Professional Documents
Culture Documents
İçe dönük ya da dışa dönük olmak gibi kişisel özellikler başarıda belirleyici olmuyor.
Duygusal zekâ başarı için önemli ama birçok mahkûmun duygusal zekâlarının yüksek
olduğunu biliyoruz. O zaman duygusal zekâ da tek başına yeterli değil.
ÖZDİSİPLİN
Başarıyı etkileyen en önemli etken, özdisiplin (otokontrol). Çocuklar, özellikle küçük
yaşlarda, genelde akıllarına ilk geleni yapar. Davranışlarının sonuçlarını çok da
düşünmez. Reaksiyon gösterir. İsteklerini bekletmekte zorlanır.
Duygularını düzenleme becerileri daha gelişmemiştir. Duygularını düzenlemek için,
ailelerinden destek alırlar.
Ama maalesef ailesinden veya eğitim sisteminden dolayı çoğu kişi bu özelliği
kazanamadan büyür. Bu kişiler, ‘yetişkin çocuk’ olarak aramızda gezer.
YETİŞKİN ÇOCUKLAR
Arena’da yıllar önce, “atın ölümü arpadan olsun” diyerek, AIDS’li bir kadın ile seks
yapmayı kabul eden sürücüyü hatırlayın. Bu yetişkin, hâlâ bir çocuk gibi isteğini
erteleyemiyor.
1
Çoğu kazanın sebebi de bu. Sollama yapmadan bir arabanın arkasında uzun bir süre
seyahat etme sabrı gösteremeyen, yani özdisiplini zayıf sürücü kaza yapıyor.
Trafik ışıklarında, ışık sarıya döner dönmez kornaya basan insanların çoğunda da
özdisiplin sorunu var.
MUTLULUK VE ÖZDİSİPLİN
Özdisiplin başarıyı etkilediği gibi, eşler arasındaki mutluluğu da etkiliyor. Özdisiplinli bir
kişi, bir tartışmada kendi fikrini bekletmeyi becerebildiği için karşıdaki kişiyi
dinleyebiliyor.
OYUNLAR
Oyunlar sadece özdisiplini değil, çocukların duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimini de
olumlu etkiler.
Çocuklar oyunlar sayesinde sosyalleşir ve gerçek hayattaki rollerini risksiz ortamda pratik
yapar.
Dahası çocuk oyunla kendisini iyileştirir. Öfke, üzüntü gibi birçok duyguyu oyunda ifade
ederek iyileşir.
Hatta biraz daha ileriye gidip, ‘oyun oynamayan çocukta kişilik gelişimi sekteye
uğrar’ bile diyebiliriz. Yani, oyun kişiyi birey yapan mekanizmadır.
Oyun oynayan çocuk, kendi kimliğinin sınırlarını çizmeyi öğrenir. Benlik
organizasyonunu yapar.
2
Ama maalesef günümüzde çocuklara okulda ve evde çok az oyun oynama fırsatı veriliyor.
Bu durumda çocuklar ya oyuncaklara (oyuncaklar çoğu zaman yapay oyun sistemidir) ya
da bilgisayar oyunlarına sığınıyor.
İngilizce’de karşılığı var ama bizde yok. Bunlara ‘game’ deniyor. Oyun oynamayan
çocuk, ‘game’ ile avunuyor. Önemli olan ‘game’ değil, oyundur.
EĞİTİM SİSTEMİ
Oyun bu kadar önemliyken, maalesef eğitim sistemi oyunu çoğu zaman dışarda bırakıyor.
Çocuklar okulda çok az oyun oynuyor. Oyun oynasa bile, bu oyunlar çoğu
zaman ‘yarışmalar’ şeklinde yapılıyor. Önemli olan
çoğunun ‘yapılandırılmamış’ oyunlar oynamasıdır.
Eğitim sistemi çocukların oyun oynayabileceği şekilde tekrar kurgulanmalı.
Ama çoğu okulda genel düşünce şu: Okulun asıl işi eğitimdir. Çocuk okulda ciddi işler
yapar, sıkılınca veya teneffüste oyun oynar.
Dikkat edin çocuklar zil çalınca oyun için nasıl da dışarı fırlıyor? Ama işin kötüsü
teneffüsler de çok kısa. Kısa teneffüslerde çocuklar oyun kuramıyor. Evde de durum çok
farklı değil.
Eğer çocuklara hem başarılı hem de mutlu olmayı öğretmek istiyorsak, okullarda ve evde
çocuklara daha çok oyun zamanı vermeliyiz.