You are on page 1of 175

Bu kitap Boğaziçi

Bu kitap Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Laboratuarı GETEM için taranmıştır. Görme engelliler dışında kullanımı, çoğaltımı, dağıtımı ve satışı yasalara aykırıdır.
Tarayan: GETEM.

Kitabın adı: Bankacılık Krizleri


Yazarı: Seçil Uyar
Yayınevi: Ziraat Matbacılık A.Ş
Baskı Tarihi: 2003
Baskı Sayısı: Birinci Baskı
Baskı Yeri: Ankara
Sayfa: 182

Bu kitap Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji ve Eğitim Laboratuarı GETEM için taranmıştır. Görme
ISBN No: 975-288-633-7

engelliler dışında kullanımı, çoğaltımı, dağıtımı ve satışı yasalara aykırıdır.


Tarayan: GETEM.

Kitabın adı: Bankacılık Krizleri


Yazarı: Seçil Uyar
Yayınevi:Altın Kitaplar Yayınevi
Baskı Tarihi: 2003
Baskı Sayısı: Birinci Baskı
Baskı8 Yeri: Ankara
Sayfa: 182
ISBN NO: 975-288-633-7

ISBN 975-288-633-7

©Seçil Uyar, 2003

Sayfa Düzeni: Eyyüp Aslan Kapak Tasarım:Halil Şenses Yayıma Hazırlayan: Önder
Çetinkaya

Basım: Ziraat Matbaacılık A.Ş.


İstanbul Yolu Trafo Durağı Karşısı 06070 Yenimahalle/ANKARA

Bu kitabın tüm yayın hakkı saklıdır. Eser sahibinin yazılı izni olmadan kısmen ya da tamamen
yeniden basılamaz, herhangi bir kayıt sisteminde saklanamaz, hiçbir şekilde elektronik,
mekanik, fotokopi ya da başka türlü bir araçla çoğaltılıp iletilemez

X
Ankara, 2003
SEÇİL UYAR

1976 yılında Ankara’da doğan Seçil UYAR; sırasıyla Ankara


Atatürk Anadolu Lisesi ve Hacettepe Üniversitesi, İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü’nden mezun olmuştur. Ardından
Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi, İşletme Bölümü Lisans
programını tamamlamış, Ankara Üniversitesi İktisat Anabilim
dalında Yüksek Lisans yapmıştır.
1998 yılında T.C. Ziraat Bankası Bankacılık Okulu’nun
yanşma sınavını dereceyle kazanmış, burada aldığı bir yıllık
bankacılık eğitiminin ardından Bankada Uzman olarak göreve
başlamıştır.
Halen Banka’nın Mali Kontrol Daire Başkanlığı’nda
görevini sürdürmekte olup, “Risk Yönetimi”, “Gelişmekte Olan
Ülkelerde Yaşanan Bankacılık Krizleri”, “Düşük Enflasyon ve
Bankacılık”, “Değişim Mühendisliği”, “Balanced Scorecard” ve
“Zaman Yönetimi” konularındaki çalışmaları danışmanlık
şirketlerince eğitim amaçlı olarak kullanılmaktadır.
ÖNSÖZ

Geçtiğimiz 20 yıl içerisinde birçok ülkede bankacılık krizleri yaşanmıştır.


Özellikle gelişmekte olan ülkelerde fınansal yapıların kırılganlığı, ekonomik
istikrarsızlıklar ve sektöre yönelik denetleme ve düzenlemelerin yetersiz kalışı gibi
nedenler bu ülkelerde yaşanan krizlerin maliyetinin gelişmiş ülkelere nazaran daha
ağır olmasına neden olmuştur.

Ülkelerin bankacılık krizlerine bağışıklık kazanmaları söz konusu olamaz;


ancak, risk unsurlarının neler olduğu zamanında iyi değerlendirilir, bankalar ve
sektör düzenleyici otoriteler bunlara yönelik gerekli önlemleri alırlarsa, krizin
etkileri hafifletilebilir. Bu açıdan geçmiş yıllarda yaşanan krizler incelenerek
geleceğe dönük dersler çıkarılması faydalı olacaktır.

Bu çalışmada öncelikle bankacılığın riske açık yapısı üzerinde durulmuş,


risk doğurabilecek unsurlara karşı alınacak yetersiz önlemlerin nasıl bankacılık
krizlerine dönüşebildiğinin altı çizilmiş; ardından bankacılık krizleri tanımlanmış, bu
krizlerin etkilerinin neden diğer sektörlerde yaşananlara göre daha fazla olduğu
vurgulanmış, krizler esnasında ve krizlerin ardından yapılabilecek sektöre yönelik
müdahale yöntemleri tartışılmıştır. Son olarak, belirtilen risk unsurları çerçevesinde
Türkiye ve Aıjantin’de yaşanan bankacılık krizleri incelenmiş, iki ülke arasındaki
benzerlik ve farklar ortaya konulmuştur.
Bu çalışma için yola çıkış noktam, ülkemizde yaşanan bankacılık
krizlerinin tümünü karşılaştırmalı olarak açıklayan, hatta diğer ülkelerdekilerle
kıyaslayan az sayıda eserin bulunmasıdır. Bu nedenle, bu kitapla başta bankacılar -
özellikle de sektöre yeni girmiş olan meslektaşlarım- olmak üzere, üniversitelerin
ilgili bölümlerindeki öğrenciler ve sektördeki gelişmelerle ilgilenen herkes için
faydalı bir kaynak yarattığım inancındayım.

Bu kitabın hazırlanmasında geniş bir kaynak taraması yaptım ve


yapılabilecek daha kapsamlı araştırmalar açısından yol gösterici olması bakımından
yararlandığım kaynakların tam adreslerinin gösterilmesine özen gösterdim.

Bu çalışmayı kendisinin desteği ve yardımları sayesinde tamamladığım


Yüksek Lisans Tez Danışmanım Prof. Dr. Çelik Aruoba’ya; beni destekleyen aileme
ve kitabın yayınlanmasında emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Ankara, 2003

Seçil UYAR
İÇİNDEKİLER

GİRİŞ.....................-....................................................................................................... 13

BİRİNCİ BÖLÜM BANKALARIN KARŞI KARŞIYA OLDUKLARI RİSKLER

1.1. RİSK KAVRAMI VE BANKACILIĞIN RİSKE AÇIK YAPISI.......................... 17


1.1.1. FİNANSAL RİSKLER................................................................................. 18
1.1.1.1. Bilanço Riski......................................................................................... 18
1.1.1.2. Karlılık Riski.......................................................................................... 19
1.1.1.3. Sermaye Yeterliliği Riski....................................................................... 19
1.1.1.4. Kredi Riski........................................................................................ 20
1.1.1.5. Piyasa Riski............................................................................................ 22
1.1.1.5.1. Faiz ve Likidite Riski......................................................................... 22
1.1.1.5.2. Kur Riski............................................................................................ 25
1.1.2. OPERAS YÖNEL RİSKLER....................................................................... 26
1.1.3. DİĞER RİSKLER......................................................................................... 27
1.1.3.1. Yasa ve Düzenlemelerden Kaynaklanan Riskler................................... 27
1.1.3.2. Politika Değişikliklerinden Kaynaklanan Riskler................................. 27
1.1.3.3. Siyasi İstikrarsızlıktan Kaynaklanan Riskler........................................ 27
1.1.3.4. Hükümet Desteklerinden Kaynaklanan Riskler.................................... 28
1.1.3.5. İtibar Riski............................................................................................. 28

İKİNCİ BÖLÜM BANKACILIK KRİZLERİ

2.1. BANKACILIK KRİZLERİNİN TANIMI.............................................................. 31

2.2. BANKACILIKTA KRİZE YOL AÇAN NEDENLER.......................................... 41


2.2.1. Makroekonomik Nedenler............................................................................
43
2.2.1.1. Faiz Hadlerindeki Değişimler................................................................ 44
2.2.1.2. Arz ve Talepteki Ani Değişmeler........................................................... 44
2.2.1.3. Enflasyon................................................................................................ 46
2.2.1.4. Büyüme............................................................................................. 49
2.2.1.5. Kurlardaki Dalgalanmalar...................................................................... 52
2.2.1.6. Dış Ticarette Değişim............................................................................ 54
2.2.1.7. Sermaye Hareketlerindeki Değişim....................................................... 54
2.2.1.8. Finansal Serbestleşme............................................................................ 55
2.2.1.9.....................................................................................................................Mikroekono
mik Nedenler.......................................................................................................... 57
2.2.1.10. Yetersiz Denetleme ve Düzenlemeler.................................................... 57
2.2.1.11. Yönetim Hataları.................................................................................... 57
2.2.1.12. Şeffaflığın Olmayışı............................................................................... 58
2.2.1.13. Yetersiz Sermaye................................................................................... 58
2.2.1.14. Bankalara Devlet Müdahalesi................................................................ 59
2.2.1.15. Mevduata Verilen Yüksek Güvenceler.................................................. 60
2.2.1.16. İştiraklere Kullandırılan Krediler.......................................................... 62
2.2.1.17. Türev Ürünler Yoluyla Aşın Risk Alma................................................. 62

2.2.1.18............................................................................................................................BANK
ACILIK KRİZİNİN ETKİLERİ...................................................................................... 63
2.2.1.19.........................................................................................................................Mevdu
at Sahiplerinin Bankalara Hücumu.............................................................................. 64
2.2.1.20........................................................................................................................Varlıkl
arın Elden Çıkarılması................................................................................................. 64
2.2.1.21.........................................................................................................................Mevdu
aün El Değiştirmesi veya Sistemden Kaçış................................................................. 64
2.2.1.22.........................................................................................................................Risksi
z İşlemlere Yöneliş....................................................................................................... 65
2.2.1.23........................................................................................................................Nakde
Yöneliş......................................................................................................................... 65

2.2.1.24............................................................................................................................KRİZ
LERİN YAYILMASI....................................................................................................... 66

2.2.1.25............................................................................................................................KRİZL
ERE KARŞI ALINABİLECEK ÖNLEMLER............................................................... 68
2.2.1.26.........................................................................................................................Son
Kredi Merciinin Müdahalesi........................................................................................ 71
2.2.1.27.........................................................................................................................Mevdu
ata Güvence Getirilmesi............................................................................................... 72
2.2.1.28.........................................................................................................................Deneti
m ve Düzenlemeler...................................................................................................... 77
2.2.1.29.........................................................................................................................Erken
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM YAŞANAN BANKACILIK KRİZLERİ ÖRNEKLERİ TÜRKİYE VE
ARJANTİN

3.1. TÜRKİYE’DE BANKACILIK SEKTÖRÜ VE


YAŞANAN BANKACILIK KRİZLERİ............................................................................ 95
3.1.1. Türkiye’de Bankacılığın Doğuşu.................................................................... 95
3.1.2. Liberalizasyona Geçiş ve Bankerler Krizi............................................................ 100
3.1.3. 1990’lı Yıllarda Bankacılık ve 1994 Krizi..................................................... 107
3.1.4. 1997 Asya ve 1998 Rusya Krizleri ve
Türkiye’ ye Etkileri......................................................................................... 111
3.1.6. Kasım 2000 Krizi............................................................................................. 122
3.1.7. Şubat 20001 Krizi ve Yeniden Yapılanma Dönemi........................................ 136

3.2. ARJANTİN BANKACILIK SEKTÖRÜ VE


YAŞANAN B ANKACILIK KRİZLERİ....................................................................... 145
3.2.1. 1982 krizi......................................................................................................... 146
3.2.2. Austral Planı ve 1989 Krizi............................................................................ 149
3.2.3. Konvertibilite Planı.......................................................................................... 151
3.2.4. 1995 Tekila Krizi............................................................................................ 153
3.2.5. 2000 Yılı Sonrası Yaşanan Gelişmeler............................................................ 156

SONUÇ............................................................................................................................ 169

KAYNAKÇA................................................................................................................... 177
TABLOLAR

Tablo 1: Sistemik Bankacılık Krizleri ve Maliyeti....................................................... 36


Tablo 2: Mali, Operasyonel ve Yapısal Önlemlere
İlişkin Örnekler............................................................................................. 83
Tablo 3: Sektörün Yeniden Yapılandırmasına İlişkin
Amaç ve Yöntemler...................................................................................... 85
Tablo 4: Krizler Sonrasında Bankacılık Sektörünün
Düzenlenmesi İçin Uygulanan Yöntemler................................................... 93
Tablo 5: GSMH Değişim Hızı...................................................................................... 112
Tablo 6: Banka, Şube ve Personel Sayılar.................................................................... 116
Tablo 7: Türkiye’deki Bankaların TMSF’na Alınma Gerekçeleri................................ 119
Tablo 8: Mevduatın Bankalar Arası Dağılımı............................................................... 124
Tablo 9: 2000 Yılında Faizlerin Seyri............................................................................ 125
Tablo 10: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonudaki Bankalar............................................. 131
Tablo 11: Banka, Şube ve Personel Sayılan (1999-2002)............................................ 139
Tablo 12: Türk Bankacılık Sektöründe Yıllar İtibariyle
Banka Sayılan (1980-2003).......................................................................... 143
Tablo 13: Arjantindeki Mali Kurum Sayılan ve Sistemdeki
Toplam Mevduat............................................................................................ 156

GRAFİKLER

Grafik 1: Banka Kredileri ve Büyüme Arasındaki İlişki.............................................. 50


Grafik 2: GSMH’nin Yıllar İçindeki Seyri................................................................... 113
Grafik 3: Yıllara Göre Türkiye'deki Banka Sayılan..................................................... 142
Grafik 4: Yıllara Göre Türkiye’deki Banka
Personel Sayılan........................................................................................... 142
GİRİŞ

Geçtiğimiz 20 yıl içerisinde sermaye hareketlerinin serbestleşmesi, iletişim


teknolojilerindeki ilerleme ve türev ürünlerin geliştirilmiş olması gibi unsurların da
yardımıyla bankaların ekonomik sistem içindeki payı artmıştır. Ancak söz konusu
gelişmeler aynı zamanda bankaların daha fazla riskle karşı karşıya kalmalarına da
sebep olmuştur.
Söz konusu dönem içerisinde gerek gelişmekte olan ülkelerde, gerekse
sanayileşmiş ülkelerde birçok bankacılık krizi yaşanmıştır. Boyutları ve etkileri
farklı olmakla birlikte yaşanan bu krizler benzer nedenlere dayanmakta, yaşanan
krizlerin ardından alınan önlemler benzerlik göstermektedir.
Bu krizler, tüm ekonomik birimlere olan etkisi nedeniyle diğer ticari
kurumlarda yaşanan krizlerden daha önemlidir. Fon arzını ve fazlasını buluşturma
gibi çok önemli bir görevi üstlenen bu kurumlarda yaşanan krizler kısa sürede diğer
sektörleri, hatta küreselleşmenin bir sonucu olarak diğer ülkeleri etkileyebilmektedir.
Bu çalışmanın temel amacı geçen zaman içerisinde bankacılıkta çoğalan
risk unsurlarım detaylı olarak tanımlamak ve bunların hangi koşullarda bankacılık
sektöründe krize yol açabileceklerinin üzerinde durmaktır. Bankaların karşı karşıya
oldukları riskler üzerine daha önce yapılmış çeşitli çalışmalar olmakla birlikte
burada yapılacak olan inceleme daha kapsamlı olacak, bu risklerin etkileri
sonucunda yaşanan bankacılık krizleri arasında ilişkiler kurularak genel tespit ve
değerlendirmelere gidilecektir.

13
Çalışmada ayrıca bankacılık krizlerinin bankalar, sektörler ve ülkeler arası
etkileri incelenecek ve krizlerin ardından bu etkilerin giderilmesi için yapılabilecek
müdahaleler üzerinde durulacaktır. Böylelikle banka krizlerinin yaratabileceği
tehlikenin büyüklüğü ve ülke ekonomisine maliyeti vurgulanmış olacak, sektörde
denetim ve düzenlemenin ne denli önemli olduğunun altı çizilecektir.
Ele alman 1980-2002 döneminde birçok ülkede bankacılık krizi yaşandığı
görülmektedir. Ne yazık ki Türkiye de bu ülkeler arasında yer almaktadır.
Başlangıçta saptanan risk unsurlarının ülkemizde yaşanan krizler çerçevesinde
değerlendirilmesi ile çalışma somut olarak örneklenmiş olacaktır.
Diğer taraftan tek bir ülke örneğinin ele alınması yeterli bulunmamaktadır.
Bu nedenle gerek ülke yapısının gerekse yaşanan sıkıntıların benzerliği açısından,
bir diğer gelişmekte olan ülke olan Aıjantin’in de incelemeye alınacak, böylelikle
karşılaştırma olanağı yaratılacaktır.
Yukarıda sayılan amaçlar doğrultusunda yapılan bu çalışma, bankaların
karşı karşıya oldukları risklerin sıralandığı, bankacılık krizlerinin neden ve
sonuçlarının değerlendirildiği ve örnek seçilen ülkelerin incelemesinin yapıldığı üç
ana bölümden oluşacaktır.
Birinci bölümde risk kavramının üzerinde durulacak, bankaların maruz
bulundukları fınansal riskler, operasyonel riskler ve diğer riskler incelenecektir.

Daha sonra yapılacak değerlendirmelere altyapı oluşturmak ve bankacılık


krizlerinin tartışılacağı genel çerçeveyi çizmek amacını taşıyan bu tanımsal bölümün
ardından ikinci bölümde bankacılık krizlerine neden

14
olan makroekonomik ve mikroekonomik nedenler sıralanacak, krizler esnasında
banka ve müşterilerinin yönelimleri üzerinde durulacaktır. Bu bölümde ayrıca
krizlerin yayılması ve krizlerin ardından yapılabilecek sektöre yönelik müdahalelere
de yer verilecektir. Ancak krizlerin ardından yapılabilecek yeniden yapılandırma
çalışmaları geniş kapsamlı bir konudur. Alınabilecek önlemler belirtilmekle birlikte
detaylarına inilmeyecektir.

Üçüncü Bölümde ise yaşanmış olan bankacılık krizleri incelenecektir.


Bankaları ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik durumdan bağımsız düşünmek
mümkün olmadığından öncelikle b'u ülkelerdeki ekonomik gelişmeler üzerinde
durulacaktır. Ardından verilmiş olan kriz tanımlan çerçevesinde sektörde yaşanan
olumsuzluklar değerlendirilecektir.

15
BİRİNCİ BÖLÜM BANKALARIN KARŞI KARŞIYA OLDUKLARI RİSKLER

1.1. RİSK KAVRAMI VE BANKACILIĞIN RİSKE AÇIK YAPISI

Bankacılık açısından risk kavramı, bankanın yatırımlarının uğrama


olasılığı olan zararları ifade eder. Bankalar karlılığa ve likiditeye ilişkin kararlar
alırken, mevcut belirsizliği gidermek üzere tahminde bulunurlar. Tahmin ile
gerçekleşmenin aynı ölçülerde olmaması riski doğurur. Bankalar, bir yandan likit
kalmaya çalışırken, diğer yandan karlılığı garanti etmeli, zararların oluşmasını
engelleyecek tedbirler almalı, muhtemel zararları öngörmeye çalışmalı ve buna
yönelik yol planlan hazırlamalı, değişen koşullar karşısında hızlı karar alabilmelidir.

Bütün kar amaçlı firmalar gibi bankalar da mikroekonomik ve


makroekonomik risklerle karşı karşıyadır. Ancak bankaların ekonomi üzerindeki
etkileri finans-dışı kuramlardan daha fazladır. Bu kuramların işleyişindeki
aksaklıklar “birçok mudinin yanı sıra tüm bankacılık sektörünü, bu bankalarla ilişkili
şirketleri, mevduat sigorta kuramlarını ve son durak borç mercii kapsamında bütçe
dengesi ile para arzını etkilemektedir.” 1 Bu nedenle, bankacılık sektöründeki krizleri
açıklarken öncelikle bankaların karşı karşıya bulundukları riskler üzerinde
durulmalıdır.

1
Karabulut, Dr.Gökhan; (2002) “Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizlerin
Nedenleri”, Der Yayınlan, İstanbul

17
Bankaların Karşı Karşıya Oldukları Riskler

1.1.1. FİNANSAL RİSKLER

1.1.1.1. Bilanço Riski:

Bilanço yapısından kaynaklanan riskler esas itibariyle aktif ve pasifin


dengeli olmayışından kaynaklanan risklerdir. Bilanço riski, özellikle maliyetli
pasiflerle getirili aktiflerin faiz oranlarında ve/veya döviz kurlarında değişim
olabileceği dikkate alınmadan, vade yapısının uyumlu olup olmadığı gözetilmeksizin
açık/kapalı pozisyonlar yaratılarak işlem yapılmasından, menkul kıymetler ve kredi
portföyünün oluşturulmasında risk dağılımı ve risklerin farklılaştınlmasına önem
verilmeyişinden, yeterli sermaye olmadan riskli plasmanlar yapılması ve özkaynağa
göre fazla borçlanılmış olmasından kaynaklanır.

Bankalar, bilanço yapısından kaynaklanan riskleri önlemek için yabancı


para pasiflerin ne kadarının yabancı para varlıkları finanse ettiğine, pasiflerin
vadelerinin aktiflerin vadelerine uygun olup olmadığına, sermaye ve özkaynak
yeterliliğine dikkat etmelidirler.

Vade uyumsuzluğu veya yükümlülüklerin farklı para cinsleri üzerinden

olması nedeniyle bilanço yapılarındaki bozulma neticesinde ortaya çıkan sorunlar

bankacılık krizlerine neden olabilirler.

Bankalar, bilanço yapısından kaynaklanan riskler ve kur risklerine karşı


farklı döviz pozisyonlan tutarak kendilerini riskten korumaya çalışırlar.

18
Bankacılık Krizleri

I.I.I.2. Karlılık Riski:

Her ticari işletme gibi bankaların da temel amacı kar etmektir. Bankalar
vermiş olduklan kredilerden alınan faizlerden elde ettikleri faiz gelirlerinin yanı sıra
aracılık ettikleri çeşitli işlemlerden alınan komisyonlardan da faiz dışı gelirler elde
etmeye çalışırlar.

Bankalar faaliyetlerini getirili alanlara yönlendirebilme esnekliğine sahip

olmalı, karlılığı sürdürebilmek için değişen koşullara uyum sağlayabilir olmalıdırlar.

Aynca banka karlan aktif büyüklüğü ve sermaye ile orantılı olmalı, sektör

ortalamalanndan uzak olmamalıdır.

Bankalann varlıklannı sürdürebilmesi için gelir kaynaklannın

devamlılığının sağlanması şarttır.

1.1.13. Sermaye Yeterliliği Riski

Bankalar sermayelerini kanuni zorunluluklar ve uluslararası standartlara

uyum sağlanması açısından belli bir düzeyde tutmak zorundadırlar.

Özvarlıklann riskleri karşılaması borçlann özkaynaklara oranı, büyük

kredilerin özkaynaklara oranı, duran varlıklann özkaynaklara oranı gibi oranlarla

ölçülebilir. Bu oranlann bankalann öngörülemeyen zararlannı telafi edebilme

kabiliyetleri bakımından belli düzeyin üzerinde olması beklenir. Amaç banka

sermaye tabanının risk ağırlıklı aktifleri ne ölçüde karşıladığını ölçmektir. Bugün

BIS tarafından sermaye yeterlilik

19
Bankaların Karşı Karşıya Oldukları Riskler

oranının minimum %8 olması tavsiye edilmektedir. 2 Sermaye yeterliliğinde bankanın

cari ve gelecek projeleri ve üstlenecekleri risk seviyesi göz önünde

bulundurulmalıdır.

Sermaye yetersizliğinin aşılması için sermaye artırımı yapılabilir, bir başka

banka ile birleştirilebilir, aktif büyümesine bazı sınırlamalar getirilebilir, faiz

giderleri azaltılabilir.

1.1.1.4. Kredi Riski

Kredi riski bankaların karşılaştıkları en temel risk türüdür. Basel

Bankacılık Gözetim ve Denetim komitesi tarafından kredi riski, bir bankanın kredi

müşterisinin (borrower) ya da kendisiyle bir anlaşmaya taraf olanın (counterparty)

anlaşma koşullarına uygun biçimde yükümlülükleri karşılayamama olasılığı olarak

tanımlanmıştır.

Kredi riskinin, yalnızca kullandırılan bir kredinin kısmen veya tamamen


geri dönmeme olasılığı olarak ifade edilmesi eksik olur. “Pek çok banka için kredi
riskinin en geniş ve en görünür kaynağı açtığı krediler olmakla birlikte, bir bankanın
faaliyetlerine bağlı olarak kredi riskini doğuran diğer başka işlemler de söz
konusudur ki bunlar hem bankacılık ve ticaret defterlerinde, hem de bilanço ve
bilanço dışı hesaplarda yer almaktadır. Bankalar gün geçtikçe krediler dışında da
değişik fınansal enstrümanlara ilişkin kredi riski ile karşı karşıya kalmaktadırlar;
örneğin interbank işlemleri, ticaret finansmanı, döviz

2
Bu rasyo risk ağırlıklı aktiflerle ana sermayeye katkı sermayenin ilave edilip, sermayeden
yapılan indirimlerin düşülmesiyle elde edilen sermaye tabanı arasındaki ilişkiyi gösterir.
Bankacılık Krizleri

işlemleri, swap işlemleri, bonolar, opsiyonlar, vadeli işlemler, garanti ve kefaletler

gibi” 3

Verilen kredilerin az sayıda firmada yoğunlaşması veya tek bir kişiye ya da


endüstri koluna göreli olarak büyük miktarda kredi açılması kredi riskini arttırır.

Kredi riskinin azaltılması için portföy çeşitlemesi yapılmalıdır. Ancak bu,


tek başına yeterli değildir. Kredilerin sağlam teminatlar karşılığında kullandırılması
da gerekir.

Caprio ve Klingebiel kriz dönemlerinde bankaların geri ödenmeyen kredi


miktarlarının arttığını, geri dönmeyen kredilerin toplam banka kredilerinin %15-
20’si düzeyine çıkmasının bankacılık krizi göstergelerden biri olduğunu
4
vurgulamaktadırlar. Meksika bankacılık sektörüne ait fınansal göstergelere
bakıldığında, 1997 krizinde tahsili gecikmiş alacakların toplam kredileri oranının
%17,6 gibi çok yüksek bir düzeyde olduğu görülmektedir.

Kredi verilecek firmaların doğru değerlendirilmesi, sağlam


teminatlandırma, uygun fiyatlama, sektörel ve bölgesel analizlerin iyi yapılması
kredi riskinin azaltılmasında önemlidir, ancak yeterli bir önlem değildir. Bankanın
kendini risklerin zarara dönüşmesi olasılığına karşı hazırlıklı tutması, bunun için
yeterli özsermaye bulundurması gerekir.

3
Alparslan, Melike.(1999) “Kredi Riskinin Yönetimine İlişkin İlkeler”, Bankacılar Dergisi,
Sayı 31,Sayfa 115
4
Caprio, Gerard Jr. ve Klingebiel, Daniela. (1996b), “Bank Insolvencies: Crosscountry
Experience”, Worldbank Working Papers, No: 1620

21
Bankaların Karşı Karşıya Oldukları Riskler

I.I.I.5. Piyasa Riski:

Piyasa riski, sabit getirili borçlanma araçlarında, kurlarda, mal ve hisse


fiyatlarında alınan pozisyonlarda yaşanan dalgalanmalardan kaynaklanır. Bunlarda
meydana gelecek değişiklikler banka ürünlerinin fiyatlarım etkiler.

Dalgalı bir piyasa yapısı içerisinde faaliyet gösteren bankalar içerisinde


piyasa riskinin en önemli göstergelerinden biri likidite, diğeri ise açık pozisyondur.

Piyasa likitse ve uzun vadeli beklentiler olumluysa faiz oranlan düşüş


trendine girebileceğinden sabit fiyatlı borçlanma araçları tutan bankalar bu faiz
düşüşlerinden alacaklı iseler karlı, borçlu iseler zararlı çıkacaklardır.

1.1.1.5.1. Faiz ve Likidite Riski:

Faiz ve likidite riski, bankaların aktiflerinde ve pasiflerinde bulunan faizli


enstrümanların yenilenme sırasında fiyatlann belirsizliği nedeniyle taşıdığı risklerdir.
Faiz riski aktif ve pasiflerden herhangi birisinin vadesinin diğerinden kısa veya uzun
olması durumunda ortaya çıkmaktadır, ki buna likidite riski de denilir. Bu nedenle
faiz riski ile likidite riskini birlikte düşünüp faiz riskini kontrol etmek için vade
riskini de kontrol etmek gerekir.

