You are on page 1of 269

f i

eıt
}Qzıyıa
Co'naN
lJiKayesi
ORHAN SEYFİ ORHON
-Toplu Şiirleri-
Birinci Dünya Savaşı'nın en alevli
günlerinde şiire başlayan Orhan Seyfi
Orhon, ilk şiirini 1917 yılında yayımladı.
Başlarda aruz vezniyle şiirler yazan şair,
daha sonra hece veznini benimseyerek, şiir
tarihimizde "Beş Hececiler" adıyla anılan
akımı yaratan kalemlerden biri oldu.
Vatan ve doğa sevgisinin hakim olduğu
şiirler kaleme alan Orhon, insan ruhunun
incelikli bir haritasını çıkaran mısralarıyla
hep zevkle okundu.

"Bütün gürültülere rağmen bu şiirlerin


yaşadığına inanıyorum. Büyük bir şey de
olmasa, benden sonrakilere gönlümden koparak
bunları bırakhğıma seviniyorum."

Orhan Seyfi Orhon


ORHAN SEYFİ ORHON
(23 Ekim 1890-22 Ağuscos 1972) 1914 'ce hukuk eğicimini bitirdikten son­
ra memurluk, gazececılık ve öğrctmcnlık yapcı. Kurculuş Savaşı sırasında
Aydult dergisinde çalışcı. l 9'16-50 yılları arasında CHP Zonguldak millecve­
killiğı yapan Orhon, l 950'de gazececiliğc döndü. 1965're ise Adalec Parti­
si'nden millervekili seçıldi. Çeşirli gazccc ve dergilerde mizah ve köşe yazı­
ları yazan Orhan Seyfı Orhon, şiirleriyle "Beş Hececiler" arasında yer aldı.
Eserleri: Ftrıma vt Kar (1919), Ptrı Kızı ilt Çoban Hikaytsi (1919), Göniildtn
Stsler (1922), Fııktler (1922), O Beyaz Bir Kuıı11 (1941), Çocuk Adam (1941),
Asrı Kertm (1942), Din
i 811gin
i Yamı (1943), Kulaktan Kulağa (1943), Gtnflt­
i Gtmi (1957), Kervan ( 1964), fııt Sevdiğim Diin­
rt Apk Mtkıup ( 195 1), Diilin
ya (1965), Şiirler (1970, Seçilmiş Şiirler).
· ORHAN SEYFİ ORHON

PERİ KIZIYLA
ÇOBAN HiKA YESİ
BÜTÜN ŞİİRLERİ

§
Şiır 76

Peri Kızı)l' :ı Çoban Hikayesi


Bürün Şiirleri
Orh:ın S<:yfı Orhon

Kapak casıırım. Ucku Lomlu


MizanpJJ' B:ıhar Kuru Yerek

O 2007. Orh:ın Seyfi Orhon


CD 2007; bu kir.ıbın riim yayın hakları
Evtrcsı Yııyınları'na airrir.

1-1. Basım: 2007-2008


4-7. Basım: Ekım .?009- Ekim 2011
8. Basım. Ekim 2012

ISBN 978- 975- 289- 792 - 2

EVEREST YAYINLARI
Tilarerh:ınc Sok.ık No· 5:' Cağ:ıloğlu/İSTANBUL
Tel:O212 513 34 20-21F:ıks:O212 512 33 76

c-posra: ınfo(iievcrcstyayinlari.com
www evtrc:scrarınlari.com
www .ıwıner.com/fverestkiıap

Daskı ve Cilt: Mclısa Matbaacılık


Marba:ı Serrifıka No: 12088
Tel: (0212) 67'1 97 23
Faks: <021 2) 67 4 97 29

Evcrcsr, Alfa Ynyınları'nın tescilli markasıdır.


İÇİNDEKİLER

Orhan Seyfi Orhoo Hayıu, Şiırı ve Türkçesi xi


Giiniiltlm Seslw İçin xxJ

FIRTINA VE KAR
Fırcına ve Kar 3

PERİ KIZIYLA ÇOBAN HiKAYESi


Peri Kızıyla Çoban Hık.iyesi 13

MEMLEKET DUYGULARJ
GUJmize 27
Siyah Sancak 29
Çoban, Sürün Dağılmasın! 31
Anadolu Toprağı 33
Harp İçinde Bahar 3S
Uyan 36
Gözlerde Seyahac 37
Geçme! 38
ilk Çaqaf 39
Bahan Kasıde 41
Bahar 43
Körfezde Mehrap 44
Haııralar 4S
Dir Yaz Manıarası 46
Saçlar 47
Sevgiliye Mck.cup 49
Buyli 53
Bır lzdıvaçıan Sonra 54
Gülle Bulbul (IQn�ı 55
Geldi[ıın Giıniın ll:ııır.ısı 58
Riiya 59
VcJ:ı 60
Abc.llilhak l
lamid'<· Mckcup 61
Us.ınç 7 J
Dıyorl:ır 73
Ycıs 74
Anncmk Hasbihal 75
O Güzel K:ı<lın lçın 77
Küçük Sulıan 79
K.ınary :ı 81
Gcmı 83
Bir Çifılik M::ınz:ımsı 85
Günllim 87
Buıün Giiıcllerc 89
Yolculuk 91
Btn 93
Kıi Gc-ctkrındt 95
Bır Kış .Mas.ılı 99

O BEYAZ BiR KUŞTU


O Bcyııı Hır Kuşrn 111
Ôltimdcn Sonnı 112
Klntlım lı;ıı1 114

KERVAN
Krnan ll.1kkınJ:ı Uırkaı; 5iiı 117
Ôllim \( lhıı).ırlık 121
lnur Ai:au 122
Gu1t·lltr \C' 1111 12-ı
r.ılıh Kıı�ıım ı25
lı\ Diinr·•' 126
Gmfik 127
Do" 128
Genct' Hıcvıyc l 29
Son Pı:rde 130
Btn Ôllir�·m' 131
Dli�nıc•yt.· CUr 133
Kardeşlık 134
lkı Şey 135

iŞTE SEVOICIM I)ÜNYA!


fıır. \nJFr,1111 DIİ"J"·' HJkkınd.ı Oırkaç SOı 139
Su 141
Uç.ık Fil�u 142
KırlAngıç 143
Lcylt'kler 144
Gelıncıkler 145
Erık Fıd.ını 146
llornz 147
lrm;ık 148
İhrivarlıkıa A�k 149
Kırpı 150
13dlıkla Kc<lı 151
Ampul 152
Oatı.ır Nedır' 153
Scııınlc: Ba� O.ıp J 54
Sıvmııwk 155
Y.ıf:mur 156
Kar 157
S.·nınlt Ben 158
RitJ 159

Ot-nimk K.ıplumhııı.ı 160


Ornı.ınc.l.ı J 61
Crt.yık ı\ıırıt 162
K<•l'<.i:ın l)ılı 163
<..ı,:: l.ı\'.111 16·t
Tavukfor ve ın....nbr 165

Sen;elcr ı66

Arı 167
Ekinltr 168

On Alcısınd.ı 169

Nil 170

Y,11 Gelince 1 7 1
M:ıcer.ı 172

Baharda J 73

8apkbr 174
Açık Havada K ar 175
Bulutlar 176

Salınc.ık 177
Sen. Ren 178
Çin�encylc Ayı 179

Gelince Sen! 180


Elımden Öpme! 181
Aynada 182

lhci>·ar Ş-ıır' 183


Bahuyar Günkr 18-1
Yapr.ık 185

Biz lns.ın lJr 186

Gülmek. AğLlmak 187

Yıld11 188
s.ı.ıdt·ı ıs9
İşet., Sc·vdığim Dllııy.ı! 190

TÜRKÜU:R, MANiLER
Boj:a< Tıirkü'u 193

111.h.ıh.ır 1url.u,\I 19ı


K.ıkıı..la Turki"u 195
(,..ık.ıld.ıg Turkıi-ıı 196
:-ı.ınılı•r 198
Tiirkıılt·r 20 ı
IMTIRALAR
ÇcnJ:dküy 207
Ttl!:r.ıf Suk.ıgı 212
Evım11' 214

AÔITLAR
Va�iycı 223
Şaırın Ölümu 225
Ecel' 227
Var Olmak, Yok Olmak Mc�lesı1 228
Üç Buuı 231

MEMHKE:T ŞiiRLERi
Harp lçındc Bahar 235
Egrı Kılıç 236
Rumeli llis:ırları 237
En GüLcl Ölüml 239
Aıaıürk"ün Ölümü 241
lsı.rnbul"tın hdıi 243

MÜNACATLAR
Mün.ıcaı 1 2·•9
Nı:r<ll�ın' 251
Münac.ıc il 253
Münac;ıı 111 254
Duu I 256
Du.ı il 257
Bırlık 258
iman 260
ORHAN SEYFİ ORHON
Hayatı, Şiiri ve Türkçesi

Orhan Seyfi Orhon, 20. asır Türk şiirine temiz Türkçeyi,


Türkçenin kendi saf güzelliğini ve kendi güzel sesini geciren
şairlerdendir. Ziya Gökalp devrindeki Milli Edebiyat Cereya­
nı'na mensup şairin Ti.irk diline hizmeti vardır. Orhan Seyfi, son
asır Türk edebiyatında bu hizmeti bilerek, isteyerek, severek ya­
pan, bu yolda uydurma Türkçeye başvurmadan muvaffak olan,
Türkçeyi iyi anlayan dil ıslahatçıları arasındadır.

***

Orhan Seyfi Orhon, l890'da, İsrnnbul Çengelköy'de doğmuş­


nır. Babası, Miralay Emin Bey'dir. Annesi Nimer HanJm'clır.

XI
Çengelköy'dc Havuzbaşı ilk mekcehinde okumuş, 1902'de
bu mekccbı, 1905'ce Beylerbeyı Rüşcıyesi'nı bicicmişcir.
l 909'<la Mercan İdadisi.nden, 1914'ce Mekceb-i Hukuk'can (İs­
canbul Darülfünunu Hukuk fakültesi'nden)* mezun olmuşrur.
Aynı tarihce Osmanlı Medis-ı Meb'Cısan'ı Kavanln ve İcci­
mafü-ı Umumiyye Kacibi olmuş, Meclis-ı Mcb'usan'ın kapandı­
ğı carihe kadar bu vazifede kalmıştır.
Şiire çocukluk yaşlarında başlayan şair, bir carafran gazete ve
mecmualarda şiir neşreder, makale, röporca, piyes adaprasyonla­
rı ve tenkir yazıları yazarken, diğer carafran da muhtelif derece­
lı mekceplerde edebiyac muallimliğı yapmışcır. Edebiyat okuc­
tuğu mektepler Harp Akademisi, Harbiye Mekcebi, Erenköy
Kız Lisesi, Perrevniyal, İscanbul Erkek ve İtalyan liseleridir.
Orhan Seyfı'nin fikir, edebiyat ve siyaset hayarına, bu saha­
larda ciddi ve mizahi mecmualar neşretmek yoluyla da hizmeti
vardır. Neşriyac hayacına henüz yüksek tahsil calebcsi iken baş­
layan şair, ilk olarak, l9lO'da 15 günde bir çıkan ve ancak 5 sa­
yı devam eden Hıytiban isimli bir mecmua çıkarmakla başlamış­
tır. 191 l 'de Tiirk Y11rd11 mecmuasında, l9 l 7'de Yeni Mew11/a'da
şiirler neşrecmişcır. Yazı neşrerriği diğer mecmualar, Şair
(1918), Biiyiik J\1emılla (1919), Ytımı (l 912) vb. gibi kısa ömür­
li.i dergilerdir.
İlk şiirlerini aru1. vezni ile söyleyen ve bu veznin bır Türk aru­
zu oluşu carihinde hızmeci olan şaırın, bu vezne cekrar tekrar av­
det ermekle btrnbcr, bir edebiyat ekollim.le mevkı aldığı cereyan,
Tlirkiye·de 1908-19 l 2'den sonra gdiş<:n Milli Edebiyat Cercya­
nı'dır. Orhan Seyfi, bu devirde ve hece vezniyle şiir cereyanının
bdlı başlı şairlcrı .ırasındadır. Heceyt· aruzdan geçmış olmanın
vc:rJiği alışkanlıkhı, bu yolda rabii bir baş.ırı sağlanıışrır.

,. l,t,ınhul l°lnıwr'lll'\I l lukuk F.ıkliltnı.

xil
Şair, l920'de Celal Sahir carafından, her ay, bırer kicap şek­
lındt' çıkarılan ve Rmncı Kıteıp, İk11m K11ap... Sekızmo Kıtt1p ad­
larıyla neşrolunan Şiir -Hikrlye TemÔJÔ 1\-lecnması'na he'e vezniy­
,

le söylediği en başarılı şiirleriyle işcirak ecmişcir.


Daha sonra, Yusuf Ziya Orcaç'la bırlikce Akbaba mizah mec­
muasını çıkarmışlardır (7 Ocak, 1922). Orhan Seyfi, l92'1'ce Re­
sı111/i Diinya isimli çocuk dergisini; l927'de Giineı mecmuasını,
Papağan isimli miı.ah gazetesini, Yeni Kalem adıyla diğer bir mi­
zah mecmuasını neşrecmiş; 1932'dc Edebiyat gazecesini, l 935'ce
Ayda Bir dergisini, 19 l4'te Çmar(ıltı ısimli, Türkçü fikir ve sa­
nat mecmuasını çıkarmıştır.
Böylelikle faal ve verimli bir edebi hayacı olan Orhan Seyfi,
J 945'te Halk Parcisi Zonguldak milletvekili olarak sıyasi haya­

ca karışmış, l 950'dc cekrar gazececiliğe dönmüş, 1965'tc Ada­


lcc Partisi İscanbul millervekili olarak yine Meclis'e girmiş,
1969 seçiminde ıse yoklamalara girmeyerek, yeniden gazececi­
lik hayarına dönmüştür. Öteden beri, Tasvlr-i Efkôr, Cumhuri­
yet, Ulm, Zafer vb. gıbi gazetelerde siyasi-edebi neşrıyat yapan
muharrir, şimdi 5011 Havadis gazetesinin fıkra yazarları arasın­
dadır.
1916'da yazdığı ve bir şii rde üç ayrı aruz veznini kullanarak,
bu arada, aruzla geniş müstezat hareketleri yaparak terennüm
eniği, Fırt111t1 ıe Kar ısimJi, güzel manzumesiyle ılk şöhretini
sağlayan Orhan Seyfı'nin birinci şiir kitabı, yine Ftr1111t1 ı•ı: Kar
adıyla l919'da neşrecciği, 40 sahifelik küçük kitapcır. Bu kita­
bın diğer tanınmış şiirleri, Tereddiiı ve J\l(ıhalle Evleri ile Yeıhya
Km/flfe ve Nedl11/e söylenmiş ıahmislerdir.
Şairin ikinci şıir kıcabı, bu sefer hem Türkçenin hem de He­
ce·nin bir zaferı olan Pm Kıu;•la Çt1ha11 H ikıi;e.ri'dir ( 1919). Or­
han Seyfi, l 922'de, bu ıki kitabı bir araya gerirerek ve daha baş­
ka şiirler de kararak Ghiıiilrlen Sı:J/ı:r adı}ıla, ilk biiyi.ik şıir kirnbı-

Xll I
nı neşn:cmışcır. Şaırın dördüncü şıır kirnbı Kervan l 935'ce, be­
şınci şiir kicabı O Beycız Bir K11p11 191 J 'de, alrıncı şiir kirnbı İs­
ıc111b11/11111 Fethi, 1953 ' ce0 ve yedinci şiir kitabı İpe Sevdiğim Diin­
ytı l 962'de intişar ecmişcır.
Orhan Seyfi, mızah gazecelerin<le FiJke imzasıyla neşrecciği
yazıları Fiskeler ( 1922) adlı bir kıcapca coplamış, Kerem ılt Aslı
adlı halk hikayesıııı yeni hayatımıza rncbik ederek Asri Kerem ad­
lı, bir "mizaht <lescan" yazmıştır (1938). Muharririn bunlardan
başka, Çomk Atlam isimli bir romanı (1941) vardır. Bir kısım
makalelerini Dii11-811giin-Yarm isımli kitapta toplamışcır
(1943). Bir kısım fıkraları da Kulakt(ll/ Kulağa adlı kitabındadır
( 191ı3). 195 7'de neşrecciği Diiğiin Gecesi'nde mizah ve hiciv hi­
kayeleri vardır.

***

Bütün bu değışık çalışmalarına rağmen Orhan Seyfi Or­


hon'un Türk edebiyacın<laki asıl mevkiı şairliği iledir. Bu hadi­
se, onun şiirinin bilhassa Hececi arkadaşlarıyla birlikte, yeni Türk
şiirinde bir merhale teşkil etmesindendir. Orhan Seyfi, Ilece'ye
muvaffakiyedi bir amz ve bir Tiirk amz11 seviyesinden geçen
şairlerimizdendir. Bu aruz, son asırda, bilhassa Muallim Na­
ci'nin şiirinden başlayarak, Tevfik Fikret, Mehmed Akıf, Yahya
Kemal, Ahmed Haşım ve Faruk Nafiz serisinde Türkçeleşen
aruzdur. Ana kaidesi, aruzun uzun heceleri yerine Türkçe'nin
uzun ve kapalı hc:celerini, aruzun kısa heceleri yerine de Türk­
çe'nin açık hecelerini koymaktadır. Bu vezinde diğer bir muvaf­
fokıyecce sırrı d:ı Ti.irkçeleşmiş kelımelerdeki uzun hecelerin,

Bu kiı.ıpt.ıkı şıırlı:, b.111 ıl.ı\'t·krlt" bırlıket·. Yuwl Ziy.ı On••\ ı.ır.ıfınıl.ın. ht·n· ılc
olJnl.ırı G;,,,;;fıfw \ı<lt1, .ırutl.ı ııl.ınl.ır J.ı Kıtı.111 .ı.lıyl.ı H ıkı kıt.ıp h.ılırı•k ıd..rar
y.ıı•ıml.ınmı)cır.
Bu kiı�iık kıt.ıp ,cf..11t·r lx·vıılık tlürı man,,ımnkn ıh.ırccıir.

XI\'
harca bir sanar seviyc·sıne yükselmış imalelerın bu aruzda bi.iyiik
bir zevkle yer almasıclır.
Şairin Ftr111111 ve Km· ısimli şiirindeki:

Km/11r11111p,111 de111zdı:11 i111ib1111 '"

mısraı, böyle bir şiir ıçin başlıbaşına ustalıklı bir başlangıçrır.


Aynı şiırc.Je güzel bır teıhu sanatıyla, şairin karşısına çıkan ıhıı­
yar kar için söylenen:

Garib çehrelı. a'sar-tlrde bır derviı

mısraında da insan ruhunda bir gurbet duygusu uyandıran


kar'ın grırlb rehrest ve şu köhne dünyaya asırlardan beri yağan bu
beyaz varlığın, böyle, asırlar süren macerası duyulur.
Fakat Orhan Seyfı'nin şiirde daha manalı başarısı, önce Peri
Kızıyla Çoban Hikdyesi'nde ışıldayan ve hece ile sağlanan ahenk­
redir. Bu ahenk, Ti.irk edebiyatının değil yalnız şiirinde, harca
mensur eserlerinde bile bazen çok aşikar görünen gizli bir amz­
la sağlanmıştır. Böyle bir aruzun, bugün serbest söyleyi/ adı veri­
len ve her ci.irlü kaidenin dışında kalmaya çalışan, en yeni şiirde
bile devam ermesi çok manalıdır. Bunun sebebi, amz vewi'nin
cam 1000 yıl, Türk dılinın notası oluşu ve Türkçenin, başca şi­
ır olmak üzere bi i cün eserlcrındeki müzikal tekamülde büyük
vazife görmesıdir.
Orhan Seyfı'nın Peri KIZlyla Çoban HıMyesi'nde, hece ile söy­
lendikleri halde anız ahengi caşıyan çok sayıda mısra bulunma­
sı da bundandır. I3u şiir, daha:
Çok eski bir zamanda (Mefa'ili.in/fa'ullin) mısraından başla­
yarak, mesela: /Jiitiin cih,i111 .ramllJ (Mefa'ili.in/fo'uliin), Set'1111!1
klZ. giizı:I ktz (Mefo'illin/fa'uli.in), Otı,� h"llamul" ycdmz (Mi.is­
cc:filün/t:ı\ıli.in), Tel )'ttrtı1111ıız T"11r11111z (Fa'ilari.in/fo'ili.in); Dıı.�-

xv
farda bcıhtiya1� şen (Müsrefilün/fa'lılün); Ne ıekle gir111iJ·i111 bak
(Mefo'ili.in/fa\ılüo) Dağıld! hep sevincim (Mefa'ilün/fa'tılün) Gii­
riince girmiı denir (Mefa'ilün/fa.ili.in); Ymitlen bi1· yapncr (fa'ila­
cün/fa'ilün) gibi, çok, hem de pek çok mısralar, hece ile cımzun
ram bir iştiraki ve Türk hecesiniı; aruzJaşması hadisesinin dik­
kace değer örnekleridir.
O kadar ki yeni hece de, başta Faruk Nafiz, Orhan Seyfi, Halit
'

Fahri ve Yusuf Ziya olmak üzere, muvaffak olan bürün şairler,


bu zaferlerini heceye aruzdan geçmiş olmalarına borçludurlar. Bu
hadise onların aynı zamanda Tiirkiye T;irkçesinin güzel sesini du­
yan şairler oluşlarının da açık ifadesidir.
Nitekim, bu sesi duyabilen şairler, Türkiye'de mühim bir
Atatürk'ün vefatı dolayısıyla İbrahim Alaeddin'in, Faruk Na­
fız'in, Orhan Seyfı'nin vb. ağıtlarını crmzla söyleyişleri bundan­
dır. (Bu kirabın, /\fo11/eket Şiirleri bölümünde Aıatiirk'iin Öliimii
manzumesine bakınız.) Yine Faruk Nafız'le Orhan Seyfi'nin ve
daha bazı şairlerin, İscanbul'un Ferhi'nin 500. yıldönümünde
söyledikleri şiirlerin de çok mühim bir kısmı amzladır.
Okuyucu bu kitabın mesela Hcrtmılar bölümünü okuyunca,
Orhan Seyfi Orhon'un elinde amzun ne kadar Tiirk aruzu
olduğuna yakından duyacaktır. Orhan Seyfı'nin aynı aruzu daha
yeni bir anlayışla kullanarak cerennüm erciği, edebiyatımızda
bir yenilik gibi esen bir kısım şiirleri de İşte Sevdiğim Diinya ki­
tabındadır (iscanbul, 1962).
Bu eser, şairin,)cıpon fİİrincle olduğu gibi, küçi.ik, çok küçük
çizgiler halinde, yaşadığı ve sevdiği dünyayı akserrirerek çizdiği,
üçer, beşer mısralık, şiir, mim ve ses kompozisyonu halindeki kü­
çük şiirlerle süslüdür. Bu ses amzdur. Aruz, burada Türkçenin en
rnbii bir vezni olarak, yine Türkçe'nin gi.izel sesini aksectirmişcir.
Eserin Bbi'i:kler, Çifekler, K11şlar, )'rığm11r, 811/111, lmırık, Deniz, Kar
gibi, ki.i\ ük kiiçiik bölümleri nele hep bu giizel Titi-kfe seslenir . Ay-

xvı
nı kıcabın Re.rim Galeri.ri, Bahar ıe Genrlık, Sahah, 8trk11r Se111/)(JI,
lh11yarlik, Aık ve İhtıraı bölümlerı de böyledir. Bir mısal olarnk,
E.ıl:ı TerhıJe şiiri, bir kelebeğın dört sarırlık şiiridir:

Giizel h11 ye/pazen


Ve /ıek kibaru; ı11t11}J naz/, nazlı sall<T)'lfm!
Kelebek. söyle k imden ögmulm.
811 eski terbiyeyi?

