You are on page 1of 6

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE NOMOFOBİ, BAĞLANMA BİÇİMLERİ, DEPRESYON VE ALGILANAN

SOSYAL DESTEK Hakan BÜYÜKÇOLPAN

• Kaçınan ve kaygılı bağlanma biçimi üniversitesi öğrencilerinin nomofobi düzeylerini anlamlı bir
şekilde ve pozitif yönde yordamaktadır.

• Depresyon düzeyi üniversite öğrencilerinin nomofobi düzeylerini anlamlı bir şekilde ve pozitif
yönde yordamaktadır.

• Aileden algılanan destek boyutu üniversite öğrencilerinin depresyon düzeylerini anlamlı bir şekilde
ve pozitif yönde yordamaktadır.

• Arkadaştan algılanan destek boyutu üniversite öğrencilerinin nomofobi düzeylerini anlamlı bir
şekilde yordamamaktadır.

• Özel bir insandan algılanan destek üniversite öğrencilerinin nomofobi düzeylerini anlamlı bir
şekilde ve pozitif yönde yordamaktadır.

• Üniversite öğrencilerinin nomofobi düzeyleri cinsiyete göre anlamlı farklılık göstermektedir.


Kadınların nomofobi puan ortalamaları erkeklerinkine göre anlamlı bir şekilde yüksektir.

• Üniversite öğrencilerinin nomofobi düzeyleri anne eğitim düzeylerine göre anlamlı farklılık
göstermemektedir.

• Üniversite öğrencilerinin nomofobi düzeyleri baba eğitim düzeylerine göre anlamlı farklılık
göstermemektedir.

• Üniversite öğrencilerinin nomofobi düzeyleri akıllı telefona sahip olma sürelerine göre anlamlı
farklılık göstermemektedir.

• Üniversite öğrencilerinin nomofobi düzeyleri akıllı telefonu günde ortalama kullanım sürelerine
göre anlamlı farklılık göstermektedir. Akıllı telefonu günde beş saatten fazla kullananların nomofobi
puan ortalamaları üç saatten az kullananlarınkine göre anlamlı bir şekilde daha yüksektir.

• Üniversite öğrencilerinin nomofobi düzeyleri akıllı telefonu günde ortalama kontrol etme sayılarına
göre anlamlı farklılık göstermektedir. Akıllı telefonunu günde 16 defa veya daha fazla kontrol
edenlerin nomofobi puan ortalamaları 16 defadan daha az kontrol edenlerinkine göre anlamlı bir
şekilde daha yüksektir.

Changes in perceived social support predict changes in depressive symptoms in adults with
physical disability

Rocío de la Vega a, Ivan R. Molton, Jordi Miro, Amanda E. Smith, Mark P. Jensen

• Engelli bireylerde sosyal destek ve depresyon arasındaki önemli ilişkileri tanımlayan kesitsel
tasarımlardan elde edilen daha önceki sonuçları tekrarlamaktadır. Spesifik olarak, belirli bir zamanda
değerlendirilen algılana sosyal desteğin farklı tanılar arasında benzer olduğunu bulduk. Ancak önceki
araştırmalarla tutarsız olarak, ikinci değerlendirme noktasında algılanan sosyal destek açısından
erkekler ve kadınlar arasında anlamlı farklılıklar bulamadık. En önemli yeni bulgu, altı yıl boyunca
algılanan sosyal destekteki değişikliklerin depresif belirtilerdeki değişiklerle ters orantılı olduğu ve bu
değişikliklerin depresif belirtilerin varyansının istatistiksel olarak anlamlı bir yüzdesini açıkladığıydı.
Bu bulguların, sosyal desteğin uzun süreli fiziksel engelleri olan kişilerin psikolojik iyi oluşları
üzerindeki rolünü anlamak için birtakım önemli çıkarımları vardır.
• Algılanan sosyal desteğin tıbbi tanı işlevi olarak farklılık göstermediği bulgusu, diğer çalışmalardan
elde edilen verilerle tutarlıdır ve algılanan sosyal desteğin kişinin tıbbi durumundan ve hatta
engellilik düzeyinden etkilenmeyebileceği fikrine ek destek sağlar. Yani, algılanan sosyal destek, tüm
bireyler için benzer şekilde önemli (ve potansiyel olarak mevcut) olabilir. Sosyal desteğin psikolojik
işlevde önemli bir rol oynadığı ölçüde ve mevcut çalışmadan elde edilen bulgular bunu gösteriyor.
Sosyal desteğin miktarını etkileyen faktörler kişinin tıbbi veya sağlık durumunun ötesine geçiyor.

