Professional Documents
Culture Documents
A N S İ K L O P E D İ K
ALEVİLİK ■ ■
BEKTAŞİLİK
T E R İ M L E R İ
II II W II
SOZLUGU
<V
-ANSİKL. Sofuyan m eydanı, sofra süreği, m usahip k av
line girm e ve kızılbaş m eydanı adlarıyla da bilinen alevi m e y
danı, beş şekilde açılır: Bir dede ya da konuk geldiğinde (M ihm an
m eydanı); köy halkının toplanması durumunda (sohbet ya da m u
h ab b e t m eydanı); m u h a rre m ayında (K erbela m eydanı); ale-
vilik-bektaşilik'e kabul durumunda (eş ya da nasip meydanı); ya
saklanmış bir işi yapanın yargılanması ve cezasının verilmesi halinde
(d ü şk ü n lü k m eydanı).
ANSİKLOPEDİK
ALEVİLİK
BEKTAŞİLİK
TERİMLERİ
•• •• v
SOZLUGU
ANT YAYINLARI
Kumrulu Yokuşu Sokak
No: 24/2 Cihangir/İSTANBUL
Tel: 0 212-249 12 30
Dizgi: AP
BASKI: A
2 . Baskı : 19 9 4 İstanbul
K IS A L T M A L A R
a. - Ad
Ar. - Arapça
be - Belirteç
cüm. - cümle
Fsk.Tr. - Kski Türkçe
Fars. - Farsça
Lat. - Latince
Osm. - Osmanlıca
s. - Sıfat
Tr. - Türkçe
ünl. - Ünlem
Yun. - Yunanca
ESAT KORKMAZ
9
E tim o lo ji k o n u su n d a k a tk ıla rın ı
esirgem eyen Dr. S erm et Sam i U ysal’a,
kaynak taram ası vc son okum a y ap arak
büyük destek veren İpek B aysan’a
teşek k ü r ederim .
A
 B Fars, (âb) a. Su.
*Âb-ı beka, ab-ı cavit. âb-ı cavidan. âb-ı hayvan, âb-ı hızır. âb-ı
zin d cg i: A b ıh a y a t.
*Âb-ı h arab at (Meyhanelerin suyu, şarap): Hak nurunun, zahir
ve bâtın daki bulanıklığı temizlemesiyle ortaya çıkan sal' ve temiz ol
ma durumu.
*Âb-ı revan (Akarsu): Ezeli ilgi ve bağlantıdan haberli olmayla
beliren ve arka arkaya gelen gönül rahatlığı.
*Âb-ı r uy (Yüz sııyu): T a n rı yo lu ’ndaki ta r ik a t yolcu-
su'nuıı gönlüne g ay b ’lan gelen ilhanı.
*Âb ü dane (Su ve habbe):
1- Herkesin kısmetine düşen su ve ekmek.
2- Hırsın ve tamahın kötülüğünü, olanla yetinmenin erdemini be
lirtmek için “bir hırka bir lokma" anlamında kullanılır.
11
ÂBÂ Ar. (âbâ < eb. ata. baba'nın çoğulu) a. Yüksekteki baba
lar (atalar.)
*Âbâ-yı seb a: Yedi gezegen ya da yedi baba (ata)
*Âbâ-yı ulviye: Dokuz gök ya da dokuz baba (ata)
12
abdallar ın görevi, insanlara yardım etmekti. İlgili hadislerde onların
bu aşamaya iyilik ve cömertlikle ulaştıkları, birbirlerinin yerine geçtik
leri, kendi yerlerine birini bedel bırakarak diledikleri yere gidebildikle
ri belirtilir.
13
Abdal Musa ayinlerinde, kurban ve diğer masraflara, ayinde bu
lunanların tümü katılır: Bu ayinde kural olarak on iki hizmet yerine
getirilir; ancak belli bir amaçla yapılmayan Abdal Musa cemlerinde
d u a. düvaz ve k u rb a n tekbirlenıeklc yetinilir,
A B D A L A N Ar. - Fars. (ebdâlân < Ar. ebdâl, Fars, - ân) a.
A b d a lla r .
*Abdalan-ı R u m : Rum abdalları.
A BIK EVSER Fars. + Ar. (âb-ı kevser < Fars, âb, su; -ı, tam
lama eki ve Ar. kevser. C ennet'te aktığı düşünülen su) a. (Bolluk su
yu. mutluluk suyu, verimlilik kaynağı) C ennet'te, Hz. Ali'nin ken
dini sevenlere, kendi yolundan gidenlere sunacağına inanılan şarap, iç
ki.
15
ABÎD Ar. (‘abid. kullar < ‘abd ılı çoğulu) a. A bidler.
16
rinde özgür olniası.
17
 D EM Ar. ( dem , ilk yaratılan insan, ilk peygamber ve in
sanlığın atası olan kişi) a. 1- Akl-ı kül'ün görünüşü durumundaki
 d em -A d am .
2- Tanrı'nın yeryüzündeki halifesi olan ve bütün gerçekleri ken
disinde topladığına inanılan kâm il insan.
*Âdem-i Âl-i â b â : Peygamber soyu kendisinden yürüdüğü için,
bu soyun başı olarak algılanan dördüncü imam Zeynclabidin.
*Âdem-i m an a: Her şeyin aslını ve gerçeğini bilen, m ana âle
m i'ne vakıf insan; m ana adamı.
* Adem-i san i: İmam Hüseyin soyu kendisinden yürüdüğü için.
“ikinci Âdem" olarak algılanan dördüncü imam Zeynelabidin.
A Ğ A Ç E R İ a. T a h ta c ı.
A Ğ A Ç E R İL E R a. T a h ta c ıla r.
18
*Agavan-ı bektasivan: Yeniçeri ağalanna verilen ad.
19
verdiği söz. 2- Zaman.
*Ahd-i k arib : Yakın zaman, yakın geçmiş, önceki zaman.
*Ahd-ü peym an: Yemin, ant.
A H İ a. A hi
A H İ BABA a. A h ib a b a .
A IIIB A B A L IK a. A h ilik .
20
A H İB A B A L IK a. A h ilik .
21
A H İR E T Ar. (âhiret) a. İnsanların öldükten sonra gittikleri
ne inanılan yer; öbür dünya.
*Ahiret adam»; Dünyayla ilgisini kesip, kendini ibadete veren
kimse.
*Ahiret ak lı: Gayb âlem i'ndeki şeyleri anlamayı sağlayan ve
ta rik a t eğitiminden geçmiş kişinin zihninde beliren akıl.
*Ahiret b ab a: Kimi bölgelerde re h b er'e verilen ad.
* Ahiret kardeşi: Yol kardeşi.
A H İ T a. A hd.
A H İZ a. A hz.
22
*Ahlâk-ı zem im e: Çirkin ahlâk.
A H Y Â R Ar. (a h y â r , hayırlılar) a. E r m i ş l ik (v e la y e t)
aşamasına ulaşmış olanlar.
23
A H Z Ar. (a fız , alma) *Ahz-ı fe v z : Bir v e li’den feyiz a l
ma.
*Ahz-ı ta rik a t: T a rik a t’a girme ve m ü rşit'e bağlanma.
24
çiğ yemesi anısına, Ebıı Siifyan'ın karısı H ind'e verilen küçültücü ve
aşağılayıcı ad.
A K Y A Z IL I a. Rakı.
A L A C A D E Ğ N E K a. G ö rg ü sırasında d ed e tarafından t a
liplerin sırtlarının sıvazlanmasında kullanılan, üç karış uzunluğun
daki üç boğumlu değnek. (ANSİKL.)
25
-ANSİKL. Bu terim, daha çok T ah tacılar tarafından kullanılır.
Genelde a lev i-b ek taşile r arasında alacadeğnek. erkân-ı evliya,
erk â n , tarik , serdeste adlarıyla da anılır.
26
* Âlem-i c e b e r u t : Tarikat y o lu 'n d ak i gelişimin şe r ia t
aşaması olarak algılanan ve cebrail tarafından temsil edilen âlem.
*Âlem-i ekber, âlem-i kübra: Son amacını insanda bulan ve büyük
evren olarak algılanan âlem.
*Âlem-i ervah: Ruhlar âlemi.
* Âlem-i gavb: Gayb âlemi.
* Âlem-i hayal: Âlem-i ervah ile âlem-i şahadet arasında ka
lan âlem.
*Âlem-i kübra: Âlem-i ekber.
* Âlem-i l a h u t : T a r ik a t y o lu 'n d a k i gelişimin m a r if e t
aşaması olarak algılanan ve Azrail tarafından temsil edilen âlem.
* Âlem-i mana: Gayb âlemi.
* Âlem-i m e le k u t: T arik at y o lu n d a k i gelişimin tarikat
aşaması olarak algılanan ve Mikail tarafından temsil edilen âlem.
* Âlem-i misal: Varlıkların gerçek öz ve biçimleriyle bulunduk
ları âlem.
* Âlem-i nasut: Varlıkların madde biçimine girerek görünüş
alanına çıktığı âlem.
* Âlem-i sugra: Âlem-i asgar.
* Âlem-i şahadet, âlem-i sühud: Duyularla algılanabilir, bilgiy
le ulaşılabilir varlıklar âlemi.
27
-ANSİKL. Sofuyan m eydanı, sofra süreği, m usahip k av
line girm e ve kızılbaş m eydanı adlarıyla da bilinen alevi m e y
danı, beş şekilde açılır: Bir dede ya da konuk geldiğinde (M ihm an
m eydanı): köy halkının toplanması durumunda (sohbet ya da m u
hab b et m eydanı): m u h a rre m ayında (K erbela m eydanı): ale-
vilik-bektaşilik'e kabul durumunda (eş ya da nasip meydanı): ya
saklanmış bir işi yapanın yargılanması ve cezasının verilmesi halinde
(d ü şk ü n lü k m eydanı).
28
ki Stffm Savaşı'nûa. hakemlerin A li’yi halifelikten düşürmesi üze
rine M üslüm anlar, uzlaşmaz çelişkilerle birbirlerinden koptu; Ali
yandaşlarıyla hariciler bir yanda. Osman yandaşlan diğer yanda öbek-
leşti. Hz. Ali’nin, hakemler olayım kabul edip Muaviye'yie. anlaştığı
savıyla bir harici tarafından öldürülmesinden sonra gruplar arasındaki
çatışma, sürekli düşmanlığa dönüştü.
Başlangıçta bütünüyle dinsel-siyasal nitelikte olan Ali yan
daşları hareketi; şia-i Ali, şia. şiilik. aleviye ve alevilik adları
altında yayılıp güçlendi; buna koşut olarak. “K uran'daki ayetlerin
anlamlarının altında gizli anlamlar olduğu ve bunları ancak imam ın
bilebileceği", biçiminde tanımlanan bâtınilik temeli üzerinde, vah
deti vücut ve ruh göçü felsefesiyle bütünleşti; yayıldığı bölgenin
uygarlık düzeyine, yerleşik inanç, gelenek ve göreneklerine göre değişik
kollara ayrılarak günümüze değin geldi. Bu karmaşıklık nedeniyle ale
vilik hiçbir zaman kendi içinde bütünlük gösteren düşünsel bir akım du
rumuna gelemedi, tam tersine içinden birçok dal doğdu ve gelişti.
İslamiyet tarafından fethedilen bölgelerin bir bölümü, Roma-Bi-
zans vc Persli sınıflı toplumların yaşadığı yerlerdi; eşitlikçi bir yapı
ya sahip olan alevilik, bu toplumsal yapıya uyum sağlayamadı; köle
sınıfı için kurtuluş umudu olamadı; dar entelektüel çevrelere sıkışıp
kaldı.
Buna karşın. Koma-Dizans ve Pers kültür çevresi dışında kalan ya
da Arap olmayan göçmen kabileleri arasında farklı bir durum gözlendi:
İnsanlık durumu bakımından daha geride olan ve dışa kapalı bir yaşam
tarzı içinde daha eşitlikçi bir yapı sergileyen göçmenler arasında alevi
lik, hızla yayıldı. Bu kapsamda, Orta Asya'dan batıya ve güneybatıya
göç eden Tiirkler, İslam iyeti kabul etmekte gecikmedi: Ancak,
Türk!er'in benimsediği İslamiyet, katı ve cansız bir ortodoksluk değil
di; arkaik-şamanist unsurlarla yoğrularak kendi sosyal sistemlerine
uyumlu duruma getirilmiş, hoşgörü temeline dayalı, zengin, canlı ve es
nek bir dervişlikti. Eşitlik temeline dayalı sınıfsız ya da sınıfların
yeterince şekilleneınediği toplum insanlarını kucaklayacak biçimde,
ibadet biçimleri ve şeriat yeniden yorumlandı; bu görevi Anadolu'da
b ek taşilik yerine getirdi; ortaya çıkan A nadolu alev ilik ’i. A n a
29
dolu ve Balkanlar dışında kalan şeriatçı şiilerden kesin bir biçimde
ayrıldı.
[2] -A levilik-bektaşilik. kendine özgü bir A nadolu alevi-
tik'idir. XIII. yy'ın ilk yarısında A n ad o lu 'y a gelen Hacı Bektaş
V eli'nin görüşleriyle şekillenmeye başladı; İslamlık öncesi Türk
kültürü. Anadolu yerleşik inançları, gelenekleri, görenekleri ve eski
Yunan-Roma düşüncesi potasında, geleneksel alevilik’in süzgeçten ge
çirilip Arap kültürü etkilerinden arındırılmasıyla bizim toprağımıza
özgü yeni bir sentez olarak belirdi.
Taassuba dayalı katı kurallar yerine, insan ruhunun ve inancın yüce
liğine dayanan bir ahlâk sistemi geliştirdi; süreç içinde, geleneksel ale-
vilik'in siyasal yanı bir ölçüde önemini yitirdi; buna karşın, dinsel-
düşünsel yanı ağırlık kazandı.
A L İ Ar. (Ali < Halife Ali bin Ebu Talip [598-66İJ *Ali-Allahi:
G a li
*A li-A llahilik: G aliye.
*Ali cem ev i: C em evi.
*Ali cem i: G örgü cemi.
*Ali d iv an ı: Hz. Ali'nin huzuru olarak algılanan m eydan.
*Ali d olusu: İçki.
* Ali m evlidi: Hz. Ali’nin doğum günü anısına n ev ru z’da oku
30
nan m evlit.
* Ali n u r sem ahı: Fatm a Ana sem ahı adıyla da bilinen. M u-
ham m et-A li-Fatm a üçlüsünü konu edinen ve kırk yaşın üzerinde üç
bacı tarafından oynanan sem ah. (ANSİKL.)
*Ali p o stu : M eydan'daki on iki post sıralamasında yer alan
re h b er m akam ı.
* Ali şiası: Ali yandaşları.
*Aliy-el M u rtaz a p o stu: Ali postu.
-ANSİKL. Ali n u r sem ahı, üç bölümden oluşur: A ğırlam a,
canlanm a ve yeldirm e. Semah in bitiminde dua edilir; ardından üç
bacı diz çöker; daha sonra bacılardan biri çark sem ahı yapmak için
m eydana gelir.
A L L A H Ar. (Allah) a. H a k .
* Allah ad am ı: Kötülüklerden arınıp saf duruma gelmiş erm iş
insan.
*A llah-eyvallah: Onay işareti ya da yemini.
* Allah - M u h am m et - A li: Olgunluk ve kem âl m ertebeleri
bakımından A llah'a çok yakın olan ve Hz. M u h am m et'le H z.
A li'yi birlikte anmanın gerekliliğini vurgulayan, ayrı ayrı görülmesi
durumunda H ak ik at in gerçek anlamına ulaşılamayacağını anlatan
üçlem e. (ANSİKL.)
*A llah-R uh-uilâh: A llah-M uham m et-A li
31
* Allahın a r s la n ı : Hz. Ali
* Allahın a r s ı: A rş u ’r-ra h m a n .
-ANSİKL. Kimi kaynaklar, alevilik-bektaşilik'teki bu üçle
meyle Hıristiyanlık'taki Baba (Allah) - Oğııl (İsa) - Cibril-i Emin
(M eryem 't beyaz bir zambak sunarak ilahi bir ruh üfleyen erm iş)
arasında bir benzerlik kurar.
İslamlık öncesi Türk kültürününde “atam gök-anam yer" ikile
me inancı vardı. Dinsel etkileşimler sonucu İslam iyet'e U luhiyet
(Allahlık) - N ü b ü v v et (Peygamberlik) - V ilayet (İleri derecede
Allah'a dost oluş) üçlem esi girdi: alev ilik -b ek ta şilik 'te, Allah-
M u h a m m e t - A l i ü ç le m e s iy le H ır is tiy a n lık 'ta k i ü ç l e m e
arasında: (3) sayısı dışında, bir içerik benzeşmesi görülmez.
A N A a. 1- A nabacı.
2-D ört öğeden her biri.
*Ana çizgiler: H utût-ı ümmiye.
33
ANADOLU (Türkiye’nin Asya kıtasında bulunan topraklarına
verilen ad)
* Anadolu a le v iliğ i: A le v ilik -b e k ta ş ilik .
* Anadolu bacıları: Bacıyan-ı ruııı.
AN D a. A n t.
34
A N T a. İ k r a r .
*Ant içme: İk ra r verme.
*Ant veri: T ah tı M uham m et’in ön sol taraf'ndaki yer; ik ra r
yeri.
35
olan v arlık .
A R I a. M ü rş it.
2. H ak ik at'i arayanı anımsatan sembol.
36
olan z a h itle r; m arife t kavm i olan a r if le r ve h a k ik a t kavm i
olan m uhipler. Bu dört tür insan; d ö rt kapı ve d ö rt öğe yle temsil
edilir; A h itle r, şe ria t kapısı ve h a v a ; z a h itle r, ta rik a t kapısı
ve a te ş ; a r i f l e r , m a rife t k ap ısı ve su ; m u h i p le r , h a k i k a t
kapısı ve to p ra k .
37
ASA Ar. ( ‘aşa) a. D ervişlerin güç işleri başarmak için kul
landıkları gizemli değnek.
*Asa töreni: Cem töreninin kolları sıralamasında yer alan ve
Cem töreninin belli ölçülerde yinelenmesi biçiminde gerçekleştiri
len bir tö ren .
 S T  N Fars. (â s tâ n ) a.  stân e.
38
 S T  N E Fars. (âstâne) a. T a r ik a t kurumlannın en büyüğü
durumunda olan yapı; büyük tekke, dergâh.
*Âstâne-i B ektasivan: H alife m ak am ı durumundaki bektaşi
d erg âh ı.
39
*Âsık m eşrep talip : Üzüntüsünün, sıkıntısının artmasına koşut
olarak zevki artan ve imanı çoğalan talip.
-ANSİKL. Nasip alm am ış kişi anlamında âşık terimi, ta rik a t
içine çekilme sürecindeki meraklı araştırmacıyı belirtir: Tekkeyi ziya
ret edebilir, B aba'yla konuşabilir. Tam üyeliğe aday olarak algılanan
âşıklar, tö renle ta rik a ta girmiş olmasalar da genelde bektaşi ce
m aatinin üyeleri kabul edilirler.
40
yansımasıdır; “ikilik duygusu", T a n r ı’nın varlığı gerçeğini insan
dan saklayan bir örtüdür. İnsanın içinde, çıktığı kaynakla yeniden bir
leşme eğilimi vardır; bu nedenle insan kendi “ben”iyle bir savaşım içi
ne girer; “b irlik ”in sağlanabilmesi için “ikilik" aşılarak “ben" fet
hedilir. “ikilik duygusu’ nun aşılması ve “b en 'in fethedilmesi, an
cak “aşk gücü"yle olanaklıdır: Bu “aşk" içimizde vardır, çünkü o da
T an rı’nın kendi yapısının bir parçasıdır.
-[2] Aşk-ı Hakiki nin iki türü vardır: 1- T an rı’nın kulu sevmesi.
A Ş K U L L A H Ar. ( ‘a ş k u l l a h < ‘a şk ve A l l a h ) a. T a n r ı
aşkı. T an rı sevgisi.
41
ve ehlibeyt soyunu anmak için yapılan gün. (ANSİKL.) [2]
* Aşure tö re n i: Aşure günü, K erbela olayının çeşitli yönlerini
canlandırmak için yapılan ve M uharrem yas töreni adıyla da anılan
tietral tö re n .
-ANSÎKL.[1] Dergâhlarda, aşure için gerekli malzeme büyük bir
kazana konduktan sonra ateşe verilir: Aşçı baba, eline büyük bir kepçe
alarak kazanın başına gelir ve “Destur Ya İmartü" diyerek kepçeyi kaza
na daldırır; yanında bulunanlar hep bir ağızdan, “Ya Hüseyin'." derler;
aşçı b a b a ’dan sonra sırayla hepsi, aynı sözleri karşılıklı yinelenerek
kazanı karıştırır. Bu törensel işlem, aşure piçinceye değin sürer. Aşure
pişince m ürşit'e haber götürülür; haberi alan m ürşit kazan başına ge
lir ve “Ya Hüseyin1." diyerek kepçeyi alır, kazanı karıştırır; daha sonra
kepçeyi öperek niyazla diğerlerine verir; onlar da aynı işlemi yapar.
Kimi d erg âh lard a, önce Hz. Hüseyin Ziyaretnamesi okunur,
ardından m ürşit kazan başına davet edilir: Buraya gelen m ürşit, aşure
gülbankı'nı okur ve sonra kepçeyi eline alarak “Ya İmamV' der ve ka
zanı karıştırır. İşlem bitince kepçeyi aşçı baba'ya geri verip m akam ı
na döner. Ardından önce selam nam e. sonra mersiye okunur.
M ersiyeyi, m ü rş it’in okuyacağı yeni bir gülbank izler; kazan
başına gelen m ü rşit, yöntemine uygun biçimde kazanları karıştırır.
Orada bulunan canlar, önce sırasıyla m ürşit'in eline daha sonra kendi
aralarında birbirlerinin ellerine niyaz ederler. Niyazlaşm anın bit
mesiyle m ürşit aşçıbaşıya, “Erenler, aşı canlara üleştir.” der ve sof
ralar kurulur; okunan kısa bir gülbank'tan sonra aşure yenir: ardından
m ü rşit tarafından okunan aşure bitiş gülbankı'yla aşure erkânı ta
mamlanmış olur.
- [2] Aslında aşure günü, Arabi ayların ilki olan m uharrem ayının
onuncu günüdür. Araplar eskiden bu günü, kutsal sayar ve oruçlu geçi
rirlerdi. Hz. M uham m et'in M edine'ye göçünün ikinci yılında R a
mazan orucu farz edildi ve Müslümaıılar'darı aşure günü, oruç tutmak
yükümü kaldırıldı ve gönüllülüğe bağlandı.
Aşure gününe ilişkin çeşitli söylenceler vardır: Sözgelimi; Hz.
Adem’in ilk günahından dolayı ettiği tövbenin bugün kabul olunduğu.
Hz, İb rah im 'in bugün ateşten kurtulduğu, Yakup Peygam ber'in
42
oğlu Yusuf &bugün kavuştuğu, Nuh'un bindiği geminin Cudi Dağı’na
bugün oturmuş olduğu gibi.
Yine söylenceye göre; Nuh, gemide kalan çeşitli gıda maddelerin
den bir çorba yapılmasını söyler; tufandan kurtulanlar o günü ululaya
rak bayram olarak kutlar ve bu çorbanın benzerini pişirerek yer.
Başlangıçta Müslümanlar arasında, m u h a rre m ayının onuncu
günü aşure pişirilip konu-komşuya ve muhtaçlara dağıtılması gelenek
tendi. Hz. M uham m et'in torunu Hz. Hüseyin K erbela'da yine m u
harrem ayının onuncu günü şehit edildiği için aşure zamanla, onun ve
onunla birlikte şehit edilenlerin ruhları ile pişirilir ve dağıtılır oldu.
A levi-bektaşiler, m u h arrem ayının birinci gününden onuncu
günü öğle zamanına değin su orucu tutarlar; onuncu gün öğleyin oruç
biterse de matem, on ikinci günün sabahına değin sürer ve on ikinci gün,
aşure günü olarak kutlanır.
Halk takviminde m uharrem in saptanması şöyledir: Kurban bay
ramı zilhicce ayının onuncu günüdür; bugünden başlayarak 20 gün
sayılır; yirminci gün, yani zilhiccenin otuzuncu ve son günü akşamı
m atem o rucuna niyet edilir;, izleyen gün m u h a rr e m in birinci
günüdür.
ATA a. G ök.
A T Ç I P O ST U A tacı postu.
44
cağım anlatmak için, ellerini çaprazlama omuzlarına koyar ve sağ ayak
başparmağını sol ayak başparmağına bastırarak ayaklarını m ühürler.
45
*Avin-i cem : Cem (ANSİKL.)
*Avin-i k eb ir: En fazla önem verilen ayin.
* Ayin-i n iy az: Niyaz ayini.
-ANSİKL. Ayin-i cem , alev ilik -b ek ta şilik 'te daha çok cem
olarak bilinir. Toplanma töreni anlamındaki ayin-i cem ’in; efsanevi
İran hükümdarı Cemşid ya da Cem’in, yılda iki kez (gece ve gündüzün
eşit olduğu günlerde) yapılmasını buyurduğu içkili, müzikli eğlentiden
geldiği sanılmaktadır.
46
B
BA Ar. (bâ Arap alfabesinin ikinci harfi) a. İlk ak ıl'm ve
v arlık türlerinin belirmesine araç olan ilk kâm il in san ’ın simge-
si.(ANSÎKL.)
-ANSİKL, B a’nın noktası, varlık âlemine işaret eder; bu nok
tanın, ba'nın altında yer alması, varlıkların ilk akla bağımlı olduk
larını anlatır. “Besmeledeki ba nın altında bulunan nokta benim" di
yen Hz. Ali, ilk akla bir gönderme yapar.
47
*BabaIar kolu: Babagan kolu.
*Babalar tö re n i: Cem töreni kapsamında ek bir tören niteliği
taşıyan ve cem töreni’nin belli ölçülerde yinelenmesi biçiminde ger
çekleştirilen tö ren.
48
düştü ve Baba İshak'm öldürülmesiyle son buldu (1240).
B a b a ile r ayaklanmasının bastırılmasından sonra b a b a ilik .
çeşitli biçimlerde varlığını sürdürdü: İzleyen dönemlerde A n ad o
lu'da gelişen ehli sünnet dışı akımlara kaynaklık etti ve kaynaklık et
liği akımlar içimde eriyerek ortadan kalktı.
49
bu bektaşiler, artık evlenemez; dergâh ve zaviyelerde inzivaya çe
kilir.
Dedebaba önceleri, Hacıbektaş'taki P irevi’nde oturur ve diğer
b a b a la r önderliğinde çalışan bölümlerin tümüne başkanlık ederdi.
P o s tn iş in ’lerin b ab a lık icazetnam elerini verir; uzak bölgeler
için kendisine halife atar ve bunların hilafetnam elerini yazardı.
Babagan kolu'nda babalık, belli bir eğitim sürecinden sonra elde
edilir: D e rv iş lik yolunda ilerlemek isteyen m ü r it. E y v a lla h
K a p ısı’ndan geçmek zorundaydı; buraya başvuran derviş, “Dede
bağı”nda üç yıl hizmet ederdi. Daha sonra dedebaba tarafından kabul
edilen baba adayı derviş, 12 yıllık yeni bir hizmete koşulurdu; baba
olduğunda, ya bir tekkede babalık yapar ya da yeni bir tekke açması
na izin verilirdi.
B A C I A N A a. A n a b a c ı.
50
B A C IA N N E a. A n a b acı.
B A C IS U L T A N a. A n a b acı.
51
B A H A İ a. B ah ailik ’i benimsemiş kimse, topluluk.
52
ların yaşadığı yapı.
*Balımevi babası: Balımevi'ni yöneten ve diğer babalarla birlik
te tekke yönetim meclisini oluşturan baba.
53
sin, hakkım talep etsin..." biçimindeki suçlama daveti yapılır. Genel
likle orada bulunan canlardan bir yanıt gelmez; bu dolaylı itiraf, ye
terli bir özür olarak kabul edilir; m ü rşit arakıyesini ve tığbentini
yeniden te k b irle y e re k giydirip kuşatır. Baş okutan, bu tö ren le ;
tövbe hizm etini yerine getirmiş, temize çıkmış olur.
Eğer biri çıkıp bir suçlamada bulunursa; m ürşit, kanıt ister; ye
terli kanıt gösterebildiğinde, durumuna uygun bir cezayla ceza
landırılır. En ağır ceza, toplum dışına çıkarmaktır (düşkünlük).
Baş okutma bittikten sonra sazlar çalınır, nefesler okunur ve
k u rb a n tığlanır; hizm et sabaha değin sürer.
B A ŞB A B A a. D edebaba.
B A Ş B A B A L IK a. D e d e b a b a lık .
B A Ş IT A Ç L I a. A n a b acı.
54
ilişkin dini ve ilahi hükümler.
55
B Â T IN İY E Ar. (b a tın iy y e ) a. B â tın ilik .
B E H A İL İK a. B ah ailik .
56
*Bektaşi o cağ ı: T a rik a t ehli nin yetiştirildiği ta r ik a t kuru
luşu.
* Bektaşi p o stu : H orasan postu.
*Bektasi s ırrı: Bektaşilik'te, dışarı sızmaması için yazılı belge
durumuna getirilmeyen, sözlü anlatım yoluyla kişiden kişiye, kuşaktan
kuşağa aktarılan ta rik a t bilgisi (ANSİKL.). [1]
* Bektaşi tacı: Üst kısmı on iki dilimli, alt kenarı dört parçalı, ke
çeden yapılmış beyaz başlık. (ANSİKL.) [2]
-[ 1J ANSİKL. B ektaşiler'de sır, önemli bir yer tutar. Başka
larının elinde kendilerine yönelik teolojik, politik ya da ahlaki bir
silah durumuna dönüşmemesi için ta rik a t bilgisi'ni, uyguladıkları
gizlilik kuralıyla (kitm an kaidesi) dışarı sızdırmazlar; öğreti ve
ta rik a t olarak varlıklarını koruyabilmeleri bir bakıma buna bağlıdır
denilebilir.
[2] Bektaşi tacındaki on iki dilim, on iki İmam ı; alt kenarındaki
dört parça, d ört kapı'yı simgeler. Tepede dilimlerin birleştiği yerde
m ü h ü r ya da gül adı verilen küçük yuvarlak bir parça vardır.
D ervişlerin tacı sarıksız, m ü rşitle rin tacı yeşil sarıklıdır.
İçi sır, dışı n ur olarak algılanan bektaşi tacını giyen dervişin, on
iki özelliğinin olması gerekir:
1- Bilgi sahibi olmak.
2- İsyankâr olmamak.
3- Nefsine uymamak.
4- Dalgın, dikkatsiz bir durumda bulunmamak.
5- Aç gözlü davranmamak.
6- Dünyaya bağlanmamak.
7- İsteklerden vazgeçmek
8- Şehvete aşırı düşkün olmamak.
9- Kibirsiz olmak.
10- Kimseye acı ve zarar vermemek.
11- Pinti ve aceleci olmamak.
12- Vesvese etmemek.
57
B E K T A ŞİL İK a. Hacı Bektaş Veli [1209-1271] adına kuru
lan. Ali ve On İki İm am sevgisine dayanan, olgunluk eşitlik,
özgürlük vb. ilkelerle belirgin ta rik a t. (ANSİKL.)
-ANSİKL. Babailer ayaklanması bastırıldıktan [1240] sonra
T ü rk m e n le r, Balya İshak'm halifesi olan Hacı B ektaş Veli nin
çevresinde toplandılar; Hz. M uham m et'i m ü rşit, Hz. Ali'yi re h
b e r, Hacı Bektaş Veli yi de p ir tanıdılar.
İslamın esaslarını ve geleneksel alevi inancını, İslamlık öncesi
Türk kültürüyle yoğuran bektaşilik. yeni bir sentez olarak belirdi;
Anadolu halkının konuştuğu arı Türkçe'yi kullanmasının yanında he
men her düşünce ve inançtan insanlara, kendilerinden bir şeyler bulabile
ceği soyut, ancak zengin bir düşünsel dünya sundu; toplumsal yaşantıda,
kişiyi dar ve katı kalıplar içine sokmayan toleranslı bir düşünce
özgürlüğü getirdi; görünüşe değil, öze önem vererek varlık birliği
zemininde, insanı onurlandırdı, dahası kutsallaştırdı.
Bu nedenlerle b e k ta şilik , Osmanlı İmparatorluğu'mm her
yöresinde, özellikle Anadolu ve Balkanlar'da hızla yayıldı. Osmanlı
D evleti’nin kuruluş aşamasında önemli roller oynayan bektaşilik.
giderek yeniçeri wağı'nın yarı-resmi tarikatı durumuna geldi.
B ek taşilik'in ikinci önderi Balım S u lta n d ır [-1516]; H acı
Bektaş Veli'niıı hiçbir zaman evlenmediğini, Timurtaş'ın manevi ev
lat olduğunu ileri süren Balım Sultan, önemli olan Pir'in yolunu iz
lemektir diyerek, ta rik a tın ayin ve e rk ân ın d a yenilikler yaptı;
dünyayla ilgisini kesmiş bir m ücerret dervişler örgütü kurdu. Bu
yorum ve düzenlemelerden sonra bektaşilik. birbirine rakip iki ana
kola ayrıldı: Ç elebiyan (Ç elebiler) kolu ve b a b a g a n (b a b a la r)
kolu. Hacı Bektaş Veli soyundan geldikleri savında olan ve kendi
lerine “bel evladı" adını veren Ç elebiyan kolu, daha çok kırsal
kesimde örgütlenirken; P ir’in yolunu izledikleri savında olan ve kendi
lerine “yol ev lad ı" adını veren b a b a g a n k o lu , kentlerde
örgütlendi.
B ektaşilik'te dört tür insan vardır. Bunlar d ö rt kapı ve d ö rt
öğeyle temsil edilir: Ş eriat kavmi olan a b itle r, şeriat kapısı ve
h av a; ta rik a t kavm i olan z a h itle r, ta rik a t kapısı ve ateş: m a
58
rifet kavini olan a rifle r, m arifet kapısı ve su; h a k ik a t kavm i
olan m u h ip ler, h ak ik at kapısı ve to p ra k .
B E N a. Nefs.
*Ben m a k a m ı: Nefs aşaması.
59
BEN LİK a. 1- “B en ’"in geçici isteklerine aldanma durumu.
(ANSİKL.)
2- Büyüklük savında bulunarak, tanrısal varlık karşısında
bağımsız bir tavır takınmak durumu.
-ANSİKL. T a n rı'y a ulaşma çabasının vazgeçilmez koşulu,
“ben"in geçici isteklerine yüz çevirmek, “ben"i aşarak “benlik'ten
kurtulmaktır; bu mücadeleden başarıyla çıkan kişi fenafillah ve beka
billah m akam larına ulaşır.
B E Ş L E R a. E hlib eyt.
B E Y T İ ) L M A M U R Ar. ( b e y t - ü l - m a ‘m û r < b e y t, ev ve
m a 'm ü r) a. G ökte bulunduğuna ve gök ehli'nin kıblesi olduğuna
inanılan manevi mabet.
61
*Biat tö ren i: Biat sırasında yapılan tören. (ANSİKL.)
-ANSİKL. Biat tö re n in d e , is te k li ( ta lip ) ile u y a r ı c ı
(m ü rşit) el ele tutuşur: daha sonra telkin yapılır ve ik ra r alınır.
El ele tutuşmakla istek li (talip ), u y a rıc ı (m ü rş it) aracılığıyla
önce Hz. Ali'ye, oradan Hz. M uham m et'e ve T a n rı'y a ermiş
olur.
B İR L İK a. V ah d et.
*Birlik dirlik: “Hakk’la bir olma" anlamında kullanılır.
♦Birliğe ulaşmak (varmak): H ak 'la H ak olmak.
63
BU RH AN Ar. (b ü rh â n ) a. Delil, ispat, kanıt.
64
c
C A F E R İ Ar. (câ 'fe ri < İslam’ın şia kolundan altıncı im am
Ebu Abdullah Cafer bin Muhammet el-Bâkır es Sadık'm [699-766]
adından) a. C aferilik’i benimsemiş kimse, topluluk.
65
görevdir.
İm am lığ ın Hz. M uham m et tarafından Hz. Ali'ye bırakıl
dığına inanan caferiler, onun ölümünden sonra sırasıyla Hz. Haşan ve
Hz. Hüseyin'i, sonra da Hüseyin'in oğlu Ali Zeynel-Abidin'i im am
tanıdı; dördüncü imamın ölümünden sonra oğlu Zeydi izleyerek, onun
Hişam bin Abdülmelik't karşı başlattığı ayaklanmaya katılanlar Zey-
diye'yi oluşturdu; Z eydi terk edenler ise kardeşi Muhammet el-
Bakır'ı, ardından da oğlu Cafer Sadık'ı beşinci ve altıncı imam olarak
tanıdılar.
Cafer Sadık'm ölümünden sonra oğullarından İsmail'i im am ka
bul edenler ism ailiye adını aldı; oğullarından Musa el-Kazım'ı ye
dinci im am sayanlar daha sonra imamlık zincirini on ikiye değin [Ali
el-Rıza; Muhammet el-Taki\ Ali el-Nakr, Haşan el-Asker i ve M u
hammet el.-Mehdi] sürdürerek caferilik'i oluşturdular. C a fe ri
inancına göre son imam Muhammet el-Mehdi ölmedi; gizlendi; kıya
metten önce ortaya çıkacak ve dünyayı adalete boğacaktır. Muhammet
el-M ehdi'nin 873'te Sam arra'da kaybolmasıyla gaybet dönem i
başladı: Gaybet'in 873-27 Mayıs 940 arasını kapsayan ilk döneminde
(gaybeti sugra), dört naip ya da sefir (nüvvab-ı erbaa ya da süfe-
ra -i e rb aa), kayıp im am ile şia arasındaki ilişkiyi sürdürdü.
Dördüncü sefir'in ölmesinden sonra gaybet-i k ü b ra (büyük gizli
lik) başladı. Muhammet el-Mehdi, son sefiri aracılığıyla şiaya, se
firlik döneminin kapandığını, zuhuruna değin yalnızca eh lib ey t
hadislerine başvurulmasını duyurdu; böylece, gaybet-i k ü b ra bo
yunca sürecek olan m ü çteh it im am la rın (h ü ccetü l-islam , aye-
tu lla h ) naipliği dönemi başladı. M ü ç te h it’in velayeti mutlak ve
evrenseldir; şeri cezaları uygulamaya, toplumsal ve ekonomik sorun
larda hüküm vermeye yetkilidir; onun hükümlerini kabul etmemek
İm am ın hükümlerini kabul etmemek anlamına gelir. İçtihat koşulları
nı taşımayan her caferi, bir müçtehit'in hükümlerine göre davranmak
zorundadır.
Caferilik'e göre dinin temeli tevhit, nübüvvet, im am et, ahi-
re te iman ve adalettir; bu kapsamda, T a n rı nın sıfatlarının O 'nun
özüyle özdeş olduklarım savunması, K uran'm yaratılmış olduğunu
66
öne sürmesi ve Tanrı'nın ahirette bile görülemeyeceğini belirtmesiy
le ehli sünnet'ten ayrılır.
Caferilik'te inanç, ibadet ve fıkhın, dört temel kaynağı vardır:
K u ra n , sü n n et, icma ve us; bu kapsamda, yalnızca im am la r ka
nalıyla gelen hadisleri temel alması, K uran ve sünnette anılmayan,
hakkında uma bulunmayan konularda usa dayanarak hüküm vermesiyle
ehli sünnet'le çelişir.
67
4- Dost, arkadaş, sevgili.
*Can evi: İnsanın iç evreni anlamında gönül.
*Can kıblesi: Tanrısal güzellik olarak algılanan insan.
*Can-ı canan: Canların canı anlamında T anrı.
C A R C I a. F e rra ş .
C A R C I L I K a. F e rr a ş lık .
68
C A V İ D A N N A M E Fars. (c â v id ö n n â m e ) a. Fazlullah Hu-
ru finin öğretisini açıkladığı yapıtı.
69
C âm ia adlı iki kitap yazar; bu kitaplarda, dünyada olmuş ve olacak
olayların gizli bilgilerini verir. Gizli bilgilerin nereden geldiği konu
sunda söylenceler değişiktir: Bir görüşe göre Hz. M uham m et, kendi
sine ulaşan bilgileri kuzu ya da oğlak derisine yazdırır; sonra da damadı
Ali'ye verir. Diğer bir görüşe göre ise Hz, Ali bu bilgileri, Tanrı'nın
Tur Drtği’ndayken Hz. Musa'ya ulaştırdığı levhalar'dan alır.
Cefr, Hz. Ali'den oğullarına geçer; daha sonra şii im am ları iz
leyerek sonunda altıncı İm am Cafer Sadık'a ulaşır.
70
*Cem olmak: Cem için bir araya toplanmak.
*Cem'iil cem: Toplantıların toplantısı anlamında görgü cemi.
[1] ANSİKL. Hacı B ektaş Veli Anadolu'ya geldiğinde, ş
alevi göçebe çiftçilerden oluşan, kendi öğretisine hiç de yabancı olma
yan ve geliştirdiği felsefenin büyüklüğünü anlayabilecek hazır bir kitle
buldu. Eski Türk, İran, Arap ve Helen düşünce ve inanışlarının bir bi
leşimi olarak b ek taşilik 'i biçimlendirirken; ortodoks İslam lık'tan
ayrılan üç önemli yenilik getirdi:
1- Türkçe'yi ibadet dili yaptı.
2- Sünneti ve şeriatı kaldırdı; herkese şeriatsız bir yaşam sun
du; zorunlu ibadet yoktu, cinsiyet ayrımı yoktu, içki yasağı yoktu.
3- ibadetin (nam az) yerine, eski Türk şamanizmi'ndm, Zerdüşt
dininden ve diğer halkların toplumsal-dinsel pratiklerinden esinlene
rek geliştirdiği cem'i koydu.
A le v ilik -b e k ta ş ilik 'te cem. d e d e le rin ya da b a b a la r ı n
önderlik ettiği bütün bir geceyi dolduran dinsel bir törendir: Dinsel
dua, kadın ve erkeklerin birlikte yaptıkları dinsel dans, dinsel şiirler,
dinsel müzik, dinsel yemek ve dinsel içki, bu törenin ana bölümleri
durumundadır; belirli bir zamanı olmamakla birlikte genellikle kış ge
celeri perşembe akşamları düzenlenir.
