You are on page 1of 14

B_ilgi .

Va_kfı Yayınları: 1

I. KUR'AN SEMPOZYUMU

va·yma J:Iazırlayanlar

Mehmet Akif Ersin


. .
Dücane Cündioğlu
Zübcyir Bulut ·

· Fevzi Özkan
Sulcyman Köksoy

Dizgi-Mizanpaj": Vakıf Dizg~ Birimi


ı

K_apak: Bilgi Vakfı ..


Baskı-Ciİt:
\
Temel Ofset
Kapak Baskİ: Kelebek · _
• • • o . ... : . -
!
~

, ı. :-Baskı, Kasım ı994: Aclca~~~; .


. .. .- ... .., .. - - -.
~
.
:

. ' . •1

.. Bilgi · -Va~ fa Yayınları_ '

Sü,dier 1 Sokak No: 12/9 Kızılay/ANKARA


,';
. ·" . o
..
/ . Tel: (0312) 231 66 53 .·
.... ···
III. . Tebli~ . .

MÜTEŞABi:ııAT KONUSUNDAKi YAKLAŞlMLARlN


·nEÖERLENDİRİLMESİ
.
ve
.
YENİ
. BİR YAKLA$W
. ÖNERİSİ
.
..
·
Doç. ;Dr•.Mehmet Hayri KIRBAŞÖGLU ·

IP.asik dönemde, Kur'an Ue ilgili kaVramsal inceleme ve t,artışma konula-


rının ·en önemlilerinden birisini müteşabihat kavramı oluşturmuştur. Gerek
Kur'an ilimlerinin ·bir bölümü olarak, gerekse tefsirlerde -ö:ıellikle 3, Alu
İmran, 7.. _ayet~nin 'yorumu münasebetiyle:__ üzerinde geniş olarak duru.Jmuş
olan b~. kavrama
. dair
. elimiide old"\lkça
.
zengin bir malzeme bı.iunmaktadır.
.~ . . ·
Bu malzemenin ciddi bir biçiiiide teiıkld süzgecinden geçirilmesi gerektiği ·
kuşkusuzdur. Ç'\inkü müteşabihat konusunu.incelemeye girişecek olursak, .
islam'ın başlangıcından· bugüne kadar asırlar geçmiş olm~s'ina rağmen, 'isı:am
ellimlerinin ve düşünürlerinin konuyu tatminkar bir sonuca bağlayamaınış ol-
'dUklarıni gÖrmek bizi oldukça Şaşırtacaktır. Öyle ki müteşabihat konusunda
. söylen.enleriıi-Wçüı;nsenemeyecek bir kısmımn; tutarsız ve dayanaktan·yoksun
· birtakım görüşler yığınından ibar~t· olduğunu dahisöylemek müıİıküiıdür. Bu
' durumun .ortaya çıkışının ve. günümüZde de de~şmeksizin devam etmesinin
· başta gelen sebebi is~, nakilcilik ve tenkidci zihniyetin bulunmayışı'dır. Bu du-
rumun bu şekilde - sürüp gitmesini önlemeni~ çaresi :lse, kuru nakilciliği ter-
ketmek ve tenkidçi' zihniyetin ilim ve _düşünce çevrelerinde yaygınlaşmasını
sağlama1ttır. İslam dünyasının içinde bulunduğu bunalım'dan kurtuluşu, bize
. göre herşeyden önce·, geçmişten deY-rrudığı ilim ve kültür mirasını .cidcİi olarak
tenki d süZgecinden geçirmesine · bağlıdır: 'Geleneğin · sorgulanma·sı' şeklinde
<?zetleyebileceğimiz bu görevin zorunluluğunu dile getiren İslam düşünürleri­
nin ve B,limlerinin sayisının son zamanlarda gide;rek artış ~ğilimi göstermesi,
s.evindirici bir ·gelişmedir. İşte biz müteşabih~~ ko-n usunu, ;'geleneğin sorgu-
lanması' anlayışı' çerçevesinde ele alar~, sözünÜ ettiğimiz eği~min yaygınlaş­
·tınlmasına da:. katkıda bulunmayı uıiıuyoruz. Ancak müt.eş_abihat konusunda
. bugüne kadar' söyle~eİıleri tenkidden' geçirmek_zorunlu ise.de yeterli ·değildir.
. Konunun :bir sonuca baglanması için, tatminkar bir yorum gel~ştirmek sure- -
_. tiyle çözüm sunulmasi da 'şarttır. Aksi takdirde konu dah·a da karmaŞık bir hal
alabilit lci bunun._doğura:cağı mahzurları ~ahmin etmek zor olmasa gerekir. Bu
sebeple, incelememiziiı sonunda, müteşabihat konusundaki·kendi görüşümüzü­
de o~aya koymaya ç~şacağız. · · ·. . ·
Müteşabihat proble-qıinin ortaya çıkışın·a yol açan, ·a, Alu İmran,' 7
ayetinin meali şudur:
'
L Kur'an Sempozyumu
364
Sana Kitab'ı üıdiren O'dur. (Bu kitabın) bazı ayetleri muhkemdir,
ki bunlar . Kitab'ın esasıdır . Diğer ayetleri ise müteşabih .
(müteşabihat)tir. Kalplerinde ·eğrilik olanlara gelince, onlar fitne
çıkarmak ve onun teviline yeltenrnek için Kur'an'ın müteşaöih olan ·
ayetleri üzerinde dururlar. Halbuki bu ayetlerin tevilini ancak
Allah bilir. himde yetkin olanlar ise· 'O kitaba inandık, onun ta-
mamı Allah katındandır' derler. ·
Ayette açıkça görül4üğü üzere Kur'an'ın ayetleri muhkem ve müteşabih .
olmak üzere iki