ERGENLERİN PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK DÜZEYLERİNİN, ÖNEMLİ YAŞAM OLAYLARI, ALGILANAN


SOSYAL DESTEK VE OKUL BAĞLILIĞI AÇISINDAN İNCELENMESİ

Özden TURGUT

Araştırmanın bu alt amacında, aileden algılanan sosyal desteğin, cinsiyet, sınıf ve önemli yaşam olayı
yaşayıp yaşamama durumuna göre nasıl farklılaştığı incelendiğinde, kızların erkeklere kıyasla, aileden
daha fazla sosyal destek algıladıkları görülmektedir. Bu bulgu alanyazında, Olson ve Schultz’un (1994;
Akt. Procidano ve Smith, 1997) araştırma sonuçlarını desteklerken, Demirdüzen’in (2013) araştırma
sonuçlarıyla tutarlı olmadığı görülmektedir. Alanyazın, kızlar ve erkeklerin, ergenlikte, destek
alacakları ebeveyni de birincil ve ikincil olarak sınıflandırabildiğini bildirmektedir.

Ergenlikte kızlar ve erkeklerin aileden algıladıkları sosyal destek düzeyleri üzerine yapılan
araştırmalar, kızların, sosyal ilişkilerini merkezi önemde gördüklerini, bu nedenle ailedeki
ilişkilerinden büyük ölçüde etkilendiklerini bildirmektedir (Avison ve McAlpine, 1992). Kızlar,
ailelerinden algıladıkları destek düzeylerindeki değişimlere de üst düzeyde duyarlıdırlar. Huston ve
Alvarez (1990), kızların aileden algılanan desteği bu denli önemsemesini, kızların aynı yaştaki
ergenlere kıyasla ailelerine daha bağımlı olmalarıyla ve daha yavaş özerk hale gelmeleriyle bağlantılı
bulmuştur (Akt. Eshbaugh, 2008).

Ulaşılan diğer bulguya göre de ergenlerin ailelerinden algıladıkları sosyal destek düzeyleri, sınıf
düzeylerine göre anlamlı olarak farklılaşmıştır. Buna göre, onuncu sınıf öğrencisi ergenlerin aileden
algıladıkları sosyal destek puanı ortalaması, on birinci sınıf öğrencisi ergenlerin aileden algıladıkları
sosyal destek puanından anlamlı olarak daha yüksektir. Kızların erkeklere kıyasla, arkadaşlarından
daha fazla sosyal destek algıladıkları görülmektedir. Bu bulgu, Demirdüzen’in (2013) araştırma
bulgularıyla tutarlı iken, Akkaya’nın (2011) araştırma sonuçlarını desteklememektedir. Günümüzde
ergenlerin arkadaşlarıyla aralarında, yüzyüze görüşmenin dışında, mobil telefonlar, kısa mesajlar, e-
posta, sosyal paylaşım ortamları gibi araçların da kullanımıyla geniş bir iletişim ağı vardır. Ergenlerin,
sadece birkaç saat önce okulda görüştükleri yakın arkadaşlarıyla telefonda uzun süre konuşmasına
sık rastlanmaktadır. Bu durum, özellikle ergenlikte, arkadaş desteğinin çok önemli olduğunu
göstermektedir (Abbott-Chapman, Denholm ve Wyld, 2008).

