You are on page 1of 26

1

BİZANS TARİHİ

Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
 Bizans tarihine ait temel kavramları açıklayabilecek;
 Bizans Devleti’nin genel özelliklerini açıklayabilecek;
 Bizans tarihinin dönemledirilmesi üzerine görüşleri tartışabilecek,
 Bizans ve komşularını açıklayabileceksiniz;

Anahtar Kavramlar
• Bizans Coğrafyası • Roma Devlet Geleneği
• Bizans • Ortodoks Hıristiyanlık
• Rum • İstanbul
• Grek • Bizansın Komşuları
• Hellas • Bizans Tarihinin
• Yunan Dönemlendirilmesi
• Antik Yunan Kültürü

İçindekiler

• BİZANS TARİHİNE AİT BAZI


KAVRAMLAR
• BİZANS DEVLETİNİN GENEL
Bizans Tarihi Bizans Tarihine Genel Bir Bakış ÖZELLİKLERİ
• BİZANS TARİHİNİN
DÖNEMLENDİRİLMESİ
• BİZANS VE KOMŞULARI
Bizans Tarihine Genel
Bir Bakış

BİZANS TARİHİNE AİT BAZI KAVRAMLAR


Bizans İmparatorluğu olarak adlandırılan devlet Roma İmparatorluğu’nun bir de-
vamıdır. Ancak Bizans’ın Roma’dan ne zaman ayrıldığı konusu tartışmalıdır. Bu-
nunla birlikte pek çok tarihçi Bizans İmparatorluğunun başlangıcını İstanbul’un
324 yılında inşa edilmeye başlamasıyla almaya ve 1453 yılında İstanbul’un Türkler
tarafından fethiyle bitirmeye eğimlidir. Bu yönüyle bakıldığında 11 asırdan fazla
yaşayan bir devletin tarihi söz konusudur. Bizans denilen imparatorluğun coğrafi
sınırları her zaman aynı olmamıştır. 6. yüzyılda Adriyatik Denizinden Fırat kıyı-
larına kadar ulaşan bir Bizans’la karşılaşırken 15. yüzyılda ise İstanbul ve çevresi
ile Mora’nın bir kısmına hakim olabilen bir şehir devletiyle yüz yüze geliyoruz.
Bununla birlikte Bizans tarihinin geçtiği coğrafyanın genel bir tanımı da yapıla-
bilir. Ortaçağın uzun bir diliminde Bizans’ın hakim olduğu iki ana bölgeden söz
edilebilir. Bunlar Anadolu’da Batı Anadolu bölgesi ve İstanbul, Balkanlar’da ise
modern Yunanistan’ın bir bölümü ile bazı Ege adaları olarak söyleyebiliriz.
6. yüzyılda Bizans, İspanya, İtalya, Balkanlar, Anadolu, Suriye, Filistin, Mısır
ve Kartaca’nın da yer aldığı Tunus’a kadar uzanan bir coğrafyaya hakimdi. Bu
dönemde batı sınırını Atlas Okyanusu, kuzey sınırını Tuna nehri, doğu sınırını
Pers İmparatorluğu, güney sınırını da Akdeniz ve Magribî Afrika sahilleri oluştu-
ruyordu. 7. yüzyılda 622 yılında İslamiyetin doğuşu ile yarım yüzyıl içinde Mısır,
Filistin, Suriye, Güney ve Doğu Anadolu’nun önemli bir bölümü Müslümanların
eline geçmiştir. 9. yüzyıla gelindiği zaman ise Roma şehri de dahil olmak üzere
Batı Balkanlara kadar eski Batı Roma toprakları Cermen asıllı krallıkların olmuş-
tur. Böylece Bizans’ın batı sınırını Atlas Okyanusu değil Adriyatike doğru uzanan
Balkan dağları belirlemiştir. Kuzey sınırını oluşturan Tuna ise defalarca bu sınırı
aşan Slav ve Türk kavimleri tarafından bozulmuştur. 7. yüzyıldan sonra Bulgarlar
Tuna’nın güneyinde yerleşerek Bizans’ın komşuları haline gelmiştir. 10. yüzyılın ve
11. yüzyılın başında Bizans, Balkanlar ve Anadolu’da kaybettiği toprakların önemli
bir bölümünü ele geçirmiştir. Ancak 11. yüzyılın sonunda 1071 Malazgirt Savaşını
takip eden yıllarda Selçuklu Türkleri Marmara sahillerine kadar gelmişlerdir. 13.
yüzyılın başında yaşanan IV. Haçlı Seferiyle İstanbul işgal edilmiş, Yunanistan coğ-
rafyasında Latin Devletleri kurulmuştur. Eski Bizans’tan Trabzon’da, Epir bölgesin-
de ve İznik’te olmak üzere üç devletçik ortaya çıkmıştır. Bitinya ve Batı Anadolu böl-
gesiyle sınırlı kalan Bizans 1261 yılında İstanbul’u tekrar alarak Bizans coğrafyasını
genişletmeye çalışmıştır. Ancak Batı Anadolu’daki topraklarını Anadolu Türkmen
4 Bizans Tarihi

beyliklerine ve Osmanlıya kaptırırken Balkanlardaki topraklarının büyük bir kıs-


mını Sırplar ve Bulgarlar ele geçirmiştir. 1453’de İstanbul alındığında Bizans İstan-
bul ve çevresiyle sınırlı ancak mazisinin ihtişamlı günlerinde örülmüş güçlü surlara
sahip küçük bir şehir devleti konumundaydı.
Bu tarihi süreç içinde sözkonusu coğrafyada yaşayan Bizanslılar için onların
döneminde ve daha sonra tarihlerinin yazımında bir takım kavramlar kullanıl-
mıştır. Bu kavramlar arasında Bizans, Rum, Grek, Hellas ve Yunan terimlerini
açıklamak Bizans tarihini öğrenmemize katkıda bulunacaktır.

Bizans
Günümüzde Bizans diye adlandırılan devlet kendisi için bu kavramı kullan-
mamıştır. Bizim Bizans olarak isimlendirdiğimiz devlet ve kişiler kendileri için
Romalı tabirini kullanmışlardır. Çünkü gerçekte Bizans, Doğu Roma Devleti
idi. Hatta 6. yüzyıla kadar içinde Roma şehrinin de yer aldığı Batı Avrupa bölü-
mü Cermen kabileleri tarafından işgal edilmiş olmasına rağmen Bizans, devlet
düşüncesi olarak buraları dahi Roma Devletinin bir parçası olarak görüyordu.
Bundan dolayı Roma’nın devamı olarak algıladıkları için kendilerini Romi yani
Romalı olarak görüyorlardı. İstanbul şehrinin 330 yılında inşa edildiği şimdiki
Sarayburnu civarında bulunan eski Antik Yunan kolonisi Bizantion olarak ad-
landırılıyordu. Çok sık olmamakla birlikte devletin başkenti İstanbul için de za-
man zaman Bizantion tabiri kullanılıyordu. İstanbul’da yaşayanlar da yine nadir
olmakla birlikte İstanbullu manasında Bizantios olarak ifade edilebiliyordu. Dola-
yısıyla Bizans tabiri sadece coğrafi bir bölgeyi işaret etmek ve İstanbul’da yaşayan-
ları göstermek için kullanılmış bir tabirdir. Ancak 1453 yılında İstanbul’un fethi
ile Doğu Roma Devleti, tarihin bir konusu haline geldiği zaman bu devletin nasıl
adlandırılacağı sorunu yaşandı. Tarihçiler, Roma dedikleri zaman M.Ö. 7. yüzyıl-
da Roma şehri ve çevresinde kurulan devlet akla geliyordu. Batı Roma daha çok
Roma’nın devamı olarak algılanıyordu. 7. yüzyıldan itibaren Roma ve Batı Roma
İmparatorluğu’ndan pek çok şey taşımakla birlikte kendine özgü bir sistem oluş-
turan Doğu Roma İmparatorluğu’nun diğerleriyle karışmaması için 16. yüzyıldan
itibaren Bizans tabiri kullanılmaya başladı. 1557 yılında Corpus Historiae Byzan-
tinae adlı seriyi başlatan Alman tarihçi Hieronymus Wolf, Bizans tabirini Doğu
Roma İmparatorluğu için kullanarak bu tabiri bilim dünyasına yerleştirdi. Doğu
Roma İmparatorluğu’nun sakinleri için Bizantinus teriminin kullanılması ise an-
cak Rönesans döneminde Avrupa’da kullanılmaya başlandı. (Mango, 2008, s. 9)

Rum
Devletin yıkılışından sonra tarihçiler tarafından Bizans olarak isimlendirilen Doğu
Roma İmparatorluğu, resmî dilinin Latince olduğu 7. yüzyıla kadar kendini Roma
İmparatorluğu manasında Imperium Romanum şeklinde adlandırıyordu. İmpa-
ratorluğunun resmî dilinin 7. yüzyıldan sonra Yunancaya dönüşmesinden sonra
Doğu Roma İmparatorluğu kendini Vasilia ton Romeon yani Roma İmparatorluğu
olarak isimlendirdi. Bu imparatorlukta yaşayanlar da kendilerini Romalı anlamın-
da Romi, ülkelerini de Romalıların yaşadığı topraklar manasında Romania olarak
adlandırdılar. İslam Dünyası’nda ise Romalılar için Rûm kelimesinin kullanımına
Kuran-ı Kerim’de rastlanır. Rum suresinin ikinci ayetinde Rum sözcüğü geçer ve
sureye adını verir. Arap kaynaklarında Bizans imparatorlarının sıfatı için Meliku’r-
Rûm, ‘Azîmu’r-Rûm, Akdeniz’i ifade etmek için Bahru’r-Rûm ve Bizans ülkesini
anlatmak içinde Bilâdü’r-Rûm veya Arzu’r-Rûm, tamlamalarının kullanıldığı gö-
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 5

rülür (Demirkent 1998, s. 212). Türk Dünyasında ise Bizans’tan bahseden ilk yazılı
kaynak Göktürk yazıtlarıdır. Burada geçen Apurum kelimesi tartışmalı olmakla
birlikte Yunanca -den/-dan eki olan “apo” edatı ile Roma kelimesinin telaffuzu
olan Rum kelimesi birleşerek Bizans’tan (Apurum) gelen elçiler için kullanılmıştır
(Ögel, 1945, s. 63-87). Selçuklular ve Osmanlılar da Arapların kullandığı Rûm ke-
limesini benimsemiştir. Selçuklular, daha önce Doğu Roma’nın sahip olduğu Ana-
dolu için Diyâr-ı Rûm tamlamasını kullanırlarken Osmanlılar da Balkan toprakları
için Rumeli sözcüğünü kullanmışlardır. Fatih Sultan Mehmed de İstanbul’u fethet-
tikten sonra Kayser-i Rûm unvanını almıştır. Ayrıca Bizans’tan Osmanlıya intikal
eden Bizans kökenli Ortodoks Osmanlı tebaası için de Rûm tabiri kullanılmıştır.

Grek
M.Ö. 197 yılında bugünkü Yunanistan topraklarının büyük bir kısmına hakim
olan Romalılar burada yaşayan insanlar için Latinlerin hizmetkarı, Latinlerin
kölesi manasında Grek kelimesini kullanmışlardır. Ancak Grek kelimesinin si-
yasi manada kullanılması M.S. 800 yılında gerçekleşmiştir. Bu dönemde Kutsal
Roma Cermen imparatoru olan Şarlman, Bizans imparatoru sıfatıyla papanın
elinden taç giymiştir. Bu sıfatın kendilerine ait olduğunu iddia eden Bizanslılar
Şarlman’ın bu unvanı kullanamayacağını dile getirmişlerdir. Halbuki, bu tarihte
Bizans Devleti’nin başında kocası IV. Leon’un 780 yılında ölümü üzerine küçük
yaştaki oğlu VI. Konstantinos’un önce naipliğini üstlenmiş sonra da iktidar için
öz oğlunu öldürtmüş olan imparatoriçe İrini bulunuyordu. Şarlman bir kadının
Roma imparatoru olamayacağını sadece Greklerin kralı manasında “Rex Gra-
ecorum” unvanını kullanabileceğini iddia etti. Şarlman’ın bundaki amacı, artık
Yunanca konuşmaya başlayan Bizans imparatorlarını, daha önce Roma’nın köle-
leri olan Greklerle özdeştirerek onları küçümsemek ve kendini meşru Roma im-
paratoru kabul ettirtmekti. Bizans gerçek Roma imparatoru unvanının kendisine
ait olduğunu, imparatorluğun yıkıldığı son güne kadar iddia etti. Ancak Bizans
imparatoru I. Mihail 812 yılında imzalanan Aachen Antlaşmasıyla Kuzey İtalya
ve Adriyatik’teki bazı toprakların iade edilmesi karşılığında Şarlman’ın Roma
imparatoru sıfatını kendisiyle birlikte kullanabileceğini kabul etti. Bugün de batı
dillerinin pek çoğunda Yunanistan için Greece, Yunanlılar için de Grek kelimesi
kullanılmaya devam etmektedir. (Haldon, 2007, s. 167)