gruba
1
ayrılmaktadır.
• •
Muhkem ve müteşabih ile ne kastedildi- •
ğine gelince, Islam alimleri bu konuda birbirinden farklı pekçok görüş serdet-:
mişlerdir. Reşid Rıza, el-Menar'_da bu görü§leri on madde halinde özetle sun-
muş bulunmaktadır ki bize konunun tartışılması için sunulan bu özet, yeterli
bir zemin oluşturmaktadır_.
I. İbn Abbas'tan da-rivayet edildiğiı söylenen bu görüşe göre Muhkem'den ·
\
kastedilen 6, . En'am, 151-152. ayetleridir ki bu ayetlerde. yahudilerin
uymakla yükümlü oldukları ve On Emir diye bilinen l).ususlara işaret
edilmektedir. Müteşabihat ise, sılre başlarındaki huruf-ı mukattaa'dır.
Zira yahudiler bu harilere ebced hesabını uygulayarak İslam ~metiiıin
ömrünü belirlemek istemişlerdir.
n. Mulikem nasih, müteşa.bih ise İnensuh olan ayetl~rdir~ Bu göriiş İbn
Abbas ve İbn Mes'ud'dan r:ivayet edilmiştir.
m. Muhkem -Allah'ın birliği, kudreti ve hikmeti gibi- delili açık olan hu- ·
suslardır. Müteşabih ise manasını anlamak için tedebbür ve teemmüle
gerek duyulan hususlardır. · ·
. .
Muhkem aç4< veya· kapalı, olsun, herhangibir delile dayanılarak bilinebi-
lecek hususlardır. Müteşabih ise -Kıyametin ne zaman kopacağı ve
-arnellere ne kadar sevap veya günah ter.ettüb edeceği gibi- bilinmesi
mümkün olmayan husll,slardır. - ·
V. Muhkem, helal ve haramlarla ilgili ayetlerdir; bunların dışındakiler ise
müteşabih'i oluştururlar. Bu görüş Mücahid'den nakledilmiştir.
VI. Muhkem, tek bir yorunia müsait olan ayetler, Müteşabi!ı ise birden fazla
yoruma müsait olan ayetlerdir. Bu da Muhammed b. Cafer b. ez:-
Zübeyr'den nakledilmiştir. Bura9a muhkem '-n ass' ~nlamındı;ı., mfi:teşabih
'ise onun mukabilinde kullanılmıştır. · · . _·
VII. Muhkem ve müteşabih ayrımı kıssalarla ilgilidir. ·Muhkem, tafsilatP, ola-
rak anlatılan kıssalardır. Müteşabih ·ıse sılreler içerisinde tekrar edilen·
lossaların lafızlarındaki muğlaklıktır. ·
Vlll. Muhkem açıklamaya ihtiyacı olmayan ayetler; müteşabih ise bunun akSi
özellikteki ayetlerdir. Bu görüş i'se Ahmed b. Hanbel'~en n~edih:~ıiştir. .
IX. Muhkeriı arnele konu olan ayetler, .müteşabih ise am_elle değil, imanla il~ ·
gili olan ayetlerdir. Bunu İbn Teymiyye zikretnıiştir.
. Müteşabihat: Değerlendirmeler ve Yeni BirYaklaşım Önerisi · 365
X. Müteşabih'ten kasdedilen Allah:m sıfatlarıyla ilgili ayetlerdir. Bunu da
İbiı. Teymiyye zikretmiştir.ı · · ..
Bu görüŞlere ilave olarak, müteşq.bihat kon~sunu sistemli bir biçimde ele
almaya özen göstermiş olan Ragıb el-İsfehani'nin incelemesine de yer vermek
yararlı olacaktır: "Kur'an-ı Kerim'de müteşabih ya lafız ya damana yönünden
başkas:na benzemesi sebebiyle tefsiri müşkil olandir". · · ·
. Fukaha müteşabihi, 'kendisinden zahiri manasi kastedilmeyen' olarak
tanımlamışlardır. Bunun hakikatı şud'iır: Ayetler., birbirlerine karşı durumları
açısından üç çeşittir: . ' · ·· . . ·
. . . .
a. Mutlak olarak m).l.hkem olanlar,'
p. Mu~lak olarak müteşabih olanlar,
c. Bir yönden muhkem ve bir yönden müteşabih olan~ar.
Müteşabihler de üç çeşittir:
a. Sadece lafıi yö'nüriden müteşabili olanlar.
b. S.adece mana yönünden niüteşabih olanlar.
. .
c. Her iki yönden müteşabih olanlar.
Lafız yönünden· müteŞabfu ~lanlar da iki çeşittir. Bunlardan biri, ~üfred
lafızlarla ilgili ~lup· b~, ya·y \lı ve iJj .r.. ke1imelerinde olduğu gibi ~afzın garip
olu.şu yönünden müteşabihtir. Ya da .l:,lı ve ~ı kelimelerinde olduğu gibi
lafzın birden fazla manaya kullanılm~sı yönünden ~üte.şabihtir.

Latlz yönünden müteşabihliğin diğer çeşidi ise, cümle ve terkiple ilgilidir.


Bu nevi müteşabih de üç çeşittir: · ·
a. SözÜn muhtasar oluşundan kaynaklanan müteşabih: 'Şayet öksüzler
hak:kında adaleti yerln'e getirme hususUııda en~işe e~yo~sanız, size helal olan
kadınlardan ikişer, uçer, dörder alın .. .' ayetind.e olduğu gibi.

b. SözÜn · uzatılmasından kaynaklanan ni.üteşabih.: ~ı.? .ilis ~


ay~tinde · olduğu_ gibi. Çü:qkü ~ı,;- ..c.. ._,-:ı deniİ'Qliş olsaydı, n:p,ıhatap .
açısından mana daha açık olurdu.
. .
c. ' Sözün · çlizilişinden.'(takcJim-te'hir'den) kaynaklanan .müteşabih:

t.....; ~.r J ~ rlJ y\:5:.Jı ·~ Js- J;!


ayeti buna misal olarak verilebilir. Ayetin takdiri (takdim-tehirsiz şekli) -
şöyledir: ·
~.rJ~ rlJ t.....; ...,..~:...<ıı

1 Reşid Rıza, el-Menar, (1: Bsk. <?fs~t, BeYı-ut), III. 163-165.


366 · I. Kur'an Sempozyumu
Mana yönünden müteşabihler ise, Allah'ın sıfatlanyla loyamet gününün
vasıflanndan bahseden ayetlerdir. Çünkü duyulanmıZla algıladıkla:rımızın
cinsi:Qden olmayan şeyleri tasavvur edemeyiz. Allah'ın sıfatları)rla ahiret
tavsilleri de bu cinsten olup, bizce tasavvur edilmeleri miiriı.İtiin değildir. ·
. .
Hem mana, hem de lafız yönünden müteşabih olanlara gelince, beş çeşit­
tir: :
a. Amm ve bass lafızlarda olduğu gibi kemiyet'yönünden müteşaqih olan-
lar. 'Müşrikleri öld~' ayetind~ olduğu gibi. · ·
b. Vücl,lb ve nedb ifade edenlerde olduğu gibi keyfiyet yönünden 'müteşaJ:>ih .
olanlar. ' ... Size helal olan kadınlardan ikişer, dörder alın' ayeti böyledir.
c. Nasih ve mensuhta olduğu gibi zaman yönünden müteşabih olanlar.
Mesela 'Ey in:ananlar! Allah'tan o :na yaraşır biçimde korkun .. .' ayeti böyledir.
d. indiği mekan hakkında indiği meseleler açısından müteşabih olanlar.
Mesela 'Evlere arkalarından girmek iyilik değildir' ayetiyle· 'Ertelemek, kü-
fürde daha ileri gitmektir' ayeti böyledir. Arapların cahiliye dönemindeki gele-
ı