Araştırmada, kızların arkadaşlarından algıladıkları sosyal destek düzeyinin, erkeklerden daha yüksek
olduğu görülmüştür. Bu durumun nedeni, kızların destek arama ve alma konusundaki beceri
düzeyinin görece yüksekliği gibi görünmektedir. Kızlar, erkeklere kıyasla daha fazla duygusal destek
aramakta ve almakta; bu durum, yakın ilişkiler kurabilmelerini ve gelişebilecek depresif belirtilerden
korunmalarını sağlamaktadır (Rose ve Rudolph, 2006).
ALGILANAN SOSYAL DESTEK İLE STRES DÜZEYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ:
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Fatih Ferhat ÇETİNKAYA Fatma KORKMAZ

• Bu çalışmada üniversite öğrencilerinin algıladıkları sosyal destek ile (Aile, Arkadaş, Özel bir insan)
karşılaşabilecekleri anksiyete, depresyon ve stres durumları arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Yapılan
analizler doğrultusunda; üniversite öğrencilerinin sosyal destek algıları ile depresyon düzeyleri
arasında “Özel Bir İnsan”,“Aile” ve “Arkadaş” alt faktörlerine ilişkin negatif yönde düşük düzeyde
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Sosyal destek ölçeğinin geneline ilişkin
üniversite öğrencilerinin sosyal destek algıları ile depresyon düzeyleri arasında negatif yönde orta
düzeyde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. Üniversite öğrencilerinin sosyal
destek algıları ile anksiyete düzeyleri arasındaki ilişkinin sonucunda ise; “Özel Bir İnsan”, “Aile” ve
“Arkadaş” alt faktörleri ile anksiyete düzeyleri arasında negatif yönde düşük düzeyde istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki olduğu,sosyal destek ölçeğinin geneline ilişkin olarak öğrencilerin sosyal
destek algıları ile anksiyete düzeyleri arasında negatif yönde düşük düzeyde istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur. Üniversite öğrencilerinin sosyal destek algıları ile stres
düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi sonucunda; “Özel Bir İnsan”, “Aile” ve “Arkadaş” alt
faktörleri ile stres düzeyleri arasında negatif yönde düşük düzeyde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
olduğu, sosyal destek ölçeğinin geneline ilişkin üniversite öğrencilerinin sosyal destek algıları ile stres
düzeyleri arasında negatif yönde düşük düzeyde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu tespit
edilmiştir.

• Sosyal destek ölçeğinin geneline ilişkin üniversite öğrencilerinin sosyal destek algıları ile depresyon
anksiyete stres ölçeğinin geneli arasında negatif yönde orta düzeyde istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki olduğu sonuçları bulunmuştur. Sonuç olarak, algılanan sosyal destek ile stres düzeylerinin
arasında negatif yönde düşük ve orta düzeyde istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Bu
sonuçlar; üniversite öğrencilerinin sosyal destek algıları yani özel bir insandan, ailelerinden ve
arkadaşlarından gördükleri sosyal destek arttıkça stres, anksiyete ve depresyon düzeylerinin
azalacağını göstermektedir. Yapılan araştırmanın sonuçları ile uyumlu şekilde literatürdeki benzer
araştırma sonuçlarına göre de (Lazarus ve Folkman, 1984: 86; Cohen ve Wills, 1985: 312-313;
Gülerman, 1989: 161;Güngör, 1996: 110;Malecki, 1999: 482;Soylu, 2002: 140; Gücüyeter, 2003:
133;Sağlam, 2007) sosyal destek ile psikolojik sağlık arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler
olduğu yani algılanan sosyal destek arttıkça stres, anksiyete, depresyon gibi ve daha birçok psikolojik
rahatsızlığın iyileşme gösterdiği görülmektedir.

