You are on page 1of 74

T.

C
KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ
FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ
TARİH ANABİLİM DALI
BİTİRME TEZİ

TARİH İÇİNDE GAZİANTEP

MUSTAFA BULUT

KİLİS
2022
T.C.

KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ

FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ

TARİH ANABİLİM DALI

BİTİRME TEZİ

TARİH İÇİNDE GAZİANTEP

MUSTAFA BULUT

DANIŞMAN: DOÇ.DR SERHAT KUZUCU

KİLİS

2022
ABSTRACT

Gaziantep one of the firt settlemetnts of Anatolia, has witnessed many civilazitions. Starting
from the ages. İt has passed through certain phases Ayıntap means plenty of spring in Arabic
people have been here since the paeolitic period ıt is understood that dülük was the oldest city
ıt was able to become a permanent settlement after is age when ıt was first establishet the
babylonian administration the city which remained under was taken over by the hitites in the
1700 BC. After the hitites, Egypt the city was ruled by the Medes Asyyrians and persians. It
came under the domnanition of the byzantines in BC and in the course of time it became a
part of islam. They met and accepted Islam after the battle of Alparslan Manzikert in 1071
Ayyubids, Mongols, Mamluks, after Antep Which came under seljul rule it came under the
rule of the Ottoman Empıre in 1908 it was brought to the center of the sanjak kilis . and
Halfeti was attached to the Antep banner as a result of his struggle with Armeniens, Frenc and
greks TBMM by the assembly 1921 he was given the title of Gazi in the History of the
republic in the republican perod social administrative and cultural in 1924, all sanjaks were
abolished and turned into a province.
GİRİŞ

Anadolunun ilk yerleşim yerlerinden birisi olan Gaziantep birçok uygarlığa tanık olmuştur.
İlk çağlardan başlayarak belirli evrelerden geçmiştir. Ayıntap farsça pınarı bol anlamına gelen
Arapçada pınarın gözü anlamına gelmekle birlikte paleolitik dönemden beri insanların burada
yaşadığı ve buranın en eski kenti Düllük olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Dülük erken tunç
çağından sonra sürekli bir yerleşim yeri haline gelmiştir. İlk kurulduğu zaman Babil yönetimi
altında kalan ken MÖ. 1700’lü yıllarda Hititlerin eline geçmiştir. Hititlerden sonra Mısır
yönetimi altına geçen ardından medler, Asurlular, Persler tarafından yönetilmiştir. Kent MS.
395 yılında Bizanslıların yönetimi altına girmiş ve geçen zaman süre içerisinde İslamiyetle
tanışmışlar, İslamiyeti kabul etmişlerdir. 1071 yılında Alparslanın Malazgirt savasşından
sonra Selçuklu yönetimine geçen Antep ardından Eyyübilerin, Moğolların, Memluklerin daha
sonra Osmanlı’nın yönetimine geçmiştir. 1908 yılında sancak merkezi durumuna getirildi.
Kilis ve Halfeti Antep sancağına bağlandı. Kurtuluş savasşında halkın İngşlizler, Ermeniler,
Fransızlar Yunanlılarla verdiği mücadele sonucunda TBMM tarafından 1921 tarihinde gazilik
ünvanını almıştır. Cumhuriyet döneminde sosyal, idari ve kültürel alanda yenilikler
yapılmıştır. 1924 yılında tüm sancaklar kaldırılarak il statüsüne dönüştürülmüştür.
TARİH İÇİNDE GAZİANTEP...............................................................................................2
GAZİANTEP DÜLÜK.....................................................................................................................4
AYNTÂB ADI............................................................................................................................5
AYNTÂB’IN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ............................................................................................7
GAZİANTEP İL SINIRLARI :...........................................................................................................8
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:..................................................................................................................9
JEOLOJİK YAPISI:.......................................................................................................................10
İLDEKİ DAĞLAR:........................................................................................................................12
OVALAR :..................................................................................................................................13
VADİLER :..................................................................................................................................14
AKARSULAR :............................................................................................................................15
Gaziantep Tarihinin Devirleri :................................................................................................16
Hitit İmparatorluğu Dönemi :...................................................................................................17
İskender ve Selökidler Dönemi :...............................................................................................19
Selçuklular Dönemi:.................................................................................................................21
Müslüman-Türklerin Hâkimiyeti:.............................................................................................22
Beylikler Dönemi:.....................................................................................................................24
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi :.............................................................................................26
XVI.Yüzyıla Kadar Aynntâb’ın Tarihi.....................................................................................29
Gaziantep Kültür Bölümü :.......................................................................................................49
Gaziantep Kültür Tarihi:...........................................................................................................50
Gaziantep Müzesi:....................................................................................................................53
Gaziantep ‘te Köprüler Hanlar ve Kervansaraylar :.................................................................56
Gaziantep İli Su Yolları Çesmeler ve Hamamlar:....................................................................58
Gaziantep Bölgesel Folklor Karakterleri:.................................................................................60
Gaziantep Destanlar ,Efsaneler,Hikayeler,Fıkralar,Tekerleme ve Masallar:...........................63
Hikayeler:..................................................................................................................................65
Masallar:...................................................................................................................................67
Mahalli Özellikler:....................................................................................................................69
Mahalli Gelenek ve Görenekler:...............................................................................................72
Orta Oyunlar:............................................................................................................................74
Kaynakça:.................................................................................................................................75

Tarih İçinde Gaziantep


Anadolu’nun ilk yerleşilen alanlarından biridir. Yöredeki ilk yerleşimlerin M.Ö. 10.000’lere
tarihlenen Paleolitik Çağ’a uzandığı yapılan kazılarda ele geçen buluntulardan
anlaşılmaktadır. Ayrıca bölgede Kalkolitik, Tunç, Mitanni, Hitit, Asur, Pers, Roma, Bizans,
Selçuklu, Osmanlı dönemleri yaşanmıştır.M.Ö. 3000-2000, Erken Tunç Çağı, Gaziantep
yöresinde Kalkolitik Döneme oranla daha gelişmiş bir yerleşmeyi temsil eder. Yapılan
kazılarda taş temelli, kerpiç üst yapılı ve sıkıştırılmış toprak tabanlı yapılarla karşılaşılmıştır.
Gedikli, Tilmen Höyük, Sakçagözü ve Zincirli kazıları bunlardan bazılarıdır. M.Ö. 2000-1400
tarihlerinde Orta Tunç ( Güneydoğu Anadolu Küçük Kent Devletleri) Bu dönemde yörede iç
işlerinde bağısız, dış işlerinde Babil’e bağlı olan küçük kent devletleri bulunmaktadır. M.Ö.
1550 de Mitanniler devlet üzerinde egemen olmuştur. Mitanniler’in egemenliği, M.Ö. 1400
de Anadolu’da kurulan Hitit yönetimi ile son bulmuştur. M.Ö. 1400-1200, Geç Tunç Çağında
Gaziantep Hitit Devleti’nin bir kenti olmuştur. Bu dönemde Gaziantep merkez konumunda
olup Dülük, Kargamış, Zinciri, Coba Höyük bölgedeki diğer önemli şehirlerdi. Dülük kentini
Hititlerin kurduğu, İngiliz bilgin David Corc Hukart tarafından saptanmıştır. Dülük
Gaziantep’in 10 km. kuzeybatısında yer almaktadır. Gaziantep bölgesi içinde İslahiye’nin 20
km. güneybatısındaki Hititlerin heykel atölyesi olarak kullandıkları Yesemek, dünyada bu
türde tek örnektir.1
Anadolu’da Frigya Devletinin kurulmasıyla Hitit Krallığı sarsılmış ve bu tarihte Gaziantep
bağımsız Hitit Kent Devleti durumu haline gelmiştir. Daha sonra Mezopotamya’da kurulan
Asur Devleti, Gaziantep yöresine saldırmış, M.Ö. 850 de yöreye egemen olmuştur. M.Ö. 612
ye kadar Asur egemenliğinde kalmıştır. Medler’in bu yöreye girmesiyle İran kültürünün ağır
bastığı yeni bir kültür egemen olmuştur. M.Ö. 539-533 yılları arasında Perslerin eline geçen
yöre Kapadokya Satraplığı’na bağlanmıştır.
M.Ö. 333’te Büyük İskender’in Pers Devletini yıkmasından sonra Roma İmparatorluğu’na
bağlanmıştır. M.Ö. 312-69’da Sölekidler Dönemi takip etmiştir. M.Ö. 69 ve M.S. 72’de
kurulan Kommagene Krallığının kısa süreli yönetimlerinden sonra bölge M.S. 72’de
Roma’nın Suriye eyaletine bağlanmıştır. M.S. 395’e kadar Roma Dönemi egemen olmuştur.
Romalılar, yerel halkın gelenek ve göreneklerine, dil ve dinlerine,günlük yaşantısına
karışmamışlardır. Roma egemenliğinin sağladığı güvenlik ortamında Dolikhe (Dülük), Kiliza
(Kilis), Karus, Belkıs gibi kentler gelişmiştir. Roma İmparatorluğunun Doğu ve Batı Roma
olarak ikiye ayrılmasından sonra Gaziantep bölgesi Doğu Roma sınırları içinde kalarak
Bizans’ın Payına düşmüştür. Bu dönemde sınıf farkları, din ve mezhep kavgaları olmuştur.
638-639 yılları arasında bu kavgalar devam etmiştir. Bölge Halife Ömer zamanında
Bizanslılar’ dan ilk defa Iyaz-bin Ganam idaresindeki Müslüman ordusu almıştır. 639’da
Antep, Dülük, Merziban, Raban, Tılbaşar Kaleleri savaşsız alınmıştır. Abbasiler döneminde
Gaziantep sınırda kurulan askeri bölgelerden biridir. Birçok kez savaş olmuş Bizans ve İslam
topluluğu arasında el değiştirmiştir.2
11 2

1
. Ahmet,Elmaslı,(2021),İlimiz Gaziantep,Özgül Yayınları,s.s 19-26
2, .Hüseyin,Özdeğer, Gaziantep,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,s.s 1-3
Bizans Hakimiyeti sırasında Dülük ve yöresi Arap sınır bölgesinin önemli bir mevkiini teşkil
etmekteydi. Uzun süre bu sınır bölgesinde Araplar’la Bizanslılar arasında mücadeleler devam
etti. Muhtemelen bu mücadeleler sırasında Bizanslılar tarafından Dülük yakınlarında bir kale
inşa edilmiş ve burası Antep adıyla anılan şehrin ilk çekirdeğini oluşturmuştur. Nitekim
Süryânî Mar Yeşua vekāyi‘nâmesinde, Selefki takvimiyle 800 yıllarında vuku bulan bir
zelzelenin Urfa, Diyarbekir ve Akkâ’yı içine alan bölgede büyük tahribat yaptığını, hatta Fırat
nehrinin bazı kollarının sularının kuruduğunu kaydetmektedir. Milâdî 499 yılına rastlayan bu
zelzelede Dülük Kalesi’nin ve kasabasının da tahrip olduğu tahmin edilebilir. Bu yüzden
Bizans’ın Arap sınır bölgesindeki önemli bir müstahkem mevkiinin yıkılması yeni bir kalenin
yapılmasını gerektirmiş ve I. Iustinianos devrinde (527-565) Antep Kalesi inşa edilmiş
olmalıdır. Ancak buranın Antep adıyla ne zaman anıldığı tam olarak bilinmemektedir.3 İlk
Arap coğrafyacılarının eserlerinde Dülük adı sık geçerse de Antep (Ayıntab) adının
Araplar’ca buraya verildiği söylenebilir. Bölge Araplar tarafından ilk defa Hz. Ömer’in
kumandanlarından İyâz b. Ganm tarafından İslâm topraklarına dahil edildi. Bu tarihlerde
Bizans tahtında Herakleios bulunmaktaydı. Kuzey Suriye, ileri tarihlere kadar Bizanslılarla
Araplar arasında mücadele bölgesi olmakta devam etti. Hârûnürreşîd’in, 782 yılında
Bizanslılar’dan geri aldığı Kuzey Suriye kaleleri içinde Dülük de vardı. Burasını “avâsım”
şehirleri arasında sayan Belâzürî, 169’da Hades şehrinin yeniden inşası bitince Dülük’ün de
dahil olduğu yöredeki bazı şehirlerden 2000 kişinin göç ettirilip buraya yerleştirildiğini
söylemektedir.Daha sonra Dülük’ün yerini yavaş yavaş Ayıntab denilen kale almaya
başlamıştır. Oğuzlar soyundan olan Türkler bölgeye gelerek buraya 11.yy. sonlarına doğru
esaslı ve devamlı olarak yerleşmeye başlamışlardır. 1067’de Alparslan’ın komutanlarından
Emir Afşin, Dülük Kalesini ele geçirerek burasının karargah olarak kullanmıştır.4
3. 4.2

2
3Ahmet , Elmaslı ,(2021),İlimiz Gaziantep,Özgül Yayınları s.s 20-25
4 İbrahim,Etem Çakır,(2015),16.Yüzyılda Ayntâb Şehri,Yeditepe Yayınevi ,s.s 32-35,
Gaziantep Dülük
Paleolitik çağdan itibaren yöre coğrafyasının en önemli yerleşimlerinden birisi,Gaziantep’in
12 km kuzey doğusunda yer alan Dülük olduğu anlaşılmaktadır.Ptolemaios’a göre de
Mezopotamya ‘dan Fırat yolu ile Anadolu’ya giden kervan yollarının Zeugma (Belkıs)ile
Germanikeia(Maraş) arasınds gittikleri önemli bir merkezdir.5Antik kaynaklarda
ise ,Doliche,Bizans kaynaklarında Teluck,Arap kaynaklarında Dülük adıyla anılmıştır.Antik
kent olan bir dönem Gaziantep ile birlikte anılmış ,ilerleyen zamanda harap olduğu için
Bizanslılar 10.yy’da kentin merkezini bugünkü Antep merkezine taşımışlar ve yine Dülük
ismi ile adlandırmaya devam etmişlerdir.İlerleyen süreçte Arapların da bu kente ‘Ayıntap’
adını vermiş oldukları belirtilmektedir.İlk çağa ait ‘a ait kaynaklarda Antep ismi yer
almamakta, Mezopotamya’yı Orta Anadolu’ya bağlayan bölge Dülük olarak
adlandırılmaktadır.Bu bilgilerden anlaşılacağı üzere Dülük’ün daha eski bir yerleşim
olduğu,Antep’in kuruluş tarihi ile ilgili kesin bir bilgi bulunmadığı ancak iki bölgenin eş
zamanlı dilimlerinde var olduğu, M. 499 yılında gerçekleşen depremde Dülük Kalesi’nin
tahrip olması ile Bizans imparatoru Justinianus döneminde (527-565) günümüzde Gaziantep
Kalesi’nin bulunduğu bölgenin önem kazandığı anlaşılmaktadır.Ancak Antep’in bu
dönemden sonra bir süre daha Dülük adıyla anıldığı belirtilmektedir.6
5. 36.4

45
Nezih,Başgelen ,Dünya Kültür Mirasında Gaziantep ,Kentbank ,s.s 13-14
6, Feryal,Söylemezoğlu,Hafsa Kurt Karakülah,(2020),Geçmişten Günümüze Aba Dokumacılığı,Folklar
Akademisi Dergisi.s.s 176-177
AYNTÂB ADI
İlkçağa ait kaynaklarda geçmekte olan Ayntâb adına rastlanmamaktadır.Bununla birlikte aynı
zamanda Ayntâb’ın 12 km.kuzeyinde Antep-Maraş yolu üzerindeki Dülük’ün (Doliche )
oldukça eski bir yerleşim olduğu bilinmektedir.Eski ve Ortaçağlarda Fırar Nehri’ni takip
ederek Mezopotamya’dan gelen kervanların bu nehri terk ettikleri Birecik ve Maraş arasında
bir kavşak noktası da Dülük adıyla bilinmekteydi.Bu kavşağın aynı zamanda Urfa ,Maraş ve
Halep yollarının da kesiştiği noktayı teşkil etmek durumundaydı.Abbasi halifesi Mu’temid
zamanında İbn Hurdadbih ,Kitabu’l Mesalik ve ‘l Memâlik isimli eserinde IX.yüyıldaki
Dülük’ten bahsetmektedir.XIII.yüzyıl müelliflerinden Yakut bin Abdullah( 1179-1229) 1224
yılında tamamladığı Mu’cemül Bulhâ’dan isimli eserinde,Ayntab’dan Aynütab şeklinde
bahsedildiği anlaşılmaktadır.Ayntâb Haçlılar tarafından Hamtab ya da Hatan Ermeni
kaynaklarında Anthaph diğer kaynaklarda ise Hamtab,Entab şeklinde geçmektedir.
Eskiden Ayıntep adıyla bilinen Antep halk ,Entap diye kullanırdı.Ayıntap adı ilk defa Urfalı
Meteous’un ve Papaz Grior’un (Vekâyi-Nâme) zeylinde geçmektedir.Mateos 1124 ve Grigor
1155 yılları olaylarından bahsederken bu adı kullanmışlardır.1129 yılında ölen Yakut
Amevi’nin Mucem-El Buldan adlı Coğrafya Lügatı’nda bu isim geçmektedir.Aytâb ismi
üzerine farklı görüşler mevcuttur .”Ayn ve “tab”kelimelerinin tövbe eden pınar ,başka bir
rivayete göre ise bu bölgede Aynî isminde bir hükümdarın bulunduğu ve hükümdarın bölge
halkına zulumettiği ,daha sonra çok pişman olarak “tevbe “,bu ifadeden de “Aynî tevbe
etti”anlamına gelen “Aynîtap”kelimesinin ortaya çıktığı söylenmektedir.Diğer bir görüşe göre
“ayn” kelimesinin Arapça’da göz ve kaynak ,”tab”kelimesinin ise güzel anlamına
geldiği ,buradan da anlaşılacağı üzere Ayntâb isminin “suyu güzel “olarak ifade edilebileceği
savunulmaktadır.Ayntâb kelimesinin parlakpınar,parıltı kaynağı ,şu kaynağı Teba’ya ait
Teba’nın içi gibi anlamlara geldiği anlaşılmaktadır.Bir görüşe göre Gaziantep’in eski ve asıl
adı (Kala-i Füsüs) dur.Buranın kötü bir hâkimi olup ,bir çok uygunsuz işler yaptıktan sonra
ettiklerine pişman olmuş ,tövbe etmiş ,Adı Aynı olduğundan halk Ayni tövbe etti”demiş;
bundan dolayı şehrin adı “Ayni Tövbe “Aynitep kalmıştır.7
Kala-i Füsus adının bir efsanesi vardır.Kaleyi bölgenin sahibi olan bir kızı’in yüzüğünü
satarak yaptırmıştır.Füsus-Yüzüktaşı anlamına geldiğinden dolayı kaleye bu isim verildiği
söylenmektedir.Kızın adının da aynı olduğu söylenmiştir.Bir başka rivayete göre şehre
suyunun iyi oluşundan dolayı bu isim verilmiştir.Aynitap adı güzel ,parlak anlamına gelen
(Tap) ile pınar anlamına gelen (Ayın) kelimelerinden oluşmaktadır.Ayıntap (Parlakpınar)
(Güzelpınar) anlamlarında kullanılmıştır.
İlin adını Hantap olarak da söyleyenler olmuştur.Tap’ın anlamına bakacak olursak arazi
anlamına gelmektedir.Kelime Tap Tapkır olarak Gaziantep köylerinde kullanılmıştır.Bu isme
baktığımızda Hantoprağı demek olur ki bu isim zamanla değişikliğe uğramış Hantap,Antap ve
Antep şekline dönüşmüştür.Guillavmende Tyr-de Hentap ve Harap olarak söz etmektedir.İlin
adı Ermeni kanyanklarında ise Anthapt olarak geçmiştir.Ayntab adı Ermenice’de “Kraliçe
Anı” adamış toprak “anlamına gelen Anthap’tan gelmiştir.Ancak bir çok tarihçi bu bölgeden
söz ederken Aytap ismi yerine Dülük adını Kullanmışlardır.Sonradan Ayntâb olarak
söylenme başlamış,Milli Mücadele döneminde Fransız birliklerine karşı halkın direnişi ve
kahramanca savunma sonucunda İlin adı değişkliğe uğramış “Gaziantep olarak değişikliğe
uğramış, daha sonra 1928 yılında da Gaziantep olarak kullanılmaya başlanmıştır.8 7.58.
57
İbrahim ,Etem,Çakır,(2015),16.Yüzyılda Ayntâb Şehri ,Yeditepe Yayınevi,s.s 28-29.
8, Ahmet,Elmaslı,(2021),İlimiz Gaziantep, Özgül Yayınları,s.s 19-20
Ayntâb’ın Coğrafi Özellikleri
Gaziantep,Akdeniz Bölgesi ile Güneydoğu Anadolu Bölgesinin birleştikleri noktada yer
almakla,Suriye ‘ye komşu bir sınır il olup ,büyük bir bölümü ise Güneydoğu Anadolu
Bölgesin’nin batı kesimlerde,bir bölümü de Akdeniz Bölgesi’nin doğusunda yer
almaktadır.Doğuda Şanlıurfa olmakla birlikte,batıda Osmaniye,Kuzeyde
Kahramanmaraş,güneyde ise Kilis il sınırlarıyla çevrili ve aynı zamanda 6216 km alana
sahiptir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde derin vadiler tarafından yarılmış düzlükler büyük bir alanı
kapsamaktadır.Düzlüklerden en önemlisi Gaziantep Platosu olup bu coğrafi birliğe
“Gazinantep Yöresi “adı verilmektedir.Burası ,kuzeyden güneye batıdan doğru alçalan bir
manzara görünümüne sahiptir.Kuzeyde 1000 m.yükseltiye sahip bu saha ,ortada 800-850
m.,Suriye sınırında 600-650 m.alçalır.Batıda 1000 m.üzerindeki yükseltiye sahip bu saha,Fırat
vadisinde ise 750 m.yükseltiye inmektedir.XII.yüzyılın ortalarında Ayntâb şehrini ziyaret
gelen Evliya Çelebi bu şehrin düz bir arazi üzerinde olduğundan ve bazı tepelerin
bulunduğundan söz etmiştir.
İklim yönünden Gaziantep yöresi,çevresine göre bütün yıl serin olduğu,yağişların ise kış
etrafında toplandığı ve yağışın batıdan -doğuya ,kuzeyden güneye doğru azaldığı ve aynı
zamanda karlı ve donlu gün sayısı da dikkate alınırsa bozulmuş Akdeniz ikliminin etkisini
taşımaktadır.Kışlar soğuk ve yağışlı,yazlar ise sıcak ve kurak geçmektedir.Evliya Çelebi,
Ayntâb ‘ın iklimi hakkındaki düşüncesi”...ve bu şehrin âbı havasının letâfetinden halkının
reng-rûyları humret üzredir.Zirâ yazı yazdır kışı kışdır azim karlar yağar,ol ecilden cümle
çarsû-yı bâzârı taş kaldırım döşelidir”şeklimde bilgiler aktarmaktadır.Buradan da anlaşılacağı
gibi bu bölge her ne kadar ılıman bir iklime sahip olsa bile ,yaz ve kışın yaşandığı,bahsedilen
dönemde kışın kar yağışının yoğunluğundan dolayı çarşıların taş ile döşendiğini
bildirmektedir.9Gaziantep yöresinin en önemli akarsuyunu Fırat ırmağı
oluşturmaktadır.Karasu ,Araban ovasından geçip Fırat’a katılır.Aynı zamanda bunun yanında
Bozatlı (Merzimen)Deresi,Nizip Çayı,Karaçay,Balık Suyu ,Sof Dağı’ndan doğan Alleben
Deresi,Tilbaşer Ovası’nı sulayan Sacur Suyu ve diğer önemli akarsular bulunmaktadır.Sicil
kayıtlarında bu akarsular hakkında ;Sacur Suyu ya da Sacur Nehri veya Alleben Pınarı
şeklinde ifadelere rastlanmakta olup,bu isimlerin’de aynı zamanda eski olduğu
anlaşılmaktadırAytâb’ın çevresinde önemli ticaret ve kültür merkezleri yer
almaktadır.Güneyinde ise yer alan Halep Şehri,önemli bir ticaret merkezi
durumdadır.XVI.yüzyılda Ayntâb’ın Halep ile olan ticâri ilişkisi sicil kayıtların da yer
almaktadır.Kuzeyinde yer alan Maraş (Dulkadir-Zülkadriye )Ayntâb’ın idari olarak bağlı
bulunduğu eyaletti.Doğuda aşiretlerin bulunduğu iskan merkezi haline getirilen Rakka eyaleti
bulunmaktaydı.Batıda ise İskenderun ve Payas gibi deniz ‘le bağlantılı olan iki yerleşim yeri
ile Fırat Nehri arasında bir bağlantı merkezi durumundaydı.10

9. 10 6Gaziantep il sınırları :
Gaziantep İl toprakları ,doğuda Urfa’nın Birecik ve Halfeti ,Kuzeydoğuda ise Adıyaman ‘ın
Besni ,Kuzeyden Kahramanmaraş ‘ın pazarcık ,batıda Adana ‘nın Bahçe ve Osmaniye ile
Hatay’ın Hassa ilçe sınırlarıyla çevrilmiştir.İl doğuda Fırat Nehri ile Şanlıurfa ‘dan
ayrılmaktadır.Batıda ise Amanos Dağları ‘nın yamaçları Gazinantep ile Seyhan ‘ın doğal
sınırını çizer.İleyin güneyi Türkiye -Suriye devlet sınırıdır.Suriye sınırı ,birçok Türk köylerini
,Kilis’in güney bahçelerini ,Çobanbey -Careblus arasında uzanan demiryolunun güneyinde
bulunan köyleri Suriye sınırı içersinde bırakarak uzanır.Bu sınırla pekçok Türk köyleri Suriye
toprakları içerisinde kalmıştır. Yeryüzü şekilleri:
Gaziantep ili,Torosların uzandığı yay ile Suriye ve ırak sınırları arasında kalan Güneydoğu
Anadolu Bölgesin de bulunmaktadır.Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin toprakları genelde az
bir yükselti olamakla birlikte plato drumundadır.Birçok çanaklaşmış havza ve alçak tepeden
oluşmuştur.Gaziantep ,Hatay -Maraş çukurluğu ile Fırat Nehri’ni arasında yer
almaktadır.Platosunun kuzey bölümü,bir çukurluk alan olan Araban Ovası ile
kaplıdır.Kuzeybatıda Maraş,Pazarcık Ovaları, Gaziantep ilini Maraş ilinden
ayırmaktadır.İslahiye ovaları il sınırları içerinde kalmış durumdadır.Kuzeydoğuda ise Besni
çevresi Adıyaman ilinde ,Araban ve çevresi Gaziantep ilinde kalmak suretiyle Fırat Nehri’ni
kadar uzanmaktadır
Yeryüzü şekillerine göre ilin toprakları %51.9’u dağlar %26.9’u ise ovalar ,%19’platolar ve
%2.2 ‘sini yaylalar olmak üzere ayrılmaktadır.Çukurluk alanlarla kuşatılmış olan bölgede ,en
yüksek nokta 1500 m ‘ye ulaşmaktadır.en alçak noktası 300 m,civarındadır .ilde ortalama
yükseklik 750 metredir.Plato üzerinde tabanlı vadiler ve karstik çukurlar oldukça yaygındır.