Likidite, geniş anlamıyla, işletmenin varlıklarını daha akışkan, daha kısa


vadeli ve daha kolay paraya çevrilebilecek şekilde düzenleyerek, pasiflerle vade
açısından uyumlu, dengeli bir finansman politikası izlenmesi anlamındadır.
Bankacılık Krizleri

Likidite riski, refînansman riski, tahsilatlardan gecikme riski ve olağanüstü

çekişler riski olarak üçe ayrılabilir 5.

Refînansman riski, vadesi gelen mevduat geri ödemelerini ve yapılan


kredi tahsislerini ödemeye yetecek kadar yeni mevduat gelmemesi veya kredi
kullanamamasından kaynaklanan risktir.

Tahsilatlarda gecikme riski, kullandırılan kredilerin anapara ve


faizlerinin kararlaştırılan zamanda geri dönmemesinden veya gecikmeli olarak
dönmesinin yol açtığı risklerdir.

Olağanüstü çekişler riski ise, olağanüstü durumlar nedeniyle açılan kredi

limitleri veya vadesi gelen mevduatın beklenenden çok daha hızlı şekilde çekilmeye

başlaması sonucunda bankanın bu çekişleri ödemekte güçlükle karşılaşması çekmesi

olarak tanımlanabilir.

Faiz riski, değişken faizli işlemler riski, sabit faizli işlemler riski ve pazar

fiyatı değişim riski olarak üçe ayrılabilir 6.

Değişken faizli işlemler riski, farklı faiz esneklikleri nedeniyle değişken

faizli işlemlerdeki brüt faiz maıjının düşme tehlikesidir. Faiz esnekliği ise herhangi

bir işlem türünde meydana gelen faiz oranı değişiminin pazar faiz oranlarında

meydana gelen değişme oranıdır.

5
T.C. Ziraat Bankası (1999) “Bankacılıkta Risk Yönetimi” Yayınlanmamış Arge Raporu

6
T.C. Ziraat Bankası (1999) “Bankacılıkta Risk Yönetimi” Yayınlanmamış Arge Raporu

23
Bankaların Karşı Karşıya Oldukları Riskler

Sabit faizli işlemler riski, piyasa faiz oranı yükselirken sabit faizli
işlemlerin faiz oranı değişmeyeceğinden bankanın faiz kaybına uğrama riskidir.
Değişken faizli işlemlerin aksine sabit faizli işlemlerde faiz oranı esnekliği sıfırdır.

Pazar fiyatı değişim riski ise, sabit faizli işlemler riskinin özel bir
durumudur ve özellikle menkul kıymet yatırımlarında söz konusu olur. Piyasa faiz
oranı yükselirse belli bir piyasa faiz oranından ihraç edilmiş tahvillerin fiyatı düşer.
Banka, düşen fiyatlar ölçüsünde karşılık zararı kaydetmek zorundadırlar. Bu tür
risklere pazar fiyatı değişim riski denir.

Faiz hadlerindeki değişimlerin bankalar üzerinde yarattığı riskler Üstün’ün

çalışmasında7 gelir riski, fiyat riski, yeniden yatırım riski, önceden ödenme riski ve

temel risk olmak üzere 5 gurupta toplanmıştır.

Gelir riski, faize duyarlı aktif ve pasifin fiyatlarında meydana gelen


değişikliklerin bankanın net kar maıjında sebep olacağı dalgalanmalardır.

Faiz oranlarındaki değişmeler sadece faize duyarlı aktifleri etkilemekle


kalmazlar. Faize duyarlı olmayan ve sabit getirili bilanço kalemlerinin fiyatlarındaki
dalgalanmalar da fiyat riskine neden olabilirler.

7
Üstün, Pırıl. “Bankacılıkta Sermaye Yeterliliği”, Başkent Üniversitesi, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Bitirme Projesi, Sayfa 19-21

24
Bankacılık Krizleri

Yeniden yatırım riski, aktiflerin vadeleri boyunca değişen faiz

oranlarından elde edilen gelirlerin yeniden yatırımlara dönüştürülmesinde

karşılaşılan risktir.

Önceden Ödenme Riski, yüksek faizle kullandırılmış olan kredilerin faiz


oranlarındaki düşüşe bağlı olarak vadesinden önce ödenmesi riskidir.

Faizlerde meydana gelen değişikliklerin aktif ve pasife aynı yön ve ölçüde

yansımayışı ise Temel Risk olarak tanımlanmaktadır.

1.1.1.5.2. Kur Riski:

Kambiyo ya da kur riski, bankanın döviz kalemlerinin kur


dalgalanmalarına karşı taşıdığı risklerdir. Bu risk sadece ülke parasının yabancı
paralar karşısında değer yitirmesi anlamında değildir, bankanın döviz pozisyonunda
mevcut yabancı paraların birbirleri arasındaki değerlerinde meydana gelen
değişimler de banka açısından kur riski yaratabilir.

Bir bankanın yabancı para yükümlülükleri yabancı para varlıklarını


geçiyorsa banka açık pozisyonda (short position), tam tersi bir durumda ise kapalı
pozisyondadır (long position). Açık pozisyonda döviz kurunda bir artış, kapalı
pozisyonda ise bir azalış bankanın zarar etmesine neden olacaktır. Büyük kambiyo
riski alan bankalar, döviz kuru dalgalanmalarında ödeyebilirliklerini yitirebilirler. 8

8
Karabulut, Dr.Gökhan; (2002) “Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizlerin Nedenleri”,
Der Yayınlan, İstanbul, Sayfa40
Bankaların Karşı Karşıya Oldukları Riskler

Döviz pozisyon açıklarından doğan risklerden vadeli işlemler, döviz swap


işlemleri, opsiyon işlemleri gibi işlemlerle korunmaya çalışılabilir, ancak bu araçlann
kullanılmasıyla bankalara yeni birtakım risklere girerler.

1.1.2. OPERASYONEL RİSKLER:

Operasyonel riskler, bankanın faaliyetlerini sürdürürken karşılaştığı riskleri


ifade eder. Burada söz konusu olan risk, üst yönetimce belirlenen stratejideki bir hata
olabileceği gibi, orta ve alt kademelerce yapılan uygulama hatalarından kaynaklı da
olabilmektedir.

Banka yönetiminin, bankanın misyonu, hedef kitlesi ve kullanacağı ürünler


ile ilgili konularda yapacağı hataların ortaya çıkaracağı riskler “stratejik” risklerdir.
Finansal ve diğer riskler konusunda ciddi bir strateji ve eylem planı olmayan
bankalarda bu risk oldukça yüksektir.

Dolandırıcılık, yetersiz iç denetim ve yetki karmaşaları nedeniyle oluşacak


gecikmelerin yol açabileceği zararlar ile mevzuata bilerek veya bilmeyerek ters
davranılmış olması da bankaların faaliyet riskleri arasında gösterilebilir.

Teknolojinin giderek daha fazla kullanılmaya başlandığı bankacılıkta


bilgisayar sistemlerinde ortaya çıkabilecek hatalar da bankalar için bir başka risk
unsurudur.

26
Bankacılık Krizleri

1.1.3. DİĞER RİSKLER:

1.1.3.1. Yasa ve Düzenlemelerden Kaynaklanan Riskler:

Yasal riskler yurtiçi veya yurtdışında yasal düzenlemelerde meydana gelen


değişiklikler, yenilikler ve iptallerin bankalar üzerinde yaratabileceği risklerdir.

1.1.3.2. Politika Değişikliklerinden Kaynaklanan Riskler:

Para ve maliye politikalarında meydana gelen değişiklikler bankaların


faaliyetlerini ve karlılıklarını direkt olarak etkiler. Bankalar bu tür risklerden
kendilerini koruyabilmek için değişken makroekonomik hedeflere ve göstergelere
göre kısa vadede politikalannı değiştirebilme yeteneğine sahip olmalıdırlar.

1.1.3.3. Siyasi İstikrarsızlıktan Kaynaklanan Riskler:

Bir ülkede siyasi istikrarsızlığın varlığı da bankaların karşı


karşıya oldukları riskler arasında sayılabilir. Çünkü istikrarsızlık belirsizlik
yaratacak, belirsizlik ortamında karar almak güçleşeceğinden ekonomik faaliyetler
yavaşlayacaktır.

Her hükümetin bankaları da etkileyen farklı politikaları vardır. Bir ülkede


sık sık hükümet değişikliği olursa ekonomik programlar da sık sık değişecek, ortaya
çıkan belirsizlik neticesinde bankacılık sektörü ileriye dönük uzun vadeli
işlemlerden kaçınacaklardır. Uzun vadeli işlemlerin azalması, bankacılığın
gelişmesini sekteye uğrattığı gibi bankalarla çalışan ticari firmaların da faaliyetlerini
olumsuz etkiler.

27
Bankaların Karşı Karşıya Oldukları Riskler

Bankalardaki mevduat daha kısa vadeli tutulduğundan, bu kaynakların kredilere


dönüştürülmesinin riski artacaktır. Çünkü bu durumda kredi finansmanını besleyen
kaynakların uzun vadeli kullandınmı bankaların bilanço yapılarım bozacak, vade
uyumsuzluğu yaratacaktır.

1.1.3.4. Hükümet Desteklerinden Kaynaklanan Riskler:

Bankalar aracılığıyla belli sektörleri desteklemek üzere alman politik


kararlar da bankacılık üzerindeki risk unsurlarından birisidir. Özellikle Kamu
Bankalarının bu kararlardan doğrudan etkilendiği görülmektedir.

Ülkemizde belli sektörleri finanse etmek üzere kurulmuş olan kamu


sahipliğindeki ihtisas bankaları aracılığıyla, bu sektörlerin subvanse edilebilmesi
amacıyla bankalarda oluşan görev zararları 9 buna örnek gösterilebilir. Devletin bu
zararları ödemekte gecikmesi veya borçlan karşılığında uzun vadeli kağıtlar vermesi,
bankalann büyüyen bilançolan içerisinde likit varlılannın azalmasına neden
olmaktadır.

1.1.3.5. İtibar Riski:

İtibar riski bankanın faaliyetlerindeki başansızlıktan dolayı ya da mevcut

yasal düzenlemelere uygun davranılmaması sonucunda çıkar. Banka müşterilerinin

ve piyasa katıhmcılannın güveninin kazanılması ve

9
Görev zararları, “KİT’lerce üretilen mal ve hizmetlerin fiyatları, yürütme organı tarafından
maliyetlerinin altında belirlenirse maliyet ile fiyat arasındaki fark ve kuruluşun söz konusu mal
ve hizmetleri piyasada satsaydı elde edeceği varsayılan kar oram ile hükümet tarafından
KİT’lere özel görevler verilmesi durumunda bir zarar doğarsa bunun toplamı” olarak
tanımlanmaktadır.

28
Bankacılık Krizleri

muhafaza edilmesi bankacılık için önemli olduğundan itibar riski bankaya önemli

zararlar verebilir.10

İtibar riski tek bir banka için önemli olmayıp, tüm bankacılık sektörü için
de önemli olabilir. Örneğin küresel faaüyet gösteren bir banka elektronik bankacılık
ve elektronik para işine ilişkin olarak önemli itibar zararı görmüşse, diğer
bankaların güvenliği de sorgulanabilir. Aşın koşullarda, böyle bir durum bankacılık
sisteminin tümünün sistematik olarak durmasına yol açabilir. 11

10
Üstün, Pınl. “Bankacılıkta Sermaye Yeterliliği”, Başkent Üniversitesi, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Bitirme Projesi Sayfa 24
11
Takan, Dr. Mehmet. (2001), “Bankacılık: Teori, Uygulama ve Yönetim” Nobel Yayınlan,
Sayfa 518
İKİNCİ BÖLÜM:

BANKACILIK KRİZLERİ

2.1. BANKACILIK KRİZLERİNİN TANIMI

1980’li yılların başından beri gerek gelişmiş ülkelerde, gerekse gelişmekte


olan ülkelerde birçok bankacılık krizi baş göstermiş, globalleşmenin etkisiyle bu
krizler birbiri ardına birçok ülkeye sıçramıştır. Bu krizler tüm ülkelerde görülmekle
birlikte, özellikle gelişmekte olan ülkelerde etkileri daha ağır olmuştur. Latin
Amerika ülkeleri, Güneydoğu Asya ülkeleri gibi gelişmekte olan ülkelerde krizler
ortaya çıkış nedenleri, biçimi, yayılması ve etkileri bakımından birbirlerine
benzemektedirler. İlerleyen bölümlerde Türkiye ve Arjantin’de yaşanan bankacılık
krizleri detaylı olarak incelenecektir.

Frederick Mishkin12, yükselen ekonomilerdeki finansal istikrarsızlığın

yayılmasını 4 temel nedene indirgemektedir. Bunlar:

• Faiz oranlarındaki artış,

• Banka bilançolarının bozulması,

• Menkul Kıymet B orsalarının çöküşü,

• Belirsizlikteki artıştır.

12
Mishkin, Frederic S. (1997) "Understanding Financial Crises: A Developing Country
Perspective," NBER Working Paper,No:2129

31
Bankacılık Krizleri

Bu durumların ortaya çıkması ters seçim (adverse selection) ve ahlaki


bozulma (moral hazard) sorunlarını ortaya çıkarır.

Finansal krizler dış borç krizleri, banka krizleri ve para krizleri olmak
üzere üç ana başlık altında toplanabilir.

Dış borç krizleri: Bir ekonomide kamu kesiminin ve özel kesimin dış

borçlarını ödeyememesi durumunda ortaya çıkmaktadır.

Banka krizleri: Banka iflasları ya da banka yetersizlikleri bankaları


yükümlülüklerini yerine getirmekten alıkoyduğunda veya kamu otoritesinin böyle
bir durumun ortaya çıkmasını engellemek amacıyla müdahale etmek zorunda
kalması sonucunda banka krizleri ortaya çıkmaktadır. Eğer banka krizlerinin
derinleşmesi engellenemez ise, kriz sistemi bütünüyle tehtid eden bir sistemik
finansal krize dönüşecektir. Ödeme sistemlerinin çökmesi, kredi kullanıcısı
durumundaki reel kesimi de içine çekip büyük bir ekonomik çöküntüye dönüşebilir.

Para krizleri: Bir ulusal paranın yabancı paralar karşısında değeri


konusundaki beklentiler dolayısıyla gerçekleşen spekülatif saldırıların, yerli paranın
aşın değer kaybetmesi veya Merkez Bankasının uluslararası rezervlerinin tamamını
veya önemli bir kısmını kaybetmesi sonucunu doğurması para krizlerinin en belirgin
sonucudur. Para krizlerinin diğer bir özelliği de Merkez Bankasının faizleri büyük
bir hızla yükseltmeye zorlanmasıdır.

Para krizleriyle karşılaştınldığında bankacılık krizlerinin daha uzun

sürdüğü görülmektedir. Para krizleri ortalama 1,5 yılda, bankacılık


Bankacılık Krizleri

krizleriyse ortalama 3 yılda sona ermektedir. Bankacılık krizleri para krizlerine yol

açabileceği gibi, para krizleri sonucunda da ortaya çıkabilirler.

Bu krizler tek başlarına ortaya çıkabilecekleri gibi, birbirlerini izleyen


aşamalar şeklinde de ortaya çıkabilirler. Fakat bu krizler arasında bir neden sonuç
ilişkisi olması zorunlu değildir. Örneğin, Türkiye’de öncelikle bir banka krizi olarak
başlayan Nisan 1994 krizi daha sonra para krizine dönüşmüş ve TL Dolar karşısında
%200 civarında değer kaybına uğramış, faizler yükselmiş, ancak bu durum borç
krizine dönüşmemiştir. Meksika krizinde ise para, banka ve dış borç krizleri bir
arada görülmüştür.

Coşkun M.N., Gelişmekte Olan Ülkelerde Bankacılık Krizleri adlı


makalesinde Bankacılık ve döviz krizlerini finansal krizlerin iki önemli bileşeni
olarak göstermektedir.13 Mishkin’e göre bu durum gerçekte bir döngüdür. Ters seçim
ve ahlaki bozulmanın etkisi döviz krizinin ortaya çıkışını güçlendirir. Döviz krizinin
ortaya çıkmasıyla ters seçim ve ahlaki bozulma sorunları artar ve bu durum
ekonomik faaliyetin daralmasına, bankacılık krizinin ortaya çıkmasına yol açar.
Bankacılık sektöründeki kriz ise diğer sektörleri doğrudan etkileyeceğinden bu
sorun büyür ve makroiktisadi istikran etkileyecek boyutlara ulaşır. Yani gerçekte
bankacılık sektörünün krize girmesinin ekonomiye maliyeti yalnız o sektörün mili
gelirdeki payıyla sınırlı değildir, bankalann işlevini yerine getirememesinden tüm
sektörler, dolayısıyla ekonominin bütünü etkilenir.

13
Coşkun, M.Necat.( ), “Gelişmekte Olan Ülkelerde Bankacılık Krizleri”, http://dergi.iibf.-
gazi.edu.tr/pdf/3204.pdf
Bankacılık Krizleri

Gerard Caprio ve Daniel Klingebiel 14 bankacılık krizlerinin ortaya


çıkmasını,

• Banka sermayelerinin yok olması,

• Geri dönmeyen kredilerin toplam banka kredilerine oranının


%15-20’si hatta daha fazla düzeye gelmesi ve

• Bankacılık sektöründe sıkıntıların giderilmesinin maliyetinin


gayrisafi yurtiçi hasılanın en az %3-5’ine ulaşmış olmasıyla
tanımlarlar.

Goldstein ve Tumer, 1996 yılında yapmış oldukları çalışmada geçen 15 yıl


içerisinde gelişmekte olan ülkelerde yaşanan bankacılık krizlerinin sanayileşmiş
ülkelere nazaran daha şiddetli yaşanmış olduğunun tespitinde bulunmuşlardır. 15

Caprio, Gerard ve Klingebiel söz konusu dönem için hem gelişmekte olan
ülkeleri hem de sanayileşmişmiş ülkeleri kapsayan kapsamlı bir çalışma yapmış, en
şiddetli sanayileşmiş ülke krizinin 1977- 1985 yıllan arasında Ispanya’da yaşanan ve
maliyeti GSYİH’mn % 17’sine yaklaştığı tahmin edilen kriz olduğunu
belirtmişlerdir. Ardından %8’le 11991-1993 yıllannda Finlandiya, %6’yla 1991’de
İsveç, 1987-1989 yıllan arasında %4’le Norveç ve 1984-1991 yıllannda %3’le ABD

14
Caprio, Gerard Jr. ve Klingebiel, Daniela. (1996), “Bank Insolvencies: Crosscountry
Experience”, Worldbank Working Papers, No: 1620
15
Goldstein, Morris ve Tumer, Phillip. (1996) “Banking Crises in Emerging Economies,
Origns and Policy Options”, BIS Economic Papers No:46, Sayfa 5-6

34
Bankacılık Krizleri

Tablo: 1 Sistemik Bankacılık Krizleri


Bankacılık Krizleri ve
Maliyeti
krizleri gelmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise maliyeti GSYÎH’nın %10’undan
fazla olan bir düzineden fazla ülke örneğine rastlanmıştır. Bunlar arasında
Venezüella (%18), Bulgaristan (%14), Meksika’da (%12- 15) ve Macaristan da
(%10) yer almaktadır. Aıjantin ve Şili gibi bazı örneklerde ise krizin sebep olduğu
zararlar GSYİH’nm %25 veya daha fazlasına tekabül etmiştir. 16

Bu veriler ışığında Bankacılık krizlerinin yalnız gelişmekte olan ülkelerde


değil, gelişmekte olan ülkelerde de görüldüğü, ancak gelişmekte olan ülkelerde
krizlerin maliyetinin daha yüksek olduğu sonucuna varmak mümkündür.

Tablo l’de Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bazı ülkelerdeki


bankacılık krizlerinin ekonomiye olan toplam maliyetinin GSYİH’ya oranına ilişkin
rakamlar görülmektedir. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu’ndan alman
(*) 2000 yılı sonu itibariyle gerçekleşmekle birlikte menkul kıymete bağlanmamış
bukarşılığında
görev zararları verilere göre Türkiye’de
verilen 2000-2001
DİBS’ler ilave krizlerinin
edildiğinde maliyetinin
yüzde 15,8 GSYİH’a oranı %
olmaktadır.Kaynak:
“BDDK ve Faaliyetleri Hakkında Genel
19,3 düzeyindedir. Bu Bilgilendirme”
oran içerisinde Sunumu
Kamu bankalarının payı %7,4’dür. Kamu
bankalarının görev zararları da ilave edildiğinde %7,4 olarak belirtilen bu rakam
%15,8’e
Bütün varmaktadır.
ülkelerdeki krizleri açıklayabilecek ortak bir çerçeve çizilmesi
mümkün değildir. Zira her ülke kurumsal yapılanması, hükümet istikran, banka dışı
fınansal kurumlann gelişmişliği gibi bakımlardan farklılık göstermektedir. Ancak
gelişmekte olan ülkelerde genel olarak en önemli alternatif yatınm aracı döviz

Ülke olduğundan,
Kriz Dönemidöviz Toplam
krizleri ile bankacılık krizlerini birbirinden ayn düşünmemek
Maliyet/GSYİH
gerekir. Nitekim birçok gelişmekte olan ülkede banka bilançolannın bozulması, faiz
(Yüzde)
oranlannın artışı ve politik belirsizlik
Türkiye 2000-2001 19,3 ile ortaya çıkan bir döviz krizinin, yapılan
-Kamu Bankaları devalüasyonun da etkisiyle banka
7,4bilançolannda
(*) vade uyumsuzluklanna ve varlık ve
-TMSF Bankaları 11,9
yükümlülüklerinin farklı para cinslerinden oluşan dengesizliğe (açık- kapalı
Ispanya 1977-1985 16,8
pozisyon) yol açtığı görülmektedir.
Japonya 1990- 20
Endonezya 1997- 16 51
Caprio, Gerard Jr. ve Klingebiel, Daniela. (1996), “Bank Insolvencies: Cross country
Malezya 1997- Experience”, Worldbank 20,5
Working Papers, No: 1620.
Güney Kore 1997- 26,5
Meksika 1995 20
35
Arjantin 1980-82 55,3
Brezilya 1994-96 15,0-20,0
Çek Cumhuriyeti 1994-95 12
Bankacılık Krizleri

Kriz dönemlerinde, yükselen faiz oranlan ile daha pahalı hale gelen
krediler ya geri ödememe amacıyla alınmaya başlanır ya da kredi kullananlar iyi
niyetli olmalanna rağmen ekonomik durgunluğun etkisiyle borçlannı geri
ödeyemezler. Böylelikle kullandınlan kredilerin içerisinde tahsil edilemeyenlerin
payı artmış olur. Diğer taraftan bu riski azaltmak isteyen bankalar kredi musluklannı
kısarak kendilerini korumaya çalışırlar. Bu durum makroekonomik dengeleri
büsbütün bozar. Zira alacaklan kredi ile kendilerini kurtarabilecek durumda olan
firmalar bu durumdan olumsuz etkilenirler. Uluslararası firmalann dışandan kredi
alabilme avantajı olmakla birlikte, ülke riskinin yükselmesi nedeniyle onlar da
eskisine nazaran pahalı kredi kullanırlar. Üretim kısılır, yatınmlar durur, belirsizlik
ve spekülatif hareketler artar, ekonomik durgunluk başlar.

Diğer taraftan paraya yönelişin arttığı bu ortamda devletin sağladığı


güvencenin derecesi de önemlidir. Devlet bankadaki mevduata güvence
sağlamamışsa, ortaya çıkacak panik bankacılık sisteminin büsbütün çökmesine
neden olur. Üstelik bankacılık sektörünün diğer sektörleri etkileme gücü ve hızı
bakımından ayn bir önemi vardır.

Bir başka önemli unsursa, ulusal paranın değer kaybının banka

bilançolannda yarattığı hasardır. Varlık ve yükümlülükleri farklı para cinslerinden

olan bankalarda pozisyon açıklan oluşur. Örneğin pasifinde yabancı para mevduat,

aktifinde ulusal para kredi kullandınmı olan bankalarda milli paranın değeri

düştükçe varlıklannm değeri aynı kalırken yükümlülüklerinde artış olur.

37
Bankacılık Krizleri

Her zaman her ülke için olan banka krizi olasılığı özellikle sektörel
denetim ve düzenlemelerin olmadığı ülkelerde daha yüksektir. Genellikle sistemde
varolan veya yeni baş gösteren bir bozukluk veya dengesizliğin zayıf ekonomilerde
kontrol altına alınması daha güçtür. Dış borcu fazla olan ülkelerde devalüasyonlar,
yeterli altyapısı olmayan ülkelerde liberalizasyon, ekonomisi hammaddeye bağlı
olan ülkelerde ürün fiyat hareketleri bankacılık krizlerinin tetikleyicisi olabilirler.
Bankaların yeterli gözetim ve denetime tabi olmaması, kötü yönetim, muhasebe
sistemindeki kusurlar ve hükümet müdahaleleri gibi etkiler koşullan ağırlaştmr.

Bunlann dışında gelişmekte olan ülkelerde en önemli sorunlardan biri de


yüksek enflasyondur. Enflasyonun yarattığı olumsuz etkiler halkın mevcut
hükümetlerin başansına olan güvensizliği bu krizlerin etkilerini ağırlaştmr.

Bankacılık krizleri genellikle, bankalan yükümlülüklerini yerine


getiremeyip ertelemeye zorlayan banka başansızlıklan ve banka iflaslan durumunda,
mevduatlannın kendilerine ödenmeyeceği algı ve korkusu nedeniyle mudilerin bir ya
da daha fazla bankadan kaçışları/panikleri durumunda, veya hükümetlerin bu
durumu önlemek için kurtarma ve kamulaştırma operasyonlanyla müdahale ettiği
durumlarda veya geniş ölçüde dönmeyen kredilerin varlığı halinde ortaya çıkabilir. 17

17
Gurkan Yay, Gülsün. (1998) “Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler ve Finansal
Düzenlemeler”, ITO Yayınlan, No:47
Bankacılık Krizleri

Bankacılık krizleri, öncelikle mevduat sahiplerini, küçük hissedarları ve

yerli ve yabancı alacaklıları; sonraki aşamalarda ise mali sektördeki diğer kurumlan

ve reel sektörü etkileyecektir.

Bankalann birbirleriyle olan ilişkileri nedeniyle herhangi birinde ortaya


çıkan problem, çok kısa sürede tüm sisteme dağılabilmekte ve kriz haline dönüşüp
tüm sistemi etkileyebilmektedir. Banka krizlerinin ekonomiye etkileri, anında
kredinin kısılması, fiyatlann yukan çekilmesi veya vadesinden önce mevcut
18
kredilerin geriye çağnlması şeklinde görülebilmektedir.

Kaminsky ve Reinhart’a göre bankacılık krizleri iki tip olguyla tahmin


edilmektedir. Bunlar bir veya daha fazla finansal kurumun kapatılması,
birleştirilmesi veya kamu sektörünce el konulması olgusu ile banka kaçışlannın
olduğu durumda yoğun bir kamu müdahalesinin gündeme gelmesidir. 19

Bankacılık krizlerinin etkisi hem üretimde ortaya çıkan kayıplar, hem de


finansal sektörün yeniden yapılandınlması için gerekli olan finansal desteğin
yüksekliğinden dolayı fazladır.

Özellikle finansal liberalizasyonun ardından, yeterli düzenlemeler

yapılmamış, iyi bir denetim mekanizması oturtulamamış ülkelerde ahlaki risk ve

aşın borçlanmanın bankacılık krizlerine neden

18
Sivaslıgil, Hülya.(1999) “Finansal Kriz ve 1994 Krizinin Türkiye’de Finans Sektörü
Üzerindeki Etkileri” Marmara Üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sayfa 34

19
Gurkan Yay, Gülsün. (1998) “Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler ve Finansal
Düzenlemeler”, ITO Yayınlan, No:47 , Sayfa 22

39
Bankacılık Krizleri

olduğu görülmektedir. 1979’da Aıjantin’de ve 1982 Türkiye’de ortaya çıkan


bankacılık krizleri buna örnek olarak gösterilebilir.

Finansal liberalizasyondan sonra ülkeye giren yabancı sermaye bankalar


aracılığıyla kredi olarak kullandırılarak sisteme sokulmakta, ilk etapta tüketimde ve
borsa fiyatlarında artış görülmekte; ekonomi resesyona girdiğinde ise iyi
değerlendirmeden ve izlemeden verilen krediler bankaları kırılgan ve krize duyarlı
hale getirmektedir.