Bu kicapca, PapatJalar:

Papatyalar, 11e kıbfrsiz, ne ho; f!feklerdir!


Ne ayn bir bakım ister, ne bahreva11, 11e de s11...
Yeter papaıyalaı-cı
Birtız ıanyla beyaz renk. birt1z bahcır kok11m!

Evec, bu şiirler, aruzla söylenmişlerdir ve onun için c.le musi­


kilıdirler. Aynı sebeple çok yeni oklukları halde hiç yadırgama­
dığımız ve adeca içimize seslenıyor ve}'a içimizden seslcnıyorl:ır­
mış gibı bir halleri vardır. Aynı kıc:ıpra, Serçeler:

Kiifiik serçeler diyorlar ki:


"Yaşarız hiir, b11 dost dii11yt1da
Ş11 111re dallar için hi[ de,�ilıe yiik değiliz.
Kiifiiğiiz fOk /iikiir. biiyiik değdız.' ··

diye, çok manalı örüşiirler. Kırnbın Or111a11dcı böliimün<lc, S111-


capl11r

T11t111ıetı /11reyi bt1Jk11ı karanlık mw,111dc1


lJiiıiin alı1flt1n hirclm ft11/11/,ır l:ap/,1r:
C,iiliijılr gizli wzlı Ji11rc1/ılar...

X\'İİ
mısralarıyla şiire iştirak ederler. Oiişiinceler bölümünde ise:

Suya bir damla diiştii yapraktan.


Bump11 ahu hemen.
Geni;leyip biiyiiyen dalgalar epey s iirdii
.

S11y11 bir damla çok diiplndiirdii!

mısralarıyla girilir. Bu şiirler, bizim cansız sandığımız, en ince


rabiac varlıklarını, duygulu ve düşünceli, birer ıe;his ve intcıak
sanatıyla canlandırıp konuşcurmuş şiirlerdir ve hepsi de aslında
Tl.irkiye coğrafyasından yükselen bir sesle, yani öylesine Türk­
leşmiş bir amzla söylenmişlerdir.
B u şiirlerde Orhan Seyfi"nin diğer bir kısım manzumelerin­
de görülen şekle bağlılık yokrur. Fakat aynı şiirlerde, böyle bir
ahenge ulaşabilmek için, vaktiyle vezinli, kafiyeli, şekilli şiir in
ahenk yollarından geçmiş olmanın şaire neler kazandırdığını
düşündüren nice değerler vardır.
Çünkü Orhan Seyfi'ye göre, "Şiir, bir sanat ;ekli, bir tJezin ka­
lıbı ve bir ritm içinde soy/enine ;iirclir ve nesird{!n boyle vaJJf/arla ay­
nlır. ,. Yukarıdaki vezinli, kafiyeli fakat şekilsiz şiirlerde adeta
bir şekil varmış vehmini uyandıran ahenk de işte bu anlayıştan
doğuyor.
Orhan Seyfi Orhon, bu Seçilmij Şiirler kitabında kendi şiir
kiraplarını ve şiir anlayışını, bazı kısa iinsb'zlerle canıcmış bulun­
duğu için, biz bu noktalar üzerinde durmayacağız. Yalnız, Or­
han Seyfi Orhon, Türkiye carihincle ha}ıli şidclecli bir içtimai ro­
mumiz111in hüküm sürdüğü, buhranlı bir devirde yerişmişcir.
İnsanların cı;kcan ve Ailcıh'tan başka hiçbir ştye inanamaz hal­
ler yaşadı kları bir ıstırap çağında şiirler söylemiştir. Bu yolda
,

cıık j'İirleri söylemişcir, fakat onun aşk şiirlerinde bile, yer yer
gizli bir iğne, ince bir hiciv ve romantik bir sızı V<trdır. Onun

xvııı
isrer amz!a isrer hece ile ve zaman
zaman milli nazım ıek1'leY1yle
söylediğı şıir mı, manwm hikaye
ve masallar mı daha güzeldır?
Mesela:

Sen giil dttlmd a gonca


Ben dağ yol11nca yonca
Sm aplıp giilersm
Bm stıranp sol11nca.

gibi, halk içinde bir anonim şi i r şöhreriyle yayılmış manileri,


yahur Sazıairi isimli şiirinde:

811 gece size geldim,


Pencerenize geldim,
Basflğmız ıoprtJğa
Knpa11d11Jl, dize g eldi m .

Ben ki kmk bir ney'im.


Dinleyiniz, in/eyim.
Dö'kill uiiı gzô)'aılanm,
Bir parfa serinleyım.

Geceler perde perde,


Sızdm ıızak illerde.
Goi1'ii 111 sızmle gıttı,
Ben kaldım orttı yerde.

ve devamında oldu.ğu gibı bir 111elni kalem halinde söylenmiş,


halk sesini akserrircn şiirleri mi'
Deği 1 <le, en karakrerisrik örneklerıni İpe Sevdiğim Diinya ki­
rnhında ,!-:iirdiiğümüz, kısa, çok kısa, :ıc.lerajapo11ez renkler ve çiz­
t:ikr halind(', fokaL yine: lıetli.ı '/ iirkre ilt- söylc:nmiş, duygu, dii-

xıx
şünce, resim ve rabiac şiirleri mi, yani şairin kendi sevdiği dün­
ya mı daha şiirlidir? Ve bunların şiir ölçüsü nedir?
Bunların cevabını okuyucunun zevkine ve şiir anlayışına bı­
rakmak daha doğrudur. Çünkü bu ki rapta onun her ci.irlü ve her
devir şiirinden kendi eliyle seçilmiş parçalar vardır ...
Burada tekrarlanması lüzumlu nokra şudur k i , bu şiirler ne
şekilde ve hangi devirde söylenmiş olursa olsun hctlis Tiirkçe şiir­
lerdir ve şairinin hacca şiirden çok Türkçeye hizmeti vardır.
Mehmed Emin Bey'in 1897'de seslenmeye başlayan, belki şi­
irsiz fakat ülkülü halk Tiirkçı:si malumdur; Yahya Kemal'in
1906'da Londra ve Paris'ce, milliyetimizi daha bilgiyle idrak
ederek hararetle denemeye başladığı Beyaz Tiirkçenin, çok geç­
meden ne şaheserler yararrığını bürün vatan biliyor. Tamamıyla
milli-bedii ihtiyaçlardan doğan bir ortak hareket gibi, Orhan
Seyfi, Faruk Nafiz ve arkadaşları da Ömer Seyfettin ve Ziya Gö­
kalp'in 1909'da alevlenen dil milliyetçilikleri ile, Türkiye'de en
güzel kıvamını asrımızda bulunan Milli Dil'i, şiirde, nesirde, hi­
kaye ve ciyacroda seslendirmeye muvaffak olmuşlardır.
Bu kicapra işce bu sesler yer alıyor ve millerinin dilini, her­
hangi bir politik cereyana kapılıp kelimelerle oynamadan, remiz
bir söyleşiyle kullanan şairin bu kitabı, Türkçenin remel eserle­
ri arasına daha çok bu sebeple giriyor.

Nihat Sami Banarlı

xx
GÖNÜLDEN SESLER İÇİN'

"Fırtına ve Kar"ı yazdığım zaman 23 yaşındaydım. Artık


şahsi bir üslubum vardı. Aruz veznine hakimdim. Bu manwme­
de veznin rıtmi ile fırtına ve caklic edilmiş kar yağdıktan sonra­
ki cabıacın sessizlıği anlatılmak iscenmişcir. En çok dıkkac edil- •

meye değen, vezin kalıplarının kullanılışıdır. Fırtına kısmı, ser­


best müscezaclarla yazılmışcır. "Kış" la konuşmada, cahkıyeye
uygun başka bir kalıp seçilmiş, "cerennüm"lerde vezin ve nazım
şekli değışcirilmişcir.
"Fırtına ve Kar·· benim en rnlihli şiirlerimdendir. Pek çabuk

• Uu kiıJh.ı. <lıl h.ıkımıncl.ın .1yrılı;:\ı k.ılm.ultf!I ıt;ın htH· "'"'"'�·lı: .ırul v.-ırıı �ıırkrı
h..r.ıl>t.r Jlınmı�ıır

xxı
yayıldı, beğenildi, ezberlendi. Bugün, elli yıl sonra hata onu
unutmayanlara, ezbere okuyanlara rast geliyorum.
23 yaşında kazandığım başarının sarhoşluğu içindeydim. Za­
ten bu türlü çalışmalarda bundan fazla beklenen mükafat yok­
tur. Yenı bir hevesle başkalarını yazmaya hazırlanıyordum. Kar­
şıma Zıya Gökalp çıktı. Bir Hitit heykeli gibi görünen bu ada­
mın içinden ışıklar geliyordu. En güzel ve en şerefli işin, yaşa­
yan cemiz Türkçeyle, hece veznı ile yeni şiirler yazmak olduğu­
nu söyledi. Tıpkı bir dil gibi vezin de millerin malı idi. Aruz
veznini usraca kullanmak hüner değildi. Asıl hüner hece vezni­
ni bugünkü zevkimize göre işlemekti.
Dilde milliyetçilik, Türkçülüğün en değerlisi, en verimlisi,
en feyizlisiy.di.
Bu sözler, içimde heyecanını taşıdığım Türkçülük duygula­
rıma dokundu. Ona inandım. Yeniden şairlik hevesine kapılmı­
şım gibi, karşımda hiçbir örneği olmayan bir yol üzerinde
emeklemeye başladım.
İşce Gôniilden Sesler budur!
***

İlk önce bunun ne kadar güç geldiğini anlatamam. Hece vez­


nı ile yeni şiir yazmak imkansız gibi görünüyordu. Aruz vezni
ıle terbiye edilmiştim. Onun melodisini, mimarisini, resmini,
nakşını biliyordum. Hece vezninde içimdeki lirizmi duyuracak
sesi bulamıyordum.
Yeni şiirin şanları ağırdı. Vezinden başka, dıl de İstanbul şi­
vesine uygun, yaşayan remiz Türkçe olacaktı. Bense eski kelime­
lerin süsl�rini, motiflerini kullanıyor, şiıri onlarla yapmaya çalışı­
yordum. '"fırrıııa ve Kar"da ri.izgnrların sesini anlatmak için yap­
tığım gibı:

XXll
/311 sayha/cır. b11 griv ..
.

E> cliv.'

Yahuc "Kışın Terennüm"ündeki hasrecıni anlatan ağır keli­


meler gibi:

Scırsarfart1 hem rôh hit)iik da,�liln apmı.'

Bunlar aruz vezinin hünerleri idi. Hece vezni ile yazılacak ye­
ni şiır, başka bir cicim içinde açık, samimi, saf olacakcı, başka
bir sesle akacaktı.
Galiba ilk başarabildiğim manzume "Gözlerde Seyahac"cır.
Kolayca beğenildi, çarçabuk yayıldı.
Her coplulukca bu şıiri okumamın iscenmesi, edebiyatçıların
yazılarında bundan bahsedilmesi, antolojilere, mektep kitapları­
na alınması, beklenen mükafat oldu.
Hececi şair arkadaşlarla dilı Türkçeleşcirmek için, elimizde­
ki bu basic sazı kullanarak harıl harıl çalışıyorduk. Bu sırada
yazdığım "Peri Kızı ile Çoban Hikayesi"nı okuyanlar beni min­
neccar ecmişcir. Bu masalı birçok defa, pek seçkin copluluklarda
bana cekrar eccirdiler. İlcifaclar yağdırdılar. Almanya'da macba­
acılık rahsil eden sanackar iki Ti.irk genci cezini bunun i.isciinde
yapcı. Kendileri yazıp, resimleyip, basıp, ciltleyip, enfes bir eser
vücuda gecirdiler. Memlekerimi:.ı:e dönüşlerinde Milli Eğirim
Bakanlığı'na verdikleri bu eşsiz güzellikteki kicapcan bir cane de
bana hediye erciler.
Öviinmi.iyorum, bu kiraba harcanan ömrüm için seviniyo­
rum!

***

Üzerinden bdki on nesıl gc:çmış bir kirabın hikayesini anlac­


.
cım. Ona caraf�ız bir gö1.le bakmam mümkün değildir. Amn in-

XXlll
saflı bir gözle bakarak görüyorum ki, biz, konuşruğumuz güzel
Türkçeyi edebi dil yapmaya çalışanlar, yeni şiirimizde muhce­
şeın aruza karşı yepyeni bir sesle hece veznini ku ilananlar, başa­
rısız bir iş yapmadık. Türk millerini sevmeyi Türkçeyi sevmede,
onun diline hizmet etmede bulmuşcuk.
Kitabın sayfalarını çeviriyorum, bazı manzumelerini okuyo­
rum. Üzerinde çalıştığımız hece vezni ahenksiz, basit bir nazım
ölçüsü değil. Dil hala temiz Türkçe olmakla devam ediyor.
Bütün gürültülere rağmen bu şiirlerin yaşadığına inanıyo­
rum. Büyük bir şey de olmasa, benden sonrakilere gönlümden
kopararak bunları bıraktığıma seviniyorum.

28 Ekim, 1963
Orhan Seyfi Orhon

xxiv
BÜTÜN ŞİİRLERİ
FIRTINA VE KAR
FIRTINA VE KAR

Fırtına:
Kudurmuşsan denızden intıkam al!
Ufuklardan zaliim al!
Ağaçlar yık, buluclar çak çak er!
Bücün dünyayı istersen helak er,
Fakar yalnız,
Benim sessiz ve ıssız
Şu hücremden çekıl, hülyamı bozma,
Benim ri.iyamı bozma!
Nedir tehevvüriin ey bac,
Bu bıcmeyen feryat,
Bu sayhalar, bu gırlv?
Ey dl\,
Kudurmu�san denızden intikam al!
Ufuklardan z:ıl:lrn al!
Kırılsın çıldıran darbenden emvaç,
Bütün sahiller olsun mahyü carnç! ..
Benim yalnız uzak!� meskenımden,
Çekil, git revzenimden!
Ey serseri çekil!
Ruhumda münfail
.13ir şey var ... Ah, sükun isterim, sükun...
Mecnun,
Kudurmuşsan denizden intikam al!
Ufuklardan zalam al!
Büyük kuşlar, uzak dağlarda kalsın aşiyansız,
Semalar kehkeşansız...
Göklerde yanan nücum sönsün!
Göster yeni bir hücum, sönsün
Mehtap köpüklü dalgalarda! ..
Ruhunda bir incikam var da
Bitmezse bu çarpın1şla ey bat,
Beyhude önümde etme feryat;
Dağlar, kayalarla git kucak!�!
Fakat yalnız benim sessiz muhitimden uzakl�
Bırak; yansın şu sakin hücremin solgun şuaı,
Bırak kalsın şu mahzun iltimaı. ..
Kar:
Dışarda yorgun adımlar. .. Çalındı sonra kapım;
"Acep gelen bu zaman kim? .. " dedim, gidip açtım.
Görünce kalbimi oynattı bir küçük lerziş,
Garip çehreli, asiirdide bir derviş!
Elinde buzdan asa, kolruğunda bir ney var;
Omuzlarında uzun, bembeyaz uzun saçlar. ..
- Ne var, dedim, nereden geldin ihtiyar, ne adın?
Neden bu korkulu yollarda böyle geç kaldın?
- Uzak, uzak... dedi, meçhul, uzak ufuklardan;
Süri.iklüyor beni ruhumda duyduğum hicran!
Kurupların geçerek müncemit denizlerini,
Ü midimin aradım her tarafta izlerini,
Yabancı yolların üstünde ağladım, konuştum;
Baharın aşkım, "kış"rır ismim ey dostum!
- Sana meşum bir haber derviş:
Sevgilin gitti çok zaman evvel,
Belli yorgunsun ihtiyar, bana gel!
Misafir ol bu gece!
Çılduan fırtınayla giccikçe
Dışarda sanki karanlık da amyor, müthiş!
Belki hücremde muscarip ruhun
Bulacaktır biraz huzur ve sükun...
Odamda bir köşenin gölgesinde gizlendi,
Odamda her yere kasverli bir sükCın indi ...
Geçti sessizce bir zaman aradan ...
Dedim ki: matemi, hicranı binihaye olan
Bu aşkın istiyorum anlamak fcsanesini,
Dınlemek nayının teranesini!
Terennüm etmeyi arzu eder misin doscum?
Senı ruhumla işte dinliyorum:


Terennüm:
Sarsarlara ht:mr:ih, büyuk dağları aşcım,
Çağlarla dolaşcım,
Sandım ki şiciibımla bir ümmide yanaşcım.
Asar gelıp gcçci fokac bulmadı payan
Ruhumdaki hicran!
Sermesc olarak geçmiş ufuklardan o dilber;
Kuşlarla, çıçeklerle beraber...
Bilmem neye olmuş bana muğberr?
Beyhude, dcmış, olmasın arkamda şidiban;
Yok vaslıma imkan!

Yollarda sararmış dağılan güllere sordum,


Sümbüllere sordum,
Lepbesce ve hicranzade bülbüllere sordum
-Bilmem ki bulutlarda mı, göklerde mi pinhan?­
Eyvah cevap vermediler: Nerde o fettan?

7
Sordum gece yıldızlar uzakcan bakıyordu,
Dağlarda pınarlar akıyordu,
Bır köylü kadın yerde bir areş yakıyordu,
Birdenbire yıldızlar uçup oldu girizan,
Mebhur kadın ... Sustu pınarlar<laki ethan!

Gezdim aradım her yeri bir fırrına oldum:


Beyhude yoruldum,
Yalnız şunu gördüm, şunu buldum,
Yalnız şunu duymakcayım e!'an:
Hicran... Yine hicran... Yine hıcran!

8
Sabah... Uyandım, odam boşcu, nim muzlimdı,
Yoknı hiç kimseden eser şimdi,
Ben uyurken yacakra asude,
Dumanlı camları örrmüş birer beyaz perde ...
Aradım: İhciyar acep nerede?
Yokru hiçbir eser... Kafeslerde
Sade buzdan asa kırıkları var,
Açık kalan kapının
Kenarlarında beyaz, muhrerem beyaz saçlar! ..

\)
PERİ KIZIYLA ÇOBAN HiKA YESİ
PERİ KIZIYLA ÇOBAN HİKAYESİ

Çok eski bir zamanda,


-Oğuz Han hükümdarmış­
İşirmişrim Turan'da
Bir peri kızı varmış.

Bu nazlı peri kızı,


Bu güzellik yıldızı,
J !er gönülde bir sızı
Bırakarak yaşarmış.

Issız dağl arda gezer,


Yokmuş izinden eser,
Bazen göri.indi.iği.i yN,
Bır sihirli pınarmış.
YüLi.i pembe bir şafak,
Gi.ilse güller açacak...
Yaşarmış elden uzak,
Dosrhırı çobanlarmış.

Bu kız öyle güzel ki:


Çıldırtır aşkı belki,
O kadar muhayyel ki,
Akıllara zararmış.

Cefa imiş adeci!


Hiç yokmuş merhameti,
Sevmeyen bu afeti,
Sevenden bahciyarmış.

Vurulurmuş kalbinden,
Bir kere onu gören.
Aşıkları tahminen
Gür saçları kadarmış,

Gc:nçlcrın yüzü solmuş.


Gözleri yaşla dolmuş.
Aşkı bir afcc olmuş,
Si.iri.in cihanı sarmış...

Ulu l Iakan Oğuz Ilan,


Bu kızı merak eder,
Görmek ister yakından.
Çağırtır yanına ... der:

1 i
Sevimli kı:t, giil;el kız!
Dağ başların<la yalıııı:,
Yaşıyorsun, bll neden?
Bu güzelliğinle sen
Oır sihirli güneşsin!

Sevımli kız, gi.izel kız!


Tek yaratmaz, Tanrımız
Kımseyı cabıarre.
Yar bir eşin elbette,
Sen de birine eşsin!

Kız, böyle cek yaşamak


Yaraşır mı -hele bak!­
Senin gibi güzele?
Gel, karış amk "El"e;
Neslimiz güzelleşsin!
*

Kız der ki: Ulu Hakan,


Ben de sevdim bir zaman.
Vakcıyle genç bır çoban
�evgılımdı, eşımc.lı,
Yalnızım fokac şimdi.