Hellas
Günümüzde Yunanistan Devletinin kendi topraklarını tanımlamak için kullandı-
ğı Hellas kelimesi, Bizans döneminde Selanik ile Atina arasında kalan bölge için
kullanılıyordu. 7. yüzyılda bu bölgede oluşturulan kolordu bölgesinin adı, Hellas
temasıydı. Bu kelimenin Yunanlıların yaşadığı ülke ve bundan türeyen Yunanlılar
manasındaki Hellas kelimesinin siyasi bir mana kazanması 1204 yılında gerçekle-
şen IV. Haçlı Seferinden sonra olur. İstanbul’un Hıristiyan-Katolik Latinler tara-
fından işgal edilmesi ve kaynakların belirttiğine göre hiçbir şehirde o güne kadar
yapılmayan yağmanın İstanbul’da gerçekleştirilmesi, Bizanslıları kimlikleri konu-
sunda bir arayışın içine sevketmiştir. 1204 ila 1261 yılları arasında İstanbul’dan
ayrılarak İzmit’te varlıklarını sürdürmek zorunda kalmaları Bizanslıların, Romalı
tanımının kendilerine ne kadar uyup uymadığını düşünmeye sevk etmiştir. Çünkü
başkentlerini işgal eden, kendilerini sürgüne gönderen Latinler de ana kimliklerini
Hıristiyan ve Romalı olarak tanımlıyorlardı. Bizanslılar da aynı değerlere sahip çı-
kıyorlardı, ama tarihin gördüğü en büyük yağma ile karşılaşmışlardı. O zaman on-
6 Bizans Tarihi

lardan bazı farkları olmalıydı. Bu farklılık Ortodoks olmaları, Yunanca konuşma-


ları ve yaşadıkları ülkeye de Hellada denmesi olarak belirlendi. 1204’den sonra Hellas
ve Hellen kelimeleri Antik Yunan geçmişlerine atfen yoğun olarak kullanıldı. Bundan
dolayı bazı tarihçiler, Bizans’ın 1204 yılında sona erdiğini ve bu tarihten sonra mo-
dern Yunan tarihinin başladığını iddia ettiler. (Savvides-Hendrickx, 2001, s. 26-27)

Yunan
Yunanlılar günümüzde kendilerini Hellas, batılılar Grek olarak tanımlarken
Türkiye’de ve İran’da Yunan sözcüğü ile tanımlanmaktadır. Bunun kökeni milat-
tan önce Atina ve Sparta ile İran’da yaşayan Persler arasındaki ilişkilere dayanır.
Tarihi kayıtlara göre Atina ve Spartalıların yanı sıra Batı Anadolu’da İonia bölge-
sinde yaşayanlarla temas kuran ilk doğulu toplum Persler olmuştur. Persler bu
insanları İon olarak kaydederler. Perslerin kullandıkları Fars dilinde canlılar için
ismin çoğul hali sona getirilen “-an” ekiyle gerçekleştirilir. İonyalılar diyebilmek
için İonan kelimesi türetilmiştir. İran’da 7. yüzyıldan sonra İslamiyet yayılmaya
başlayıp Arap alfabesi ile Farsça yazılmaya başlandığı zaman İonan kelimesi Yu-
nan şeklinde okunmaya başlamıştır. Yunanistan kelimesi de İonların yaşadığı ülke
manasına gelmektedir.

Bizans ve Rum tabirlerini açıklayınız.


1
BİZANS DEVLETİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Bizans Devleti’ni Roma İmparatorluğu’ndan ayıran genel özellikleri vardır. Bu
özellikleri yeni Roma olarak anılan İstanbul şehri, Hıristiyanlığın resmî din ola-
rak kabul edilmesi, antik Yunan kültürünün bazı değerlerine sahip çıkılması ve 7.
yüzyıldan sonra Latinlikten uzaklaşma manasına gelen delatinizasyon politikası-
nın izlenmesine rağmen Roma devlet geleneğinin sürdürülmesidir.

Antik Yunan Kültürü


M. Ö. 323 yılında Büyük İskender öldüğü zaman Balkanlardan Hindistan’a kadar
uzanan bir imparatorluk bırakmıştı. İskender’in imparatoluğu bütün imparatorluk-
lar gibi çok dilliliği, çok etnik yapıyı ve çok inancı içeriyordu. Bu çokluk içinde “kini
glosa” olarak adlandırılan ortak anlaşma dili, Yunanca olmuştu. Halkın büyük bir
bölümü kendi dilini konuşurken şehirli yöneticiler, tüccarlar ve şehirlerin elitleri
anlaşma dili olarak Yunancayı da kullanıyorlardı. İskender döneminde doğu, batı-
dan Yunanca başta olmak üzere pek çok şey ithal ederken yönetim anlayışı, saray
teşrifatı gibi konularda da batıyı etkiledi. İskender’in ölümü ile Balkanlarda Make-
donya Krallığı, Bergama ve çevresinde Attalid Krallığı (M.Ö. 283-133), Adıyaman,
Gaziantep ve Kahramanmaraş bölgesinde Kommagene Krallığı (M.Ö. 162-M.S. 17)
ve Güney-doğu Akdeniz ve Suriye’de Selefki Krallığı (M.Ö. 305-64) kurulmuştur.
Romalılar, Balkanları ve Anadolu’yu İskender’den sonra kurulan bu devlet-
lerden aldılar. Romalılar bu bölgeye geldiğinde şehirli zümreler üzerinde Antik
Yunan etkisiyle karşılaştılar. İçinde doğu etkisi de bulunan İskender dönemi kül-
türünden etkilendiler. Romalılar M.S. 3. ve 4. yüzyılda Antik kültürünün etkisini
azalttılar. İstanbul’un 330 yılında başkent ilan edilmesinden sonra doğuda Yunan-
ca bilmeyen ve Latince konuşan memurlar görevlendirilmeye başlandı. Doğuya
gönderilen bu memurlara Latince kelimelerin Yunanca karşılığını gösteren ve ye-
rel terminolojiyi açıklayan kitapçıklar dağıtılıyordu. Memuriyet elde etmek ancak
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 7

Latince öğrenmekle mümkün olabiliyordu. Bu dönemde Yunancaya pek çok La-


tince kökenli kelime geçti.
Yunanca 4. yüzyılın ortasından itibaren tekrar önem kazanmaya başladı. İm-
parator Arkadios (395-408) ve II. Teodosios (408-450) İstanbul’da doğmuş ve
yetişmiş imparatorlardı. Zamanla Yunanca, Bizans sarayında etkisini arttırdı. 6.
yüzyıldan sonra Bizans hukuk dili Latinceden Yunancaya dönüştü. Bunun so-
nucu olarak 7. yüzyılda Yunanca, Bizans Devletinin resmi dili hale geldi. Bizans
eğitim sisteminde orta ve yüksek eğitimde Antik Yunan yazarlarının eserleri öğ-
retildi. Hıristiyanlık kabul edildikten sonra Antik Yunan kültürü pagan olarak
nitelendirilse dahi Antik Yunan tarihi, Antik Yunan felsefesi ve bilimi Bizans
eğitim sisteminde kabul edildi ve yeni nesillere aktarıldı. Homeros’un destan-
ları ders kitabı olarak okutuldu. Aristo, Eflatun, Evripidis, Sofoklis, Herodotos
ve Tukididis öğretildi. Bunun bir sonucu olarak Bizans’lı tarih yazarları, Antik
Yunan müverrihleri olan Herodotos ve Tukididis’in yazdığı gibi zaman zaman
kuzeyden gelen Got, Hun ve Bulgarları İskit, Arnavutları İliriyalı, Türkleri de
Pers sözcükleriyle adlandırdılar.
Bizans, Antik Yunan kültürünün bazı ürünlerini koruyarak modern dünyaya
aktarma görevi görmüştür. Aynı şekilde Abbasiler döneminde Bizans’a karşı yapı-
lan askeri seferler esnasında ele geçirilen Bizans şehirlerinde Antik Yunan kültü-
rüne ait yazmalar toplanmış, Bağdat’a götürülmüş, burada 80 yakın Antik Yunan
bilgin ve filozofunun eseri Arapçaya çevrilerek korunması ve daha geniş kitlelere
aktarılması sağlanmıştır. Özellikle Aristo’nun İslam dünyasında etkisi çok büyük
olmuş ve kendisi ilk öğretmen manasında muallimü’l-evvel unvanıyla anılmıştır.

Roma Devlet Geleneği


Bizans Devleti 6. yüzyıldan sonra Roma geleneklerinden uzaklaşarak kendine ait
değerler oluşturmaya başlamıştır. Bununla birlikte imparatorluğun siyasi düşüncesi,
devlet organizasyonu, idari kurumlar, mali teşkilat, diplomasi, ordu ve hukuk alanın-
da Roma’nın etkisi azalarak da olsa imparatorluğun sonuna kadar devam etmiştir.
Roma dünyasının merkezi yönetim anlayışı, taşranın merkeze yollar kanalıyla
sıkı bir şekilde bağlanması ve imparatorluk otoritesine karşı gelenlerin sert bir şe-
kilde cezaladırılması ilkesi Bizans döneminde de sürdürülmüştür. Bizans da Roma
gibi merkezi otoritesini sağlamak için gelirlerinin büyük bir kısmını orduya ve me-
kezi bürokrasiye harcıyordu. Bu harcamalarını finanse etmek için imparatorluğun
tüm eyaletlerinde vergi toplama kapasitesine sahip mali bürokrasiyi oluşturmuştu.
Roma’da görevliler, halkın sahip olduğu mülk ve arazileri vergilendirmek için nü-
fus sayımı gerçekleştiriyorlardı. Bu gelenek Bizans’ta da sürdürüldü. Kayıt siste-
mi Roma’da olduğu gibi İstanbul’da da her türlü imparatorluk kararının üç nüsha
olarak tutulması olarak devametti. Adaletsizik konusunda imparatorluğun dört bir
tarafından impatora yazılan dilekçelere cevap verilmeye özen gösteriliyordu. Bu ge-
niş bürokrasi ağı, imparatora itaat eden ve imparatorun atama ve azletme yetkisine
bağlı olarak, monarşik rejimin bir göstergesi şeklinde Bizans imparatorluğunun so-
nuna kadar varlığını korudu. Bütün imparatorluğu etkileyecek kararların alındığı
İstanbul’daki imparatorluk sarayı Roma’daki Palatine tepesinde yer alan Augustus
Sarayı model alınarak oluşturuldu. Saray, büyük tören salonları, imparatorluk aile-
sinin ve hizmetkârlarının yaşam alanlarını, hamam, garnizon, kilise, merkezi yö-
netimin pek çok bürosunu da içeriyordu. Bu sarayda büyük bir kütüphane bulunu-
yordu ve imparatorun çocuklarına eğitim verilen yer olarak kullanılıyordu. Saray
kütüphanesi imparatorlara bilgi kaynağı olarak hizmet verirken burada çalıştırılan
8 Bizans Tarihi

uzman kadrolar tarafından el yazmaların çoğaltılan nüshaları yabancı hükümdar-


lara hediye olarak sunuluyordu. (Herrin, 2010, s. 54-66)
Doğu Roma İmparatorluğu’nun M.Ö. 100 ve M.S. 100 yılları arasında 2 asır
içinde inşa ettiği askeri yollar, Bizans döneminde de kullanıldı. Bu yollar askeri
seferlere hizmet ettiği kadar nakliye, posta ve istihbarat ağının da oluşturulma-
sını sağlıyordu. Yolların onarılması için yerel nüfusa vergi konuldu ve yollardaki
güvenliğin sağlanması için de derbentçi teşkilatları oluşturuldu. Zaman içinde
Bizans döneminde yeni güzergahlar açılmakla birlikte Roma’nın oluşturduğu
ana yollar Bizans’ın son yıllarına kadar kullanıldı. Bizans ordusu, dış güçlere kar-
şı askeri sınır bölgelerine yerleştirilmiş savaşçı kuvvetleri, imparatorluk arazisi
içinde asayişi temin etmek için yaya ve atlı birlikler ile İstanbul’da imparatorun
ve başkentin güvenliğini sağlayan ve çoğunlukla Cermen ve İskandinav köken-
li Varangların oluşturduğu muhafız kıtalarını içeriyordu. Zaman içinde tıpkı
Roma’da olduğu gibi ücretli askerler Bizans ordusunun vazgeçilmez unsurları ha-
line geldi. Bizans ordusunu yöneten subaylar sonucu zafer olmayan muharebeye
girilmemesi konusunda sıkı bir eğitim alıyorlardı. Bu arada Bizans diplomasisi
imparatorluk için yaklaşan tehlikeyi anlaşmalar ya da haraç vererek önlemeye
çalışıyordu. Bu başarılamazsa düşman olarak algılanan siyasi oluşumunun rakibi
ile anlaşmalar yapılıyor ve Bizans devreye girmeden iki yabancı gücün birbirini
yok etmesi planlanıyordu. Bütün diplomasi çalışmaları başarısızlıkla sonuçlan-
dığı zaman Bizans ordusu savaş için hazırlanıyordu. Roma geleneğinden alınan
bu unsurlar yeni başkent İstanbul’a taşındığı zaman, şehir, yeni Roma manasında
Neva Roma olarak adlandırıldı. (Haldon, 2007, s. 28-29; Nicolle-Haldon-Turn-
bull, 2010, s. 53-65)

Ortodoks Hıristiyanlık
Hz. İsa ile zuhurundan yaklaşık üç asır sonra Hıristiyanlık, horlanma ve yasaklan-
ma süreçlerini tamamladıktan sonra Roma İmparatorluğu tarafından önce ser-
best bırakılmış, daha sonra da resmî din olarak benimsenmiştir. Ancak bu nokta-
ya gelindiğinde İsa ve Havarilerini tanıyanları tanıyan kuşaklar ortadan kalkmış,
Hıristiyanlığın temel ilkelerinin neler olduğu konusunda genel belirsizlik ortaya
çıkmıştır. Bundan dolayı her grup Hıristiyanlığın kendi yorumunun doğruluğunu
savunurken farklı yorum getiren grupları ise sapkın (heretik) olarak tanımlamış-
tır. Bu belirsizliğe son vermek üzere 325 yılından itibaren Hıristiyanlık inancının
ilkelerini belirlemeye yönelik sinod ya da konsil denilen ve yetkili tüm dinî oto-
ritelerin katıldığı toplantılar gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılar sonucunda herkes
tarafından kabul edilmese de imparatorluğun resmî dinî görüşünün ilkeleri ve Hı-
ristiyanlığın kaynakları belirlenmeye çalışılmıştır. Hıristiyanlığın temel kaynakla-
rı İncil, Havari pederleri, kilise babaları ve kilise öğretmenleridir. Hıristiyanlığın
yazılı kaynağı olarak Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncillerinin sahih olduğu
kabul edildi. Havariler zamanında yaşamış ya da havarilerin öğrencileri olmuş
olan Romalı Clement, Antakyalı İgnatius, İzmirli Polikarpos ve Pamukkaleli Pa-
pias gibi erken dönem Hıristiyanlık yazarları olan havari pederleri Hıristiyanlı-
ğın kaynaklarından birisi kabul edildi. Büyük evrensel öğretmenler olarak kabul
edilen Büyük Vasil, Nenizili Gregor ve İoannis Hrisostomos gibi Hıristiyan kili-
sesinin tarihini yazanlar kilise pederleri adı altında Hıristiyanlığın diğer kaynak
grubunu oluşturdu. Ayrıca İskenderiyeli Kiril, Kudüslü Kiril, Şamlı İoannis gibi
din ve bilim adamları da kilise öğretmenleri adıyla Hıristiyanlığın temel kaynak-
larından birisi olarak kabul edildiler.
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 9