68
İbrahim,Ethem Çakır,(2015) ,16 Yüzyılda Ayntâb Şehri , Yeditepe Yayınevi,s.s 28-29.
9.Mehmet,Emin Sönmez,(2016),Şehr-i Ayntab-ı Cihan Gaziantep,TC Gaziantep Valiliği,s.s 46-48
Jeolojik yapısı:
Gaziantep bölgesinin oluşumu daha çok ikinci ,üçüncü ve dördüncü zamanlarda
gerçekleşmiştir .Zülfikar ,Murç,Koçcağız ile Musabeyli ,Kozlubağ ve Sırasöğüt arasında
kalan bölgelerden III.zamanın eosen ve paleosen serileri aşınmış durumdadır.Bu kısımlarda
II’ci zaman diliminde üst kretase kireçtaşları ile Marn ve kil tabakaları dönüşümlü olarak
sıralanmış şeklinde bulunur .11 117
Sakçagözü ile Fırat vadisi arasında uzanan kısımlar II.zamanın eosen değisen alt,orta
ve üst eosen serisi kireçtaşları, genellikle,alt düzeylerde sarımsı renkte üst düzeylerde ise
tebeşirlidir.Araban Yavuzeli bölümünün doğusunda kalan yerler ile Gaziantep il merkezi ve
Oğuzeli’nde bazı küçük olanlar III.zamanın oligosen -misyon serilerine bağlı oluşumlarla
kaplıdır.Araban -Yavuzeli bölgesinin batısı il Kilis yöreleri ve İl sınırları içindeki bazı küçük
alanlar II.-III.zamanın yaşlı bazalt ve doleritlerle kaplıdır.Barak Ovası -Araban -Yavuzeli -
Oğuzeli Ovaları ,Merkez ilçede küçük bir alan ve İslahiye Çukurluğu gibi alanlar VI.zamanın
holosen serisine bağlı olarak eski ve yeni alüvyonlar ,taraçlar
yamaç molozları ve aynü zamanda birikinti konileriyle kaplıdır.İlin batısı ,depremlerin çok
olduğu tektonik çukurlar ve kırıklar dizini de içinde kalmış durumdadır.Bu özelliğiyle genelde
İslahiye bölgesi ,yıkıcı sarsıntıların meydana geldiği birinci derecede deprem kuşağında
bulunmaktadır.Kilis yöresi ikinci ve üçüncü derece ,ilin diğer bölümleri ise tehlikesiz bölgeler
durumdadır.
İldeki Dağlar:
Sof Dağları (Kartal Dağları):Bir sıradağ dizisi olarak Sof Dağları batıdan doğuya
doğru uzanır Güneydoğu Toroslar’ın uzantısı halindedir.Batısında İslahiye
Ovası,Kuzeybatısında Pazarcık Ovaları,güneyinde ise Gaziantep Yaylası vardır.Sof
Dağları’nın en yüksek tepesi 1496 m.yükseklikteki Kepekçi Tepesi’dir.Sof Dağları üç
kısımdır.Batıdan doğuya doğru:Alıcı Sofu,Dımışıklı,Sofu.Çarpın Sofu dağlarıdır.Zengin şu
kaynakları olan bu dağlardan Alıcı Sofu Dağları üzerinde bir kale kalıntısı bir kurumuş göl
alanı bulunmaktadır.
Sam ve Düllükbaba Tepeleri: Gaziantep il merkezinin kuzeyinde Düllükbaba Dağları
bulunmaktadır.Düllükbaba’nın en yüksek noktası 1250 m,yüksekliktedir.Bu dağlarla il
merkezinin Kuzeybatısındaki Sof Dağları arasında bulunan Sam Dağları ‘nın en yüksek
noktası 1.050 m.kadardır .Sam ve Düllükbaba Dağları,Sof Dağları’nın ilin kuzayinden Fırat

711
. Ahmet,Elmaslı (2021),ilimiz Gaziantep,Özgül Yayınları,s.s 8-12
Nehri ‘ne doğru uzanan bir Kol’u durumdadır.Nizip ve Sacır suları bölgeden çıkar Gaziantep
Yaylası ,Sam ve Düllükbaba Dağlar’ndan Fırat Irmağı’na açılır vaziyettedir.Diğer dağlar ise
Güreniz Dağları,Karadağ ,Ganibaba ve Sarıkaya Dağları ,Amanus Dağları’da bulunmaktadır.

Ovalar :
Gaziantep ovaları doğuda Fırat Havzası ‘nda ,Oğuzeli ,Nizip,Yavuzeli ve Araban
bölgelerinde,batı Karaçay ‘ın yukarı havzalarında toplanmış durumdadır.Gazianteo’in Fırat
Havzası ‘nda kalan ovalar Devlet Su işleri Müdürlüğü’nce yürütülen Güneydoğu Anadolu
Sulama Projesi kapsamına alınmış durumdadır. Ovalar;İslahiye Ovası,Barak Ovası ,Tılbaşar
Ovası(Oğuzeli),Yavuzeli Araban Ovaları ‘dır.
Yaylalık alanlar Merkez ilçe sınırları içerisinde toplanmıştır.Bu tür yeryüzü şekillerinin
tamammına Gaziantep Platosu denimştir . Gaziantep Yaylası’ndaki derin vadiler Nizip ve
Sacır suları akmaktadır.Yayla ortalama 500-700 m.yükseklik durumdadır.13
Vadiler :
Gaziantep ‘in dağlık bölgesinde ve nisbeten az engebeli yayla ve ovalar bölümünde
akarsuların açtığı veya çöküntü durumunda bulunan bir çok vadiler vardır.Bu vadilerde
pekçok köy kurulmuştur.İldeki vadilerin en önemlileri şunlardır:Nizip Suyu Vadisi,Orul ve
Kızar Vadisi,Sacır Suyu Vadisi ‘dir. 12

Akarsular :
Gaziantep ilinde Akarsuları üç ana bölüm’den oluşmaktadır.
1 -) Akdeniz Havzası Akarsuları2-) Fırat Havzası Akarsuları3-) Çöl Kapalı Havzası
Akarsuları
İlin batısındaki islâhiye Çukurluğu ve çevresinin suları Akdeniz ‘e Suriye sınırına yakın yakın
güney bölümün suları kapalı çöl havzasına akalarlar.Bunların dışındaki kalan akarsular Fırat
Havzası içerisinde bulunmaktadır.Bu bölümde ‘ki sular ise da Basra Körfezi ‘ne
akmaktadır.Fırat ve Akdeniz havzaları tarım bakımından ilin son derece önemli suları
durumundadır.
Akdeniz Havzası Akarsuları:Gaziantep ‘in batısı Maraş’ta başlıyarak Afirka’ya kadar uzanan
büyük çöküntü alanın içinde kalmaktadır.Bu bölümde bulunan kuzey
ucunu,İslâhiye ,Fevzipaşa,Sakçagözü,Kilis ve Musabeyli beölgelerinin suları Aksu ile Ceyhan
Nehri’ne dökülerek Akdeniz’e ulaşmaktadırlar.Bu sular Narlı,Kömürler,Pazarcık ovalarını
sulamaktadırlar .Diğer önemli akarsular şunlardır;Karaçay Karasu,Afrin Çayı,Aksu ‘dur.13
Bitki Örtüsü: Gaziantep ilinin batı ve kuzey çevreleri ormanlık -fundalık yarı step bitki
örtüsüyle ,ilin güneydoğu kısımları ise step bitki örtüsü ile kaplıdır.İlin kuzeybatı kesimi
Akdeniz bitki örtüsü ile Güneydoğu Anadolu step örtüsü arasında bir geçit alanı olma
özelliğini taşımaktadır.İldr ormanlık alan çok azdır Zamanla ormanlar tahrip
edilmiştir.Gaziantep il merkezinden batıya ve kuzeybatıya doğru gidildiğinde Akdeniz
Bölgesi orman alanına geçiş başlar .Bu kısımlarda bulunan zeytinlikler ve antepfıstığı ile
örtüllü alanlar ek olarak Sof Dağları’nda ,İslahiye yöresinde ve Pazarcık -Araban arasındaki
dağlarda küçük ormanlık alanlar görülmektedir.Çoğunlukla bu ormanda meşe ağaçları
bulunmaktadır.
Yabani Hayvan Türleri:Gaziantep yaban hayvanları bakımından oldukça zengin bir il
durumundadır.Bu neden’den dolayı il avcılığı önem kazanmıştır.Bölgede yaban hayvan
türlerinin en önemlileri:keklik ,bıldırcın ,üveyik ,şakalak ,titiz ,koskavuk,turaş,yaban
ördeği ,kılkıvrak,turna,kaz,körbakkal,karatavuk,sığırcık gibi kuş türleri bulunmaktadır.İlde
ayrıca geyik,dağ keçisi,sansar,kunduz porsuk,tilki,çakal,tavşan ve domuz da dağlık bölgelerde
yaygın olarak görülebilme özelliğine sahiptir.14
12..

13. 814. Gaziantep Tarihinin Devirleri :


Gaziantep ‘in Kültür ve tarihini sıralamaya koyacak olursak şu şekildedir:
Kalkelitik ,Paleotik Demir,Eti,Mitani ,Asur İran ,İskender ,Selefkuslular,Roma ,Bizans,İslam-
Arap,İslâm -Türk dönemleri ve Haçlı Seferi sırasında ortaya çıkan Edes Kontluğu dönemi.
İslam -Arap ,İslâm -Türk dönemlerinde birçok devletler bölgede hakimiyet kavgalarını
sürdümüşlerdir .Bunlar Hülefâ-i
Râşidin,Emeviler ,Abbasiler ,Selçuklular ,Artukoğulları,Atabeyler ,Fatimiler ,Eyyubiler ,Mısı
r kölemleri ,Dulkadiroğulları ve Osmanoğulları’dır 15
Gaziantep İlk Çağ dönemleri :
Gaziantep bölgesindeki araştırmalar ve kazı çalışmaları sonucunda bölge tarihinin Alt
Paleolitik yani (Eski Çağ) Dönemi’ne kadar gitmektedir.Botancı Çiner ,Köhten bilim
adamlarının yaptıkları araştımalar sonucunda Paleolitik döneme ait çok sayıda araç
bulunmakla birlikte, bu araçların çoğu el baltaları olduğunu ortaya Koymuşlar.Gaziantep
Yöresinde İlk Tunç Çağ eserlerine Gedikli,Tilmen Höyük , Sakçagözü (Coba Höyük) ve
zincirli kazılarında raslanmıştır .Kazı calışmaları Gedikli’nin İlk Tunç Çağı’ndan bu yana bir
yerleşim yeri olduğunu ortaya koymakla birlikte,Kazılarda taş temeli,kerpiç,üst yapılı ve
sıkıştırılmış toprak tabanlı yapılara kazı sonucunda rastlanmıştır.Ortaya çıkarılan kalın bir
savunma duvarı ise Gedikli,Sakçagözü ve islâhiye halkının ilk Tunç Çağı ,III.zaman diliminin
sonunda güçlü bir düşmanla karşı karşıya kaldıklarını göstermek durumundadır.16
İslahiye ,Kırşıkal Höyük ‘de ve Gedikli ‘de eski mezarlara ait bulgulara rastlanmıştır.Bu
mezarın basit gömme,yakma yoluyla yapılan gömmeler ve kist ya da oda mezarları olarak
yapıldığı görülmüştür.Bu oda mezarları dörtgen planlı olup ,kenarları küçük taşlarla örülmüş
vaziyettedir.Gedikli İlk Tunç Çağ Çanak -Çömlekleri genellikle çark yapımlı
durumdadır.Kâse ,tabak,pitos ,gibi günlük kullanım kapları ,dış paralel yatay oluklarla bezeli
bej hamurlu kaplar ,boyalı yerel üretim kapları ,bezeksiz ya da geometrik bezekli

81
2.Mehmet Emin,Sönmez,(2016),Şehr-i Ayntâb-ı Cihan Gaziantep,TC . Gaziantep Valiliği,s.s 13-16.
13.İbrahim,Ethem,Çakır,(2015),16.Yüzyılda Ayntâb Şehri,Yeditepe Yayınevi,s.s 30-32.
14.Ahmet Elmaslı,(2021),İlimiz Gaziantep, Özgül Yayınları,s.s 9-14
kırmızımsı ,portakal renkli kaplar ,İlk Tunç Çağ Çanak -Çömlekleri örneklerini
oluştumaktadır .1959 ‘da yapılan Kazı calışmalarnda Tilmen Höyük’de İlk Tunç Çağ
dönemlerine ait Çanak -Çömlek takımları da çıkarılmıştır.Kırmızımsı portakal renkli,
geometrik kazı bezenkli kaplar ,derin kaselerin çan biçiminde ayaklı kapları ve meyvelikler ,
geometrik bezekli boyalı çanak-çömlek türünde pekçok eserler çıkarılmıştır.16
M. Ö 2000 yıllarına ait olduğu belirnen Tilmen Höyük Sarayı’nın iç avlusunda bulunan
bir mezar dikkat çekmektedir.Mezarın çevresi orta boy taşlarla örülmüş,üstü büyük bazalt tek
bir taş levhayla kapatılmıştır.Mezar hediyeleri arasından çok sayıda boncuk,tunç
bilezik ,ayaklı kap ,3 tunç iğne ,2 meyvelik kâse çıkarılmıştır. 15. .9
N.
O. Hitit İmparatorluğu Dönemi :
Tilmen Höyük’ten çıkarılan saray kalıntısına bakacak olursak,mimari öğeler ve tarihi
eserler burasının merkezi Halep’te olan Yamhad (Halpa) Krallığı’na bağlı bir şehir olduğunu
ortaya koymaktadır.Bu höyükteki saray Hatay il sınırlarındaki Alaleh (Açena ) saraylarıyla
benzerlikler olduğu anlaşılmaktadır.Yamhad’ın başkenti olan Alalah Saray’yı Kral Yarım
Lim’e aittir.Yamhad Krallığı 20 kraldan oluşmaktadır.Tilmen Höyük’deki Saray da bu
kurallardan birine aitti .Bu dönemlerde Kızılırmak bölgesinde Hititler yaşıyorlardı.M.Ö.1650
‘lerde Hitit Krallığı’nın başında 1.Hattuşil krallığın sınırlarını Toroslarda ,kuzey Suriye ‘ye
kadar genişletmeye karar vermiş ve Aravur,Kargamış,Urşu, gibi şehirleri alarak kuzey Suriye
yolunun güvenliğini de sağlamış durumdaydı.Tilmen Höyük Sarayı’nın da bu sefer sırasında
1.Hattuşil’ce yakılıp yıkıldığı sanılmaktadır.1.Hattuşil’in M.Ö.1620’de ölümü üzerine oğlu
1.Murşil kral olmuş ve Büyük Kral Murşil Halep ülkesi krallığını yok etmiştir.Bu durumda
Halep ve Kargamış Hitit egemenliğine geçmiştir.17
M.Ö 1493 -1440 yıllarında Kuzey Suriye bölgesinin Mısır egemenlığine geçtiği ,sonra
Mitanni egemenliğini kabul ettiği bilinmektedir.M.Ö.1460 yıllarında Halep Kralığı’nın
başında İlim-İlimma vardı.M.Ö.1420 yıllarında Halep Kralığı Hitit egemenliğini tekrar kabul
etmek durumunda kalmıştı.Daha sonra Halep Krallığı ve diğer şehir devletleri
başkaldırmış,Hitit egemenliğinden çıkmışlardır.Halep Krallığı’na bağlı Tilmen Höyük’de
çıkarılan kalın sur duvarının bu dönemde yapılmış olması gerekmektedir.Bu dönemde bölge
sık sık Hitit Krallarının saldırısına uğramış durumdaydı.Zaman zaman Hitit egemenliğii
sağlandı.M.Ö. 2 binlerde (2000-1200) Balkanlar’dan Anadolu ‘ya girmeye başlayan Ege Göç
915
.Ahmet,Elmaslı,(2021),İlimiz Gaziantep,Özgül Yayınları,s.s 24
16.Gaziantep İl Yıllığı 1968,Ayyıldız Matbaası, Ankara,s.s 26,1969
Kavimleri ‘nin ardından Güney Suriye ‘de yaşayan göçebe Sami -Aramiler kuzeye doğru
açılmaya başlamışlardı.Bunlardan Bit Gabbar Boyu Gaziantep bölgesine yerleşti.Bu sırada
Asurlular da (M.S.1273 -1244) Fırat boylarına ‘Suriye sınırlarına doğru ilerlemeye
başlamışlardı.18
Geç Hitit Prenslikleri Ve Asurlular:
Bu karışıklık döneminde Güney Anadolu ‘da birtakım küçuk devletler kurulmaya
başladı.Kuzeyde Fırat Irmağı birtakım küçük şehir devletleri kuruldu.Kuzeyde Fırat
Irmağı’nın kollarından Tohma Suyu ,güneyde Asi Irmağı boyları ve Konya Ovası arasında
geç Hitit Prenslikleri adıyla şehir Prenslikleri ortaya çıkmıştı.Bunlardan ,Sam’al
(Zincirli):Sakçagözü (Sakçakgözü) ve Kargamış (Barak) Gaziantep il sınırları içinde
bulunuyordu.Bölgede birçok ayrı kavimler yaşıyorlardı.Bunlardan Arabistan’dan gelen
Aramiler bölgede daha yaygın durumdaydılar.19 1810. .Geç Hitit Prenslikleri ile ilgili bilgiler
Asur Kralı II.Asurnasirpal (M.Ö.883-859) dönemi yıllıklarından edinilmiştir.Bu eserlerden
Asurlular’ın “Hatti Ülkesi “dedikleri Kargamış ‘ı haraca bağladıkları anlaşılmıştır.Asur
Devleti’nin Asur Devleti’nin duraklama döneminde Geç Hitit Prenslikleri bağımsızlıklarını
yeniden elde etmişlerdir.sonra Prenslikler Urartu Devleti’nin egemenliğini tanıma’ya
başladıkları anlaşılmaktadır.Bu şehir devletleri M.Ö.721-705 yıllarında tam Asur villayeti
haline getirilmiştir.Asur egemenliği altındaki şehir halkı Asur ‘a sürülüp ,yerine Asurlular
yerleştirimişti.Bu döneme ait tarihi kalıntılarla ilgili yapılan kazılar sonucunda Zincirli’de
şehri çevreleyen surlar ,şehir kazıları ,saray ,tapınak,çok sayıda yontu ,kabartmalar,Aranca ve
Hitit hiyeroglifili yazılar bulunmuştur.Sami al kral Kilamuva ‘nın yazıtı hem kral sülalesini
tanımakta hem de şehir halkının gruolarından söz etmektedir.20
Persler Dönemi:
Persler ,Ön Asya topluluklarının çoğunu “Krallar Kralı”sayılan tek bir hükümdarın yetkisi
altında toplamışlardır.İlk krallar kralı Persler’in Ahomeniş Sülalesi’nden II.Kiros’tu (Kuraş)
M.Ö.557’de Pasargad şehrinde II.Kiros Krallıı’nı ilan etmiştir.Bu sırada Ortadoğu
Med ,Lidya ve Babil Devletleri arasında bölünmüştü.Güçlü bir ordu oluşturan Ahameniş
Prensi II.Kiros Med Devleti’ne saldırarak M.Ö. 550’de Kral Astiyag tutsak etmiştir.Böylece
Anadolu Kızılırmak kıyılarına kadar Perslerin üstünlüğünü tanımış oldular .M.Ö 546’da Kiriş
Lidya Krallığı’na saldırarak Ön Asya ‘nın bu zengin ülkesini de topraklarına katmaya’yı

10 7
1 .Ahmet,Elmaslı,(2021)İlimiz Gaziantep,Özgül Yayınları.s.s 25-26
18. Gaziantep İl Yıllığı ,1968, Ayyıldız Matbaası,Ankara,1969,s.s 91-93
başarmıştır.Babil Kralı’nı da yenen Persler Suriye ‘Fenike ve Filitsin topraklarını da ele
geçirmeyi başardılar.Gaziantep bölgesi de böylece Pers egemenliğine girmiş bulunmaktaydı.
Zamanla Pers İmparatorluğu çeşitli toplulukları merkeze bağlamak ‘vergi toplamak ,asker
devşirmek ve askeri yetkiyi güçlendirebilmek için imparatorluğun toprakları 23 büyük
satraplığa bölünmüş hale gelmiştir.Ancak daha sonra halk üzerinde ağır vergiler sıkıntıya
neden olmuştur.Yunan kulelerine saldıran Persler burada başarılı olamamışlardır.Bu ara
yapılan baskılardan dolayı usanmış, olan halk ayaklanmaya başlamıştır.Gaziantep bölgesini
de kaplayan alanda Kapadokya Kralı Damates bağımsılığını ilan etti.Daha sonra başa geçen
Pers Kralları da eski gücü yani egemenliklerini sağlayamadılar.Hem meydana gelen büyük
ayaklanmalar hem de halk buna müssade etmiyordu.Oldukça baskıya dayanan politikalarda
artık fayda vermiyordu.Sonunda Pers İmparatorluğu bir çöküş sürecine girmeye başlamıştı.Bu
dönemde M.Ö.4.yy’ın sonunda Anadolu’yu geçen İskender’in oduları Kuzey Irak ‘ta Pers
İmparatorluğu ‘nu yenilgiye uğrattı.(M.Ö.331)21 20.11

İskender ve Selökidler Dönemi :


Anadolu ve İran’dan Hindistan’a doğru genişleyen Makedonya İmparatorluğu ‘nun
gücü İskender dönemine kadar sürmüş,İskender’in ölümüne kadar kendini göstermiştir.
(M.Ö.323).Bu dönemde İskender’in komutanları İmparatorluğun topraklarını aralarında
paylaştılar .Komutan Selevkos bir kaç yıl içinde doğuda Partya’dan ,batıda Ege ‘ye kadar
uzanan topraklarda bir devlet kurmuştur.Bu yeni devlet Selökid Devleti idi ve İskender
İmparatorluğu ‘nun devamı durumundaydı.Selökid Komutanı Antiokhos döneminde Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’ya tamamen hakim durumdaydı.Bu durumda Gazinantep yöresi de kesin
olarak Selökidlerin eline geçmis bulunmaktaydı.Ancak daha sonra bu dönemde de savaşlar
bitmek bilmedi.Birçok komutanların krallıklarını ilan etmeleri sürekli bir kargaşa ve
huzursuzluk yaratıyordu.III.Antiokhos döneminde Selökid Devleti Hindistandan Britanya ‘ya
ve Mısır ‘a kadar uzanan geniş topraklara sahip oldu.Gaziantep bölgesini elinde tutan
Kapadokya Prensi Ariartes de bu büyük devlete boyun eğiyordu.M.Ö 190 yıllarında batıda
ilerlemesine devam eden Selödikler Roma ordularına yenilince geri çekilmek zorunda
kaldılar.Yapılan anlaşma sonucu Romalılar Gaziantep ‘e kadar uzanan alanları da kendi
gözetimi altına almayı başardılar.Daha sonra Selökid tahtı pek çok el değiştirdi ve kargaşa
111
9.Gaziantep il Yıllığı 1968,Ayyıldız Matbaası,Ankara ,s.s 94-95
20 Ahmet,Elmaslı,(2021),İlimiz Gaziantep, Özgül Yayınları,s.s 26-28
dolu bir hayat sürdürdü.Güneyden gelen Araplar ve Part akıncıları sonucunda Selökid
Krallarını zor durumda kalıyordu.

Romalılar Dönemi:
M.S.ilk yüzyılda Romalılar bölgeyi kesin olarak egemenlikleri altına almayı
başarmışlardır.Başlangıçta bölge halkının gelenek ve göreneklerine ,dillerine ,dinlerine
karışmamışlardır.Bu yüzden herhangi bir direnişle karşılaşmadılar.Helenistik kültür bu
dônemde de varlığını devam ettirmiştir.Roma egemenliğini sağlanması sonucunda bölgedeki
kargaşa ortamı sona ermiştir.Bu güvenlik ortamında Dolike (Düllük),Kiliza
(Kilis),Korus ,Belkıs gibi şehirler süratle geliştiler.Bu dönemde Müsevilik , Hıristiyanlık bir
yayılma gösterdi.Ve Hıristiyan mezhepleri gelişme imkanı bulmuştur.Daha önceleri bölgede
hakim din olan çok tanrı inancının sahibi olan halkla Hıristiyan grupları arasında çatışmalar
meydana gelmiştir.Ancak Hıristiyanlık başarlı bir yayılma göstermiştir.Roma İmparatorluğu
Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılınca Gaziantep bölgesi Doğu Roma toprakları içinde kalmıştır.

Bizans Dönemi:
Doğu Roma (Bizans ) döneminde dini gruplar ve farklı mezhep sahipleri zaman zaman
egemen olmuştur.Kendj mezheplerini kabul ettirmek için de halka baskı yapmaya
başlamıştır.İran’da yayılma gösteren Nasturilik mezhebinin sahipleri İsa’nın Tanrı’nın olduğu
görüşü vardı.Nasturiler ‘in desteğinde harekete geçen Sasanlı Kralı II.Husrev,Kuzey Suriye’yi
ve Gaziantep bölgesini istila ettiler.Bizanslılar şehri 628’de yeniden ele geçirdiler.Bu
dönemden itibaren Gaziantep yöresi Bizanslılarla ,Arap akınları arasında sık sık el değiştime
durumunda kaldı.Bizans tahtına çıkan Nikefor Dolaş 961 yılında Güneydoğu Anadolu ‘ya bir
sefer düzenledi.Bu seferle Anazarları bölgeye akınlar düzenlemeye devam ettiler.Roma ve
Bizans dönemine ait pekçok tarihi eser kutulmuştu.Bölgede bu eserlerin kalıntıları halen
varlığını devam ettirmektedir. Selçuklular Dönemi:
Müslüman Arapların Akınları: Müslümanların yayılmaya başlamasıyla İslam ordularının
akınları da kuzeye doğru yönelmeye devam etmişti.Halife Ömer döneminde Halid bin Velid
‘in komutasında Müslüman Arapların orduları 634 ‘de Suriye ‘ye girmişti.Komutan Ebu
Ubeyde 636’da Yürmük Savaşı’nda Bizans ordusunu bozguna uğrattmayı
başarmıştır.Zamanla bu akınlarala ilerleyen İslâm orduları öncü birliklerin komutanı İyaz bin
Ganem döneminde Münbiç ,Antep ve Taban ‘a girdiler.Bu bölgenin toprakları Müslüman
Arapların eline geçmiştir.Ancak Araplarla -Bizanslılar arasındaki savaş bitmek
bilmiyordu.Kuzey Suriye bu iki güçlerin savaş bölgesi durumuna gelmişti.
Halife Harun-ür Reşid dönemine bakacak olursak 782’de Kuzey Suriye bölgesi Bizanlılardan
geri alınmıştı .Alınan bu bölgelerin içinde Gazinantep bölgesi de vardı.962 -963 yıllarında
Abassiler döneminde yapılan çetin savaşlardan sonra Gaziantep bölgesi yeniden Bizanslılar
eline geçmiştir.Gazinantep kalesinin son Emevi Halifesi Mervan Hımar tarafından onarıldığı
bilinmektedir.22

Müslüman-Türklerin Hâkimiyeti:
Selçuklu Sultanı Alparslan ‘ın komutanlarından Gümüştekin ,Emir Afşin ve
Ahmedsah,ın Türkmenlerle beraber Anadolu’ya geçisleri sırasında Antep bölgesi içinde yeni
bir dönemin başlangıcı durumu haline gelmişti.Emir Afşin Türkmenler ile Fırat ırmağını
geçerek Gazinantep ‘in kuzey batısındaki Karadağ’da karargâh kurdu .Sonra bölgede geniş bir
fetih hareketi başlattı.1067 ‘de Antep ve Baban allmayı başardı.Antakya Dükanlığı
topraklarına girildi.Türkler asıl olarak 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’ya egemen
olmaya başladılar.Kutalmışoğlu Süleyman Şah yönetiminde Anadolu’da etkinliklerini
artırdılar.Süleyman Şah’ın komutanlarından Gümüştekin 1077’de Antep yöresini
Bizanslılardan aldı.Anadolu Selçuklu Devleti ‘nin kurucusu olan Süleyman Şah hem
Anadolu’yu ele geçirmeyi,hem de Türkleştimeyi amaçlıyordu.Süleyman Şah ‘ın orduları 1084
‘de Hıristiyan dünyasının önemli bir merkezi olan Antakya’yı aldıktan bölge bütünüyle
Selçukluların eline geçmiş durumdaydı.
Gaziantep başta olmak üzere ele geçirilen bu topraklar üzerine Türk boyları yerleştirilmeye
başlanmıştı.Bölgede bu akınlardan huzursuzluk duyan Şam Sultanı Tutuş yeni bir devlet
kurmaya çalışan Artuk Bey ve çevredeki Müslüman olmayan diğer güçler Süleyman Şah’a
karşı birleşmişlerdir.1086’da Halep yakınlarında yapılan savaşta Süleyman Şah yenildi ve
öldürüldü.Süleyman Şah’ın yerine Ebul Kasım geçti.Onun döneminden itibaren Anadolu
Haçlı saldırıların maruz kaldı.23
22.1223.

