You are on page 1of 7

TASAVVUF VE TENKİT- SÜLEYMAN ULUDAĞ

GİRİŞ
Genelde tasavvufta itiraz tenkit olmaz, tasavvuf taklidi ve körü körüne bağlılığı öngörür
denmektedir. Kitabın amacı gerçek durumun böyle olmadığını göstermektedir.

Kitap üç bölümden oluşmaktadır.

1. BÖLÜM: ELEŞTİRİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

Eleştiri bilimin ve bilimsel araştırmaların bir parçasıdır. Eleştiriye açık olmayan bilimler ve
toplumlar gelişemez. Eleştiri gerekli ve yararlıdır. Ancak insanları, bir dinin mensuplarını sert
ve olumsuz bir şekilde eleştirmek eleştiriden elde edilmek istenen faydayı ortadan kaldırır.
Hz. Musa ve Harun firavunun yanına gitmeden önce Yüce Allah Firavunla yumuşak bir
dille konuşmalarını emretmişti.

Fıkıh, hadis, kelam mensupları da birbirlerini eleştirmiştir. Bu kitapta da zahid ve sufilere


yöneltilen eleştiriler incelemiştir. Tasavvufa yöneltilen eleştiriler ya dışardan ya da içeriden
gelmiştir.

Dışarıdan gelen eleştiriler; hadis, fıkıh, kelam gibi İslami ilim alanlarından, İslam
filozoflarından ve şarkiyatçılardan gelen eleştirilerdir.

İçeriden gelen eleştiriler ise; zahid ve sufilerin birbirlerini eleştirmişler, zühd ve tasavvufla
ilgili konularda tartışmışlardır.

Tasavvuf içinde pek çok fırka, akım, meslek, grup bulunmaktadır. Ortodoks, heterodoks,
heretik olan bu gruplardan sonuncusunun İslam geleneğinden koptuğu görülmektedir. Bu
kitapta kitap ve sünnete bağlı sufilerin kendi aralarında yaptıkları tartışmaları ve eleştirileri,
ibahiyyecilerle ilgili eleştirilerden bahsetmektedir.

Sufiler bu tartışmalar sonuna birbirlerini uyarmış ve irşad etmişlerdir. Bu tarz yapıcı


eleştiriler insanın kendi hatalarını ve kusurlarını görerek bunları değiştirmesini sağlar.

Dini tecrübede susmak, eleştirmemek, soru sormamak temel olsa da yaşanan


olumsuzlukları işin ehli olanların eleştirmesi de gayet doğaldır. Burada dikkat edilmesi
gereken kullanılan adaptır. Eleştiri boş konuşmaya değil, bilgiye dayanmalıdır. Karalama
kampanyası şeklinde değil yapıcı olmalıdır.

Eleştiriyi yapanların hayata bakışı da önemlidir. Kimi insanlar dünya hayatının


kötülüğünde yola çıkar ve bakış açıları hayata ve insanlara karşı karamsardır. Karamsar
insanlar genelde geçmişe özlem duyarlar. Onlara göre peygamberlerin, evliyaların olduğu
eski güzel günler bitmiştir. İnsanlık bu dönemden uzaklaştıkça kötüye gitmiştir.
Bunların yanında dünya hayatında kötülüğün yanında iyiliğinde olduğunu söyleyen ve
gelecek için az da olsa ümitli olanlar da vardır. Kişilerin iyimser veya kötümser olmaları;
yaşadıkları dönemden, çevrelerinden etkilense de biraz da mizaçla ilgilidir.
Eski güzel günler geride kaldığı için, o dönemde yaşayan insanların eserleri okunmalıdır.

Geçmişe özlem; geçmişte yaşamaya dönüşmemelidir. İyiler ve kötüler gereğinden fazla


abartılmaktadır. Bu ise cahiliye devrindeki insanların sürekli ‘biz atalarımızdan böyle gördük’
demelerinde ki gibi olmamalıdır.

Eleştirirken üsluba önem vermek gerekir. Hatasız kul olmadığını hatırlayıp en küçük
kusurları dahi eleştirmekten kaçınılmalıdır. Kusura göre eleştiri, yumuşak üslup, ölçülü,
dengeli ve caydırıcı olmalıdır.

