You are on page 1of 24

5

BİZANS TARİHİ

Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
 Bizans - Büyük Selçuklu Devleti arasındaki ilişkileri açıklayabilecek;
 Haçlı seferlerinin Bizans’a ve İslam dünyasına etkisini açıklayabilecek;
 Anadolu’nun fethini ve İslamlaşmasını tartışabilecek;
 Bizans - Anadolu Selçukluları arasındaki münasebetleri açıklayabileceksiniz.

Anahtar Kavramlar
• Bizans Devleti • I., II., III. ve IV. Haçlı Seferleri
• Anadolu’ya Büyük Selçuklu • Anadolu’nun Fethi, Türkleşmesi
Akınları ve İslamlaşması
• Makedon ve Komninos ve • Anadolu Selçuklu Devleti
Paleologos Hanedanları • İznik Bizans Devleti
• Pasinler, Malazgirt,
Miriokefalon Savaşları

İçindekiler

• BİZANS-BÜYÜK SELÇUKLU İLİŞKİLERİ


• HAÇLI SEFERLERİ, BİZANS VE İSLAM
DÜNYASI
Bizans Tarihi Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri
• ANADOLU’NUN FETHİ VE
İSLAMLAŞMASI
• ANADOLU SELÇUKLULARI VE BİZANS
Bizans-Selçuklu Devleti
İlişkileri

BİZANS-BÜYÜK SELÇUKLU İLİŞKİLERİ


Genel olarak 1038-1157 yılları arasında ağırlıklı olarak İran, Irak, Suriye ve Ana-
dolu coğrafyasında hâkimiyet kurmuş olan Büyük Selçuklu Devleti döneminde
Bizans İmparatorluğu’nu Makedon ve Komninos hanedanları yönetmişlerdir.
Makedon Hanedanı 867-1056 yılları arasında iktidarda kalmış ve özellikle II. Va-
sil (976-1025) zamanında Bizans İmparatorluğu İustinianos döneminden sonra
en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Ancak II. Vasil’i takip eden Makedon hanedanına
mensup imparatorlar döneminde devlet hızlı bir gerileme süreci içine girmiştir.
1056-1181 yılları arasında Bizans sivil ve askeri asalet sınıfı arasındaki iç mücale-
delerde iyice zayıflayan Bizans İmparatorluğu’nun başına 1081-1185 yılları arasın-
da Kastomonu kökenli Komninos hanedanı geçmiştir. Dolayısıyla Büyük Selçuk-
lular, Bizans’ın Makedon hanedanı dönemi sivil ve askeri asalet sınıfı ile Komninos
hanedanına mensup idarecilerle Anadolu’da mücadele içine girmişlerdir.

Çağrı Bey’in Anadolu Seferi ve Türkmen Akınları


Oğuzların Üçok kolunun Kınık boyuna mensup olan Selçukluların atası kabul Oğuzlar: Oğuz Türkleri Bozok
ve Üçok olarak ikiye ayrılıyor.
edilen Dukak, X. yüzyılın ikinci yarısında Aral Gölü’nün doğusunda hüküm süren Her biri on iki boydan 24 boy
Oğuz Yabgu Devleti’nin ordu başkomutanı idi. Dukak’ın yerini alan oğlu Selçuk oğuzları teşkil ediyordu.
Cend Şehri’ne gelerek İslâmiyeti kabul edip Müslüman oldu (Köymen, 1993, s.6 vd.).
Selçuk Bey’in 1007 yılında Cend Şehri’nde ölmesinin ardından ailenin başına oğul-
larından Arslan Yabgu geçti (Köymen, 1993, s.33-34). Bir süre sonra Cend’den ayrılan
Selçuklular, Mâverâünnehr bölgesine geldiler. Arslan Yabgu’nun 1025 yılında Gazneli
hükümdarı Mahmud (998-1030) tarafından Hindistan’daki Kalincar Kalesi’ne hapse-
dilmesi ve 1032 yılında burada ölmesinin ardından hanedanın idaresi Selçuk Bey’in
torunları Tuğrul Bey (ö. 1063) ve Çağrı Bey’e (ö. 1060) geçti. Tuğrul ve Çağrı Beyler,
27 Mayıs 1040’da Gazneli hükümdarı Mesud’u (1031-1041) Dandanakan Savaşı’nda
mağlup ederek Selçuklu Devleti’ni kurdular (Turan, 1996,1, s.111-112).
Bizans İmparatorluğu ile Büyük Selçuklu Devleti arasındaki ilişkiler Çağrı Bey’in
1015/1016’da üç bin kişilik bir süvari birliği ile Van Gölü havzasındaki Ermeni Vas-
purakan Krallığı’nın topraklarını hedef alan keşif mahiyetindeki akınıyla başlar.
1028 yılında bu kez Gazneli Mahmud’un önünden kaçan Yabgulu Türkmen-
lerinin, Irak, Azerbaycan ve Doğu Anadolu Bölgesi’ne girdikleri görülmektedir.
Bizans İmparatorluğu’na ait bölgelerden çok Güneydoğu Anadolu’daki Müslüman
hâkimlerin topraklarını hedef alan akınları sırasında ağır kayıplar vermişlerdir.
106 Bizans Tarihi

Bu tarihlerde Doğu Anadolu’nun siyasî yapısında bir takım değişiklikler olmak-


taydı. Ermeni kralı I. Gagik’in (990-1020) ölümünün ardından çıkan karışıklıkları fır-
sat bilen Bizans İmparatoru II. Vasil’in (976-1025), 1021/22 yılında çıktığı seferle Vas-
purakan Ermeni Krallığı topraklarını Bizans arazisine katması (Ostrogorsky, 1991,
s.286 vd.) ve IX. Konstantinos Monomahos’un (1042-1055) 1045 yılında, II. Vasil
(976-1025) döneminde yapılan antlaşma gereği Ermeni Ani Krallığı’nın topraklarını
ilhak etmesiyle Büyük Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında herhangi
bir tampon bölge kalmamış oluyordu (Demirkent, DİA-6, İstanbul 1992, s.237).

Tuğrul Bey Dönemi (1040-1063)


Tuğrul ve Çağrı Beylerin 1040 yılında Dandanakan’da Gaznelilere karşı elde ettik-
leri kesin zaferin ardından Merv’de toplanan kurultayda ülke hanedan mensupları
arasında taksim edildi. Batı yönündeki fetihleri yürütme görevini bizzat üstlenen
Tuğrul Bey ise bu amaçla ilk iş olarak devlet merkezini Nişabur’dan Rey’e naklet-
ti. Böylece daha önce Anadolu topraklarında Türkmenler tarafından yürütülen
akınların yerini Selçuklu ordularının fetihleri alacaktı.

Pasinler Savaşı (1048)


Rey: Rey şehri bügün İran’ın Karargâhını Rey şehrinde kuran Tuğrul Bey, emrindeki Selçuklu şehzâdelerinin
başkenti olan Tahran şehrinin her birini belirli bir bölgenin fethi ile görevlendirdi. Bizans İmparatorluğu ile
güney sınırları içinde yer alır.
Büyük Selçuklu Devleti’nin kuvvetleri arasındaki ilk karşılaşma Vaspurakan sı-
nırındaki Büyük Zap suyu kenarında meydana geldi. Bu savaşta Bizans ordusu
tarafından pusuya düşürülen Selçuklu kuvvetleri ağır bir yenilgiye uğratıldı (Tu-
ran, 1996,1, s.121). Bu mağlubiyet üzerine Tuğrul Bey, Azerbaycan valiliğine tayin
Liparitis: Kafkasya’da ettiği İbrahim Yınal’ı Anadolu seferi ile görevlendirdi. İbrahim Yınal idaresindeki
Gürcü kökenli bir aile olan Selçuklu ordusu ile Liparitis komutasındaki Bizans ordusu arasında Erzurum Pa-
Liparitis ailesi 1048 yılından
itibaren Selçuklulara karşı sinler Ovası’nda gerçekleşen savaşı Selçuklu kuvvetleri kazandı (1048). Savaştan
mücadelede Bizans ordusu sonra karşılıklı gidip gelen elçilik heyetlerinin ardından Bizans İmparatoru IX.
içinde yer almıştır. Ancak daha
sonra bu ailenin önemli bir Konstantinos Monomahos, Emevîler devrinde İstanbul’da inşâ edilen cami ve
kolu Selçuklulara katılarak medresenin tamir edilmesi, okutulan hutbenin, Abbasî halifesi ve Selçuklu sultanı
Selçuklu hizmetinde yer
alırken diğer bir kolu 1177 adına değiştirilmesi, cami’nin mihrabına Selçuklu hâkimiyet alameti olarak “ok ve
yılına kadar Bizans’ta varlığını yay” işaretlerinin konulması, şeklindeki istekleri kabul etti. Ancak Tuğrul Bey’in
sürdürmüştür. daha önce Abbasî Halifeliği’ne ödenen yıllık verginin, şimdi kendilerine ödenme-
si teklifi, imparator tarafından kabul edilmeyince iki devlet arasında herhangi bir
anlaşmaya varılamadı (Turan, 1996,1, s.122-124).

Tuğrul Bey’in Anadolu Seferi (1054)


1054 yılında büyük bir ordu ile Doğu Anadolu’ya giren Tuğrul Bey ilk olarak Van
Gölü’nün kuzeydoğusundaki Muradiye (Bergri) ve Van Gölü’nün kuzeyindeki di-
ğer bir önemli şehir olan Erciş’i ele geçirdi. Bu iki şehrin zapt edilmesinden sonra
Tuğrul Bey, bölgenin en önemli şehirlerinden birisi olan Malazgirt önlerine ge-
lerek burasını kuşattı. Ancak Bizans valisi Vasil’in şiddetli direnişi karşısında bir
sonuç alınamadı ve Selçuklu sultanı kuşatmayı kaldırarak geri çekilmek zorunda
kaldı (Turan, 1996,1, s.131).

Selçuklu Beylerinin Faaliyetleri (1054-1063)


Tuğrul Bey’in Anadolu’dan ayrılmasından hemen sonra bir Bizans ordusu
Gence’ye kadar ilerledi. Bu harekât üzerine Tuğrul Bey’in Azerbaycan ve Anadolu
sınırına tayin ettiği kardeşinin oğlu Yakutî’nin emrindeki komutanlardan Samuk,
5. Ünite - Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri 107

Bizans topraklarına akınlar düzenledi. 1058 yılı sonlarında Dinar Bey komuta-
sındaki 3000 kişilik Selçuklu birliği Malatya’yı ele geçirerek yağmaladı (Turan,
1996,1, s.151).
Tuğrul Bey’in emriyle 1059 yılında Anadolu’ya Selçuklu akınları yeniden baş-
ladı ve Salar-ı Horasan, Samuk, Emir Kapar ve Kicacic adlı beylerin idaresindeki
büyük bir Selçuklu ordusu Anadolu’ya girdi. İki koldan hareket eden bu kuvvet-
lerin bir kısmı Samuk idaresinde Sivas üzerine yürüdü ve şehri ele geçirdi (1059).
Salar-ı Horasan idaresindeki ikinci kol ise Urfa’yı kuşattı fakat ele geçiremedi
(1059). 1062 yılında da Selçuklu ordusu, Ergani’nin kuzeyindeki Bagi ve Tulhum’a
kadar akınlar düzenledikten sonra ele geçirdikleri ganimet ve esirlerle birlikte
Azerbaycan’a geri döndü.

Sultan Alp Arslan Dönemi (1063-1072)


Tuğrul Bey’in 4 Eylül 1063’de ölmesi üzerine o sırada Horasan genel valisi olan
Çağrı Bey’in oğlu Alp Arslan, Selçuklu tahtına oturdu. Aynı dönemde Bizans tah-
tında X. Konstantinos Dukas (1059-1067) bulunmaktaydı. Başkent sivil aristokra-
sisinin temsilcisi olan X. Konstantinos Dukas’ın aldığı malî önlemler çerçevesinde
ordudaki asker mevcudunu azaltma kararı, imparatorluk açısından olumsuz so-
nuçlar doğurdu.

Alp Arslan’ın Gürcistan ve Doğu Anadolu Seferi (1064)


Amcası Tuğrul Bey’in batı siyasetini devam ettiren sultan Alp Arslan, ülke içinde
düzeni sağladıktan sonra 22 Şubat 1064’de Gürcistan ve Doğu Anadolu seferine
çıktı. Gürcistan’da fetihler yaparak bölge hâkimlerini itaat altına alan Alp Arslan
Anadolu’ya dönerek diğer kuvvetleri ile birleşti. Bundan sonra Bizans’ın doğudaki
en önemli merkezlerinden birisi olan Ani üzerine yürüyen Selçuklu sultanı, uzun
bir kuşatmanın ardından şehri ele geçirdi (Turan, 1996,1, s.155-156).

