sadece bize bir şeyler öğretemek için geldiğini söyledi bu yüzden ses kaydı dinlemeyin ders
sohbet tarzında geçti ama çıkmasını tahmin ettiği bir yer var orayı belirteceğim.Slaytta pek bir bilgi yok yazı olan
slaytları ekliyorum genel fikir için birkaç bilgi de ekliyorum ama çıkmış sorusu olmayan bir ders nihayetinde
bilgilendirme gibi düşünülebilir.
Laparoskopi, karın içerisinde gelişen çeşitli durumların teşhis ya da tedavisi için kullanılan
yarı cerrahi bir yöntemdir. Karın ön duvarından yapılan küçük bir delikten özel cihazla karın
içine girilmesi ve buradaki organların görüntülenmesi yoluyla yapılır. Karın ağrısı veya kısırlık
gibi belirli sorunlara neyin neden olduğunu görmek için araştırma amacıyla yapılabilir ve
buna tanısal laparoskopi denir. Laparoskopik cerrahi ise hasar görmüş veya hastalıklı bir
organın çıkarılması veya daha ileri testler için bir doku numunesi (biyopsi) alınması gibi
cerrahi uygulamaları gerçekleştirmek için kullanılır.
Laparoskopi uygulaması, henüz geliştirilmeden önce cerrahlar hastalıkların tanı ve tespiti için
karın bölgesinde 20 – 45 cm arasında kesi yapmak durumunda kalınmaktaydı. Uygulanmaya
başlanan laparoskopi sayesinde karın bölgesine yapılan kesiler ortalama 1,5 cm kadardır.
Hastanın göbek deliğinden içeriye sokulan bir iğne ile karın boşluğu CO2 (karbondioksit) gazı
ile şişirilir. Daha sonra göbek deliğinin içinde 1 cm çapında bir kesi yapılarak, bu kesiden
kateter adı verilen, içi boş bir boru karın içine sokulur. Bu kateter laparoskop adı verilen
kamera, soğuk ışık kaynağı ve video sistemini içeren düzeneğin karın içine yerleştirilmesine
olanak sağlar. Bu sayede işlemi yapan doktor, ameliyat bölgesini video monitöründe
görebilir. Bu şekilde karın içine hızlıca bakılır ve ardından diğer ameliyat aletlerinin
yerleştirileceği 1 cm çapında başka 2 veya 3 kesi yapılır. Bu kesilerden 0,5 cm çapında
kataterler yerleştirilir ve bu kataterler jinekolojik ameliyatlarda 2 veya 3 tane olmak üzere
kasık bölgesinde bulunur. Tüm bu aşamalardan sonra ameliyata başlanabilir.
Bensu Erdemir
321
ORGAN NAKLİ
Arkadaşlar dersi anlatması gereken hoca gelemedi yerine başka bir hoca anlattı dersi genel olarak
slayttan işledi hocanın önemli diye belirttiği yer pek olmadı olanları da ekledim özetime;hepinize
kolay gelsin.
Organ nakli tanımı:Vücutta görevini yapamayan bir organın yerine,canlı veya ölü vericiden alınan
sağlam organ ya da dokunun nakledilmesidir.Diğer adı transplantasyon.Trans ve plant kelimelerinden
oluşuyor,taşımak ve ekmek sırasıyla anlamları.
❖ Transplantasyon Tipleri
➢ Anatomik yerleşimine göre
Greft’in vericisi:Donör
322
❖ Donörler
• Canlı donör
• Kadavra donör
❖ Kadavra donörler:
➢ Kalp atımlı donör:Beyin ölümü tablosu olan hastada tüm organlar alınabilir.
➢ Kalp atımsız donör:Dolaşım durmuş ve sonra işlem yapılmış donörlerde de yeni
verilere göre başarılı transplantasyonlar yapılmış.
➢ Ölümü gerçekleşmiş bir hastadan hiçbir organ alınmaz!Kornea hariç!
Kornea için özel olarak aileden izin almaya yasal olarak gerek yok.Diğer organ alımları için aile onayı
gerekir kişi organlarımı bağışlamak istiyorum dese bile.
323
❖ Kontraendikasyonlar:
• Vericiden alıcıya herhangi bir malignite hücresinin geçmemesi gerekiyor.
• Vericide bir infeksiyon varsa yapılmaz.
• Vericide yaygın diyabet,ateroskleroz,ciddi hipertansiyon,böbreğe özgü patolojiler varsa
vericinin organını almamız gerekiyor.
• Alıcı ameliyatı kaldıramayacaksa yapmamaız lazım.
• Kanama pıhtılaşma sorunları varsa yapmamalıyız.