Yeni bir öğrenci ustasını eleştirmemelidir. Onun böyle bir yetkinliği yoktur. Ustalaşmadan
eleştirmeye kalkması saygısızlıktır. Ustalaştıktan sonra edebe uygun eleştiri olmalıdır. Usta da
böyle bir durumda öğrencisini hoş görmeli hatta onu takdir etmelidir.

Tasavvufun Etkilenmelere Açık oluşu

İslam çok geniş bir coğrafyaya yayıldığı için farklı kültürlerle karşılaşmıştır ve bunlardan
etkilenmiş olabilir. Ayrıca Müslüman olan halklar da hemen tüm geleneklerini bırakmamıştır.
Bunlardan bazısı İslam dinine göre dönüşmüştür.

Yaşanılan zamana göre de yeni nesil ile eski nesil arasında da farklılıklar ve kuşak
çatışmaları olabilir. Burda da her şeyi eleştiri konusu yapmaya gerek yoktur.

Tasavvufun Bidat Olduğu Anlayışı

Tasavvuf sadece bir bilgi alanı değil aynı zamanda bir yaşam tarzıdır. Selefiler gibi her
türlü yeniliğe karşı olanların tasavvufu da eleştirmesi doğaldır. Kuran insanları düşünmeye,
ibret almaya, akıl yürütmeye çağırır. Böyle bir durumda herkesin aynı fikirde olup aynı
yorumları yapması mümkün değildir. Farklılık ve çeşitlilik ise bir tehlikde değil zenginliktir.

Tasavvuf Ehlinin Farklı Meşreblerde Oluşu


Tasavvuf içinde de huyları, mizaçları dini tecrübeleri farklı olan insanlar vardır. Ulaştıkları
menziller ve makamlar da farklıdır.
Bir kısım kimseler de cahildir. Bu kişilerin yaptıkları işler eleştirilmelerine sebep olmuştur.
Bu kimseler kendi cahilliklerini gizlemek için sufilere saygısızlık eder, takipçilerinden de körü
körüne bağlılık beklerler.

Bir kısmı da cahil olmasa bile istismarcıdır. Tasavvufu çıkar elde etmek ve halk arasında
şöhret bulmak için kullanırlar.
Şeyhleri Eleştirmek

İlimde ve sanatta ustaya hürmet esastır. Yolun başında olan salike susması eleştirmemesi
söylenir. Ancak bu kendi iradesini yoketmesi anlamına gelmemektedir. Şeyhi tarafından
eğitilen mürit mürşidine güvenmelidir. İlim açısından da böyle yapması gerekir.

2. BÖLÜM: TASAVVUF TARİHİNDE ELEŞTİREL YAKLAŞIMLAR

Erken Dönem Sufilerinde Eleştiri

Ebu’l Hasan Bûşencî (ö.959): Kendine tasavvuf nedir? Diye sorulduğunda ‘bugün
tasavvufun adı var ama hakikati yoktur. Daha önce hakikati vardı ama adı yoktu’ demiştir.

Gerçek tasavvuf peygamber dönemindeki gibi samimi ve temiz bir dini hayattır.

Ebû Bekir Vâsıtî : ihlaslı amellerin azaldığını söylemiştir. Kavramların anlamı değiştirilmiş
nefsin kötü huyları sahiplenilmiş. Edepsizlik ahlak, oburluk bast hali olmuş demiştir.

Erdem kaybolmuş onun yerine riyakarlık ve çıkarcılık hakim olmuştur. İnsanlar tasavvuf
yolunu kendi çıkarları için kullanmaktadır.

Sahte sufiler tasavvufun özünü bozmuştur. Cehaletin artması, ilimle ilgilenenlerin


azalması sonucu tasavvuf konuşulmaz hâle gelmiştir. Her evliya mürşid olarak takip edilmez.
İlim sahibi mürşid takip edilmelidir.

Hırka, tac giyme gibi ritüellere fazla önem verilmiş, şekilcilik ön plana çıkmıştır. Önemli
olan tasavvufun özünü ve amacını unutmamaktır.

Sufi Yazarlarda Eleştiri


Hâris el Muhâsibi: ‘Müminler Allahın keremine güvenerek onun emirlerine uymuyorlar’
demiştir. Bu ise Allah ile aldanmadır. Allah affedicidir ama aynı zamanda gazap ve azap
sahibidir. Şeytan kulları Allah’ın isim ve sıfatı ile aldatır. Böylece insanlar ondan sakınmaz ve
korkmaz. Evliya ve takva sahibi olan mümin çok azaldı. Bu yola ait bilgiler de silinip gitti.