Selçuklu Beylerinin Faaliyetleri (1064-1068)


Alp Arslan’ın Anadolu’dan ayrılmasının ardından görevlendirdiği beylerinden
Salar-ı Horasan idaresindeki birlikler, Bizans hâkimiyetindeki Urfa bölgesine
akınlar düzenledi ve karşısına çıkan Bizans kuvvetlerini mağlup etti. Aynı sıralar-
da Diyarbakır bölgesinde faaliyetlerde bulunan diğer bir Selçuklu Beyi Hanoğlu
Harun, Halep ve çevresinde hüküm süren Mirdasîoğulları ile ittifak kurarak Bi-
zans arazilerine akınlar düzenledi. Bu Selçuklu beyi daha sonra Kuzey Suriye’ye
sefer düzenleyen Bizans imparatoru IV. Romanos Diogenis’e (1068-1071) karşı da
başarı ile mücadele etmiştir (Turan, 1996,1, s.162).
Bu dönemde Anadolu’da faaliyetlerde bulunan Selçuklu beyleri içinde en meş-
hur olanı hiç şüphesiz Afşin Bey idi. Antep, Antakya ve Malatya civarında fetihler
yapan Afşin Bey daha sonra İç Anadolu Bölgesi’ne girerek 1067 yılında Kayseri’yi
zapt etti. Ertesi yıl Suriye’ye kadar inen Bizans ordusunun arkasından dolaşarak
İstanbul-Kilikya yolu üzerindeki Amuriyye (Amorion) Kalesi’ni ele geçirdi. Son Amorion: Günümüzde Afyon
ilinin 80 km kuzeydoğusunda
olarak 1070 yılında Alp Arslan’nın önünden kaçarak Anadolu’ya giren ve daha Emirdağ ilçesinin yakınında
sonra Bizans’a sığınmak için İstanbul’a giden Selçuklu Şehzadesi Erbasan’ı takip Hisarköyü olarak bilinen
eden Afşin Bey İstanbul Boğazı’nın Anadolu kıyısındaki Kadıköy’e kadar ilerledi. yerleşim birimidir.
Erbasan ve yanındakilerin kendisine teslimi için imparator’a haber gönderen Af-
şin Bey, bu isteği kabul edilmeyince yolu üzerindeki tüm Bizans yerleşim birimle-
rini yağmalayarak geri döndü (Turan, 1996,1, s.176).
Resim 5.1
11. Yüzyıl Anadolusu 108
Bizans Tarihi
5. Ünite - Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri 109

Malazgirt Savaşı ve Sonuçları


İmparator X. Konstantinos Dukas’ın ölümünden sonra onun eşi Evdokia ile ev-
lenerek Ocak 1068’de Bizans tahtına oturan IV. Romanos Diogenis, iktidara gelir
gelmez Türklerin Anadolu’daki faaliyetlerine son vermek düşüncesi ile harekete
geçti. Bu amaçla o, 1068 ve 1069 yıllarında Anadolu’ya iki sefer düzenledi. Ancak
kalıcı bir sonuç elde edemedi.
IV. Romanos Diogenis, 1071 yılı ilkbaharında tüm Selçuklu ülkesini istila et-
mek amacıyla İstanbul’dan büyük bir ordu ile yola çıktı. Alp Arslan Halep önle-
rinde iken, Bizans İmparatorunun büyük bir ordu ile Erzurum’a doğru ilerlediğini
öğrenince Mısır seferini yarıda keserek derhal Anadolu’ya döndü.
26 Ağustos Cuma günü Malazgirt-Ahlat arasındaki Rahve Ovası’nda tarafla-
rın karşı karşıya geldiği savaşta, Bizans ordusu neredeyse tamamen imha edildiği
gibi imparator IV. Romanos Diogenis de tutsak alındı. Esir Bizans İmparatoru ve
Alp Arslan arasında bir antlaşma imzalandı. Ancak Alp Arslan tarafından ülke-
sine dönmesi için serbest bırakılan IV. Romanos Diogenis, İstanbul’daki muhalif
grup tarafından yapılan darbe ile iktidardan indirildi. Devrik imparatorun tahtta
yeniden hak iddia etme ihtimaline karşı gözlerine mil çekilmesi ve İstanbul’da
hapse atılmasının ardından hayatını kaybetmesi ile bu antlaşma da geçersiz oldu
(Ostrogorsky, 1991, s.319).
Malazgirt zaferinin ardından Bizans-Selçuklu ilişkilerinde yeni bir dönem
başlamıştır. Nitekim Malazgirt Savaşı öncesinde Anadolu’da Türk yerleşiminden
söz etmek pek mümkün değilken, bu zaferden sonra Türkler artık ele geçirdikleri
bölgelerde kalıcı olarak yerleşmeye başlamışlardır.

Anadolu’nun Türk yerleşimine açıldığı Malazgirt Savaşı’na kadar olan süreçte Bi-
zans-Selçuklu ilişkilerini siyasî açıdan değerlendiriniz. 1
HAÇLI SEFERLERİ, BİZANS VE İSLAM DÜNYASI

Haçlı Seferleri Düşüncesinin Doğuşu


Haçlı Seferleri, doğurduğu sonuçlar itibarıyla insanlık tarihindeki en önemli olay-
lar arasında yer almaktadır. Kutsal toprakların kâfirlerin işgalinden kurtarılması
sloganıyla başlayan bu hareketin, dinî amaçlarla yapıldığı vurgulanmaya çalışıl-
mıştır. Oysa ki, 638 yılında Hz. Ömer’in Kudüs’e girdiğini düşünürsek kutsal top-
raklar 450 yıldan fazla bir süredir Müslümanların elinde bulunuyordu ve bunca
yıldır harekete geçmeyen Hıristiyan dünyası şimdi ne olmuştu da doğudaki din
kardeşlerini kurtarmak için bir şeyler yapma gereğini duymuştu. Bu açıdan ba-
kıldığında Haçlı Seferleri düşüncesinin doğuşunda siyasî, sosyal ve ekonomik se-
beplerin çok daha etkili olduğu anlaşılmaktadır (Demirkent, 1997, s.1). Ortaçağ
Avrupası’nda uzun zamandır devam eden açlık, yoksulluk ve topraksızlık sorunu
Avrupalı soyluları çözüm aramaya sevk etmekteydi. Ayrıca Batı Kilisesi’nin bu
dönemde Bizans İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu zayıf durumu değerlen-
direrek kudretini doğuda yayma isteği böyle bir seferi zorunlu kılıyordu (Demir-
kent, 1997, s.1-2).

Bizans ve Batı
Bizans İmparatorluğu’nun evrensel hâkimiyetini ve İtalya’daki varlığını devam et-
tirmek isteyen İmparatorlar, İstanbul ve Roma kiliselerinin birbirinden kopmaması
için büyük çaba sarf etmişlerdi. Öyle ki, bu birliği korumak isteyen I. Vasil (867-
110 Bizans Tarihi

886) ve halefleri Roma Kilisesi’nin İstanbul Kilisesi üzerinde üstünlük kurma teşeb-
büslerini bile desteklemişlerdi (Ostrogorsky, 1991, s.310).
İki kilise arasındaki rekabetin altında yatan sebep evrensellik meselesi idi.
Papa: Hristiyanlığın Katolik Roma Kilisesi, tüm Hıristiyanların en büyük temsilcisinin Papa olması gerekti-
mezhebine bağlı olanların
Roma’da ikamet eden en üst ğini iddia ederken, bu fikre itiraz eden Doğu Kilisesi, patrikliklerin kendi bölge-
dini liderine verilen sıfattır. lerinde özerk bir yapıda olmalarını savunuyordu. Taraflar arasındaki bu çatışma
Patrik: Hristiyanlığın 16 Temmuz 1054’te Roma heyetinin Ayasofya’da Patrik Kirularios ve etrafında-
Ortodoks mezhebine bağlı kilerini aforoz ettiğini buna karşılık Patrikliğin de Roma heyetindekileri aforoz
olanların İstanbul’da ikamet ettiğini açıklamasıyla sonuçlandı. Böylece shisma hareketi gerçekleşerek İstanbul
eden en büyük dini önderine
verilen sıfattır. ve Roma Kiliseleri birbirinden tamamen kopmuş oldu.
Shisma: Hristiyanlık
Batı Kilisesi nihayet aradığı fırsatı yakalamıştı. Avrupa’daki uygun şartların
içinde Katolik ve Ortodoks yanı sıra Bizans İmparatorluğu’nun Türkler karşısındaki zayıf durumu nede-
inançlarının birbirinden niyle İstanbul Patriği’ne boyun eğdirilerek Roma Kilisesi tüm Hıristiyanların
ayrılmasına Shisma denir.
Bu ayrılık 1054 yılından yegâne temsilcisi haline gelebilirdi. Ayrıca eskiden Bizans’a ait olan topraklardan
günümüze kadar devam Türkler çıkarıldıktan sonra Avrupalı soylular buralarda kendi hâkimiyetlerini
etmektedir.
kurabilirlerdi. Bu sebeple 1074 yılında Bizans İmparatoru VII. Mihail Dukas’ın
(1071-1078) Türkleri Anadolu’dan çıkartmak için Avrupa’dan ücretli asker tale-
bi Papa VII. Gregorius (1073-1085) tarafından olumlu karşılandı. Ancak yeri-
ne getirilemedi (Runciman, 1989, s.77-78). Bununla birlikte bu fikir Batı’da hiç
unutulmadığı gibi zaman zaman Bizans İmparatorluğu’ndan da bu doğrultuda
istekler tekrarlandı.

Birinci Haçlı Seferi (1096-1099)


Komninos: Aleksios Bizans imparatoru I. Aleksios Komninos (1081-1118) da 1089 yılında Papa II.
Komninos 1081-1185 Urbanus’tan (1088-1099) ücretli asker gönderilmesini istedi. Onun bu talebi, gü-
yılları arasında yaklaşık
bir asır sürecek olan ve cünü Doğu’ya hâkim kılma düşüncesini taşıyan Papalık tarafından farklı bir şekil-
Anadolu Selçuklu Devleti ile de değerlendirildi. I. Aleksios’un ücretli asker talebi Papa II. Urbanus’un 27 Kasım
mücadele eden Komninos
hanedanının kurucusu Bizans 1095’te orta Fransa’da bulunan Clermont kentinde toplanan konsilde yaptığı çağrı
imparatorudur. büyük bir Haçlı Seferi halini aldı (Demirkent, 1997, s.5vd.). Ancak Bizans toprak-
larına giren Haçlılar, Bizans tebaası Hristiyan halkın mallarını da yağmalamış ve
pek çoğunu öldürmüşlerdir.
Pierre l’Ermite adlı bir keşişin idaresinde İstanbul’a ulaşan bu başıbozuk haçlı
kitlesi, İmparator Aleksios tarafından Anadolu yakasına geçirilerek Yalova yakı-
nındaki Kibatoskarargâhına yerleştirildi ve burada arkalarındar gelen asıl Haçlı
kuvvetlerini beklemeleri söylendi. Ancak uyarılara kulak asmayan Pierre l’Ermite
ve çevresindekiler, civar bölgeleri yağmalayıp karşılarına çıkan herkesi öldürdü-
ler. Haçlıların İznik yakınlarındaki kasaba ve köyleri tahrip ettiğini duyan I. Kılıç
Arslan (1093-1107) onlar üzerine bir ordu sevk etti. Selçuklu kuvvetleri tarafın-
dan pusuya düşürülen Haçlılar tamamen imha edildi. Sağ kurtulmayı başaranlar
ise imparator I. Aleksios Komninos’un gönderdiği gemiler ile İstanbul’a geri götü-
rüldüler (Demirkent, 1997, s.11vd.).
I. Haçlı Seferi’ne katılan asıl Haçlı orduları 1096 yılı sonbaharından itiba-
ren İstanbul’a gelmeye başladı. İmparator I. Aleksios Komninos ile kendilerine
sağlayacağı erzak ve malzeme yardımı karşılığında Anadolu’da ele geçirecekleri
yerleri Bizans İmparatorluğu’na teslim edecekleri hususunda bir antlaşma yapan
Haçlı liderleri, Bizans gemileriyle Anadolu yakasına geçirildiler. Pelekanon’daki
karargâhta toplanan Haçlı ordusu, hazırlıklarını tamamladıktan sonra Selçuklu
başkenti İznik üzerine yürüdü.
5. Ünite - Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri 111

