Professional Documents
Culture Documents
İslam Öncesi̇ Arabi̇stan'in Durumu Ve Cahi̇li̇ye Dönemi̇
İslam Öncesi̇ Arabi̇stan'in Durumu Ve Cahi̇li̇ye Dönemi̇
SOSYAL YAŞAM
Cahiliye kavramı bir yaşam şeklini ifade eder. Bu kavram İslam öncesi Arap yaşantısını
ifade etmek için kullanılmıştır. İslam sonrası dönemde de İslam dışı sosyal yaşantıların hepsi
cahiliye kavramı ile ifade edilmiştir. İslam öncesi dönemde Araplar arasında millet kavramı
yoktu. İlk defa Kur’an; Arapların Hz. İbrahim’in milletinden olduğunu ifade ederek millet
kavramını din kavramı ile eşdeğerde tutmuştur. İslam öncesi dönemde Araplar kabileler halinde
yaşamaktaydılar. Her kabile şeyh adı verilen kabile şefleri tarafından yönetilirdi. Kabileler
arasında kan davaları ve sınır kavgaları yüzünden sürekli olarak savaşlar meydana gelirdi.
Savaşmak ve adam öldürmek kahramanlık olarak kabul edilirdi. Sadece haram aylarda savaşmak
haramdı. Savaşmanın haram olduğu aylar Muharrem, Receb, Zilkade ve Zilhicce aylarıdır. Bu
aylara Eşhur-u Hurum yani Haram aylar adı verilirdi. Bu aylarda yapılan savaşlar büyük günah
sayılırdı. Bundan dolayı haram aylarda yapılan savaşlara Ficar savaşları adı verilirdi. Bu aylarda
savaş yapılmamasının sebebi ekonomik ve dini nedenlere dayanmaktadır. Çünkü bu aylarda
büyük panayırlar kurulur ve ticaret canlanırdı. Bu panayırların en meşhurları Ukaz, Mecenne ve
Zülmecez’dir. Ukaz panayırı Taif yakınlarında Mecenne ve Zülmecez ise Mekke yakınlarında
kurulurdu. Bu panayırlara herkes kendi sanatını icra etmek için gelirdi. Ayrıca Ukaz panayırında
şiir yarışmaları düzenlenir ve birinci gelen şiir Kâbe’nin duvarına asılırdı. Bu şekilde Kâbe
duvarına asılmış olan yedi şiir vardı. Bunlar Mu’allakatu’s-Sab’a şeklinde meşhur olmuştur.
Mekke şehri Kureyş kabilesinin sorumluluğu altındaydı. Kâbe’nin ve putların bakımı bu
kabilenin sorumluluğunda olduğu için büyük bir itibara sahipti. Mekke ticaretin ve puta
tapıcılığın merkezi haline gelmişti. Arap Yarımadasındaki bütün kabilelerin Mekke’de bir putu
vardı. Her kabile kendisine ait olan putu kendileri için tayin edilmiş olan günde ziyaret ederdi.
Bundan dolayı Kâbe’nin etrafında 360 adet put vardı. Bu putların en büyükleri ise Hubal, Lat,
Menat ve Uzza idi. Hubal putu Anadolu uygarlıklarının tapmış oldukları Kibele’nin aynısıdır.
Nebati Arapları Kibele adını Hubal’a çevirmiştir. Bunun sebebi Mezopotamya uygarlıklarının
tapmış olduğu Baal putunun Kibele ile aynı olmasından ileri geliyordu. Uzza ise Antik dönem
Mısırlıların ve Yunanlıların tapmış oldukları ana tanrıça İssis’dir. Antik Mısır’dan bu putu
öğrenen Nebati Arapları bunun adını Uzza’ya çevirmişlerdir. Lat adı verilen put ise Antik
Greko-Yunan tanrıçası Athena’nın Arap versiyonudur. Bu put da Nebatiler tarafından Araplara
hediye edilmiştir. Menat ise yine Antik Yunan ve Anadolu uygarlıklarının kendisine tapmış
oldukları Nemesis adı verilen tanrıçanın Arap versiyonudur. Bunların hepsi dişidir.