Sosyal Çalışmacıların Sosyal Destek Algılarının Tükenmişliğe Etkisi Senay YÜRÜR, Muammer
SARIKAYA

• Sosyal çalışmacıların yöneticileri ve çalışma arkadaşlarından algıladıkları sosyal desteğin,


tükenmişlik düzeyleri üzerindeki etkisinin belirlenebilmesi amacıyla yapılan bu araştırmada yönetici
desteğinin, sosyal alışmacıların tükenmişlikleri açısından önemli bir ‘kaynak’ sayılabileceği
görülmüştür. Çünkü yönetici desteği sosyal çalışmacıların hem duygusal tükenmeleri hem de kişisel
başarıları üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Gerek kaynakların korunması teorisinde, gerekse talep-
kaynak modelinde sosyal desteğin, işe ilişkin taleplerle başa çıkmayı kolaylaştırarak, sonuçlarından
bireyi koruyabileceği belirtilmektedir. Bu araştırmada elde edilen sonuç yöneticilerden alınan sosyal
desteğin tükenmişliği doğrudan da etkileyerek azaltabileceğini göstermektedir.
• Araştırmada dikkat çeken sonuç, yönetici desteğinin tükenmişliğin iki alt boyutu üzerinde etkili
olmasına karşın, çalışma arkadaşları desteğinin tükenmişliğin hiçbir alt boyutu üzerinde etkili
olmamasıdır. Konuyla ilgili yazında sosyal desteğin çalışanlar üzerindeki etkisinin, kaynağına bağlı
olarak değişebildiği belirtilmektedir (Dean vd., 1990; Baker, Israel ve Schurman, 1996). Ancak
araştırma sonuçları, yönetici ve çalışma arkadaşlarından alınan desteğin göreli önemleri konusunda
tutarlılık göstermemektedir. Bazıları çalışma arkadaşlarından alınan desteğin etkisinin daha fazla
olduğunu belirtirken (LaRocco vd., 1980; Greenglass, Fiskenbaum ve Burke, 1996; Greenglass, Burke
ve Konarski, 1997; Haddad, 1998; Arens vd., 2001; Susskind, Kacmar ve Borchgrevink, 2007), bazıları
yönetici desteğinin daha önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir (Wells, 1982; van der
Doef, Maes ve Diekstra, 2000; Ng ve Sorensen, 2008; Huffman, Watrous-Rodriguez ve King, 2008).
Susskind vd. (2007) restoranda çalışan servis elemanları üzerinde yaptıkları araştırmada servis
elemanlarının müşteri odaklı davranışlarını çalışma arkadaşları desteğinin etkilediğini, yönetici
desteğinin bu davranış üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığını belirtmektedir. Haddad (1998) okul
psikolojik danışmanları üzerinde yürüttüğü çalışmasında, yöneticiden algılanan sosyal desteğin
tükenmişliğin hiçbir boyutu üzerinde etkisinin olmadığını, çalışma arkadaşları desteğinin kişisel başarı
üzerinde etkili olduğunu tespit etmiştir. Yönetici ve çalışan arasındaki emir-komuta ilişkisinin, taraflar
arasındaki ilişkiyi daha resmi kılması nedeniyle, çalışma arkadaşlarından alınan sosyal desteğin
etkisinin daha fazla olması mantıklı görülebilirse de bunun aksini doğrulayan araştırmalar çelişki
yaratmaktadır. Ng ve Sorensen (2008) algılanan yönetici desteğinin iş tatmini, duygusal bağlılık ve
işten ayrılma niyetini, çalışma arkadaşları desteğinden daha fazla etkilediğini tespit etmiştir. Van der
Doef vd. (2000) ulusal ve bölgesel gazetede ilan yoluyla dağıtılan anketlerin doldurulması sonucunda
ulaşılan 4000 çalışan üzerinde yaptığı araştırmada, çalışanların sahip oldukları kontrolün işe bağlı
gerginliği azalttığını, ancak bu etkinin daha çok yönetici desteğinin olması durumunda ortaya çıktığını
vurgulamaktadır. Diğer bir ifadeyle yönetici desteği olduğunda kontrolün işe bağlı gerginlik
üzerindeki etkisi daha da belirginleşmektedir. Huffman vd. (2008) iş tatmini üzerindeki etkileri
açısından çalışma arkadaşları, yönetici ve örgüt desteğini karşılaştırdıkları araştırmalarında, sadece
yönetici desteğinin iş tatmini ile ilişkisinin anlamlı olduğunu tespit etmişlerdir. Glasberg, Eriksson ve
Nordberg (2008) sağlık personeli üzerinde yürüttüğü araştırmada, çalışanların istedikleri halde
yeterince hizmet veremiyor olmalarının yarattığı stresi yöneticilerinden aldıkları desteğin azalttığını,
buna karşılık aile/arkadaş ve çalışma arkadaşları desteğinin bu durum üzerinde herhangi bir etkisinin
olmadığını tespit etmişlerdir. Russell, Altmaier ve Van Velzen (1987) öğretmenler üzerinde
yürüttükleri araştırmada, yönetici desteğinin tüm tükenmişlik boyutlarıyla ilişkili olduğunu buna
karşın çalışma arkadaşları desteğinin hiçbiriyle ilişkili olmadığını tespit etmişlerdir.