Bu sırada Malatya’yı kuşatvmakta olan I. Kılıç Arslan, başkentinin Haçlılar


tarafından kuşatıldığını haber alınca derhal geri döndü. Ancak kuşatmayı yara-
mayan Selçuklu sultanı geri çekilmek zorunda kaldı. Haftalarca süren şiddetli
kuşatma karşısında daha fazla dayanamayacaklarını anlayan savunmacılar, şeh-
ri Haçlıların ele geçirmesi halinde katliam yapacaklarını bildiklerinden Bizans
İmparatoru’na haber göndererek kendilerine zarar verilmeyeceği garanti edilirse
İznik’i Bizans kuvvetlerine teslim edeceklerini bildirdiler. Bu teklifleri kabul edi-
lince 18 Haziran 1097 gecesi göl tarafındaki kapıdan içeri alınan Bizans kuvvetleri
şehre hâkim oldu (Demirkent, DİA-6, İstanbul 1992, s.237).
İznik’in ele geçirilmesinden bir hafta sonra Haçlılar 21 Haziran’da Eskişehir’e
doğru yola çıktılar. Bu esnada İznik önünde başarısız olarak geri çekilen I. Kılıç
Arslan, Anadolu’dan geçecek haçlıları karşılamak için Danişmendli Gümüştekin
Ahmet Gazi ve Kayseri Bölgesi’nin hâkimi olan Hasan Bey ile kuvvetlerini bir-
leştirdi ve Eskişehir Ovası’nda Haçlılarla bir meydan savaşına girdi. Fakat I. Kılıç
Arslan komutasındaki müttefik kuvvetleri bu savaşta baştan aşağı zırhlı ve uzun
mızraklı Haçlı şövalyeleri karşısında başarısız olarak geri çekilmek zorunda kaldı
(Demirkent, 1997, s.34vd.). Haçlı kuvvetleri Eskişehir’den sonra Konya, Ereğli,
Kayseri, Göksun ve Maraş üzerinden ilerleyerek Ekim 1097’de Antakya önlerine
geldiler. 10 Mart 1098’de Urfa ve 2/3 Haziran 1098’de Antakya’yı ardından Su-
riye üzerinden güneye doğru inerek 15 Temmuz 1099’da Kudüs’ü ele geçirdiler.
1109 yılında da Trablus Kontluğu kuruldu. I. Haçlı seferinin sonucu olarak islam
dünyası içinde Antakya, Urfa, Trablusşam ve Kudüs’te 4 tane Haçlı şehir devleti
kuruldu.
I. Haçlı Seferi’nin bu başarısı Avrupa’da büyük bir heyecan uyandırdı ve yeni
orduların yola çıkmasına sebep oldu. Ancak 1101 yılında birbiri ardına Anadolu
topraklarına giren Haçlı orduları bu kez başarılı olamamışlar ve Selçuklu kuvvet-
leri tarafından neredeyse tamamen imha edilmişlerdir.
I. Haçlı Seferi sırasında sayıları yüz binlerle ifade edilen Haçlı ordularının
Anadolu’dan geçmesi I. Sultan Kılıç Arslan’ın yeniden toparlamaya çalıştığı Ana-
dolu Selçuklu Devleti’ne ağır bir darbe indirdi. Bu sayede Bizans İmparatorluğu
başta İznik, İzmir ve Efes gibi önemli şehirler olmak üzere tüm kıyı bölgelerini
Türklerden geri aldı. İznik’i Bizans’a kaptıran I. Kılıç Arslan ise Konya’yı yeni dev-
let merkezi olarak seçti.

İkinci Haçlı Seferi (1147-1149)


Büyük Selçuklu Devleti’nin Musul hâkimi İmadeddin Zengi’nin 24 Aralık 1144’de Zengiler: 12. ve 13.
yüzyıllar’da Kuzey Irak ve
Urfa’yı ele geçirerek Urfa Haçlı Kontluğu’na son vermesi Avrupa’da büyük yankı Suriye’de hüküm sürecek olan
buldu. Bu nedenle 1145 yılı Aralık ayında Papa III. Eugenius (1145-1153) yeni bir Selçuklu Atabeyi İmameddin
Zengi’nin adına izafeten
sefer çağrısında bulundu. Papanın çağrısı ile Alman imparatoru III. Konrad (1138- oluşan Zengiler Atabeyliği’nin
1152) ve Fransa kralı VII. Louis, (1137-1180) komutasında iki büyük Haçlı ordusu kurucusudur.
Avrupa’dan yola çıktı. 10 Eylül 1147’de İstanbul önlerine gelen Alman imparatoru
III. Konrad yol boyunca ordusunun yaptığı taşkınlıklar sebebiyle Bizans impara-
toru I. Manuil Komninos (1143-1180) tarafından pek hoş karşılanmadı. I. Manuil
Komninos, ordusunu Anadolu yakasına geçirdiği Alman imparatoru’na kendisine
vereceği rehberlerin öncülüğünde Bizans arazilerinden geçerek Antalya’ya gitme-
sini ve Türklerle savaşmamasını tavsiye etti. Ancak Bizans imparatoru’nun uyarı-
larına kulak asmayan III. Konrad, I. Haçlı ordularının takip ettiği yolu izlemeye
112 Bizans Tarihi

karar vererek İznik’e kadar ulaştı. Ancak Selçuklu topraklarına girdiklerinde her
şey değişti. Yiyecek ve su sıkıntısı çeken Haçlı askerleri 25 Ekim’de günümüzde
Eskişehir’in içinde kalan Eskihisar olarak bilinen ve o dönemde Dorileon olarak
adlandırılan yerin yakınındaki Sarısu Irmağı’na ulaştıklarında verdikleri mola sı-
rasında Selçuklu sultanı I. Mesud (1116-1155) komutasındaki Selçuklu ordusu-
nun ani saldırısına uğradı. Ordusu tamamen kılıçtan geçirilen III. Konrad haya-
tını güçlükle kurtardı ve tüm ağırlıklarını bırakarak yanındaki küçük bir birlikle
İznik’e doğru kaçtı (Demirkent, 1997, s.104 vd.).
Fransa kralı VII. Louis’in komutasındaki ikinci ordu 4 Ekim 1147’de İstanbul’a
geldi. Kasım ayı başında İznik’e ulaşan Fransızlar, Balıkesir, Bergama, İzmir yolu
ile Efes’e Aralık ayında da Denizli’ye doğru ilerledi. Yolculuk sırasında Yalvaç ya-
kınlarındaki nehri geçerken Türklerin saldırısına uğrayan Haçlı ordusu bu sal-
dırıyı atlatarak Ocak başında Denizli’ye ulaştı. Denizli’de dinlenmeyi umut eden
VII. Louis, büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Çünkü şehir ahalisi her şeylerini yan-
larına alarak civardaki dağlara çekilmişti. Denizli’de yiyecek hiçbir şey bulamayan
VII. Louis vakit kaybetmeden yola devam edilmesi emrini verdi. Bir yandan hava
koşulları diğer yandan Türklerin sürekli saldırıları altında Toros dağlarını aşarak
sahile inmeye çalışıyorlardı. Perişan haldeki Haçlılar dar Toros geçitlerinde bekle-
medikleri bir anda Selçuklu kuvvetleri tarafından pusuya düşürülerek ağır kayıp-
lar verdi (Runciman, 1992, s.225-226). Ordusunun büyük bir kısmını kaybeden
VII. Louis güçlükle Bizans hâkimiyetindeki Antalya’ya ulaşabildi.
II. Haçlı Seferi birincisinin aksine Haçlılar açısından tam anlamı ile başarısız-
lıkla sonuçlanmış, Bizans imparatoru I. Manuil Komninos’un uyarılarına kulak
asmayarak Selçuklu topraklarından geçmeye kalkan Alman ve Fransız orduları
neredeyse tamamen imha edilmiştir.

Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192)


Suriye ve Mısır’da Eyyübi hanedanının kurucusu Selahaddin Eyyubî’nin (1174-
1193) Kudüs’ü fethiyle yaklaşık yüzyıllık bir aradan sonra 1187 yılında şehir tek-
rar Müslümanların hâkimiyetine girmiş oluyordu. Papa VIII. Gregorius (1187)
hemen bir bildiri yayınlayarak yeni bir Haçlı Seferi çağrısında bulundu. Ancak o
bu seferi göremeden birkaç ay sonra öldü. Yerine Papa seçilen III. Clemens (1187-
1191) Alman imparatoru, İngiltere ve Fransa krallarıyla temasa geçti. Her üçü de
sefere katılmayı kabul etmekle birlikte ancak birkaç yıl sonra yola çıkabildiler.
Fransa kralı II. Philip (1180-1223) ve İngiltere kralı Aslan Yürekli Richard (1189-
1199) Akdeniz üzerinden Akka’ya gitmeyi tercih ederken, Alman imparatoru II.
Friedrich Barbarossa (1152-1190) daha önceki seferlerde olduğu gibi kutsal top-
raklara Anadolu üzerinden geçerek ulaşmaya karar verdi.
11 Mayıs 1189’da yola çıkan II. Friedrich Barbarossa Macaristan üzerinden Bi-
zans topraklarına girdi. İstanbul’a ulaştıktan sonra Bizans imparatoru II. İsakios
Angelos (1185-1195) ile görüşen Alman imparatoru, ordusunu 1190 yılı Mart’ında
Çanakkale Boğazı’ndan Anadolu yakasına geçirdi. Balıkesir-Alaşehir üzerinden
Denizli’ye ulaşan Haçlı ordusu buradan Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başla-
dı. Yolculuk sırasında Selçuklu kuvvetleri tarafından zaman zaman saldırıya uğ-
rayan Alman ordusu 17 Mayıs’ta Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya’ya
girdi (Demirkent, 1997, s.151). II. Kılıç Arslan’ın (1155-1192) oğullarından
Kutbeddin’in Haçlı ordusunu engellemeye yönelik girişimleri başarısızlıkla so-
5. Ünite - Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri 113

nuçlandı. Konya’da pek fazla kalmayan II. Friedrich Barbarossa, Selçuklu sultanı
ile anlaştıktan sonra yoluna devam etti ve Torosları aşarak Silifke’ye ulaştı. Ancak
10 Haziran 1190’da askerleri Göksu Nehri kenarında II. Friedrich Barbarossa’nın
cesedini buldular (Demirkent, 1997, s.152). İmparator’un ölümü ordusunun dağıl-
masına sebep oldu. Askerlerin büyük kısmı deniz yoluyla Avrupa’ya dönerken geri
kalan kuvvetlerle yola devam eden II. Friedrich Barbarossa’nın oğlu Antakya’ya
gelerek babasının cesedini burada Antakya katedralinde defnetti.

Dördüncü Haçlı Seferi (1203-1204)


Kudüs’ü Müslümanların elinden geri almak amacıyla Papa III. Innocentius’un
(1198-1216) çağrısı ile düzenlenen IV. Haçlı Seferi, Venedik Doçu Enri-
co Dandalo’nun (1195-1205) müdahalesi ile asıl amacından saparak Bizans
İmparatorluğu’na yönelmiş ve İstanbul’un Haçlılar tarafından ele geçirilerek bu-
rada bir Latin İmparatorluğu’nun kurulması ile sonuçlanmıştır.
1204 Nisan’ında Bizans başkentine giren Haçlı orduları o zamana kadar tarihin
tanık olduğu en büyük yağma ve katliamlardan birini sergiledi. İşgalin ardından
Flandre Kontu Baudouin (1204-1205) Ayasofya’da imparatorluk tacını giyerken
Venedikli Tommaso Morosini de patrik seçildi.
İstanbul’un düşmesinden sonra şehri terk eden Bizans soyluları Latinler tara-
fından işgal edilmemiş bölgelere giderek buralarda Bizans’ın devamını sağlayan
devletler kurdular. Latin işgali üzerine İstanbul’dan kaçan Bizans imparatoru III.
Aleksios Angelos’un damadı I. Teodoros Laskaris (1204-1222) İznik’te, Mihail
Dukas (1204-1215) Epir’de hâkimiyet kurdular. İstanbul’un Latinler tarafından iş-
gal edilmesinden çok kısa bir süre önce I. Andoronikos Komninos’un (1183-1185)
torunları Aleksios ve David ise Trabzon’u ele geçirerek Trabzon İmparatorluğu’nu
kurmuşlardı.