15
Da�larc.la bahriyar, şen,
Scvışerek yaşarken
B ı r söz onu incini�
Bana darıldı girri
Ne kendi geldi geri;
Ne duyuldu haberi ...
İşre o günden beri
Hissızim, kayıcsızım;
Tek yaşayan bir kızım

Hakan -<liişünür biraz­


Der: Bu doğru olamaz!
Senin gibi güzel kız,
Daima böyle yalnız,
Dağ başında yaşar mı?

Kız der ki: Çare var mı?


Ben bir eşsiz güneşim,
Gösterin nerde eşim? ..
Sevenler beni belki,
Şu geniş göklerdeki,
Yıldızlardan daha çok,
Fakat istediğim yok.
i nanın buna siz de;
Bulunmaz, içinizde.

16
Hakan der ki: Ne zarar,
Bulunmazsa da, arar;
Şüpheden kurtuluruz.
Sen cevap ver, buluruz
İsrediğini belki ...
Kız der: O halde peki!
Kimlerse beni seven,
-Haber verin şimdiden­
Deneyeyim onları ben
Bir sihirli oyunla.

İçlerinden bana kim


Cevap verirse ... benim
O, olacak sevdiğim;
Ben yaşarım onunla!

Bu haber, dalga dalga


Dağılır orcalığa.
A şıklar; uzak, yakın
Yollarda akın akın
Gelirler... zavallılar,
-Hep birden genç, ihriyar­
Kapılıp ümidere;
Toplanırlar bir yere.
Peri kızı, güzel kız:
Ufka doğan bir yıldız
Gibi, yüksek bir gurur
f çinde gelir, durur.

17
Silkinince ansızın,
Değişır şeklı kızın:
Kuş olur, çiçek olur,
Bazı kelebek olur.
B i r gül olur açılır,
İ nci olur saçılır...
Bir bulum bürünür;
Bin şekilde görünür...

Aş ı kları hep birden,


Şaşırıp kalır buna...
Bulunmaz cevap veren
Bu sihirli oyuna.
Kız: "Artık ne çare!" der;
Hakana veda eder.
Ayrılacağı zaman;
Ta uzakcan bir çoban
-Gözleri dolu yaşla­
Helecanla, telaşla
Koşar; huzura girer:
"Ruhsat olursa eğer.
"Taliimi deneyim!
"Sormayın; kimim, neyim ...
"Bir sevda havasıyla,
"'Bir hicranın yasıyla
"Aşarak yiic:e dağlar
"Gezc:rkcn diyar diyar;
"Ansızın bu haberi
··ouyunca döndüm geri.
"Bir c;c:vınçli duyguya
"K<tpıldım . . . !4 ini.il bu ya! ' "

18
Hakan der ki o zaman:
Küstahlık erme çoban!
Bu kız senin ufkuna
Doğacak güneş <leğil .
Bır zavallı çobana
Layık olan eş değil.
Doğrusu şu ceklifın
Bu peri kızı için
Bır lekedir, bir züldür.

Kız der: O da gönüldür,


İ ncicmeyiniz sakın,
Ben razıyım bırakın.

Dururlar kızla çoban


Karşılıklı o zaman ...
Silkinince ansızın,
Değişir şekli kızın:
Kuş olur; uçup konar
Hakanın ocağına.

Çoban bakar, ah eder;


O da bu sihri meğer
Biliyormuş eskiden.
Bir kafes bulur hemen,
Bu güzel kuşu alır,
O anda kucağına.
- Bu birinci imrihan.
Bunu kazandın çoban!

1 l)
Kuş silkınır ansızın,
Değışır şekli kızın:
lncı olur bu sefer.
Saçılır birer birer
Hakanın ayağına.

Kafes <.le her yerinden


Dağılıp düşer hemen;
Bir sedef olur, alır
İnciyi kucağına.
- Bu ikinci imtihan.
Adın ne senin çoban?

inci yanar ansızın,


Değişir şekli kızın,
Her inci bu sefer de
Bir başka çiçek olur.

Canlanır hemen, yerde


Boş kalan sedefler de
Birer kelebek olur.

Bir yanda, öyle renk renk


Açılı rken çiçekler;
Bir yandan, ricreşerek
Dolaşır kelebekler...

20
- Bu sonuncu imrihan,
Tanıdım seni çoban,
Anladım şimdi kımsin!

Sen, beni rn eskiden


Sevip sonra cerk eden
Vefasız sevdiğimsin.

Bunu arrık iyi bil:


Eş olmam mümkün değil
Sen gibi vefasıza.

Çoban; gözünde yaşlar,


O zaman nakle başlar,
lvfacerasını kıza:

"Sevda, o bir peridir,


"Karar ermez yerinde.
"Gönül ki serseridir,
"Dola�ır izlerinde.
"Sevda, o gizlı bir ok,
"Görünmez kanacmadan.
·'Kavuşmanın cadı yok,
"Ayrılığı carmadan.
"Ben ki, pek çok ağladım,
"Gezdim hicrana giden
"Yolları adım adım.
··seni amk yeniden
"Hicrana arma, güzel,
·'Yerer ağlatma, güzel!

21
"O her derde rahammül
"Gösteren ddı gönül;
"Kah eder dünyaya naz!
"Her dakika bulunmaz
"Bır halde, bi r kararda.
"Sevdiği zamanlarda,
"Gül yaprağından ince,
"Bir sicem işıcınce
"Yaralanır derinden,
"İncınır her yerinden.
"Bir gi.indü ... yandı içim
"Dağıldı hep sevincim ...
"Elveda amk! .. " dedim.
"Tahammül edemedim.
"Bir söze, bir siteme.
"Düşün ki: Terk ecmeme,
"Yine aşkımdı sebep!
"Serseri, dünyayı hep
"Dolaşcım adım adım;
"Bir ceselli aradım.
"Bulamadım kimsede,
"Bir günah eccimse de,
"Şimdi işic ahımı,
"Bağışla günahımı
"Di.işci.iğüm aşka güzel!
"Sebep yok başka, güzel!
"Deniz geçcim, dağ aşcım;
"Hayli sene dolaştım,
"Bahcım kara, saçım ak,
"Ne şekle girmişim bak!
'"Başımın can ı.:üzel,
'"Hali ıne acı gi.ilel!""
Oğut Han: Arcık yerer;
Bu gamlı sözlerle, der,
Bcnı ağlacac:aksın.

Şüphe etme ki çoban,


Sevd iğının her zaman
Affına miisrahaksın!

Var mı kızım, sen de bak,


Bır başka eş olacak
Senin gibi gütele!

El verir bu ayrılık!
Gelin birleşin artık!
llaydi verin el ele
Gcçsın neşe, eğlence
İçinde hep gününüz!
Tamam kırk gün, kırk gece
Yapılsın düğününüz.

İşte hemen o günü,


Başlayan bu düğünü
"Felek" dedıkleri pir
Görünce, gırmiş denir
Yeniden bır yaşına!

Bu düğün öyle uzun,


Stvinçli bir düğün ki;
Bu, o ş<:r<:fli gi.in ki:
Darısı yurdumuzun
Gi.iı<:lkrı başına!

) ',
_
MEMLEKET DUYGULARI

Bu şiırler Mcmlekcr Duyguları arabaşlığı ile Gö11iilden Sesler

adlı kıcabın 1935 baskısına eklenmişcir.


GAZİMizr

Büyük küçük her ferdi asırlarca bu yurdun


Emekleyip dururken köhne izler üscünde.
Sen o karca! pençenle cucup bizi uçurdun
Aşılamaz ne dağlar; ne ·denizler üstünde!

Kurur senin nurunla izleri gözyaşının;


Düşmanları titretir çarılışı kaş ı nın;
Bir güneş tesiri var o ilahi başının
Karanlıklara düşmüş ümicsizler Lisri.inde:

_r
,
Sen çürümüş; dağılmış bir cesede can kaccın;
Mezarından çıkardın, semalara fırlattın;
Yeni başcan şerefl i bir aleme yaraccın,
Bu derece hakkın var senin bizler üstünde!

Titriyor İ sranbul'un sevinçle her bucağı,


"Gel!" diyor bir el gibi sana varan sancağı,
Kapanıp öpmek için basacağın coprağı,
Bürün şehir bekliyor seni dizler üstünde!

28
SİYAH SANCAK

Bir kızıl alevdin gökte bir zaman;


Solardı renginden nuru güneşin.
Şimdi bir dumansın, kara bir duman,
Sinmiş .gönüllere sanki ateşin.

rengine.
Ağlıyor u:.::a krnn bakan
Diyor: "Matenı<lr m i öz vatanımız?"
Biz seni boyarız o kan rengine,
Var damarımızda hain kanımız!
Ey güzd sancağım solmasın yiitiin.
Bil heni.iz yaşarken yasa bürunme!
l ficrana cakaci yok gönlümüzün,
nu matem yüz ile bize görünme!

.Ey giizel sancağım o ay-yıldızın


Sana rarihinden kaldı hediye!
Üstünden eksilme varanımızın;
Dalgalan "Bu iller benimdır!" diye!

;o
ÇOBAN, SÜRÜN DAGILMASIN!

Çoban; sürün dağılmasın d i kkar ec!


Gece; gündüz arkasından koş yürü!..
Tek başına koruduğun bu si.iri.i,
Önce Hakk'a, sonra sana emanet.

Çoban sürün; dağılmasın <likkar er!

Bilir misin sürün ned('n azaldı:'


Kah acıkmış kurdu ona saldılar;
Kah hayduclar pusu kurup çaldılar. . .
Kal.ı kala e n sonunda b u kaldı,

Çoban; süri·ı n bunun için azaldı!

�ı
B u sürünün arkasını bırakma!
Tecik bulun; gözer bürün cıvarı;
Errafına yakl�rırma kurrları;
Haydutların yakasını bırakma;

Bu si.iri.ini.in arkasını bırakma!


ANADOLU TOPRAGI*

Senelerce sana hasret taşıyan


Bir gön ül le
kollarına atılsam.
Ben de bir gün kucağında yaşayan
Bahtiyarlar arasına kar ılsam .

En bakımsız, en kuyrn bir bu.cağın


Bence "irem bağı" gJbi güzele.lir.
Bir yıkılmış evin, harap ocağın
Şu heyberi i saraylara bedeldir.

.. t\) ili �ıır 1\lı111/d,1 �1111,,., .tdlı ktc.ıhınd.ı d:ı r<·r :ılmı�tır.
Kadır mevlam, eğer senden makca
Bana cakdir eylemışse ölümi.i;
Rahac ermem bu yabancı coprnkca,
Cennecce de avucamam gönli.inıi.i.

Anladım ki: Sevda, gençlik, şeref, şan ...


AsılsıLmış şu yalancı dünyada.
llasrecinle yad ellerde dolaşan
Hızır'ı bulsa yine ermez murada.

Y.ılnız senin cadı esen havanda


Keneli millı gururumu sezerim.
Yalnız senin dağında, ya ovanda
Başım gökre, alnım açık gezerim.

llliri.im, derim, eskisinden daha hür,


Zincirinle bağlansa da ayağım.
Şimdikıııclen daha ferah görünür
Zındanında olsa bile durağım.

Bir gi.in olup kucağına ulaşsam,


Gözlerimden döksem sevinç yaşını.
Sancağının gölgesinde dolaşsam,
Öpsem, öpsem coprağını, raşını!
HARP İÇİNDE BAHAR

Bu sene sarışın yüzlü ilkbahar,


Çimenler i.iscündc solgun yacıyor.
Gidı bır elemle hıçkıran rüzgar
Çıçekli dalları kım ıl<larıyor ...

Gülşenın kalbine <li.işmüş bir areş;


Yok eşsiz dolaşan kumrulara eş.
Serhaddı andıran ufukta güneş
Alevden bır sancak gibi rarıyor.

Kuşların, bir acı mersiye sankı,


Uzaktan duyuhuı lıatin nhengi,
füı sc:ne ac;ıl:ın gi.illerın rengi,
Dükükn kanları lıacırhıc ıror!
Ey bütün ruhile dalgın uyuyan,
Uyan, şu uğursuz uykudan uyan!

Eğilmiş bir yana başındaki caç,


B i r lahza yumulan gözlerini aç;
Bak biraz clikkarle, yükselen güne!
Düşmüş uzanmışsın bir yol üscüne,
Her geçen göğsüne b.ısıyor senin.
Reva m ı ; o gülden nazik bedenin
Bi.icün yolcuların kahrını çeksin?
Korkarım büsbütün çiğneneceksin!
Uzakran geliyor, fırtına gibı
Bu sefer bir uzun .lafer mevkibi,
Dünyayı sarsıyor sıkleti bunun,
Öllimdcn farkı yok arcık uykunun,

Ey bütün nıhile dalgın uyuyan,


Uyan, şu u[:ursuL uykudan uyan!

� İ\(.ıj:hıbıııın·ıı "ııır.ı 1.111lını�ıır


GÖZLERDE SEYAHAT

Çıktım bugün güzellerin gözlerinde seyahate:


Bu yolculuk bilmem nasıl erecekti nihayete?

Mavi gözler... pek asabi, dalgalı bir deniz gibi:


Yeşil gözler en ;ı:iyade mütemayil hıyanete.

Sarışınlar ... yorgun bir ya;ı: semasını andırıyor,


f l k busede başlayacak caliinden şikayete.

Ela gözler... akşam gibi gölge dolu, hicran dolu;


Bu gö:dcrcJe hiç resad üf ccmeclim ben saa<lece.

G(•ct oldu . . . en sonunda siyah gözler geldi, durdum:


13u karanlık yolda arcık ımkfın yokru seyalıarc:!
GEÇME!

Kız, bir ince su gibi


Karşımdan akıp geçme!
Nisan bulucu gibi
Ufkumda çakıp geçme!

Erdi her günl'ım döne,


Kocald ı m gi.inden güne.
Kıt, o talt' göğsüne
Bir çiçek rnkıp geçme!

Benı yalnıı bırakma,


Kalbimi arrık yakma,
Ya b.ın.ı böyle: bakma,
Ya bö1k bakıp gcçn-ıe!
İLK ÇARŞAF

Dün kayıtsız bir kızdınız açık, saf,


Bt1gün arcık arkanızda bir çarşaf.
Ah, bilseniz, ne sevimli, ne cuhaf,
Bu hal ile duruşt1nt1z ayakta!

Ne oluyor hiç sebepsiz bu gülüş?


Belinizde bu asabi büküli.iş?
Her adımda bu kırılıp dökülüş?
Başkalaşmış yürümeniz sokakta!

Kalbinizde helccanlar, korkular ...


"Bu genç nc.·dc:n sokuluyor o kadar? . . "
Heni.iz size: açılmayan bir sır var
İ sminizi fısıldayan dudakrn!
Erkeklerden belli yeni kaçılmış;
Saçınızın kıvrımları saçılmış.
Ya, göğsünüz böyle neden açılmış?
Zannederim, hava bıraz sıcak da! ..

Bürün gözler karşınızda bir <liken,


Sanki barıp gıdıklıyor bakarken.
Hissediyor gıbisiniz şim<lıden
Kendinizi bir yabancı kucakca!

ıo
BAHARA KASİDE

Renk, işve, foıldaşma, ışık, kahkaha, rüya ...


Başcan başka bir başka hayal alemi dünya!

Sesler, dağılan sesler, uçan ne{eli sesler,


Daldan dala rüzgar gibi esmekce hevesler...

Irmaklar akıp gicmede coşkun bir ömürdür,


Her şey daha gençtir, daha şendir, daha hürdür!

Bırden runışan sırmalı arzular içimde:


Sevmek . O alev lezzeri carmak bir içimde...
..

1 Tas rc:cle a�·ılmış a rı la n oklara bağrım:


Varsın yaralansın, yeniden başlasın ağrım!

il
Neymiş görülen cehlike? Tekrar helecan mı?
Hasrer mi, rere<ldi.ir mü, hıyanet mi, yalan mı?

Gelsin, o <la gelsin, o da gelsin, o da gelsin!


Haykırsam ufuklar boyu: - Dünya ne güzelsin!

12
BAHAR

Leylakların ilk açtığı günler...


Geçmekte bulurlar dolu dizgin,
Rüzgar yarı çılgın, yarı sarhoş!

Irmaktan eğilmiş iki büklüm,


Hasrede su içmekte söği.icler...
Dallar yarı çılgın, yarı sa rhoş!

Alcınlar açılmış gibi carla,


Çepeçevre papatyayla bezenmiş:
Titrer, uzanır, sapsarı. sarhoş!
..

Karşımdakı boş bir kavanozda,


B i r yol bulamaz, kurnılaırnız da,
Sonsuz lwl<:wnlarl:ı vızıldar: Arı sarhoş!
KÖRFEZDE MEHTAP

Bir ağuscos gecesi,


Geçiyorken Boğaz'ın üstünden,
Bakar etrafa ki mehtap, uyuyor İstanbul!
Su uyur, rüzgar uyur, yaprak uyur.
Yine rüyalara dalmış kayalar, toprak uyur.
Si.izi.ilür gizlice ay, gökteki cahrından iner,
Serv-i siminde yürür,
Gezinir sahilde ...

Soyunup sonra Emirgan'daki ccnha koruda,


O <la körfc:zde çırılçıplak uyur!

lı i
HATIRALAR

Hala o yanan kalp, o açan g ül ,


Hala öccn ormanc.la o bülbül!

Hala yeni bir sır aramakta,


Yıldızlar ışıltıyla uzakta!

Hala, uçuşan hatıra kuşlar,


1Hila esen ormanda o rüzgar!

Hala o uzak yol, o yeşil çam,


Hala o senin girriğin akşam!

Etrafa o baygın koku si n m iş,


Bir şey ne değişmiş, ne si l i nm iş ...

Gökler, yine: bak c:ski biçimde,


Yıllar birikip kalmış içimde! . .
BİR YAZ MANZARASI

Bir şarkıyı söyler gibi kırlarda böcekler,


Bir mevsim ötüp sonra beraber ölecekler ...

Ormandaki sık dalların alcında, hamakta


Çırçıplak uzanmış, gece mehtap uyumakta!

İshakların ağzında birer şüpheli ıslık,


Dağda n dağa, korkmuş gibi seslenmede sık sık ...

Bir rüz�ı1r eser, his gibi, hülya gibı carlı,


Gök eski masallardan alınmış, yedi kacl ı !

Bir ""Ah!"' twınır karşıda bir dağ ı:ccğinden,


Ya1. nwchini dinlc:r bir ağusrnsböceğindc:n! ..

i6
SAÇLAR

Kalk, bir sabah erken,


Leylaklar açarken,

Sesler, kokular renk olarak estiği günde,


Uçsun dağılan saçların omzunda, yüzünde!
Rüzgarlar o saçlarla bırak oynayadursun,
İsccr dağıcıp roplasın, isterse uçursun!

Kalk, bir sabah erken,


Ri.izgiirlar eserken,

Ka rşı nd a muhabbcrle kucaklaşsın ağaçlar,


Uc,cukça, da[:ıldıkça, karışcıkça o saçlar!
Sc:sler, kokular r<.'nk olarak l'sriğı g[inde,

17
İlk fecre bliri.in de,
Kalk, bir sabah erken,
Rlizgarlar eserke n
,

Karşında fısılcıyla ağaçlar <lile gelsin,


Gür saçların uçcukça, dağıldıkça güzelsin!

18
SEVGİLİYE MEKTUP

"Oargımz biliyomm, barıımnk diliyomm."

Ey benim güzel kuşum,


Anladım ki dün akşam
Artık unuculmuşum!
Beyhudedir ne yapsam ...
Hacca sana desem ki:
Bence gene evvelki,
Evvelki gi.izel kuşsun,
Mademki unutmuşsun!
Doğrusu gi.icenmedim,
"Unucmuş btni! .. dedim.

Olur ya, olmaz mı?


Unurulanlar az mı�

i9
Ey benım güzel kuşum!
Madem unuculmuşum;
Öyleyse beni dinle:
Her kimse sevdiğinle
Seni res'ir ermeden
Daha evvel sana ben
İtiraf ermeliyim:
Ben sahiden deliyim,
Hiç seni unucmadım,
Daima harırladım.

Böyle <le olmaz mı?


Unurmayanlar az mı?

Ey benim giizel kuşum,


Ben ki unuculmuşum;
Büsbücün yine nevmit
Olmuyorum ... bir ümir,
Bir şüphe var içimde.
Diyorum ki: belki de
Seviyor beni hala!
Böylesi de olur ya..

Olur ya, olmaz mı?


Sevilenler de az mı?

)()
Her neyse gi.izel kuşum;
Gerek unmulmuşum,
Gerek unuwlmamış!
Hata o cadı bakış,
Hala o güzel gözler
Bende derin bir eser
Bıraktı, silinmiyor.
Sevenler bilinmiyor.
Sevmeyenler bahtiyar!
Kim bilir belki de var
Sende de aynı hisler! ..
O halde bir cevap ver,
Şüphede bırakma çok.
Kimbilir belki de yok
Sende hiçbir şey ... Hava...
Öyle ise elveda!
Son defo selamlarım,
Çekilirim, ağlarım.
Eski günler bir rüya
Gibi kalır... olur ya!

Olur ya, olmaz mı?


Sevişmeyenler az m ı ?
Artık, güzel çiçeğim.
Sevimli kelebeğim!
İşce sana son sözüm:
Daima yolda gözüm,
Bekliyorum bir cevap.
Yecişi r bu ıscı rap...
Anladın ya kimim ben?
Seni ilk önce seven!

'5 2
BÜYÜ

O kadar caze ki, öyle beyaz ki,


Kimsesiz dağların karlarındandı.
O kadar sadece işve ki, naz ki,
Sanırsın ilkbahar rüzgarındandı.

Kaşları geril miş şekli kemanın,


Gözleri üsci.inc.len bakar zamanın...
Dudağı en asil bir kahramanın,
Kalbinden süzülmüş bir damla kandı.

Vürndu hafifci kuşcüyü gibi;


Kimse gülemezdi g\ildüğl"ı gibi,
O vahşi göz ler i bir büyii gibi,
Ansızın içimde cuwşw, yandı. . .
BiR iZDiV AÇfA N SONRA

Herakşam muhakkak resadiifümüz,


Yolumun üsründe yine sen varsın.
Nedir bu sevinçle gülümseyen yüz?
Vefasız, galiba çok bahciyarsın!