Yalnızlığı Yordamada Sosyal Destek ve Sosyal Bağlılığın Rolü Erdinç Duru

• Bu çalışmanın amacı; sosyal destek, sosyal bağlılık ve her iki değişkenin birleşik etkisinin
öğrencilerin yalnızlık düzeyini yordamadaki rollerini araştırmaktı. Analiz sonuçları gerek arkadaş
desteği, özel insan desteği ve sosyal bağlılık değişkenlerinin; gerekse aile desteğisosyal bağlılık ve
özel insan desteği-sosyal bağlılık değişkenlerinin birleşik etkilerinin yalnızlığı yordamada önemli
olduklarını göstermektedir. Demografi k değişkenler, aile desteği temel etkisi ve arkadaş desteği-
sosyal bağlılık birleşik etkisinin ise yalnızlığı yordamada etkili olmadığı görünmektedir.

• Sosyal destek ile yalnızlık duygusu arasında ilişki olduğu düşüncesi yeni değildir. Alan yazınına bakıl
dığında yalnızlık sosyal destek ilişkisini gösteren oldukça fazla çalışmaya rastlanmaktadır. (Cutrona,
1986; Cutrona ve Russell, 1987; DiTommaso ve Spinner, 1997; DiTommaso ve ark., 2003; Duru, 2005;
Russell ve ark., 1984). Bu çalışmaların ortak bulgusu, yüksek sosyal destek düzeyinin düşük düzeyde
yalnızlığı yordayabildiğidir. Öte yandan alan yazınında sosyal bağlılık ile sosyal bağlılık-sosyal destek
etkilerinin yalnızlığı yordamadaki birleşik rolleri ile ilgili herhangi bir çalışmaya rastlanılmamıştır.
Araştırmacının bilgisine göre, bu çalışma, yalnızlığın sosyal bağlılık ve sosyal bağlılık-sosyal destek
birleşik etkileri temelinde yordanabildiğini gösteren ilk çalışmadır. Analiz sonuçları aile desteği hariç,
diğer iki sosyal destek türünün yalnızlığı yordayabildiğini göstermektedir. Alan yazınındaki bazı
çalışmalar farklı destek türlerinin farklı işlevleri olduğunu vurgulamaktadır (DiTommaso ve Spinner,
1997; Gençöz ve Özlale, 2004; Weis, 1973). Belki de birey, sosyal ve duygusal gereksinimlerini farklı
destek kaynaklarından doyurmaktadır. Örneğin sosyal bütünleşmeyle ilgili gereksinimlerini arkadaş
desteği ile, duygusal yakınlık gereksinimini özel insan desteği ile karşılıyor olabilir. Dolayısıyla
yalnızlığın duygusal ve sosyal ilişkilerde yaşanılan aksama ve yoksunluklarla ilişkili olduğu
düşünüldüğünde, farklı sosyal ve duygusal gereksinimlerini karşılayan bireyin, bu gereksinimlerini
yeterince karşılayamayan bireylere göre kendini daha az yalnız hissetmesi beklenebilir. Yakın
dönemdeki çalışmalarda vurgulandığı gibi, bireyin bir sosyal çevre oluşturması ve yakın ilişkiler