Haçlı Seferlerinin Bizans ve Anadolu’daki Türk varlığı üzerindeki etkilerini değer-


lendiriniz. 2

ANADOLU’NUN FETHİ VE İSLAMLAŞMASI

Türk Fetihleri Öncesinde Anadolu’nun Siyasî ve Demografik


Yapısı
Anadolu’nun Türkler tarafından fethedilmesi, Türk ve dünya tarihi açısından bir
dönüm noktası teşkil etmektedir. Her ne kadar IV. yüzyıldan başlayarak başta
Hun, Sabir ve Bulgar olmak üzere çeşitli Türk topluluklarının Anadolu’ya gir-
dikleri bilinmekteyse de XI. yüzyılın ikinci yarısına kadar bölgenin demografik
yapısını değiştirecek ölçüde kalıcı bir Türk yerleşiminden söz etmek mümkün
değildir.
Türk fetihleri öncesinde Anadolu, yüzyıllardır devam eden savaşlar nedeniy-
le adeta bir harabe haline gelmişti. IV. yüzyıldan itibaren başlayan ve asırlarca
devam eden Bizans-Sasanî savaşları sırasında zaman zaman ülkeyi baştan başa
kateden her iki tarafın orduları Anadolu’da ağır tahribatta bulunmuşlardır. Sasanî
Devleti’nin ortadan kalkmasının ardından ise bu sefer İran’a hâkim olan İslâm or-
dularının Emevîler ve Abbasîler döneminde Anadolu’nun içlerine kadar uzanan
seferler düzenledikleri görülmektedir. Bütün bu mücadeleler sonucunda köy ve
kasabaları terk eden insanlar etrafı surlarla çevrili olan korunaklı kalelerde yaşa-
maya başlamış ve korunmasız düz alanlar ıssızlaşmıştır.
114 Bizans Tarihi

Anadolu’da siyasî istikrarın yeniden sağlandığı IX. yüzyılın ikinci yarısı


ile XI. yüzyılın ilk çeyreği arasıdaki dönemde Bizans yönetiminin Anadolu’ya
askerî, dinî ve ekonomik amaçlı nüfus transferleri, XII. yüzyılda Komninos
hanedanı imparatorlarının Türkleri kıyı bölgelerinden uzaklaştırdıktan sonra
Anadolu’daki Bizans şehirlerinin surlarını güçlendirmeleri ve nihayet XIII. yüz-
yılda İznik İmparatorluğu’nun Batı Anadolu’da kurduğu birlik, (Baskıcı, 2009,
s.35vd.) Türk yayılması karşısında yerli nüfusun korunmasına kısmen de olsa
katkıda bulunmuştur.

Selçuklu Sultanlarının Takip Ettiği Siyaset


Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurulmasının ardından daha önce çoğunlukla ga-
nimet elde etmeye yönelik Türkmen akınlarının yerini devlet nizamı ve kanun-
ları çerçevesinde yapılan fetihler almıştır. Bu toprakları bir vatan olarak gören
Selçuklu sultanları kurdukları devletin sınırlarını genişletmek için yaptıkları se-
ferler sırasında ele geçirdikleri bölgelerde asayiş ve huzurun temini için gerekli
tedbirleri almışlardır. Devlet sınırlarına dahil edilen bölgelerde yaşayan gayr-i
müslim ahaliyi de kendi tebaası olarak gören Selçuklu yönetimi onların da Müs-
lüman halkın sahip olduğu haklara sahip olmalarını sağlamıştır. Selçuklu sul-
tanlarının takip ettiği adaletli yönetim ilk Selçuklu akınları sırasında tedirgin
olan yerli nüfusun Selçuklu yönetimine güvenmelerini ve sadakatle bağlanma-
larını temin etmiştir.
Bizans İmparatorluğu’nun takip ettiği Ortodokslaştırma ve Rumlaştırma si-
yasetinden muzdarip Monofizit Ermeniler ve Süryanilerin yanı sıra Bizans yö-
netiminin koyduğu ağır vergilerden bunalan Rum ahalinin de gönüllü olarak
Selçuklu tebaası olmayı kabul ettiklerine dair dönemin kaynaklarında pek çok
bilgiye rastlanmaktadır. Örneğin 1142 yılı İlkbaharında Suriye üzerine sefere
çıkan II. İoannis Komninos (1118-1143), Beyşehir civarına geldiğinde göl üze-
rindeki adalarda yaşayan ve Konya’daki Türkler ile sıkı ilişkiler içinde olan Rum
ahalinin Bizans’a tâbi olmayı reddetmesi oldukça dikkat çekicidir. Devrin Bizans
yazarlarından Nikitas Honiatis’in bu olay hakkında: “Gölün içinde, birçok yerde
sudan fışkıran küçük fakat müstahkem adaların ahalisi Hıristiyan olmakla beraber,
o sıralarda kayıkları aracılığı ile Konya Türkleri ile çok canlı ilişkiler sürdürmek-
teydiler. Böylece bunlarla Türkler arasında sadece kuvvetli bir dostluk kurulmakla
kalmamış, bunlar da adet ve gelenekleriyle hemen hemen Türkleşmişlerdi. Bu se-
bepten de sınır komşularının tarafını tutuyorlar ve Bizanslıları kendilerine düşman
görüyorlardı. Uzun bir alışkanlık işte milliyet ve dinden daha güçlü oluyor” şeklin-
deki ifadeleri (Niketas, 1995, s.24) gayr-i müslim ahalinin ruh halini yansıtması
bakımından önemlidir. Bu durum Türkler ile Anadolu’daki Bizans halkı arasın-
da nasıl güçlü bağlar kurulduğunu ve Türklerin kendi gelenek ve göreneklerini
Hıristiyan ahaliye kabul ettirdiklerini göstermektedir. Türkler, bölgenin yalnızca
demografik yapısını değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda Anadolu’da yeni bir
düzen kurmuşlardı. Böylece Selçuklu toprakları yeni gelen Türk nüfus ile yerli
ahalinin kaynaştığı, din, dil, ırk ayrımı gözetilmeksizin uzlaşma içinde yaşanan
bir ülke haline gelmişti.
Resim 5.2
12. Yüzyıl Anadolusu
5. Ünite - Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri

Bu harita, daha önce hazırlanmış haritalardan yararlanılarak Hasan Yılmazyaşar ve Levent Kayapınar Tarafından çizilmiştir.
115
116 Bizans Tarihi

Anadolu’nun Siyasî ve Demografik Yapısındaki Değişim


Anadolu, Bizans İmparatorluğu sınırları içindeki diğer bölgelerle karşılaştı-
rıldığında çok daha önemli bir konuma sahipti. Bölge, verimli topraklarında
yetişen ürünleri ile İstanbul’un yiyecek ihtiyacını karşılayan bir tahıl ambarı,
toplanan vergilerle önemli bir gelir kaynağı idi. Hepsinden önemlisi Bizans’ın
askerî gücünün temelini oluşturmaktaydı. Zira ordunun en kalabalık ve seçkin
birlikleri Anadolu eyaletlerinde bulunmaktaydı. Bunun doğal bir sonucu olarak
da Bizans’ın en güçlü hanedanlarının ve en kudretli komutanlarının yetiştiği
bir coğrafyaydı. Bütün bunların dışında Doğu-batı, kuzey-güney istikametinde
tüm ülkeyi baştan sona kateden yollara sahip bölge stratejik açıdan da önemliy-
di. Büyük bir kısmını Roma İmparatorluğu’ndan devraldığı yol sistemini daha
da geliştiren Bizans İmparatorluğu tüm şehirleri birbirine bağlamıştı. Başkent
İstanbul’u doğuya bağlayan en önemli yol Kadıköy’den İzmit Körfezi’ne, oradan
İznik’e geçiyordu. İznik’ten sonra Lefke, Osmaneli ve Eskişehir’e uzanan bu yol
Kızılırmağı geçtikten sonra biri Kırşehir üzerinden Kayseri’ye, diğeri Nevşe-
hir ve Kemerhisar üzerinden Tarsus’a ve son olarak Belcik, Yıldızeli üzerinden
Sivas’a olmak üzere üç kola ayrılıyordu. Sivas’tan sonra da birkaç istikamete ay-
rılan yol kuzeyde Suşehri ve Şebinkarahisar, doğuda Divriği ve Erzurum, gü-
neyde Malatya’ya ulaşıyordu. Batı-doğu istikametinde kuzeyden geçen yol ise
İzmit, Gerede, Çankırı, Mecitözü, Amasya, Niksar ve Şebinkarahisar üzerin-
den Trabzon’a oradan da doğuda Erzurum ve Tebriz’e kadar uzanıyordu. Diğer
bir önemli yol ise Eskişehir, Bolvadin, Akşehir üzerinden Kilikya’ya inen yol-
du. Sivas, Malatya, Diyarbakır üzerinden Nusaybin’e ulaşan yol ise Anadolu’yu
Suriye’ye bağlıyordu. Kuzey-güney istikametinde ise Samsun ve Amasya üzerin-
den Kayseri’ye ulaşan yol önemli bir güzergahtı. Ayrıca, Ereğli, Sinop ve Trab-
zon gibi Karadeniz üzerindeki önemli liman kentlerini iç bölgelere bağlayan
pekçok yol da mevcuttu (Baskıcı, 2009, s.19 vd.).
Bütün bu etkenler göz önüne alındığında Anadolu’nun Bizans’ın varlığı açı-
sından hayatî bir öneme sahip olduğu ve dolayısıyla imparatorluğun gücünün her
zaman Anadolu’daki konumu ile orantılı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bir başka
ifade ile Bizans İmparatorluğu Anadolu’yu elinde tuttuğu sürece askerî ve eko-
nomik açıdan güçlü bir devlet olma özelliğini sürdürmüş, bölgenin kontrolünü
kaybettiğinde ise tüm gücünü yitirmiştir (Baskıcı, 2009, s.16).
Bizans İmparatorluğu ile Selçuklu Türkleri arasında XI. yüzyılın ilk çeyreğin-
den itibaren başlayan ve 1308 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılışına ka-
dar devam eden ilişkiler çoğunlukla mücadele şeklinde geçmiştir. Bu mücadele Bi-
zans açısından Türkleri Anadolu’dan çıkarmak, Selçuklular açısından kendilerine
yurt olarak seçtikleri bu topraklarda tutunabilmek için yapılmıştır. Bizans İmpa-
ratorluğu tüm çabalarına rağmen sürekli olarak toprak kaybederken, Selçuklular
her geçen gün hâkimiyet sahalarını biraz daha genişletmişlerdir. Bu gelişmelerin
doğal sonucu olarak Anadolu’nun siyasî yapısı da tamamen değişmiştir. Ülkenin
hâkimi artık Bizans imparatoru değil, Anadolu Selçuklu Sultanıdır ve halk artık
Bizans kanunlarına göre değil Selçuklu kanunlarına göre idare edilmektedir.
Anadolu’nun fethi ve Türk yurdu haline gelmesi yalnızca kazanılan askerî ba-
şarılar ile açıklanacak bir olgu değildir. Unutmamak gerekir ki, Sasani ve Arap or-
duları da bu coğrafyayı baştan başa geçmeyi başarmıştır. Selçuklu fetihlerini daha
önceki bu harekâtlardan farklı kılan etken Türkistan, Horasan ve Azerbaycan’dan
gelen kalabalık Türkmen kitleleri ile desteklenmesidir. Ele geçirilen yerlere bu
Türkmen topluluklarının iskan edilmesi sonucu Selçuklu ordularının kazandığı
5. Ünite - Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri 117

zaferler geçici başarılar olmaktan çıkıp kalıcı fetihler halini almıştır. Şehirli ve
göçebe her sınıftan insanın gelip yerleştiği Anadolu’nun demografik yapısı hızla
değişmiş ve nüfus üstünlüğü Türklere geçmiştir.