Büyük ölçüde bağlı şirketlerini veya bünyesinde bulunduğu holdingi


kredilendiren bankalar da sistemde sorunlara yol açabilirler. Zira bankacılık, yapısı
gereği riskin dağıtılmasını gerektirir. Bir ya da birkaç firmada yoğunlaşan krediler o
banka için belli koşullarda karlı olmakla birlikte büyük risk de yaratırlar. Banka
fonlarım kullananların ödeme güçlüğüne girmesi durumunda banka zor duruma
düşer, yükümlülüklerini yerine getirememesi alacaklılarını etkileyebilir, tahsil
edilemeyen krediler nedeniyle elindeki kaynağı azalan banka diğer firmaları da
fonlayamaz hale gelebilir. Türkiye’de geçtiğimiz yıllarda bu durumdaki örneklere
rastlanmaktadır.

Dış ticarette az sayıda ülkeye bağımlı ülkeler de büyük risk altındadırlar.

Ticaretin büyük oranda aynı ülkeyle gerçekleşmesi, bir başka deyişle bir başka
ülkeye bağlılık derecesi ne kadar yüksekse, risk de o ölçüde artar. Örneğin 1998

yılında Türkiye’nin ticareti içinde en fazla paya sahip ikinci ülke olan Rusya’nın,

petrol fiyatlarındaki etkilenmesi sonucunda moratoryum ilan etmesi Türk bankacılık

sektörünü etkilemiştir.
Bankacılık Krizleri

Benzer bir şekilde ticarette rakip ülkelerden birinin yapabileceği


devalüasyon da ülke ekonomisini ve bankacılık sektörünü zor duruma sokabilir.
Örneğin Arjantin, 1994’de Meksika devalüasyonu ile başlayan Tekila Krizinden
olumsuz etkilemiş, yüksek düzeyde açık pozisyona sahip birçok banka likidite
sıkışıklığı yaşamıştır. Meksika’dan kaynaklanan bu likidite krizi sonucunda Arjantin
bankacılık sisteminde toplam mevduatın %18’ini oluşturan 8 Milyar Dolardan fazla
mevduat çıkışı yaşanmıştır. Mevduat çekilişinin yanında Meksika’daki
devalüasyondan sonra 4 ay içinde yurtdışına büyük miktarda sermaye çıkışı
başlamış, uiuslararası rezervlerin %30’u olan 4 Milyar Dolar sistem dışına
çıkmıştır."

2.2. BANKACILIKTA KRİZE YOL AÇAN NEDENLER

Bankalar sistematik risk taşırlar. Yani sistemde var olan ya da yeni baş
gösteren bir bozukluk veya dengesizlik kritik bir düzeye ulaştığı zaman bankacılık
sektöründe sorun ortaya çıkar ve kontrol altma alınmadığı taktirde tüm ekonominin
dengelerini tehtid eden bir krize dönüşür. Paraya hücum ödeme mekanizmalannı
çökertir, ardı ardına banka ve sanayi şirketlerinin iflasına yol açar. 21

Sistematik risk ülkenin gelişmişlik düzeyi ya da büyüklüğü ile ilgili olarak

değişebilir ama yok olmaz. Banka krizi olasılığı her zaman her ülke için mevcuttur.

20
Tiirker Kaya, Yasemin. (2001) “Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma: Arjantin
örneği”, BDDK MSPD Çalışma Raporları, No: 2001/2
21
Radikal Gazetesi,
www.radikal.com.tr/1998/12/19/vazarlar/eroeme.html . 19 Aralık
1998
41
Bankacılık Krizleri

Bankacılık sektöründe yaşanan krizleri çoğu zaman tek bir nedenle


açıklamak mümkün değildir. Krizlerin nedenleri her ülkede farklı olduğu gibi, alınan
önlemler, ekonomik yapının alman önlemlere uyum sağlama sürecinin uzunluğu,
uygulamaların etkinliği de ülkeler arasında farklılık göstermektedir.

Bankalan zor duruma düşüren koşullar ekonomik sebeplere dayansa da


çoğu kez diğer faktörler bu koşullan ağırlaştırır. Örneğin 1998’de demir çelik
fiyatlarının sürekli düşüş göstermesi bu sektöre yoğun yatınm yapan Hindistan’daki
pek çok bankayı zor duruma sokmuştur. Dış borcu fazla olan ülkelerde
devalüasyonlar, yeterli altyapısı olmayan ülkelerde liberalizasyon, ekonomisi
hammaddeye bağlı ülkelerde ürün fiyat hareketleri krize yol açabilir.. Herhangi bir
dış faktör olmasa da dengesiz makroekonomik politikalar önce sanayi, sonra
bankacılık sektörünü krize sokar. Koşullan ağırlaştıran diğer faktörlerse aşağı yukan
tüm krizlerle aynıdır; bankalann yeterli denetlenmemesi, yolsuzluklara ve kural-dışı
uygulamalara göz yumulması, banka yöneticilerinin sorumsuzca davranmalan ve en
önemlisi bankalann şeffaf olmamalan.

Bankacılıkta krizle karşılaşan ülkelerin ortak özelliği, kriz öncesi dönemde


artan dış borçlandır. Yeni borç elde edememe ve geri ödemelerde ortaya çıkan
sorunlar, yabancı yatırımcılann artan belirsizlik karşısında bölgeden veya ülkeden
yatıranlarını çekmeleri, sistemin çökmesini hızlandmr. Artan dış borçlar ve
bankacılık sektörünün

22
Radikal Gazetesi,
www.radikal.com.tr/1998/12/19/vazarlar/eroemre.html . 19 Aralık
1998
42
Bankacılık Krizleri

üstlendiği olağanüstü yükümlülüklerin hükümetin karşılayabileceği maksimum

garanti sınırını aşması, yabancı kreditörlerin bankalara yönelmeleri ve varlıklarını

geri çekmeleri ile sonuçlanır. 23

Bankacılık krizleri yalnızca makroekonomik nedenlere bağlı olmayıp,

kurumsal bozukluklar ya da yapısal eksiklikler gibi temellere de dayanabilmektedir.

Çalışmanın bundan sonraki bölümünde bankacılık krizleri

makroekonomikve mikroekonomik olmak üzere iki ana başlık altında detaylı olarak

incelenecektir.

2.2.1. Makroekonomik Nedenler:

Makroekonomik istikrarsızlık bankacılık sektörü dengesizliklerinin temel


nedenidir. Faiz oranlarındaki değişimler, döviz kurundaki oynamalar veya süregelen
durgunluk bankacılık sektörünü de etkileyecek, bu kuramların ödemeler
sistemindeki görevleri yerine getirmekte zorlanmalarına sebep olacaktır.

Arz ve talepteki ani değişimler, kur ve faiz hadleri değişimleri, yüksek

enflasyon, istikrarsız büyüme, liberalizasyon dönemine geçiş gibi etkiler bankacılık

krizlerine neden olan faktörler arasında sayılabilir. Bu aşamada sayılan faktörlerin


etkileri ayn ayrı değerlendirilecektir.

23
Coşkun, M.Necat.( ), “Gelişmekte Olan Ülkelerde Bankacılık Krizleri”, SayfaS,
www.gazi.edu.tr Sayfa5
Bankacılık Krizleri

2.2.1.1. Faiz Hadlerindeki Değişimler:

Faiz oranlarındaki hızlı bir artış kısa vadeli fonları uzun vadeli kredilere
çevirmeye aracılık eden bankacılık sektörünü olumsuz etkiler. Ayrıca, uluslararası
faiz hadlerindeki ve bunun sonucu olarak sermaye hareketlerindeki değişimler de
banka krizlerine neden olabilmektedir.

Faiz oranlarındaki değişim sonucunda karlılığın azalması veya ülkeye


duyulan güvenin kaybolması neticesinde beklenmedik bir şekilde sermaye çıkışı
yaşanabilir. Bu durum ani mevduat çekilişlerine yol açarak bankaları zor durumda
bırakabilir.

Bankalar süre (durasyon) analizleri yaparak ya da swap gibi işlemler


vasıtasıyla (hedging) faiz oranı riskinden korunmaya çalışabilirler. Süre analizleri,
faiz oranlarındaki değişim karşısında aktif ve pasifin duyarlılığını ölçerek bankaların
bilançolannı şekillendirmelerinde fayda sağlarlar. Vadeli işlemlere yönelmekse,
giderek karmaşıklaşan fınansal piyasalarda tahmin yapma zorluğu ve bu işlemlerin
doğurabileceği yeni riskler nedeniyle uygulaması kolay olmayan bir yöntemdir.

2.2.1.2. Arz ve Talepteki Ani Değişmeler:

Bankalar arz ve talepteki ani değişimlere karşı duyarlıdırlar. Tasarruf


sahiplerinin paralarını bankalarda değerlendirmeme eğiliminin ortaya çıkması
sonucu nakit girişlerinin azalması bankaların kredi kullandınmlannda da bir
azalmaya neden olacak ve bu durum diğer sektörleri ve dolayısıyla ekonominin
bütününü etkileyebilecektir.

44
Bankacılık Krizleri

Bankalara olan güvenin azalması ya da makroekonomik istikrarsızlar


nedeniyle mevduat çekişlerinin yaşanması da benzer bir şekilde bankaları zor
durumda bırakacaktır. Karlılıklarını sürdürebilmek için ellerindeki fonları
değerlendirmek durumunda olan bankalar, mudilerin mevduat çekiş istemlerini
karşılayabilecek kadar likit kalmalıdırlar. Oysa ki fazla likit olmaları ellerinde atıl
para bulunması anlamındadır. Bu nedenle bankalar karlılığı engellemeyecek, ancak
mevduat sahiplerinin istedikleri zaman tasarruflarım çekebilecekleri kadar likit
olmalıdırlar. Normal şartlar altında iyi bir nakit yönetimi politikasıyla bu dengeyi
sağlamak mümkünse de, kriz ortamlarında oldukça zordur. Zira belirsizliklerin
olduğu ekonomilerde beklenilenin üzerinde bir mevduat çekme talebi olabilir.
Zamanında bu isteklerin karşılanamaması sonucunda bir tek o bankanın mali
durumu hakkında olumsuz kanı oluşturabileceği gibi yayılma etkisiyle, bu durum
diğer bankaları da etkileyebilir ve bu durumun aynı anda çok sayıda bankada ortaya
çıkmasıyla sistemik risk oluşabilir.

Özellikle munzam karşılıkların yüksek olduğu örneklerde mevduat

sahiplerinin mevduatlarını çekme yönündeki ani talepleri bankaları daha fazla

likidite sıkıntısına sokarak sıkıntıların büyümesine neden olduğu görülmektedir.


Nitekim ilerleyen bölümlerde de ayrıntılı olarak inceleneceği güzere, 1988 yılında

Aıjantin’de zorunlu karşılık oranlarının toplam mevduatın %65’ine varmış olması

bankları likidite açısından zor duruma düşürmüş, Arjantin bankalarının

yükümlülüklerini yerine getirmede güçlüğe düşmeleri 1989 yılı bankacılık krizine

neden olmuştur.

45
Bankacılık Krizleri

2.2.1.3. Enflasyon:

Enflasyonist dönemlerde bankaların kaynaklarının giderek artan bir


bölümünün menkul değerler ve özellikle devlet iç borçlanma senetlerine plase
edildiği görülmektedir. Bu bakımdan, yüksek enflasyonun bankacılık sektörünün asıl
işlevini yerine getirmesini engelleyici bir ortam oluşturduğu söylenebilir. Çünkü reel
getirinin yüksek olması ve riskin olmaması nedeniyle bankalar kredi olarak
kullandırabilecekleri fonları kamu kağıtlarına bağlarlar.

Enflasyonun sektör üzerindeki en önemli etkilerinden biri de nakit


bulundurmanın yüksek maliyetidir. Gerek bankaların kaynak maliyetinin, gerekse
kullandınm getirisinin yüksekliği likit kalmanın maliyetini büyütmektedir. Bu
nedenle bankalar yasal karşılıklar dışında nakitte kalmamaya çalışırlar. Bu durum
bankaların zaman zaman likidite sıkışıklığına düşmelerine yol açmıştır. Nitekim
Türkiye’de 1994 mali krizinde üç banka büyük ölçüde likidite eksikliğinden
batmıştır.

Enflasyonist dönemlerde faizlerin yüksekliği nedeniyle kredi arz ve


talebinin daraldığı görülmektedir. Çünkü bankaların kaynak maliyeti yüksektir ve
kredi kullandınmı yerine daha risksiz ve getirisi yüksek olan menkul değerlere
yöneleceklerdir. Bu dönemlerde ekonomideki istikrarsızlık nedeniyle reel kesimin
ellerindeki sermayeleri yatırım yapmak yerine mevduat, repo, iç borçlanma senetleri
gibi alanlarda değerlendirmeleri de kredi talebini azaltır. Diğer taraftan faizlerinin
yüksekliği kredinin geri dönmeme riskini arttıracağından bankalar daha temkinli
davranmak durumundadırlar.

46
Bankacılık Krizleri

Enflasyon ve yükselen faizler kısa vadeli kaynaklan cazip kılar. Bankalar


uzun vadeli işlemler yerine daha kısa vadeli işlem yapmayı tercih ederler. 1990
sonrası Türkiye’de repo hacminin yükselmesi buna örnek gösterilebilir. Ancak, repo
faize duyarlıdır ve çok kısa vadeli bir taahhüt olduğu için bankayı faiz riskine ve
vade uyumsuzluğuna daha duyarlı hale getirmektedir. Yüksek enflasyon ve
belirsizliklerin olduğu ülkelerde işlemler kısa vadeli gerçekleştiğinden ürün
çeşitlemesi yapma olanağı da sınırlanmış olur, ipotek bankacılığı (mortgage) gibi
uzun vadeli işlemlere girilmez.

Yüksek enflasyonun yarattığı bir başka önemli olumsuzluk ise, enflasyon


döneminde bankaların sermaye yapılannın giderek zayıflamasıdır. Bankalann
özkaynaklan, nakit girişi sağlamayan yeniden değerleme değer artış fonu sayesinde
yapay olarak artar. Böylece özkaynaklann kendi içindeki dağılımı bozulurken, kaydi
artış bankalann mali yönden ne kadar zayıf kaldığının açıkça görülmesini engeller,
banka bilançolannda şeffaflığın sağlanamamasına neden olur. Nitekim enflasyonist
dönemlerde açıklanan banka karlan sadece enflasyona bağlı olabilir ve bu karlılık
mali güce yansımayabilir.

Finansal sistem bankalann zayıflamış mali yapılannın sonucunda

kınlganlaşmışsa, dezenflasyon olumsuz bir etki yaratarak ciddi bir mali krize neden

olur.24

Uygulanan dezenflasyon politikalan sonucunda enflasyonun hızla düşmesi de banka

için bir risk unsurudur. Çünkü ekonomik

24
Erdoğan, Niyazi.(2002) “Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler”, Yaklaşım Yayınlan,
Ankara. Sayfa 6

47
Bankacılık Krizleri

konjonktüre oldukça bağlı bir kesim olan bankacılık sektörü, hükümetin enflasyonu

düşürme ve piyasalarda istikran sağlama kararlılığı çerçevesinde değişen

makroekonomik ortamın doğuracağı sonuçlardan ilk olarak etkilenecek sektörlerden

biridir.

Düşük enflasyon dönemine girildiğinde faiz orarılanmn düşmesi, etkisini


belirgin olarak bankalann menkul değerler cüzdanında hissettirir. Kamunun mali
kaynaklara olan talebinin bu dönemde azalmasıyla, bankalann menkul kıymetler
cüzdanı içinde yer alan kamu kağıtlanmn payı azalır. Bunun sonucunda yüksek faizle
plasman imkanını ortadan kalkacağı için menkul kıymetler cüzdanının bankalann
aktif toplanılan içindeki ağırlığını düşer, bankalar risk taşıyan enstrümanlara
yönelmek zorunda kalırlar.

Daha önce yüksek enflasyonun neden olduğu belirsizliklerin ortadan


kalkmasıyla özel kesim yatınmlan artacağından, kredi talebi artacaktır. Mali
kaynaklann kredilere yöneltilmesi ile rekabet artacak, faizler düşecek ve kar marjlan
daralacaktır. Rekabet yoğunlaşacak, bankalar daha hassas fiyatlama yapmak zorunda
kalacaklardır. Yeni kredi türleri ortaya çıkacak, bu değişimlere hızla adapte olamayan
bankalar sistem dışına çıkacaktır.

Daha önce sermaye yeterliliği hesaplamasında sıfır risk grubunda

değerlendirilen menkul değerler cüzdanında değerlendirilen kaynaklar risk grubu

yüksek olan kredi ve benzeri başka alanlara aktanlacak, dolayısıyla riskli aktifleri

daha fazla olacak, özkaynaklan zayıf bankalann sermaye yeterlilikleri düşecektir.

48
Bankacılık Krizleri

Enflasyonun ve faizlerin düştüğü dönemde bankalar yüksek faizli kamu


kağıtlarına plasman imkanı bulamayacakları için karlılıklarında belirgin bir düşme
gözlenecektir. Aynı zamanda, düşük enflasyon döneminin yüksek getirili plasman
imkanını ortadan kaldırması, bankalar arası rekabetin artmasına yol açacaktır. Artan
rekabet bankacılık sektörünün karlılığını olumsuz etkileyecek, bankalar daha fazla
kar elde temek için daha büyük risk almak zorunda kalacaklardır. Rekabetteki artış,
mali yapısı güçlü bankalara avantaj yaratırken, güçsüz olanların sermaye yetersizliği
nedeniyle hareket gücü sınırlanacak, rekabete uyum sağlayamamalanna neden
olacaktır.

2.2.I.4. Büyüme:

Büyüme dönemlerinde banka kredileri artmakta (veya banka kredilerinin


artması büyümeyi artırıcı etki yapmakta), küçülme dönemlerinde ise tersi bir durum
söz konusu olmaktadır. Ancak aradaki bu ilişkinin birebir olduğunu söylemek
mümkün değildir. Aynı yönde bir seyir izlemekle birlikte, bilhassa kriz dönemlerinde
kredilerin büyümedeki gerilemeye nazaran daha fazla azaldığı görülmektedir.
Bankacılık Krizleri

Grafik: 1: Banka Kredileri ve Büyüme Arasındaki İlişki

Kaynak: Güven, Samih. “Türkiye'de Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi”

Güven S. tarafından yapılan bir çalışmada 25, 1988-2001 arası döneme ait
üç aylık veriler kullanılarak Türkiye'de banka kredileri ve büyüme arasındaki
etkileşim test edilmiştir.Grafık l’de de görüldüğü üzere, çalışmada bankacılık
sistemince verilen kredilerdeki reel yüzde değişme ile büyüme arasında gerçekten de
belli bir paralelliğin olduğu, fakat kredilerdeki iniş çıkışların büyümeye göre daha
sert olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Ekonomik küçülmenin yaşandığı yıllar sektörün de daraldığı, karlılığın

azaldığı yıllar olmaktadır. Gözardı edilmemesi gereken bir başka unsursa büyüme

dönemlerinin de bankalar açısından riski azaltmayacağı, hatta artıabileceğidir.

25
Güven, Samih. “Türkiye'de Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi”,
Bankacılık Krizleri

Özellikle yüksek enflasyon problemi yaşayan ülkelerde ekonomik büyüme


dönemlerinde bankalar, kredilendirecekleri firmaların analizlerini yaparken şirket
karlılıklarına aldanabilirler. Firmaların reel karlan düşük olduğu halde enflasyon
nedeniyle rakamlar yüksek görüneceğinden analizlerde firmalar karlı olarak
değerlendirilebilir, buna paralel olarak ödeme güçlerinin üstünde, yüksek miktarda
kredi açılabilir.

Büyümenin istikrarlı olmadığı ülkelerde firma karlılıkları değişken olacak,


bu da firmaların geri ödeme güçlerini etkileyecektir. Aıjantin gibi bir yıl yüksek
oranlı büyüme, ertesi yıl yüksek oranlı küçülme yaşayan ülkelerde bu olumsuzluk
belirgin olarak görülmektedir. Büyüme döneminde kredi kullanan firmalar, hemen
ardından yaşanan ekonomik daralma sonucu borçlannı geri ödeyememişler,
alacaklannı tahsil edemeyen bankalarsa yeni kredi kullandıramamışlardır.

Firmalann kredi taleplerinin daha yoğun olacağı büyüme dönemlerinde


bankalar firmalan aşın miktarda kredilendirmeme konusunda dikkatli olmalı, mali
analizlerin iyi yapılmasına önem vermelidirler. Zira firmalar işletme ve yatınm
kredileri için birden fazla bankadan borçlanarak daha fazla kredi kullanmak isterler.
Serbest varlıklannm çok üstünde borçlanan firmalar kredilerini rantabl olarak
kullanamazlarsa, konjonktürün değişiminde mali krize girerler ve borçlannı
vadesinde ödeyemezler. Alacaklannı zamanında tahsil edemeyen bankalar
sağladıklan kaynaklardan doğan taahhütlerini yerine getiremedikleri için ödeme
güçlüğü çekerler. Bu darboğazı aşmak amacıyla daha yüksek faizlerle mevduat
toplamaya ve diğer şekillerde

51
Bankacılık Krizleri

kaynak yaratmaya çalışırlar. Bu arada kredilerden doğan alacaklannı da tahsil

edemedikleri için ödeme zorluğu ile karşılaşır ve mali krize girerler.

2.2.I.5. Kurlardaki Dalgalanmalar:

Döviz kuru rejimleri, spekülatif ataklara karşı bankalann duyarlılığını


artırabilmekte, bankalann aktif ve pasiflerinin gerçek değerlerini değiştirebilmekte ve
merkez bankalannın zor durumdaki bankalara karşı nihai borç vericilik rolünü
etkileyebilmektedir.

Gelişmiş veya az gelişmiş 95 ülkenin son 20 yıllık ekonomik verilerinin


incelenmesi sonucunda makroekonomik, mali ve dışsal temel değişkenler veri kabul
edilmek şartıyla sabit kur (pegged) politikasının bankacılık krizi çıkma olasılığını
azalttığı görülmüştür.26 Ancak krize maruz kaldıklarında sabit kur politikalannın
uygulandığı ülkelerin diğer rejimleri uygulayan ülkelere göre çok daha ağır bir
maliyet ödedikleri görülmektedir.

Latin Amerika ülkelerindeki örneklerde olduğu gibi, sabit kur


uygulamalannm sürdürülememesinin büyüme hızında dalgalanmalara neden
olduğuna rastlanmaktadır.

Yavaş ilerleyen sabit kur (cravvling peg) rejimleri bankacılık sektörünün

dışsal şoklara karşı kınlganlığmı artıncı etki yapmaktadır. Örneğin sabit kur rejimi

altında dışsal şoklar ödemeler dengesinde açık

26
T.C. Ziraat Bankası, (2000)“Bankacılık Krizleri”,Yayınlanmamış Arge Raporu.
Bankacılık Krizleri

verilmesine, para arzının azalmasına ve yerel faizlerin yükselmesine neden

olabilmektedir.27

Sabit bir kur rejiminde merkez bankaları döviz kuru hedefini tutturabilmek
için sisteme döviz sağlayacak yeterlilikte rezerve sahip olmanın yanısıra, mali
durumu iyi, ancak likit olmayan (illiquid) bankalara kolaylık sağlamak amacıyla
sisteme enjekte ettiği likiditenin döviz kuru rejiminin gereklerine zarar vermemesini
de sağlamak zorundadır. Nitekim Türkiye ve Arjantin’de bu durumun örneklerine
rastlanmış olup, ilerleyen bölümlerde daha detaylı olarak konunun üzerinde
durulacaktır.

1970’ler ve 1980’lerde pek çok gelişmekte olan ülke döviz kurunu baz alan
istikrar programlan uygulamıştır. Bu yöntem genellikle enflasyonu düşürmek
konusunda başarılıdır. Ancak yerel paranın ciddi oranda değer kazanması ve
piyasalann esnek kura geçiş yönündeki baskılan sonucunda yapılan devalüasyonlar
ekonomilere büyük maliyet yaratmışlardır.

Sabit kur rejimleri, Merkez Bankası’nın yeterli döviz rezervine sahip


olmaması halinde faizlerde ve borçlanma gereğinde ciddi artışlara neden olabilir;
firmalann ve bankalann mali yapılannı zora sokarak gelişmekte olan bir ülkeyi
büyük ölçekli bir krize sokabilir. Özellikle kınlgan bir bankacılık sektörüne sahip,
kısa vadeli ya da döviz cinsinden ciddi boyutta borçlanmış olan ülkelerde sabit döviz
kuru rejimleri sonuçta ekonomide ciddi hasarlara yol açabilmektedir.

27
Erdoğan, Niyazi.(2002) “Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler”, Yaklaşım Yayınlan.,
Ankara. Sayfa 25
Bankacılık Krizleri

2.2.1.6. Dış Ticarette Değişim:

Ticaret hadlerinde meydana gelen ülke aleyhindeki değişimler, dış ticaretle


uğraşan firmaları kredilendiren bankaları da yakından ilgilendirmektedir. Üçüncü bir
ülkedeki devalüasyon gibi sebeplerle mukayeseli üstünlüğün bir başka ülkeye
kaptırılması ihracat yapan sektörleri ve yoğun olarak bu sektörleri kredilendiren
bankalan olumsuz etkileyecektir. Özellikle ticarette ürün çeşitliliği az olan ülkelerde
bu durum daha büyük bir tehlike arz etmektedir.

2.2.1.7. Sermaye Hareketlerindeki Değişim:

Yoğun sermaye girişi yaşanan ülkelerde artan para arzı sayesinde ticari

bankacılık büyümekte, bankaların mevduat ve kredi hacimleri artmaktadır.

Sermaye hareketlerindeki değişimden bankalar öncelikli olarak


etkileneceklerdir. Artan likidite sayesinde banka kaynaklan çoğalacak, ancak kaynak
fazlalığının yarattığı rahatlıkla bankalar kredi müşterilerinin seçiminde seçici
olmaktan uzaklaşabileceklerdir. Geri dönmeyen kredi oranı yükselirse bankalar zor
duruma düşebilirler.

Tersine ülkede sermaye girişinin sekteye uğraması, hatta ülkeye olan

güvenin kaybolması sonucu beklenmedik bir şekilde sermaye çıkışı olması da

bankacılık sektörü üzerinde olumsuz etkiler yaratacaktır. Ani mevduat çekilişlerinin

yaşanması bankalar açısından büyük riskler doğurabilmekte, hatta bankalann

iflaslanna neden olabilmektedir.


Bankacılık Krizleri

2.2.I.8. Finansal Serbestleşme:

Bir bankacılık sistemi ne denli liberalleşmiş ise o denli hassas ve duyarlı

bir yapıya sahip demektir. Bu nedenle bir bankada ya da bir başka kurumda ortaya

çıkacak bir kriz kolaylıkla yayılma etkisi gösterebilir.

Gelişmekte olan ülkeler için finansal liberalizasyonun uzun vadede fayda


sağlamaktadır, ancak bu reformlar banklara yeni riskler getirdiğinden, yeterli
önlemler olmazsa bir bankacılık krizi tehlikesini arttırabilir. Çünkü liberalleşme,
bazı kurumlann aşın hızlı büyümesini kolaylaştırmakta ve niteliksiz girişimcilerin
mali sektöre girmesine olanak sağlamaktadır. Piyasaya yeni rakiplerin girişi
bankalann daha riskli faaliyetlere yönelmelerine neden olabilir.

Liberalleşme ile gelen özgürlükler yeterli gözetim ve denetim ile


düzenlenmelidir. Aksi taktirde ahlaki risk (moral hazard) ve ters seçim (adverse
selection) sorunu gündeme gelecektir. 28 Özellikle faiz oranlanmn serbest bırakılması,
banka kesiminin aşın risk almasını teşvik edecektir.

Faiz oranlanmn üzerindeki sınırlamalann kaldmlmasının ardından

otoritelerin faizleri etkileyecek parasal kontrol araçlanna sahip olmada yetersiz

kalmalan ve ülke içi faiz oranlanmn zaman içinde uluslararası oranlara otomatik
olarak yaklaşacağı inancıyla müdahale etmede çekingen kalmalan da diğer bir faktör

olarak ortaya çıkmaktadır.

28
Ters seçim, işlem başlamadan ortaya çıkan bir durumu ifade eder. Yeterli bilgiye sahip olunsa
yapılmayacak olan işe girilmesi ters seçimdir. Ahlaki tehlike ise işlem yapıldıktan soma yetersiz
bilgi sonucu oluşan sorundur.
Bankacılık Krizleri

Ayrıca denetleyici otorite geçmiştekinden daha serbest çalışan bir mali


29
sistemi yönetmek konusunda yeterince hazırlıklı olmayabilir.