Cem, önceden haber verilenlerin katılımıyla başlar; düşkünler
bu törene alınmaz. C em evi ya da cem odası'nda bir araya gelen
cem aat, halka halinde yüz-yiize bakacak biçimde oturur. B ağlam a
eşliğinde zâ k ir tarafından Hz. M uham m et, Ali, ehlibeyt, On İki
İm am ve K e rb ela katliamı üzerine deyişler, m ersiyeler, d u a la r
okunur; halka nam azı adı verilen tek ya da iki rekatlık nam az secde
edilir; kadınlı-erkekli sem ah dönülür; on iki hizm et yerine geti
rilir; k u rb a n tığ la n ır; lo k m a dağıtılır.
Ş eriatsız yaşayan alev ilik -b ek taşilik 'te cem, aynı zamanda
adli bir fonksiyonu da yerine getirir. Cem'de dede ya da baba, halkın
sorunlarını dinler ve çözümler getirir; küskünleri, dargınlan barıştırır.
Suç işleyenler ya da başkalan bilmemekle birlikte kendi vicdanlarına
borçlu düşenler, üyelerini tekke büyüklerinin oluşturduğu cem m ah
71
kem esi tarafından cem aatin huzurunda yargılanır, suçlan kanıt
lanırsa durumlarına uygun cezaya çarptırılır. Halk mahkemesi olarak
algılanan cem mahkemesi'nin verdiği en ağır ceza, düşk ü n lü k 'tü r
(toplum dışına çıkarma).
-[2] Cem birleme, K erbela şehitleri için şerbet sunmayla başlar:
Bu görev için saki yerinden kalkar ve şerbet tasını önce m ürşit'e su
nar; m ürşit sağ elinin serçe parmağını şerbet tasına batırarak bir dua
okur ve ilk yudumu alır; daha sonra saki şerbeti, tüm diğer canlara
sunar; bu sırada Hüseyin'e rahmet. Yezit'e lanet okunur.
Şerbet dağıtma işi bitince, saki d â r'a çekilir ve kimi ayet-du-
a la r okur; bunu m ürşit'in okuduğu gülbank izler. Sonra sofra kuru
lur, lokma yenir. Bitimde m ürşit, “Oturan, duran, koğsuz gaybetsiz
evine vara..." tercüm anı'yla canların dağıtılmasına izin verir.
-[3] Cem birleme gülbankı'yla cem'in sona ermesi gerekmez:
cem e katılanlar arzu eder ve dede de uygun görürse m uhabbet, deyiş,
düvaz ve sem ah eşliğinde istenildiği kadar sürebilir.
72
C E M A L U L L A H Ar. (cem â l-u lla h ) a. Tanrısal güzellik.
73
C E V H E R Ar. (cevher. değerli taş, mücevher) a. V arlığı ken
dinden olan ve gerçekleşmesi için bir başka varlığa gereksinme duyma
yan v a rlık ; m u tlak v arlık.
*Cevher-i evvel: Hz. M uham m et'in ruhu.
74
C İF R Ar. (cefr'den) a. Cefr.
o
C İH A N N Ü M A Fars. (cih â n -n ü m â < cihan, âlem ve nüm â,
gösteren) a. Bir yapının tepesinde yer alan ve dört yönden görünüme açık
olan oda.
75
C İN Ar. (cinn) a. Dinsel inanca göre, duyularla algılanamayan
ve göze görünmeyen manevi varlık.C İ N N İ Ar. (c in n i) s. Cinle
bağıntısı olan, cine ilişkin, cinle ilgili.
CURA Ar. (cur'a, bir yudumluk içki, kadehin dibinde kalan son
damla) a. T a rik a t y o lcu su’nun her m a k a m d a mazhar olduğu
tanrısal sırlardan pırıltı.
76
ç
Ç A Ğ IR M A a. Yüksek sesle nefes, b u y ru k vb. okuma.
Ç A L A P a. T a n rı.
Ç A L İ P A N a. H i l a f e t n a m e ve ic a z e tn a m e le r e konulan
başlık.
Ç A M A Ş I R H A N E Fars. (c â m e ş û r - h â n e ) a. B ektaşi te k
kelerinde, çamaşır yıkamak için ayrılmış bölüm ya da bağımsız yapı.
77
ÇARH Fars. (çdrh, dönen tekerlek, çark) a. 1- Dönme.
2- Kimi yörelerde, sem ah'm yeldirm e bölümüne verilen ad.
*Çarh etmek: Semah ta dönmek.
78
lamlar içerir.
Yeşil renk, alev iler'd e o c a k z a d e kadını, b e k ta ş ile r'd e ise
m ürşit bacısı; kırmızı renk, evli; yeşil ve kırmızı renk, evli ocakzade
ya da m ürşit bacısı; beyaz renk, bakire; beyaz ve yeşil renk, bakire ve
ocak soyundan m ü rşit kızı olduğunu gösterir. Siyah çekiler, m atem
rengidir.
Çekilerin bağlanış biçimleri, çocuk sayısını, kaçının erkek, kaçının
kız olduğunu, yanında erkeğinin bulunup bulunmadığını anlatan işaret
ler durumundadır.
19
Ana'dan, Hacı B ektaş Veli’nin burun kanıyla doğdu; bu nedenle.
“evlat bel evladı değil, yol evladıdır":
ÇELME a. Semah dönerken, sağ ayak sol ayağın üstüne doğru atı
larak sola doğru dönme.
*Celme yapmak: Sağ ayak sol ayağın üstüne doğru atılarak sola
doğru dönmek.
80
mesi sırasında okunan gülbank.
*Cera§ hakkı: Tekkede yakılan mum ve gaz giderlerinin karşılan
ması için cemaattan toplanan bir tür vergi, para.
*Çerag tahtı: K ıble sıralamasında yer alan ve fehim kıblesi
olarak algılanan, törende m ürşit'in oturduğu yer.
*Çerağ tepsisi: Çerağcı'nın çerağları taşımakta kullandığı, derin
liksiz düz kap.
*Çerağ uyandırma hizm eti: C e m ’deki on iki hizm et sırala
masında yer alan; ç e ra ğ c ı’nın, g ü lb a n k , te rc ü m a n ve d u a la r
eşliğinde çerağları yakması hizmeti. (ANSİKL.) [2]
*Çerağ uyarmak: Çerağı yakmak.
*Cerağ-ı A had: H akk’m nuru.
*Çerağ-ı Ali, cerag-ı d a im : M eydan odası nda ocağın sol
tarafında bulunan. Hz. Ali'nin n u ru olarak algılanan ve sürekli
gönülleri aydınlattığı kabul edilen çerağ.
*Çeıağ-ı dil (gönül lambası): M arifet nuruyla aydınlanmış
k a lp , gönül.
*Çerağı dinlendirm ek, çerağı sır etmek: Çerağı söndürmek.
*Çerağ-ı m ü rd e (sönmüş lamba): M arifet nuruyla aydınlan
mamış kalp, gönül.
*Çerağ-ı tek b irlem ek: T ek b ir getirerek çerağı kutsamak.
-[1] ANSİKL. Çerağ, bektaşilik’te insan beyni olarak algılanan
ak ıl k ıb le sid ir.
-[2] K u rb an la ilgili işlerin bitmesinden sonra hizm ete, çerağ
uyarılmasıyla başlanır: Ç erağ cı. çerağ malzemesini dede'nin bu
lunduğu yere yakın olmak üzere m eydan'a koyar ve d a r'a durur.
Cemaatın duyacağı bir sesle ilgili ayeti okur ve eğilip çerağı yakar; çe
rağ yanarken, tercüm an okuyarak, cem erenlerini salavat vermeye
çağırır; daha sonra çerağcı, çerağın sağma, soluna ve önüne niyaz
eder, ayağa kalkar; geri geri çekilerek meydan'ın orta yerine gelir ve
d â r'a d u ru r; okuduğu düvaz'ı, dede'nin duası izler; çerağcı mey-
dani terkettikten sonra z â k irler üç düvaz okur; düvaz bitince saz
larının üzerine eğilip dede den dua beklerler; dede nin dua verm e
siyle hizm et tamamlanır.
81
Ç ER A Ğ C I a. Cem'deki on iki hizm et sıralamasında yer alan
çerağı uyan d ırm a hizmeti'nin sahibi olarak algılanan; çe rağ ları
yakıp m eydan'ı aydınlatmakla görevli kimse. (ANSÎKL.)
-ANSİKL. Çerağcı aynı zamanda, şamdanları parlatmak, üzerleri
ne mumları dikip hazırlamak, buhurdanı silip temizlemek gibi işleri
görür.
Ç E V R İ M a. D ev ir.
82
Ç E Y İ Z L E M E a. Çeyiz giydirm e.
Ç I R A Ğ C I a. Ç e ra ğ c ı.
Ç I R A Ğ C I L I K a. Ç e ra ğ c ılık .
83
*CiIeve girmek, çileye oturmak: Bir derviş, manevi yetkinliğe ka
vuşmak için çileevt’ne kapanmak.
-ANSİKL. Çile, yüksek düzeyde bir ruhsal ve ahlaksal duruluğa
ulaşmayı, en zor koşullar altında bile T a n rı bilincini ve sevgisini
koruma ve geliştirme kararlılığını simgeler. Kırk günlük süreyi kapsa
yan çile, tekkelerin çileevi denilen bölümlerinde geçirilir. M ürşit,
çileye girecek dervişin elinden tutar ve onu çileevi'ne götürür. Hücre
biçimindeki çileevi'nde. ibadet araçları dışında, hiçbir şey bulunmaz.
Yemek ve su, dışarıdan getirilir. Çile süresince derviş, T a n rı'y a
saygısızlık etmemek için, oturduğu yerde ve alnını sert bir zemin
üzerine koyarak uyur. Uyku dışındaki tüm zamanını ibadet, dua ve
zik irle geçirir: Zorunlu olmadıkça dışarıya çıkmaz ve kimseyle
konuşmaz. Çile sonunda m ü rşit, çileevi'ne giderek dervişten çile
boyunca gördüğü rüyaları dinler; çilesini tamamlayan derviş yıkanır,
çamaşır değiştirir; bu durumu kutsamak için kesilen kurbanın etinin
suyundan pişirilen çorbayı içer, etinden yer.
Ç İ L E D A Ğ l a. D e lik lita ş.
84
Ç İRAĞ Fars, (çerağ'dan) a. Ç erağ.
Ç İ R A Ğ C I a. Ç era ğ cı.
Ç İ R A Ğ C I L I K a. Ç e ra ğ c ılık .
Ç O C U K a. Yol çocuğu.
85
Ç Ö M E Z Lat. (com es, yoldaş’tan) a. Bir m ü rşit'in eğittiği ve
onun yolundan giden ta rik a t üyesi kimse.
ÇÖP Fars. (çûb. sap, dal ya da tahta parçası) *Çöp atlama zamanı
gelmek: T arik ata girme zamanı gelmek.
86
D
D Â D Fars. (d a d , bağış, vergi) a. İnsanın gönlüne T a n rı'n ın
gönderdiği gerçeklik ışığı.
D Â İ Ar. (dâ‘u dua eden, davet eden) a. Ehli sünnet dışı m ez
heplerde, halkı mezhebe inandırmak ve kazandırmakla görevli kimse;
tebliğ edici.
DAR Ar. (dar, ev, yuva, yurt) *Dar-ı beka (edebivvet vurdu):
87
Geçici evrenin karşıtı olarak algılanan, ölümsüz varlık alanı; ru h la r
â le m i.
*Dar-ı dünya, dar-ı fena (geçici yurt): Gelip geçici olarak algıla
nan , tanrısal gizlerin görünüş alanı; m adde âlemi.
88
Hallac-ı Mansur'm anısına, tekkeye bağlanmanın ve ta rik a t uğruna
canını feda etmenin bir simgesi olarak algılanır. Bir hizmetin konusu
olan ya da bir hizm eti yerine getirmek isteyen her can, önce buraya
gelir ve teslim olur.
[2] Lokm a erk ân ı olarak da bilinen dâr'dan indirme erkânı,
göçenin ruhunu sükunete kavuşturmak için yapılan dinsel bir tören
dir; göçen can ın, eş ve dostlarıyla, alış veriş ettiği insanlarla helal
leşmesi olarak algılanır.
E r k â n , tıpkı ik r a r verm e, nasip alm a ve baş o k u tm a
erkânlarında olduğu gibi açılır: M eydan açılınca, göçen can’ın yakı
nları dâr’a durur ve göçenin adına, “Ağrınm ış. incinmiş, gücenmiş
kimseler varsa, dile gelsin. bile gelsin. hakkını istesin. Allah eyval
lah" tercüm anını okur; eğer alacaklı çıkarsa, göçenin varisleri öde
meyi yükümlenir; çıkmazsa, cem’dekilerin tümü. “Öz gönül birliğiyle
biz suçlarından vazgeçtik. Allah da affetsin. R uhu hoş olsun. H ak
erenler yardımcısı ol suni" der ve kanıtlamak için toplu olarak eğilip
yeri öperler.
Daha sonra m ü rşit, H a k k 'a yürüyenin adına tığlanan k u r
banın kabul olunması için dua eder ve adabıyla meydan dan çıkılır.
Sofralar kurulur; okunan nefes ve d ü v az la r eşliğinde lokm a
yenir.
D A V E T Ç İ a. D âi.
* Davetçi p o stu : Ayakçı postu.
89
cem 'i yönetme hizm etinin sahibi durumunda bulunan dini-nıhani
önder. (ANSİKL.) [1]
*Dede bağı: Hacı Bektaş Tekkesi yakınında yer alan ve Tek*
ke'ye bağlı olarak işletilen üzüm bağı. (ANSİKL.) [2]
*Dede bağı b ab ası: Dede bağı ndaki dergâhta yaşayan ve d e r
vişleriyle birlikte dede bağı'nm işletilmesinden sorumlu olan baba.
*Dede dikmesi: Dedenin kendi yerine görevlendirdiği kimse.
*Dede düsegi: T a r ik a t görevi için bir yere giden dedenin,
karşılandığı yer.
*Dede h ak k ı: T a rik a t hizm etlerinin yürütülebilmesi için her
alevi-bektaşi'nin vermekle yükümlü olduğu bir tür dini vergi.
*Dede postu: H orasan postu.
*Dede sem ahı: Kimi bölgelerde m iraçlam a'ya verilen ad.
*Dede su ltan : Abdal Musa Sultaıı'a verilen unvan.
-[1] ANSİKL. Yan kutsal olarak algılanan dedeler, dini önderlik
lerinin yanı sıra, toplumsal yaşamda da önemli roller üstlenmiş durum
dadır: T aliplerini, alevi-bektaşi töresine göre terbiye eder, onları
eğitir ve aydınlatır.
Dedeler, çıkış kaynaklarına göre üç grupta toplanabilir:
1- Ç eleb iler; Hacı Bektaş Veli'nin soyundan gelenler (bel
e v la tla r ı) .
2- O cak zad eler; soyları on iki im am lara çıkan ocak lard an
gelenler.
3- B abalar; Hacı Bektaş Veli'nin yolunu izleyenlerden gelen
ler (yol e v la tla rı)
İlk iki yolda, dedelerin en önemli özelliği, seyit olmalarıdır;
soylarının mutlaka on iki imam'lara oradan Hz. Ali'ye ulaşması
gerekir.
Buna karşın, dedebaba geleneğini sürdüren ve daha çok kentlerde
örgütlenen üçüncü yolda, seyitlik bir kural değildir; dedeler soydan
gelmez, liyakata göre saptanır.
[2] Dede bağı, eskiden vakıf olarak dergâh malıydı; dergâh'a
90
h iz m e t eden d e r v iş le r in sebze-m eyve ihtiyaçları buradan
karşılanırdı.
Bugün dede bağı, ziyaretçilerin k u rb a n la rın ın tığ la n d ığ ı
kazanlarının kaynadığı, lokm alarının dağıtılıp yendiği bir mesire
yeridir.
D E Ğ N E K a. A lacadeğnek.
91
rak da bilinen Deliklitaş'ı ziyaret eder ve içinden geçerek g ü n ah -
lanndan annır.
D E L İL C İ a. Ç erağ cı.
D E L İ L C İ L İ K a. Ç era ğ cılık .
92
*Dem sunmak: İçki ya da şerbet sunmak.
*Dem tablası: İçine içki ya da şerbet bardaklarının konduğu, de
rinliksiz düz kap.
*Dem tutmak: K âm il insan'da var olduğuna inanılan tanrısal
gücün belirme zamanı olarak algılanan: “Şah", “Ya Ş ah”, “H û".
“Ali'm ". “H aydar H ay d ar” vb. çağrı-anma sözcüklerini, tek ya da
toplu olarak söylemek.
*Deme m u h a b b e t: K ızılbaşlık'ın ilkeleri sıralamasında yer
alan şarabı sevme ilkesi.
*Dem-i hizm et: T arikata girenin kendisine verilen görevi, güler
yüz ve gönül açıklığıyla yapması.
*Dem-i H ü n k â r, dem-i P ir : G önüllere feyiz veren, gönülle
ri dirilten, insanı tanrısal varlık alanına çeken bir manevi güçle yüklü
Pir'in sözü, sesi, soluğu.
-ANSİKL. Dem geldi semahına kalkanlar, daire biçiminde halka
olur: Ezgiye uyarak kol ve ayak hareketleri başlar: hareketlerde müziğe
uygunluk sağlanınca, sazlar hızlanır ve canlanm a başlar.
Her oyuncu yanındaki ve karşısındaki arkadaşının hareketine uy
mak koşuluyla karşılama hareketlerine geçilir.
Daha sonra sazlar tempo kazanır ve sem ahçılar coşar; halkanın
ortasında bir semahçı da kendi başına döner; karşısına kim denk gelirse
eşi o olur
Dem geldi semahı, bütün coşkusuyla devam ederken m ürşit, ara
sıra, “A şk ile A llah!... Ş ah ile A llah!... Ş ah aşkına A lla h !...”
sözleriyle dua eder ve cem'dekileıi heyecana getirir; onlar da m ürşit'e
eşlik eder. Coşkunun doruğu, insanı bu dünyadan, öte dünyaya (tanrısal
varlık alanı) geçiren ruhani gücün zu h u r dem'i (anı, zamanı) olarak
algılanır.
Y e ld irm e bitince s e m a h sona erer; m ü r ş i t ’in okuduğu
g ü lb a n k ’ı, d â r dakilerin niyaz ederek yerlerine geçip oturması
izler.
D E M E a. Nefes.
93
D E M L E N M E K f. Şarap içmek.
D E M L İ s. Sarhoş.
*Demli olmak: Sarhoş olmak.
94
-ANSİKL. T a r ik a t kuralları, tö r e n le r i aracılığıyla kendi
varlığından vazgeçip gerçeği arayan dervişler; tekkede babaya ya da
çeleb iy e yardımcı olarak h iz m e t görürler; R e h b e r lik , ç e ra ğ
u y a rm a , aşçılık , k u rb a n tığlam a, m ey d an cılık vb. h izm etleri
yerine getirirler.
95
saneyle tarihin iç içe geçtiği uzun manzume.
*Destan-ı Fatm a: F atm a destanı.
96
*Destur vermek: Bir ta rik a t yetkilisi, bir ta rik a t yolcusu na
bir hizm eti yerine getirmesi için izin vermek.
97
D E V R İ Ar. (devri) s. Devirle ilgili, devire ilişkin olan.
*Devri âsân olsun: Gerekli olgunluk aşam alarına ulaşamadan
H a k k 'a yürüyen birinin ardından, “göçtükten sonra ruhunun do
laşacağı aşam alarda kolaylık bulsun" anlamında söylenir.
D E Y N E K a. A lacad eğ n ek .
DIŞ a. Z ahir.
*Dıs anlam: Z ahir anlam .
*Dış k u r b a n : Kimi bölgelerde, A bdal M usa, H ıdrellez ve
adak kurbanlarına verilen ad.
98
*Didar-ı görmek: Tanrı'yı görmek, T anrı'ya ulaşmak.
*Didar'ı Hakk: H akk ın yüzü.
*Didar-ı yâr: Sevgilinin yüzü, Tanrı'nın yüzü. (ANSÎKL.)
-ANSİKL. İnanca göre; Tanrı, insan yüzünü kendi eliyle biçimlen-
dirdi; ona. kendi yüceliğine yaraşan bir özellik verdi; bu nedenle. Tanrı
insan yüzünde görünür oldu.
D İ N L E N D İ R M E K f. Bir m u m ya da o ca ğ ı söndürmek.
99
(ANSİKL.)
-ANSİKL. Söylenceye göre; Hacı B ektaş Veli ç e r a ğ a
ülleyince. tüm R um (A nadolu) erenleri'nin ç e ra ğ la rı dinlenir:
Bu öyküye yönelik bir incelik olarak çerağ, asla üflenerek dinlen
d ir ilm e z .
D İ V A N S A Z I a. M e y d a n s a z ı.
101
D O L A ŞA N ÖLÜ Tutkularının, duygularının tutsağı olmuş,
olgunlaşmamış ham kimse.
D O LU C U a. Saki.
D O L U C U L U K a. Ş ak ilik .
102
D Ö N M E a. Kimi sem ahlarda, ağ ırla m a ve y ü rü tm ey i izle
yen; sağdan sola hızlı dönüşlerle belirgin üçüncü bölüm.
103
Ali, Hz. Fatm a, Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin.
*Dört tür insan: Her birinin kökeni dört öğeden birine dayanan ve
yine her biri bir kapıyla temsil edilen a b itle r. zahitler, arifle r ve
m u h ip le r.
*Dört vuruş: Ç âr darp.
-ANSİKL. [1] Dört kapı öğretisi’nde k ap ılar. T a n rı yolunda
yürüyen bir insanın yükselmek ve derinleşmek zorunda olduğu manevi
aşa m a la r olarak algılanır.
Dinsel bilgiye ve deneyime açılan bu dört kapı, ilk olarak C ebra
il tarafından  dem 'e tanıtıldı: Hz. M uham m et de. “Ş eriat benim
sözlerimdir; yol. ta rik a t, benim işleniridir; m a rife t tüm şeyleri
min başıdır; h a k ik a t benim ru h sa l durumumdur" diyerek bunları
öğretti.
Bu kapsamda, insan-ı kâmil aşamalarından ilkini temsil eden
ve a h i t l e r l e özdeşleştirilen ş e ria t kapısı; b e n liğ in i henüz
kötülüklerden anndıramayan. gelişmemiş ve olgunlaşmamış insan
ların din kuralları ve yasalar zoruyla eğitildiği bir manevi evredir.
İnsan-ı kâm il aşam alarından İkincisini temsil eden ve z a h it
lerle özdeşleştirilen ta rik a t kapısı; kötülüklerden arınmanın ve
herkese iyilik etmenin sağlandığı bir manevi evredir.
İnsan-ı kâmil aşamalarından üçüncüsünü temsil eden ve a rif
lerle özdeşleştirilen m arifet kapısı; gönül yolunda en yüce düzeye
ulaşma ve tanrısal sırlara ulaşma evresidir.
İnsan-ı kâm il aşamalarından sonuncusunu temsil eden ve mu-
hiplerle özdeşleştirilen h ak ik at kapısı; H akk'ı görme, zaman ve
mekân içinde tanrısal âlemin gücü içinde erime evresidir.
Kimi kaynaklar, k ap ı sıralamasını şeriat, ta rik a t, h ak ik at ve
m arife t biçiminde yapar; m arifeti, insanın tanrısal varlıkta belir
mesi anlamında en son evre olarak görür.
Normal insan, bu dört k apı ve bu dört kapıya bağlı k ırk nıa-
k am ’dan geçerek, ruhunu ve benliğini ergin duruma getirir; kâm il
in san olarak İlahi s ırra ulaşır.
-[2] Dört kap» selamı:
104
*Esselam-ü aleyküm ey nur-u şeriat erenleri,
*Esselam-ü aleyküm ey pir-i ta rik a t erenleri,
*Esselam-ü aleyküm ey nur-u m arifet erenleri.
*Esselam-ü aleyküm ey nur-u hakikat erenleri.
[3] Kaynaklar arasında bir birlik olmamasına karşın dört öğe öğ
tisinde yaygın olarak, dokuz ya da yedi gök katından varlık türleri
nin oluşumuna katılan ve önsiiz-sonsuz biçimde algılanan dört öğe
(toprak, su. hava, ateş) oluştu; dört anne adıyla anılan bu öğelerden
de mineral, bitki ve hayvanlar âlem i ortaya çıktı.
M a k a la t ve V ilayetnanıe'de A llah’ın dört tür insan yarattığı
anlatılır; Ş eriat kavm i olan a b itle r; ta rik a t kavm i olan z a h it
ler; m arifet kavm i olan a rifle r ve h ak ik at kavm i olan m u h ip -
ler. Bu dört tür insan, dört kapı ve dört öğeyle temsil edilir: Abitler.
şeriat kapısı ve h av a ; z a h itle r, ta rik a t kapısı ve ateş; a rifle r,
m arifet kapısı ve su; m u h ip le r. h ak ik at kapısı ve to p ra k .
-[4] Dört nitelik, dış ortamda sıcaklık, soğukluk, kuruluk ve
yaşlık'la temsil edilen dört ayrı niteliktir.
Küçük âlem olarak algılanan insanda ise kan. safra, sevda ve bal-
s'iH/ı'la simgelenen dört ayrı karakteri belirtir.
D Ö R T B U D A K a. H orasan çerağı.
105
armağan ettiği kır donlu at. (ANSİKL.)
-ANSİKL. Hz. Ali, haricilerle yaptığı savaşta bu kır donlu ata
bindi. H z. M uham m et'in armağanı olduğu için özenle bakılan
Düldül, uzun yıllar yaşadı ve Muaviye döneminde Yeııhu'da öldü.
DÜR Ar. (dürr, inci) *Dürr-i yetim (sedefinden tek olarak çıkan
iri inci): 1- Hz. M uham m et.
2- İnsan-ı kâm il.
106
yıkanma, hem de toplumsal ve bireysel sorgulanma yeridir.
Ş eriatı kabul etmeyen alev i-b ek taşiler için cem ler, özellik
le Osmanlılar döneminde halk mahkemeleri gibi çalıştı. Alevi-bek
taşiler. hiçbir zaman Osmanlı Devleti'nin mahkemelerine gitmedi; bu
yola başvuran bir a le v i-b e k ta ş i düşkün sayıldı ve toplumdan
dışlandı.
A le v ilik -b e k ta ş ilik inancına göre; dünya işleri, dünyada
çözümlenir; kişi T an rı'y a olan borcunu ödeyemeden ölse bile, bu
yalnızca onun sorunudur. Dünya işleri kapsamında kul borcunu ödemek
bir alevi-bektaşi için temel koşuldur; bu koşulu yerine getirmeyen
yargılanıp düşkün ilan edilir ve toplumdan dışlanır. Bu nedenle, kul
borcu olan suçlular asla cem'e alınmaz. Bu yargılama sistemi, alevi
lik-bektaşilik inancını, diğer inanç sistemlerinden ayıran önemli bir
özellik durumundadır.
Düşkünlük suçun durumuna göre belli bir süre sonra kaldırılabi
lir; burada temel ölçüt, kişinin düzelmesi ve halkın da bu kişiyi düzel
miş kabul etmesidir; dede bu konuda sadece hakemdir; bir dedenin
düşkün ettiği kişinin düşkünlüğünü kendisi ya da kendisi yoksa aynı
ocaktan bir başka dede kaldırabilir.
Düşkün edilmesine karar verilen bir kimse olunca m ü rşit, bir
düşkün meydanı açar ve cezayı verir: Cezanın durumuna göre belli bir
süre geçtikten sonra m ürüvvet meydanı açılır; düşkün kaldırılması
na karar verilirse yapılan bir törenle suçluluk sona erer ve kişi toplu
ma katılır.
Cezalar ve ödenecek tazminatlar:
1- Hırsızlık; çalınanın iki katı ödenir ve üç ay düşkün sayılır.
2- Öldürme; ancak üç yıl sonra m ü rü v v et m eydanı açmak
hakkına sahip olabilir; ocağın saptayacağı kan bedelini öder.
3- Yalan söyleme: Yüz bir gün düşkün kalır; m ürüvvet mey
d an ı giderini öder; çift k u rb a n tığlatır.
4- Zina; bir yıl üç gün düşkün sayılır; dönüşünde davacının rızasını
almak zorundadır; alamaması durumunda evlenir.
5- Sırları açıklama; dört baş okuttuktan sonra ancak m eydan'a
107
alınır.
D Ü Ş K Ü N L Ü K a. D üşkün olma durumu.
*Düşkünlük meydanı: Düşkün meydanı.
109
EBU M Ü SL İM (Horasan'daki Abbasi ihtilalinin önderi Ebu
Müslim i’l-Horasani [-755] *Ebu Müslim nacağı (Demirci Ahi Hurdck
tarafından Ebu Müslim'e savaş aracı olarak yapılan balta): Ebu
M üslim'in baltası anısına Rum abdalları'nın, Hacı Bektaş Veli
düşüncesinin yılmaz savaşçıları olduklarının bir simgesi olarak omuz
larında taşıdıkları kısa saplı, küçük balta.
110
dili, dedikodu yapma, fitne ve fesada katılma aracı olmaktan çıkarıp
doğruyu söyleme, söz güzelliğini yaratma aracı haline dönüştürmüş
olur.
3- Beline sahip olma; nefsine sahip olma, zina yapmama a
lamında, gayrimeşru ilişkilerden uzak durma anlayışının bir simgesi du
rumundadır; bu yolla bir alevi-bektaşi cinsel organları, zina aracı ol
maktan çıkarıp herkesin eşiyle sevgilisiyle birlikte yaşamasının güzel
liklerini yaratma aracı haline dönüştürmüş olur.
E H A D a. A had.
E H A D İ Y E T a. A h a d iy e t.
111
*Bhl-i cehl: Cahiller, bilgisizler.*Ehl-i dil: G önül dilinden an
layanlar; gönül adamları.
*Ehl-i H a k : M arifet sahipleri, a rifle r.
*Ehl-i h a l: Halden anlayanlar; hal adamları.
*Ehl-i sü n n et: Hz. M uham m et ile ashabının izledikleri yolu
benimseyenler.
*Ehl-i ş ia : Ehl-i Ali.
*Ehl-i t a r i k : T a r ik a t a giren, m ü r ş it'e bağlanan kimse;
d e rv iş.
*Ehl-i t a r i k a t : T a rik a t ehli.
*Ehl-ül-lâh: H ak dostları, erm işler.
112
E K B Â D Ar. (ekbâd) a. Karaciğerler.
113
* E tine - diline - beline sahip olma: E dep.
114
E L İ F İ Ar. (elifi < elif) s. Elif gibi olan.
*Elifi nem ed: Kuşak altına bele sarılan keçe kem er.
*Elifi s u m a t: D ervişlere yolculuklarında verilen ve büzülüp
kuşağa bağlanarak taşman deriden sofra örtüsü.
*Elifi t a ç : Hacı B ektaş Veli'yle A n adolu'ya geldiği kabul
edilen, dört dilimli, dikiş çizgisi elif harfini simgeleyen, uzun çuha
b a ş lık .
E M A N E T Ar. (em â n e t) a. C an .
*Emaneti teslim etmek: H ak k 'a yürüm ek.
115
E M M A R E Ar. (emmare) s. Emreden, yönlendirici olan.
116
mallar; ganimetler.
117
atçılar.
E R D E B İL İ a. Safevi.
E R D E B İL İY E a. Safeviye.
118
*ErenIer önünde bas eğmek: Bilim olarak algılanan post'un batıl
yanının bir koşulu olarak erenlere kendini teslim etmek.
*Erenler şahı: Hacı B ektaş Veli.
♦E renlerim : D e rv işle r arasında “sen" yerine kullanılan bir
hitap sözü.
♦Erenlerin ser çeşmesi: Ermişlerin ana kaynağı anlamında Hacı
B ek taş Veli.
-ANSİKL. Müslümanlık'm doğuya doğru yayıldığı dönemlerde
İslam dinini kabıîl eden Tiirkler; kimi eski inanç ve geleneklerini,
benimsedikleri bu yeni dinle uzlaştırdılar. Bu kapsamda. Şaman. Fars
ve Hint inançlarından kimi öğeler, özellikle tasavvufta derin izler
bıraktı; a b d a l l a r , d e r v iş l e r , e r e n l e r , s u f ile r bu izlerin en
belirgin örnekleri durumundadır.
H o ra sa n lı Ahmet Yesevi'nin kurduğu Yeseviye tarik a tın ın
gezginci d erv işleri, ta rik a tla rın ı A nadolu'ya yaydılar; Tanrısal
sırlara erdiklerine inanılan ve erm iş kabul edilen bu kişilere erenler
denildi.
119
düşkünden, bu vuruşların bedeli olarak alman para vb.
*Erkân m ey d an ı: T ören m eydanı.
*Erkân sem ahı: Daha çok Erzincan yöresinde oynanan, ağır kol
hareketleri ve buna uygun adımlarla belirgin bir sem ah. (ANSİKL.)
[21
*Erkân sürmek: M eydan açıp tören yapmak.
*Erkâna girmek: Görgü törenine katılmak.
♦Erkândan geçmek: Görgü töreninden geçmiş olmak.
♦Erkân ı ev liy a: A lacadeğnek.
♦Erkân-ı m esay ih : M ü rşitle r erkânı.
♦Erkân ı ta rik a t: T arik a ta ilişkin davranış kuralları; erkân.
-ANSİKL.[1] Düşkünü m eydana getirirler; vücudunun üst yanı
çıplak olarak m eydan eşiğine baş koyar ve dede'nin barışıklık sağla
masını diler.
Düşkünün, eşik öperek dâr'a geçmesine izin verilir: Dede ve
cem aat ayağa kalkar; dede ocak başına geçer; bu sırada re h b e ri
düşkünü yüzüstü yatırın Yeşil torbasından çıkarılan alacadeğneği
eline alan dede, düşkünün sırtına “Allah - M uham m et - Ali" adı
na otuz üçer kez, toplam doksan dokuz kez sembolik olarak vurur;
böylece düşkünü günahlarından arındırmış olur.
-[2] Erkân semahı için, kadınlar odanın bir yanında, erkekler diğer
yanında oturur: M ü rşit, re h b e r, m ü reb b i, gözcü, sazcı yerlerini
alır. Ardından m ürşit'in karısı üç kez “Ya Allah, ya M u h am m et.
ya Ali” diyerek niyazda b ulunur ve tüm canlara dolu sunarak ge
lip d â r'a d u ru r; aynı şeyi reh b er ve m ürebbi'nin eşleri de yapar ve
d â r'a d u ru r.
Daha sonra cem 'deki kadınların en yaşlılarından biri önce
m ü rşit'in önünde secdeye kapanır, ardından herhangi bir erkeğin
önüne n iy a z eder. Önüne niyaz edilen erkek kalkar; bu sırada
kadınlar erkân sem ahını oynamaya başlar; toplantıya katılan herkes
d â r'a d u ru r. Saz ve nefes eşliğinde sürmekte olan oyuna, ortadaki
kadınla erkek de katılır.
120
E R K Â N N A M E Ar. + Fars, (e r k â n n â m e < Ar. e r k â n , di
rekler ve nâme, mektup) a. T a rik a t uluları tarafından konulan ve
tarik a tın yasası niteliğinde olan ilkeleri, davranışları, kuralları vb.
içeren yapıt.
121
E R Z İ N C A N (Doğu Anadolu'nun Yukarı Fırat Bölümü'nAc
kent) *Erzincan s e m a h ı: Erzincan yöresinde yaygın, erkân se
mahıyla aynı kalıplar içinde oynayan bir sem ah.
E S H Â B Ar. (ashâb)
ı •
a. A shâb.
122
Kefenleri giydirildikten sonra, erkeğe reh b er dede, kansına
re h b e r bacı a b d e s t aldırır: Yalın ayak olarak m ey d an 'a girişte
boyunlarına tığ b e n t geçirilir; tığ b e n tle rin birer ucu r e h b e r
tarafından, kadının tığbentinin boşta kalan ucu erkeğin eşi, erkeğin
tığbentinin boşta kalan ucu ise kadının eşi tarafından tutulur; reh b er
önde, talip ler (karı-koca) onun arkasında olmak üzere durur; erkek
talip sağ eliyle kadın talip sol eliyle eşlerinin ellerinden, başpar
makları karşılaşacak biçimde tutar.
A p d e st alınan odadan çıkarken taliplerin gözleri bağlanır:
R ehber M eydan eşiğine niyaz eder; eşler de ta lip le re üç kez
niyaz e ttirir; eşiğ e basmadan içeri girilir; ayaklar m ü h ü r l ü
durumda p ey m an ç ed e d u r u r la r ; bu sırada r e h b e r . “A lla h ,
e y v a lla h ... M u h am m et Ali aşkına P ir/;» H acı B ektaş Veli
divaniMiA/ d â r '« durmaya can geldi. E re n le r m eydanı;;^/ özü
d â r ’da. gözü niyaz da... Bel oğlu yolu geldi..." te rc ü m an ın ı okur
ve d ed e ye niyaz ed er. Dede taliplere: “Ey talip çerağa talip
m i s i n i z ? Döktüğünüz varsa doldurun, ağlattığınız varsa
g ü ld ü rü n .Yıktığınız varsa yapın. E re n le r m e y d a n ı» ^ / h a k
y olund asın ı:. Gelen dönmez, dönen görmez.H û gerçeğe, lanet
m ü nkire..." der.
T a lip le r , bağışlanmalarını ister: Herkes, A llah eyvallah
diyerek haklarını helâl eder.
Sonra dede huzuruna varılır ve niyaz edilir: Dede ve ce m a at
ayağa kalkar; dede önce kadını ve eşini, ocağın kenarındaki.çerağ-i
A li'nin önüne getirerek diz çöktürür ve “E lin e, d ilin e , b e lin e
dürüst olacağına söz mü? der; onlar da “söz" der; bu işlem erkek ve eşi
için de yapılır. Ardından ayağa kalkılır, eşiğe kadar geri gidilir ve eşiğe
basmadan dışarı çıkılır.
R ehber yeniden içeri girer, m eydan ın sağında sol tarafı kapıya
gelmek üzere durur; ardından gözcüyle k u rb a n la rıy la birlikte
ta lip le r girer.
Dede. “ K urban/i/r/« hakki/u verin" deyince zâk ir bir düvaz
okur; aşçı içeri girer, niyaz ederek k u rb an ları alıp götürür.
Ç e ra ğ c ı. ç e ra ğ la rı u y a n d ıra ra k ilgili t e r c ü m a n ı okur:
123
Daha sonra rehber, önce kadın talip ve eşini, ardından erkek talip ve
eşini dede huzuruna götürür: Dede. Mezhebin İmam Caferi mezhe
bi, m ü rşit/» M u h am m et, re h b er/« Ali'dir. Bildiğindan ayrılma,
yolundan dönme. Dönen gelmez, gelen dönmez. Pir/;; Hacı Bektaş
Veli'dir..." telk in in i yapar.
T elkinden sonra m u sa h ip le r, talip lerin gözlerini çözeı : Bu
sırada c e m a a t hep bir ağızdan “ Bism-i şah " der; ilgili d ü v a z
okunduktan sonra dede, ocağın üstündeki çiviler üzerinde yatay olarak
duran yeşil renkli a la c a d e ğ n e k torbasını alır; ta lip le r, r e h b e r
tarafından, ayaklan eşiğe uzanacak biçimde yüzü koyun yere yatırılır;
d e d e , “ Allah M uham m et Ali" diyerek a la c a d e ğ n e ğ i. yerde
yatan taliplerin omuz başlarına üçer kez vurur; sonra talipler ayağa
kalkar; önce kadın ta lip ve eşi. ardından erkek ta lip ve eşi.
alacad eğ n eğ in altından geçer; dede, m ak am ın a oturur, ta lip le r
önünde niyaz eder.
124
vişlik yolunu seçen İbrahim Ethem'in adından)
*Ethemî ta ç : İbrahim Ethem'in, ta rik a t yolcusu olmak için
dünyevi taçtan vazgeçişinin anısına, dünya nimetlerinden uzaklaşma
simgesi olarak algılanan dört terkli derviş tacı.
125
kazananlar; erm işler, e re n le r.
*Evlivaların ru h u : E rvah-ı evliya.
E V R E N a. Â lem .
126
daha sonra büyük b a b a tarafından kabul edilir ve bu kez tekkede
derviş olurdu; tekkeye kabul edilen derviş, yaklaşık on iki yıl hiz
met ettikten sonra kıdemi ve ehliyeti elverirse b ab a olabilirdi.
128
anlamında kullanılır.
*Fakr u fa h r: “Yoksulluk benim onurumdur, övüncümdür" an
lamında kullanılır.
*Fakr u fena: Kişinin, kendi benliğini Tanrı'nın varlığında yoket-
mesi.
*Fakr u m anevi: Kişinin kendisini mutlak surette H akk’a muhtaç
bilmesi.
*Fakr u s u ri: Kişinin malı mülkü olmaması.
-ANSİKL. Fakr, var olan bütün olanakların gerçek sahibinin
Tanrı olduğuna inanarak bir tek Tanrı'ya gereksinim duyma ve Tanrı
dışında hiç kimseden bir şey beklememe durumudur. Maddi fakirliğin
ötesinde kişinin, tüm nitelik ve etkinliklerini Tanrı'da yoketmesi ger
çeğini anlatır; bu kapsamda, maddi servete sahip olan biri eğer mülkünü
kendine köle yapabilirse, gerçek bir fakr içinde olabilir. Fakr, Tanrı'ya
gönül yoluyla yükselişte ruhun. M uham m et ve Ali'yle bir olacağı
bir aşam adır, m akam dır.
129
F A T I M A Ar. (F â tım a ) a. F a tm a .
130
hakkı olan Fedek hurmalığını elinden aldı ve Beytiilmal'e devretti. Bu
durum Fatm a'yı çok üzdü. Ömer halife seçilince Ali'yi memnun et
mek için Fedek hurmalığını Fatm a evladına vermek istedi; ancak Ali.
“ Fatm a'///« ölümünden sonra neye yarar" diyerek Ömer'in teklifini
reddetti.
131
F E N A F İ L L A H Ar. (fe n â ’f i l l â h ) a. T a n r ı ya da t a r i k a t
yolcusunun, kendi varlığını T anrı varlığında yok etmesi; Tanrı yolun
da kendi varlığından geçmesi. (ANSİKL.)