İlki 325 yılında İznik’te gerçekleştirilen yedi konsilde Hıristiyan dünyasının


geniş bir katılımı ile ortak ilkeler belirlendi. Bu konsillerin siyasi ve dini olmak
üzere iki temel amacı vardır. Siyasi algılayışa göre Bizans imparatoru, Tanrı’nın
yeryüzündeki krallığını onun adına yöneten kişiydi. Yetkisi, Tanrı tarafından ve-
rilmişti. Ortodoks bakış açısına göre yeryüzünde tek bir krallık olabilirdi. Bundan
dolayı da Hıristiyanlığın tek bir doğru yorumu olabilirdi. Bu tek doğru yorumu
da kilise yapmalıydı. İmparatorun gözetiminde kilisenin yaptığı yoruma doğru
yorum manasında Ortodokslukluk denildi. Ortodoksluk düşüncesi temellerini
havariler geleneğine dayandırdı. Ancak teslis olarak adlandırılan Baba (Tanrı),
Oğul (İsa) ve Kutsal Ruh konusundaki teolojik tartışmalar hiç bitmedi.
Rahip Arius 4. yüzyılda Oğul’un (İsa), Tanrı gibi ezeli olarak mevcut olmadı-
ğını ve Baba (Tanrı) tarafından yaratılmış olduğunu iddia etti. 325 yılında İznik’te
toplanan ilk konsilde bu görüş aforoz edildi. Konsil, Oğul’u Tanrı ile aynı özlü ve
Baba ile birlikte ezeli ve ebedi olarak bir arada bulunan ve aynı ilahi ruhu payla-
şan olarak tanımladı. Böylece resmî Ortodoksluğun ilkesini de belirlemiş oldu. An-
cak bu dönemde Hıristiyan teolojisinde ortaya çıkan diğer bir tartışma konusu ise
İsa’nın bedeninde insan ve Tanrı’nın nasıl birleştiği sorusu idi. İsa’nın ve Tanrı’nın
özünün ve doğasının aynı olduğunu iddia eden monofizist görüşe karşı 431 ve 449
Efes konsilleri ile 451 yılındaki Kadıköy konsilinde İsa’nın bölünmeyen, ayrılmayan,
değişmeyen ve karışmayan iki doğasının (insan ve Tanrı) olduğu şeklindeki öğreti
resmî Ortodoksluğa ilave edildi. Bunun üzerine 5,6 ve 7. yüzyıllarda monofisizm,
8 ve 9. yüzyıllarda ikonoklazma (tasvirkırıcılık), 9. yüzyılın ortasında pavlikanizm Pavlikanizm ve
ve 12. yüzyılda bogomilizm sapkınlık olarak nitelendirilerek mücadele edildi. Her Bogomilizm: 9. yüzyılın
ortasında Doğu Anadolu’da
ne kadar bu mücadele esnasında bazı kesimler resmî Ortodoksluğun dışında bı- ortaya çıkan ve muhtemelen
rakıldıysa da geniş bir kitle imparatorluk otoritesi ve kilise teşkilatı yoluyla resmî ilk savunucularından birisi
olan Samsatlı Pavlos’un
Ortodoksluğun içine çekildi. Böylece Ortodoks bakış açısına göre yeryüzünde nasıl adı verilen Pavlikanizm/
tek bir Tanrı krallığı olması gerekiyorsa, Hıristiyanlığın da tek bir “doğru” yorumu Pavlosçuluk, düalist ve
yeni maniheist unsurların
gerçekleştirilerek imparatorun meşruiyetini sürdürmesi sağlandı. Hıristiyanlıkla karışımı sonucu
İmparator Teodosios (379-395) zamanında Katolik kilisesi kuruldu. Kendi- ortaya çıkmıştır. 870’lerde
Abbasi halifeleriyle işbirliği
lerini İsa’nın havarisi Petros’un Vatikan’da kurduğu kiliseye bağlayan Katolik yaparak Bizans’a karşı
Roma kilisesi Hıristiyanlık hiyerarşisi içinde üstün olduğunu iddia ediyordu. mücadele eden Pavlosçuları
Roma’yı yine havarilerin kurduğu İskenderiye ve Antakya kiliseleri takip edi- Bizans, Doğu Anadolu’dan
alarak Balkanlara iskan
yordu. Bu üç kiliseye Bizans imparatorunun siyasi gücü ile İstanbul ve Kudüs etmiştir. Pavlosçuluk
kiliseleri de ilave oldu. Konsiller yoluyla İstanbul patrikliğinin kiliseler hiyerar- Balkanlardan kattığı yeni
unsurlarla Slav arasında
şisindeki yeri yükseltildi. Ancak Roma kilisesi ile İstanbul patrikliği arasındaki Bogomilizm adıyla yer
mücadele siyasi olayların gelişimiyle her zaman varlığını korudu. bulmuştur.
Daha önce İstanbul patrikliğinin muhalefeti ile Hıristiyan amentüsünden çı-
karılmış olan İsa’nın özünün oğuldan/”filioque”den geldiği ifadesi 11. yüzyılın ba-
şında Roma kilisesi tarafından metne yeniden konuldu. Bu olay tarafların birbirini
doğru inançtan uzaklaşmakla suçlamaları ve 1054 yılında shisma denilen Katolik
ve Ortodoks kiliselerinin günümüze kadar devam eden bölünmesini ortaya çıkart-
tı. Roma ve İstanbul patrikliği arasındaki mücadele Gotların 340 yılından sonra
Ortodoksluğun daha sonra sapkın olarak nitelendirilecek Ariusçuluk mezhebine
girmesiyle başladı. Gotlar, geliştirdikleri alfabe ile İncil’i Gotçaya çevirdiler. Ancak
daha sonra Roma kilisesi, başta Gotlar olmak üzere tüm Cermen kabilelerini önce
Arius mezhebinden sonra da Ortodoksluktan uzaklaştırarak bu kavimleri Katolik
dünyası içine aldı. Benzer bir mücadele 9. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak
Slav dünyası için de yaşandı. Ancak bu mücadeleden İstanbul kilisesi galip çıktı.
860 yılında Bulgarlar, 990’lardan sonra da Kiev Rusları, Ortodoks dünyasının içi-
10 Bizans Tarihi

ne çekildi. Böylece Bizans, Ortodoks kilisesinin yapısında teşkilat ve ideolojisinde


Bizans nüfuzunu Balkan kültürlerine intikal ettirmeyi başardı. 1054 yılındaki kili-
selerin ayrılmasına son vererek kiliselerin tekrar birleştirilmesi çabasına birlik an-
lamında union denildi. Katolik kilisesi, Müslüman dünyasına karşı Bizans’a yardı-
mı unionun gerçekleşmesine bağladı. Katolik Latinler, bu dini meseleyi kullanarak
1204 yılında gerçekleştirdikleri İstanbul işgalini haklı göstermeye çalıştılar. Gerçek
manada halk arasında benimsenmemiş ve tepki gösterilmiş olmasına rağmen Bi-
zans imparatorları 1274 yılında Lyon ve 1438/39 Ferara-Floransa Konsilinde Ka-
tolik kilisesinin üstünlüğünü kabul etmelerine rağmen batıdan umdukları yardımı
bulamadılar (Herrin, 2010, s. 67-86 Baskıcı, 2009, s. 96-101).
4. yüzyılın sonunda Hıristiyanlık, Bizans Devletinin dini haline geldiğinde Hıris-
tiyan olmayanların devlet memuru olma ihtimali ortadan kalktı. Daha önce pagan
zülmüne maruz kalan Hıristiyanlar, önce paganları dışladılar, daha sonra da onların
tüm mabetlerini yıktılar. Hıristiyanlar, Tanrı tarafından Hz. İsa yoluyla kendilerinin
seçilmiş millet olduğuna ve seçilmiş halkın pelerinini Tanrı’nın Hıristiyanlara ak-
tardığına inanıyorlardı. Tanrı tarafından seçildiğine inanılan Ortodoks imparator,
Hıristiyan ekümenik (sahip olunan Uygar Roma toprakları) dünyasını, inançsızla-
ra! karşı savunmak durumundaydı. Sapkınlık, aynı zamanda imparator otoritesine
muhalefet olarak algılanıyor ve ihanetle suçlanıyordu. Bu anlayışın sonucu olarak
Ortodoks düzene ve Tanrı’nın atadığı yöneticiye karşı eylemlere verilen cevap içte
ve dışta savaş şeklinde kendini gösteriyordu. Yapılan savaşları Bizans İmparator-
ları barışı korumak, Hıristiyan dünyasının topraklarını genişletmek ve Tanrı’nın
seçilmiş halkını savunmak temeline dayandırarak haklı göstermeye çalışıyorlardı.
Tanrı’nın semavi desteğini almadan savaşmanın imkansız olduğuna inanan Bizans
ordusu, zaferlerini Tanrı’nın seçilmiş halkın yanında olması şeklinde yorumlarken
yenilgilerini ise Tanrı’nın kendilerini günahları için cezalandırdığı yönünde değer-
lendiriyordu. İstanbul’un fethini anlatan bir Bizans kroniğinde İstanbul’un alınma-
ması için Tanrı’ya dua etmeleri ve İstanbul’un Osmanlılar tarafından fethi üzerine
“Tanrı hangi günahlar için bilmiyorum, ama dikkate almadı” cümlesiyle de Bizans-
lıların bu inanışlarını imparatorluğun son gününe kadar devam ettirdikleri anlaşılı-
yor (Nicolle-Haldon-Turnbull, 2010, s. 93- 97; Sfrancis, 2009, s. 292).

İstanbul
Dioklitianos döneminde (284-305) dört başlı yönetim denilen tetrarhia sistemi-
ne geçildiğinde Roma şehri önemini yitirmeye başladı. İmparatorluğun merkezi
Diokletianos zamanında İzmit’e nakledildi. I. Konstantinos (306-337) başkenti
İstanbul’a taşıma kararı aldı. Bu kararın alınmasında İstanbul’un coğrafi konumu
kadar dönemin askeri, siyasi, ticari ve dini nedenleri de rol oynamıştır. 324 yılında
İstanbul’un inşasına başlandı. Roma’da olduğu gibi Sarayburnu’nda da muhteşem
bir saray, senato binası, hipodrom ve kiliseler yapıldı. Meydanlar, sanat eserleriyle
donatıldı ve karadan gelebilecek saldırılara karşı Marmara’dan Haliç’e kadar uza-
nan surlar inşa edilerek 11 Mayıs 330 tarihinde İstanbul resmen Bizans’ın başkenti
oldu. Şehir, kurucusunun adına izafeten Konstantin’in şehri manasında Konstan-
tinopolis adıyla anıldı. (Demirkent, 1992, s. 230-244)
Bizans tarihi bundan sonra İstanbul’un kaderiyle örtüştü. Pek çok tarihçi, Bi-
zans Devletinin başlangıç noktası olarak İstanbul’un kurulmasını alırken bitiş ta-
rihi olarak İstanbul’un fethini gösterdi. Bizans devletinin diğer bölgelerde geçen
tarihi İstanbul’da yaşanan ve kayda geçirilen olaylar kadar tutmaz. Bu yönüyle
Bizans tarihi bir bakıma İstanbul tarihi de demektir.
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 11