Sen beni alclac da bu aşk oymında,


Gic başka birinin uyu koynunda! ..
Hiç şüphen olmasın, gülel boynunda
Aşkın vebali var; bir günahkarsın!

Uzakran gi.ikrsin, gi.ili.ims<:rim ben ,

Bakışı r gc:çeri:t bir şey demeden.


13 i l mcm ki bu �arip gi.ilümscmc-dcn
Ben ne kas rt· dc rd i m, S('n ne anlarsın? . .

'i 1
G Ü LLE B Ü LB Ü L EFSANESİ

"/Viyamdtı bir gece. ah. bir giile nşı111


i /a11dı111!
l layııtmıda o sabııh cığlayarak nyandmı!''

İ lkbaharda bir sabah.


Vadiler henüz siyah,
Dağ başları ağarmış.

Can vermiş dağa caşa;


Cihanı başran başa
Baharın feyzi sarmış,

Bu sabah işce bi.ilbül


Uyanmış glile karşı.
Göğsünü gizlice gül
Açmış bülbüle karşı.

Böyle .. . iki s<:vdalı


Sev işmişler bır fasıl.
Fakal ne rarzda? . . Nasıl� . .
O n u ara sormalı!

))
Sonbaharda bir akşam...
Dağılmış cihana gam
Bir acı haber gibi.

Her raraf kırık dökük...


Dalların boynu bükük
"Kederliyiz! .. " der gibi.

Bakmışlar; solup gitmiş


Gül kırıklar içinde.
Bülbülünü rerk etmiş
Hıçkırıklar içinde.

Demişler: Ömrü azmış,


Ne çare, gülün soldu!
O duymaz, anlamazmış,
Hıçkırırmış: "Ne oldu! .. "
Şimdi böyle her bahar,
Serseri kelebekler
-Kanadında benekler­
Her carafa dağılıp;
Bülbüllerden c�ırlar
Güllere birer mekcup.

Şimdi böyle her bahar;


Pek sevimli, pek iyi
O eski sevgiliyi
-Çırpınıp cicreyerek­
Ararlar çiçek çiçek!

57
GELDİGİN GÜNÜN HATIRASI

Sana nasıl anlatılır,


Sensiz hayatın boşluğu?
Bir ;.:İndanın ağır ağır,
Çöker üstüme loşluğu .

Dünya, her mihnete bedel,


Sen olduğun için güzel
Hayar, hayal, i.imic, emel,
Sene.len alıyor hoşluğu.

Arıyorum senı uzak


Bir �ehırde sallanarak ...
Hala, geldiğin günün, bak,
(hc:rı ınde :-arhoşluğu !
RÜYA

Biraz daldım hayaline,


Kaç yıl var ki uykusuzum.
Rüya görüyorum yine,
Uyandırma beni kuzum!

Ruhum şerha şerha, çorak,


Hıçkırarak, çırpınarak;
Ağlayayım yine bırak,
İçim yanıyor, c;usuzum!

Gördüğüm bir ışık dünya;


Gençl iğimi buldum gi.iya.
Aman, bicmesın bu ri.iya;
Uyandırma beni kuzum!

59
VEDA

Hani o, bırakıp giderken seni;


Bu öksüz cavrını rnkmayacakcın?
Alnına koyarken veda busemi,
Yüzüme bu ci.irlü bakmayacaktın?

Hani ey gözlerim, bu son vedada,


Yolunu kaybeden yolcunun dağda,
Birini çağırmak için ımdada,
Yaktığı aceşi yakmayacakrı n?

Gelse de en acı sözler dilime,


Uçacak sanırdım birkaç kelime ...
Bir alev halinde diişti.in elime,
Hani ey gözyaşım, akmayacakcın?
60
ABDÜLHAK HAMİD'E MEKTUP

Ey yüce hilkatine dehası mizaç olan,


Ey dehanın şulesi başına bir raç olan,
Ey "Makber"in, " Ölü"nün "şairi Hiyemur"u!
Sizsiniz asırlarca devam eden süklıcu
İ lahi rebabının nağmesiyle dağıtan.
"Fuzuli"den, "Nef'i"den, "Nedim"den sonra varan
Bir siyah gece gibi ıssızdı, karanlıktı.
Sizin rebabınızın terennümile çıkcı
Şiir perisi olan şu ince yüzlü hilal.
Bugün ki karşınızda gördüğünüz ihcilal,
Verdiğiniz o nurun fecriclir, sabahıdır,
Gönlümüzde bir "Milli sanat" inribahıdır.
Sıytınız dolaşırken hep ağızdan ağıza,
İsyan olabilir mi bu "haşa" <lehanıza?
Tasavvur edilir mi küfranın o kadarı?
Biz ki şu nankör asrın nasipsiz çocukları
Karşınızda daima en lekesiz, en remiz
Hürnı<:rle, nıuhnbberlc:, hayrc:de eğiliriz.

61
Bu histe mi.işcerektir sanacı sevenler hep,
Şi.iphesız bu olamaz size h ıcaba st:bep,
Affcdın ci.irt:cimi, ben size ulu şair;
Kendi kalbime dair, kendi aşkıma dair
Bir acı hacırayı yeniden yada geldim;
Ta ruhumun içinden size feryada geldim.
Affedin cürecimi; aynı sebeple yine:
Musset'nın hicabını görmüşcüm Lamarcin'e.
Şu dakika benim de içimde aynı yara,
Kapıldım aynı çılgın, zehirli duygulara...
Yok benim semalara açılacak kanadım,
Ben o nasipsizim ki tanınmış değil adım,
Kim sorar; kim öğrenir; kim anar maceramı?
Şu yılları sürüyen hayatımın devamı
Tesellisiz, ümitsiz bir uzun lııçkırıkcır.
Elimc.leki rebabım kalbim gibi kırıkrır.
B i r yara var içimde sızlıyor derin derın...
İşce bürün ruhumu kaplayan bu kec.lcrin
Verdıği cesaretle huzurunuza gclc.lım.
Size gözyaşlarımdan hediyeler gecırdım!

62
Yedi yıl... şimdi rnmam yedi yıl benden uzak.
Yaşıyordum kalbımın sevınçlerı coşarak.
Haberım yok alemin kederınc.lcn, yasından;
Gençl iğimin ac.leta sarhoşum havasından!
Bir bulura bürünmüş dönüyor sanki başım!
Henüz recrübesiz<lim, yirmi ikiydi yaşım!
Kulaklarımda engin bir denizin sesleri,
Gönlümde maceralar geçirmek hevesleri . . .
Büri.in genişliğiyle kollarım ufka açık,
Bekliyorum: Ey sevda nerdesin karşıma çık!
Ta küçiikren beri var, sevmeye ihriyacım,
Beni bir aşka doğru sevkcdiyor mizacım .
..
Çok hüzünlü bır akşam ... Bir sonbahar akşamı. ..
Kaplamıştı gönlümü kimsesizlığın gamı.
Günün son ışıkları sönerken uzaklarda,
Dağıccı birdenbire gönlümdeki sisleri,
Tarlı bir kahkahanın serpilen akisleri .
..

Ruhum uyandı gibi bir lahzada bu sesten.


Küçük, beyaz ellerle açılan bir kafesten
Gizli sözler işittim ... Ah, o sevinçli sözler;
İ ki yeşil göz gördüm ... Ah o sevdalı gözler!
Dağıldı zerre zerre yollarıma bir koku;
Sandım ki ta kalbime değdi sevdanın oku!
"Varmış demek benim de bir sevdiğim!" diyordum.
Bazen düşünüyordum: "Acaba kim?" diyordum.
Kimdi, ufuklarımda ilk görünen bu yıldız?
Kimdi, henüz ismini bilmediğim bu şen kız?
O yeşil gözlerinin ne tadı rengi vardı!
Fısıldayan sesinin ne hoş ahengi vardı! ..

61
Beraberiz her akşam, hafrnlar aylar var ki ...
Gözlerinın taptığım hülyalı yeşil rengi
Büyülüyor ruhumu cıpkı bir sihir gibi,
Bazı gülüşleri var; "Gel kalbime gir!" gibi.
Bazı bakışları var; bin sözlü, bin iymalı.
Bazı cavırları var; şüpheli, muammalı.
Bazı yorgun kadınlar gibi hissiz, kayıcsız,
Bazı bir zambak kadar ruhu saf, açık bir kız ...
Değişiyor, durmuyor bir halde, bir kararda!
Akşam ... şehirden uzak, kumlu, geniş yollarda
Yürüyorken onunla aynı izin üsründe,
Çalkalanıyor gibiyim bir denizin i.isci.inde,
Sahil uzak da olsa geri dönmek ne mümkün!
Bürün safıyecimle açrım kalbimi bir gün.
Gözlerinde gözlerim, avuçlarında elim,
Dedim ki: "Ey sevgilim, ey muazzez sevgilim,
"Zannetme ki seninle tesadüfen birleşcik!
"Bu sevda mukadderdi, ezelden beri eşcik!
"Yıllar süren bu hicran birci, kurruldum işte!
"Ben seni arıyordum, nihayet buldum işre!
"İtiraf er, seversin beni biraz değil mi?
"Birleşen ellerimiz ayrılamaz değil mi?.. "
Amk kirpiklerimden sızıyordu gözyaşı.
Bu gafletime karşı, bu saffecime karşı
Dudakları müstehzi bir şekilde büküldü;
Bir miiddcc güldü, güldü ... kahkahalarla güldü!

65
Bu maceradan sonra çok sürmedi arası!
Kalbimde kıskançlığın açıldı ilk yar.ısı.
Artıyordu daima şüphelerim içime.le,
Dağılmıştı büsbütün neşem de, sevincim de ...
Her dakika değişen bir hisle kararsızdım,
Engin, çorak bir çölde kalmış gibi yalnızdım!
Yoknı candan bir dosmm gözyaşlarımdan başka.
Diyordum ki; "O, nasıl böyle remiz bir aşka
"Vefasızlıklar eder, hıyaner karabilir?
"Beni nasıl rerk eder; nasıl aldarabilir
"Dünyanın en mukaddes ranıdığım kadını?.. "
Haykırıyor, ianede anıyordum adını!
Sarmıştı asabımı çıldırcıcı bir humma.
Eskiden başcan başa nur olan yollarıma
Karanlıklar, geceler dolmuştu yığın yığın ...
Gönlümde taşıdığım şüphenin, kıskançlığın
Zehirleri nabzımda vuruyordu kan gibi;
Sevda, kıvranıyordu içimde yılan gibi.

6(ı
B i r gündü İlkbaharın en sevinçli bir gi.ini.i!
...

Her rnrafra başlamış rabiann di.iğünü.


Kuşlar eş, çiçekler eş, sevişen gönüller eş ...
Benziyordu uzakcan bir alcın caca güneş,
Tadı, baygın bir zifaf içindeydi her raraf,
Dağlar yeşil, gök derin, sular berrak, hava saf. ..
Baharın busesile açılmışcı çiçekler;
Kırlarda yorgun argın dolaşan kelebekler
-Belliydi her birinın sallanan kanadından­
Bayılmışlar gibiydi bu havanın tadından!
Ağır ağır, kol kola yi.iri.iyorduk o gün de;
Her zaman gezdiğimiz geniş yollar iisci.inde.
İ lkbaharın sihriyle değişmişci ansızın,
Daldan dala dolaşan gönli.i bu vefasızın!
Önce baygın gözleri yeşil kırlara daldı;
Sonra durdu düşündü ... derin nefesler aldı.
Dedi: "Bu yaz geçmeden nişanlanalım biz de!"
Heyecanla bakışan derin gözlerimizde
Yandı bir şule gibi sevinci ruhumuzun;
Kendimizden geçerek öpüştük uzun uzun! ..

67
Kurulmuşru yeniden hayalimin binası;
Süslc:mişrı bu evi gönlümün icinası:
Semasında mehrabın ördüğü haleler var;
Bahçesındc nadide güller var, laleler var...
Sabah, uyanıyoruz kuşların seslerile,
Gece, serin baharın tatlı nefeslerile,
Gökteki yıldızlara dalarak uyuyoruz;
Beraber düşünüyor, beraber duyuyoruz.
Yokcu küçük bir gölge ruhumun sevincinde!
Hayalimde kurduğum bu yuvanın içinde
Yaşıyordum onunla böyle kendi başıma;
Kavuşcum sanıyordum hayac arkadaşıma!
Bahciyardım, ah ever, hakikacen bahtiyar;
Tekrar aldamğını gördüğüm güne kadar!
Değişci bir darbede bu sevimli manzara:
Kuşlar feryat ederek kaçışcı ufuklara,
Semamızda mehcabın parlayan yüzü soldu;
Henüz açmış laleler, güller yandı, kül oldu!

(ı8
Saadetler daima böyle çabuk geçıci!
Anlaşılmaz bir sırmış kadın kalbinin içi!
Ruhum azap içinde burkulurken kederden,
Hayalimde kurduğum süslü merdivenlerden
İ ndim, bir hasra gibi, sürünüp adım adım.
Son defa bu yuvanın kapısını kapadım
Veda eccim aşkımın en yüksek emeline;
Ağlayarak kacıldım şu hayatın seline! ..
Boğdum -pençeleşerek günlerle, gecelerle­
Gönlümün isyanını ağır işkencelerle...
Şimdi aşkım kalmadı; kinim var, nefrecim var!
Hacca kendi kalbime karşı husumetim var!
Hamiş:
İşırcım kı hastaymış, cehlıkelı bır hasra!
Amk bir car bulmuyor her genç ile cemasra,
Macerasız, münzevi bir ömür sürüyormuş!
Her gece yatağından kalkıp öksi.iri.'ıyormuş.
Eğer bc:n son günümden daha fozln uznksam,
Bu mukadder maremi görüp yaşayncaksam,
Onu öldükten sonra affedebileceğim.
Hürmetle mezarına gidip eğileceğim,
Başım önde; dizlerim coprağının üsründe ...
Gözlerimdeki yaşlar ancak böyle bir günde
Hıçkırıklar içinde kumılup boşnnacak,
Ruhum onu en derin şefkariyle anacak!
Bu günahkar kadını rakdis edince ,ölüm,
Kendisinin olacak yeniden büci.ln gönlüm.
Kalmayacak zerrece ne nefretim, ne kinim,
Onu ölünce tekrar seveceğim eminim!
USANÇ

Her yalana kanmışım,


Her söze inanmışım,
Ben artık sevgiden de
Bıkmışım, usanmışım!

Ne bağımda gülüm var,


Ne dalda bülbülüm var.
Arcık ne aşkım, ne de
Aşka cahammi.ilüm var!

Sc:vda yüceldi girri;


Bir okcu gc:lcli gicci!
G<:lişi güzel ama,
Kalbimi d<:lcli gicri!

71
Ne söz ıscerim, ne saz...
Güzelde vefa olmaz!
Bir raş olsa dinlensem
Başımı koyup biraz!

Ey Seyfi, bezgin sesin!


Bilseler ne haldesin?
Ey sevda bekleyenler;
Ondan ümidi kesin!

72
DİYORLAR

Ölürsem yazıktır sana kanmadan


Kollarım boynunda halkalanmadan,
Bir günüm geçmiyor seni anmadan,
Derdine katlandım hiç usanmadan ...

Diyorlar: kül olmaz aceş yanmadan,


Denizler durulmaz dalgalanmadan!

Saadet benziyor boş bir seraba,


Düşüyor her seven gönül azaba,
Gelmiyor çekilen dereler hesaba,
Diyorum: sebep ne bu ısrıraba?

Diyorlar: ki.il olmaz ateş yanmadan,


Denizler durulmaz clalgalcınmaclan!

73
YEİS

Yazıklar olsun ki geçci boş yere,


Kırk yılı sürüyen şu gençlik çağım!
Şimdi ben, dalından kopmak üzere
Kıvrılan çürük bir sarı yaprağım.

Çırpınan gönlümün eksildi hızı;


Kalmadı içimde o cadı sızı,
Karardı ömri.imün ayı, yıldızı;
Işıksız bir gece hep solum, sağım.

Ruhumu kaplayan derin yasımda,


Söndü ümidim c.le, ihcirasım da...
Çınlıyor hiçliğim kafarnsımcla,
Ben arcık şimdiden yarı coprağım!
.., 1 •
ANNEMLE HASBİHAL

Anne, zannecme ki günler geçci de


Değişci evvelki hissim gicgide!
Bir hırçın çocuğum, değişmez huyum,
Seneler geçse de ben yine buyum!
Senden umuyorum cesclli yine!
Bugün şefkacınc, muhabbccine
Zanneder ki yok ihciyacım?
Belki eskisinden daha muhcacım!
Dünyanın ti.ikennıez kederlc:riııden
Kalbim kırılsa da biiylc derinden

75
Hayatım büsbütün yc'se kapılmaz.
Teselli bulurum içımden biraz
O derin sevgini hatırlarım da!
Her gece hıçkıran dudaklarımda
Hasrecle anılan senin adın var.
Anne, hayacımda bir cek kadın var;
Beni aldatmadı, sevdi daima!
Gittikçe ruhumu saran bu humma
Başka sevgilerden yadigar anne!
Sevmeyen, sevenden bahciyar, anne!

Sorma ki: başımdan çok şey geçti mi?


Ah, eğer anlatsam sergüzeştimi!
Bilmezsin kaç gece böyle ağladım!
Şimdi tecrübem var, artık anladım:
Aşk, o bir masalmış, yalanmış meğer.
Seven bir kalp için sığınacak yer
Yalnız o kucakmış, yalnız o dizmiş.
İnsanlar ne kadar merhametsizmiş!

76
O GÜZEL KADIN İÇİN

Rengi biraz uçuk gibi


-Bir sonbahar gülü kadar.­
Gözlerinin çocuk gibi,
Tadı, munis bakışı var.

Düşünceyle dolu başı,


Her nedense bazı günler.
Yanında bir arkadaşı,
Hiç bakmadan geçıp gider.

Düşiinürüm: Bu kadın kim?


Kederli mi, bahciyar mı?
Acep benim bilmc:diğim
Sevdiği bir eşi var m ı '

77
Bücün ruhum ağır ağır
Hasredc dolu amma;
Henüz bence hayacı sır,
Sergüzeşti bir muamma.

Bilmiyorum en garibi:
Ne yerini, ne adını.
Bir yıldızı canır gibi
Tanıyorum o kadını.

Hiç şüphe yok bu sevgimin


Acıklıdır calii pek.
Kendisini çünkü kimin
Sevdiğini bilmeyecek.

Ne bir haber yollayacak,


Ne bir cevap alacağım.
Her gün böyle ondan uzak;
Ondan ayrı kalacağım!
KÜÇÜK SULTAN

Siyah servi divan durur


Başucunda bücün gece.
Gün doğunca gelir, vurur
Kapısını birkaç serçe ...

Kl.içi.ik sulran açık saçık


Uyur diye geceleri,
Kapatılmış şu ufacık
Odasının her bir yeri ...

Baıı coşkun ırmakların


Ninni söykr akan suyu.
Batı, <:SL'll bir ri.izgilrın
Dudakları der ki: "Uyu!''
79
"Bir didişme bürün hayat ...
.. Uyanır m ı böyle rahac
"Bir uykuya yacan? .. Uyu!"

"Issız bir dağ başındasın


" Henüz on dörr yaşındasın;
"Uyu, küçük sulcan; Uyu! .. "

80
KANARYA

Kanaryamın süslü, cemiz,


Küçücük bir kafesi var.
Bu çapk ı n ı n -işicseniz­
Ne de şakrak bir sesi var!

Bir avuç yem, bir parça su


Hafcalarca ona yeter.
Yok ki başka bir k�y�usu,
Hiç durmadan örer öcı.:r...

81
Neye kalbim kayıcsız, şen
Zannediyor bu küçüğü?
Yaralıdır belki bizden
Daha fazla gönülcüğü.

Belki uzun bir hicranla


Hıçkırıyor, bağırıyor:
Bizden ayrı bir lisanla
Sevdiğini çağırıyor...

Hayır!.. Yok bu nağmelerde


Bir yaralı gönül sesi.
Bu cerennüm perde perde
Besceliyor bir hevesi...

Hiç şüphe yok, bu yaramaz,


Bir gün ötse yüreğinden;
Bu acıya dayanamaz,
Di.işüp ölür tüneğinden!

" )
O-
GEMİ

Sahilden uzaklaşan,
Yüce dalgalar aşan
Beyaz kanadı gemi.

Şimdi bocalayarak
Götürüyor pek uzak
Bir yere sevdiğimi.

Ey gemi, senin için


Bir tek acı söz demem.
Ağlarım için için.
Şikiiycrlc:r edemem
Dilerim ki: Şu dcni:t;
Korkusuz, cehlıkesiz
Geçilen bir yol olsun!

Kolların ufka açık;


Yürü, enginlere çık;
Rüzgarların yol olsun!

Gerçi sendin, bu sabah,


Ayıran ikimizi.
Fakar yine sensin, ah,
Kavuşruracak bizi!

8i
B İ R ÇİFTLİK MANZARASI

Sönerken dağlarda günün şulesi,


Sarar yamaçları ince bir duman ...
Duyulur uzakcan bir kaval sesi,
Sürüler çiftliğe döndüğü zaman.

Akşamın bu ıssız saaclerinde,


Nedir bu her şeyde sezilen melal?
Bir leylek rarlanın orca yerinde,
Bükülmüş başile canlı bir sual.

Yan yana bır sıra ceşkil ederek


Jrmakra gusleden kızlar sofudur.
Hilkatin sırrını düşünen eşek,
Çifrl iğin y('gane feylesofudur.

85
Odalıklarının seçmiş içinden,
Bu akşam ördekler en razesinı.
Hin<lilcr, nadide yelpazesini
İlk hicreclc:rinde gerirmiş Çin'den.

Serçeler, dallarda birer serseri,


Kumrular, muhabbec macerasında...
Horozlar, bu çapkın derebeyleri,
Çiftliğe rasarruf iddiasında!