-ANSİKL. Gerçekliğin en yüksek aşam asın a ulaşmak için
görünür, varlıklardan kopma, sıyrılma anlamına gelen fenafillah. bir
bakıma yalnız tanrısal olanla yetinmedir. Fenafillah aşam asın a
ulaşmış olan salik. özünde ve çevresinde sadece T a n r ı’nın bulun
duğunu kavramış olur; bu aşamada “ben", “sen" gibi sözcükler “bir-
lik 'e aykırı olduğundan yani “ikilik" yarattığından geçersizdir.
F E R A İ Z Ar. (feraiz) a. F a rz la r.
134
*Fütüvvet kem eri: Fütüvvet teşkilatına yeni katılan birine şeyh
ya da p ir tarafından kuşatılan kuşak.
*Fiitüvvet libası: Fütüvvet teşkilatına yeni katılana şeyh ya da
pirin giydirdiği şalvarla kem er.
*Fütüvvet teşkilatı: Fütüvvet.
-ANSİKL. İslamiyet öncesinde “fütüvvet" sözcüğüne rast
lanmaz; İslamiyet'in ilk yıllarında, savaşta kahramanlık gösteren,
cömert ve şövalye ruhlu genç insanları tanımlamak için “feta" sözcüğü
kullanılırdı; sonraları, fe ta ülküsünü kent ortamında yaşatmaya
çalışan Arap erkek topluluklarını anlatmak için “fityan" sözcüğü
kullanılmaya başlandı.
VIII. yy'da, bu ülküyü yaşatanları tanımlamak üzere “mürüvvet"
sözcüğünün yapısından yararlanılarak “feta"dan “fütüvvet" sözcüğü
türetildi.
Bir kardeşlik örgütü olarak beliren fütüvvetde; yiğit, cömert in
sanın özellikleri temelinde, fityan'm savaşçı geleneğiyle sufilerin so
yut düşünce geleneği birleşti.
Önemli bir siyasal güç durumuna gelen fütüvvet. A bbasi hali-
fesi Nasır [1180-1225] döneminde yeniden düzenlendi; böylece resmi
bir kimlik kazandı.
Moğol istilası, fütüvvet örgütlerine köklü bir darbe indirdi; an
cak yine de A bbasi halifelerinin yeni merkezi Mısır'da uzunca bir
süre yaşadı.
Fütüvvet, Türkleşen A nadolu'da farklı bir gelişme gösterdi,
ahilik'e dönüştü.
135
G
G ADİRİ HUM a. Hz. M uham m et 'in \ 'eda Haca dönüşünde,
kendisinden sonra Ali'nin İm am olmasını söylediği yer.
136
nesnelleştiğini, insan biçiminde görünür duruma geldiğini ileri süren
m ezhep. (ANSİKL.)
-ANSİKL. Galiye mezhebine göre, gerçek Kuran'ın bildirdiği gi
bi değildir: İnsanla T a n rı birdir; olgunluk bakımından en yüksek
aşam aya ulaşmış kimse T a n rı’dır; bu aşam aya varan Ali olduğuna
göre T anrı da odur.
Hz Ali'yi aşırı ölçüde yücelten Galiye m e z h e b i, yorum
farklılıklarına dayalı olarak birçok kola ayrıldı: Ali'nin tanrılığına
inananlar hattabiye. nluhamnıediye, cenubiye, dürziye. nusayriye.
hallaciye. czafire. berkıtkiye. kâm il iye. ınukannaiye. harbiye ve
hıılmaniyc' Tanrı'nın Ali'de göründüğü inancında olanlar mugıriye.
gurabiye. sebiye, babiye. mansnriye. şureykiye ve amınariye biçi
minde kümelendi.
137
G A R K Ar. (gark, batma, boğulma) a. Fark m a k a m ın d a n
geçerek cem mertebesinde kaybolma, neşe ve coşku içinde kendinden
geçme.
138
olma yolunda bir aşam a olarak algılanan, Hakk'tan gelen doğuşlar ve
feyizler nedeniyle çevreden ve kendi fizik varlığından soyutlanma bi
çiminde beliren, her şeyden habersiz olma durumu. (ANSİKL.) [ 1]
2- T a n r ı ya da ta r ik a t yolunda tanrısal gizeme ulaşmış er
mişler için, halk içinde bulunmalarına karşın halka görünmemeleri
durumu; kaybolma, gizlenme. (ANSİKL.) [2]
*Gaybet dönemi: Gaybet durumunun sürdüğü zaman dilimi.
*Gavbet-i k ü b ra: Büyük gizlenme, büyük gizleniş.
*Gavbet-i sugra: Küçük gizlenme, küçük gizleniş.
-ANSİKL. [!] Gaybet durumuna giren tarik a t yolcusu, kalbini
Tanrı'dan başka her şeyden arındırır; T anrı’yla birlikte olmanın huzu
runu yaşar; bütün benliğini T anrı bilincine yönelttiği için çevreden ve
bu arada kendi duyularından soyutlanır; bu dünyada olmasına karşın.
tanrısal gizemle örtülür ve bir bakıma yok olur.
-[2] A lev ilik -b ek taşilik inancına göre On İkiıu i İmanı Mu
hammet Mehdi'niıı iki gizlenişi (gaybet) vardır: 1- Küçük gizleniş
(gaybet-i sugra); doğumundan (869) başlar ve 942 yılına değin sürer.
2- Büyük gizleniş (gaybet-i kübra); gaybet-i sugram n bitimiyle
başladığına inanılan bu dönem; kıyamet gününden önce gelip dünyayı
adalet ve huzura boğacağı güne değin sürer.
139
san'dan yetişip gelen, ta rik a t yolu’nda A nadolu insanına manevi
re h b e rlik eden derv iş; H orasan ereni.
*Gazi d e rv iş a n : H orasan erenleri.
G E R Ç E K a. 1 H a k ik a t
2 Z ahir.
*Gercek a ş k ; H akiki aşk.
*Gerçek e re n le r: H akk'a ermiş olanlar; H ak erenler, evliya
la r.
*Gercek eren ler dolusu: İçki.
*Gercek e ren ler p o stu : Ali postu.
* Gerçek v arlık : T a rik a t yolcusu için. T an rı olarak algılanan
H akikat'ın kendisi.
*GerceSe kavuşmak (ulaşmak): H akk'a yürüm ek.
140
G I Y B E T Ar. (gıybet) a. Birinin ardından onun saygınlığını,
değerini, toplum içindeki yerini sarsacak söz söyleme, bu yolla araya ge
çimsizlik sokma.
*Gıvbet etmek: Arkadan konuşmak, dedikodu yapmak, bu yolla
araya geçimsizlik sokmak.
G İ Z L E N M E a. T akiye.
141
*Gönül almak: 1- Darılan, kınlan birini söz ya da davranışla mem
nun etmek.
2- Birisiyle sevgi temelinde iletişime girerek onu kendine bağla
mak, çekmek, onunla gönüldeşlik ilişkileri kurmak.
*Gönül altında kalmak: Bir kimsenin gücenmesine, incinmesine
yol açmak, onu kırmak.
*Gönül aşam ası: T arik at yolcusu'nun ruhsal arınmaya ermek
için geçmek zorunda olduğu aşamalar sıralamasında yer alan, tutkular
dan uzak kalmaya alışmayla belirgin sadr makam ı.
*Gönül bağlama: R abt-ı kalp.
*Gönül bilgisi: İrfan .
*Gönül etmek: Yardım etmek, yardımcı olmak.
*Gönül kalmak: 1- Bir istek yerine gelmemek, bir özlem giderile-
memek.
2- Özlem duymak ya da aşık olmak, sevmek.
3- Darılmak, kırılmak, incinmek.
*Gönül k ıb lesi: M eydan.
*Gönül kovmak: Darılmak, kırılmak, incinmek.
*Gönül öldüren: Büyüklük taslayıp gönül kıran, insanı gücendiren
kimse için kullanılır.
*Gönüle uğramak. Bir kimseyi kırıp incittikten sonra, onun bir be
deli olarak istenmeyen üzücü bir olayla karşı karşıya gelmek.
*Gönüller sem ahı: Genç kızlar tarafından oynanan, hem kendi
ekseni çevresinde, hem de daire düzeninde dönüşlerle belirgin bir
sem ah.
142
' V
y
v
143
kiler “A llah , ey v a lla h ” diye yanıt verir.
Dede'nin “Allah - M uham m et - Ali, H ü n k â r Hacı Bektaş
Veli ikrarmızda sabit kadem ey leye, gerçek erenler demine H u"
demesiyle görülenler, dede'nin önünde diz üzeri otururlar. Dede, en
sağda oturan ta lip 'in sağ elinden tutar; başparmağını kendi
başparmağına iliştirir; talip ise sol eliyle dede’nin eteğinden tutar.
D ede ilgili ayeti okuduktan sonra yüksek sesle, “Yâ A llah - Yâ
M u h a m m e t - Yâ Ali..." diyerek, görülen taliplerin sırtına ayrı
ayrı, sağ elinin parmaklan açılmış durumda üçer kez vurur. Daha sonra
görgüsü yapılmakta olan canlar, meydan a niyaz edip geri geri çeki
lerek yerlerine giderler; diğer hizm etlerle cem e devam edilir; on
iki hizmetin tamamlanmasıyla görgü cemi sona erer.
G Ö R Ü L M E a. G örgüden geçme.
*G örülm eve talip olma: G örgüden geçmeyi isteme.
G Ö R Ü N M E a. Baş okutm a.
144
G Ö Z C Ü L Ü K a. G özcü olmanın gereklerini yerine getirme;
gözcünün işi, görevi.
G Ö Z L E K Ç İ a. G özcü.
G Ö Z L E K Ç İ L İ K a. G ö zcü lü k .
145
G Ü L B A N K Fars, (gül-bang < g ü l ve bang, ses) a. T a r ik a t
törenlerinde, yüksek sesle okunan özel dua, yakarış.
*Gülbank çekmek: Gülbank okumak.
*Gülbank-ı M uham m edi: Ezan.
G Ü L B E N K Fars, (gül-bang'im) a. G ü lb an k .
*Gülbenk çekmek: G ülbank çekmek.
146
H
H A B B E Ar. {habbe, tahıl tanesi, tohum) a. 1- On İki İm am
türbelerini ziyaret edenler tarafından, haydari'nin ön kenarlarına yu
karıdan aşağıya doğru takılan, fındık içi iriliğinde değerli taş.
(ANSİKL.)
2- On İki İm am la Hz. M uham m et ve Hz. Fatm a'yı temsil
eden on dörtlü kristal bektaşi tespihi.
-ANSİKL. Habbeler, kısa gümüş bir zincirle haydari'nin ön ke
narlarına sağlı-sollu tutturulur. On İki İm am anısına genellikle on
iki tane takılır; kimi kez de Hz. M uham m et ve Hz. F atm a anısına
iki tane daha eklenir.
147
H A C I a. Yesevi Dergâhı'nda kendisini eğiten Lokman Peren
de tarafından Hacı Bektaş Veli'ye verilen lakap.
149
HAD İKA Ar. (hadika, meyve bahçesi, bağ)
*Hadikat iis-sii eda: Fuzuli'nin Kerbela olayını anlatan, bir önsöz,
on bölüm ve bir sonsöz'den oluşan yapıtı (ANSİKL.)
-ANSİKL. Bölümlerin konulan şöyledir:
1- Kimi peygamberlerin kısa yaşam öyküleri.
2- Hz. M uham m et'in Kureyş'le olan ilişkilerini, Ubeyde bin
Haris, Hamza ve Cafer Tayyar'm şehit edilişleri.
3- Hz. M uham m et'in ölümü.
4- Hz. Fatm a'nın ölümü.
5- Hz. Ali’nin şehit edilişi.
6- Hz. Haşan'ın şehit edilişi.
7- Hz. Hüseyin'in Medine'den Mekke'ye gelişi.
8- Müslim-i A kilin ölümü.
9- Hz. Hüseyin'in Mekke'den K erbela'ya gelişi.
10- Hz. Hüseyin'in şehit edilişi ve ehlibeyt kadmlannın K er-
bela'dan Şam'a gelişleri.
150
karşılığı olarak algılanan ve ilk yaratılan evren.
H A K Ar. (hakk)
* • * a. T a n rı.
*Hak d ivanı: T an rı huzuru.
*Hak dolusu: İçki.
*Hak e r e n le r : T a rik a t yolu’nda belli a şa m a lara yükselen
gerçek eren ler.
*Hak m ey d an ı: Cem evi.
*Hak - M u h am m et - Ali d iv an ı: T a n rı huzuru.
*Hak ül-yakin: T a rik a t yolcusu'nun T anrı'da yok olduğunda,
elde ettiği gerçek bilgi. (ANSİKL.) [1]
*Hak vere: “Yok“ anlamında söylenir.
*Hak y olu: T a n rı yolu.
*Hakk'a çağrılmak: Hak m eydanı olarak algılanan cemevi'ne
çağrılmak.
*Hakk'a yürümek: Ölmek.
*Hakk'ın sureti: İnsan-ı kâm il
*Hakk’ın yüzüne ulaşmak: Bir insan, Tanrı'nın yüzü olarak algıla
nan kendi yüzünü bulmak, bilmek. (ANSİKL.) [2]
*Hakk'la Hak olm ak: İk ilik 'ten kurtulup b irlik 'e ulaşmak.
(ANSİKL.) [3]
*Hakk'ta: “Yok" anlamında, söylenir.
-ANSİKL. [1] Hak ül-yakin, bilginin en yüksek aşam ası olarak
algılanır; evrenin tüm sırlarım, yaşamın anlamım, önemini, değerini
kavrama m akam ıdır; burada ta rik a t yolcusu, olgunluğa ulaşmış
sayılır; onun için bütün gizlilikler açılır, gerçekleri örten perdeler kal
kar; gerçeklerin gerçeği yüce varlıkla, Tanrı'yla karşı karşıya gelme
151
olanağına kavuşur.
[2] T a n rı'n ın yüzü, insanın kendi yüzüdür; insanın kendi
yüzünden başka ve ayrı bir T anrı yüzü yoktur; çünkü, insanda tecelli
eden T anrı'dır; bu nedenle Hakk'ın yüzüne ulaşma, insanın kendi
yüzünü bulması, tanıması anlamına gelir,
[3] Kişi kendi özünde Tanrı'yı bulduğu anda onunla birlik içinde
olduğunu, arada bir ayrılığın bulunmadığını kavrar; Hakk'la Hak
olur.
HAK Ar. (hakk) a. Bir şeyden bir kimse için ayrılan pay.
*Hak üleştirme: 1-N evruz'da ruhların selameti için sofradaki
yemek ve içkilerin bir kısmını dağıtma.
2- Kutsal günlerde, çocukları sevindirmek için kuruyemi
dağıtma.
152
* Hakikat kapısı: Hakikat.
*Hakikat kavmi: M uhipler.
* Hakikat n o k ta sı: B ektaşi tacının tepesi.
*Hakikat-i Muhammedive: İlk insandan başlayarak varlık alanına
çıkan Hz. M uham m et'in nuru, tanrısal özü.
*Hakikatler: Yüce ve manevi öğretiler.
-¿;ikat ül-esm a: İlahi.
' at ül-hakayık: Her şeyin kendisinden geldiğine inanılan
gerçek birlik . T an rı.
—1 1. ' X . D ört kapı öğretisine göre, insan-ı kâm il aşam a
lı. ' w-nür ve her biri bir kapıyla temsil edilir:
1- ş e r ia t: şe ria t kapısı.
2- T arım a: ta rik a t kapısı.
3- M a rife t; m a rife t kapısı.
4- Hakikat: hakikat kapısı.
Normal insan ta rik a t yolu’nda. bu dört kapı ve bu d ö rt kapı
ya bağlı k ırk makamdan geçerek, ruhunu ve benliğini ergin duruma
getirir; kâm il insan olarak ilahi sırra ulaşır.
Son kapı olan hakikat kapısı, evrenin bütün sırlarını, yaşamın
anlamını, önemini, değerini kavrama aşamasıdır; burada tarik a t yol
cusu , olgunluğa ulaşmış kabul edilir; benliğinden, bencilliğinden
sıyrılır ve kesin birlik'e ulaşır.
T a n r ı’nın kişiye göründüğü a şa m a olarak algılanan hakikat
kapısında, bütün “b e n 'le r, “s e n 'le r karışıp kaynaşır ve “b irlik "e
varır; bu kapıya ulaşan kişi ta rik a ta göre insan-ı kâm il olur.
Hakikat kapısının on m akam ı şöyledir:
1- Alçakgönüllü olma, (tü ra b olma)
2- Kimsenin ayıbını görmeme.
3- Yapabileceği hiçbir iyiliği esirgememe.
4- T an rı’nın her yarattığını sevme.
5- Tüm insanları bir görme.
153
6- Birlik'e yönelme ve yöneltme.
7- Gerçeği gizlememe.
8- Manayı bilme.
9- Sırrı öğrenme.
10- Tanrı'nın varlığına ulaşma.
154
*Hal ehli: Hal'den anlayan kimse.
-ANSİKL. [1], [2] T a rik a t yolcusu, ta rik a t yolu'nda üzerine
düşen görevleri yerine getirerek kendisini haller'e hazırlayabilir ya da
hal'in uzamasına yol açabilir. Haller, tanrısal âlem'de var olmak için
ta rik a t yolcusu’nun, T an rı'nın esirgemesiyle geçmek zorunda ol
duğu aşamalar durumundadır. Bir bakıma T anrı, haller yoluyla ta ri
kat yolcusu'nu dener; sevinç verebileceği gibi keder ve elem de verir;
bu nedenle ta rik a t yolcusu, her şeye karşın hal'e katlanmalı ve
hoşnutluk göstermelidir; ancak bu yolla, daha yüksek bir hal'i yaşaya
bilme olanağına kavuşur.
155
*Halk mahkemesi: Cem m ahkem esi.
H A L K Ar. (halk, yoktan var etme, yaratma ya da yaratılma) a.
Zaman ve mekân içinde yaratılmış olan maddi âlem; halk âlemi.
*Halk âlem i: Halk.
156
H A M Ar. (ham, olgunlaşmamış; çiğ) s. T a rik a ta yeni girmiş
ve henüz olgunlaşmamış olan.
*Ham e rv a h : Ruhsal açıdan henüz olgunlaşmamış tarik at yol
cu su ; z a h it.
H A N E K Â H Ar. (h a n e k â h ) a. H an k âh .
158
K u r'an .
Halife Osnum Haşimi lehçesindeki kuranları yakarak ya da yırta
rak yok ettirir; derleme grubu. Hz. Ali'nin toplayıp yazdığı K uran'ı
kabul etmez.
Halife Osman'ın derlemesi olan günümüzdeki K uran, bu nedenle
Osm an K uranı, O sm an nüshası adıyla anılır. Kimi kaynaklar Ku-
ra n 'ın 6666 ayetten oluştuğunu belirtmesine karşın Osman'm derlet
tiği K uran'da 432 ayet eksiktir.
159
öldürdü. Savaşmaktan başka çare kalmadığım anlayan Hz. Ali. 658
yılında haricileri, ağır bir yenilgiye uğrattı. Bununla birlikte harici
ayaklanmaları son bulmadı. 661 yılında, Hz. Ali, bir harici tarafından
kılıçla ağır biçimde yaralandı ve üç gün sonra da öldü.
Daha çok bedevi Araplar'dan yandaş bulan haricilik, düşünsel
açıdan etkileyici kaynaklara yönelerek uzun süre varlığını sürdürdü:
“İm anım yanılmazlığı'' biçimindeki şii inancına karşı çıkan hariciler,
özellikle özgürlüğüne düşkün toplum katlarında yer edindiler; onlara
göre amel, imanın ayrılmaz bir parçasıydı; bu kapsamda büyük günah
işleyenler, yani harici olmayanlar kâfirdi; öldürülmeleri gerekliydi;
kadınlarının, çocuklarının kanlan, ırzları ve malları kendilerine he
laldi.
160
adından) a. H aşim ilik'i benimsemiş kimse, topluluk.
H A T A İ a. H a ta y i.
161
*Hatem-i Cem, hatem-i Cemsid: Sultan Cem'in mührü.
* Hatem-i e n b iy a : H z. M u h a m m e t anlamında son p e y
gamber.
*Hatem-i p ir : Hacı Bektaş Veli anlamında son pir.
*H atem -ün-nübüvvet: Peygamberlik işareti.
162
sayılan eylemlerden, g ü n ah tan sakınma, kötülükten, eğrilikten
kaçınma.
2- T a rik a t yolcusu'nun ta rik a t yolu nda, belli bir a şa m a y a
yükselirken duyduğu endişe, ikircik.
*Havf-ul-lah: T an rı korkusu.
163
(ANSİKL.)
-ANSİKL. H aydariler, başlarına On İki İm am ı simgeleyen on
iki dilimli bir külah giyerler; Hz. Ali’nin kulu kölesi olduklarının
anısına kollarına halkalar, boyunlarına ise tavk-ı h ay d an adı verilen
demir bir kolye takarlar.
H A Y D A R İ Y E Ar. (h a y d a r iy y e ) a. H a y d a rilik .
H A Y V A N Ar. (h a y v a n ) a. Hayat.
165
lal sıfatı ile kendi yüceliğini, ululuğunu, enginliğini gösterecek ve buna
dayalı bir korku yaratacak biçimde insanın gönlünde tecelli etmesi,
görünmesi. (ANSİKL.)
-ANSİKL. Heybet. T anrı'nın celal sıfatıyla insanın gönlünde
görünüş alanına çıkmasıdır: T an rı'n ın , gönülde görünüş alanına
çıkmasıyla insan, gaybet durumuna girer (kendinden geçer); T anrı,
cemal sıfatıyla insanın gönlünde görünürse üns (sevinç) oluşur; hey
bet gaybeti, üns ayılmayı gerektirir.
166
v iş le r .
*Hırka Dağı: Hacıbektaş ilçe merkezi yakınında bulunan ve Hacı
B ektaş Veli'nin derin düşünceye dalarak ru h u n u aydınlattığına
inanılan dağ.
* Hırka giydirmek: Belli h iz m e t süresini dolduran d erv işe ,
hırkasını giydirerek aşamasının yükselmesini sağlamak, bu yolla ona
icazet, yetki vermek.
* Hırka giymek: Bir derviş, h ırka kuşanarak aşam asını yükselt
mek, bu yolla aşamasının gereği görevler için icazet, yetki almak.
*Hırka-i fak r ü fena: Yoksulluk ve yokluk hırkası.
*Hırka-i ira d e t: T a rik a t için gerekli çabaları gösteren m ürit'e
giydirilen hırka.
*Hırka-i s e tta r: “Örtücü giysi" anlamında bektaşi hırkası.
*Hırka-i te b e rrü k : Yeni bir kimliğe bürünme anlamında, ta ri
kata yeni girenlere giydirilen hırka.
* Hırkaya bürünmek: H ırk a giymek.
-ANSİKL. Hırka, m ü rşitle m üridi arasında manevi bağı simge
ler, d ü n y a nimetlerinden ve nefsinden sıyrılıp kurtulmayı anlatır;
p ir em aneti olarak algılandığı için kutsaldır ve içi sırla doludur; bu
nedenle hırkaya, büyük saygı ve sevgi göstermek gereği vardır.
167
2- Abdal M usa k urbanı.
*Hızır orucu: Hızır Nebi günü ve Abdal M usa kurbanı öncesi
tutulan üç günlük oruç.
* Hızır p o stu : Kimi bölgelerde ibrikçi hizm etini temsil eden
posta verilen ad.
-ANSİKL. Anadolu halk inancında Hızır, peygamber ya da ulu
bir erm iş kabul edilir; ondan “Hızır peygamber", “Hızır Aleyhisse-
lam" ya da “Hızır Nebi" olarak söz edilir. Ölümsüzlük suyu içmiştir;
zaman zaman dünyaya gelerek darda olanların yardımına koşar ve
doğaya yeniden can verir. Halk arasında, üzerinde çiçeklerden yapılmış
bir cüppesi bulunan, kırmızı pabuçlu, ak sakallı ve nur yüzlü bir yaşlı
olarak betimlenir: Bastığı yerde güller, çiçekler açar; ekinler yeşerir,
bülbüller ötmeye başlar; elini sürdüğü kişi dertlerden, uğursuzluklar
dan ve hastalıklardan arınır; ömür boyu sürecek bir bolluğa kavuşur.
H IZ L I S E M A H Ç a rk sem ahı.
168
H İ L A F E T N A M E Ar. - Fars, (hilafetrıâm e < Ar. hilâ fe t
ve Fars, n â m e , mektup) a. M ü rşit ya da p ir tarafından, belirli bir
aşam aya yükselen dervişlere verilen icazet, yetki belgesi.
H İ Z M E T Ç İ a. İzn ik çi.
H İ Z M E T Ç İ L İ K a. İz n ik ç ilik .
169
*Hora geçti: Yenilen yemeğin hoşa gittiğini belirtmek için
söylenir.
H O R A S A N L I s. H o ra sa n kökenli olan
* Horasanlı p o stu : H o rasan postu.
170
*Hu çekmek (demek): T an rı’nın adını anmak.
*H u-keşan: “H u ” çekenler anlamında, eskiden yeniçeri orta
larında bulunan bektaşi dervişlere verilen ad.
-ANSİKL. Hu, Tanrı'nın yetkinliğini, yüceliğini, ululuğunu ve
aşkınlığını dile getirir.
171
H U L U L İ L İ K a. E v r e n in ru h u n u n T a n r ı olduğunu,
T an rı’nın evrendeki varlıkların biçimine büründüğünü ya da insan be
denine girerek cisimleştiğini, görünüş alanına çıktığını öne süren
akımların ortak adı.
H U L U L İ Y E Ar. (h u l ü l i y y e ) a. H u lu lilik .
172
la ilişkisi üzerinde durur: İnançlarını ve yükümlülüklerini Arap abece
sinin 28 harfi ve Fars abecesinin 32 harfiyle yorumlar. Hurufilere göre,
tanrısal sırlar harf ve sayılarda gizlidir; harf ve sayıların gerçek anlam
ları açığa çıkarılabilirse tanrısal s ırla r çözüme kavuşturulmuş olur.
Hurufilik anlayışında T an rı, harflerle seslerden oluşur; bu kap
samda varlığın özünü kuran harflerle seslerdir; harflerin içerdiği sesle
rin görünüş alanına çıkmasıyla varlık türleri oluşur. Ses insanda söz
olarak gerçekleşir; harfler dile aktarılınca söz niteliğini kazanır; bu du
rum ses aracılığıyla harflerin m ana âleminden madde âlem ine geç
mesi olarak algılanır ve “oluş" böylece gerçekleşir.
İnsan evrenin özeti olması nedeniyle onun yüzü hakikatin ay
nasıdır. İnsanın yüzündeki doğuştan gelen yedi çizgi (hutut-ı ebi-
ye) yedi göğü; yine yüzündeki sonradan oluşan yedi çizgi (hutut-ı
üm m iye) yeri temsil eder. Bu on dört çizgiyle bu çizgilerin insan
yüzünde bulundukları on dört yerin toplamı yirmi sekizdir: Yirmi se
kiz harf T anrı'yı gösterir; insanda görünen ve konuşan Tanrı'dır.
Hurufilik te, bütün varlıklar insana, bütün insanlar ise peygam
ber ve im am a bağlıdır. Nasıl peygamberlik Hz. M uham m et’le en
yüce ve son noktaya ulaşmışsa tıpkı bunun gibi im am lık da H z.
Ali'yle olgunluğa ulaşmıştır; Ali'nin soyundan gelenler bu olgun
luğu sürdürür.
İm am Haşan Askeri, zah ir im am ların sonuncusudur; ondan
sonra gayb dönem ine girilir; gizli im am dönemi (gayb dönemi)
Mehdi'yle başlar ve Mehdi de Fazlullah Hıırufi'dir.
XIV. yy'ın sonlarında ortaya çıkan hurufilik. İran, Azerbaycan,
İrak, Anadolu ve Rumeli'de taban buldu; İran'da siyasal güçlüklerle
karşılaşan hurufiler, Osmanlı topraklarına sığındı: Fazlullah'ın baş
halifesi Bektaşi Tekkesi'ne sığınarak, tarikatını buradan yönlendir
meye çalıştı.
173
naklanan bir “burç insanı"dır; hût, bu “burç insanı"nın, organik yapın
ın ilk biçimlenişini anlatan ayaklarını temsil eder.
174
H Ü M A Fars. (hiim â ) a. A nka.
H Ü M A Y Fars. (h ü m â y ) a. A nka.
i
İ B A D E T Ar. (‘ibadet, tapma) a. N iyaz (ANSİKL.)
*İbadet meydanı: M eydan.
-ANSİKL. S ünnilik te ibadet, ş e ria t’m koyduğu ilkelere uy
maktır: N am az, oruç, zekât, hac ve tevhit gibi İslam'ın beş koşulu
ibadet kavramı altında toplanır.
A le v ilik -b e k ta şilik 'te ibadet n iy az olarak algılanır. Şeri-
at’m koyduğu ilkeler, ta rik a t yolcusu'nun doğru yolu bulması,
kötülüklerden annması ve olgunlaşması için bir ilk basamak durumun
dadır; d ö rt kapı sıralamasında ilk sırada yer alır (şeriat kapısı);
kötülüklerden,, eksikliklerden arınan, yeterince olgunlaşan ve şeriat
kapısını aşam a olarak geride bırakan ta rik a t yolcusu için, ş e ri
atın koşullarına uyma gereği yoktur.
176
İ B A D İ Y E Ar. ( ‘ibâdiyye) a. İb a d ilik .
177
İ B N İ Ar. (ibn) a. İbn.
İ B R İ K Ç İ a. İ b r ik ta r .
İ B R İ K Ç İ L İ K a. İ b r ik ta r lık .
178
İ C A Z E T N A M E Ar. + Fars. (icazet-n âm e < Ar. icazet ve
Fars, name, mektup) a. M ü rşit tarafından dedelik, b ab alık ya da
rehberlik yapacak olanlara verilen izin belgesi.
İÇ a. B âtın.
*İç k u rb a n ı: G örgü cemine ya da görgü ceminde tığ la n an
kurbana verilen ad.
*İçe kapanmak: İnzivaya çekilmek.
179
İH T A R Ar. (ihtar) a. D üşkün olana verilen uyarma cezası.
180
İK İN C İ (Birinciden sonra gelen) *İkinci cağ: İm am lar ve ve
lile r çağı.
♦İkinci doğum: T arik ata girme, bir m ürşite bağlanma.
*İkinci p i r : Balım Sultan.
181
* İkrarı alınmak: İkrar ettirilerek yola kabul edilmek.
*İkrar-ı iman: Talip'in iradesinin, m ü rşit’in rızasında yok ol
ması.
*İkrarı kırmak: İkrardan dönmek.
-ANSİKL. A lev ilik -b ek taşilik inancında, iki büyük tö re n
vardır: Bunlardan ilkine ikrar ayini, diğerine ayin-i cem denir. Bu iki
büyük tören, tam bir yaygınlık göstermese de beşerden on kola ayrılır.
“Bahçeden gül koklam ak" adı altında toplanan: 1- Cum a töreni;
2- Tekkeye ad an an kızlar töreni; 3- M ücerret b ab a la r töreni;
4- Balım Sultan töreni ve 5- T ekvin töreni, özünde birer ikrar
ayinidir ve ikrar ayininin kolları olarak algılanır.
“B ahçeden gül kop arm ak" adı altında toplanan: 1- İlk vu
sul töreni; 2- K ız la r (b a k ire le r) tö re n i; 3- B ab alar töreni; 4-
Asâ tö ren i; ve 5- D ört kapı töreni, özünde birer ayin-i cem
tören id ir ve ayin-i cenı'iıı kolları olarak algılanır.
İkrar ay in i, b ek taşilik 'e girmek için düzenlenen ilk büyük
törendir; bu törenden geçmeyen bir kimsenin yola girme, bektaşi
olma olanağı yoktur.
İkrar ayini, b ek taşi olmak isteyen isteklinin dileğini açıkla
ması, isteğini bir aracıyla ta rik a t yetkilisine ulaştırması törenidir.
B ektaşi olmak isteyen talip, önce bir re h b er bulur; ta rik a ta
girmek için gerekli genel işlemleri ondan öğrenir.
Talip’in isteğini, dileğini öğrenen, düşüncelerini, amacını anlayan
rehber; durumu, tekkenin en büyük yöneticisi olan baba'ya bildirir ve
yola alınmasının uygun olduğunu önerir. İstekli, bir süre denenir;
uygun bulunması durumunda, kendisini yetiştirmekle görevlendirilen
kimselerden nasip alır.
Daha sonra rehber, öncülük ettiği talip'e. tekke kurallarına uy
gun olarak bir ta rik a t abdesti aldırır: Ardından iki rekât n am az
kılınır. Bu işlemleri, talip'in beyaz kefene sarılması izler; kefene
sarılan talip bir bakıma ölmüştür ve yeni bir inanç dünyasında yeniden
dirilecektir.
Beyaz kefen içindeki talip'e şu telkin verilir:
182
“ E re n le r m eydanım /a, p ir huzurunda m ü rş it'/n r teslim-i
rızada oldun mu? Yalan söyleme, haram yeme, livata ve zina etme,
elinle koymadığın bir şeyi alma, gözünle her gördüğünü söyleme....
A llah - M u h a m m e t - Ali. On İki İm am , hanedan-ı ehlibeytV
iman ettin mi. kaza ve kadere bel bağladın mı? Bunun ikisini bir bilip
gece i r gündüz gönlünde A llah - M u h a m m e t - Ali'yi m ü rşit'/«
aracılığıyla bir bildin mi? H ak dediğimizi h ak . b atıl dediğimizi
b a tıl bildin mi. T a r ik a t-ı N aciye'de« olup Cafer-i Sadık’ın
m ezheb/«/ hak tanıdın mı, tevellâ i r teberra'y* kıldın mı? Bu ik
rardan dönersen huzur-u mahşer’de yüzün kara olsun mu? Allah -
M u h a m m e t - A li, Hünkâr H acı B e k ta ş Veli ikrarında sahip-
kadem eyleye hu..."
T elk in in ardından tığ b en t i boynuna takılan talip, m eydan a
alınır, şeria t, ta rik a t, m a rife t ve h a k ik a t k ap ıların ı temsil eden
erenlere tek tek selam verilir ve her selam verişte bir adım ilerlenir;
böylece, dört kapıdan girmiş kabul edilir.
M ürşit, sağ elini talip'in iki omuzu arasına koyarak ilgili ayeti
okur; boynundaki tığ b e n t çözüldükten sonra kulağına. “G irm e,
girm e, dönm e, dönm e... E lin e, b elin e, diline sağ ol. m ü rş it'i»
M u h a m m e t, rehber//? Ali", der■; kefen çıkarılır; böylece talip ,
yeniden dirilmiş, yeni yaşamına başlamış olur; ç e ra ğ la r uyarılır;
ortalık pırıl pırıl olur. T a lip , m ü r ş it ten başlayıp bütün diğer
postların önünde durur; önce eğilip postu, sonra postta oturan
baba nın elini alarak avucunun içini öper; Ardından, talip'in tekke ye
adadığı k u rb a n ı tığ lan ır; so fralar kurulur, içkiler içilir, nefesler
okunur.
183
*İlahi H a k ik a t: T an rı.
*İlahi kadeh: Cam -ı ilahi.
*İlahi te c e lli: K ulun gönlünde, kalbinde tanrısal sırların
belirmesi.
184
*İlm el vakin: ilm-i yakin.
*İlm-i b â tın : Sezgiye dayalı bilim.
*İlm-i esm a: Tanrı'nın adlarını ve sıfatlarını inceleyen bilim.
*İlm-i yakın: Kesin bilgi.
İLK (Önce yer alan, önce gelen) *İlk çağ: Peygamberler çağı.
* tik a k ıl: İlk zekâ.
* İlk vusul tö re n i: “B ahçeden gül k o p arm a k " adı altında
toplanan törenler sıralamasında ilk sırada yer alan ve ayın-i cem in
bir kolu durumunda bulunan tören.
* İlk c e v h e r: C evher-i evvel.
*İlk zekâ (a k ıl): T anrı'nın ilk ışığı.
185
vardır; onun görevi, yalnızca toplumu yönetmek değil, insanlarla
T an rı arasında bağlantı kurmaktır; yaptığı her şey T anrı adınadır; bu
nedenle m a s u m d u r, yani eylem lerinden sorum lu değildir;
ölümsüzdür, yücedir, uludur. İm am ın buyruklarını yerine getirmek,
onun izinden ayrılmamak bir inanç gereğidir.
A lev ilik -b ek taşilik inancı İm a m la başlar; bağlanılan O n
İki İm am 'm . ilki, en yüce doruğu Ali'dir.
İ M A M E T Ar. (i m a m e t ) a. İm a m lık .
İ M A M İ Y E Ar. (i m â m i y y e ) a. C a fe rilik .
I8d
İ M B İ S A T Ar. (inbisât. genişleme, yayılma, açılma) a. T a r i
k at yolcusu nun, tanrısal tecelliler ve lütuflar nedeniyle sevinç ve
rahatlama haline girmesi.
187
2- Bu insanla temsil edilen en olgun insanlık aşaması.
-ANSİKL. S u d u r ve tecelli görüşlerine göre, var olan âlem le
rin en aşağısı olarak algılanan bu dünyaya düşen bir varlık; önce cans
ız şey. sonra bitki, hayvan ve insan görüntülerinde ortaya çıkarak devri
ni tamamlamaya çalışır; sonunda, insan-ı kâmil durumuna ulaşarak
H akk'a kavuşur; nasıl m utlak varlık tan çıkarak bu toprağa indiyse
bu kez de bu topraktan yükselerek aslına varmış olur.
189
2- Bu dinden olan kimse, topluluk.
3- s. Bu dinle ilgili, bu dine ilişkin olan.
İ S M A İ L İ Y E Ar. (i s m â i l li y y e ) a. İs m a ililik .
191
K
K A A D İ Y A N İ Ar. (ka a d iy a n i < Mirza Ahmet Kaadiyan'm
adından) a. K aadiyanilik'i benimsemiş kimse, topluluk.
KAB Ar. (kab, uzaklık ara, mesafe) *Kabe kavseyn (iki mızrak
uzunluğunda): H a k k a ulaşmayı engelleyen bir ölçü olarak algılanan
Tanrı'yla insan arasındaki uzaklık. (ANSİKL.)
-ANSİKL. İnsan gönlü. T anrı'nın tecelli ettiği yerdir: Kendi
ni Hakk'a vererek cezbeye kapılan biri için kabe kavseyn, T anrı’ya ka
vuşmayı önleyen bir engel durumundadır; T anrı yolunda bir tarik at
yolcusu, bu uzaklığın ötesine geçemezse Tanrı'dan uzak kalmış kabul
edilir; insan-ı kâm il, bu uzaklığın ötesine geçerek T anrı'yla “bir”
olur.
192
K A B Z Ar. (kabz, ruhun teslim alınması; ölme) a. B ast halinde
bulunan ta rik a t yolcusu, edebe aykırı bir hal ve harekette bulun
duğunda bunun manevi cezası olarak kalbe gelen sıkıntı durumu.
*Kabz ü bast (açılıp kapanma, daralıp genişleme): T arikat yol-
cusu'nun kabz durumundan b ast durumuna ya da bast durumundan
kabz durumuna geçmesi.
K A D I N C I K E V İ a. B alım e v i.
K A D İR Ar. (kadir < kud ret, güç, takat) s, “Her şeye gücü
yeten” anlamında T an rı nın sıfatı.
*Kadir-i m u tla k : T an rı.
193
K A F Ü N U N (A r a p abecesinin “k" ve “n ” harfleri) a.
T anrı'nın yaratma eylemini başlatan “k ün" (ol) buyruğunu anlatan
“k” (kaf) ve “n” (nun) harflerinin birlikte söylenişi.
K A L E N D E R H A N E Fars, (k a le n d e r - h â n e < k a le n d e r ,
derviş ve hâne, ev) a. Dervişlerin kaldıkları, yiyip içtikleri ya da geçi
ci olarak konakladıkları tekke.
194
Kalenderlik! asıl geliştiren Şeyh Cemalettin Savi [Öl. 1233] oldu.
Doğu düşüncesinden geniş ölçüde etkilenen kalenderilik, Mısır, İran,
Irak ve Orta Asya'da yandaş buldu.
Saç, sakal, bıyık ve kaşlarını tıraş eden kalenderiler, yün ya da at
kılından dokunmuş sade giysiler giyerdi; boyun, kulak, bel ve bilekle
rinde halkalar bulunurdu; toplumun dinsel değerlerini, geleneklerini
ve göreneklerini fazlaca önemsemezlerdi; Ali, Haşan, Hüseyin, Mu
hammet ve Fatma sevgisi bütün sevgilerin üzerindeydi.
Kalenderiler. toplumun geniş bir kesimiyle çelişen düşünce ve
uygulamaları nedeniyle ehl-i sünnet kadar ılımlı şiilerin de tepkisi
ne neden oldu.
195
kuşaklarına taktıkları, sadakatle hizm et, vefa ve bağlılık ifade eden,
necef ya da hacıbektaştaşından yapılmış, yumurta biçimli ortası de
lik taş. (ANSİKL.)
-ANSİKL. Hz. Ali'nin kölesi Kanber'ı ya da Hz. A/i’nin atının
göğüs kösteğini simgelediği kabul edilen kamberiye, alt ve üst
tarafından işlemeli gümüş ya da altından birer rozetle süslüdür. Sivri
tarafında madeni bir halka bulunur; kordon biçiminde ve her iki ucu
halkalı kuşağın bir ucu kamberiyenin halkasına geçirilir; kuşak bele
sarıldıktan sonra kamberiye, kuşağın diğer ucundaki halkadan geçirile
rek belde, önde duracak biçimde ayarlanır.
1%
♦Kanını içine akıtmak: Cezbe ve vecd hallerini içinde saklamak,
coşku ve taşkınlık biçiminde dışarı vurmamak.
197
Bu d ö rt kapı, dört yükseliş aşam asını gösterir; biri tamamlan
madan ötekine geçilemez.
K A R A D O N L U C A N B A B A (A le v i-b e k ta ş i şiirlerinde
adı geçen kutsal kişi) *Karadonlu Can Baba p o s tu : T ü r b e d a r
p o stu .