Türkiye’de mali sistemde 1980’lerde yaşanan liberalizasyon ile banka


sayısı artmış, bankalar arasındaki rekabet özellikle faiz artınım ile 1982 krizine yol
açmıştır. Finansal liberalizasyon sürecine girerken yeterli denetimin ve kurumsal
yapının oluşturulmaması nedeniyle çıkan bu krizin başka ülkelerde de örneklerine
rastlanmaktadır. Örneğin, Aıjantin’de finansal liberalizasyonun ardından sisteme
girişin kolaylaşması kısa zamanda çok sayıda küçük bankanın ortaya çıkmasına yol
açmış, rekabetin kızışması bankalan krize duyarlı hale getirmiştir. 30

Brezilya, Şili, Endonezya, Meksika, A.B.D., Venezuela ve pek çok Kuzey


ülkesinde banka krizleri finansal liberalizm için yeterli hazırlık yapılmamış
olmasıyla bağlantılı olarak değerlendirilmektedir. Kaminsky ve Reinhart’ın
incelemiş olduklan 25 ülkeden 18’inde, finansal sektörün krizden önceki 5 yıl içinde
serbestleştiğini saptadıklan belirtilmektedir. 31

25T.C. Ziraat Bankası, (2000),“Bankacılık Krizleri”,Yayınlanmamış Arge Raporu.


30
T.C. Ziraat Bankası, (2000),“Bankacılık Krizleri”,Yayınlanmamış Arge Raporu.
31
Goldstein, Morris ve Turner, Phillip. (1996) “Banking Crises in Emerging Economies,
Origns and Policy Options”, BIS Economic Papers No:46, Sayfa 17’den alınmış olup
Kaminsky, Graciela ve Reinhart, Carmen. (1995)’in “The Twin Crises:The Causes Of Banking
and Balance of Payment Problems” isimli çalışması referans gösterilmiştir.
Bankacılık Krizleri

2.2.2. Mikroekonomik Nedenler:

2.2.2.1. Yetersiz Denetleme ve Düzenlemeler:

Bankaları risk içeren davranışlara iten nedenlerin başında yeterince ve


etkin bir biçimde denetlenmemesi gelmektedir. Bankalar yasal boşlukları kullanarak
mevduat toplamakta olduğu kadar kredi vermekte de riskli davranabilmektedirler.

Mali sektör üzerinde yeterli denetim olmaması, fınansal riskleri


değerlendirecek ve erken uyanda bulunacak mekanizmalann eksikliği, finansal
sistemin yeterine şeffaf olmaması, bankacılann kredi açmada ve kriz yönetiminde
deneyimsiz olmalan finansal krize girişi ve krizin yayılmasını yaygmlaştınr. 32

Özellikle son yirmi yılda uluslararası mali piyasalar ve bu piyasalann


önemli bir bölümünü oluşturan bankacılık önemli değişimler geçirmiş, sektörde
daha etkin bir denetimin, hem ulusal hem de uluslararası piyasalarda istikrann
sağlanması ve korunması için zorunlu olduğu görülmüştür.

2.2.2.2. Yönetim Hataları:

Bankalann varlıklann sürdürülmesi ve karlılıklannın arttınlmasında tutarlı,


gelişmelere kolay uyum sağlayabilen ve hızlı ve doğru kararlar alabilen profesyonel
bir yönetim şarttır.

32
Sivaslıgil, Hülya. (1999) “Finansal Kriz ve 1994 Krizinin Türkiye’de Finans Sektörü
Üzerindeki Etkileri” Marmara Üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sayfa 34

57
Bankacılık Krizleri

Banka yöneticileri mali piyasalardaki gelişmeleri iyi analiz edebilmeli,


kaynaklan doğru kullanabilmeli, doğru stratejik planlar yapabilmelidir. Aksi taktirde
bu kuramlardaki kötü yönetim sonunda sektörü ve hatta ekonominin bütününü zor
durama düşürebilir.

2.2.2.3. Şeffaflığın olmayışı

Yeterli yasal düzenlemelerin olmamasından dolayı bankacılık sisteminde


mevduat sahipleri ve hissedarlar yeterli ve doğra bilgiye ulaşamayabilirler. Oysa ki
bankalar güven kurumlandır ve müşterilerinin bankalan hakkında bilgi sahibi
olmalan gerekir.

Şeffaflığın sağlanabilmesi için bankalann belli aralıklarla derecelendirmeye

tabi tutulması ve sonuçlann kamuoyuna açıklanması zorunlu kılınabilir.

Aynca ülkeler muhasebe standartlanndaki eksiklikleri gidererek uluslararası


standartlara uyum sağlamalı, enflasyon problemi yaşayan ülkeler enflasyon
muhasebesi uygulayarak mali tablolannı gerçeği yansıtır hale getirmelidirler.

2.2.2.4. Yetersiz sermaye:

Özellikle son yıllarda bankalann karşılaşabilecekleri beklenmedik olumsuz


koşullar ve belirsizliklerden kaynaklanabilecek risklere güvence oluşturması
açısından banka sermayesi ve sermaye yeterliliği önem kazanmış giderek daha fazla
üzerine eğilinmesi gereken bir konu halini almıştır.

58
Bankacılık Krizleri

Sistemik risk taşıyan birçok ülkede bankaların sermaye yeterliliği şartlarım


düzenleyen yasal altyapının olmadığı belirlenmiştir. Bu eksiklik bankacılık yapmaya
gücü olmayan kuruluşların sisteme rahatça girebilmesine ve sermaye yeterliliği
olmayan bankaların sistemin tamamını tehlikeye atmasına neden olmaktadır. Bu
durum hem sektörü zayıflatarak krize eğilimli bir hale getirmekte, hem de olası bir
kriz durumunda likidite sıkışıklığının yayılmasına neden olmaktadır. 33

Bu nedenle, Basel Bankacılık Denetleme Komitesi, bir ülkedeki bankacılık


sisteminin zayıflığının ulusal ve uluslararası istikran tehtid edebileceğini gözönünde
bulundurarak, mali istikran sağlamak üzere bankacılık alanında etkin bir düzenleme
yapılmasını gerekli görmüş, bu nedenle bir sermaye yeterlilik ölçütü belirlemiştir.
Sermaye yeterlilik rasyosu olarak tanımlanan ve asgari %8 olarak belirlenen bu oran
ile bankalann sahip olması gereken zorunlu en az sermaye miktarı belirlenmiş,
uluslararası bir ölçüt kullanılması sayesinde ülkeler arası farklı uygulamalann
giderilerek mevcut uygulama farklılıklanndan doğan eşitsizliklerin ve haksız
rekabetin ortadan kaldmlması amaçlanmıştır.

2.2.2.S. Bankalara Devlet Müdahalesi

Hızlı özelleştirme faaliyetlerine rağmen çoğu gelişmekte olan ülkede

aktiflerin önemli bir bölümü devlet bankalannm elindedir.

33
Erdoğan, Niyazi.(2002) “Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler”, Yaklaşım Yayınlan.,
Ankara. Sayfa 17
Bankacılık Krizleri

Kamu bankalarının verdikleri krediler özel bankalardan daha yoğun bir

şekilde devlet tarafından yönlendirilmeye maruz kalabilmektedir.

Kimi kamu bankaları ekonominin bazı sektörlerini kredileriyle finanse

etmek amacıyla kurulmuşlardır. Genellikle bu bankalarca kullandırılan kredilerde,

kredi müşterilerinin ödeme kalitesine yeterli önemin verilmediği görülür. Bu tür

bankalar kar amaçlı çalışmaktan çok devletin zor durumdaki sanayi kollarını

sübvanse etme maksadına aracılık ederler.

Devlet kamu bankalarına olduğu kadar özel bankalara da müdahale


edebilmektedir. Bu müdahale, bankalan ellerinde kamu kağıdı tutmaya zorlamak,
munzam karşılıkları arttırmak, belli sektör veya kişilere kredi açılması yönünde
yönlendirmede bulunmak biçiminde olabilir. Bu müdahaleler zayıf sektörleri
güçlendirmek üzere yapılabileceği gibi, hükümet politikaları doğrultusunda kredi ve
vade kolaylıklarıyla ülkede belli sektörlerin daha da geliştirilmesine yönelik de
olabilir. Ancak söz konusu müdahaleler sektörün piyasa koşullan içerisinde
hareketini ve dolayısıyla etkin çalışmalannı engelleyeceklerdir.

2.2.2.6. Mevduata Verilen Yüksek Güvenceler:

Mevduat sigortası, devletin bankacılık kesimine müdahale araçlanndan

biridir. Mevduat sigortasının kapsamının geniş tutulması bankalar arasındaki rekabeti

ve maliyet-fiyat ilişkisini zedeler.

60
Bankacılık Krizleri

Mevduat sigorta sisteminin bulunmaması sisteme karşı bir güvensizlik


yaratabilir. Tam güvencenin sağlanmış olması ise mevduat sahiplerini paralarını
yatıracakları bankaların seçiminde ve banka sahip ve yöneticilerinin davranışlarını
izlemede özensiz hale getirir. Diğer yandan sigorta sisteminin varlığı sayesinde,
banka sahip ve yöneticileri hem fon toplamada hem de topladıkları fonu plase
etmekte daha fazla risk almaktan kaçınmazlar.

Mevduat sigortasının tavanı yükseldikçe ahlaki risk artabilir. Kriz


dönemlerinde birçok ülkede olduğu gibi (1990’ların başında İskandinav ülkeleri,
1995’te Meksika) ülkemizde de 1994 krizinin ardından mevduat sigortası sınırsız
hale getirilmiştir. Sınırsız garanti ancak kriz dönemlerinde ve geçici süre ile
uygulanmalı ve bu garantinin kaldırılmasında zamanlama iyi yapılmalı, başka krize
neden olmamalıdır. 34

Bazı durumlarda bankaya yönelik tahaccümün ortaya çıkmasının

engellenmesi amacıyla da mevduat sigorta kapsamının arttırıldığı görülebilir.

Ancak bu durumun uzun süre devam etmesi, bankalar arası haksız rekabeti

artırabilir, bazı bankaların bankacılık sistemi ortalamasından dolayı daha yüksek

faizle kaynak toplamalarına ve daha riskli işlemlere yönelmelerine neden olabilir.

34
Karacan, Ali İhsan, (1999)“Yükselen Ekonomilerde Bankacılık Krizleri, Kökenler ve Politika
Seçenekleri”, Dünya Yayıncılık, İstanbul .Sayfa 82

61
Bankacılık Krizleri

2.2.2.I. İştiraklere Kullandırılan Krediler

Banka-iştirak ilişkilerinin önemli boyutta olduğu ülkelerde bankalann,


iştiraklerine ya da sahibi olduğu gruba ait firmalara kolaylıkla fon aktardıklanna,
yüksek miktarlarda kredi kullandırdıklanna ve bu yolla aşın risk aldıklanna
rastlanmaktadır. Bu kuruluşlann mali başansızlığa uğraması kreditör bankayı da zor
duruma düşürmektedir. Özellikle az sayıda bankanın faaliyet gösterdiği, bankacılık
sektöründe oligarşik bir yapının bulunduğu ülkelerde tek bir bankanın iflası bile
sistemde büyük sorunlara yol açabilecektir. Bu nedenle düzenleyici otoriteler
iştiraklere kredi verilmesi konusunda neden sınırlamalar getirmektedir.

2.2.2.8. Türev Ürünler Yoluyla Aşırı Risk Alma:

Krizlere yol açabilecek bir başka risk kaynağı ise türev ürünlerin
kullanımıdır. Aslında bu işlemlerin yapılmasındaki amaç kur ve faizden kazanç
sağlayarak karlılığı artırtır. Ancak finansal piyasalann kanşık oluşu ve öngörü
yapabilmenin zorluğu nedeniyle türev ürünler bankalar için aynı zamanda büyük bir
risk unsudurular.

1990’lı yıllar bu finansal araçlann neden olduğu iflaslar ve mali


güçlüklerle doludur. Türev ürünler yalnızca hedge aracı değildirler, aynı zamanda
önemli bir risk kaynağıdırlar ve bu risklerin çok iyi kontrol edilmeleri gerekir. 35

35
Karacan, Ali İhsan.(1997) “Bankacılık ve Kriz”,Creative Yayıncılık, İstanbul
.Sayfa 167
Bankacılık Krizleri

Dünyada aktif büyüklüğü bakımından ilk 500 banka arasında bulunan


Barings Bank’ın türev ürünler yoluyla aşın risk alması neticesinde iflasın eşiğine
gelmesi, bu işlemlerin bankalar üzerinde ne derece büyük ölçüde hasara yol
açabileceğini göstermiştir. 1995 yılında bankanın Singapur bölümünce yapılan
future ve options kontratlan bankayı yaklaşık 1,3 milyar dolar zarara uğratmıştır.
ING Bank tarafından sembolik bir değerle satın alınarak bankanın batması
önlenmiştir.

2.3. BANKACILIK KRİZİNİN ETKİLERİ

Krizlerin etkileri değişik biçimlerde ve çoğunlukla birbirine bağlı


sonuçlar olarak ortaya çıkmaktadır. Bir krizin en önemli etkilerinden birisi bankaya
yönelik tahaccümdür. Bunu bankalann mevduat çekilişlerini karşılamak için
varlıklannı zaranna satışlar yoluyla elden çıkarmalan izler. Eğer sistemde ortaya
çıkan bu gelişmeler münferit riskler olarak ortaya çıkıyorsa, son kredi mercii işlevi
devreye girerse kriz yaygınlaşmadan sonuçlanabilir ya da mevduatın sigortalanmış
olması bir krizin doğmasını baştan önleyebilir. Eğer kriz yaygınlaşırsa bir bankadan
ya da bazı bankalardan çekilen mevduat, güvenli olduğu kabul edilen diğer bankaya
yönelir. Genelde sisteme olan güven sarsılmış ise bu kez fonlar bankalardan
çekilerek önce kaliteye, daha sonra ise nakde yönelir. Bütün bu gelişmelerin
ardından çok sayıda bankanın kapısı kapanır ve/veya iflas ederler. Diğer yandan
ayakta kalan bankalar ise olumsuz etkilere maruz kalırlar. Kredi portföyünün
kalitesi
Bankacılık Krizleri

bozulacağı gibi özellikle faiz oranlanmn yükselmesi nedeniyle gelir-gider dengeleri

de önemli ölçüde bozulabilir. 36

2.3.1. Mevduat Sahiplerinin Bankalara Hücumu:

Mevduat üzerinde sigortanın olmayışı veya sigortalı kısmın düşüklüğü


tasarruf sahiplerinin bankalann rezervlerinin mevduat taleplerini
karşılayamayacağını düşünmelerine neden olabilir. Geç kalma nedeniyle paralannı
çekemeyecekleri korkusuna kapılan mevduat sahipleri bankalara hücum ederler. Bu
panik, mali durumu hakkında olumsuz kanı olan tek bir bankaya olabileceği gibi
yayılma etkisi ile birden çok bankaya da sıçrayabilir. Bu durum sistemik riske yol
açabilir .

2.3.2. Varlıkların Elden Çıkarılması:

Bankalar, yaşanan banka paniklerinde mevduat çekiliş taleplerini


karşılayabilmek için bazı varlıklannı kısa sure içerisinde elden çıkarmak zorunda
kalabilirler. Bu dönemlerde hızlı hareket etme mecburiyetindeki bankalar bu
varlıkları gerçek değerlerinin çok altında satarlar.

2.3.3. Mevduatın El Değiştirmesi veya Sistemden Kaçış:

Banka paniklerinde çekilen mevduatlar ya yine mevduat olarak güvenli

telakki edilen diğer bankalara kayar -ki bu durumda bankacılıkta toplam mevduat

değişmez, ya menkul kıymet alımma yöneltilir ya da tamamen sistem dışına çekilir

ve nakit olarak elde tutulur. İlk durum bütün bankalar güvenin yitirilmediği

durumdur; banka paniği yaygın hale

36
Karacan, Ali İhsan.(1997) “Bankacılık ve Kriz”,Creative Yayıncılık, İstanbul,
Sayfa 56
Bankacılık Krizleri

gelmemiştir. Bu durumda yalnızca mevduat kaçışı yaşanan bankalarda likidite

sorunu yaşanır, sistemin tamamı etkilenmeyebilir.

Mevduatın bankalar arasında el mi değiştireceği, yoksa nakit olarak


tutulmasının mı tercih edileceği ülkedeki mevduat sigorta düzeyine bağlıdır.
Mevduatın sigortasında bir sınır yoksa bir başka bankaya yönelmek için de neden
yoktur.

Mevduat sigortalı değilse ya da sigorta için bir sınır varsa ve bu sınır da


düşükse, bir kriz anında banka tahaccümü ciddi bir sorun olarak ortaya çıkabilir. Bu
durumda mevduat daha güvenli kabul edilen bankalara yönelecektir. Bu ise
çoğunlukla küçük bankalardan büyük bankalara, özel bankalardan kamu
bankalarına doğru mevduat kaymasıyla sonuçlanır. 37

2.3.4. Risksiz İşlemlere Yöneliş:

Kriz sırasında bankalar yüksek riskli net varlığı düşük borçlulara açılan

kredileri azaltır, plasmanları sınırlar, kredi portföyünü küçültür ve güvenli menkul

kıymetlerin alımına yönelirler.

2.3.5. Nakde Yöneliş:

Bankalara olan güvenin yitmesi ve mevduat sahiplerinin nakit çekişlerinin

yoğunlaşması para arzında azalmaya yol açar, harcamaları azaltır ve bütün ekonomi

bundan etkilenir.

37
Karacan, Ali İhsan.(1997) “Bankacılık ve Kriz”,Creative Yayıncılık, İstanbul,
Sayfa 57-58

65
Bankacılık Krizleri

Nakde yöneliş sadece ulusal paraya doğru olmaz. Eğer ulusal paraya olan
güven yitirilmişse ve ülke enflasyonist bir süreçten geçiyorsa nakde yöneliş ulusal
paranın yerine yabancı paralara doğru olur. Bu, özellikle dolarizasyonun yaygın bir
özellik kazandığı ülkelerdeki krizlerde belirgin biçimde ortaya çıkmaktadır. 38

2.4. KRİZLERİN YAYILMASI

Diğer sektörlerle kıyaslandığında, bankacılık sektöründeki krizlerin


yayılması daha kolay ve yayılma hızları daha yüksektir. Burada yayılmadan kasıt,
krizlerin ülke içi diğer sektörlere de sıçramasının yanı sıra uluslararası boyutlara
ulaşabilirliğidir.

Bir kriz bir ülkeden diğerine çeşitli kanallarla yayılmaktadır. Bu


kanallardan biri ülkelerin birbirleriyle olan ticari bağlandır. Birbirleriyle ticari
bağlantılan olan ülkelerden birinin devalüasyon yapması, diğer ülkeleri de rekabet
edebilirliği sağlamak için devalüasyona zorlayabilir. Buradaki geçiş etkisi sadece
ülkeler arasında ticaretin genişliğine değil, rakip olmalanna da bağlıdır. Ticari
bağlann dışında, fınansal piyasalann karşılıklı bağlılığı; ortak kreditörlerden
borçlanma veya kreditörlerin portföylerinin karşılıklı bağımlı olması da yayılma
etkisini sağlayan kanallardır. Asya’da olduğu gibi, bir piyasadaki likidite eksikliği
durumunda borç verenler/yatımcılar diğer piyasalardaki aktiflerini likit hale
getirmeye çalışmaktadırlar. Borç verenler, her piyasa hakkında bilgiye sahip
olmadıklan ve yeni bilgi de maliyetli olduğu için bir

38
Karacan, Ali İhsan.(1997) “Bankacılık ve Kriz”,Creative Yayıncılık, İstanbul
,Sayfa 60

66
Bankacılık Krizleri

ülkedeki borçlular ödemelerini yerine getiremediğinde, diğer ülkelerdeki borçlannı


da geri çağırmaktadırlar. Bu da yatırımcıların sürü davranışı ile yayılma etkisini
hızlandırmaktadır. Yayılma etkisi komşu ülkelerin krizin maliyetlerini düşürmek
için birlikte devalüasyon yapma taahhütleri nedeniyle de ortaya çıkabilir. 39

Para arzının en önemli unsuru olan banka mevduatının çekilişi bankaları,


dolayısıyla reel sektörün tümünü olumsuz etkiler. Bankalar ellerinde kaynak
bulunmadığı için kredi kullandınmına gidemezler veya böyle dönemlerde kredi
açmaktaki isteksizlikleri artar. Tüm sektörler arasında en çabuk ve en kolay diğer
sektörlere sıçrayabilen krizler bankacılık sektöründe yaşanan krizlerdir.

Bankacılık sektörü üzerinde oluşan tedirginliğin sistemden para çıkışına


neden olabileceği belirtilmiştir, ancak bazı durumlarda bankacılık sisteminin
toplam mevduatının azalmadığı, mevcut bankalar arasında yeniden dağılıma
uğradığı görülür. Tasarruf sahipleri ya daha güvenli bankalara yönelecekler ya da
nakit tutma eğilimi içerisine gireceklerdir. Ancak yüksek enflasyon yaşayan
ülkelerde elde para tutmanın maliyeti daha yüksek olduğundan yerli parayı nakit
olarak bulundurma pek tercih edilmez. Türkiye’de yaşanan tedirginlikler
sonucunda ya Kamu Bankalanna yönelinmiş olması ya da yabancı para olarak nakit
tutma eğilimine girilmesi bu duruma örnek gösterilebilir.

Geçtiğimiz 20 yıl içerisinde bankacılık sektörü tüm ülkelerde gerek


hacim gerekse işlem çeşitliliği bakımından önemli ölçüde

39
Gurkan Yay, Gülsün. (1998) “Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler ve Finansal
Düzenlemeler”, ITO Yayınlan, No:47, Sayfa 27
Bankacılık Krizleri

büyümüştür. Bu büyümedeki en önemli etken teknolojinin gelişmiş olmasıdır.


Ancak ürün çeşitliliğinin artmış olması yeni riskleri de beraberinde getirmiştir. Faiz
ve kambiyo kontrollerinin olmaması neticesinde ülkeler arası akışkanlık artmış,
mali piyasalar daha fazla birbirine bağlı hale gelmiştir. Ticari ilişkilerin artmış
olması ile bir ülkede meydana gelen olumsuzluğun diğerlerine geçmişe nazaran
daha çabuk yayılabildiği ve etkilerinin daha derin yaşandığı görülmektedir.

2.5. KRİZLERE KARŞI ALINABİLECEK ÖNLEMLER

Kriz, tanımı gereği beklenmedik ve birden bire ortaya çıkan bir durumu
belirtmektedir. Dombush’un deyimiyle “Kriz ancak patladığında görülür.” Ancak
Uygur’un da ifade ettiği üzere 40, krizin ortamı ve göstergeleri vardır, ama krizin
kesin olarak olacağını söylemek ve hele krizin zamanını öngörmek mümkün
değildir. Krizin kesin olduğu ve ne zaman olabileceği öngörülebilse, gerekli
önlemler alınır, kriz önlenir yani kriz olmazdı.

Bu saptama tartışmasız doğru olmakla birlikte, krizlerin oluşumunun


önüne geçilebilmesi açısından bazı önlemler alınması mümkündür.

Bankacılık krizlerine karşı önlem almada kullanılabilecek araçların neler


olduğu ve bu araçların nasıl ve ne ölçüde kullanılacakları,

40
Uygur, Ercan.(2001) “Krizden Krize Türkiye: 2000 Kasım ve 2001 Şubat Krizleri”; İkinci -
Genişletilmiş Taslak: 7 Nisan 2001, Sayfa 9, http://members.nbci.com/econlurk/Turkive.html
Bankacılık Krizleri

sorunun boyutu, bulunulan ülkenin durumu ve politik tercihlere göre değişebilir.

Tek münferit bankalara karşı eldeki araçların kullanılması daha etkin


sonuçlar verebileceği gibi kısa sürede de sonuç alınabilir. Ancak sistemik krizin
ortaya çıkması halinde aynı etkinlikte sonuç aknamayabilir. Örneğin mevduat
sigortası sistemi münferit bazı bankaların iflası halinde etkin sonuç sağlayan bir
yöntem olmakla birlikte bütün sistemin kriz ile karşılaşması halinde yeterli bir
koruma sağlayamayabilir. 41

Goldstein ve Tumer’a göre42 bankacılık krizlerine karşı sistemi

güçlendirmek için politika seçenekleri;

• Oynaklığı (volatility) azaltmak ya da onunla yaşamak,

• Kredi patlamalarına, varlık fiyatlarında çöküşe ve özel sermaye

akımlarında ani dalgalanmalara karşı savunma yapmak,

• Likidite/vade/ para uyumsuzluklannı azaltmak,

• Finansal serbestleşmeye daha iyi hazırlanmak,

• Hükümet müdahalelerini ve ilişkili kredilendirmeyi azaltmak,

41
Karacan, Ali İhsan. (1997) “Bankacılık ve Kriz”, Creative Yayıncılık, İstanbul , Sayfa 108

42
Goldstein, Morris ve Turner, Phillip. (1996) “Banking Crises in Emerging Economies,
Origns and Policy Options”, BIS Economic Papers No:46, Sayfa 32-56

69
Bankacılık Krizleri

• Muhasebe, kamuya açıklama ve yasal çerçeveyi güçlendirmek,

• Banka sahipleri, yöneticileri, alacaklıları ve denetçileri için


müşevvikleri (incentives) iyileştirmek ve

• Kambiyo sisteminin bozucu etkisini önlemektir.

G. Karabulut43 bankacılık krizlerine karşı alınabilecek önlemleri şu


başlıklar altında toplamaktadır.

• Son Durak Borç Mercii (SDBM)

• Mevduat Sigortası

• (Re)regülasyon

• Dar bankacılık 44

• Serbest bankacılık.45

Bankacılık krizlerini önlemede kullanılabilecek araçlar daha önce de


belirtildiği gibi krizlerin boyutuna göre değişmektedir.

43
Karabulut, Dr.Gökhan ; (2002) “Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizlerin
Nedenleri”, Der Yayınlan, İstanbul, Sayfa 58-81
44
Dar bankacılık bankacılık fonksiyonlarının ikiye bölünmesini ifade eder. Mevduat
toplayan bankalar topladıkları bu mevduatın tamamım hazine bonoları gibi likit varlıklarda
değerlendirirken, kredi verme işlevi sermaye piyasalarına bırakılır. Böylelikle bankaların
batma olasılığı ortadan kalktığı için mevduat sigorta sistemine de ihtiyaç kalmaz. Ancak
dünyada bölye bir uygulamaya rastlanmamaktadır.
45
Serbest Bankacılık, bankaların regülasyonun bulunmadığı ortamda çalışması ve Merkez
Bankasının para basımı üzerindeki tekelinin ortadan kaldınlmasını ifade eder.

70
Bankacılık Krizleri

A.İ. Karacan46 krize karşı araçları şu şekilde sıralamaktadır:

• Son Kredi Mercii

• Mevduat sigortası

• Yasal düzenlemeler

• Derecelendirme (rating)

• Erken uyan sistemleri

Bu araçlar krizlerin ortaya çıkmasının veya yayılmasının önlenmesine

yönelik olarak alınabilecek tedbirleri ifade etmektedir. Önemi bakımından bu

maddeleri ayn ayn incelemekte yarar görülmektedir.

2.5.1. Son Kredi Merciinin Müdahalesi:

Son durak borç mercii, bankacılık sisteminde herhangi bir tahaccüm

ihtimali baş gösterdiğinde Merkez Bankasının piyasanın ihtiyaç duyduğu likiditeyi

sağlamasıdır. Bu müdahale iki yolla yapılabilir:

• Reeskont penceresi yoluyla

• Açık piyasa işlemleri yoluyla

Merkez Bankasının ne zaman bir müdahalede bulunacağı, yani sisteme


kredi ve finansal yardımı ne zaman vereceği, kredi ve yardımı hangi yöntemi
kullanarak yapacağı ve kullandırdığı kredi ve yardımın fıyatlamasının nasıl
yapılacağı çok hassas davranılması gereken

46
Karacan, Ali Ihsan.(1997) “Bankacılık ve Kriz”,Creative Yayıncılık, İstanbul
,Sayfa 108-158

71
Bankacılık Krizleri

konulardır. Müdahalede geç kalınması veya yetersiz müdahale kolaylıkla


önlenebilecek krizlerin daha da büyümesine ve yeni krizlerin baş göstermesine
neden olabilir. Nitekim 2000 yılı Kasım ayında Türkiye’de yaşanan krizde Merkez
Bankasının geç kaldığı ve IMF’e verilen tahhütler nedeniyle yeterli müdahalede
bulunulamadığmdan krizin büyüdüğü eleştirileri yaygındır.

