Vocabulary

COVİD-19

Difficult challenging time – zor zamana meydan okumak

Different expressions we can use: covid-19, coronavirus, the new coronavirus, the novel
coronavirus – kullanabileceğimiz farklı ifadeler

They tested positive for covid-19 – covid-19 test sonucu pozitif

They tested negative for coronavirus – covid-19 test sonucu negatif

SYMPTOMS (semptomlar)

Cough – öksürük

Bend of elbow – dirsek kıvrımı

Saliva– tükürük

Cold (he has a cold) – nezle ( o nezle)

Nose is running – burun akması

Sneezing (he is sneezing) – hapşırma (hapşırıyor)

Fever (he has a fever) – ateş (onun ateşi var)

Temperature (he is running a temperature) – sıcaklık (ateşi yükselmek)

Body ache (her body hurts) – vücut ağrısı (vücudu ağrıyor)

Fatigue (very tired, a lot of exhausted) – yorgunluk (çok yorgun)

Difficulty breating ( it’s hard for her to breath) – nefes almada zorluk (onun için nefes almak zor)

NOUNS (isimler)

Outbreak (something happened suddenly, a lot of people were infected) – salgın (aniden bir şey
oldu, birçok insan enfekte oldu)

Epidemic (when the outbreak spread it became an epidemic) – epidemi (salgın yayıldığında bir
epidemi haline geldi)

Pandemic (the WHO (world health organization)declared coronavirus a pandemic) – pandemi (DSÖ,
koronavirüsü bir pandemi ilan etti)

Health authorities – sağlık yetkilileri

To take various measures - çeşitli önlemler almak

To limit the transmission of thevirus – virüsün bulaşmasını sınırlamak için

To be in isolation – tecritte olmak

To be in quarantine – karantinada olmak

Self-quarantine – kendi kendine karantina

Self-isolate – kendi kendine izole

The city is in/under/on lockdown – şehir kilitlendi

Face masks – yüz maskeleri

VERBS

To declare a pandemic – bir pandemi ilan etmek

To ban large gatherings – büyük toplantıları yasaklamak

To restrict travels (to limit) – seyahatleri kısıtlamak

To seal the borders (to close) – sınırları kapatmak

To avoid contacts with others – başkalarıyla temastan kaçınmak için

To stock up on groceries (to buy more for future) – bakkaliye stoklamak (gelecek için daha fazlasını
satın almak)

To hoard goods (to buy much, use in negative way) – mal istiflemek (çok satın almak, olumsuz şekilde
kullanmak)

To shut non-essential business – önemli olmayan işleri kapatmak

To cancel schools – okulları iptal etmek

To contain the spread of the virus (to limit) – virüsün yayılmasını engellemek için

To control the transmission – iletimi kontrol etmek

To develop symptoms ( to have symptoms) – semptom geliştirmek

To test patients – hastaları test etmek

To protect vulnerable ( to keep safe people) – savunmasızları korumak için (insanları güvende
tutmak)

To hunker down at home ( to stay at home while something will be over) – evde kalmak (bir şeyler
bitene kadar evde kalmak)

To flatten the curve ( to make straight line of ill people) – eğriyi düzleştirmek (iyileşen hastalarla
çizgiyi düzlemek)

ADJECTİVES (sıfatlar)

The virus is contagious (easily pass to others) – virüs bulaşıcıdır (başkalarına kolayca geçmek)

She tested positive. İt’s a confirmed case – pozitif çıktı. Bu doğrulanmış bir vaka

Asymptomatic – asemptomatik

İt’s a mandatory for him to be isolated (he has to do, no any choice) – izole olması onun için zorunlu
(yapmak zorunda, seçim yok)

İt’s voluntary to work from home ( it means you can decide) – evden çalışma gönüllük esası (karar
verebileceğin anlamına gelir)

Covid-19 can be fatal – covid-19 ölümcül olabilir

All these events are unprecedented in my lifetime – tüm bu olaylar hayatımda eşi benzeri
görülmemiş