Moğol İstilasından Sonra Yaşanan Gelişmeler


1243 yılında Baycu Noyan (1230-1260) komutasındaki Moğol ordusu karşısın-
da Kösedağ’da yaşanan hezimet Anadolu Selçuklu Devleti açısından bir dönüm
noktasıdır. Bu tarihten sonra Moğollara tâbi hale gelen Selçuklular ile Bizans
arasındaki ilişkiler farklı bir boyut kazanmıştır. Selçukluları mağlup eden Mo-
ğolların kendi hâkimiyet sahalarına da girmelerinden endişelenen III. İoannis
Dukas Vatacis, (1222-1254) Moğollara karşı Selçuklu sultanı II. Gıyaseddin
Keyhüsrev (1237-1245) ile antlaşma yaptı. Fakat III. İoannis Vatacis’in beklenti-
lerinin aksine Moğollar İznik İmparatorluğu topraklarına herhangi bir saldırıda
bulunmadı.
Kösedağ bozgunu Anadolu Selçuklu Devleti açısından tam anlamıyla bir fela-
ketle sonuçlanırken Bizans açısından siyasî, askerî ve ekonomik yönden olumlu ve
olumsuz yönde etkileri olmuştur. Her şeyden önce bu yenilginin ardından Moğol
boyunduruğu altına giren Anadolu Selçuklu Devleti’ni İznik İmparatorluğu’na
karşı bir rakip olmaktan tamamen çıkarmıştı. Anadolu Selçuklu Devleti yöneti-
cileri her geçen gün artan Moğol baskısına karşı direnmeye çalışırken, Selçuklu-
lar ile yapılan antlaşma ile doğu sınırını güvence altına alan İznik yönetimi tüm
askerî gücünü İstanbul’daki Latinlerle olan mücadeleye vermiştir. Ekonomik açı-
dan bakıldığında ise kendi sınırları içindeki huzur ortamından yararlanarak ta-
rım ve hayvancılığın gelişmesi için büyük çaba harcayan imparatorun desteği ve
yeni düzenlemeleri ile zenginleşen Bizans ahalisi Selçuklu ülkesinin harap olma-
sının ardından ürettikleri tarımsal ve hayvansal ürünleri değerinin çok üzerinde
bir fiyatla Türklere satarak büyük kazançlar elde etmişlerdir.
Moğol istilasının ardından Selçuklu idaresinin zaafa uğramasının İznik İmpa-
ratorluğu açısından bütün bu olumlu yansımalarının yanı sıra olumsuz yönleri de
vardı. Selçuklu otoritesinin çökmesi ve Moğol baskısı kalabalık Türkmen toplu-
luklarının başlarına buyruk hareket edebilecekleri denetimden uzak uç bölgeleri-
ne akın etmesine sebep oldu. Bu durum İznik sınırında yoğun bir baskı oluşturdu.
Aralıksız devam eden göçlerle sayıları daha da artan bu Türkmen toplulukları
geçimlerini sağlamak ve kendilerine yeni yaşam alanları açmak için Bizans top-
raklarına akınlar düzenlediler.

Batı Anadolu’nun Fethi ve Türkleşmesi


Batı Anadolu’nun fethi ve Türkleşmesi XIII. yüzyılın son çeyreği ile XIV. yüz-
yılın ilk yarısı arasındaki dönemi kapsamaktadır. Bizans İmparatorluğu’nun
Anadolu’da elinde kalan bu son toprakları kaybetmesi, XIII. yüzyılın sonların-
dan itibaren bölgede kurulan Türkmen Beyliklerinin başarısı kadar, 1261 yılında
Bizans başkentinin yeniden İstanbul’a nakledilmesinden sonra imparatorluğun
siyasî, askerî ve ekonomik yapısında meydana gelen değişikliklerle bağlantılıdır.
İstanbul’un 1204 yılında Latinler tarafından işgal edilmesinin ardından I. Teo-
doros Laskaris (1204-1222) tarafından İznik merkez olmak üzere kurulan ve tüm
Batı Anadolu Bölgesi’ne hâkim olan İznik İmparatorluğu döneminde yeniden or-
ganize edilen sınır savunma sistemi sayesinde Türklerin batı yönündeki ilerleyişle-
ri durdurulmuştur. 1261 Ağustos’unda VIII. Mihail Paleologos (1259-1282) Bizans
İmparatorluğu’nu yeniden ihya eden imparator sıfatıyla İstanbul’a girdiğinde Bizans-
118 Bizans Tarihi

lıların elli yedi yıllık hayalini gerçekleştirmişti. Ancak başkentin yeniden İstanbul’a
nakledilmesinin ardından değişen şartların kaçınılmaz bir sonucu olarak tüm dikka-
tin batıdaki mücadelelere verilmesi Anadolu eyaletleri açısından felaketle sonuçlan-
dı. İmparatorluğun artan giderlerini karşılamak için VIII. Mihail’in vergi kanununda
yaptığı düzenlemeler özellikle Anadolu’daki Bizans köylülerinin üzerine ağır bir yük
bindirmiş, ayrıca toprak kullanımı ile ilgili yapılan değişiklikler sonucunda, sınır sa-
vunmasından sorumlu yerli askerlerin imtiyazları ellerinden alınmıştı. Hepsinden
önemlisi doğu sınırını savunan savaş konusunda tecrübeli bu kuvvetlerin, batıdaki
mücadelelerde kullanılmak üzere götürülmelerinin ardından onların yerini ücretli
askerler almıştı. Hazine tarafından maaş ödemeleri geçiktirilen bu askerlerin görev
yerlerini terk etmeleri sonucunda ise, Türklerin savunmasız kalan bölgeleri ele geçir-
mesi önünde engel kalmamıştı.
Devrin Bizans yazarlarından Pahimeris’in ifadelerine göre Bizans yönetiminin
üzerlerine yüklediği ağır vergileri ödemekte güçlük çeken Bizans halkı, kendileri-
ne daha adil davranan Türklerin tarafına geçmeye başlamış ve Türkler, kendi saf-
larına geçen ahalinin rehberliğinde Bizans topraklarını ele geçirmişlerdi (Pakh-
ymeres, 1984, s.291-293).
VIII. Mihail Paleologos’un sınır savunmasının çökmesinin ardından Bizans
arazilerini ele geçiren Türkleri uzaklaştırmak için harcadığı çaba sonuçsuz kaldı.
VIII. Mihail Paleologos’un oğlu ve halefi II. Andronikos Paleologos (1282-1328)
ve onun ardılları döneminde imparatorlukta iç karışıklıklar ve isyanlar birbiri-
ni takip etti. Bu devirde Anadolu’da Osmanlı Türkleri, Balkanlarda ise Sırplar,
Bizans’ın uğraşmak zorunda kaldığı iki yeni ve güçlü rakipti. Sırp saldırılarını
durdurmayı başaran II. Andronikos, yüklü miktarda bir tazminat ödemek şar-
tıyla da Venedik’i barışa razı etti (1302). Ancak bu yıllarda Bizans için en büyük
tehlike Anadolu’da her geçen gün daha da güçlenen Türklerdi (Demirkent, DİA-
6, İstanbul 1992, s.239-240). Nitekim XIV. yüzyılın ilk yarısında güçlü surların
arkasındaki korunaklı birkaç şehir dışındaki tüm bölgeler Türkler tarafından ele
geçirilmiş, henüz ele geçirilmemiş şehirlerin ise birbirleri ve başkent ile olan bağ-
lantıları kesilmişti.

Türk fetihlerinin ardından Anadolu’nun siyasî ve demografik yapısındaki değişim-


3 ler nelerdir? Açıklayınız.

ANADOLU SELÇUKLULARI VE BİZANS

Kutalmışoğullarının Anadolu’ya Gelişi ve İlk Faaliyetleri


Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleymanşah (1077-1086)
ile kardeşleri Mansur, Devlet ve Alp İlig’in, Büyük Selçuklu Devleti’nin sultanı Alp
Arslan’ın (1064-1072) 1072 yılındaki ölümünün ardından Anadolu’ya geldikleri
bilinmektedir. Kutalmışoğullarından Alp İlig ve Devlet ilk olarak Urfa ve Birecik
taraflarına gelirken diğer iki kardeş Süleyman ve Mansur ise kendilerine destek
veren Türkmenlerle Orta Anadolu’ya geldiler. Süleymanşah 1075 yılında Bizans
valisi Martavkosta’nın elinden Konya’yı, ardından da Romanos Makri idaresinde-
ki Konya Takkeli dağının yamacındaki Gevale kalesini ele geçirdi. Süleymanşah
kısa bir süre içerisinde zorluk çekmeden Konya’dan İznik’e kadar olan bölgeleri
hâkimiyeti altına aldı (Turan, 1996, 2, s.54). Süleymanşah’ın bu kadar geniş bir
coğrafyayı kısa süre içinde ele geçirmesi, Bizans İmparatorluğu’nun bu dönemde
içinde bulunduğu karışıklıklar ile ilgiliydi.
5. Ünite - Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri 119

İznik’in Fethi ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu


1078 yılında Bizans tahtını ele geçirmek amacıyla isyan eden Bizans’ın Anadolu
orduları komutanı Nikiforos Votaniatis, Süleymanşah’ın desteği ile İstanbul üze-
rine yürüyerek tahtı ele geçirdi. Nikiforos Votaniatis ile Süleymanşah arasındaki
dostluk ve işbirliği Süleymanşah’ın 1080 yılında Votaniatis’e karşı ayaklanan Ni-
kiforos Melisinos’u deteklemesi ile son buldu. Süleymanşah’ın desteğini alan Me-
lisinos, İstanbul üzerine giderken Anadolu’da uğradığı şehirlerde imparator gibi
karşılandı. Bu şehirlerde çoğunluğu Selçuklu kuvvetlerinden oluşan garnizonlar
bırakarak başkente doğru ilerleyen Melisinos bu sırada diğer bir taht iddiacısı
Aleksios Komninos’un İstanbul’da Bizans tahtına oturması ile amacına ulaşa-
madı (Ostrogorsky, 1991, s.323-324). Nikiforos Melisinos’un ayaklanmasının en
önemli sonucu, güvenliklerinin sağlanması için şehirlere yerleştirdiği Türk gar-
nizonlarının bir daha buraları terk etmemeleri sonucu başta İznik olmak üzere
Batı Anadolu’daki pek çok şehrin Selçuklu hâkimiyetine girmesi olmuştur. Böyle-
ce İstanbul’un yanı başındaki İznik’i ele geçiren Süleymanşah, burasını kurduğu
devletin merkezi yaptı.

İznik’in Fethinden I. Haçlı Seferi’ne Kadar Bizans ve Anadolu


Selçuklu Devleti
Yeni Bizans imparatoru I. Aleksios Komninos (1081-1118) batıdaki Norman teh-
likesi sebebiyle doğu sınırında sükûneti sağlamak amacıyla 1081 yılında Süley-
manşah ile bir barış antlaşması imzaladı. Bu antlaşma ile Süleymanşah da doğuda
fetihler yapma fırsatı yakalamış oldu. 1082 yılında Tarsus’u ertesi yıl Adana, Misis
ve Anazarba’yı ele geçirerek hemen hemen bütün Çukurova bölgesini fetheden
Süleymanşah, 1085 yılında Antakya’yı alarak Suriye’ye kadar ilerledi. Fakat Ana-
dolu Selçuklu sultanı 1086 yılında Halep yakınlarında Büyük Selçuklu sultanı
Melikşah’ın kardeşi ve Suriye hâkimi Melik Tutuş ile yaptığı savaşta hayatını kay-
betti (Turan, 1996,2, s.71 vd.).
Süleymanşah’ın Suriye seferine çıkarken İznik’in yönetimini bıraktığı Ebu’l
Kasım adlı beyi, I. Kılıç Arslan’ın (1092-1107) 1093 yılında Anadolu’ya döne-
rek babasının tahtına oturmasına kadar geçen süre boyunca Anadolu Selçuklu
Devleti’nin idaresini elinde tuttu.
1093 yılı başında İznik’e dönerek Selçuklu tahtına oturan I. Kılıç Arslan, ba-
bası Süleymanşah’ın ölümünden sonra I. Aleksios Komninos’un Selçukluların
hâkimiyetindeki bölgelerin büyük kısmını ele geçirmiş olması sebebiyle Bizans’a
karşı saldırıya geçti. I. Kılıç Arslan, Marmara Denizi’nin güneyindeki bölge-
leri ele geçirmek için uğraşırken, kayınpederi olan İzmir hâkimi Çaka Bey de
Çanakkale’ye doğru ilerlemekteydi. Çaka Bey, daha önce imparatorluğun Balkan-
lardaki topraklarında faaliyetlerde bulunan Peçenek Türkleri ile Bizans’a karşı bir
işbirliği yapmış ancak I. Aleksios Komninos’un 1091 Nisan’ında diğer bir Türk
kavmi olan Kumanlarla anlaşarak Peçenekleri neredeyse tamamen imha ettirme-
siyle bu ittifak sonuçsuz kalmıştı. Peçenek tehlikesini bu şekilde bertaraf eden I.
Aleksios Komninos, Çaka Bey’e karşı da damadı I. Kılıç Arslan’ı kullandı. Selçuklu
sultanı’na yazdığı mektuplar neticesinde. I. Kılıç Arslan kayınpederini öldürttü
(Turan, 1996,2, s.98). I. Kılıç Arslan’ın saltanatı dönemindeki en önemli gelişme
I. Haçlı Seferi’dir. Bu müdahale sayesinde Bizans İmparatorluğu, Türkleri kıyı böl-
gelerinden tamamen uzaklaştırmayı başarmıştır.
120 Bizans Tarihi