İstanbul şehriyle özdeşen unsurlardan birisi, onun surlarıdır. İstanbul’un ilk


surları kurucusu Konstantinos tarafından 328 yılında yaya halde ve elinde bir
mızrakla bizzat çizilmiştir. Konstantinos tarafından inşa edilen bu surlar, kent-
te daha önce var olan Antik surların üç kat uzağında inşa edilmiştir. İmparator
Valens (364-78) tarafından günümüze kadar ulaşan Bozdoğan su kemerleri inşa
edildi. Bu su kemerinin 9. yüzyılda yapılan onarımı esnasında altı bin işçinin ça-
ıştırılması bu su kemerinin muhteşemliğini açıklamaya yeterlidir. Hunların Bi-
zans topraklarında ilerlemesi ve İstanbul’u ele geçrime ihtimali karşısında II. Te-
odosios (M.S.408-450), I. Konstantinos’un inşa ettiği surların 2,5 km ilerisinde
batı yönünde Antemios isimli bir mimara kendi adıyla anılacak olan surları 413
yılında inşa ettirtti. Bu surlar İstanbul şehrinin gerçek sınırlarını belirledi. 447
yılında yaşanan deprem esnasında yıkılan surlar 3 ay içinde onarıldı ve Atilla’nın
İstanbul’u ele geçirmesine engel oldu. Bu surlara 627 yılındaki Avar kuşatması
sırasında Vlaherna tarafında bulunan Meryem adına kurulmuş olan kilisenin de
içine alınması ve şehrin savunulmasını arttırmak amacıyla ilave surlar inşa edildi.
I. Manuil Komninos (1143-1180) zamanında bugünkü Vlaherna sarayını kuşatan
surlar yapıldı. Buna rağmen 1204 yılında Haçlılar, Vlaherna surlarının bulunduğu
yerden İstanbul’u işgal etti. İnşa edilen İstanbul surlarının 447’den sonra en kap-
samlı tamiratı 1345 ve 1441 yıllarında gerçekleştirildi. Bu surlar 627 yılında Avar
ve Pers kuşatmasını, 674-678 yılları arasında Hz. Muhammed’in sancaktarı ve sa-
habenin hayatta kalan son temsilcisi Ebu Eyyüb’in de katıldığı Arap muhasarasını,
717 Arap kuşatmasını, 813 yılında Bulgar Hanı Krum’un saldırısını, 860 yılındaki
Rus kuşatmasını engelleyebilmiş ve günümüze kadar ulaşmıştır.
İstanbul’un güvenliğinin sağlamanın yanı sıra I. Konstantinos’tan başlaya-
rak şehir nüfusunun arttırılması politikası da izlenmiştir. Bu amaçla İstanbul’a
yerleşenlere iaşelerini karşılamak için devlet tarafından bedava temel yiyecek
maddelerinin sağlanması ilkesi benimsendi. Temel yiyeceğin yanı sıra İstanbul
halkına eğlence sunmak da devletin görevi olarak kabul edildi. Bu politikaya ek-
mek ve sirk siyaseti denildi. 7. yüzyılın başında İstanbul’un tahıl ihtiyacının kar-
şılandığı Mısır’ın önce Sasaniler tarafından alınması, daha sonra da Müslüman-
lar tarafından fethinden sonra da bu politika sürdürüldü. 378 yılında İstanbul
surlarının önünde görülen Gotlar, şehirde kendilerine karşı koyacak böylesine
büyük bir kalabalığı karşılarında görünce kente saldırmaktan vazgeçmişlerdi.
542 yıllarında yaşanan vebadan önce İstanbul’un nüfusunun yarım miliyona
ulaştığı idda edilmektedir. 12. yüzyılda yaklaşık 400 bin olan İstanbul nüfusuna
hala yeterli ekmek pişirilebiliyordu. Hipodrom kamusal eğlencelerin yapıldığı
yerdi. At ve araba yarışları, yeşiller ve maviler olarak adlandırılan toplumsal
gruplar tarafından gerçekleştiriliyordu. Bu yarışların arasında gerçekleştirilen
jimnastik, atletizm, boks, vahşi hayvan gösterileri, pandomim, dans ve müzik
gibi faaliyetler de bu toplumsal grupların sorumluluğu altındaydı.
Roma Devlet geleneğinden intikal eden “ekmek ve sirk” politikası Hıristiyan-
lığın ve kilisenin güç kazanmasıyla engellenmeye çalışıldı. Bu törenler Hıristiyan-
ların çorba ve mağfiret (kurtuluş) törenlerine dönüştü. Antik Yunan oyunlarının
tiyatro ve müzik konseri mekanları (Odeon), yapı malzemelerinin elde edildiği taş
ocaklarına çevrildi. Ancak hipodromdaki eğlenceler hiçbir zaman kaldırılamadı.
İstanbul’un 11 Mayıs’ta kuruluşunun yıldönümleri hipodromda gerçekleştirildi.
Düşmanların ve mahkumların ölümü, genç imparatorun doğumu ve taç giyme
gibi törensel olaylar için hipodrom toplanma yeri olma özelliğini korudu. İmpara-
tor halkı ile hipodromda yüz yüze geliyordu. 12. yüzyılda imparatorluk ailesi dü-
12 Bizans Tarihi

ğünlerini Vlaherna sarayında kutlamaya karar verdiğinde halk buna karşı çıkmış-
tı. Hipodrom, İstanbul şehir hayatında öylesine bir rol oynuyordu ki imparatorlar
halkın eğlencesi için önemli miktarda fonlar ayırıyorlardı. Hipodromda senato,
ordu ve halkın önünde yapılan taç giyme töreni, 457 yılında patrik tarafından Aya
Sofya’da taç giydirme seramonisine dönüştü. 532 yılında Nika ayaklanması sırasın-
da yanan Aya Sofya kilisesinin yerine imparator I. Iustinianos, Milet’li İsidoros ve
Aydınlı Antemios adlı mimarlara günümüze kadar ulaşan Aya Sofya kilisesini inşa
ettirdi. Aya Sofya kilisesi yüksekliği ve kubbesi ile uzun asırlar dünyanın en yüksek
binası olarak kaldı. Seyyahlar, Pers etkisiyle oluşturulan, altın ağaçların üstünde
altından kuşların öttüğü imparatorun her iki yanında aslanların kükrediği, su saat-
leri ve astronomik rasat aletlerin bulunduğu, altından yapılmış mutfak eşyalarının
kullanıldığı Bizans sarayını ve İstanbul’u anlatmaktadırlar. Ancak İstanbul’un bu
muhteşemliğinden 1204 yılında gerçekleşen IV. Haçlı Seferinden sonra pek fazla
bir şey kalmaz. Latinler, yağmaladıkları altın at heykellerini ve değerli pek çok
eseri Venedik başta olmak üzere Batı şehirlerine götürürler. Pek çok kilisenin altın
ve gümüşten kaplamaları sökülerek yağmalanır. Bu durum bir çok binanın tabi-
at şartlarına dayanamadan yıkılmasına sebep olur. Türkler, İstanbul’u fethettikleri
zaman nüfusu 40 binin altına düşmüş ve mevcut yapıları başkent olmaya yeterli
olmayan bir şehirle karşılaşırlar.

Antik Yunan kültürünün günümüze ulaşmasında Bizans ve İslam dünyasının


2 etkisi ne olmuştur?

BİZANS TARİHİNİN DÖNEMLENDİRİLMESİ


Bir devletin tarihini dönemlendirmek çalıştığınız konuya göre değişebilmektedir.
Aynı devletin tarihi söz gelimi sanat tarihi açısından kaleme alındığında başka
bir tasnifle ya da siyasal tarih açısından yazıldığında farklı bir dönemlendirme ile
karşılaşabiliriz. Bir devletin tarihini çağlara ayırmak aslında tarihçilerin o devle-
tin tarihini daha kolay öğretmeye yönelik uyguladıkları bir metodtur ve tarihçiler
her zaman kendi aralarında dönemler hakkında hemfikir olamazlar. Bizans tari-
hinin dönemlendirilmesi konusunda tarihçiler arasında değişik görüşler vardır.
Bunun sebepleri arasında Bizans devletinin ne zaman başlayıp ne zaman bittiği
konusundaki tartışmayı gösterebiliriz.
Tarihçilerin bir kısmı Bizans’ın başlangıç tarihi olarak Dioklitianos’un 284 yı-
lında tahta çıkmasını, 324 yılında İstanbul’un inşasına başlanmasını, 330 yılın-
da İstanbul’un resmi başkent olarak ilan edilmesini, 395 yılında imparatorluğun
Doğu ve Batı Roma olarak ikiye ayrılmasını ya da 476 yılında Roma şehrinin Cer-
menler tarafından ele geçirilmesini kabul ederler. Bu tarihleri kabul etmeyen Bi-
zantinistlere de rastlanır. Onlara göre 7. yüzyıldan önceki tarih Roma devletinin
tarihidir ve bu dönem ancak protobizans yani Bizans öncesi olarak adlandırıla-
bilir. Bundan dolayı onlar için Heraklios’un 610 yılında tahta çıkışı ya da 711 yı-
lında III Leon’un imparator olması olayı Bizans’ın başlangıç noktası olarak kabul
edilebilir. Bizans devletinin başlangıç noktasıyla ilgili enteresan bir görüş de 1204
yılı olduğudur. Çünkü 1204 yılında gerçekleşen Haçlı seferiyle Roma devleti yı-
kılmış ve bu olayın ortaya çıkarttığı İznik devleti ve onun 1261 yılında İstanbul’u
ele geçirerek şehri tekrar başkent haline getirmesi Bizans’ın başlangıç noktasıdır.
Bizans devletinin bitiş tarihi konusunda da değişik görüşler mevcuttur. En
yaygın olan görüş, 1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından fethedildiği tarih,
Bizans’ın bitiş noktasıdır. Bunun yanı sıra 1461 yılında Trabzon ve Mora despotlu-
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 13

ğunun Osmanlıya bağlanması da Bizans’ın bitiş tarihi olarak verilmektedir. 1204


yılında Haçlıların İstanbul’u ele geçirerek yağmalamasını ve burada 57 yıl süren
bir devlet kurmalarını Bizans’ın gerçek yıkılış tarihi olarak gösteren tarihçiler de
mevcuttur. Bununla birlikte Bizans’ın başlangıç ve bitiş tarihi olarak en çok itibar
edilen görüş ise Bizans’ın 11 Mayıs 330 yılında başladığı ve 29 Mayıs 1453 tari-
hinde bittiğidir. Bu görüşe göre Bizans devleti 1123 yıl varlığını sürdürmüştür
(Savvides-Hendrickx, 2001, s. 19-22).

Bizans Tarihinin Hanedanlara Göre Tasnifi


Yaklaşık bin yıldan fazla süren Bizans imparatorluğunun dönemleri, devleti yö-
neten hanedanlara göre, kronolojik dönemlere göre ya da sosyal, kültürel ve eko-
nomik olaylara göre yapılan tasniflerle dönemlendirilmeye çalışılmıştır. Monarşik
rejimlerin ağırlıklı olduğu ve hanedanların devletleri yönettiği yeni ve yakınçağlar
boyunca Bizans tarihini hanedanlara göre tasnif etme daha yaygın olarak görülen
bir durumdur. Bizans tarihinde 90’ın üzerindeki imparator temel olarak 14 hane-
dana mensup olarak kabul edilir.
Bu tasnife göre Bizans devletinin dönemlerini 306 - 363 Konstantinos, 364 -
457 Valens ve Teodosios, 457 - 518 Leon, 518 - 578 İustinianos, 610 - 711 Herakli-
os, 717 - 802 Suriyeli (İsavrian) Leon, 820 - 867 Amorion, 867 - 1056 Makedonya,
1057 - 1185 Dukas ve Komninos, 1185 - 1204 Angelos, 1204 - 1261 Laskaris ve
son olarak 1261 - 1453 yılları arasında Paleologos hanedanları oluşturur.
Hanedan kurucuları olan Konstantinos günümüzde Sırbistan sınırları için-
de kalan Niş şehrinde, Valens Hırvatistan’da, Teodosios İspanya’da, Leon Güney
Trakya’da yaşayan Vessi kabilesine mensup biri olarak Arnavutluk’ta, İustinianos
Üsküp yakınlarındaki Tavresium’da, Heraklios Ermeni bir ailenin mensubu olarak
Kapadokya’da, Suriyeli ya da İsavrian hanedanın kurucusu Leon Maraş’ta, Amo-
rion hanedanının kurucusu II. Mihail Afyon Emirdağ yakınlarındaki Amorion
şehrinde, Makedonya hanedanının kurucusu I.Vasil Ermeni kökenli bir ailenin
çocuğu olarak Edirne’de doğmuştur. Dukas ve Komninos hanedanının ilk temsil-
cileri Paflagonya, Angeloslar Alaşehir, Laskarisler Selanik kökenliydiler ve Paleo-
logoslar da geçmişlerini antik dünyaya kadar götürüyorlardı. Bizans’ı yöneten bü-
tün bu hanedanlar aynı zamanda hem coğrafi olarak hem de etnik olarak Bizans
imparatorluğunun ne kadar geniş alanları kapladığını ve kozmopolit bir yapıya
sahip olduğunu da gösteriyordu.

Bizans Tarihinin Kronolojik Tasnifi


Kronolojik ya da klasik yaklaşıma göre Bizans imparatorluğu tarihi üç ana dö-
neme ayrılır. Bunlar 284 - 717 yılları arasında erken Bizans dönemi tarihi, 717
- 1204 seneleri arasında orta Bizans dönemi ve 1204 - 1461 yılları arasında geç
Bizans dönemidir. Erken Bizans döneminin özellikleri arasında Dioklitianos’un
tetrarşi yönetimine geçerek başkenti İzmit’e taşıması, İstanbul’un inşası ve baş-
kent olarak ilan edilmesi, II. Teodosios (408 - 450) zamanında İstanbul surla-
rının inşası ve İstanbul üniversitesi’nin kurulması, Roma şehrinin Cermenler
tarafından alınması ve Batı Roma topraklarının kaybı, I. İustinianos (527 - 565)
döneminde İtalya, Güney İspanya, Kuzey Afrika’da Bizans egemenliğinin tekrar
kurulması ve Aya Sofya’nın inşası, 610 yılında Heraklios’un tahta çıkması, Sa-
sanilerle savaş, tema sistemin uygulanması ve Bizans’ın Mısır, Filistin, Suriye,
Güneydoğu ve Doğu Anadolu topraklarını Müslüman Araplara kaptırması ile
Balkanlardaki Slav istilası sayılabilir.
14 Bizans Tarihi

