Professional Documents
Culture Documents
Editör
Prof. Dr. Hüseyin Avni Sönmez
11 Yazar Katýlýmýyla
2013
ÝSTANBUL
Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Sempozyum Dizisi No: 81
Prof. Dr. Hüseyin Avni Sönmez
2013 © Bu kitabýn bütün haklarý Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Komisyonuna
içeriðinde yer alan bilgi ve görsel materyal ile ilgili her türlü sorumluluk yazarlara aittir. Kitabýn tamamý ya da bir
bölümü yazýlý izin alýnmaksýzýn elektronik ya da mekanik yöntemlerle kopya edilemez, çoðaltýlamaz ve yayýnlanamaz.
Kaynak olarak belirtilmesi koþuluyla alýntý yapýlabilir.
Birinci Basým • 10 Mayýs 2013
ISBN 978-605-87155-1-6
Prof. Dr. Emel Taþdelen Gür Çocuk Saðlýðý ve Hastalýklarý Anabilim Dalý
Editör
Prof. Dr. Hüseyin Avni Sönmez
Ý.Ü.Cerrahpaþa Týp Fakültesi
Týbbi Biyokimya Anabilim Dalý
3
4
Yazarlar
11 yazar katýlýmýyla
(Alfabetik sýraya göre)
5
6
ÝÇÝNDEKÝLER
Dislipideminin Laboratuvar ve
Klinik Deðerlendirmesi .................................................................. 39
Doç. Dr. Hakan EKMEKÇÝ
7
Böbrek Fonksiyon Testlerinin
Klinik Deðerlendirilmesi ............................................................. 113
Prof. Dr. Ufuk ÇAKATAY
8
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Hastalýklarýn Taný ve Ýzlenmesinde Biyokimya Laboratuvarý
Sempozyum Dizisi No: 81 • 10 Mayýs 2013; s. 9 - 18
9
• Prof. Dr. Hüseyin Avni SÖNMEZ
Biyokimya
Medikal
Biyokimya
Klinik
Biyokimya
10
Geçmiþten Günümüze Biyokimya Laboratuvarý •
11
• Prof. Dr. Hüseyin Avni SÖNMEZ
12
Geçmiþten Günümüze Biyokimya Laboratuvarý •
13
• Prof. Dr. Hüseyin Avni SÖNMEZ
14
Geçmiþten Günümüze Biyokimya Laboratuvarý •
15
• Prof. Dr. Hüseyin Avni SÖNMEZ
Kaynaklar
1- Wendell T. The Scientific Development of clinical chemistry to 1948. Clinical Chem.
1973;19:4,1973-1983
2- Aslan D. Klinik Laboratuvarlarda otomasyon,2009
3- Olukaya A.O. Bolodeukv J. Donaldson D. Laboratory Instrumentation in clinical
biochemistry: an historical Perspective. 1997; 90:570-577
4- Aslan Ö., Demir M., Çuhadar S., Atay A., Köseoðlu M. Klinik Biyokimya Eðitimi ve
Uzmanlýk Önemi,ni Deðerlendirme Anketi. Türk Klinik Biyokimya Derneði. 2011; 9
(2): 39-45
5- Rosenfeld L. Clinical Chemistry Since 1800: Growth and Development.2002;
48:1,186-197
6- Ersoy N. Týp Tarihi Dersleri. Kocaeli Üniversitesi Týp Fakültesi Týp Tarihi ve Etik
Anabilim Dalý
7- Kricka L.J., Savory J. A Guide to the history of clinical chemistry. 2011;57:8,1118-
1126.
8- Kurucusu Prof.Dr.Fikret Biyal’in ölümünün 18. yýlý anýsýna, Klinik Biyokimya
Tarihçesine Kýsa Bir Bakýþ ve Ýstanbul Üniversitesi Cerrahpaþa Týp Fakültesi Fikret
Biyal Merkez Araþtýrma Laboratuvarý.2006; Ýstanbul Üniversitesi Basým ve Yayýnevi
Müdürlüðü
16
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Hastalýklarýn Taný ve Ýzlenmesinde Biyokimya Laboratuvarý
Sempozyum Dizisi No: 81 • 10 Mayýs 2013; s. 17-24
Giriþ
Týp yüzyýllardan beri varolan, sürekli bir deðiþim ve geliþim sürecinde
olan bir bilimdir. Yýllar içerisinde hastalara yaklaþým, taný ve tedavi yön-
temleri açýsýndan çok büyük deðiþiklikler olmuþtur. Önceleri týp uygula-
malarý aðýrlýklý olarak hekimin tecrübelerine ve gözlemlerine dayan-
maktaydý.
Son yýllarda týp teknolojilerinde olan hýzlý geliþmeler farklý cihaz ve
test panellerini yaygýn kullanýma sunmuþtur. Týp uygulamalarýnda yeni
yaklaþýmlar gündeme gelmiþtir. Kanýta dayalý týp uygulamalarý bunlar
arasýnda en güncel olanlardan birisidir. Günümüz hekimlik uygulama-
larýnda hekimin kanaatine baðýmlý klasik yöntem yerine, kanýta dayalý
yöntemler tercih edilmektedir.
Kanýta Dayalý Týp, týp etiði çerçevesinde klinisyenin sistemli arayýþlarla
elde edilebilecek en iyi kanýtlarý (bilimsel kaynaklarýn saðladýðý nesnel
bilgiler), kiþisel mesleksel deneyimlerini ve olgunun özellikleri ile birleþ-
tirmesidir. Kanýta dayalý týp uygulamalarý, gerçeðe en güvenilir þekilde
ulaþabilmek, bilimsel ve eleþtirel düþünceyi teþvik etmek gibi nedenlerle
günümüzde hýzla önem kazanmaktadýr. Yeni bilgilere gereksinim günü-
müzde kanýta dayalý týp uygulamalarýnýn hýzla yaygýnlaþmasýna neden
olmaktadýr.
Kanýta Dayalý Týp kavramý ilk kez 1970’li yýllarda Cochrane gündeme
getirilmiþtir. Yýllara içerisinde kanýta dayalý týp kavramý daha çok tartýþýlýr
hale gelmiþtir. 1985-1996 yýllarý arasýnda yaptýklarý çalýþmalarla David
Sackett ve Gordon Guyatt’da Kanýta Dayalý Týp kavramýnýn nasýl kurgu-
lanabileceðini deðerlendirmiþlerdir. David Eddy 1990 yýlýnda “Kanýt Ta-
banlý Týp” teriminin literatüre girmesini saðlamýþtýr.
17
• Doç. Dr. Ý. Murat BOLAYIRLI
18
Laboratuvar Süreçlerinde Hata Kaynaklarý •
19
• Doç. Dr. Ý. Murat BOLAYIRLI
20
Laboratuvar Süreçlerinde Hata Kaynaklarý •
AST (U/L) 9 25 6
ALT (U/L) 6 56 17
Asit Fosfataz (U/L) 3 15 8
Alkalen fosfataz (U/L) 63 20 3
LDH (U/L) 195 16 12
——————————————————————————————————
Analiz ( Analitik) evresi: Laboratuvara ulaþan örneklerin istenen testler
için uygun ön iþlemlerden geçirildikten sonra analiz iþleminin
gerçekleþtirilip, sonuçlandýrdýðý safhadýr. Laboratuvarda otomasyon
sistemlerinin kullanýma girmesi analitik hata kaynaklarýnýn oranýný
azaltmýþtýr. Bu evredeki baþlýca hata kaynaklarý;
• Cihazlarýn günlük, haftalýk, aylýk bakým programlarýnýn yapýlmamasý.
• Zamanýnda kalibrasyon yapýlmamasý.
• Yetersiz hacimde numune kullanýlmasý
• Çalýþma için gerekli ortam þartlarýnýn saðlanmamasý (ýsý, nem,
havalandýrma vs.)
• Çalýþma öncesi ve esnasýnda iç kalite kontrol takibinin yapýlmamasý.
• Ýnterferans kaynaklarýnýn bulunmasý
• Miadý geçmiþ malzeme kullanýlmasý
• Test prosedürlerine uyulmamasý
• Deneyimsiz personel
Analiz sonrasý (Post analitik) evre: Analiz iþlemleri sonrasýnda çýkan
sonuçlarýn kontrolü, onaylanmasý, laboratuvar ve hastane otomasyon
sistemlerine aktarýlmasý, rapor edilmesi ve sonuçlarýn klinisyen tarafýndan
deðerlendirilmesi aþamalarýný içerir. Bu evrenin bir bölümü laboratuvarda,
diðer kýsmý laboratuvar dýþýnda gerçekleþir. Analiz sonrasý evredeki
hedefimiz sonuçlarýn doðru bir biçimde zamanýnda raporlanmasýdýr. Bu
evrede görülebilecek baþlýca hata kaynaklarý;
• Gecikmiþ ya da hiç rapor edilmemiþ sonuçlar
• Elle yazýlan sonuçlarda aktarým hatalarý
• HIS ve LIS sistemlerinin koordineli çalýþmamasý
• Sonuçlarda testlerle ilgili referans deðerlerinin belirtilmemesi.
• Raporlarda hasta ve numune ile ilgili özelliklerin belirtilmemesi.
• Klinisyen ve laboratuvar arasýnda diyalog eksikliði.
21
• Doç. Dr. Ý. Murat BOLAYIRLI
22
Laboratuvar Süreçlerinde Hata Kaynaklarý •
Kaynaklar
1. Sackett DL, Rosenberg WM, Gray JAM, Haynes BR, Richardson SW. Evidence
based medicine: what it is and what it isn’t. BMJ 1996; 312: 71-2.
2. Dufour RD. Sources and control of preanalytical variation. In: Kaplan AL, Pesce
JA, Kazmierczak CS. Clinical Chemistry 4th ed. Missouri: Mosby, 2003;64-81.
3. Güner G, Tuncel P, Örmen M. Preanalitik evrede kalite yönetimi. In: Týbbi
Laboratuvarda Standardizasyon ve Kalite Yönetimi. Taga Y, Aslan D, Güner G,
Kutay ZF (Ed). Ankara: Türk Biyokimya Derneði Yayýnlarý, 2000;139-49.
4. Young SD, Bermes WE, Haverstick D. Preanalytical variables and biological varia-
tion. In: Burtis AC, Ashwood RE, Burns AD, eds. Tietz Fundamentals of Clinical
Chemistry. Sixth ed. Missouri: Elsevier Saunders, 2008;42-63.
5. Plebani M. Errors in clinical laboratories or errors in laboratory medicine?
Clin.Chem. Lab.Med 2006; 44: 750-9
6. Plebani M, Carraro P. Mistakes in a stat laboratory: types and frequency. Clin.Chem.
1997; 43: 1348-51
7. Özcan O, Güreser S. Analiz öncesi (preanalitik) hata kaynaklarý ve eðitimin hata
önlemedeki rolü. Dicle Týp Dergisi 2012; 39: 524-30
8. Turhan B, Calýk B, Demirin H. Kanýta Dayalý Týp Laboratuvar Testleri ve Preanalitik
Deðiþkenler. Konuralp Týp Dergisi 2010; 2:29-33
23
24
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Hastalýklarýn Taný ve Ýzlenmesinde Biyokimya Laboratuvarý
Sempozyum Dizisi No: 81 • 10 Mayýs 2013; s. 25-38
25
• Prof. Dr. Arzu Naciye SEVEN
26
Diabetin Taný ve Tedavisinde Güncel Parametreler •
27
• Prof. Dr. Arzu Naciye SEVEN
28
Diabetin Taný ve Tedavisinde Güncel Parametreler •
29
• Prof. Dr. Arzu Naciye SEVEN
30
Diabetin Taný ve Tedavisinde Güncel Parametreler •
IV Gestasyonel diyabet
Gebelik sýrasýnda ortaya çýkan ve genellikle doðumla birlikle düzelen
diyabet.
——————————————————————————————————
HNF-1a: Hepatosit nükleer faktör-1a, MODY1-10: Gençlerde görülen eriþkin tipi diyabet
formlarý 1-10 (maturity onset diabetes of the young 1-10), HNF-4a, IPS-1: Ýnsülin promotör
faktör-1, HNF-1?: Hepatosit nükleer faktör-1?, Neuro D1: Nörojenik diferansiyasyon 1,
DNA: Dezoksi-riboükleik asit, HIV: Ýnsan immünyetmezlik virüsü, DIDMOAD sendromu:
Diabetes insipidus, diabetes mellitus, optik atrofi ve saðýrlýk (deafness) ile seyreden (Wol-
fram sendromu), KLF-11: Kruppeþ-like factor-11, CEL-Carboxyl esterlipase (bile-saly de-
pendent lipase, PAX4: Paired box 4, ABCC8: ATP cassette C8, KCNJ11: Potassium
inwardly-rectlfing channel J11, INS: Ýnsülin
31
• Prof. Dr. Arzu Naciye SEVEN
32
Diabetin Taný ve Tedavisinde Güncel Parametreler •
BKÝ: Beden kitle indeksi, APG: Açlýk plazma glukozu, OGTT: Oral glukoz tolerans testi,
IGT: Bozulmuþ glukoz toleransý, IFG: Bozulmuþ açlýk gelisemisi, DM: Diabetes mellitus,
2.saat PG: Ýkinci saat plazma glukozu
33
• Prof. Dr. Arzu Naciye SEVEN
GDM: Gestasyonel diyabet, OGTT: Oral glukoz tolerans testi, APG: Açlýk plazma glukozu,
1.st PG: Birinci saat plazma glukozu, 2.st PG: Ýkinci saat plazma glukozu, 3st. PG:
Üçüncü saat plazma glukozu
34
Diabetin Taný ve Tedavisinde Güncel Parametreler •
35
• Prof. Dr. Arzu Naciye SEVEN
Kaynaklar
1. International Diabetes Federation. Fifth Diabetes Atlas. IDF Publ., Brussels, 2011.
2. Satman I, Yilmaz T, Sengul A, Salman S, Salman F, Uygur S, et al. Population-
based study of diabetes and risk characteristics in Turkey: results of the Turkish
diabetes epidemiology study (TURDEP). Diabetes Care 2002; 25: 1551-6.