nekleri bilinmeden bu ayetler anlaşılamaz. · ·


e. Fülin, kendileriyle sıhhat bulduğu ya da batıl olduğu şartlar açısından
müteşabih olanlar. Namaz ve nikalun .~~lannda olduğu gi~i. .
el-İsfehani, -~aşılıp-anlaşılmamalan açı~ından da müteşabfuat'ı üÇ losma ·
ayırır:

a. Bir kısmını bilmeye yol yoktur..Kıyametj_n kopma zamanı, Dabbetu'l-


Arz'ın çıkış zamanı, Dabbe'nin keyfiyeti vs. gibi hususlar bunlardandır. ·
. . .
b. Bir kısmının insanlar tarafından bilinmesi mümkündür. Garib lafızlarla
kapalı hükümler böyled?". ·.·
c. Üçüncü kısmı da iki grup arasinda.dır. İlit;nde derinlik sahibi olanlardan
sadece· bazıları oziların hakikatını bilebilirler, başkaları ~ilemezler.
· RasO.lull ah'm (s.a) Hz. Ali için söylediği 'Allahım! Onu.dinde fSkih kıl ve ona ·.
tevili öğret' ~öZüyle İbn Abbas için söylediği .~nzeri .sözü, bu çeşit müteşabih'e
işaret etmektedir.! · .. · · ·
. .
Şimdi müteşabihô.t konusunda bugüne kadar ·s öylenenlerin değerlendir- '
mesine geçelim:
Kur'an-ı Kerim'de geçen müteşabihô.t kavramının ne anlama geldiği konu-
. sund.a bugüne ·kadar söylenenlere dair yukarıda .verdiğimiz özetin anlamı şu­
dür: Konuya aşina olmayaniann dahi ko)ayca farked~bileceği gibi, bu.kavramla ·
ilgili asırlar s\lren çalışmalara rağmen müslümanlann, tatmin edici bir sonuca
. Ulaş.tığım söylemek hayli zordur. Zira açıkça• görülmektedir ki müteşabihat'ın.
ne olduğu konusunda serdedilen görüşlerin birbiriyle. pek ilgisi bulunmamakta,
s.on derece dağınık ve gelişigüzel ortaya a~ılıpış bii görüşler .yığını manzaras1·
o '

·1 er-Razi, et-Tefsir'ul-Kebir~VII. 167-168 (M. Sait Şimşek, Kur'an 'ın Anlaşılmasındc.lki