12
21.Cumhuriyetin 50 yılında Gaziantep Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl ,s.s 1-3
22.Gaziantep İl Yıllığı,1968, Ayyıldız Matbaası,Ankara,s.s
Haçlı seferi 1096-1192 yılları arasında yapılan üç Haçlı seferi Gaziantep bölgesini de
etkilemiş durumdaydı.I.Haçlı Seferi sırasında Gaziantep Haçlı komutanlarından Baudouin’in
kurduğu Urfa Haçlı Kontluğu’nun egemenliği altına girmiştir.10 Mart 1098’de Urfa Haçlı
Kontluğunu kuran Baudouin üç yıl sonra Kudüş’e giderek Kral oldu.Daha sonra Sultan Mesut
oğlu Kılıçarslan ‘la birlikte 1150’de Haçlıların egemenliğinde bulunan
Göksun,Behisni,Göynük Antep ve Raban şehirlerini ele geçirmi durumdaydı.Suriye Atabeyi
Nurettin Muahmut da Haçlılara karşı harekete geçerek Türkmenleri görevlendirdi.Türkmenler
Antep’e doğru yağmaya gelen Joscelin’de Countenay’ı esir ettiler.Nurettin Mahmut
Türkmenlerin bu başarısı üzerine aldığı yerleri onlara bıraktı.Anteo bir süre sonra Melik Salih
Ahmet’in eline geçti.Gazinantep bu dönemde oldukça gelişti ve nüfusu da artmaya
başlamıştır.24
Haçlı Kontluğu,Suriye Atabeyi ve Selçuklular ,bölgede zaman zaman hakimiyet savaşları
yapıyorlardı .Bu dönemde bölge sık sık el değiştirmeye başladı.Salçuklu Komutanı
II.Kılıçarslan 1157 ‘de Antep’i yeniden Salçuklu egemenliğine kattı.II.Kılıçarslan döneminde
Anadolu Selçukluları Haçlılara savaşmak zorunda kalmışlardı.Bu ara Gaziantep çevresinde
kurulan Kilikya ,Urfa ,Maraş ,Antakya Hıristiyan Krallıklarıyla uğraşmadılar.Bir ara Antep
Halep Eyyubbileri’ne bağlandı .İzzeddin Keykavus Halep Emirliği topraklarını ele geçirmek
amacıyla harekete geçti ve 1218 ‘de Antep’e doğru yol alarak Antep’e girdi.Bu dönemde
Antep Halep Emirliği ‘ne bağlı bulunmaktaydı.Ama ,emirler Anadolu Selçukluların
egemenliğini tanımak zorunda kalmışlardı.Moğol orduları 1242 ‘de Erzurum’u
yağmaladılar.Selçukluların bu yağmayı önlemek istediler fakat önleyemediler .Suriye ve
Antep Melikleri varlıklarını koruyabilmek için Mısır Memlükleri’nin egemenliğini
tanıdılar.Selçuklu ordusu II.Keyhusrev döneminde 1243 yılına gelindiğinde Kösedağ
Savaşı’nda İlhanlılara yenilince Anadolu Salçuklu Devleti artık ilhanlılara bağlı bir devlet
durumuna gelmişti.İlhanlı Komutanı Baycu Noyan güneye doğru inmeye başlamıştı.Elbistan
yöresini ele geçirdi.1258 İlhanlı Hükümdarı Hülağu,Suriye üzerine yürümeye karar
vermişti.Daha sonra Halep’i aldı ,böylece Antep bölgesi de İlhanlıların eline geçmis
durumdaydı.1260 ‘da Mısır Memluk Sultanı Seyfeddin Kutuz İlhanlıları yenerek bölgeyi
kendi egemenliği altına aldı.Ancak İlhanlılar ile Memluklular arasındaki savaş bitmek
bilmiyordu.Antep bölgesi bu iki güç arasında el değiştirmye devam ediyordu.Gazinanteo
Mısır Memlukleri’nin egemenliği altında bulunduğu sürede bağımsızlığını korumaya devam
ediyordu.Şehirde yaşayan Türk halk ve beyleri geleneksel yönetimlerini devam ettirmeyi
başardılar.Bu yıllarda şehir önemli bir bilim ve sanat merkezi olarak varlığını sürdürmeye
devam ediyordu.Bilim ve sanat merkezi oluşun’dan dolayı “Küçük Buhara “adını almıştı.25
24. 13

25. Beylikler Dönemi:


Anadolu Selçuklu Devleti 1308’de III.Alaeddin Keykubat ‘ın ölümün’den sonra
gücünü kaybetmiş durumdaydı.İlhanlılar döneminde Gaziantep bölgesi Memlukların
egemenliğinde bulunmaktaydı.1333-1344 yılları arasında Anadolu’da İlhanlıların egemenliği
de eski gücünü yitirmiş durumdaydı Yer yer bağımsız beylikler ortaya çıkmaya
başlamıştır.Bozoklar’ın ve Halep Türkmenleri’nin Başkanı Zeyneddin Ahmet Karaca Bey
1399’da Elbistan’da Dulkadiroğulları Beyliği’ni kurmuştur.Gaziantep yöresinde Dulkadirli
Türkmenleri çoğunluk durumundaydı.Ahmet Karaca Bey Memlüklerin iç karışıklığından
faydalanarak Halep bölgesind akınlar düzenlemeye devam etmiştir.Antep’i alarak Halep
şehrine kadar ulaştı.Karaca Bey’in bu hareketi Memlukleri huzursuz etmiş durumdaydı.Halep
Valisi Argun ‘un başkaığında Memlûk ordusu Dulkadiroğulları topraklarına girip Karaca
Bey’in Düldül Dağı’nda yapılan bir savaşta yenilgiye uğratmıştır.1353 ‘de Karaca Bey
Memlukler tarafından öldürüldü.
Dulkadiroğulları ile Memlukler arasındaki savaş devam etti.1381 ‘de Maraş bölgesinde
Memlûk ordusu bozguna uğrattılar.Dulkadiroğulları yeniden bölgeye egemen olmayı
başardı.Aynı yıl Memluk Sultanı Perkuk büyük bir ordu düzenliyerek Dulkadiroğulları
Bey’liği ‘nden Antep ve Halep’in kuzeyini Memluk topraklarına yeniden katmış
durumdaydı.1386’da Memluk Sultanı Berkuk bir suikast sonucu
öldürülmüştü.Dulkadiroğullarının başına Suli Bey geçmişti.Suli Bey durmayarak Antep ve
Halep yöresine akınlar düzenlemeye devam etmiştir.Dulkadiroğulları Bey’i Suli Bey ve
Malatya Naibi Mintaş ‘ın orduları 1390 ‘da Antep’i alarak iç kaleyi kuşattılar.Bu kuşatma da
halk büyük bir zarar gördü.Suli Bey kuşatmayı kaldırarak Maraş’a çekilmek zorunda
kalmıştı.Yörede bu savaşlar devam ederken Timur Ordusu ile Güneydoğu Anadolu ‘da
görünmeye başlamış durumdaydı.Timur ‘un bu hareketinin Suli Bey ‘in girişiminden
olduğunu bilen Memlûk Sultanı Berkuk Halep Valisi yönetimde büyük bir odu ile hareket
halime geçip Suli Bey ‘i yenilgiye urattık’tan sonra onu öldürdü.(1398)

132
3.Nezih,Başgelen ,Dünya Kültür Mirasında Gaziantep, Kentbank,s.s13.-15
24.Cumhuriyetin 50.yılında Gaziantep,Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl,s.s 1-4 ,(1973)
Gaziantep bölgesi 1418’de Akkoyunlular ile Karakoyunlular arasındaki savaşlara tanık
olmuştu.Akkoyunlu Beyi Memlûk topraklarına geçip Halep’e sığındı.Bu savaşlar sırasında
Antepte bulunan Kara Yusuf askerlerinin yenilmesi üzerine Memlûk topraklarından çekilmek
durumunda kaldı.Fakat ayrılırken de Antep ‘in carşı ve pazarını yaktırdı,şehri askerleri
tarafından yağma edildi.Dulkadiroğulları Beyliği 1399-1516 yılları arasında bölgedeki halkın
da isteğine uyarak Osmanlılarla yakın ilişkiler içerisind girdiler.Bu ilişkiler II.Murad
döneminde daha' da yoğun hale gelmiştir.II.Murat’ın oğlu Mehmet (Fatih) 1449’da
Dulkadiroğlu Süleyman Bey ‘in kızı Sırtı Hatun ile evlenince iki devlet arasındaki ilişki
güçlenmis durumdaydı.Dulkadiroğulları Beyi Şahsuvar Bey,1466’da Fatih Sultan Mehmet’in
desteği ile Memluklere savaş açmıştır.1467 yılında Memlûk Sultanı Kayıtbay’ın
26.14Ordusunu Antep yakınlarında yenilgiye uğratmayı başardı.Bu savaşlarla Şahsuvar Bey
beyliğinin sınırlarını oldukça genişletmiş durumdaydı.Halep’e kadar olan yerleri ,Antep
bölgesini ,Ramazanoğulları ve Memlukler’in eline geçmiştir.1471 yılından sonra Antep
yeniden Memlukler’in yönetimine girmiştir.Sahsuvar Bey’in yenilgisinden sonra kardeşi Ala
Üdevle Bozkurt Osmanlılara sığındı.Memlukler Dulkadiroğullarının başına ikinci defa
Şahsuvar Bey ‘in diğer kardeşi Şahbudak ‘ı atamak durumunda kaldılar.26
Osmanlılar bu beylikle daha yakından ilgileniyordu.Fatih Sultan Muhmed Ala’üd Devle
Bozkurt Bey’i Bozok ve Osmanlı güçleri ile birlikte Dulkadiroğulları topraklarına
göndermiştir.İlk seferde başarılı olamayan Ala-üd Devle ikinci sefer de başarılı olup,
Dulkadiroğulları topraklarına sahip oldu.Bu dönem de Gaziantep ‘de Ala üd -Devle’nin
toprakları içerisinde yer almaktaydı.Ala üd Devle durumunu tamamen güçlendirdikten sonra
Osmanlılara karşı olmaya başladı.Osmanlı topraklarına akınlar düzenlemeye
başladı.Kayseri’yi kuşattı.Larende (Karaman) ve Ereğli yörelerini yağmalayama’ya
başladı.Sultan Beyazıd Dulkadiroğulları Beyliği’nin üzerine sefer düzenlemek üzere harekete
geçti.Araya giren Tunus Emiri Osman Bey’in gayretleri sonucu ile Memluklere barış
yapıldı.Bu ara İran Şahı İsmail , Dulkadiroğulları topraklarına girerek birçok şehri
yağmalamaya ve pekçok insan öldürmeye başladı.Ma-üd-Devle dağlarda saklanmak zorunda
kaldı.Bu sırada Trabzon Valisi olan Şehzade Selim (Yavuz) İran topraklarına geçerek birçok
şehri yağmaladı.Yavuz Sultan selim İran seferine 1514 yılında çıkınca Ala üd Devle ‘nin de
sefere katılmasını uygun gördü.Ala üd-Devle sefere katılmadığı gibi Osmanlı ordularına da
zararı dokundu.Yavuz Sultan Selim Çaldıran Zaferi’ni kazanarak geriye dönmek zorunda
14
25.Bilgehan,pamuk,(2016),Şehr-i Ayntâb-ı Cihan Gaziantep, TC.Gaziantep Valiliği il Kültür ve Turizm
Müdürlüğü, s.s 141-144
kaldı.Ala -üd Devle üzerine yürümek için zamanı bekledi.Daha sonra Yavuz Sultan Selim
Kemah ‘alıp Sivas’a geldiği sırada ,Rumeli Beylerbeyi Hadım Sinan Paşa Dulkadiroğulları
topraklarını almakla görevlendirmişti.Şahsuvaroğulları Ali Bey ‘de bu birliklere öncü olarak
atandı.Ala.üd-Devle bu güçlere karşı Göksu’da savaşmak istediyse ‘de sonunda
yenildi.Nurhak Dağı’na doğru yol aldı.Daha sonra burdaki savaşta öldürüldü.Kardeşi
Abdürrezak Bey,oğulları ile birlikte esir edildi .1515 yılında Savaş sonrasında
Dulkadiroğulları Beyliği Osmanlılara yeniden bağlandı.Beyliğin başına Şahzuvar Ali Bey
görevlendirildi . Gaziantep Dulkadiroğulları döneminde tekrardan onarılmış ve Ala üd -Devle
kendi adıyla anılan bir cami ve bir su deposu yaptırmıştır.27
Memlûk Sultanı Kansuh ,Osmanlılara karşı Şah İsmail ‘i desteklemişti.Bu olayda Sünni
Memlûk halkı tepki gösterdi .Şah ve Halep naibleri Osmanlılara katılmıştı.Osmanlı ordusu
Memlûk topraklarına doğru ilerlerken Merzibah Suyu kenarında Memlukler’in Antep
Valisi ,Yunus Bey de karargâha gelerek Osmanlılara bağlılığını açıkladı.Yavuz Sultan Selim
20 Ağustos 1516 ‘da Antep’e geldi, şehirde üç gün kaldı.Mercidabık ve Ridaniye Zaferleri
sonucunda 13 Nisan 1517’de Memlûk Devleti ortadan kaldırıldı .Memlûk topraklarının
hemen hemen hepsi Osmanlıların hakimiyeti altına geçmiş oldu.28
26. 15

27. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi :


20 Ağustos 1516 tarihinden itibaren Osmanlı idaresine geçen Antep uzun bir süre
diğer dönemlere göre sakin bir dönem yaşadı.Osmanlı İmparatorluğu ‘nun Yükselme Dönemi
Gaziantep içinde yükselme ve gelişme çağı olarak geçmektedir.Uzun yıllar savaşlarla tahrip
edilen şehir onarılmış,bu dönemde birçok camiı,medrese,mescit
imarethane,çeşme,han,hamam gibi tarihi eserler oluşturulmuştur.Şehir sadece imar ve kültür
yönünden değil,iktisadi ve ticari bakımından da çok gelişmiştir.Gazinantep Osmanlı
yönetimine geçtikten sonra Dulkadriye (Maraş) Eyaleti’ne bağlı bir sancak oldu.Bu ayalete
Antep,Maraş (Paşa Sancağı),Malatya ,Sumeysad (Samsat) ve Kars -ı Dulkadriye (Kadirli)
Sancakları bağlıydı.Antep bu durumunu XVIII.yy.sonlarına kadar devam ettirdi.XIX.yy’da
Halep Eyaleti’ne bağlanmıştı.Kilis ise XVI.yy’da Halep Eyaleti’ne bağlanmış ayrı bir sancak
durumundaydı.Gaziantep ticaret yollarının üstünde kurulmuştu.Halep ticcarları aracılığıyla
yabancı ülkelere ve Avrupa ‘ya dokuma ihraç eden bir şehir halindeydi.Binlerce dokuma
tezgahı bulunmaktaydı.Bölgede buğday ve arpa gibi tahılların yanında aynı zamanda
152
6.Ahmet,Elmaslı ,2021,)İlimiz Gaziantep ,Özgül yayınları,26-30
27.İbrahim ,Etem Çakır,(2015),16,Yüzyılda Ayntâb Şehri, Yeditepe Yayınevi,s.s 40-43
burçak,keten tohumu,bakla ,nohut ve mercimek yetiştiriyorlardı.Zeytincilik ve bağcılık
oldukça gelişmiş durumdaydı.İncir ve nar ağaçları yörede yaygın olarak bulunmaktaydı.Aynı
zamanda arıcılık da gelişmişti.29
XIX.yy’da Gaziantep”Ayıntab” adıyla anılmaktaydı.Halk ise şehire “Antep”diyordu.Antep ve
çevresi eski çağlardan beri Güneydoğu Anadolu’nun önemli merkezlerinden biri haline
gelmişti.Yer yer tepelerle çevrili bir düzlük alanda kurulmuş olan bu şehiri,bu tepelerden
Türktepe üzerindeki ünlü kale korumaktaydı.Ayıntab’ın çevresi uzun yıllar ,dere ve kanalların
suladığı bağ ve bahçelerle kaplı bir durumdaydı.Önceleri verimli toprakları olan kuzeye doğru
daha sonra batıya doğru bir gelişme göstermiştir.Mısır Valisi kavalalı Mehmet Ali Paşa 1839
Nizip Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandı.Antep’de bu ayaklanma da
Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın himayesi altında kaldı.Nizip Savaşı’nda Antep milislerin
Osmanlı ordusu saflarında yer almaları,savaşı kazandıktan sonra Antep’e gelen İbrahim Paşa
‘nın sert tedbirler almasına sebeb olmuştur.30
Osmanlı Devleti’nin son döneminde Gaziantep bazı acı olaylara sahne olmuştur.Bunlardan
bazıları; Göçebe aşiretlerinin soygun olayları ,yağmacılık,Yeniçeri askerlerinin uygunsuz
hareketleri ,Emir -Yeniçeri kavgaları çevrede oluşan huzursuzluklar ve daha sonda bunun
sonucunda çıkan güvensilik problemleri kargaşaya neden olmuştur.Rivşan ve Reyhanlı
aşiretlerinin isyanları ,1780 ayaklanması ,1788 Daldabanoğlu olayı,1790 ‘da Nuri Mehmet
paşa Vak’ası 1803 Kalender Paşa’ya ,1820 Çapanoğlu Celalettin Mehmet Paşa’ya karşı
isyanlar ortaya çıkmıştır.31
29.Bilgehan pamuk ,(2016),Şehr-i Ayntab-ı Cihan Gaziantep TC, Gaziantep Valiliği il Kültür
Ve Turizm Müdürlüğü 146-149
30.16Gaziantep 1818 ‘de büyük bir kuralık ile karşı karşıya kaldı.1821’de acı bir deprem
olayı ,1826-da veba salgını yaşamıştır.1893 ‘de Ermenilerin sebeb oldukları (Balta Harbi) ile
şehir birkaç gün içinde kanlı olaylar yaşamış durumdaydı.Kıtlık,bulaşıcı hastalıklar,çekirge
felâketi gibi olaylar yaşadı.XIX.yy’da göçmen aşiretlerin soygun olayları ve baskılarına karşı
bu bölgelerin düzene sokulması amacıyla bir Fırka-i İslahiye kuruldu.Asker toplama
zorunluluğu ve merkezi otoritenin sağlanması amacıyla kurulan bu Fırka-i İslahiye göçmen
aşiretlerin merkeze bağımlı kalınmasına yönelik bir ıslahat ve iskân hareketi olmuş
oluyordu.Devletin oluşturduğu Fırka-i İslahiye ‘nin alanı İskenderun’da Maraş ve

16
28.Cumhutiyetin 50.yılında Gaziantep,Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl 1973,s.s
29.Nezih,Başgelen,Dünya Kültür Mirasında Gaziantep,Kentbank,s.s 37-38
Elbistan’a,Adana’dan Sivas vilayetine kadar ,Kilis’te Niğde ve Kayseri’ye kadar uzanan
bölgeler durumundaydı.Fırka -i İslahiye , İskenderun’dan Maraş ve Elbistan ‘a kadar uzanan
bölgelerin ıslah ve iskan siyaseti sonucunda geçekleştirilebilmiştir.Bu bölgelerde devletin
gücü etkin durum haline getirildi.Antep XIX’da kısmen durgun bir hayat geçişmiş
durumdaydı.32
Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Gaziantep ‘in Durumu:
Gaziantep XIX.yy’la kadar Dulkadriye (Maraş) eyaletine bağlı bir sancak
durumundaydı.1818’de Maraş Eyaleti’nden ayrılmıştır.Halep Merkez Sancağı’na bağlı bir
kaza durumu haline geldi.XIX.yy boyunca Halep vilayetine bağlı bir kaza olarak
kaldı.1916’dan sonra Antep bağımsız bir sancak olmuştur.Antep’le ilgili XIX.yy.kayıtlarına
göre ,kaynaklarda Antep kazasının 9 nahiyesi ve 346 köyünün olduğu ve bir kaymakamla 9
daire müdürü’nün görev yaptığı yazılmaktadır.1871 Halep Vilayet Salnamesi ‘nde Antep ‘de
toplam 9742 hane olduğu 47.599 Müslüman ,9.833’ü Hıristiyan ve 544’ü Musevi olmak üzere
toplam’da 57.976 kişi olduğu kayıtlarda belirtilmektedir.1914 ‘de ise Antep kazasında 89.769
Müslüman,Kilis kazasında da 78.905 Müslüman nüfusunun olduğu tespit edilmiştir.1903
Halep Vilayet Salnamesi ‘nde XX.yy’ın başında Antep ‘de 6.950 hane,34 cami ,57 mescit ,21
medrese ,4 tekke ,5 kilise ,1 sinagog,1 hastane ,1 kale ,13 hamam,31,fırın ,31 han,1965
dükkan ,3.815 pamuklu dokuma tezgahı ve 40 boyama ve deri işteletme atölyesi
bulunmaktaydı.XIX.yy’da Antep yöresinin en önemli geçim kaynağı tarımdı.Bölgede bağlar
büyük yet tutmakla birlikte 1.700.000 dönüm yer tutan bağlardan sonra 55.000 dönüm tarla
25.000 dönüm de bahçe ve bostan alanı bulunmaktaydı.Antep’in en meşhur tarım ürünü fıstık
olarak belirlenmişti.Şam tüccarlarının dış ülkelere satmasından dolayı bu fıstığa “Şam fıstığı
“da denilmiştir.Fıstık bölge halkının önemli bir geçim kaynağıydı .ikinci önemli tarım ürünü
de üzüm’dür.Bu dönemde zeytincilik ve sabunculuk da gelişmiş durumdaydı.Batıdaki
ovalarda pirinç yetişrilirdi.Pamuk.tütün susam üretilmekte idi.Meyvelerden;
kayısı,elma,incir,badem,ceviz ,nar armut şeftali ,ayva ,kavun karpuz yetiştirilmekteydi
Doğudaki yaylalık alanlarda buğday,arpa,nohut ve mercimek gibi tahıl üreünler ekilmekteydi.
321733

17
30.İbrahim,Ethem Çakır,(2015).16.Yüzyılda Ayntâb Şehri,Yeditepe Yayınevi,s.s 41-43
31 Ahmet,Elmaslı ,(2021,İlimiz Gaziantep, Özgül Yayınları,s.s 29-32
XIX.yy ‘da Antep Güneydoğu Anadolu’nun hayvancılık açısından gelişmiş şehir sehirlerden
biri durumdaydı.En çok yetiştirilen hayvan türleri arasında başta koyun ve keçi
gelmekteydi.1871 Halep Vilayet Salnamesi ‘de bulunan Antep kazasında 31 bin keçi ,7 bin
oğlak ,on bin koyun ve 3 bin kuzu yetiştirildiği anlaşılmaktadır.Ayrıca yörede tavukçuluk
hızla gelişmiş durumdaydı.Arıcılık da yapılmakta bal ve balmumu elde edilmektedir.1891 ‘de
Antep ‘de 18.000 arı kovanının bulunduğu belirtilmektedir.Antep kervan yollarının
kavşağında bulunması sebebiyle kervanlar ala ilgili araçların yapımı çok ileri bir düzey haline
gelmişti.Ayıntap yay’eğer ve at koşunu takımları yapımında büyük bir değer kazanmıştır.Bu
değeri yıllarca devam ettirmeyi başardı.Şehirde deri işlemeciliği de önemli bir yer
tutmaktaydı.1902 Halep Vilayet Salnamesi ‘nde Antep,Sarı ,kırmızı,şahtiyan işlendiği
alaca ,aba ve değişik türlerde bezler dokunduğu belirtilmiş durumdadır.Ayrıca önemli
miktarda sandalye ve sabun da üretilmekteydi.
İlde pamuklu ve ipek dokumacılığı önemli bir düzey haline gelmişti.XIX sonlarında Antep’te
3.815 pamuklu dokuma tezgâhı ve 70 boyahane bulunmaktaydı.Dokuma tezgahlarında
yaklaşık 4 bin kadın çalışmaktaydı.Şehirde dokunan hamam takımları ,döşemelik dokumalar
halı,kilim alaca ve bunların işlemesi tüm ülkede büyük bir önem ve değer kazanmış,ipekçilik
‘de Antep’te gelir getiren bir iş kolu haline gelmiştir.Ayıntâb’da ticari hayatın ayrı bir
canlılığı bulunmaktaydı.Kervan yollarının kavşağında bulunması sebebiyle şehri eski
çağlardan beri önemli bir merkez haline Süveyş kanalı’nın açılmasından sonra da Avrupa
ülkeleri ile yapılan ticarette , Anadolu ‘yu Basra Körfezi ‘ne bağlayan merkez yine Antep
olmaktaydı.Maraş’tan Halep ‘e Birecik ‘den Akdeniz kıyılarına Diyarbakır’dan İskenderu’na
geçen yollar yine Antep yolu üzerinden geçmekteydi.XIX .yy da 1891 döneminde Antep’te
toplam 101 okul bulunmaktaydı.Bu okullarda 3.248 öğrenci okumaktaydı.Müslümanlara ait
21 medrese ,1 rüştiye ,57 subyan okulu ve buralarda okuyan 2.118 öğrenci okumaktaydı.İlde
1911 ‘de bir ipekçilik okulu da açılmıştı.1903 yılında Ayıntab ‘da 2 kütüphanede toplamda
700 kitap bulunmaktaydı.33