3. Satman I, Tutuncu Y, Gedik S, Dinccag N, Karsidag K, Yilmaz T, et al.; The TURDEP-
II Study Group. Diabetes epidemic in Turkey: Results of the second population
based survey of diabetes and risk characteristics in Turkey (TURDEP-II). Poster:
A-11-2498. 47th EASD Annual Meeting, 12-16 Sept 2011, Lisbon, Portugal.
Diabetologia 2011; 54(Suppl 1): P2498.
4. Holman RR, Paul SK, Bethel MA, Matthews DR, Neil HA. 10-year follow-up of
intensive glucose control in type 2 diabetes. N Engl J Med 2008; 359: 1577-89.
5. TEMD Diabetes Mellitus ve Komplikasyonlarýnýn Taný, Tedavi ve Ýzlem Kýlavuzu-
2011. (Yazým Komitesi: Satman Ý, Ýmamoðlu Þ, Yýlmaz C, Akalýn S ve Diabetes
Mellitus Çalýþma ve Eðitim Grubu). 5. Baský. Ankara: Bayt Matbaacýlýk, 2011.
6. Davis TM, Wright AD, Mehta ZM, Cull CA, Stratton IM, Bottazzo GF, et al. Islet
autoantibodies in clinically diagnosed type 2 diabetes: prevalence and relation-
ship with metabolic control (UKPDS 70). Diabetologia 2005; 48: 695-702.
7. Terry T, Raravikar K, Chokrungvaranon N, Reaven PD. Does aggressive glycemic
control benefit macrovascular and microvascular disease in type 2 diabetes? In-
sights from ACCORD, ADVANCE, and VADT. Curr Cardiol Rep 2012; 14: 79-88.
8. Pozzilli P, Guglielmi C, Caprio S, Buzzetti R. Obesity, autoimmunity, and double
diabetes in youth. Diabetes Care 2011; 34(Suppl 2): S166-S70.
9. American Diabetes Association. Executive Summary: Standards of medical care
in diabetes-2012. Diabetes Care 2012; 35 (Suppl 1): S4-S10.
10. Canadian Diabetes Association: 2003 Clinical Practice Guidelines for the Preven-
tion and Management of Diabetes in Canada. Canadian J Diabetes 2003; 27 (Suppl
2).
11. Early nephropathy in type 1 diabetes: the importance of early renal function
decline.Perkins BA, Krolewski AS. Curr Opin Nephrol Hypertens. 2009
May;18(3):233-40.
12. Urinary biomarkers involved in type 2 diabetes: a review. Matheson A, Willcox
MD, Flanagan J, Walsh BJ. Diabetes Metab Res Rev. 2010 Mar;26(3):150-71.
13. Biomarkers in fasting serum to estimate glucose tolerance, insulin sensitivity, and
insulin secretion.Goldfine AB, Gerwien RW, Kolberg JA, O’Shea S, Hamren S,
Hein GP, Xu XM, Patti ME. Clin Chem. 2011 Feb;57(2):326-37.
14. Cytokine and cytokine-like inflammation markers, endothelial dysfunction, and
imbalanced coagulation in development of diabetes and its complications.Goldberg
RB. J Clin Endocrinol Metab. 2009 Sep;94(9):3171-82.
15. Implications of using hemoglobin A1C for diagnosing diabetes mellitus.Malkani S,
Mordes JP. Am J Med. 2011 May;124(5):395-401.
36
Diabetin Taný ve Tedavisinde Güncel Parametreler •
16. Status of hemoglobin A1c measurement and goals for improvement: from chaos
to order for improving diabetes care. Little RR, Rohlfing CL, Sacks DB; National
Glycohemoglobin Standardization Program (NGSP) Steering Committee. Clin
Chem. 2011 Feb;57(2):205-14.
17. Circulating biomarkers of glycemia in diabetes management and implications for
personalized medicine.True MW. J Diabetes Sci Technol. 2009 Jul 1;3(4):743-7.
18. Clinical impact of glycated albumin as another glycemic control marker.Koga M,
Kasayama S. Endocr J. 2010;57(9):751-62. Epub 2010 Aug 17.
19. Autoimmune markers in diabetes.Winter WE, Schatz DA. Clin Chem. 2011
Feb;57(2):168-75.
37
38
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Hastalýklarýn Taný ve Ýzlenmesinde Biyokimya Laboratuvarý
Sempozyum Dizisi No: 81 • 10 Mayýs 2013; s. 39 - 48
Giriþ
Kalp ve damar hastalýklarýnýn tüm dünyada en önemli mortalite ve
morbidite sebebi olduðu kabul edilmektedir. Kalp ve damar hastalýklarýnýn
baþlýca sebebi olan ateroskleroz ise bazý risk faktörleri tarafýndan tetik-
lenen ve çocukluk çaðlarýnda baþlayan kompleks inflamatuar bir süreç-
tir. Bu risk faktörlerin bir bölümü sigara içimi, fiziksel aktivite yokluðu ve
beslenme alýþkanlýklarý gibi deðiþtirilebilir yaþam tarzý ile iliþkilidir. Diðer
risk faktörleri ise hipertansiyon, diyabet, obezite ve dislipidemiler gibi
tedavi ile deðiþtirilebilir, yaþ ve erkek cinsiyet gibi deðiþtirilemez
etmenlerdir.
Çocukluk çaðýndan baþlayýp ilerleyen aterosklerozda, hastalýðýn ilerle-
mesinin ve komplikasyonlarýnýn engellenmesinde, tedavi edilebilir risk
faktörlerinin kontrolü giderek daha fazla önem kazanmaktadýr. Böylece
kalp ve damar hastalýklarýnýn en önemli risk faktörlerinden olan dislipi-
demilerin takip ve tedavilerinin etkin bir Þekilde yapýlmasý hem kalp ve
damar hastalýklarýnýn mortalite ve morbidite oranlarýný düþürecek hem
de saðlýk harcamalarýnýn azalmasýna katký saðlayacaktýr.
Lipoprotein Metabolizmasý
Plazmadaki lipidlerin %16’sýný triacilgliserol (TG), %30 ‘unu fosfolipid,
%14’ünü kolesterol, %36’sýný kolesterol esterleri ve %4’ünü serbest yað
asitleri oluþturmaktadýr (1). TG, fosfolipidler, ester kolesterol ve serbest
kolesterol esas olarak suda çözünmedikleri için kullanýlacaklarý yada
depolanacaklarý dokulara, apolipoprotein adý verilen özgül taþýyýcý pro-
teinlerle çeþitli oranlarda birleþerek lipoprotein adý verilen makro-
moleküller halinde taþýnýrlar (2).
39
• Doç. Dr. Hakan EKMEKÇÝ
40
Dislipideminin Laboratuvar ve Klinik Deðerlendirmesi •
1.Þilomikron Metabolizmasý
Diyetle alýnan triacilgliserollerin ince baðýrsaklardan diðer dokulara
taþýnmasýna aracýlýk eden þilomikronlar, yüksek oranda triacilgliserol
taþýyan, dansitesi en az olan en büyük çaplý lipoproteindir. Ýnce baðýrsak
epitel hücrelerinde, yapýsýnda trigliserid, kolesterol, fosfolipid, apo A ve
apo-B48 içerecek Þekilde sentez edilen þilomikronlar, dolaþýmda
HDL’den apoC-II ve apo E’yi alarak yapýlarýna dahil ederler.
Þilomikronlar ekstrahepatik dokulara ulaþýr ulaþmaz yapýsýndaki
triacilgliseroller, apo-CII ve fosfolipidler tarafýndan aktive olan lipopro-
tein lipaz (LPL) tarafýndan hidroliz edilir. LPL etkisi sonrasýnda açýða
çýkan yað asitleri hücrelere alýnýrken apo A ve apo C’ sini büyük ölçüde
kaybeden þilomikron kalýntýlarý karaciðer apoB100,E reseptörleri ve LRP
(LDL reseptörü iliþkili protein) tarafýndan tanýnarak dolaþýmdan uzak-
laþtýrýlýr. (1-4)
2. VLDL Metabolizmasý
Karaciðer tarafýndan sentezlenen endojen triacilgliseroller VLDL
tarafýndan taþýnýr. apoB-100 proteinine triacilgliserollere ek olarak
fosfolipid, kolesterolünde eklenmesi sonucu oluþan VLDL karaciðerden
salýnýr. Sentez sýrasýnda apoB-100’e lipidlerin katýlmasýna mikrozomal
trigliserid transfer protein (MTP) aracýlýk eder. Kullanýlmayan apo B100
ubikitin baðýmlý proteaz tarafýndan yýkýlýr. Plazmaya salýnan VLDL,
HDL’den apo CII ,apo E ve ester kolesterolü alarak yapýsýna dahil eder.
Ekstrahepatik dokularda þilomikronlarýn olduðu gibi VLDL’ninde
triacilgliserolleri lipoprotein lipaz tarafýndan hidroliz edilir. Açýða çýkan
yað asitleri hücreler tarafýndan alýnýrken oluþan VLDL kalýntýlarý (IDL) ya
karaciðer apoB100,E reseptörleri tarafýndan tutularak metabolize edilir
yada hepatik trigliserid lipaz (HTGL) tarafýndan ileri bir yýkýma uðratýlarak
LDL’ ye dönüþtürülür (3,4).
3. LDL Metabolizmasý
Sadece tek bir apoprotein içeren (apo B-100) ve kolesterolce zengin
bir içeriðe sahip olan LDL’nin baþlýca fonksiyonu ekstrahepatik dokulara
kolesterol taþýmaktýr. Ekstra hepatik dokularda ve karaciðerde bulunan
LDL reseptörleri (apoB-100,E) tarafýndan reseptör aracýlý endositoz ile
41
• Doç. Dr. Hakan EKMEKÇÝ
4. HDL Metabolizmasý
Karaciðer ve baðýrsakta sentezlenen HDL; ekstrahepatik dokulardaki
kolesterolü toplayýp karaciðere taþýyarak metabolize olmasýný saðlayan
(ters kolesterol transportu) ve böylece ateroskleroza karþý koruyucu
olduðu kabul edilen bir lipoproteindir. Ek olarak, HDL þilomikronlar ve
VLDL ile triacilgliserol, ester kolesterol, fosfolipid ve apoprotein deðiþ
tokuþu yapma yeteneðine de sahiptir. Yüksek oranda apoA-I, apoA-II
ve lesitin kolesterol acil transferaz (LCAT) enzimi içeren HDL’nin
yapýsýnda, apo C ve apo E de yer almaktadýr.
Ýlk olarak sentezlenen lipidden fakir HDL(pre-β HDL) partikülleri
diskoidal yapýda olup baþlýca apoproteini apoA-1’dir. Metabolize oldukça
küresel yapýya dönüþen HDL, VLDL’nin lipoprotein lipaz tarafýndan
hidrolizi esnasýnda yapýsýna bol miktarda fosfolipid transfer eder.
Dokulardan aldýðý serbest kolesterolü LCAT enzimi yardýmýyla
esterleþtirerek hidrofobik forma dönüþtürür. Esterleþen kolesterol HDL
partikülünün iç bölgesine doðru kayar. Dokulardan yeterli miktarda
kolesterol topladýkça sýrasýyla pre-β1 HDL, pre-β2 HDL, pre-β3 HDL ve
HDL3 oluþur. Oluþan HDL3’e kolesterol ester transfer protein (CETP)
ve triacilgliserolden zengin lipoproteinlerle HDL arasýnda; triacilgliserol -
ester kolesterol ve apolipoprotein deðiþ tokuþlarý gerçekleþir. Sonuçta
oluþan HDL 2 hepatosit membranýna lokalize scavenger reseptörler
tarafýndan alýnarak metabolize edilir. Kolesterol transferi tamamlandýktan
sonra hacmi tekrar küçülen ve lipidden fakir bir yapý kazanan HDL (pre-
β HDL) tekrar dolaþýma salýnýr (1-4).