Burada sorun yalnızca geç kalmaktan doğmaz, son kredi mercii

müdahalelerinin zamanlamasının çok iyi olması gerekir. Geç kalmak krizin

büyümesine ve yaygınlaşmasına neden olabileceği gibi, erken davranmak da para

arzının artmasına neden olur.

SDBM müdahalelerinin en önemli sorunu enflasyonist bir politika


oluşudur. Piyasaya sürülen paranın yaratacağı ani fiyat artışlarının etkisinin yanı
sıra bu miktarların sterilizasyonu da kolay değildir. 47

2.5.2. Mevduata Güvence Getirilmesi

Mevduat sigortası, bir bankanın batmasının sistemdeki diğer bankalara

yönelik bir tahaccüm yaratarak onları da zor durumda kalmasını engelleyici bir

sistemdir. Kriz zamanlarında bankalara yönelerek kendilerinden önce bankalara

başvuranların varlığı dolayısıyla paralarım alamayacakları korkusu taşıyan tasarruf

sahiplerine mağdur olmayacakları taahhüdünde bulunulmasıdır. Bu yolla

oluşabilecek panik havası nedeniyle krizlerin önüne geçilmesi veya

ağırlaşmalarının önlenmesi mümkün olur.

47
Karabulut, Dr.Gökhan ; (2002) “Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizlerin Nedenleri”,
Der Yayınlan, İstanbul,Sayfa 61

72
Bankacılık Krizleri

Mevduat sigortası ülkemize has bir uygulama değildir, başka ülkelerde de

uygulanmakta olan bir sistemdir. 1980 yılında 16 ülkede doğrudan mevduat

sigortası uygulanırken, bu rakam 1999 yılında 68 ülkeye varmıştır. 48

Mevduat Sigorta Kurumlan devlet kurumu, özel sektörün organize ettiği


kurumlar ya da kamu otoriteleri ile katılımcı bankalann birlikte organize ettiği
kurumlar olarak ortaya çıkabilmektedir. ABD, Filipinler, Hindistan, İrlanda,
İspanya, Kanada ve ülkemizde sigorta kurumlan devlet kurumlandır. Almanya,
Avusturya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Lüksemburg, İsviçre’de sektör
organizasyonudurlar. Belçika, Hollanda, İngiltere, İtalya, Japonya, Norveç’te kamu
ve özel sektörün ortak organizasyonudurlar. Ancak ister devlet kurumu, isterse
sektör organizasyonu olsun sistemlerin çoğu Hazine ya da Merkez Bankası
tarafından desteklenmektedir. Almanya, Belçika, İspanya, İsviçre, İtalya,
Lüksemburg’da ihtiyari mevduat sigorta sistemi uygulanırken, ABD,
Avusturya,Danimarka, Filipinler, Finlandiya, Hindistan; Hollanda, İngiltere,
İrlanda, Japonya, Kanada, Norveç ve ülkemizde zorunlu sigorta sistemi
uygulanmaktadır.49

Eğer uygulanan Mevduat sigorta sistemi ihtiyariyse, daha az riskle


çalışan bankalar daha az sigorta talep edecek, sisteme daha az primle girecek,
oluşan havuzdaysa büyük ölçüde nskli bankalar olacaktır.

48
Beck, T (2001) ‘Deposit Insurance as a Private Club: Is Germany a Model? “The Case of
Germany’ Worldbank Working Papers No: 2559, Sayfa. 2
49
Karacan, Ali İhsan.(1997) “Bankacılık ve Kriz”,Creative Yayıncılık, İstanbul ,Say fa 120

73
Bankacılık Krizleri

Krizleri önlemede çok etkili bir politika aracı olmasına karşın mevduat
sigorta sisteminin çeşitli sakıncaları vardır. Bankalar arasında haksız rekabete neden
olmakta ve sektörün etkin işleyişini bozmaktadır.

Mevduat güvencesinin tam veya çok yüksek olduğu durumlarda bu


güvenceye dayanarak bankalar irrasyonel hareket edebilecekler, daha fazla risk
alabileceklerdir. Örneğin mevduat toplamak için daha fazla faiz vaad edecek, bunun
karşılığında getirisi daha yüksek ancak daha riskli alanlarda yatırım yapmak
isteyebileceklerdir. Oysa böyle bir sigortanın söz konusu olmadığı durumlarda
tasarruf sahipleri bankalarının riskli işlemlere yönelmiş olmalarını daha dikkatle
takip edeceklerdir. Yatırımcı bankasının işlemlerini riskli buluyorsa sistemdeki bir
diğer bankaya yönelecek, kaynak toplamaya devam etmek mecburiyetinde olan
bankaysa daha rasyonel hareket etmek zorunda kalacaktır.

Bu durumu Karacan şu şekilde ifade etmektedir 50; mevduat sigorta sistemi

mevduat sahiplerini paralarım yatıracakları bankanın seçiminde, banka sahip ve

yöneticilerinin davranışlarım izlemede özensiz hale getirecek, ya da gerekli çabalan

göstermekten alıkoyacaktır. Aynı şekilde sigorta sistemi banka sahip ve

yöneticilerini de daha fazla risk alıcı davranışa iter. Bunlar birleştiğinde sigorta

sistemi bankacılık sistemindeki ahlaki rizikoyu ve ters seçimi arttıncı etki yapar.

50
Karacan, Ali İhsan, (1999)“Yükselen Ekonomilerde Bankacılık Krizleri, Kökenler ve Politika
Seçenekleri”, Dünya Yayıncılık, İstanbul Sayfa 79
Bankacılık Krizleri

G. Karabulut gelişmekte olan ülkelerde finansal krizin nedenleri üzerine


yaptığı çalışmada mevduat sigortası ile ahlaki risk ilişkisinin sigortanın limitsiz
olması halinde çok yükseldiğini, herhangi bir iflas durumunda en ufak kayba
uğramayacak mudilerin gözetim (monitoring) yapma güdülerinin kaybolduğunu
vurgulamıştır. Bu bir taraftan sağlam ve riskli bankalar arasındaki rekabeti bozarak
piyasanın etkin çalışmasını engellemekte, diğer taraftan da iflas durumunda
mevduat sigortasının yükleneceği zararın büyümesine neden olmaktadır. 51 Nitekim
Ülkemizde bir çok defalar mali yapısı bozulan bankaların, batmadan önce yüksek
faizler vererek ve reklam gibi pazarlama yöntemlerini hızlandırarak ciddi miktarda
mevduat topladıkları görülmüştür. Mudiler paralarım bu bankaya yatırırken limitsiz
sigorta nedeniyle bir inceleme yapma gereğini duymamışlardır. Oysa sigorta
sistemi limitli olmuş olsaydı tasarruf sahipleri kayıp ihtimalini göze alacaklar ve
temkinli yaklaşacaklardı.
52

Müslümov mevduat güvencesinin varlığının yaratabileceği ahlaki risk


sorununu şu şekilde ifade etmektedir: Mevduat sahibi, mevduat sigortası sisteminde
mevduatlarının devlet güvencesinde olduğunu bildiklerinden, mevduatlarını yüksek
getiri beklentisi ile yüksek riskli bankalara yönlendirebilmektedir. Bu durumda,
piyasa disiplini mekanizması zayıf olduğundan, bankalann aşın risk almak
inisiyatifleri artmaktadır. Bu durum bankacılık sektörünün sistemik risk
faktörlerine duyarlılığını artırmakta ve asimetrik bilginin bir sorunu olan ahlaki
tehlike sorununu ortaya çıkarmaktadır.

51
Karabulut, Dr.Gökhan; (2002) “Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizlerin
Nedenleri”, Der Yayınları, İstanbul, Sayfa 65
52
Müslümov, Yrd.Doç. Dr. Alövsat, “Para Piyasaları, Ekonomik Krizler Ve Bilgi: Türkiye”
http://www.bilgivonetimi.org/Dara pivasa.htm

75
Bankacılık Krizleri

Üzerinde durulması gereken bir başka önemli konu ise mevduat sigorta

sisteminin politikacılar ve otoriteler tarafından sorunları gizlemede ve ertelemede

kullanılarak da ahlaki risk yaratılabileceğidir.

Sistern için bir başka tehlike unsuruysa batmak için fazla büyük olan veya
politik nedenlerle iflası istenmeyen bankalardır, (“too big to fail” ve “too political
to fail”). Güvence verildiği halde, batarsa devletin bunu karşılama maliyetinin çok
yüksek olduğu durumlarda bilerek ve isteyerek bu yola başvurulmaz. 1984’de
ABD’nin 7. büyük bankası olan Continental Illinois National Bank’m tüm finansal
sistemi bir krize sürükleyeceği ve birçok firmanın batmasına ve işsizliğe sebep
olacağı endişesi nedeniyle kurtarılması durumu buna örnektir. Benzer bir şekilde
banka sahip ve yöneticilerinin politik bağlantıları banka iflaslarını
geciktirebilmektedir.

Türkiye’de 1994 krizinden sonra tasarruf mevduatının tamamı sigorta


altına alınmıştır. Ancak bu durum bankacılık sisteminde ahlaki rizikoya, irrasyonel
banka seçimine ve etken olmayan kaynak dağılımına yol açmıştır. Bankalar
TMSF’nun garantisi altında taşıdıkları faiz ve kur gibi riskleri artırmış ve mali
sisteme yönelik kriz tehdidini yükseltmişlerdir. Bu sistem aynı zamanda devletin
üstüne büyük bir yük ve sorumluluk getirmiştir.

Ö.F. Çolak53, Finansal sisteme olan güveni sağlamaya yönelik olarak

yapılan bu tür düzenlemelerin uzun dönemde sistemde istikran

53
Çolak, Ömer Faruk.(2002) “Bankacılık Sektöründe Birleşme Eğilimleri Ve Türk Bankacılık
Sektörü”; Rekabet Kurumu Konferans Notlan, http://www.rekabet.gov.tr/persembekonf.html

76
Bankacılık Krizleri

bozucu etkiler yarattığını belirtmekte, kısa dönemde hedefin, sisteme yönelik


paniği azaltıcı önlemler olurken, uzun dönemde hedefin, sistemde finansal istikran
ve risk primini azaltmaya yönelik olması gerektiğini vurgulamaktadır.

Mevduat sigorta sistemi krizlerin önüne geçilmesinde önemli bir araç


olmakla birlikte, sınırsız garantinin ancak kriz dönemlerinde ve geçici süre ile
uygulanması gerekmektedir.

Kanımca sigorta sisteminin varlığı devam etmeli, ancak uygulama


sisteminde değişiklik yapılmalıdır. Tasarruf mevduatı sigortası satın alma
yükümlülüğünün bankalardan tasarruf sahiplerine kaydmlmasıyla hem arzu edilen
mudi gözetimi mekanizması işlerlik kazanacak, hem de devlet eliyle yaratılan
rekabet bozucu durum ortadan kalkacak, devletin bu konudaki yükü hafifleyecektir.

2.5.3. Denetim ve Düzenlemeler

Krizlerin önlenebilmesi açısından bankacılık sektörünün sağlam bir


yapıda faaliyet göstermesi gerekmektedir. Yaşanacak krizler nedeniyle para arzı
hızla azalacak, ekonomik aktivite bundan olumsuz etkilenecektir. Denetim ve
düzenlemenin amacı banka iflaslanmn olarak mudilere, finansal sisteme ve reel
ekonomiye zarar vermesini önlemektir.

77
Bankacılık Krizleri

Folkerts-Landau ile Lindgren 54, sağlam bir finansal sistem için yapılması
gerekenleri şu şekilde sıralamışlardır:

• Yönetimin dürüstlüğünün ve etkinliğinin arttırılması,

• Bankacılığın şeffaflığının arttırılması, banka varlıklarının


gerçekçi değerlendirilmesi, güvenilir raporların düzenlenmesi
ve kamuya açıklama yapılması,

• Kamunun son kredi mercii, mevduat sigortası gibi sektörü


bozucu etkilerinin sınırlanması, sistemden çıkışlara izin
verilmesi.

• Düzenleyici ve denetleyici nezaret ile riskleri kontrol etmek,


yasal çerçeveyi güçlendirmek,

• Ulusal ve uluslararası denetimin koordinasyonunu özendirmek.

A.İ. Karacan’a göre, daha güvenli ve sağlam bir mali sistem ile bankacılık
sistemi yaratmak için; 55

• Hukuksal altyapının iyileştirilmesi,

54
Folkerts-Landau, David ve Lindgren, Carl-Johan. (1998) “Tword a Framework for Financial
Stability”, IMF Working Paper, Ocak 1998, http://www.imf.org/external/pubs/ft/wefs/toward/

55
Karacan, Ali İhsan, (1999) “Yükselen Ekonomilerde Bankacılık Krizleri, Kökenler ve Politika
Seçenekleri”, Sunuş, Dünya Yayıncılık, İstanbul Sayfa 45

78
Bankacılık Krizleri

• Mali sistemin gözetim, düzenleme ve denetiminin

sağlamlaştırılması ve iyileştirilmesi,

• Mali sistem şeffaflığının kamuya açıklama ve muhasebe

standartlarının iyileştirilmesi,

• Sistemdeki ahlaki rizikonun azaltılması gerekmektedir.

Son kredi mercii müdahaleleri ve mevduat sigortası sektörün sağlıklı


işleyişinin sürdürülmesine yönelik düzenlemeler arasındadır. Bunların yanı sıra
bankalann sermaye yeterlilik oranlarının belli bir düzeyde olmasının zorunlu
tutulması56, düzenleyici otorite tarafından piyasaya girişler için belirli şartlar
konulması, bankalann portföy çeşitlemesi yapmasının zorunlu tutulması 57 da daha
sağlam bir mali yapı için gereklidir.

Türkiye’de yaşanan bankacılık krizlerinin ardından sektöre yönelik

düzenlemeler yapmakta geç kalındığı fark edilmiş, bankacılık sektörünün birikmiş

yapısal sorunlannın giderilmesi ve yıpranan sistemin yeniden düzenlenmesi

amacıyla şu değişiklikler 58 yapılmıştır:

• İdari ve mali açıdan tamamen bağımsız bir denetim ve gözetim


otoritesinin kurulması kararlaştınlmıştır.

56
Basel Komite Kararlarınca bu oran %8 olarak tavsiye edilmektedir.
57
4389 sayılı Bankalar Kanunuda kredilere getirilen sınırlamalar buna örnek gösterilebilir.

58
TBB Araştırma Gurubu Raporlan,(2001) “Son Dönemde Bankacılık Alanında
Gerçekleştirilen Yasal ve Düzenleyici Değişiklikler 1999-2001” Sayfa 4-11

79
Bankacılık Krizleri

• Risk yönetiminde uluslararası standartların yakalanması ve iç


denetim sistemlerinin oluşturulmasına yönelik yeni
düzenlemeler getirilmiştir.

• Bankaların yabancı para net genel pozisyonu oranı azami yüzde


20 olarak belirlenmiştir.

• Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesi ve Değerlendirilmesi


Hakkında Yönetmelik çıkarılmıştır.

• Kredi sınırlan değiştirilmiştir.

• Bankalann Birleşme ve devirlerinin önündeki engellerin


kaldınlması amacına yönelik Bankalann Birleşme ve Devirleri
Hakkında Yönetmelik çıkanlmıştır.

• Banka kurulması için aranılan koşullar ağırlaştınlmıştır.

• Banka ortaklan ve yöneticilerinin şahsi sommluluklan


artmlmıştır.

• Pay sahipliğinin belli oranların altına düşmesi veya üzerine


çıkması sektör düzenleyici kurumun iznine tabi bırakılmıştır.

• İdari ve adli suç ve cezalar yeniden düzenlenmiştir.

Gecikmeli de olsa yapılmış olan bu düzenlemeler ile bankacılık sekktörü

daha sağlam temelere oturtulmuş; bankacılık mevzuatı uluslararası düzenlemelere,

tavsiyelere ve özellikle Avrupa Birliği direktiflerine önemli ölçüde yaklaştınlmıştır.


Bankacılık Krizleri

2.5.4. Erken Uyan Sistemleri

Bu yöntem özellikle çok sayıda bankanın bulunduğu ülkelerde


kullanılmıştır. Bir çeşit ön eleme sistemidir. Çoğu tek şubeli yerel bankalardan
oluşan ve toplam banka sayısı on binin üzerinde olan ABD’de bankaların yerinde
denetimi güç olduğundan bu yönteme başvurulmuştur. 1970’li yıllarda bankacılık
otoriteleri problemli bankaların bilanço ve gelir tablolarına ilişkin bazı kritik
rasyolan inceleyerek, bozulma olasılığı görülen bankalarda yerinde denetime
gitmişlerdir. Amaç, problemli bankaların teşhisinin yapılması ve banka iflaslarının
önlenmesidir. Denetim daha kolay olacağından az sayıda bankanın faaliyet
gösterdiği ülkelerde böyle bir ön eleme sistemine gerek bulunmamaktadır.

2.5.5. Bankaların Derecelendirmeye Tabi Tutulması

Kamunun aydınlatılması ilkesinin işlemesinde önemli bir rolü olan


derecelendirme, piyasada güvenin oluşmasında etkili olmaktadır. Ancak
derecelendirme işleminin güvenilir olması ve tarafsız bir yaklaşımla yapılması
gerekir. Aksi taktirde elde edilen sonuçlar inanılır olmayacak, hiçbir değer
taşımayacaktır. Bu nedenle derecelendirmenin bağımsız bir kuruluşça yapılması,
devletin veya herhangi bir kuruluşun etkisi altında kalınmadan yapılıyor olması
gerekmektedir. Bu dereceler bir ülkenin veya kuruluşun borç ödeme gücünü ve
dolayısıyla pazar kaybetme olasılığını yansıtıklanndan önemlidirler, bu nedenle
ciddi ve titiz çalışmalar gerektirirler.

81
Bankacılık Krizleri

Derecelendirme işlemi bir taraftan gelecek hakkında bir yargı niteliği


taşırken, diğer taraftan da yatırımcılar açısından bir koruma aracı olarak kullanılır. 59

Bankalar arası derecelendirme yapılması özellikle mevduata devlet


güvencesinin olmadığı zamanlarda tasarruf sahiplerinin karar almalarını
kolaylaştıracaktır.

Derecelendirmenin tek faydası tasarruf sahibine değildir. Aynı zamanda


borç talebinde bulunan kişi ve kuruluşlar ile ülkeler açısından da büyük avantaj
sağlar. Borç alan taraf üstlenmiş olduğu riskler karşısında yeterli getiri elde edip
edemeyeceğini tartar, borçlanan taraf da ihraç etmiş olduğu enstürmanı daha geniş
bir piyasaya sunarak maliyetini en aza indirgeme şansını yakalar.

Derecelendirme sayesinde piyasalara kredibilite ve denetim imkanı


getirilmiş olunur. Bu da piyasalarda istikrarın sağlanmasına yönelik önemli bir
yöntemdir.

2.6. KRİZ SONRASI DÜZENLEMELER

Etki düzeyleri az da olsa, çok da olsa krizlerin ardından restorasyon


ve/veya enkaz kaldırma dönemi gelir. Bankacılık sisteminin yapısına, yasal
düzenlemelere, sigorta kurumunun varlığına ve zararın büyüklüğüne göre yapılması
gerekenler farklılaşır.

Krizlerin ardından sektörün yeniden yapılandırılması için alınabilecek

önlemleri mali, operasyonel ve yapısal önlemlere olarak guruplandırabiliriz.

59
Babuşçu, Şenol. (1997) “Bankacılıkta Risk Derecelendirmesi ve Türk Bankacılık Sektörüne
Uygulanması”, SPK Yayını., Sayfa 10.
Yöntemler Örnekleri
Mali Merkez Bankası Likidite Desteği Devlet Garantileri
Bankalara acil mali Devlet Desteği (tahvil, kredi, bağış v.b) Özel hisse
desteğin sağlanması senedi ve tahvil enjeksiyonu

Operasyonel Yönetim ve Ek Sermaye Yeni yönetim


etkinliğin geliştirilmesi Daha etkin personel kadrosu
Güçlü yabancı bankaların sisteme girmesine
izin verilmesi

Yapısal Tasfiye
Rekabetin yeniden Birleşme/ayrılma ve küçülme
sağlanması Aktif yönetimi; borç yeniden yapılandırılması
Özelleştirme
Kuramların yeniden yapılandırılması

Bankacılık Krizleri

Tablo 2: Mali,
Operasyonel ve Yapısal
Önlemlere İlişkin
Örnekler
AMAÇ YÖNTEM

Bankacılık Garantiler ve Mevduat Sigortası


sistemine güvenin
Merkez Bankasının Bankalara Likidite Sağlaması
yeniden sağlanması
Düzenleme Yapısının Güçlendirilmesi Banka Düzenleme
Otoritelerinin Yeniden Düzenlenmesi
Devlet Sektörün yeniden yapılandınlabilmesi için bu programa yasal
müdahalesi için bir dayanak oluşturulması,
yasal bir sürecin Sürecin mevcut yasal çerçeveyle olan uyumunun sağlanması
Bankacılık Krizleri
oluşturulması
Yeni kanunların çıkarılması ya da mevcut kanunların
değiştirilmesi gerekmektedir.

İflas eden bankalar Devlet bankaların sermaye yapılarını yeni hisseler alarak
Tablo:3 Sektörün
için müdahale iyileştirebilirYeniden
veya sorunlu bankalara uzun dönemli krediler
mekanizmasının açabilir Yapılandırmasına
İlişkin Amaç ve
oluşturulması ve Yöntemler
Devletin Bankalara
Devlet bankalara kamu kağıdı ihraç etmek ve bankaları,
Mali Destek
bilançolarının aktif tarafını artırmak suretiyle yeniden
Sağlaması
sermayelendirebilir.

Bankalara tahvil yerine düşük faizli krediler veya belli


ödenekler verilebilir.
Zayıf bankalara mevduat transferi yapılabilir

Banka yeniden Tasfiye


yapılandırması için
yapısal önlemlerin Birleşme/Küçülme
alınması. Özelleştirme
Borç Yeniden Yapılandırılması ve Kötü Aktiflerin
Yönetilmesi
Kurumlann Yeniden Yapılandırılması

Bankacılık Krizleri

Krizlerin ardından bankacılık sistemine güvenin yeniden sağlanması,


devlet müdahalesi için yasal bir sürecin oluşturulması, iflas eden bankalar için
müdahale mekanizmasının oluşturularak devletin bankalara mali destek sağlaması
ve banka yeniden yapılandırması için yapısal önlemlerin alınması gerekir.

Bu doğrultuda uygulanabilecek yöntemler, Tablo:3’de gösterilmektedir.

Krizlerin ardından öncelikle yapılması gereken, paniğin yatıştınlması ve


bankacılık sistemine yeniden güvenin sağlanmasıdır. Bu amaçla Merkez
Bankalarının bankalara mali yardım sağlaması, munzam karşılıkların düşürülerek
bankalann likidite açısından rahatlatılması, sistemden mevduat çıkışı yönünde bir
eğilim varsa garanti kapsamının ve güvence düzeyinin artınlması gibi yöntemler
kullanılabilir.
Kaynak: Dziobek Claudia. (1998) "Market-Based Policy Instruments for Systemic Bank
Restructuring", IMF
Ardından yasal altyapı oluşturulur ve sektöre yönelik düzenlemeler
Merkez bankasının likidite desteği, yeni sermaye enjeksiyonu, faiz
yapılır. Bu düzenlemeler yalnızca bankalann kendisine yönelik değildir. Birçok
oranlarının düşürülmesi
örnekte banka gibi önlemleri
borçlulanna içeren
sağlanan mali önlemler,
kolaylıklar kredisektörün
yoluyla zararlarının milli
yükünün

hafifletilmeye
gelirin çalıştığı da
yüzde 2,5’inden görülmektedir.
daha az olduğu durumlarda başarılı sonuç verirken, zararın

daha yüksek olduğu durumlarda , sorunlu aktiflerin yönetimi ve borçların yeniden

yapılandırılması gibi yapısal önlemlere başvurulmaktadır. Ayrıca yapısal önlemlerin

şeffaflık, daha açık mali piyasalar, daha etkin düzenlemeler ve bağımsız yargı

süreci gibi tamamlayıcı adımlarla desteklenmesi gerekmektedir. 60

60
Ataman Erdönmez, Pelin ve Tulay, Burçak. (2001) TBB Araştırma Raporları, “Seçilmiş
Ülkelerde Borç Yeniden Yapılandırması Uygulamaları”,
http://www.tbb.org.tr/turkce/calismalar.htm Sayfa 3

83
Bankacılık Krizleri

2.6.1. Borçlulara Yardım Programı

Bankacılık krizlerinin etkilediği yalnızca tasarruf sahipleri ve bankalar


değildir. Ekonomide yeniden canlılığın sağlanabilmesi açısından kredi kullanan
firmalara yönelik bazı programların uygulamaya konulması da gerekir. Zira
bankacılık krizleri sonrasında faiz oranlarının artması ve yerel para biriminin
değerinin düşmesi, borç yükünün ve riskten korunmayan borçluların riskinin
artmasına ve batık kredilerin hızla çoğalmasına yol açmaktadır. Batık kredilere bağlı
zararların ekonominin hemen her kesimi üzerinde olumsuz etkileri olması yeniden
yapılandırma gereği doğmaktadır. 61

Borçlulara yardım programı örneğine yakın bir dönemde Türkiye’de


rastlanmaktadır. Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinden sonra borçların yeniden
yapılandırılmasına ilişkin kararlar alınmış, belli koşullan sağlayan fırmalann borçlan
İstanbul Yaklaşımı adı verilen yaklaşım çerçevesinde yeni bir ödeme planına
bağlanması sağlanmıştır.

Bankalar Birliği Araştırma Gurubunca yapılan bir çalışmada 62 borç

yeniden yapılandırmalanna ilişkin aşağıdaki örnekler verilmektedir:

• İngiltere Merkez Bankası'mn "Londra Yaklaşımı" doğrultusunda


Tayland'da 1998 yılında kurumsal borç yeniden yapılandınlması
kurulmuştur. Kurumsal Borç

61
Ataman Erdönmez, Pelin ve Tulay, Burçak. (2001) TBB Araştırma Raporları, “Seçilmiş
Ülkelerde Borç Yeniden Yapılandırması Uygulamaları” http://www.tbb.org.tr/turkce/-
calismalar.htm Sayfa 3Erdönmez, Pelin (2001) TBB araştırma raporları, “Sistemik Banka
Kaynak: Ataman
62
Aydın,A., Ataman Erdönmez
Yeniden Yapılandırmasına P., İnan,
Teorik A. ve Tulay
Yaklaşım”,Sayfa B. (2000) “Bankacılıkta Mali Bünye
4-11
Sorunları ve Yeniden Yapılandırmada Ülke Üygulamalan” , TBB Araştırma Raporları,
http://www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/Sistemik%20Banka%20Yeniden%20
http://www.tbb.org.tr/turkce/calismalar.htm
Yapilandirilmasi.doc sayfa 15

86
85
Bankacılık Krizleri

Yeniden Yapılanma Komitesi'ne (CDRAC) Tayland Merkez


Bankası yöneticileri başkanlık yapmakta, ayrıca mali ve
kurumsal sektör temsilcileri de Komitede yer almaktadır.
Komite Mayıs 1999 yıl sonu itibariyle 430 Milyar Baht borcu
yeniden yapılandırmıştır.

• Borçların yeniden yapılandırılması için Malezya'da "Kurumsal


Borç Yeniden Yapılandırma Komitesi" (CDRC) kurulmuştur.
Haziran 1999'dan itibaren Komite'ye başvuran 52 firmanın 32,6
Milyar Ringgit tutarındaki kredileri yeniden
yapılandınlmaktadır. Bu çerçevede 10 Milyar Ringgit tutanndaki
10 firmanın kredileri yeniden yapılandırılmıştır.

• Endonezya Borç Yeniden Yapılandırma Kurumu (INDRA),


Temmuz 1998'de kurulmuştur. Bu kurumun kuruluş amacı
EndonezyalI borçlulann yabancı alacaklılara (Yabancı
bankaların Endonezya'daki şubeleri de dahil olmak üzere) karşı
olan yabancı para cinsinden borçlarını ödemeleri için yardımcı
olmaktır.