XVI.Yüzyıla Kadar Aynntâb’ın Tarihi


Ayntâb ve çevresi ilk çağlardan beri iskana çok elverişli bulunduğu halde bugünkü
Ayntâb’ın yerine kurulmuş olmasın’dan dolayı eski şehir hakkında kaynaklarda açık bilgilere
yer verilmemiştir.Eski ve Ortaçağlarda Fırat Nehri ve Mezopotamya ‘dan gelen kervanların
önemli bir kavşak noktası olmuş olan Dülük’ün (Dolice) şimdiki Ayntâb çevresinde olduğu
bilinmektedir.Bugün de Dülük adıyla anılan yere Asurlular farklı isimler şeklinde
nitelemişler.Bunlar;Asurlular Babiğü,Bilabhi ,Dökük;Romalılar ise Dolichenus,Doulichia-
Dolice ,Bizanslılar Telukh;Araplar ise Dûluk ;Türkler ‘de Dülük adını vermişlerdir.M.Ö
1800-1200 yılları arasında hüküm süren Hititler ,ardından Asurlular ve Medlerin hâkimiyeti
altına girmiştir.Bu bölgede ,İran ‘da saltanat değişikliğine rağmen uzun bir süre İranlıların
nüfuz sahasında kalmıştır.M.Ö 334’te Asya seferine çıkan Büyük İskender,İssus Savaşı’nda
Persleri mağlup etmiştir .Daha sonra Dülük bölgesi İskender’in nüfüzuna girmiştir.Roma
döneminde bu bölgede Hellenistik kültür etkisini devam ettirmiştir.Roma hâkimiyetinin
sağladığı güvenlik ortamında Dülük ,Kilize (Kilis)Zeugma /Belkıs gibi kentler hızla
gelişmekteydi.Bu bölge ,Doğu Roma hâkimiyeti sırasında Arap -Doğu Roma arasındaki
çatışmaların odağı haline gelmiş bulunmaktaydı.Bu mücadeleler sırasında Doğu Roma
tarafından Dülük yakınlarında bir kale inşa edilmiştir.Aynı zamanda burası Ayntâb adıyla
anılan şehrin ilk çekirdeğini oluşturmuştur.Süryâni Mat Yeuşa vekayinamesinde ,Miladi 499
yılındaki depremde Dülük kalesinin tahrip olduğu kaydedilmiştir.Arap sınır bölgesinde bu
müstahkem kalenin yıkılması Doğu Roma için yeni bir kalenin yapılmasına ihtiyaç
duyulmuştur.I.Justinianos devrinde 527-565 Ayntâb Kalesi inşa ettirilmiştir.Bu kalenin
inşasından sonra Ayntâb yerleşim yeri olma özelliği kazanmıştır.Ancak buranın Ayntâb
adıyla ne zaman anıldığı bilinmemektedir.34
Ortaçağ’da büyük bir mücadele alanı halinde olan Dülük bölgesi,Halife Hz.Ömer’in
kumandanlarından İyaz bin Ganem tarafından 642-643 yılında İslâm topraklarına
katılmıştır.Müslüman Araplar ile Doğu Roma arasında Kuzey Suriye’deki nüfuz mücadelesi
daha sonraki yıllarda da devam etmekteydi.Müslüman Arapların hakimiyetinden tekrar Doğu
Romalılara geçen bölgeyi Abbasî hükümdarı Harun er -Reşid 782 yılında geri
almış ,Menbic ,Dülük ,Rab’an ,Kuruş ve Antakya ‘yı birleştirmiştir.Daha sonra Avasım adı
verilen şehirler kurmaya başlamıştır.Müslümanlar savaşa gittiklerinde ya da sınırlardan
çıktkları vakit buralara sığındıkları bir ordugâh ve aynı zaman diliminde Doğu Roma ‘ya karşı
bir savunma hattı oluşturmuş durumdaydı.Ayntâb’ın ,Dülük şehrinin yerine ne zaman aldığı
hakkında bilgiler bulunmamaktadır.M.S 962 yılın’a gelindiğinde Hemedâni hükümdarı
Seyfü’d Devle’nin yönetimi altındaki Dülük şehrinin önemini kaybederek ,Ayntâb şehrinin
önemini kaybetmiş,Ayntâb şehrinin önem kazandığı ileri sürülmüştür.Bu tarihte Seyfü’d -
Devle’nin yönetimi altında bulunan Halep ,Maraş Taban ve Düllük (Telukh),Doğu Roma
tarafından ele geçirilmiş durumdaydı.35
34.18Bir başka görüşe göre ise ,Ayntâb’ın birçok emsalinde olduğu gibi ,büyük bir şehir
çevresinde kurulmuş öncesinden bulunan bir köyün ortasından çıkarak değerini kazanmış
olacağından bahsedilmiştir.M.S.1397-1398 tarihine doğru terk edilerek merkezin Aytab’a
naklolunduğu Ayntâb’ın mahkeme kayıtlarında aften yazılmaktadır.Anlaşılcağı gibi Dülük’ün
önemini kaybedip Ayntâb’ın önem kazandığı meselesi tartışmalıdır,Aynı zamanda bunun
kesinlikle kazanabilmesi için yeni araştırmalara gerek duyulmuştur.Ayntâb’ın Türk
hâkimiyetine girmesi XI.yüzyılın ikinci yarısında gerçekleştilmiştir.Selçuklu hükümdarı
Alparslan ‘ın komutanlarından Afşin, Fırat ‘ı geçerek 1066-1067’de Antakya ,Raban ve
Dülük’ü ele geçirilmiş,Süleyman Şah 1084 yılında Antakya ve çevresini yeniden almıştır.Bu
fetih hareketleri sonucunda Ayntâb ve çevresinde Selçukluların hakimiyeti başlamış
durumdaydı.Ayntâb’da XI.yüzyılın ikinci yarısındaki Türk hakimiyeti kısa
sürmüş ,XI.yüzyılın sonlarında başlayan Haçlı Seferleri ile beraber Ayntâb ve çevresi
Haçlıların kontrolü altına alınmıştı.Bu yüzyılın sonlarına doğru Urfa Haçlı Kontluğu idaresi
altına giren Fırat’ın batısında kalan bölge ,başşehir Telbaşir olmak suretiyle Kudüs Kralı
Baudouin su Bourg tarafından Joscelin de Courtenay ‘ın yönetimine bırakılmıs
durumdaydı.Bu dönemde Fırat’ın batısında kalan kısmın önemli merkezlerin Halep,Maraş ve
Urfa yolu kavşağında bulunan Dülük ,Ayntâb,Ravendan ve Kurus idi.36
Ayntâb ,XII.yüzyılın ortalarına kadar önce Urfa Haçlı Kontluğu daha sonları ise Maraş
Senyörlüğü idaresi durumundaydı.Türklerin ,Ayntâb ve çevresini Haçlılardan geri alma
mücadelesi ,XIII.yüzyıl ortalarına doğru daha da baskın bir hale gelmişti.Selçuklu
hükimdarı.Mesut oğlu Kılıç Arslan ile birlikte 1150 yılında Maraş,Göksun ,Ayntâb ,Dülük ve
Revan kentlerini de ele geçirmiş durumdaydı.Daha sonlarında bölge üzerine çatışmalar
durmamış ve devam etmişti.Sultan Mesud’un damadı Nureddin Mahmud Zengi,bu toprakların
bir kısmını Selçuklulardan aldıysa ,da sonunda hakimiyeti fazla sürmemiş,II
Kılıçaslan,Nureddin Mahmud üzerine harekat düzenleyerek ,1157 yılında Nureddin ‘nin işgal
ettiği Selçuklu memleketlerini boşaltıktan sonra geri çekilmek zorunda kalmıştır.1183
tarihinde ,bölge Eyübbilerin hakimiyetine geçti.Selahaddin Eyyübi,Fırat Nehri’ni geçtikten
sonra Ayntâb ‘a gelmiş ,buranın Emiri Nasuhuddin Muhammed şehri teslim
etmiştir.Selahaddin ‘nin hizmetine girmeyi kabul etmiştir.Eyûbiler ,Ayntâb şehrinin
gelişmesine katkı sağlamışlardır.Sehirdeki Eyyûbilere ait olan tarihi eserler bunun en önemli
18
32.İbrahim Ethem, Çakır,(2015),16.yüzyılda Ayntâb Şehri , Yeditepe Yayınevi,32-33
33.Bilgehan,Pamuk,(2016),Ayntâb-ı Cihan Gaziantep,TC Gaziantep Valiliği İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü,s.s 111-112
örnekleri arasındadır.1185 yılında Güney-Doğu Anadolu’da kalabalık bir Türkmen zümresi
bulunmaktaydı.Türkmenlerin hassasiyetle Musul-Rakka ve Urfa dolaylarında
kışlayan,Horasan Oğuzlarının buraya gelmiş kolu olduğu ifade edilmiştir.Ayntâb ve çevresine
de Türkmen aşiretlerinin bulunduğu ifade edilmektedir.37
XIII.yüzyılın ilk yarısından sonra Ayntâb Halep Emirliği yönetimde kaldı.Daha sonra
Moğolların Anadolu’ya yaptığı istilayla birlikte 1259 ‘da Hülâgu,Suriye seferine çıkıp
Halep’i geri alınca Ayntâb ve çevresi Moğolların hakimiyeti altına geçti.
36.19

193
4.Bilgehan,Pamuk,(2016),Şehr-i Ayntâb-ı Cihan Gaziantep, TC Gaziantep Valiliği İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü,s.s 140-141
35. Sevim,Yüce,l Türkiye Tarihi,I s.96-97
Ancak daha sonra 1260 ylında Memlûk Sultanı Kutuz Moğolların teslim olma teklifini
reddederek ,Filistin’de meydana gelen ve tarihin akışını değiştiren Ayn,ı Calut Savaşı’nda
Moğolları mağlup etmiştir.Memlüklerin kazandığı bu başarı sonucunda sadece Mısır değil
aynı zamanda ‘da Suriye ve çevresi Moğol istilasından kurtarılmış durumdaydı.1263 yılına
gelindiğinde Ermeni kuvvetleri ,Kral Hetum idaresinde Beî Kilab’dan Ayntâb ‘a
yönelmişlerdir.Hama ve Humus ‘tan Halep’e gelen Memlûk kuvvetleri Ermenileri saldırısına
uğramışlardır.Memlûklerin hakimiyeti altına giren Ayntâb,1270 yılında tekrardan Moğolların
istilasına uğrayarak harap bir hale gelmiş durumda olsa da ,Memlûk Sultanı
Baybabars ,Ayntâb şehrinde Moğoların harap ettiğini tamir ettirmiştir.1277 yılında
Moğollarla Elbistan ovasında yapılan savaş Moğolların ağır ve kesin bir yenilgisiyle
sonuçlanmıştır.Bölge üzerinde Moğol baskısı ortadan kaldırılmıştır.Memlükler döneminde
Ayntâb ,Kahire ,İskenderiye,Dimaşk ve hatta Halep gibi Memlûk şehileri yanında çok büyük
bir merkez halinde değildi..Ayntâb’ı önemli kılan,tarihi olayların coğrafi konumuna uygun
olarak dayattığı stratejik misyon durumundaydı.Ayntâb,cazibenin merkezi değil fakat ona
gidilen yolda üstesinden gelinmesi ya da merkezi tehdit adına elde tutulması gereken bir yer
durumundaydı.XIII.yüzyıl sonlarında Halep ile Ayntâb arasındaki bölgeye yerleşen Bozok
Türkmenleri ,Memlûk kumandanları emrinde katıldıkları gibi bazen de kendi altarnatifleriyle
Çukurova’daki Ermeniler üzerine veya Moğol hakimiyeti altında bulunan Anadolu ‘nun iç
kısımlarına doğru akınlar yapmaya devam ediyorlardı.Türkmenler,Memlûk fetihleri müteakip
Ayntâb’dan Elbistan’a kadar uzanan bölgeleri de ele geçirmiş durumdaydı.38
Ebu’l -Fida ,Takvim el Buldan isimli eserinde XIV.yüzyıl başındaki Ayntâb ‘dan söz
etmektedir.Buna göre büyük ve güzel bir şehir olan Ayntâb’ın sağlam ve korunaklı bir kalesi
vardı.Suyu baği,bahçesi ve bostanları böldü.Hoş ve güzel sokakları misafir ve tacirlerin
gözdesi halindeydi.Ayntâb’ın yakınında Dülük yer almaktaydı.Ancak Dülük harap bir kale
durumdaydı.Dülük’ün artık eski önemini kaybederek harap bir hale geldiği
anlaşılmaktadır.Zeynedddin Karaca Bey 1337 ‘de ,Memlûk sultanı Melik Nâsır Muhammed
tarafından Elbistan yöresindeki Türkmenlerin başına getirlmiş ve böylece Dulkadir
Beyliği’nin temeli de atılmıştır.39Ayntâb Dulkadir Beyliği’nin kurulmasıyla birlikte Memlûk
-Dulkadir çatışmalarının odağında yer almıştır.XIV.yüzyılda Ayntâb ve çevresinde
Memlûkler ve Dulkadirler ile bir çok defa karşı karşıya gelmiş idi.Bundan dolayı şehir zaman
zaman el değistirmek zorunda kalmıştır.Zeyneddin Karaca Bey döneminde Ayntâb Dulkadir
egemenliğinde iken ,1353 yılında Memlûk ,1361 ‘de yeniden Dulkadir hakimiyetine
girmiştir.1381 yılında kalabalık bir Memlûk ordusu Ayntâb ‘ı geçerek Maraş’a
ulaşmıştır.Dulkadir beyleriyle yapılan savaşı kazanarak Ayntâb ve çevresi Memlûk
yönetimine dahil olmuştur.40
38.20 Memlûkler Ayntâb devrinde Suriye bölgesinde bulunan 11 niyabetlikten biri olması
yanında aynı zamanda Suriye havalisinden Halep sınırları içindeki 24 beldeden biri
durumundaydı.Ayntâb küçük naiblikler arasında görüldüğünden buraya emîr aşara rütbesinde
bir kişi atanmaktaydı.1390 yılında Dulkadirli Türkmenlerinden Emir Sevli ve Memlûk
yöneticilerinden Mintaş tarafından istila edilmiş ve şehir halkı büyük bir sıkıntı içerisine
düşmüştü.Bu kuşatma sırasında kalede mahsur kalan Bedreddin el-Aynî Ayntâb halkının çok
büyük sıkıntılar yaşadığını,halkın evlerini boşaltıp şehir dışına çıkmak zorunda kaldığını mal
ve eşyalarının yağmalandığını ifa etmektedir.Suriye ‘nin kuzeyinde Dulkadir-Memlûk
mücadelesi sürerken ,Osmanlı Devleti hükümdarı I.Bayezid’in yardımı ile Dulkadir
Beyliği’nin başına geçen Mehmed Bey,amcası Sevli Bey’in aksine Anadolu’yu istila eden
Timur ‘un 1400 yılında Ayntâb şehrini zabt ve kaleyi muhasara altına almasıyla
sonuçlanmıştır.Timur şehri yağmalamış ve halka büyük sıkıntılar vermiştir.Çarşılar ve evler
harap edilmiş durumdaydı.Kalenin burçlarını yıkmıştır.Kuru üzüm,pekmez gibi mallara da el
koymuştur.Timur’un yanında seferlerine katılan Nizamüddin Şâmî’nin Zafernamesi’nde
şehrin zabt edilmesinden sonra halkın bir kısmının bağışlandığı ,Daha sonra ancak önemli bir
kısmının kılıçtan geçirildiği ,evlerin yıkıldığı kayıtlara geçmiştir.Şeref eş -Din Ali Yezdi’nin
Zafernâme adlı eserinde de benzer bilgiler yer almaktadır.Timur istilasının ardından yeniden
Memlûkler’in kontrolüne giren Ayntâb ve çevresi,1418 yılında Karakoyunlu hükümdarı Kara
Yusuf ile Akkoyunlu beyi Kara Yülük arasındaki mücadelelerden dolayı Karakoyunluların
istilasına uğramıştır.Kara Yülük arasındaki mücadelelerden dolayı Karakoyunluların istilasına
uğramıştır.Kara Yülük ‘ü takip amacıyla Ayntâb ‘a gelen Kara Yusuf,şehre çok büyük
zararlar vermiştir.Aynı zamansa carşı ve pazarlarını yağmalamış,yaktırdığı gibi şehir
halkından da 100.000 dirhem ve 40 at ‘da almıştır.Bu durum Memlûkler ile Karakoyunlar
arasında problemlere neden olmuştur.1429 yılı’na gelindiğinde Kara Yusuf,Mardin ve
Malatya’yı yağmaladıktan sonra Ayntâb’a kadar olan yerleri tahrip ve yağmalamıştır.41
Ayntâb ve çevresi üzerindeki mücadeleler XV.yüzyılda da devam etmiştir.Ancak Memlûk -
Dulkadir mücadelesine Osmanlı Devleti ‘de dahil olmuştur.1465 yılında Fatih Sultan

203
6.Kazım Yaşar, kopraman,(1992),Memlûkler,,Doğuştan Günümüze İslam Tarihi ,İstanbul,s.s 459-460
37.İbrahim ,Ethem Çakır,(,2015),16.Yüzyılda Ayntâb Şehri, Yeditepe Yayınevi,s.s 40.Refet ,Yinanç,(1989),
Dulkadir Beyliği ,Ankara ,s.18
Mehmed,Şehsuvar Bey,Memlûk ordusunu yenerek Ayntâb dâhil Halep’e kadar olan kısmı da
kontrolü altına almayı başarmıştır.Ancak 1471’de Emir Yaşbek komutasındaki Memlûk
ordusuna mağlup olmuştur.Daha sonra Ayntâb yeniden Memlûkler eline geçirmeyi
başarmıştır.1471 yılında bölge üzerinde hakimiyet mücadelesinde Akkoyunlular da yer
almaktaydı.Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ‘ın aynı yıl içinde Malatya ve Ayntâb tarafına
yönelmesi Akkoyunlu -Memlûk mücadelesine neden olmuştur.Bu mücadeleden Memlûkler
galip çıkarak bölge üzerindeki hakimiyetlerini sürdürmeye devam etmişlerdir.
Memlûkler devrinde Ayntâb mamur ve canlı merkezi durumundaydı.Tüccar ve yolcular için
iyi bir çarşısı vardı.
4121Kaynaklarda burası “güzel bir yer olarak belirtilmiştir.Ancak Ayntâb bu dönemde önemli
bir ticaret veya kültür merkezi olmasından ziyade stratejik bir öneme sahipti.Armenia (Bilâd
el-Ermen) ve Anadolu’dan (Bilâd er -Rûm) gelebilecek olan herhangi bir duruma karşı aynı
zamanda bir gözlem merkezi durumundaydı.Bu özelliğinden dolayı bölge üzerinde hakimiyet
mücadelesi yaşanmış ve Ayntâb çok defa işgale maruz kalmıştır.Ayntâb,Osmanlıların
desteğiyle Dulkadir beyi olan Alaüddevle Bey (1479-1515) zamanında yeniden Dulkadir
hâkimiyetine girmiştir.Bu dönemde şehir her bakımından geliştirilmiştir.Alaüddevle burada
kendi adıyla anılan cami ve Maslak (büyük şu hazinesi) yaptırıp masrafları için vakıflar inşa
etirmiştir.Alaüddevle zamanında Dulkadir Beyliği üzerinde etkinlik kurmak isteyen Osmanlı
Devleti ile Memlûkler arasında mücadeleler olmuştu.iki devlet arasında süren bu mücadeleye
XVI.yüzyılın başından itibaren Safevilerde katılmış ve Safevî hükümdarının Dulkadir
topraklarına yaptığı sefer sonucunda bölgede pek çok eser tahrip edilimiş
durumdaydı.Alauddevle etrafındaki güçlü komşuları Osmanlı ,Memlûk ve Safevilere karşı
dengeli bir siyaset izlemeyi tercih etmiştir.Bu üç devletin birbirleriyle olan siyaset oyununa
dâhil olmayı arzulamıyordu.I.Selim Çaldıran Savaşı’nda 1514 Şah İsmail ‘in üzerine yürürken
Osmanlı Devleti’nin sefere yaşını bahane etmiştir.Osmanlı orduna erzak satışını yasaklamakla
birlikte ,Osmanlı ordusunun bazı mühimmat birliklerine saldırmıştır.Alaüddevle’nin sonunu
‘da hazırlamıştı.Yeğeni Şehsuvaroğlu Ali Bey ‘in öncülük ettiği Osmanlı ordusuna yenilince
Alaüddevle öldürmüştür.(12 Haziran 1515).Dulkadioğullarının yönetimi de Osmanlı himayesi
altında Şehsuvaroğlu Ali Bey’e verilmiştir.42

2138
.Yaşar Yücel ,(1989),Timur’un Ortadoğ’u -Anadolu Seferleri ve Sonuçları(1393-1402),Ankara s.s 94-95
39.İbrahim hakkı ,Uzunçarşılı,(1988), Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu ,Karakoyunlu Devletleri,s.s 172 -
173
Osmanlı Devleti ile Memlûkler arasındaki mücadele sırasında I.Selim zamanında artarak
devam etmekteydi.Osmanlı -Memlûk çatışmasının ana sebeblerinden biri bu devletlerin
Akdeniz havzasına sahip olma arzusu düşüncesindeydi.Dulkadir Beyi Alaüddevle ‘nin
Memlûklerle işbirliği içersine girip Osmanlılara düşmanca tutum sergilemesi de etkili
olmuştur.1516 ‘da Memlûkler üzerine harekete geçen Osmanlı ordusu,18 Ağustos 1516’da
Ayntâb yakınlardaki Merzüban Suyu kenarında ordugâh kurduğu sırada Memlûklerin Ayntâb
hâkimi Yunus Bey,Osmanlı ordugâhına gelerek tabiiyetini arzetmiş ve aynı zamanda
Ayntâb’a kadar orduyla kılavuzluk etmiştir.I.Selim 20 Ağustos 1516’da Ayntâb’a gelerek
burada üç gün kalmıştır.Mustafa Celal-zade ,Selimnâme isimli eserinde Ayntâb ‘ın Osmanlı
topraklarına katılması olayını söyle aktarmaktadır.”adı geçen ayın (Receb) 19.günü Merzübân
Çayı diye bilinen yere konulduğunda Mısır sultanına bağlı olan askerlerden Ayntâb vilayeti
emiri olan Yunus adlı kimse akıllarından ayağına çabuk imiş,tarafı,etrafıyla gelip,cihan
sığınağı huzuruna itaatle emrine uydu”.Ayntâb’ın düşmesi Osmanlıların ,Suriye ve arkasından
Mısır’ele geçirmesini de aynı zamanda kolaylaştırmıştır.43Ayntâb, Osmanlı Devleti
hakimiyetine girdikten sonra ,adı daha sonra Şam vilayeti olarak değiştirilen Arab vilayetine
sancak olarak bağlanmıştır.
43. 22
1531 yılına gelindiğinde Zülkadriye (Dulkadir-Maraş) vilayetinin kurulması ile bu
vilayete bağlı bir sancak durumu haline getirilmiş idi.Ayntâb’ın Zülkadriye iline bağlılığı
1598 yılına kadar devam etmekteydi.Bu tarihte malî ve sosyal sebeblerden dolayı Halep
vilayetine bağlı bir durum haline gelmiştir.Ancaj bu durum kısa zaman sonra XII.yüzyılın
başlarında yeniden Zülkadriye vilayetine bağlı bir sancak olmuştur.Osmanlı Devleti’nin
idaresi altına giren Ayntâb ve çevresi gözlemi yapılmıştır.Şehri,sosyal ve ekonomik açıdan
gelişme kaydetmiştir.44
Yavuz Sultan Selim kumandasında 1516 yılında ,Osmanlı ordusu,Antep yöresine geldiği vakit
,Türk halkı Osmanlı ordusunu sevinçle ve heycanla karşılamıştı.Antep Kalesi muhafızı Yunus
Bey,kalenin anahtarını 20 Ağustos 1516 günü törenle Anadolu Türklerini temsil eden
Osmanlı hükimdarına verildi.Kilis yakınlarında bulunan (Mercidabık) meydan
savaşında ,Memlûk orduları ile yapılan bu savaşta verilen mücadele sonucunda,Antep
yöresinde Osmanlı yönetimi’ni de başlatmış oldu.

22
40.Abdülsselam Bilgen,(2007),Ada’î Şirazi ve Selim nâmesi ,Ankara ,s.s 117
41. İbrahim Ethem,Çakır ,(2015),16.yüzyılda Ayntâb Şehri, Yeditepe Yayınevi,,s.s 43-44
Osmanlı Devleti diğer Türk devletlerinin geleneklerine devam ettirerek ,Antep yöresi’nin
halkının iç işlerine müdahale ‘de bulunmadı.Gaziantep çevresi şehirlerinde ticaret ve sanayi
gelişmekte devam ediyordu.Bu devirde zengin vakıf kuruluşları,aynı zamanda Esnaf
birlikleri,sosyal yardım kurumları ,medreseler ve köy aşiret ,oymak örgütlerinin düzenli bir
şekilde çalıştığını.Gazianteo Müzesinde 175 büyük cilt halinde olan ve saklanan (Gaziantep
Şer’i Mahkeme Siccilleri)nde mevcut olan belgelerden anlaşılmaktadır.Türkler tarafından
vakıflar yoluyla bir çok medreseler,kitaplıklar
hanlar ,bedestenler ,çarşılar ,kasteller,hamamlar,şu yolları,camiler gibi topluma hizmet eden
tesisler ve binalar oluşturulmaya devam edildi.Transit ticareti önem kazanmaya başladı.Sanat
kolları da genişleti.Şer’i sicillerde sık sık yüksek öğretim yapan medrese müdderrislerinin,
(profesörlerin),şehrin yönetimindeki faaliyetleri görülmektedir.Esnaf kuruluşlarının çok
muntazam çalışmaları,Standardizasyon ve dış ülkelere ihracat işlemleri,narhlar,yerli sanayinin
korunması gibi konularda çok hassas davranıldığı belgelerden anlaşılmaktadır.Bu devirde
Antep’te İran ,Fransa gibi devletlerin konsoloslukları ve kalabalık bir yabancı tabiyetli tüccar
gurubunun da olduğu belgelerden göze çarpmaktadır.
Osmanlı devamlı savaşların masraflarını karşılamak için her geçen zaman içerisinde halktan
daha fazla vergi almaya başladı.Vergiler halkın malî gücünün üstüne çıktığı zamanlarda
oldu.Fakat yinede Osmanlı Devleti savaşlara devam etti.Daha sonra halktan zorla vergi
almaya başladı.Anadolu üzerinden yapılan transit ticaretinde elde edilen gelirler de azalmaya
başlamıştı.Bu durumda Ekonomik ve sosyal düzen bozulunca Anadolu halkı ayaklanmaya
başladı.45
4523
Bu isyanlarla Celâli İsyanları denir.Yeniçeriledin dükkan ve evleri basmaları ,etrafı
yağmalamaları,güvenliğin bozulması,sorunların ortaya çıkması sonucunda Anadolu halkını
isyanları desteklemek zorunda bırakmıştır.Antel yöresinde gerek yeniçerilerle ve gerekse
çeşitli mezheplere mensup arasında şiddetli çatışmalar meydana gelmiştir.Ekonomik durum
daha da kötüye ve bozulmaya başlamıştı.Halk daha sonra dağlara ve ıssız yerlere çekilmek
zorunda kalmıştır.Yol üstündeki köy ve kasabalar ıssızlaştı.Ticaret ve sanayi de ardından hızla
gerilemeye başladı.Sehirlerde vakıf kuruluşları bakımısız kalma’ya başladı. Medreselerin
sayısı azalaram eğitim ve öğretim ‘de bozulmalar meydana geldi.Türk çiftçi ve esnafı her