86
GÖNLÜM

Benim gönlüm bir kelebek


Dolaşıyor çiçek çiçek.
Tükenecek ömrü böyle
Çırpınarak, cicreyerek.

Ne şerefli bir adı var,


Ne bir biiyi.ik maksa<lı var.
Her gün biraz zedelenen
İki ipek kanadı var!

Sabırlıdır, gözi.i cokrnr,


Zavallının derdi ı;okrur.
Yorulunca konacağı
l3ir yuvası bile: yoktur.

87
Her şey ona karşı durur;
Güneş yakar, kış dondurur.
Bazı cucar kanadından
Bir fırrına yere vurur.

Benim gönlüm bir kelebek,


Dolaşıyor titreyerek.
Zavallının bir baharlık
Ömrü böyle ci.ikenecek!

88
BÜTÜN GÜZELLERE

Kiminiz sarışın, solgun benizli;


Şairim, bunları sevsem yeridir!
Kiminiz beyaz ki ... gizliden gizli
Ararım birini çoktan beridir.

Kiminiz pembedir ... güzelliklerin


Sihrini bunlarda duydum en evvel.
Kiminiz esmer ki ... o daha şirin:
Kiminiz kumral ki ... bu daha güzel!

Kiminiz geçici bir rüzgar gibi


J fer kalbin üstünden bir defa eser.
Kiminiz gökteki yıldızlar gibi
Daima ulaktan bakıp gülümser. ..

89
Ben ki her şekilde aşkı anladım;
Kalbim ki her cürlü his ile doldu.
Çok defa sevildim, bazen ağladım;
Sevilmeksizin de sevdiğim oldu.

Kah oldum bir aşkın nazlı çocuğu,


Bir hicran elinde kah unuculdum.
O, sevda denilen mavi boncuğu
Birinde kaybeccim, birinde buldum.

Kiminiz ayrıldı bir hatırayla;


Büsbücün unutup gicci kiminiz.
Karşımdan dalgalar geçti sırayla,
Önümde daima engin bir deniz.

90
YOLCULUK

-Htet ı·ezniylt gazel-

Veda ecrim gençliğimin gamsız geçen rüyasına,


Çıktım aşkın nihayeti bulunmayan sahrasına.

Bilmiyordum yol neresi? Varacağım yer neresi?


Dayanarak gidiyordum ilhamımın asasına.

Bu sahranın kanar germiş her yerine ıssızlıklar,


Ufuklardan yalnıt iki yıldız doğımış semasına.
91
İki yıldız ... işce benim rehberim bu, yürüyordum;
Nihayecsiz gecelerın <.lal<lım zulmet deryasına.

Yürüyordum; dağlar geçip, uçurumlar adıyordum,


Tabi oldum saçlarımda esen sevda havasına.

Yürüyordum, gök gürlüyor... yürüyordum, fımna var,


Yürüyordum, göğüs germiş bu dağların borasına,

Bir ses duydum uzaklardan: "Seyfi," diyor, "bir afecin


Düştün siyah gözlerinin yine kara sevdasına!"
BEN

-Ok11y11mlt1n1110 ithaf-

Deniz geçcı; dağ aşcı,


Maksadına ulaşcı
Biiciin ranıdıklarım.

Gayra gönül vermeyen;


Bir maksada ermeyen
İçlerinde ben varım.

Ne hırs, ne hascc, ne kin ...


Kalbimde gcnçli.ğimin
Şevkini raşıyorum.
Elimde bir kırık saz;
Neşem çok, kederim az,
Serseri yaşıyorum.

Fikri hür, gönlü şenim


Asrımın işte benim
Yegane serserisi!

Düştüm yeni bir aşka,


Cihanın bundan b�ka
B i r pul ecmez gerisi!

9·i
KIŞ GECELERİNDE

- 1 -

Bücün şehir nihayetsiz bir nur içinde ...


Kış mehcabı daha parlak, daha lekesiz,
Ne bulurcan bir eser var, ne bir küçük iz ...
Güllimsüyor gibi sema sürur içinde.
Şu saacce kesilmemiş heni.iz gözyaşım,
Penceremin kenarına dayalı başım,
En küçük bir teselliden, ümitten uzak,
Hep o eski günlerimi ha tırlayarak ,

Ben, sabahı bekliyorum fücur içinde.

95
Bücün şehir nihayersiz bir sur içinde...
Karşı evler bır saadec yuvası yıne,
Ayın beyaz ışıkları dolmuş içine ...
Şimdi çifcler uyuyorlar bu nur içinde
Şu sa�ıcta sade bir ben rek başımayım.
Ben, yarabbi, bu uzlette nasıl yaşayım?
Düşünmeden ayrılığın nihayetini,
Hissecriğim dakikada hıyanetini
Seni nasıl terk etmişim gurur içinde?

Bütün şehir nihayersiz bir nur içinde ...


Yıldızlardan görünmüyor semada eser.
Salmış uzak alemlere gizli akisler,
Birer karra ziya gibi billlır içinde.
Artık dinse başımdaki şu zehirli sam,
Şu saarce gözlerimi bfraz kapasam,
Düşünecek değil miyim seni yann da;
Söyle kimi görüyorsun rüyalarında?
Eminim ki uyuyorsun huzur içinde!..
-II-
Çiçekler dağılmış, yapraklar sarı;
Bulurlar gözleri yaşarmış geldi.
Dumanlar bürüdü yeşil dağları,
Bahara doymadan yine, kış geldi.

Sabahran beridir ince bir yağmur


Yağıyor, soğuk bir sisle karışık.
Kafesler kapanmış, sokaklar çamur,
Dışarda ne bir ses, ne de bir ışık.

Ruhumun karanlık düşüncesinin


Doğacak bir nura var ihriyacı.
Allahım, bu uzun kış gecesinin
Koynunda kimsesiz kalana acı!

97
Gençliğim, nihayet bulmayan bir kış;
Ne bır sevgılım var, ne de bır eşım.
Ömrümün bir günü bahar olmamış,
Doğmamış bir defa benim güneşim ...

Sarsıyor dalları bazı bir rüzgar;


Sararmış yapraklar kopup düşüyor.
Yine uykusuzum sabaha kadar,
Baharı bekleyen ruhum üşüyor.

98
BİR KIŞ MASALI

Fasılasız kar yağmıştı. yedi gün.


Gece .. yanan ocakca bir kücüğün
Işıkları görünüyor duvarda.
Penceresi buğulanmış bir oda.
Kar dağlarda geçicleri kesiyor,
Rüzgar büyük bir gazapla esiyor.
Ara sıra duyuluyor bir çığı
Sürükleyen kasırganın çığlığı.
Toplananlar susuyorlar bu gece.
ihciyarlar birbirine gizlice:
"Hiç böyle kış olmamışcı!" diyorlar.
Dışarıda adam boyu belki kar.
Susuyorlar. .. bu sessizlik korkulu,
Yiirc:kleri korku dolu, yas dolu.
Kesik ktsik alınıyor nefesler
Bt·klcniyor gibi kara bir haber.

99
Ansızın birisi başlac.lı söze:
- O kadar uzak ki! .. görünse göze,
Kendimi görür de yine tanımam.
Sorarım sizlere: "Kim bu genç adam?"
Yermiş yıl oluyor, bir karakışcı.
Kar yine günlerce böyle yağmıştı.
Belirsiz olmuşcu, dağlar, ovalar...
N i hayec, o kadar coşmuşcu ki kar
Damların üscünü basacak gibi.
Gircikçe kuduran şu azgın cipi
Bir defo -diyorduk- sonuna erse,
Bu kışcan korkulur böyle giderse!
Kapadı dağlarda kar geçicleri,
Gidenler dönmedi bir daha geri ...
İhciyar düşündü bir zaman ... sonra
DeJi ki: Bu kışcan kaldı hacıra,
Kaşımın altında belli belirsiz
Bir çizgi şeklinde göri.i nen şu iz.
-Ürperir cüylerim bu hacıradan-
Geçci de bu kadar yıllar aradan
Duyarım dikkade bakınca kara,
Derinden derine sızlar bu yara!

Birdenbire karanlıklar içinden


Fırtınanın yürekleri cicrccen
Bir çığlıkla geçip girci kanadı,
Bücün yüzler ölü gibi sarardı.
Göçtü köyün meydanına bir çınar.
Konuşanlar irkilerek suscular,
Bakışcılar bir dakika göz göze.

1 ()()
İhriyar yeniden başladı söze:
- O sene pek gençtim, yirmiydi yaşım,
Bir humma içinde dönüyor başım.
Uymuştum gönlümün coşkun sesine,
Bir kıza aşıktım delicesine.
Gözlerim dumanlı, hislerim caşkın.
Giccikçe ruhumu saran bu aşkın
Düşünmem nereye varacak sonu!
Bilseniz ne cürlü severim onu?
Evinin önünden gelir giderim,
Görünce içim<len erir giderim.
Daima gönlümde, düşüncemde o;
Hasılı her günüm, her gecemde o...
Yok, onsuz geçecek hayatın cadı.
Ne zaman anılsa yanımda adı
Düşerim umulmaz bir heyecana.
Onunla beraber yaşamak bana
Öyle vazgeçilmez bir emeldi ki ...

Bu hayal o kadar cadı geldi ki


Büsbücün ruhumu sardı girgide.
Sonunda kapılıp boş bir ümide
Bu kızı isreccim ailesiden.
Demişler: "Vazgeçsin bu hevesinden,
"Biz onu büyücciik verelim diye
"Şehirli bir beye, bir efendiye.
''En zengin ağalar haber yollarken,
"Her yan<la bu kadar ısceyen varken
"Ona mı verelim şimdi bu kızı?"
Dağıldı kalbime derin bir sızı.
··sevgide rnliim yokmuş? .. Anladım.
O akşam dağlara çıkıp ağladım.

1()1
Aşcı ıstırabım rahammülümü,
Bcklc:c.lım bir şifa gibi ölümü.
İçimde onulmaz büyük bir keder,
Hayacım perişan, halim derbeder
Amk ne gecem var, ne de gündüzi.im;
Gictikçe sararıp soluyor yüzüm ...

Bilmem nasıl oldu?.. Bir sabah erken


Evınin önünden yine geçerken
Uzakran göründü bana apansız
Taclı bır gülüşle bu sevdiğim kız.
Yüzünde derin bir şefkat eseri ...
Uzakcan çevrilip bakan gözleri
"Seni seviyorum! " diyor gibiydi.
Canlandı kalbimin bütün ümidi.
Böyle hem severken, hem sevilirken;
Birlikte bahciyar olabilirken
Hasretle yaşamam ... amk ne müşkül!
O zaman içimden hükmecci gönül,
-Bir defo düşünün, yirmide çağım!­
Dedim ki: Bu kızı kaçıracağım!
Bu köyde beraber yaşayamazsak,
Alır başımızı, bu yerden uzak
Denizler geçeriz, dağlar aşarız,
Başk:ı bir rarafa gider yaşarız.

102
Kendi kuwecime var emniyetim,
Değişmez pek kolay kolay niyecım,
Korkum yok, çekinmem ölümden bile!
Giccikçe büyüyen bu ümit ile
Dağıldı bir parça ruhumdaki gam.
Açcım maksadımı hemen o akşam
En çok güvendiğim üç arkadaşa.
Bir hayli konuştuk verip baş başa...
Gönlümüz coşkundu, görgümüz azdı.
Dünyada hiçbir şey korkutamazdı
Gençliğin bu coşkun çağında bizi.
Daima dördümüz birbirimizi
Öyle çok korurduk, çok severdik ki.
Nihayet o akşam karar verdik ki
Bir gece evine girip apansız,
Bu kızı beraber kaçıracağız.

Geçmişti bir rüya gibi sonbahar...


İlk önce pek hafif esen bir rüzgar
Gitgide büyümüş, kar başlamıştı.
Hey Tanrım, o nasıl bi � karakışcı.
Göz gözü görmüyor basınca cipi.
Kar öyle buluccan yığınlar gibi
Göklerin üstünden yere iniyor;
Ne yava�anıyor, ne de diniyor;
Benziyor murcasıl akan bir sele.
Geceler... o uzun geceler hele!
Büsbüriin karanlık korkunç ufuklar...
Adera roprağı sarsıyor rüzgar
Dağlara çarparak inildedikçe...

1 ();
İşte biz, dördümüz böyle bir gece,
Her adım başında küreyip karı,
Dolaştık karanlık, izbe yolları
Dışardan gizlice kapıyı kırdık ...
Hasılı sevdiğim kızı kaçırdık.

Hepimiz karların üstünde yaya,


Başladık dağlara doğru koşmaya.
Beni yormuyordu bu uzun yollar.
Gençliğim bahtiyar, gönlüm bahtiyar
Sevinçle dolmuştu biicün benliğim.
Baygındı, kendine geldi sevdiğim.
Çehresi sararmış, gözleri nursuz...
Hıçkıran bir sesle, dedi: - Uğursuz,
Dağımn yuvamı, söndü ocağım!
- Kız neden? .. seninle yaşayacağım;
Bu acı, sitemli sözleri bırak!
- Artık senin olsun, dedi, yaşamak;
Şu ratlı canımdan öyle bezdim ki ..
Ben seni sevmezdim, istemezdim k i ! ..
Sızladı gönlümün içinde bir yer.
Ansızın duyduğum bu acı sözler
Bir gizli ok gibi kalbime deydi.
- Öyleyse o tarlı gülüşün neydi?..
Dedi ki: - Gülmüşüm, bunda ne varmış?
Ah, bilir miydim ki bir canavarmış
Uzaktan korkarak yüzüme bakan!

ıo l
Gözlerim karardı, içimdeki kan
Vurdu birdenbire şakaklarımda.
-Ne zalim bir şeymiş, diyorum, sc:vda!­
Bir derin gayz ile içimi çektim.
Gururum olmasa öldürecekti m.
Ticreyen bir sesle ona dedim ki:
- Beni sevmiyordun öyle mi? .. Peki,
Son defa bizimle bu zahmeti çek.
Hiç şüphen olmasın, geri dönersek
Karların altında donar kalırız.
Sabah olur olmaz seni alırız
Yine bırakırız geldiğin yere;
Göğnün kapılmasın artık kedere.

Yürüdük sessizce örtülüp karla,


Yürüdük gazaplı fırcınalarla ...
Nihayet göründü basık bir çatı,
Karların altında bir zemin katı.
Aceş yok, ışık yok, sade dört duvar
Soğuktu karanlık bir mezar kadar.
Hepimiz sokulduk bu dar kovuğa.
Arcık ne soğuğa, ne yorgunluğa,
Yokcu tahammülüm bundan ziyade.
Vücudum hiçbir şey duymuyor, sade
İçinden yanıyor gibiydi başım.
Sokulup dedi ki bir arkadaşım:
- Sabahı bu türlü beklemek olmaz,
Biz hele, dışarı çıkalım biraz,
Bulalım yakacak, bir kücük, bir dal...
Çok sürmez geliriz, sen bu kızla kal!

105
Onlar gider gitmez yığıldım yere,
Daldım en karanlık düşüncelere...
Ruhumun içinden geliyor ahım;
Diyordum: Ey Tanrım, neydi günahım?
Ne kadar bahtıının yüzü nursuzmuş?
Bu sevda denen şey ne uğursuzmuş!..

Ağır ağır yağıyordu şimdi kar.


Sustu yine bir dakika ihtiyar...
Eğdi derin bir hüzünle başını.
Sildi fersiz gözlerinin yaşını.

- Ansızın duyuldu uzaktan sesler,


Yorulmuş atlardan çıkan nefesler...
Gelenler karşıki sırtı aştılar,
Büsbütün sokulup yakınlaştılar.
Belli ki izimiz geçmişti ele,
Ben de susamıştım zaten ecele.
Gözlerim dumanlı bir kızıl kanla,
Elimde sıyrılmış bir yatağanla
Kapının önünden ki.irekleyip karı,
Atıldım bir çılgın gibi dışarı.
Başladı o türlii bir boğuşma k i
Hiç görülmemiştir böylesi belki!
Onların hepsine karşı ben tektim.
Neden korkacaktım çekinecektim;
Yoktu ya, ölUm<len daha öresi;

106
Gürledi uzakcan birinin sesi;
Dedı ki: "Öldürün arcık şu pıçı!"
Ansızın cucuşcu beynimin içi.
Yüzüscü düşerken kırmızıydı kar .. .
Anladım, vuruldum: işte o kadar .. .

Baygındım, bir şeyden yokru haberim.


Açılır açılmaz cekrar gözlerim
Başımın ucunda gördüm bu kızı.
Kesildi alnımda duyduğum sızı.
Toplanmış susuyor hep arkadaşlar,
Onun gözlerinden akıyor yaşlar...
O zaman en carlı bir yalvarışla
Sokulup dedi ki: "Beni bağışla,
"Şimdi anladım ki çok severmişsin,
"Sen bana gerçekcen gönül vermişsin!
"Ayrılmam, ben arcık senden ayrılmam!"

Elli yıl beraber yaşadık tamam;


Nihayet koynumdan ayırdı ecel
Sevgili karımı yirmi yıl evvel!

107
Seneler nafile uzakl�ıyor,
O benim kalbimde hata y�ıyor.
Yattığı coprakca ben gömülüyüm!
Böyle yarı canlı yarı ölüyüm.
Şimdi her ne zaman büyük kış olsa,
Kar yağsa, fırtına başlamış olsa
Bu acı hatıra bende canlanır,
Yüreğim yeniden heyecanlanır.
Duyarım, dikkade bakınca kara:
Derinden derine sızlar bu yara!..

108
O BEYAZ BİR KUŞTU
O BEY AZ BİR KUŞTU ...

O, beyaz bir kuşcu, uzun kanadı;


Ardında ışıkcan bir iz bırakcı.
Yel gibi dağları aşcı bir adı,
Arada bir engin deniz bırakcı.

Uzakcan gelirken derin akisler,


Kapadı geçciğim yolları sisler.
Tucuşcu içi mde birikmiş hisler;
Gönlümü o kadar cemiz bırakcı.

O, beyaz bir kuşnı, ak kanaclıydı;


Yel gibi dağları aşan aclıydı;
Hay ald i hayalden bile rar l ı ydı;
,

Ne ış ı k bıraktı, nı: i:t. bırakcı!

il 1
ÖLÜMDEN SONRA

-ll-
Şu toprak, sonunda şu zalim t0prak;
Yiyecek bir aç kurc gibi etimi!
Bir mezar kazması bir gi.in bulacak;
Koynunda çatılmış iskelecimi.

Muhakkak bilirken ben de bir hiçim,


Yok olmak fikrini almıyor içim.
Veriyor hayaca başka bir biçim,
Arıyor bugünkü şahsiyecimi.

Dosclarım koyunca beni mezara;


Çekilip gidecek birer kc:nara...
Hiç kimse duyamaz yaşayanlara,
O nnda kuduran husumetimi.

1 12
İ sterim: konmadan üscüme caşım,
Dirilse bır lahza gömülen nişım.
Mezardan dehşecle dikilse başım,
Bağırsam coplayıp son kuvvetimi.

Desem ki: Örterken beni topraklar,


Bırakıp kaçınız, kaçın alçaklar!
Sizlere geçiyor bendeki haklar,
Aldınız elimden hüviyetimi!

Şu coprak, sonunda şu zalim coprak,


Yiyecek bir aç kurc gibi erimi!
Bir mezar kazması bir gün bulacak,
Koynunda çatılmış iskeletimi.
KENDİM İÇİN

-HI-
Girince o güne, o derdi güne;
Karalar giyinsem, yas bağlasaydım!
Kapanıp kendimin kendim üsciine,
Kendimi bağrıma çekip basaydım!

Gözümden akarken en sıcak yaşlar,


Uran�la yerlere eğilir başla r
.

Çekilip giderdi hep arkadaşlar,


Kendime bir lahza ben ağlasaydım!

1 1 1
KERVAN
KERVAN HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ

Bu kicap, bir iddia raşıyor. Bir kısım manzumeleri bunun


için yazılmıştır. Bu kitabın sahibine göre şiir, en es ki leri n rarif
ettiği gibi, "Manzum ve makaffa söz"dür. Vezin, kafiye, şekil şi­
irin uz v i yet i ndedi r. Ona ayk m olamaz. Vezinsiz, kafiyesiz, şe­
kilsiz şiir, ayağı ile resim yapan kolsuz ress am gibi normal bir
sanıır lmadan çı kar
o .

Şiirde vezin, kafiye ve şekilden bıkılış, ke ndi s inden önce ge­


len i.israclara bir şey ekleyememeden, onları tekrarlamadan geli ­
yor. fena şairin kusurlarını bürün edebiya ra yükleyemeyiz.
Benim iddiam: vezin, kafiye ve şekille en yeni şiir yaz ılabili r .

Zaren bunlarla yazılırsa en yeni olur. Öbürleri ilhamın s ıhhıı c li


çocukları değil, rıbbi rerimle .ukıılardır.

117
Şiirde vezin, kafiye ve şekıl değışıklıklerinin, şairlerin kudrer
ve kabiliyerleri ölçüsünde sonsuzluğuna inanıyonım. Kolayı
yapmak isreyen sanatçı, kendisinden öncekileri caklir ederek ru­
hunu bir doğum ağrısından kurcarır. !?akar gerçekten yeni, gii­
zcl, mükemmel eser, bir ömür boyu ulvi sancılar içinde, hiçbir
şeyle karşılığı ödenemeyecek bir ceht ve gayrecle meydana geti­
rilebilir.
Bir manzumesini camamlayabilmck için senelerce uğraşan
şairi başka nasıl izah edebilirsiniz?
Yeni bir eser vermek, yeni bir hayat orcaya getirmek kadar
zahmecli, meşakkaclidir. Fakat o nispecte de zevkli, heyecanlı ol­
masa buna kaclanılmazdı.
Tembel, kısır, taklicçi olanlar, kolay başarılar ve şöhrecler ar­
kasında koşanları yeriyorum. Bu oporcünisr şairler, başlarına bir
sanat çelengi konmaya layık değillerdir.
Şiirde hiç kimsenin yard ımına muhtaç olmadan, gönülden
göni.ile sirayet eden duygularla, büyük Fars şairinin dediği gibi,
bir daha silinmemek üzere "Ceride-i A lem"e geçmek, insan ru­
hu için yerer derecede haz verici bir saadcctir.