87
Bankacılık Krizleri

A.İ.Karacan’m Bankacılık krizleri üzerine çalışmasında da belirttiği üzere

Sundararajan ve Balino 63 bankacılık krizlerinde borçlara ve borçlulara uygulanan

yöntemleri şu şekilde listelemektedirler:

• Firmaların kredilerini yeniden yapılandırma ve konsolide


etmeyi teşvik etmek amacıyla Merkez Bankasının bankalara
düşük faizli kredi açmaları,

• Ticari kredilerin ve borçların yeniden yapılandırılması ve

vadeye bağlanması için bankalara hükümet sübvansiyonlan,

• Kredi garanti programlan,

• Yabancı para üzerinden borçlananlar için tercihli kambiyo


kurlan, kambiyo swap operasyonlan için faiz sübvansiyonlan,
kur sigorta programlan,

• Borçlular ve mevduat sahipleri için negatif reel faiz oranlan

yaratmak için faiz oranlan üzerinde kontrol,

• Borçlulara teknik yardım,

• Ticari borçlann bankalarca sermayeye, bir başka deyişle iştirake

dönüştürülmesi,

• Borcun yeniden finansmanı ve geçici borç moratoryumu için

yasal düzenleme,

63
Sundararajan, V ve Balino, Tomas J.T (1991) “Issues In Recent Banking Crises”, IMF
Working Paper
Bankacılık Krizleri

• Problemli bir krediyi devraldıktan sonra Merkez Bankasınca ya


da ilgili kamu birimince birikmiş faiz ve anapara borcunun
kısmen silinmesi.

2.6.2. Sektöre İlişkin Yapısal Önlemler

Krizlerin ardından bir veya birkaç bankanın ödeyebilirliğini yitirmesi


neticesinde sektörde düzenlemeler yapılması zorunlu hale gelir. Amaç mali
sektördeki problemlerin çözümü, sektörün güvenirliliğini tesis etmek ve sektörü
tekrar rekabete açmaktır.

Sağlıklı bir yapının tesis edilerek sistemin düzenlenmesi açısından


düzenleyici otoritenin önünde tasfiye, birleşme, devletleştirme, özelleştirme ya da
yapılacak hükümet yardımlarıyla zor durumda olan bankaları kurtarma gibi
alternatifler vardır. Uluslararası bankaların yurt içinde faaliyet göstermesinin
sağlanması gibi bir tercihte de bulunulabilir. Bunların yanısıra devlet, kriz
döneminde eriyen banka sermayelerinin arttırılmasını isteyebilir.

2.6.2.I. Tasfiye ve İflas

Tasfiye, banka veya bankaların kapatılması sürecidir. Mevduatın sigorta


kapsamındaki tutan ödenir, aktifler likitleştirilir, tasfiye edilen bu aktiflerle
bankanın borçlan ödenir. 4389 sayılı Bankalar Kanununun 18. maddesi ile
ülkemizde bankalann devir, birleşme ve tasfiyesi yöntemlerini düzenlenmektedir.

Banka kapatmalannın sistemin önemli bir bölümünü etkilemesi halinde,

bu durum ödemeler sisteminin kilitlenmesine neden olabilir.


Bankacılık Krizleri

Banka kapatılması seçicilik gerektirdiğinden ve potansiyel olarak da keyfi


uygulamalara neden olabileceğinden uygulanması zor bir yöntemdir. Ödeme
güçlüğü içinde olan bir banka kurtarılırken, diğerinin kapatılması ayrımcılık
suçlamalarına yol açabilecektir. Bu nedenle, bir banka kapatma karan piyasa bakışı
açısından değerlendirilirken bankanın zayıf mali durumu ve yinelenen sorunlan göz
önünde bulundurulmalıdır 64.

Sorunlu ve rehabilitesi mümkün olmayan bankalann sistemden çıkışına


izin verilmeyişi, problemlerin giderilmesi yerine biriktirilmesine ve ileride daha
maliyetli, daha büyük problemlerle karşılaşılmasma neden olabilir.

2.6.2.2. Birleşme:

Birleşmeler başvurulabilecek bir diğer yöntemdir. Banka birleşmelerinde


pazar payım arttırma, ölçek ekonomisinden ve büyük olmanın verdiği prestijden
yararlanma, rekabete ayak uydurabilme, uluslararası piyasalara ulaşabilme gibi
amaçlar güdülür.

Krizlerin ardından yapılan birleşmeler ise genellikle kapatmalan önlemek

ve sektöre istikrar kazandırmak amacıyla otoritelerin zorlamasıyla yapılmaktadır.

Kapatılmak yerine mali bünyesi güçlü bankayla birleştirilir. Ancak bu tip

birleşmelerin, mali yapısı kötü bankanın birleşeceği sağlam bankanın da mali

durumunu bu bozması gibi bir sakıncası vardır.

^Ataman Erdönmez, Pelin (2001) TBB Araştırma Raporları, “Sistemik Banka Yeniden
Yapılandırmasına Teorik Yaklaşım” http://www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/Sistemik%20-
Banka%20Yeniden%20Yapilan dirilmasi.doc
Bankacılık Krizleri

2.6.2.3. Devletleştirme:

Krizlerin ardından hükümetin sermaye enjekte ederek

bankanın/bankaların tüm kontrolünü eline alması durumudur.

1980’lerde yaşanan finansal krizin ardından Meksika’da devletin 58


bankayı kamulaştırdığı görülmektedir. Yine aynı dönemde Arjantin Merkez
Bankası, bankacılık sektörünün rehabilitasyonu için ülkedeki finansal kuruluşların
tamamının yönetimine el koymuş, durumu düzelemeyecek olanları tasfiye etmiştir.

2.6.2.4. Özelleştirme:

Etkin çalışmayan ve ödeme güçlüğü içinde olan kamu bankalan sistemik


bankacılık sorunlarının en önemli kaynağı olarak gösterilmektedir. Özelleştirme ile
kamu bankalarının sistemdeki ayrıcalıkları giderileceğinden, diğer bankalar
sistemde adil şekilde faaliyet gösterebileceklerdir.

Özelleştirme sayesinde devletin gelirleri artacak, bu bankaların


hükümetin yönlendirici politikalarından uzaklaşarak bankacılık işlemlerine
yoğunlaşabilmeleri, dolayısıyla daha etkin ve verimli çalışmaları sağlanmış olacak,
kamu bankalarının sistemdeki rekabet bozucu etkilerinin önüne geçilecektir.

Ancak kamu bankalarının özelleştirilmelerinin sağlayacağı yararların

yanısıra Türkiye gibi kırılgan finansal yapıya sahip ülkelerde daha büyük zararlara

da yolaçabileceği gözardı edilmemelidir.

91
Tasfiye Problemli kredilerin Merkez Bankası veya gözetim otoritesi tarafından (devralan veya tasfiye eden olarak) gözetilmesi,
Problemli kredilerin mevduat sigortası tarafından devralınması.
Problemli kredilerin ayrı bir kamu kurumu tarafından devralınması,

Birleşme Vergi ve düzenleyici teşvikler verilmesi,


Merkez Bankasından sübvansiyonlu özel kredi limitleri verilmesi,
Birleşmeleri kolaylaştırmak için bilgi hizmeti.
Satış Hükümet tarafından devralınma,
Diğer bir banka veya bir başka kamu finansal kurumu tarafından bazen Merkez Bankasının sağladığı uzun süreli bir kredi ile devralınma,
Problemli krediler Merkez Bankası veya mevduat sigorta kurumu tarafından devralındıktan sonraki satış.

Sermaye artışı Hükümet veya mevduat sigorta kurumu. Merkez Bankası veya finansal kurumlann iştiraki ile yaratılmış özel bir fondan nakit zerkedilmesi,
• Piyasa faiz oranlarından nakit sağlayan hükümet veya Merkez Bankası menkul kıymetleri ile ödenen sermaye katkısı,
Bir kamu kurumu (bazen Merkez Bankası) tarafından aracılık yüklenimi yapılan (undenvriten), mali ve finansal teşviklerle (banka hisse
senetleri satın almak için ucuz krediler ve satın alınan payların değerine dayanan vergi iadeleri gibi) desteklenen yeni hisse senedi ihraçları,
Problemli kredilerin bir kamu kurumu tarafından kamu fonları veya kamu menkul kıymetleri kullanarak başabaş değeri ile satın alınması,
Problemli kredilerin Merkez Bankasınca piyasa faiz oranı üzerinden getiri sağlayan Merkez Bankası menkul kıymetleri (veya yabancı para
üzerinden Merkez Bankası yükümlülükleri) ile koşulsuz satınahnması
Değişik koşullara (temettü dağıtımı, problemli kredilerin yeniden satın alınması, yabancı paralı kredilerin Merkez Bankasına verilmesi gibi) tabi
olarak problemli kredilerin Merkez Bankası tarafından satın alınması,
Hükümet veya Merkez Bankası menkul kıymetlerine yatmm yapılmak amacıyla Merkez Bankasının uygun kredi açması

Yeniden Yönetimde, iç kontrol sistemlerinde ve faaliyet prosedürlerinde değişim


Yapılandırma Yeni ürünler ve yeni hizmet alanları için yetki verme

TabIo:4
Krizler
Sonrasında
Bankacılık
Sektörünü
n
Düzenlenm
esi İçin
Uygulanan
Yöntemler
Kaynak: Karacan, Ali İhsan.(1997) “Bankacılık ve Kriz”, Creative Yayıncılık, İstanbul,sayfa 158-160
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

YAŞANAN BANKACILIK KRİZLERİ ÖRNEKLERİ

3.1. TÜRKİYE’DE BANKACILIK SEKTÖRÜ VE

YAŞANAN BANKACILIK KRİZLERİ

3.1.1. Türkiye’de Bankacılığın Doğuşu

19. yy’m ortalarına kadar Osmanlı Devletinde Bankaya rastlanmamakta


birlikte, bu döneme kadar belli şehirlerde para değiştirmeyi meslek edinmiş
sarrafların faaliyet gösterdiği görülmektedir.

Ülkemizde kurulan ilk banka 1847 yılında Galata bankerlerinin


öncülüğünde kurulmuş olan İstanbul Bankasıdır. Ardından 1856 yılında Osmanlı
Bankası kurulmuştur. 1863 yılında tarımın finansmanı için bugünkü Ziraat
Bankasının temelini oluşturan Memleket Sandıklan oluşturulmuştur.

Bu dönemde kurulan bankalann en önemli işlevi, devlet harcamalanmn


gelirlerini aştığı bir dönemde dış borç alınması için Osmanlı Hükümeti ile yabancı
sermaye arasında aracılık etmektir. Ancak, bu dönemde yerli sermaye ile kurulan
bankalann çoğu güçlü yabancı bankalarla rekabet edememiş, dolayısıyla büyük bir
bölümü uzun ömürlü olamamıştır.

Milli bankacılığın gelişimi ülkemizde asıl olarak Cumhuriyetle birlikte

başlamıştır. Bu döneme kadar kurulan bankalar arasında yabancı

95
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

bankalar çoğunluktadır. Bu yıllarda özel sektörün yeterli sermaye birikimine sahip


olmaması devlet teşviğini zorunlu kılmıştır. Bir yandan devlet eliyle bankalar
kurulurken, diğer yandan özel şahısların da banka kurmaları teşvik edilmiştir. İş
Bankası, Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası 67 ile Emlak ve Eytam Bankası 68 bu
dönemde kurulan bankalardandır. T.C Merkez Bankasının kuruluşu da bu
dönemdedir. Aynca bu dönemde bulunduğu yerin tüccarlarının kredi ihtiyaçlarını
karşılamaya yönelik çok sayıda tek şubeli yerel banka da faaliyet göstermektedir.

1930’larda Türkiye’de ekonomik kalkınma açısından temel politika


değişikliğine gidilmiştir. Keynesci görüşlerin hakim olduğu bu dönemde hükümet
etkinliğini öne çıkaran beş yıllık sanayi planlan hazırlanmıştır. Dünya ekonomik
bunalımı, özel sektörün elindeki sermayenin yetersizliği gibi olumsuzluklara da
etkisiyle devletin kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla sanayileşmeyi sağlaması
öngörülmüştür. Bu stratejiden bankacılık sektörü büyük ölçüde etkilenmiştir. Bu
dönemde sanayileşme hedefleri doğrultusunda ihtisas bankalan olan Etibank,
Sümerbank ve Halk Bankası kurulmuş, aynca Ziraat Bankası yalnız tanmı değil,
ticareti de kredilendirmeye başlamıştır.

Kamunun bankalara ilk müdahalesi sayılan Mevduatı Koruma Kanunu,


2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Kanunu ve bugünkü Bankalar Kanununun
temeli olan 2999 sayılı Bankalar Kanunu bu dönemde çıkanlmıştır. Bu kanunla
getirilen munzam karşılık ayırma

67
Sonradan Sümer Bank'a dönüştürülmüştür.
68
Sonradan Emlak Bankası’na dönüştürülmüştür.

96
Bankacılık Krizleri

zorunluluğu sayesinde kamu yatırımları için düşük maliyetli finansman


sağlanmıştır. Diğer yandan bu durum bankalarda likidite sıkışıklığı yaşanmasına
neden olmuşsa da bu durum bir krize yol açacak büyüklükte bir sıkıntı
doğurmamıştır.

Gerek Türk fmansal sektörünün ve ekonomisinin genel durumu gerekse

dünya ekonomisi ve savaşın neticesinde 1932 yılında 60 olan banka sayısı azalmış,

1945’e gelindiğinde 40’a kadar düşmüştür. Aynı şekilde bu bankaların şube sayılan

da 483’den 411’e inmiştir.

II. Dünya Savaşından sonra ise özellikle özel bankacılığın geliştiği


görülmektedir. 1945-1959 yıllan arasında zamanın siyasi iktidannın politik tercihi
doğrultusunda, aralannda Pamukbank, Akbank, Garanti Bankası, Demirbank ve
Yapı Kredi Bankasının da bulunduğu 31 banka kurulmuştur. Bu dönemde faizler
hükümet tarafından belirlenmekteydi ve Merkez Bankası haricindeki bankalar
dövize dayalı işlem yapamamaktaydı. Bu nedenle bugün bankalann karşı karşıya
olduklan en önemli risk faktörleri ortada olmadığından, bugünkü gibi bankalann
bilanço riski, kur riski, faiz riski gibi risklere maruz kalması ve sisteme büyük
zararlar veren krizlerin ortaya çıkması söz konusu değildi.

1958 yılında yapılan devalüasyon ve ardından ortaya çıkan enflasyonla

Türkiye’de bankacılık yeni bir döneme girmiştir.

1945-1959 yıllan arasında Türkiye’de iktisadi devletçiliğin yerini özel


sektörün desteklenmesi ve ekonomik kalkınmanın hızlandmlması almıştır. Bu
durum bankacılık sektörüne de yansımış, özel bankacılık bu dönemde oldukça
gelişmiştir. Ancak bu dönemde özel kesime ve piyasa

97
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

ekonomisine önem veren bir ekonomi politikası benimsenmiş olmasına rağmen


daha önceki dönemlerde de olduğu gibi getirisi fazla olmadığı için özel sektörce
yapılmayan yatırımlar devlet tarafından yüklenilmeye devam etmiştir. Bu
yatırımların finansmanı ekonomideki aksaklıklar nedeniyle gittikçe daha büyük bir
sorun haline gelmiş, dolayısıyla Merkez Bankası kaynaklarına daha çok
başvurulmuştur.

Türk ekonomisinin 1950’li yılların sonlarına doğru içine girdiği


durgunluk ve 1958 istikrar programının bankacılık kesimi üzerinde etkisi 1960’lı
yıllardan itibaren hissedilmeye başlamıştır. 1960’lı yılların başlan, 1930
bunalımından sonra çok sayıda bankanın faaliyetine son verdiği, tasfiyeye girdiği
bir dönem olmuştur. Ekonomideki bunalım ve durgunluk, bankacılık kesimine de
kısa bir aralıkla yansımıştır. 1960- 1964 yıllan arasında 15 bankanın faaliyetleri
sona ermiş ve bu bankalar tasfiyeye girmişlerdir. Bu bankalann bir kısmı yerel
bankalar olup ekonomik durgunluk nedeniyle faaliyetlerini durdurmuştur. 1960
yılında Niğde ve Akşehir bankalan; 1961 yılında Bor Zürra ve Tüccar Bankası;
1963 yılında Tutum Bankası, 1964 yılında Lüleburgaz Birlik Ticaret Bankası ve
Raybank tasfiyeye girmiş veya faaliyetlerini durdurmuştur. Diğer yandan bu
dönemde 1963 yılında Ankara İstanbul ve İzmir Halk Bankası çatısı altında; 1962
yılında Türk Ekspress Bank ile Buğday Bankası Anadolu Bankası adı altında
birleştirilmişlerdir.

Kısa sürede çok sayıda bankanın faaliyetlerini durdurması veya tasfiyeye

girmesi üzerine 6.12.1960 gün ve 153 sayılı yasa ile tasarruf sahiplerinin haklannı

güvence altına almak için T.C. Merkez Bankası

98
Bankacılık Krizleri

nezdinde, bir bankalar Tasfiye Fonu oluşturulmuştur. Bu fon daha sonra 1983
yılında kurulan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmiştir.

1960’lı yılların başında Tedrici Tasfiye Fonu çerçevesinde faaliyetleri


durdurulan Esnaf Kredi Bankası, Sanayi Bankası, Türkiye Birleşik Tasarruf ve
Kredi Bankası, Doğubank, Tutum Bankası, Raybank ve Türkiye Kredi Bankası’nm
tasfiyelerinin temel nedenleri arasında kötü yönetilmeleri ve yöneticilerinin
bankacılık deneyimine sahip olmayan kişiler olması, gerekli iç kontrol sistemlerine
sahip olmamaları, muhasebe sistemlerinin yetersizliği, özellikle tefecilik piyasasına
yönelik riskli büyük teminat mektupları vermeleri, pahalı mevduat toplamaları ve
yeterli likiditeye sahip olmamalarıdır.

1963’den başlayan Planlı Kalkınma döneminde karma ekonomi politikası


izlenmiş, yatırımlar kamu ve özel sektörün işbirliğiyle yapılmıştır. Seçilen ithal
ikameci sanayileşme stratejisi doğrultusunda bankacılık sistemi kontrol altında
tutulmuş ve faiz oranlan Merkez Bankasınca belirlenmiştir. Bu dönemde bankalann
temel işlevi kalkınma planlannda yer alan yatınmlann finansmanını sağlamaktır.
Faiz ve döviz fiyatlanndan kaynaklanan riskler yoktur, bankacılıkta yeni ürünler
geliştirilmemekte, bankalar yalnızca mevduat toplamayı hedeflemektedirler. Bu
dönemde bankalann şube sayılannı arttırdıkları görülür.

Bu dönemde girdilerini dışandan sağlayan Türk sanayiinin önemli

sıkıntılar yaşadığı görülmektedir. Çünkü üretim iç pazara yönelik yapılmakta, döviz

girişi olmamakta, buna karşın girdilerin döviz karşılığı


Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

satın alınması ülkenin döviz darboğazına girmesine neden olmaktadır. Bunun

sonucu olarak ithal ikameci politikalar terk edilerek, piyasa ekonomisine dayalı,

dışa açılmayı ve dış-satıma yönelik üretimi esas alan yeni bir kalkınma politikası

izlenmeye başlanmıştır.

Söz konusu politika değişikliği yalnızca Bankacılık sektöründe değil, her


alanda büyük ve önemli değişimlere yol açmıştır. Ancak her değişiklik gibi bu da
başka sorunları beraberinde taşıma riski ile birlikte gelmiştir.

Faizlerin serbest bırakılması, sektöre yeni banka girişlerine müsaade


edilmesi, yabancı bankalann kurulmasına izin verilmesi, döviz kurlarının serbest
kalması, finans piyasalarının yeni kurum ve araçlarla tanışması, türev ürünlerin
geliştirilmesi, ithalat yasaklanılın kaldınlması, bankalara döviz pozisyon
bulundurma yetkisi verilmesi, döviz alım satımının ve döviz hesabı açtınlmasının
serbestleşmesi bu dönemde gerçekleştiğinden 1980’li yıllar Türk ekonomik
hayatının yepyeni bir boyut kazanmaya başladığı yıllardır.

3.1.2. Liberalizasyona Geçiş ve Bankerler Krizi

Mali Kurumlarla ilgili krizlerin Türkiye’deki ilk örneği liberalizasyon

sürecine girişle birlikte görülmektedir. 24 Ocak 1980 kararlanyla başlayan bu

dönemde, kredi ve mevduat faiz oranlannın serbest bırakılması 1982 yılında Banker

Krizi olarak bilinen finansal sektör krizine yol açmıştır.

100
Bankacılık Krizleri

1 Temmuz 1980’de banka faiz oranlan serbest bırakıldığında, bankalann


faizlerini birdenbire yükseltmeleriyle, ucuz kredi kullanmaya alışan sanayi ve ticari
kesim büyük bir mali sıkıntı içine girmiştir. Diğer yandan faiz oranlan enflasyonun
altında olduğundan tasarruf sahiplerinin bankalara değil, gayrimenkule yönelmesi
nedeniyle bankalardaki tasarruf birikimi azalmış, kredi kaynaklan daha da
daralmıştır. Finansal sıkıntılan giderebilmek için bankalara başvuran firmalardan
birçoğu elleri boş dönmüştür. Çünkü bankalar ellerindeki sınırlı kaynağı, geri
dönüşü kesin görülen çok iyi durumdaki firmalara kullandırmayı tercih etmişlerdir.
Holding bankalan ise topladıklan mevduatı kendi grup firmalanna
kullandırdıklanndan diğer firmalar, sıcak para ihtiyacını karşılamak ve batmamak
için daha yüksek faize rağmen bankerlere yönelmişlerdir. Bu dönemde kara paranın
bankacılık sistemine çekilerek ekonominin canlandırılması için Sırdaş Hesap adı
verilen, isimsiz mevduat sertifikalan ortaya çıkmıştır.

Serbest faiz ortamında çalışmak bankalar için yeni riskler oluşturmuştur.


Dönemin 8 büyük bankasının aralannda yaptığı centilmenlik anlaşması ile faizleri
%50 oranında sabitlemesi bankerlerin sayısının artmasına yardımcı olmuştur.

Bu dönemde Bankerlerin faizleri yükselttiği, ancak bankalann yapmış

olduklan centilmenlik anlaşmasını bozmak istemedikleri görülmekteydi. Bunun

üzerine Bankerlerle rekabet edemeyen bankalar değişik adlarla aracı kurumlan

faaliyete geçirerek, bankerlik yapmaya, nakit para toplamaya başladılar. Bankerlik

kuruluşlannı yalnızca bankalar

101
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

değil, bankası olmayan bazı holdingler de kurmaya ve bu yolla para toplamaya

yöneldiler.

Büyük bankerler, daha fazla para toplayabilmek için kendileriyle işbirliği

yapan holding bankaları ve büyük kredi ihtiyacı olan anonim şirket gruplarıyla

çalışıp tasarruf sahiplerine %60 dolayında faiz ödüyorlardı. Küçük bankerlerin

faizleriyse %140’lara varmaktaydı. Bankalar ve bankerler arasındaki bu faiz

farklılığı tasarruf sahiplerinin paralarım bankacılık sisteminden çekmesine,

bankerlere yönelmesine neden olmuştur.

Bankerlik sisteminin zaafı, sürekli para girişi gerektirmesiydi. İlk para

yatıranın faizini ikinci para yatıranın ödemesi gerekiyordu. Çökeceği baştan belli

olan bu sisteme yönelik devlet yeterli düzenleme ve denetleme yapamamıştı. Hatta

o dönemde Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı ünvanıyla Turgut Özal,

halkın bu deneyimden bir ders çıkarması gerektiğini düşünüyordu. Ona göre

müdahaleci olunmamalıydı ve herkes parasını nerede değerlendireceğini kendisi

seçmeli, buna karşın riskleri de göze almalı, parası batarsa devlete koşmamayı

öğrenmeliydi.

Nitekim sistem çok geçmeden tıkandı, bankerlere ödenmeyen faizler ve

anaparalar bankerlerin de tasarruf sahiplerine faiz ödemelerini aksatmaya başladı.

Eylül 1981’de bankerlerin mevduat sertifikası satmaları yasaklandı.

Maliye Bakanı Kaya Erdem’in, halkın kumar oynadığı yönündeki demeciyle panik

başladı. 4 ay içerisinde 250 banker battı, 200

102
Bankacılık Krizleri

bin civarında tasarruf sahibi mağdur oldu. Paralarını bankerlere kaptıran halk isyan
etti, bazı bankerler tutuklandı, bazılar yurtdışına kaçtı.

Paralarını bankerlerden kurtaran mevduat sahipleri kamu bankalarına

yöneldiler. Bugün hala güven duyulan kamu bankalarına yöneliş, bankacılık

krizlerinde tipik eğilim olarak gösterilebilmektedir.

Bankerlerin iflası, kaçışı ve tasfiyeleri ile sonuçlanan bu deneyim,


finansal alandaki yasal düzenlemelerin yeterli olmadığı ve yapısal önlemler
almasının şart olduğu kanaatini her kesimde yerleştirmiştir.

Ağustos 1983’de çıkarılan Bankerzedeler Yasası ile devlet hiçbir haklı


gerekçe olmaksızın bankerzedelere 1 yıl içinde 200’er bin lira ödenmesini
kararaştırmış, bu suretle halkın maduriyetini bir miktar azaltmıştır.

Bankerler krizi bankaları da direkt olarak etkilemiştir. Çöken bankerlik


kuruluşları ve bu kuruluşların mevduat sertifikası üzerinden repo yaptığı
İstanbulbank, Odibank, Hisarbank’ın yönetimine 1982 yılı ortalarında el
konmuştur. 1983 yılında bu üç banka tüm varlık ve borçlan ile Ziraat Bankası’na
devredilmiştir. Bu bankalann Ziraat Bankası’na tüm varlık ve borçlan ile
devredilmesi nedeniyle bu bankalardan alacaklı olanlar kayba uğramamışlardır.
Ancak bu bankalardan alacaklı olanlann zarara uğramamış olması bu krizin
maliyetleri olmadığı anlamına gelmemektedir.

103
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Aynı yıl İşçi Kredi Bankasının faaliyeti durdurulmuştur. 1984 yılında


Bağbank’m faaliyeti durdurulurken, İstanbul Emniyet Sandığı Ziraat Bankasına
devredilmişlerdir. Yine bu dönemin başında mali bünyesi bozulan Töbank önce
1987 yılında kamulaştırılmış ve 1992 yılında ise T. Halk Bankasına devredilmiştir.
Aynı dönemin başında mali bünyesi bozulan ve bir kamu bankası olan Anadolu
Bankası 1988 yılında T. Emlak Kredi Bankası ile Türkiye Emlak Bankası adı
altında birleştirilmiştir.

1980’lerin başında yaşanan bu krizin etkileri bankerlik kuruluşları ve

kapatılan bankaların finans sektörü içindeki ağırlığının fazla olmaması nedeniyle

fazla olmamıştır.

1982 yılındaki krizin temel sonucu mevduatın bankalar arasında

dağılımının değişmesi olmuştur. Kriz döneminde mevduat özel bankalardan kamu

bankalanna doğru yönelmiştir. Bu yöneliş etkisini uzunca bir süre hissettirmiştir.

Kriz dönemlerinde Türkiyede mevduatın özel bankalardan devlet

bankalanna kaçışı saptaması yalnızca 1982 yılı için geçerli değildir, ilerleyen

yıllardaki banka tahaccümlerinde de, kaçan mevduatın Kamu bankalanna yöneldiği

görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de Kamu bankalannın tasarruf

sahiplerinin sığınağı olduğu, krizlerin önüne geçilmesinde Kamu bankalannın

varlığının önemli bir kolaylık sağladığı söylenebilir. Ancak burada önemi

vurgulanan “güvence” unsurudur. Aynı güveni kamunun sahipliği kadar mevduatın

devlet tarafından garanti altına alınması da sağlayabilmektedir.

104
Bankacılık Krizleri

Bu dönemin gözardı edilmemesi gereken en önemli özelliği de değişimle


birlikte bankaların yeni risklerle tanışmasıdır. Sektöre yeni yerli ve yabancı
bankaların girişine izin verilmesi ve mevduat ve kredi faiz oranlarının serbest
bırakılması ile sektörde rekabet artmıştır. Artan rekabetle bankalar, klasik mevduat
bankacılığından, yeni kaynak ve plasman alanlarına yönelmişlerdir. Bankalarca dış
ticaretin finansmanı, leasing, factoring gibi işlemler, tüketici kredileri ve kredi
kartlan gibi hizmetler sunulmaya başlanmıştır. Yabancı para ağırlıklı finansal
varlıkların banka bilançolannda yer almaya başlaması kur riski, bilanço riski gibi
riskleri de banka yöneticilerinin dikkat etmesi gereken önemli hususlar arasına
sokmuştur.

