Professional Documents
Culture Documents
Karaburun
Karaburun
Karaburun
Sazak, Sarpıncık, Saip, Ambarseki, Kösedere köylerinde halk tarım ve balıkçılıkla geçiniyor. İnsanlar
yardımsever ve hoşsohbet. Bir gidişimizde, nergis tarlalarını bulacağız diye arabayla girdiğimiz
daracık köy yollarında başımıza ufak bir kaza geldi. Arabamızın arka lastiklerden biri yol kenarında
asılı kaldı. Etrafta kimsecikler yoktu. Durumumuzu fark eden köyün sakinlerinden biri koşup yanımıza
geldi. O sırada nasıl olduysa trafik canlandı. O sapa yoldan, ardı ardına arabalar geldi. Yolu
kapattığımız için herkes kıpırdayamaz haldeydi. Durumu ilk fark eden köy sakini arabalardaki
hemşerilerini indirdi, etraftan da üç-beş kişiyi topladı. Derken 15-20 kişi arabayı kucakladıkları gibi
kurtardılar. Ben kazadan ziyade bu insanların canla başla bize yardım etmesine şaşırdım.
Gevelediğim minnet cümleleri kulağıma çok yetersiz geldi. Köy yaşamına aşina olan ben bile, küçük
yerlerdeki dayanışmayı unutmuşum.
Yıllar içinde yarımadanın el değmemiş, İzlanda’yı andıran vahşi coğrafyası yer yer betona teslim olsa
da büyük kısmı hâlâ doğayla baş başa kalmanıza fırsat veriyor. Örneğin Karaburun’un en ucuna,
Sarpıncık Feneri’ne kadar giderseniz burada o hissi doyasıya yaşayabilirsiniz. Aynı zamanda ülkenin,
hatta dünyanın bile en ucuna geldiğiniz hissiyle dolarsınız. İzmir Körfezi’ne giren gemileri karşılayan
fener, 1938 yılında yapılmış. Homeros’un ünlü eseri ‘Odysseia’da ‘Rüzgârlı Mimas’ diye geçen
Karaburun Yarımadası’nda yüzlerce şifalı ot ve bitki yetişiyor. Mis kokulu nergisin anavatanı da yine
bu coğrafya. Aralık ve ocak aylarında hasadı gerçekleşen bu zarif çiçeğin festivali de düzenleniyor.
Akdeniz foku, ada martısı. Yarımadanın türlere yuva oluşu sadece bitkilerle sınırlı değil. Dünyada
500, ülkemizde 100 civarında kaldığı tahmin edilen akdenizfokuyla yine nesli tükenmek üzere olan
ada martısına ev sahipliği yapan Karaburun Yarımadası kıyılarında çok sayıda mağara var.
Mağaraların bir kısmında foklar yaşıyor. Bu coğrafyanın meşhur ‘kopanisti’ peynirini de anmadan
geçmemeli. Yapımı 40 gün süren peynirin adı Yunancada ezilmiş, dövülmüş anlamına geliyor. Keçi
sütünden elde edilen peynir 20 gün boyunca yoğrulup dinlenmeye bırakılıyor. Bu sürede acıma ve
kokma başlıyor. Acımsı tadı ve kuvvetli kokusuyla her damak zevkine uymayan kopanistinin müptelası
çok. Lezzetlere değinmeye başlamışken yine yarımadaya özgü hurma zeytinini de unutmamak gerek.
Dünyada sadece bu coğrafyada yetişen hurma zeytini, herhangi bir fermantasyona tabi tutulmadan
dalından koparılıp yenebiliyor. Zeytindeki acı tat, henüz dalındayken yok oluyor. Sözün özü,
Karaburun Yarımadası her mevsim keşfedilecek farklı özellikleri ile çok zengin bir coğrafya.