Mesele~ s. 27'den) ·
/
·.
·Müteşabihat: Değerlendirmeler ve Yeni Bir Yaklaşım Önerisi 36.7
arzetmektedir. . Elbette herkesin aynı görüşü paylaşmasını beklemek doğru
değildir. Ane~ eri şzından ortaya atılmış olan gö~lerin birbirinden tamamen
ilgisiz olmaıpası, aksine .yakın bir ilgi ağı oluşturması beklenirdf. Fakat bu
.durumun· · gerçekleşmediği, yukarıda verdiğimiz özetten açikça · anla-
şılmaktadır. . .
. . . . . [ .
. Gerçekten de bu. görüşlerden bazılarının kop.uyla ilgisini k:urriıak dahi son.
derece zordur. Mesela müteşabihat'tan kasdedilenin 'Huruf-u Mukattaa' ol-
duğu görüşü böyledir. Zira 'H~-u Mukattaa'nın, dil ·açısindan müteşabihat
kelimesinin yapısıyla · herhangibir ilişkisi yoktur. ;Müteşabih'ten kasqın
mensuh ayetler ya da helal ve haramların dışındaki · ayetler veya imanla ilgili
ayetler olduğuna dair görüşler de bÇ>yledir. Yine Ragıb el~İsfehani'nin örnek
olarak verdiği .4, Nisa, 3; 42, Şu~a, ll; 18, Kehf, 1 ve 9; Tevbe, 5; 3, Alu İmraıi,
102; 2, Bakara,' 189; 9, Tevbe, 47 .a yetleri ile, namaz ve nikahın ş aitlarının
Kur'an.' da kasdedilen müteşabihat ile ilgi~i bulunmamaktadır. Bu sebeple
Kur'an'ın müteşabihat ile bunları kas~ettiğini söylemek .müınküıi değildir. O
halde bunlann ilmi . açıdan ci~diye alınmaya değer görüşler olmadığını
söylemek duru~undayız. · ·
Diğer yilndan müteşabihat'tan kastedilenin; anlaşılmasİ için ciddi araŞ­
tırm~ ve incelemeye ya da tefekküre ihtiyaç duyulan; birden fazla yoruma mü-
sait olan; muğlak ve izaha muhtaç bul~an ayetler olduğu yolundaki görüşler
de tartışmaya aÇık bulunmaktadır. Sahiplerini bu yorumlara sevkeden ortak
düşjincenin müteşabihat kavramındaki 'kapalılık ve bilinemezlik' unsurundan
kaynaklandığİnı görmek zor değilwr. Ne var ki 'kapalı ve bilinemez' olan her-
şeyin mü~~şabiliat kavramına dahil edilmesi bÜyük bir hatadır. Kuşkusuz rriü-
teşabih(at) kelimesinin lugat anlamında 'kapalılık ve tam . o~arak bilinemezlik'
vardır, A~cak bu 'kapalılık' veya ~tam olarak bilineı:iiezlik' herha.ngibir/her
türlü kapalılık veya bilinemezlik değildir. Bilakis.müteşabih keliİnesin·deki ka-
palılı.k veya tam.olarak· bilineinezlik, kelimenin etimolojik yapısıyla doğrudan ·
ilgili özel bii sebepten kaynaklanan bir kapalılıklbiliiıemezliktir ki bu özel se-
bebin ne olduğu/o~abileceği üzerinde ileride ·geniŞ olarak durulacaktır.
.Üzelinde durulması g~reken di~er bir.husus ise şudur:
. .
Müteşabihat'ın ne anlama geldiğine dair bugüne kadar serdedilip tekrar-
lanagelen görüşler· bir bütün olarak-değerlendirildiğinde, birtakim görüşlerin
birbirlerini nakZettikleri ya da tutars.ızlık arzet~İderi görülmektedir. Mesel~.
müteşabih'in helal ve haramlar dışındaki konularla ya da amel dışında ~maıi .
. ile ilgili konulari~ ilgili olduğunu öne süren görüşler birbiriyle çelişmektedir.
Zira helal-haram ya da amel ile ilgili konularm dışında kalan hususlar sadece
lass8Iardan ibaret değildir.
Müteşabihat kavramına ~air asırlar süren inceleme ve araştırmalara rağ­
men bugün geldiğimiz nokta hiç de içaçıcı değildir. Bu konuda seraedilen gö-
. rüşle;rin bazılarının· dayanaksız, bazılarının çelişkili bii- durum arzetmesi, bun-
ların dışında kalan ve nisbeten birbirleriyle ilgili·görünen.gÖrüşlerin ise aç.ık ve . ·
net bir sonuca varmaya yetmeİnesi karşısında insan, müslümanların Kur'an'ın
tek bir kavramının anlamı konusunda bile ne kadar az bir mesafe katetmiş ol-
duğunu düşü·nmekte~ k~ndisin.i alamamaktadır. ·
368 I. Kur'an Sempozyumu
Müteşabihat'ın ne anlama geldiğine dair bugüne kadar ileri sürülen görüş­
ler içerisinde doğruya
en. yakın olanı -kanaatimize göre-- anlaşılması zor·ve
manası kapalı olap._ hususlann müteşabihat kavramının kaps_amına girdiğini
belirten görüşlerdir. Bu göri:iş sahipleri müteşabih'in önemli -bir özelliğinin
'manadaki kapalılık ve anlamadaki zorluk' olduğu noktasım yakalarken, iyi bir
başlangıç yapxmşlardır. Ancak buradaki kapalılık ve anlaşılmazlığın her türlü
kapalılık ve anlaşılma~lığı kapsaclığını zannetmişler ve böylece müteşabihat'ın
gerç~k anlamına ulaşma şanslannı yitirmişlerdir. Mesela Fahruddin er-Razi
(ö. 606/1209) 'Müteşabih'e gelince, iki şeyd~n birinin diğerine benzemesidir.
Öyle ki insan zihni birbirinden ayırdetme hususunda aciz kalır'l derken mese-
lenin nereden kaynaklandığım farketmiş, ancak "Müteşabihin kelime anlaılu
bu olmakla birlikte, bilahare 'insanın bilmeltten aciz kaldığı herşeye müteşa­
bih' denilmiştir"2 derken yanlış bir yöne yönelmiştir. Ne yazık ki 'doğru yolda
ilerlerken, yanlış yola sapma' addedilebilecek bu hatalı yaklaşım sadece er-
Razi'de değil, bu konuda günümüzde en son yapılmış olan incelemeleı;-de de
hala varlığını sürdürmekte ve 'Kevni mu'cizeler ve gaybi haberleri, vücuh ve
nezair konusuna giren ayetler' müteşabihat'a dahil edilebilmektedir.3 Hatta
daha ileri giderek 'mübhem, mücmel, mutlak ve .amni 'la"rızları ihtiva eden
ayetlerin de müteşabihat içerisinde mütalaa edilebileceği' ileri sürülebilmekte
ve nihaY.et 'birden fazla manaya gelebilen veya manasında kapalılık bulunan
ayetler müteşabih, geri kalan ayetler ise muhkemdir'4 denilerek doğTuyu yak~­
lama şansı yitirilmiş olmaktadır.
O ·halde, İslam alimlerinin müteşabihat'ın ne oldugunu anlamak için giriş­
tikleri bu sonuçsuz çabaların soiıuçlandınlabiln:iesi için yapılması gereken ne-
dir? Bu sorunun cevabı müteşabih. kelimesinin yapısının tahliliride yatmakta-
dır. .
Bilindiği
üzere teşabehe fiilinin.iki m~ası vardır: Birisi tefa'ul kalıbının · .
müşareket ifade etmesi dolayısıyla iki şeyin birbirine benzemesi; diğeri ise bir-
birine benzemesi dolayısıyla iki şeyin birbiiinde.q. ayırdedilemeyip, birbir~ne
karışbrılması. Mesela ··
(2, el-Bakara, 70)

(13, er-Ra'd, 16)

ayetlerinde fül 'birbiri~e karıştırmak, ayırdedememek' anlaxmnda kulla-


ru.lxmştır.

(2, el-Bakara, 118)

1 Doç..Dr. M.Sait Şimşek, Kur'an'ın Anlaşılmasında lki Mesele~ (Yöneliş Yay. İst, 1991),
s. 35-39'dan naklen
2 Ay.
3 A.~.e; s. 33.
4 .
A.g.e; s.35.
/.
Müteşabihat: Değerlendirmeler ve Yeni Bir Yıiklaşım Önerisi 36.9

(6, el--E n'am, 141)


. ayetlerinde ise teşabehe fiili, 'birbirine benzemek, birbmıie benzeyen i19
şey'anlammda k_ullanılmıştır. ·
Daha önce ifade e.ttiğimiz gibi pekçok İslam alimi, hatta yerli veya yabancı
pekçok Kur'an mütercimleri, 3, Alu İmran, 7 ayetinde geçen müteşabihat keli-
mesinin 'Muhkem'in aksi, ne kasdedildiğini anlamak zor olan, JllUğlak-kapalı_'
anlamına geldiğini söylemişlerdir. ı Müteşabihat'la ilgili bu yorumda teşabehe
. fiilinin yukarıda zikİedilen iki manasından sadece birisi gözönüne alınmış, di-
ğerine ise iltifat edil~emiştir. ~albuki bu kavramla llgili olarak esas üzerinde
durulması gereken nokta, 'iki şeyin birbirine benzemesi' olmalıydı. Zira keli-
menin esas kök-anlamı budur. Kelimenin as ıl anlamını bırakıp onun sonucıı
olan ikinci derecedeki anlamlar üzerinde yoğunlaşmak elbette doğru değildir.
·Bu sebeple müteşabihat kelimesinin ne anlama geldiğini anlayabilmek için; ön-
. teşabefıe
celikle .. fıilinin as~l anlamı
. olan benzeşme
, üzerinde durmak gerekir.
Konuya bu açıdan yaklaşılacak olursa, şu sorunun sorulması kaçınılmaz
olur: 3, Alu İmran, 7 ayetinde sözü edilen 'müteşabihat ayetler'de benzeşen;
daha açık bir ifadeyle benzeyen ile benzetilen nedir? .
.-1 . . .
.1' Bu sorunun cevabı şudur: Müteşabihat problemirun kaynağında insan- id-
rakini aşan birtakım · metafizik konuların, insanın ürü.İlü ve bu dünya ile ilgili
kavramlarla ifade edilmesi zorunluluğu yatmaktadır. Özellikle klasik_litera-
türde 'Allah'ın Sıfatlan' başlığı altında el~ alınan konular başta olmak üzere,
ahiret ile ilgili birtakım anUıtırrilarda kullanılan: kavramlar bu dünyaya aj.t
kavi,amlardır: Mesela Allah'ın yed (el)indim, ayn.·(göz)ünden, vech (yüz)ünden;
O'na i~afe edilen ityan (gelme), istiva (kurulma, yerleşme); fe:vk (üstte olma);
kurb (yakın olma); ma'iyye (beraber olii)-'a).gibi niteliklerden Kur'an'da sık sık_
sözedilniektedir. Bu dünyaya, hatta öncelikle insana ait olan bu kavramların,
idrakimizin ötesi~de bir başka varlık ve bir başka alem için kullanılD:l:ası kar-
şısında, bu kelimelerin _bizim. bildiğimiz gerçek anlamda kullanılmış olması dü-
şünülebilir mi? Dolayısıyla 'Allah'ın bizim gibi bir eli~ gözü, yüzü var mıdır?
O'nun gelmesi, yaklaşması da bizimki gil;ıi midir?' sorulan inüteşabihat prob-
leminin te.melini oluşturm.aktadır. · ~ · .ı