42
Dislipideminin Laboratuvar ve Klinik Deðerlendirmesi •
Dislipidemiler
Dislipidemiler, lipoprotein metabolizmasýndaki bozukluklar nedeniyle
plazma kolesterol, trigliserid ve LDL-kolesterol düzeylerinin tek tek veya
kombine bir Þekilde yükselmesi ile karakterize rahatsýzlýklardýr. Disli-
pidemi koroner arter hastalýðý geliþimine katkýda bulunan tedavi edilebilir
risk faktörlerinin baþýnda gelmektedir. Koroner arter hastalýðý risk faktör-
leri Tablo 2’ de sýralanmýþtýr. Kiþide aterosklerotik herhangi bir hastalýðýn
bulunmasý (Ör: aort anevrizmasý, periferik arter hastalýðý) yada diabet
varlýðý koroner arter hastalýðý eþdeðeri olarak kabul edilmektedir (5).
Dislipidemiler geleneksel olarak lipid ve lipoproteinlerdeki yükseliþ-
lere göre sýnýflandýrýlmaktadýr (Fredrickson Fenotipi; Tablo 3) (3). Pra-
tikte ise etiyolojik olarak birincil ve ikincil dislipidemiler þeklindeki
sýnýflandýrma daha yaygýn bir Þekilde kullanýlmaktadýr. Birincil tip
dislipidemiler genellikle genetik bozukluklarla karakterize olup en sýk
rastlananlarý aþaðýda, ikincil dislipidemi nedenleri ise Tablo 4’de
özetlenmiþtir (3-6).
Tablo 2. Koroner arter hastalýðý risk faktörleri
——————————————————————————————————
Diyabet Yaþ (erkek >45, kadýn>55)
Sigara kullanýmý Ailede KAH hikayesi
Dislipidemi Homosistein yüksekliði
Obezite CRP yüksekliði
Hipertansiyon Hiperfibrinojenemi
Cinsiyet (erkek veya menopozda kadýn) Psöriyazis
——————————————————————————————————
43
• Doç. Dr. Hakan EKMEKÇÝ
Ailesel Hiperkolesterolemi
Ailesel hiperkolesterolemi ApoB/E reseptörünü kodlayan gendeki
mutasyon nedeni ile geliþmektedir. Fonksiyonu bozulmuþ veya eksik
LDL reseptörlerinin varlýðý nedeniyle LDL partküllerinin hücresel alýnýmý
ya yetersizdir (heterozigot tip) yada tamamen inhibe olmuþtur (homo-
zigot tip). Bu hastalýk klinik olarak artmýþ plazma total ve LDL kolesterol
düzeyleri, ciltte, tendonlarda (ksantoma) ve arterlerde kolesterol birikimi,
heterozigot veya homozigot olarak otozomal dominant geçiþi ile ka-
rakterizedir. Erken kardiyovasküler hastalýk için yüksek riske sahip bu
bireylerin homozigot olanlarý, yirmili yaþlarýn sonlarýnda miyokard infark-
tüsü geçirme ihtimali ile karþý karþýyadýr.
Ailesel Disbetalipoproteinemi
Lipoproteinlerin karaciðerdeki reseptörleri ile etkileþime girerek uzak-
laþtýrýlmasýný saðlayan Apo E, üzerindeki aminoasit deðiþikliklerinden
dolayý dolaþýmda E2, E3 ve E4 varyantlarý þeklinde bulunmaktadýr.
Hepatik reseptörlere verimli olarak baðlanamayan mutant Apo E formunu
44
Dislipideminin Laboratuvar ve Klinik Deðerlendirmesi •
Ailesel Hipertrigliseridemi
Otozomal dominant bir geçiþ gösteren bu bozuklukta yüksek miktarda
trigliserid içeren VLDL üretimi söz konusudur. Plazma LDL ve Apo B100
düzeyleri normal seyreden bu hastalarda trigliserid artýþýna sekonder
olarak HDL azalýþýda görülebilmektedir.
Hipoalfalipoproteinemi
% 5’lik prevalansa sahip bu rahatsýzlýðýn nedeni tam olarak bilinme-
mekle beraber ApoA1,CIII veya AIV sentezlerindeki bozukluklarla iliþkili
olabileceði düþünülmektedir. Koroner arter hastalýðý riski yüksek olan
bu kiþilerin HDL düzeyleri 15-35 mg/dl civarýndadýr (3-6).
Prevalansý yüksek olan bu dislipidemi tiplerine ek olarak lipoprotein
lipaz eksikliðine, Apo CII eksikliðine, LCAT gen defektine, hepatik lipaz
eksikliðine, ABC-G 5-8 gen defektine (Sitosterolemi), lizozomal esteraz
eksikliðine (Wolman hastalýðý) ve hepatik mitokondrial 27 hidroksilaz
defektine (Serebrotendinozis ksantomatozis) baðlý olarak geliþen dis-
lipidemi tipleride daha nadir olarak görülmektedir (7).
45
• Doç. Dr. Hakan EKMEKÇÝ
46
Dislipideminin Laboratuvar ve Klinik Deðerlendirmesi •
47
• Doç. Dr. Hakan EKMEKÇÝ
Niasin gibi nikotinik asit türevleri ise serbest yað asitlerinin periferik
yað dokusundan karaciðere mobilizasyonunu inhibe ederek karaciðerde
trigliserid ve VLDL sentezini azaltýrlar. Bu suda eriyen vitaminler bir
yandan plazma LDL-K düzeylerini azaltýrken diðer yandan da HDL
eliminasyonunu azaltarak plazma HDL-K düzeylerini arttýrýrlar (10).
Günümüzde ilaç tedavilerinin yaný sýra, özellikle aðýr ailesel hiper-
kolesterolemisi olan hastalara plazmaferez ve LDL-K aferezi de etkin
bir Þekilde yapýlmaktadýr. Gelecekte uygun vektörlerin geliþtirilmesiyle
beraber uygulanabilecek gen tedavileri, dislipidemi hastalarý için yeni
bir umut ýþýðý olacaktýr.
Kaynaklar
1. Murray RK, Bender DA, Botham KM, Kennelly PJ, Rodwell VW, Weil PA. Lipid
Transport&Storage. Botham KM,Mayes PA. In “Harper’s Illustrated Biochemis-
try”. 29th ed. USA, The McGraw-Hill Companies. 2012;25:237-49.
2. Nelson DL, Cox MM. Lipid Biosynthesis. In “ Lehninger Principles of Biochemistry.
3rd ed.USA, Worth Publishers.2000;21: 770-817.
3. Baynes JW, Dominiczak MH. Lipoproteins and Lipid Transport, Dominiczak MH.
In “Medical Biochemistry”. 3rd ed.China.Elsevier, 2009;18:219-34.
4. Burçak G. Lipid Metabolizmasý. Gümüþtaþ MK, Kökoðlu E. Cerrahpaþa Týp
Fakültesi, Biyokimya Ders Kitabý, Cilt 1; Ýstanbul, Ýstanbul Üniversitesi Basýn Yayýn
Evi,2012;14:469-528.
5. Endocrine and Metabolic Disorders, Lipid Disorders, Dyslipidemia. In “The Merck
Manuals Online Medical Library for Healthcare Professionals.” Accessed from http:/
/www. merckmanuals.com/professional/sec13/ch170/ch170b.html , on 01.08.2011.
6. Aslan D. Lipidler, Lipoproteinler ve Apolipoproteinler, Hergenç G. Klinik Kimyada
Temel Ýlkeler, Burtis CA, Ashwood ER. Tietz Fundamentals of Biochemistry, 5.
Baskýdan çeviri, Ankara, Palme Yayýncýlýk, 2005; 24:463-93.
7. Sezgin Y, Özçakar N. Dislipidemilere Yaklaþým. Turkish Family Physician 2011;
2(2): 30-5.
8. Expert Panel on Detection, Evaluation and Treatment of High Blood Cholesterol in
Adults. Executive Summary of the Third Report of the National Cholesterol Edu-
cation Program (NCEP). Expert panel on Detection, Evaluation and Treatment of
High Blood Cholesterol in Adults (Adult Treatment Panel III). JAMA 2001; 285:
2486-97.
9. Peterson AL,McBride PE. A rewiew of guidelines for dyslipidemia in children and
adolescents. WMJ 2012; 111(6):274-81.
10. Gülmez Ö, Yýldýrýr A. Dislipidemi Tedavisinde güncel Yaklaþýmlar. Dahili Týp Bilimleri
Dergisi 2005, 12(3): 138-48.
11. Staels B, Dallongeville J, Auwerx J, et al. Mechanism of action of fibrates on lipid
and lipoprotein metabolism.Circulation 1998; 98: 2088-93.
48
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Hastalýklarýn Taný ve Ýzlenmesinde Biyokimya Laboratuvarý
Sempozyum Dizisi No: 81 • 10 Mayýs 2013; s. 49 - 66
Giriþ
Kardiyovasküler hastalýklar (KVH) her yýl milyonlarca insaný etkileyen
yaygýn bir hastalýktýr ve erken yaþ ölüm nedenlerinin baþýnda yer almak-
tadýr. Dünya Saðlýk Teþkilatý’nýn verilerine göre her yýl 17.1 milyon kiþi
hayatýný bu yolla kaybetmektedir.
Nefes darlýðý ve göðüs aðrýsý þikayeti ile acil merkezlere baþvuran
hastalarýn ayýrýcý tanýlarýnýn zaman kaybetmeden yapýlmasý ve gerekli
müdahalelerde bulunulmasý, hastalýðýn seyri ve sonlanýmýný önemli
derecede deðiþtirmektedir. Tanýnýn doðru konmasý hekimin ve acil
servisin deneyimini gerektirdiði gibi, laboratuvar testlerinin uygun
algoritmayý takip etmesine ve sýký bir klinik-laboratuvar arasý iletiþimin
varlýðýna da baðlýdýr. Hastadan gereksiz testlerin istenmesi ise vakit
kaybýyla birlikte yüklü maliyete de neden olmaktadýr.
Bu bölümde acil merkezlere sýklýkla baþvuran akut koroner sendromlu
(AKS) ve akut kalp yetmezliði (AKY) olan hastalara uygulanacak Biyo-
kimya Laboratuvarý taný testleri ve deðerlendirilmeleri tartýþýlacaktýr.
AKS olarak bilinen iskemik kardiyopati, stabil anjina (geriye dönü-
þümlü doku hasarý), anstabil anjina ( minör miyokard hasarý) ile akut
miyokard infarktüsü (AMI, yaygýn doku nekrozu)’nü kapsayan geniþ bir
yelpazeyi oluþturur ( Þekil1). AKS kadýnlarda 60-70 yaþ, erkeklerde ise
50-60 yaþlar arasýnda AMI, hemipleji, anjina veya ani ölümler ortaya
çýkar ve bu ölümlerin yaklaþýk olarak %40-60‘ý ilk 1 saat içinde
gerçekleþir.
49
• Prof. Dr. Emel ULAKOÐLU ZENGÝN
50
Kardiyak Acillerde Biyokimya Laboratuvarý •
51
• Prof. Dr. Emel ULAKOÐLU ZENGÝN
52
Kardiyak Acillerde Biyokimya Laboratuvarý •
içinde yükselebilen (Mb, CK-MB, FABH gibi belirteçler), diðeri ise tanýyý
daha fazla kesinleþtirecek, semptomlarý takiben 6-9 saat içinde artýþ
gösteren, duyarlýlýðý ve hassasiyeti yüksek olan geç dönem belirteçlerdir
(cTn’ler gibi ).
Kardiyak Enzimler
Aspartat transaminaz (AST), AMI tanýsýnda kullanýlan ilk belirteç
olmasýna raðmen pekçok dokuda bulunduðu için kardiyak dokuya özgül
deðildir ve bu nedenle günümüzde ölçümü terk edilmiþtir. Uzun dönem
kardiyak belirteci olarak bilinen Laktat dehidrogenaz (LD) da çeþitli
dokularda bulunur ve 5 izoenzimi mevcuttur. Bu izoenzimlerin iskelet
kasý, karaciðer, kalp, eritrositler, beyin ve böbrek gibi dokularda yaygýn
olarak bulunmalarý, total LD’nin AMI tanýsýnda kullanýlmasýný sýnýrlamýþtýr.
Kalp dokusunda LD0, serumda ise LD² izoenzim yüksek konsantras-
yonlarda bulunur. Normal serumda LD0’in LD²’ye oraný 1’den küçüktür
(LD0/LD² < 1). AMI’de hasar sorasý seruma LD0 salýnýr ve bu konsant-
rasyonlar tersine çevrilir (LD0/LD² >1). Serumda LD0 düzeyinin LD²
düzeyini aþmasý durumu “flip paterni” ya da “tersine dönmüþ LD oraný”
olarak adlandýrýlýr. AMI tanýsýnda uzun süre yararlanýlmýþ olan LD ve
izoenzimleri günümüzde yerlerini kardiyak troponinlere (cTn) býrakmýþtýr.
Ancak AST ve LD izoenzimlerinin her ne kadar eski olduklarý ve tercih
edilmemeleri gerektiði ileri sürülse de ,bazý hekimlerin halen bu testlere
istekleri devam etmektedir.