***

Bu kicap büyük bir samimiyet ve cevazu içinde bir kısım


manzumeleriyle birtakım denemelerini orcaya koyuyor. Şunu
iddia ediyor ki, vezin, kafiye ve şekilden vazgeçmeyerek de ye­
n i , hacca en yeni olmak mümkündür. Aruz vezni belli kalıpla­
rıyla, ritmini bozmadan pek çok şekillere girebilir. Kafiyt'ler ru­
hunuzda uyandırdığı cadı yankıları muhafaza ederek türlii ciirlii
kullanılabilir. Bildiğimiz nazım Ş<.'kil leri dışında bilmediğimiz
daha birçok şekiller vardır. Bu iddalarımı anlarabilmek için bu
kitaptan bir misal alacağı m .
Kirnpwki " Üç Dünyn" manzunıl·sini alıyorum:

1 18
fost111,
Y";m· iif ıiirlit� /il ı$·
i dii11ynclt1:
El'l-eln:
"Şmlf( Jevdim, b1111J1 sevd1111!·' diJenk.
Ömrii sw111ekle gefer!

Sozde olg1111/npr on<lmı sonm:


"Ş111111 yapıun. b111111 Jap11111!" diyerek,
Ömrii saymakla gefer!

İhtiy"rlıkıa ta111r diinyttyı.


··Kahpe diinya!" diyerı:k.
"Hey gidi dii11ya.''' diyerek
Ö111rii sii11111ekle gefer!

Şairanelikcen uzaklaşan yeni şiirin iscihza ve hiciv diliyle ya­


zılan bu manzumenin üzerinde azıcık durulunca görülür ki, bu­
rada anız vezni eskisinden değişik can:Ja kullanıJmışcır. Vezin
kalıpları parçalara bölünerek diJin akışına uyulmuşnır. Birinci,
üçüncü mısra birer kelimedir. Ama bunlar, ondan sonra gelen
nazım ritmini aksatmıyor. Sondan önceki iki mısra, eski şiirde
tek mısra olarak kullanılırdı. Çünkü belli bir vezın kalıbıydı.
Böyle olunca hemen aruzun monocon sesini duyuyoruz:

"Kahpe t!iinytı!'' di)erek., "hey gidi diinytı!'' diyerek...

Bunu bi.isbücün ikıye ayırmadan orcaya bir durak konuşu,


"//ey git!i diill)cı'' diyerek... parçasının nlca alınışı alıştığımız mo­
nocon stsi değiştirmektedir.
Okuyucuyu nazım teknığine nit daha fazla izah:u \'ert·rek sık­
mamnk i�in şunu söylemek ısciyorum. Bu manzume vezınlı kafi­
)'<:lıdır vt bir şekil içinde yazılmışrır. Fakar ne vezni, ne bfiyesi,

1 19
ne şekli ile klasik şiirlerim izden değildir. Bunu benim gibi, ben­
den çok daha güzel her şair yapabilir. Sadece bunun için gereken
mümarescyi camamlamak ve bunu yapmaya çalışmak şarcıyla.
***

Kicabın "Harıralar·· kısmındaki manzumeler, edebiyacın hiç­


bir zaman terk edemeyeceği "Mesnevi" tarzındadır. Yalnız aynı
vezinle beyit beyit kafiyeli yazılan bu şekle bağlı kalınmadan,
vezin ve kafiye değişiklikleri yapılarak yazılması denenmiştir.
Yanılmıyorsam, bunun uzun manzumelerdeki sıkıcı yeknesaklı­
ğı değiştiren bir tesiri oluyor.
B<m manzumelerin eski nazım şekillerinden alındığı belli­
dir. "Telgraf Sokağı" yahuc "Çakal Dağı" aslındaki eski şiirin
"Terkib-i Bend"idir. Ama ona sımsıkı bağlı değildir.
Bu kısımda, daha eskiden yazılmış, klasik şekle bağlı man­
zumeler de vardır. Okuyucumun beni eski şiirimizin düşmanı
saymamasını rica ederim.
***

Kitabın dili ne yeni, ne eskidir. Bence bunların her ikisi de


birbirinden çok farklı değildir. Konuşcuğumuz bugünkü canlı
dili kullanmayacak olduktan sonra, yeni kelime ile eskisinin far­
kı kalmaz.
Bu kicapca "Öli.im"den çok bahsetciğimin farkındayım. An­
cak, bugün benim çok yakından duyduğum bir konu olduğu
için, bu kicabı son denemelerim olarak benden sonraki çocukla­
rıma verirken, bu kusurumu yaşıma bağışlamalarını rica ederim.
24 f.ki111 1 963
Orhan Sqfl Orhl/ll

120
ÖLÜM VE İHTİYARLIK

İhriyarlık da ölümdür zaten!


Önce gözler gömülür bir cabuca.
Benzer üstünde bu camdan cabucun,
İki, kaş, bir de burun tıpkı pura!
Sonra dişler gömülür, sonra da saçlar... Derken
Silinir hatıralardan yaşayan.
Di rer en sonra bu işkence, ölür!

İlıriyarlık şu <lemekrir: İnsan,


Çıkmadan son nefesi,
Konuşurken de sesi,
Ölmı:-dtn önce ölür!

121
İNCİR AGACI

Şu incir ağacı ki, yapraklarında yaz kokuyor,


O eski incir mi?
Dalında kim şu soluk yüzli.i, mavi gözlü çocuk?
Ben miyim yoksa?
"Kopar!" eliyor gibi boy boy öni.inde bekleşiyor:
Dızilmiş incirler!

Bir akşanıüsrü geçerken bakarsınız hanıdır,


Sabahleyin morarır.
Güneşce gitgide olgunlaşır, kemale erer,
Ağızlarından akan ballarıyla göz kırpar,
Yazılmış in<.'irler!

122
Bu incir ağacı, evet, eski incir ağacı ama,
O mavi gözlü çocuk bir yabancı, ben değilim!
Kırık dökük dallar,
Akmıyor ballar,
Bozulmuş incirler!

Çocukluğun bu güzel bahçesinden, anlıyorum,


Yabancılar geçmiş!
Önümde durmada yapraklarıyla birlikte
Ezilmiş incirler! ..
GÜZELLER VE Biz

Onlar ki ilahlar soyu oldukları halde


Dünyamızı teşrife cenezzül buyururlar.
Gökcen yere bazen,
B i r gizli ışık huzmesi halinde vururlar.
Onlar ki bulunmaz aramakla,
Varlıkları bir sırdır esasen!
Bazen geçilen bir yolun üstünde dururlar.
Bizlerle gezerler, konuşurlar, ocururlar...

Bir şey mi bürün varlığımız karşı lık olsa,


Minnecle verip onları bir sevgili yapmak?
İnansak eğer, kulsak eğer Tanrıdır onlar,
Borçnır bize tapmak!

12-i
TALİH KUŞUM

Konmakta calih kuşları


Fırsac bulup her glin başa!
Bekler benim rnlih kuşum:
Diişsi.in başım,
Birsin işim,
Konsun leşe!
l ..?'i
ÜÇ DÜNYA!

İ nsan,
Yaşar, üç türlü şu dünyada:
Evvela:
"Şunu sevdim, bunu sevdim!" diyerek
Ömrü sevmekle geçer!

Sözde olgunlaşır ondan sonra:


''Şunu yaptım, bunu yaprı m ! " diyerek
Ömrti saymakla geçer.

İ hriyarlıkra ranır dünyayı:


"Kahpt' dünya!" diyerek,
"l-ky gidi dünya!" diyerek,
Ömri.i sövmt'klc geçer!

1 16
GRAF İ K

Emekle si.it çocuğu,


Hayatı yerde siirü !
Basınca bir y<�ına,
Yavaşça kalk ve yiirü!

Düşünme kendini koş gençliğinde çılgınca


İ çinde gitgide: arrnn eııc:rjıdeıı öciiri.i!
G irince elliye dur, altmışında olgunlaş,
Ve yetmişinde çlirli!
1 _, ...
,
DOST

Ona ben iyilik ercim ömri.imce,


Beni hep yerd i, durmadan yerdi
Görmed i m hiç ceşekki.ir ecciğini
Efendisine!

Korkarım, ben ölünce ;ırkamc.lan,


Bu sefer meche başlayıp da beni,
"Ne İ)ıi adam!" dedirrir
Kemi isi ne!

128
GENCE HiCViYE

Dudağın ecli, kanın şehvecli,


Dişlerin kazma kadar kuvvedi!
Öyle dimdik ki boyun, rıpkı sırık,
Adalen sen ama, aklın pısırık!
Varlığın sade şekil, sade kalıp!
Bu değersiz içi boş şekli alıp,
Görgü koy, recrübe koy, mana koy,
Yine dolmaz o kadar toysun coy!
Pişmemişsin, daha çiğsin, ham adam!
Senelerdir yapan ancak cam adam!
Yok nasibin bu remiz benlikcen,
Belli alnındaki ergenlikren!
Yirmi bir var mı yaşın? Çok hoşsun,
Ama bilsc:ıı ne kadar bomboşsun!

129
SON PERDE

- Tık, rık, rık!


Tak, rak, cak!..
- Bir doscun gelmiş kalk!

- Pıc, pıc, pıc!


Pac, pac, pac! ..
- Yorgunsun, arrı k yac!

- Ih, ıh, ı h !
A h , ah, a h ! . .
- Bir varmış, bir yokmuş,
Vah, vah, vah!
Vah, vah, vah! . .

ı ıo
BEN ÖLÜRSEM!

Ben ölürsem, bana dostlar gücenir!


- Vay, denir, bir şeyi varmış hala,
\!erecek başkasına?
Ben ki can vermişim, aldırmazlar.
Gil l-ii giş sahibiyim farz edilir,
Dosrhığu halis değ i l i m !

Ben öli.irscın, beni anmaz kimse!


Kardeşim yalnız anar,
B i r de kızım,
Bir de karım.
Aynı dünyada doğup
Yaşama hakkıyla
Çiinkii ben onlar için sade varım.
"Şalıs-ı -;;\[is" değilim!

1) 1
Ben ölürsem, beni yazmaz gazete,
Eskiyim, geçti modam!
Artık onlarca ben ölmüş bir adam
Gibiyim, taze havadis değilim!
DÜŞMEYE GÖR

Hde bir düşmeye gör, düştün mü,


Dosrla düşman bir olur:
Kimi ahmakça gi.ilcr: ''Kah, kah, kah!"
Kimi kurırnlrn içinden sc:vinir: "Vah, vah, vah!"
KARDEŞLİK

Kardeşiz biz, bürün insanlar, ever,


Kardeşiz!
Aynı kan, aynı vücur, aynı ccsc:c.
Aynı h ı rs, aynı haset!
Dtğişt'n adlarımız başka değil:
Şimdi karck·şlcrim: Ahmer, Mthnı<.·r . .
Eskidtn adları: Habil, Kabi l ! ..

151
İ K İ ŞEY

İki şey var ki, genel kaidedir,


İki şey var ki, değişmez asla!
Bir:
Kirpidc:n posr olmaz!
Bir ele:
İnsan dcnil<:n mahllıkrnn,
Dosr olmaL.!
İŞTE SEVDİGİM DÜNYA!
İŞTE SEVDİGİM DÜNYA!
HAKKINDA BİRKAÇ SÖZ

İşte Sevdiği"' Diinya! en uzunu yedi mısraı geçmemek şartıy­


la küçük kıralarla yazılmış bir manzumedir. Hepsi bir araya ge­
lince şairin yaşadığı sevdiği dünyayı anlatır. Onun gördüğü, be­
ğendiği dünya budur. Onun için bu manzumeler birleşerek ipe
Sevdiğim Oiinyn.' adını raşıyor.
Bu şiirlerin hususiyeti, bu dünyanın uzun uzadıya rarifine,
izahına gidilmeden, bu küçük kıralarla biraz espri, biraz hiciv,
biraz resim, biraz lirizm ile çok sade bir şekilde anlarılışıclır.
Bu şiirlerin dili bugün konuşulan Türkçedir. Aruzla yazıl­
mış bu kıtalar<la dilin aruz kalıplarımı ram bir uygunluğu aran­
mıştır.
Bu şiirler, Japonların "'Haiku"' dedikleri 1 6 hecelik küçük şi-

U9
irlerine biraz benzer. Haikular, tarifsiz ve izahsız şiirlerdir: Ne
söyJemek istediklerini tarif ve izah etmeden anlatırlar.
Türkçede bu kadarı olamaz. Biz her şiirin içinde bir mana,
bir nükte, resim, bir Jirizm ararız.
Okuyucularımın bu şiirlerden hoşlanıp hoşlanmayacaklarını
bilmiyorum. Yalnız benim kendilerine biraz bunu anlatarak
okuduğum dostlarım beğenmiş göründüler.
Edebiyatçılarımıza gelince, onlar günün moda cereyanlarının
peşinde oldukları için bu şiirlerin pek farkında değildirler. Ne
düşündüklerini söylemediler.
Önemi yok! Eğer şiir gerçekten bir sanat eseri ise, bunun pek
acelesi yoktur.
Okuyucularıma son denemelerim olarak bunları veriyorum.
İpe Sevdiğim Diinya! ile bu dünya için söyleyeceklerim bitiyor.
Yerimi genç şairlerimize sevgilerle bırakıyorum!

20 Temmuz 7970
Orhan Seyfi Orhon

140
su

Suya bir damla cli.işcü yaprakcan,


Buruşcu alnı hemen.

Genişlt'yip biiyiiycn dalgalar epi siircli.i.


Suyu bir damla çok diişiindürdii!

1i 1
UÇAK FİLOSU

Gdiyor bahçcJcn, karanlıkca


Yanıp sönen o ışıklarla bir uç<ık filosu:
Aceşbckekltri n in!

1 ı2
KIRLANGIÇ

Bazı kırlangıç alçalır gökcen,


Yere bir lahza si.irüinlircesine
Uçup, mesafoltri
O bıçakran kaııaclarıyla biçer ...

Düşiinlirkt'n st'vinçli ı.;iinlerimi,


/\dın aklımdan işe<: böyk g<:çer!
1 ı.)
LEYLEK

Damın üstünde gördüğüm şey bu:


Upuzun bir gagayla ipince,
Orcasından düğümlü çifrc bacak,
Ve sonra: "Tak, tak, tak! .. "

l ıi
GELİNCİ KLER

Sabahl<:yin koıasından bakan gelincikler,


Sorar bu dünyaya:
- Ne isrc.:rsin?
Kanatl.ınıp uçalım m ı ?
Çiçc.:k olup açalım m ı ı. .

1 15
ER İ K F İ DANI

Ned i r erik fidanı,


Bu cel duvak, bu çiçek?
Bahar değil, kışcır,
Ve sen ki.içi.iksi.in pek!
Çok crkc:n olmadı mı,
Bu ya�rn c:v lc:n mc:k?
1 ı(ı
HOROZ

1 loroz, nedir bu kıyafec, bu caç misali ibik?


Bu çifre mahmuzlar?
Bu kadar si.islenir mi erkek hiç!
Yanın<la sade giyinmiş, hanım hanımcık olan
Tavuklarından ucan!
1·17
IRMAK

Kaynağından çıkıp akan ırmak,


Büsbüci.in kaybolup yok olmak için
Koşuyor bekleyen büyük denize:
Ü zmi.iycır bc:lli işcc hiç onu. bu!
Biliyor çiinki.i her şeyin sonu bu!
ı 18
İHTİYARLIKTA AŞK

Kurumuş bir çiçekre balansı


Vı�ıldayıp durarak
Arıyor kalmamış usaresini...

Bana anlar bu yaşra, ey kalbim.


Sc:vişmc: çaresini!
1 19
K İ RPİ

Kirpinin hakkı var, bu dünyadan


Korku duymakta, şüphe sezmekte!
13i.itün silahlarını
Takıp da gc:zmck(t!

150
BALI KLA KEDİ

Ebedi Sulh

Akvaryumda bir balıkla kedi,


Ebedi sulh yapıp sevışmcdelcr ...
Balığın bibi çarpıyor: Tık, c ı k !
Kedinin gözlc.-rinde: bir kılçık!

1)1
AMPUL

İçimde ampul var:


Elin dokunsa yanar,
Elin çekilse söner...
Kolun kolumdayktn,
Yi.izümdc işce budur, gördi.iği.in o aydınlık:
Yanar içinde ışık!
1 52
BAHAR NEDİ R?

Bahar nedir mi! İzin ver de bari anlatayım:


Bulut olup yüce dağlardan aşmak istersin,
Deniz olup da köpüklerle coşmak istersin,
İhriyar, yüz yaşındasın fon: ec:
Şu yemy<:şil çayır üstünde koşmak isrersin
1 5 .�
SENİNLE BAŞ BAŞA

Seninle baş başa yalnız kalınca kork benden!


Ne yaparsam şaşırma hiç . . . Hacca
Sana ilanıaşk edersem de!..

1 51
SİVRİSİNEK

Aman, şu sivrisinek,
Sözde bir eski bestekarmış da,
Şimdi işsiz, açıkta kalmış da ...
Kovarsınız gitmez.
Söylenir, sızlanır durur, arsız,
Her zaman işre böyle: Vızzz, vızzz, vıızz ...
155
YAGMUR

Ne hoş yağardı o yağmur, cıkır tıkır duyulur,


Huzur içinde yaşanmış o ahşap evlerde!
Bugün de aynı buluc, aynı ,gök ve aynı çamur
içimde eksik olan şey rıkırdayan yağmur!

1 56
KAR

Çiçek çiçek dağılıp,


Kanat kanar uçuşan,
Bu yağan k:ır değil, hayı r... RLiya!
Bakınız karla kaplı her tarafa:
İşte apayrı bir masal dünya!
1 57
SENİNLE BEN

Ne yapsam arcık boş!


Yi.iri.iyorken yanındna anlıyorum:
Seninle ben çiftim,
Benimle sen yalnız!

1 )8
R İ CA

Ne olursun, sorunca kıskanarak


Yeni bir macc:nını ... "Doğru! .. " deme:?
Dr::n i ald acmak ihtiyacını duy,
Biraz yalan söyle:!
BEN İ MLE KAPLUMBAGA

Beraberiz sanırım, ralihin ağır yiikünü


Çaresiz sırtımızda çekmekce!
Görürüm bazı bir sıcak giincle,
Benim kadar bunalır, arkasınJa bir koca dağ,
Zavallı kaplumbağa!
160
ORMANDA

Bi.iyiik orman, biiyiiklüği.in nerede?


Arslanın, kaplanın, filin gicmiş,
Perilerin de kayıp! ..
Barınan şimdi sade koynunda,
Şu cilkiler, şu çakallar, şu kirpilcrse ... Ayıp!
161
GEYİK ANNE

Aman geyik anne,


Yanında cli.işman var!
Vurur bu avcı seni,
Eli ne.le ferman var!
Nişan alırken o zalim ... (Dokundu çok bana bu!)
Yetim kalır, diye y1ıvnım, döni.ip de bakman var! ..
162
KÖ PEGİ N D İ Lİ

Nasıl bakar şu bobi?


O rüylü kuyruğunu
Ne ci.irli.i sallar, bak!
Zavallı, dilsit ama,
Düşün ki mümkün mÜ,
B u dildc:n anlamamak�

163
ÇAG LAYAN

Kayalardan yuvarlanan ırmak,


Köpük köpük saçılıp öfkelerle çağlamaJa...
Yaralanmış gururu ağlamada!

161
TAVUKLAR VE İ NSANLAR

Su içerken cavuk bakar havaya!


Bir yudumcuk içince, başlarını
Kaldırıp şükreder bu hayvanlar. . .

Urnnsın arcık o dünyaya doymaz insanlar...


SERÇELER

Ki.içlik serçeler, diyorlar ki:


- Yaşarız hür, bu dosc ağ.ıçlnrda,
Şu ince dallar ıçin hiç değilse yi.ik de!:iliz.
Kii�iiği.iz çok şi.iki.ir biiyi.ik dtğili1.!

l (ı6
ARJ

Zamba�ın orrasında gizli arı,


Kovanın kaçmış işçi kampından.
Biiciin ömrünce bir cek im:�i hu:
Bir gün olsun çalışmadan ya�amak!
EK İ NLER

Saklanır köyde kızlar, oğlanlar,


Sevişirken ekinlerin içine!
"Başlasınlar," c.Jeyip, bu hoş oyuna! ..
Çıkar bu yüzdt'n t:kinlcr yazın adam boylıı a

16H
ON ALTISINDA

On alrısındayken,
Sana hayran bakışların sebebi:
Ne gfü, m· kaş, ne bu boy bos, ne pek sevimli bu baş
Asıl o harika yaş!

169

Niçin bu süslü giyinmen, bu şıklığın bilmem!


Seni bt·n her zaman hayalime.it
Soyup c.li.işiiıımec.lcyim!

170
YAZ GELİNCE

Ne var bu dünyada
Daha hoş, yaz gelince yorganını
Tepıp de acmakran?
Gidip de kırlara sırüisti.i, göğsü bağrı a�ık
Bır ağaç gölgesinde yacmakran?

171
MACERA

En güzel macerası ömrümüzün,


Çıkıp da gezmeye ilk sevgiliyle kırhırda,
Blr bahar sağnağıyla dönmektir:
Koşarak.. kahkahayla.. sırsıklam!

172
BAHARDA

B.1harda öyle serin, öyle carlıdır kı sular. ..


Ya1ık bu lezzeri ömri.i ndt· rnrm.ımışsan hiç!
Gel öyleyse,
Dıı çökiip rerremiz şu ırmakr:ın
Avu�larınla su iç1
BAŞ A K L A R

Ş u başaklar, nasıl da c<:rbiyel i !


Ne zaman g<:�se rnrladan ri.izgar,
E.f;ilir sayg ılarla ht·p ba�lar . . .

17 1
AÇIK H AV ADA KAR

Bu çok açık havada,


Bu çok güzel karlar,
O kadar rntlı carlı yağmada k ı . . .
Belki cenncm: şimdi ka r yağıyor,
Bu kar, o kar belki! ..
BULUTLAR

Siz bulurlar ne çok biçimlerJc,


Ne kadar hoş uçarsınız da yine,
Ne belli adlarınız,
Ne var kanatlarınız...