. . Kısaca, müteşabihat bu dünyallaki varlıklar içiıi kullanılan birtakım kav- \.


ramların ya da nitelencUrmelerin' metafizik konularda ve özellikle Allah ile il-
gili olarak kullanılmasınd'an kayı;ıaklanaıi ve bu benzerliğin doğurduğu prob- 1
lernin adıdır. · · ·
. Konuyu daha da açac* ~lursak, bu problemin sebebi 'dil'den başka birşey
değildir. İnsan dili, duyuların konusu olan objelerle yola koyulur. Onu, duyu-
larla algıfanamayı:ı,n gerçeldere uygulayınca, bu·ge_rçekler ile, algılaiuibilen fe-
. · nomenler arasında gizli veya açık birtakım benzetmelerin (=teşbihlerin) yapıl-
. . .

l .örnek olaı·ak bkz: et-Taberl, Cami'ul-Beyan_.. (Mısır, 1373), III. 113 v.d:; İbn'ul-Gevzi,
Zad'ul-Mesir_.. (O.mesk, 1385) [351 v.d; en-Neseft, Medari.ku't-Tenzil, I.146; er-Razi,
Mefatihu'l-Gayb, (İstanbul; 1308), 11.54.5, vd . .Aynca gerek Türkçe, gerek yabancı diller-
deki Kur'an-ı Kerim mealierine de bakılabilir. ·
370 I. Kur'an Sempozyumu
ması gerekir. Şür dilinin her çeŞidind~ görülen bu ortak özelliğe, cahiliyye
de~ Arap şiiri de yabancı değildi (...): (Ş~) can şM_o~ı_ g~c.eyi, ~Y~anJi§.~e
ağır· ağır doğrulan bir hayvana b~nz.etir (... ). Burada herhangibir k~şıklığın
ortaya 'çıkma tehliResi sözkonusu değildir; çünkü gecenin ne olduğunu ve onun
bır hayvan olmadığını hepimiz bilmekteyiz. Fakat baldonda konuşulan şey, in-
sanın alışligeldiği anlamda duyunun konusu olmaktan uzak ise (ya:ni duyu tec-
rübesinden elde edilen çıkarımların dışinda kalan birşey olursa) o zanian :güç-
lük kendisini hissettirir. Sözgelişi insan 'Allah'ın el (yed)i' şeklindeki sözleri
nas.ıl anlayacaktır. ı Başka bir ifadeyle, insan zi~ninin geçmiş tecrübeler_ e1 yani
z.i hne daha önce kaydedilmiş alg1ve idraklere ~aY.arimaks~:n·faıiliyet göster~-
meôiğini gözönünde bulunduracak .ô lurs.ak çok önemli bir.soru ile karşı karŞıya '
geliriz': 'Madem ki dinin metafizik kavr.amları -:-tabiafıi:ıın özelliğinden do~.
'layı- insanın müşahade ve tecrübelerinin sı~laı:ı ötesindeki bir alemle ilgili-
dir, o halde bu fikirler bize baş~ıyla nasıl aktarılabilirler? 'Tecrübi olarak
ulaşmış olduğumuz algılar alanımızdan kısmen bile olsa, karşılığını bulama-
dığımız fikirlerio iliatası bizden nasıl umulabilir?' Bunun cevabı bellidir: İğrHi
tasvir (istiare)lerle... veya· Zemahşeri'nin 13, Ra' çi, 35'in tefsirinde ifade ettiği
gibi 'sembolik bir tasvir' yoluyla: Müşahade sahamızın dışında kalanları, mü- ·
şahade edebildiklerimizle temsil ederek (..1.>-L!..i ~ ~ ....,..~ \.1..~) ve işte · ·
Kur'an'da, kullanıldığı şekliyle müteşabihat kavramının hakiki.imanası- da bu-
d ur. 2 '

"Böylece Kur'an. bize, birço~ kavram ve ifadelerinin, beşere kavratılması


murad edildiği halde, başka herhangi.bir yoııa·buna imkan bulunmadığından ·
-su:f bu temel nedenle- mecazi tarzda anlaşılması gereğini açıkça ifade eder.·
Dolayısıyla, eğer biz, Kur'an'ın her ifade, cümle ve ibaresini, zahiri (=literal)
manasıyla
. alarak onun bir mecaz, bir istiare,. . . bir
·-----=--~----- . . . .__._ ___olması ihtimalini gö~ .
__. ,'temsil
zardı edersek, .i lahi vahyin gerçek'ruh~n~ aykırı har~ket e~miş o~tiruz. · .·
Örnek olarak, Allah'ın zatına iŞaret ·eden bazı ayetleri düşünelim:·
Tanımlanamayan, zaman ve mekanda sınırsız ve·be.şer kavrayışının tama.men
ötesinde bir varlık. O'nu tasavvur etmenin imkansızlığı karşısında biz ancak
O'nun ne olmadığını ka'vrayabiliriz. Yani, zaman ve.m'e kanla sınırlanamayan,
birtakım benzetmelerle tasvir edilemeyen, beşer düşüncesinin hiçbiT türü ile
çeVı-elenemeyen... Bu nedenle, O~nWı varlığı ·ve etkinliği, çok yetersiz kalınakla
beraber, ancak oldukça genelleŞtirilmiş
. . .bize aktarılabilir.
mecazlarla ..
·
Bunun gibi, Kur'an O'ndan bahsederken 'semalarda' olduğUnu, 'arşı üze-
rine yerleştiği'ni bize bildlriyorsa, biz bu ifadeleri zahiri (=literal) manalaı:ıyla
alamayız. Çünkü, aksi takdirde, farJona varılmadS:n 'Allah'ın mekan içinde.·
sonlu olduğu' Ifade edilmiş olur. Böyle bir sınırlılık sonsuz bir varlıkla ·bağdaş:­
mayacağından, en küçük bir kuşkuya kapılmadan anlarız ki - Allah'ın
'semalarda' oluşu, 'arş'ı, onun üzerine <yerleşmesi', beşer tecrübelerinin tama-·
men dışında kalan bir kavramın, yani 'Allah)n .herşey_e_ gğç_i!. Y-EE~r .!.~•.~~~
· varlikların mutlak hükümr~ni olduğu' kavramının, sadece lisani v~sıtaları~. _