2342
.Cumhuriyetin 50.yılında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl ,s.s 12-13,1973
geçen gün içerisinde daha fazla yoksul duruma düştü.Avruoa mallarını satan Ermeni azınlığı
ise her geçen yıl içerisinde daha güçlü ve zengin duruma geldi.
Osmanlı yöneticileri yerli sanayinin korunması için tedbiler alamamış,bunun yanı sıra
Avrupalıların ve azınlıkların az gümrük vergisi vererek daha ucuza mal satmalarına izin
vermişlerdir.Türk esnafına ise çok ağır vergiler koymuşlardır.Vergi sebebiyle Avrupalıdan
daha pahalı hale gelen yerli sanayi malları satılmadığından ,yerli sanayisi çökmek durumunda
kaldı.1610 -1838 yılları arasında Gazinantep şehrinde ,birçok esnaf ve halk ayaklanması
meydana gelmiştir.Şer’i mahkeme sicillerindeki binlerce belgeden ,Osmanlı idaresinin yanlış
kararlar aldığını ve aynı zamanda sanayi ve ticaretin nasıl körettiğini,köylülerimizi nasıl
dağlara kaçırdığını ,azınklıkların bu durumda nasıl güçlendikleri öğrenmek mümkündür.46
Osmanlı Devleti’nin gerek dış siyaseti,gerekse ekonok politikası sonunda düzen olabildiğince
bozulmaya başladı.Savaşlar devam etmekteydi.vergi gücü kalmıyan Antep şehri halkından
vergi toplamak için Antep şehri birçok defa kuşatma yapıldı.Şehir halkı zaman zaman
ayaklanmak zorunda kalmıştır.1789 Dalbanoğlu Mehmet Ali Paşa muhasarası ,1803 ‘de
Kalender Paşa muhasarası,1804 ve 1824 ‘de ise Fevzi paşa ,1840 ‘da Macuncu Paşa
kuşatması, ve halk çatışmaları meydana gelmiştir.Osmanlı yöneticileri Antep gençlerini zorla
İran,Kafkas ,Rus,Yemen ,Balkan savaşlarına gönderince Türk mahalle ve köyler halkı ,eşkiya
ve azınlık çetelerinin saldırılarına karşı açık bırakılmıştır.Tanzimat Fermanı 1839 ile
azınlıklar daha fazla imtiyazlar kazandılar.Asker’e gitmekten hem kurtulmuşlar hem’de daha
az vergi ödemeye başladılar.Türk gençleri ise 10-14 yıl askerlik yapıyorlar ya cephede
ölüyorlar,yanıtta ,hasta ve sakat olarak geri dönüyorlardı Maaş alamayan güvenlik kuvvetleri
ve yeniçeriler,önlerine gelen evleri ve köyleri basarak ellerine ne geçerse zorla almaya
çalışıyorlardı.Bu bilgiler Şer’i sicillerindeki şikayetlerle ilgili mahkeme zabıtlarında
yazılmaktadır.47 4624
Türk olmayan halklar, Osmanlı idaresinde iç güvenliği bozulunca kıtlık yıllarında
Antep yöresine saldırılar ve yağmalara başlamıştır.Saldırılar 16.yy.dan Cumhuriyet devrine
kadar belirli aralıklarla 400 yıl devam etmiştir.Bu saldırıların en önemlileri 18 ve 19 yy’larda
Suriye ‘de büyük bir Arap aşireti olan Muvaliler,Arap Aneze aşireti,Rivşan aşireti,Ketiken
aşireti,Arap Binisait aşireti tarafından düzenlenmeye devam etmiştir.Karışıklıklardan
yararlanan eşkiyalar yolları keserek ,köylere baskın yaparak binlerce cana kıymışlardır.Halk
2443
. Hülya,Canbakal,(2009),17.yüzyılda Ayntâb,s.47
44.Hüseyin Çınar, (1999),XVIII. Yüzyılın İlk Yarısında Ayıntâb (Antep) Şehrinde Bir Güç Unsuru Olarak
Yeniçeriler, Osmanlı Döneminde Gaziantep Sempozyumu,s.s 103-110
45. Nusret Çam, (2006),Türk Kültür Varlıkları Envanteri - Gaziantep 27, Ankara ,s.s 314
bu saldırılara son vermek için devlet kuvvetleriyle birlik olmuştur.Fakat bu saldırıların ardı
arkası kesilmiyordu.Türkler başka insan topluluklarının haklarına saygı gösterdiklerinden
dolayı, sadece kendilerini korumak için savaşmılardır.48
17.yy.da Kilis çevresinde Canpolatoğlu ailesinden Vali ve Paşalar ,Osmanlı Devletine karşı
çeşitli ayaklanmalar yapmışlardır.Bunlardan Hüseyin Paşa ile Ali Paşalar,Osmanlı
Devletinden ayrı bir devlet kurmak istemesinden kaynaklanıyordu.Bunlar ayrı para bile
bastırmışlardı.Hutbede isimlerini bile okumuşlardı.Halep civarında bir bağımsız devlet
kurmak isteyen Canpolatoğlu etrafında Türk olmayan toplulukları birleştirdi.Anteo Türkleri,
Anadolu Türklerini temsil eden Osmanlılardan yana taraf tutmuştur.Osmanlı Devleti’nin kötü
idaresinden bıkmış halk kitleleriyle ,Antep Türk-Osmanlı birlikleri arasında çok kanlı
savaşlara sahne olmuştur.Yeni kurulan devlet, binlerce şehit pahasına ortadan kaldırıldığını
şer’i mahkeme sicillerden öğrenmekteyiz.49
Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa,Türk halkının Osmanlı Devleti idaresinden hoşnut
değildi.Osmanlı hanedanın yerine kendi hanedanını geçirmek için oğlu İbrahim Paşa
kumandasında bir orduyu Güney Anadolu ‘ya göndermiştir.Mehmet Ali Paşa 8 yıl durmadan
Antep’li ,Kilis,Hatay, Çukurovalı Türk gençlerini ordusuna toplamak için çeşitli yollara
başvurdu. Mısırlılar Anadoluyu Türkçe konuşan askerlerle ele geçirmek amacındaydı.Güney
Türkleri ,Mehmet Ali Paşay’ya boyun eğdikleri taktirde ,milli birlik ve beraberliğin ,Arap
Kültürü himayesi altında bozulacağını farketmişlerdir.Bu yüzden direnmeye devam
etmişlerdir.Sadece bir kere Mısırlı yöneticiler 400 Antepli’yi kılıçla idam ederek
cezalandırmış ,ve halkın üzerinde şiddetli davranışlarda bulunmuşlardır.Mısırlılara Antep
Türk kuvvetleri arasınd en önemli savaşlar şunlardır;Antep -Birecik kara yolu üzerindeki
Kızar geçidinde ve Orul köyü civarında olmuştur.Antep Türk milis kuvvetleri,birçok defa
yeni takviye kuvvetleri gelinceye kadar Antep kalesine sığınmıştır.Mısır kuvvetleri,birçok
defa yeni takviye kuvvetleri gelinceye kadar Antep kalesine siğınan Mısır kuvvetlerini
muhasara etmişlerdir.Anteo kalesi önündeki çatışmalar 8 yıl devam etmiştir.Maraş -Antep
karayolu,Antep -İskenderun ,Antep -Antakya yolları üzerinde sık sık gerilla savaşları
olmuştur.Bu savaşlarda Osmanlı ordusu,Antep Türklerine yardımda bulunamamış,üstelik
Nizip’te Mısır ordusuna’da yenilmiştir.Anteo direnişini anlatan şer’i siciller ve destanlar ile
hikâyeler,8 yıl savaşlarının 1920 yılında Fransızlara karşı yapılan savunmadan çok daha zor
şartlar altında gerçekleştiği anlaşılmaktadır.50
49.25Bu savaşlarda Osmanlı kültürünü savunan medrese çevresi taraf tutmazken Türk
kültürüne bağlı kitleleri Mısır ordusuna karşı çıkmış ve onları Güney Anadoludan çekilmek
zorunda kalmışlardı.Osmanlı ordusunun eğitimi için Gaziantep yöresine gelen,sonradan
Alman orduları Başkumandanı olan Prusya ordusu subaylarından olan Helmuth bin
Molteke’nin Türkiye Mektupları isimli eserinde,Güney Türk halkının çektiği dayanılmaz
sıkıntılar ve fedakarlıkları uzun uzadıya anlatmıştıt.Antep Türklerinin gerilla savaşları
belirtilmiştir.
Tanzimat fermanına kadar Güney Anadoluda Ermeni Hıristiyan azınlığı ,iç işlerinde bağımsız
,dış işlerinde ise Türklerin bağlı olduğu devlete tâbi oldukları,aynı zamanda huzur ve refah
içinde yaşamışlardır.Ermenilere biraz kan verilse ,Ermenilere biraz imkan verilse ,derhal
çevredeki halklara saldırdıkları görüldüğünden dolayı ,Türkler her zaman hazırlık içerisine
girmişlerdir.Gaziantep şehrinde ve birkaç köyde yaşayan Ermeniler zamanla Türklere karşı iyi
davranmak zorunda kalmışlar ve Türkçe konuşmuşlardır.Aynı zamanda bazı geleneklerini de
benimsemişlerdir.Tanzimat fermanından sonra ,yabancı devletler azınlıklarla işbirliği içersine
girmiş,eğitim ve öğretim müesseselerini kurmuşlardır.1830 yılında Amerikan Bord birliği
Antep Ermeni azınlığının desteği ile Antep’te Protestan Kilisesi ve Amerikan hastaneleri
kurulmuştur.Bu birlik bütün dünyada Protestanlığı yaymak ve geliştimek için çalışan
misyoner bir kuruluş idi.Antep Ermenileri kendi aralarında Ortadoks,Gregoryan,Protestan
gibi çeşitli mezheplere ayrılmaktaydı.Ermeniler Bord Şirketlnin desteğini sağlamak için
birleştiler Katolik Ermeniler de Fransız Kilisenin yardımını sağlamıştı.Fransız ve
Amerikalıların desteği ile Antep’te geniş bir eğitim ve öğretim faaliyetine girişildi ve
ardından birçok tesisler kurulmaya başlandı.Ermeniler eğitim ve öğretimde o o kadar ileri
gittiler ki ,Amerikan hastanesi’nde yüksek öğretim yapan Tıp Fakültesi dahi
açılmıştır.Ermeniler yeni açılan bu okullarda,yeni kuşaklara Ermenice derlesi vermeye ve
Ermenice’yi öğrettiler.Ermeni ve Hırıstiyan mezheplerine dayalı Batılı bir eğitim vermeye
çalıştılar.Yeni Ermeni gençliğini,Kilikya Ermeni Devleti’nin muhakkak gerçekleşeceğine
inandırarak yetiştirmeye başladılar.Ermenj okullarında yetişen bu gençler,kendilerini yeni
Kilikya Devletinin vatandaşları gözü ile görüyorlar ve onların yaptıklarını yapıyorlardı.Bu
muazzam eğitim ve öğretim faaliyetlerine Osmanlı Devleti seyirci kalmak zorunda
kalıyordu.Hatta bazı arazileri bağışlayarak ,kolaylıklar sağlıyarak azınlıkların ayrılık yaratan
2546
Cumhuriyetin 50.yılında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl ,1973,s.s 14-15
47.Hilmi Bayraktar, (2000),XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Antep’in İdarî ve İktisadî Durumu Osmanlı
Döneminde Gaziantep Sempozyumu, Gaziantep, s.86
faaliyetlerini destek veriyordu.Yapılan eğitim ve öğretimin yönü ve hedefi üzerinde hiç
durulmuyordu.Arka Arkaya açılan bu azınlık okulları ,yüzyıllar boyu kardeşçe geçinen
Ermeni-Türk halklarını birbirine düşman eden başlıca sebeblerden biri haline geldi.Osmanlı
Devleti’nin göremediği tehlikeyi ,Antep Türk halkı görmüştü.Türk halk kütleleri yoksul
olmalarına rağmen,bütün varlığı ile yeni kurulacak modern anlamda eğitim ve öğretim
yapacak Türk kültürüne bağlı okulların yaşaması için büyük bağışlarda bulunmuştur.
51.26Antepte Türkiye’nij en zengij milli eğitim özel derneklerini kurmaklak beraber aynı
zamanda okullar ‘da açtıllar.Antep Türkleri ,1895 yılında Maarif-î Mahalleye ismi
altında,Kurtuluş Savaşında Cemiyeti İslâmiye ismi daha sonra alacak olan özel eğitim
derneğini de kurmuşlardır.1911 ‘de Maarifi Mahalliyeye paralel olarak Özel Maarif
Derneklerinin gayreti sonucunda açılan ve yaşatılan Türk kültürüne bağlı ,Türk halkı ile
birlikte cephelerde savaşan ve ölen vatansever gençler yetiştirmişlerdir.Antep Özel Öğretmen
Okulundan yetişen Öğretmenler , Atatürk devrinde Antep gençliğini ,Atatürkçü görüşle
yetiştirilmiş fedakar ve kendini bilen aynı zamanda fedâkarlıklad kafilesi olmuş
durumdaydılar.51

Kurtuluş Savaşında Gaziantep:


Birinci Dünya Savaşından Osmanlı Devleti henüz yeni çıkmıştı,15 Ocak 1919 tarihinde
İngililer,Antep yöresinin önemli buldukları noktaları işgal etmeye başlamıştır.İngilizler çok
sıkı güvenlik tedbirleri alarak sokağa çıkma yasağı bile uygulamaktaydılar.Türk evlerindeki
silâhları toplamaya başlamışlardır.İngilizler,Ermenilerle-Türkler’in her an birbirleri mücadele
etmeye hazır ve çok gergin bir hava sahası içindeydiler.Çukurova ve Anadolu’nun sörmürge
yapılmasına müsait olmadığını gören İngilizler ,halktan topladıkları silâhları Tekrar Türklere
gizlice vermişlerdir.Güney Anadolu’dan Irak’a çekilmişlerdir.Daha sonra 29.10.1919 da
başlayan İngiliz tahliyesi 5 kasım 1919 yılında sona ermiştir.Şehre Fransız temsilcileri 29
Ekim 1919 ‘da geldiler.5 Kasım 1919 günü Fransız birlikleri ve Ermeni taburlar,Antep
Ermenilerinin sevinç gösterileriyle karşılaştıktan sonra şehre girmişlerdir.Çiçek yağmuru
altında,yere serilmiş yere serilmiş halıları tepeliyerek büyük bir resmi geçiş
yapmışlardır.Fransızlar ,işgalin ilk günlerinde,resmi dairelerden Türk bayrağını indirmişler ve
Türk Bayrağının asılmaması için mahalli dairelere emir çıkarmışlardır.Böylece işgallerinin
devamlı olacağını da belirtmiş duruma getirmişlerdir.52Fransızlar Gaziantep bölgesi ile Haçlı
264
8.Bülent Çukurova,(2003,) “1922 Yılında Ermenilerin Antep’ten Suriye’ye Göçlerinde Sosyo-Ekonomik
Faktörler”, Ermeni Araştırmaları 1. Türkiye Kongresi Bildirileri Cilt. III, Ankara,s.s 164 165
seferleri zamanında beri Gaziantep ile ilgilenmketeydiler.12.yy Urfa Lâtin Kontluğunu ,Maraş
yörlüğünü kurarak ,uzun yıllar Gaziantep yöresini Türklerden almak içjn çetin savaşlar
vermişlerdir.Tanzımat Fermanı’ndan sonra da Antep’te yaşıyan Katolik Ermeni azınlığının
koruyucusu durumundaydılar.1879 ‘da Sent Josef Okulunu Antep’te açmışlardır.1919 yılında
da İngiiizlerin dâveti üzerine memnuniyetle Güney Anadolu’yu işgal etmişlerdir.Fransızlar
Ermeni gençlerinde gönüllü taburlar yetiştirmjş ve kurmuşlardır.Ermeni azınlığı ,1839
Tanzimat Fermanı ‘ndan beri ümitle bekledikleri bağımsızlık gününün geldiğini
umuyordu.Fransızlar ve Ermeni azınlığı,sömürge ve Kilikya Devleti kurma hazırlığı içine
düşmüşlerdir. 52.27

27
49Bilgehan Pamuk,Şehr-i Ayntâb-ı Cihan Gaziantep,TC Gaziantep Valiliği Kültür ve Turizm
Müdürlüğü,s.s 158-159
50. Cumhuriyetin 50.yılında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl ,1973,s.s 15-17
Türk halk kütlelerine ,çabucak örgütlenerek savaş hazırlığına başlamışlardır.Osmanlı Devleti
kültürüne bağlı zümreler ile Batı kültürü tahsil etmişler,okumuş gurupları Türk halk
kütlelerinin hazırlığını ümitsiz bir gayret oldugu düşüncesine girmişlerdir.Okumuş
guruplarının Doğu Anadolu’nun güçlü bir devletin kumandasına girmesi gerektiği fikrini
savunmaktaydılar.Osmanlı Devleti taraftarları ise dünyanın en modern orduları
karşısında ,yapılacak bir savaşın çılgınlık olduğu kanaatindeydiler.,Antep’i terkederek Halep
ve daha başka savaş olmayacağını tahmin ettikleri yerlere girmişlerdir.Fransız işgal
kumandanlığı ile Ermeni azınlığı Osmanlı Devletine başvuruyordu.Antep halkının yaptıkları
protesto gösterilerinin haksız olduğunu,bir takım subayların kışkırttığını şikayet
ediyorlardı.Osmanlı Devleti de uslu durulması eğilmesi gerektiğini halka emirler
veriyordu.Antep Türk halk kütleleri ise ,düşman kuvvetlerini ne kadar kudretli olursa olsun
yeneceklerine dair kendilerine inanıyorlardı.Çünkü Türkler arasında Türk kültürünün
koruduğu ,çok kuvvetli milli bîrlik ve dayanışma ruhu hakimdi.Türk toplarını yabancılara
teslim etmemek amacında birleşen onbinlerce Türk’ün idaresi,büyük bir maddi güce
düşüyordu.İradelerini bir noktada birleştiren Türk halk kütlelerini akıl almaz fedâkârlık ve
gayreti önünde durdurulamaz bir kudret onlara yardımcı oluyordu.Milli birlik ve beraberlik
silâhına Antep Türkleri Anadoluda geçen asırlık hayatları süresince ,Fransız -Ermeni
saldırısından daha güçlü saldırıları durdurmuştur.Destan ,ağıt ,efsane ,hikaye ,türkü gibi
araçlarla nesilden nesile aktarılan eski savaş günlerinin ruhu,Antep Türklerinin gönlünde
yaşamaktaydılar.Yanacıların gözü ile Antep Türkleri ,yoksul ve harabeler içinde yaşayan
işsizler kalabalığındam ibaretti.İçlerinde varlıklı olanı pek azdı .Güçlü Fransız orduları ve
varlıklı Ermeni azınlığı karşısında devletin hikayesinden de yoksun fakir Türk halk
kütlelerinin bir varlık göstermiyecekleri inancı vardı.Ermeniler ve Fransızlar arasında bu
görüşler yaygındı.Fransız kuvvetlerinin Gaziantep’e gelecekleri haberi alınınca Türk halkı
arasında duyulmaya başlamıştır.Antep Türk halkının gözü Anadolu’ya dikilmiştir.Bu sırada
Maraş,Urfa,Hatay,Ceyhan ,Kozan ,Adana ,Mersin ,Tarsus Türklerinin de bütün gözleri ve
kulakları Anadolu’ya dönmüştü.Osmanlı Devletinden ümit kesilmişti.Anadolu Türkleri
saldırılar karşısında susup oturacak halde değildi.Düşmana boyun eğme taraftarı
değillerdi.Tam bu sırada 4 Eylül 1919 da Sivas Kongresinin toplandığı ve kongrenin Mustafa
Kemal Paşa kumandanlığında bir temsil hey’eti seçtiği haberi gelmiştir.Büyük halk kitleleri
derinden dalganmış ve heycanı artmıştır.Anadolu uyumak istemiyor bağrından yeni bir devlet
çıkarmak istiyorlardı.Yeni devleti var güçle desteklemek durumundaydılar.Ermenj halkının
yağmaları ve tezahüratı içinde ,Fransız -Ermeni taburlarının Antep’e girdiği 5 Kasım 1919
günü,evlerine kendilerini hapsetmiş Türkler o anda karar vermek zorundaydılar.Bundan böyle
Antep Türklerinin bağl8 oldukları siyasi kuruluş Sivas Kongresinin seçtiği Kuvayı Milliye
Hey’eti idi.Osmanlı Devleti artık resmen yok olmuştu.53 Kasım 1919 ‘da bütün güney
Türkleri kısa aralıklarla yer yer Sivas Kongresinde seçilen,fakat maddi gücü bulunmayan
Temsil Heyetini devletin başı tanımışlardır.
Büyük Ata’nın Sivas’takin( Ya istiklâl Ya Ölüm) parolasına uyularak 12 Ekim 1919 da
Anadolu ve Rumeli Hukuku Milliye Cemiyetinin Antep Şubesi kurulmuştur.Yanlız Antep
şehrinde 27 ayrı Kuvayı Milliye Şubesi (Semt Teşkilâtı) arka arkaya faaliyete geçmiştir.27
semt teşkilâtı bir araya gelerek Heyeti Merkeziyetçi meydana
getirmişlerdir.HeyetinMerkeziye,içte ve dışta Antep Türklerinin temsilcisi
durumundaydı.Çevre köylerde birlikleri de arka arkaya kurulmaktaydı.en yakın şehirdeki
Kuvayı Milliye Şubesine bağlanmaktaydı.Antep Heyeti Merkeziyetçi,Maraş ,Kilis
Urfa ,Halfeti ,Birecik ,Nizip,Kuvayı Milliyeti ile devamlı temas içerisinde idi.(Heyeti idare)
görüyordu.Heyeti Merkeziyeye bağlı birçok kuruluşlar meydana gelmiştir.Etraf şehir Cepeler
Kumandanlığına bağlı durumdaydı.Yıldırım ve şimşek taburları ,semt çeteleri ,köy
birlikleri,istihkâm birlikleri kurulmuş durumdaydı.Şıh Camiide hastane faaliyete
geçmişti.Heyeti Merkeziyeye bağlı iaşe komisyonu,savaşçıların ve halkın iaşesini sağlamakla
birlikte yönetiyordu.Bir tamirhanesi vardı.Merkez kumandanlığı şehrin iç güvenliğini
sağlamaktaydı.Fişek satın alma ,asker ailelerine yardım komisyonu,yemek ve ikmal
teşkilâtı,yazı teşkilâtları gibi birçok yan kuruluşlar da tam bir âhenk içinde faaliyete geçmiş
durumdaydılar.İşçi,köylü,esnaf ,sanatkâr ,yedek subaylar,iş verenler,esadetten dönenler gönül
gönüle vermişler ve çok mükemmel işleyen bir geçici devletçik kurmuşlardır.Gaziantep
savunması demek ,aynı zamanda esnafın,tuccarın,toprak sahibinin işcinin ,köylünün ,subayın
malı ve canı ile fedakarlıkları sonucu birbirleriyle yarış haline girmesi anlamına
gelmekteydi.Yanlız şehir iç savaşlarında ,Heyeti Merkeziye’ye halkın para olarak yaptığı
bağışlar ve halkın masarafı iaşe defterine göre 323 bin altın liraydı toplamda,Halkın mal
olarak yaptığı bu bağışlar aynı zamanda ise nakit paradan birkaç misli daha fazlaydı.Her
mahallede kurulan ve bağışlarında çoğu esnaf olarak semt reisleri bedenen ve malen büyük
fedakârlıklar içerisine girmişlerdir.Heyeti Merkeziye’nin çoğunluğunu meydana getiren
toprak sahipleri ,esnaf ve tüccar ,bizzat mallarını vermişlerdir.Mesela Nuri Pazarbaşı gibi
varlıklı kişiler,bütün servetini bu uğurda harcamıştır.54
Karayılan : Gaziantep savunması örneğin: Gaziantep şehrinin 40 km.kuzeyinde Beni’nin Elif
köyü içerisinde Höycüklü muhtarlığı topraklarında hayvancılıkla geçimini sağlayan köy ağası
Molla Karayılan,aşiretini toplayarak ,silâh ve cephane almıştır.Aynı zamanda servetini bu
savaş yolunda harcamıştır.20 Ocak 1920 günü Maraş ‘a takviye giden bir Fransız süvari
takımı ile cephane kafilesine Karabıyıklı mevkiinde bir baskın düzenlemiştir.Bu baskın çok
başarılı olmuş ,100 kadar kafana katır ,at ve aynı zamanda iki hafif makinalı,bir ağır
makinalı ,20 sandık cephane bunun yanında 100 bomba ile Fransızlarca müsadere edilmiş; 50
Fransız askerini de esir alınmış ve getirilmiştir.
5428Bu olayı aktaran Fransız kumandanı Kolonel Türk Verdün’ü Gaziantep adlı kitabında
şöyle söylemektedir; 20 Ocak 1920 Mülâzim Feniş kumandasındaki bir sipahi takımıyla bir
kısımda piyadenin bulunduğu Antep’te Maraş’a gönderilen bir iaşe kolu olan,Aksu civarında
tamamen etkisiz hale getirildi.Bu koldan bir kimse geri dönmemekle birlikte bu konuda
kimseden haber alınamadı.Telgraf hattları tamamen kesilmiş durumdaydı.Mümessiller artık
Maraş’a gidemiyorladı.Aksu köprüsü tahrip edilmiştir.Düşman kıtaları (Türkler) Antep
varında siperlere yerleşmişti.Molla Karayılan Fransız birlikleri imha savaşı verirken Atatürk
henüz Ankara’ya geleli toplamda 25 gün olmuştu.Molla Karayılan hiçbir kişi,Fransız
birliklerini ona yok et dememişti bile ,Molla Karayılan bu işi kendi iradesiyle düşünmüş ve
yapmıştır.Seksen kişilik köy halkının malını satarak silâhlandırmış ve cepheye gitmelerini
istemişti.Halkıbda seve seve düşmanın makineli silahlarına aldırmadan saldırmıştı.12 Ocak
1920 ‘de bir dağ topçu takım ile takviye edilmiştir.İki Fransız bölüğü Antep’ten Maraş’a
giderken,Büyük Araptar mevkiinde civar Türk köylerinin bir araya gelmesiyle kendiliğinden
kurulan Türk silâhlı birlik ile çatışmıştı.Fransızlar cephane ve mallarını atarak Antep’e
kaçmak zorunda kalmışlardır.21 Ocak 1920 ‘de başlayan ve 22 gün süren Maraş savaşları 11-
12 Şubat 1920 de Fransız birliklerinin çekilmesi ile son bulmuştur.Kahraman Maraş’tan
Fransız ve Ermenilerin çekilmesi ile sonunda son bulmuştu.Kahraman Maraş’tan Fransız ve
Ermenilerin çekilmesiyle savaşlar ,Antep şehir içini ve Kilis yoluna intikal etmiştir. 55
Şehit Kamil: 21 Ocak 1920 günü Antep’te İnönü Caddesi askerî fırını önünde 12 yaşında oğlu
Kâmil ile geçmekte olan bir Türk kadınına fırında bulunan Fransızlardan iki sarhoş sarkıntılık
yapmaya çalışmışlardır.Mehmet Kamil anasını korumak için Fransızlara taşla
saldırmıştır.Fransız askerleri ise Kamil’i süngülemişlerdir.Şubat ve Mart aylarında 1920 ‘de

28
51.. Ayhan Öztürk, (2002)“Millî Mücadelede Gaziantep”, Türkler XV, Ankara ,s.s 823
52 Mehmet Solmaz,(1963), Karayılan, Gaziantep, s.25-26
Kilis ‘ten Antep’e caphane ve kuvvet sevkeden Fransızlara karşı birçok sadırlılar
düzenlenmiştir.Bunlardan bir kısmı Kilis Kuvayı Milliyesine bağlı Milis kuvvetleri,bir kısımı
da Antep Heyeti Merkeziyesine bağlı Türk kuvvetleri idi.O sıralarda Nizip askerlik şubesine
memuriyetten gelmekte olan Şahin Bey ,Antep Heyeti merkeziyesinin teklifi üzerine.Kilis
yolu Kuvayı Milliye Kumandanlığını kabul etmiştir.2 Şubat 1920 -28 Mart 1920 tarihleri
arasında Kilis’te geçen yolu kesmiş,Fransız Kuvvetlerinin cephane ve kuvvet uygulmasına
engel olmuştur.Aynı zamanda köy halkını da teşkilatlandırmıştır. Fransız
kumandanlığı ,topçular makineler tüfekler desteğinde ,keşif uçakların gözcülüğü ile 300
arabalık bir kuvvetle ,çarpışarak yolu açabilmişti.Şahin Bey; Düşman,cesedimi çiğnemeden
Antep’e giremez demiştir.Sahibey verdiği sözün arkasında durdu.Şahin Bey şehit düşmüştü.
( 28 Mart 1920 ) .Düşman Şahin Bey’in cesedini çiğnemden Antep’e girememiştir.56
1 Nisan 1920 günü Antep şehri içinde savaşlar başladı.6 Şubat 1921 gününe kadar aralıklı
olarak sürdü.Fransız küvetleri Antep şehrini dört defa kuşattılar.Seksen bin top mermisi
56.29İle ateş açtılar.Savaşta 8000 binayı harabeye çevirip yıktılar.Binlerce kişiyi
öldürdüler.Ermeniler ,uzun yıllardan beri,Kılık Ermeni Devleti ‘nin kurulacağına o kadar
inanmışlardı ki,Türklerin savunmaları ve stratejileri karşısında saşkına dönmüşlerdi.Fransız
kumandanlığı ne yaptığını bilmiyor ,durmadan bomba yağdırıyordu.Milli Savunma Bakanlığı
kayıtlarına göre,sonradan Yunan cephesinde ,Sakarya ‘da Dumlupınar Meydan savaşlarında
verilen sehit sayısı Antep savaşlarında ölenlerden daha az bir durumdaydı.Sehir içi
savaşlarının başlangıcında,Heyeti Merkeziye’ye bağlı Türk kuvvetleri 1800 silâhlı ve 1400
silâhsız erden ibaretti.Fransız kuvvetleri ise ,1500 silâhlı Ermeni gönüllüsü,bir Cezayir avcı
bölüğü bir Fransız bölüğü ,bir buçuk Senegal bölüğü ,bir Ermeni ve ağır makineli tüfek
bölüğü,bir seyyar hastaneden ibaretti.Sonradan Fransız Kuvvetlerinin sayısı artmış
durumdaydı.Genaral Gök yönetiminde tam teçhizatlı 15.000 kişilik bir Fransız tümeni de
savaşlara katılmış idi. Antep şehri ve etrafında,her biri büyük çapta savaş sayılan
çarpışmaların başlıcaları şunlardır.17 Nisan 1920 ‘de 4 tabur piyade Fransız Normal birlikleri
ile beraber,Babilge sırtlarında kanlı savaşlara sahne olmuştur.25 Nisan 1920 ‘de Normal
birliklerinin hızlı arabalarla Mağabaşı cephesinden zırhlı arabalarla şehre yaptığı saldırılar
birçok şehir verilmesi sonucu püskürtülmüştür.572 Mayıs 1920 ‘de Kurbanbaba ve
Mardintepe savaşları olmuştur.22 Mayıs 1920 ‘de Kilis’ten gelen Kolonel Debeure
kumandasındaki 5 taburluk Fransız piyadesi ,5 batarya ,dağ ve sahra topu ,2 bölük suvarı