176
SALINCAK

Kolan vururken içim cicremekce karşında,


Başım döner birden
Savnılurktn tcl'klerin havada...
Nedir bu anlaırnıdırn.
Bc:n miyım sallanan salınc:nkrn� ..
ı7 7
SEN, BEN...

- Ben, sen, o...


- Olmaz, yooo!
"Sc:n, sc:n! .. " çok,
Ilakkın yok!
"Bc:n, bc:n, bc:n! "
..

İsetrs<:n !
178
Eşielik

ÇİNGENEYLE A Yl

Şu çingeneyle ayı,
O kadar benziyor ki birbirine:
Acaba oynacan bu çingene mi,
O ihciyar ayıyı?
O ihriynr ayı mı,
Bu yaşlı çingeneyi?..
179
GELİNCE SEN!

Gelince sen yanıma,


Değişir birden ihriyar dünya!
Bahar yeşi lliğini
GörLip t<:pi nmeye başlar içi mde: bir ay�ır!

180
ELİMDEN ÖPME!

Elimden öpme, hayır, iscemcm sakın öpme!


Dudakların yakıyor çünki.i ihtiyar derimi.
Öpecek başka bir yerim yoks.ı,
Kesin şu c:llerimi!

181
AYNADA

Görlinc:c kendimi korktum: Bu bc:n miyim şimdi?


Bu gördi.iği.im bensem,
Ya, <:skidc:n o güler yiizli.i gen<; adam kimdi?

182
Egoizm

İ HTİ YAR ŞA İ R!

Koş ihtiyar şair,


i şte: karşında bc:kleyc:n kolruk!
Seni hiç kimse böyle: sc:vgıylc:
Kucaklamn amk!
1 85
BAHTİYAR GÜNLER. ..

Ne rnrlı günlerdi,
Seninle anlaşarak bi rleşip sevişciğinıiz
Değ i l . .. Bakışcığımız
O bahciyar günler! ..

18 ı
YAPRAK

Korkuyor, titriyor, kopup düşecek,


İ ncecik dalda bir küçi.i k yaprak!
Doymayan bir dev işrnhıyla bakıp:
.. Bana gel, annenim! .. diyor roprak!

185
B .İ Z İNSANLAR

"İnsanız, en şerefli mahlCıkuz! .. "


Ocyıp de pek fazla
Ôviinmemiz haksız:
Aramız elma çaldı cenneccen.
Biı: o hırsızların ÇO<llklnrıyız!
186
G Ü LMEK, AGLAMAK

Çocuk henüz bilmez,


Asıl nıçın gülünür
Vı: niçin ağlanır bu dünyada?
Onunçın öyle hemen ağlayıp gi.iltr bol bol!

187
YILDIZ

Ölünce ben, göreceksin ki bir ki.içlik yıldız,


lşıldayıp sönerek, durmadan karanlıkrn
Arar bakışlarını. ..
O yıldız işre benim!

188
SAADET

Orur sakız çiğne,


Ya gergef i şle masal dinle, şarkı söyle ve gi.il
,

inan, bu diinyanın
Biici.in saadNi bu!

189
İ ŞTE, SEVD İGİ M D Ü NYA!

Baharı, gençliği, mehrabı, aşkı, rüyası. ..

Ne varsa hepsi mnsal!


Evet, şu boş di.inya!
Fakac ne hoş cli.inya!

l l)O
TÜRKÜLER, MANİLER
BOGAZ TÜRKÜSÜ

Her yaz gibi çok şükür bu yaz da,


Leylaklar açıldı önce mor mor,
En sonra manolyalar Boğaz'da!

Hiç düşmedi halkın ellerinden;


Farksızdı Boğaz güzellerinden,
Her yaz gibi çok şükür bu yaz da!

Temmuzda manolyalar açıldı,


Mehtabı harırlacıp Boğaz'da,
Her yaz gibi çok şi.iki.ir bu yaz da!

Besbelli Boğaz demek bizimçin,


leylaklar manolyadan ibarer!
Mevsim hele tarlı gc:çci .gayer,
Her yaz gibi çok şi.iki.ir bu yaz da! ..
19.;
İ LKBAHAR TÜ RKÜ S Ü

Açmışsa da vadide çiçekler,


Kuşlar köye yorgun dönecekler,
Dağlar yine kardır, yine kardır!

Her şey: Yeni bir ses, yeni bir can ...


Sahilde düşünceyle somurtan
Yalnız kayalardır, kayalardır!

Bir aşkı fısıldaşmada dağ, caş...


Sessizce fakar içren akan yaş,
Bilmem ne kadardır, ne kadardır!

Sevdinsc unucrurrnaz o yıllar,


Bir harını kalbine.le kımıldar,
B i r şey yine vardır, yine vard ı r !

19j
KALENDER TÜRKÜSÜ

Yine leylaklar açan yollarda,


Dolaşır sevgililer kollarda,
Girilirken yine neşeyle yaza.
Bak, Kalender'dc uzaktan Boğaz'a,
Onu en hakim olan yerden gör!

Hissedersin gece mehcaba gebe,


Bir yanardağ kesilir karşı tepe!
Renkli şimşeklerın envaı çakar,
Fışkırır gökten ışık lavlar akar,
Ay doğar böyle, nasıl, nere.len gör!

Görmek istersen ışık bir dünya,


Uyanıkken de gli:l<:l bir rüya!
Alemin nur ile haşrolduğunu,
Gökk·rin yalnız ı�ık dolduğunu,
Gir de mehtabı Kaknder'dtn gör!

195
ÇAKALDAG TÜRKÜSÜ

Bir saac köyden uzakcır yamacı,


İlkbahar zümrüc olur her ağacı ,
Yazın ecrafı dolar:
Küfe, işporra, sepec.
Dağılır evlere orc.lan berekec...
Ama bilsen ne Çakaldağdır o?
Ayvalar, c.luclar, üzümlerle dolu...
Çünkü başran bap hep bağdır o!

Çevırir her gece kurbağlar uzun çıkrığını,


Görürüm karşıki dağlardan ayın çıkcığını.
Bır Çilkal bazı ulur, bazı bir ishak ınler.
Onu sessiz clınlcr,
Uznrıp boynunu bir ayçiçeği
Söylenir c;usmaz ağusrosböcc:ğ ı. ..

l l)(ı
Yine bak doldu Çakaldağ içime!
Ama bilsen ne Çakaldağdır o?
Narlar, armutlar, eriklerle dolu ...
Çünkü baştan başa hep bağdır o!

İlk çocukluk denilen bir çağda,


Yaşadım ben de o zümrüc dağda!
Tırmanıp dallara sincaplarla,
O ağaçlarla beraber büyüdüm,
Kelebeklerle yarıştım, koşrum ...
Geçci bir çağ böyle!
Ama bilsen ne güzel çağdır o?
Ben göçüp gicmecleyim dünyadan,
Yine hala o Çakaldağdır o!
Yine baştan başa hep bağdır o!

197
MANİLER

-I-
Sen gül dalında gonca,
Ben dağ yolunda yonca.
Sen açılır gülersin,
Ben sararıp solunca!

- ll -

Huzuruna varayım,
Diz çöküp yalvarayım:
Sensin çalan gönlümü,
Aç koynunu arayım!

- l l 1-
Öksi.ızi.im,avu r beni,
Koynunda uyut beni.
Aşka yeni başladım,
Yi.iılinden okuc beni!

1%
- IV -

Bul uclardan beyazsın,


Kuşlardan yaramazsın.
Bir halde karar ecmez,
Bir dalda duramazsın!

- V-

Yarcı, uykuya daldı,


Göğsü açılı kaldı.
Bir busesini çaldım,
Uyandı geri aldı!

-VI-
Sana bir cek sözüm var:
Tercemiz bir özüm var.
Yanağında çukur ne?
Onda benim gözüm var!

Vll
- -

Göğsünde bayılayım,
Koynunda ayılayım.
Bir gün bahcıma yar ol,
Bahciyar sayılayım!
-Vlll-
Ey benim gonca gülüm!
Saçların büklüm büklüm ...
Bakrım bir gözucuyla,
Takılıp kaldı gönlüm!

-IX-
Sevdi, aldam beni;
Güldü, ağlam beni!
Giccim kölesi oldum;
Götürdü sattı beni!

-X-
Can işte! .. Canan hani?
Dere işte!.. Derman hani?
Gönül sarayı bomboş,
Beklenen sulcan hani?

-XI-
Ne Hınc'ce, ne Çin'deymiş!
Acep nerdeymiş? .. Neymiş?..
Aradığım meğerse,
Gönlümün içindeymiş!

200
TÜRKÜLER

-! -

Dünyada biricik sevdiğim sensin;


Güzelsin, incesin, rarlısın, şensin!
Nasıl başkasını gönlüm beğensin?
Güzelsin, incesin, cadısın, şensin!

Arıyor gözlerim büci.in gi.in seni,


Gördüm geçiyorken yine dün seni.
Görüp ek- sevmemek, ne mümkün seni!
Güzelsin, incesin, caclısın, şensin!

20 J
-ll-
Başladım feryada ben bülbül gibi,
Gel artık koynumda açıl gül gibi!
Dere mi var hicrana cahammül gibi?
Gel artık koynunda açıl giil gibi!

Giil bütün neşenle, icap erme hiç;


Ne kadar va'<lin var hesap erme hiç!
Serapa güzelsin ... Hicap erme hiç;
Gel artık koynumda açıl gül gibi!

- I JJ -

Acaba şen misin, kederin var mı?


Ne kadar dercliyim, haberin var mı?
Koynunda bana da bir yerin var mı?
Ne kadar yalnızım, haberin var mı?

Silen yok gözümden sızan yaşımı,


Yollarda kaybettim can yoldaşımı...
Uyusam göğsüne koyup başımı;
Ne kadar yorgunum, haberin var mı?

.?O.?
-IV-
0 çapkın büsbütün yaramaz oldu,
Beni hiç düşünmez, aramaz oldu!
Bu kış da hasretle geçti yaz oldu,
Beni hiç düşünmez, aramaz oldu!

Öpülen yerler var yanaklarında,


Çürümüş izler var dudaklarında...
Geziyor ellerin kucaklarında,
Beni hiç düşünmez, aramaz oldu!

20.)
HATIRALAR

Bembeyaz saçlarıyla şimdi başım,


Sana aic mücevheracla dolu
Bir eski mahfazadır.
İçinde saklıdır elmaslar, inciler yerine
En eski harıralar. . .
ÇENGELKÖY

Boğaz'ın her yeri bir parça değişmiş şimdi,


Yine Çengelköy lakin öyle!
Bahçeler, bağlar, ağaçlar, evler...
Yine sessiz, yine sakin öyle!
Elli yıl köyden uzak kalmışken
Tanıdım: İşte benim doğduğum ev!
İşte, en eski mahallem, sokağım!
Geçiyor aynı sokakcan hata
Kendi halinde vakur insanlar...
İşce hiç fasılasız dört mevsim
Köye lezzet dağıcan boscanlar!
İşce cılsımlı o bağlar ki biicün dünyada
Yoktur eşi!
Sonbahar oldu mu dallar eğ il ir,
Sararır ayvalar a lc ın laşar.ık
.

Mı:yve hali nde: verirler gi.inc:şi.


Tanıdım: Çarş ın ı n en ih c iyarı

2ır1
Başı göklerde asırlık çınarı.
B i r tevekkül katıyor manzaraya,
Çekilen eski kayıklar karaya.
Öyle hoş bir yüzi.i vardır ki köyün,
Bir gören amk unutmaz neresi?
İşte, kış vakti coşup çağlarken,
Yaz gelip kupkuru kalmış deresi!
Tanıdım: Şevk ile erken uyanıp
Gicciğim camii bayramlarda!
Karabaş nesli tükenmiş artık
Kediler damlarda...

Gözlerim daldı yine,


Bir hayal alemine!
Elli yıl önceki cipler geçiyor karşımdan:
Kamil Ağa... göğsü açıkrır kış, yaz,
Karda, yağmurda da hep böyle gezer aldırmaz.
Yaşı yetmişse de hala gençcir,
Dağlır, parçalanır göğsüne çarpan yıllar...
Bir avuç raze köpüktür sanki
Şu ağarmış kıllar!
Sami Bey. . . ismi tanınmış hacme.
Bizce İzzec'le Yesari'ye de üscün kar kac.
Huyu hırçıncadır amma severiz
"O bizim hacrarımızdır" diyerek
Övünür, hem överiz.

208
Hatemi Bey ki Mcşihartcydi,
"Molla Bey!" <lcrdik ona.
Şıkcı, bir parça da hatta züppe!
Başta bir ince sarık, sırtta ipek bir cüppe,
Elde mercan tesbih,
Şal yelek, incecik altın köscek...
Şıktı velhasılı pek!
Komşumuz Miralay Ahmer Bey ki:
Unutulmaz daha genç yaşta ölen
O güzeller güzeli
Eşi Növber Hanım'ın iç acısı!
Kerim Ağa ... hamlacı, Abdülmecid'in hamlacısı.
Anılır ismi, sayar gençler onu,
Boğaz'ın eski kürek şampiyonu!

Her zaman kaşları öfkeyle çarık,


Yüzü hep böyle asık,
İşte en sert baba: Çerkez Ali Bey!
Köyde sessiz yapılırken her şey,
İki haylaz çocuğun terbiyesi
Duyulur her gece çığlık çığlık!

İşce ilk sevgilim, ilk aşkım,


O güzel Naile ki,
Hepimiz gizlice aşıktık ona!
Tirreyen perdelerin ardından
Arıyorken biz onun gölgesini,
Ansızın gökten uçan bir yıldız
Gibi bir giin bırakıp girri bizi!

209
İşte, gayede temiz,
İşce, gayede titiz
Ebe İlhame Hanım!
Severiz, bizleri paylar da yine!
Çünkü biz dünkü çocuklar, hepimiz
Doğmuşuz ellerine!

Elde bir çanca uzaktan görünür,


Köyün en hazik olan, diplomasız
Cerrah Musrnfendi!
Evvela çanca gider, sonra peşinden kendi.

İhtiyar Angeli aktar küçücük dükkanda,


Sürme, laden, kına hep ayrı durur bir yanda.
Kutular ayrı, pakecler, kavanozlar ayrı.
"Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı!"

Ve nihayer
Sokağın bekçisi sadık Karabaş!
Bizi bir gördü mü gözler parlar,
Duyulur carlı, kesik havlamalar.
Köyde herkesle yakından tanışır,
Dili yok, söyleyemez söz amma,
Sallanan kuyruğu dildir konuşur!

210
İşte rüyası hayalimde kalan Çcngelköy!
Elli yıl önceki tipler işre!
İşce bağ semri, Çakaldağ, Mashak ...
İşre, İcadiye!
İşre, mehrabı yakından
Bir gümüş ayna gibi
Seyreden Tarlabaşı!
İşce, tarihe bakan gözlerle
Ceneviz devrini görmüş çarşı!
Yine rüyalara dalmış uyuyor,
Küçücük koydaki sessiz yalılar,
Yine herkes tanıyor birbirini,
Yine eş, dosc öyle!
Bir benim sade uzakcan gelmiş,
Bir benim sade köyün bilmediği,
Bir benim el sayılan!

Bekledim bir rnnıdık yüz boşuna,


Bekledim boş yere bir dosc bakışı,
Bir dost güli.işü...
"Göçcü çokran!" dediler
Anarak ismini sordumsa kimi!
Daracık, kuycu sokaklarda gezip,
Aradım gençliğimi!

211
TELGRA F SOKAGr

Doğduğum köyde bir sokak vardı,


Adı üscünde: Telgraf Sokağı.
Hem güzel, hem şirindi, hem dardı.
O kadar dar ki orda birbirine
Dokunur komşu evlerin saçağı.
Aradım, ncrde Telgraf Sokağı?

Onu kaldırmak iş mi sanki, nedir?


Yaşadım ben de orda kaç senedir:
Canlı, gürbüz, keyifli, sıhhacli.
Sezmedim, kış gelince hiç soğuğu,
Duymadım yaz gelince hiç sıcağı. ..
Nerdedir şimdi Telgraf Sokağı?

212
Sokağın en cesuru, en yiğici
Karabaş vardı, bir de ben vardım.
Ben uyurdum, o her zaman uyanık.
Gece bazen ulurdu, korkardım.
Öyle şeytan ki çıc denilse duyar,
Öyle keskin bakışlıdır ki görür,
En karanlıkca baksa en uzağı!
Nerdesin şimdi Telgraf Sokağı ?

Evi ordaydı çünkü sevgilimin,


Kimse bilmez bu sırrı, ben bilirim!
Pek güzel, pek edalı, pek nazlı,
Pek kibirliydi sade... Hiç bakmaz,
Hiç gülmez,
Hiç gelmez,
Beni gördükçe, görmemişçesine
Uzanıp şöyle kıvrılır dudağı!
Nerdesin söyle Telgraf Sokağı?

Gitti ömrüm bu dar sokakla benim!


Geri dönmez mi tekrar istersem?
Telgraf çeksem, arzuhal versem!
Orda doğmuşcum, orda ölseydim,
O sokaktan geçip gömülseydim!
Ömrümün orda geçti en deresiz,
En güzel vakci, en sevimli çağı...
Nerdesin, nerde Telgraf Sokağı?..

2 1 .�
EVİMİZ!

Evimiz eski canda bir evdi:


Kalın duvarlı cemeller, kepenkli pencereler...
Gi.izel değilse de pek,
.Mecindi çok yapısı.
Çekerd i dikkaci kim görse, ilk bakışrn hemen,
Yeşil sokak kapısı.
Övünürdüm onunla ben de: birnz,
İlahilerle, dualarla .t:cldi çi.inki.i o y:u
Büyükbabam hac'dan
Ama bayram olunca illallah,
Usanırdım o scvd i�im kapıyı,
..Gidip bpac. a�! .. rnn.

21 1
Kapı nın sallanırdı üsründe
Büyükçe bir rokmak.
Geli nce mekcepren,
Çalardım üç kere, hem hızlı hızlı: Tak rak, rak!
Açılır. Gi rdin i z mi bir avlu.
Sağ ında bir ambar,
içi her cii rl ü hır<lavacla dol u .
Solunda bir de basık, çok basık yemek odası.
Dokunurdum elimle hep cavana.
Verirdi her dokunuş,
Büyümüş bir adam gururu bana!

Onun yanında da bir başka aynı rarzda oda .


ihriyar Nakşi kalfanındı o da.
Vardı murbakra bir derin kuyusu:
Başında bir çıkrık,
Yanında bir de kova1
İçinde buz gibi su!

Bahçemiz çok büyük değildi ama,


Yerer<li oynamama.
Seyrederdim o bahçeden her gün,
Birişik komşunun güzel kızını.
Daha on üç yaşında aşıkrım.
O yaşra hisseccjm,
Bu <l<:rrl i , carlı işi.
Hayal<:n aşık olup gizli gizli iç çek işi !

2 1 'i
Çıkınız merdivenle üsc karına:
Genişçe bir sofa vardır, boyunca bir de sedir.
Sedirin en başında adecrir,
Gelir babam orurur.
Elinde bir de kicap varsa anlarız ki hemen:
"Zavallı Necdec"cir.
Sere bir askerdi mesleğinde ama,
Onda çok hisli bir gönül vardı.
Hem okur, hem de bazen ağlardı.

Güzel adamdı babam,


Hafif kemerli kibar bir burun, geniş bir alın,
İnce, kumral bıyıklı hoş bir ağız.
Ta içinden gülümseyen raclı,
Açık ela gözler ...

Temiz ve şık giyinir.


Cuma, pazar günü cek aclı bir spor araba,
Elinde dizginler,
Mesirelerde gezer...

Dolaşır evde ihriyarvari:


Uzun bir encari,
Yakasız hayderiyye sırcında,
Belinde bir de kuşak...
Yüzü pek semi, kalbi çok yumuşak!

116
Büyükannem Tekir peşindeydi.
Gözü damlarda yoksa sevgilisi;
Beklemekten şikayet etmezdi
"Görünür," derdi, "şimdi nerdeyse!"
Çalışır ağabeyi m susup derse!

Annemin yoktu ayrı bir köşesi .


Her zaman, herkesin işindeydi.
Niye gelmişti sanki dünyaya?
Ne yapmak için?
Ne olmak için?
Gözünde bizden ibaretti kainat ancak,
Yaratılmıştı anne olmak için!
Büyükbabam, sevmez
NeJense hiç sediri.
Oturur yerde kendi minderine.
Önünde seccade,
Elinde cesbihi, yahut da yasemin çubuğu.
Dayanıp şöyle dinlenir sade.
Dumanlı gözleri sık sık dalar gider derine ...
Konuşur bazı kendi kendine de!

Sokulurdum yavaşçacık o zaman:


- Kuzum büyükbaba, derdim, konuştuğun kimdi?
- Haramiler, yavrum!
- Ne yaptılar sana onlar?
Gülüp bakar yüzüme:
- Çaldılar en sonunda gençliğimi!

2 1 ..,
Keyiflenirse mas:ıl anlacır, fakac ne masal!
Yaracır durmadan muhayyelesi
Ne akla gelmedik işler, neler, neler artık ...
Yaracır başka rürlü bir dünya!
Yok onun farkı bizce rüyadan,
Daha bin kerre hoş bu dünyadan;

Perilidir göller,
Sihirli ırmaklar,
Tekin değil dağlar,
Uçuşur göklerinde :ınkal:ır...

Murac Reis açılır orda Hine denizlerine.


Görünür Zülfıkar'ı elde A l i ,
Dövüşür Kaf dağında devlerle ...
Başlar arcık masalların revüsü:
Sihirli elma, keloğlan, sihirli seccade,
Hızır'la İlyas Eb:ıli Sinan,
Peri kızıyla çoban ...
Açıl kilic açılır,
Mazineler saçılır...

Hepimiz dinleriz kulak kesilip,


Hepimiz dinleriz susup, çıc yok...