Haçlı Seferi’nden Miriokefalon’a Kadar Bizans ve Anadolu


Selçuklu Devleti
I. Kılıç Arslan’ın 1107 yılında Büyük Selçuklu Devleti beylerinden Çavlı ile yaptığı
Şahinşah: Şahinşah’ın savaşta hayatını kaybetmesinden oğlu Şahinşah’ın (1110-1116) iktidarı ele ge-
adı bazı araştırmacılar
tarafından Melikşah olarak da çirmesine kadar Selçuklu tahtı üç yıl boş kaldı. Bu süre içinde Anadolu Selçuklu
verilmektedir. Devleti büyük bir sarsıntı geçirdi. 1116 yılında I. Mesud, (1116-1156) kayınpede-
ri Danişmendli Emir Gazi’nin yardımı ile kardeşi Şahinşah’ı ortadan kaldırarak
Selçuklu tahtını ele geçirmiştir. Bu olaydan iki yıl sonra I. Aleksios Komninos’un
ölümüyle Bizans iktidarında değişiklik olmuş ve yerini oğlu II. İoannis Komninos
(1118-1143) almıştır. II. İoannis, imparator olduktan sonra babasının zamanında
Bizans hâkimiyetindeki bölgelere akınlar düzenleyen Türklerin faaliyetlerine son
vermek için harekete geçti. 1119 yılında Denizli üzerine giden II. İoannis, Sel-
çuklu valisi Başara’yı mağlup ederek Denizli’yi tekrar Bizans arazisine kattı. Bir
yıl sonra yeniden Türkler üzerine sefere çıkan imparator, Uluborlu’yu ele geçirdi
(Turan, 1996,2, s.161).
İmparatorluğun Balkanlardaki topraklarını yağmalayan Peçenekleri
1122/23’de mağlup ettikten sonra Macarları da itaat altına alan II. İoannis Komni-
nos, batı sınırını emniyet altına aldıktan sonra tekrar Anadolu’daki durumla ilgi-
lendi. 1130 yılında Karadeniz Bölgesi’ndeki Türkler üzerine sefere çıkan II. İoan-
nis, Kastamonu’yu ele geçirdi. Fakat imparatorun İstanbul’a dönmesinden hemen
sonra şehir yeniden Türklerin eline geçti (Turan, 1996,2, s.171).
Anadolu Selçuklu Devleti ve Danişmendliler arasındaki rekabetten faydalanan
II. İoannis Komninos 1134 yılında Selçuklu sultanı I. Mesud ile ittifak kurarak
Danişmendliler üzerine sefere çıktı. Bu sefer sırasında sultan I. Mesud’un arala-
rındaki antlaşmayı bozarak Danişmendlilerin tarafına geçmesine rağmen impa-
rator, Kastamonu ve Çankırı şehirlerini ele geçirmeyi başardı. Bununla birlikte
Bizans’ın bölgedeki hâkimiyeti pek uzun sürmedi ve Türkler bu şehirleri bir süre
sonra yeniden feth etti. II. İoannis Komninos 1139 yılında Danişmendlilerin mer-
kezi Niksar üzerine giderek şehri kuşattı. Ancak başarılı olamayarak kuşatmayı
kaldırıp İstanbul’a geri döndü.
II. İoannis Komninos’un 1143 yılında Suriye üzerine çıktığı sefer sırasında
Kilikya’da ölmesinin ardından oğlu I. Manuil Komninos (1143-1180) impara-
tor oldu. Babasının siyasetini devam ettiren I. Manuil Komninos tüm dikkatini
Anadolu’daki Türkler ile mücadeleye verdi. İstanbul’da düzeni sağladıktan sonra
büyük bir ordu ile Anadolu’ya hareket eden I. Manuil Komninos, Akşehir’i ele
geçirdikten sonra ilerleyişini sürdürerek Selçuklu başkenti Konya önlerine geldi
(1146). Uzun ve şiddetli bir kuşatmaya rağmen bir sonuç elde edemeyen I. Manu-
il, Avrupa’da ikinci bir Haçlı seferinin başladığı haberinin gelmesiyle kuşatmaya
son vererek geri çekildi.
Sultan I. Mesud’un 1155 yılında ölmesinin ardından oğlu II. Kılıç Arslan (1155-
1192) Selçuklu tahtına oturdu. Uzun bir aradan sonra tekrar Anadolu’daki gelişme-
lerle ilgilenen I. Manuil Komninos 1158 yılında Çukurova seferine çıktı. İmparator
dönüşü sırasında Larende ve Kütahya yakınlarında Türkmenlerin saldırısına uğra-
yarak ağır kayıplar verdi. Bir yıl sonra bu kez doğrudan Selçuklular üzerine sefere
çıkan imparator Eskişehir yakınlarında Türkmen saldırılarına uğrayarak bir sonuç
elde edemeden İstanbul’a döndü. 1160 yılında özellikle Menderes bölgesindeki
Türklerin faaliyetlerine son vermek için bir sefer düzenleyen imparator bölgede
duruma hâkim olduktan sonra başkente döndü. Selçuklulara karşı her yıl büyük
5. Ünite - Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri 121

ordularla düzenlenen seferlere rağmen kalıcı bir sonuç elde edemeyen I. Manuil
Komninos, II. Kılıç Arslan’a karşı Anadolu’daki Danişmendli melikleri ile işbirliği
yapma kararı aldı. Bizans imparatorunun desteğini alan Danişmendliler karşısında
güç duruma düşen II. Kılıç Arslan bu ittifakı parçalamak amacıyla I. Manuil’e daha
önce Bizans’a ait olan pek çok şehri geri vereceğini, bunun dışında elindeki Hıristi-
yan esirleri de serbest bırakacağını bildiren bir mektup göndererek anlaşma tekli-
finde bulundu. Bu teklifi olumlu karşılanınca II. Kılıç Arslan imparator ile yüzyüze
görüşmek için İstanbul’a gitti (Niketas, 1995, s.81). Uzun süre kaldığı İstanbul’dan
Bizans imparatoru ile bir antlaşma yaparak ayrılan II. Kılıç Arslan bu şekilde Ana-
dolu’daki rakiplerine karşı büyük bir avantaj sağladı. II. Kılıç Arslan’ın rakiplerine
karşı üstünlük sağlayarak Anadolu’da birliği sağlaması, buna karşılık kendisi ile
yaptığı antlaşmanın şartlarını yerine getirmemesi üzerine I. Manuil Komninos ye-
ğeni Andronikos Vatacis’i bir miktar kuvvetle Paflagonia bölgesine gönderirken, Paflagonia: Sakarya ve
Kızılırmak nehirleri arasında
kendiside 1176 yılı ilkbaharında büyük bir ordu ile Selçuklu başkenti Konya’yı ele kalan, kuzeyde Sinop’tan,
geçirmek üzere İstanbul’dan yola çıktı. Bartın’a kadar Karadeniz
sahillerine ulaşan ve merkezi
Denizli ve Homa’yı geçen imparator, Düzbel-Karlı-Haydarlı-Karadilli-Uzun- Çankırı olan bölgenin Bizans
pınar-Karamık üzerinden dar bir geçidin hemen girişinde bulunan Miriokefalon dönemindeki adıdır.
adlı kalenin bulunduğu yere ulaştı. Bizans ordusu bu boğazda Selçuklu kuvvetleri
tarafından pusuya düşürülerek tamamen imha edildi (17 Eylül 1176) (Demirkent,
DİA-6, İstanbul 1992, s.238). İmparator’un esir edilmesi an meselesiyken II. Kılıç
Arslan beklenmedik bir şekilde I. Manuil Komninos ile anlaşmayı tercih etti. Dev-
rin kaynaklarında ayrıntılı bilgi verilmeyen bu antlaşmaya göre imparator Dori-
leon ve Isparta’nın Uluborlu ilçesinin yakınlarında olan Suvleon kalelerinin yıkıl-
masını taahhüt etmekteydi. Bizans tarihindeki en ağır yenilgilerden birisi olan bu
büyük bozgunla Bizans İmparatorluğu’nun Türkleri Anadolu’dan çıkarma ümidi
son bulmuş oluyordu.

Miriokefalon’dan IV. Haçlı Seferine Kadar Bizans ve Anadolu


Selçuklu Devleti
I. Manuil Komninos’un II. Kılıç Arslan ile yaptığı antlaşma şartlarını tam olarak
yerine getirmemesi Selçuklu-Bizans çatışmalarının yeniden başlamasına sebep
oldu. II. Kılıç Arslan 1177 yılında kaynaklarda ismi Atapakes (Atabey) olarak ge-
çen bir beyini kıyı bölgelerine kadar tüm Menderes bölgesini yağmalamakla gö-
revlendirdi. Ayrıca Selçuklu Devleti’ne tabi Türkmenlerin Bizans arazilerine akın-
ları tekrar başladı. I. Mauel Komninos özellikle Türkmen akınlarına son vermek
amacıyla 1178 ve 1179 yıllarında bizzat ordusunun başında Anadolu’ya iki sefer
düzenlediyse de bir sonuç elde edemedi.
I. Manuil Komninos’un 1180 yılında ölümünden 1204 yılındaki IV. Haçlı Se-
ferine kadar geçen süre boyunca Bizans İmparatorluğu’nun içine düştüğü karışık-
lıklar Selçuklu hâkimiyetinin yayılmasına katkıda bulunmuştur. Başta Uluborlu
ve Kütahya gibi önemli merkezleri ele geçiren Selçuklu kuvvetleri Denizli ve Ala-
şehir çevresindeki tüm bölgeleri de kontrol altına almışlardır.
II. Kılıç Arslan’ın 1192 yılında ölümünün ardından Selçuklu tahtına oğulların-
dan I. Gıyaseddin Keyhüsrev oturdu. Ancak onun bu ilk saltanatı pek uzun sürmedi
ve kardeşi II. Rükneddin Süleymanşah (1196-1204) tarafından iktidardan uzaklaş-
tırılarak ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı. II. Rükneddin Süleymanşah’a rağmen
Anadolu’da kalamayacağını anlayan I. Gıyaseddin Keyhüsrev, Bizans imparatoru
III. Aleksios’un desteğini sağlamak için İstanbul’a gitmeye karar verdi. İstanbul’da
122 Bizans Tarihi

çok iyi karşılanan ve ağırlanan Keyhüsrev bununla birlikte Bizans imparatorundan


tahtı ele geçirebilmesi için gerekli olan desteği alamadı. 1204 yılındaki Latin işgali-
ne kadar İstanbul’da kalan I. Gıyaseddin Keyhüsrev, bu arada Bizans soylularından
Manuil Mavrozomis’in kızıyla evlendi.

Haçlı Seferinden Kösedağ Bozgununa Kadar Bizans ve


Anadolu Selçuklu Devleti
Papa III. Innocentius’un (1198-1216) çağrısıyla başlayan IV. Haçlı Seferi, 1204
Nisan’ında İstanbul’un Haçlı kuvvetleri tarafından işgali ve Bizans başkentinde
elli yedi yıl boyunca hüküm sürecek bir Latin İmparatorluğu’nun kurulması ile
sonuçlandı. İstanbul’un Latinler tarafından ele geçirilmesinin ardından şehri terk
eden bazı Bizans soyluları imparatorluğun değişik bölgelerinde Bizans’ın deva-
mını sağlayan devletler kurdular. Bu devletler içerisinde en önemlisi 1261 yılında
İstanbul’daki Latin işgaline son vererek Bizans’ı yeniden ihya edecek olan İznik
İmparatorluğu idi.
Latin işgali dolayısıyla İstanbul’dan ayrılanlar arasında I. Gıyaseddin Keyhüs-
rev de vardı. Ailesi ve maiyetindekilerle birlikte kayınpederi Mavrozomis’in yanı-
na giden Keyhüsrev, Konya’ya dönünceye kadar onunla birlikte kaldı.
II. Rükneddin Süleymanşah’ın 1204 yılında ölümünün ardından Selçuklu
devlet adamları tarafından Konya’ya davet edilen I. Gıyaseddin Keyhüsrev (1204-
1210) yaklaşık dokuz yıllık bir aradan sonra Selçuklu tahtına yeniden oturdu (Şu-
bat 1205). I. Teodoros Laskaris (1204-1222) ve I. Gıyaseddin Keyhüsrev arasında-
ki ilişkiler başlangıçta dostça idi. İstanbul’daki Latin İmparatorluğu ile Selçuklu
toprakları arasında bir tampon oluşturan İznik İmparatorluğu ile 1206 yılında bir
dostluk antlaşması imzalanmıştı. Ancak bu durum pek uzun sürmedi. Bu sırada,
Keyhüsrev’i İstanbul’da misafir eden ve Latin işgalinin ardından şehri terk eden
III. Aleksios Angelos, (1195-1203) sultanın yanına gelerek damadı I. Teodoros
Laskaris’i şikâyet etti. III. Aleksios, kendi hakkı olduğunu iddia ettiği İznik tahtı
için Keyhüsre’den yardım talep etti. Keyhüsrev, İznik’i almak için hemen harekete
geçti. Bir elçi aracılığıyla gönderdiği mektupta tahtın Aleksios’a devredilmesini is-
teyen Keyhüsrev, bu talebi geri çevrilince III. Aleksios’u da yanına alarak Laskaris
üzerine yürüdü. Fakat 1211 yılında Yalvaç’ın 1 km kuzeydoğusundaki Antiokhe-
ia yakınlarında meydana gelen savaşta Selçuklu sultanı hayatını kaybetti (Turan,
1996,2, s.288 vd.).
I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümünden sonra Selçuklu tahtına oturan oğlu I.
İzzeddin Keykavus (1210-1220), İznik İmparatorluğu ile anlaşmayı tercih etti. I.
Teodoros Laskaris ile I. İzzeddin Keykavus arasında yapılan bu antlaşma uzun süre
geçerliliğini korumuş ve iki tarafın sınır kuvvetleri arasındaki çatışmalar dışında
elli yıl boyunca iki devlet arasında büyük çaplı bir savaş olmamıştır. Bununla bir-
likte bu dönemde özellikle Denizli ve Menderes havzasına gerçekleşen Türkmen
göçleri bölgenin demografik yapısının değişmesine sebep olmuştur. Türk kökenli
Kumanları kullanarak Batı Anadolu’daki Türkmen yayılışına engel olmak isteyen
Frigya: Anadolu İznik yönetimi Balkanlardan aileleriyle birlikte göçürdüğü kalabalık bir Kuman
yarımadasının batı kısmında topluluğunu Menderes havzası ve Frigya bölgesine yerleştirdi. Fakat alınan bu
Sakarya nehri ile Büyük
Menderes ırmakları arasında önlem bir işe yaramadığı gibi Kumanların Türkmenlerle karışmasıyla bölgenin
kalan bölgenin adıdır. Türkleşmesi hız kazandı.
I. İzzeddin Keykavus’un saltanatı döneminde Bizans-Selçuklu ilişkilerindeki
önemli gelişmelerden birisi de, Trabzon İmparatorluğu’nun Anadolu Selçuklu
Devleti’ne tabi hale gelmesidir. 1214 yılında Selçuklu kuvvetlerinin Sinop kuşat-
5. Ünite - Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri 123