53
• Prof. Dr. Emel ULAKOÐLU ZENGÝN
Kardiyak Proteinler
Miyoglobin (Mb)
AMI’de semptomlarýn baþlangý-
cýnýn ilk saatlerinde (2.-3. saatlerde)
Mb plazmaya CK ve CK-MB’den
daha hýzlý salýnýr ( 2 saat içinde
normalin iki katýna çýkar). Mb’nin
miyokard hasarýný belirlemede duyar-
lýlýðýnýn yüksek olmasýna raðmen
iskelet kasý hasarlarý, travmalar, aþýrý
egzersiz, ilaç tosisiteleri ve renal
yetersizlikte de yükselebilmesi nede-
niyle kardiyak özgüllüðü düþüktür.
Farklý formlarýnýn varlýðý bildirilmiþ ise de henüz kardiyak özgüllüðe sahip
Mb tarif edilmemiþtir.Bu nedenle AMI tanýsýnda Mb ölçümleri, CK-MB ve
cTn tayinleri ile desteklenmelidir.cTnI ile birlikte Mb’nin seri ölçümünde
duyarlýlýk %85,özgüllük ise %100’e ulaþýr. Miyokard hasarýnda iyi bir
negatif prediktördür; 2. ve 4. saatlerde iki ayrý örnekte artýþ gözlenmezse
AMI düþünülmez. Göðüs aðrýsý baþlangýcýndan sonraki birinci saatte
Mb’nin duyarlýlýðý %91, negatif prediktif deðeri %99’dur. Duyarlýlýk 6 saat
içinde %86’ya düþer, özgüllük ise % 95’tir.
Mb’nin referans deðerleri kullanýlanýlan yönteme göre deðiþim gös-
terdiðinden standardizasyonu tam olarak yapýlamamýþtýr. Saðlýklý
55
• Prof. Dr. Emel ULAKOÐLU ZENGÝN
Þekil 5. Troponinler
56
Kardiyak Acillerde Biyokimya Laboratuvarý •
10-14 günde cTnT) ancak fazla miktarda geçerler ve kanda uzun süre
yüksekliklerini korurlar. Salýnýmlarýndaki bu farklýlýklar, cTn’lerin erken
ve geç dönem belirteçleri olarak kullanýmlarýna olanak saðlar (Þekil 6).
59
• Prof. Dr. Emel ULAKOÐLU ZENGÝN
D-Dimer
D-dimer aktif plaklarda pýhtý oluþumundaki son üründür fakat AKS’da
aktif plaklarýn çözünmesi esnasýnda da meydana gelir. Bu olay miyokard
hasarýnýn ve protein içeriðinin salýnmasýndan önce gerçekleþtiði için, D-
dimer tayininden erken tanýda yararlanýlabilir. Yüksek düzeyini uzun süre
koruduðundan, CK-MB ve cTn’ler henüz artmýþ olmasalar bile anstabil
plak belirteci ve yüksek riskli potansiyel hastalarýn belirlenmesinde
kullanýlabilir. Ancak D-dimer kardiyak hasarlar için özgül deðildir,
trombozise neden olan diðer hastalýklarda da artýþ gösterir.
60
Kardiyak Acillerde Biyokimya Laboratuvarý •
61
• Prof. Dr. Emel ULAKOÐLU ZENGÝN
2-4 saat içinde serumda miktarý hýzla artar; düzeyleri 6-12 saat yüksek
kaldýktan sonra normal deðerlere iner. IMA’nýn, cTn’lerle birlikte ölçül-
düðünde hem duyarlýlýðý hem de özgüllüðünün artabileceði ve iyi bir
negatif prediktör olabileceði ileri sürülmektedir.
Miyeloperoksidaz (MPO)
Kan damarlarýnda nötrofil agregasyonlarýndan salýnýr. Koroner arter
hastalarýnda plazmadaki düzeyi inflamatuar cevap olarak yükselir. Ha-
sar oluþmasýndan önceki dönemde faydalý olabileceði öne sürülmek-
tedir. Miyokard dokusuna özgül deðildir. Henüz yöntemleri standardize
edilmemiþ, referans intervalleri ve validasyonlarý saðlanmamýþtýr. cTn’ler-
le birlikte deðerlendirilebileceði bildirilmektedir.
62
Kardiyak Acillerde Biyokimya Laboratuvarý •
63
• Prof. Dr. Emel ULAKOÐLU ZENGÝN
64
Kardiyak Acillerde Biyokimya Laboratuvarý •
Kaynaklar
1. Apple FS.,Goetze JP.,Jaffe AS. Cardiac function. In Tietz Textbook of Clinical Chem-
istry and Molecular Diagnostics (Eds.CA Burtis, ER Ashwood, DE Bruns).Fifth
edition. Elsevier Saunders.USA,2012. pp 1457-1522.
2. Bock JL. Cardiac injury, atherosclerosis and trombotic disease. In Henry’s Clinical
Diagnosis and Management by Laboratory Methods (Eds.R A Mc Pherson, MR
Pincus). Twenty secondth edition. Elsevier Saunders, China,2011.pp 249-58
3. Chiasera JM. Cardiac function.In Clinical Chemistry. Techniques, Principles, Cor-
relations (Eds. ML Bishop, E P Fody, L E Schoeff). Sixth edition. Lippincott Will-
iams and Wilkins, Philadelphia, 2010. pp 541-56
4. Dolci A., Panteghini M. The exciting story of cardiaques biomarkers: From retro-
spective detection gold diagnostic standard for acute myocardial infarction and
more. Clinica Chimica Acta. 2006; 369: 179-87,
5. Gaze DC. Biomarkers of cardiac ischemia.Ischemic Heart Disease. Provisional
Chapter: 2013; 1-32,
6. Gaze DC. High-sensitive cardiac troponin assays:application for prime-time use.
Bimark Med. 2010; 4:341-43,
65
• Prof. Dr. Emel ULAKOÐLU ZENGÝN
66
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Hastalýklarýn Taný ve Ýzlenmesinde Biyokimya Laboratuvarý
Sempozyum Dizisi No: 81 • 10 Mayýs 2013; s. 67 - 84
Giriþ
Bilirubinler Hemoglobinin oksijen baðlayan Hem kýsmýnýn metabo-
lizmasý sonucu oluþan porfirin sýnýfýna giren biyomoleküllerdir. Dolayýsýyla
bu makalede öncelikle porfirin sentezi ve profirin sentez bozukluðu hasta-
lýklarý olan porfirialardan kýsaca bahsedilecektir. Porfirinlerin yýkýlýmý, bili-
rubin metabolizmasý, karaciðer hastalýklarýndaki yeri ve klinik biyokimya
açýsýndan laboratuvar bulgularý ise detaylý ele alýnacaktýr.
Porfirinler
Porfirinler 4 pirol halkasýndan oluþurlar, bu halkalar birbirlerine meten
(=CH-) köprüleri ile baðlanýr ve 4 tip yan zincir içerirler. Pirol halkalarý I,
II, III, IV þeklinde numaralandýrýlýr ve onlarý birbirine baðlayan meten
köprülerine de α, β, γ, δ sembolleri ile tanýmlanýr. Bu yapý tamamlan-
dýðýnda, yan zincirsiz haliyle porfin iskeletini oluþturur (Þekil 1).
67
• Prof. Dr. M. Koray GÜMÜÞTAÞ
Hem biosentezi
Porfirinlerin ve hem halka sisteminin sentezi özellikle hemotopoetik
dokularda ve karaciðerde gerçekleþmektedir. Sentez 8 enzimatik
basamaktan oluþmaktadýr. Ýlk ve son 3 enzimatik basamak mitokondrial
diðer basamaklar ise sitoplazmik fraksiyonda olmaktadýr. Sentezin öncü
molekülleri glisin ve süksinil-KoA dýr. Sentezin tüm tepkimeleri tek
yönlüdür. Sentezin mitokondiride baþlayýp, mitokondiride sonlanmasý
regülasyonda önemlidir ( Þekil 2).
Hem biosentezinin ilk basamaðý δ-aminolevünik asit (ALA) oluþu-
mudur. Sentez mitokondiride prostatik grup olarak piridoksal fosfat (PLP)
kullanan ALA-sentaz enzimi katalizatörlüðünde gerçekleþir. ALA-sentaz,
hem grubu ve benzer moleküller tarafýndan inhibe edilerek, regüle
olabilen bir anahtar enzimdir.
Sentezin ikinci basamaðý sitoplazmik çinko lu ALA-dehidrataz ile
2 ALA-molekülünün 2 molekül su kaybederek birleþmesiyle oluþan
porfobilinojen (PBG) ile sonuçlanýr. ALA-dehidrataz enzimi kurþun ile
inhibe olduðundan, kurþun toksisitesi hem sentezini bu basamakta
etkileyip, anemi oluþturabilmektedir.
Hem sentezinin 3. 4. ve 5. basamaklarý sitoplazmada devam eder.
Burada 4 molekül porfobilinojenden, üroporfirinojen I ve III sentaz katali-
zatörlüðünde 4NH3 çýkýþýyla Üroporfirinojen III oluþur. Üroporfirinojen III
hem iskeletinin ilk halkalaþmýþ yapýsýdýr. Bu yapý oluþmadan önce düz
tetraprol yapýlý hidroksi metilbilan ara ürün olarak oluþur ve kendiliðinden
düþük oranda da olsa üroporfirinojen I e dönüþebilir. Fakat sentez baþlýca
üroporfirinojen III üzerinden devam ederek, üroporfirinojen dekarboksilaz
katalizatörlüðünde 4CO2 çýkýþý ve koproporfirinojen III ile sonuçlanýr.
Bundan sonra koproporfirinojen III hücrenin mitokondri fraksiyonunda
koproporfirinojen oksidaz ile, 2CO2 çýkýþýyla, Protoporfirinojen IX a
dönüþür. Bu tepkimede I. ve II. Pirol halkalarýnda bulunan propiyonik
68
Bilirubin Metabolizma Bozukluklarýnda Laboratuvar •
A- Hepatik Porfiriyalar
1) Akut intermittant porfiriya (AIP). Genellikle puberteden önce
görülmeyen bu otozomal dominant hastalýða kadýnlarda daha sýk
rastlanmaktadýr. Üroporfirinojen I sentazýn eksikliðine baðlý olarak
idrarda ALA ve PBG düzeylerinde belirgin artýþ olmaktadýr. Hasta-
larýn idrarýnda ayrýca üroporfirin ve koproporfirin miktarlarýnda da
ýlýmlý artýþlar saptanmýþtýr. Hastalarda karýn aðrýsý, bulantý, kabýzlýk,
taþikardi, nöropisikiyatrik akut belirtiler görülmekle beraber ýþýða
duyarlýlýk ve cilt lezyonlarý oluþmamaktadýr.
69
• Prof. Dr. M. Koray GÜMÜÞTAÞ
B- Eritropoetik porfiriyalar
1) Konjenital eritropoetik porfiriya (CEP). Otozomal resesif olarak
tþýnan üroporfirinojen III sentaz eksikliðine baðlý olarak doðumdan
hemen sonra ortaya çýkmaktadýr. Normal tip III izomerler yerine tip
I izomerler dokuda birikmekte ve idrarda üroporfirin ve kaproporfirin
artýþý olmaktadýr. Aðýr cilt lezyonlarý yanýnda, üroporfirin birikiminden
ötürü diþlerde kahverengi renk ve kemiklerde ultraviyole ýþýkta
pembe fluoresans görülmektedir. Eritrositlerde aþýrý porfirin birikimi
hemolitik anemiye sebep olmaktadýr.
2) Eritropoetik Protoporfiriya. Otozomal dominant olarak ferro-
þelataz eksikliðine baðlý çocukluk döneminde ortaya çýkan bir
70
Bilirubin Metabolizma Bozukluklarýnda Laboratuvar •
Hem katabolizmasý
Hem proteinleri parçalandýðýnda protein kýsýmlarý aminoasit havuzuna
hem halkasý ise demirinden ayrýlarak bilirubine dönüþmektedir. Ýnsan-
larda günde 250-300 mg kadar bilirubin oluþmakta bunun büyük kýsmý
ortalama ömrü 120 gün olan yaþlý eritrositlerin yýkýmýndandýr. Hem halka
sisteminin bilirubine dönüþmesi karaciðer,dalak ve kemik iliðinde yer
alan retiküloendotelial sistem hücreleri tarafýndan olmaktadýr. Bu
sistemde yer alan hücrelerin mikrozomal hem oksigenaz enzimi etkisi
ile NADPH + H+ varlýðýnda hem halkasý önce biliverdine ve daha sonra
bilirubin redüktaz ile bilirubine oksitlenmektedir. Bu esnada hem
yapýsýndaki α-meten köprüsü açýlmakta demir yükseltgenmekte ve bir
molekül CO molekülü oluþmaktadýr. Karaciðer dýþý retiküloendotelial
sistem hücrelerenide oluþan bilirubin serbest bilurubindir. Lipofilik
yapýsýndan dolayý hücre membranlarýndan kolayca geçebileceðinden
sitotoksik etkilidir, albumine baðlanarak karaciðere konjugasyon için
taþýnýr (Þekil 4).
Karaciðerde oluþan bilirubinle beraber, albuminin taþýdýðý bilirubine
UDP-Glukronil Transferaz enzim katalizatörlüðünde 2 molekül glukroni-
kasit baðlanýp, çözünür bilirubin, direkt bilirubin (baðlý,konjuge bilurubin)
oluþur.