1 Prof. W. M .. Watt, Modern Düriyadf.;.islam Vahyi, (Ank., 1982), s. 114-115.


2 Muhammed Esed, Kur'an'da Sembolizm ~e Mecaz, (Kelime Dergisi, 6/86 (1), s. 40).
• 1
~üteşabihat: D-eğerlendirmeler ve Yeni Bir Yaklaşı~ Önerisi 371
A~ şel9lde OL'herşeyiJıilen', 'herşeyi_ gören', 'herşeyden haberdar' olarak _nite-
lendiğinde, bu tasvirlerin,. maddi bir 'görme' ve 'işitme' olayı ile meyd_a na gelen
şeyler olmadıgını, ancak var olan ve vukubulan herşeyde Allah'ın ebedi" mev-·
cudiyetinin, beşerin anlayacağı terimlerle basit anlatımları olduğunu anlarız.
Ve 'hiçbir beŞeri görüş O'nu.idrak edemeyeceğinden' (Kqr'an, 6:103), yaratmış
olduğu evren içinde ve üzennde.kesintjsiz etkinliğini müşahade etmenin öte-·
sinde, insanın O'nu kavraması umulamaz".l ·
İnsan llsanının yetersizlikleri içerisinde .- ki bu yetersizlikler insan di-
mağının fıtri sınırlılığıp.ı:p. za:r.uri neti~eleridirler- bu etkinlik, ancak çevrele-
nebilir', fakat gerçek şekliyle asla tarif edilemez·. Bizim iç~n Allah'ın zatı~ı ta-
savvur ve tayin etmek imkansız olduğu gibi O~nun 'yaratma eylemi'nin -ve
dolayısıyla yaratma planının- gerÇek :qıahiyetinin tasavvnr ve tayini ·de iha- ·
tamızın dışında bulunmalıdır. Ancak E:u.r'an, kesin olarak Allah'ın 'hi~etli'
yaratıcılığı lçavramına bina edilen ahlaki bir öğretiyi bize aktarmayı hedefledi-
ğinden, ikinci husus (O'nun yara~a eylemi ve planı) insanın kavrayabileceği
düşünce tarzlanna indirgenebilmelidir -nitekim indirgenmiştir-.
. .
Bu nedenle, ilk bakışta antrapomor/ik (teşbihi-tescimi) görün~n Allah'ın
'gaz·ab etmesi' veya 'cezalandırması', salih anıellerden 'hoşlanması', yaratıkla­
rını 'sevmesi', kendine bigan~ kala·n günahkarlara 'bigane kalm.ası', mahşer
günü günahkarları 'hesaba çekmesi'..... gibi Allah'ın etkinliğinin beşer termino-
lojisine· yapılan lafzi aktarımları; bize vahyoluİıan ahlaki prensipierin beşer li-
sanı yoliıyla· uygUlanmasını uİp.duğumtiz sürece, kaçınılmaZ bir sonuç Dlac_ a k-
tır. Ancak, kaçınılmaz olan bu aktanıiılarla tanımZanamaz olanı tanımlayabil-
. diğiı:İıiz inancı için:e.~erseken !>üyük hatayı işlemiş oluruz, ··
Ye Kur'an'ın Alu İmra.ı) Sıir.esi'nin yedinci ayetinde açı.k).andığı.gibi ane~
'kalblennde haktan sapnia eğilimi .olanlar', mecazi olarak ifade olui?.an ~yetlere
uyarlar; (s"ınırlanmış - olanın ·çlişına ta.Şıp) kanşıklık çıkarmaya ve <keYfi biı~ şe­
kilcieY on up nihai manasını a~amaya çalişarak.:: Fakat·Allah'tan baŞka onun
-nihai manasını kinise bilemez':.2 . . - . . . ..
. .
Müteşabihat probleminin metafizik kqn~lar.~ anlatmak için zo:r:unlu olarak
insan dilinin kullanılmasından kaynaklanan bir problem olduğu · dikltatlerden
kaçınca, bu"n~ tabii bir sonucu olarak, Kur'an'da müteşabihatın niçin yer al-
dığı sorusuna Islam alimle~inin vermiş oldukları cevaplar da genellikle isabet-
siz olmuştur. Bu konuda 'Müt;eşabihat'ın hikmeti' olarak suniılan gerekçeler
özetle şunlardır: · ·· ·
ı. Müteşabihat gaybla ilgili olduğu için 'Kişi bunlara inanac8k mıdır?' diye
bir imtihan amacıyla müf.eşabihata· yer verilmiştir (ez-Zerkani). ·
2. Kur'an'da müteşabihin mevcut olması, insanın takliqi terkederek, · dü-
şünmesi, fikir im3ı etmesi, }\ufan'ın inceliklerini anlamak için daha: çok
ilim elde
.
etmesiqe
. .
bir sebeptir (Kadı Abdulcebbar). ·