Tablo 1.1 I. Konstantinos 324 – 337 Aleksandros 912-913


Bizans İmparatorları
Tablosu Konstantios 337 – 361 VII. Konstantinos 913-959
Iulianos 361 – 363 I. Romanos Lakapenos 920-944
Iovianos 363 – 364 II. Romanos 959-963
Valens 364 – 378 II. Nikiforos Fokas 963-969
I. Teodosios 379 – 395 I. İoannis Cimiskis 969-976
Arkadios 395 – 408 II. Vasil 976-1025
II. Teodosios 408 – 450 VIII. Konstantinos 1025-1028
Markianos 450 – 457 III. Romanos Argiros 1028-1034
I. Leon 457 – 474 IV. Mihail 1034-1041
II: Leon 474 V. Mihail 1041-1042
Zenon 474 – 475 Zoi ve Teodora 1042
IX. Konstantinos
Vasiliskos 475 – 476 1042-1055
Monomahos
Zenon (ikinci defa) 476 – 491 Teodora (ikinci defa)” 1055-1056
I. Anastasios 491 – 518 VI. Mihail 1056-1057
I. Iustinos 518 – 527 I. İsakios Komninos 1057-1059
I. İustinianos 527 – 565 X. Konstantinos Dukas 1059-1067
II. İustinos 565 – 578 IV. Romanos Diogenis 1068-1071
Konstantinos I. Tiberios 578 – 582 VII. Mihail Dukas 1071-1078
Mavrikios 582 – 602 III. Nikiforos Votaniatis 1078-1081
Fokas 602 – 610 I. Aleksios Komninos 1081-1118
Heraklios ve III. Konstantinos 610 – 641 II. İoannis Komninos 1118-1143
II. Konstans 641 – 668 I. Manuil Komninos 1143-1180
IV. Konstantinos 668 – 685 II. Aleksios Komninos 1180-1183
II. İustinianos 685 – 695 I. Andronikos Komninos 1183-1185
Leontios 695-698 II. İsakios Angelos 1185-1195
II. Tiberios 698-705 III. Aleksios Angelos 1195-1203
II. İustinianos (ikinci defa) 705-711 II. İsakios ve IV. Aleksios 1203-1204
Filipikos 711-713 V. Aleksios Murcufilos 1204
II. Anastasios 713-715 I. Teodoros Laskaris 1204-1222
III: Teodosios 715-717 III. İoannis Dukas Vatacis 1222-1254
III: Leon 717-741 II. Teodoros Laskaris 1254-1258
V. Konstantinos 741-775 IV. İoannis Laskaris 1258-1261
IV. Leon 775-780 VIII. Mihail Paleologos 1259-1282
VI. Konstantinos 780-797 II. Andronikos Paleologos 1282-1328
İrini 797-802 III. Andronikos Paleologos 1328-1341
I. Nikiforos 802-811 V: İoannis Paleologos 1341-1391
I. Mihail Rangabe 811-813 VI. İoannis Kantakuzinos 1347-1354
V. Leon 813-820 IV: Andronikos Paleologos 1376-1379
II. Mihail 820-829 VII. İoannis Paleologos 1390
Teofilos 829-842 II. Manuil Paleologos 1391-1425
III. Mihail 842-867 VIII. İoannis Paleologos 1425-1448
I. Vasil 867-886 XI. Konstantinos Paleologos 1448-1453
VI. Leon 886-912
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 15

Orta Bizans dönemi ise Süryani asıllı Leon hanedanının tahta çıkmasıyla baş-
lar. Bu dönemin önemli olayları arasında ikonoklazma hareketi Anadolu’daki
Müslüman ilerleyişinin durdurulması ve 1025 yılında ölen Makedonya haneda-
nından II. Vasil’in Bizans otoritesini Anadolu’da ve Balkanlar’da tekrar kurması,
II. Vasil’den sonra Bizans devletinin zayıflama sürecine girmesi, 1071 yılında Sel-
çuklulara karşı Malazgirt’te ve 1176 yılında Miriokefalon’da alınan yenilgiler ve
1204 yılında Haçlıların İstanbul’u işgali gösterilebilir.
Geç Bizans döneminin önemli olayları arasında 1204 Latin işgali sonucunda
Bizans’ın devamı olduğunu iddia eden Trabzon, Epir ve İznik’te yeni devletçikle-
rin ortaya çıkması, İstanbulla birlikte Selanik, Tiva, Atina ve Mora’da Latin duka-
lıklarının kurulması, 1261 yılında İstanbul’un son Bizans hanedanı Paleologoslar
tarafından ele geçirilmesi, Anadolu’da Osmanlılar, Balkanlarda Sırp ve Bulgarlarla
mücadele, Bizans devletinin İstanbul ve çevresiyle sınırlı bir şehir devletine dö-
nüşmesi ile İstanbul’un 1453 yılında fethi sıralanabilir.

Bizans Tarihinin Sosyal ve Kültürel Olaylara Göre Tasnifi


Bu tasnife göre Bizans imparatorluğu 5 döneme ayrılır. Bunlar geç Roma impara-
torluğu dönemi, karanlık çağ dönemi, gelişme dönemi, Batılılaşma ve İznik impa-
ratorluğu dönemi ile Boğazlar imparatorluğu dönemleridir.
Geç Roma imparatorluğu dönemi 4. yüzyıldan 7. yüzyılın ortasına kadar de-
vam etmiştir. Bu dönem protobizans olarak da adlandırılır. Bu dönemin temel
özelliği Roma dünyasına hakim olan antik şehir toplumunun korunması ve Ak-
deniz devleti özelliğinin sürdürülmesidir. Dönemin en önemli olayı 4. yüzyılda
İstanbul’un inşası ve başkentin buraya taşınmasıdır. 5. yüzyılın son çeyreğinde
Roma şehri Cermen kabileleri tarafından işgal edilir ve Batı Roma topraklarında
Cermen asıllı devletler ortaya çıkar. Ostrogotlar İtalya’ya, Vizigotlar İspanya’ya,
Vandallar’da Kuzey Afrika’ya yerleşir. 6. yüzyılın ilk yarısında İustinianos bu top-
raklarda tekrar Bizans hâkimiyetini kurar. Ancak 6. yüzyılın sonunda imparator-
luğun Batı bölgeleri yine Cermen asıllı Lombardların eline geçerken imparatorlu-
ğun kuzey savunma hattı Tuna Nehrini geçen Avarlar ve Slavlar tarafından aşılır.
7. yüzyılın ilk çeyreğinde Sasaniler, Mısır, Filistin ve Suriye’yi ele geçirirler.
Heraklios, Sasanilerle giriştiği uzun savaşlarda bu toprakları geri alır. Fakat 7. yüz-
yılın ortasına gelindiğinde adı geçen bu yerlerin tamamı Müslümanlar tarafın-
dan ele geçirilir. Bu dönemin imparatorlarının büyük bir kısmı Balkan kökenlidir
ve iktidarları boyunca kendi hanedanlarının otoritesini kurmaya çalışmışlardır.
Zaman zaman pagan inancına dönen imparatorlara rastlansa da Hıristiyanlık bu
dönemde imparatorluğun resmi dini haline gelir. Ancak sapkın olarak nitelendi-
rilen dini akımları engellemek için konsiller organize edilir. Ortodoksluğun genel
ilkeleri belirlenir. 7. yüzyıla gelinceye kadar İskenderiye, Antakya ve Kartaca gibi
büyük şehirler zenginliklerini sürdürürler. Teodosios ve İustinianos döneminde
çıkarılan kanunlarla devletin hukuk yapısı kuvvetlendirilir. Yunanca Latincenin
yerini almaya başlar. Ancak 7. yüzyılda Bizans imparatorluğunun Orta Doğu top-
raklarının kaybedilmesi Bizans ekonomisini olumsuz yönde etkiler.
Karanlık çağ olarak adlandırılan dönem ise Bizans tarihinin 7. yüzyılın ortasın-
dan 800/850 yılları arasındaki dönemi kapsar. Bu dönemde Bizans’ı Suriye kökenli
İsavrian ve Batı Anadolu kökenli Amorion hanedanı yönetmiştir. 7. ve 8. yüzyıl-
larda Suriye’den İspanya’ya kadar Bizans’ın Akdeniz topraklarına Müslüman Arap
akınları gerçekleşmiştir. Batı’da ise Bulgarlar, Balkanlar’da kendi devletlerini kur-
muşlardır. Slavları izleyen Bulgarlar, Balkanlarda Slavlarla birlikte kalıcı olmuşlar-
dır. Antik Roma kültürü bu dönemde Orta Çağ Bizans dünyasına dönüşmüştür.
16 Bizans Tarihi

Balkanlarda ve Anadolu’daki pek çok şehir küçülmeye, yok olmaya yüz tutmuş ve
Kastron denilen kale şehirlere dönüşmüştür. Bu dönemin belki de karanlık çağ
olarak anılmasının en önemli nedeni yaklaşık 120 yıl sürecek olan İkonoklazma
iç savaşıdır. İkonaların put mu yoksa tanrıya ibadette araç mı tartışması Bizans’ta
binlerce insanın ölmesine ve Bizans tarihinin erken dönemlerinde oluşturulmuş
pek çok sanat eserinin yok edilmesine sebep olmuştur. Bu dönemde ziraate dayalı
Bizans ekonomisini ayakta tutabilmek için köy halkına kolektif vergiler konulduğu
gibi şâhısa bağlı kelle vergileri de yaygınlaştırılmıştır.
Gelişme dönemi, 800/850 ila 1000 yılları arasındaki dönemi kapsar. Bu döne-
min yönetici ailesi Makedonya hanedanıdır. Dönemin en önemli özelliği Bizans
merkezi yönetiminin kurulmasının başarılmasıdır. Bunun sonucu olarak ekono-
mi canlanmış, bürokrasi gelişmiştir. Müslüman Araplara karşı Güney Anadolu’da
ve Doğu Anadolu’da toprak kazanımları sağlanır. Balkanlarda Bulgarlar kesin bir
yenilgiye uğratılarak I. Bulgar devletine son verilir. Kültür alanında büyük bir iler-
leme görülür. Bizans’tan kalan yazma eserlerin pek çoğu bu döneme aittir. Bundan
dolayı gelişme dönemi, ansiklopedi çağı olarak da adlandırılır. Merkezi otoritenin
sağlanmasının bir sonucu olarak Bizans toplumunda ortak ideolojik düşünce ve
kültürel birlik fikri hakim kılınmıştır.
Batılılaşma ve İznik imparatorluğu dönemi 1000 ila 1261 yılları arasını kapsar.
Bu dönemde Bizans imparatorluğu, Komninos ve Laskaris hanedanlıkları tara-
fından yönetilmiştir. 1204 yılındaki IV. Haçlı seferine kadar taşradaki eyaletlerde
yer alan kasabaların sayısında bir artış gözlemlenir. Bunun sonucu olarak taşralar
da yarı feodal asil sınıfı ortaya çıkmaya başlar. Komninoslar döneminde Bizans,
feodal Avrupa toplumlarına benzemek için uğraşır. Ancak model aldıkları Latin
Batı devletleri tarafından düzenlenen IV. Haçlı seferiyle başkentleri işgal edilir.
Bizans’ın yaklaşık 9 asır boyunca İstanbul’da oluşturduğu hazinesi, sanat eserleri
yağmalanır. Bizans bu işgalin sonucu olarak parçalanır. Trabzon, Epir ve İznik’te
Bizans’ın devamı olduğunu iddia eden beylik düzeyinde devletler ortaya çıkar.
Bunlardan 1204 - 1261 yılları arasında İznik’te varlığını sürdürenler, İstanbul’u
1261 yılında ele geçirerek Bizans’ı tekrar ihya ederler.
Boğazlar imparatorluğu dönemi 1261 - 1453 yılları arasını kapsar. Bizans’ın yö-
netici ailesi bu dönemde Paleologos hanedanıdır. Boğazlar imparatorluğu diye anıl-
masının sebebi imparatorluğun bu dönemde İstanbul, Trakya, Selanik, Mora’nın bir
bölümü ve Ege Denizinde birkaç adayla sınırlı olmasıdır. 13. asırda Bizans, Latin
imparatorluğunun tekrar kurulmaması ve rakibi Epir despotluğunun ortadan kal-
dırılmasıyla uğraşmıştır. Bizans’ın dikkatini Batıya yönlendirmesi Batı Anadolu’da
Osmanlıların da dahil olduğu Türk beyliklerinin ortaya çıkmasını kolaylaştırmış-
tır. 14. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’un Sırp devleti’nin eline geçmesi söz konu-
sudur. Bizans bu tehlikeden Osmanlıdan aldığı yardımla kurtulabilecektir. Bunun
sonucu olarak 1371 yılından itibaren Bizans, Osmanlı devletinin vassalı durumuna
gelir. İstanbul’un Osmanlının eline geçmesini, Timur’un Yıldırım Bayezid’i 1402
yılında Ankara’da mağlup etmesi engeller. Slav, Latin ve Osmanlı dünyası arasında
sıkışmış olan Bizans 1274 yılında Lyon konsilinde 1439 Ferrara - Floransa kon-
silinde Katolik Latin kilisesinin üstünlüğünü kabul ederek Batı’dan hiçbir zaman
yeterince gelmeyen yardımı almayı umar. Osmanlı dünyası arasında bir ada gibi
kalan İstanbul 1453 yılında Osmanlılar tarafından fethedilerek Bizans devleti sona
erer (The Oxford Dictionary of Byzantium, 1991, s. 345 - 362).

Bizans tarihinin başlangıç ve bitişi konusunda verilen tarihler nelerdir? Açıklayınız.