Hakîm Tirmizi: Bir takım riyakarlar tasavvufun arasına sızmıştır. Onlar inatçı ve zorba bir
nefse sahip olduğu için onlara merhamet göstermeye değmez. Sahte evliyaları dini
kullanarak menfaat elde eden kişiler oldukları için münafık olarak görür.

Sufilerin gerçek üslubunu bilmek gerçekle sahteyi ayırmaya yardım eder. Tasavvuf
yolunda ilerledikçe güçlükler artar. Doğru dürüst ilim bilmeden bu yola girilirse, usülde veya
füruda hata edilir
Ebu Nasr Serrac:

Teferruattaki Hatalar: Yoksulluk- zenginlik


Dünya malını edinme yönündeki hırs gönülde bulunmamalıdır. Fakir sadece Allah’a muhtaç
olduğunu bilir. Esas zenginlik budur. Fakirlik veya zenginlik konusunda aşırıya gitmemek
gerekir. İnsan tevekkül veya çalışma yolu gittiyse bunları övünme meselesi yapamaz.

Fetret- Gevşeklik
Tasavvuf yolu tembellik yolu değildir. Tasavvuf yoluna keramet sahibi olmak için girenler
maksatları bozuk olduğu için seyrü süluktan yorulurlar tembelliklerini de fetret zannederler.

Sefer ve seyahat
Sefere çıkmayı alimlerle görüşmeyi hava atma aracı olarak kullananlar var. Meşayihten
örnek alma amacıyla yola çıkanlar bundan fayda elde ederler.

Usüldeki Hatalar: hürriyet ve ubudiyet


Özgürlüğün kulluktan üstün olduğunu savunmak bir hatadır. Allah’tan bir şey ummadan
onun kurallarına uymak gerekir. Allah’a kul olmak dünyevi şeylere kul olmamak önemlidir.
Arifler için de ibadet etmelerine gerek yok demek de saçmadır.

İhlas: ihlaslı olacağım diye kimseyi umursamamak doğru değildir. Diğer insanları ve
toplumu nasıl etkileyeceğini düşünmek gerekir.

Velayet- nübüvvet
Nebi vasıtalı, veli vasıtasız iddiası vardır. Veliler ve Sıddıklar nurlarını peygamberden
alırlar.

Haram-Helal
Gerçek sufiler mübahlığı şüpheli şeyleri bile yapmaktan kaçınmışlardır. İbâhiyeciler gibi
bazıları ölçülü olunursa her şey mubahtır demişlerdir.

Fena
Kötü özelliklerin yerine iyi olanların geçmesidir. Bazı cahiller fenayı bedeni bir durum
zannedip yemeden içmeden kesilmişlerdir. Beşeriyetle beşeri huy arasındaki farkı
görememişlerdir.

Allah’ı görmek
Allah’ı kalplerinde gördüklerini iddia edenler vardır. Oysa dünyada görülen Hakk’ın
nurları ve tecellileridir.
Saflık ve Temizlik
Bazıları saf ve temiz olduklarını, geri dönüşsüz bir şekilde hatasız olunabileceğini iddia
etmişlerdir.

Nurlar
İşrakiler gibi bazıları islamla uyuşmayan bir nur algısı geliştirmişlerdir. Nuru güneş gibi
tarif etmiş, bazen de kalplerinin nurla dolduğunu söylemişlerdir. Oysa Allah’ın nuru akıl ile
kavranamaz.
Ayn-ı Cem
Hakktan olana cem kuldan olana fark denir. Kulluk tefrikayı marifet cemi gerektirir.
Bunlardan biri olmadan diğeri olmaz. Cemu’l cem masivadan fani olmaktır. Bazıları
sorumluluklarını üzerlerine almaz kötü hallerinden uzaklaşmazlar.
Üns, bast ve haşyet
Kulların bir kısmı Allahla aralarında oluşan yakınlığı dile getirerek dini hayatta
gevşemişler, nefislerine uymaya başlamışlardır. Allah’ın kendilerine lütfettiği manevi halleri
şımarma vesilesi olarak kullanmışlardır.

