Professional Documents
Culture Documents
GİRİŞ
Genelde tasavvufta itiraz tenkit olmaz, tasavvuf taklidi ve körü körüne bağlılığı öngörür
denmektedir. Kitabın amacı gerçek durumun böyle olmadığını göstermektedir.
Eleştiri bilimin ve bilimsel araştırmaların bir parçasıdır. Eleştiriye açık olmayan bilimler ve
toplumlar gelişemez. Eleştiri gerekli ve yararlıdır. Ancak insanları, bir dinin mensuplarını sert
ve olumsuz bir şekilde eleştirmek eleştiriden elde edilmek istenen faydayı ortadan kaldırır.
Hz. Musa ve Harun firavunun yanına gitmeden önce Yüce Allah Firavunla yumuşak bir
dille konuşmalarını emretmişti.
Dışarıdan gelen eleştiriler; hadis, fıkıh, kelam gibi İslami ilim alanlarından, İslam
filozoflarından ve şarkiyatçılardan gelen eleştirilerdir.
İçeriden gelen eleştiriler ise; zahid ve sufilerin birbirlerini eleştirmişler, zühd ve tasavvufla
ilgili konularda tartışmışlardır.
Tasavvuf içinde pek çok fırka, akım, meslek, grup bulunmaktadır. Ortodoks, heterodoks,
heretik olan bu gruplardan sonuncusunun İslam geleneğinden koptuğu görülmektedir. Bu
kitapta kitap ve sünnete bağlı sufilerin kendi aralarında yaptıkları tartışmaları ve eleştirileri,
ibahiyyecilerle ilgili eleştirilerden bahsetmektedir.
Eleştirirken üsluba önem vermek gerekir. Hatasız kul olmadığını hatırlayıp en küçük
kusurları dahi eleştirmekten kaçınılmalıdır. Kusura göre eleştiri, yumuşak üslup, ölçülü,
dengeli ve caydırıcı olmalıdır.
Yeni bir öğrenci ustasını eleştirmemelidir. Onun böyle bir yetkinliği yoktur. Ustalaşmadan
eleştirmeye kalkması saygısızlıktır. Ustalaştıktan sonra edebe uygun eleştiri olmalıdır. Usta da
böyle bir durumda öğrencisini hoş görmeli hatta onu takdir etmelidir.
İslam çok geniş bir coğrafyaya yayıldığı için farklı kültürlerle karşılaşmıştır ve bunlardan
etkilenmiş olabilir. Ayrıca Müslüman olan halklar da hemen tüm geleneklerini bırakmamıştır.
Bunlardan bazısı İslam dinine göre dönüşmüştür.
Yaşanılan zamana göre de yeni nesil ile eski nesil arasında da farklılıklar ve kuşak
çatışmaları olabilir. Burda da her şeyi eleştiri konusu yapmaya gerek yoktur.
Tasavvuf sadece bir bilgi alanı değil aynı zamanda bir yaşam tarzıdır. Selefiler gibi her
türlü yeniliğe karşı olanların tasavvufu da eleştirmesi doğaldır. Kuran insanları düşünmeye,
ibret almaya, akıl yürütmeye çağırır. Böyle bir durumda herkesin aynı fikirde olup aynı
yorumları yapması mümkün değildir. Farklılık ve çeşitlilik ise bir tehlikde değil zenginliktir.
Bir kısmı da cahil olmasa bile istismarcıdır. Tasavvufu çıkar elde etmek ve halk arasında
şöhret bulmak için kullanırlar.
Şeyhleri Eleştirmek
İlimde ve sanatta ustaya hürmet esastır. Yolun başında olan salike susması eleştirmemesi
söylenir. Ancak bu kendi iradesini yoketmesi anlamına gelmemektedir. Şeyhi tarafından
eğitilen mürit mürşidine güvenmelidir. İlim açısından da böyle yapması gerekir.
Ebu’l Hasan Bûşencî (ö.959): Kendine tasavvuf nedir? Diye sorulduğunda ‘bugün
tasavvufun adı var ama hakikati yoktur. Daha önce hakikati vardı ama adı yoktu’ demiştir.
Gerçek tasavvuf peygamber dönemindeki gibi samimi ve temiz bir dini hayattır.
Ebû Bekir Vâsıtî : ihlaslı amellerin azaldığını söylemiştir. Kavramların anlamı değiştirilmiş
nefsin kötü huyları sahiplenilmiş. Edepsizlik ahlak, oburluk bast hali olmuş demiştir.
Erdem kaybolmuş onun yerine riyakarlık ve çıkarcılık hakim olmuştur. İnsanlar tasavvuf
yolunu kendi çıkarları için kullanmaktadır.
Hırka, tac giyme gibi ritüellere fazla önem verilmiş, şekilcilik ön plana çıkmıştır. Önemli
olan tasavvufun özünü ve amacını unutmamaktır.
Hakîm Tirmizi: Bir takım riyakarlar tasavvufun arasına sızmıştır. Onlar inatçı ve zorba bir
nefse sahip olduğu için onlara merhamet göstermeye değmez. Sahte evliyaları dini
kullanarak menfaat elde eden kişiler oldukları için münafık olarak görür.