71
72
Tablo 1. Porfiriyalarýn genetik ve biyolojik sývýlardaki daðýlýmý.
—————————————————————————————————————————————————————————
Porfiriyalar AIP HCP VP RCT CEP PP
—————————————————————————————————————————————————————————
Irsiyet Dominant Dominant Dominant Dominant Dominant Dominant
—————————————————————————————————————————————————————————
Iþýða duyarlýlýk ve
cilt Lezyonlarý Yok Bazen Var Var Var Var
—————————————————————————————————————————————————————————
• Prof. Dr. M. Koray GÜMÜÞTAÞ
73
• Prof. Dr. M. Koray GÜMÜÞTAÞ
74
Bilirubin Metabolizma Bozukluklarýnda Laboratuvar •
75
• Prof. Dr. M. Koray GÜMÜÞTAÞ
76
Bilirubin Metabolizma Bozukluklarýnda Laboratuvar •
77
• Prof. Dr. M. Koray GÜMÜÞTAÞ
78
Bilirubin Metabolizma Bozukluklarýnda Laboratuvar •
79
• Prof. Dr. M. Koray GÜMÜÞTAÞ
80
Bilirubin Metabolizma Bozukluklarýnda Laboratuvar •
81
• Prof. Dr. M. Koray GÜMÜÞTAÞ
82
Bilirubin Metabolizma Bozukluklarýnda Laboratuvar •
83
• Prof. Dr. M. Koray GÜMÜÞTAÞ
Kaynaklar
1. N.V. Bhagavan, Medical Biochemistry 4th Ed, Harcourt Academic Press, 2002,
Printed in Canada.
2. T. Onat, K. Emerk, E. Y. Sözmen, Ýnsan Biyokimyasý 2.Baský, Palme Yayýncýlýk,
2006, Ankara.
3. Carl A. Burtis, Tietz Klinik Kimyada Temel Ýlkeler, Çeviri Editörü, Prof. Dr. Diler
Arslan, 5.Baský, Palme Yayýncýlýk, 2005, Ankara.
4. Richard A. McPherson, HENRY’s Clinical Diagnosis and Management by
Laboratuary Methods, 22nd Edition Elsevier Saunders, 2011, Printed in China.
5. Champe Pamela C. Lippincott’s Illustrated Reviews Biochemistry, 4th edition.J.B.
Lippincott Company,Philadelphia, 2008.
84
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Hastalýklarýn Taný ve Ýzlenmesinde Biyokimya Laboratuvarý
Sempozyum Dizisi No: 81 • 10 Mayýs 2013; s. 85 - 92
Giriþ
1960’lý yýllarýn baþýnda Robert Guthrie tarafýndan ilk defa yenido-
ðandan alýnan kan örneðinin emdirildiði filtre kaðýdýnda fenilalanin için
bir tarama testi geliþtirilmiþtir. Yenidoðan taramasýnýn amacý geriye
dönüþümsüz bir hasar veya ölüm oluþmadan önce metabolik bozuk-
luklarýn tanýmlanmasý ve tedavisinin saðlanmasýdýr. Bu þekilde erken
taný ve müdahale ile mortalite ve morbidite ile fonksiyonel yetersizliklerin
azalmasý hatta ortadan kalkmasý saðlanýr. Bir hastalýðýn tarama prog-
ramýna dahil edilebilmesi için oldukça sýk görülmesi ve ciddi olmasý,
hastalýðýn doðasýnýn anlaþýlabilmesi ve taný konulduðu takdirde teda-
visinin veya genetik danýþmanlýðýn yapýlabilmesi gerekir. Tarama testi
toplum tarafýndan benimsenmeli, güvenilir, düþük maliyetli ve geçerli
olmalýdýr.
Yenidoðan tarama testlerinin etkinliði içerdiði bileþenlerin birbiriyle
uyumu ve entegrasyonu ile iliþkilidir.
1. Tarama
a. Örnek toplama ve ulaþtýrma
b. Laboratuvarda testin analizi
2. Takip
a. Tamamlanmamýþ demografik bilgiler
b. Yetersiz örnekler
c. Normal olmayan tarama sonuçlarý
3. Taný
a. Doðrulama testleri
85
• Doç. Dr. Mine Kucur
b. Klinik konsültasyon
4. Klinik deðerlendirme
5. Eðitim
a. Saðlýk hizmeti veren personel
b. Aileler
6. Kalite Kontrol
a. Analitik: yeterlilik testleri, kalite kontroller ve standartlar
b. Takip sisteminin verimliliði
c. Tedavinin etkinliði
d. Uzun dönemde elde edilen sonuçlar
Tüm bu bileþenlerin düzgün bir þekilde uygulandýðý bir yenidoðan
tarama programý etkin taný ve müdahalede yaþamsal bir role sahiptir.
86
Yenidoðan Tarama Testleri •
87
• Doç. Dr. Mine Kucur
Örnek alýmý için en uygun bölge ayaðýn plantar yüzü lateral kýsým-
larýdýr. Kan alýnacak bölge hafifçe ýsýtýlmalýdýr. Topuk lanset ile 2-2,4
mm derinlikte delinmelidir. Örnek alýndýktan sonra filtre kaðýtlarý yatay
pozisyonda en az 3 saat kurutulmalýdýr. Örnekler birbirine temas
etmeyecek þekilde zarf içerisine yerleþtirilerek en kýsa zaman içinde
analiz yapýlacak merkezlere gönderilmelidir.
88
Yenidoðan Tarama Testleri •
89
• Doç. Dr. Mine Kucur
90
Yenidoðan Tarama Testleri •
91
• Doç. Dr. Mine Kucur
Kaynaklar
1. Clinical and laboratory Standars Institute. Newborn screening follow-up; approved
guideline. CLSI document I/LA 27-A (ISBN 1-56238-606-9). Wayne, PA: Clinical
and laboratory Standarts Institute, 2006; 26(18): 1-19.
2. Bryant KG, Horns KM, Longo N, Schiefelbein J. A primer on newborn screening.
Adv Neonatal Care 2004; 4: 306-317.
3. Clinical and laboratory Standars Institute. Blood collection on fitler paper for new-
born screening programs; approved Standard-foruth edition. CLSI document LA4-
A4 (ISBN 1-56238-503-8). Wayne, PA: Clinical and laboratory Standarts Institute,
2003; 23 (21): 1-27.
92
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Hastalýklarýn Taný ve Ýzlenmesinde Biyokimya Laboratuvarý
Sempozyum Dizisi No: 81 • 10 Mayýs 2013; s. 93 - 112
Giriþ
Osteoporoz kemiklerin kütle kaybetmesi ve kemik dokusununun
mikroyapýsýnýn bozulmasý sonucu kemik kýrýlganlýðýnýn ve kýrýk olasýlý-
ðýnýn artmasý ile karakterize iskelet sistemi hastalýðýdýr. Osteoporoz kýrýk
ve omur cisimlerinde deformite gibi komplikasyonlarýn ortaya çýkmadýðý
dönemde belirti vermez. Birçok osteoporoz hastasýnda ancak kýrýk oluþ-
tuktan sonra osteoporoz fark edildiðinden osteoporoz ‘’sessiz hastalýk”
olarak tanýmlanmýþtýr. Kýrýk olmaksýzýn düþük kemik kütlesi ile karakterize
bu dönem osteopeni olarak adlandýrýlýr.
Kemik yoðunluðu kemiðin fizyolojik ve patofizyolojik durumunun
önemli bir göstergesidir. Bu nedenle kemik mineral yoðunluðu (KMY)
kemik kýrýk riskini ortaya koyan en temel ölçülerden biri olarak kabul
edilmektedir. Kýrýk riski KMY arasýnda kuvvetli bir ters orantý mevcuttur.
Kemik yoðunluðunun standart sapmasýndaki her düþme, kýrýk
insidansýndaki 2-3 kat artýþa karþýlýk geldiði kabul edilmektedir. KMY
ölçümünde bu gün en çok kullanýlan yöntem Dual Enerji X Ray
Absorbsiyometre (DXA) dýr.
93
• Prof. Dr. Dildar KONUKOÐLU
Osteoporozun sýnýflandýrýlmasý
Osteoporoz yaþ, etiyoloji, yerleþim yeri, tutulan kemik ve histolojik
özelliklerine göre sýnýflandýrýlabilir (Tablo 1). Etiolojisine göre osteoporoz
primer ve sekonder olmak üzere iki sýnýfa ayrýlýr (Tablo 2).
Primer osteoporoz: Tip I, Tip II, Jüvenil, idiyopatik, bölgesel ve genel
olmak üzere alt gruplara ayrýmlanýr. En önemli formlarý Tip I ve tip II
osteoporoz’dur (Tablo 2). Tip I; postmenapozal osteoporoz olup doðal
menapozla baþlar ve 50-75 yaþ arasý kadýnlarda sýktýr. Tip II ise 70 yaþ
üzerindeki kiþilerde yaþlanma süreci ile ortaya çýkan senil osteoporoz-
dur. Aslýnda Tip I ve II iç içe girmiþtir. Postmenapozal olarak baþlayan
kemik kaybýna, yaþýn ilerlemesi ile senil osteoporoz eklenmektedir.
Puberta öncesi çocuklarda 8-14 yaþ arasýnda nedeni belli olmayan juvenil
osteoporoz ise yüksek kemik döngüsü ile seyreder ve 2-6 yýl içinde
kendiliðinden düzelir.
Sekonder osteoporoz: Çeþitli hastalýklarýn seyri sýrasýnda ortaya
çýkar. Özellikle erkek osteoporozunda ve premenapozal dönemdeki
osteoporozlu kadýnlarda sekonder osteoporoz nedenleri iyice araþtý-
rýlmalýdýr. Sekonder osteoporozun altýnda yatan nedenler; endokrin has-
talýklar (östrojen ve testosteron eksikliði, cushing sendromu, tirotoksi-
koz, primer hiperparatiroidizm, diyabetes mellitus, büyüme hormonu veya
Ýnsulin Benzeri Büyüme Faktörü -I; IGF-I eksikliði), immobilizasyon,
gastrointestinal hastalýklar(gastrektomi, malabsorbsiyon, laktaz eksikliði,
siroz), genetik hastalýklar (osteogenesiz imperpekta, homosistinüri,
Marfan sendromu, Menkes sendromu, Gaucher hastalýðý gibi), kronik
94
Osteoporoz ve Kemik Belirteçleri •
95
• Prof. Dr. Dildar KONUKOÐLU
96
Osteoporoz ve Kemik Belirteçleri •
Osteoporoz Patogenezi
Kemik dokusu, kýkýrdakla birlikle iskeleti oluþturan özel bir bað
dokusudur. Mekanik, koruyucu ve metabolik olmak üzere üç temel iþlevi
vardýr.
Kemik Dokusunun Genel Özellikleri: Kemik; katý, hafifçe esnek,
taþýnabilecek kadar hafif ve hareketi kolaylaþtýracak özellikte bir doku-
dur. Kemiði diðer materyallerden ayýran spesifik özelliði, bu dokunun,
hasarýn derecesi ve lokalizasyonuna göre yanýt verme özelliðinin olmasý,
hasarý onarmasý ve yeni kemikle deðiþtirmesidir. Kemik inorganik mat-
riks (mineraller), organik matriks, hücreler ve su’dan oluþur. Kemik me-
tabolizmasý çok sayýda hormon, büyüme faktörü, sitokinler ve interlökinler
tarafýndan düzenlenir (Tablo 4 ve Þekil 1).
Organik matriks: Kemik kuru aðýrlýðýnýn %35’ini meydana getirir.
Organik matriksin %90’ ýný kollajen oluþtururken, kalan kýsmý kollajen
dýþý çeþitli maddelerden (kondroitin-4-sülfat, kondroitin-6-sülfat, keratan
sülfat, hiyaluronik asit ve glikoproteinler) oluþur. Kollajenin %85-90’ýný
tip l kollajen oluþmakla birlikte, matriks yapýsýna diðer kollajen tipleri de
(Tip lll, V, Xl, Xlll kollajenler) katýlmaktadýr.
Kemik matriksininin %10-15’ini ise, kollajen dýþý proteinler oluþturur.
Bunlarýn önemli kýsmý osteoblastlar tarafýndan sentez edilir. Non –kollajen
proteinler;
• Proteoglikanlar
• Glikoproteinler; Alkalen fosfataz, Osteonektin )
• RGD (arjinin-glisin, asparagin) içeren glikoproteinler (Ör.
Osteopontin, kemik siyaloprotein)
• Karboksillenmiþ (Gla) proteinleri. Ör. Osteokalsin , Matriks Gla pro-
tein
• TGF- β ve BMP (kemik morfojenik protein) gibi büyüme faktörleri
de kemik matriksinde depolanýr.
97
• Prof. Dr. Dildar KONUKOÐLU
98
Osteoporoz ve Kemik Belirteçleri •
Kemik hücreleri
Osteoblastlar: Osteoblaslar, osteoprogenitör hücrelere farklýlaþan
stromal kök hücrenin (fibroblast koloni oluþturan birim, F-CFU) türevidir.