198
K A R M A T İ L İ K a. Hamdan bin Karmat tarafından kurulan,
İsm aililik m ezhebinin bir kolu. (ANSÎKL.)
-ANSİKL. K a rm a tile r. Cafer-i Sadık'm torunu ve İsmail'in
oğlu M uham m et'in ölümünden sonra yeni bir im am tanımazlar;
Muhammet Mehdi'yi beklemenin gerekliliğini savunurlar. Onlara
göre, sekizinci imam olamayacağını simgeleyen yedi sayısı kutsaldır:
Gökler ve yer, yedi kattır; insanın bedeni iki el, iki ayak, sırt, iki kulak,
iki burun deliği ve ağız olmak üzere yedi bölümden oluşur.
199
ikinci yarısını oluşturan, aslına dönmek isteyen insanın âlem -i
şu h u d 'd an , âlem -i gayb'a yükselirken çizdiği varsayılan yarım
daire.
200
K E B A İR Ar. (kebâ’ir) a. Büyük günahlar.
K E L A M V L L A H Ar. ( k e l â m - u l - l â h < k e lâ m ve A l l a h )
a. 1. T anrı sözü.
2- K uran.
201
abdühû ve resûlühü, Ali'yyün veliyullah" cümlesi. (ANSİKL.) [1]
*Kelime-i tayyibe: G önül alıcı söz. güzel söz.
* Kelime-i tev h it: “Lâ-ilâhe illallah; Muhammedün resûlullah.
Ali'yyün veliyullah" cümlesi. (ANSİKL.) [2]
-ANSİKL. [1], [2] Kelime-i şahadet ve kelime-i tevhitte, alevi-
lik-bektaşilik'le Sünnilik arasındaki fark; sü n n ilik ’te söylenen
cümlelerin sonuna eklenen ve “Ali. Tanrı’nın velisidir" anlamına ge
len “Ali'yyün veliyullah" cümleciğidir.
202
arasına sokularak kemerin bele tespit edilmesini sağlar.
D e rv iş ve u y a rıc ıla ra , özel bir tö r e n le t e k b i r l e n e r e k
bağlanan kemer, alevi-bektaşi inancına göre önce Hz. Ali tarafın
dan On İki İm anı'a verildi; sonra elden ele Hacı B ektaş Veli'ye
kadar geldi.
203
ve gâh, yer) a. Bel.
204
KESM E a. 1- Cem ’de, cem aat huzurunda suçlanan cana, suçu
nun kanıtlanması durumunda, dede tarafından ceza biçilmesi.
2- T ığlam a. (
* Kesme kesmek: Suçlanan cana, suçunun kanıtlanması durumund
dede tarafından ceza biçilmek.
K E S M E K f. T ığ lam ak .
K EŞİF Ar. (keşf, gizli, saklı ya da bilinmeyen bir şeyi bulma, or
taya çıkarma) a. T arik at yolunda; gizli, örtük ve perdelenmiş durum
da bulunan tanrısal gerçeği açığa çıkarma. (ANSİKL.)
-ANSİKL. T a rik a t inancına göre, T anrı katında seçkin bir yeri
olan tarik a t yolcusu; Tanrı'nın kendine bağışladığı esin kaynağıyla
sıradan insanlara kapalı olan gerçekleri kavrayabilir; bu durumda
Hakk'la arasındaki perde ortadan kalkar.
T a r ik a t yolcusu'nun, gizli h a k i k a t i açığa çıkarması üç
aşam ada gerçekleşir:
1- Akim kesin kanıt kullanarak, T anrı hakkında kesin bilgi sahib
olması (m u h ad a ra-ilm el-yakin);
205
2- Açıklama ve bilim yoluyla bilme (m ükâşefe-ayn el ya-
k in );
3- T anrı vergisi olan bir esinle aracısız bilme (m üşahede-Hakk
ü l-y a k in ).
206
K E V N E Y N Ar. (kevneytı < k e v n 'in ikili çoğulu) a. Mailde
âlem i ile ruh âlem i.
K I L A V U Z a. R e h b e r , m ü rş it.
207
doğru uzatılır. İleri yürüyüşlerle semah sürer ve bir daire oluşturulur,
semahçılar hem kendi ekseninde hem de daire çizgisi üzerinde hızlı
dönüşler yapar.
208
8- İbret alma.
9- Nimet dağıtma.
10- Özünü fakir görme.
-M arifet kapısının makamları;
1- E depli olma.
2- Bencillik, kin, garezden uzak durma.
3- Mahrem olan şeylerden kaçınma.
4- Sabır gösterme.
5- Utanma.
6- Cömert olma.
7- İlim öğrenme.
8- Hoşgörü gösterme.
9- Özünü bilme.
10- Arif olma.
-Hakikat kapısının makamları;
1- Alçak gönüllü olma.
2- Kimsenin ayıbını görmeme.
3- Yapabileceği hiçbir iyiliği esirgememe.
4- Tanrı'nın her yarattığını sevme.
5- Tüm insanları bir görme.
6- Birliğe yönelme ve yöneltme.
7- Gerçeği gizlememe.
8- M anayı bilme.
9- Sırrı öğrenme.
10- Tanrı'nın varlığına ulaşma.
209
*Kırkbudak şamdanı: Kırkbudak.
-ANSİKL. Kırkbudak şamdanı, ancak kimi tekkelerde bulunur ve
yalnızca N evruz ve 10 M uharrem törenlerinde kullanılır. İnanca
göre; kııkbudak'ın ateşi H orasan'da yakıldı ve hiç sönmedi; bugün de
için için yanmaya ve aydınlatmaya devam eder.
K I R K L A R a. G ay b e r e n le ri u l u l u k - e r m i ş l i k sırala
masında yer alan, kim oldukları tam olarak bilinmeyen, ancak
varlıklarına ve kutsallıklarına inanılan kırk kişilik evliya, e rm iş
topluluğu. (ANSİKL.) [1]
* Kırklar cem i: 1- T anrı'nın, varlık âlem i içinde tecellisinde
tek bir vücut olarak algılanan Kırklar'ın. Ali'nin başkanlığında yaptığı
toplantı. (ANSİKL.) [2]
2- Bu toplantının devamı durumundaki cem.
*Kırklar dansı: 1- Kırklar’ın kırklar cemi'nde, bir üzüm tanesi su-
yuyla kendilerinden geçerek yaptıkları dans. (ANSİKL.) [3]
2- Bu dansın devamı durumundaki semah.
* Kırklar m a k a m ı : K ırkların, gayb e re n le ri u lu lu k -
erm işlik sıralamasında bulundukları aşam a.
*Kırklar meclisi: Kırklar cemi.
* Kırklar m ey d an ı: 1- Kırklar’m. Kırklar cem i'ni yaptığı yer.
(ANSİKL.) [4]
2- Bu yeri temsil ettiğine inanılan meydan.
* Kırklar se m a h ı: Kaynağını kırklar dansı'ndaıı alan ve cem
töreninin zorunlu sem ahlar sıralamasında ilk sırada bulunan bir
semah.(ANSİKL.) [5]
*Kırklar şerb eti: 1- Kırklar cemi'nde içilen üzüm suyu.
2- Bunun bir devamı olarak algılanan ve cem de içilen şerbe
içki.
*Kırkların dansı: Kırklar dansı.
-ANSİKL. [1], [2], [3] [4] T a rik a t inancında, diğer insanlardan
farklı kimi T a n r ı dostu erenlerin bulunduğuna inanılır; tanrısal
210
sırları bildikleri için kendilerine gayb erenleri denilen bu kişiler,
u lu lu k -e rm işlik derecelerine göre sıralanırlar: En üst derecede
sıralanırlar: En üst d erecede gavs ya da k u tu p yer alır: bunu iki
im am , d ö rt evtâd ve kırklar izler.
Kırklarla ilgili bilgiler daha çok söylencelere dayanır; bu söylen
celerde. mekân ve anlatım teknikleri farklılık göstermekle birlikte he
men tümünde öz. aynıdır. Bir gün Hz. M uham m et. M edine'de
yaptırdığı mescitin bitişiğindeki toplantı yerine gelir ve kapıyı vurur.
İçeride Kırklar toplantı durumundadır. Yalnızca bir iş için dışarıda bu
lunan Selman-i Farisi aralarında yoktur. Hz. M uham m et'e kapıyı aç
madan kim olduğunu sorarlar; peygamber olduğunu söyleyince, “bi
zim içimizde peygamberin yeri yok" diyerek kapıyı açmazlar. Hz.
M uham m et üzülerek geri döner; yolda, kulağına Tanrı'dan bir ses ge
lir; bu sese uyarak kapıyı yeniden çalar; kim o dendiğinde, “karinin sey-
y id i, \oksullarin hizmetçisiyim" karşılığını verir ve kapı açılır. İçeri-
dekilere kimler olduğunu sorar; onlar da “biz Kırklarız, toplandık ko
nuşuyoruz" derler. Hz. M uham m et, “siz kırk değil otuz dokuz
kişisiniz" deyince, onlar da “biz kırk kişiyiz, kırkımız da bir kişiyiz"
karşılığını verirler. Hz. M uham m et kararsızlık geçirince Hz. Ali
koluna bir kesik atar; otuz dokuz kişinin kolundan yere birer damla kan
akar; bu kan damlalarının ortasına bir damla kan da çatıdan düşer; bu.
dışarıda görevli olarak bulunan Selman-i Farisi'nin kanıdır. Sonra Ali.
kolunu sarar ve kanı durur; bu sırada diğerlerinin de kanı durur.
Bu aşamada Selman-i Farisi, bir üzüm tanesiyle içeri girer ve
M uham m et'e; “al bunu pay et" der; M uham m et de üzüm tanesini
ezer ve suyunu kırk kişiye pay eder; üzüm suyundan içen kırk kişi, kendin
den geçip çoşar ve ayağa kalkıp dönmeye başlar; Peygamber dc bu dansa
eşlik eder; bir ara Hz. M uham m et'in takkesi yere düşer; bunu alıp
kırka bölerler ve bellerine kuşak yapıp sararlar.
T a rik a t inancında cem in, cem m eydanı nın, sem ahın ve içki
nin kaynağı bu dinsel söylenceye dayanır.
-[51 Kırklar semahı, en az dört, en çok on iki kişiyle dönülür; genel
de. kırk yaşın altında olanların bu semahı dönmesi hoş görülmez.
N iy az la şm ad an sonra erkekler bir yana, kadınlar bir yan
211
karşılıklı dizilir: Saz başlayınca herkes, olduğu yerde sağ ve sol
ayaklarını ileri-geri hareket ettirerek semaha başlar. Üç nefeste semah
ağırlan ır; dönek havasına geçilince canlar, önce sağ ayaklarıyla sağ
kollarını, ardından sol ayaklarıyla sol kollarını ileri uzatarak semahı
sürdürürler. Bundan sonra. “ A llah! A llah !" denmesiyle semah
dönen kadınlar, diz çöker; bu durumda iken şemsi, sol baştaki kadına
dolusunu sunar; o da, doluyu sağ baştaki erkeğe verir; dolu, sırayla gi
der. Bu iş bittikten sonra, sol baştaki semahçı kadın, sağdan başlayarak
cem 'e gelenlere dolu dağıtır; en son şem si’ye verir; birlikte içip
niyazladırlar; ardından kadın, yere de niyaz eder ve çekilip yerine
oturur.
212
ket noktası, h ak ik at sırlarının yörüngesi olarak algılanır.
213
yan Şeyh Cüneyt'in öldürülmesinden sonra pir olan oğlu Haydar, on
iki dilimli kızıl taı,.- giymeye ve kızıl sarık sarmaya başladı; m üritleri
de buna uyunca haydari taç, tarik atın simgesi durumuna geldi ve
bunlara k ız ılb a şla r denildi.
Selçuklulardan bu yana A nadolu'da bir inanç kurumu olarak
yaşayan kızılbaşlığı. şiilik kolu kabul ederek doğrudan İran'a bağla
mak tam gerçeği yansıtmaz; A nadolu toprağında bektaşilik'le or
tak inanç, gelenek ve görenek temeli üzerinde gelişip şekillenen bir sen
tez olarak, bir alcvilik kolu olarak algılamak daha doğru olur.
K IZ IL B Ö R K a. T aç.
K IZ IL D E L İ a. Şarap.
K IZ I L E Ş İ K a. M eydan taşı.
K İ T A B U L L A 1 1 Ar. (k i t â b - u l - l â h < k i t â b ve A l l a h ) a.
Allah'ın kitabı. K u ra n .
K İ Y S A N İ Y E Ar. ( k i y s â n i y y e ) a. İm a n ı A li yan
daşlarından Kiysani tarafından kurulan, şiiliğin dört kolundan biri
durumundaki ta rik a t.
215
KOFİ a. Ç ek i.
K O N U K a. M ih m an .
*Konuk d ede: M ihm an dede.
216
t* K O Ş T U R M A a. Kimi sem ahlarda, yeldirm eyi izleyen; oaiıe
biçiminde dizilmiş sem ahçılann hızlı dönüşleriyle belirgin evre.
217
çaldığı semah ezgisi eşliğinde, kollar yana açık olarak semah dönülür;
topuklar belli aralıklarla yere basar; ayaklar hafifçe büküktür; aksar bi
çimdeki yürüyüşe bel hareketleri eşlik eder; bir anda kitlesel ölçekte bir
dalgalanma hareketi oluşur ve yatır alanını dinsel bir hava bürür.
K Ö Y T A N a. K oytan.
218
K U M R U Fars. (kumri'den) a. K ul. (ANSİKL.)
-ANSİKL. V ah d et inancına göre, görünüşüyle (1) sayısını
anımsatan servi T an rı'y ı; hep serviyle birlikte anılan kumru ise
Tanrı'ya adanmışlığı anımsatan boynundaki renk kuşağı ve Tanrı nın
adını hatırlatan ölüşü nedeniyle kulu simgeler.
219
T a n rı vahyi yoktur; ne yazılmışsa, ne söylenmişse tümü insanların
¿seridir; bu nedenle bilimsel açıdan ele alınıp incelenebilir.
Her kâm il insan, yaşadığı dönemin gerçek Kuran'ıdır; hayatta ol
mayan kâinil insanların yazıları, sözleri; onların yaşam deneyimle
rinden başka bir şey değildir; onları dogmatik olarak yorumlamak,
içinden kimi söz ya da söz gruplarını seçerek doğru kabul etmek,
gerçeklerle bağdaşmaz; her kâmil insan bağımsız olarak düşünebilen
bir v a rlık tır; daha önce yaşamış kâm il insanların görüşlerini
benimseyebileceği gibi yadsıyabilir de.
KURBAN Ar. (kurbân, dinsel bir buyruğu, bir adağı yerine ge
tirmek için kesilen hayvan) a. 1- T arikat erkânında gösterilen durum
larda, H akk a yürüm eden H akk'a kavuşmanın anısına, lokm a edilip
yenmek için tığlanan belli özelliklere sahip hayvan. (ANSİKL.)
2- H ak yolu'na kendi canından geçen, başını yola adayan tarikat
y o lc u s u .
3- T arik at yolu'nda bir engel olarak beliren ve feda edilmesi ge
reken, tığlanan hayvanla simgelenen nefis.
4 - T a rik a t erkânından olan ayin, tö ren , toplantı.
*Kurbaıı edilme: İk ra r töreni.
*Kurban lo k m ası: Cem de tığlanıp pişirilen hayvanın eti.
*Kurban olmak: Nasip alm ak.
220
* Kurban tek b irlem ek : lığ la n a c a k olan hayvanı kutsamak.
* Kurban tığ la m a e r k â n ı: Kurban lığ la n m a s ı sırasında
güdülen yol. yöntem.
*Kurban tığ lam ak : T arik at erkânı uyarınca kurban kesmek.
-ANSİKL. Kurban. H ak k a yürü m ed en T an rı'y a yaklaşma
amacıyla yapılan bir ibadettir.
Kurban kesme geleneği Hz. İbrahim söylencesine dayanır: İbra
him kendi ikilik'ini birlik'te yoketmek için oğlunu kesmek ister; an
cak. vücudu terketmeden de birlik'e varılabileceğini anlayınca eyle
minden vazgeçer; sonraları, gerçek kavuşma uğruna simgesel anlamda
bir hayvan kesm ek gelenek olur.
A levilik-bektaşilik'tc kurbanın saygın bir yeri vardır: T a r i
k at yolu'nda H akikat'e ulaştıklarından. Gerçek-kavuşma'ya erdikle
rinden. bunun anısına bir kurban tığlanıayı zorunlu sayarlar.
K U R B A N C I a. S o fra cı.
*Kurbancı postu: M ey d an d ak i on iki post sıralamasında yer
alan Hz. İbrahim m akamı.
K U R B A N C IL IK a. S o fra c ılık .
221
K U T S İ Y A T Ar. (kudsiyyat < kudsi'nm çoğulu) a. Tanrısal
âlcınlc ilgili ¡¿eyler.
222
K U Y U C U a. I- Kurban artığının ve kurban kemiklerinin
gömülmesi hizmetini yerine getiren kimse.
2- Kimi bölgelerde sakaya verilen ad.
223
güzelliğini görmek istedi; evren i ve insanı yarattı.
K Ü PE a. M enguş.
225
L A K Î T Ar. (lakit, buluntu) a. Bir m ü rşit'ten ta r ik a t a d a p
ve erkânını öğrenmemiş, m ürşit'in terbiyesinden geçmemiş, kör ola
rak algılanan kimse.
226
LENG ER Fars. (lenger) a. Tacın, başa geçen alt kısmı.
227
M
MA Ar. (mâ) a. Su.
*M a-ül-havat: A bıhayat.
228
zünub (günahların bağışlanması): Baş okutm a.
229
ramını açıklayan yapıtı.
M A N G I R a. Para.
230
düzeye ulaşma, ta n rısa l sırlara erme evresi; marifet k a p ıs ı.
(ANSİKL.)
* M arifet bilgisi: Marifete eren ta rik a t yolcusunun, gönül
sezgisi yoluyla elde ettiği duyular üstü bilgi.
* Marifet k ap ısı: Marifet.
*Marifet kavm i: Arifler.
-ANSİKL. D ört kapı öğretisine görfi insan-ı kâm il aşam a*
ları dörttür ve her biri bir kapıyla temsil edilir:
1- Şeriat; şeriat kapısı.
2- Tarikat; tarikat kapısı.
3- Marifet; marifet kapısı.
4- Hakikat; hakikat kapısı.
Normal insan ta rik a t yolunda, bu d ö rt kapı ve bu d ö rt kapı
ya bağlı kırk makamdan geçerek, ruhunu ve benliğini engin duruma
getirir; kâm il insan olarak ilahi sırra ulaşır.
Marifetin on m akam ı şunlardır:
1- E depli olma.
2- Bencillik, kin. garezden uzak durma.
3- Mahrem olan şeylerden kaçınma.
4- Sabır gösterme.
5- Utanma.
6- Cömert olma.
7- İlim öğrenme.
8- Hoşgörü gösterme.
9- Özünü bilme.
10- A rif olma.
231
dana geldiğinin bilincine varamayıp dünya ve dünyayla ilgili şeylere
gönül verenler.
-ANSİKL. Gönlün masivayla ilgisini koparmak tarik a t yolcu
su için, Tanrı'ya doğru yükselişin, ön koşulu durumundadır; kişi ancak,
masivadan sıyrılarak T an rı’da yok olma aşamasına ulaşabilir.
M A Z B A T A Ar. ( m a z b a t a , tutanak) a. D e r v i ş l i k
aşam asına gelene m ü rş it tarafından verilen ve derviş olduğunu
bildiren belge.
232
(Bir şeye, bir duruma ulaşmış olan) G önül sezgisiyle tanrısal sırlara
ermiş, erişmiş olan.
2- a. (Bir şeyin ortaya çıktığı, göründüğü \ er) Tanrısal özelliklerin
en mükemmel görüntüye büründüğü varlık anlamında insan.
3- İlahi sırların tecelli ettiği yer anlamında insanın gönlü.
*M azhar olm ak: T a rik a t yolunda tanrısal sırlara ermek.
erişmek.
*Mazhar-ı sırr ı Ali: Hz. Ali sırrına ermek: Hz. Ali sırrın ı
gönülde duymak.
M E C A Z İ B Ar. (m e c â z i b . meczuplar) a. D e rv iş le r, a b
d a lla r .
234
1- L ah u t; kesin v arlık âlem i.
2- C e b e ru t; bütün varlıkların T a n r ı bilgisinde toplandığı
âlem .
3- Melekût; T an rı bilgisinde toplanan gerçeklerin açılıp ortaya
çıktığı âlem . '
4- Nasut; T an rı bilgisinde toplanan varlıkların, madde biçimi
ne girerek görünüş alanına çıktığı âlem.
5- Misal; bütün varlıkların gerçek biçimlerinin ve özlerinin, en
olgun bir nitelikte bulundukları âlem .
235
M EN G İ a. 1- İçel ve çevresinde kadın erkek birlikte oynanan ve
tah tac ıların geleneksel oyunları arasında yer alan, sem aha yakın
özellikler gösteren karşılama türü bir halk oyunu.(ANSİKL.)
2- T a rik a t sem ahı.
-ANSİKL. T ah ta cıla rd a menginin tarihi çok eskilere dayanır:
Kimi mengiler “Eski Horasani mengî'. “Eski mengi" ve “Yeni men
gi" adlarıyla anılır.
T ahtacılar'da ağıt ve uzun havalar dışındaki bütün ezgiler 9 vu-
ruşludur; semahların gizli oynanmasına karşın, dinsel yanı olmayan
mengi, açıkta oynanır; ancak, kendi toplumları dışında oynanması duru
munda bir “uğur" olarak ceketler ters giyilir.
Sevgi ve dostluğu simgelediğine inanılan mengi. kadın erkek bir
likte. karşılıklı iki sıra halinde ya da halka biçiminde oynanır.
İki sıralı mengide. yüzler birbirine dönük olacak biçimde kar
şılıklı iki dizi oluşturulur; halkalı mengide ise daire yayı üzerinde bir
kadın bir erkek bulunur.
Mengi. kaval, kemane, zilli d e f ve davul eşliğinde sekme, diz
kırma, öne eğilme ve kolları sallama figürlerine koşut olarak türkü
söylenip el çırparak oynanan bir oyundur.
236
tekk elerd e yaşar, dünya isteklerinden ve geçici tutkularından
sıynlmışlığm bir belirtisi olarak sağ kulaklarına menguş takarlardı.
M ücerret ik ra rı veren dervişin sağ kulak memesi; pirevi'nde,
Balım Sultan yatırının iç kapısının eşiğinde tahta bir kaşığın sivril
tilmiş sapıyla ya da şimşirden bir şişle delinir; daha sonra, kulakta açılan
deliğin küçülmemesi için “yıldıztaşı" denen bir santimetre boyunda
ve çapında bir taş deliğe yerleştirilir; yara tümüyle iyileştikten sonra
menguşlar kulağa takılır.
237
olur. Yoldan düşme, en ağır yaptırımdır; o kimse artık ömrü boyunca
alevi topluluklarında bulunamaz; merdud kabul edilir; ölümleri ha
linde bile cenazeleri yıkanmaz, nam azlan kılınmaz.
238
M E R V A N İ a. E m eviler'in M e rv a n ile r kolundan olan kim
se. topluluk.
239
M E Ş İ H A T Ar. (m e ş i h a t ) a. M ü r ş itlik , p o s tn işin lik .
240
dönmenin özlemi içinde yanar tutuşur. Gerçeğe ulaşabilmek, tutkular
dan sıyrılmakla olanaklıdır; bu da ancak bin bir günlük çileyle sağlana
bilir; ru h , tanrısal evrene dönüşle ölümsüzlüğe ulaşır.
M E V L İ T Ar. (mevlıtd. yeni doğmuş) a. 1- Hz. M u h am
met'in yaşamını ve erdemlerini anlatan manzum yapıt.
2-Bu yapıtın okunduğu dinsel tören.
*Mevlid-i A li: 1- Şah İsmail Hatai tarafından yazılan ve Hz.
Ali'yi öven, yücelten manzum yapıt.
2- Bu yapıtın okunduğu dinsel tören.
241
*Mevdan ocağı: H azreti Fatm a Ocağı.
*Mevdan odası: Meydan.
*Mevdan reh b eri: Dedenin yöneteceği törenin hazırlık işlerine
bakma ve törenin yöntemine uygun biçimde gerçekleşmesini sağlama
hizm etini yerine getiren kimse.
*Mevdan tası: Meydanda, giriş kapısının solunda yer alan ve Kolu
Açık Hacim Sultan adına kurulan,suçluya ceza m akam ını temsil eden
taş. (ANSİKL.) [2]
*Mevdan-*ı e ren ler: Meydan erleri.
*Mevdan-ı m u h ab b et: M uham m et m eydanı.
-ANSİKL. [1], Meydan ya da meydan odası; alevi-bektaşilerde.
resmi tö ren yeridir; ibadet meydanı, eren ler meydanı ve k ırk la r
meydanı adlarıyla da anılır.
Meydanın giriş kapısının iç kısmına eşik; meydanın orta kısmına
d â r ya da dâr-ı M ansur denir. Genellikle giriş kapısının karşısında,
k ü re m akam ı olarak algılanan bir ocak (Hz. F atm a ocağı) bulu
nur; ocak olmaması durumunda bunun yerine bir çerağ konur.
Meydana girene göre sağ taraf karşı köşede, yerden biraz yükseltil
miş bir zemin üzerinde H azreti M uham m et m akam ı olarak algıla
nan Ahmed-i M uhtar postu (m ürşit postu); postun solunda ka
lan duvarın dibinde çerağ tahtı; bunun önünde ise meydan taşı bulu
nur.
Ocaktan sonra sırayla giriş kapısının sol tarafındaki duvar boyun
ca postlar sıralıdır; siyah renkli olan H orasan postuna kimse otur
maz. boş tutulur.
A le v ilik - b e k ta ş ilik 'te meydan, bir i b a d e t yeri olarak
caminin yerini tutar: Ancak, cami'de şe ria t, meydan'da m arifet;
ca m i'de K ıb le y e dönüş, meydan'da karşılıklı kıble oluş vardır.
Cami'de hoca ve müezzin; meydan’da m ü rşit ve re h b e r bulunur;
cami'de yazılı K u ra n , meydan’da konuşan K u ra n okunur. Camii,
dünya meydanıdır, güven yeridir; orada yapılan ibadet borç ödemektir.
Meydan, büyük mahşerdir, insanı sonsuz yaşama götüren ölüm sahne
sidir, bir k u rb a n yeri, sonsuz saltanat yeridir; orada yapılan ibadet
242
m iraca varmak içindir.
-[2] Meydan taşı, suçlulara ceza verilme yeridir; erenler yolun
dan sapanlar burada terbiye edilir; sahibi. Kolu Açık Hacim Sultan'Air,
elinde. Hz. Ali'nin Zülfikâr'ını temsil eden tahta bir değnek vardır:
korkulacak, çekinilecek bir makamdır.
M E Y D A N C I a. 1- Ç erağ cı.
2- Kimi bölgelerde, cem 'deki on iki hizm et sıralamasında
gösterilen meydanı törene hazırlama ve çerağ ları uyandırma hiz
metini gören kimse.
*Mevdancı baba: Meydanı yöneten baba.
* Meydancı postu: Meydandaki on iki post sıralamasında ye
alan San İsmail Sultan makam ı.
M E Y D A N C I L I K a. 1- Ç e ra ğ c ılık .
2- M eydancı olmanın gereklerini yerine getirme; meydancının
işi. görevi.
243
-ANSİKL. Islanılık'ta, Ali'nin halife seçilemeyişi nedeniyle
inançlarda, birbirine karşıt yollar doğdu; bunların tümüne m ezhep
denildi.
244
M İ H M A N H A N E Fars. (m ih m a n -h a n e < m ih m a n . konuk
ve hâne, ev) a. M ihm anevi.
245
1- İslam itikat ilkelerinin özetlendiği Bakara suresinin son iki
ayeti.
2- A llah'a ortak koşan ya da O'nun varlığını tanımayanların
dışında kalan tüm ümmetin cennet'e gireceğinin müjdelenmesi.
3- İslam dininin en başta gelen ibadeti olan beş vakit namazın farz
kılınması.
A levilik-bektaşilik inancında ise miraç mücizesi çok farklı
dır: C eb rail, Hz. M uham m et'e H a k k ın davetini bildirir ve O na
reh b erlik eder: sema'da önlerine bir arslan çıkar ve bir ses. “Ars!an
senden bir nişan ister, yüziiğiinii vn !" der; Hz. M uham m et,
yüzüğünü arslanın ağzına atar ve yoluna devam eder; bu arada içinden.
“Amcam oğlu Ali burada olsaydı bu arslanın hakkından gelirdi' diye
düşünür; sonunda Hz. M uham m et'e H ak tecelli eder ve H akk ın
yüzünü görür; sessiz ve sözsüz olarak doksan bin sır söyleşilir.
Hz. M uham m et miraç dönüşünde. K ırk la r ın sohbette ol
dukları eve uğrar; kapıyı vurur; “-Kim o!” dediklerinde. “-Peygambe
rimi" der; içeri girmesine izin vermezler; ancak “Yoksulların lıizınet-
çisiyiml" dediğinde, buyur ederler.
Selman Farisi dışarıda görevli olduğundan içeride otuz dokuz kişi
vardır. Hz. Ali'nin yanına oturan Hz. M uham m et. “-Siz kimlersi
niz?" diye sorar; onlar da; “-Biz K ırklarız, hepimiz bir gönül, bir ci
hetiz. Birimiz ne ise varımız odur" derler. Hz. M uham m et kanıt is
teyince, Hz. Ali kolunu neşterle yaralar; hepsinin kolundan kan akar;
bir damla kanda çatıdan düşer; bu Sehnan'm kanıdır.
Daha sonra Selman, elinde bir üzüm tanesiyle içeriye gelir; Hz.
M u h am m et'e “Ey yoksulların hizmetçisi! Bu iizünı tanesini bize
taksim et" der; Hz. M uham m et, C ebrail'in getirdiği tabakta üzüm
tanesini ezerek şerbet yapar; hepsi bu şerbetle sarhoş olur ve ayağa
kalkıp “-Ya A llah!” diyerek sem ah dönmeye (dans etmeye) başlar
lar.
A le v ilik - b e k ta ş ilik inancında C e b r a i l , H z. M u h a m
m e t'in sezgisel ak lıd ır; M u h a m m e t, kendi sezgisel a k lıy la
(C eb rail) ulaşıp yorumladığı şeylerin nereden geldiğini anlamak,
bilmek ister: söylencede geçen K ırk la r Meclisi bâtın âlem in.
246
gayb âleminin, tanrısal âlem in karşılığıdır; M uham m et'in ru h u
da gayb âlem inde olduğundan, her şeyin K ırk la r M eclisi’nden
geldiğini sezer ve onların bulunduğu kapıyı çalar; bu kapsamda miraç,
Hz. M uham m et'in K ırk la r Meclisi ne katılması. Ali'nin yolunu
bulmasıdır.
-[2] Hz. M uham m et'in K ırk la r M eclisi'ne katılması. A li
yolunu tanıması anısına alev i-b ek taşilerd e ik ra r verm eye, yani
nasip alm aya miraç adı verilir: Miraç, nefsin ölümünü, ta r ik a t
yolunda yeniden doğuşu; anasız-babasız olarak dünyaya ikinci kez
gelişi simgeler; bu yeni yaşamda m ürşit baba, re h b e r an a olarak
algılanır.
247
M İS A L Ar. (m i s â l , düş, rüya) a. Beş evren sıralamasında son
sırada yer alan; bütün varlıkların, biçimleri ve özleriyle en olgun nite
likte bulundukları evren; misal âlem i (ANSİKL.)
-ANSİKL. Alevi-bektaşi düşüncesinde, beş ayrı evren vardır:
Bunlar;
1- L ah u t; kesin v arlık evreni.
2- C e b e rû t; bütün varlıkların T a n r ı bilgisinde toplandığı
evren.
3- M elekût; T an rı bilgisinde toplanan gerçeklerin açılıp ortaya
çıktığı evren.
4- N asut; T an rı bilgisinde toplanan varlıkların madde biçimi
ne girerek görünüş alanına çıktığı evren.
5- Misal.
248
M U H A B B E T Ar. (m u h a b b e t) a. 1- T an rı'y a, ta r ik a t u lu
larına ya da tarik at yolunda yapılan bir işe, eyleme karşı gönülde uya
nan sevgi, bağlılık.
2- Bir şikayetin, sorunun tartışılıp değerlendirilmesi, bir sonuca
bağlanması için yapılan cem töreni; muhabbet m eydanı.
3- Gençleri görgü ayinine hazırlamak için yapılan cem töreni;
muhabbet m eydanı.
4- A dak m uhabbeti.
* Muhabbet m eydanı: Muhabbet.
* M uhabbet-i e h lib e y t: Hz. M uham m et soyuna sevgi ve
bağlılık
249
M U H A M M E T (İslam peygamberi [571-632])
*M uham m et-Ali divanı (m ey d a n ): M eydan.
*M uham m et-A li se m a h ı: T a h ta c ıla r da, dinsel tö re n le rin
açılış sem ahı (ANSİKL.)
*Muhammet m iraçtan indi sem ah ı: M iraçlam a.
*Muhammet ra h ı: Hz. Muhammet yolu.
-ANSİKL. D ede'nin sazcıya hayır d u a etmesinden sonra,
“üçler" aşkına üç kez birer çift (bacı-erkek) kalkıp sem ah döner;
ardından “Hu" çekilir ve dedenin izniyle oturulur.
Daha sonra, “Üçlen sonra kırktınız bir. birimiz kırk" denilir ve üç
çift birlikte kalkıp sem ah dönmeye başlanır.
M U H A R R E M İ Y E Ar. (m u h a r r e m iy y e ) a. M a k te l.
250
-ANSİKL. Muhip, tarikatta belli bir deneme süresini doldurur;
başarılı görülürse ik ra rı alınıp dervişlik aşam asına yükseltilir.
251
aşılır sanarak heves eden talip.
M U M Fars, (müm ) a. Ç erağ.
*M u m -p erv an e: Â şık-m aşuk.
*Mum söndürme: Çerağı sır etme. (ANSİKL.)
-ANSİKL. “Mum söndürme" konusunda; kaynağını Sünni
lik ten alan ve A nadolu alevilerine. özellikle k ızılb aşlara yöne
lik olarak geliştirilen bir iftira vardır. Gerçekle hiçbir ilgisi, ilintisi bu
lunmayan. alevilik-bektaşiliği bütün kuramlarıyla dinsiz, sapkın
sayan. Anadolu uygarlığından habersiz, kendi tarihinin cahili kimsele
rin elinde beslenip büyütülen bu suçlamanın tarihi, oldukça eskilere da
yanır.
Resmi dünyayla barışık ve onun bir parçası durumunda bulunan
Sünnilik; hemen her şeyi sünni anlayışla açıklama kolaycılığı ve bu
nun dışında bir gerçek tanımama bağnazlığıyla bu tür iftiralar için “vî -
rimli bir tarla' durumundadır.
S ü n n i anlayışta kadın, erkekten sonra gelir, ondan geridir;
kadınlar örtünür, erkekten kaçar; kadın-erkek topluluğu oluşturma
yoktur. A levilik-bektaşilik'te ise kaç-göç yoktur; kadın-erkek eşit
liği. kadınlı-erkekli tören düzenleme geleneği vardır. Bu törenlere
evli olmayan erkekler giremez; evli erkek eşiyle birlikte gelir; töreni
yöneten yetkilinin gerekli görmesi durumunda kadın kurallara uygun
olarak içki de dağıtabilir. Eskiden törenlerin yapıldığı yerler mum ya
da yağ lambalarıyla aydınlatılırdı; görevli, tören başlamadan bu mum
ya da lambaları yakar, tören bitiminde ise söndürürdü. Kadın-erkek bir
likte içkili tören yapmayı, büyük bir günah olarak algılayan sünni
anlayış, sembolik anlamda içilen ve kökeni K ırk la r M eclisi'ne
dayanan içkiyi de abartarak, “Alevi-bektaşiler kadın-erkek bir araya
toplanır; içki içip sarhoş olduktan sonra, mumları söndürerek cinsel
ilişki dahil her türlü ahlaksızlığı yaparlar" yalanını üretir.
Gerçek hiç de böyle değildir; tö ren le r, camii karşılığı olarak
algılanan m eydan da yapılır; tören namaz gibi bir ibadettir; bu iba
det yerine getirilirken, hiç kimse ta rik a t kuralları dışına çıkamaz.
252
M U R A K A B E Ar. (m urakabe. bakma, gözetleme) a. T a rik a t
yolcusunun, kendi iç dünyasına yönelerek kalbinde, gönlünde
Tanrı'ya bakması; derin düşünceye dalarak kendini T an rı üzerinde
yoğunlaştırması.
M U S A H İ B E Ar. (m usahibe
• *
< m u sâh
« •
ib 'in dişili)
3
a. Kadın
m u sah ip .
253
-ANSİKL. İk ra r töreninde, karı-koca birlikte nasip alır;
kadın, bir başka kadının kocasını; erkek de başka bir erkeğin karısını mu
sahip seçerek meydana girer.
254
Sonuçta, peygamber, dönemindeki 6666 ayet. Halife Osman
dönemindeki düzenlemeyle 6234’e inmiş oldu; daha önceki belgeler
yakıldığı ya da yokedildiği için eksik olarak gözüken 432 ayetin ne
olduğu tam olarak bilinmiyor.
255
M Ü B İN Ar. (m übin) s. 1- İyiyi kötüden ayıran, ayırabilen.
2- Açık, belli.
256
-ANSÎKL. Mücessime inancında Tanrı'ya nesnel bir varlık nite
liği yüklenir: O, arşta oturur; gövdesi, eli, kulağı vardır; bir insan gibi
görür, işitir, öfkelenir ve sevinir.
M Ü H Ü R Fars. (m ü h r ) a. 1 Gül.
2- Nam az m ü h ü rü .
*Mühr-i n ü b ü v v et: Son peygamber anlamında Hz. M uham
m et.
M Ü H Ü R L E M E K f. A yak m ü h ü rlem ek .
M Ü M İN Ar. (m ü ’m in ) s. ve a. Müslüman.
257
M Ü M K Ü N Ar. (m ü m k i n , olanaklı) s. Mümkün ad em : Ol
mayan, ancak olması olanaklı olan adem.
258
M Ü R D E Fars. (mürde) s. ve a. Ölmüş olan, ölü.
259
kendisi için mürüvvet meydanı açılmasını istemek.
♦Mürüvvet m eydanı: Suçlunun topluma geri dönebilmesi için
küçük suçlarda kırk gün sonra, büyük suçlarda verilen cezanın bitimini
izleyen günlerde yapılan tören.
♦Mürüvvet tası: M eydan taşı.
260
N
N A A T Ar. (n a 't , övme, överek anlatma) a. Hz. M uham m et'i
övmek, ona yalvarıp şefaat ve bağışlama dilemek için yazılmış şiir.
*Naat-ı A li: Hz. Ali için yazılmış övgü şiiri.
261
Kimi kaynaklarsa Nâdi A li’nin kızılbaş şairlerinden Zugaylı
Huzai'nm bir dörtlüğünden alındığını kaydeder.
262
-ANSİKL. Genellikle madeni para büyüklüğünde olan namaz
m ühürleri kutsal kabul edilen K erbela toprağından yapılır; eskiden
gezginci d erv işler tarafından dağıtılırdı. Yuvarlak olabildiği gibi
dört kapıyı ya da On İki İm am ı simgeleyecek biçimde dört ya da on
iki köşelidir. Üzerine A llah, M u h am m et. Ali, F a tm a . Haşan ve
Hüseyin isimleri yazılı namaz m ühürleri, temiz bir kese içinde sak
lanır ve namaz kılınacağı sırada çıkarılarak alın üzerine gelecek biçimde
secde edilen yere konur.
NAN KÖ R Fars. - Tr. (nankör < Fars. nân. ekmek ve Tr. kör) s.
Yapılan iyiliğin değerini bilmeyen ve minnettarlık duymayan kimse
için kullanılır.
263
N A S U T Ar. (n â s u t , insanlar, insanlık) a. Beş ev ren
sıralamasında dördüncü sırada yer alan; T a n rı bilgisinde toplanan
varlıkların madde biçimine girerek görünüş alanına çıktığı evren; na-
sut âlem i. (ANSİKL.)
*Nasut âlem i: Nasut.
-ANSİKL. A le v ilik -b e k ta şilik inancında beş ayrı e v r e n
vardır:
1- L ah u t; kesin v arlık evreni.
2- C eberut; bütün varlıkların T an rı bilgisinde toplandığı ev
ren.
3- M elekût; T anrı bilgisinde toplanan gerçeklerin açılıp ortaya
çıktığı evren.
4- Nasut.
5- Misal; bütün varlıkların gerçek biçim ve özleriyle bulunduk
ları evren.
264
N A Z A R Ar. (nazar, bakma, bakış) a. M ürşit'in, kendini t a r i
kata veren cana derin bakışı. (ANSİKL.)
* N a z a rım : A l e v i - b e k ta ş ile r in birbirine “s iz" yerine,
“görüşü benim gibi olan", anlamında kullandıkları bir seslenme
sözü.
-ANSİKL. A levi-bektaşi inancında; “Ehl-i dil in nazarı top
rağı cevher eder". M ürşit'in bakışı (nazarı), ta rik a t yolcusunu ol
gunlaştırır; onu kuşkulardan, kuruntulardan uzaklaştırır; gerçeğe,
güzelliklere götürür; ancak o zaman bakma, görme haline dönüşür.
N E B İ L İ K a. N ü b ü v v et.
265
*Nefes evladı: 1- B abagan kolu inancına göre; Hacı Bektaş
Veli'nin burun kanıyla gebe kalan Kadıncık Ana'dan doğan çocuk.
2- Yol evladı.
-ANSİKL. Nefesler, kutsal bir esin ürünü kabul edilir; genellikle
7, 8, 11 heceli kalıplarla söylenmiş 3-7 dörtlükten oluşur; aruzla
yazılmış nefesler de vardır. A levi-bektaşi felsefesinin özeti sayıla
bilecek olan nefeslerde özetle şunlar anlatılır:
1- Bizler, bizi ebedi gerçeğin özüne götüren birlik dolusunu içtik,
bu nedenle şaraba gereksinmemiz kalmadı. Asıl gerçeğe, ebedi gerçeğe
ulaşarak H akk'a kavuştuk; bunun için m ihraba gereksinimimiz kal
madı.