3
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 17

Tablo 1.2
YÜZYIL BATI KOMŞULARI DOĞU KOMŞULARI KUZEY KOMŞULARI Bizans ve Komşuları
Tablosu
Ostrogotlar Gotlar,
4. yüzyıl Sasaniler
Vizigotlar Hunlar

Vizigotlar
5. yüzyıl Ostrogotlar Sasaniler Atilla ve Batı Hunları
Vandallar

Vizigotlar
Slavlar
Ostrogotlar
6. yüzyıl Sasaniler Göktürkler
Vandallar
Avarlar
Lombardlar

Avarlar
Sasaniler
7. yüzyıl Lombardlar Bulgar Türkleri
Emeviler
Hazarlar
Avarlar
Lombardlar Emeviler
8. yüzyıl Bulgar Türkleri
Franklar Abbasiler
Hazarlar
Bulgarlar
Franklar Emeviler
9. yüzyıl Hazarlar
Normanlar Abbasiler
Ruslar
Bulgarlar
10. yüzyıl Normanlar Abbasiler Peçenekler
Ruslar
Normanlar Bulgarlar
Varanglar Peçenekler
11. yüzyıl Selçuklular
Haçlılar Uzlar
Venedikliler Ruslar

Normanlar
Kumanlar
Varanglar
12. yüzyıl Selçuklular Bulgarlar
Haçlılar
Ruslar
Cenevizliler

Kumanlar
Venedikliler Osmanlılar Bulgarlar
13. yüzyıl
Cenevizliler Anadolu Beylikleri Tatarlar
Sırplar

Venedikliler Bulgarlar
Osmanlılar
14. yüzyıl Cenevizliler Sırplar
Anadolu Beylikleri
Katalanlar Tatarlar

Venedikliler
15. yüzyıl Osmanlılar
Cenevizliler
18 Bizans Tarihi

BİZANS VE KOMŞULARI
Bizans imparatorluğunun bin yılı aşan tarihinde pek çok komşusu olmuştur.
Bizans bunlar arasında Ortaçağ boyunca varlığını korumuş tek devlet konu-
mundadır. Bizans’ın komşuları ya tarih sahnesine daha geç çıkmışlar ya da
tarih sahnesinden çok çabuk silinmişlerdir. Bizans’ın komşularına baktığımız
zaman bir milletten ya da devletten daha çok halklarla karşılaşırız. Bunların
ortak özelliği belli bir dil grubuna dâhil olmalarıdır. Bu komşuları arasında
Farşça konuşan halklar, Cermen dili konuşan halklar, Türkçe konuşan halklar,
Arapça konuşan halklar ve Slavca konuşan halkların Bizansla daha çok temas
halinde olduğunu söyleyebiliriz. Bunların dışında Bizans’ın İskandinav ile Ve-
nedik ve Ceneviz gibi Latin halklarla da temasları olmuştur. Bizans devletinin
güney sınırı çoğu zaman Akdeniz olduğu için Bizans’ın komşuları Batı, Kuzey
ve Doğu yönünde oluşmuştur. Bizans imparatorluğunun uzun zaman boyunca
kuzey sınırı Tuna Nehri olurken, doğu sınırı ise Fırat Nehri olmuştur. Batı sınırı
ise çok kısa bir süreliğine Atlas okyanusu olmuşken uzun bir süre Batı Balkan-
ların Dalmaçya kıyıları ile Macaristan arasında kalan hat olmuştur. Bizans’ın bu
sınırlarında yer alan komşuları tarih boyunca sürekli olarak değişmiştir. Bizans
bu komşularıyla zaman zaman barış içinde ama çoğu zamanda savaş halinde
olmuştur. Çünkü Bizans’ın komşuları yeni vatanlarını Bizans’ın eski toprakları
üzerinde oluşturmuşlardır.

Sasaniler
Bizansın doğu komşuları Bizans devleti tarafından dünyanın öteki gözü sayılan Pers dünyasında Sasani ha-
hakkında daha fazla bilgiyi nedanı tarafından 224 - 651 yılları arasında kurulmuş olan devlet Sasaniler ola-
Emeviler ve Abbasiler için
bu kitabın 3. ünitesinde, rak bilinir. Pers devlet geleneğini benimsemiş olan Sasanilerde monarşik yönetim
Selçuklular için 5. ünitesinde hâkimdir. Kafkasya, Mezopotamya ve İran’a hükmetmiştir. Bizans’ın kuzeyde ve
ve Osmanlılar için 6.
ünitesinde bulabilirsiniz. batıdaki komşularının pek çoğundan farklı olarak Sasanilerin kuvvetli bir dev-
Bizans’ın kuzey komşularıyla let geleneği vardır. Bundan dolayı Bizans’la yaptıkları savaşlarda Sasaniler, zaman
ilgili ayrıntılı bilgileri ise
Bizans ve Kuzeyli Türk zaman yenilgiye uğrasalar dahi daha sonra coğrafyanın da verdiği avantajdan
Komşuları (4. - 14. yüzyıl) adlı faydalanarak sınırlarını korumuşlardır. 6. yüzyılın son çeyreğinde Batı Roma top-
4. üniteden okuyabilirsiniz.
raklarını kaybeden Bizans 571 yılında Sasanilerle giriştiği savaşta müttefik olarak
Göktürklerle anlaşma yapmıştır. İslamiyetin doğuşundan önce 7. yüzyılın ilk on
yılında Sasaniler, Bizans’ın Orta Doğu toprakları olan Suriye, Filistin ve Mısır’ı iş-
gal etmişlerdir. İmparator Heraklios (610-641) iktidarının ilk yirmi yılını bu top-
rakları alabilmek için Sasanilerle savaşarak geçirmiştir. Bu uzun savaş döneminde
yıpranan Bizans ve Sasani dünyası arkasından gelen hızlı İslam yayılışına engel
olamamıştır. Bunun sonucu olarak İran, İslam dünyasına katılırken Bizans’ın Orta
Doğu toprakları da Müslümanlar tarafından fethedilmiştir (The Oxford Dictio-
nary of Byzantium, 1991, s. 1845-46). Bizans’ın diğer doğulu komşularını krono-
lojik olarak Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar olarak sıralayabiliriz. Ku-
zey komşuları ise daha çok Türk kökenli Hunlar, Göktürkler, Avarlar, Bulgarlar,
Hazarlar, Peçenekler, Uzlar, Kumanlar ve Tatarlar olarak gösterilebilir.

Gotlar, Vizigotlar ve Ostrogotlar


Bizans’ın batı komşuları olan Gotlar, Cermen asıllı bir halktır. Anavatanları Güney
İskandinavya olarak bilinir. Fakat Gotlar yerleşik bir toplum olmadıkları için 2.
yüzyıl’da doğuya hareket ederek Karadeniz’in kuzeyinde Dinyester ve Don Nehirleri
arasına geldiler. 238 yılından itibaren Gotlar Roma’nın Tuna eyaletini, Balkanları ve
Anadolu’nun sahil şehirlerini yağmalamaya başladılar. 273 yılında Roma impara-
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 19

torluğu Tuna Nehrinin Orta ve Aşağı bölümünün kuzeyinde kalan toprakları Got-
lara bıraktı. Bu tarihten sonra 4. yüzyıl boyunca Gotların Vizigot ve Ostrogot olarak
ikiye ayrıldıklarını ve batı yönüne hareket ettiğini görüyoruz. Batı Gotları olarak
adlandırılan Vizigotlar ağırlıklı olarak Got soyundan gelmekle birlikte Balkanlarda-
ki halklarla karışmış çok etnik yapılı bir halktır. Ostrogotlar ise Don Nehrinin aşağı
bölümünde oturan ve Doğu Gotları olarak adlandırılan Gotları kapsar.
Vizigotlar, 4. yüzyılın sonunda Bizans’a karşı saldırı ve yağmalarda bulunarak
378 yılında İstanbul surlarının önünde görüldüler. Aynı yıl gerçekleşen Edirne sa-
vaşında Bizans imparatoru Valens, Vizigotlar tarafından öldürülür. Bizans antlaş-
ma yaparak onları Tuna eyaletine yerleştirdi. Bundan sonra Bizans ordusunda Got
asıllı askerler ve generaller görülmeye başlandı. Bu yüzyılda Ulfilas adlı bir Got
İncil’i Yunanca’dan Gotça’ya çevirir. Bunun sonucu olarak Gotlar arasında Arius
mezhebi yayılır. Ancak İstanbul’un ileri gelenlerinin ve halkının Gotlar hakkın-
daki şikâyetleri tarihi kayıtlara yansımıştır. Muhtemelen bunun bir sonucu olarak
12 Temmuz 400 tarihinde İstanbul’da Got askerlerine toplu bir katliam uygula-
nır. Gotların Vizigot kolunu birleştirerek onların lideri olan Alarik, Tuna Nehri-
nin güneyinde kalan topraklarla birlikte Makedonya ve Trakya’yı yağmaladıktan
sonra İstanbul surlarına yaklaştı. Bunun üzerine Bizans Alarik’e ordu komutanı
manasında magister militium unvanı vermiştir. Alarik geri çekilerek İtalya’ya yö-
neldi. 401 yılında Alarik, Vizigotları İtalya’ya sevketti. Fakat Vandal lider Stiliho
onu İtalya’dan uzaklaştırdı. 408 yılında Stiliho’nun ölümü üzerine tekrar İlirya böl-
gesinden İtalya’ya yönelen Alarik, 410 yılının Ağustos ayında Roma’yı işgal etti ve
yağmaladı. Tarihçi Jordanes’in ifadesine göre aynı yıl ölen Alarik, güney İtalya’da
bulunan Busento ırmağının altına hazinesiyle birlikte gömüldü. 5. yüzyılın başın-
da Roma şehrinin yağmalanmasından sonra Batı Roma imparatorluğu toprakları
üzerinde Cermen krallıkları oluşmaya başladı. 412 yılından sonra Güney Galya’ya
geçen Vizigotlar, 418 senesinde Tulus şehrinde kendi devletlerini kurdular. 416
yılında Vizigotlar, Güney İspanya’ya gittiler ve burada karşılaştıkları Vandal ve
Alanları yendiler. Batıda kurulan Vizigot ve Ostrogot krallıkları resmen tanınmasa
da Bizans tarafından kabullenildi. 6. yüzyılda I. Iustinianos (527-565) döneminde
İtalya ve İspanya’nın güney bölümü tekrar Bizans’ın hâkimiyetine geçince Gotlar
İtalya’ya yönelen Lombardlara karşı Bizans’ın müttefiki haline geldiler ve zaman
içinde eriyip kayboldular.
Karadeniz’in kuzeyinde Don Nehri civarında yaşayan Ostrogotlar 375 yılın-
da bölgeye göç eden Hunların tazyiki ile Panonya bölgesine gelmişler ve burada
454 yılına kadar kalmışlardır. 5. yüzyılda liderleri Teodorik önderliğinde büyük
bir Ostrogot birliği oluştururlar. Bu sırada İtalya’da imparator Romolus’a karşı
isyan eden Cermen birliklerinin başına geçen general Odovakar devlet otori-
tesini hiçe sayar. Bizans imparatoru Zenon (474-475), Teodorik komutasındaki
Ostrogotları, Odovakar’ı yok etmek üzere İtalya’ya sevkeder. Teodorik, 17 yıl sü-
ren bir mücadeleden sonra Odovakar’ı yener ve İtalya’ya hâkim olur. Bizans adı-
na İtalya’nın idaresini üstlenir. Teodorik halkını Roma ilkelerine uygun olarak
İtalya’ya iskân eder ve Revena’yı kendisine başkent yapar. Arius mezhebine men-
sup olmasına rağmen Papa ile iyi ilişkiler kurar. İtalya’yı öldüğü 526 yılına kadar
yönetir. I. Iustinianos’un meşhur generali Belisarios’un 535 yılında İtalya’yı tek-
rar Bizans’a bağlamak için açtığı savaşa karşı Ostrogotlar 20 yıl savaştı. Ancak
555 yılında Ostrogotlar, Bizans hâkimiyetini tanıdılar ve 568 yılında İtalya’nın
Po vadisine giren Lombardların arasında eridiler. (The Oxford Dictionary of
Byzantium, 1991, s. 862).
20 Bizans Tarihi

Vandallar
Vandallar, Cermen kökenli halklardan birisidir Vandallar tarihçiler tarafından ilk
defa Alan ve Süev ittifakı ile birlikte Ren nehrini geçerek üç yıl boyunca Galya’nın
yağmalanması olayında kaydedilirler. 409 yılında İspanya’ya girmişler ve buraya
yerleşmeden önce İspanya’nın batısını ve güneyini yağmalamışlardır. Vandallar 429
yılında Alanlarla birlikte İspanya’dan Afrika’ya geçmişler ve Kartaca şehrine hâkim
olmuşlardır. Vandallar kurdukları donanma ile Akdeniz’de etkili olmaya başlar ve
Sardunya ile Sicilya adalarını kontrol altına alırlar. Vandal donanması Bizans’ın Ak-
deniz topraklarına sık sık saldırılarda bulunur. 455 yılında Roma şehri de Vandal-
lar tarafından yağmalanır. Bizanslılar, Vandalları Afrika’dan çıkartmaya 465 ve 470
yıllarında iki kez teşebbüs ederler ancak başarılı olamazlar. Bunun üzerine Bizans,
anlaşma yoluyla Afrika’nın kontrolünü Vandallara bırakır. 439 yılında Kartaca’nın
Vandalların eline geçmesinden 533 yılına kadar Afrika’da Vandal krallığı kurulur.
Vandallar da Hıristiyanlığın Arius mezhebine dâhildiler. 533 yılında son Vandal
kralı öldüğü zaman kimin kral olacağı konusunda istikrarsızlık yaşanır. Vandal kral-
lığı içinde yaşayan Romalı nüfusun Ariusçu Vandallardan zulüm görmesini bahane
eden Bizans imparatoru Iustinianos, Belissarios komutasında bir orduyu Kartaca’ya
gönderir. Vandal ordusu yenilir, Kartaca alınır ve Vandallar tarih sahnesinden van-
dalizm tabirini bırakarak çekilir.

Lombardlar
Lombardlar, Batı Cermen halklarından birisidir. 6. yüzyılın başında Panonya böl-
gesini işgal etmişlerdir. Lombard lideri Audoin, 540 yılında imparator Iustinianos
ile ittifak kurar. Iustinianos’un generali Narsis’in emrine 552 yılında 5500 Lom-
bard askeri verilir. 568 yılında Avarların Panonya bölgesine baskıları nedeniyle
Alboin liderliğindeki Lombardlar, İtalya’ya hareket ederek buraya kısa sürede yer-
leşirler. 605 yılında Bizans, Lombardlarla barış anlaşması yapmak zorunda kalır.
Ancak İtalya’ya yerleşen Lombardlar buradaki kültürden etkilenmeye başlar. Ost-
rogotlara da başkentlik yapmış olan Revena’yı 751 yılında ele geçirerek kendile-
rine başkent yaparlar. Bu durum Papa ile aralarının açılmasına neden olur. Papa,
Lombardlara karşı Frankları desteklemeye başlar. Frank kralı Şarlman, 774 yılın-
da Lombardları Frank hâkimiyeti altına alır (The Oxford Dictionary of Byzanti-
um, 1991, s. 1249).