Ayný kök hücre fibroblast, endotel hücresi ve yað hücre artýþýna da yol
açabilir. Kemik iliðindeki stromal kök hücre sayýsý yaþla azalýr ve yað
hücresi sayýsý artar. Osteoprogenitör hücreler çevresel koþullara baðlý
olarak kondrosit veya osteoblastlara farklýlaþabilir. Kan desteði iyi olan
yerde osteoblastlara, yetersiz olduðu yerde kondrositlere farklýlaþma olur.
Osteoblast kemiðin kalsifiye olduðunda osteoid yapýmýndan sorumludur,
osteoid yapýmý sýrasýnda bazý osteoblastlar matrikste gömülü kalýr ve
osteositlere farklýlaþýr. Osteoblastlar; Þekillenmekte olan kemik trabe-
külleri ve lamellerinin üzerinde bulunurlar ve yüksek metabolik aktivite
gösterirler. Osteoblastlarýn sitoplazmasý içerisinde bulunan matriks
vezikülleri kalsiyum iyonlarýndan zengindir ve alkalen fosfataz enzimi
içerirler. Osteoblast hücre membranlarýnda paratiroid hormon reseptörü
bulunur ve uyarýlýnca osteoklast-stimülan faktör salgýlanýr.
Osteoblastlar kemik yapýmý yaný sýra, RANKL (reseptor aktivatör
nucleer factor K-B Ligand) ekspresyonu ile kemik rezorpsiyonunu da
düzenlemektedir. Ayrýca osteoblastlar, tuzak, çözünür bir reseptör olan
99
• Prof. Dr. Dildar KONUKOÐLU
100
Osteoporoz ve Kemik Belirteçleri •
Kemik mineralizasyonu
Tüm mineralizasyon, ister osteoid ister hipertrofik kýkýrdak olsun,
kalsiyum fosfatýn çökmesi ve hidroksiapatit kristallerinin büyümesinden
kaynaklanmaktadýr. Kalsiyum fosfat çözünmez. Yüksek kalsiyum ve
fosfat düzeylerinin varlýðýnda kendiliðinden çökelmeler olur. Mineralize
olan dokularda fokal olarak kalsiyum ve/veya fosfat konsantrasyonunu
artýran mekanizmalar bulunur. Kaba lifli kemik ve hipertrofik kýkýrdakta
mineralizasyon matriks vezikülleri tarafýndan saðlanýr ve fibrillerdeki
kollajen molekülleri ve fibriller arasýndaki boþluklarda da devam eder,
böylece tüm matriks mineral gömülü hale gelir. Matriks vezikülleri, hiper-
trofik kondrosit ve osteoblast zarlarýndan tomurcuklanarak oluþan,
depolanmýþ kalsiyum ve fosfor kaynaklardýr. Organik fosfatlarý inorganik
fosfatlara dönüþümünden sorumlu ve matriks pirofosfatlarýný yýkan ve
mineral depolanmasýný kolaylaþtýran alkalen fosfataz içermektedir.
Kemiðin Þekillendirilmesi (Modelleme): Kemik yapým ve yýkým sü-
reçleri tarafýndan büyüme sýrasýnda kemik boyut ve biçiminde oluþturulan
deðiþiklik modelleme olarak adlandýrýlmaktadýr.
Kemiðin Yeniden Þekillendirmesi (Remodeling): Olgun kemikte
sürekli kemik dönüþümü olmasý, kemik yapýsý ve kalsiyum homeostazýnýn
korunmasý için gereklidir. Yetiþkinde kortikal kemiðin %3’ü ve trabeküler
kemiðin %25’i her yýl yeniden modellenmektedir. Olgun kemik yaþam
boyu yapým ve yýkýmýn yer aldýðý sürekli dönüþen bir dokudur. Bu sürecin
osteoklast aracýlý yýkým ve osteoblast aracýlý yapým koordinasyonu
eþleþme olarak adlandýrýlmaktadýr. Rezorbsiyon, yapýmdan daha hýzlýdýr:
kemiðin bir bölgesi 2-3 haftada resorbe edilirken yapýmý için 3 ayýn
geçmesi gerekir. Kemik rezorbsiyonu, mekanik stres sinyaline ilk yanýttýr.
Rezorbsiyondan sonra rezorbe edilen miktar yapým fazýnda yeniden
oluþmaktadýr. Bu koordinasyon, osteoblast ve osteoklast arasýndaki
baðlantý ile gerçekleþir ve rezorbsiyon sýrasýnda kemikten salýnan
büyüme faktörleri ile düzenlenir. RANKL) /OPG oraný osteoklastlarýn
farklýlaþmasýný düzenleyici etki gösterir (Þekil 4).
101
• Prof. Dr. Dildar KONUKOÐLU
102
Osteoporoz ve Kemik Belirteçleri •
103
• Prof. Dr. Dildar KONUKOÐLU
104
Osteoporoz ve Kemik Belirteçleri •
Turnover Düzenleyiciler
Kalsitonin, 25 (OH)2 Vitamin D3 ve Parat Hormon turnover düzenlen-
mesinde yer alýr.
1. Osteoprotegerin (OPG): Kemik yýkýmýný engelleyen bir proteindir.
OPG, tümör nekroz faktörü reseptörleri (TNFR) süper ailesinin bir
üyesidir. OPG yedi yapýsal bölgeden oluþur. OPG’nin 1. ve 4. böl-
geleri osteoklastojenezi inhibe edici aktiviteye sahiptir. OPG,
RANK’ýn RANKL’ye baðlanmasýný önleyerek osteoklastlarýn yap-
týðý kemik yýkýmýný inhibe eder. Hipokalsemik ve antiresorbtif etki-
lidir. Kemik yüzeyine uygulanan gerilme kuvveti OPG mRNA
sentezini artýrýr. Bunlar senil osteoporoz ve immobilizasyona baðlý
kemik kaybý durumunda OPG’nin önemli bir mediyatör olduðunu
göstermektedir.
2. RANKL: Fizyolojik ve patolojik kemik rezorbsiyonunu kontrol eden
reseptör aktivator nükleer kappa B (RANK), osteoklastlarda bu-
lunan RANKL ile baðlanarak kemik yýkýmýna neden olur. OPG/
105
• Prof. Dr. Dildar KONUKOÐLU
106
Osteoporoz ve Kemik Belirteçleri •
107
• Prof. Dr. Dildar KONUKOÐLU
108
Osteoporoz ve Kemik Belirteçleri •
109
• Prof. Dr. Dildar KONUKOÐLU
110
Osteoporoz ve Kemik Belirteçleri •
Kaynaklar
1. Kanis JA. In Osteoporosis. Blackwell Science 1994, pp22- 5
2. Allender E, Lindahl BIB and the MEDOS Study Group. Bone 1993;14: 37-43.
3. Ismail AA, Pye SR,Cockerill WC, et al. Incidence of Limb Fracture across Europe:
Results from the European Prospective Osteoporosis Study (EPOS). Osteoporos
Int , 2002; 13:565– 71
4. Roy DK, O’Neill TW, Finn JD, et al. Determinants of incident vertebral fracture in
men and women:results from the European Prospective Osteoporosis Study
(EPOS). Osteoporos Int 2003;14: 19–26
5. Tuzun S, Eskiyurt N, Akarirmak U, Saridogan M, Senocak M, Johansson H, et al.
Incidence of hip fracture and prevalence of osteoporosis in Turkey: the FRACTURK
study. Osteoporos Int 2012;23:949- 5
6. Dilþen G, Ketenci A, Buðday C, et al. Osteoporosis int 1996;6(Suppl) 128.
7. Dreyer P, Vierira JG. Bone turnover assesment: a good surrogate marker? Arq
Bras Endocrinol Metabol 2010;54:99-105
8. Sepici V. Osteoporoz taný ve takibinde laboratuvar yöntemleri In:Kutsal YG (Ed)
Osteoporoz Guneþ Kitabevi: Ankara; 2005. p. 125-45
9. Christenson RH. Biochemical markers of bone metabolism: an overview. Clin
Biochem 1997;30(8):573-93.
111
• Prof. Dr. Dildar KONUKOÐLU
10. Seýbel J. Clinical application of biochemical markers of bone turnover. Arq Bras
Endocrinol Metab 2006; 50(4): 603-20.
11. Szule P and Delmas PD. Biochemical markers of bone turnover in osteoporosis;
In: Marcus R,Feldman D, Nelson DA, Rosen CJ (Eds). Osteoporosis Elsevier
Academic Press: USA; 2008. p.1519-45
12. Vasikaran S, Eastell R, Bruyere O, et al. Markers of bone turnover for the predic-
tion of fracture risk and monitoring of osteoporosis treatment: a need for interna-
tional reference standards. Osteoporos Int 2011;22:391-420
13. Bauer D, Krege J, Lane N, et al. National Bone Health Alliance Bone Turnover
Marker Project: current practices and the need for US harmonization, standard-
ization, and common reference ranges. Osteoporos Int. 2012;23(10):2425-33.
14. Srivastava AK, Vliet EL, Lewiecki EM,et al. Clinical Use of Serum and Urine Bone
Markers in the Management of Osteoporosis. Curr Med Res Opin. 2005;21(7):1015-
26.
15. Rosalki SB. Biochemical markers of bone turnover. Int J Clin Pract. 1998; 52:
255-6.
16. Vasikaran SD. Utility of biochemical markers of bone turnover and bone mineral
density in management of osteoporosis. Crit Rev Clin Lab Sci 2008;45:221-58.
17. Delmas PD. Markers of bone Turnover for monitoring treatment of osteoporosis
with antirezorbtive drugs. Osteoporosis Int Suppl 2000;6: S66-76
18. Delmas PD, Eastell R, Garnero P, et al.The use of biochemical markers of bone
turnover in osteoporosis. Osteoporosis Int Suppl 2000;6: 52-7.
19. Kostenuik PJ and Shalhoub V. Osteoprotegerin: A Physiological and Pharmaco-
logical Inhibitor of Bone Resorption. Curr Pharm Des. 2001; 7: 613-35.
20. Boyce BF and Xing L. The RANKL/RANK/OPG pathway. Curr Osteoporos Rep
2007;5(3):98-104.
21. Nishizawa Y, Nakamura T, Ohata H, et al. Guidelines on the use of biochemical
markers of bone turnover in osteoporosis. J Bone & Miner Metabolism 2001;19:
338-44
22. Seibel MJ. Clin Biochem Rev. Biochemical markers of bone turnover: part I: bio-
chemistry and variability. 2005;26(4):97-122.
23. Osteoporozda Taný ve Tedavi 2012. Editörler Prof. Dr. Jale Meray Prof. Dr. Özlen
Peker .Özgun Ofset Tic. Ltd. Þti.Türkiye Osteoporoz derneði, 2012.
24. Civitelli R, Armamento-Villareal R, Napoli N. Bone turnover markers: understand-
ing their value in clinical trials and clinical practice. Osteoporos Int 2009 ;20:843-
51
25. Kaisa K Ivaska KK, Gerdhem P, et al. Effect of Fracture on Bone Turnover Mark-
ers. J Bone Miner Res 2007;22:1155–64.
26. Srivastava AK, Vliet EL, Lewiecki EM, et al. Curr Clinical use of serum and urine
bone markers in the management of osteoporosis. Med Res Opin.2005 ;21(7):1015-
26
27. Camacho PM and Lopez NA, Use of biochemical markers of bone turnover in the
management postmenopausal osteoporosis. Clin Chem Lab Med 2008; 46:1345-
57
112
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Hastalýklarýn Taný ve Ýzlenmesinde Biyokimya Laboratuvarý
Sempozyum Dizisi No: 81 • 10 Mayýs 2013; s. 113 - 120
Giriþ
Ýdrar çözünmüþ ya da süspansiyon halindeki çeþitli organik ve inor-
ganik maddeleri organizmadan uzaklaþtýrýlmaya yarayan biyolojik bir
sývýdýr. Böbrek fonksiyonlarýný etkileyen hastalýklarýn tanýsý kan ve idrar
parametrelerinin analizi ile konulabilir. Bu parametreler arasýnda non-
protein azotlu maddeler, nefronlarýn filtrasyon kapasitesi, endojen ve
eksojen maddelerin idrarla atýlýmý, böbreðin elektrolit ve su dengesini
sürdürebilme yeteneði sayýlabilir.
113
• Prof. Dr. Ufuk ÇAKATAY
tarafýndan ilk defa idrardan saf halde üre elde edilerek fiziksel ve kimyasal
özellikleri belirlenmiþ ve kantitasyonu yapýlmýþtýr (3).
Þekil 1: 17. Yüzyýlýn ilk yarýsýnda idrar analizi yapan bir hekim
114
Böbrek Fonksiyon Testlerinin Klinik Deðerlendirilmesi •
115
• Prof. Dr. Ufuk ÇAKATAY
116
Böbrek Fonksiyon Testlerinin Klinik Deðerlendirilmesi •
117
• Prof. Dr. Ufuk ÇAKATAY
118
Böbrek Fonksiyon Testlerinin Klinik Deðerlendirilmesi •
Üre
Böbrek fonksiyonlarýný deðerlendirmede tarihsel süreçte en eskiden
beri kullanýlan bir belirteçtir. Glomeruluslardan süzüldükten sonra ürenin
%40-%70’lik bir kýsmý tubullerde reabsorbe olur. Diet, karaciðer fonksi-
yonlarý ve diðer hastalýklardan etkilendiði için çok duyarlý bir belirteç
deðildir (4-6).