kurabilmesi, yalnızlıkla başa çıkmanın etkili yolları arasındadır (Peplau ve Perlman, 1982; Schmitt ve
Lawrence, 1985; Weiss, 1973). Derin sosyal ilişkilere sahip olma bireyin sevildiğini, kendisine değer
verildiğini ve bir gruba ait olduğunu hissetmesini sağlar (Rokach, 2001). Sosyal destek çevresi aynı
zamanda bireyin gelişimsel ve durumsal streslerle başa çıkmasını kolaylaştırır (Pearson, 1986).
Benzer şekilde Weiss (1973) etkili işlev gören bir destek çevresinin; bireyde sosyal bağlılık ve sosyal
bütünleşme duygusu oluşturma, bireye rehberlik etme gibi işlevleri olduğunu vurgulamaktadır.
Araştırmamızda elde edilen bulgular, yalnızlık sosyal destek ilişkisiyle ilgili alan yazınındaki diğer
çalışmalarla tutarlılık göstermektedir (Cutrona ve Russell, 1987; DiTommaso ve Spinner, 1997; Duru,
2005; Eker ve Arkar, 1995). Analiz sonuçları ayrıca, sosyal bağlılık ve yalnızlık arasında olumsuz
(negatif) güçlü bir ilişkinin olduğunu göstermektedir. Sosyal bağlılık düzeyinin yalnızlığı yordamadaki
gücü diğer değişkenlerin etkisi kontrol edildiğinde bile oldukça yüksektir. Lee ve Robbins’e (1995)
göre sosyal bağlılık düzeyi yüksek bireyler sosyal bağlılık düzeyi düşük bireylere göre daha çok sosyal
ortamlara katılmakta ve çevrelerini daha olumlu değerlendirmektedirler. Yalnız bireyler daha küçük
sosyal çevreye sahip olma, daha az doyumlu ilişkiler yaşama ve daha az sosyal aktivitelere katılma
eğilimindedirler (Peplau ve Perlman, 1982). Yalnızlık düzeyi yüksek bireylerin kendilerini ve
çevrelerini olumsuz değerlendirme eğiliminde oldukları ve daha küçük ve daha az doyumlu sosyal
ilişkiler rapor ettikleri dikkate alındığında, bulgumuz anlamlı görünmektedir.

Sosyal bağlılık, bireyin sosyal ilişkilerinin çeşitliliği içerisinde kendisini bu ilişkilerin “anlamlı bir
parçası” olarak hissedebilmesinin öznel farkındalığını içerir (Lee ve Robbins, 1998). Sosyal bağlılık
düzeyi yüksek bireyler sosyal ortamları daha çok arama, sosyal etkileşim ortamlarına daha yüksek
oranda katılma eğilimleri nedeniyle, daha geniş sosyal destek çevresi oluşturuyor olabilirler. Diğer
insanlardan farklı olmadığını düşünen ve kendini “öteki” olarak algılamayan birey, sosyal etkileşim
ortamlarına daha yüksek oranda katılıp duygusal ve sosyal gereksinimlerinin daha geniş bir
bölümünü doyuruyor olabilir.