Sosyal yaşamda kadınlar hürler ve cariyeler diye ikiye ayrılmıştır. Kadınların sosyal
hiçbir hakları yoktur. Varlıklı olanlar istedikleri kadar kadınla evlenebilirlerdi. Yine varlıklı
kadınlar da istedikleri kadar erkekle evleniyorlardı. Kadınlar miras malı olarak kabul edilir; ölen
kişinin yakınlarına miras olarak kalırlardı. Kız çocuklarının diri diri gömülmesi âdeti vardı. Kız
çocuğuna sahip olmak yüz kızartıcı bir durum olarak kabul edilirdi. Kadınlar zorla fuhşa
zorlanırdı. Tefecilik, Faiz ve Soygunculuk meslek olarak kabul edilirdi. Köle ticareti yaygındı.
Mekke köle ticaretinin merkezi haline gelmişti.
SOSYAL YAŞAM
Putperestlik yaygındı. Hubal (Kibele), Uzza (isis), Lat (Athena), Menat (Nemesis).
Her kabilenin ayrı putu var, Kâbe’nin etrafında. Putperestlik, putatapıcılık Kureyş için iyi
bir ticaret kaynağıdır.
Kabilecilik Taassubu (Asabiyet), kabile, şeyh, sınır savaşları yaygındı, kabile
milliyetçiliği, millet kavramı yoktu.
Kölecilik, köle ticareti yaygındı, Mekke köle ticaretinin merkezi haline gelmişti,
köleler ağır şartlarda yaşarlar ve sahiplerine ait bağ, bahçe, taşıma, inşaat, ticaret gibi
işlerde karın tokluğuna çalıştırılırdı.
Kız çocuklarının diri diri gömülmesi yaygındı, kız çocuklarına sahip olmak utanç
verici olarak kabul edilirdi.
Kadınların sosyal yaşamda hiçbir hakları yoktu, evlenme ve boşanmaya karar
veremezler ve miras alamazlardı.
Kadınların kendisi miras malı olarak görülürdü
Kadınlar hürler ve köleler olmak üzere iki sınıftan meydana gelmekteydi, varlıklı
aileler köle kadınları fuhşa zorlayarak onları sömürü aracı olarak kullanırlardı.
Hırsızlık, soygun, faiz ve tefecilik meslek olarak görülürdü
Adam öldürmek ve düello yapmak kahramanlık olarak görülürdü
Kan davaları toplumda yaygın bir durumdaydı. Bitmek bilmeyen savaşlara neden
olmaktaydı.
Sadece Eşhuru Hurum adı verilen Haram Aylarda (Muharrem, Receb, Zilkade,
Zilhicce) savaşmazlardı. Bu aylardaki savaşlara Ficar (Günah) adı verilirdi.
Haram aylarda panayırlar kurulur bu panayırlarda şiir yarışmaları düzenlenirdi.
Şairler büyük saygı görürlerdi. Şiire önem verilirdi. İnsanlar için sosyal yaşamda şarap
içmek ve şiir okumak önemli bir yere sahipti. Ukaz (Taif), Mecenne, Zülmecez (Mekke),
birinci gelen şiir Kâbe’nin duvarına asılırdı. Muallakatussaba (Yedi Askı).
Araplar çok cömert insanlardı, misafirlerine karşı çok cömert davranırlar ve
kendilerine ikramda bulunurlardı.
Akrabalık bağları çok güçlüydü, evlilik yoluyla kurulan evlilik bağlarına çok önem
verirlerdi.
Toplumda okuryazarlık olayı çok azdı. Herhangi bir okul yoktu.
Cahiliye kavramı bir yaşam şeklini ifade eder. Bu kavram İslam öncesi Arap yaşantısını
ifade etmek için kullanılmıştır. İslam sonrası dönemde de İslam dışı sosyal yaşantıların hepsi
cahiliye kavramı ile ifade edilmiştir. İslam öncesi dönemde Araplar arasında millet kavramı
yoktu. İlk defa Kur’an Arapların Hz. İbrahim’in milletinden olduğunu ifade ederek millet
kavramını din kavramı ile eşdeğerde tutmuştur.
Kabilecilik Taassubu: İslam öncesi dönemde Araplar kabileler halinde yaşamaktaydılar. Her
kabile şeyh adı verilen kabile şefleri tarafından yönetilirdi. Kabileler arasında kan davaları ve
sınır kavgaları yüzünden sürekli olarak savaşlar meydana gelirdi.