Franklar
Franklar, Cermen halklarından birisidir. 3. yüzyılda Ren Nehrinin aşağı bölgesinde
yerleşmişlerdir. Bu yüzyılda Frankların Roma ordusu içinde görev aldıkları bilin-
mektedir. Franklar, 6. yüzyılın başında Clovis’in önderliğinde birleşmişlerdir. Clo-
vis, Frank hâkimiyetini Galya’ya kadar genişletir. Clovis, Hıristiyanlığın Ortodoks
mezhebini benimser. Bu durum Arius mezhebini benimseyen Vizigotlara karşı Bi-
zans dünyasının zaferi olarak algılanır. Çünkü Frankların Ortodoksluk mezhebine
geçmesi Bizans’ın Arius mezhebinde olan Vizigot, Ostrogot, Vandal ve daha sonra
da Lombardlar için yeni bir müttefik bulması manasına geliyordu. Bizans ile Frank-
lar arasındaki ilişkiler, İtalya’daki mücadeleler ve Bizans’ın kontrolünden çıkmak
isteyen Papalık yüzünden gerginleşir. 800 yılında Papa, Şarlman’a Roma-Cermen
imparatoru olarak taç giydirir. Bizans bu olayı iktidarına bir ortak oluşturma gi-
rişimi olarak değerlendirir. Şarlman, Aşağı Tuna’dan Bizans topraklarına inen ve
oradan da Orta Avrupa’ya yönelen Avarları yenmeyi başarır. 9. yüzyıl’da Frank im-
paratorluğu çökmeye başlar. 843 tarihli Verdun antlaşmasıyla imparatorluk üç’e ay-
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 21

rılır. Müslüman Arapların Sicilya ve İtalya’ya akınları Frank kralı II. Louis ile Bizans
imparatoru I. Vasil’i ittifak kurmaya zorlar. 10. yüzyılda Roma - Cermen imparator-
luğunun ağırlığını Almanlar oluşturmaya başlar. Bunun üzerine Franklar, Fransa
krallığı oluştururlar (The Oxford Dictionary of Byzantium, 1991, s. 803).

Normanlar
Kuzeyli adam manasına gelen Normanlar, Bizans’ta Viking, Varang, Rus ve Frank
adlarıyla da isimlendirilmişlerdir. 9. yüzyıldan 11. yüzyıla kadar Normanlar,
İzlanda’dan Kiev’e kadar geniş bir araziyi yağmalar ve bir kısmı da buralara yer-
leşir. Normanlar 860 yılında İtalya’nın Pisa şehrini yağmalar. 990 ila 1017 yılla-
rı arasında Normanlar, Kuzey İtalya’yı işgal etmişlerdir. Bunu yapmadan önce
Normanlar, Bizans’ın ve Lombardların paralı askerleri olarak Güney İtalya’ya
gelmişlerdir. Normanlar 1040 ila 1071 yılları arasında Bizans’ın İtalya’daki tema-
larını işgal eder. 1072 yılında Normanlar, Sicilya’nın işgalini tamamlar. Bizans’ın
Malazgirt’le doğuda aldığı yenilginin bir benzerini Normanlar Bizans’a Sicilya’da
yaşatırlar. Sicilya’da 1072 yılından 1194 yılına kadar devam edecek devletlerini
kurarlar. 10. yüzyılda toplumunun büyük bir bölümü hala köylü olan Normanlar,
11. yüzyılda şövalyelik gibi askeri tekniklerle tanıştılar. Normanlar, devletlerini
kurduktan sonra Bizans’la yakın ilişki geliştirmek istediler. Devlet idaresinde eski
Bizans memurlarından istifade ettiler. Pek çok Norman asilzadesi Bizans ordusu-
na girerek hizmet verdi. 12. yüzyılda Bizans elit grubu içinde Norman kökenliler
de yer aldı. Bununla birlikte Normanlar, Batı Balkanlarda Bizans’a karşı kendi ege-
menliklerini kurmaya teşebbüs ettiler. 1107 yılında Draç’a saldırdılar. 12. yüzyılda
Bizans’a karşı İstanbul’a bir donanma gönderdiler. II. Roger komutasındaki Nor-
manlar 1147 - 48 yıllarında Mora ve kıta Yunanistan’ını yağmaladılar. Pek çok Bi-
zanslı ipek dokumacısını Sicilya’ya götürdüler. 1185 yılında Normanlar, Selanik’i
işgal ettiler. Ancak kısa bir süre sonra şehri kaybettiler. I. Haçlı seferi sırasında
oluşturulan Antakya prensliğinin oluşumunda Normanlar önemli rol oynadılar.
1194 yılında Sicilya’daki Norman krallığı, hanedanın soyu devam edemediğinden
ortadan kalktı (The Oxford Dictionary of Byzantium, 1991, s. 1193 - 94).

Varanglar
Varang kelimesi 11. yüzyılın sonundan itibaren Bizans’ın ordusunda yer alan Vi-
kingliler ve kuzeyden gelenler için kullanılmıştır. Varang kelimesi aynı zamanda
yine Bizans ordusunda görev yapan Anglo - Saksonları da ifade etmektedir. Bu ta-
bire ilk defa Bizans kaynaklarında 1034 yılında rastlanır. İskandinavyalılar, Rusya
yoluyla Bizans’ta çalışmak için 10. yüzyıldan itibaren İstanbul’a gelmeye başlarlar.
Silah olarak taşıdıkları baltalarından dolayı baltacılar olarak anılmaktaydılar. 11. ve
12. yüzyıllar boyunca Varanglar, Komninos hanedanına Mangana ve Vlaherna sa-
raylarının muhafız askerleri olarak hizmet ettiler. Aynı zamanda ordunun düzenle-
diği seferlere de katıldılar. Varanglar, kuzeyli görünümleri, silahları, katı disiplinleri
ve kıyafetleri ile Bizanslıların ve yabancıların dikkatini çekmişlerdir. Varangların
Meryem adına inşa edilmiş İstanbul’da, Girit’te ve Taranto’da kiliseleri vardı.

Venedik
25 Mart 421 yılında Adriyatik Denizinin kuzey uç noktasında kurulan Venedik, İtal-
ya 9. yüzyıla kadar, Got, Lombard ve Frank işgali görmesine rağmen Bizans’a bağlı
olarak kaldı. 888 - 920 yılları arasında Venedik Doçu olan Peter Tribuno döneminde
Bizans’tan ayrılan Venedik, cumhuriyet idaresi kurdu. Kısa zamanda Venedik deniz
22 Bizans Tarihi

gücü oluşturur. Adriyatik denizinde Müslüman Araplara karşı mücadele verir. Ve-
nedik gemileri, 960 yılında yasaklanıncaya kadar İstanbul’a köle sattılar. 1082 yılında
Aleksios Komninos, Venediklilere bazı ticari imtiyazlar verdi. Bundan sonra Bizans
ticaretinin büyük bir kısmı Venedikliler tarafından gerçekleştirilmeye başlandı. 1204
yılında İstanbul’un işgali ile sonuçlanan IV. Haçlı seferine öncülük yapan Venedik,
eski Bizans toprakları olan İstanbul, Adalar ve Mora’da pek çok yeni Latin devletinin
oluşumuna katkı verdi. Bu durum İznik’e çekilmiş olan Bizanslılar arasında Venedik’e
karşı husumet duygularının oluşmasına neden oldu. Son Bizans hanedanını çıkaran
VIII. Mihail Paleologos, 1261 yılında İstanbul’u ele geçirmek için Venedik’in raki-
bi Cenovalılarla işbirliği yaptı. 1261 - 1328 yılları arası Venedik - Bizans ilişkileri
istikrarsız ve gergin bir şekilde gelişti. 1328’den sonra Bizans, Venedik ve Cenova
arasında bir denge politikası izledi. Bizans imparatorlarından V. İoannis ve II. Ma-
nuil Paleologos, Venedik taraftarı bir politika izler. 14. ve 15. yüzyıllarda Venedik
İstanbul’da ve Karadeniz’de aktif bir ticaret gerçekleştirir. 1376 yılında Bozcaada’nın
egemenliği için Venedik ve Ceneviz savaşır. Selanik’i kuşatan Osmanlılara direne-
meyeceğini anlayan Bizans, şehri Venediklilere satar. II. Manuil ve VIII. İoannis ik-
tidarları döneminde Venedik’i ziyaret ettiler. Günümüzde en zengin Bizans yazma-
larının muhafaza edildiği Bibliotheca Marciana, Kardinal Bessarion’un 1468 yılında
Venedik’e miras olarak bıraktığı eserlerden oluşmaktadır (The Oxford Dictionary of
Byzantium, 1991, s. 2158-2159).

Ceneviz
İtalya’da bir liman kenti olarak kurulan Ceneviz, 539 yılında Bizans’ın eline geç-
miştir. Ancak kısa bir süre sonra şehir Frankların ve 642 yılında da Lombard-
ların işgaline maruz kalmıştır. 10. yüzyılda tekrar tarih sahnesine çıkan Cene-
viz, 930 - 935 yılları arasındaki Müslüman Arap akınlarına karşı koymuş ve 11.
yüzyılda Sardunya’dan gelen Arapları yenilgiye uğratmıştır. Aynı yüzyılda güçlü
donanmasıyla Ceneviz, Tunus’a saldırıda bulunur. Cenevizler I. Haçlı seferinde
yer alırlar. 1155 tarihinde imparator I. Manuil Komninos, Cenevizlilere bazı
ticari imtiyazlar verir. Ceneviz bu dönemde Venedik ve Pisa şehirleriyle rekabet
halindedir. 1171’den sonra Ceneviz, Bizans nezdinde rakiplerine karşı üstün-
lük sağlar. İstanbul’un 1204 yılında Latinlerce işgali üzerine Venedik’in üstü-
ne odaklanan Bizans öfkesinden Ceneviz istifade eder. 1261 yılında Bizans’la
Ceneviz ticari antlaşma imzalar. İstanbul’un 1261 yılında alınmasına Ceneviz
yardım eder. Bunun karşılığı olarak Bizans’tan yeni ticari imtiyazlar elde eder.
İstanbul Pera, Sakız ve Kırım’da pek çok Ceneviz kolonisi oluşur. Cenevizliler,
14. ve 15. yüzyıl boyunca hem Osmanlılar hem de Bizans’la anlaşmalar yaparak
ticari gelirini arttırmak için uğraşırlar (The Oxford Dictionary of Byzantium,
1991, s. 831).

Alanlar
Batıdaki varlıkları 1. yüzyıldan beri bilinen Alanlar kaynaklarda arlarında ant-
laşma dili olarak Doğu İran lehçesini kullanan ve bir etnik unsur olmaktan
ziyade bir arada bulunan savaşçı süvariler olarak tanımlanmaktadır. Bununla
birlikte 471 yılında ölen konsül Flavius Ardaburius Aspar bir Alan olarak be-
timlenmektedir.  Coğrafi olarak, Kafkaslar, Balkanlar, Anadolu, Batı Avrupa
ve Afrika’da yaşanan olaylarda bahsedilmektedirler. Alanlar 378 yılında Edirne
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 23

savaşında yeraldılar. Daha sonra İtalya, Galya ve Kuzey Afrika’ya yerleştirildi-


ler. Bozkır ve Dağlı Alanlar olarak ikiye ayrılan Alanların ikinci grubu ağırlık-
lı olarak Kuban ile Terek nehirleri arasındaki Alania olarak tanımlanan Kuzey
Kafkasya’da yer alan bir bölgede yaşıyordu ve Hazar Devleti’ni oluşturan unsur-
lar arasında yer aldılar.
11 yüzyılda Alania’lı Maria olarak tanımlanan bir Bizans prensesine de rastla-
nır. Alanlar 11. yüzyılda Bizans’a ücretli askerler olarak hizmet ettiler. 14. yüzyılın
başında Bizans imparatoru II. Andronikos eşleri ve çocukları ile birlikte 10000
Alanı Türklerle mücadelede kullanmak üzere Anadolu’ya yerleştirdi. Ancak bun-
da başarılı olamadı ve Alanlar 1305 yılında Anadolu ve Balkanları yağmalayan
Katalan birliklerine katıldılar. Bununla birlikte imparatorluğun sonuna kadar üc-
retli askerler arasında Alanlara rastlanmaktadır.

Bizans’ın Batı komşuları kimlerdir?


