You are on page 1of 3

Bunalım Kavramının Kambur Hafız ve Minare Hikayesinde Aktarımı

Varoluşçuluk temel ilkesi varoluş özden önce gelir olan bir felsefi akımdır. İnsan ilk

önce var olur ve sonrasında özünü oluşturur, kendini inşa eder. İnsan kendini inşa aşamasında

toplumu da inşa eder, yaptığı her hareketten sorumludur çünkü bir düşüncenin eyleme

dönüşmesi o eylemin meşrulaştırılmasıdır. İnsanın bu kendini var etme aşamasında yaşadığı

sıkıntılara, varoluşsal sancılara -çünkü her hareketi toplumu da etkileyecektir- bunalım denir.

Mustafa Kutlu, Kambur Hafız ve Minare adlı hikayesinde kambur bir müezzinin intiharını

anlatan bir hikayeyi okuyan Kambur Hafız Ali’nin bu anlatıma tepkisi ve hikayenin yazarı

Mustafa Kutlu ile yüzleşmesini, Kambur Hafızın bunalımı, yazarın bunalımı ve intihar

temaları üzerinden bunalım kavramını hikaye içinde bir fikir çatışması yaratarak, hikaye

içinde hikaye ve diyalog yöntemlerini kullanarak aktarmıştır.

Varoluşçuluk felsefesi ve bunalım kavramı Mustafa Kutlu tarafından önemsiz ve

gerçeği yansıtmayan kavramlar olarak ele alınır. Hikaye içinde hikayede Kambur Hafız’ın

intihar etmesi onun dini anlayışını ve felsefesini ve aynı zamanda yazarın varoluşçuluk karşıtı

fikirlerini gösterir. İntihar fikri aklını çeldiğinde Kambur Hafız herhangi bir bunalım içerisine

girmez çünkü onun felsefesinde her koyun kendi ayağından asılmaktadır. Kambur Hafız’ın

intiharı onun inancında ebedi azapla beraber gelir ancak yine de bu eylemi toplumu

etkileyecek bir eylem olarak görülmez. Hikayenin yazarının varoluşçuluk karşıtı görüşleri ise

Hafız Ali ile geçen diyalogda görülür:

-Benim yazımı yazmışsın, yakışıksız bir şey olmuş.

-O bir hikaye, alın yazısı değil.

Yazar, hikayeyi bir düşüncelerin fiile dökülmesi olarak görmemiş ve intihar anlatımının da

toplumu etkileyen bir anlatım olarak tanımlanmasını doğru bulmamıştır. Yazarlık müessesesi

Mustafa Kutlu karakteri için sorumluluk taşımaz, yazar eylemlerinden dolayı bunalım

yaşamaz.
Kambur Hafızın ve Mustafa Kutlu’nun aksine Hafız Ali intihar ve intihar anlatımını

toplum üzerinde etkileri olan eylemler olarak görür. Kambur Hafız ve Minare hikayesini

okuduktan sonra kendisini hikayedeki karaktere benzeten ve aklına sürekli intihar fikri

gelmeye başlayan Hafız Ali hikayenin yazarıyla yüzleşme kararı alır. Bu karar sonucunda

İstanbula giden ve yazarı bulan Hafız Ali yazara bu hikayenin fenalığını iki açıdan açıklar;

Hafız’ın intiharı ve intiharın anlatımı. Hafız Ali için intiharın dinde yasak olması sebebiyle

bir hafızın intihar etmesi toplumda dinle ve hafızlık müessesesiyle ilgili kötü sonuçlar

doğuracaktır. Yani kişinin intiharı, intiharı meşrulaştırması sebebiyle o kişiyi bir sorumluluk

altına sokar. İntihar edecek kişi bu sebeple bunalım yaşamalıdır. Aynı zamanda yazarın

intihar anlatımı da her ne kadar kağıt üzerinde olsa da bir eylem niteliği taşımaktadır. Hafız

Ali’ye göre yazar bu eylemin sorumluluğunu taşımalı ve böyle bir eylemde bulunmakla ilglili

bunalım yaşamalıdır çünkü intihar anlatımı da intihardan farksızdır. Hikayede varoluşçu ve

varoluş karşıtı fikirlerin çatışması yüzeysel bir düzlemde Hafız Ali ve Mustafa Kutlu’nun

diyaloglarıyla aktarılır.

-Olur mu efendi, yazılmış kayda geçmiş. Ben almasam biri alınır üzerine, memlekette tonla

Kambur Hafız var ve ortalık sürmeliden geçilmiyor.

-Peki sen ne diyorsun şimdi, kaçtan aşağı olmaz…

-Bu yazıyı değiştir. Adam kendine kıymasın. Bir derdi var ise kalbinde kalsın.

Bunalım kavramı bireylerin yaptığı eylemlerin o eylemlerin meşrulaştırılması ve

sonucunda toplumda bir etki yaratarak birer sorumluluk olması sebebiyle bireylerin yaşadığı

varoluşsal sancılar ve sıkıntıları kapsayan bir kavramdır. Kambur Hafız ve Minare

hikayesinde Mustafa Kutlu, kambur bir hafızın intiharını anlatan bir hikayeyi okuyan Hafız

Ali’nin hikayenin yazarı Mustafa Kutlu ile çatışmalarını aktarır. Hikayede, hikaye içinde

hikaye ve diyalog tekniklerinden yararlanılmış ve karakterler bir fikir çatışmasıyla ele

alınmıştır.

You might also like