Sufilerin gerçek üslubunu bilmek gerçekle sahteyi ayırmaya yardım eder. Tasavvuf
yolunda ilerledikçe güçlükler artar. Doğru dürüst ilim bilmeden bu yola girilirse, usülde veya
füruda hata edilir
Ebu Nasr Serrac:
Fetret- Gevşeklik
Tasavvuf yolu tembellik yolu değildir. Tasavvuf yoluna keramet sahibi olmak için girenler
maksatları bozuk olduğu için seyrü süluktan yorulurlar tembelliklerini de fetret zannederler.
Sefer ve seyahat
Sefere çıkmayı alimlerle görüşmeyi hava atma aracı olarak kullananlar var. Meşayihten
örnek alma amacıyla yola çıkanlar bundan fayda elde ederler.
İhlas: ihlaslı olacağım diye kimseyi umursamamak doğru değildir. Diğer insanları ve
toplumu nasıl etkileyeceğini düşünmek gerekir.
Velayet- nübüvvet
Nebi vasıtalı, veli vasıtasız iddiası vardır. Veliler ve Sıddıklar nurlarını peygamberden
alırlar.
Haram-Helal
Gerçek sufiler mübahlığı şüpheli şeyleri bile yapmaktan kaçınmışlardır. İbâhiyeciler gibi
bazıları ölçülü olunursa her şey mubahtır demişlerdir.
Fena
Kötü özelliklerin yerine iyi olanların geçmesidir. Bazı cahiller fenayı bedeni bir durum
zannedip yemeden içmeden kesilmişlerdir. Beşeriyetle beşeri huy arasındaki farkı
görememişlerdir.
Allah’ı görmek
Allah’ı kalplerinde gördüklerini iddia edenler vardır. Oysa dünyada görülen Hakk’ın
nurları ve tecellileridir.
Saflık ve Temizlik
Bazıları saf ve temiz olduklarını, geri dönüşsüz bir şekilde hatasız olunabileceğini iddia
etmişlerdir.
Nurlar
İşrakiler gibi bazıları islamla uyuşmayan bir nur algısı geliştirmişlerdir. Nuru güneş gibi
tarif etmiş, bazen de kalplerinin nurla dolduğunu söylemişlerdir. Oysa Allah’ın nuru akıl ile
kavranamaz.
Ayn-ı Cem
Hakktan olana cem kuldan olana fark denir. Kulluk tefrikayı marifet cemi gerektirir.
Bunlardan biri olmadan diğeri olmaz. Cemu’l cem masivadan fani olmaktır. Bazıları
sorumluluklarını üzerlerine almaz kötü hallerinden uzaklaşmazlar.
Üns, bast ve haşyet
Kulların bir kısmı Allahla aralarında oluşan yakınlığı dile getirerek dini hayatta
gevşemişler, nefislerine uymaya başlamışlardır. Allah’ın kendilerine lütfettiği manevi halleri
şımarma vesilesi olarak kullanmışlardır.
Abdul Kerim Kuşeyri: şeriata saygı duygusu kaybolmuş. Dini konularda laubalilik hakim
olmuştur. Kulluktan uzaklaşanlar artık şeriat kurallarına ihtiyaçlarının olmadığını
söylemişlerdir.
Hücviri: İslama dış kaynaklardan sızmalar olduğunu ve bunların tasavvuf ardına
gizlendiğini söylemiştir. Kendi küfürlerini gizlemek için melameti gibi görünenler vardır.
İmam Gazali: Allah’a bilinçli bir şekilde ihlasla kulluk etmeyen, ibadetlerini adet yerini
bulsun diye yapan cahil ve ham sofuları şeytanın kandırdığı kişile olarak görür.
Gerçek sufileri taklit ederek onların davranışlarını istismr edenler, günahlarından arınmak
için zahmete girmezler. Zahid olmak yerine güzel ve pahaı kıyafetler giyenler. Şeri hükümlerle
bağlarını kopartanlar.
İbn Arabi: kendilerine hakikat ehli değil tarikat ehli olduklarını söyleyenlerin tuttukları
yolun bozuk olduğunu söylemiştir.
Mevlana: sufileri yoldan çıkaran şeyin tamah etmek olduğnu demiştir.
Şebüsteri: kerametler kendini göstermek için kullanılıyor.
İbn Acibe: İnsan hatalı mutasavvıfa bakıp kendine çeki düzen vermekten kaçınmalıdır.
Her insan önce kendini düzeltmelidir. Çağımızdaki mutasavvıflar bid’atlarla meşgul
olmaktadır.
Sühreverdi: Halka hoş görünmek, şöhret elde etmek, dünya menfaatlerine ulaşmak için
zahid gibi davrananlar olduğunu söylemiştir.
Ahmed Zerruk: sufiler mübah veya caiz olsalarda şüpheli şeylerden kaçınmalıdır. Buna
dikkat etmeyenler ağızlarından çıkan laflardan dolayı kafir veya fasık olarak görülmüştür.
İmam Rabbani: talibin tasavvuf yolunda başarısız olmasının seberi ehil olmayan şeyhtir.
Molla sadra: Şeyh, derviş, tarikat gibi kavramların etrafında bir takım tabuların
oluştuğuna dikkat çekmektedir. Bu tabuların ve putların yıkılması gerektiğini iddia eder.
Cehaletten ve körlükten kaynaklanan karanlık etrafı sarmıştır. Örnek aldıkları kişininin
Allah’ın evliyası olduğunu düşünüyorlar. Bunun söylediği çürük lafları şathiyeleri duyunca
keramet ehli sanıyorlar. Allah’tan ona bir bilgi geldiğini düşünüp kur’an ve sünnete göre amel
etmeyi bırakıyorlar.