Bu dönemde özellikle bankerlerde başlayan krizin ardından yaşanan


mevduat çekilişleri sırasında Merkez Bankası “son kredi merci” işlevini başan ile
yerine getirmiş ve sistemin tıkanmasını ya da bir sorunun hissedilmesini önlemiştir.
Sonuç olarak kriz, sistemik bir risk yaratmamıştır.

1982 yılında çıkanlan Sermaye Piyasası Kanunu ile sermaye piyasası

araçlannın kullanımı ile ilgili yasal ve kurumsal yapı oluşturulmuş, 1986 yılında ise

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası faaliyete geçmiştir. 1984 yılında dışa açık
büyümenin sağlanabilmesi için gerekli olan dövizle ilgili işlemlerin

serbestleştirilmesine yönelik önemli bir adım atılmış ve yurtiçinde yerleşik kişilere

döviz tutma ve döviz tevdiatı hesabı açma izni verilmiştir. Bu düzenleme döviz

kaynaklarının mali sistem içine çekilmesine neden olrnuş, bu hesaplarda toplanan

mevduat kısa zamanda önemli miktarlara ulaşmıştır. 1988 yılında

105
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

bankalar arası döviz piyasası kurulmuştur. 1989 yılında ise döviz işlemleri ve

sermaye hareketleri serbest bırakılarak yurtdışmda yerleşik kişilere Türkiye'de

benzer şekilde yurtiçinde yerleşik kişilere de yurtdışmda menkul kıymet yatırımı

yapma ve mevduat hesabı açtırma izni verilmiştir. 69

1982 yılında yaşanan mali kriz sonrası faiz oranlarının tekrar Merkez
Bankası tarafından belirlenmesine başlanmış ve bu uygulama 1988 yılma kadar
sürmüştür. Mali kriz sonucu sistemde gözetim ve denetimle ilgili yeni
düzenlemelerin gerekli olduğu ortaya çıkmış, 1985 yılında çıkanlan Bankalar
Kanunu ile sermaye yeterlilik rasyosu kabul edilmiş, tek düzen hesap planı
uygulaması getirilmiş, mevduat sigorta fonu oluşturulmuş, tahsili gecikmiş
alacaklar için yeterli karşılık aynlması ile ilgili düzenlemeler yapılmış ve bankalann
bağımsız denetim
-TA

kuruluşlannca denetlenmeleri zorunluluğu getirilmiştir.

Liberalleşme ile birlikte yaşanan bu kriz yalnızca Türkiye’ye özgü


değildir. Ülkemizde olduğu gibi birçok ülkede de liberalleşme politikalannı
bankacılık sistemlerinde sorunlar yaşanması ve krizlerin ortaya çıkması izlemiştir.
Bunun en önemli nedeni finansal serbestleşme öncesinde gerekli düzenlemelerin
yeterince yapılamamış, tehtid unsurlannm önceden saptanarak zamanında
edilememiş olmasıdır.

69
Türkiye Bankalar Birliği, 40. Yıl Kitabı, http://www.tbb.org.tr/turkce/40vil.htm
70
Türkiye Bankalar Birliği, 40. Yıl Kitabı, h ttp ://w w w. tbb. org, tr/turkce/40 vil. ht m . Sayfa
21
Bankacılık Krizleri

3.1.3.1990’lı Yıllarda Bankacılık ve 1994 Krizi

90’lı yıllara gelindiğinde artık bankacılık sektörünün daha fazla risk


unsuruyla karşı karsıya olduğu görülür. Bunun yanında, artan kamu açıklarına bağlı
olarak enflasyon yükselmiş, tasarruf sahipleri TL’den kaçmaya başlamıştır.
Yurtdışından borçlanmanın cazip hale gelmesiyle hem kamu kesimi, hem özel
kesim yurtdışından finansman sağlamaya yönelmiştir.

Irak’ın 2 Ağustos 1990 tarihinde Kuveyt’i işgal etmesiyle petrol fiyatları


artmış, enflasyon yeniden yükselmeye başlamıştır. Başta turizm sektörü olmak
üzere bu durumdan olumsuz etkilenmiş, mali sektör de bu krizden payını almıştır.
Çünkü hem para piyasalarındaki faizler hem de Hazine’nin borçlanma faizleri
artmıştır.

Birleşmiş Milletlerin Irak’a müdahale etmesiyle mali sektör likidite


krizine girmiştir. Bankalardan hem döviz hem de Türk Lirası mevduatları
çekilmeye başlamış, krizin başından Mart ayma kadar bankalardan 2,5 Milyar
Dolar tutarında döviz ve 2,5 Milyar Dolar değerinde Türk Lirası mevduatlan
çekilmiştir.

Halkın döviz talebini karşılayabilmek için Merkez Bankası büyük


miktarda dövizi Türkiye’ye getirmek zorunda kalmıştır. Kriz kısa zamanda reel
sektörü de etkilemiştir. Enflasyon 1990 ortasında %44’e kadar gerilemişken 1991
yılı sonunda %60’a fırlamış, ekonomik büyüme 1990 yılında %9’un üzerinde iken
1991 yılında sıfıra inmiştir.

107
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Bu dönemde yüksek mevduat çekilişi sonucu sistemde likidite sıkışıklığı


yaşanmışsa da, 1990 yılında tüm bankacılık sektörünü ve ekonominin bütününü
derinden etkileyen bir bankacılık krizi yaşandığını söylemek mümkün değildir.

Niteliği ve boyutları itibariyle Türkiye’nin yaşadığı ilk büyük bankacılık


krizi 1994 yılındadır. Bu krizin bu derece kolay yayılmasında teknolojik gelişimin
çok büyük etkisi vardır. 90’lı yılların başından itibaren bankalarda bilgisayar
kullanımının yaygınlaşması, işlemlerin online gerçekleştirilmeye başlanması, EFT
gibi bankalar arası transferleri kolaylaştırıcı yeni yöntemlerin geliştirilmiş olması
krizin yaygınlaşmasında ve etkilerinin daha ağır olmasına yol açmıştır. Bu
dönemden itibaren artık bankalar dışarıya karşı da daha duyarlı hale gelmiştir.

1993 yılının son aylarında mali piyasalarda istikrarsızlık artmış ve döviz


kurlarında aşın dalgalanmalar görülmeye başlanmıştır. Giderek artan bütçe açıklan,
ithalat artışı nedeniyle döviz çıktısının artması, ağır dış borç ödeme koşullan
nedeniyle bozulan dış denge, Hazine’nin düşük faiz oranlanyla borçlanma talebine
piyasalardan yeterince cevap alamaması ve Merkez Bankası kaynaklanna yönelmesi
nedeniyle uluslararası derecelendirme kuruluşlannın Türkiye'nin kredi notunun
indirileceğine dair yaptığı açıklamalar Türk Lirasından kaçışı hızlandırmıştır. Bu
eğilimde kamu kağıtlanmn faiz geliri ile repo kazançlannın vergilendirilmesinin de
etkisi vardır.

1993 yılı sonunda hükümetin faiz oranlannı aşağı çekmek amacıyla

kamu menkul kıymet ihalelerini iptal etmeye yönelmesi ve


Bankacılık Krizleri

Hazine’nin finansman gereksinimi için Merkez Bankası kaynaklarına başvurmayı


tercih etmesi, kamu menkul kıymetleri talebinin düşmesine ve 1994 yılı başında bu
piyasanın fiilen ortadan kalkmasına neden olmuştur. Bu durumda Hazine’nin
finansman gerekleri açısından Merkez Bankası kısa vadeli avanslan dışında
alternatif kalmamıştır. Bu arada, böyle bir durumda yapılabilecek ikinci hata
yapılmış ve kamu menkul kıymetlerinden elde edilecek gelirlere stopaj kesintisi de
getirilmiştir. Monetizasyon süreci ile piyasaya çıkan fazla likidite, oldukça sığ
olarak tanımlanabilecek İMKB tarafından emilemeyince, ortada tek alternatif
olarak kalan döviz piyasalarına yönelmiştir. Likidite fazlasının döviz piyasasına
yönelmesi döviz kurlarında hızlı bir artışa yol açmıştır. 71

Nisan 1994’e gelindiğinde Dolar TL karşısında yılbaşına göre %53 değerli

hale gelmiştir. Bankalardaki döviz hesaplannının TL’ye çevrileceği söylentisi ile

döviz tevdiat hesaplarına yönelik olarak bankaya başlayan tahaccüm kısa sürede TL

hesaplarını da içeren genel bir bankaya hücuma dönüştürmüştür. Kriz ile gelen şok,

bankacılık sisteminin toplam varlıklarını ciddi bir biçimde azaltmış ve aynca aktif

ve pasif yapısında değişikliklere yol açmıştır.

Merkez Bankası, avans ve kredi işlemlerine uyguladığı faiz oranlan ile

bankalar arası piyasalardaki faiz oranlannı yükseltmiş, döviz piyasasına aktif olarak

girmiş, Hazine ise daha yüksek faizle kısa vadeli borçlanmaya ağırlık vermiştir.
Kamu iç borçlanma faiz oranlan %200'ü aştığı halde dövize olan talep

önlenememiştir. Merkez Bankasının

71
Karacan, Ali İhsan. (1996) “Bankacılık ve Kriz: Bir Yazın Taraması”,Sayfa 179’dan alıntı
olup referans gösterilen Ersel-Sak (1995) çalışmasına ulaşılamamıştır.

109
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

duruma zamanında ve gerekli ölçüde müdahale edecek kadar rezervi olmaması da


krizin önüne geçilememesine neden olmuştur.

Önce para piyasalannda hissedilmeye başlanan kriz, kısa bir süre

içerisinde ekonomideki diğer sektörlere yansımıştır.

Devalüasyonla birlikte banka bilançolannda açık pozisyon oluşmuş,


finans sektörünün açık pozisyonunu kapatabilmek amacıyla döviz talep etmesi
döviz kurlarındaki artışı daha da hızlandırmıştır.

Bu dönemde açık pozisyon oranı yüksek olan ve borçlannın vadesi ile

aktiflerinin vadesini iyi ayarlayamayan TYT Bank, Marmara Bank ve İmpeksbank

iflas etmiştir.

5 Mayıs 1995’de Mevduat sigortası %100’e çıkarılarak paniğin yayılması

ve krizin büyümesi önlenmiştir.

1994 kriziyle yapısı daha da hassaslaşan mali sistemin güçlendirilmesi


için piyasalara yönelik müdahale ve tedbirler artırılmıştır. Likidite ve yasal
yükümlülük oranlan yükseltilerek kapsamı genişletilmiş, bankaların bünyesinde
taşıdığı kur riskini azaltmak için açık pozisyona yönelik sınırlar getirilmiştir. Diğer
taraftan piyasalan vergilendirme politikalan aracılığıyla, enflasyondan dolayı
yabancı paraya olan spekülatif talebi engellemek ve sermaye hareketleri üzerinde
kontrol sağlamak amaçlanmıştır. Piyasalan vergilendirme politikalan her ne kadar
olası başka finansal krizlerin önüne geçmek amacını taşısa da, Türk para ve
sermaye piyasalannın uluslararası piyasalann gerisinde kalmasına yol açmıştır.
Bankalar alım satım vergilerini para ve döviz piyasası ürünlerini kullananlara
yansıtmış, dolayısıyla Türk bankacılık sektörünün kaynak yaratma yollannı
tıkamıştır.
1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002

8, 1 -6,1 8.0 7,1 8,3 3,9 -6,1 6,3 -9,5 7, 8

Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Asya Krizi Türkiye’yi fazla etkilememiş olmasına rağmen Rusya’da çıkan


mali kriz Türkiye’yi etkilemiştir. Yabancı yatırımcılar Rusya ile beraber
Türkiye’den de çıkmaya başlamıştır. Altı hafta gibi kısa bir süre içinde Türkiye’yi 6 Krizleri
Bankacılık

Milyar Dolar civarında yabancı finansal yatınm terk etmiştir. Merkez Bankası
Bankacılık sektörü 1994 yılında yaşanan ekonomik krizle birlikte gelen
gelişmelere zamanında müdahale ederek bir taraftan döviz alımlan için gerekli Türk
hızlı bir küçülmenin ardından, 1996 yılında yüksek bir performans göstermiştir.
Lirası likiditeyi piyasalara verirken, diğer taraftan döviz satarak yabancı
1995 ve 1996 yıllarında ekonomideki büyüme ve karlılık bankacılık sektörüne de
yatırımcıların döviz alımlannı kurlarda anormal oynamalar yaratmayacak şekilde
yansımış, 1996 yılında sektör Dolar cinsinden %21,7 büyümüş ve toplam aktifleri
kolaylaştırmıştır.
83,3 Milyar Dolara ulaşmıştır 72.
Faizler çok yükseldiği halde mali piyasalar, Rusya krizinden çok büyük
bir zarar görmemiştir.3.1.4.1997
Rusya krizinden
Asya veasıl etkilenen
1998 Rusya sektör reelvesektör
Krizleri olmuştur.
Türkiye’ye
Faizlerin çok yüksek seviyelere tırmanması, ihracat sektörünü dolayısıyla tüm
Etkileri:
ekonomiyi etkilemiştir. Tablo 5’de ve buna ilişkin grafikte de görülebileceği üzere,
1997 gerçekleşen
büyüme hızı üç yıl üstüste yılının ortasında
yüksek Asya’da başgösteren
performansın ardındankrizin
1998 Türkiye
yılının üzerindeki
etkisi itibaren
ikinci yansından ilk etapta İMKB’de
küçülme yaşanan
sürecine düşüşle
girmiş, kendisini
yıllık büyüme hissettirmiştir.
%3,9 olarakAncak Asya
krizi Türkiye’nin döviz ve sermaye piyasasına etkili bir şekilde yansımamıştır.
gerçekleşmiştir.

Krizin diğer ülkelerin gelirlerinde yarattığı daralma uluslararası mal


fiyatlarında da dalgalanmalara yol açmış ve özellikle petrol fiyatlarında önemli
Tablo
düşüşler olmuştur. O dönem içinde Türkiye’nin ticareti içinde en fazla paya sahip
:5
GSMikinci ülke olan Rusya petrol fiyatlarındaki düşüşten önemli ölçüde etkilenmiş ve
H
Değiş
moratoryum ilan etmiştir. Bu durum da Türkiye’nin ödemeler dengesi üzerinde
im
Hızı
olumsuz etki yaratacağı beklentisi ile önemli miktarda sermaye kaçışına neden
(1987
olmuş ve İMKB endeksinde önemli düşüşler yaşanmıştır.
Fiyatl
arıyla
)

72
Türkiye Bankalar Birliği “Bankalarımız 1996” Sayfa 47

111
Bankacılık Krizleri

Grafik:2 GSMH’nın Yıllar İçindeki Seyri

1998 yılında yaşanan Rusya Krizi, ülke içindeki siyasi istikrarsızlıkla

birleşerek finansal piyasalardaki dengeyi bozmuş, faiz oranlarının hızla

yükselmesine yol açmıştır. Türkiye ekonomisinin dışa açık bir ekonomi olmasının

ve dışa açık büyüme stratejisinin doğrudan sonucu olan bu ekonomik gelişme

sonucunda Merkez Bankası, faizleri yükseltmiş ve bunun sonucunda dışanya

sermaye çıkışı frenlenmiştir. Uluslararası ekonomik alanda yaşanan olumsuz

gelişmeler nedeniyle yurtdışından sağlanan kaynakların sınırlanması ve ekonomik

faaliyetlerin özellikle sanayi sektöründe daralmaya bağlı olarak yavaşlamaya

başlaması, bankaların aktif kalitesini bozmuştur.

1998 yılının ilk yansında yaşanan yüksek oranlı büyüme, uluslararası

piyasalardaki gelişmeler nedeniyle toplam talebin azalmasının etkisiyle düşmüştür.

Bu dönemde İMKB’de işlem hacmi oldukça daralmış, şirketlerin piyasa değeri

gerilemiştir. Özel sektörde sabit sermaye yatınmlan gerilemiş, tüketim yaklaşık

olarak aynı kalmıştır. Kamuda ise hem sabit sermaye yatınmlan hem de tüketim

113
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

artmıştır. Özel kesimde tasarruf fazlası, kamuda ise tasarruf açığı büyümüştür. Kısa
vadeli ve kamu kağıtları faiz oranlan hi7İ^ yükselmiştir. Enflasyonun düşüş
eğilimine girdiği ve enflasyon kadar devalüasyon politikasının sürdüğü bu
73
dönemde reel faizler de hızla yükselmiştir.

Makroekonomide var olan dengesizlikler ve bunun sonucunda yaşanan


istikrarsızlıklar mali sistemde faaliyet gösteren kurumlann, özellikle de bankalann
mali yapılannı önemli ölçüde etkilemiştir. Kaynak maliyeti yükselmiş, kredi
performansı kötüleşmiş, kur ve faiz riski artmış, aktiflerin likiditesi azalmış,
sermaye yetersizliği iyice belirginleşmiştir. Hızlı sermaye çıkışma rağmen yüksek
reel faizlerin, küçülen ekonomik faaliyetin ve düşen enflasyonun etkisiyle portföy
tercihinde özellikle repodan TL mevduata geçiş olmuş, banka bilançolan
büyümüştür. Ancak bir yandan bankalann kaynaklan artarken, diğer yandan bu
kaynaklann kullandmmlan sağlıksızlaşmıştır.

Bu dönemde uluslararası piyasalardaki gelişmelere bağlı olarak mali


sektör pek çok ülkede gözetim altına alınmış, denetim ve banka mali yapılannın
iyileştirilmesi yönünde adımlar atılmaya başlanmışsa da Türkiye’de bankacılık
alanında yeterli düzenlemeler yapılmamıştır.

Tablo:6’dan da görülebileceği gibi, 1998 yılında Türk Bankacılık

sistemindeki banka sayısı 75’e, şube sayısıysa 7.370 ulaşmıştır. Sektörde istihdam

edilen personel sayısıysa 166 Bin’den fazladır. Hem bilanço büyüklüğü, hem şube

ve personel sayısı bakımından giderek büyüyen, özellikle bu yıllardan itibaren

giderek ivme kazanan teknolojik gelişimin

73
Türkiye Bankalar Birliği “Bankalarımız 1998”, Sayfa 1-3

114
Banka Sayısı 1995 1996 1997 1998
Özel Sermayeli Bankalar 32 33 36 38
Kamusal Sermayeli Bankalar 5 5 5 4
Yabancı Sermayeli Bankalar 18 18 18 18
Kalkınma ve Yatırım Bankaları 13 13 13 15

Toplam 68 69 72 75
Şube Sayısı 1995 1996 1997 1998
(Yurtdışı şubeler dahil)
Özel Sermayeli Bankalar 3.240 3.429 3.764 4.393
Kamusal Sermayeli Bankalar 2.875 2.886 2.915 2.832
Yabancı Sermayeli Bankalar 104 104 116 115
Kalkınma ve Yatırım Bankaları 22 23 24 30
Toplam 6.241 6.442 6.819 7.370
Personel Sayısı 1995 1996 1997 1998
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri Tablo: 6 Banka, Şube ve
Özel Sermayeli Bankalar 63.010 68.592 76.601 86.066
Kamusal Sermayeli Bankalar Personel
72.699 Sayıları (1995-1998)
70.284 69.218 71.072
Yabancı Sermayeli Bankalar 2.985 3.170 3.799 4.051
Kalkınma ve Yatırım Bankaları 6.099 6.107 5.246 5.303
Toplam 144.793 148.153 154.864 166.492

Bankacılık Krizleri

yardımıyla daha hızlı işlem yapabilme kabiliyetine kavuşan, kredi kartı gibi
alternatif ürünlerin kullanımının yaygınlaştınlmasıyla günlük- ekonomik hayatın
içerisine daha fazla yerleşen bankalann denetime tabi tutulmasının gerekliliği
başgöstermeye başlamıştır, ancak bu konuda gerekli adımlar atılmamıştır.

1995-1998 yıllan arasında özel sermayeli bankalarda çalışan personel


sayısı hızla artarak 63.010’dan 86.066’ya ulaşmıştır. Her ne kadar istihdam
yaratması açısından olumlu görünse de, denetimsiz büyümeyle birlikte gelen bu
artış bankalann operasyonel riskini de arttırmıştır. Zira işe alınan personele yeterli
eğitim verilememiş, kanun ve mevzuat yerine banka teammüllerine göre çalışan,
yalnızca hedef tutturmaya odaklı bankacılar ortaya çıkmıştır.

Bu dönemde birçok özel bankanın, sağlıklı ve sürdürülebilir kazanç


sağlama ve devamlı olma amacını ikinci plana attığı, yeterli denetim ve
düzenlemenin olmayışı sayesinde özellikle holding bankalannın topladığı
kaynaklan kendi kuruluşlanna aktardığı bilinmektedir.

115
Bankacılık Krizleri

3.1.5. Yeni Binyıla Girerken Sektörün Durumu

1999 yılma bakıldığında Türkiye’nin ekonomik performansının


kötüleştiği görülmektedir. GSMH bir önceki yıla göre -6,1 küçülmüş 74, kişi başına
milli gelir 3.213 USD’den 2.878 USD’ye gerilemiştir. Enflasyon yıl sonu itibariyle
toptan eşyada %63, tüketici fiyatlarında %69’dur. 75 Kamu kesimi açığı artarak
rekor düzeye ulaşmış, kamu bankalarının görev zararları hariç kamu kesimi
açığının GSMH’ya oranı bir önceki yıla göre 6 puanlık artışla %15 dolayına
ulaşmıştır.76 Ağustos ve Kasım aylarında ekonomiye maliyeti büyük iki deprem
felaketi yaşanmış, gerekli finansmanı sağlamak üzere ek vergi kanunu çıkarılmıştır.
KDV oranlan iki puan yükseltilmiş, kamu menkul kıymetleri bir defaya mahsus
olmak üzere sermaye kazancı adı altında ortalama %8’lik bir vergiye tabi
tutulmuştur. Çıkanlan yeni yasalarla yapısal sorunların çözümüne yönelik olarak
önemli değişiklikler yapılmıştır.

Haziran ayında Bankalar Kanununda değişiklikler öngören yasa


çıkanlmıştır. Bu yasa ile bankacılık sektörüne yeni düzenlemeler getirilmiş,
bankacılık sektörünün bundan böyle idari ve mali açıdan bağımsız bir kuramca
düzenlenip denetleneceği bildirilmiş, bankalann risk yönetimi ve iç kontrol
mekanizmalan oluşturmalan zorunlu kılınmış, sorunlu bankalann faaliyetlerine
müdahale yöntemleri düzenlenmiştir. Aynca kredi tanımı genişletilerek iştirakleri de
kapsar hale getirilmiş, büyük kredi tanımı yapılmış, dolaylı kredi özkaynak ilişkisi
yeniden
Kaynak: www.tbb.org.tr

74
Bakınız: Tablo 5, GSMH Değişim Hızı
75
www.die.gov.tr
76
Türkiye Bankalar Birliği “Bankalarımız 1999”
Mülga 3182 4389 Sayılı 4389 Sayılı 4389 Sayılı
Sayılı Bankalar Bankalar Bankalar Kanunu
Bankalar Kanunu Kanunu Madde Madde 14/3 Ve 4
Kanunu Madde 14/3 16/1 Uyarınca Uyarınca Fona
Uyarınca Uyarınca Fona İntikal İntikal Eden
Fona İntikal Fona İntikal Eden Bankalar Bankalar
Eden Eden
Bankalar Bankalar

Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

düzenlenmiş ve kredi özkaynak ilişkisi daraltılmış, karşılın-^ kararnamesi


değiştirilmiş, sermaye yeterliliğinin ve döviz pozisyonunun hesaplanmasında
konsolide bazda uygulamaya geçilmiştir. Bankaların kuruluş ve şube açma şartları
ağırlaştırılmıştır. Ortakların ve yöneticilerin şahsi sorumlulukları arttırılmıştır.
Kurulan Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu'na bankaların faaliyete
başlamaları, faaliyetlerinin izlenmesi, denetlenmesi ve gerektiğinde bankaların
faaliyetlerinin sona erdirilmesini karara bağlama yetkisi verilmiştir.

Yapılan bu düzenlemelerle Türk Bankacılık Sisteminin işleyiş kuralları

Basel Komite kararlarına, Avrupa Birliği direktiflerine ve bu alandaki uluslararası

uygulamalara yaklaştırılmıştır.

Bankalar Kanununda yapılan bu değişikliğin ardından 5 özel ticaret

bankası (Egebank, Esbank, Yaşarbank, Sümerbank ve Yurtbank) fona devredilmiş,

Kalkınma bankalarından birinin (Bileşik Yatırım Bankası) faaliyetine de son

verilmiştir. Zaten Fonda olan üç banka Bank Ekspres, İnterbank ve Türkbank ile

birlikte fondaki banka sayısı 8’e yükselmiştir. 77

Fon kapsamına alınan bankalardan, Yaşarbank dışında kalan 4 banka,


mali performanslarının bozulmasının yanısıra hakim ortakların bankayı zarara Bankacılık
Krizleri
uğrattıkları gerekçesiyle fona alınmışlardır. Yaşarbank’da ise özellikle 1998
zaran telafi edecek özkaynağm
yılından sonra reel sektörün krize girmesi sonucu verilen kredilerin geri dönmeyişi
bulunmayışı ve mevcut
bankayı zor duruma düşürmüştür. Sonuç olarak 5 bankada da zararlar
ortakların bu zararı giderecek
özkaynaklann çok üzerine çıkmış, toplam
yeterli mali kapasiteye sahip

olmamaları nedeniyle

bankaların fona devredilmesi

zorunlu hale gelmiştir.

Tablo:7
77
Bakınız Tablo:7 Türkiye’deki Türkiye’deki
Bankaların TMSF’ye Alınma Gerekçeleri
Bankaların
TMSF’na
Alınma 118
Gerekçeleri
Türkbank Bank Y aşarbank Kıbrıs Kredi Egebank
Ekspres Demirbank Bankası Yurtbank
Interbank Sitebank Sümerbank
Ulusalbank Esbank
Tarişbank Etibank
Bank Kapital
İktisat Bankası
Bayındırbank
Kentbank
EGS Bank
Toprakbank
Pamukbank
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Fona devredilen bankalar, reel sektöre ve özellikle iştiraklere verdikleri


kredilerin batık kredi haline gelmesinden dolayı zor duruma düşmüş ve likidite
sıkıntısını azaltmak için yüksek faizden mevduat toplamışlardır.

Bu dönemde tasarruf mevduatı ile ilgili %100 güvencenin varlığı


bankaların daha rahat fon temin etmelerini sağlamış, diğer taraftan aşın riskli
işlemlere girişilmiş ve bu garanti kötüye kullanılmış, banka kaynaklarının
donuklaşması sonucunda bankaların mali bünyesi bozulmuştur. Bankaların
donuklaşan kredilerinin önemli bir kısmını doğrudan veya dolaylı bir biçimde
banka sahiplerine açılan krediler meydana getirmiştir. Bankaların içinin
boşaltılması, bankacılık sektöründe denetimlerin ne kadar yetersiz olduğunu ortaya
koymuş, şeffaflığın önemi tartışılmaya başlanmıştır.

1999 yılı sonu itibariyle fondaki bankaların toplam aktiflerinin sektör

payı %5.6, milli gelire oranı ise %5’tir. 79

1999 yılı sonu itibariyle faaliyet gösteren 81 bankanın aktif büyüklüğü


önceki yıla göre Dolar bazında %14 oranında artarak 133,5 Milyar USD’ye
ulaşmıştır. Söz konusu yılda bankacılık sisteminin açıklamış olduğu zararsa 566
Milyon Dolardır.80 Borçlanma maliyetinin giderek yükselmesi, kredi kalitesinin
düşmesi ve konulan ek vergiler bankacılık karlılığını azaltan unsurlardır.

79
Türkiye Bankalar Birliği “Bankalarımız 1999”
80
www.thb.org.tr

120

78 BakınızKaynak:TMSF
Tablo: 10 Tasarruf
2002 Mevduatı 119 Fonudakı
yılı faaliyetSigorta
raporu, www.bddk.gov.tr
Bankalar. 16.06.2003
Bankacılık Krizleri

1999 yıl sonu itibariyle bankacılık sistemindeki yoğunlaşma oranına

baktığımızda ilk 5 bankanın bankacılık sektörü Toplam Aktifinin %46’sma sahip

olduğu görülmektedir. îlk 5’in içerisinde ilk iki sırada kamu bankaları yer

almaktadır.