119
• Prof. Dr. Ufuk ÇAKATAY
Teþekkür
Sunumun ve yazýnýn hazýrlanmasýnda emeði geçen yüksek lisans
öðrencim Reza Mirmaroufizibandeh’e teþekkürlerimle.
Kaynaklar
1. Ackerknecht EH. A Short History of Medicine The Johns Hopkins University Press
(1982) 86
2. Kardos P, Castano E, Money Doesn’t Stink. Or Does it? The Immorally Acquiring
Money on Its Spending Current Psychology (2012) 31: 381-85.
3. Rosenfeld L. William Prout: Early 19th Century Physician-Chemist Clinical Chem-
istry Clinical Chemistry (2003) 49: 699-705
4. Ogedegbe HO, Renal Function Tests: A Clinical Laboratory Perspective. Labora-
tory Medicine (2007) 38: 295-304
5. Bishop ML, Fody EP, Schoeff L. Clinical Chemistry, Principles, Procedures, Cor-
relations. 5th Edition. Shrzynski CJ, Wu AHB. Lippincott Williams and Wilkins;
(2005) 517–37.
6. Johnson CA, Levey AS, Coresh J, et al. Clinical practice guidelines for chronic
disease in adults: Part II. Glomerular filtration rate, proteinuria, and other mark-
ers. American Family Physician (2004) 70:1091–97
7. Newman DJ, Cystatin C Annals of Clinical Biochemistry (2002) 39(Pt2):89-104.
120
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Hastalýklarýn Taný ve Ýzlenmesinde Biyokimya Laboratuvarý
Sempozyum Dizisi No: 81 • 10 Mayýs 2013; s. 121 - 136
Giriþ
Tiroid hastalýklarý özellikle kadýnlar arasýnda en sýk karþýlaþýlan saðlýk
problemlerinden birisidir. Semptomlarýn nonspesifik olmasý nedeniyle
tiroid hastalýklarýnda doðru teþhis, etkin tedavi ve takip için özgün ve
duyarlý laboratuvar testlerine gereksinim vardýr. Tiroid hastalýklarý aþikar
veya subklinik hipotiroidi, hipertiroidi, guatr, tiroidit ve kanser þeklinde
sýralanabilir.
122
Tiroid Hastalýklarýnda Laboratuvar •
Hormon sentezinden sonra TSH uyarýsý ile tiroid hücresi içine alýnan
kolloid vezikülleri lizozomlarla birleþir ve hidrolizle T3, T4, DÝT, MÝT ve
peptid parçalarý oluþur. T3 ve T4 kana verilirken MÝT ve DÝT deiyodinas-
yona uðrar ve böylece iyot geri kazanýlýr. Bu arada az miktarda Tg de
kana verilmiþ olur. Tiroidit, hipertiroidizm, guatr gibi hastalýklarda kandaki
Tg düzeyi artar. Tg, tiroid kanser nükslerinin deðerlendirilmesinde de
önemli bir belirteçtir.
Tiroid hormonlarýnýn çok büyük bir kýsmý dolaþýmda taþýyýcý proteinlere
baðlý halde bulunur. Taþýyýcý proteinler tiroksin baðlayýcý globulin (TBG),
tiroksin baðlayýcý prealbumin (TBPA, transtiretin) ve albumindir. Az
miktarda bulunan serbest formlar ise biyolojik olarak aktif olan
hormonlardýr (sT3 ve sT4). T4 %0.03, T3 %0.3 oranýnda serbest halde
bulunur. Dolaþýmdaki tiroid hormonlarýnýn total düzeyleri bu taþýyýcý prote-
inlerin düzeyinden etkilenir. Tiroid hormon baðlayýcý protein yükselmesine
veya azalmasýna yol açan nedenler Tablo1’de gösterilmiþtir.
Tablo 1. Tiroid hormon baðlayýcý proteinlerin affinitesi veya düzeyinde deðiþimler
——————————————————————————————————————
Artýþ Azalma
——————————————————————————————————————
A. Tiroksin baðlayýcý globulin A. TBG düzeyinde
(TBG) düzeyinde (veya affinitesi) 1. Genetik (kalýtsal) farklýlýklar
1. Genetik (kalýtsal) nedenler 2. Non-tiroidal hastalýklar
2. Non-tiroidal hastalýklar (HIV (major hastalýklar veya cerrahi stres,
enfeksiyonu, enfeksiyöz ve kronik kronik karaciðer hastalýðý, protein
aktif hepatit, östrojen salgýlayan kaybýna yol açan enteropati,
tümörler, akut intermittan porfiria) nefrotik sendrom)
3. Fizyolojik deðiþimler 3. Ýlaç kullanýmý (Androjenler,
(Gebelik, yenidoðan) anabolik steroidler, yüksek doz
4. Ýlaç kullanýmý (Oral kontraseptifler, glukokortikoid kullanýmý)
östrojenler, tamoksifen, metadon)
——————————————————————————————————————
B. Prealbümin baðlanmasýnda B. TBG baðlama kapasitesinde
(Ailesel ötiroid tiroksin fazlalýðý) (Salisilat ve fenitoin gibi ilaçlar
TBG’ye baðlanmaktadýr)
——————————————————————————————————————
C. Albumin baðlanmasýnda C. Prealbumin düzeyinde
(Ailesel disalbuminemik
hipertiroksinemi)
——————————————————————————————————————
D. Antikorlarýn T4 baðlamasýnda
(Otoimmün tiroid hastalýðý,
hepatosellüler karsinom)
——————————————————————————————————————
123
• Prof. Dr. Z. Gülnur ANDÝCAN
124
Tiroid Hastalýklarýnda Laboratuvar •
Serum T4 ve T3 Analizi
Total ve serbest T4 ve T3 düzeyleri çeþitli otoanalizatörlerde kolay-
lýkla analizlenebilmektedir. Serum total tiroid hormon düzeyinin saptan-
masý birçok tiroid disfonksiyonlu hastalarýn deðerlendirilmesinde doðru
sonuç verir. Ancak tiroid hormon baðlayýcý proteinlerin düzeylerinde ve-
ya baðlanma afinitelerinde deðiþiklik olmasý durumunda bu testler yan-
lýþ pozitif veya yanlýþ negatif sonuç verebilmektedir (Tablo1). Örneðin
hamile bir kadýnda, östrojenler TBG düzeyinde bir artýþa yol açacaktýr
ve bu durumda sadece total T4 analizi yapýlmasý yanlýþ taný konulma-
sýna neden olabilecektir. Bunun tersine hamile bir kadýnda primer
hipotiroidi varsa yüksek TBG düzeyi total T4’ün referans deðerler arasýnda
bulunmasýna neden olur ve bu durumda hipotiroidi bulgularý maske-
lenebilir. Bu kýsýtlamalara raðmen total T4 bulgularý TSH bulgularý ile
örtüþüyorsa tanýsal doðruluk oranlarý bir hayli yüksektir.
125
• Prof. Dr. Z. Gülnur ANDÝCAN
126
Tiroid Hastalýklarýnda Laboratuvar •
Laboratuvar Deðerlendirme
Tiroid hastalýklarýnýn laboratuvar deðerlendirmesinde ilk basamak testi
her zaman serum TSH analizidir. TSH düzeyi anormalliklerinde analiz
mutlaka tekrarlanmalýdýr. Tekrarlanan TSH analizinde de sonuç anormal
127
• Prof. Dr. Z. Gülnur ANDÝCAN
128
Tablo 3. Tiroid fonksiyon testlerini etkileyen bazý ilaçlar
————————————————————————————————————————————————————————————
TSH Tiroid hormon Tiroid hormon Tiroid hormon Plazma proteinle- T4’ün T3’e
salgýlanmasýný salgýlanmasýný salgýlanmasýný sentezini rinden hormonu dönüþümünü
azaltanlar azaltanlar artýranlar azaltanlar serbestleþtirenler bozanlar
————————————————————————————————————————————————————————————
Dopamin Lityum Ýyod Metimazol Furosemid Beta antagonistler
Dopaminerjik ajanlar Ýyodid Amiadaron Karbimazol Fenklofenak
Glukokortikoidler Amiadaron Lityum (nadir) Propiltiyourasil Salisilat
Sitokinler Lityum Mefenamik asit
Oktreotid Karbamazepin
NSAÝ ilaçlar
————————————————————————————————————————————————————————————
TBG, TT3 ve TBG, TT3 ve T4’ün hepatik Tiroksin’in Otoimmüniteyi Tiroid hormon
TT4 artýranlar TT4 azaltanlar metabolizmasýný absorbsiyonunu deðiþtirenler etkisini
artýranlar bozanlar deðiþtirenler
————————————————————————————————————————————————————————————
Östrojenler Androjenler Fenitoin Kolestiramin Ýnterlökin 1 Amiadaron
Tamoksifen Anabolik steroidler Karbamazepin Kolestapol Ýnterferon α
Eroin Glukokortikoidler Barbitüratlar Alüminyum hidroksit Ýnterferon β
Metadon Rifampasin Ferröz sülfat TNF α
Klofibrat Sükralfat
Raloksifen Kalsiyum karbonat
Soya proteini
Proton pompasý
inhibitörleri
————————————————————————————————————————————————————————————
129
Tiroid Hastalýklarýnda Laboratuvar •
• Prof. Dr. Z. Gülnur ANDÝCAN
130
Tiroid Hastalýklarýnda Laboratuvar •
Hipertiroidi ve Tirotoksikoz
Kanda tiroid hormonunun artmasýna baðlý olarak dokularýn yüksek
düzeyde hormona maruz kalmasý sonucu geliþen klinik tabloya tiro-
toksikoz denir. Tirotoksikozda metabolizmanýn genel anlamda hýzlan-
masý söz konusudur. Çoðu durumda tirotoksikoz tiroid bezinin hiper-
aktivitesi, yani, hipertiroidizm nedeniyle geliþir. Fazla tiroid hormonu alýn-
masý veya tiroid hormonu salgýlayan over tümörü gibi bazý durumlarda
da tirotoksikoz geliþebilir. Hastalar çoðu kez halsizlik, sinirlilik, çarpýntý,
kilo kaybý, nefes darlýðý, sýcaða tahammülsüzlük, iþtah artýþý, oligome-
nore, terleme, yumuþak dýþkýlama veya diyare, kas aðrýlarý, kuvvetsizlik,
titreme gibi þikayetlerle hekime baþvururlar.
Graves hastalýðý, yani, toksik diffüz guatr tirotoksikozun en yaygýn
formudur. Bu hastalýk kadýnlarda erkeklere göre 5 kat daha fazla gö-
rülür ve ailevi bir yatkýnlýk söz konusudur. Her yaþta görülebilir ancak
20-40’lý yaþlarda pik yapar. Klinik olarak periorbital ödem, proptozis, göz
kapaðý retraksiyonu ve diplopi gibi oftalmopati bulgularý saptanabilir. TSH
düzeyinde azalma ile birlikte sT4 düzeyinde artmanýn olmasý hipertiroidi
tanýsý için yeterlidir. Vakalarýn %5’inde normal sT4 ve yüksek T3 düzeyi
bulunur. Bu durum T3 tirotoksikoz olarak adlandýrýlýr. Graves hastalýðý
orta derecede olduðunda sT4 ve T3 miktarlarý normal sýnýrlar içinde ol-
makla birlikte TSH düzeyini baskýlanmasýna yetecek düzeydedir. Bu
durum subklinik hipertiroidi olarak adlandýrýlýr. TSH ve sT4 düzeylerinin
birlikte yükselmiþ olduðu durumlarda TSH salgýlayan hipofiz tümörü veya
hipofiz –dirençli sendrom akla gelmelidir.
Hastada göz bulgularý varsa baþka testler yapýlmaksýzýn Graves
hastalýðý teþhisi konabilir. Göz bulgularýnýn olmamasýna raðmen guatrla
birlikte veya tek baþýna hipertiroidi varsa RAIU testi yapýlmalýdýr. Tutulum
yüksekse hastada Graves hastalýðý var demektir. Tutulumun az olduðu
durumda, subakut veya sessiz tiroidite baðlý geçici hipertiroidi ihtimali
131
• Prof. Dr. Z. Gülnur ANDÝCAN
Diffüz guatr
Non toksik veya endemik guatrýn en sýk nedeni iyot eksikliðidir. Nüfu-
sun %10’undan fazlasýnda veya 6-12 yaþ okul çaðý çocuklarýnýn %5’inde
guatr bulunmasý halinde söz konusu toplumda endemik guatr varlýðýndan
söz edilebilir. Vakalarýn çoðu asemptomatiktir. Fizik muayenede diffüz
olarak büyümüþ tiroid bezi ele gelir. Artan tiroid kütlesinin yetersiz hormon
sentezini telafi etmesi nedeniyle TSH ve sT4 düzeyleri normal sýnýrlar
içerisindedir. Ýyot deposunun miktarýna ve serum TSH düzeyine baðlý
olarak RAIU yüksek, normal veya düþük çýkabilir. Geliþmiþ toplumlarda
ise tiroid bezi büyümesinin en yaygýn sebebi kronik tiroidittir (Haþimato
tiroidit). Bu hastalarýn ayýrýcý tanýsýnda TPO Ab önemlidir ve Haþimato
tiroiditlerinde bu antikor genellikle pozitiftir.