4
24 Bizans Tarihi

Özet
Bizans tarihine ait temel kavramları açıklayabi- Bizans tarihinin dönemledirilmesi üzerine görüş-
1 lecek 3 leri açıklayabileceksiniz
Bizans tarihi anlatılırken yaklaşık bin yıldan Bizans tarihinin dönemlendirilmesi konusunda
fazla yaşamış olan devletin sakinleri Bizans, tarihçiler arasında değişik görüşler mevcuttur.
Rum, Grek, Hellas ve Yunan tabirleriyle ifade Bu görüşler arasında hanedanlara göre tasnif,
edilmektedir. Bu ifadeler arasında bazı farklı- kronolojik tasnif ile sosyal ve kültürel olayla-
lıklar söz konusudur. Bizans kelimesi devletin ra göre tasnif en yaygın dönemlendirmelerdir.
yaşadığı dönemde tüm imparatorluk tebaası Hanedanlara göre tasnifte Bizans tarihinde yer
için kullanılmamıştır. Bu tabir Bizans devleti alan doksandan fazla imparator, 14 ana haneda-
yıkıldıktan sonra tarihçiler tarafından kullanı- nı oluşturur. Kronolojik tasnife göre ise 284 ila
lan bir sözcüktür. Bizim Bizanslı dediğimiz in- 1453 tarihleri arasında 3 dönem vardır. 284-717
sanlar kendilerini Romalı (Romi) olarak isim- yılları arası erken Bizans dönemi, 717-1204 arası
lendiriyorlardı. Bu kelime doğu kaynaklarında orta Bizans dönemi ve 1204-1453 seneleri arası
Rum olarak telaffuz edilmiştir. Grek kelimesi geç Bizans dönemi olarak adlandırılır. Sosyal ve
ise siyasi olarak Kutsal Roma - Cermen impa- kültürel olaylara göre tasnifte ise geç Roma im-
ratoru Şarlman’ın 800 yılında kendisini Roma paratorluğu, karanlık çağ, gelişme, batılılaşma ve
imparatoru ilan etmesinden sonra yoğun ola- İznik imparatorluğu ile Boğazlar imparatorluğu
rak kullanılmıştır. Şarlman’ın amacı Latinlerin adlı beş dönem yer alır.
hizmetkârı manasındaki Grek kelimesi ile bir-
likte Rex- Graecorum yani Greklerin kralı un- Bizans ve komşularını tartışabilecek
4
vanını Bizans imparatoru için kullanarak onu Bizans’ın 4. ve 15. yüzyıllar arasında batı, doğu ve
aşağılamak ve kendi imparatorluğunu meşru- kuzey komşuları olarak olmuştur. Güney sınırını
laştırmaktı. Hellas ise 1204 yılındaki IV. Haçlı ise Akdeniz oluşturmuştur. Bizans’ın batı kom-
seferi sonucunda İstanbul’u terk etmek zorunda şuları arasında Ostrogotlar, Vizigotlar, Vandal-
kalan Bizanslıların İznik’te kendilerini Romalı lar, Lombardlar, Franklar, Normanlar, Varanglar,
olarak nitelendiren Katolik Latinlerden ayırmak Haçlılar, Katalanlar, Venedikliler ve Cenevizliler
için kullandıkları bir sözcüktür. Yunan kelimesi sayılabilir. Doğu komşuları ise Sasaniler, Eme-
ise antik dönemde İonia bölgesinde yaşayanlarla viler, Selçuklular, Anadolu Beylikleri ve Os-
ilk temasta bulunan Perslerin, onları kendi dille- manlılardır. Kuzey komşuları olarak ise Gotlar,
rindeki ismilendirilmesidir. Hunlar, Slavlar, Göktürkler, Avarlar, Bulgarlar,
Hazarlar, Ruslar, Peçenekler, Uzlar, Kumanlar ve
Bizans Devleti’nin genel özelliklerini açıklayabile- Tatarları söyleyebiliriz. Bizans’ın batı ve kuzey
2 cek komşuları daha çok kurumları olan devletlerden
Aslında Roma imparatorluğunun devamı olan ziyade kabile federasyonu şeklinde örgütlenmiş
Bizans devletini ondan ayıran bazı özellikler halklardır. Doğu komşuları ise merkezi devlet
vardır. Bu özellikler başta Yunanca olmak üzere geleneğine sahip güçlü devletlerdi.
Antik Yunan kültürünün korunması, Roma dev-
let geleneğinin ve hukukunun benimsenmesi,
Ortodoks Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul
edilmesi ve imparatorluk tarihi ile özdeşen baş-
kent İstanbul’dur.
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 25

Kendimizi Sınayalım
1. Bizans olarak adlandırdığımız devletin sakinleri 6. Aşağıdakilerden hangisi Bizans Devleti’nin başlan-
tarafından kendileri için kullandıkları sözcük aşağı- gıç tarihlerinden biri değildir?
dakilerden hangisidir? a. Dioklitianos’un 284 yılında tahta çıkması
a. Grek b. 324 yılında İstanbul’un inşasına başlanması
b. Romi c. 330 yılında İstanbul’un başkent ilan edilmesi
c. Yunan d. 395 yılında İmparatorluğun Doğu ve Batı Roma
d. İstanbullu olarak ikiye ayrılması
e. Hellas e. 800 yılında Şarlman’ın Roma İmparatoru olarak
taç giymesi
2. Türk Dünyasın’da Bizans’tan bahseden ilk yazılı
kaynak aşağıdakilerden hangisidir? 7. Aşağıdaki verilen hanedan dönemlerinden han-
a. Düstürname gisi yanlıştır?
b. Divânu Lügati’t-Türk a. Heraklios 610-711
c. Kutadgu Bilig b. Amorion 820-867
d. Oğuzname c. Makedonya 867-1056
e. Göktürk Yazıtları d. Laskaris 1057 - 1261
e. Paleologos 1261-1453
3. Doğu Roma İmparatorluğu’nda 7. yüzyıldan sonra
kullanılan resmî dil aşağıdakilerden hangisidir? 8. Aşağıdakilerden hangisi, 1204 Latin İşgali sonu-
a. Latince cunda kurulan Latin Dukaklıklarından biri değildir?
b. Farsça a. Mora Dukaklığı
c. Yunanca b. Epir Dukaklığı
d. Slavca c. Atina Dukaklığı
e. Gotça d. Tiva Dukaklığı
e. Selanik Dukaklığı
4. Aşağıdakilerden hangisi Bizans Devletinin genel
özelliklerden biri değildir? 9. Aşağıdakilerden hangisi Bizans’ın batı komşuları
a. Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesi arasında yer almaz?
b. Antik Yunan Kültürü’nün bazı değerlerine sa- a. Uzlar
hip çıkılması b. Normanlar
c. Delatinizasyon politikasının izlenmesi c. Haçlılar
d. Paganlık dâhil bütün inançlara saygı gösteril- d. Ostrogotlar
mesi e. Venedik
e. İstanbul’un başkent olması
10. Aşağıdakilerden hangisi, 11. ve 12. yüzyıllarda Bi-
5. İslam Dünyasında büyük etki yaratmış ve ilk öğ- zans Sarayında muhafız olarak istihdam edilmişlerdir?
retmen manasına gelen ‘’muallimü’l-evvel’’ unvanıyla a. Vandallar
anılmış Antik Yunan Yazarı kimdir? b. Avarlar
a. Aristo c. Lombardlar
b. Eflatun d. Varanglar
c. Herodotos e. Franklar
d. Homeros
e. Tukididis
26 Bizans Tarihi

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı Sıra Sizde Yanıt Anahtarı


1. b Yanıtınız doğru değilse, “Bizans Tarihine Ait Sıra Sizde 1
Bazı Kavramlar” bölümünü yeniden gözden İstanbul’un Doğu Roma imparatorluğu tarafından baş-
geçiriniz. kent seçilmesinden önce burada kurulmuş olan antik
2. e Yanıtınız doğru değilse, “Bizans Tarihine Ait Yunan koloni şehri Bizantion olarak ismilendiriliyordu.
Bazı Kavramlar” bölümünü yeniden gözden Zaman içinde nadiren de olsa bu tabir devletin başkenti
geçiriniz. için de kullanıldı. Ancak Doğu Romalılar kendilerini
3. c Yanıtınız doğru değilse, “Bizans Devleti’nin Bizans ya da Bizanslı olarak adlandırmadılar. Bizans
Genel Özellikleri” bölümünü yeniden gözden tabiri Doğu Roma devleti yıkıldıktan sonra onun Batı
geçiriniz. Roma ve Roma imparatorluğu ile karışmaması için 16.
4. d Yanıtınız doğru değilse, “Bizans Devleti’nin yüzyılda tarihçiler tarafından Doğu Roma için kulla-
Genel Özellikleri” bölümünü yeniden gözden nılmaya başlanan bir sözcüktür. Bizim daha sonra Bi-
geçiriniz. zanslı dediğimiz insanlar kendilerini Romalı (Romi)
5. a Yanıtınız doğru değilse, “Bizans Devleti’nin olarak isimlendirmiştir. Bu kelimenin başta Kuran-ı
Genel Özellikleri” bölümünü yeniden gözden Kerim olmak üzere kaynaklarda özellikle doğuda Romi
geçiriniz. kelimesinin Rum şeklinde telaffuz edilmesi Romalıla-
6. e Yanıtınız doğru değilse, “Bizans Tarihinin Dö- rın Rum olarak adlandırılmasına sebep olmuştur. Rum
nemlendirilmesi” bölümünü yeniden gözden kelimesinden Bilad-ı Rum, Rumeli, Kayser-i Rum gibi
geçiriniz. tamlamalar Türkçe’de yer almaktadır.
7. d Yanıtınız doğru değilse, “Bizans Tarihinin Dö-
nemlendirilmesi” bölümünü yeniden gözden Sıra Sizde 2
geçiriniz. Büyük İskender milattan önce 323 yılında öldüğünde
8. b Yanıtınız doğru değilse, “Bizans Tarihinin Dö- Makedonya’dan Hindistan’a kadar pek çok yerde Yu-
nemlendirilmesi” bölümünü yeniden gözden nanca kini glosa yani anlaşma dili olarak kullanılmaya
geçiriniz. başlamıştır. Romalılar bu topraklara hâkim oldukları
9. a Yanıtınız doğru değilse, “Bizans ve Komşuları” zaman Yunanca etkisini azalarak da olsa korumaya
bölümünü yeniden gözden geçiriniz. başladı. Bizans’ta 7. yüzyıla gelindiğinde Latince olan
10. d Yanıtınız doğru değilse, “Bizans ve Komşuları” resmi dil Yunancaya dönüştü. Bizans eğitim sisteminde
bölümünü yeniden gözden geçiriniz. Homeros, Aristo, Heredotos ve Tukididis gibi Yunan
filozofları ve bilgelerinin eserleri okutuldu. Anadolu’da
Müslüman Arapların seferleri sırasında antik Yunan
yazarlarına ait pek çok eser toplanarak Bağdat’a gö-
türüldü. Seksene yakın antik Yunan yazarının eseri
Arapçaya çevrilerek hem korunması sağlandı hem de
daha geniş kitlelerin bunlardan yararlanması temin
edildi. Bunun sonuçlarından biri olarak Aristo, İslam
dünyasında ilk öğretmen anlamında muallimü’l - evvel
unvanıyla anıldı.

Sıra Sizde 3
Bizans’ın başlangıç ve bitiş noktası olarak değişik bakış
açılarına göre farklı tarihler verilmiştir. Bizans’ın baş-
langıç tarihi olarak Dioklitianos’un 284 yılında tahta
çıkışı, 324 yılında İstanbul’un inşasına başlanması, 330
senesinde İstanbul’un resmi başkent olması, 395 yılında
devletin Doğu ve Batı Roma olarak ikiye ayrılması. 476
senesinde Roma şehrinin Cermenlerin eline geçmesi,
610 yılında Heraklios’un 711 sensinde III. Leon’un tah-
1. Ünite - Bizans Tarihine Genel Bir Bakış 27

Yararlanılan Kaynaklar
ta çıkışı ve 1204 yılları verilmiştir. Bitiş noktası olarak Baskıcı, M. M., (2009), Bizans Döneminde Anadolu,
ise 1453 yılında İstanbul’un Türkler tarafından fethi ile İktisadi ve Sosyal Yapı (900-1261), Phoenix yayınevi,
Trabzon ve Mora despotluğunun Osmanlıya bağlandığı Ankara.
1461 yılı gösterilmiştir. Demirkent, I. (1992), “Bizans”, Türkiye Diyanet Vakfı
İslâm Ansiklopedisi, VI, 230-244.
Sıra Sizde 4 Demirkent, I. (1998), “Herakleios”, Türkiye Diyanet Vakfı
Bizans’ın batı komşularının büyük bir çoğunluğunu İslâm Ansiklopedisi, XVII, 210-215.
Cermen halklar oluşturur. Bunlar Ostrogotlar, Vizi- Haldon, J. (2007), Bizans Tarih Atlası (Çev. Ali Özdamar),
gotlar, Vandallar, Lombardlar, Franklar, Normanlardır. İstanbul: Kitap Yayınevi.
Ayrıca İskandinavyalı kuzeyliler olan Normanlar ile Herrin, J. (2010). Bizans Bir Ortaçağ İmparatorluğunun
Varanglar da Bizans’ın batı komşuları arasında sayı- Şaşırtıcı Yaşamı, çev. U. Kocabaşoğlu, İstanbul:
labilir. Değişik etnik unsurlardan oluşmakla birlikte İletişim Yayınevi.
ortak özelliği Katolik Hıristiyan olan Haçlıların yanı Kayapınar, L., (2006) “Bizans Hakimiyet Sağlama
sıra Katalanlar ile liman şehir devletleri olan Ceneviz Dönemi II. Basileos’tan IV. Haçlı Seferi’ne”,
ve Venedik’i de Bizans’ın batı komşuları olarak sırala- Balkanlar El Kitabı, der. Karatay-Gökdağ, C.1,. 215-
yabiliriz. 231, Karam&Vadi Yayınları.
Mango, C., (2008), Bizans, Yeni Roma İmparatorluğu, çev.
G. Ç. Güven, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Nicolle, D. -J. Haldon-S. Turnbull, (2010),
Konstantinopolis’in Düşüşü, Osmanlıların Bizans’ı Fethi,
çev. A. Özdamar, İstanbul: Kitapyayınevi.
Ostrogorsky, Georg, (1991), Bizans Devleti Tarihi, Türkçe
çev., Fikret Işıltan, Ankara TTK. yayınları.
Ögel, Bahaeddin, (1945), “Göktürk Yazıtlarının
“Apurum”ları ve “Fu-lin” Problemi”, Belleten, LXL33
63-87.
Savvides, A. - B. Hendrickx. (2001), Introducing Byzantine
History (A Manuel for Beginners), Paris: Herodotos.
Sfrancis, Yorgios. (2009), İstanbul’un Fethinin Bizanslı son
Tanığı Yorgios Sfrancis’in Anıları -Chronicon Minus-, çev.
L. Kayapınar, İstanbul: Kitabevi.
The Oxford Dictionary of Byzantium, (1991), ed. Kazhdan,
Alexander, C.1-3, New York: Oxford University
Press.
The Oxford Handbook of Byzantine Studies, (2008), ed.
Jeffreys-Haldon-Cormack, Oxford University
Press.

You might also like