2- Bizim yolumuzda canın önemi yoktur, biz cananı arıyoruz.
G önlü K âbe bilir, gönüle ulaşma yolunun kurallarına uyarız. Biz;
bu nedenle insana secde ederiz; bizim için bundan başka bir ibadet
biçimi yoktur.
3- Söylediği sözleri; Tevrat'tan. İncil'den anlamlar taşıyan
K u ran 'ın gerçeklerini ortaya çıkaran bizleriz. Biz K u ra n ı insanın
yüzünde bulur ve oradaki K u ra n ı okuruz. Bize başkaca bir K u ra n
gerekmez.
4- Bizler. ebedi gerçekler peşinde koşmaktan yanıp yakılan ama
yılmayan insanlarız. Ezelde evet dedik ve bu sözümüzden asla
dönmeyiz. Biz zaten meleklerle dostuz. Bu nedenle, günah-sevap
melekleri bizim günahımızı-sevabımızı yazmayı bırakmıştır.
’M )
N E F İS Ar. (nefs, öz varlık, benlik) a. 1- Bir varlığın, kendisin
den ayrı bir v arlık olarak algılanan manevi gücü; ru h . (ANSİKL.)
[ 1]
2- Bir insanın içindeki yıkıcı arzular ve kötü duyguların tümü.
(ANSİKL.) [2]
*Nefs aşa m a sı: T a rik a t yolcusunun ru h sa l arınmaya ermek
için geçmek zorunda olduğu aşamalar sıralamasında yer alan ve duygu
egemenliğiyle belirgin olan ben makam ı.
* Nefsi kırmak: Nefsin isteklerinden sıyrılmak, arınmak.
* Nefs-i kül: 1- Akl-ı kül'den doğan evrensel ru h .
2- Havva.
-ANSİKL. [1] Varlığın, kendisinden ayrı canlandırıcı, etkin bir
güç olarak algılanan nefsin, temelde yedi türü vardır:
1- Nefs-i cemadi: Maddeyi bir arada tutan ve dağılmasına engel
olan güç; maddesel ruh.
2- Nefs-i nebati: Üremeyi, büyümeyi ve beslenmeyi sağlayan güç;
bitkisel ru h .
3- Nefs-i hayvani: Canlılardaki hareketi sağlayan güç; hayvansal
ruh. canlılık ruhu.
4- Nefs-i insani: Bütünü kavrama ve akıl yürütme gücü; insan
ruhu.
5- Nefs-i natıka: İnsanın canlılar arasındaki yerini belli eden güç.
cevher; insan ruhu.
6- Nefs-i kudsiye: Olanaklı olan her şeyi elde edebilme melekesine
sahip güç; kutsal ru h , ermişlerin ruhu.
7- Nefs-i kül: Akl-ı kül den sonra gelen, ondan etkilenen, etki
alan güç; bir insan gibi algılanan âlemin ruhu, canı.
Tanrı'nın yaratıcı gücü eyleme geçince; akl-ı kül. kendi özünden
etkilenen gücü doğurdu (nefs-i kül); Akl-ı kül ile nefs-i kül
ilişkisinden göklerle göklerin gövdeleri durumunda olan yıldızlar
belirdi; göklerin dönmesinden to p rak , hava, ateş ve su ortaya çıktı;
bu d ö rt u n su rla göklerin birleşmesinden de cahsı: maddeler, bitki
267
ler ve insanlar yaratıldı.
T a n rı, görünüş alanına yine akl-ı kül olarak algılanan  dem
biçiminde çıktı; bu ilk insandan etkilenen, etki alan varlık olarak
Havva (nefs-i kül) doğdu; bütün insan soyu da bu iki kişiden (Âdem
ile H a v v a / Akl-ı kül ile nefs-i kül) geldi.
-[2J A le v ilik - b e k ta ş ilik inancında; insanda, her türlü
kötülüğü yapmaya yatkın duygu hali olarak algılanan nefis, en büyük
düşman kabul edilir; bu kapsamda en büyük savaş, insanın kendi içinde,
kendi nefsine karşı verdiği savaştır; gaza ya da cihat denince, insanın ken
dini terbiye etmesi anlaşılır. İnsan nefsini yedi aşamada terbiye eder,
arındırır;
1- Nefs-i em m are: İnsanı günaha, kötülüğe ve şehvete zorlayan
duygu durumu; bütün kötülüklerin kaynağı kabul edilir.
2- Nefs-i levvame; Az da olsa eğitilmiş nefis.
3- Nefs-i mülhim e: Eğitilmiş olmakla birlikte yeterince olgun
laşmamış, iyilik ve kötülüğe yönelik duygu durumlarının birlikte
yaşandığı nefis.
4- Nefs-i m u tm ain e: İyiliğe, gerçeğe yönelik duygu durum
larının ağırlıkta olduğu nefis.
5- Nefs-i raziye: Tanrıdan gelen her şeyi hoşnutlukla karşılayan
nefis.
6- Nefs-i m erziye: Terbiye edilip olgunlaşmış, T anrı'nın sev
gisini kazanmış nefis.
7- Nefs-i k âm ile: Bütünüyle olgunlaşmış, arınmış, en üst
aşamada bulunan nefis.
268
N E V N İ Y A Z Fars. (nev-niyâz. bir işe yeni başlayan) a. T a r i
kata yeni giren kimse.
269
N İ Y A Z Fars, (niyaz) a. 1- Bir ta rik a t ulusuna, büyüğüne ya
da tarik atta bir m akam ı temsil eden şeye, yere ve bunlar aracılığıyla
T anrı'ya yalvarma, yakarma biçiminde uygulanan bir ibadet; niyaz
ayini. (ANSİKL.)
2- Birbirine gösterilen sevgi duygusu: saygı, hürmet.
3- Dilekte bulunma, dileme, rica.
4- Sunulan armağan, para.
*Niyaz durusu: Peym ançe.
*Niyaz durusunu almak: Peymançeye geçmek.
*Nivaz etmek: 1- Yalvarmak, yakarmak.
2- Saygı sunmak, hürmet etmek.
3- Dilekte bulunmak, dilemek, rica etmek.
*Nivaz penceresi: T ü rb e le rd e , yatırlara yakarmak, dilekte
bulunmak için dışarıdan bakılan küçük pencere.
*Nivaz perdesi: Sazda, ara nağmeleri bulmaya yarayan “fa” ve
“sol" seslerine verilen ad.
* Niyaz taşı: M eydan taşı.
*Nivaz vermek: Yalvarmak, yakarmak.
-ANSİKL. T an rı, gizli bir hâzineydi; bilinmek istedi, insanları
yarattı; insan aşk ile aşk için yaratıldı. A lev i-b ek taşilik ’teki ni
yazın kökeni bu inanca dayanır: İnsana karşı dönülerek, insan kıble edi
nilerek aslında büyük yaratıcıya yalvarılır, yakarılır; diğer yandan insan
onurlandırılarak, şereflendirilerek Tanrı'nın kendini tanımasına, bil
mesine katkıda bulunulur; bu kapsamda Tanrı'nın insana gereksinmesi
olduğu vurgulanmış olur.
270
*N ivet-i siv a m -ı m a te m in e : M atem oru cu niyetine.
272
o
OCAK a. 1- Oturulan, barınılan yer, ev, aile, yuva.
2- Evlerin oda ve mutfaklarında ateş yakılan yer.
3 Tekke.
4- E hlib ey t soyu.
5- Dede'nin bağlı olduğu soy.
6- D edelik.
7- H azreti F atm a ocağı.
*Ocak kazma: T ahtacılar'da. ana-baba evinden ayrılıp yeni bir
yuva kurma.
*Ocağı bektasiyan: Yeniçeri ocaklarına verilen ad.
273
2- Ç eleb iler; Hacı B ektaş Veli'nin soyundan gelenler; bel
e v l a t l a r ı.
3- Ocakzadeler; On İki İm am soyundan gelenler.
O K U Y U C U a. Z â k ir.
O K U Y U C U L U K a. Z â k irlik .
O L U Ş U M a. S u d u r.
*Olusum teorisi: S udur teorisi.
274
iki buyruk. (ANSİKL.) [2]
*0 n iki hizm et: Hz. Ali soyundan gelenlere bağlanan ve cem'de
yürütülen h izm etler. (ANSİKL.) [3]
*On iki hizm et sahibi: Cem 'de yürütülen hizm etlerin sorum
lusu durumunda bulunanlar. (ANSİKL.) [4]
*On İki İm a m , on iki im a m la r: Hz. M uham m et'ten sonra
halife olarak tanınan Hz. Ali'yle onun soyundan gelen on bir imam.
(ANSİKL.) [5]
*On İki İm am lar se m a h ı: Urfa yöresinde. On İki İm am lar
anısına oynanan otantik bir semah.
*On İki K ovun: On İki İm am .
*On iki kapı: İnsan gövdesinde bulunan insanın içine açılan kapılar
olarak algılanan iki göz. iki burun deliği, iki kulak, bir ağız, iki meme, bir
göbek bağı ve iki dışkı yeri olmak üzere toplam on iki delik.
*On iki post: T arikatta belli bir görev aşamasını gösteren on iki
m akam . (ANSİKL.) [6]
*On iki terk li ta ç : H üseyni taç.
*On sekiz bin âlem : Araplar'm son sayı olan binle anlatmaları
sonucu “on sekiz bin âlem ’" olarak söylenen; Tanrı'nın farklı görünür
olma durumlarını temsil eden on sekiz evren. (ANSİKL.) [7]
*On yedi k e m e r b e s t: Hz. Ali'nin k e m e r kuşattığı, e h li
b e y tle birlikte savaşmış ve çoğu şehit düşmüş on yedi savaşçı.
(ANSİKL.) [8]
-ANSİKL. fl] On altı inanç, tarik a ta girmek isteyen cana soru
biçiminde yöneltilir ve olumlu yanıtı istenir. Bunlar:
1- M e rtlik ; İnanç bakımından olgunluk, bilgi bakımından
gelişmişlik.
2- Zindelik; tarik a ta bağlanma, onun kurallarına, ilkelerine uy
ma, gereklerini yerine getirme konusunda kişide beliren ruhsal olgun
luk, güçlülük, dirençlilik.
3- Tac-ı devlet; başa giyilen taçla temsil edilen ru h , gönül
yüceliği, ululuğu, mutluluğu.
275
4- Nam az-ı taat; T anrı'ya, Ali’ye uymak, T anrı'nın, A li’nin
buyruklarını uygulamak, yerine getirmek için gösterilen kulluk.
5- Feth-i kudret; ta rik a t sevgisini yayarak, gönülleri açarak
Ali sevgisini çoğaltma.
6- N u r-u velayet; velilik aşam asın a ulaşmış bir kimsenin,
bütün gönüllere ışık saçacak yücelikte olduğunu anlatır.
7- B a n k -ı m u h a m m e t; H z. M u h a m m e t'in insanları
İslam lığ a çağırışı, birlik, bütünlük sağlayışı ve A llah - M u h a m
m et - Ali üçlüsünün özünde var olan birlik'i anlatır.
S'- Buy-i cennet; Allah - M uham m et - Ali inancını benimse
yip pir'e bağlanan kimselerin gideceği yerin C ennet olduğunu; oraya
şeriat'ın koyduğu yasaklarla, baskılarla değil, Ali yolunda ru h ol
gunluğuna ulaşıp a rif olmakla gidilebileceğini anlatır.
9- İm an-ı şehadet; Allah - M u h am m et - Ali üçlüsünün b ir
liğine inanma, bunu dille, gönülle açıklama.
10- K u ran -ı hikm et; inanmış kimsenin gönlünün K u ra n ol
duğunu anlatır.
11- Dest-i velayet; “velilik eli" anlamında H acı B ektaş
Veli'nin yol göstericiliğini bu eli tutmayanın yolda kalacağını, olgun-
laşamayacağını anlatır.
12- K em er-i hidayet; ta rik a ta bağlanmayı, Ali yolunda, p ir
yolunda gitmeyi anlatır.
13- Dem-i hizmet; verilen görevi güler yüzle, sevinç duyarak,
g ö n ü l açıklığıyla yapma; h iz m e te karşılık beklememe, çıkar
düşünmeme, yarar gözetmeme; bencillikten, kendini beğenmişlikten
sıyrılma.
14- E rkân-ı meşayih; erkânın, ta rik a t kurallarına uymayı zo
runlu kıldığını ve insanın gereksiz davranışlarını önleyen ayakbağı nite
liğinde olduğunu anlatır.
15- Ecel; T an rı buyruğu olan ölümün güler yüzle karşılanması
nı, asıl dolaşan ölü durumuna düşmekten korkulmasını anlatır.
16- K ısm et; Ali'nin, P ir’in izini süren, kendini olgunlaşma,
yücelme yoluna veren ta rik a t yolcusu nun önünde bütün kapıların
276
açık olduğunu, T a n rı'n ın ona nice mutluluklar bağışlayacağını
anlatır.
[2] On iki farz şu şekilde sıralanır:
1- Hakk'tan korkma.
2- Kimseye haksız söz söylememe.
3 - Yol ve erkâna can, baş verme.
4- İnsana sevecen davranma, insanı sevme.
5- Hakk'ı yadsımama. T anrı dan gelene razı olma.
6- Dünya işlerine önem vermeme: kadere, yazgıya boyun eğme.
7- Tanrı'nın görücü olduğuna inanma; her şeye dayanma, katlan
ma.
8- H alk tan sakınma.
9- Azla yetinme.
10- Hakk'tan gelecek rızk için tasalanmama, kaygılanmama.
11- H alka karışmama; gönlünde T anrı'yla yaşama.
12- Talip olanda H ak bilgisi olma.
[3J Alevilik-bfektaşilik’te on iki post sayısınca ayrı nitelikte
on iki hizm et vardır; kimi bölgelerde h izm etlere verilen adlar ve
hizm et sıralaması değişiktir; yaygın h izm et sıralaması şu şekil
dedir:
I - Cemi yönetme.
2- Görgüsü yapılanlara ve ceme katılanlara yardımcı olma.
3- Cemde düzeni ve sessizliği sağlama.
4- Ç erağ ları yakma, m eydanı aydınlatma.
5- Deyiş, düvaz. m iraçlam a söyleme; okuma.
6- M eydanı silme-süpürme.
7- Su getirme, dağıtma; sofranın sonunda el temizliğini sağlama.
8- Kurban ve yemek işlerine bakma,
9- Semah yapma.
10- Cem yapılacağını duyurma.
277
11- Cem evini temizleme.
12- Cemin ve ceme katılanların evlerinin güvenliğini sağlama
[4] Her hizmetin bir sahibi (sorumlusu) vardır; kimi bölgelerde
hizm et sahiplerinin adları ve sıralanışı değişiktir; yaygın hizmet sa
hipleri ve sıralaması şöyledir:
1- Dede.
2- R ehber.
3- Gözcü.
4- Ç erağcı.
5- Z âkir.
6- F erraş.
7- Saka - ib rik ta r -
8- Sqfracı - k urbancı -
9- Pervane - sem ahçı -
10- Peyik
11- İz n ik ç i
12- Bekçi.
-[5] A le v ilik -b e k ta ş ilik 'te im a m . T a n r ı ’ya yakın kutsal
kişidir; insanlarla T a n r ı arasında bağlantı kurar. Onun bütün
yaptıkları Tanrı adınadır; bu nedenle o suçsuzdur, masumdur; eylemle
rinden sorumlu değildir; yücedir, uludur, ölümsüzdür. İm am ın buy
ruklarını yerine getirmek bir din görevidir, bir inanç gereğidir; onun
sözleri tartışılmaz, ona karşı başka bir düşünce ileri sürülmez.
A le v ilik -b e k ta ş ilik ’te im am bir inanç kaynağı durumun
dadır; daha doğrusu inanç imamla başlar. On İki İmam şu şekilde sıra
lanır:
1- Ali [598-661]; Hz. M uhammet'in amcasının oğlu ve damadı;
ilk im am .
2- Haşan [624-670]; Ali'nin büyük oğlu; ikinci imam.
3- Hüseyin [625-680]; Ali'nin ikinci oğlu; üçüncü imam.
4- ZcyneJabidin [659-719]; Ali'nin torunu ve üçüncü imam
278
Hüseyin'in oğlu; dördüncü imam.
5- Muhammet Bakır [677-733]; Zeynelabidin'in oğlu beşinci
im am .
6- Caferi Sadık [699-765]; Muhammet Bakır'm oğlu; altıncı
im am .
7- Musa Kâzım 1645-799]; Caferi Sadık'm oğlu; yedinci imam.
8- Ali Rıza [765-818]; Musa Kâzım'm oğlu; sekizinci imam.
9- Muhammet Taki [811-835]; Ali Rıza'nın oğlu; dokuzuncu
im am .
10- Ali Naki [829-868]; Muhammet Taki'nin oğlu; onuncu
im am .
11- Haşan Askeri [846-874]; Ali Naki'nin oğlu; on birinci
im am .
12- Muhammet Mehdi [870-878]; Haşan Askeri’nin oğlu; on
ikinci im am .
[6] A levilik-bektaşilik’te On İki İm am sayısınca on iki post
vardır; kimi bölgelerde post adları ve sıralaması değişiktir; yaygın ad
ve sıralama şu şekildedir:
1- H o ra s a n p o stu (p ir postu); H acı B ektaş Veli nin
H orasan'dan geldiğini bildirir; tarik a tın temeltaşı durumundadır;
bu posta kimse oturamaz.
2- Ahm ed-i M u h ta r postu (m ürşit postu); Hz. M u h am
m et m ak am ı.
3- Ali postu; re h b e r m akam ı.
4- Aşçı postu; Seyit Ali Sultan m ak am ı.
5- Ekm ekçi postu; Balım Sultan m ak am ı.
6- N akib postu; K aygusuz Sultan m akam ı.
7- Atacı postu; Kaııber Ali Sultan m akam ı.
8- M eydancı postu; Sarı İsmail Sultan m akam ı.
9- T ü r b e d a r p o stu ; K a ra D onlu C an B aba Sultan
m akam ı.
10- K urbancı postu; Hz. İbrahim m akam ı.
279
11- Ayakçı postu; A bdal M usa Sultan m ak am ı.
12- M ih m an d ar postu; Hz. Hızır m akam ı.
-[7] İnanca göre on sekiz âlem şöyle sıralanır:
1- Akl-ı kül.
2- Nefs-i kül.
3- Dokuz gök.
4- D ört öğe (su. to p ra k , hava. ateş).
5- Üç mevcut (maden, bitki, hayvan).
[8] On yedi kem erbest:
1- Selmaıı Farisî
2- Muhammet bin Ebu-Bekir
3- Malik Eşter
4- Anınıar bin Yâser
5- Veysel Karanî
6 - Ebu-Zer Gaffarı
I- Huzeyme bin Hâris
8 - AbduUah-i As gar
9- Abdullah bin Bedî
10- F.bül-Heyşemut Tihanî
I I- Hâris şeybaııi
12- Haşim bin Utbe
13- Muhammet bin Ebu-Huzeyfe
14- Kanber
15- Miirtefı bin Vezza.
16- Sad bin Kays Hemedani.
17- Abdullah bin Abbas.
O N İ K İ İ M A M C I a. C a fe ri.
O N İ K İ İ M A M C I L I K a. C a fe rilik .
280
ORUÇ Fars. [rûze'Acn) a. 1- M atem orucu.
2- Kendini, iradesiyle yanlışa, kötüye karşı koruyan kimsenin tavrı,
eylemi.
3- Bir kimsenin tarik at sırrını açıklamaktan kaçınma eylemi.
281
ö
Ö Ğ R E TİC İ S E M A H C em de yapılması zorunlu se m a h la r
sıralamasında yer alan, eğitme-belletme amaçlı semah.
Ö L M E a. H ak k 'a yürüm e.
Ö L Ü M a. H a k k 'a yürüm e.
Ö V G Ü a. N aat.
282
p
P A D İŞ A H Fars, (pâdişâh, hükümdar) a. T an rı.
283
P A S B A N Fars, (pâsbân) a. Bekçi.
P A S B A N İ Fars. (p â s b â n i) a. B ekçilik.
P A Y a. L okm a.
284
T a n rı ile nesnel v a rlık dünyasını birbirinden ayıran engel; kulu
Hakk'ından ayıran engel. (ANSİKL.)
-ANSİKL. H ak ile kul arasında kimi zulmetten (karanlık), kimi
nurdan (ışık) engeller (perdeler) vardır. H akk'ın gönülde tecelli
leri n u rd a n (ışıktan) engellerdir; ta r i k a t yolunda, olgunluğun
yüksek aşamalarına ulaşan c a n la r, bu engelleri (perdeleri) aşarak
tanrısal varlıkla yüz yüze gelebilir.
D ünyasal istekler, mal, mülk, nefs, şehvet vb. H ak ile k u l
arasındaki z u lm et (karanlık) engelleridir (perdeleridir); nefsini
yenemeyen, bu isteklerden sıyrılamayanlar, tanrısal varlıkla yüz yüze
gelme şansını tümüyle yitirirler; onlar dolaşan ölüdürler.
285
ardından kendi ekseni çevresinde hızla dönmeye başlar; dönüşler
sırasında kollar yana açık ya da yanlarda vücuda bitişiktir.
P E Y İ K L İ K a. P ey k lik .
P E Y M A N Ç E Fars, ( p e y m â n ç e ) a. M ü r ş i t karşısında;
ayak lar m ühürlenm iş, kollar göğüste çapraz, baş öne eğik biçimde
gerçekleştirilen yalvarma-yakarma duruşu; niyaz duruşu.
*Peymânçe veri: Dâr.
*Peymançe durmak: D âr'a durm ak.
*Peymançeye geçmek: D â r’da niyaz duruşu almak.
286
2- Bu anlamda Hacı B ektaş Veli.
*Pir divanı: M eydan.
*Pir k ap ısı: Hac.
*Pir ocağı: Hacıbektaş'taki D ergâh.
*Pir p o s tu : H o rasan postu.
*Pir se m a h ı: M iraç la m a.
*Pir-i evvel: 1- T arikatın kurucusu: ilk pir.
2- Bu anlamda Hacı Bektaş Veli.
*Pir-i m u g a n : M ü rşit.
*Pir-i sani: 1- T arikatın yayılmasını sağlayan kimse; ikinci pir.
ikinci ulu.
2- Bu anlamda Balım Sultan.
*Pir-i ta rik a t: 1- Yolun kurucusu, büyüğü.
2- Bu anlamda Hacı Bektaş Veli.
-ANSİKL. Pir. Tanrı bilgisine ulaşmış. T anrı sevgisini kazanmış
kişidir; yol göstericidir, m ü r ş it’tir; m üritlerinin doğru yolu bul
malarına ve o yolda ilerlemelerine yardımcı olur; bir anlamda Hz.
M uham m et'in vekili sayılır.
288
P O S T N İ Ş İ N Fars, (p uştn işin < p ü s t , post ve -n i ş i n , otu
ran) a. Bir tekkede, postta oturan en üst yetkili.
289
R
R A B Ar. (rabb, sahip, efendi) *R ab b -ü l-erb ab : Efendilerin
efendisi anlamında T anrı.
290
rine karşı çıkanlar tarafından başlatıldığını belirtir; diğer kimi
kaynaklara göre ise Hz. Hüseyin'in torunlarından Zeyd bin Ali’nin
Ebubekir'ie Ömer'in halifeliğini onaylamasına karşı çıkanlar rafi-
zilik akımını başlattı.
291
sıyrılması, arınması.
2- M ü rit'in m ürşit'ine tüm gönlüyle, kalbiyle bağlanması.
293
olarak algılanan sekiz ilke üzerine kuruludur. Bunlar;
1- Şeriat.
2- T arik a t.
3- H ak ik at.
4- M a rife t.
5- K u rb et.
6- V u slat.
7 V ahdet.
8- Sükûn.
295
Ahlâk-Hacı Bektas Veli: Mehmet Seyfettin İbn. Zülfikâri tarafından
Hacı Bektaş Veli'nin mektupları kaynak alınarak yazılmış, soy ve
ta rik a t kuşaklarının anlatıldığı, tarihsiz elyazması yapıt.
R U F A İ L İ K a. R ifa ilik .
296
ni bir bedene, varlığa geçmesi. (ANSİKL.) [2]
*Ruh m ak am ı: Ruhsal aşama.
*Ruh zarfı: Ruhun geçici konaklama yeri olarak algılanan insan
bedeni, görünür varlık.
*Ruh-i revan: Tanrısal öze dönecek olgunluk aşamasına yüksel
miş ruh.
* Ruh-i r e v a n ı ş a d olsun: Olgun bir insan H a k k 'a
yürüd ü ğ ü n d e, “yürüyen ruhu sevinsin" anlamında söylenir.
*Ruhlar â le m i: Âlem-i ervah.
♦Ruhlar meclisi: Bezm-i elest.
*Ruhu naci: Doğru yolu bulmuş, cennetlik kimse, can.
-ANSÎKL. [1] Gövde, beden, ölümsüz olarak algılanan ruh için bir
k afes, z a r f niteliğindedir; ruh. oradan çıkmak, geldiği tanrısal
kaynağa kavuşmak ister; bu nedenle H akk'a yürüme, ruhun özgürlüğe
kavuşması, geldiği yüce kaynağa dönüşüdür; eğer yeterli olgunluğa
ulaşmamışsa bir yeni beden, z a rf araması için geçici olarak özgür
kalmasıdır.
[2] A levi-bektaşi inancında önemli bir yer tutan inanışlardan
biri de ruh göçüdür.
Ruh göçü, d ev ir öğretisi'nin temelini oluşturur. D e v ir;
v a r lığ ın t e k v i n , s u d u r ya da te c e lli biçim inde, t a n r ı s a l
başlangıçtan başlayarak ortaya çıkışı ve çeşitli aşam alardan geçip
çevrim ini tamamladıktan sonra yeniden T a n r ı’ya dönüşü olarak
bilinir. T anrı'dan taşan bir ışık olarak tanımlanan varlığın âlem -i
gayb'dan âlem-i şuhud'a inişiyle ruh; sırasıyla taş. toprak vb. bitki,
hayvan ve insan biçiminde görünüş alanına çıkar; insan bedeninde
konakladığı sırada, aslına dönmek gereksinmesini duyar; derece de
rece olgunlaşarak, gerektiğinde beden değiştirip yükselerek tanrısal
öze ulaşır; böylece devrini tamamlamış olur.
297
gerçeklikleri anlamayla belirgin ru h makam ı.
298
cusu’nun, ruhsal arınmaya ermek için geçmek zorunda olduğu her bir
aşam a.
S A B İR Ar. (sabır
•
< sabr)
•
s. S abır gösteren, sabreden.
S A B İ R E Ar. (sâbire
•
<• sâbir'in dişili)
*
s. S ab ir.
300
S A D A T Ar. (s â d â t < s e y y id ' in çoğulu) a. 1- S e y itle r,
u lu la r.
2- Hz. M uham m et'in sülalesinden olanlar.
301
le Doğu Anadolu T ü rk m e n le ri arasında çok sayıda yandaş buldu.
Safiyettin-i Erdebili'nin torunu Hoca Ali'nin ölmesi [1429] üzerine,
t a r ik a tın yönetimini ele alan C üneyt [1447-1460], A kkoyunlu
hükümdarı Uzun Haşan'ın kız kardeşiyle evlenerek, bu ülke toprak
larında rahatça dolaşma olanağını elde etti. Çevresine topladığı 12000
m üridiyle Gürcü ve Çerkez topraklarıyla Şirvanşahlar'a saldırdı; bu
saldırılardan birinde öldürülünce yerine oğlu Haydar geçti.
Haydar m üritlerine. On İki İm am 'ı simgeleyen on iki dilimli
kızıl taç giydirdi; bu nedenle kızıl taç giyen H aydar yandaşları
K ızılbaş adıyla anılmaya başlandı. Haydar, babasının öcünü almak
için Şirvanşahlar'la giriştiği savaşta öldürülünce yerine oğullarından
Ali geçti; o da Tebriz üzerine yaptığı bir seferde öldürülünce [1501]
yetkiyi, küçük kardeşi İsmail bin Haydar (Şah İsmail I) aldı; dedesi
Uzun Haşan'ın devletinin başına geçmek için yoğun bir mücadeleye gir
di; T ürkm en oymaklarının da desteğiyle Azerbaycan üzerine yürüdü;
Tebriz'de saltanat tacını giyerek hükümdarlığını ilan etti [1501]; ege
men olduğu topraklarda İran uluşçuluğunun temelini attı; şiilik'in,
devletin resmi dini olmasını sağladı.
302
M uham m et'i görmüş olan kadın.
303
mek. (ANSİKL.)
-ANSİKL. Hz. Ali. sakalını bıyığını kesmediği için, eskiden ale-
v ilik -b ek taşilik 'te sakal-bıyık kesmek hoş karşılanmazdı; kimi
bektaşiler ise bunu çok büyük bir suç sayardı. Bu geleneğin bir devamı
olarak, yedinci kez hırsızlık eden ve bir daha dönmemek üzere sürgüne
gönderilecek olanın sakal-bıyığı, cemaatten atıldığının bir kanıtı ola
rak kesilirdi (çalınırdı).
304
anlamıyla namaz kılmadıkları bir gerçektir. Bunun sosyal, tarihi,
felsefi ve dinsel nedenleri vardır:
1- Tarihi neden; camiler, egemen politikanın, bu politikaya destek
veren Sünniliğin propogandasımn yapıldığı birer örgüt evi durumuna
getirildi; yalnızca sünni insanların namaz kılıp ibadet ettiği yer
alarak bağımsızlaşan camilere alevilerin gitmesi, kendi inançlarını
yadsıması anlamına gelirdi.
2- Sosyal neden; alevilere camilerde yapılan saldırı ve hakaret
ler. bu kesimin ca m ilerd en kopmasına neden oldu; T ü rkler
Müslümanlığı kabul ettiğinde, alevilerin camilerden kopma süreci
hemen hemen tamamlanmıştı; camilerden uzaklaşan aleviler; kendi
ibadet biçimlerini, cem'i yarattı.
3- Felsefi neden; alevi düşüncesinde ibadetin amacı, T anrı'ya
yönelik olarak yapılan kulluğun. T anrı katından insana yansıması ve
insanın olgunlaşmasıdır; ceza ya da ödül duygularıyla yapılan
ibadetin gerçek bir kullukla ilgisi yoktur; tam tersine bu anlamda
nam az kılmayı mutlaklaştırma. T an rı yla buluşmayı engelleyen bir
oyalamadır.
4- Dinsel neden; alevilerin nam aza bakış açısı, sünnilerden
farklıdır; n a m a z yadsınmamakla birlikte ib a d e t onunla sınır
landırılmaz. Aleviler. K u ra n da nam azın bugünkü biçimiyle dile
getirildiğini kabul etmez; salat'ın nam az değil, Tanrı'yı içten anıp
selamlama anlamına geldiğine inanır.
305
okunan, Allah'ın rahmet ve selamının onların üzerine olması dileğini
dile getiren dua.
306
S A N D U K A Aı. (s a n d u k a < s a n d u k , sandık) a. T a r i k a t
ulularının mezarları üzerine konulan simgesel tabut.
* Sanduka tav afı: T ürbe niyazı.
S A P T I R M A a. S a p ıtm a .
S A R G I a. Ç eki.
S A R L A M B A Ç a. K o y ta n .
S A V M Ar. (şavm) a. O ru ç .
307
S A Z Fars. (sâz) a. B ağlam a.
S A Z C I a. Z âk ir.
S A Z C I L I K a. Z â k irlik .
308
S E F E R Ar. (şafer'dtn) a. Safer.
*SefeT avı: Safer.
, S E F İR L İK a. Elçilik.
309
S E L A S E Ar. (şelâse) s. Üç.
310
başkanlığında toplanan K ırk lar MecJisi’nde yapılan semahı anmak
için gerçekleştirilen bir dinsel ibadettir; kesinlikle bir oyun olarak
kabul edilmez. Hacı B ektaş Veli bu konuda; “Semah, a rifle r/«
aleti, m u h ip le ri'« ib a d e ti, ta lip le r/« maksududur. H a k k a ki
bizim semahımız oyuncak şey değil, ilahi bir sır dır, mecazi değildir.
O kimse ki semahı bir oyun sayar; o. cifedir, nam az/ kılınır kimse
değildir", der.
Semahın yalnızca erkekler ya da yalnızca kadınlar tarafından
oynanan biçimleri varsa da büyük çoğunluğu kadın erkek birlikte icra
edilir. Semalı sırasında, ünlü alevi-bektaşi şairlerden özel bir ezgi
eşliğinde nefesler okunur; ayaklar çıplaktır; el ele tutuşmak yoktur;
karşı karşıya geçilir ya da halka oluşturulur, kollar ileriye uzatılır ve
geri çekilerek göğse kavuşturulmak suretiyle hareket yinelenir;
ayaklar, çalman ezginin temposuna uygun, ayak parmakları birbiri
üzerine konularak yürünüp dolaşılır.
Semahlar a ğ ırla m a , c a n la n m a ve y eld irm e bölümlerinden
oluşur; buna bağlı olarak ağır, orta ve hızlı olmak üzere üç bölümlü
oynanır. Ağır semah nefesleriyle başlayan oyun, giderek nefeslerin
ritmine göre hız kazanır; oyun sırasında yorulan olursa birinin dizine
niyaz ederek onu oyuna kaldırır ve kendisi çıkar; nefesin son beyiti
olan şah beyitte yazanın adı geçince semah kesilir, ozana saygı gereği
biraz durulur ve yeniden semah dönmeye başlanır.
Semah yapanlar, m eydan'da açılan boşlukta, oldukları yerde
değil, dolaşarak oynarlar; m ürşit/dede'nin oturduğu kısma gelince
sem ah çılar, çerağ tah tı denilen bu kutsal yere sırtlarını dönmez
ler; yüzleri çerağ lara dönük, elleri göğüslerinde bağlı ve boyunları
hafifçe öne eğik biçimde geçerler ve yeniden dolaşarak oyuna devam eder-
ler.
Belli başlı semah türleri şu şekilde sıralanabilir:
1- Ç oban Baba semahı
2- M ira ç la m a
3- Ali n u r sem ahı
4- Ç ark sem ahı
5- K ırk la r sem ahı
311
6- Dem geldi sem ahı
7- T u rn a la r sem ahı
8- K ıra t sem ahı
9- E rk ân semahı
10- G ençler sem ahı
11- G ö n ü ller sem ahı
12- Ya H ızır sem ahı
13- N evruz sem ahı
14- M uham m et-A li sem ahı
15- Hacı B ektaş sem ahı.
S E M A H Ç l a. P erv an e.
S E M A H Ç I U K a. P e rv a n e lik .
S E M A K a. Sem ah.
313
*Sevahat vermek: Düşkün duruma düşene, suçunun gerektirmesi
durumunda geçici ya da sürekli sürgün cezası vermek.
314
* Seyri] sü lü k görmek: T a rik a t yolcusu, seyrü sü lü k yolcu
luğuna başlayıp manevi olarak yok olmak.
*Seyrü süluk'u tamamlamak: T a rik a t yolcusu, seyrü sü lü k
yolculuğunu tamamlayarak T an rı’dan halk a dönmek.
S E Y İ T L E R a. H z. M u h a m m e t soyundan olanlar.
(ANSİKL.)
-ANSİKL. Hz. M uham m et'in çocukları ve torunları; H z.
Ali’nin eşi Hz. Fatm a'dan türeyen bir soyu oluşturur. Başlangıçta;
Hz. Hüseyin soyundan olanlara seyit. Hz. Haşan soyundan olanlara
şerif denildi; zamanla bu ayrım ortadan kalktı ve her iki im am ın so
yundan gelenlere seyit adı verildi.
315
2- Bu görevi yerine getirecek kimseyi belirleyerek hizm ete
başlatmak.
3- Seyahat verm ek.
*Seyyah derviş: Gezgin derviş.
*Sevvah vermek: Seyahat vermek.
S İ M A T a. S o fra .
316
makla öğrenilen tanrısal gerçek. (ANSİKL.)
*Sır etmek: 1- Duyulması istenmeyen bir düşünce ya da olayı sakla
mak, gizlemek.
2- Dem içmek.
3- Ç erağ söndürmek.
*Sır m a k a m ı: Gizem aşam ası.
*Sır olmak: H a k k 'a yürüm ek.
*Sırr-ı H a k : H akk'tan başkasının bilmediği sır.
*Sırr-ı halk: H akk'la kulu arasında olan sır.
*Sırr-ı kader: T anrı yazgısı.
*Sırr-ı ru b u b iy et: Evrenin her yanında var olan, insanlarca bili
nip çözülemeyen tanrısal sır.
*Sırr-ı sır: Sırr ı Hak.
*Sırr-ı t a r i k a t : T a rik a t s ırrı, bektaşi sırrı.
*Sırr-ı te c e lliy a t: T an rı'n ın evrendeki ve insan gönlündeki
tecellileriyle ilgili sırlar.
* Sırr'us sır m a k a m ı: G izem lerin gizemi aşam ası.
-ANSİKL. Asıl gerçekler, görünür olanın ötesindeki sırlardır: bu
sırlara. T a n rı yolunda ta rik a t yolcusu olmakla ulaşılır. İnsanda
gönül tanrısal bilgi alanı; ru h, sevgi alanı; sır ise aşkm gerçekleri sez
me alanı olarak algılanır; gönül gözü açık olanlar, ta rik a t yolu nda
olgunluğa ulaşanlar, evrendeki her varlığın ve kendi iç dünyalarında
T a n rı varlığının işaretlerini, belirtilerini sezebilirler.
S IR L A M A a. Sırlamak eylemi.
317
toprağa vermek. (ANSİKL.)
2- S ır etm ek.
-ANSİKL. İnsan tanrısal sırlar taşıyan bir varlıktır; H ak k 'a
yürüm ekle, madde dünyasından ayrılarak tanrısal evrene geçer ve
gözden yiter; sırlam a, H akk'a yürüyenin, insan gözünden gizlenmesi
için yapılan bir eylem olarak algılanır.
S İ Y A M Ar. (ş ıyâ m ) a. O ru ç .
318
*Sirac-ı ra h -ı hidayet (doğru yolun ışığı): Hz. M uham m et.
319
sahip olduğu değerleri anlatan yapıt.
*Siyer-i Nebi: Siyer.
S O F İ L İ K a. S ufilik.
320
SOFUCA s. ve be. Sofu kimseye özgü, yaraşır olan ya da özgü, ya
raşır biçimde.
S O H B E T Ar. (sohbet)
• •
a. M u h a b b e t.
* Sohbet m ey d an ı: M uhabbet m eydanı.
S O M A T a. Sofra.
321
ler; m arifet kavm i olan a rifle r ve h ak ik at kavm i olan m u h ip -
ler. Bu dört tür insan d ö rt kapı ve d ö rt öğeyle temsil edilir; A hit
le r, ş e ria t k ap ısı ve h a v a ; z a h itle r ; ta r ik a t k apısı ve a te ş;
a rifle r, m arifet kapısı ve su; m u h ip le r. hak ik at kapısı ve to p
rak.
S U C U L U K a. S ak alık .
322
ruh sal ve maddesel şeylerin yaratılması için gerekli kaynağı içinde
taşımaktadır; bu nedenle T an rı ikinci aşam ada H ak olarak. Hakikat
olarak algılanır. A levi-bektaşilerce T an rı'n ın tercih edilen adı da
budur.
Daha sonra H akk'tan akl-ı evvel; bundan dokuz akıl; dokuz
akıldan dokuz ru h ; dokuz ruhtan dokuz gök; dokuz gökten
d ö rt nitelik; d ö rt nitelikten d ö rt öğe; d ö rt öğeden üç âlem;
üç âlemden insan-ı kâm il yaratılır ve yeniden T anrı'ya dönüş ger
çekleşir.
T a n r ı , her dönüşüm , y a b a n c ı l a ş m a k ad em esiy le
tanrısallığından bir şeyler yitirir; sudur kademeleri aşağıya doğru
seyrederken giderek gerçekten uzaklaşır; ev ren . T an rı'n ın gözle
görülür bir sureti olmasına karşın, aşağıya doğru son sudur aşam ası
olan cevher O’na bütünüyle yabancıdır.
Bu nedenle sudurun yukarıya doğru, her kademede T anrı’ya biraz
daha yaklaşan bir dönüşümün sürmesi zorunluydu.
Zorunluluk gereği mineraller âleminden sırasıyla bitkiler âle
mi, hayvanlar âlem i, insanlar âlem i ve kâm il insan âlemi belirir;
hi ndisiyle bütünleşme yeteneğine sahip kâmil insan sayesinde Hak.
kendi bilincini zenginleştirir, kendi kendinin bilincine varır.
Sudur öğretisine göre, yeterli olgunluğa ulaşamamış insanların
ruhları öldükten sonra dünyada kalır; “yeniden diriliş" olarak algıla
nan. bütün sudur formlarının Hakk'a geri döneceği, yani evrenin büyük
bir ateşle yanarak yok edileceği güne değin bekler; sadece kâmil insan
H ak k 'la birleşir ve k ıy am et gününe değin ru h sa l kişiliğini yitir
mez.
A le v ilik -b e k ta şilik 'te , sünn ilik 'tek in e benzer bir C e n n e t
ve Cehennem yoktur. Ölümden, bütün şeylerin H ak katında tümden
yok edilişine (kıyam et günü) değin geçen süre, genelde şu durumları
içerir:
1- Ölümle birlikte ru h gayb âlemine geçer.
2- R u h . gayb âleminde, sıkıntılı ya da huzurlu bir durumda
kıyam et gününü bekler.
323
3- Kıyamet gününü bekleyen ruh. başka bir hayvanın ya da insanın
vücuduna girer.
4- İnsan öldükten sonra yalnızca onun taralından üretilen düşünce
ler kalır.
S U F İ L İ K a. T asav v uf.
324
felsefesiyle uğraşanlar.
325
S Ü N N E T Ar. (s ü n n e t ) a. 1- Hz. M uham m et'in söz, dav
ranış, uyguluma ve onayları.
2- Hz. Ali ve soyundan gelen imamların söz. davranış, uygulama
ve onaylan.
3- P ir’e. m ürşit'e itaat.
S Ü P Ü R G E C İ a. F e rra ş .
S Ü P Ü R G E C İ L İ K a. F c rra ş lık .
327
*Sah-ı şehidan: Şehitlerin şahı anlamında Hz. Hüseyin.
*Sah-ı velayet: Velilerin şahı anlamında Hz. Ali.