2 1 :4
Hele ben büsbütün dalıp giderim
Masallar alemine!
Gece rl.iyamda hep masal görürüm:
Ya bir sihirli anahtar bulup hazineleri
Açar, açar, açarım.
Ya olur bir sihirli seccade,
Uçar, uçar, uçarım! ..

Gece mehrap olunca pencereyi


Açıp dalardım aya!
Açılır komşunun da penceresi ,
Duyulur bir ipek hışılrı sesi ...
Sonra gevrek, sürekli kahkahalar! ..

İçim ışıkla dolar,


İçim sevinçle dolar
Hissederd im ki, çok şükür ben de,
Muclu insanların içinde varım,
Hissederdim ki ben de bahtiyarım!

Sana, ey eski rarzda, bir parça


Basık ve loşça fakac,
Şirin ve hoş evimiz!
Sana, ey ilk çocukluk, ilk gençlik!
Sana, ey ilk cemiz, güzel aşkım!
Ey uzak, muclu, kaygısız günler!
Size benden yığın yığın şükran,
Size benden yığın yığın hasrec,
Size, ey şimdi kaybolan cennec! ..

219
AGITLAR
VASİYET

Dosclarım, roplanın öldüğüm zaman;


Riyayı o gi.in lük bir yana acın!
Turunuz cabunın bir kenarından;
Bir derın çukura beni fırların!

Kalınca büsbi.ici.in sızden uzakrn,


Vücutlum çüri.irktn brn coprakra,
Uzanın rahacça sıcak y:ır:ıkrn,
Yaşamak gururu içinck y a r ı n !
)) ,
__ ,
Yüz yüze gerirmez bizi asırlar,
Meydana vurulsun saklanan sırlar,
Sayılsın şahsıma air kusurlar,
Korkmayın içine yalan da karın!

Anlayım: kimlermiş dosr sandıklarım?


Muhabberlerini kıskandıklarını?
Anlayım: ne boşmuş inandıkları m?
Şu yalan hayarı bana anların!

Dosclarım, anmayın arcık adımı!


Siliniz gönülden eski yadımı!
Kırınız, sonuncu icimadımı;
Ölünce bir daha beni aldarın!
ŞAİRİN ÖLÜMÜ

Şair bana bahsetme adından,


Vazgeç, ne anan var, ne soran var!
Şair, bana bahsetme açılmış kanadından,
Çepeçevre karanlıktır ufuklar...

Artık o kuzehler açılan bahçelerinde,


Mevsimlerin, en coşkun akan feyzi yerinde
Samyelleri esmekte... Çimenler sarı bir kum!
Artık o baharın açılan gülleri zakkum ...
Arcık o seherlerde öten müjdeci kuşlar
Susmuş, uyumuşlar ...
Arcık o ufuk yok, o güneş yok, o deniz yok!
Arcık o senin çizdiğin iz yok!
Şaır, bana bahsetme masaldır,
Tahcınla cacından!
Alnında kalan bir kuru daldır,
Dosdar, seni, "ölsün!" diye terk ermiş acından!
Varsın, seni cahtından acanlar,
Varsın, seni haksız unucanlar,
Dünyaları rutsun avucunda!
Bir selvi, yetişmez mi salınsın başucunda?
Doğdukça güneş gölgesi boydan boya vursun,
Akşamları altında uyursun!

Şair, ne çıkar sanki bulunmazsa başında,


Bir selvi? .. Dikilsin kuru bir caş!
Şair ne çıkar sanki adın yoksa rnşında?
Sessizce o coprakla kucaklaş!
Ôrrer seni ıssız gece kar kar,
Keyfince uzan, yar!
Bazen akıyormuş gibi yaşlar,
Yağmurlar o caşcan yüzün üstünde yavaşlar.
Bir heykel olur bazı karanlıkta, şekilsiz,
Söyler seni rüzgarlara dilsiz!

İsterse sevenler de unutsun seni şair,


Dünyada ne kalmışsa silinsin sana dair!
İstem• ne selvin, ne dikilmi·ş caşın olsun,
Yetmez mi o coprakla karışmış başın olsun!

226
ECEL!

Gelsin, isrerse sebepsiz gelsin!


Gelsin, isterse va kitsiz gelsin!
Bana sensiz gelsin,
Sana bensiz gelsin,
Ona yollar, kapılar, hepsi açık!

Gelmesin sadece: hissemrerek:


Vaktin amk ram olup
Gecenin göklere ylikst'ldiğini!

Gelmesin sadece hissecrirerek:


Giyilen son savaşın zırhını da,
Arılan en son oklln <.lt·ldiğini!

Gelmesin sadt:c:<: hisst·lrİrt' rc:k:


Cc· ldi_!!ini!
VAR OLMAK, YOK OLMAK MESELESİ!

Dostlarım, sizleri rerk ermem için


Bir sebep yok bence!
İyi, yahur da fena, her neyse,
Uyuşup girrik, alıştık anık!

Yaşlılık gerçi biraz can sıkıcı,


Hele düşkünlük acı,
Sevılt.·n ştyler boş.. .
Hoş ama,
Yaşamak her şeye rağ mc:n yınt hoş!

228
Dosrlarım, biz ne kadar anlaşsak,
Hep beraber yaşayıp gitmek için,
Bizi bir gün ayırır mudak ölüm!

Bu ölüm amma acayip şeydir:


Bunca milyarca adam,
Bunca milyon senedir,
Hep ölüp girri de, hiç
Bilmiyor kimse nedir?

Madde ölmez,
Var olan yok olmaz
Da niçin mahvoluyor benliğimiz?
Yaşayan koskoca dünya,
Yaşıyor yıldızlar,
Yaşıyor gök,
Yaşıyor yer,
Yaşıyor taş, kaya, toprak,
Yaşıyor her şey bak!
Yaşıyor en küçücük zerre bile,
Yaşıyor aynı nizamıyla cihan!
Aynı kuvvet yaşıyor.
Aynı kudrer yaşıyor,
Yaşıyor önsi.iz olan, sonsuz olan kanunlar!
Yaşıyorken bunlar,
Niye insan ölüyor öyleyse?
Niye mahvolmada şahsiyetimiz?
İyinin, doğrunun, aşkın, güzelin,
Yok mu bir zerre kadar kıymeri de�
Öleceksek niye doğduk acaba?

229
İkı manası var ancak ölümi.in:
İ ki manası var, onlar da fakat
Birbirinin cam zıddı!

Ya uyanmak şu yalan rliyadan,


Yahuc da,
Ebediyyrn uyumak!

2.ıo
ÜÇ BUUT

İnsan,
Bürün ömrünce şu üç buudun içinden çıkamaz:
"Sen şusun! Sen busun!" ilk önce budur:
Sen, sen, sen!
"Ben şuyum! Ben buyum! Ondan sonra:
Ben, ben, ben!
Ve nihayec o gelir:
Toplanır her şey bir gün onda,
En sonda!

:nı
MEMLEKET ŞİİRLERİ
HARP İÇİNDE BAHAR

Bu sene sarışın yüzlü ilkbahar,


Çimenler üscünde solgun yarıyor.
Gizli bır elemle hı çkı ran rüzgar
Çiçekli dalları kımıldacıyor ...

Gü lşen in kalbine düşmüş bir aceş;


Yok eşsiz dolaşan kumrulara eş.
Serhaddi andıran ufukca güneş
Alevden bir sancak gibi yarıyor.

Kuşların, bir acı mersiye sanki,


Uzakrnn duyulan hazin ahengi,
Bu s<:n<: açılan güllerin rengi,
Döki.ilc:rı kanla rı lıacırlacıyor!
EG Rİ KILIÇ

Bir eski eğri kılıç... Kakmalarla süslü kını,


Bununla belki yapılmıştı Türk'ün ilk akını!
Bir eski eğri kılıç... Kabzasında yakutlar,
Bununla belki kırılmışrı bir zaman putlar ...
Bir eski eğri kılıç ... Öyle sen çelikren ki,
Bunun zoruyla alınmışrı kal'alar belki!
Bir eski eğri kılıç ... Kanlı paslar üsründe,
Çıkardı meydana en şanlı, en çerin günde!
Bununla tuğlarımız geçri çöklt' Nil boyunu,
Bununla atlarımız içti Visrül'i.in suyunu!
Bununla devlerimiz haçlı garbı ycn<liydi,
.Millerimiz bir zaman efendiydi!
Bununla ... Şimdi kalan sade: bır şeref, bir hınç,
Bir eski eğri kılıç!
RUMELİ HİSARLARI

Bir masal şehri hisarlar sanki!


Ayrılıp dörc yanı heybedi, kalın surlarla,
Şu bizim şimdi cefa çektiğimiz dünyadan!
Bir hayal ülkesi halinde yapılmış, kalmış
Beş asır önceki bir rüyada!
Bakıyor fethe uzakran güya:
Beş asır önc:eki rüya kuleler,
Beş asır önceki rüya burçlar...
İnsan, altında yürürken bu hisarlar büyüyor,
Büyüyor, yükseliyor.
Bu çerin kal'aların göklere değmekte başı!
Bunla kimler yaşamış vakciyle?
Bu şchıtlikre yacan kimler?
Kimlerındır bu alınmaz kuleler,
Bu a�ılmaz burçlar?
Bu uzun deh 1 izler!
Ci.iceyi;- onlara nispetle muhakbk bızkr!
Onlar,
Kocaman culgalı, heybetli, cesur ınsanlar,
Bu güzel memleketi,
Bu mübarek vatanın uğrunda
Savaşıp ölmek için sevmişler!
Onla r.
Bu masal şehrinde,
Bu hisarlarda, bu burçlarda, bu copraklar için
Dövüşen devmişler!
EN GÜZEL ÖLÜM!

-Şehitltrimize-

O mübarek, aziz şehitler ki,


Hepsi seçmişler en güzel ölümü!
-Haşredek nur içinde yarsınlar!­
İhciyarlıkca, pir olup bazı,
Bazı pek taze yaşta ölmüşler.
Ama, muclak savaşra ölmüşler.
Ölmemişler rahar döşeklerde,
Kedinin pençesinde fare gibi!
Bir reselli ve bir şeref öH.ime,
Aramışlar savaşca, çare gibi!
Yurc için, din için, şehiclik için
Dövüşüp Müsll.imanca ölmüşler!
O mehabecli, şanlı ordulara
Karılıp kahramanca ölmiişler!
Töresil ölmüşler,
Kefensiz ölmüşler,
İsimsiz ölmüşler,
Ruh olup hep, cisimsiz ölmüşler ...
Bürüni.ip sade bir şehic adına,
Öyle çıkmışlar, alnı pak, yi.izi.i ak,
Tanrının karına!

Varsın isterse her taraf dolsun


Bütün çelenklerle!
Gelsin isterse saygı denklerle!
Bir kefen parçasıyla bir çukura
Acılan naaş olup da ölmekten,
Yurda bir i.ilke feth için ölmek,
(Ne sayılsın ve kim ne derse desin!)
Güzeldir pek!

2 10
ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜ

-Tabutm11111 arkt1ımdmı-

Gidıyor, rasr gelemez bir daha tarih eşine,


Gid iyor, on yedi milyon kişi takmış peşine!

Gidiyor, sonsuz olan kudreci sığmaz akla,


G id iyor, göğsünü çepeçevre saran bayrakla !

Gidiyor, izlc:ri iiscünue bırikmiş yaşlar,


Gidiyor, yerde kılıçlarla eğılmiş başlnr ...

Gidiyor, harbin o en korkulu ashın yelesı,


G ıdiyor, sulhun uruklarda yanan mcşalesi . . .

2 'ı I
Yine bir devr açacakmış gibi en başca o var,
Hıçkıran sesre o var, sessiz akan yaşra o var!

Siliyor ruhunun ulviliği fani erini,


Çiziyor ufka bacan bir güneşin heybecini:

Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça,


Büyüyor, gitgide gözlerden uzaklaştıkça! ..
İSTANBUL'UN FETHİ

-Beş yiiziincii yrldihıiimii İfin-

-I-
Gün bacmada İscanbul'un üstünde Haliç'ren,
Bin renge bürünmüş yanıyor Marmara içren.
Durgunlaşıp engin, silinirken kırışıklar,
Oklar gibi fışkırmada her yandan ışıklar...
Bir pembe bulut bağrı delinmiş kanamakta,
Yorgun uyuyan tekneler altında uzakta.
Altındır ufuk çizgisi, altındır akisler,
Alcın tozu halinde iner her yana sisler...
Durgun sular üstünde kesik vakvakalarla,
Uçmakta gümüş marnlar, alcın gagalarla.
Gök şimdi yeşil, şimdi kızıl, şimdi turuncu,
Camilerin andırmada mermerleri tuncu
Kandır dağılan şimdi günün battığı yerden,
Kandır sızan ecrnfa alev pencerelerden.
Kandır görün�n Farih'in altın iilcmirıde,
Fethin yint iscanbul o en kanlı deminde:
- il -

Mevsim mayısın sonları, yaz başlamış arrık,


Girrikçe açılmakta, dağılmakta karanlık.
Her şey hareketsiz, ağaran tan yeri sessiz,
Kalmış gibi şehrin sarılan bağrı nefessiz...
Bir korkulu rüyayı yataklarda sayıklar,
Dalgın uyuyanlar beraber uyanıklar ...
Bir salcanatın son gününün korkusudur bu!
"Türkler hareketsiz duruyor, bır pusudur bu!"
Kostancin ümitsiz, saray erkanı relaşra
Surlarda Bizans askeri, Jüstinyani başra!
Çarpmakta bugün bir yeni korkuyla yürekler,
Zağnos Paşa bir yanda hücum emrini bekler.
Turhan Bey uzaklarda yakıp yıkmada hala!
Bir yandan o Beylerbeyi korkunç Karaca'yla,
Türk ordusu İsranbul'u sarmış çepeçevre,
Dünya girecektir bu sabah bir yeni devre!

211
- lll -

Birdc:nbirc gökkubbe dolar velvelelc:rle,


Adar koşar ön safta kabarmış yelelerle!
Tozlarla, dumanlarla karışmakta :ırcş, kan...
Yer yer cucuşur coprağı n alcındaki volkan!
Mızraklar uçar, oklar uçar, caşlar uçarken,
Burçlar yıkılırken, kesilen başlar uçarken,
Ecrafa saçılmakca cehennemden alevler,
Tunç copların ağzıyla homurdanmadan devler. ..
Her hamleyi bir hamle kucaklar yeni başcan,
Jüsrinyani bir sedyede kaçmakra savaşcan!
Bir burca zafer sancağı dikmiş Ulubadı. ..
İlk hızla girer Topkapı'dan yirmi bin adı!
"Türkler geliyor!" çığlığı aksecrnede dağ dağ,
Bir çağ kapanır böylece, başlar yeni bir çağ.
Rum Kayseri'nin kellesi bir mızrak ucunda,
Şarkın eşi yok incisi Türk'ün avucunda!

215
- iV
-

Ey Kayser, öviinsen yeridir kanlı başınla,


Tarihe adın geçti o erkek savaşınla!
Ey Fatih, iraden gibi kuvvetli bir elde,
Dünyanın asırlar boyu göz koy<luğu belde!
Ey ünlü kumandan paşalar, tuğlu vezirler,
Ey rulgalı erler, ağalar, beyler, emirler...
Haşmerli zafer mevkibeniz geçti şafaktan,
Gördüm, düşünürken sizi beş yüz yıl uzaktan!
Ey murlu ışık beldesi, nurunla yıkansın,
Her türlü hıyanet dolu tarihi Bizans'ın!
Arrık savaşın hüsnüne hayranlık içindir,
Artık zaferin şi'r için, insanlık içindir.
Sihrinle, füsununla, gururunla, nazınla,
Altın Haliçin, Marmarao, aşık Boğazınla,
Endamını sarmakta ipek tüUü karanlık,
Türk'ün güzel İstanbul'u mesuc uyu arrık!

2ı(ı
MÜNACATLAR
MÜNACAT

-1-

Yıllardır bulamıyor seni bir cürlü ahım,


Niye göklerin bomboş, niçin yoksun Allahım?
Sen olsan razıyım ben, aciz bir kul olmaya;
Varsın harca herkesten fazla olsun günahım.

Bizi kör rabiacın fırlacıp pençesine,


Çekilmişsin yokluğun karanlık gecesine.
Ne güç Allahım, ne güç, senden imdat ummadan,
Göğüs germek hayatın bunca işkencesine!

Yazık, göklerden artık inmiyor kitapların!


Hiiki.imsüz günahların, değersiz sevapların.
Mademki gelmeyecek o büyük hesap günü,
Karşılığı yok cfomek, çekilen azapların ..
.

219
Bızi isccr bir coz yap savur mahşer yelinde,
İscer sürü çöp gibi cufanların sclınde...
Sonunda bir varlığa ulaştır da, Allahım,
Bırakma rabiacın merhamecsiz elinde!

Boğuşmak, hayat denen sebepsiz savaş için,


Yaşamak, en sonunda dikilen bir caş için ...
Bücün ıstırapların en korkuncu işce bu:
Bir avuç roprak olmak düşünen bir ba� için!

.!SO
NERDESİN?

Dolaştı hayalim fezalarını,


Bir zaman aradım seni göklerde.
Bekledım mukaddes cezalarını,
Bir zaman, adalet isceyen yerde.

Sandım kı: hicabın gelir derinden,


Hısımla göklerı sarsar yerinden.
Kurtarır ruhları şüphelerinden,
Ansızın mucizen zuhur eder de!

Baktım ki mazlumu kayırmıyorsun,


Zalime sesini duyurmuyorsun,
İ yiyi, kötüden ayırmıyorsun,
Birleşmiş iraden hayr ile şerde.

2 'i 1
Gelmiyor o büyük nacıkan dile,
Bir türlü geçmiyor varlığın ele.
Yüzünü gören yok miraçta bile,
Daima arada bir kalın perde.

Üstüne almışsın bütün vebali,


Yıkmışsın maziyi, yapmadan hali,
Gösterip gelmeyen bir iscikbali,
Herkesin başını sokmuşsun derde!

Her yanın çepeçevre karanlık dolu,


Dalalet kaplamış hep sağı solu.
Görelim açtığın o kutsal yolu,
Bize de nurundan bir ışık ver de!

Acaba bir misin? Yoksa milyon mu?


Var mısın? Yok musun? Ön müsün? Son mu?
Madde mi? Kuvvet mi? Elekrron mu?
Nerdesin, nerdesin , nerdesin, nerde?..

252
MÜNACAT

-II-
Ulu Tanrım, bizce birsin;
Bir değil de çaksan bile!
Her bir şeye mukredirsin,
Kemalindir, noksan bile!

Güveniriz rahmetine,
inanmışız şefkatine,
Gireceğiz cennerine,
Cehenneme soksan bile!

Hak yoluna sapacağız,


Sc.-ni hcdl'f yapacağız.
Dl.işi.inmeden rnpacağız,
Varlığına, yoksan bile! .

25:;
MÜNACAT

-Ill-
Madem birsin, birlik olsun,
Dilde, dinde, milliyecce.
Murac ec de dirlik olsun,
Başcan başa cemiyecce.

Gayzı, kini dünyadan ac;


Kalpcen kalbe kur bir sırat.
Bızi kardeş gibi yaşac,
Bir vacanda, bir devlecce.

Celaline erme yemin,


Sönsün arcık cehennemin.
Kucaklaşsın gökle: ıemın.
Yere insin o cenıH.'C de.·!
25 1
Sen kendine rehber ol da,
Nifak bitsin sağda, solda.
Birleşsinler aynı yolda:
İsa, Musa, Muhammed de!

255
DUA

-J-
Ulu Tanrım, şu karanlık yolları
Bizi sana ulaştıran yollar er!
İhrirasla kilidenmiş kolları,
Birbirini kucaklayan kollar er!

Muhabberin gönlümüzde hız olsun;


Gürcüği.inüz Hakk'a varan iz olsun,
Önümüzde uçurumlar di.iz olsun,
Yolumuzda dikenleri gi.iller er!

Dalalerce bırakıp da insanı,


Yapma arzın en korkulu hayvanı.
Unucnırma doğruluğu, vinbnı,
Bizi sana layık olan kullar c:c!
DUA

-II-
Ulu Tanrım, şefkacin doğsun bir giineş gibi;
Dağıcsın gönüllerden bürün husumecleri.
Sonsuz bir sulh içinde sevin öz kardeş gibi,
İnsanlar insanları, millerler millecleri.

Arcık rast gelmeyelim gözyaşlarından ize;


Tokların karşısında gelmesin açlar dize,
Sadık köleler gibi baş eğsin emrimİLt,
Tabiarın koynunda gizlenen kuvveclcri.

Sanmayalım insanı yalnız etle kemikcen,


İlmin açılsın gözii şu kör maddc<:ilikcen.
Din kurculsun masaldan, iman mccafızikcen,
Birleşsin vi.inırların ruhlarıyla eclt'rİ!
2')""
BİRLİK

İkilik yok, birlik var;


Yalnız bunda dirlik var;
Yalnız bundadır felah;

Llii lahei llallah !

Bir aşk için gönüller;


Çırpınırken beraber,
İkiye capmak günah!

Lfülaheillallah!

Şu münafık karanlık;
Sona erecek arrık,
Sabah olacak, sabah!

Lfiilahe illallah!
Her türlü nimet bunda,
Beklenen cennet bunda:
Yalnız bir din, bir ilah!

Lailaheillallah!

259
İMAN

Doğruluk, sendedir, fazilet sende;


Aranan en büyük hakikat sende,
Sensiz ne ilm olur, ne ahlak olur!

Görmeyen yüzünün recellisini,


Bulamaz yaşamak resellisini,
Istırap çekmeye müsrahak olur!

Tucuşup şevk ile ra can evinden,


Geçenler bu kucsi aşk alevinden,
Yıkanır hadesrcn piri.ipnk olur!
O gün ki, hüsnünü gözler fark eder,
Rahmetin her şeyi nura gark eder.
Ruhlarda bir ulvi infilak olur!

Toplanır yolunda bütün gönüller,


Kan sızan izlerden açılır güller,
Ne hasec, ne garez, ne nifak olur!

You might also like