Tiroiditler
Subakut Tiroidit
(De Quervain troidit, granulomatöz troidit)
Subakut tiroidit, viral nedenlere baðlý olarak geliþen, kadýnlarda ve
yaz aylarýnda daha sýk görülen inflamatuar bir tiroid hastalýðýdýr. Etyolojide
Kabakulak virusu, adenovirus gibi viruslar rol oynarlar. Taný genellikle
tiroid biopsisinde virusun saptanmasý veya kanda infeksiyona karþý
antikor titresinin yüksek çýkmasý ile konur. Subakut troidite ait laboratuar
132
Tiroid Hastalýklarýnda Laboratuvar •
Kronik Tiroidit
Kronik tiroidit (Haþimato tiroidit), hipotiroidinin ve özellikle çocuk ve
genç eriþkinlerde görülen guatrýn önde gelen nedenlerinden birisidir.
Kadýn-erkek oraný 4:1’dir. Kronik tiroidit, yani, Haþimato tiroiditin son
evresinde tiroid bezinin tümüyle harab olmasý nedeniyle idiopatik mik-
södem ortaya çýkar. Haþimato tiroiditin nadir bir varyantý olan Riedel
tiroiditte ise tiroit bezinin dýþýna doðru aþýrý bir fibröz geniþleme vardýr.
Ýmmunolojik bir hastalýk olan Haþimato tiroiditinde lenfositler tiroid
antijenlerine karþý aþýrý duyarlý hale gelirler ve bu antijenlere karþý
antikorlar oluþur. Bu hastalarda Tg antikoru, TPO Ab, ve TSH-R-bloklayan
antikor olmak üzere 3 tip tiroid otoantikoru bulunur. Haþimato tiroiditin
erken döneminde Tg antikorlarý belirgin bir þekilde artar, buna karþýn
TPO Ab’deki artýþ daha azdýr. Hastalýðýn ileri dönemlerinde Tg antikorlarý
kaybolurken TPO antikorlarý artar ve yýllarca yüksek kalýr. TSH-R-
bloklayan antikorlar ise atrofik tiroiditi ve miksödemi olan hastalarda
saptanabilir. Tiroid bezinin harap olmasý serum T3 ve sT4’de azalmaya
ve TSH’da artýþa yol açar. Baþlangýçta TSH, tiroid bezinin büyümesi
yani guatr oluþmasýyla yeterli düzeyde hormon sentezini saðlayabilir fakat
daha sonraki dönemlerde bez yetersiz hale gelir ve hipotiroidi yerleþir.
Kaynaklar
1. Bahn RS, Burch HB, Cooper DS, et al. Hyperthyroidism and other causes of thy-
rotoxicosis: management guide¬lines of the American Thyroid Association and
American Association of Clinical Endocrinologists. Endocr Pract. 2011; 17: 456-
520.
2. Baloch Z, Carayon P, Conte-Devolx B, et al. Laboratory medicine practice guide-
lines. Laboratory support for the diagnosis and monitoring of thyroid disease. Thy-
roid. 2003; 13:3-126.
3. Cooper DS, Ladenson PW. The tyroid gland. Gardner DG, Shoback D, editors.
Greenspan’s Basic and Clinical Endocrinology. Lange. 9th ed. 2011; 163-226
4. De Groot L, Abalovich M, Alexander EK, et al. Management of thyroid dysfunction
during pregnancy and postpartum: an Endocrine Society clinical practice guide-
line. J Clin Endocrinol Metab. 2012; 97(8): 2543-65
5. Gharib H, Papini E, Paschke R, et al. American Association of Clinical Endocri-
134
Tiroid Hastalýklarýnda Laboratuvar •
135
136
Ý.Ü. Cerrahpaþa Týp Fakültesi Sürekli Týp Eðitimi Etkinlikleri
Hastalýklarýn Taný ve Ýzlenmesinde Biyokimya Laboratuvarý
Sempozyum Dizisi No: 81 • 10 Mayýs 2013; s. 137 - 151
GÝRÝÞ
Bir genetik klondan kökeni alan, organizmanýn denetim mekanizma-
larýnýn dýþýnda hareket eden, kontrolsüz hücre çoðalmasýna neoplazi
denilir. Kontrolsüz hücre çoðalmasý kitle meydana getirir ki buna ur ya
da tümör diyoruz. Neoplazi kaynaklandýðý dokunun iþlevini bozmuyor,
uzaklara sýçramýyor, komþu dokularý istila etmiyor ise buna selim (be-
nign) tümör diyoruz. Kaynaklandýðý dokunun fonksiyonunu bozuyor,
komþu dokularý istila ediyor ve uzaklara yayýlýyor ise buna habis (ma-
lign) tümör diyoruz. Hipokrat zamanýndan bu yana geleneksel olarak
malign tümörlere Latince “yengeç” demek olan kanser denilmektedir.
Muhtemeldir ki yengecin kýskaçlarý ile sýký sýký kavramasý ve býrakma-
masýndan esinlenerek antik çaðýn hekimleri kaynaklandýðý dokuya çok
sýký tutunan, kitle oluþturan, onu ve etrafýný istila eden bu hastalýða kanser
demiþler.
Genel olarak dünyada kalp-damar hastalýklarýndan sonra ölüme
neden olan hastalýklar arasýnda ikinci sýrayý kanserler almaktadýr. Týbbýn,
koruyucu hekimliðin ve teknolojinin ilerlemesi ile kardiyovasküler
hastalýklarla mücadelenin sonuç vermesi yaný sýra infeksiyonlar gibi
hastalýklardan ölüm oranýnýn azalmasý sonucunda ortalama insan ömrü
uzamakta ve kanser ortaya çýkma olasýlýðý artmaktadýr. Dünya Saðlýk
Örgütü (WHO) dünyada 7 milyon insanýn kanserden öldüðünü bildirmek-
tedir. Türkiye’de her yýl 150 bin kiþiye kanser teþhisi konulmakta ve 20
yýl içinde hasta sayýsýnýn 1.5 milyona ulaþacaðý öngörülmektedir.
Kadýnlarda en sýk meme kanseri, erkeklerde en sýk prostat kanseri
görülmektedir. Her iki cinste ikinci sýrayý akciðer kanseri alýr. Ölüme en
sýk neden olan kanser ise her iki cinste akciðer kanseridir. Daha sonra
sýk görülen kanserler, gastrointestinal, jinekolojik, hematolojik ve üriner
sistem kanserleridir.
137
• Prof. Dr. Hafize UZUN
138
Kanserde Biyobelirteçlerin Önemi •
139
• Prof. Dr. Hafize UZUN
140
Kanserde Biyobelirteçlerin Önemi •
141
• Prof. Dr. Hafize UZUN
142
Kanserde Biyobelirteçlerin Önemi •
143
• Prof. Dr. Hafize UZUN
Referans deðerler
Tümör belirteçlerinin referans deðerleri tercihen yaþ ve cinsiyet
açýsýndan uyumlu bireylerden oluþturulmuþ saðlýklý bir popülasyondan
(n>120) elde edilir. Referans deðerlerinin belirlenmesi için en sýk kul-
lanýlan yöntem Gaussian (normal) daðýlým gösteren bir popülasyonda
ortalama ± 2 standart sapmanýn (SD) kullanýldýðý istatistiksel analizdir.
Tümör belirteçlerinin kanser taný ve tedavisinde kullanýmý gibi daha özel
uygulamalarda saðlýklý popülasyonun üst sýnýrý yerine karar verdirici
düzeyin kullanýmý daha uygundur. Karar verdirici düzey öngörü deðeri
modeli (prediktif deðer modeli) ile belirlenebilir.
144
Kanserde Biyobelirteçlerin Önemi •
Hastalýðýn yönetimi
Pekçok tümör belirteci tedavinin ve kanserin ilerlemesinin izleminde
kullanýlýr. Örnek gruplarýnýn seçimi belirtecin deðiþik klinik durumlarda
kullanýlýrlýðýný göstermek açýsýndan önemlidir. Uluslararasý Onko-
geliþimsel Biyoloji ve Týp Birliði Tümör Belirteç Kriterleri Çalýþma Grubu
[Working Group on Tumor Marker Criteria (WGTMC)] tarafýndan belirle-
nen tümör belirteçleri deðerlerindeki deðiþiklikleri yorumlama kriterlerine
göre deðerlenir.
145
• Prof. Dr. Hafize UZUN
146
Tablo 3. Klinik olarak kullanýlan bazý tümör belirteçleri
Tümör Belirteçleri Kanser Neoplastik olmayan durumlar
Hormonlar
Human koryonik Gestasyonel trofoblastik hastalýk, Gebelik
gonadotropin (ββ-HCG) gonadal germ hücreli tümör
Kalsitonin Tiroidin Medüller kanseri
Katekolaminler Feokromositoma
Onkofetal antijenler
α -Fetoprotein Hepatosellüler karsinom, Siroz, hepatit
gonadal germ hücreli tümör
Karsino embriyonik antijen (CEA) Kolon adenokarsinomlarý, pankreas, Pankreatit, hepatit, sigara
akciðer, meme, over inflamatuar barsak hastalýðý
Enzimler
Prostatik asit fosfataz (PAP) Prostat kanseri Prostatit, prostatik hipertrofi
Nöron-spesifik enolaz (NSE) Küçük hücreli akciðer kanseri,
nöroblastoma
Laktat dehidrogenaz (LDH) Lenfoma, Ewing sarkom Hepatit, hemolitik anemi, diðerleri
Tümör-iliþkili proteinler
Prostat-spesifik antijen (PSA) Prostat kanseri Prostatit, prostatik hipertrofi
Monoklonal immunglobulin Myelom Ýnfeksiyon, MGUS
CA-125 Over kanseri, bazý lenfomalar Mensturasyon, peritonit, gebelik
CA 19-9 Kolon, pankreatik, meme kanseri Pankreatit, ülseratif kolit
CD30 Hodgkin hastalýðý, anaplastik
büyük hücreli lenfoma -
CD25 Tüylü hücreli lenfoma, yetiþkin
T hücreli lösemi / lenfoma -
147
Kanserde Biyobelirteçlerin Önemi •
148
Kanserde Biyobelirteçlerin Önemi •
149
• Prof. Dr. Hafize UZUN
Tablo 7. Malignite Tedavisi için prediktif faktör olarak yararlý kabul edilen göstergeler
——————————————————————————————————
Kanser Belirteç LOE
——————————————————————————————————
Meme ER, HER-2/neu I, II
Kolon Yok
Akciðer Yok
Melanom Yok
Over Yok
Prostat Yok
HER-2/neu=c erbB-2
——————————————————————————————————
150
Kanserde Biyobelirteçlerin Önemi •
Kaynaklar
1. Fikri Alican. Kanser 1997.
2. Mehmet Rýza Altýparmak, Vedat Hamuryudan, Abdullah Sonsuz, Hasan Yazýcý. Ýç
Hastalýklarý (Cerrahpaþa). 2012.
3. Harrison’s Principles of Internal Medicine, 18 th Edition, Longo DL, Fauci AS,
Kasper DL, Hauser SL, Jameson JL, Loscalzo J, 2008; Page: 651.
4. Bonfrer JM. Working Group on Tumor Marker Criteria (WGTMC) Tumour Biol.
1990;11:287-8.
5. US preventive Services Task Force. Screening for prostate cancer: recommenda-
tions and rationale. An Intern Med 2002; 137: 915-916.
6. Novakovic S. Tumor markers in clinical oncology. Radiol Oncol 2004; 38:73-83.
7. Oosterhuis WP, Bruns DE, Watine J, Sandberg S, Horvath AR. Evidence-based
guidelines in Laboratory Medicine: Principles and methods. Clin Chem 2004;50:806-
18.
8. Sturgeon C. Practice Guidelines for tumor marker use in the clinic. Clin Chem
2002;48:1151-59.
9. Hayes DF, Bast R, Desch CE, Fritsche H, Kemeny NE, Jessup J, et al. A tumor
marker utility grading system (TMUGS): A framework to evaluate clinical utility of
tumor markers. J Natl Cancer Inst 1996;88:1456-66.
10. Hayes DF. Prognostic and predictive factors for breast cancer: translating tech-
nology to oncology. J Clin Oncol 2005;23:1596-7.
11. Yamauchi H, Stearns V, Hayes DF. When is a tumor marker ready for prime time?
A case study of c-erbB-2 as a predictive factor in breast cancer. J Clin Oncol
2001;19:2334-56.
12. Diamandis EP, Hoffman BR, Sturgeon CM. National Academy of Clinical Biochem-
istry Laboratory Medicine Practice Guidelines for the Use of Tumor Markers. Clin
Chem. 2008;54:1935-9.
13. Carl A.Burtis, Edward R. Ashwood. Çeviri editörü Diler Aslan. Klinik Kimyada Temel
ilkeler (Tietz) Tümör Belirteçleri 2005.
151
152