ması devam ederken, Trabzon dışında avlanan imparator Aleksios Komninos,


Selçuklu askerleri tarafından esir edilmişti. Esir imparator, serbest bırakılması
için I. İzzeddin Keykavus ile yaptığı antlaşma gereği vasalı olduğunu kabul etti-
ği Selçuklu sultanı’na Sinop’u teslim etmiştir (Ostrogorsky, 1991, s.399). Trabzon
İmparatorluğu’nun Selçuklulara tabiyeti 1243 yılındaki Kösedağ bozgununa ka-
dar devam etmiş, bu tarihten sonra Anadolu Selçuklu Devleti gibi onlar da Mo-
ğollara tabi hale gelmişlerdir.

Kösedağ Bozgunundan Anadolu Selçuklu Devleti’nin


Yıkılışına Kadar Yaşanan Gelişmeler
III. İoannis Vatacis (1222-1254), Selçukluların Kösedağ Savaşı’nda mağlup oldu-
ğunu öğrendiğinde Moğolların İznik İmparatorluğu’nun topraklarına da saldır-
malarından endişelendiğinden, Moğollara karşı Selçuklu sultanı II. Gıyaseddin
Keyhüsrev ile antlaşma yaptı. Bizans kaynaklarında verilen bilgilere bakılırsa; Kö-
sedağ yenilgisinin ardından II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1245), III. İoannis’e
yazdığı mektupta Moğollara karşı işbirliği yapmalarının zorunlu olduğunu, zira
Selçuklu ülkesinin istila edilmesi durumunda sıranın İznik İmparatorluğuna ge-
leceği ifade edilmekteydi. Menderes ırmağı kenarındaki Tripoli’de buluşan iki
hükümdar Moğollara karşı birlikte hareket edeceklerine dair bir antlaşma imzala-
dılar. Ancak beklenenin aksine Moğollar İznik İmparatorluğu’na saldırmadı (De-
mirkent, DİA-6, İstanbul 1992, s.239).
1256 yılında ikinci defa Anadolu’ya giren Moğol komutanı Baycu Noyan tara-
fından mağlup edilen II. İzzeddin Keykavus (1246-1256 ikinci defa 1257-1262),
hayatını kurtarmak için ailesi ve maiyetindekilerle birlikte İznik’e II. Teodoros
Laskaris’in yanına sığındı. Baycu Noyan’ın Anadolu’dan ayrılmasının ardından II.
İzzeddin Keykavus ülkesine geri dönerek tekrar tahta oturdu. Ancak 1262 yılında
Moğol baskısı sonucu bir kez daha ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve bu sefer
İstanbul’a gitti (Turan, 1996,2, s.497-498). Bu sırada Bizans tahtında 1261 yılında
Latinlerin elinden İstanbul’u alarak Bizans’ı yeniden ihya eden VIII. Mihail Pale-
ologos bulunmaktaydı. VIII. Mihail Paleologos’un (1259-1282) başlangıçta çok
iyi karşıladığı II. İzzeddin Kaykavus’a karşı olan tavrı daha sonra aniden değişmiş
ve Selçuklu sultanını Meriç Nehri ağzındaki Enez Kalesi’ne hapsettirmişti (1262).
Ayrıca, II. Keykavus ile birlikte İstanbul’a gelen beylerini Ayasofya’da Hıristiyan-
lığı kabule zorlamış ve buna uymayanları öldürtmüştür. II. İzzeddin Keykavus’un
Bizans imparatoru tarafından hapsedildiğini öğrenen Altın Ordu hanı Berke’nin
gönderdiği kuvvetler Enez’e kadar gelerek II. Keykavus ile oğulları Mesud ve
Geyumers’i de yanlarına alarak Kırım’a götürdüler (Turan, 1996,2, s.500). II. Key-
kavus 1279/80 yılına kadar Kırım’da yaşadıktan sonra burada öldü.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurulmasının ardından yoğunlaşan Türk-Bizans İliş-


kilerinde dönüm noktası olan gelişmeleri sonuçları ile değerlendiriniz. 4
124 Bizans Tarihi

Özet
Bizans-Büyük Selçuklu Devleti arasındaki ilişkile- Anadolu’nun fethini ve İslamlaşmasını tartışabil-
ri açıklayabilmek 3 mek
1
1015/1016 yılında Çağrı Bey’in Van Gölü hav- Anadolu Selçuklu sultanları, kurdukları devletin
zasındaki Ermeni Vaspurakan Krallığı’nın top- sınırlarını genişletmek için yaptıkları seferler sı-
raklarını hedef alan keşif mahiyetindeki akını ile rasında ele geçirdikleri bölgelerde asayiş ve hu-
başlayan Bizans-Selçuklu temasları bu tarihten zurun temini için gerekli tedbirleri almışlardır.
sonra artarak devam etmiştir. Selçuklu sultanı Onların adil idaresi XI. yüzyılın ilk yarısındaki
Alp Arslan’ın 26 Ağustos 1071 tarihinde Bizans Selçuklu akınları sırasında tedirgin olan yerli nü-
imparatoru IV. Romanos Diogenis’e karşı elde fusun, Selçuklu yönetimine güven ve sadakatle
ettiği zafer Bizans-Selçuklu ilişkilerinde dönüm bağlanmalarını temin etmiştir. XIII. yüzyılın son
noktası teşkil etmektedir. Çünkü Malazgirt Sa- çeyreği ile XIV. yüzyılın ilk yarısı arasında Batı
vaşı öncesinde Anadolu’da Türk yerleşiminden Anadolu’nun fethedilmesiyle Anadolu’nun siyasî
söz etmek güçtür. Oysa ki, bu zaferden sonra ve demografik yapısı tamamen değişmiştir.
Türkler artık ele geçirdikleri bölgelerde kalıcı
olarak yerleşmeye başlamışlardır.
Bizans ile Anadolu Selçukluları arasındaki müna-
Haçlı seferlerinin Bizans’a ve İslam dünyasına et- 4 sebeti açıklayabilmek
2 kisini açıklayabilmek
XII. yüzyılın son çeyreğine kadar Anado-
27 Kasım 1095 tarihinde Papa II. Urbanus’un lu’daki güç dengesinin Bizans lehine olduğu
Clermont Konsili’nde yaptığı çağrıyla başla- görülmektedir. Ancak 1176 yılındaki Mirio-
yan Haçlı Seferleri, Antakya, Urfa, Trablus ve kefalon Savaşı’nda II. Kılıç Arslan’ın elde etti-
Kudüs’ün zapt edildiği birinci seferin dışında ği zaferle Bizans İmparatorluğu’nun Türkleri
başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Nitekim 1101 Anadolu’dan çıkarma ümitleri son buldu. Bu-
yılında üç kol halinde Anadolu’dan geçmeye nunla birlikte 1204 Nisanı’nda İstanbul’un La-
çalışan Lombard, Fransız ve Almanlardan olu- tinler tarafından işgal edilmesinin ardından
şan Haçlı orduları, II. Haçlı Seferi’ne katılan ve I. Teodoros Laskaris tarafından kurulan İznik
1147’de Selçuklu topraklarından geçmeye çalı- İmparatorluğu yarım asır boyunca Batı Anado-
şan Alman kralı III. Konrad ve Fransa kralı VII. lu’daki son Bizans topraklarını fethetmek iste-
Louis’in orduları, Türkler tarafından neredeyse yen Türkler için aşılmaz bir engel oluşturmuş-
tamamen imha edilmiştir. III. Haçlı Seferi ise tur. Ancak 1261’de İstanbul’daki Latin işgaline
Alman İmparatoru II. Friedrich Barbarossa’nın son verilerek başkentin yeniden İstanbul’a ta-
Anadolu’da ölümüyle son buldu. IV. Haçlı Se- şınmasının ardından değişen şartlar gereği tüm
feri ise Venedik Doçu Enrico Dandalo’nun dikkatin batı yönündeki mücadelelere çevril-
müdahalesi ile asıl amacından saparak 1204 mesiyle bölgedeki Bizans hâkimiyeti kısa süre
Nisanı’nda İstanbul’un Haçlılar tarafından ele içinde son bulmuştur.
geçirilerek burada bir Latin İmparatorluğu’nun
kurulması ile sonuçlanmıştır.
5. Ünite - Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri 125

Kendimizi Sınayalım
1. Bizans İmparatorlarından II. Vasil, Gürcistan’ın bir 4. Selçuklular Anadolu’da Bizans, Ermeni, Gürcü ve
kısmını ve Vaspurakan Ermeni Krallığı’nı, IX. Konstan- Haçlılar ile mücadele etmişlerdir. Bu bilgiye göre Selçuk-
tinos Monomahos ise Ermeni Ani Krallığı’nı Bizans top- lular ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
raklarına katmıştır. Bu bilgiye göre aşağıdaki ifadelerden a. Halifeliğin koruyuculuğunu üstlenmişlerdir.
hangisi yanlıştır? b. Anadolu’yu Türk Yurdu haline getirmeye çalış-
a. Bizans İmparatorluğu’nun egemenlik alanı mışlardır.
genişlemiştir. c. İslâm dünyasının birliğini sağlamışlardır.
b. Bizans ile Selçuklular arasında bir tampon bölge d. Bizans’ın Anadolu’daki varlığına son vermişlerdir.
kalmamıştır. e. İslâm dünyasının dinî liderliğini üslenmişlerdir.
c. Anadolu, Selçuklu saldırılarına açık hale gel-
miştir. 5. Aşağıdakilerden hangisi XI ve XII. yüzyıllar arasın-
d. Gürcüler ve Ermeniler Bizans aleyhine ittifak da gerçekleşen 1048 Pasinler, 1071 Malazgirt ve 1176
kurmuşlardır. Miriokefalon savaşlarının ortak özellikleri arasında
e. Her iki imparator da yayılmacı bir politika ta- gösterilemez?
kip etmiştir. a. Anadolu’nun Türkleşmesine katkı sağlaması.
b. Selçuklu-Bizans rekabeti nedeniyle gerçekleş-
2. Pasinler Savaşı’ndan sonra Bizans İmparatoru IX. mesi.
Konstantinos Monomahos ile Selçuklu Sultanı Tuğrul c. Selçukluların egemenlik alanlarını genişletmesi.
Bey arasındaki barış görüşmelerinde; Tuğrul Bey daha d. Bizans’ın Anadolu’daki varlığını sona erdirmesi.
önce Abbasî Halifeliği’ne ödenen yıllık verginin, ken- e. Selçuklular açısından zaferle sonuçlanması.
dilerine ödenmesini istemiş ancak Bizans İmparatoru
bunu kabul etmemiştir. Bu bilgiye göre, aşağıdaki ifa- 6. Aşağıdakilerden hangisi Haçlı seferlerinin yönel-
delerden hangisine ulaşılamaz? diği bölgelerin siyasi yapısını değiştirdiğinin göstergesi
a. Tuğrul Bey Bizans İmparatorluğu’na otoritesini değildir?
kabul ettirmek istemiştir. a. Anadolu Selçuklu Devleti’nin merkezinin
b. Bizans’a karşı siyasî üstünlük elde edilmiştir. İznik’ten Konya’ya taşınması.
c. Bizans’a karşı Selçuklular ile Abbasi halifeliği b. Bizans’ın Batı Anadolu’yu ele geçirmesi.
ittifak kurmuştur. c. Akdeniz limanlarının önem kazanması.
d. Selçuklu sultanı bu zaferden maddi kazanç sağ- d. Kudüs ve İstanbul’da Latin krallıklarının kurul-
lamak istemiştir. ması.
e. Bizans İmparatorluğu ile yapılan savaşı Selçuk- e. Urfa, Antakya ve Trablussam’da Haçlı Kontluk-
lular kazanmıştır. larının kurulması.