• Üriner sistemde antomik anomali varsa yapımamalı.
• Ciddi mental gerilik transplantasyon sonrası kullanılacak ilaçlara engel olacağı için böyle
hastalarda tercih etmiyoruz.
❖ Organ Prezervasyonu
❖ Böbrek çıkarılması:
• Böbrekleri aort ve cavaları belli seviyelerde keserek böbrekleri her iki taraftan da ayırıyoruz.
• Backtable’da aortu ortadan ikiye bölüyoruz cavayı ayırıyoruz.İki böbreği ayıtmış oluyoruz bu
kadavra donörden alınan böbrek.
• Üçlü poşet içine koyulup sonrasunda buza gömerek taşıyoruz.
❖ Organ Taşınması:İskemi
• Soğuk iskemi:Buza gömülmesinden tekrar buzdan çıkmasına kadar geçen süre.
• Sıcak İskemi:Soğuk iskemiye göre daha zararlı.Sıcak iskemi vericinin kalbi
durdurulup,buza gömülene kadarki geçen süre.
• İkinci Sıcak İskemi:Buzdan çıkıp arter klempini açana kadarki geçen süre.
• Sıcak ve soğuk iskemiyi olabildiğince kısa tutmalıyız.
324
❖ Cerrahi komplikasyonlar:
• Hasta kaybı cerrahi komplikasyonlardan değil daha çok septik tablodan kaybediliyor.
• Kesi yeri komplikasyonları:Kanama,enfeksiyon
• Renal arter trombozu,renal ven reombozu.
• Ayaktan gelen lenfler ve böbreğin lenfleri→ lenfosel
• Kesi yerinde enfeksiyon:drenaj
• Kanama:Yetersiz hemostaz-antikoagülan kullanımı-
• Küçük hematomlar:Genel durumu etkilemiyorsa bir şey yapmayız izleriz,büyükse
tekrar ameliyat drenaj kanama sebebini ortadan kaldırırız.
• Renal arter trombozu: Çok ciddi bir komplikasyon:Arter tıkanıyor,anında teşhis
koyulup anında ameliyata gidilse bile böbreği kurtarma ihtimaliniz çok az.Böbreği
kurtarmak başarı kaybetmek normal.Doplerle bakılabilir var mı akım diye.
• Renal ven trombozu:Yine ciddi bir komplikasyon.Yapacağımız anastomoz
önemli.Eğer yapacağımız anastomozda veni sağlıklı bulmadıysak kapatıp diğer fossayı
deneyebiliriz.Vende bir tromboz olduğunda arter kan vermeye devam ediyor.O
bölgede şişkinlik,hissi ağrı-en önemli bulgu hematüri- idrar azalması
var+hematüri.Tromboz olduğu için cavalara da giderse iş derin ven trombozuna
sebep olabilir.Doplerle bak vende akım yok direk ameliyata al.
• Arter anastomoz darlığı: Girişimsel radyoloji→Balon tekniğiyle açılabiliyor.
• Üreter darlığı: İdrarda azalma,ilerleyen dönemde kalikslerde şişme→Balon
tedavisiyle halledilebiliyor arterdeki gibi.
❖ İmmünolojik parametreler:
• RH’ın önemi yok.
• Doku grubu olmasa da nakil yapılabiliyor.
• Kan grubu ve lenfosit profilinin uygun olması gerekiyor.
• Kan grubu uyumsuz hastalarda da yapılabiliyor bizim ülkemizde yok-yğun immün süpresyon-
• Doku grubu full uyum sağlıyorsa full match diyoruz.
• Cross match kesinlikle negatif olmalı pozitifse bilelim ki o böbrek rejeksiyona girecek.
Çıkmışlar:
11. böbrek naklinde aşağıdaki immunolojik faktörlerden hangisinin hiçbir şekilde önemi yoktur?
A) Kan grubu
B) Doku uyumu
C) Lenfosit cross-match
D) Rh faktörü
E) PRA (Screening)
325
24. Aşağıdakilerden hangisi karaciğer naklinin temel felsefi zayıfılığıdır?
A) Bazı hastalara, başarı olasılığı düşük olduğu için nakil şansı verilmemektedır.
B) Bir hastanın kurtarılması için, bir kişinin ölmesi veya hayatını tehlikeye atması gereklidir.
C) Başarının oranı son yıllarda yükselmemektedir.
D) Canlı vericilerden nakli yapılmaktadır.
E) Hiçbiri.
6- Ülkemiz için, organ naklinde donör yakınlarının bağışına gerek olmadan nakli yapılabilen greft
aşağıdakilerden
hangisidir ?
a) Böbrek b) Ekstremiteler c) Karaciğer d) Kornea e) Yüz
326