Vasıflardan fani oluş


Bağdatlı bir cemaat vasıflardan fani olunca hakk’ın vasıflarına dahil olacaklarını
zannederek hulülcü olmuşlardır.
Duyuların kaybı: vecd halinde hislerin yok olduğunu düşünenler vardır. Ancak yok olan
his değil acı duyusudur.

Ruh: ruh hakkında konuşulmaması istenmesine rağmen bu konuda tartışılması hatalara


sebep olmuştur.

EBU TALİP MEKKİ


-bid’atçı ve sapık kişiler : fikirleri müminleri daha çok şaşırtır.
-kelamcılar: açıklamaları şüpheden başka bir şey değildir.
-şatah söyleyen sufiler: müminleri kur’an ve sünnet çizgisinden çıkarırlar
-kendilerini müftü sananlar: heva ve heveslerinin peşinden koşarlar
-hadisler ve nakiller konusunda konuşanlar: hadis ilmine vakıf değiller
Zaman öyle bir zaman ki ilim sahibi olan yok.

Abdul Kerim Kuşeyri: şeriata saygı duygusu kaybolmuş. Dini konularda laubalilik hakim
olmuştur. Kulluktan uzaklaşanlar artık şeriat kurallarına ihtiyaçlarının olmadığını
söylemişlerdir.
Hücviri: İslama dış kaynaklardan sızmalar olduğunu ve bunların tasavvuf ardına
gizlendiğini söylemiştir. Kendi küfürlerini gizlemek için melameti gibi görünenler vardır.
İmam Gazali: Allah’a bilinçli bir şekilde ihlasla kulluk etmeyen, ibadetlerini adet yerini
bulsun diye yapan cahil ve ham sofuları şeytanın kandırdığı kişile olarak görür.
Gerçek sufileri taklit ederek onların davranışlarını istismr edenler, günahlarından arınmak
için zahmete girmezler. Zahid olmak yerine güzel ve pahaı kıyafetler giyenler. Şeri hükümlerle
bağlarını kopartanlar.
İbn Arabi: kendilerine hakikat ehli değil tarikat ehli olduklarını söyleyenlerin tuttukları
yolun bozuk olduğunu söylemiştir.
Mevlana: sufileri yoldan çıkaran şeyin tamah etmek olduğnu demiştir.
Şebüsteri: kerametler kendini göstermek için kullanılıyor.
İbn Acibe: İnsan hatalı mutasavvıfa bakıp kendine çeki düzen vermekten kaçınmalıdır.
Her insan önce kendini düzeltmelidir. Çağımızdaki mutasavvıflar bid’atlarla meşgul
olmaktadır.
Sühreverdi: Halka hoş görünmek, şöhret elde etmek, dünya menfaatlerine ulaşmak için
zahid gibi davrananlar olduğunu söylemiştir.
Ahmed Zerruk: sufiler mübah veya caiz olsalarda şüpheli şeylerden kaçınmalıdır. Buna
dikkat etmeyenler ağızlarından çıkan laflardan dolayı kafir veya fasık olarak görülmüştür.
İmam Rabbani: talibin tasavvuf yolunda başarısız olmasının seberi ehil olmayan şeyhtir.
Molla sadra: Şeyh, derviş, tarikat gibi kavramların etrafında bir takım tabuların
oluştuğuna dikkat çekmektedir. Bu tabuların ve putların yıkılması gerektiğini iddia eder.
Cehaletten ve körlükten kaynaklanan karanlık etrafı sarmıştır. Örnek aldıkları kişininin
Allah’ın evliyası olduğunu düşünüyorlar. Bunun söylediği çürük lafları şathiyeleri duyunca
keramet ehli sanıyorlar. Allah’tan ona bir bilgi geldiğini düşünüp kur’an ve sünnete göre amel
etmeyi bırakıyorlar.

SON DÖNEM SUFİLERİNDE ELEŞTİRİ


Kuşadalı İbrahim Halveti
Hüseyin Vassaf
Mehmed Şemseddin
Mehmed Zahid Kotku

-Merasimlere önem verme


-Hakikatten uzaklaşma görevini yapmama
-Kemallik bakımından şeyhlerin eksik oluşu
-Beşik Şeyhliği

Meşrutiyet döneminde tarikat ve tekkelerin ıslah edilmesi gerektiği tartışmaları yapılmıştır.