*Sah-ı z ü lfik â r: Kılıç şahı, anlamında Hz. Ali.
328
Ş E C E R E Ar. (şecere, küçük ağaç, bir tek ağaç) *Secere-i
T a y y ib e : Ş erif vc seyitlerin kayıtlarının tutulduğu defter.
Ş E M S İ L İ K a. Ş ak ilik.
329
Ş E R B E T Ar. (şerbet) a. İçki içilmeyen alevi bölgelerinde,
cemlerde içki yerine sunulan şekerli içecek.
Ş E R B E T Ç İ a. Saki.
Ş E R B E T Ç İ L İ K a. Ş ak ilik .
331
Ş E Y H İ A t. (ş e y h i < Şeyh Ahmet Ahsani'nin [1744-1828]
adından) a. Şeyhilik’i benimsemiş kimse, topluluk.
Ş E Y H L İ K a. P ir lik . m ü rş itlik .
Ş İİL İK a. Hz. M uham m et'ten sonra Ali bin Ebu Talip'in vasi
yet yoluyla halife atandığına inanan AH yandaşlarının (şia-i Ali)
332
oluşturduğu, ehli sünnet dışı m ezhep. (ANSİKL.)
-ANSÎKL. Hz. M uham m et'in ölümünden [632] sonra, halife
liğin Ali'nin hakkı olduğu savıyla Ebubekir'in, onu izleyen Ömer ve
Osman'ın halife seçilmelerine karşı çıkan şiiler; ilke olarak halife
liğin Hz. Ali'den başlamak üzere her dönemde e h lib e y t'te n
seçilmesi gerektiğini savundular. Böylece İslam dünyasında, ilk dinsel
ve siyasal nitelikli hareketi başlatmış oldular; zamanla görüş ve anlayış
ayrılıkları nedeniyle çok sayıda kola ayrılmış da olsa, hiçbir zaman
güncelliğini ve etkinliğini yitirmedi; bu alanda gelişen, oluşturulan,
kurulan akım, ta rik a t ve m ezhepler. Ali sevgisine dayandığından
tümüne birden şiilik denildi.
333
Ş Ü R B İ Ar. (şürbi) a. Şürbiler'den olan kimse, topluluk.
Ş Ü R B İ L E R a. Birbirinin kolundan birer damla kanı bir kaba
akıtıp şekerle karıştırarak içen ve bu yolla kankardeşi olan, karşılıklı
saygıyı, sevgiyi bir yasa niteliğinde yorumlayanların bağlı bulunduğu
a h ilik kolu.
335
T A B İ Ar. (tâbi*) s. 1- Bağımlı, bağlı.
2- a. Sahabeden en az biriyle tanışıp görüşmüş olan ikinci kuşak
Müslümanları verilen ad.
*Tabi ocak: M etbu denilen büyük ocaklara bağlı küçük ocak.
336
Ruhsal yüceliği, ululuğu, mutluluğu simgeleyen tacın içi sır, dışı
nurdur; iğnesi m ü rşit, ipliği taliptir; kubbesi T an rı, on iki dilimi
On İki İm am 'dır; m ü h ü rü M u ham m et-A li'dir; k ap ısı dörttür;
fa rz ı p ire h izm et, sü n n e ti p ire itaattir.
Dervişlerin tacında, sarık bulunmaz; iç astarı, kenarlardan dışa
doğru len g erd ek i parçaları örtecek biçimde kıvrılarak giyilir.
M ürşit'in tacında ise bunun üzerine yeşil bir sarık sarılır; bu yeşil
sarık, tacın çevresine üç ya da on iki kez dolanır.
H alife babaların sarığının ucu. sağ taraftan omuza doğru
sarkıtılır.
En eski taç olan elifi taç. Hacı B ektaş Veli'yle A n ad o lu 'y a
geldi; Balım Sultan on iki te rk li Hüseyni tacı benimsedi.
İnanca göre, taç giyen dervişin on iki özelliği olması gerekir.
Bunlar:
1- Bilgi sahibi olma.
2- İsyankâr olmama.
3- Nefsine uymama.
4- Gaflette olmayıp can gözü açık olma.
5- Tamah etmeme.
6- Dünyaya bağlanmama.
7- İsteklerden geçme.
8- Ş eh v etp erest olmama.
9- Kibirsiz olma.
10- Kimseye acı ve zarar vermeme.
11- Pinti ve aceleci olmama.
12- Kazaya rıza ile teslim olup vesvese etmeme.
337
T A Ç N A M E Ar. + Fars. (tâcnam e < Ar. tâc, başlık ve Fars.
nâme, mektup) a. Alevi-bektaşi ozanlarca yazılan ve tacı konu edi
nen manzum eser.
338
yıkatırken, “Ey talip ! Elest betminden bu ana gelinceye kadar
kokladığın iğrenç kokuların giderilmesi için burnuna su vermek
M u h a m m e t Mustafa'nın sünnet-i seniyesidir. Yıka..."; yüzünü
yıkatırken, “Ey talip ! Ezelden bu ana kadar yüz kızartıcı işlerin
cümlesinden a n ve beri olmak için yüz yuymak C enab-ı H a k k ///
farzı dır. Yıka..."; kollarını yıkatırken, “Ey talip! Bu ana gelinceye
kadar kol salmış olduğun yasaklarının cümlesinden temizlenmek için
kollarını yuymak C en ab -ı H akk ın f a r z la rın d a n d ır. Yıka...";
başını mesh ettirirken. “Ey talip! Baş abanın en değerlisidir. Gövde
insanı taşıyıcı, baş bilip anlayıcıdır. Akıl ve fikir başta gerekir. Bu ana
kadar akılsızca yaptığın işlerin işlediğin suçların cümlesinden arı ve
beri olmak için başını yıka... Bu- dahi C enab-ı Hakk'/// farzıdır"
ayaklarını yıkatırken, “Ey talip ! Ezelden bu ana değin T a n r ı
rızasına uymayan günah ve suça götürür yerlere vardın ise cümlesinden
arı ve beri olmak için ayağını m esh edesin. Bu dahi C e n a b -ı
H a k k 'm farzıdır" telk in lerini yapar. Taharet i s u g ra bittikten
sonra silinmesi için omuzundaki havluyu verirken, “Ey talip! E r-
vah-ı ezel den, nahn ü kasemnadö« bu yana gelinceye kadar işlemiş
olduğun ş irk ve hatadan, m asiva çamurundan silinip pak olmak
içindir. Sil..."
Ey talip; Bu yıkanan yerleri temizlemekten maksat, bu uzuv
ların ile yapılmış suç ve başkaldırmaların var ise seni ve oralarım bun
lardan temizlemek içindir. Bu aptes, İm am Cafer-iis Sadık erk ân -
ındaıuiır. C enab-ı H akk erenler ap tes tinde sabit k adem eyleye
A llah , ey v allah . H u dost!”, der.
339
*Tahir ü l- b a tn : İçini kötü huylardan, yanlış inançlardan
arındırmış kimse.
340
sayısı oluşturur. Törenlerde görülen kimi farklılıklar, yaşama koşul
larından, geleneklerden ve göreneklerden kaynaklanır.
Tahtacılar arasında, Ali sevgisine dayanan ünlü “Sarihiz"
söylencesi kutsaldır: Hz. Ali, Kan Kalesi'nde savaşırken, kendisini
görüp aşık olan kale beyinin kızını da tutsak eder. Bunu gören eşi Fatma
karşısına dikilir ve iki oğlumuz var bir de kızımız olsun diye ağlamaya
koyulur. Bunun üzerine Ali ona, -Git KâbeYie« kızım al. der. Ve aynı
anda F atm a kendini, kucağında güzeller güzeli bir bebekle Kâbe'de
buluverir. Bebeği alıp peygam bere götürür; peygamber, -Benim bu
bebeği görmek için üçüncü bir gözünı yok; benim iki gözüm var; biri
Haşan biri Hüseyin, der ve Ali'ye götürmesini ister. F atm a bunda
Ali'nin bir suçu olmadığını, bebeği kendisinin istediğini belirtince bu
kez Kâbe'ye götürmesini söyler. F atm a bebeği K âbe’ye götürürken
yolda Selman-ı Farisi'ye rastlar; Selm an ona, kendisini A li'nin
gönderdiğini ve bebeği almaya geldiğini bildirir. Selman bebeği alır.
K af dağına götürür ve büyütür; büyüttükten sonra da ona gönül verir,
ancak yaşlılığından utanır; durumu Ali duyunca Selman-ı Farisi'yi
genç bir delikanlıya dönüştürür. Selman K af dağı'm gider kızı alır ve
Kazdağinm tepesine getirir, ona bir konak yapar, onunla evlenir; adı da
Sarıkız olarak kalır. Evlilikten kısa bir süre sonra Sankız. annesini,
babasını kardeşlerini özler; Selm an durumu F a tm a 'y a bildirir;
F atm a Sankız t görmeye gelir, ancak ölüsünü bulur.
Tahtacılar söylencede geçen Kazdağı'ndaki yeri kutsal bir makam
olarak algılar; yedi yılda bir Sankız m akam ı ziyaret edilir; burada
düzenlenen tö ren le rin çoğu y ed i sayısına göre yürütülür; “7"
sayısının önemi Safevi inancın yaşayan kalıntıları durumundadır.
341
T A K L İT Ar. (taklid, bir şeyin benzerini ortaya koymak eylemi
ya da bu yolla ortaya konulan şey) a. 1- Göreneğe göre davrandığı için din
sel uygulamaların özündeki gerçeği, âlem i şuhudun H a k k ın
görünümünden başka bir şey olmadığını algılayamama.
2- Bu algılayalamamayla belirgin aşam a; taklit aşam ası.
342
m ü rit olarak kabul edilir.
Yola düşecek, yol göstericisine mutlak bağlanacak, onun rızası
dışında yedi adım bile atmayacak olan talip, ta rik a t hizmetlerini ye
rine getirmesini sağlayacak değerlerle donanmış olmalıdır: İçi-dışı bir
etmeli; dışarıdan halk gibi görünmesine karşın içten evliya gibi ol
malı; geveze olmamalı; terbiyeli, kadına saygılı olmalı; can ve tenle,
bütün varı ve varlığıyla m ürşit buyruğunda bulunmalıdır.
Üç türlü talip vardır:
1- Aşık meşrep; üzüntüsünün, sıkıntısının artmasına koşut ola
rak zevki artan ve imanı çoğalan talip.
2- M uhip m eşrep; bilgili olmasına karşın, henüz Hakk'm m u
habbetini fark edemeyen talip.
3- M ukallit m eşrep; ta rik a t yolunu kolay aşılır sanarak he
ves eden talip.
T A M U a. C eh en n em .
T A N I T a. D elil.
343
*Tarik-i m a a d : Kavs-i uruc.
*Tarik-i m eb d e: Kavs-i nüzul.
*Tarik-i m ü s ta k im : M ü rşit'in manevi yönetimindeki inanç
birliği anlamında doğru yol.
*Tarik-i naci: Doğru yolu bulmuş, kurtulmuş kimse, topluluk.
*Tarik-i naciye s ırrı: B ektaşi sırrı.
*Tarik-i n azenin: 1- Pirin manevi yönetimindeki inanç birliği
anlamında H acı Bektaş Veli yolu; b e k ta şilik .
2- Pirin manevi yönetimindeki inanç birliği anlamında Balım
S u lta n yolu; b e k ta şilik 'in b ab ag an kolu.
*Tarik-i n ecat: T arik at yolu anlamında kurtuluş yolu.
T A R İ K a. A lac ad eğ n e k .
344
sıralamasında ikinci sırada yer alan ve a b id le rle özdeşleştirilen;
bek taşilik 'in kurallarını, ilkelerini ve törenlerini öğrenme. H a k
yolunu bulma evresi; tarikat kapısı. (ANSİKL.) [2]
* Tarikat a p te s ti: T ah aret-i sugra.
*Tarikat bilgisi: 1- Bir inanç kurumu olarak tarikata ilişkin her
türden bilgi.
2- Tarikat kapısına eren tarikat yolcusunun edindiği, tarikatın ku
rallarına, ilkelerine ve törenlerine ilişkin bilgi.
*Tarikat e h li: D erviş.
*Tarikat k ap ısı: Tarikat.
*Tarikat kavmi: A bidler.
*Tarikat m akam ı: Tarikat yolcusunun tarikat yolunda geçmek du
rumunda olduğu manevi aşamalardan her biri.
2- P ost.
* Tarikat p iri: Tarikatın kurucusu ya da kurucularından olan ulu
kişi, m ü rşit.
*Tarikat sem ahı: Evli olmayanların oynadığı bir sem ah.
* Tarikat s ırrı: B ektaşi sırrı.
*Tarikat yolcusu: Tarikat yoluyla H akk’a ulaşmaya çalışan can.
*Tarikat yolu: T anrı'ya ulaşmayı sağlayan gönül yolu, manevi
yol.
*Tarikat-ı âliye: T anrı'ya ulaşan yüce yol.
*Tarikat-ı naci (naciye): Tarikat inancında doğru yolu bulmuş,
kurtulmuş can, can lar.
*Tarikat-ı n a z e n in : B ektaşilik.
-ANSÎKL. [1] İs la m ülkelerinde, H z. M u h a m m e t'in
ölümünden sonra halifelik sorununa bağlı olarak tümüyle dinsel ni
telikli sünni tarikatlarla, dinsel, siyasal nitelikli şii tarikatlar ortaya
çıktı; zamanla bunlar kendi içlerinde çok sayıda kola ayrıldı; kimileri
bağımsız bir yapı kazanarak büyük bir etkinlik ve egemenlik kurdu.
Genelde dinsel nitelikli olan sünni tarikatlar, şeriat kurallarına
yeni bir yorum getirmekten, tapınma biçimlerine, dinsel görevlere özel
345
bir düzen vermekten öteye geçemedi. Buna karşın, dinsel-siyasal
nitelikli olan, kaynağını Hz. Ali'nin kişiliğinden alan, ehlibeyt ve
on iki imam sevgisiyle beslenen şii tarikatlar ise düşünsel düzeyde
İslam dinine yeni bir yorum getirdi; Ali yandaşları hareketi, şia-i
Ali, şia, şiilik, aleviye ve alevilik adları altında yayılıp güçlendi.
Buna koşut olarak. “Kuran'daki ayetlerin anlamlarının altında gizli
anlamlar olduğu ve bunları ancak im am ın bilebileceği" biçiminde
tanımlanan b âtınilik temeli üzerinde, vahdet-i vücut ve ru h göçü
felsefesiyle bütünleşti; yayıldığı bölgenin uygarlık düzeyine, yerleşik
inanç, gelenek ve göreneklerine göre değişik kollara ayrılarak günümüze
değin geldi. Süreç içinde; katı, cansız, yaratıcılıktan uzak bir İslami
Ortodoksluk sergileyen sünni tarikatlar karşısında, hoşgörü temeline
dayalı, zengin, canlı, esnek ve yaratıcı bir d e rv işlik anlayışını
geliştirerek, merkezi yönetimle; otoriteyle çelişkisi olan tüm toplum
insanlarım kucaklayan bir dünya görüşü yarattı.
[2j D ört kapı öğretisine göre, insan-ı kâm il aşam aları
dörttür ve her biri bir kapıyla temsil edilir.
1- Ş e ria t; şe ria t kapısı.
2- Tarikat; tarikat kapısı.
3- M a rife t; m arife t kapısı.
4- H a k ik a t; h ak ik at kapısı.
Normal insan tarikat yolunda, bu dört kapı ve bu dört kapıya
bağlı kırk makamdan geçerek, ruhunu ve benliğini ergin duruma ge
tirir; kâm il insan olarak ilahi sırra ulaşır.
Tarikatın on m akam ı şunlardır;
1-Tövbe etme.
2- M ürşit'in isteği'ne uyma.
3- Temiz giyinme.
4- İyilik yolunda savaşma.
5- H izm etli olma.
6- Haksızlıktan korkma.
7- Umutsuzluğa düşmeme.
346
8- İbret alma.
9- Nimet dağıtma.
10- Özünü fakir görme.
347
da görünme.
*Tayy-ı mekân e rb a b ı: E rm işler.
*Tayy-ı zaman (zaman asma): Erm işlerin temel özelliği olarak
beliren farklı zamanlarda aynı anda bulunma.
*Tayy-ı zaman e rb a b ı: E rm işler.
348
T E B E R R Ü K Ar. (teberrük < bereket, bolluk / mutluluk) a.
Uğurlu sayma.
349
2- Bu anlamda insan gönlü.
T E D İP Ar. (te 'd ib , terbiye etme, terbiye verme < edeb, iyi
terbiye) a. 1- Hz. M uhammet'in doğrudan doğruya T an rı tarafından
eğitilmesi.
2- M ü rit'in , m ü rşit’in denetim ve gözetiminde eğitilip yetişti
rilmesi.
350
T E F E R R Ü C Ar. (te f e r r ü c , gezinti, gezinme) a. Manevi
olgunluğa ulaşan ta rik a t yolcusunun ruhunun, tanrısal görün
tüleri gözlemlemek için gayb âleminde seyahat etmesi.
T E K B İR L E M E K f. 1 T ek b ir duası okumak.
2- T ekbir duası okuyarak bir şeyi kutsamak.
351
T E K K E Ar. (te k y e , dayanma, giivenme'den) a. M ü rş it ve
m üritlerin içinde yaşadıkları, ibadet ettikleri ve ta rik a t törenleri
ni düzenledikleri, nefsin terbiye edildiği, ru h s a l olgunlaşmanın
sağlandığı, cem aatın dinsel ve toplumsal yönden eğitildiği bir m a
kam olarak algılanan yer, yapı ya da yapılar topluluğu.
*Tekkeve adanan kızlar tö re n i: İk ra r ayininin kolları sırala
masında yer alan ve ik ra r ayininin belli ölçülerle yinelenmesi biçi
minde gerçekleştirilen bir tören.
T E L L İ K U R A N Saz.
352
2- M ü rşit ten belli bir konuda yetki isteme ya da bir hizm etin
yapılabilmesi için ondan onay bekleme.
353
-ANSİKL. Önceleri ince deriden yapılan tennureler, giderek ku
maştan yapılmaya başlandı. Cepsiz ve düğmesiz olan tennurenin, yaka
dan bele kadar ön kenarlarında. On İki İmam ı simgeleyen on iki para
lel dikiş vardır; yaka, yandan ince bir şeritle bağlanarak kapatılır; belde,
bağlamaya yarayan bir kaytan vardır.
Tennurenin düz beyaz renkle olanları tercih edilir.
354
dünya gibi geçici olarak algılanan ahirete. C ennetin mutluluğuna
bağlanmama aşaması.
T E R K L İ s. 1- Dilimli.
2- a. Bektaşi tacı.
T E S L İ M T A Ş I a. B a lım ta şı.
355
T E V E K K Ü L Ar. (tevekkül < vekl. birinin işini görmesi için
yerine bıraktığı, yetki verdiği kimse) a. Buyruk taki m akam lar sırala
masında yer alan ve olgunlaşmanın ileri bir aşaması olarak algılanan,
b en lik duygusundan sıyrılarak T an rı'y a bağlanma, bütün işlerini
Tanrı'ya bırakma. (ANSİKL.)
-ANSİKL. Tevekkül aşam asında bulunan ta rik a t yolcusu.
T an rı’dan başka hiçbir şey ve kişiye güvenmez. Tevekkül ikiye ayrılır:
1- H alkrı tevekkülü: her şeyde Tanrı'nın etken olduğunu benimseye
rek Tanrı'ya güvenme, güvenme nedenleri T an rı’yla kul arasında bir
perde durum undadır.
2- T an rı seçkinlerinin tevekkülü: T a n rı’nın yazdığından baş
hiçbir şeyin insana nasip olamayacağının bilincine vararak Tanrı'nın
vekilliğini nutlak anlamda kabul etme ve kendisiyle ilgili her türlü
önlemi terk itmedir; kendini Tanrı'ya teslim etmedir.
356
sıralamasında yer alan bir semah. [3]
-ANSİKL. [1] Tevhidin üç aşaması vardır:
1- T elk in ; şeriat kapısından ta rik a t kapısına girme olarak
algılanır.
2- İlbas; ta rik a t kapısından m arifet kapısına girme olarak
algılanır.
3- A h ad iy et; m arifet kapısından h ak ik at kapısına girme
olarak algılanır.
[2] Tevhidin yaygın olarak söyleneni yedi mısradan oluşur:
“Lâ İlâhe İllallah
Ali Miirşid Ali Şâh
Ali Hayder Ali Şâh
Ali Esed Ali Şâh
Ali Şir'dir Ali Şâh
Eyvallah Şâhım Eyvallah
Lâ İlâhe İllâllah."
-[3] Cem töreninin zorunlu uygulaması durumunda olan se
m ahlar şunlardır:
1- K ırk la r sem ahı.
2- Tevhit semahı.
3- H izm et sem ahı.
4- Ö ğ re tic i-e ğ itic i-b e lle tic i sem ah .
357
r e h b e r yapabilir; bu re h b e r im am dır; bu nedenle i m a m la r
K onuşan K u ran d ır.
358
kuşaktır. Üzerindeki üç düğüm, A llah -M u h a m m e t-A li adlarını
birlem ey i ve elin e-d ilin e-beline sahip olmayı simgeler.
İ k r a r ayininde, nasip alac ak can. r e h b e r i tarafından
m eydana, m ürşit'in huzuruna; Hallaç-i Man sur' un d â r'a çekilir
ken boynuna geçirilen ipin anısını yaşatmak için tığbendi boynuna
bağlanarak alınır.
T İ Ğ B E N T Fars. (tig-bend) a. T ığ b en t.
359
giysiler giyen, gönül zenginliğini her şeyin üstünde tutan kalenderi
d e rv iş le r kolu.
360
rarak, içinde yatan ölünün ayak ucuna, bel hizasına ve baş ucuna edilen
niyaz.
361
u
U B U D İ Y E T Ar. (‘u b û d iy y e t, kulluk < ‘abd. kul, köle) a.
Kulun, kişisel isteklerinden öte C ennet umudu ve Cehennem korku
sundan da sıyrılarak, tüm varlığıyla kendini T anrı yoluna vermesi.
U Ç M A K a. C en n et.
362
U L U H İ Y E T Ar. (ulûhiyyet < ilâh, Tanrı) a. 1- T a n rı olma,
Tanrılık.
2- Tanrılık sıfatı.
*Uluhiyet-i A li: Ali'nin T anrılığı, tanrısallığı.
U Y A N D I R M A K f. 1- Ç erağları yakmak.
2- Ocağı tutuşturmak.
3- Bir kimseyi düşünce bakımından anlayışlı duruma getirmek.
4- Bir kimseye doğru yolu göstermek; nasip verm ek, el v er
m ek.
363
U Y A N M A K f. 1- Ç era ğ la r yanmak.
2- Ocak tutuşmak.
3- Bir kimse doğru yolu bulmak; nasip alm ak, el alm ak.
U Y A R I C I a. M ü rş it.
U Y A R M A K f. 1- Ç erağları yakmak.
2- Ocağı tutuşturmak.
3- Bir kimseye doğru yolu göstermek; nasip verm ek, el ver
mek.
U Y U R L A R a. Yatırlar, ölüler.
364
ü
İ)Ç a. 1- A Ila h -M u h a m m e t-A Ii ü çlem e sin i sim geleyen
sayı.
2- A le v i-b e k ta ş i terbiyesinin temelini oluşturan “e lin e -
d iliııe-b tlin e sözcüklerini simgeleyen sayı.
3- M ü rit-re h b e r-m ü rşit üçlem esini simgeleyen sayı.
4- S u d u r öğretisine göre d ö rt unsurdan oluşan m evalid-i
selaseyi (üç âlem ) simgeleyen sayı.
*Üç â le m : M evalid-i selase.
*Üç çocuk: M evalid-i selase.
*Üç doğurucu öz: M evalid-i selase.
*Üç fitilli kanun çe rağ ı: H orasan çerağı.
*Üç mevcut: M evalid-i selase.
*Üç s ü n n e t : B u y ru k ta sıralanan ve a le v i- b e k ta ş ile rin
uyması gereken üç davranış. (ANSİKL.) [ 11
*Üç te rk : T arik at yolunda T anrı'ya ulaşmak isteyen ta rik a t
yolcusunun, geçmek durumunda olduğu üç ana aşam a. (ANSİKL.)
[2]
* Üc yüz altm ış m enzil: T a r ik a t yo lu n d a olgunluk
aşamalarının simgeleri olarak algılanan. Güneş'in Dünya çevresinde
[eskiden D/V/ıva'nm Güneş çevresinde değil, Güneş'in Dünya çevresinde
döndüğüne inanılırdı] dolanırken geçtiği kabul edilen üç yüz altmış
durak.
365
-ANSİKL. [1] Üç sünnet şu şekilde sıralanır:
1- Gönül, bütün eksikliklerden, hınçlardan, öfkelerden arınmak.
2- Başkalarına karşı düşmanlık, kötü düşünce gibi duygulardan
uzak kalmak.
3- Alçakgönüllü olmak.
-[2] Aşağıdan yukarıya doğru üç terk şunlardır:
1- T erk-i dünya.
2- T erk-i ukba.
3- T erk-i terk.
Ü Ç L E R a. 1- A lla h -M u h a m m e t-A Ii
2- M u h a m m e t-A li-F a tm a .
3- A l i - / / asan-IIiiseyin.
4- G ayb erenlerinden bir kutup ve iki imamdan oluşan üç ulu
e rm iş.
ÜLÜ a. Lokm a.
ÜLÜŞ a. Lokm a.
366
Ü M M İ Y E Ar. (ü m m i y y e ) s. Anaya ilişkin, anayla ilgili
olan.
367
V
V A H D E T Ar. (va hdet. bir ve tek olma, birlik, teklik) a. 1-
T a n riy a yakın olma. T an rı yla bir olma.
2- İnsan-T anrı-evren üçlüsünden oluşan birlik; bu anlamda
T an rı.
3- T anrı'yla baş başa kalmak için uyku durumuna geçme, bir
başına, yalnız kalma.
*Vahdet sırrı: T a n rı sırrı, tanrısal sır.
* Vahdet şarabı: Kendi varlığından geçerek tanrısal olan
yönelmenin bir aracı olarak algılanan şarap.
*Vahdet-i ilah i: Tanrısal birlik.
*Vahdet-i vücut: Varlığın birliğini, yaratanla yaratılanın bir
olduğunu savunan tasavvuf anlayışı ya da felsefesi. (ANSİKL.)
-ANSİKL. Vahdet-i vücut inancı, daha çok Anadolu ve İran'da ge
lişme olanağı buldu. İlkçağ Anadolu-Yunan düşüncesinin yanı sıra
İslamlık öncesi Türk, eski İran ve İlini inanışlarının bir sentezi olarak
biçimlenen vahdet i vücut, bir tasavvuf akımı olarak gelişti. Alevi-
1i k - be k ta ş i Ii k bu inancı ta s a v v u f yoluyla aldı ve onu A li’nin
kişiliğinde daha da somutlaştırdı.
Vahdet i vücut inancına göre, yaratanla yaratılan özdeştir, birdir;
yaratma, yoktan var etme değil, gizlilikten görünüş alanına çıkmadır.
Bilinmeyen T a n rı bilinmek istedi; görünüş alanına çıktı, evrene
dönüştü.
Görünüş alanına çıkan Tanrı, varlıkların en olgunu, en yücesi olan
368
insanda, daha belirgin bir nitelikte kendini gösterir; bu nedenle,
varlıklar arasında Tanrı'ya en yakın, öz bakımından onunla eşit olan
insandır.
İnsanda görünüş alanına çıkan, tanrısal varlıklar:
1 - İnsan T anrı’nın konuşan dili, söylenen ağzıdır; bu nedenle insa
konuşan T an rı'd ır.
2- İnsanda bulunan düşünme, yargılama yeteneği. Tanrı iradesinin
bir bölümüdür; bu nedenle insanla T anrı eş varlık düzeyindedir.
3- V arlık ancak T an rı için geçerlidir; T an rı dışında bir nesne
için vardır demek araya ikilik sokmak birlik'i bozmaktır.
370
V Â S I L Ar. (vasıl, erişen, kavuşan, ulaşan) s. T a rik a t yolun
da Hakk'a erişen, ulaşan.
*Vâsıl olmak: T a rik a t yolunda H akk'a erişmek, ulaşmak.
*Vâsıl-ı H a k : T arik a t yolunda bütün manevi aşam aları geçe
rek H a k k 'a ulaşan ta rik a t yolcusu.
371
yel, yetke, otorite ve Fars, n â m e , mektup) a. V ilâyetnam e.
M2
V U S L A T Ar. (vuslat, kavuşma) a. V isal.
373
Y
YA Ar. (yâ) ünl. Çoşkulu seslenme sözü.
*Ya Ali, ya S ah : Ali'ye seslenme sözü.
*Ya Allah ya Rab, ya Rabbi: Tanrı'ya seslenme sözü.
*Ya Hızır s e m a h ı: Tokat. Sivas ve Ma la tya yörelerinde.
K u ran 'd a Tevrat'ta adı geçen, söylencelere konu olan ünlü evliya
Hızır anısına oynanan, kendine özgü figürleriyle belirgin bir sem ah.
(ANSİKL.)
-ANSİKL. Ya Hızır semahı, orta yaşta 4-6 kişi taralından oynanır.
Sem ahçılar. arka arkaya dizi oluşturur; ezgiyle birlikte sağ kol ileri
ye uzatılır; sonra göğüs hizasında bükülüp sol göğüs üzerine konur. Bu
anda sol kol. vücudun yanında ve aşağıya doğru sarkıktır; sağ kol inerken
sol kol kalkar; vücut kolların hareketine uyumlu olarak sağa ve sola
bükülür; böylece, bir daire biçiminde meydanda dönülür.
374
2- Ayn-el-yakin; görerek sağlanan kesin bilgi.
3- Hakk-el-yakin; doğrudan doğruya Tanrı ışığıyla sağlanan ke
sin bilgi.
Y A N T A Ş I a. P a lh e n g .
375
(ANSİKL.) [2]
*Yedi gök (gezegen): Tanrısal gizemleri olduğuna inanılan ve her
biri bir gök katı olarak algılanan yedi gökcismi. (ANSİKL.) [31
*Yedi iklim : Yedi ülke anlamında yeryüzünü oluşturan yedi
bölge.
*Yedi kale: M akalat'ta. kalbin sağ kulakçığında bulunduğu be
lirlilen yedi ilke. (ANSİKL.) [4]
*Yedi tamu: Yedi cehennem olarak algılanan ve yedi yer katından
oluştuğu kabul edilen, yedi ceza ülkesi.
* Yedi tutum: E tv ar-ı seba.
*Yedi u lu : Y ed iler.
*Ycdi yıldız: Yedi gök.
-ANSİKL.) 1] İm am Ali'deki üstün sıfatların sayısı Hz. M u
h am m et tarafından Hz. Ali'ye söylendi: “Ya Ali/ Sende bulunan
yedi sıfat, başkasında bulıınama:. Kimse sana ahireür. ‘-Bizde de bu
sıfat vardı', diyemez."
[2] B uyruk'ta yedi farz şu şekilde sıralanır:
1- M ürebbiye gitmek.
2- M usahip olmak.
3- Taç giymek.
4- Sır saklamak.
5- Dost ile dost olmak.
6- Özünü ulu kılmak.
7- H akk la sohbet etmek.
[3] Yedi gök yukarıdan aşağıya doğru şöyle sıralanır:
1- Zühal.
2- M ü şteri.
3- M erih.
4- Güneş.
5- Zühre.
6- U ta rit.
376
7- Ay.
[4]Yedi kale olarak algılanan ilkelerin sırası şöyledir:
1- Bilim.
2- Cömertlik.
3- Sabır.
4- M a rife t.
5- Perhizkârlık.
6- Korku.
7- Edep.
Y E D İ İ M A M C l a. C a fe ri.
Y E D İ İ M A M C I L I K a. Ca f er i li k.
377
Y E S E V İ L İ K a. Türkistanlı Hoca Ahmet Yesevi [Öl. 1166]
tarafından kurulan, Müslümanlığı kabul eden Tiirkîer arasında geniş
bir taban bulan sünni tarik a t. (ANSÎKL.)
-ANSİKL. Yesevilik. günümüze ulaşan belgelere göre sünni bir
ta rik a ttır; kimi kaynaklar, bu belgelerin sonradan değiştirildiği
savıyla yesevilik'i tam bir sünni ta rik a t olarak görmemek gerek
tiğini belirtir.
Yesevilik, sünnilik'in tüm ilkelerini, inanç kurallarını benimse
mesinin yanı sıra, tasavvuf inançlarını da benimser, bu nedenle, kendi
sinden sonra ortaya çıkan sünni ve şii tarikatlan. akımları şu ya da bu
ölçüde etkilemiştir denilebilir.
T a rik a tın kuralları:
1- Şeyhe kesin bir biçimde bağlanmak; onun sözlerini yasa sayarak
benimsemek, yerine getirmek.
2- Şeyhin buyruklarına uymak, onları yorumlamamak.
3- T arik a tın özel kavramlarını, işaretlerini anlayabilmek için
belli bir olgunluk aşamasına ulaşmak.
4- Şeyhe güler yüzle bakmak; onun buyruğuna girmek, hizmetinde
bulunmak.
5- Doğru sözlü olmak, şeyhin güvenini kazanmak.
6- Sır saklamak, gereksiz konuşmamak.
7- T arik at inançlarına kesinlikle uymak, verdiği sözü yerine ge
tirmek.
8- Gerektiğinde tüm malını, parasını, şeyhe verebilecek durumda
olmak ve bunu severek, gönülden yapmak.
9- T an rı’ya kavuşmak için şeyhin izinden yürümek, şeyhe inan
mak, güvenmek.
10- Şeyhin sözlerine, buyruklarına uymak, onları uygulamak.
Yesevilik'te katlanma. yetinme, yakınlık, yumuşak hurluluk ve
özünü arındırma, temel davranışlar olarak öne çıkar. T arikatın belir
ginleşen altı ilkesi vardır:
1- Tanrı'nın varlığı konusunda yeterli bilgi edinmek.
378
2- Cömertlik.
3- Gönülden bağlılık.
4- Kendini Tanrı'ya adayarak derin bir coşkuya kapılmak.
5- Derin düşünmek.
6- İnce düşünmek.
Yesevilik'in m akam olarak algılanan dokuz aşam ası vardır:
1- Tövbe edenler makamı.
2- Bilginler m akam ı.
3- Sabredenler makamı.
4- Z ahitler m akam ı.
5- Salikler m akam ı.
6- R aziler m akam ı.
7- Ş ak irtler m akam ı.
8- M uhipler m akam ı.
9- A rifler m akam ı.
379
Y I L D I Z T A Ş I a. M ü c e rre t d erv işlik te, m e n g u ş takılmak
için delinen kulağın deliğinin küçülmemesi amacıyla, geçici bir süre
delinen yere yerleştirilen silindir biçimli taş.
Y İ Ğ İ T L E M E a. K o ç ak lam a.
YOL a. T a rik a t.
* Yol a b d e s ti: T a h a re t-i sugra.
*Yol arkadaşı: M usahip.
*Yol çocuğu: Yol evladı.
*Yol ehli, yol erb ab ı, yol e ri: T arik ata girmiş, Ali yolunu, pir
yolunu tutmuş can.
*Yol evladı: N asip almış can.
*Yol h a k k ı: H a k u lla h .
*Yol kardeşi: M usahip.
*Yol kardeşliği: M u sah ip lik .
*Yol oğlu: 1- T arik ata girmiş, kendini bu inanca vermiş can.
2- B ektaşilik'in babagan kolundan derviş.
3- T a rik a t kapısı.
* Yol oğlu olmak: T arik a tta bütün can lar kardeş olmak.
*Yol r e h b e r i: Yetenekli kimseleri ta r ik a ta kazandırm aya
çalışan kimse.
1K0
* Yol s ır r ı: B ektaşi s ırrı, ta rik a t sırrı.
*YoIa alınma k u rb a n ı, yola girme e rk â n ı: İk ra r verme ayi
ni.
*Yola girmek: İk ra r verm ek.
*Yoldan düşme: İk rardan dönen. K u ra n d a evlenilmesi yasak
lanmış biriyle evlenen ya da zinada bulunan kimseye uygulanan, cema
attan sürekli kovulma cezası.
*Yoldan düşmek: Yoldan düşme cezasına çarptırılıp cemaattan
sürekli kovulmak.
Y O L A K a. T a r ik a t.
Y Ü R Ü M E K f. H a k k 'a yü rü m ek .
381
z
Z A H İ R Ar. (zahir < z u h u r , meydana çıkma, baş gösterme,
görünme, türeme) a. 1- Gerçek olan görünmeyen alanın (bâtının) bir
yansıması olarak algılanan, görünen nesnel varlık alanı.
2- Ş e ria t olarak algılanan ve tanrısal te c e llile r biçiminde
görünüş alanına çıkan varlıkların dış yüzü.
3- Bâtından habersiz olan ve zahirle yetinen, ta rik a t dışından
kimse.
*Zahir âlem i: Duyularla algılanabilir görünür âlem .
382
söyleme ve saz çalma görevlerini yerine getiren kimse.
Z A M A H a. S em ah .
Z A M A K a. S e m a h .
383
Z E K Â T Ar. (zekât, zengin Müslümanların mal ve para
larından. helâlliğini sağlamak için her yıl yoksullara vermekle
yükümlü bulundukları kırkta birlik pay) a. İnsanın ta rik a t yolunda
T anrı katına ulaşabilmek için kendi varlığından vazgeçmesi.
ZEVK Ar. (zevk, hoşa giden hal. haz) a. 1- T anrı sevgisinin tadı
na varılmasıyla ulaşılan manevi haz.
2- Tanrı'nın bir yansıması olarak algılanan varlıkları gözlemle
meyle ulaşılan manevi hoşnutluk.
ZE Y D İ L İ K a. Z eydiye.
385
Z U H A L Ar. (Zuhal, Satürn) a. Dokuz gök sıralamasında yer
alan gök katı.
386
Z Ü L F İ K Â R Ar. ( zü - l - f i kâ r , iki parçalı, çatal) a. 1- H z .
Ali'nin çatal kılıcı. (ANSÎKL.)
2- A lacadeğnek.
-ANSİKL. Hz. M u h am m et'in olduğuna ve Bedir SYm^/'nda
gökten indirildiğine inanılan Zülfikâr, Hz. M uham m et tarafından
Hz. Ali’ye armağan edildi. Zülfikâr, alev i-b ek taşi şiirinde gücü,
ta r ik a t tö ren lerin d e terbiye aracı olarak a la c a d e ğ n e k 'i sim
geler.