1 Muhammed Esed,-a.g. makale, s. 40-41.


2 Ag. makale, s. 43. .
37~ I. Kur'an Sempozyumu
3. Müteşabihler dolayısıyla alirolerin Kur'an üzerinde düşünmeleri sağ­
lanmıştır. Onlar müteş'abihleri düşünecek, araştıracak ve Kur'an'ın ka-
palılıklarını ortaya koyacaktır. Faziletçe diğer insanlardan üstün olma
hakkını elde-edeceklerdir. Kur'an'ın tamamı muhkem olup, manası apa-
çık anlaşılsaydı, onu anlama konusunda alim de cahil de.aynı seviyede
olurdu (İbn Kuteybe). · ·
4. Gelece"k;te vuku bulacak şeylerin ne zaman vuk-ı,ı bulacaklarının gizli tu-
tulması, insanın yararınadır. Bu durum, insanın gevşemesine engel ol-
duğu gibi, kor~U:ve telaşa kapılmasına da engeldir. · ·
·5. Kur'an-ı Kerim Arap _diliyle inmiştir ve Arap dilinin ifade .üslUbları bunu
·gerektirmektedir.ı · ·
·.
Müteşabihat'a
dair incelememiz gözönünde bulundurulacak olursa, so-
nuncu hariç, diğerlerinin müteşabihat'a Kur'an'da yer verilmesiniıı hikmeti
olarak kabul edilmesinin müinkü:İı olamıyacağı -açikça görülmektedir.
Müteşabihat konusuyla ilgili olarak yapılması gereken son ~ir değerlen­
dirme de . şudur: Sadece Kur'an'ın değil, diğer mukaddes kitapların da anlaşıl- '
ma.Sıyla ilgili en önemli konulardan biri olari müteşabihai kavraniınm çözümü
·son derece önemlidir. Hristiyanların İncil'de geçen ve mecazi bir anlamda kul- .
lanıldığı açık olan, Allah için 'Baba', Hz. İsa için 'Oğul' nitelendirmeleri lafzi
anlamda alınmış ve sonuçtan 'teslis' ortaya çıkmıştır. Hem Yahudilik'te, hem
de İslam'da· en· çok tartışılan konulardan olan 'Teşbih ve Tecsim
(Anthrophomorphism)' problemi, her iki dini dÜşünce geleneğini ~sırlar bo_-
yunca uğraştırmıştır. Özellikle İslam'dan sözedilecek olursa, 'Teşbih-Tescim'
tartışmalarının Kelam'ın en önemli konularından olduğu, hatta 'müşebbihe­
mücessime' a:dlı mezh~plerin ortaya çıktıkları -malumdur. Bu kom,ıa8ki tartış- ­
malı:ı.r bazen o kadar iki zıt kutupta ve· öylesine' aşırı bir ·biçiı:Q.de tartışılmıştır.
ki Hadis çi İbn Huzeyme'nin gerçek tevhid inancını ortaya koyduğuna inandığı ·
hadisleri derlediği Kitab'ut-Tevhüf, adlı eserini, meşhlir müfessir ve kelamcı
Fahruddin er-Razi Kitab 'uş-Şirk olarak· nitelendirmekte tereddüt etwe!lliştir.
Bu konudaki· tartışmaların olumsuz birtakım toplumsal etkilerinin olduğu da
muhak}taktır. Bu bakımdan müteşabihat ~onusunun sağlıklı bir yoruma ka-
vuşturulması son derece önemlidir. Anc_a k bundan da Önemli ohin ve eleştiril:.
mesi' gereken.bir husus vardır ki o_da şudur: Bu incelemenin konusu olan 3, Al-
i İmran 7 ayetinde·de if~de edildiği üZere~ Kur'an-ı Kerim'in ayetlerinin 'ana'sı;
yani büyük kısmı müteşabih değil, 'muhkem' ayetler~. Müteşabihlere gelince,
bunlann gerçek anlamlarını bilmek, insan aklı için mümkün olmadığından, .
Kur'an-ı Kerim bu konunun yanlış anlaşılmas~nın birtakım m~zurlara yol .
açacağı konusunda b~leri uyarniıştır. Nitekim Islam düşü,ncesindeki konuyla
ilgili tartışmalann da Allah'ın iradesinin yeryüzünde gerçekleştirilmesi am_a - · ·
cın·a pek de .hizmet ettiği söylenemez. Durum bu olduğu halde müslümanların .
tarih boyunca müteşabihat konusunda sert, sonuçsuz . . ve bazen . . de faydasız . tar-

. -
ı Doç. Dr. M. Sait Şimşek, K~r'an'ın Anlaşılmasında İki Mesele, s. 49'dan bazı kısaltma
ve değişikliklerle. · ·
Mü:teşabihat: Değerlendirmeler ve Yeni Bir Yaklaşım Önerisi 373
tışmalara girmiş olmaları, Kur'an'ın esas üzerinde durulması gerek~n l
'muhkem' aye,t lerinin aleyhine olmuştur. 1
Bu sebeple bizce günÜmüz müslüman aydıruna düşen, onun ·!muhk~m' ·
ayetler üzerinde yoğunlaşması, bu ayetlerde bize sunulan öğretilerd~n hare-
ketle, İslam' ı ahlak merkezli bir toplum-projesi, bir hayat tarzı, bir dünya gö-
ıiişü olarak insanl~ğa sunmaya çalışmasıdır. Böyle yapılmayıp da &deta
Kur'an'ı entell~ktüel tatmin aracı olarak gören bir yaklaşımla 'müteşabihat'a
ağİrlık verilir, esas üzerinde durulması gereken 'muhkem§,t' ikinci plana iti-
lirse, tarihte başımıza gelenleri tekrar yaşamamız kaçınılmaz olur. 'Müslüman
bir delikten iki defa sokulmaz' (Bir defa işlediği hatayı . tekrar işlememelidir)
kuralı uyarınca, geçmişteki hatalara düşmekten sakınarak, insanlığa İslam'ın .
mesajını sunma yolunda bıkıp sunmadan hummalı bir çaba içersinde olmamıZ
gerektiğini söylemeye bilmem gerek var n;u?.
. .
. Son· söz: Unutmayalım ki İslam dünyası dahil, insanlık bizden birşeyler
beklemektedir. Teşekkür ederim. ·
Oturum Başkanı Prof. Dr. Mehmet Aydın: Kırbaşoğlu hocaya ben de
teşekkür ediyorum. Halcikaten zor bir konu.. Başı11-da da söylediiJ?., ama ~or
olaruar genellikle daha velud oluyorlar, daha doğurgan oluyorlar. Bu bakımdan
halcikaten asırlardır üzerinde çaiışilmış bir' konu ve gittikçe ·de daha çok çalı-
. şılıriaya mevzu ol~bilecek bir konu gibi görünüyor. Son ·30-40 senede felsefede
ortaya çıkan yönelişler fikir hareketleri var. Onlar bu üzerinde "durulan
konuyu (dil ve ifade. kqnusunu), arka-plandaki ontoloji ve varlık konusunu
güıideme getiriyor tapii. Özü. şu: Mahiyeti itibariyle tamamen farklı olan iki
varlık arasında bir bağlantı kuruluyor; yani Allah · ile İnsan arasında bir
mahiyet farkı var. Bir derece farklılığı değil bu v~ 'Qu iki .varlık arasında vahy
ile bii- bağ!antı kurüljii_ôr·ve ·o bağlan~ı bizde İslam dininde Kitab ile oluyor,
-Kel·am ile, Söz· ile oluyör: Halbuki hristiyanlıkta · daha ziyade Hz. İsa'nııi
~a·trsiyeti-oneriiTfdir;.,.yalif hristiyanlıktaki Hz. İsa'ya bizde Kur'an tekabül
ediyor. Çünkü orada Allah'ın iradesi kişi olarak -mevcut . hristiyanlığı
kastediyorum, bizim anladığımız yorumladığıniız hristiyanlık değil-'- tezahür
ediyor, dolayısıyla · mevcut hristiyanlık Allah'ın .alem -ile temasını İsa ile
kuruyor. Bu dünyaya gelen, ulUhiyyet yanı olan bir varlık. Halbuki bizde bu
diyaloğU, irtibatı kelam (Kelam-ı Kadim) kuruyor. Bu anlamda da Hz. İsa ile
ilgili ne kadar derin ve çetrefilli tartışma · varsa hemen hemen bir yönüyle
bizim kültürüroüzde de Kur'an-ı Kerimle ilgili -öylece derin değerlendirme