Birbirine muhalefet eden sufiler:
Genelde Bayezid-i Bistami, hallaç, İbni arabi de söyledikleri sözler ve tasavvufi görüşleri
nedeniyle diğer sufiler tarafından eleştirilmiştir.
3. BÖLÜM: ELEŞTİRİ KONUSU OLAN BAZI TEMEL MESELELER
SUFİLER VE AKIL
Sufiler akla önem vermedikleri yönünden eleştirilmişlerdir. Ancak onların eserlerine
baktığımızda böyle olmadığı görülmektedir.
SUFİLER VE İLİM
Zhid ve sufiler amel edilmeyen, uygulanmayan ilime değer vermezler. Gerçek ilim, marifet-i
nefs denilen insanın kendisini ve haddini bilmesidir. Zahiri ilimler ikinci derecede önemlidir.
SUFİLER VE ŞATHİYYE
Şathiyye, tamme, türrehat mutasavvıflar tarafından da eleştirilmektedir. Zahiri ilimlerle ters
düşen şathiyyeler, kimisi parlak ancak gerçekte korkunç laflardır. Bir kısmı da anlatılması,
anlaşılması zor hatta yanlış anlaşılmaya müsaittir.
SUFİLER VE MASUMİYET
Sufiler ismet sıfatına haiz insanlar değillerdir.
SUFİLER VE İDDİA
Bir kişinin kendinde bulunan güzelliklerden söz etmesi bir dava ve iddiadır. Mümin bu
konularda övünmez Allah’a şükreder.
Husri: salik bütün işlerini riyadan, bütün hallerini davadan ibaret görmedikçe kullukta kamil
olamaz demiştir.
SUFİLER VE POST KAVGALARI
Bir şeyh öldüğünde yerine birini bırakmamış veya işaret etmemişse geri kalanlar arasında
çekişme ortaya çıkar.
SUFİLER VE TAKLİT
Sufi olmasa da onları beğenip, özenen, hayat tarzlarını taklit eden insanlar vardır. Samimi bir
şekilde özenme bazı güzel özelliklerin edinilmesine sebep olabilir Bir diğer taklit de müridin
mürşidini taklit etmesidir.
SUFİLER-TEVEKKÜL VE TEMBELLİK
Sufilere yöneltilen eleştirilerden biri; sufilerin ‘Allah’a tevekkül etme’ kazaya rıza gösterme,
kaderi kabullenme gibi kavramlar nedeniyle tembellik ettikleridir. Gerçek sufiler ise bu
anlayışla sürekli mücadele etmişlerdir. Sühreverdi ‘tembellik kalbi öldürür’ demiştir.
SUFİLER VE ZÜHD
Gerçek zühd, ahiretin dünya işlerine tercih edilmesidir. Ancak bu konud bazı yanlış
anlaşılmalar vardır.
- Bazıları dünyayı ve nimetlerini tamamen reddederler.
- İnsanlardan uzak yerlerde inzivaya çekilmek
- İlim tahsil etmeme, cahil kalma
- Gizli ve açık riyaya sahip olma
- Yırtık pırtık giyinme
- İnsani ilişkilere özen göstermeme
- Yaptığı ibadetleri beğenme
- Mübahları terk etme
- Evlenmekten bilerek kaçınma
- Ev bark sahibi olmama
SUFİLER VE KADIN
Zahir alimler sufileri kadınlarla ilişkiler konusunda yeterince dikkatli olmadıkları hususunda
eleştirmişlerdir. Oysa sufiler kadınlarla ilişkilerin yanlış anlaşılmaya müsait olduğu için dikkat
edilmesi gerektiğini söylemişlerdir.
SUFİLER VE TÜZSÜZLERLE SOHBET
Sufiler, tüysüz genç erkeklere bakmanın onlarla sohbet etmenin tehlikeli olduğunu
söylemişlerdir.
SUFİLER-CEMALPERESTLİK
Bu görüşe göre; Allah güzeldir. Güzel ve güzellik ise ilahi güzelliğin yansımasıdır. bazı sufiler
genç erkekleri Allahın güzelliğinin tecellisi olduklarını söyleyerek sohbetlerinde tutmuşlar ve
onları seyretmişlerdir. Tabi ki bu tutum diğer pek çok sufi tarafından eleştirilmiştir.

You might also like