295
3.Cumhuriyetin 50. yılında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl,1973,s.s 16-17
birliğiyle gelmiştir.Akbaba mevkiinde bir meydan savaşı olmuştur.Savaşta 100 ‘e yakın şehit
verilmiştir.Kuvayi Milliye Kumandanı Mahmut söylemez de şehit düşmüştür. 24 Mayıs 1920
‘de Sarımsaktepe savaşlarında ,Fransız makineli tüfekleri olmakla birlikte tüfek ateşi altında
Molla Karayılan da birliği başında sehit düşmüştür. 29 Mayıs 1920 -29 Temmuz 1920
tarihleri arasında,Antep dahil bütün Güney Anadolu cephesinde anlaşma vardı.Ankara
hükümeti ile Fransız hükmeti kendi aralarında anlaşma yapmışlardı.O tarihe kadar
Maraş ,Urfa gibi İller düşmandan kurtulmuş ,Çukur ova ve Antep şehri de Fransızlarla savaşa
devam etmekteydi.Türkler ,Fransızlar üzerine 29 Temmuz 1920 ‘de yeniden harekete geçtiler.
11 Ağustos 1920 de Fransızlar ,Akçakoyun yolu ile Antep’e girdikleri 155 milimetre
çapındaki toplarla şehri 3 defa sararak bomba’ya tuttmuşlardır. 5 Ekim 1920 ‘de Fransızların
Çınarlı cephesindeki taaruzları da şiddetle devam ediyordu.Bunun sonunda düşmanı
püskürtmeyi başarmışlardır. 12 Ekim 1920 tarihindeki 2.Çınarlı taaruzu da pek kanlı
olmuştur. 21 Kasım 1920 ‘de Fransızlar General Goro kumandasındaki 15.000 kişilik bir
tümenle şehre saldırmışlardır. 21 Kasım 1920 – 6 şubat 1921 tarihleri arasında Fransızlar 105
ve 155 ‘lik obüs bataryaları ile şehri sürekli dur durak bilmeden bombaladılar.30 Ocak 1921
de Mussulu cephesinde kanlı bir savaşa sahne olmuştur. 57. 30 Fransızların Antep şehrini
onbinlerce kişi tarafından kuşatması ,şehirdeki Türk halkının aç kalmasına sebeb olmuştur.
Cephane de kalmamış idi.Ankara hükümeti de kuvvetlerin bir elde toplanması için şehrin
teslimini uygun bulmaktaydı.Antep şehir içi Türk kuvvetleri huruç hareketleriyle
şehirden ,çıkarak , ordan Ankara hükümeti kuvvetlerine katılmıştır.( Şubat 1920) Sakarya
‘da ,Dumlupınarda da yüzlerce Antepli kanı akmıştı. 6 Şubat 1920 ‘de Fransızlarla geçici bir
mütareke yapıldı. Artık şehirde savaşlar son bulmuş oluyordu. Türk mahallelerin idaresi yine
Türklerde kalmıştır.Hukuken ise Antep şehri Fransızlara teslim edilmiş sayılmıyordu.58
Ankara hükümeti ,batı cephesi savaşlarına hazırlık nedeniyle ve yeni kuruluş safhasında
olduğundan ,güney Türklerine maddi yardım da bulunamamıştı. Fakat manevi anlamda
yardımlarını da eksik etmemiştir.Açlıktan, bombardımandan ,hastalıktan ,yüzlerce şehit ve
yaralı görerek bir an morali bozulanlar için ,Anadolu’dan gelecek Türk kuvveti büyük deva
olmuştur.Türk inanışlarına göre ,Türkler kaynaşmış bir kütle halindeydiler. Şahsi çıkarından
çok milletin çıkarını düşünürlerdi.Anadolu Türklerinin muhakkak yardıma geleceği sarsılmaz
bir inanıştı.Ankara hükümetinin 2.kolordu kumandanlığına bağlı birkaç dağ bataryasını
Fransız karargâh ordusunu bombalayıp,hemen çekilmesi,Ankara’yı temsilen Kılıç Ali Bey’in
30
54.Bilgehan Pamuk, Bir Şehrin Direnişi: Antep Savunması, s.175
55. Saral, Türk İstiklal Harbi Güney Cephesi IV, s.136-210
bir manga zeybek ile Antep’e gelip gitmesi gibi olaylar sonucunda,halkın direnme gücü’de
artmıştır.Ha yerde: Ha dayanın uşaklar,Mustafa Kemal Paşa büyük bir ordu topluyormuş,ha
vuruşun kardeşler,ilk birlikler göründü,Fransız karargâhı top’a tutuldu gibi söylemler
olmuştur.Sakın yılmayın bacılar«sözleri manevi güç olmuştur.Ankra’da Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin ve Hükümetinin gönlü de Anteplilerle birliktedir. 8 Şubat 1921 günü 93 sayılı
kanun ile birlikte tarihte ilk defa olarak bir şehre yani ,Antep’e Gazilik ünvanı verildi.59
Türk halkı ozanları ,aydın kişiler ,halk hatipleri halkın manevî gücünü daima ayakta tutması
için destek vermişlerdir.Ozanlar,Türk halkını milli birlik ve beraberliğe ,kardeşliğe ,barışa
davet eden türküler ,destanlar söylüyorlardı. Bir halk ozanı: Karayılan der ki ,gelin
oturak,Kilis yollarından kelle getirek,Fransız adını bütün batırak vurun Türk uşakları bugün
namus günüdür.Halkı coşturuyordu.Bir başka ozan : Düşman arabaları cesedimi çiğnemden
şehre giremez ,deyip duran ve şehit olan Şahin Bey ‘i halka hatırlatıyor ve şöyle diyordu:
Uyan şahin uyan gör neler oldu.Fransız düşmanı Antep’e doldu.Analar babalar saçlarını
yoldu.Sevgili yurdumuz düşmanla doldu”Uyan şahin uyan uyanmaz mısın diz çöküp düşmana
dayanamaz mısın ? Al kızıl kanlara boyamaz mısın? Uyan Şahin uyan ah neler oldu.Yaralı
vatana duşmanlar doldu” diyerek,Antep Türk’ünün gücünü artırıyor ve aynı zamanda ruhunda
yaran birlik ve beraberliği ateşleyip,Türk halk kitlelerinin dikkatini çekerek ,düşman istilâsını
karşılamak amacı halka bunu güdülüyordu.Düşmanın devamlı top bombardımanı durumunda
olan yayılım makineli tüfek atışları karşısında süngü ve tüfeğinden başka bir silahı
bulunmayan Türk gençlerini siperlerde idi.Yirik fatmalar: «Sürerim sürerim gitmez kadana
Fransız kurşunu geçmez adama«diyerek coşku veriyordu.
Fransız topçuları Türk mahallerine yüzlerce top mermisi yağdırmak’tan geri
durmamış ,Fransız zırhlı birlikleri Mağarabaşından saldırırken her top mermisi patladığı
zaman mağaralara sığınan kadın ve çocuklara hitabeden isim Türk hatipleri ,Türk kültüründen
aldığı “korkmayın analar ,yedibuçuklu gel diyerek manevî güç veriyorlardı.Top
mermisinden ,düşecek bombanın 155’lik az tahribat yapan 75’lik mermisi olduğu
anlaşılan ,önemli bir zarar vereceği belirtilerek ,manevi direnme gücu ayakta tutuluyordu.20
Ekim 1921 ‘de Ankara itilâfnamesi ile Frasızlar Antep’i terketmeyi resmen
kabullendiler.Gerçekte ise Fransızlar 8 Şubat 1921 ‘de Antep Türkleri ile yaptıkları anlaşma
ile işgallerinin geçici olduğunu belirtmiş Antep ‘i terk etmeye söz vermişlerdir. 25 Aralık
1921 ‘de Ankara ‘ya bağlı kuvvetler , Gaziantep şehrine girmişlerdi.60
Gaziantep savunması hakkında binlerce şiir ,özlü söz söylenmiş ve yazılmıştır.Hatta bunların
çoğu kitap haline getirilmiş ve bastırılmıştır.Biz burada ,savaşı yöneten Fransız kumandanları
ile Ankara ordularının üç kumandanları: Mustafa Kemal Atatürk,İsmet İnönü ,Fevzi çakmak
bazı sözlerini hatırlatmakla yetineceğiz .Fransız Genarali Dela Motte 1922 yılında aynen
şöyle yazmıştır”Antep savaşlarında Fransız ordularını komuta eden Konlonel Abadi Türk
Verdün’ü Antep isimli eserinde aynen şöyle yazar: Antep muharebeleri ,Türklerin
savunmadaki azim ve mataneti ile çevikliğini ,yeni duyumlar’a sür’atle uymaları
gerektiği,sokak muharebelerinde evlerini savunanları teisisi haline koyma kabiliyetlerini bir
defa daha ortaya koymayı başarmıştır.61
Yıldırım Orduları Kumandanı Mustafa Kemal Paşa bir otomobille Halep’ten Anadolu’ya geri
dönerken ,Kilis şehri yakınlarına gelince silâhlı bir ordu gurupla karşılaşır Mustafa Kemal
Paşa ,daha ömcesinde yanında bulunan Saraç Mehmet Çavuşu sesinden tanır.Atatürk Mehmet
Çavuş’a bu gece vaktin’de burda ne aradıklarını sorar.Saraç Mehmet Çavuş bir Arap
baskınına karşı ,halkın semt semt sırasıyla nöbet beklediğini ve kendi aralarında
teşkilâtlandıklarını Atatürk’e baştan geçenleri anlatır.Bu sözleden çok memnun kalan Mustafa
Kemal Paşa şunları söyler: Ayak bastığım ilk Türk toprağındaki bu uyanıklığa cidden
hayranım ,varolun aziz Kilisliler,şunu bir daha anladım ki bu millet ölmeyecektir.
59316132Gazi Mustafa Kemal’in 21 Ağustos 1920’de T.B.M.M.’de Gaziantep Cephesi ile ilgili
Yaptığı Konuşma’nın tam metni:
3 Ağustos vaziyeti tamamen şöyle idi: Fransız kuvvetleri Cerablus’un cenubu garbisinde ve
şimendifer üzerinde bulunan Akçakoyunlu da tahaşşüd etmiş bulunuyor ve düşmanlarla
teması muhafaza etmek suretiyle, Cerablus köprüsünü geçip ilerliyen, bize mensup bazı ufak
müfrezeler de Akçakoyunlu karşısında düşmanla karşı karşıya temas halinde bulunuyorlardı.
Bu tarihte Ayıntap ta (400) kişiden ibaret olmak üzere bir Fransız kuvveti vardı ki bu Fransız
kuvveti oradaki kolejle, kolej civarında bulunan mahallatta mutahassın bir halde
bulunuyorlardı. Gerek şehir civarında ve gerekse şehir kenarında bizim bazı milli
kuvvetlerimiz mevcut idi. Fransızlar 3 Ağustos ta Halepten ve Kilis ten, her biri takriben birer
tabur olmak üzere, yeniden bir takım kuvvetler celbettiler ve bu kuvvetlerle 34 Ağustosta
gece yarısından itibaren şark istikametinde, karşılarında bulunan zayıf müfrezemize taarruz
ettiler Müfrezemiz Fransızların bu taarruzu karşısında ciddi bir muharebeyi kabul etmeksizin,
31
56 Sahir Üzel,Gaziantep Savaşının İçyüzü, s.133
57. Cumhuriyetin 50 .yılında Gaziantep Türkiye Cumhuriyeti 1923 yıl,1973,s.s 17-18
32
58Bilgehan ,Pamuk, Şehr-i Ayntâb-ı Cihan Gaziantep TC Gaziantep Valiliği İl Kültür Turizm
Müdürlüğü.s.s 172-173
düşmanı tevkif ve harekatmı tehir etmeğe çalışaraktan çekildi ve 4 ağustos günü akşamın
kadar düşman Cerablusu işgal etti ve bizim müfrezemiz de Cerablusdan Fıratın karşısına, şark
cihetine geçti. Biz düşmanın öyle şarka dogru giden bu hareketini şöyle tefsir etmiştik:
Fransızlar kabul ettikleri musallaha ahkamına göre Urfayı ve Mardini işgal etmek üzere şarka
yürüyorlar. Bunun için: Cerablus’da Birecik’de Telahmer’de mevcut olabilen bilcümle vesaiti
müruriyeyi ve köyleri imha ve tahrib etmek ve Fırat’ı müdafaa etmek ve Cerablus’tan
Mardin’e kadar olan şimendifer hattını tamamen tahribe tmek için El cezire Cephesi Ordu
Kumandanlıgı’na, Erkanı Harbiyei Umumiye’ce talimatı lazime verildi. Derhal o gün
Cerablus köprüsü tarafimızdan tahrib edildi ve mevcut olan vesaiti müruriye de bertaraf
edildi… Fransızlar bu surette bu vaziyet ve faaliyet karşısında şarka yürümekten sarfı nazarla,
Ayıntap civarıdan kendi aleyhlerine yapılmakta olan ufak tefek teşebbüsattan da müteessir
oldular. Çünkü Ayıntaptaki kuvayi milliyemiz filhakika bir taraftan Akçakoyunlu
istikametindeki Fransız kuvvetlerine karşı diger taraftan da Akçakoyunlu’daki Fransız
kuvvetlerinin Halep ve Kilis arasında muvasalalannı kesecek surette müfrezeler
sevketmişlerdi. Binaenaleyh bu faaliyet karşısında Fransızlar Cerablusta dahi durmaksızın
derhal 5 ağustos günü garba yürüdüler ve Cerablus’tan 25 kilometre kadar garpta bir mevkide
56 ağustos gecesini geçirdiler ve 6 ağustosta dahi yine yürüyüşlerine devam ettiler ve o gün
akşam Akçakoyuntu’ya geldiler. Bizim Cerablus şarkın geçmiş bulunan müfrezelerimiz tekrar
garbe geçerek Cerablus istasyonunu işgal etti. Diger taraftan Ayıntap civannda bulunan
kuvayi milliyemiz de orada bulunan Fransız kuvvetlerini tazyik etmeğe başladı. Fransızlar 7
ağustos günü, takriben 2 alay piyade, bir süvari alayı ve iki batarya kadar toptan ibaret bir
kuvvette Ayıntap istikameti umumiyesinde olmak üzere Karacavirana dogru bir yürüyüş
yaptılar ve akşama kadar Karacaviran’ı işgal ettiler. Hattâ Karacaviranın şimali garbisinde
bulunan Kızıldağ’a kadar ilerlediler ve burada durmaksızm tekrar Akçakoyunlu’ya döndüler
ve 9 ağustosa kadar burada kaldılar 9 ağustos günü mühimce bir kuvvet olduğu tahmin edilen
bir Fransız kuvveti Ayıntap istikametine yürüdü ve orada Tüzülsuyu vardı, o suyu geçti ve
Ayıntapin cenubuna kadar vâsıl oldu. Bu Fransız hareketine karşı Ayıntap’taki kuvayi
milliyemizin de bir kısmı Ayıntap’ın cenubuna geçerek orada bir mevkii münasip aldılar
Fransızlar 10 ağustos günü bu mevkie taarruz ettiler. Bilhassa mevkiin sag cenahına yaptıktan
tazyik neticesinde, oradaki kuvvetlerimiz Sacursuyu şarkım geçmege mecbur oldular. Bunun
neticesinde Fransızlar Ayıntap’m cenup sırtlanna hâkim oldular ve şehre girerek oradaki
kuvvetleriyle birleşmiş oldular. Ileri kıtaatım da Sacur nehrinin şarkı şimalisine geçirdiler 10
ağustosta bizim çekilen lzuvvetlerimizin bir kısmı şehri müdafaa etmek üzere şehrin içine
girdi. Diger bir kısmı da şehrin kenarındaki tepelere çekildi. Fransızlar 11 Ağustosta
taarruzlanna devam ile Ayıntap’ın şimalinde Beylerbeyi istikametine yürüdüler. Orada
Dülükbaba tepesi vardır Orada bulunan kuvvetlerimizle muharebe ederek orasını da işgal
ettiler.. Bu vehayi cereyan ederken, bittabi diger taraftan Fransız kuvvetlerine tekabül edecek
kuvvetlerimizin Ayıntapta tahşidi için tedabiri lcızirneye tevessül edilmiştir. Biliyorsunuz ki
bizim Islahiye’de, Kilis’de Pazarcık’da, Maraş’da, Birecik’de ve Nizip’de kuvvetlerimiz
vardır ve Fıratın şarlzında dahi kuvvetlerimiz vardı. Binaenaleyh Fransızlar için bu saydığım
mahallerden lüzumu kadar sürati mümlzüne ile tahşidi icabedenlere emredilmişti. Filhakika
12 ağustos günü bu mevakiden hareket eden kuvvetlerimiz Ayıntap’ın şimalinde Suboğazı
civannda tahaşşüt etti ve tahaşşü dünü mütaakıben Ayıntap’ın şimal cephesine tevcih edilmek
üzere, Beylerbeyi’nin şarkı şimalisinden mukabil taarruza geçildi. Fransızlara karşı 12
ağustosta başlayan bu taarruz ağustosun on ikinci ve on dördüncü günleri devam etti.
Ağustosun on beşinci günün Ayıntap’ın şimal cephesinden bazı mühim nolztalar zaptolundu.
Mesela: Hacıbaba denilen yer, sonra Rumevlek’in sırtlan gibi, ki bunlann zaptı üzerine uzakta
Dülükbaba tepesinde kalmış olan Fransızlar kendiliklerinden orayı terke ve ricate mecbur
oldu ve bir taraftan da şehir dahilinde bulunan mücahidinle temas hasıl oldu ve onlara
cephane ve sair hususatta muavenet imkanına da mazhariyet mümkün oldu. 1617 ağustos
günü kuvvetlerimiz mütemadi taarruzlanna devam ettiler. Nihayet 18 ağustos günü ki, bundan
iki gün evvel en son ve hata taarruzlannı yaptılar Yalnız 12 Ağustostan 18 ağustosa kadar
geçen takriben bir haftalık müddef zarfında Ayıntap ahalisi büyük ıstırabata ve takibata maruz
kaldılar Fransız kuvvetleri kumandanı ahaliye hitaben gönderdiği bir beyannamede; sulh
muahedesi mucibince buralan Suriyeden addedilerek Fransız mandasına teslim edilmiştir.
Burası da Suriye mıntakasına ddhildir. Iki saat zarfında teslim olmadıgınız takdirde bütün
şehri toplanmızla yakacagız ve hepinizi öldürecegiz, dediler. Oradaki ahali bu teklif üzerine
içtima ettiler. Binnetice; Ayıntap yanar ve bütün Ayıntap ahalisi bu yangının içinde ölür, fakat
düşmana teslim olmaz, dediler İşte islâmiyete ve ırkınıza şayeste olan bu celâdeti gösterdiler.
Bu celiideti ifsadetmek isteyen birkaç kişiyi de derhal bertaraf ettiler. Düşmana karşı
müdafaati mukaddeselerine devam ettiler. Bunun neticesi olarak 18 ağustos günü öğleden
sonra saat ikide, düşmanın muhasarc. hattında, şark cephesinde bulunan kuvvetleri kâmilen
maglüb edildi ve müntezimen parçalandı ve kuvvetlerimiz Ayıntap’ın içersine girdi. Düşman
kuvvetlerinin bir kısmı Ayıntap’ın cenup sırtlarında tutunmak istiyordu. Diger bir kısmı da
münhezim bir tarzda ricat ediyorlardı. Bizim de kuvvetlerimiz, bilhassa süvari kıtaatımız, bu
ricat eden düşmanı takib ediyordu… Filhakika efendiler, Ayıntap havalisinde bulunan
dindaşlarımız, istiklal mücadelesine başladıgımızdan beri, Yasin Bey biraderimizin de ifade
buyurdukları gibi, hiçbir zaman, hiçbir sebep ve suretle hicretten bahsetmemişlerdir.
Ayıntap’taki kahraman dindaşlanmızın daima bahsettikleri bir şey var ise o da;
memleketlerini düşman ayaklan altında bırakrnamak ve memleketlerine tecavüz cüretini
gösteren düşmanı, kendi kuvvetlerine istinadederek, daima kahrü tedmir ve maglüp ve
tardetmektir. Ayıntap ve havalisi ahalisinin vatan müdafaası, izzeti nefs ve namus ve istiklal
müdafaasında gösterdikleri tavr-u hareket cidden şayan-ı takdir ve şayan -ı imtisaldir.

Gaziantep Kültür Bölümü : Gaziantep Kültür Tarihi:


Tarihsel gelişme bakıldığında, Gaziantep yöresini etkileyen kültürleri şöylece
sıralamak gerekir.
1.Tarihten önceki çağlarda (M.Ö 4000.2000) çeşitli kazılar sonucunda elde edilen bilgilere
bilgiler sonucunda,tarihten önceki çağlarda Gaziantep yöresi önemli Kültür merkezlerinden
biri durumundaydı.
2. Eti kültür çağları (M.Ö.1800-850) Etilerin bu bölgeye gelmesi sonucu,eski Protetti Kültürü
ile yeni Eti Kültür’ü kaynaşmasından yeni bir kültür doğmuştur.
3.Asur kültür çağı (M.Ö 850-612) Asurluların Gaziantep yöresinde bulunan Eti kenti
devletlerini altına alması ile bu yöre de Asur kültürü egemenliğini göstermiştir.Özellikle
Sargın Eti kentlerine Asurlu halkı yerleştimek istemiş, ve Asur kültürünü yaygınlaştırmıştır.
4. İran Kültür çağı (M.Ö.612-333-M.S 395 ) Bu çağda Gaziantep ve yöresinde kültür yönünde
önemli üç özellik görülmektedir.
a-)İskender İmparatorluğu çağı ,
b-) Selevki Helenistik Krallar çağı,
c-) Roma çağı ,
Bu çağlarda etkiyi daha çok dinsel insanlarda görülmektedir.Helen dini -yapısı ,tabiat
kuvvetlerine dayanan dinsel özellikler de bu çağda görülmekle birlikte,bu yörede etkin
biçimde rol oynamıştır.Sonraları Hıristiyanlığın yaygınlaşması ile gene ilk kilise ve
Manastırların kurulduğu başlıca bölgelerden biri haline gelmiştir .
6-) Bizans Kültür cağı ( M.S.395 -638) Gaziantep yöresinde yaşayan halk bu çağda da eski
Helen kültürünü yaygınlaştırmış ,Bizans Hıristiyan kültürü biçiminde devam etmiştir.
7-) İşlâm Kültürü (M.S. 638 -1084 )Halife Hazreti ömer zamanında( 638) İslâm Ordusu
Gaziantep ve Hatay bölgesini ellerine geçirmişlerdir.Böylece ,İşlâm inanç ve gelenekleri hızlı
bir biçimde yayılmaya başlamıştır Bizans kültürü yerini İşlâm inanç ve gelenekleri kültürüne
bırakmıştır.İslâm dininin getirdiği düşünce özgürlüğü ile Gaziantep yöresinde küçük
hıristiyan toplulukları da bulunmakla beraber varlığını sürdürdüler.
8-) Türk -İslâm kültür çağları (1084 -1918 ) 1084 yılından itibaren Türkler , Gaziantep
yöresinde ezici çoğunluğu sağlamışlardır.1071 Malazgirt Savaşı ile Anadolu kentleri sırayla
Türkler ellerine geçirmeyi başarmışlardır.Bu arada Süleyman Şah’a bağlı Gümüştekin Bey
62.33Kuvvetleri 1084 te Gazinantep bölgesini almışlardır.Bu orduların arkasından çok sayıda
Türkmen Aşiretleri gelerek bu yöreye yerleşmişlerdir.Bunun sonucunda Türkçe konuşmayan
İslâmlar,Güney’ çekilmek durumunda kaldılar.Düşünce ve duygu birliği içinde yaşayan bu
Türkler köyler de aşiretler halinde birleşmiş ve örgütlenmişlerdir.Kentlerde Türk
geleneklerine göre,Vakıflar ,Sosyal Yardım Kurumları,esnaf loncaları gibi kurumlar
oluştumuşlar ve geliştirmişlerdir.Türk gelenek ve göreneklerinde ölcü : Her şeyin en
doğrusundan ,en iyisinden ve en güzelinden tarafta idi.Bunun sonucun’da Türk kültürü
yabancı kültür gelişimlerini de etkisi altına almayı başarmıştır.Türk kültürüne özgü ve
duygu,aynı zamanda düsünce yöntemi,Türk halkının benliğine
işlenmiştir.Atasözleri,deyimleri ,destanları ,sözlü halk ve edebiyatı çeşitli inançlar,ahlak
kuralları ,gelenekler ve görenekler gibi alanlarda Türk kültürü belli ilkelerle ,kuşaktan kuşağa
aktarılmış ve öğretilmiştir.Türk halkı belli bir düşünce yönteminde bütünleşmeyi
başarmıştır.Kurtuluş Savaşı başlarken,15.1.1919 da İngilizler Gaziantep ‘i işgal etmişlerdir.5
Kasım 1919’da İngilizlerin çekilmesi’nin ardından da Fransızların işgali ardından
gelmiştir.Bu işgal sırasında, özellikle Ulusal birlik ve beraberliğin,Ulusal Kültür’ün serdiği
özgür yaşama savaşı mücadeleler sonucunda başarıya ulaşmıştır.62
Gaziantep Yöresin’deki tarihi ören yerleri:
Yörenin başlancına bakacak olursak; Taş devrinden başlamak üzere günümüze değin gelen
kültür değişimlerini göstermekle beraber eski eserlerle doludur.Hüyükler ,kaleler ,camiler ,şu
yolları ,taş değirmenle ,her çeşit heykeller olmakla birlikte,Hanlar,hamamlar .v.b bu eserler
arasına girmektedir.
1.)Fırat yöresinde bulunan ören yerleri,bu bölgenin yer yüzündeki ilk yerleşme
merkezlerinden biri olduğu ortaya çıkmıştır.Bu yörenin en önemli ören yerleri şu şekildedir:

33
62. Cumhuriyetin 50.Yılında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl,1973,s.69-71
Karkamış: Taş devrinden başlayarak ,Hitit, Asur ve Hellen Kültür’ü bu kalıntılarda
yaşamaktadır.
Belkıs: Nizip ilçesi ,Kavunlu Kavunlu köyü yakınlarıda bulunmaktadır.Burası halen ,Roma ve
Bizans çağlarındaki en önemli uygarlık merkezlerinden biridir.Yavuzeli ilçesine 18 km .
uzaklıktadır.Hitit Asur,Roma Bizans ve İslâm Kültür ‘ü sanat kalıntılarıyla doludur .
Karaören : Araban ilçesi yakınlarında yer almaktadır.
2.) Suriye sınır boyunda bulunan ören yerleri:
Tilhabeş: Özellikle Bizans ve İslâmi eserlerin kalıntıları burada çoktur .Ezan’ı ilk kez okuyan
Bilal-i Habeş -i ‘nin türbesi de burada bulunmaktadır.
Ki-li-zi: Bu günkü Kilis’in yerinde bulunan zamanında önemli Hitit şehirleri arasındaydı 63.34
Oylum köyü: Burada da Hitit,Roma ve Bizans çağından kalma harabeler ,yeraltı mağaraları
ve yeraltı şehirleri bulunmaktaydı.
Tibil: Sınır kapısında bulunmaktadır.Hala günümüzde dahi öneli kalıntılara raslanmaktadır.
Kuzeyne: Mozaiklerle doludur.Bi açık hava Müzesi durumundadır.
Bubölgede bulunan diğer önemli ören yerler şunlardır: Kuruş şehri kalıntıları,Özdilek (Bekere
) höyüğü ,Sabun suyu höyüğü,Gözkaya höyüğü,Çerçili yeraltı mağaraları önemlidir.
3.İslahiye yöresinde bulunan önemli yerler: Yesemek taş ocağı ve heykel atelyesi (Etkilerden
kalmadır), Cıncıklı (Bizans mozaikleri ile süslüdür) ,Bugünkü İslahiye içinde olan
Mikolopolos şehri kalıntıları,Sakça göz kalıntıları gibi örnekleri bulunmaktadır.63
4.Dülük yöresinde bulunan önemli ören yerleri:
Etilerin en büyük Bereket Tanrısı Teşup ‘un Ünlü Baol tapınağı burada
bulunmaktadır.Hititlilerce kutsal bir kent sayılmıştir.Ege ve Avrupa mâbetleri n’i içjne
alan ,Dülük mâbetleri rahip yetiştirdi.Gaziantep ‘in ören yerleri sayılmayacak kadar fazla
bulunmaktadır.Bugün birçok köyde bir höyüğe rastlamak mümkündür.