3. Malazgirt Savaşı öncesinde Anadolu’da kalıcı bir 7. Haçlılar açısından I. Haçlı Seferi’nin ayrı bir öne-
Türk yerleşiminden söz etmek güçtür. Fakat bu zafer- mi vardır. Çünkü bu seferde çok ağır kayıplar verilmiş
den sonra Türkler artık ele geçirdikleri bölgelerde ka- olsa da başarılı olan tek seferdir. Doğuda çok önemli
lıcı olarak yerleşmeye başlamışlardır. Bu bilgiye göre saydıkları bazı kale ve şehirler Müslümanlardan almış,
aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? buralarda birer feodal devlet kurmuşlardır.Bu bilgilere
a. İlk akınlar daha çok ganimet elde etme amacı göre aşağıdaki ifadelerden hangisine ulaşılamaz?
taşmaktadır. a. Derebeylik rejimi Ortadoğu’da da kurulmuştur.
b. Malazgirt Savaşı’nın ardından Anadolu’nun de- b. Haçlı Seferleri genellikle amacına ulaşamamış-
mografik yapısı değişmiştir. tır.
c. Bu savaştan sonra Bizans’ta taht için iç müca- c. Avrupa İslâm dünyasından bilimsel alanda etki-
dele artmıştır. lenmiştir.
d. Anadolu Türk yerleşimine açılmıştır. d. I. Haçlı seferi Avrupalılar açısından başarıyla
e. Malazgirt zaferiyle Bizans’ın Anadolu’daki varlı- sonuçlanmıştır.
ğı tamamen sona ermiştir. e. Müslümanlar toprak kaybetmiştir.
126 Bizans Tarihi

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı


8. Aşağıdakilerden hangisi III. İoannis Vatacis’in 1. d Yanıtınız doğru değilse “Çağrı Bey’in Ana-
Selçukluların Kösedağ Savaşı’nda mağlup olduğunu dolu Seferi ve Türkmen Akınları” bölümünü
öğrendiğinde, Moğollara karşı Selçuklu sultanı II. Gı- yeniden okuyunuz.
yaseddin Keyhüsrev ile antlaşma yapmasının nedenle- 2. c Yanıtınız doğru değilse “Tuğrul Bey Döne-
rinden biridir? mi (1040-1063)” bölümünü yeniden dikkatle
a. Bizans’ın Selçuklulara karşı siyasî üstünlük elde gözden geçiriniz.
etmek istemesi 3. e Yanıtınız doğru değilse “Malazgirt Savaşı ve
b. Moğolların Bizans topraklarına da saldırmala- Sonuçları” ile “Anadolu’nun Siyasî ve De-
rından endişelenmesi mografik Yapısındaki Değişim” bölümlerini
c. Bizans’ın hâkimiyet sahalarını genişletmek iste- yeniden okuyunuz.
mesi 4. b Yanıtınız doğru değilse “Anadolu’nun Fethi ve
d. Moğol-Selçuklu ittifakına engel olmak istemesi İslamlaşması” bölümünü yeniden okuyunuz.
e. Selçukluların Bizans’a tabi hale gelmesini iste- 5. d Yanıtınız doğru değilse “Pasinler Savaşı
mesi (1048)” “Malazgirt Savaşı ve Sonuçları” ve
“Haçlı Seferinden Miriokefalon’a Kadar Bi-
9. Selçuklu Sultanları ele geçirdikleri bölgelerde yaşa- zans ve Anadolu Selçuklu Devleti” bölümle-
yan gayr-i müslim ahaliyi kendi tebaası olarak görmüş rini yeniden gözden geçiriniz.
ve onların da Müslüman halkın sahip olduğu haklara 6. c Yanıtınız doğru değilse “Haçlı Seferleri, Bi-
sahip olmalarını sağlamıştır. Bu bilgiye göre Selçuklu zans ve İslam Dünyası” bölümünü yeniden
yönetimi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? okuyunuz.
a. Selçuklu Sultanlarının adaletli ve hoşgörülü bir 7. c Yanıtınız doğru değilse “I. Haçlı Seferi (1096-
siyaset takip etmesi 1099)” bölümünü yeniden okuyunuz.
b. Gayr-i müslim ahalinin Türk yönetimini benim- 8. b Yanıtınız doğru değilse “Kösedağ Bozgunun-
semesi dan Anadolu Selçuklu Devleti’nin Yıkılışına
c. Yerli halk ile Türklerin kaynaşması Kadar Yaşanan Gelişmeler” bölümünü yeni-
d. Bizans şehirlerinin canlılığını kaybetmesi den okuyunuz.
e. Selçuklu ülkesinde inanç özgürlüğünün olması 9. d Yanıtınız doğru değilse “Selçuklu Sultanları-
nın Takip Ettiği Siyaset” bölümünü yeniden
10. Bizans İmparatorluğu’nun varlığı açısından Ana- okuyunuz.
dolu hayatî bir öneme sahiptir ve İmparatorluğun gücü 10. e Yanıtınız doğru değilse “Anadolu’nun Siyasî
her zaman Anadolu’daki konumu ile orantılı olmuştur. ve Demografik Yapısındaki Değişim” bölü-
Bu durum Anadolu’nun hangi özellikleri ile açıklana- münü yeniden okuyunuz.
maz?
a. Önemli ticaret yolları üzerinde bulunması
b. Topraklarının verimli olması
c. Bizans ordusunun en önemli asker kaynağı ol-
ması
d. Toplanan vergilerle Anadolu’nun Bizans açısın-
dan önemli bir gelir kaynağı olması
e. Anadolu’da farklı etnik kökene mensup halkla-
rın yaşaması.
5. Ünite - Bizans-Selçuklu Devleti İlişkileri 127

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı


Sıra Sizde 1 Sıra Sizde 4
Bizans İmparatorluğu ile Büyük Selçuklu Devleti ara- XII. yüzyılın son çeyreğine kadar Anadolu’daki güç
sındaki münasebetler Selçuklu Devleti’nin kurulması dengesinin Bizans lehine olduğu görülmektedir. Ancak
öncesinde başlamıştır. 1015/1016’da Çağrı Bey’in Van Selçukluların 1176 yılındaki Miriokefalon Savaşı’nda
Gölü havzasındaki Ermeni Vaspurakan Krallığı’nın Bizans’ı mağlup etmesiyle Bizans İmparatorluğu’nun
topraklarını hedef alan keşif mahiyetindeki akını ile Türkleri Anadolu’dan çıkarma ümitleri son bulmuştur.
başlayan temaslar artarak devam etmiştir. Selçuklu 1204 Nisanı’nda İstanbul’un Latinler tarafından işgal
sultanı Alp Arslan’ın 26 Ağustos 1071 tarihinde Bizans edilmesinin ardından I. Teodoros Laskaris tarafından
imparatoru IV. Romanos Diogenis’i mağlup ve esir et- kurulan İznik İmparatorluğu Batı Anadolu Bölgesi’nde
tiği Malazgirt zaferi Bizans-Selçuklu ilişkilerinde bir güçlü bir idare kurmuş ve yarım asır boyunca Türkler
dönüm noktasını oluşturur. Zira Malazgirt Savaşı ön- için aşılmaz bir engel oluşturmuştur. Ancak 1261’de
cesinde Anadolu’da Türk yerleşiminden söz etmek güç- İstanbul’daki Latin işgaline son verilerek başkentin ye-
tür. Fakat bu zaferden sonra Türkler artık ele geçirdik- niden İstanbul’a taşınmasının ardından değişen şartlar
leri bölgelerde kalıcı olarak yerleşmeye başlamışlardır. gereği tüm dikkatin batı yönündeki mücadelelere çev-
rilmesi İmparatorluğun doğu sınırını bir kez daha sa-
Sıra Sizde 2 vunmasız bıraktı. Böylece Türklerin Batı Anadolu’daki
Papa II. Urbanus’un 27 Kasım 1095’te Clermont Bizans şehirlerini ele geçirmesi önünde hiçbir engel
Konsili’nde yaptığı çağrıyla başlayan ve bundan son- kalmamış ve bölgedeki Bizans hâkimiyeti kısa süre
ra defalarca tekrarlanan Haçlı Seferleri, birinci seferin içinde son bulmuştur.
dışında başarısızlıkla sonuçlanmıştır. I. Haçlı Seferi
sırasında güçlü Haçlı orduları sayesinde Bizans İmpa- Yararlanılan Kaynaklar
ratorluğu, Türkleri kıyı bölgelerinden tamamen uzak- Baskıcı, M. Murat, Bizans Döneminde Anadolu İktisadi
laştırmayı da başarmıştır. 1101 yılında üç kol halinde ve Sosyal Yapı (900-1261), Phonix yayınları, Ankara,
Anadolu’dan geçmeye çalışan Lombard, Fransız ve 2009.
Almanlardan oluşan Haçlı orduları, II. Haçlı Seferi’ne Demirkent, Işın, “Bizans”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
katılan ve 1147’de Selçuklu topraklarından geçmeye Ansiklopedisi (DİA), C.6, İstanbul 1992, s.230-244.
çalışan Alman Kralı III. Konrad ve Fransa Kralı VII. Demirkent, Işın, Haçlı Seferleri, Dünya yayıncılık,
Louis’in orduları, Türkler tarafından neredeyse tama- İstanbul 1997.
men imha edilmiştir. Papa III. Innocentius’un çağrısı Khoniates, Niketas, Histoira (Ioannes ve Manuel
ile düzenlenen IV. Haçlı Seferi ise Venedik Doçu Enri- Komnenos Devirleri), Türkçe çev. Fikret Işıltan,
co Dandalo’nun müdahalesi ile asıl amacından saparak TTK. yayınları, Ankara 1995.
1204 Nisanı’nda İstanbul’un Haçlılar tarafından ele ge- Khoniates, Niketas, Tarih, Türkçe çev. Işın Demirkent,
çirilerek burada bir Latin İmparatorluğu’nun kurulma- Niketas Khoniates’in Historia’sı (1195-1206), Dünya
sı ile sonuçlanmıştır. yayıncılık, İstanbul 2004.
Köymen, Mehmet Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluğu
Sıra Sizde 3 Tarihi, C. I, TTK yayınları, Ankara 1993.
Anadolu Selçuklu sultanları, devlet sınırlarına dahil Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi, Türkçe çev.,
edilen bölgelerde yaşayan gayr-i müslim ahaliyi de ken- Fikret Işıltan, TTK. yayınları, Ankara 1991.
di tebaası olarak gördüklerinden onların da Müslüman Pakhymeres, Georgios, Relations Historiques, C.I,
halkla aynı haklara sahip olmalarını sağlamıştır. XIII. notlar Albert Failler Fransızca çev. Vitalien Laurent,
yüzyılın son çeyreği ile XIV. yüzyılın ilk yarısı arasında Paris 1984.
Batı Anadolu’nun fethedilmesiyle bölgenin siyasî yapı- Runciman, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi, C.I-II, Türkçe
sı tamamen değişmiş ve Türkler, Anadolu’nun hâkimi çev., Fikret Işıltan, TTK. yayınları, Ankara 1989, 1992.
haline gelmişlerdir. Yapılan fetihler her sınıftan şehirli Turan, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm
ve göçebe unsurun yoğun göçleri sayesinde kalıcı hale Medeniyeti, Boğaziçi yayınları, İstanbul 1996.
gelmiş, Anadolu’nun demografik yapısı hızla değişmiş Turan, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye,
ve nüfus üstünlüğü Türklere geçmiştir. Boğaziçi yayınları, İstanbul 1996.

You might also like