Savaşmak ve adam öldürmek; kahramanlık olarak kabul edilirdi. İnsanlar şiir okurlar ve
şiirlerinde savaşlarından ve nasıl insan öldürdüklerinden bahsederlerdi. Sadece haram aylarda
savaşmak haramdı. Savaşmanın haram olduğu aylar Muharrem, Receb, Zilkade ve Zilhicce
aylarıdır. Bu aylara Eşhur-u Hurum yani Haram aylar adı verilirdi. Bu aylarda yapılan savaşlar
büyük günah sayılırdı. Bundan dolayı haram aylarda yapılan savaşlara Ficar savaşları adı
verilirdi. Bu aylarda savaş yapılmamasının sebebi ekonomik ve dini nedenlere dayanmaktadır.
Çünkü bu aylar Hac mevsiminin olduğu aylardı, Hac mevsimlerinde büyük panayırlar kurulur ve
ticaret canlanırdı. Bu panayırların en meşhurları Ukaz, Mecenne ve Zülmecez’dir. Ukaz
panayırı Taif yakınlarında Mecenne ve Zülmecez ise Mekke yakınlarında kurulurdu. Bu
panayırlara herkes kendi sanatını icra etmek için gelirdi. Ayrıca Ukaz panayırında şiir
yarışmaları düzenlenir ve birinci gelen şiir Kâbe’nin duvarına asılırdı. Bu şekilde Kâbe duvarına
asılmış olan yedi şiir vardı. Bunlar Mu’allakatu’s-Sab’a şeklinde meşhur olmuştur.
Putperestlik: Mekke şehri Kureyş kabilesinin sorumluluğu altındaydı. Kâbe’nin ve putların
bakımı bu kabilenin sorumluluğunda olduğu için büyük bir itibara sahipti. Mekke ticaretin ve
puta tapıcılığın merkezi haline gelmişti. Arap Yarımadasındaki bütün kabilelerin Mekke’de bir
putu vardı. Her kabile kendisine ait olan putu kendileri için tayin edilmiş olan günde ziyaret
ederdi. Bundan dolayı Kâbe’nin etrafında 360 adet put vardı. Bu putların en büyükleri ise Hubal,
Lat, Menat ve Uzza idi. Hubal putu Anadolu uygarlıklarının tapmış oldukları Kibele’nin
aynısıdır. Nebati Arapları Kibele adını Hubal’a çevirmiştir. Bunun sebebi Mezopotamya
uygarlıklarının tapmış olduğu Baal putunun Kibele ile aynı olmasından ileri geliyordu. Uzza ise
Antik dönem Mısırlıların ve Yunanlıların tapmış oldukları ana tanrıça İssis’dir. Antik Mısır’dan
bu putu öğrenen Nebati Arapları bunun adını Uzza’ya çevirmişlerdir. Lat adı verilen put ise
Antik Greko-Yunan tanrıçası Athena’nın Arap versiyonudur1. Bu put da Nebatiler tarafından
Araplara hediye edilmiştir. Menat ise yine Antik Yunan ve Anadolu uygarlıklarının kendisine
tapmış oldukları Nemesis adı verilen tanrıçanın Arap versiyonudur. Bunların hepsi dişidir.
Sosyal yaşamda kadınlar hürler ve cariyeler diye ikiye ayrılmıştır. Kadınların sosyal
hiçbir hakları yoktur. Varlıklı olanlar istedikleri kadar kadınla evlenebilirlerdi. Yine varlıklı
kadınlar da istedikleri kadar erkekle evleniyorlardı. Kadınlar miras malı olarak kabul edilir; ölen
kişinin yakınlarına miras olarak kalırlardı. Kız çocuklarının diri diri gömülmesi âdeti vardı. Kız
çocuğuna sahip olmak yüz kızartıcı bir durum olarak kabul edilirdi. Kadınlar zorla fuhşa
zorlanırdı. Tefecilik, Faiz ve Soygunculuk meslek olarak kabul edilirdi. Köle ticareti yaygındı.
Mekke köle ticaretinin merkezi haline gelmişti.
1
Herodot'a göre Afrodit'in Asur versiyonu Militta, Arap vesiyonu Lat, İran versiyonu Mitra'dır. Herodot 2006, 75.