. 1 (Kur'an'ın muhkem ve müteşabih olmak üz~r~ iki kısma ayrılması) son derece önemli
bir nokta olduğu halde, eski olsun, yeni olsun geniş tefsir yazanların çoğu bu noktayı
kavrayamamışlardır. Bunun sonucu olarak da mıihkein: ayetlerden çok. müteşabih ayet-
lerle veya aracı ve destekleyici nitelikteki konular üzerinde durmuşlardır. O kadar ki
(adeta) ayet tersine çevrilmiş ve bu hususlar temel kon!Jlar. haline gelmiştir. Bu da bir-
takım problemler~, çelişkilere, zihinlerin karışmasıiıa, Kur'an'ın tartışmalara maruz bi- .
r!lk.ıl.masına, kudsiyet ve amacı· -(dine) davet, nasihat, doğru yolu gösterme ve yaşama- .
dışına çıkarılmasına; onun bir tarih ve sanat kitabı; kabulü ve reddi, çelişkilerin ortaya
konması ve karşı çı..kılması mümkün olan birtakim nazariyeler kitabı haline sokulma-
sına yol açmıştır ki bunun ne faydası vardır, ne de böyle yapmakta zorunluluk sözkonu-
nusudur. Muhammed İzzetDerveze, et-Tefsir'ul-Hadi.s, (Mısır, 1962), 1. 7 (Dipnot)
374 'ı. Kur'an Sempozyumu

yapıyorum- tartışmalar var. Arkadaşımız haklı olarak temas ~tti: Allah insari
ile temas kurarken insanin vasıtasını, aracını kullanıyor, dil olarak Ar?pça'yi
kullamyor. Bazıları laf olsun diye 'Kur'an Arapça değil Rabça'dır' diyorlar, ama
aldırmay}n siz oqİara; zira Kur'an kendinin Arapça olduğunu zaten söylüyo_ r,
· Qur'anen Arabiyyen diyor. Zaten bu form itibariyle değil, dil itibariyle evvela .
.Yani. mahiyetinden, içeriğinden ziyade._ifade tarzıdır burada sözkonusu olan.
Dolayısıyla Kur'~n-ı Kerim gelmeden önce o dil zaten vardı. Kur' an, ayet yok~ ·.
ama dil vardı. O .dil kullanılınca, o dille ilgili 'her türlü şey' insanı kurtarıyor
bazen. Adını koymak istemiyorum; 'her türlü güçlük, sıkıntı, problem' demek .
istemiyorum. Her neyse. 'Her. türlü· şey' ister istemez . orada . da var~
Tartışılmasının .sebebi o. Başka türlü bağ kurmak mümkün değil. Kelam ile
kurulan bağ, ister istemez o kelam'ın ortaya çıkardığı birçok meseleyi üz~rinde
durulması mecburi bir mesele durumunu ortaya çıkarıyor. Bu bakımda:n zor
bir konu, fakat gittikçe her halükarda İslam dünyasında heyecanla tartişılan
bir koıiu. Bilhassa ·Post-Modernizm denilen akım, hermenötik akımlar daha
ziyade bu türden bir söyle~ ön planda ~utuyorlar. ·
Zannediyorum önümüzdeki yıllarda İslam. dünyasınd~ da çok zengin bir li-
teratür ile karşı karşıya geleceğiz. Benim bilepildiğim ~adarıyla 17 tane öğreiı~
cimiz. -Pakistan'dan, Türkiye'den-:-· b~ dil ağırlıklı çalışmaları yapıyorlar.
Mesela iki tan~si Hermenötik çalışıyor. Biri ben'iıp asistanım -çalışması biti-
·:yor ve bu sene dönecek- ağırlıklı olarak 'din hermenötiği' Çalışıyor; yani müte-
·şabihat'ın 'felsefeye yansımasıdır bu. Ayrıca Pakistan'dan üç-d_ ö rt delikanlı.
-iki~i ABD'de, ikisi İngiltere'de- çalışma yapıyor: Geçenlerde birlikte.
toplantı yaptığiiİllZ için konularını biliyorum. O bakımdan bunların çalışmaları
bittiği zaman bu müteşabihat kop.usu zannediyorum felsefede önemli olan
birtaJom şeyleri de· beral2,erinde getirecek. Benim kanaatimce de •Çok daha
zengin .çok daha ferahlatıcı bir .çalışma ortamı, zemini ortaya çıkac~ktır.
Türkiye içi ve dışı ayrımı yapılmaksızın kominikasyon hepsini birleştirdi.
Hakikaten rahatça Malezya'daki doktora çalışmalarını bile rahatlıkla . takip
edebiliyorııZ . . Gençlerin=hangi konularla ilgilendiklerini, hangi konuları
-aldıklar.ını biliyoruz, hatta bazen yönlendirerek kendilerine ·yardım . ·
edebiliyorı,ız. 1Siz bu konuları çalışın, biz. bunları çalışalım' diyoruz. 'Sizin .
çalışmalar~nız . şeriat nitelikli, bizimkiler sekiller ağırlıklı olsun, sonunda
birleştirelim bakalım ne ortaya çıkacak?' O bakımdan ·b'en .bu genç
arkadaşlarımızın fıkir dünyaı:nıza taze bir kan getireceğine inanıyorum.

You might also like