Z Ü N U B Ar. (z ü n u b ) a. G ü n a h la r.
m
TARAMA KAYNAKÇASI
391
A H İBA BALIK 21 AK TAB 25
A H l EVREN 21 AKYAZILI 25
* Ahi Evren T ekkesi 21 AL 25
AHİLİK 21 *Â l-i âbâ 25
AHİR ET 22 ÂLÂ 25
*A hiıet adamı 22 ALACADEGNEK 25
*Ahiret aklı 22 ALA ÇAM 26
*Ahiret baba 22 A LA K A 26
*Ahiret kardeşi 22 A LA ZLAM A 26
AHİT 22 A LÇALM AK 26
A H İTN AM E 22 *Alçalan eğri 26
AH ÎY AN 22 ALEM 26
*Ahiyaıı-ı rum 22 ÂLEM 26
AHİZ 22 *Â lem -i asgar 26
AHKÂM 22 *Â lem -i berzah 26
*Ahkâm -ı bâtına 22 *Â lem -i ceberut 27
*Ahkâm -ı zahire 22 * Âlem -i ekber 27
AHLÂK 22 *Â lem -i ervah 27
*Ahlâk-ı hamide 22 *Â lem -i gayb 27
*Ahlâk-ı zem im e 23 *Â lem -i hayal 27
AHLÂM 23 *Â lem -i kübra 27
AHM EDİ 23 *Â lem -i lahut 27
*A hm ed-i Muhtara postu 23 * Â lem -i maııa 27
AHRAR 23 *Â lem -i melekut 27
AHRET 23 *Â lem -i misal 27
AH SEN 23 *Â lem -i nasut 27
*A hsen-i takvim 23 * Â lem -i sugra 27
A H VA L 23 *Â lem -i şahadet 27
AH Y Â R 23 * Âlem -i şühud 27
AHZ 24 ALEVİ 27
*A h z-ı feyz 24 *Alevi-bektaşi 27
*A hz-ı tarikat 24 *A levi düzeni 27
A K A BE 24 * Alev i meydanı 27
AKIL 24 * A lev i tacı 27
*A kıl kıblesi 24 ALEVİLİK 28
*A kl-ı cüzi 24 *Alevilik-bektaşilik 28
*A kl-ı evvel 24 A LEV lY E 30
*A kl-ı kül 24 ALIŞTIRM A 30
*A kl-ı maad 24 *Alıştırma semahı 30
*A kl-ı maaş 24 ALI 30
ÂKİL 24 *A li-A llahi 30
ÂKİLE 24 *A li-A llahilik 30
*Â kilet Ul-ekbâd 24 * A li cem evi 30
AKKAPI 25 *A li cem i 30
AKPINAR 25 *A li divanı 30
AKREP 25 *A li dolusu 30
192
*Ali m evlidi 30 APTES 35
*A li postu 31 AR AF 35
*A li nur semahı 31 AR ÂÎS 35
* A li şiası 31 *Arâis-i Hak 35
*A liy-el Murtaza postu 31 ARAK 35
ÂLİ 31 ARAKÇİN 35
ALİYAR SEM AHI 31 ARAK ÎYE 35
ÂLİYE 31 ARAYICI 35
ALLAH 31 ARAZ 35
* Allah adamı 31 ARBEDE 36
*AUah-eyvallah 31 ARGUVAN 36
* Allah-M uham m et-Ali 31 *Areuvan semahı 36
*Allah-Ruh-ullâh 31 ARI 36
* Allah'ın arslanı 32 AR INM A 36
♦Allah'ın arşı 32 ARİF 36
ALLAHUEKBER 32 * Arif-i billalı 36
ALPEREN 32 ARİFLER 36
ALTI 32 AR K A NEFES 37
* Altıya gitmek semahı 32 A R SLA N 37
ALTIN ZİNCİR 32 *Arslaıı kanı 37
ALTM IŞALTI 33 *Arslan sütü 37
AM Â 33 ARSLANLIÇEŞM E 37
AM AL 33 ARŞ 37
AM EDEN 33 *Arş-ı âlâ 37
AM EL 33 *Arş-ı azam 37
AM M ARİYE 33 *Arş-ı berin 37
AN 33 *Arş-ı huda 37
*An-ı daim 33 *Arş-ı kerim 37
ANA 33 *Arş-ı rahman 37
*Ana çizgiler 33 *Arş-ullah 37
A N A BA CI 33 *Arşu'ı-rahman 37
*Aııabacı sultan 33 *Arş ü ferş 37
ANADOLU 34 *Arş ü zemin 37
*Anadolu aleviliği 34 A SA 38
* Anadolu bacıları 34 *Asa töreni 38
A N A SIR 34 ASÂKİR 38
*Anasır-ı erbaa 34 *Asâkir-i Hak 38
AND 34 *A sâkiı-i rahmani 38
ANÎLLAH 34 Â SÂ N 38
ANKA 34 ASGA R 38
*Anka-yı la-mekân 34 A SH Â B 38
A N SÂ R 34 *Ashâb-ı Ali 38
A N SÂ R i 34 * Ashâb-ı sır 38
AN T 35 *Aslıâb-ı şeriat 38
*Ant içm e 35 *Aslıâb-ı tarikat 38
*Ant yeri 35 ASIL 38
393
*A sl-ı âlem 38 ♦A tevi babası 44
ÂSÏTÂN 38 A TLA S 44
ASİTANE 38 ATLILAR K APISI 44
A SM A N 38 A TŞA N 44
ÂSTÂN 38 AVAM 44
ÂSTÂNE 39 AY 44
*Âstâne-i bektaşiyan 39 A Y A K M ÜH ÜRLEM EK 44
A SU M A N 39 AY A K Ç I 45
♦Âsumân-ı gayb 39 ♦Ayakçı postu 45
AŞÇI 39 ÂYAN 45
*A şçı baba 39 ♦Â yan-ı sabite 45
*A şçı postıı 39 AY A T U L L A H 45
AŞEVİ 39 A Y D IN L A T M A 45
♦A şevi babası 39 ♦Aydınlatma dönemi 45
ÂŞIK 39 AYETULLAH 45
♦Âşık baba 39 A Y İN 45
♦Âşık-maşuk 39 ♦A yin-i cem 46
♦Â şık m eşrep talip 40 ♦A yin-i kebir 46
A ŞİN A 40 ♦Ayin-i niyaz 46
AŞK 40 Â Y İNE 46
♦Aşk badesi 40 AYN 46
* A şk olsun 40 *Ayn el yakin 46
♦A şk-ı fazl-ı Hak 40 ♦A ynu’l-cem 46
*Aşk-ı fazl-ü Hak 40 ♦Ayn-ül cem 46
♦A şk-ı Hakiki 40 AZAM 46
♦Aşk-ı m ecazi 40
*Aşkı niyaz olsun 40
Aşkın cem al olsun 40 B
AŞKULLAH 41 BA 47
A ŞUR 41 BÂB 47
AŞU R A 41 BABA 47
AŞURE 41 ♦Baba çizgiler 47
♦A şure b itiş gülbankı ♦Baba erenler 47
(tercümanı) 41 ♦Baba dikme 47
♦Aşure erkânı 41 ♦Baba olm a erkânı 47
*Aşure gülbankı 41 ♦Baba postu 47
♦Aşure günü 41 ♦Baba semahı 47
♦Aşure töreni 42 ♦Babalar kolu 48
ATA 43 ♦Babalar töreni 48
ATACI POSTU 43 BA BA İ 48
ATÇI POSTU 43 B A B A İL İK 48
ATEBAT 43 BABAGAN 49
♦Atebat-ı âliye 43 ♦Babagan kolu 49
ATEBE 43 BABAGAN 50
ATEŞ 44 ♦Babağan kolu 50
ATEVİ 44 BABALIK 50
394
BABAYAN 50 ♦Bâtın anlam 54
BÂBİ 50 BÂ TIN İ 54
B Â B lL İK 50 ♦Bâtını hükümler 54
BA C I 50 BÂTINİLİK 55
BACIAN A 50 BÂTIN İY E 56
BA C I A N N E 51 BEHAİLİK 56
B A C ISU L T A N 51 BEK A 56
BAC I Y A N 51 ♦Beka billah 56
♦Bacıyan-ı Rum 51 ♦Beka makamları 56
BÂDE 51 BEK ÂR 56
B Â D E FÜ R U Ş 51 BEKÇİ 56
BAĞ 51 BEKÇİLİK 56
B A Ğ IŞT A SI 51 BEK TAŞİ 56
BAĞLAM A 51 ♦Bektaşi ocağı 57
BAĞLANM A 51 ♦Bektaşi postu 57
B A Ğ LA N TI 51 ♦Bektaşi su n 57
BAHAİ 52 ♦Bektaşi tacı 57
BAH AİLİK 52 BEKTAŞİLİK 58
BAH ÇE 52 BEK TA ŞİY A N 59
♦Bahçeden gül koklamak 52 BEL 59
♦Bahçeden gül koparmak 52 ♦Bel bağı 59
B A H R Ü L-H A K A Y IK 52 ♦Bel bağlamak 59
BA K İR E 52 ♦Bel evladı 59
♦Bakireler töreni 52 ♦Bel oğlu 59
BAL 52 B EN 59
BALIM SU LTA N 52 ♦Ben makamı 59
♦Balım sultan erkânı 52 BEND 59
♦Balım sultan küpesi 52 ♦Bend etmek 59
♦Balım sultan postu 52 B EN D E 59
♦Balım sultan töreni 52 ♦Bende-i âl-i abâ 59
BALIM EV İ 52 BENG İ 59
♦Balım evi babası 53 BENLİK 60
B ALIM TA ŞI 53 BERAT 60
BANK 53 BERÎN 60
♦Bank çekm ek 53 BERRÂNİ 60
♦Bank-ı M uhammedi 53 BERZAH 60
B A SİR E T 53 BEŞ 60
BAST 53 ♦Beş âlem (evren) 60
BAŞ 53 ♦Beş görünür olm a 60
♦Baş eğm ek (kesm ek) 53 BEŞLER 61
♦Baş okutma 53 BEVVÂB 61
♦Baş okutmak 53 BEYTÜ LM A L 61
BAŞBABA 54 B EYTÜ LM A M U R 61
B A ŞB A B A L IK 54 BEYTULLAH 61
B A ŞIT AÇLI 54 BEZİRGÂN 61
BÂ T IN 54 BEZM 61
395
*B ezın-i cem 61 *Can-ı canan 68
*Bezm -i elest 61 CANAN 68
B İA T 61 CANLANM A 68
*Biat etmek 61 CÂR 68
*Biat töreni 62 *Câr duası 68
BİD A T 62 CARCI 68
BİLLAH 62 CARCILIK 68
BÎR 62 CÂRÛ 68
BİRLENM EK 62 *Cârû duası 68
BİRLİK 62 CÂRÛB 68
*Birlik dirlik 62 C Â RÛBK EŞ 68
*Birliğe ulaşmak (varmak) 62 C A V İD A N 68
BİSM İŞA H 62 C A V İD A N N A M E 69
BOYUN 62 CAVİT 69
'•'Boyun kesm ek 62 CEBERUT 69
BO ZU K 63 CEBRAİL 69
BUHURDAN 63 CEDİ 69
BURAK 63 CEFR 70
BURÇ 63 CELÂL 70
BURHAN 64 CELVET 70
BÛY 64 CEM 70
*B ûy-i cennet 64 *Cem ayini 70
BUYRUK 64 *Cem bezmi 70
BÜDELÂ 64 *Cem birleme 70
BÜRÛDET 64 *Cem birleme giilbankı 70
BÜT 64 *Cem erenleri 70
*Btit-gede 64 *Cem erkânı 70
* Bi.it-hane 64 *Cem kurbanı 70
BÜYÜK 64 *Cem mahkemesi 70
*Biiyiik âlem 64 *Cem m eclisi 70
*Büyük baba 64 *Cem odası 70
*Biiyiik dergâh 64 *Cem olmak 71
*Cem töreni 71
c 65 *Cem'ül cem 71
CAFERİ 65 CEM AAT 72
CAFERİLİK 67 *Cemaat-ı tahtacıyan 72
CA FER İYE 67 CEM A D A T 72
CAM 67 CEMAE>İ 72
*Cam-ı cem 67 C EM ÂL 72
*Caın-ı Cem şit 67 *Cemâl'e kavuşmak 72
*Cam-ı cihannüma 67 *Cemâlin nur olsun 72
*Cam-ı ilahi 67 CEM ALULLAH 73
CÂ M İA 67 CEM EVİ 73
CAN 67 CEM İYET 73
*Can evi 68 ♦Cem iyet e vi 73
*Can kıblesi 68 C ENABET 73
1
. %
CEN AP 73 ♦Çâr darp 77
♦Cenab-ı Hak 73 ♦Çâr unsur 77
♦Cenab-ı Resul 73 ÇÂRDEH 77
CENK 73 ♦Çârdeh-i masumu pâk 77
♦Cenk kitapları 73 ÇARH 78
CENNET 73 ♦Çarh etmek 78
CEVHER 74 ÇARK 78
*Cevher-i evvel 74 ♦Çark dönmek 78
CEVR 74 ♦Çark semahı 78
CEVZA 74 ÇA RPARA 78
CEZBE 74 ÇÂRPÂRE 78
♦ C e z b e y e k a p ılm a k ÇATALK API 78
(tutulmak) 74 ÇEHAR 78
CİFE 74 ÇEKİ 78
CİFR 75 ÇELEBİ 79
C İH A N N Ü M A 75 ♦Çelebi olm a erkânı 79
CİHAT 75 ♦Çelebiler kolu 79
♦Cihad-ı asgar 75 ÇELEBİLİK 79
♦Cihad-ı ekber 75 ÇELEBİYA N 79
CİHAZ 75 ♦Çelebiyan kolu 79
♦Cihaz-ı tarikat 75 ÇELME 80
CİLBEND 75 ♦Çelm e yapmak 80
CİM A 75 ÇEPNİ 80
♦Cima etmek 75 ÇERAĞ 80
CİN 76 ♦Çerağ akçesi 80
CİNNİ 76 ♦Çerağ gülbankı 80
CÛ D 76 ♦Çerağ hakkı 81
CUMA 76 ♦Çerağ tahtı 81
♦Cuma töreni 76 ♦Çerağ tepsisi 81
C U RA 76 ♦Çerağ uyandırma hizm eti 81
CUŞ 76 ♦Çerağ uyarmak 81
CUŞİŞ 76 ♦Çerağ-ı Ahad 81
CÜNUN 76 ♦Çerağ-ı A li 81
C Ü NÜB 76 ♦Çerağ-1 daim 81
C Ü RA 76 ♦Çerağ-ı dil 81
CÜZİ 76 ♦Çerağı dinlendirm ek81
g-'1 ♦Çerağ-ı mürde 81
77 ♦Çerağı sır etmek 81
ÇAĞIRM A 77 ♦Çerağı tekbirlemek 81
ÇALAP 77 ÇERAGCI 82
ÇA LİPAN 77 ÇERAĞCILIK 82
ÇA LPARA 77 ÇERH 82
ÇAM A ŞIR H A NE 77 ÇEŞM 82
ÇAM ŞIGI SEM AHI 77 ♦Çeşm -i ahu 82
ÇÂR 77 ♦Çeşm -i nergis 82
♦Çâr anasır 77 ÇEŞM E 82
397
*Ç eşm e-i zindegâni82 DAİRE 87
ÇEVRİM 82 DÂMAN 87
ÇEYİZ 82 D Â M EN 87
*Ç eyiz giydirm e 82 D A M G A D U R U ŞU 87
ÇEYİZLEM EK 83 DA R 87
ÇIPLAK 83 *D aı-ı beka 87
ÇIRA 83 *Dar-ı dünya 88
ÇIRAĞ 83 *D aı-ı yena 88
ÇIRAĞCI 83 DÂR 88
ÇIRAĞCILIK 83 *Dâr'a çekm ek 88
ÇIRAK 83 *Dâr'a durmak 88
ÇİĞ 83 *Dâr’dan indirme erkânı 88
Ç İĞİNDA Ş 83 *Dâr-ı Fazlı 88
ÇİHAR 83 *Dâr-ı H üseyin 88
ÇİLE 83 *Dâr-ı M an sur 88
*Çile çekm ek 83 *Dâr-ı N esim i 88
*Çile çıkarmak 83 DAVETÇİ 89
*Çile damı 83 *D avetçi postu 89
*Çile doldurmak 83 DECCAL 89
*Çileye girmek 84 D ED E 89
*Ç ileye oturmak 84 *D ede bağı 90
ÇİLEDAĞI 84 *Dede bağı babası 90
ÇİLEEVİ 84 *Dede dikm esi 90
ÇİLEHANE 84 *D ede düşeği 90
ÇİLEKEŞ 84 *Dede hakkı 90
ÇİLENİŞIN 84 *D ede postu 90
ÇİRAĞ 85 *Dede semain 90
ÇİRAĞCI 85 *Dede sultan 90
ÇİRAĞCILIK 85 DEDEBABA 91
ÇOBAN BABA 85 *Dedebaba bektaşiliği 91
*Çoban Baba semahı 85 DED EBA BA L IK 91
ÇO CU K 85 DEDELİK 91
ÇO M AK 85 DEĞ NEK 91
ÇORLU 85 DELİKLİTAŞ 91
*Çorlu semahı DELİL 92
ÇÖ Ğ ÜR 85 * D elili dinlendirmek 92
*Çöğür şairi 85 DELILCİ 92
ÇÖM EZ 86 DELİLCİLİK 92
ÇÖP 86 DELV 92
*Çöp atlama zamanı gelm ek. 86 DELVE 92
Ç U BU K 86 DEM 92
*Dem almak 92
D 87 *D em geldi semahı 92
DÂD 87 *D em görelim 92
DÂİ 87 *Dem görmek 92
DAİM 87 *Dem sunmak 93
.198
*Dem tablası 93 DEV LET 97
♦D em tutmak 93 DEVRE 97
*D em e muhabbet 93 ♦D evre-i arşiye 97
♦D em -i hizmet 93 ♦Devre-i ferşiye 97
♦ D e m i Hünkâr 93 DEVRİ 98
*D em -ip ir 93 ♦Devri âsân olsun 98
DEM E 93 DEVRİYE 98
DEM LENM EK 94 ♦D evriye-i arşiye 98
DEMLİ 94 ♦D evriye-i ferşiye 98
* D em li olmak 94 DEYİŞ
DER ÂG UŞ 94 DEY NEK 98
♦Derâguş etmek 94 DIŞ 98
DERECE 94 ♦D ış anlam 98
DERGÂH 94 ♦D ış kurban 98
♦Dergâh avlusu 94 DİDAR 98
*Dergâh sem ahı 94 ♦Didara ermek 98
♦Dergâh-ı İlahi 94 ♦Didara kavuşmak 98
DERME 94 ♦Didara varmak 99
* Derm e evi 94 ♦Didar-ı görmek 99
DERNEK 94 ♦Didar-ı Hak 99
DERVİŞ 94 ♦Didar-ı yâr. 99
* Derviş bektaşiliği 94 DİL 99
DER V İŞA N 95 ♦D il ehli 99
DER V İŞA N E 95 DİL 99
DERVİŞLİK 95 ♦D il bağı 99
♦Dervişlik erkânı 95 DİLDAR 99
DER Y A 95 DİN 99
DEST 95 DİNİ 99
♦D est ve dâmen tutmak 95 ♦Dini emirler 99
♦D est vermek 95 DİNLENDİRM EK 99
*D est-i velâyet 95 D İV A N 100
DESTAN 95 ♦D ivan-ı Hikmet 100
*Destan-ı Fatma 96 D İV A N E 100
DESTE 96 DİVAN EG İ 100
♦D este nefesi 96 DİV A N SA ZI 100
DESTECİ 96 DO K UZ 100
DESTEÇUP 96 ♦Dokuz akıl 100
DESTEG ÜL 96 ♦Dokuz gök (ata, felek) 101
DESTUR 96 ♦Dokuz ruh 101
♦Destur almak 96 D O L A ŞA N ÖLÜ 102
♦Destur erenler 96 DO LU 102
♦Destur istem ek 96 ♦Dolu sunmak 102
♦Destur vermek 97 ♦Dolu vermek 102
D EV H A 97 DO LUCU 102
♦Devhat-üz-zeheb 97 DO LUC ULUK 102
DEVİR 97 DO N 102
399
*Don değiştirmek 102 EBUM Ü SLİM N A M E 110
DO ST 102 ECEL 110
DÖ NM E 103 EDEP 110
DÖ RT 103 ♦Edep, erkân! 110
♦Dört anne (ana) 103 EDEPLİ 111
*Dört evtâd 103 EDEPSİZ 111
*Döıt inanç 103 EDV AR 111
♦Dört kapı 103 * Edvar-1 vücut 111
♦Dört kapı öğretisi 103 EFRAT 111
♦Dört kapı selam ı 103 E H AD 111
♦Dört kapı töreni 103 EH ADİYET
♦Dört köşe 103 111
♦Dört öğe (unsur) 103 EHL 111
♦Dört öğe öğretisi 103 *Ehl-i aba 111
*Dört nitelik 103 ♦Ehl-i A li 111
♦Dört sevgili 103 ♦Ehl-i bâtın 111
♦Dört tür insan 104 ♦Ehl-i cehl 112
♦Dört vuruş 104 ♦Ehl-i dil 112
DÖRT BUDAK 105 ♦Ehl-i Hak 112
DUA 105 ♦Ehl-i hal 112
*Dua vermek 105 ♦Ehl-i sünnet 112
D Û ZA H 105 ♦Ehl-i şia 112
DÜLDÜL 105 ♦Ehl-i tarik 112
DÜNYA 106 *Ehl-i tarikat 112
DÜR 106 ♦Ehl-ül-lâh 112
DÜ RZİ 106 EHLİBEYT 112
DÜRZİLİK 106 ♦Ehlibeyt muhabbeti 112
D Ü ŞK Ü N 106 EK BÂ D 113
* Düşkün edilm ek 106 EKBER 113
♦Düşkün kaldınlm ak 106 EKMEKÇİ 113
♦Düşkün meydanı 106 ♦Ekm ekçi postu 113
D Ü ŞK Ü N L Ü K 108 EKMEKEVİ 113
♦Düşkünlük meydanı 108 ♦Ekm ekevi babası 113
DÜVAZ 108 EKREM 113
♦Düvaz imam 108 *Ekrem-ül-ekremin 113
DÜVAZDEH 108 EL 113
♦Düvazdeh imam 108 ♦El almak 113
♦El ele, el Hakk'a 113
♦El-etek sahibi olmak 113
E ♦El-etek tutmak 113
EBCET 109 ♦El-göğüs-dudak yapmak 113
* Ebcet hesabı 109 ♦El öpm ek 113
EBl 109 ♦El vermek 113
EBÎYE 109 ♦Eline-diline-beline
l;.BU M ÜSLİM 110 sahip olmak 114
*Ebu M üslim nacağı 110 ELEST 114
400
*Elest m eclisi 114 E R D E B İİİ 118
*Elest şarabı 114 ERDEBİLİYE 118
ELESTÜ 114 EREN 118
*Elestü bi-rabbiküm 114 ERENLER 118
♦Elestii mihrabı 114 ♦Erenler dem i 118
ELGÜLÜ 114 ♦Erenler hakkı 118
ELİF 114 ♦Erenler meydanı 118
ELİFİ 115 ♦Erenler nefesi 118
* E lifi nemed 115 ♦Erenler önünde baş eğm ek 119
* E lifi sumat 115 * Erenler şahı 119
♦Elifi taç 115 ♦Erenlerim 119
ELLİK 115 ♦Erenlerin ser çeşm esi 119
EM ANET 115 ERENLİK 119
♦Emaneti teslim etmek 115 ERKÂN 119
EM EVİ 115 ♦Erkân çalmak 119
EMEVİLER 115 ♦Erkân değneği 119
EMİR 115 ♦Erkân değneği hakkı 120
♦Emir âlemi 115 ♦Erkân meydanı 120
*Emir-i nahl 115 ♦Erkân semahı 120
♦Emir ül-müminin 115 ♦Erkân sürmek 120
EM İRÜLÜM ERA 115 ♦Erkâna girmek 120
EM M ARE 115 ♦Erkândan geçm ek 120
E N BİY A 116 ♦Erkân-ı evliya 120
*Enbiya-yı kibar 116 ♦Erkân-ı m eşayih 120
ENE 116 ♦ Erkân-1 tarikat 120
ENEİYE 116 ERKÂNNAM E 121
ENEİYET 116 ERLİK 121
ENELH AK 116 ♦Erlik makamı 121
ENFAL 116 ERMİŞ 121
EN SÂ R 117 ERMİŞLİK 121
EN SÂ R İ 117 ERŞET 121
ER 117 ERVAH 121
♦Er çiçeği 117 ♦Ervah-ı abidin 121
*Er eteğinden tutmak 117 ♦Ervah-ı arifin 121
*Erler katı 117 ♦Ervah-ı cinni 121
ERBA A 117 ♦Ervah-ı enbiya 121
ERBA İN 117 ♦Ervah-ı evliya 121
* Erbain çıkarmak 117 ♦Ervah-ı hayvanat 121
♦Erbain-i aşura 117 ♦Ervah-ı kâfirin 121
ERBAP 117 ♦Ervah-ı müminin 121
♦Erbab-ı zahir 118 ♦Ervah-ı nebahat 121
ERDEBİL 118 ♦Ervah-ı şeytani 121
♦Erdebil dergâhı 118 ♦Ervah-ı tabayi 121
*Erdebil dervişleri 118 ERZİNCAN
♦Erdebil sufileri 118 122
♦Erdebil şeyhi 118 ♦Erzincan semahı 122
401
ESED 122 FARK 129
ESEDULLAH 122 FARZ 129
ESHAB 122 FATIM A 130
ESLAH 122 FATIMİ 130
ESM A 122 FATTMİLER 130
*Esm a-yı hilsna 122 FATM A 130
EŞ 122 *Fatma Ana 130
*Eş meydanı 122 * Fatma Ana kuşağı 130
EŞİK 124 *Fatma Ana semahı 130
*Eşik ıssı 124 * Fatma Bacı 130
*Eşik öpmek 124 *Fatma destanı 130
* Eşiğe baş koymak 124 * Fatma ocağı 130
* E şiği aşmak 124 FAZİLET 130
ETHEM 124 FAZİLETNAM E 130
*Ethemi taç 125 FAZL 130
ET VA R 125 *Fazl-ı Hak 130
*Etvar-ı seba 125 *Fazl-ü Hak 130
EVLAT 125 FEDEK 130
EV LİY A 125 FEHİM 131
* Evliyaların ruhu 126 *Fehim kıblesi 131
EVR AT 126 FELEK 131
EVREN 126 * Felek-i azam 131
EVRENSEL 126 FENA 131
*Evrensel ruh 126 *Fena diyarı 131
*Evrensel zekâ (akıl) 126 *Fena makamları 131
EVTA D 126 *Fena fı'l ehadiyet 131
EVVEL 126 *Fena fi'l pir 131
EYVALLAH 126 *Fena fi’l vücut 131
*Eyvallah kapısı 126 *Fena-i mutlak 131
EZEL 127 *Fena'il-fena 131
EZELİ 127 FENAFİLLAH 132
EZELİYE 127 FERAH 132
FERAİZ 132
F FERRAŞ 132
FAHR 128 FERRAŞLIK 132
*Fahr-ı şerif 128 FERŞ 132
FAKİR 128 FERŞİYE 132
FAKİRNAM E 128 FESAT 132
FAKR 1^8 FETÂ 133
*Fakr yolu 128 FETİH 133
*Fakrimiz fahrimizdir 128 *Feth-i karib 133
*Fakr u fahr 129 *Feth-i kudret 133
*Fakr u fena 129 *Feth-i mutlak 133
*Fakr u manevi 129 - *Feth-i mübin 133
*Fakr u suri 129 FETTAH 133
FANİ 129 FEVÂİD 133
402
FEV Â İD N A M E 133 G AYR ET 139
FEYİZ 133 ♦Gayret kuşağı 139
♦Feyiz almak 133 G AZA 139
FIK ARA 134 GAZİ 139
FIRKA 134 ♦Gazi dervişan 140
♦Fııka-i naciye 134 G A ZİY A N 140
FİİL 134 ♦Gaziyan-ı rum 140
FİLLAH 134 GECE 140
FİTYAN 134 GENÇLER SEM AH I 140
FUK ARA 134 GENÇ 140
FÜTÜ V V ET 134 GERÇEK 140
♦Fütüvvet ehli 134 ♦Gerçek aşk 140
♦Fütüvvet erbabı 134 ♦Gerçek erenler 140
♦Fütüvvet eri 134 ♦Gerçek erenler dolusu 140
*Fütüvvet kemeri 135 ♦Gerçek erenler postu 140
♦Fütüvvet libası 135 ♦Gerçek varlık 140
♦Fütüvvet teşkilatı 135 ♦Gerçeğe kavuşmak (ulaşmak) 140
F Ü TÜ Y V ETN A M E 135 GIYBET 141
♦Gıybet etmek 141
G GİDİŞ 141
GADİRİ HUM 136 ♦Gidiş çeyizi 141
GAFLET 136 GİZEM 141
♦Gaflete düşmek 136 ♦Gizem aşaması 141
GALEBE 136 ♦ G iz e m le r in g iz e m i
G ALEYA N 136 aşaması 141
GALİ 136 GİZLENM E
GALİYE 136 141
G ANİ 137 GÖÇM EK 141
♦Ganisiyim 137 GÖK 141
GARİP 137 ♦Gök katı 141
♦Garipler semahı 137 G Ö N ÜL 141
GARİPNAM E 137 ♦Gönül adamı 141
G ARK 138 ♦Gönül almak 142
G A ŞİY 138 ♦Gönül altında kalmak 142
GAVS 138 ♦Gönül aşaması 142
♦Gavs-ı azam 138 ♦Gönül bağlama 142
♦G avs-ül vasilin 138 ♦Gönül bilgisi 142
G AYB 138 ♦Gönül etmek 142
♦Gayb âlem i 138 ♦Gönül kalmak 142
*Gayb erenleri 138 ♦Gönül kıblesi 142
♦Gayb-ı izafi 138 ♦Gönül koym ak 142
♦Gayb-ı mutlak 138 ♦Gönül öldüren 142
G AY BET 138 ♦Gönüle uğramak 142
♦Gaybet dönemi 139 ♦Gönüller semahı 142
*G aybet-i kübra 139 GÖRGÜ 142
♦Gaybet-i sugra 139 ♦Görgü ayini 142
403
*Görgü cem i 142
*Görgii kurbanı 142 H
*Görgii töreni 143 H ABBE 147
*Görgüdeıı geçm ek 143 H ABL 147
*Görgüsü yapılmak 143 *Habl-i metin 147
GÖRÜLEN 144 *Habl-ul-lah 147
G ÖRÜLM E 144 HAC 147
♦Görülmeye talip olma 144 HACE 147
G Ö R ÜLM ÜŞ 144 HACI 148
*Görülmüş olmak 144 HACI BEK TAŞ 148
G Ö R ÜNM E 144 *Hacı Bektaş O cağı 148
GÖ ZC Ü 144 *Hacı Bektaş postu 148
*G özcii postu 144 *H acı Bektaş semahı 148
GÖ ZC ÜLÜK 145 *Hacı Bektaş Tekkesi: Pirevi 148
GÖZLEKÇİ 145 *Hacı Bektaş V eli
GÖZLEKÇİLİK 145 Dergahı: Pirevi 148
G U LÂ T 145 *H acı B e k ta ş
*Gulat-ı şia 145 Vilayetnam esi 148
GULÜV 145 HACEBEKTAŞTAŞI 148
G U SÜ L 145 HACIM SU LTA N 149
GÛYENDE *Hacını Sultan Makamı 149
145 *Hacım Sultan Vilayetnam esi 149
GÜL 145 HÂCİP 149
*Gül bahçesi 145 *H âcib-i Hak 149
GÜLABDAN 145 HAD 149
G Ü LBA N K HADES 149
146 *Hades-i asgar 149
*Gülbank çekm ek 146 *H ades-i ekber 149
*Gülbank-ı Muhammedi HÂDİ 149
146 H A D lK A 150
G Ü LBEN K *Hadikat Us-süeda 150
146 HADİM 150
*Gülbenk çekm ek 146 H A D İM IİK 150
GÜLDESTE HADİS 150
146 HÂDİS 150
GÜNAH 146 *Hâdis-i kadim 151
*Günah-ı kebâir 146 HAFİ 151
*Gtinâh-ı sagair 146 *Hafı kurban 151
*Giinah-ı şeytaniye 146 HAK 151
GÜNDÜZ 146 *Hak divanı 151
GÜNEŞ 146 *Hak dolusu 151
GÜRUH 146 *Hak erenler 151
*Güruh-i naci 146 *Hak meydanı 151
GÜVENDE * Hak-M uhammet-Ali divanı 151
146 *Hak ül-yakin 151
GÜZELLEM E 146 *Hak vere 151
404
*Hak yolu 151 *Ham ervah 157
*Hakk'a çağrılmak 151 H ÂM E 157
*Hakk’a yürümek 151 * Hâine-i kudret 157
*Hakk'ın sureti 151 HAM EL 157
*Hakk’ın yüzüne ulaşmak 151 H AM İDE 157
*Hakk'la Hak olmak 151 HAM LIK 157
*Hakk'ta 151 H AM M ÂR 157
HAK 152 H AM M UD İ 157
*Hak üleştirmek 152 HAM M UDİLER 157
H ÂK 152 HAM SE 157
H AKAİK 152 ♦Ham se-i A l-i âbâ divanı 157
H AK AYIK 152 H AM SİN 158
HAKİKAT 152 HAN 158
*Hakikat bilgisi 152 * Haıı bağı 158
♦Hakikat ehli 152 *Han bağı babası 158
’"Hakikat kapısı 153 H A NÇ DAN 158
♦Hakikat kavmi 153 ♦Hanedan-ı ehl-i beyt 158
* Hakikat noktası 153 HANEKÂH 158
*Hakikal-i M uhammediye 153 H ANK ÂH 158
* Hakikatler 153 H AR A BA T 158
* Hakikat ül-esma 153 HÂRIK 158
♦Hakikat ül-hakayık 153 *Hârık ül-Kur'aıı 158
HAKİKÎ 154 HARİCİ 159
* Hakiki aşk 154 HARİCİLİK 159
HAKİM 154 HARİCİYE 160
♦Hakim-i mutlak 154 H AS 160
H AK KULLAH 154 *Hasu'i-havas 160
HAL 154 H A SA N İ 160
♦Hal ehli 155 HASANİLER 160
HALİFE 155 H A STA 160
* H alife baba 155 HAŞİM İ 160
♦Halife makamı 155 HAŞİM İ 160
HALİFELİK 155 HAŞİMİLİK 161
HALK 155 H AŞİM İYE 161
*Halk mahkemesi 156 HAŞY ET 161
HALK 156 ♦Haşyet-ul-lah 161
♦Halk âlem i 156 H ATAİ 161
HALK A 156 HATAYİ 161
* Halka namazı 156 HATEM 161
H ALLÂK 156 *Hatem-i Cem 162
HALLÂKLIK 156 *Hatem -i Cem şid 162
H ALVET 156 ♦Hatem -i enbiya 162
* H alvete çekilm ek 156 * Hatem-i pir 162
♦Halvete varmak 156 ♦Hatem-ün-nübtivvet 162
H ALVETH AN E 156 HAVA 162
HAM 157 H AYA LET 162
405
H AVÂ RİC 162 *Hırka-i iradet 167
HAVAS 162 *Hırka-i settar 167
*Havassu'l has 162 *Hırka-i teberrük 167
HAVF 162 *Hırkaya bürünmek 167
*Havf-ul-lah 163 HIRKAPÛŞ 167
HAVVA 163 HIZIR 167
H A YÂ 163 *Hızır Balı 167
HAYAL 163 *Hızır Ilyas Bayramı 167
* Hayal aşaması 163 *Hızır İlyas kurbanı 167
HAYDAR 163 *ıHızır Nebi 167
* Haydar-1 kerrar 163 *Hızır Nebi Bayramı 167
HAYDARÎ 163 *Hızır N ebi günü 167
*Haydari taç 163 *Hızır orucu 168
HAYD ARİLİK 164 *Hızır postu 168
H A Y D A R İY E 164 HIZLI SEM AH 168
HAYAT 164 HİCAP 168
H AYIR 164 HİCRET 168
* Hayır gecesi 164 HİDAYET 168
H AYIRLI 164 ^Hidayete ermek 168
*Hayırlı almak 164 HİKMET 168
*Hayırlı vermek 164 HİLAFET 168
HAYVAN 164 HİLAFETNAM E 169
H AZERAT 164 HİMMET 169
*Hazerat-ı hamse 165 HİZMET 169
HAZRET 165 *H izm et erleri 169
*Hazret avlusu 165 *Hizmet görme erkânı 169
*Hazret-i ahadiyet 165 *H izm et görmek 169
*Hazret-i esm aiye 165 *Hizm et sahibi 169
’'H azret-i Fatma ocağı 165 *H izm et semahı 169
*Hazret-i gayb-ı mutlak 165 *H izm et mühürlemek 169
*Hazret-i Ibnılıimin ateşi 165 HİZMETÇİ 169
*Hazret-i M uhan»net makamı 165 HİZMETÇİLİK 169
*Hazret-i Nuh'un tufanı 165 HORA 169
*Hazret-i pir 165 *Hora geçinnek 169
*Hazret-i vahidiyet 165 *Hora geçti 170
HEYBET 165 H O R ASA N 170
HEYULA 166 * Hoıasan çerağı 170
HIDRELLEZ 166 *Horasan erenleri 170
HIRKA 166 *Horasaıı pirleri 170
*Hırka altında sultan 166 *Horasan postu 170
*Hırka altında *Horasan tacı 170
dünyayı seyredenler 166 HORASANİ 170
* Hırka Dağı 167 Horasani taç 170
* Hırka giydirmek 167 H ORASANLI 170
*Hırka giym ek 167 *Horasanh postu 170
*Hırka-i fakr ü fena 167 HU 170
406
♦Hu çekm ek (demek) 170
*Hu-keşan 171 İB A D E T 176
HUDA 171 ♦İbadet meydanı 176
HULK 171 İBA D İ 176
H ÜLLE 171 İB AD İYE 177
* Hülle donu 171 İBADİLİK ı 177
♦Hulle-i Âdem 171 İBÂHE 177
HULUL 171 İBÂHET 177
*Hulul etmek 171 İBAHİ 177
H ULULİ 171 İBAHİYE 177
HULULİLİK 172 İBLİS 177
HULULİYE 172 ♦İblis ve Âdem 177
H UM H A N E 172 İBN 177
H UM İSTA N 172 ♦İbn-i vaki 177
H UM S 172 ♦İbn-ül-vakt 177
H ÜRD EN AM E 172 İBNİ 178
H URU F 172 İBRİKÇİ 178
HURUFİ 172 İBRİKÇİLİK 178
HURUFİLİK 172 İBRİKTAR 178
HÛT 173 İBRİKT ARLIK 178
H UTÛT 174 İCAZET 178
*Hutût-ı ebiye 174 ♦İcazet almak 178
♦Hut ût-1 Ummiye 174 ♦İcazet tercümanı 178
HUZUR 174 ♦İcazet vermek 178
H ÜCCET 174 İC AZETNAM E 179
* Hüccet-ul-lah 174 iç 179
*H iiccet-ül-islam 174 ♦İç kurban 179
HÜCRE 174 ♦İçe kapanmak 179
HÛDA 174 İÇEL 179
HÛDA 174 ♦İçel k a tıl semahı 179
H ÜK EM A 174 İÇERİ 179
HÜM A 175 ♦İçeri kurbanı 179
HÜM AY 175 ♦İçeri semahı 179
HÜNKÂR 175 İÇKİ 179
* Hünkâr Hacı İÇREK 179
Bektaş V eli dolusu 175 İHLAS 179
H Ü SEY N İ 175 İH SA N 179
♦Hüseyni taç 175 İHTAR 179
H Ü SN 175 İHTİLAM 180
*Hüsn-i hulk 175 İH V A N 180
*H üsn-i mutlak 175 İH YA 180
H ÜSN A 175 ♦İhya gecesi 180
İKİLİK 180
I ♦İkilik duygusu 180
IŞIK 176 İKİNCİ 181
IS 176 ♦İkinci çağ 181
407
♦İkinci doğum 181 *İmam-ı zaman 186
*İkiııci pir 181 İM AM E 186
İKRAR 181 İM AM ET 186
♦İkrar alma töreni 181 İM A M EY N 186
* İkrar almak 181 İM AM İ 186
♦İkrar ayini 181 ÎM AM İYE 186
♦İkrar-bend 181 İM AM LIK 186
* İkrar-bend olmak 181 İM AN 186
♦İkrar bozmak 181 *lman-ı şahadet
♦İkrar etmek 181 İM BİSA T 187
♦İkrar kırnak 181 İM TİHAN 187
♦İkrar kurbanı 181 İN Â BE 187
♦İkrar tazelem ek 181 *lnabe almak 187
♦İkrar töreni 181 ♦İnabe vermek 187
♦İkrar verme erkânı 181 İNÂBELİ 187
*İkraı vermek 181 İN Â BET 187
♦İkrara çağırmak 181 İN A Y ET 187
♦İkrardan dönmek 181 İNKÂR 187
♦İkrarı alınmak 181 İN SA N I KÂM İL 187
*İkraı -1 iman 182 İN TİBA N 188
♦İkrarı kırmak 182 İN ZİV A 188
İLAHİ 182 ♦İnzivaya çekilm ek 188
İLAHİ 183 İRADE
♦İlahi Hakikat 184 İRADET 189
♦İlahi Kadeh 184 *İradet getirmek 189
♦İlahi T ecelli 184 İRFAN 189
İLAHİYE 184 İRŞAT 189
İLBA S 184 * İrşat etmek 189
*llbas-ı hırka 184 İSİM 189
İLHAH 184 *İsm-i azam 189
İLİM 184 *İsmi C elâl 189
♦İlim şehri 184 İSLAM 189
♦İlm e l yakin 185 İSM 190
*İlm-i batın 185 İSMAİLİ 190
*llm -i esm a 185 İSMAİLİLİK 190
♦İlm-i yakın 185 İSM AİLİYE 190
İLK 185 İSNAA ŞER İYE 190
♦İlk cevher 185 İSPAT 191
♦İlk akıl 185 *İspat-ı mahz 191
♦İlk çağ 185 İSTEKLİ 191
♦İlk vusûl töreni 185 İSTİDRAC 191
♦İlk zekâ (akıl) 185 İSTİVA 191
İLLALLAH 185 ♦İstiva makamı 191
İM AM 186 İŞRAK 191
♦İmam Cafer Buyruğu 185 İŞTİRAK 191
♦İmam Hüseyin A şı 185
408
İZAFİ 191 KÂMİLE 196
*İzafi âlem 191 KÂMİLLİK 196
İZNİKÇİ 191 KÂM İLİYE 196
İZNİKÇİLİK 191 KAN 196
İZZET 191 ♦Kan almak 196
♦Kan etmek kanun 196
K etmemek
K A A D İY A N İ 192 ♦Kanını içine akıtmak 197
K A A D İY ANİLİK 192 KANAAT 197
KAB 192 ♦Kanaat taşı 197
*Kabe kavseyn 192 K ANTA RA 197
K ÂBE 192 K ANU N 197
K ÂBETULLAH 192 ♦Kanun çerağı 197
K ABZ 193 ♦Kanun-1 evliya çerağı 197
♦Kabz ü bast 193 KAPI 197
KADEM 193 ♦Kapı eşiği 197
♦Kadem getirmek 193 KAPICI
K ADERİ 193 KAPICILIK 198
K ADERİYE 193 KARA 198
K ADIN 193 ♦Kara post 198
K ADINCIKEVİ 193 K ARA CA AHMET 198
K ADİM 193 K A R A D O N LU CA N B A B A
K ADİR 193 ♦Karadonlu Can Baba postu 198
♦K adiı-i mutlak 193 K ARA K A ZAN 198
K AFDAĞ I 193 ♦Karakazan hakkı 198
KAFES 193 KARÎB 198
KAF Ü N U N 194 K ARM ATİ
K AH VECİ 194 KARM ATİLİK 199
♦K ahveci postu 194 KARTAL 199
K ALENDER 194 ♦Kartal semahı 199
K ALEND ERH ANE 194 KASEM 199
KALENDERİ 194 ♦Kasem etmek 199
KALENDERİLİK 194 KAŞAĞI 199
K ALENDERİYE 195 KAVİS 199
KALIP 195 ♦Kavs-i nüzul 199
♦Kalıbı değiştirm ek 195 ♦Kavs-i uruc 199