34
63. Gaziantep,Araban,İslahiye ,Karkamış,Kilis,Nizip,Nurdağı ,Oğuzeli, Şahinbey, Şehitkamil,
Yavuzeli,Türkiye İş Bankası,101-138
Gaziantep Müzesi:
İlk müze 1934 yılında Halkevi tarafından Halkevi binasında açılmıştır.1945-1958 yılları
arasında Mehmet Nuri Paşa Camii olarak hitmet görmüştür.1959 yılında da müze olarak
yaptırılan Fuar binasındaki modern binasına taşındı.
Müzede bulunan eserler:
Solon: Hitit ,Hellen ,Roma ve Bizans çağlarına ait eserler yer almaktadır.
Solon : Gaziantep bölgesi özelliklerini gösteren etnoğrafik eserlere sergilenmektedir.
Müzede ayrıca 1528 -1911 yılları arasındaki Antep tarihini ‘de aydınlatmak’ta olan ,175
büyük ciltlik ,50.000 belgeyi meydana getiren , Gaziantep Şer’i Mahkeme Siccilleri ‘de
vardır.64
Gaziantep ilindeki Eski Camiler :
Türkiye’de İslamlar tarafından ilk alınan yer Gaziantep olduğundan dolayı,en eski camiler de
Gaziantep ‘te bulunmaktadır.
64.3565.36
Gaziantep şehrinde bugün 47 tane camii bulunmaktadır.Ömeriye camii,Boyacı camii,Kadı
Kamalletin ,Şeyh camii,(Şeyh Fetullah), Hacı Nasır Camii,(Tahtani),Ali Dola camii,
(Alâeddevle),Pişirci Camii,Hüseyin Paşa Camii ,Ahmet Çelebi Camii,Nuri Mehmet Paşa
Camii,Annacar Camii,(Aliyünnacar),Eyupoğlu Camii ,Handaniye Camii,Kanalcı
Camii,Bekirbey Camii,Kozluca Camii,Ayşebacı Camii,Çınarlı cami,Tekke Camii,Bostancı
Camii,Seyit Mehmet,Şirvani Camii,Şahvetli Camii (Yeni Camii), Karagöz Camii,Ömer Şeyh
Camii,Karagöz Camii,Karatarla Camii,Nur Ali Camii,Ağa Camii,Alabey Camii,Kozanlı
Camii,İhsanbey Camii,kabasakal Camii,Kılınçoğlu Camii,bunlar arasındadır.Her cami
yapıldığı zaman mimamri durumu bildirilmektedir.65
Cumhuriyet devrinde yapılan ilk Camiler:Aydınbaba,Çamlıca ,Çıksorut ,Hoşgör,Gaziler,
Karşıyaka,Mehmet Meriç ,Türktepe ,Yavuz Sultan Selim,Ulucanlar ,Yeşilova ,Yeşil ,Alibaba
ve Saçaklı Camilerdir.Kiliste de birçok eski camiler vardır.En ünlüsü Canpolat Bey (Tekke)
Camiidir.Bir sanat eseridir.Diğer ilçelerimizde Cumhuriyet çağına ait camilere ‘de
rastlanmaktadır.66
Gaziantep ilinde türbeler :

35
64.Şehrimiz Gaziantep, Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğü,s.s 62-63
3665
. Emine Öztürk,(2016), Gaziantep Müzeleri,TC.Gaziantep Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, s.s
335-336
Gaziantep ili’nin her tarafında ,şehirde ,kasabalarda ,köylerde yüzlerce türbe vardır.Her yaşta
çocuk olsun,genç olsun ,yaşlılar herkes tarafından ziyaret eline türbeler olmakla birlikte
bunlara (Ziyaret) adı verilmiştir.Gaziantep halkı ,yurduna hizmet
edenlerin ,kahramanların,âlimlerin ,şairlerin ,Türk kültürüne göre örnek sayılan bir hayatı
olan kişilerin ,gelecek kuşaklar’daki ruhunda yaşamaların8 sağlamak içjn mezarlarını ziyaret
yeri olarak yapmışlardır.Tüberlerde yatan evliyaların ,köylerde ,mahallelerde ,tepelerde ve ve
çocuklara vermişlerdir.Batı Ege ,Orta Anadolu ‘da bulunan türbelerin çoğunda dinî özellikler
ağırlıklı olarak gözükmele beraber, Gaziantep ili türbelerinde milli özellikler
görülmektedir.Gazianteplilere göre dini yerler camiler olarak geçmektedir.Türbeler ise Ata
mezarlar durumundadır.Eski kuşaklar tarafından gelecek kuşaklara aktarılan türbelerle ilgili
efsane ve hikayeler ,binlerce sayfa tutacak kadar çoktur.Evliyalara mal efsanler ve hikayelerle
Türk kültür ilkeleri gelecekti kuşağa aktarılmaya çalışılmıştır.Eski yüz yıllarda yaşayan
kuşakları ruh sağlığı alanında da dayanıklı ,cesaretli ,birlik ve beraberlik içinde biririne
bağlı ,yurda daha faydalı bireyler olarak çalışmalarını sağlamaktı.
Gaziantep ilinde en meşhur türbeler şunlardır: İslahiye Keferdizde Ökkeşiye (Akgaşe)
türbesi ,Araban Ziyaret Köyünde Sait ibni Vakkas ,Kilis Musabeyli ilçesinde Murat
Hüyüğü,Karsçomak,Davut ejder,Pir Sefa,Şeyh (Bilgin) Fettulah Türbesi ,Sam tepede
Şayıpzade Ali Efendi Türbesi,Kilisecik Köyünde Dermanlıdede,Göksüncük Köyünde Mekik
Dede,Sam Şeyni v.b bulunmaktadır.67
66.37
:38 Gaziantep ilinde yüzden fazla kale kalıntısı bulunmaktadır.Halen ayakta kalan taştan
yapılmış önemli kaleler.Gaziantep Kalesi ,Fırat Nehri üzerinde bulunan Rumkale,Ravanda
Kalesi Kiriş (Horus) Kalesi,Tilbaşar ve Altıntaş Kaleleri bunlar arasındadır.Türkiye kaleleri
içinde en zarif ve güzel olanları arasında en dikkat çeken , Gaziantep Kalesi ‘dir.Çevresu
1200 metre genişlikte ,26 burçlu ,birçok bölümleri olan ve katları bulunan, Gaziantep
Kalesi ,Etiler,Gelenler ,Romalılar ,Bizanslılar,İslâmlar ve Türkler’in kültür izlerini
taşımaktadır.68

37
66.Şehrimiz Gaziantep, Gaziantep İl Eğitim Müdürlüğü,s.s 21-22
3867
. Cumhuriyetin 50 yilında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl,1973,s.s 73
Gaziantep İli Kaleleri
Gaziantep ‘te Köprüler Hanlar ve Kervansaraylar :
Tarihî ana yolların geçtiği Gaziantep yöresinde birçok eski yol kalıntısına ve köprülere
rastlanmaktadır.Eski köprülerin en önemlisi Nizip-Belkıs harabeleri yakınlarında bulunan
Fırat üzerinde bulunan köprü kalıntısıdır.Araban’da Karasu üzerinde Sultan Murat Köprüsü,
Gaziantep’te Manoğlu Köprüsü,Tilbaşar ve Habeş Köprüleri de Eski meşhur köprüler
arasında geçmektedir.
Cumhuriyet devrinde yapılan 1956 yılında hizmete giren Fırat -Birecik köprüsü,Türkiye
çapında dev köprülerden olmakla birlikte 19 Doğu ve Güneydoğu Anadolu ilini Batı ile
birbirine bağlamak görevini görmektedir.
Eski Yüzyıllardan kalma Gaziantep ve Kilis şehirlerinde birçok han ve kervansaray
vardır.Hanların hemen hepsi yapılmış,kemerli ve çoğu iki katlıdır.Bir avlunun çevresinde
sıralanmış odalar ,sütunlu koridorlarından ,ahırlardan ,ambarladan meydana gelmektedir.
Odaların bir kısmı yolcuların otel ihtiyaçlarını karşılamaktadır.Eşya ve hayvanlar içinde ayrı
bölümler vardır.Kurtuluş Savaşından evvel Antep şehrinde 31 han vardı.Savaşta bir çoğu
yıkılmıştır.Bu hanların büyükleri Kervansaray halindedir.Gaziantep şehrinde en önemli hanlar
: Belediye hanı,tuz hanı,Emiralı hanı,Kürkçü hanı,İki kapulu han ,Lale Mustafa Paşa
hanı ,Yüzükçü hanı ,Hışva (Koza) hanı,Eski Marf hanı ,Mecdiye hanı,tütün hanı,Hasırcı hanı
Millet hanı v.b ‘dır. Kilis şehrinde de birçok han bulunmaktadır.Bunların en meşhurları
şöyledir: Daldaban Paşa hanıdır.Eksi yüzyıllarda hanlar,birer ticaret merkezi
durumundaydı.Aynı zamanda ticarî eşya ve mahsulün de topalndığı büyük binalar
bulunmaktadır.
Gaziantep İlinde Bedesten ve Çarşılar:
Gaziantep ve Kilis kentleri coğrafi konumundan dolayı binlerce yıldır ticaret kentleri
arasındadır.Bu nedenden dolayı birçok çarşı,bedesten ,Pazar ve dükkânlar siteleri
bulunmaktadır.Uzun Çarşı ve kale civarında bulunan Bedesteni Atiyk (Lale Mustafa Paşa
Bedesteni) ,Kuyumcular ve Kadri Paşa Bedestenleri savaşlarda yıkılmıştır.
68.39
1781 ‘de Darendeli Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan 5 kaplı 80 dükkaânlı Zencirli Bedesten
halen kullanılmaktadır.Hicrî 1281 yılında Arasada Müftü Hacı Osman Atay tarafından
yaptırılan 72 dükkânlı iki bölümlü Bedesten ,Kemikli Bedesten denilmektedir.

3968
Burhan,Balcıoğlu (2016),Tarihi Yerler ve Eserler,TC.Gaziantep Valiliği İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü,s.s 181-183
Gaziantep şehrinde diğer enes meşhur bedesten,çarşı ve pazarlar :Tabakhane
Çarşısı ,Keçenhane Çarşısı,Büyük Buğday Pazarı,Salaba Ağzı ,Uzun Çarşı ,Arasa
Çarşısı ,Pıçakcılar Çarşısı,İmalı Pazarı,Kuyumcular Çarşısı ,Oturakçılar,İplik Pazarı,Kelleci
Pazarı,Karagöz ve Alabey Çarşıları,Kazancı Çarşısı ,Hudarcı Pazarı,Direkçiler Hasırcılar
Pazarı ,Cumhuriyet’ten önceki ticaret sanat siteleri bulunmaktadır.Halen yukarıda adı geçen
Pazar,çarşı ve bedestenlerde binlerce iş yeri faaliyet durumundadırlar.Ser’iye mahkeme
sicillerine göre ,çarşı ,Pazar ve bedestenler ,esnaf teşkilatlarının gelenek ve görenekleri eve
nizamnelerine uygun olarak yönetmedirler.
Cumhuriyet devrinde de Gaziantep ‘te Yeni ,Belediye Sitesi ,Hal Kervanbey Sitesi gibi birçok
dukkân siteleri ve pasajlara sıra sıra yapılmıştır.Şehrij merkez mahalleleri sür’atle ilerliyej
zamanda büyük bir çarşı haline dönüşmektedir. Gaziantep İli Su Yolları Çesmeler ve
Hamamlar:
Gaziantep şehrinde yüzlerce yıl önce yapılmış olan su yolları bulunmaktadır.Su
yolları,kayalar oyularak ve galeriler açılarak yapılmıştır .Dağlar ve tepeler aşılarak,uzun
yollar kat ederlerdi.En önemli şu yolları: Pancarlı -Dülük,Pancarlı-Antep,Aynafar -Bap’dır.Su
yolları ,Roma ,Bizans ,islâm ve Türk eserleridir.Bir çok su kuyuları kanallarla birbine
bağlanmış vaziyettedir.Gaziantep şehri altında insanların rahatlıkla gidip gelecekleri eski
zamanlarda yapılmış yeraltı su kanalları,şehrin altını bir ağ şeklinde çevrelemektedir.Su
yolları zaman zaman tamir edilmiş ve daha iyi bir hale getirilmiştir.69
Şer’iye Mahkemesi sicillerinde çeşme ve hamamlarda ilgili birçok vakıf ve kuruluşunun adı
hala geçmektedir.Eskiden kalma en önemli ceşmeler şunlardır: Pişirici
Kasteli,Gavri,Çeşmesi,Demirli Kane,Kale Kapısı Çeşmesi ,Deveci Kasteli ,Çatal
Ayık,Nuribey Çeşmesi,Gümüşkastel , Ahmet Çelebi Çeşmesi,Kozluca Camii Şadırvanı,Şeyh
Camii Şadırvanı,Tahtalı Çeşmesi ,Eyupoğlu Çeşmesi ,Arasa ,Hamam Gazali,Kumandan
Çeşmesi,Tekye Camii Çeşmesi ,Mencek Kasteli,Bekirbey Şadırvanı ,Kadı Mahir Efendi.
(Kadı) Kasteli V.b buna örnektir.Kilis şehrinde de eskiden kalma meşhur çeşmeler :Aynaönü
Çeşmesi,Amuşağa Çeşmesi,Dereçli,Eşraf Kasteli ,Fellâh Çeşmesi,Hallaç Çeşmesi ,Hacı Ömer
Ağa Çeşmesi,Hasırcı Çeşmesi,İbşir Paşa Çeşmesi.v.b’dır .70
Türk kültürüne göre temizliğe çok dikkat eden, ve önem veren Gaziantep halkı için yüzden
fazla hamam inşa edildiği Şeri’ye Mahkemesi Sicillerinde anlaşılmaktadır.Hamamlar içi
mermer döşeli göbektaşları,curnaları,kurunları,dinlenme yerleri ,kubbeleriyle birer mimari
sanat eserlerdir.
69.40
70. Osmanlı devrinden zamanımıza kadar gelen başlıca meşhur hamamlar şu şekildedir: Şıh
hamamı,Keyvan Hamamı,Sultan Hamamı,Hamam Gazali,Büyük Paşa Hamamı,Pazar
Hamamı,Dutlu Hamam,Çıkrıkçı (Hüseyin Paşa) Hamamı,Naipoğlu Nakıp,Tabak,İki Kapılı
Hamam,Tüffah ,Eski Hamam,Kurtuluş Savaşından evvel 17 hamam faaliyet
durumundaydı.Kilis şehrinde Osmanlı devrinden kalma meşhur hamamlar: Eski Hamam,Hoca
Hamamı,Çukur Hamam,Paşa Hamamı,Tuğlu Hamam,Yeraltı Hamamı’dır.
Cumhuriyet devrinde modern şu şebekelerinin kurulması ile üzerinde eski şu
yolları,sebiller ,çeşmeler,musluklar,,hamamlar,yavaş yavaş harabe haline gelmekte ve ortadan
kaldırılmaktadır.Otellerde,birçok ev ve aynı zamanda apartmanlarda özel duşlar,banyolar
hamamlar yapılmaktadır.Modern saunalar da faaliyete geçmekteydi.Bazıları birer sanat eseri
olan çeşmeler ,hamamlar ve kitabeleri in korunması gereklidir.71

Gaziantep Bölgesel Folklor Karakterleri:


Gaziantep halk musikisinde beşikten mezara kadar toplumun bütün
yaşantısını,sevinçlerini,acılarını,özlemlelerini aşkını öğrenmek mümkündür.Eski Türk
ozanları şiir ve musukiyi Türk ruhunda birleştimeyi birlik ve beraberlik olmuşlardır.Türkler
maniler ,koşmalar,dilden dile dolaşan ,işlenerek daha da güzelleşen,kuşaktan kuşağa
aktarılan ,Türk halkının ortak malı olan Sözlü edebiyatın en güzelleridir.Türküler ,Türkün
ruhunu yansıtmaktadır.Türküler canlı varlıklar gibidir.Sürekli yaşayan türküler,toplumun
ruhunda derin iz bırakan kahramanlık,efsaneleşmiş büyük sevgi ve felaket türküleri
barındırmaktadır.Anadolu Türkleri’nin bir bölümü olan Gaziantep yöresinde
bulunan,Anadolu’nun diğer yönlerinde yaygın türküler aynen söylendiği gibi,Gaziantep
yöresine özgü ve henüz diğer yörelere yayılmayan türküler,maniler ve koşmalar da çok
fazladır.Halk musikinin dili,halkın ana dili Türkçey’di.Türklerde,koşmalarda halkın bütün
fertlerinin anlıyacağı müşterek kelimeler kullanılmaktadır.Halk türkleri genellikle sazların
eşliğinde söylenmektedir.Gaziantep halk musikisinin en geçerli olan sazı,davul,zurna,bağlama
düdük, darbuka ve kavaldır.Davul zurna aptal adı verilen topluluk tarafından

4069
Nezih Başgelen, Dünya Kültür Mirasında Gaziantep, Kentbank,s.s 43 -61
70. Metin Akis (2008),Buhran Döneminde Antep’te Sosyal Hayat (1572-1606), Vadi Yayınları,s.s 135-145
çalışmaktadır.Teberci diye adlandırılan aptalla,Kalburcu küçük eşya satıcılarından
farklıdır.Teberci (Ebdallar) genellikle yüzyıllar boyunca çadırda oturmuşlardır.Köy köy
dolaşmışlardır.Horasan’dan göç eden bu topluluklar 80.000 çadır .Tükmen ‘in 4.000 cadırı
Aptal olduğu halk hikâyesi tarafından söylenmektedir.Her bölgenin kültür özelliğine göre ayrı
ayrı aptalı vardır.Aptallar ,köylerdeki halk türkülerini asılar boyunca saklayan ve koruyan
yeni kuşaklara aktaranlardır.Gezginci olarak çadırlarda yaşamışlar ,bir köyün kültür birliğini
sağlarlar .
71.41İkinci bir grup’a gelince ,halk mukisini kendilerine meslek edinen erkek ve kadın
calgıcılardır. Düğün ve derneklere gelen bu calgıcılar , genellikle şehirlerde faaliyet
görtemekteydiler.Eskiden kadınlar arasında düzenlenen eğlence ve toplantılarında kadın
çalgıcılar daha çok bulunmaktaydı.Aptallar ve şehir çalgıcılarından başka,bir de halk şairleri
bulunmaktaydı.Halk şairleri,Türk ruhunu yeni olaylar karşısında dile getirmekteydi.72Halk
şairleri Türk dilinin gelişmesine bütük rol oynarlardı.Halk şairlerinin eserlerini ele alarak
halka yayan bir de saz şair’i gurupları vardı. Saz şairleri ise köy köy dolaşır,düğün dernek
yaparlardı.Halk şairleri eski ozanların türkülerini ,manilerini ,koşmalarını,zamanın şartlarına
ve Türk kültürü ilkelerine göre bazı değişiklerle geliştirirler.halkın ortak malı yaparlar .
Gaziantep türkülerinde mevcut olan incelik,dugular ,ezgiler ,onyedinci asırda yaşanmış olan
aşık Karacaoğlan tarafından en iyi şekilde dile getirilmiş,aynı zamanda geliştirilmiştir.
Karacaoğlan Güney Türklerinin halk musikisini yansıtan sivrilmiş bir ozandır.
Türkülerin bir kısmı bir kişi ,diğer kısmı da koro halinde söylenirdi.Bir kişi tarafından
söylenen Türkler daha ziyade mersiyeler ,savaş ve gurbet üzerineydi. Bir kişi tarafından
söylenen türküler içinde Ezo Gelin,mayıl,Kerem ve Garip gibi aşk ve kadın üzerine söylenmiş
olanlar da vardır.Koro halinde söylenen türkülerde ise sevgi ,bağlılık ,beraberlik olmakla
beraber sevinçli olma hali bariz özelliklerdir.Aşk ve duygu türküleri içinde Gaziantepte
yaygın olanları çoktur.(Şirin nar dane) cümlesi ile başlayan türküyü,veya (Lâmba da şişesiz
yanmaz mı ) diye başlayan diğer bir aşk ve duygu türküne hazır bulunanlar da hemen
katılmaktaydı.73
Bazı halktürküleri,çoban ve doğaya bağlılık ve sevgi türkülerini anlatmaktaydı.Konular
yayladır,dağlardır,vatandır,geyikler,kuşlar ,koyunlar,çiçekler gibi tabiatın sevilmeye layık
olan varklıklarıdır.Bu tür olanlar ,belli başlı bir olayı anlattığı gibi duyguları da

417
1 Cumhuriyetin 50 yilında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl,1973,81-83
72. Savaş ,Ekici,(2016) Gaziantep Halk Müziği,TC.Gaziantep Valiliği il Kültür ve Turizm Müdürlüğü,s.s
488-492
açıklamaktadır.Bir Türk duygulanır (Kaval kavaktan uzundur) diye türkü çağırmaya
başlarsa ,hazır da bulunan diğer bir Türk de duygulanarak (Hevenkte biten üzümdür) diyerek
türküye devam ederdi.Bir kısım türkülerde ,halk gelenekleride toplu olarak yapılan eğlence ve
törenlerin hepsinde sazlar ve oyun eşliğinde söylenirdi.Bir kişi (Geline bak geline) diye
bağırır,düğün havasına girince topluluk hep birden (Kına yakmış eline) diye bağırarak türküye
devam ederdi.Başka bir kişi ise (yemenimin uçları) diye başlayınca ,diğeleri eşlik eder (ben
çıkamam yokuşları) diye ilk çağıran kişiye katılır hep beraber söylerlerdi.Bir kısım türküler
de iş türküleriydi.Halı kilim dokuyan,gergef işleyen ,tarlada çalışan ,ot yolan,pamuk işiyle
uğraşan çapalıyan kadın ve kızların söylediği türküler de vardı.Eski türklerde söylenen
türkülerdir.Beşik türküleri,ninniler,tarikat türküleri,esnaf türküleri ,mapushane ,tarihî olayları
dile getiren köroğlu türkleri gibi türküler de bulunmaktaydı.
73.42
73. Ağıtlar , genellikle tabiî olmayan ölüm olayları durumlarında söylenirdi.Gaziantep yöresi
devletin yüzyıllar süren kötü idaresi ve baskısı ,sürekli süren savaşlar ,yabancı kültürlere bağlı
aşiret saldırıları sonucunda hayatını kaybeden ,yoksulluk içine düşmüş halka teselli veren
ağıtlar söylenmiştir.Cumhuriyet devrinde ise ağıtların yerini yavaş yavaş neşeli türkülerin yer
aldığı görülmektedir.Ağıtları ilgi ile dinleyen topluluk da azalmaktadır.73
Oyun havalarının çoğunu bütün Türkler genel olarak bilirler,Birisi (çaya indim ağlarım) diye
başlayınca,bütün topluluk ona eşlik ederek (gülü deste bağlarım), (o gülün biri bana), (Birin
yara yollarım) diye oyun havasına eşlik ederler.Türk orduları savaşa giderken bir çok ozan da
birlikte giderdi,Ozanlar,eski destan ve menkıbeleri ,sazlarının telerinde dile
getirirlerdi.Askerlik türküleri de yaygındı.Havasa bulut yok,bu ne dumandır) ,Kışlanın
önünde çalınır sazlar,yüreğim yanıyor içerim sızlar,Yemen’e gidene ağlıyor kızlar .(Kışlalar
doldu bu gün ,doldu boşaldı.bu gün),(Asker yolu beklerim günü güne eklerim) gibi asker
türküleri de yaygındı.Tükülerin yanınds maniler de söylenmektedir.Mâniler ,genel konular
üzerinde dizilmiş deyişler olan birer şiir damlalarıdır.Kıymetli cevherlerdir.Manileri kim
yazmıştır,çok defa bilmek mümkün olmamıştır.Maniler bir şehir ,kasaba veya köye mal etmek
de mümkün olmamıştır.Türk toplumunun ortak malıdırlar.Milli oyunlar
oynanırken ,düğünlerde halay çekilirken ,ağızlardan dökülen manile söylenmekle
beraber ,bütün ruhları ateşlerdi.Kahve yemenden gelir ,güllü çimenden gelir ,yarı güzel
42
73.GaziantepAraban,İslahiye ,Karkamış,Kilis,Nizip,Nurdağı ,Oğuzeli, Şahinbey, Şehitkamil,
Yavuzeli,Türkiye İş Bankası,.s.s 48-49
74.. Cumhuriyetin 50 yilında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl,1973,s.s82-84
olanlar ,her gün hamamdan gelir ),manisini ( Kadifeden kesesi,kahveden gelir sesi,oturmuş
tavla oynar ciğerimin köşesi) ,manisi (Güzellerin başısın,gözlerimin yaşısın ben buğday
tanesiyimsen değirmem taşısın ) şeklinde maniler vardır.Maniler ,oyun oynayanların
yorulmasına kadar devam etmekteydi.Araya türküler koşmalar da girmekteydi.Kadınlar
tarafından söylenip oynanan (Bağa gittim üzüme ,güzel han )gibi leylim türkuler de
söylenirdi.74

Gaziantep Destanlar ,Efsaneler,Hikayeler,Fıkralar,Tekerleme ve Masallar:


Destanlar: Destanların çoğu manzum şeklindedir.Halk musikisi ile sözlü edebiyat
arasında karışık söylenmiş ,sosyal bir kurumdur.Destan kahramanları çoğu zaman
efsaneleşmiş kişlerin üstüne söylenmiş ve yazılmıştır.Milletin özellikleri ,destan
kahramanlarının kişiliğinde sembolleşmiştir.Gaziantel yöresinde halk arasında yaygın olan:
Ergenekon ,Şeyh Şamil ,Plevne,İran seferleri destanları gibi ddestanlar,Anadolu’nun her
bölgesine yayılmış destanlardır.
Gaziantep yöresinde has destanlar da çoktur.Yüzyıllardan beri söylenen: (Hazreti Ömer ‘in
Antep ‘i fethi), çeşitli aşıklar tarafından dilden dile söylenen ve halka Mısılılarla yapılan
savunma savaşları .Türkmenlerin Antep yöresine yerleşmelerini anlatan iskân destanları,Arap
aşiretleri ile Türkmenlerin kavgalarını dile getiren destanlar Şahinbey,Karayılan
destanları,vardır”Kara imiş şu Antep’in “ diye başlayan Şerid dai
74.43
Gibi destanlar ,kahramanlık destanları olarak kalmıştır.Türk millî birlik ve beraberlik bilincini
kuvvetlendiren sosyal kurumlardan biri de destanlardır.Âfetleri dile getiren,efsanelerle ilgili
güzellikleri anlatan,güldürücü destanlar ,kasaba şehiri anlatan
destanlar,hayvanlar,kıtlıklar,yiyecekler,gurbet destanları gibi dünya yüzünde mevcut bulunan
her şey ve mevcut bulunan davranışlar karşısında Türk halkının dünya görüşünü belirten
destanlar bulunmaktadır.Halkın içinde yaygın bir hale gelmiş olan destanlarda o konu
hakkında halkın ortak düşüncesi ,davranışlarını,benimsemeleri ,anlayabiliyoruz. Gaziantep
her önemli olaydan sonra ,çarşı ve pazarlarda halkın ortak görüşünü dile getiren destancılar
ortaya çıkmaktaydı.Kahvehanelerde,çarşılarda halk ,destanların etrafını sarar ,destancı halkın
ilgisini çeken olar hakkında ortak görüş neticesinde manzum olarak söylerdi.Halkın ve
sevdiği,ve ilgi gördüğü destancı menzumesinde degişiklikler yapardı.Halkın çoğunluğun

437
5.Cumhuriyetin 50 yılında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl,1973,s.s 82-84
duygularını yansıtan destanlar,kısa zaman içerisinde köy ve kasabalara
yayılmaktaydı.Gazianteo ‘te Bağ Destanı ,Kabak Destanı,Züğürtlük Destanı ,bu gün git yarın
gel destanı ,Çiğ Köfte Destanı ,Ayran Destanı ,iki Evli Destanı ,Bereket
Destanı,Pahalılık ,kirlik,ihtiyarlık ,Felek Destanı gibi binlerce destan halk arasında halen
yaşamaktadır.Kahramanlık destanlarında ,efsane motifleri ön plândaydı.Halkın günlük
hayatındaki görüşleri aksettiren destanlarda ise efsane bulunmamaktadır.Olaylara ve
davranışlara Türk insanının nasıl baktığını hatır ve gönül tanımayan gerçekçi tenkitlerini,çok
defa bir mizah anlayışı içinde destanlarda anlaşılmaktadır.74
Tekerlemeler:
Masal ve hikâyeleri anlatmaya başlamadan önce ,genellikle tekerlemelere yer verilmiştir.( Hü
diyelim hü,şeytanın yüzünü tü,eski hamamın tası yok ,peştemalın ortası yok ,bu yalanım ötesi
yok ) veya (Hak haktaşı,altın bilezik taşı ,senin baban yüzbaşı ,benim babam binbaşı) gibi
sözlerden kurulu binlerce tekerleme hergün Gaziantep evlerinde yeni kuşaklara
söylenmektedir. Söz arasında kelimelerin birbirine benzerliğinden de faydalanılarak
söylenilen yarı manâlı,yarı manâsız sözler olan tekerlemeler,dinleyen çocukları ve gençleri
şaşkınlığa çevirir.Güldürür ,birer ibret dersi olan masal ve hikâyelerin dinlenmesine yardımcı
olur.Tekerlemeler ,yeni kuşaklara ve Türk dilini sevmeyi de öğretmiştir.