Lise Öğrencilerinin Tükenmişlik ve Sosyal Destek Düzeyleri Dilşad KUTSAL Filiz BİLGE

• Araştırmada, öğrencilerin tükenmişlik düzeylerinin algıladıkları sosyal destekle yordandığı;


cinsiyetin öğrencilerin tükenmişlik düzeylerinde orta düzeyde etkisi olduğu; sınıf düzeyindeki
yükselmeye bağlı olarak tükenmişliğin arttığı; öğrencilerin tükenmişlik düzeylerinin alana göre
farklılaşmadığı; orta düzeyde akademik başarı algılayan öğrencilerin yüksek düzeyde algılayanlardan
daha fazla tükenmişlik yaşadıkları belirlenmiştir.

Deviant Peer Affiliation and Adolescents’ Cyberbullying Perpetration: Online Disinhibition and
Perceived Social Support as Moderators Jiping Yang, Na Wang, Ling Gao, Xingchao Wang

• sapkın akran ilişkisi, çevrimiçi yasaklanma ve siber zorbalık arasında pozitif korelasyon
bulunmuştur.
• siber zorbalık, sapkın bağlılığın algılanan sosyal destekle negatif ilişkisi olduğu bulunmuştur

• akran zorbalığıyla siber zorbalık ve çevrim içi yasaklanmanın birbiriyle ilişkili olduğu görüldü.

• sonuçlar cinsiyetin siber zorbalıkla negatif ilişkili olduğunu göstermiştir. Erkek öğrencilerde kız
öğrencilere göre daha fazla siber zorbaca davranış tespit edildi.

• yaş ile siber zorbalık arasında pozitif korelasyona rastlandı.

• algılanan sosyal destek siber zorbalıkla negatif ilişkiliydi.

EVALUATION OF CYBERBULLYING AND MULTIDIMENSIONAL PERCEIVED SOCIAL SUPPORT LEVELS


IN HIGH SCHOOL STUDENTS OF TURKEY Seval ÇALIŞKAN PALA, Alaettin ÜNSAL, Gülsüm ÖZTÜRK
EMİRAL

• siber zorbalık lise öğrencileri arasında önemli bir halk sağlığı sorunudur. Siber zorbalıkla ilişkili bazı
değişkenler (erkek cinsiyet, A tipi kişilik, yükselen ebeveyn eğitim düzeyi, ruhsal bozukluk öyküsü,
yüksek internet kullanım süresi, kendi odasının varlığı sosyal medya hesabının varlığı) bulunmuştur.

• sosyal destek artan siber zorbalıkla mücadelede kilit bir unsurdur (Erdur-Baker Ö, Kavşut 2007)

• lise öğrencileri arasında siber zorbalığın yaygınlığı %63 olarak bulunmuştur.

• erkekler kadınlara göre daha fazla siber zorbalığa dahil olduğu bulunmuştur.

• çalışmamızda lise ve üzeri eğitim düzeyinde eğitim alan ebeveynlere sahip olan çocuklarda daha
çok siber zorbalık saptanmıştır.

• çalışmamızda internette harcanan süre arttıkça siber zorbalığın da arttığı görülmüştür.

• çalışma grubunda sosyal medya hesabı olan öğrenciler arasında zorbalık daha yüksek bulunmuştur.

• depresyon, davranış bozukluğu, anti-sosyal kişilik gibi ruhsal bozuklukların gençlerin topluma
uyumu zorlaştırması ve saldırgan davranışlara yol açması olasıdır (Hinduja, Patchin 2010).
Çalışmamızda ruhsal bozukluk öyküsü olan öğrencilerde siber zorbalık daha yüksek bulunmuştur.

• siber zorbaların sosyal uyumlarının zayıf olduğu, arkadaş edinmede zorlandıkları, sınıf
arkadaşlarıyla ilişkilerinin zayıf olduğu ve bu nedenle daha fazla sosyal desteğe ihtiyaç duydukları
açıktır (Nansel 2001)

You might also like