K ALLAŞ 195 KAVLİ 200
KALP 195 ♦Kavli kolu 200
♦Kalp kıblesi 195 KAVLİLER 200
K AM BER 195 K AVSEYN 200
♦Kamber A li Sultan postu 195 K AYG USUZ 200
K AM BERİYE 195 ♦Kaygusuz (Abdal) postu 200
KAM ER 196 KAYLULE 200
KAM ERİ 196 KAZAK 200
KÂM İL 196 ♦Kazak çıkartılmak 200
♦Kâm il insan 196 K AZANÇ 200
409
KAZAYAĞ I 200 KEŞİF 205
KEBAİR 201 KEŞFİ 206
KEBİR 201 KEŞFİYE 206
KEBİRE 201 K EŞK ÜL 206
KEBİRE 201 K EŞK ÜLÜ FUK AR A 206
KEFEN 201 KETEN 206
KEFENPUŞ 201 K EVN 206
KELAM 201 K EVNEY N 207
*Kelam-ı nefsi 201 KEVSER 207
KELAMI 201 KIBLE 207
♦Kelami mezhepler 201 K ILAVUZ 207
KELAM ULLAH 201 KILIÇ 207
KELlM E 201 KIRAT 207
♦Kelim e-i şahadet 201 ♦Kırat semaili 207
♦K elim e-i tayyibe 200 KIRK 208
*K elim e-i tevhit 202 ♦Kırk abdal 208
KEM AL 202 ♦Kırk makam
♦Kemal aşaması 202 KIRK BUDAK 209
♦Kemal-e ermek 202 ♦Kırkbudak şamdan 210
KEMER 202 KIRKLAR 210
♦Kemer bağlama 202 ♦Kırklar cemi 210
*Kemer-i hidayet 202 ♦Kırklar dansı 210
KEM ERBEND 203 ♦Kırklar makamı 210
KEMERBEST 203 ♦Kırklar m eclisi 210
♦Kemerbest olmak 203 ♦Kırklar meydanı 210
KEMERBESTE 203 ♦Kırklar semahı 210
*Kemerbeste olmak ♦Kırklar şerbeti 210
KEMERGÂH 203 ♦Kırkların dansı 210
KENZ 205 KISMET 212
♦Kenz-i mahfı 204 K ISSA 212
KERAMET 204 ♦Kıssadan hisse almak 212
KERBELA 204 ♦Kıssa-i Ebu Müslüm 212
♦Kerbela meydanı 204 KIYAM 212
♦Kerbela olayı 204 ♦Kıyam etmek 212
KIYAM ET 213
KEREM 204 ♦Kıyamet-i kübra 213
♦Kerem etmek 204 ♦Kıyam et-i sugra 213
*Kerem-i A li 204 ♦Kıyam et-i vusta 213
♦Kerem-i evliya 204 KIZ 213
KERİM 204 ♦Kızlar töreni 213
KERRAR 204 KIZILBAŞ 213
KESM E 205 ♦Kızılbaş meydanı 214
♦Kesme kesmek 205 KIZILBAŞLIK 214
KESM EK 205 KIZILBÖRK 214
KESRET 205 KIZILCA H ALVET 214
K EŞAN 205 KIZILDELİ 214
410
KIZILEŞİK 214 KURB 220
KİBAR 214 ♦Kurb-ı Feraiz 220
* Kibar-1 sahabe 214 ♦Kurb-ı Htida 220
KİLERCİ 214 ♦Kurb-ı mevla 220
♦Kilerci postu 214 ♦Kurb-ı N evafıl 220
KİLEREVİ 214 K U R BA N 220
♦Kilerev i babası 214 ♦Kurban edilmek 220
KİSVE 215 ♦Kurban lokması 220
♦K isve giydirm ek 215 ♦Kurban olmak 220
KİSVET 215 ♦Kurban tekbirleme 221
K İTABULLAH 215 ♦Kurban tığlama erkânı 221
KİTM AN 215 ♦Kurban tığlamak 221
♦Kitmaıı kaidesi 215 K U R BA N C I 221
KİYSANİ 215 ♦Kurbancı postu 221
K İYSANİYE 215 KURB ANCILIK 221
KOÇ 215 K URBET 221
♦Koç kuzulu kurban 215 K UTBEY N 221
K OÇAK LAM A 215 K UTSA L 221
KOFİ 216 ♦Kutsal Kazan 221
KOL 216 ♦Kutsal Kitaplar 221
K O LD AN KOPM A 216 K UTSİY A T 222
♦Koldan kopma erkânı 216 K UTSİYE 222
K O N UK 216 K UTUP 222
♦Konuk dede 216 ♦Kutb-i âlem 222
K O N U ŞA N K URA N 216 ♦Kutb-i risalet 222
K O ŞM A 216 ♦Kutb-ül-aktab 222
K O ŞTURM A 217 ♦Kutb-iil-arifin 222
K OYTAN 217 ♦Kutb-til-ekber 222
K OY UN 217 K UYU CU 223
K O Y UN B A B A 21? K U Y U C U LU K 223
♦Koyun Baba semahı 217 K UZULU K 223
KÖÇEK 218 K Ü BR A 223
KÖM BE 218 KÜFÜR 223
KÖSEĞİ 218 KÜL 223
K ÖYTAN 218 KÜLAH 223
K UBBE 218 KÜN 223
K UBBELİ 218 *Kün fe-yekûn 223
♦Kubbeli elif 218 K ÜNTÜ KENZ 223
KUL 218 KÜPE 224
KULLUK 218 KÜRE 224
♦Kulluk makamı 218 ♦Küre Makamı 224
K ULÛB 219
K UM RU 219 L
K URA N 219 LADİK 225
♦ Kuran-1 natık 220 ♦Ladik semahı 225
♦Kuran-ı samit 220 LAFZİ 225
411
*Lafzi ifade 225 M AH RAM A 229
LAH UT 225 M A H SU SA T 229
♦Lahut âlem i 225 ♦Mahsusat âlem i 229
LAKÎT 226 MAHZ 229
LAM EK ÂN 226 ♦M ahz-ı keramet 229
LAMELİF 226 M AKALAT 230
*L am elif bağı 226 M AKAM 230
♦L am elif bendi 226 M AK SUT 230
LATİFE 226 MAKTEL 230
LEDÜ N 226 ♦M aktel-i H üseyin 230
♦Ledün bilimi 226 M AK ULAT 230
LE D Ü N N İ 226 ♦Makulat âlemi 230
LED Ü N N İY A T 226 MANA 230
LENGER 227 ♦Mana adamı 230
LETAİF 227 ♦Mana âlemi 230
LEVH 227 MANGIR 230
*Levh-i mahfuz 227 M ANSUR 230
LEVVAM E 227 ♦Mansur dârı 230
LEYL 227 MARİFET 230
LİBAS 227 ♦M arifet bilgisi 231
* Libas giydirmek 227 ♦M arifet kapısı 231
LOKM A 227 ♦Marifet kavmi 231
♦Lokma ayini 227 M ASİV A 231
♦Lokma erkânı 227 ♦M asiva ehli 231
♦Lokm a etmek 227 M ASUM 232
♦Lokma görmek 227 M AŞU K 232
MATEM 232
M ♦Matem ayı 232
MA 228 ♦Matem bayramı 232
♦M a-ül-hayat 228 ♦Matem orucu 232
MAAD 228 M AZM ATA 232
M AALLAH 228 M AZHAR 232
M AAŞ 228 ♦Mazhar olmak 233
M ABET 228 ♦Mazhar-ı sın -ı A li 233
M A BUT 228 MEBDE 233
MAĞFİRET 228 MECAZİ 233
♦M ağfiret-i zünub 229 ♦M ecazi aşk 233
M AH 229 MECAZÎB 233
♦M ah-ı nev 229 MECZUP 233
M AH BES 229 MEH 233
M AH BUB 229 MEHDİ 233
♦Mahbub-ı Hiida 229 MEHDİCİLİK 234
♦Mahbub-ı kulûb 229 MEKÂN 234
♦Mahbub-ül kulûb 229 MELAİKE 234
M AHFİ 229 M ELAM ET 234
M AHFUZ 229 MELEK 234
412
M ELEKÛT 234 ♦M eşreb-i H üseyin 241
♦M elekût âlem i 234 M ETBU 241
M ENAK IB 235 *M etbu ocak 241
*M enakıb-el esrar Behçetel M EVALİ 241
ahrar 235 M EVALİD 241
♦M en ak ıb -ı Hac» B ek taş M EVLA 241
V eli 235 M EVLEVİ 241
*M enakıb Ul-arifin 235 MEVLEVİLİK 241
*M enakıb iil-esrar B ehçet MEVLİT 241
ül-ahrar 235 *M evlid-i A li 241
♦M enakıb ill-Kudsiye 235 M EVT 241
M EN A K IBN A M E 235 ♦M evt-i tabii 241
M ENAZİL 235 MEY 241
M ENGİ 236 M EY D A N 241
M ENG UŞ 236 ♦M eydan açmak 241
M EN A K A BE 237 ♦M eydan çerağı 241
M ENKIBE 237 ♦M eydan eri 241
MENZİL 237 ♦ M e y d a n e ş iğ in e b aş
M ERDAN 237 koymak 241
*Merdan-ı Hiida 237 ♦M eydan görmek 241
M ER D U D 237 ♦M eydan ocağı 242
MERİH 238 ♦M eydan odası 242
M ERSİYE 238 ♦M eydan rehberi 242
MERT 238 ♦M eydan taşı 242
*Merd-i HUda 238 ♦M eydana niyaz etmek 242
*Merd-i kâmil 238 ♦M eydan-ı erenler 242
*Merd-i merdan 238 ♦M eydan-ı muhabbet 242
*M erd-i meydan 238 M EYDA NCI 243
♦Merd-i mutlak 238 ♦M eydancı baba 243
MERTEBE 238 ♦M eydancı postu 243
♦Mertebe-i insan-ı Kâmil 238 M EYDANCILIK 243
MERTLİK 238 M EY D A N EV İ 243
M ERVA N 238 ♦M eydanevi babası 243
M ERVA Nİ 239 M EY D A N SA ZI 243
M ERV ANİLER 239 M EYH ANE 243
M ERVE 239 MEZHEP 243
MERZİYE 239 M İHMAN 244
MESH 239 ♦Mihman dede 244
♦Meslı etmek 239 ♦Mihman meydanı 244
MESLEK 239 *M ihman-ı Ali 244
M ESNEVİ 239 M İH M ANDAR 244
M EST 239 ♦Mihmandan postu 244
♦M est olmak 239 M İHM ANDARLIK 244
M EŞAYİH 239 M İH M ANEVİ 244
M EŞİHAT 240 ♦M ihmanevi babası 244
MEŞREP 241 M İH M A NH ANE 245
413
MİHRAP 245 M UK A D D EM 251
M İRAÇ 245 *M ukaddem-ül mütefekkirin 251
♦Miracın kutlu olsun! 245 M UKALLİT 251
MİRACİYE 247 ♦M ukallit meşrep talip 251
M İRAÇLAM A 247 M UM 252
M İRAÇNAM E 247 ♦Mum-pervane 252
MİRAT 247 ♦Mum söndürme 252
M İSAL 248 M UR A K A BE 253
M İSKİN 248 M URAKKAA 253
M İSKİNLİK 248 M URTA ZA 253
M İZAN 248 M U RTA ZAVİ 253
M İZAN 248 M U SA FA H A 253
M UFADDİLE 248 M USA H İBE 253
M UG AN 248 M USAHİP 253
M UH ABBET 249 ♦M usahip ayini 253
♦Muhabbet meydanı 249 ♦M usahip evi 253
♦Muhabbet-i ehlibeyt 249 ♦M usahip kavline girme 253
M UHACİR 249 ♦M usahip kurbanı 253
M UHACİRİN 249 ♦M usahip tutma 253
M U H ADA RA 249 M USAHİPLİ 254
M UH ADD ES 249 ♦Musahipli olm ak 254
M UH ADESE 249 ♦Musahipli olmamak 254
M UH AL 249 M USAHİPLİK 254
M UHAM M ET 250 M USH AF 255
♦ M u h a m m e t-A li d iv a n ı M U T A SA V V IF 255
(meydanı) 250 M UTEZİLE 255
♦M uhammet-Ali sem ahı 250 M UTLAK 255
♦M uham m et m iraçtan in d i ♦M utlak adem 255
semahı .250 ♦Mutlak birlik 255
♦Muhammet rahı 250 ♦Mutlak güzellik 255
M UHARREM 250 ♦Mutlak hakikatler makamı 255
♦Muharrem ayini 250 ♦Mutlak varlık 255
♦Muharrem kurbanı 250 ♦Mutlak zaman 255
♦Muharrem matemi 250 M UTM AİN 255
♦Muharrem orucu 250 M ÜBELLİĞ 255
♦Muharrem yas töreni 250 M ÜBİN 256
M UHARREM İYE 250 M Ü CA H ED E 256
M UH ASEBE 250 M ÜCERRET 256
MUHİP 250 ♦Mücerret andı 256
♦Muhip meşrep talip 250 ♦Mücerret ayini 256
M UH İBBAN 251 ♦Mücerret babalar töreni 256
M U H İBBA N E 251 ♦Mücerret ikrarı 256
M UHİBBE 251 ♦Mücerret kol 256
MUHİPLİK 251 M ÜCERRETLİK 256
M UKABELE 251 ♦Mücerretlik andı 256
♦Mukabele günü 251 ♦Mücerretlik ayini 256
414
♦Mücerretlik ikrarı 256 ♦Naat-ı Ali 261
♦Mücerretlik küpesi 256 NACİ 261
M ÜCESSİM E 256 NACİY E 261
M ÜCTEBA 257 NÂDİ 261
M ÜÇTEHİT 257 ♦Nâdi Ali 262
M ÜH ÜR 257 NAHL 262
♦Mühr-i nübüvvet 257 NAİP 262
M ÜHÜRLEM EK 257 NAİPLİK 262
M ÜK ÂŞEFE 257 NAKİB 262
M ÜLHİM E 257 ♦Nakib postu 262
M ÜLHİT 257 NAKİB LİK 262
M ÜLK 257 N A K İBÜLEŞRAF 262
M ÜMİN 257 NAMAZ 262
M ÜM İNİN 257 ♦Namaz mühürü 262
M ÜMKÜN 258 ♦Nam az-ı tâat 262
M ÜNACAT 258 NAMUS 263
M ÜNA FIK 258 ♦Nam us-ı ekber 263
M Ü N A SA F E 258 NA N 263
M ÜNİB 258 NA N K Ö R 263
MÜNİR 258 NÂPUHTE 263
M ÜNKİR 258 NA SİH A TN A M E 263
M Ü N TEH A 258 NASİP 263
M ÜRCİE 259 ♦Nasip almak 263
M ÜRD E 259 ♦Nasip meydanı 263
M ÜREBBİ 259 ♦Nasip vermek 263
M ÜRG 259 NA SU T 264
M ÜRİT 259 ♦Nasut âlemi 264
M ÜRİTLİK 259 NATIK 264
M ÜRŞİT 259 NATIK A 264
♦Mürşit evi 259 NA Z 264
♦Mürşit postu 259 ♦Naz ehli 264
♦Mürşid-i azam 259 NA ZAR 265
M ÜRŞİTLİK 259 ♦Nazarım 265
M Ü R Ü V V ET 259 NAZENİN 265
♦Mürüvvet dilem ek 259 ♦Nazenin tarikatı 265
♦M ürüvvet m eydanı 260 NEBİ 265
♦Mürüvvet taşı 260 NEBİLİK 265
M ÜSA M ER E 260 NECAT 265
M ÜŞA H ED E 260 ♦Necat bulmak 265
M ÜŞEBBİH E 260 NEFES 266
M ÜŞRİK 260 ♦N efes evladı 266
M ÜŞTERİ 260 NEFH 266
M ÜTEEHHİL 260 ♦Nefh-i ruh 266
NEFİR 266
N NEFİS 267
NAAT 261 ♦N efs aşaması 267
415
♦N efsi kırmak 267 ♦N iisha-i kiibra 272
♦N efs-i kül 267 ♦Niisha-i sugra 272
N EM ED 268 NÜVVAB 272
NEV 268 *Nüvvab-ı erbaa 272
NEVAFİL 268 NÜZUL 272
NEV N İY A Z 269
NEV R U Z 269 O
♦Nevruz bayramı 269 O CAK 273
♦Nevruz erkânı 269 ♦Ocak kazma 273
♦Nevruz kurbanı 269 *O cağı bektaşiyan 273
♦Nevruz semahı 269 OCAKLI 273
♦Nevruz töreni 269 O C A K ZA D 3 273
NEVRUZİYE 269 OD 274
NEZİR 269 OKUYUCU 274
N İD A 269 O K U Y U C U LU K 274
N İY A Z 270 O LG U N 274
♦N iyaz duruşu 270 ♦Olgun insan 274
♦N iyaz duruşunu almak 270 O LG U NLUK 274
♦N iyaz etmek 270 O LU ŞU M 274
♦N iyaz penceresi 270 ♦Oluşum teorisi 274
♦N iyaz perdesi 270 ON 274
♦N iyaz taşı 270 *On altı inanç 274
♦N iyaz vermek 270 *On iki dilim li taç 274
NİY A ZLA ŞM AK ♦On dört masum 274
NİYET 270 ♦On dört m asum-u pak 274
♦N iyet-i savm -ı atşanına 270 ♦On iki farz .274
♦N iyet-i siyam -ı matemine 270 ♦On iki hizmet 274
NOK TA 271 ♦On iki hizm et sahibi 270
NÖBETÇİ 271 ♦On iki imam 275
NÖBETÇİLİK 271 ♦On iki imamlar 275
NUKABA 271 ♦On iki imamlar semahı 275
NUR 271 ♦On iki koyun 275
♦Nura muhabbet 271 ♦On iki kapı 275
♦Nur-ı daim 271 ♦On iki post 275
♦Nur-ı ilahi 271 ♦On iki terkli taç 275
♦Nur-ı Muhammet 271 ♦On sekiz bin âlem 275
♦Nur-ı nebi 271 ♦On yedi kemerbest 275
♦Nur-ı velayet 272 O N İK İİM A N C I 280
♦Nurun âlâ nur olsun 272 O N İK İİM A N C IU K 280
N U SA Y R İ 272 O RUÇ 281
NU SAY RİLİK 272 O SM A N 281
NU SH 272 ♦Osman Kuranı 281
NUTFE 272 OTM ANBABA 281
NÜBÜVVET 272 ♦Otman Baba V elayetnam esi281
NÜ C EBA 272 O TURA K 281
N Ü SH A 272
416
o
ÖĞRETİCİ SEM AH 282
*Peym ançc durmak 286
*Peym ançeye geçm ek286
ÖLME 282 PEYM ANE ~ 286
Ö L M E K .. 282 286
*Ölmedeıı evvel ölm ek 282 ♦Pir divanı 287
*Ölınezden ölm ek 282 *Pir kapısı 287
ÖLÜM 282 * Pir ocağı 287
Ö VG Ü 282 *Pir postu 287
ÖZÜR 282 *Pir semahı 287
*Özür okumak 282 *Pir-i evvel 287
* Pir- i mugan 287
P *Piı-i sani 287
PA D İŞA H 283 *Pir-i tarikat 287
PALAH ENG 283 PİREVİ 287
PALHENG 283 PİRLİK 288
*Palheng taşı 283 POST 288
PALİHENG 283 *Post ehli 288
PARPILAM A 283 *Post hizmeti 288
P A SB A N 284 ♦Posta oturmak 288
PA SBA N İ 284 POSTNİŞİN 289
PAY 284 PUŞİ 289
PENÇ 284 PUŞİDE 289
*Penç erkân 284
PENÇE 284 R
* Pençe atmak (vurmak) 284 RAB 290
* Pençe düzeni 284 *Rabb-Ul eıbab 290
* Pençe vurmak 284 R A BBA N İ 290
*Pençe-i  l-i âbâ 284 ♦Rabbani adanı 290
PENÇECİ 284 R A BB A N İY U N 290
PEND 284 R ABIT 290
*Pend etmek 284 *Rabt-ı kalp 290
PERDE 284 RAFIZİ 290
PERVA NE 285 RAFIZİLİK 290
PERVANELİK 285 RAFİZİYUN 290
PERVAZ 285 RAH 291
*Pervaz etmek 285 RAH 291
* Pervaz semahı 285 RAHM AN 291
♦Pervaza kalkmak 285 RAHM ANİ 291
PERVAZCI 286 ♦Rahmani sultan 291
PEYİK 286 RA H M AN İYU N 291
PEYİKLİK 286 RAKİP 291
PEYK 286 RAM 292
PEYKLİK 286 RAVİ 292
PEYM AN 286 RA YİH A 292
PEYM ANÇ E 286 *Rayiha-yı cennet 292
*Peyrnançe yeri 286 RAZ 292
417
RAZt 292 RUH 295
RAZİYE 292 ♦Ruh göçü 296
REF 292 ♦Ruh makamı 297
♦R ef-i taayyün 292 ♦Ruh zarfı 297
REFREF 292 ♦Ruh-i revan 297
REH 292 ♦Ruh-i revanı şad olsun 297
REHBER 293 ♦Ruhlar alemi 297
♦Rehber postu 293 ♦Ruhlar m eclisi 297
REHBERLİK 293 ♦Ruh u naci 297
RA H R EVAN 293 RU H SA L 297
♦Rahrevan-ı tarikat 293 ♦Ruhsal aşama 297
REH REVAN 293 RU H SAT 298
*Rehrevan-ı tarikat 293 ♦Ruhsat vermek 298
RESUL 293 RU H Ü LK U D Ü S 298
* Resul-ullah 293 RUM 298
♦Resul-u Ekrem 293 ♦Rum abdalları (erenleri)298
REV A N 293 RUY 298
♦Revan-ı pak 293 R U ZBA 298
REVŞENİ 293 ♦Ruzba düzeni 298
REV ŞENİYE 293 RÜBUBİY ET 298
REZİLET 294 RÜTBE 298
RIZA 294 RÜYET 299
♦Rıza kapısı 294 n
♦Rıza lokması 294 S
RIZALAŞM A 295 SA ÂLİK 300
RİBAT 295 SA BBE 300
RİCAL 295 SA BIR 300
♦Rical-ül gayb erenleri 295 SA Bİ 300
RIFAI 295 ♦Sabi-i muhabbir 300
RİFAİLİK 295 SABİR 300
RİFAİYE 295 SABİRE 300
RÍN D A N 295 SA D A K A 300
♦Rindan-ı Hiida 295 SA D A T 301
RİN D A N E 295 SADR 301
RİNT 295 ♦Sadr makamı 301
RİSALE 295 SA FA 301
♦R isale-i ahlak-Hacı Bektaş ♦Safa-nazar 301
V eli 295 SAFER 301
RİSALET 296 SA FERAN 301
♦Risalet-ül Hukuk 296 SAFEVİ 301
♦Risalet’ün Nushiye 296 SAFEVİLER 301
RİYAZET 296 SA FEV İYA N 301
RİZAM İYE 296 SAFEVİYE 302
RU BU BİY ET 296 SAGAİR 302
RUFAİ 296 SA ĞA R 302
RUFAİLİK 296 SA H A BE 302
418
SA H A Bİ 302 SA R L A M B A Ç 307
SA H A BİY E 302 SA R SIL SEM AH I 307
SA H A VET 303 SA V M 307
SAHB 303 SA Z 308
SA H B A 303 SA Z A N D A R 308
SAHİB 303 SA ZCI 308
♦Sahib-i asa 303 SAZCILIK 308
* Sahib-i beyan 303 SA ZENDE 308
*Sahib-i hal 303 SE B A 308
♦Sahib-i işaret 303 SEBİYE 308
*Sahib-i kainat 303 SECCADE 308
*Sahib-i kalp 303 SEC CAD ENİŞİN 308
♦Sahib-i sıffın 303 SECDE 308
♦Sahibu d dâr 303 ♦Secde taşı 308
*Sahibü'z zaman 303 SEFER 309
SA H V 303 ♦Seferayn 309
SA K A 303 SEFİR 309
SA K A L 303 SEFİRLİK 309
*Sakal-bıyık çalınm ak 303 SEKİL 309
SAKALIK 304 SEKİZ 309
SAKİ 304 ♦Sekiz cennet (uçmak) 309
* Saki- i kevser 304 SELAM N AM E 309
ŞAKİLİK 304 SELASE 310
SAKİNAM E 304 SELM ANİ 310
SA LA T 304 SELSEBÎL 310
SA LA V A T 305 SEM AH 310
♦Salavat getirmek (vermek) 305 ♦Semah dâr'ma durmak 310
SA LA V A TN A M E 305 ♦Semah dönm ek 310
SALİK 306 ♦Semah düzeni 310
SALİKİN 306 ♦Semah nefesi 310
SALİK ÂN 306 SEM AHÇI 312
SA LM A 306 SEM AHÇILIK 312
SALT 306 SEM AK 310
♦Salt gerçeklikler aşaması 306 SERATAN 312
SA M A H 306 SERDESTE 312
S AMİT 306 SERÇEM 312
SAM T 306 SERÇEŞM E 312
SA N D U K A 307 SERVİ 313
♦Sanduka tavafı 307 SETTAR 313
SA NEM 307 SEVR 313
SA N İ 307 SEYADET 313
SAPITM A 307 SEY AH AT 313
SAPTIRM A 307 ♦Seyahat vermek 314
SARGI 307 SEYF 314
SA RI T U R N A M SEM AHI 307 SEYFİ 314
SARIK 307 ♦Seyfı kolu 314
419
*Seyfi taç 314 SIRLAM AK 317
SEYFlLER 314 SİYAM 318
SEYİR 314 Sİ 318
*Seyr anillah 314 ♦Si vü dii 318
♦Seyr fillah 314 SİDRE 318
♦Seyr illallah 314 ♦Sidre-i münteha 318
*Seyr nı;uıllalı 314 ♦Sidret-iil münteha 318
*Seyr-i ııiizul 314 SİLSİLE 318
*Seyr-i uruc 314 ♦Silsilet iiz-zelıeb 318
♦Seyr ü sülük 314 SİM A '318
*Seyrü siiluk görmek 315 SİM URG 3*18
♦ S eyrü süluk'u tam am SİRAC 318
lamak 315 ♦Sirac-ı münir 318
SEY İD A N 315 ♦Sirac-ı ıah-ı hidayet 319
SEYİDE 315 SİRET 319
SEYİT 315 ♦Siret-i Nebi 319
♦Seyit A li Sultan postu 315 SİTEM 319
SEYİTLER 315 ♦Sitem görmek 319
SEYİTLİK 315 ♦Sitem sürülmek 319
SEY YAH 315 ♦Sitem vurmak (urmak)319
♦Seyyah çıkarmak 315 SİTEMLİ 319
♦Seyyah derviş 316 .♦Sitemli olmak 319
♦Seyyah vermek 316 SİV A S 319
SIBD 316 ♦Sivas semahı 319
SIBTEYN 316 SİY ADET 319
♦Sıbteyn-i M ükerremeyn 316 ♦Siyadet beratı 319
SIDK 316 SİY A SET 319
SIFAT 316 ♦Siyaset meydanı 319
SIFÂT 316 SİYER 320
♦Sıiât-ı celaliyc 316 ♦ S iyer-iN eb i 320
♦Sıfât-ı cem aliye 316 SOFİ 320
SIM AT 316 ♦Sofi sürefii 320
SIR 316 SOFİLİK 320
♦Sır etmek 317 SO FİYA N 320
♦Sır makamı 317 ♦Sofiyan kolu 320
♦Sır olmak 317 ♦Sofiyan meydanı 320
♦Sırr-ı Hak 317 SO FİYANE 320
♦Sırr ı halk 317 SO FRA 320
♦Sırr-ı kader 317 ♦Sofra bağlama duası 320
♦Sırr-ı rububiyet 317 ♦Sofra gülbankı 320
♦Sırr-ı sır 317 ♦Sofra süreği 320
* Sırr-ı tarikat 317 SOFRACI 320
♦Sırr-ı tecelliyat 317 SOFRACILIK 320
♦Sırr'us su' makamı 317 SOFU 321
SIRAT 317 SO FUCA 321
SIRLAM A 317 SOFULUK 321
420
SOHBET 321 ♦Sürek bektaşileri 326
* Sohbet meydanı 321
SO M AT 321 S
SORGU 321 ŞAH 327
* Sor mı ayini 321 ♦Şah beyit 327
SO RU LAM A 321 ♦ Ş a h İbrahim V e li
* Sor ulama erkânı 321 dolusu 327
SO RU LM A 321 ♦Şalı Kulu Hacim Sultan
*Sorıılma erkânı 321 postu 327
SO Y U N M A K 321 ♦Şah perde 327
SU 321 ♦Şah safi süreği 327
'■‘Su orucu 321 ♦Şalı Şazili postu 327
SU BH 322 ♦Şah-ı Horasan 327
SU CU 322 ♦Şah- Kerbela 327
SU CULU K 322 ♦Şah-ı kevneyn 327
SU D U R 322 *Şah-ı nıerdan 327
SUFFA .324 * Şah-ı .şehidi!) 328
*Suffa ehli 324 ♦Şah-ı velayet 328
*Suffa-i safa 324 ♦Şah-ı zülfikâr 328
SU Fİ E 324 ŞA H A D ET 328
♦Sufle ehli 324 ♦ Şahadet eiinii 328
* Sufle-i safa 324 ŞA H LA M A 328
SUFİ 324 ŞAK 328
*Sufi stireği 324 ŞAKİRT 328
SU FİLİK 324 ŞATII 328
SU FİY A N 324 ŞA TH İYAT 328
SU FİY A N E 324 ♦ Şathiyat-ı sofiyane328
SUFİYE 324 ŞATHİYE 328
SU FİY Û N 325 ŞAT1H 328
SU GR A 325 ŞECERE 329
SU H U F 325 * Şecere-i Tayyibe 329
SU LTAN 325 ŞED 329
♦Sultanım 325 *Şed bağlamak 329
SURET 325 ♦Şedd-i şah 329
SURİ 325 ŞEHİT 329
SÜ FER A 325 ♦Şehid-i Kerbela 329
*Sü feıa-yı eıbaa 325 ♦Şehitler şahı 329
SÜ M BÜ LE 325 ŞEM S 329
SÜLÜK 325 ŞEMSİ 329
"■'Sülük ermek 325 ♦Şem si yıl 329
SÜ N N ET 326 ŞEMSİ 329
SÜ N N İ 326 ♦Şem si taç 329
SÜNNİLİK 326 ŞEMSILIK 329
SÜPÜRGECİ 326 ŞERAFET 329
SÜPÜRGECİLİK 326 ŞERBET 330
SÜREK 326 ŞERBETÇİ 330
421
ŞERBETÇİLİK 330 TABİ 336
ŞERH-İ BESM ELE 330 ♦Tabi ocak 336
ŞERİAT 330 TA BİA T 336
♦Şeriat bilgisi 330 T a b ia t alemi 336
♦Şeriat evi 330 TA BU T 336
* Şeriat kapısı 330 TABU TLUK 336
♦Şeriat kavmi 330 TAÇ 336
ŞERİF 331 *Tac-ı devlet 336
ŞERİFLİK 33) TAÇ LA M A DÜ V A ZI 337
ŞERPE 331 TAÇ NAM E 338
ŞEVK 331 TAÇ D U Z 338
ŞEYH 331 TAFDİL 338
ŞEYHİ 332 ♦Tafdili Ali 338
ŞEYHİLİK 332 TAHARET 338
ŞEYHLİK 332 *Tahaıet-i suma 338
ŞE Y T A N 332 TAH T 339
ŞEY TANİ 332 ♦Taht-ı Muhammedi 339
*Şeytani Sultan 332 TAHİR 339
ŞIK 332 ♦Tahir iil-batn 340
*Şık düzeni 332 TAHKİK 340
ŞİA 332 TAHTACI 340
♦Şia-i A li 332 TAHTACILAR 340
♦Şia-i İmamiye 332 TAİFE 341
Şİİ 332 ♦T aile-i bektaşiyan 341
ŞİİLİK 332 TAKIM NEFES 341
ŞİİYET 333 T A K IİT 342
ŞÎR 333 TAKİYE 342
♦ Ş iı-i Yezden 333 TAKLİTÇİ 342
ŞİR A N 333 TA K V A 342
* Şiran Semahı 333 ♦Takva sahibi 342
ŞİRK 333 TALİ 342
ŞÜ H U D 333 TALİP 342
♦Şiihud âlemi 333 ’’’Talip çeraclaıı 342
ŞÜ K Ü R 333 TA M U 343
ŞÜ RB 333 TANIT 343
ŞÜ RBİ 334 TANRI 343
ŞÜRBİLER 334 *Tanrı sözü 343
ŞÜ R EFA 334 ♦Tanrı yükü 343
♦Tanrı'nın evi 343
T TARİK 343
T A A LLU K 335 ♦Tarik-i âliye 343
TÂAT 335 ♦Tarik-i nıaad 344
TAAYYÜN 335 ♦Tarik-i mebde 344
♦Taayyün etmek 335 ’‘Tarik-i müstakim 344
TAAYYÜNAT 335 ♦Tarik i naci 344
TABAYI 335 *Tarik-i naciye sıırı 344
422
♦Taıik-i nazenin 344 T e b l iğ dönemi 349
♦Tarik-i necat 344 TECELLA " 349
344 ♦Tecel la eylem ek 349
l'ARİK
TECELLİ 349
TÂRİK 344 ♦T ecelli neşesi 349
♦Târik-i masiva 344 ♦T ecelli-i celal 349
TARİKÇİ 344 ♦T ecelli-i cem al 349
TARİKÇİLİK 344 *T ecelli-i esma 349
TARİKAT 344 *T ecelli-i sıfat 349
♦Tarikat aptesti 345 ♦T ecelli-i şuhudi 349
♦Tarikat bilgisi 345 *JeceHİ-i 7>ati 349
♦Tarikat ehli 345 TECELLİGAH 349
TECELLÎZAR 350
♦Tarikat kapısı 345 TECELLİYAT 350
♦Tarikat kavmi 345 ♦Tecelliyat-ı ilahiye 350
♦Tarikat makamı 345 TECERRÜT 350
♦Tarikat piri3 345 TECDİT 350
♦Tarikat semahı 345 ♦Tecdit-i vuzu 350
♦Tarikat su n 345 TECRİT 350
♦Tarikat yolcusu 345 TEDİP 350
♦Tarikat yolu 345 TEFEKK ÜR 3 i«
TEFERRUC 351
♦Tarikat-ı âliye 345 TEFSİR 351
♦Tarikat-ı naci 345 TEH D İD A T 351
♦Tarikat-ı nazenin 345 TEKBİR 351
TASAVVUF 347 ♦Tekbir getirmek 351
♦Tasavvuf ehli 347 TEK BİRLEM EK 351
T A SA V V U F İ 347 TEKELEM E 351
TATHİR 347 TEKKE 351
♦Tathiı-i zünub 347 ♦Tekkeye adanan kızlar
töreni 352
TA V K 347
TEK KENİŞİN 352
♦Tavk-ı Haydaıi 347 TEK V İN 352
'TAVŞAN 347 ♦Tekvin töreni 352
♦Tavşan yem ezlik 347 TELKİN 352
TAY 347 ♦Telkin töreni 352
♦Tayy-ı mekân 348 TELLİ K U R A N 352
♦Tayy-ı mekân erbabı 348 T E M A ŞA 352
♦Tayy-ı zaman 348 TEM ENNİ 352
TEM KİN 353
*Tayy-ı zaman erbabı 348 TEM İZLENM EK 353
T A Y L A ŞA N 348 TEN 353
T A Y Y İB E 348 ♦Ten kıblesi 353
♦Tayyibe-i hatır 348 T E N A SÜ H 353
TAZİYE 348 TEN A SÜ H İ 353
TEBA D İL 348 T E N A SU H İY E 353
' “T ebdil olmak 348 T E N A SU H İY U N 353
TEBER 348 TEN N U R E 353
TERCÜM AN 354
TEBER RA 348 T ERC ÜM AN 354
TEBERRÜK 349 ♦Tercüman kurbanı 354
TEBLİĞ 349 ♦Tercüman lokm ası 354
423
TERK 354 *Tiirbedar postu 361
TERK 354 TÜRKM EN 361
*Terk-i dünya 354 TÜRKM ENLER 361
*Teık-i terk 354
TERKLİ
*Terk-i ukba 354
355
u
U BU D İY ET 362
TESKİN 355 UÇMAK 362
TESLİM 355 UFUK 362
*Teslim halkası 355 *Ufk-ı âlâ 362
TESLİM TAŞI 355 *Ufk-ı mübin 362
TESLİMİYET 355 UKBA 362
TESLİS 355 UKNUM 362
T e s l is ehli 355 UKUL 362
TEVBİH 355 ULU 362
TEVECCÜH 355 ULUHİYET 363
TEVEKKÜL 356 *Uluhiyet-i Ali 363
TEVELLA 356 ULULUK 363
TEVELLİ 356 ULVİ 363
TEVHİT 356 ’’Ulvi âlem 363
*Tevhit çekmek 356 ULVİYE 363
’"Tevhit semahı 356 URUC 363
TEVİL 357 UŞŞAK 363
TEVLİYET 358 UTARİT 363
TEZKİYE 358 UY A N D IR M A K 363
*Tezkiye edilm ek 358 UY A N M A K 364
*Tezkiye-i nefs etm ek358 UYARICI 364
TIGBENT 358 UY ARM AK 364
TIĞLAM AK 359 UY K U 364
TIĞLANM AK 359 UYURLAR 364
TIRAŞ 359 UZLET 364
*Tıras erkânı 359
TİG
TİĞBENT
359
359
ü
üç 365
TOPRAK 359 *Üç alem 365
TORLAK 359 *Üç çocuk 365
TORLAKLAR 359 *Üç doğurucu öz 365
TÖREN 360 *Ü ç fitilli kanun ç e ıa sı 365
T Ö VBE 360 *Üç mevcut 365
TUBA 360 *Üç sünnet 365
TU R N A 360 *Üç terk 365
*Turnalar semahı 360 *Üç yiiz altmış m enzil 365
TÜR AB 360 ÜÇLEME 366
*Tiirab olma 360 ÜÇLER 366
TÜR BE 360 ÜLÜ 366
*Türbe niyazı 360 ÜLÜŞ 366
TÜ R BEDAR 361 ÜM M İYE 367
424
ÜNS 367 tan 372
ÜSTAT 367 V İRD 372
V İSA L 372
V U SL A T 373
V V U ST A 373
VAH D ET 368 V U SU L 373
♦Vahdet sim 368 VVZU . 373
*Vahdet şarabı 368 V U C U D IY E 373
♦Valıdet-i ilahi 368 VÜ C U T 373
* Vahdet- i vücut 368
V A H İD 369 Y
VAHİDİ YET 369 YA 374
*Ya A li, ya Şah 374
VAHİY 369 ♦Ya A llah, ya Rab
VAKFE 369 Rabbi 3'/’4
VÂKIF 369 ♦Ya Hızır semahı 374
*V âkıf-1 esıar 369 YA K İN 374
♦ V â k ıfı ha! 370 ♦Yakin nuru 374
VAKİT 370 Y A N T AŞI 375
VARİDAT 370 YATIR 375
VA RİD AT 370 ♦Yatır muhabbeti 375
♦Yatır semahı 375
VARLIK 370 375 '
YED
* Varlık birliği 370 YEDİ 375
♦Varlık dairesi 370 ♦Yedi abdal 375
♦Varlık dönemleri 370 ♦Yedi ata 375
VA RO LUŞ 370 ♦Yedi baba 375
♦Varoluş çemberi 370 ♦Yedi çizgi 375
V Â SIL 371 ♦Yedi delik 375
♦Vâsıl olmak 371 ♦Yedi erkân 375
♦Yedi farz 375
* Vâsıl-1 Hak 371 ♦Yedi gezegen 376
VASİYET 371 ♦Yedi aök ' 376
VASİY ETNA M E 37J ♦Yedi îkliııı 376
VECD 371 ♦Yedi kale 376
VECH 371 ♦Yedi tanrı 376
♦V eclı-iH ak 371 ♦Yedi tulum 376
♦Vech-i ilahi 371 ♦Yedi ulu 376
VELÂDET 371 ♦Yedi yıldız 376
Y ED jİM AM Cl 377
VELÂYET 371 YEDIİM AM CILIK 377
V ELÂYETNAM E 371 YEDİLER 377
VELİ 372 YEDULLAH 377
VELİLİK 372 YEL 377
VELİYULLAH 372 ♦Yel bayraeı 377
VİLÂYET 372 YELDİRM E 377
♦Vilâyet makamı 372 ♦Yeldirme semahı 377
VİLÂYETNAM E 372 YESEVİ 377
YIİSEVİLİK 378
♦ V ilâ y e t n a m e - i H a cı 379
YESEVİYE
Bektaş 372 Y EŞİLY APR AK 379
♦Vilâyetname-i Hacım Sul YETKİN 379
425
* Yetkin insan 379 *Zahitler 382
YEZDAN 379 ZÂKİR 382
YEZDANİ 379 ZÂKİRLİK 383
YILDIZTAŞI 380 ZAM AH 383
YİĞİTBAŞI 380 ZAM AK 383
YİĞİTLEME 380 ZARF 383
YOKLAM ACI 380 ZAT 383
Y OKL AM ACILIK 380 *Zat-ı ahadiyel 383
YOL 380 *Zat-ı ilahi 383
*Y ol aptesti 380 *Zat-ı mutlak 383
*Y ol arkadaşı 380 ZAVİYE 383
*Y ol çocuğu 380 ZAV İYEN İŞİN 383
*Y ol ehli 380 ZEBH 383
* Yol erbabı 380 ZEHEB 383
*Y ol eri 380 ZEKÂT 384
*Y ol evladı 380 ZEMİME 384
*Y ol hakkı 380 ZEVK 384
*Y ol kardeşi 380 ZEYDİ 384
*Y ol kardeşliği 380 ZEYDİYE 384
*Y ol oğlu 380 ZEYDİLİK 384
*Y ol oğlu olmak 380 ZİKİR 384
* Yol rehberi 380 ZİLHİCCE 384
*Y ol S11T1 381 ZİNA 384
*Yola alınma kurbanı 381 ZİNDAN 385
* Yola girme erkânı 381 ZİNDE 385
*Yola girmek 381 ZİNDEGÂN 385
* Yoldan düşme 381 ZİNDEGİ 385
*'Yoldan düşmek 381 ZİNDELİK 385
YOLAK 381 ZİYARET 385
Y U NM AK 381 *Ziyaret kurbanı 385
YÜCE 381 ZO DYAK 385
* Yüce babalar 381 ZUH AL 386
YÜKSEK 381 ZUHUR 386
* Yüksekteki babalar 381 ZULM ET 386
* Yüksekteki atalar 381 ZÜBD E 386
YÜKSELM EK 381 *Zübde-i âlem 386
* Yükselen esri 381 *Ziibde-i evliya 386
YÜ RÜM EK 381 ZÜH AL 386
YÜ RÜTM E 381 ZÜHDİ 386
rw ZÜHRE 386
Z ZÜHT 386
ZAHİR 382 *Zühd-ü takma 386
*Zalıir âlemi 382 ZÜLFİKÂR 387
ZAHİRİ 382 ZÜLFİK ÂRNAM E 387
*Zahiıi hükümler 382 ZÜ N N A R 387
ZAHİT 382 ZÜN UB ’387
426
ANT YAYINLARI
427
15- Lazlarm Tarihi - A. Tandilava
16- Türkiye’de Etnik Gruplar - P. Andrews
17- Kara Afrika Sanatı - H. Topuz
18- Gürcülerin Tarihi- Fahrettin Çiloğlu
19- Alevi-Bektaşi Sözlüğü - Esat Korkmaz
20- Hallac-ı Mansur - Niyazi Öktem
21- Yaşayan Alevilik - Cemal Şener