Hikayeler:
Gaziantep ‘te bütün Türkler arasında yayılmış (Dede Korkut hikâyeleri),Kerem ile
Aslı,Aşık Garip,Şahmaran,Kaf Dağı Ferhat ile Şirin gibi hikayeler söylenirdi.Gazinantep
yöresine has bir çok hikâye de vardır.Halk arasınds karşıdakine zarar vermeden şakaya ,alay
zekâ inceliğine dayanan şaşırtıcı ve güldürücü sözler olan nükteler ,mizahi hikayelerde çok
bulunmaktaydı.Nasrettin Hoca fikraları,Bektaşi fıkralar gibi mazaî hikaye ve fıkralar da halk
arasında fırsat oldukça söylenir ve anlatılırdı. Masallar:
Gaziantep ‘te halk maslları da çok zengindir.Uzun duvar,Hiç,Hasırcı Padişah ,Bakımcı

Hoca ,Akdı Efendi,Yedi Deli,Suyu Sert,Serçecik ,Papazım ne Gördün,Kör Aşık ,Tıs

Eşme ,Dayı ile yeğen ,Tavuk Feriği ,Hayır ile Şer ,Beylerbeyi,Menzil ,Eşekbaşı,Afsınlı

Kutu,Hınzır Avrat ,Falcı Molla,Dağı Sinekle Pire ,Köseler ,Eşekbaşı ile Padişah Kızi,Yedi

Kardeşe Bir Bacı şaplak Baba,Dudu Kuşu ,Altın Balta ,Yeşil Kurbağa ,Dana Kuyruğu gibi

yüzlerce masal ,her gün yaşlı nineler ,ak sakallı dedeler tarafından küçüklere söylenirdi.
Masallar yeni yetişen nesillere iyi hareketlerle kötü hareketleri birbirinden ayırt etme

alkanlığından dolayı toplumun faydasına çalışanların ve dürüst olanların Saime günün

birinde üstün geleceklerini inancıno,sevgisini,aile sevgisini ,insanlar arasında

dayanışmayı sağlamaktaydı.Kötülere karşı savaşı ,hiç ümit edilmeyen kişilerden üstün

kabiliyetlerin çıkabileceğini,kimseyi hor görmemeyi ,bütün dünya toplulukları için gerekli

olan ahlâk kurallarını: kazandırmaya çalışır.Genellikle her milletin destanları

millidir.Kendisine hastır.Massalar ise çok defa bütün insanlığın cemiyet içinde barış ve

mutluluk ortasında yaşması için gerekli ilkelerin benimsemesine her zaman yardımcı

olmuştur.

Gaziantep ‘te En Çok Söylenen Atasözlerinden birkaç Örnek :

Ulusunun sözünü dinlemeyen uluya uluya gider.

Hak deyince akan sular durur,Düşmanın karınca ise bir bakma ,insan sözünden ,hayvan

yularından tutulur.

Kazana ne korsan çömçede o çıkar.Borçlunun döşeği ateşten olur.Görmemiş

görmüş ,akıldan olmuş.Fısıltı ev yıkar.Baba malı tez tükenir,evlât gerek kazana ,Üzümün

iyisi tane ,karının iyisi nene olur.

Oğlan babadan öğrenir sofra açmayı,kız anadan öğrenir biçki biçmeyi

Bin dinle,bir söyle, Ağırlık altın kale ,hafiflik başa belâ,Aşını pişir söyle,sözünü düşün

söyle.Gün karası gider,yüz karası gitmez.Kanı kanla yumazlar,kanı suyla yorlar,Bağa bak

üzüm olsun ,yemeğe yemeğe yüzün olsun.

Ağzından ayran durmaz.

Arife günü aşa ne ,bayram günü traş ne.

Berberliği benim başımdan belliyor.Dilimde pay bitti.Eşeğij büyüğü ahırdan çıktı.Kuyruğu


kalıba girdi.Sözü yere düştü.Yapıştığı dal eline geldi.
Halk Âşık ve Şairleri: (Ozanlar)
“Kul Hasreti: Türkmenler ile Bini Sait Aşireti dövüşleri detanları ve türküleri ile
tanınmışlardır.
76.44
Deli Boran: 19 ‘uncu as8r Mumbuçlu çoşkun bir halk şairidir.

4476
. Şehrimiz Gaziantep , Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğü, s.s 38-40
Âşık Ali: Savaş destanları ile tanınmıştır.(Ermeni-Türk Kavgası).
Kul Mustafa: Baraklı şair, türküleri ile meşhurdur.
Ali Paşa: 18’inci asır iskân türkü ve destanlar8 ile meşhur Torun oymağındandır.
Kul Hüseyin: İskân türküleri ile tanınmıştır.
Beyoğlu: Elbeyli Türkü Beyoğlu ,türküleri ile söhret yapmıştır.Gündelşioğlu Bayındır
oymağından bir halk şairidir.
Öksüz Oğlan: Bardakta tanınan bir halk şairidir.
Derviş Ali: Bayındır oymağından bir halk şairidir.
Miskin Ali: Barakta tanınmış bir halk şairidir.
Kılınçoğlu: 19 ‘uncu asır sonu mutasavvıf halk şairlerindendir.
Dedemoğlu :Tarihi bir değer taşıyan Türkmen aşiretlerini dile getiren halk şairleridir.76.
Kurtuluş Savaşı’nın meşhur kahramanları: Şahibey,Karayılan ,Şehit Mehmet
Söylemez,Mustafa Yavuz’dur.

Mahalli Özellikler:
Mahallî Giyim kuşamları: Cumhuriyet devrinden evvel ,esnafın ,mevlevilerin,diğer
tarikat mensuplarının kadınların ,gelinlerin ,şehirlerin ,köylülerin ayrı ayrı kıyafetleri
bulunmaktaydı.Üstecelik adı verilen yani üstün giyilerin kıyafetler ve çeşitleri: Çuhadan
feman,sako ,hırka,aba,haydari,maşlah,keçeden yamçı ,kürk,palta (lata) yazlık maşlah buziya
ve cepken gibi çok çeşitli kıyafetler bulunmaktaydı.
Üstecelik altına giyilenler : Zubun,göksu kaaplı buluş,( fanilâ) mintan (gömlek) gibi çeşitler
vardı.
Başa giyilenler Fes külâh ,terlik ,başa sargı.
Bele kuşak: Şal,kemer,kuşak Trablus kuşağı ,kayıs küşak’tır.
Bacağa giyilenler: Şalvar ,şakşır dön,çintiyan Ayağa giyilenler :Yemeni ,Postal .kundura
edin,çarık ,kaliçli potin,bağlamalı potin,papuç içe çorap ,lapçin karçin’dır.
Cumhuriyet Türkiyesi ,modern kıyafeti kabul etti.Eski kıyafetleri yasaklayan kıyafetler
çıkmıştır.
7745
Vatandaşlar arasında eşitliği sağlıyan modern kıyafet zamanla halk tarafından
benimsenmiştir.77
4577
.İbrahim Halil,Yakar, Gaziantep ‘li Yazar ve Şairler ,Türk Kültür Tarihi ,s.s 504-507
78. Cumhuriyetin 50 yılında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl,1973,s.s 93
Mahalli Yemekler:
Gaziantep ili halkının çoğu yemek yapmayı severler ,ve yemeklere düşkündür.Türkiye’nin
birçok yöresinde rastgelinmiyen birçok yemek çeşidine Gazinantep’te rastlamak
mümkündür.Domates Salçası ,Kırmızı biberi kullanan aileler fazla bulunmaktadır.Çok üzüm
yenir,Karpuz ,peynir dürümü,pirpirim dürümü pratik yemeklerdendir.Hıyar meyveden
sayılır.Sehrin her tarafında cağıtılar (ciğer) kebabı yapan dükkânlar
bulunmaktadır.Ayaküstü,binlerce Gaziantep ‘li ciğer kebabı veya ciğer kaburması
dürümü,böbrek ,yürek kebabını, ekmeğe dürüm yaparak yerlerdi.İstanbul ve Ankara’da
sandöviçler ne vazife görüyorsa ,Gaziantep’te de ciğer kavurmacıları da o vazifeyi
görmekteydiler.Kasap dükkanlarında her öğleyin hazı lâhmacunlar da satılırdı.Şehrin her
tarafında yüzlerce kebabçı bulunmakta olup ve bu vazifeyi görürlerdi.Gazaintep
halkı ,ekmeğij her çeşidini bol domatesli salata ve omaç gibi dürümleri çok severler ve çok
yerlerdi ,bol bol ayran ve Noyan şerbeti içerler.Gaziantep evlerinde yufka ekmeği
yapılırdı.Son yıllarda daha ziyade çarşıdan tırnaklı,Küppan adı verilen pide ekmekleriyle
fırıncılarda satın alanlar çoğunluğa geçmiş 78.Gaziantep’e gelenler ilk defa üç şey
isterler :Antep fıstığı,çiğ köfte fıstık,baklava ve çiğ köfte bir potada erimiş ,Gazinantep ‘i
yapmıştır.Gaziantep köfteleri çok çeşitlidir.Köfteler içinde en makbulü çiğ köftedir.Çiğ
köfte ,Kara et kıyması ,simit ,tuz ve biber ile yoğrularak yapılmıştır.Köfte üzerine türlüler
düzülmüştür.(örnek: Köfte başımın tacı,ayran onun ilacı,tez getir hanım bacı,ah köfte canım
köfte ,göğ soğanlar soyulur.Hanım kızlar yoğurur,köfte karın doyurur,ah köfte canım köfte )
gibi türküler söylenmiştir.79
Pişmiş ve sade yağlı kızarmış köftelerin ceşitleri de çok bulunmaktadır.İçli köfte,yoğurtlu
ufak köfte ekşili ufak köfte ,akıtmalı’ufak köfte ,etli arap köftesi ,ünlü Arap köftesi etli
yapma,Süzek yapması ,iç katması,mercimek köftesi,domatesli köfte bunlardan
bazılarıdır.Kebab çeşitleri de çoktur:Ciğer böbrek ,koç yumurtası ,karaciğer ,kalp ,dalak
kuşbaşı,tike terbiyeli tike ,altı domatesli tike,altı domatesli ezmeli kıyma kebabı ,sade kıyma
kebabı bulunmakla birlikte terbiyeli şiş kıyma kebabı da bulunmaktadır.Soğan
kebabı ,sarımsak kebabı,yeni dünya kebabı,elma kebabı ,şiş kebablı alinazik,keme kebabı,şiş
kebablı yoğurtlu kebab,pilinç şiş kebaplı yoğurtlu kebap,piliç şiş kebap ,terbiyeli piliç şiş
kebap,pirzola ızgara köfte ,ızgara sebzeli köfte
Çorbalar içinde: Yoğurtlu dövme çorbası ,börek çorbası ,öz fıstıklı çorba ,pirinçli yoğurlu
çorba ,mercimek çorbası soğanlı alaca çorbası da yaygın olarak bulunmaktadır.
79.46
Ramazan bayramlarında genellikle her evde ,yoğurtlu yuvarlama yemeği yapılır.Şehriyeli
pirinç pilâvı ,sütlü ve fıstıklı ve badem içli zerde pişer,baklava ,sargıburma ,tel kadayıf ,börek
burma kadayıf,irmik helvası gibi tatlı ceşitleri bulunduran aileler de vardır.80
Gazianteplilere has ,yoğurtlu etli ,taze soğan ve sarımsaktan yapılan (şivediz) adı verilen
yemek ile salçalı patlıcanlı Kilis kebabı ,kazan kebabı,sarımsak aşı ,kabak oturması gibi tikeli
firik pilâv,fıstıklı kıymalı pilâvı (özbek pilav , çeşitli dolmalar da Gaziantep evlerinde sık sık
yapılan yemekler arasındadır.
Kilis şehrine mahsus yemek çeşitleri de vardır.Kıymalı köfte ,yapma sini köftesi,imam
bayıldı,içli köfte ,zilbiye ,kübülmüşmüye,katmer,gerebiç mertatille adı verilen taş kebabına
benzer soğanlı domates et sulu yemek tercih edilen Kilis yemeklerindendir.81
Gaziantep ‘te üzümden yapılan helva,pekmez,sucuk ve bastık ceşitleri de çok
bulunmaktadır.Gaziantep helvacıları Türkiye ölçüsünde satış yapmaktadırlar.Susamlı
helva,ham helva,fıstıklı helva,cevizli helva,tahin helvası,ünlü helva çeşitleri vardır.Pekmezler
de yurdun her tarafına gönderilmektedir.Eskiden her Gaziantep evinde üzüm vakti şira
yapılırdı.Zamanla bu âdet kalktı.Bazı aileler kazanç amacı ile bol miktarda şire
yaparak ,piyasaya sürmeye başladılar,böylece her evin şire yapmasına gerek kalmadı.Şıradan
tarhana,bastık ,besni sucuğu çevizli,fıstıklı bademli sucuklar yapılırdı.82

Mahalli Gelenek ve Görenekler:


Gaziantep ailelerinde günlük hayatta aile içinde bir çok gelenek ve görenekler
bulunmaktadır.Bu gelenek ve göreneklerden örnek verecek olursak: Her yıl
yataklar ,yorgan,yastık yünleri yıkanır ,temizlenir ,carpılır,kabartılır.Bu işe de aileler arasında
yün çarpmak denir.İlk ve son baharda ev baştan başa genel bir yenilik yapılır.Camlar
silinir ,duvarlar ve tavanlara kadar herhangi bir kır kalmıyacak şekilde temizlenir.Genel
temizliğe ( ev çıkartmak) adı verilmiştir.Ekmek yapmak,çamaşır yıkamak ,hamama
gitmek ,gibi adet ve usulleri bulunmaktadır.Fakat son yıllarda bu konuda ev kadınlarına

46
79. Şehrimiz Gaziantep, Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğü,s.s 29-31
80. Cumhuriyetin 50.Yılında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl ,1973 s.94-95
81.Gaziantep,Araban islahiye , Karkamış,Kilis ,Nizip Nurdağı, Oğuzeli, Şahinbey Şehitkamil,
Yavuzeli,Türkiye İş Bankası,s.s 54-55
birçok kolaylık sağlanmış olduğundan dolayı ev hanımlarına daha az iş düşmüş ve âdetler
değişmiştir.
Gaziantep evlerinde kış yiyecekleri hazırlığı
önemlidir.Sadeyağ ,zeytinyağı,bulgur,sinir,Pirinç, Peynir, Odun , kömür, nohut, firik,
mercimek maş,dövme,şire ve kuru üzüm,tarhana, ceviz,tarhın ve nane kurusu,dövülmüş
kırmızı biber ,dolmalık patlıcan,domates kurusu,domates salçası,bamya kurusu ,yeşil
fasulye,başsoğan, sarımsak gibi yiyecek ve eyşalar ,kıştan evvel yeteri miktarda alınır ve
saklanırdı.Eve depo edilirdi.Hali vakti iyi olmayanlar dahi yukardaki yiyecek ve eşyadan en
önemlilerini depo etmeye gayret ederdi.
Çocuk bakım ve yetiştirilmesi de birçok gelenek ve göreneklere bağlıydı.Çocuk doğuran anne
çocuğu ile birlikte 40 gün dışarı çıkmaz,çocuk doğunca ailenin yakınları hediyelerle ziyarete
gelirdi.Misafirlere yemekler pişirirler .Doğan çocuk genellikle bir haftalık iken sünnet
edilirdi.Yedincj günde çocuk doğdu eğlencesi düzenlenirdi.Doğumdan 20’nci ve 40’ncı
günde çocuk yıkanır.40’ıncı günde nefse hamamına gidilir.Hamamda davetlilere yemek
verilirdi.Nevse emi dağıtırlardı.83

Gaziantep ‘te Orta Oyunlar ve Sinemalar:


Orta Oyunlar:
Osmanlı devrinde ,orta Oyunlar adını verdiğimiz Karagöz ve tûluat oyunları ,halk
arasında gayet yaygındır.Karagöz ve tuluât oyunlarından halk çok hoşlanmaktadır.Karagöz ve
tulûatla meşgul sanatçılar semt semt kasaba kasaba kahvehaneleri dolaşır dururlar.Karagöz ve
tûluat oynarlardı.Çocuklar ,gençler ,çoğu komedi olan orta oyunlarını kahkahadan kırılarak
dinler ve seyrederlerdi.Komedi olarak güldürücü,öbür taraftan Osmanlı yönetici kadrosunun
toplumda yaptığı düzensizlikleri,bunun neden ve sonuçlarını yansıtan düşündürücü ve ibret
verici levhaları ortaya koyarlardı.Türk halk toplulukları ,Karagöz ve tûlat oyunları
ile ,Osmanlı kültürü ile alay eder.Türk halkının dilinin düşüncesinin üstün olduğunu hiciv ve
alayla karışık şekilde ortaya koyarlardı.Karagöz Türk halkını temsil eder,Hacivat ise Osmanlı
aydınını temsil ederdi.Hacivat her konuda Karagöz karşısında gülünç mantıksız duruma
düşerdi. Hacivat Karagözden dayak yerdi.Halk, orta oyunları ile Osmanlı kültür baskısını
gülünç duruma sokardı.Kanlıkavak gibi oyunlar yüzlerce defa oynanışa halk yinede dikkat ve
sevgi ile dinlerdi.Çünkü sanatçı , o gün Osmanlı kültürünü temsil eden devrin ileri geleni
sanatçı Hacivat’a aynen uygular,meselâ Hacivat o zamanın kaymakamı veya kadısının halka
yaptığı baskıyı canlandırırdı.Karagöz de kaymakam veya kadı’nın yaptığı gülünç işleri,halkın
gözü ile tespit ederdi.Halk,günün olayı olan konunun Hacivat ve Karagöz arasında temsil
edilmesini büyük dikkat ile tâkip ederdi.Olay hakkında Karagöz görüşlerini temsil ettiği için
zevk içinde gülmekten katırlırdı.
Osmanlı devrinin son yıllarında Gaziantep ‘te orta oyunlarının en meşhur sanatçıları: Sakallı
Ali,taklitçi ve hikayeci Ali,Çolak Halil,Büyük Reşit ,Meriç Ali,Demirci Ali,Mehmet
Parlaksoy, Mehmet Eprem idi.Halk ile devlet ikiliği Cumhuriyet devrinde ortadan kaldırılınca
orta oyunlar da tarih olmuştur.84
82.47

47
82.Mesut Karaman ,Giritoğlu,,(2017), Gaziantep Mutfağında Yerli Turistlerin Bakış Açılarına Yönelik Bir
Uygulama,Sosyal Bilimler Dergisi,s.s 393-394
83. Oya.Süzer Özkanlı,(2020),Bölge Mutfaklarının Kullanılan Malzemeler Bağlamında
Değerlemdirilmesi: Gaziantep Yemekler Üzerine Bir İnceleme ,s.s 120-122
84. Gaziantep,Araban , İslahiye Karkamış,Kilis,Nizip, Nurdağı, Oğuzeli, Şahinbey, Şehitkamil Yavuzeli,
Türkiye İş Bankası,s.s 51-56
SONUÇ
İlk çağlardan başlayarak Gaziantep önemli bir yerleşim kenti haline gelmiştir. Burada bulunan
uygarlıklar birbirleriyle mücadele haline girmişler savaşlara sahne olmuştur.Aynı zamanda
birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Gerek kültürel anlamda siyasi, sosyal ve ekonomik
anlamda değişikliğe uğramıştır. Başlangıçta Babil, Mısırlar, Babiller Medler ve Persler
tarafından yönetilmiştir ve daha sonra Selçuklular, Eyyübiler Moğollar, Memlukler ve son
olarakta Osmanlının hakimiyetine girmiştir. Osmanlı devleti Gaziantep bölgesine hakim
olduktan sonra camii, medrese, mescit, imarethane, çeşme, han, hamam gibi tarihi eserler
oluşturulmuştur. Hayvancılık arıcılık ipekli dokumacılığı geliştirilmiştir. 15 Ocak 1919’da
İngilizler Antep yöresinin önemli buldukları noktaları işgal etmişlerdir ardından Fransızlar,
Ermeniler Yahudilerin baskıları ve mücadeleleri sonucunda kurtuluş savasşında halkın
göstermiş olduğu üstün kahramanlıkları sayesinde 8 Şubat 1921 tarihinde TBMM tarafından
Gazilik ünvanı verilmiştir.Cumhuriyet döneminde Sosyal, idari ve kültürel anlamda yenilikler
yapılmıştır. 1924 yılıunda tüm sancaklar kaldırılmış il statüsüne dönüştürülmüştür.
Kaynakça:
BİLGEN,Abdülsselam,(2007),Ada’î Şirazi ve Selimnâmesi,Ankara,s.448
AKİS,Metin,(2008),Buhran Döneminde Antep’te Sosyal Hayat (1572-1606),Vadi
Yayınları,s.287
BAŞGELEN,Nezih,Dünya Kültür Mirasında Gaziantep, Kentbank,s 202
BAYRAKTAR,Hilmi,(2000),XIX.Yüzyılın İlk Yarısında Antep’in İdari ve İktisat
Durumu ,Osmanlı Döneminde Gaziantep Sempozyumu, Gaziantep,s.44
BALCIOĞLU, Burhan,(2016),Tarihiyerler ve Eserler,TC.Gaziantep Valiliği İl Kültür Turizm
Müdürlüğü,s.181-183
BARLAS,H.Uğuryol,(1977), Gaziantep, Gaziantep Kültür Derneği Yayınlar
CANBAKAL,Hülya,(2009),17.Yüzyılda ,Ayntâb,s 245
Cumhuriyetin 50 .yılında Gaziantep, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 yıl ,1973,s.270
ÇINAR,Hüseyin,(1999),XVIII.Yüzyılın İlk Yarısında Ayntâb (Antep) Şehrinde Bir Güç
Unsuru Olarak Yeniçeriler,Osmanlı Döneminde Gaziantep Sempozyumu,s.s 103-110
ÇAKIR, İbrahim Ethem,(2015),16.Yüzyılda Ayntâb Şehri, Yeditepe Yayınevi,s 680
ÇAM,Nusret,(1984), Gaziantep ‘de Kastel Adı Verilen Su Tesisleri,Vakıflar Dergisi,s.s 165-
174
ÇAM,Nusret,(2006),Türk Kültür Varlıklar, Envanteri, Gaziantep 27,Ankara
KÇUKUROVA,Bülent,(2003),1922 Yılında Ermenilerin Antep’ten Suriye’ye Göçlerinde
Sosyo-Ekonomik Faktörler,Ermeni Araştımaları 1.Türkiye Kongresi Bildirileri Cilt
III.Ankara,s.353
ELMASLI,Ahmet,(2021),İlimiz Gaziantep, Özgül Yayınları,s.176
EKiCİ,,Savaş,(2016), Gaziantep Halk Müziği,TC.Gaziantep,Valiliği İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü,488-492
Gaziantep,Araban, İslahiye, Karkamış,Kilis,Nizip, Nurdağı, Oğuzeli Şahinbey, Şehitkamil,
Yavuzeli Türkiye İş Bankası,s.s 46—138
GÜZELBEY,Cemil Cahit,(1984), Gaziantep,Oya Matbaası,s.197
GÜZELBEY,Cemil Cahit,(1985),Bir Göç Hikayesi ve Gaziantep Şer’i Mahkeme
Sicilleri,Türk Dünyası Araştımları Dergisi,Sayı 35 ,s.s 116-136
Gaziantep İl Yıllığı,1968, Ayyıldız Matbaası,Ankara,1969,s.274
GÖMEÇ,Saadetin,Yağmur,(1989),Milli Mücadelede Gaziantep,Kültür Bakanlığı,Anakara,s
117
KOPRAMAN,Kazım Yaşar,(1992),Memlûkler,Doğuştan Günümüze İslam Tarihi,
İstanbul,s.720
KIVRIM,İsmail,(2009),Osmanlı Mahallesinde,Gündelik Hayat (17.Yüzyılda Gaziantep
Örneği), Gaziantep Üniversitesi,Sosyal Bilimler Dergisi,Cilt 8,s.s 231 -255
KALENDER,Erol,Yakın Tarihimize ışık Tutan Yeni Bir Monografik Yayın 19.Yüzyılda
Gaziantep,Sayı 16, s.s 92-93
GİRiTOĞLÜ,Mehmet ,(2017), Gaziantep Mutfağında Yerli Turistlerin Bakış Açılarına
Yönelik Bir Uygulama, Sosyal Bilimler Dergisi,.s 27
ÖZTÜRK,Ayhan,(2002),Milli Mücadelede Gaziantep,Türkler XV,Ankara,s.823
ÖZTÜRK,Emine,(2016), Gaziantep Müzeleri,TC.Gaziantep Valiliği İl Kültür Turizm
Müdürlüğü,s 335-336
ÖZKANLI,Oya Süzer,(2020),Bölge Mutfaklarının Kullanılan Malzemeler Bağlamında
Değerlemdirilmesi: Gaziantep Yemekler Üzerine Bir İnceleme,s 117-138
ÖZDEĞER,Hüseyin, Gaziantep, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,s.1-3
PAMUK,Bilgehan,(2016), Şehr-i Ayntâb-ı Cihan Gaziantep, TC Gaziantep Valiliği İl Kültür
ve Turizm Müdürlüğü,s.s 110-178
SÖYLEMEZOĞLU,Feryal,KARAKÜLLAH,Hafsa Kurt,(2020),Geçmişten Günümüze Aba
Dokumacılığı,Folklar Akademisi Dergisi,s.189
SÖNMEZ,Mehmet Emin,(2016),Şehr-i Ayntâb-ı Cihan, Gaziantep,TC.Gaziantep Valiliği,s.70
SÜZER,Özkan,ÖZKANLı,Oya,(2020), Bölge Mutfaklarının Kullanılan Malzemeler
Bağlamında Değerlemdirilmesi, Gaziantep Yemekler Üzerine Bir İnceleme,s.120-122
SOLMAZ,Mehmet,(1963),Karayılan, Gaziantep,s.60
SARAL,Ahmet Hulki,Türk İstiklal Harbi Güney Cephesi IV,s.136-210
SABRİ,Şakir,(1934), Gaziantep Büyükleri Beşyüz Elli Yıllık Alim ve Şairleri,Halk Fırkası
Matbaası,s.191
Şehrimiz Gaziantep, Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürlüğü,s.121
UZUNÇARŞILI,İbrahim hakkı,(1988),Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu
Devletleri,.s 297
ÜZEL,Sahir,(1952), Gaziantep Savaşının İçyüzü,Ankara,s.347
YÜCEL,Sevim,Türkiye Tarihi ,s.416
YÜCEL,Yaşar,(1989),Timur’un Ortadoğu Anadolu Seferleri ve Sonuçları,(1393-1402),
Ankara,s.160
YAKAR,Halil İbrahim, Gaziantep ‘li Yazar ve Şairler,Türk Kültür Tarihi,s.s 504-507

You might also like