Konsolide banka bilançolarına bakıldığında şu önemli tespitleri yapmak

mümkündür:

• Toplam kredi hacmi önceki yıla göre daralmış kredilerin toplam


aktiflere oranı %38’den %30’ a düşmüştür.

• Tahsili gecikmiş alacakların toplam aktiflere oram %2,8’den


3,2’ye yükselmiştir.

• Tasfiye olunacak alacaklar’ın kredilere oranı %7,2’d en


%10,7’ye yükselmiştir.

• Takipteki kredilerin toplam kredilere oranı kamu Saj sermayeli

ticaret bankalannda %5,6’dan %10’a, ö 2ej sermayeli ticaret

bankalannda %2,4’den %3,6>ya yükselmiştir. Bu oran Fon’daki

bankalar için %163’dür

• Donuk aktiflerin toplam aktiflere oranı %7,9’dan %9^'&

yükselmiştir.

Çalışmanın Birinci Bölümünde Gerard Caprio ve D atlje| Kiingebiel'in

bankacılık krizi tanımlamasına yer verilmiş, banka sermayelerinin yok olması ve

geri dönmeyen kredilerin toplam banka kredilerine oranının %15-20’i dolayına

ulaşması bir bankacılık ı^j

121
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

tanımı olarak sunulmuştu. 1999 yılında geri dönmeyen kredi oranı bu düzeye
gelmemiş olsa da bu veriler bankacılık sektörünün kredi performansının
kötüleşmekte olduğunu göstermektedir. Sistemde batık kredi oram giderek artmakta
oluşu ve banka sermayeleri giderek erimesi sektörün kötüye gittiğinin vurgulayan
olumsuz sinyallerdir.

Bu dönemde göze çarpan bir diğer olumsuzluk ise bankaların döviz

pozisyon açıklan nedeniyle kambiyo işlemlerinden kaynaklanan açıklarının

büyüyerek devam etmesidir. Bankalar Birliği verilerine göre sistemin açık

pozisyonu 1999 yılında 8,4 Milyar Dolardan 13,2 Milyar Dolar’a yükselmiştir. Söz

konusu açık pozisyonun 4,8 Milyar Dolar’ı fondaki bankalara aittir.

3.1.6. Kasım 2000 Krizi

23 Kasım 1999’da 2000 yılı başından itibaren geçerli olacak bir “Stand

By Anlaşması” imzalanmıştır. 9 Aralık 1999’da IMF’ye niyet mektubu gönderilmiş,

Merkez Bankası enflasyonun düşürülmesi ve sürdürülebilir büyümenin

sağlanmasına yönelik 2000 yılı para ve kur politikasını açıklamıştır.

IMF Stand-By’ı desteğindeki yeni ekonomik programın üç temel ayağı

vardı81:

• Bütçe ve bütçe dışındaki kamu kesiminde mali disiplinin

sağlanması,

Üzerine 1”,
http://www.mahfieeilmez.nom.tr/kose- 1 .htm.
28 Temmuz 2003
122
TL Döviz Toplam

Mevduat Mevduat Mevduat

Kamu Bankaları %
61 %
17 %
39

Özel Bankalar 39 83 61

Toplam 100 100 100

Yaşanan Bankacılık
Krizi Örnekleri
Tablo:8 Mevduatın
Bankalar Arası Bankacılık Krizleri
Dağılımı
• Önceden belirlenmiş bir sürünen sabit kur (crawling peg)
uygulamasıyla döviz kurlarının belirlenmesi,

• Yapısal reformların yapılması ve özelleştirmenin


hızlandırılması.

Vergi gelirleri arttırılarak faiz dışı fazlanın yükseltilmesi ve Hazine'nin iç


borçlanma yükünün ve dolayısıyla faizlerinin düşürülmesi amaçlanıyordu. Bundan
böyle iç borçlanma yerine dış borçlanmaya başvurulacaktı. Vergi gelirlerinde
sağlanacak artış ve dış borçlanmanın, iç borçlanma yerine ikame edilmesi
sonucunda yurt dışından döviz girişi karşılığında yaratılacak para sayesinde likidite
sıkışması önlenmiş olacaktı. Merkez Bankası'mn Net İç Varlıkları (NİV) üzerine
konulan -
1,2 Katrilyon Liralık kritere göre Merkez Bankası yalnızca döviz girişleri
karşılığında yaratacağı Türk Lirasını piyasaya verecek ve ek likiditeyi ancak bu
yolla sağlayacaktı.

Program çerçevesinde 18 aylık bir periyod için kur oranlan önceden


belirlenmiş, bu kur çıpası dolayısıyla faiz oranlarında keskin ve ani düşüşler
olmuştur. Kamu borçlanma maliyeti düşmüş vadeler uzamıştır. Bankalar mevduat
faiz oranlarım düşürürken özellikle tüketici kredilerine önem vermiş bu kredilerin
vadesini uzatarak faizlerinde indirimler yapmışlardır.

2000 yılı Haziran ayı itibariyle bankacılık sektöründeki mevduat dağılımına


bakıldığında, toplam TL mevduatın %61’inin kamu Bankalarında, YP mevduatın
%83’ününse özel bankalarda olduğu görülmektedir.

123
AYLAR Yıllık Hazine Interbank Piyasası
Bileşik Faizi Gecelik Ortalama
Aylık Ortalama Faizi %
%
Ocak 37,00 34,1
Şubat 40,70 49,2
Mart 35,90 37,7
Nisan 34,40 33,3
Mayıs 36,00 41,3
Haziran 39,80 42
Temmuz 32,30 26
Ağustos 33,10 37,6
Eylül 33,60 46,2
Ekim 38,00 38,3
Kasım 39,20 83

Yıllık Ortalama 36,36 38.57

Kaynak: Sunalı Halil. “Yaşanan Mali Kriz ve Bankacılık Sektörü”,

www.activefinans.com/activeline/savilO/kriz.html

Bu dönemde Kamu Bankaları TL’ye, Özel bankalarsa YP mevduata daha

fazla faiz vermekteydi. Döviz kuranda bir belirlilik varken, ani kur artış riski

minimumdayken bankacılık sisteminin döviz toplayarak hazine bonosu-devlet

tahviline yatırım yapması doğra bir tercihti. Ancak bu şekilde bankalar yeni bir

riskle karşı karşıya kalmaktaydı. Zira YP yükümlülükler altına girip, karşılığında

bunları TL olarak değerlendiriyor, açık pozisyondan dolayı yeni bir risk almış

oluyorlardı. Diğer yandan mevduata yüksek faiz uygulayan kamu bankalarıyla özel

bankaların rekabet edebilirliği yoktu. Yaygın şube ağı ve mevduata verilen yaklaşık

%10 oranında yüksek faiz avantajıyla Kamu bankaları toplam TL mevduatın Bankacılık Krizleri

çoğunu topluyordu. oranı ortalaması ise Aralık 1999’da ulaşmış olduğu %66,6’dan %34,1’e düşmüştür,

%106’dan
Programın açıklanmasının %36,4’lük
yarattığı bir ortalamaya
olumlu etkiler sonucunda geçilmiş olması enflasyonla mücadelede
önemli
1999 yılında ortalama %106’ya sorunlar
ulaşmış yaratmıştır.
olan hazine Ertelenmiş
iç borçlanma yıllık tüketim
bileşik istekleri devreye girmiştir.
Bankaların
faiz oranı Ocak 2000’de %37’ye, interbankdüşük faizlerle
piyasası gecelikönerdikleri
faiz bireysel kredilerin de desteğiyle tasarruflar

tüketime kaymaya başlamış, talep canlı kaldığı için enflasyondaki düşüş beklenen

hızda olmamıştır.82

Tablo:9 2000 Yılında


Faizlerin Seyri

Kaynak: Eğilmez, Dr. Mahfı. “Kasım 2000 Krizi Üzerine 1”,


http://www.mahfiegilmez.nom.tr/kose 1 .htm. 28 Temmuz 2003

82Eğilmez, Dr. Mahfı. “Kasım 2000 Krizi Üzerine 1”,


http://www.mahfiegilmez.nom.tr/-kose 1 .htm.
83 Kasım ayma ilişkin interbank piyasası gecelik faiz oranının yeralmamış olmasının nedeni,
faizlerin bu dönemde uç değerlerde seyretmiş olması, dahil edilmesi halinde ortalamadan
önemli ölçüde sapılacak olmasıdır. Hazine ise Kasım ayı borçlanma ihalelerini krizden önce (14
Kasımda) yaptığı için Yıllık Hazine Bileşik Faizi üzerine böyle bir sıkıntı yoktur

125
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Yılın ikinci yansından sonra faizlerin düşmesine rağmen enflasyonun


beklendiği kadar düşmemesi ve hükümetin programa koyduğu yapısal reformlan
geciktirmesi programa duyulan güvenin azalmasına sebep olmuştur. 2001 yılı
bütçesinin belirlenmesi, kamu mâliyesinin şeffaflaştınlması ve özelleştirme gibi
konularda adım atılmaması veya gecikilmesi ülke içinde ve dışında endişeleri
artırmıştır.

Hükümetin prestij kaybının yanında bankacılık sektörüne yönelik


denetimler sonucu banka operasyonlannın artması ve medyada bu konuda çıkan
haberler piyasalarda tedirginlik yaratmıştır. Bu tedirginliğe bağlı olarak Kasım
ayının ortasında gecelik faizler yükselmeye başlamış bono ve repoda
dalgalanmalar gözlenmiş, borsa düşmeye başlamışta. Yabancılann ellerindeki kamu
kağıtlannı ve hisse senetlerini satıp döviz alıp piyasalardan çekilmeleri faizlerin
yükselmesine sebep olmuştur. Kamu kağıtlannın satılması ve faizlerinin
yükselmesi kağıt fiyatlanm düşürdüğü için kamu kağıtlannın değeri azalmıştır.
Faizlerin çok düşük olduğu dönemlerde büyük miktarlarda kamu kağıdı alıp elde
tutan bankalar zarara uğramıştır.

2000 yılının başında bono faiz oranlannın düşmesinden yararlanarak, kar

eden, elinde önemli miktarda bono tutan Demirbank, bono faizlerinin daha da
düşeceğini düşünerek bono portföyünü yükseltmiş ancak faizlerin yükselmesi ile

zor duruma düşmüştür. Aktifteki bu değer kaybının yanında pasifte kısa vadeli

borçlann bulunması vade uyumsuzluğu ve faiz riskini bertaraf edememiş bu

bankayı köşeye sıkıştırmıştır. Kısa vadeli bu borçlann ödenmesi için piyasalardan

yeni fon bulunamaması ise tedirginliği artırmıştır.

126
Bankacılık Krizleri

Zor durumdaki bankanın para bulamaması nedeniyle elindeki bonoları


piyasaya sürmesi bono faizlerinde yükselmeye ve Arjantin’deki gelişmeler
yüzünden krize duyarlı olan yabancıların piyasadan çekilmeye karar vermelerine
neden olmuştur. Yabancıların piyasalardan çekilerek döviz talep etmelerinin
yanında bu bankanın durumunu gören sektördeki diğer bankalar, bu bankayla
bankalar arası piyasada alım-satım için tahsis ettikleri limitleri iptal etmiştir.
Limitlerin kapatıldığı söylentisi yayılınca bankanın bono ve tahvil satışı ve döviz
talebi artmıştır. Panik nedeniyle diğer bankalar da birbirine açtıkları limitleri iptal
etmeye başlamış, yabancı para çıkışı artmış ve repo faizleri % 250’lere çıkmıştır.

Faizlerin yükselişine müdahalede geç kalınması kriz süresince beklentileri


daha da kötümser hale getirmiştir. Bu durum büyük açığı olan kamu bankalarını ve
mevduat sigorta fonunda bulunan bankaları zor duruma düşürmüş, elde yüklü
kamu kağıdı tutan ve devleti finanse eden bankalar zarar etmeye başlamıştır.
Medyada yapılan haberler de gerginliği artırmıştır. İMKB tahvil ve repo
piyasasında zor duruma düşen bankaların borcunu ödeyememesi ve ardından gelen
likidite riski sistemdeki büyük küçük bütün bankaları etkilemiştir. Özellikle
yurtdışındaki bankalarda depo yapılarak karşılığında döviz alman eurobondlann
değerinin çok düşmesi sonucu aradaki farkın ödenmesini ve kağıtların iade
edilmesini isteyen yabancılara karşı bankalar zor duruma düşmüş,
yükümlülüklerini yerine getirmek için döviz talep etmeye başlamıştır.

Bankacılık sektöründe ciddi bir likidite krizinin ortaya çıkması sonucunda

Merkez Bankası likidite ihtiyacını karşılamak için gün içinde repo ihalesi açmış ve

zor durumda olan bankalann repo ihalesinden

127
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

yararlanarak açıklarını kapamasını sağlamıştır. Likidite sorunu Merkez


Bankası’nın Net İç Varlıklar sınırını aşmasıyla ortadan ı-ııTrtly||'B Merkez Bankası
sistemden döviz çıktığı halde piyasaya likidite vererek IMF ile yaptığı anlaşmanın
kriterlerinden biri olan -1,2 katrilyon liralık bu sının aşmıştır. Merkez Bankası ve
Hazine, düzenledikleri geri alım ihaleleri ile elinde kağıt olıp satamayanlar için
“karşı taraf’ sağlamayı amaçlamıştır. Diğer taraftan piyasada oluşan likidite
ihtiyacını azaltmak amacıyla daha önce 12 Ocak’tan itibaren düşeceği açıklanan
disponibilité yükümlülüklerine piyasayı daha fazla sıkıştırmaması için serbesti
getirilmiştir. Buna göre disponibilitede haftalık oran tutturma prensibinde yeni
uygulamayla, 25 Kasım-5 Ocak arasındaki haftaların tek bir hafta kabul edilmesi
ve bir haftadaki TL serbest tevdiat eksiğinin diğer haftalarda tutulacak olan
fazlayla kapatılması kararlaştırılmıştır. 84

Ancak yabancı yatırımcıların ve bilançolarındaki açık pozisyonu kapamak

isteyen yerli bankaların yüklü döviz alımlanm sürdürmesi nedeniyle likidite

sıkışıklığı devam etmiş ve repo faizleri düşmemiştir. Bunun üzerine Merkez

Bankası para programına tekrar dönülmesi gerektiğini açıklayarak piyasaları

fonlamayı durduracağını, sisteme ek likiditeyi eskiden olduğu gibi sadece döviz

karşılığında sağlayacağını açıklamıştır. Bunun sebebi Merkez Bankası’nm piyasaya

verdiği her TL’nin kendisine döviz talebi olarak geri dönmesi ve bu yüzden

piyasaya bir yandan döviz satarken bir yandan bu dövizin alınmasını sağlayacak

TL’yi borç verir bir duruma gelmesi olarak açıklanmıştır.

84
T.C. Ziraat Bankası (2000) “Bankacılık Krizleri”,Yayınlanmamış Arge Raporu.

128
Bankacılık Krizleri

Merkez Bankası piyasayı artık fonlamayacağım, faizlerin yükselmesine izin


verileceğini ifade etmiştir. Faizlerin yükselmesinin TL’ye olan talebi artırarak döviz
talebini düşüreceği düşünülmüştür. Ancak Merkez Bankası bu karan sadece 1 gün
uygulayabilmiş, piyasadaki likidite eksikliği sona ermediği için piyasalan fonlamak
zorunda kalmış ve bu nedenle Net İç Varlıklar hedefi yeniden aşılmıştır. NİV 1.9
katrilyona çıkarken Merkez Bankası o gün itibanyla kriz başlangıcından beri 6
Milyar Dolar satmıştır. Bono faizleri %200’e gecelik faizler %1000-2000
seviyesine çıkmış, repo faizleri 1994 krizindeki oranlan bile aşmıştır. Mevduat,
tüketici kredileri ve kredi kartı faiz oranlan yükseltilmiştir. Bankalar Kasım
bilançolannı kapayıp yabancıların döviz talebini karşılamış ancak yüklü bono
portföyü olan ve daha sonra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen
Demirbank TL ve döviz sıkışıklığını giderememiştir.

Merkez Bankası kriz başından itibaren iki hafta içerisinde toplam


7.2 Milyar Dolar kaybetmiştir.

IMF ile yapılan görüşmeler sonucu IMF’nin Türkiye’ye krizi atlatması


için ek rezerv imkanı (Supplemental Reserve Facility) sağlayacağı açıklanmıştır.
IMF 10 Milyar Dolar Dünya Bankası ve ABD ise köprü kredi olarak 3 Milyar
Dolar kredi vermeyi kabul etmiştir. Hükümet ise yapısal reformların
hızlandınlacağını, mali bünyesinde sorun olan bankalara operasyon yapılacağını,
Türk Telekom’un 4 ay içinde özelleştirileceğini, bütçe dışı fonlann Mart ayına
kadar tasfiye edileceğini ve enetjiyi de kapsayan hızlı bir özelleştirme takvimi
yapılacağını taahhüt etmiştir.

129
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Kamu Bankalarının özelleştirilmesi düşüncesine yönelik olarak ilk adım


atılmış, 2003 yılı sonuna kadar kamu bankalarının özelleştirileceği açıklanmıştır.
Bu bankaların küçültülmesine yönelik olarak ilk aşamada bir kanun çıkarılarak
çalışanlara diğer kamu kuruluşlarına geçiş hakkı tanınmış, emeklilik hakkını
kazanan personel emekliye ayrılmıştır.

6 Aralık 2000’de Demirbank ve Park Yatırım Bankası Tasarruf Mevduatı


Sigorta Fonu’na devredilmiş, yükümlülüklerinin vadesini aştığı ve faaliyetlerini
sürdürmesinin mali sistemin güven ve istikrarım tehlikeye düşürdüğü gerekçesiyle
Park Yatırım Bankası’nın faaliyet izni kaldırılmıştır. 85 Demirbank için ise bankanın
fonlamadan kaynaklanan ve her geçen gün katlanarak artan zararlarının
özkaynaklanm aştığı, yükümlülüklerini vadesinde yerine getiremeyerek kaynak
sağlayamadığı için likidite krizine düştüğü ve durumu süreklilik arz ettiği için
mevduat sahiplerinin haklarım ve mali sistemin güven ve istikrarım tehlikeye attığı
gerekçesi gösterilmiştir. 86 Türkiye’nin önde gelen bankalarından biri olan
Demirbank’m bu duruma düşmesinin sebebi, yüklü hazine bonosu tutması, faiz
riskini taşıyamaması ve ödenmiş sermayesine oranla aşın risk altına girmiş olması
olarak açıklanmıştır. Görüldüğü gibi Demirbank’m durumu fona alman diğer
bankalara nazaran farklılık arz etmektedir.

85
Bakınız Tablo: 10 Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonudakı Bankalar
86
Bakınız:Tablo:7 Türkiye’deki Bankaların TMSF’ye Alınma Gerekçeleri

130
Bankacılık Krizleri

Ta
bl
o:
10
Ta
sa
rr
uf
M
ev
du
atı
Si
go
rta
Fo
nu
da
ki
Ba
nk
ala
r

131
Bankacılık Krizleri

Demirbank rasgele bir banka değildi ve şöyle bir özelliği vardı.


2000 yılında yapılan DİBS ihraçlarının yaklaşık %15’ini aldığı ve toplam DİBS
stokunun yaklaşık %10’unu taşıdığı tahmin ediliyordu. Bu büyük DİBS stokunu
taşımak için ise kısa vadeli dış ve iç borçlanma yapıyordu. Örneğin, pasif toplamı
içinde vadeli mevduatın oranının ancak %1 dolayında olduğu tahmin ediliyordu. Bu
durumun ortaya çıkmasıyla Demirbank için öncelikle dış borçlanma kanalları
tıkandı. Ardından iç borçlanma kanalları da tıkandı ve taşıdığı DİBS stokuna
rağmen Demirbank diğer yerli bankalardan borç alamadı.Sonuçta Demirbank
zorunlu olarak DİBS stokunun bir bölümünü satmak istedi. Ardından fiyatlar
düşmeye, faizler artmaya başladı. Diğer yandan, kısa vadeli borç oranı yüksek olan
kamu bankaları da kısa vadeli borçlanmayı sürdürmek
87
zorunda olduklarından faizler üzerinde ek bir baskı oluşuyordu.

IMF ile acil yardım kredisi üzerinde anlaşıldıktan sonra bankacılık


sisteminde yaşanan bu krizin aşılması ve yeniden güven sağlanması için
yabancıların bankacılık sektörüne açtığı dış kredilere devlet garantisi getirileceği,
hatta mevduatta halen 100 Milyar lira ile sınırlı olan devlet güvencesinin
genişletileceği açıklanmıştır. 1994 krizi sırasında getirilen mevduat garantisinden
sonra devlet, bankaların pasifleri arasında yer alan dış borçların da arkasında
olduğu mesajını vermiştir.

87
Uygur, Ercan.(2001) “Krizden Krize Türkiye: 2000 Kasım ve 2001 Şubat Krizleri”; İkinci -
Genişletilmiş Taslak: 7 Nisan 2001, http://members.nbci.com/econturk/Turkive.html

133
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Bu gelişmelerden sonra faizler inmeye başlamıştır. IKfljiflH anlaşmanın


sağlanmasının ardından Türkiye’nin Euro cinsinden tahvillerine yeniden talep
gelmiştir. Bu arada bir süredir süren kriz« * buna bağlı olarak yüksek faizler
yüzünden çoğu banka zarara uğramış bu sebeple verdiği kredileri geri çağırmış ve
kredi faizlerini artıranMİ Böylece krizin etkileri reel sektöre de sıçramıştır.
Piyasada ortaya çıkan faiz dalgalanmaları talep canlılığını birdenbire kesmiştir.
Talepte ortaya çıkan bu ani daralma, reel kesimin satışlarının düşmesine,
dolayısıyla stoklarının hızla yükselmeye başlamasına yol açmış, bankalardan
alınan kredilerin geri dönüşlerinde sıkıntılar yaşanmaya başlanmıştır.

Kasım 2000 krizi gerçekten de Türkiye’nin yaşadığı en büyük

olumsuzluklardan birisidir. IMF’nin koymuş olduğu yanlış teşhisler neticesinde

Merkez Bankasının müdahalede geç kaldığı, piyasaya likidite vermeyi sürdürerek

krizi önleyebilecek olduğu halde bunu yapmayarak krizi daha da tırmandırdığı

eleştirileri vardır.

Net iç varlıklar hedefine kitlenen Merkez Bankası faizlerdeki yükselişe

seyirci kalmış, hazine bonosuna yüksek oranda yaünm yapan bankalar zarar etmiş,

likidite sıkışıklığı neticesinde faizler daha da artmıştır. Ellerindeki bonoları

satmayabileceklerini düşünen yabancı yatırımcıların piyasadan çıkması faizleri

daha da arttırmıştır. Faizlerin yükselmesiyle Merkez Bankasına döviz satışı

gerçekleşmemiş, aksine : yabancıların döviz talebi artmıştır. Diğer taraftan

ellerindeki hazine bonolarını teminat olarak kullanarak dış borçlanmaya gitmiş

olan bankaların teminatları erimiş, aldıkları bu borçlan ödemek zorunda kalmışlardır.

Bu nedenle de bankalann TL ve YP talepleri artmıştır.

134
y

Bankacılık Krizleri

Kasım 2000'de bir likidite krizi yaşandığı konusunda fıkır birliği vanlır.
Ancak bu durum bazı kesimlerce dövize hücum krizi olarak nitelenmiştir. Bu
dönemde bankaların döviz taleplerinin artmış olmasına rağmen gerçek kişilerde
dövize yönelme görülmemiştir. IMF Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fisher bu
krizin, döviz kuru çıpası uygulamasının yarattığı cari açık büyümesinden
kaynaklanan panik sonucu bir dövize hücum krizi olduğunu vurgulamış,
piyasalara ek likidite vermenin krizi çözmek yerine büyüteceğini ileri sürmüştür.
Türkiye cephesinde ise farklı yaklaşımlar vardır. Korkut Boratav krizin, döviz
kuru çıpasına dayalı IMF programının kaçınılmaz sonucu olduğunu öne sürmekte,
Türkiye'nin ödemeler dengesi sorunu yokken böyle bir IMF programı içine
girmesinin temel hata olduğu görüşünü savunmaktadır.

Kriz neticesinde;

• Türk Bankacılık sisteminin fonladığı menkul değer cüzdanı


porföyü yaklaşık 1/3 oranında değer kaybetmiştir. Rakamsal
ifade ile 33 Milyar Dolar’lık portföyün 11 Milyar Dolar
tutarındaki bölümü zarara dönüşmüştür. 88

• Repo ile fonlanan menkul değerlerin çok büyük risk

oluşturduğunun acı bir tecrübeyle farkına varılmıştır.

• Bankacılık sistemi özkaynaklan bu kriz neticesinde önemli ölçüde

erezyona uğramıştır.

135
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

• Ekonomideki kaynakların etkin dağılımını sağlaması gereken


bankacılık sisteminde esas büyük irrasyonelliğin kamu
bankalarında olduğu konuşulmaya başlanmıştır.

3.1.7. Şubat 20001 Krizi ve Yeniden Yapılanma Dönemi

Piyasalar henüz Kasım krizinin şokunu üstlerinden atamamışken Türkiye


daha 3 ay geçmeden yeni bir krizle karşı karşıya kaldı. 19 Şubatta Başbakan ve
Cumhurbaşkanının Milli Güvenlik Kurulundaki tartışmalarıyla mali piyasalar bir
kez daha karıştı. Yabancı yatırımcılar piyasadan çıkmaya çalışırken bankalar da
olası gelişmelere karşı kendilerini korumak arzusuyla döviz alımına yöneldiler.

Tarihin en büyük iç borç geri ödemesini yapmaya hazırlanan Hazine, 20

Şubat günü yaptığı iç borç ihalesinde borçlanma vadesini düşürdü ama yine de

yeterli talep alınamadı. Bir gün önce 20 Şubat valörüyle piyasalara 7,5 Milyar

Dolar satan Merkez Bankası Türk Lirası Likidite vermeyerek döviz talebini kısma

yolunu seçti. Bu şekilde yabancı bankalara karşı Türk bankaları pratik olarak

“default” etmiş oldular. Piyasa ancak 21 Şubat itfası yoluyla TL likiditesini buldu

ve Merkez Bankasından döviz alabildi. Faizler yine %1000’lerin üzerinde ifade

edilmeye başlanmıştı. Kasım krizinde olduğu gibi Merkez Bankası’nm Net İç

Varlıklar hedefinden vazgeçmeye yanaşmaması krizin derinleşmesine yol açtı. Mali

piyasalar kilitlendi, ödemeler sistemi çöktü, Merkez Bankası döviz satışını

taymlamaya (rationing) başladı. Buna

136
Bankacılık Krizleri

rağmen döviz talebi devam etti. Sonuçta tarihimizin en kapsamlı programlarından


biri rafa kaldırıldı. 89

Şubat ayma gelindiğinde uygulanan program ve kur çıpasma olan güven


azalmış ve döviz talebi önemli ölçüde yükselmiştir. Merkez Bankası yüksek
seviyedeki bu döviz talebine karşı likiditeyi kontrol etmeye çalışmış, ancak ortaya
çıkan likidite sıkışıklığı özellikle kamu bankalarının aşın düzeyde günlük likidite
ihtiyaçlan nedeniyle ödemeler sisteminin kilitlenmesine neden olmuştur. Bu
ortamda uygulanmakta olan döviz kuru sistemi terkedilerek Türk Lirası
dalgalanmaya bırakılmıştır. Türk Lirası yabancı paralar karşısında dalgalanmaya
bırakılmasının ardından Dolamı fiyatı 685.000 TL’den 1.350.000 TL’ye fırlamıştır.
Kurlardaki yaklaşık %70’lik ani artış büyük belirsizlikleri de beraberinde
getirmiştir. Sistemde bir süre hiçbir öngörü yapılamamış, bankalar alış ve satış
kurlan arasında büyük farklılıklara giderek bir süre zaman kazanmaya
çalışmışlardır.

Kurlardaki bu belirsizlik iç talebin birdenbire kesilmesine yol açmıştır.


Mali sisteme olan güven sarsılmıştır, döviz üzerinden yapılan kontratlar Türk
Lirasına çevnlmeye başlanmıştır. Bankalardan kredi kullananlar borçlannı
ödeyemez duruma gelmiş, özellikle döviz kredisi kullanan firmalar zor duruma
düşmüştür. Doğrudan reel kesime yansıyan bu kriz neticesinde işyeri kapanmalan
ve işsizlik önemli düzeyde artmıştır.

85 Kumcu, Ercan.(2001) “1992’den 2001'e Ekonomik Kriz”, TÜSİAD Görilş Dergisi, Sayı 47,
http://www.tusiad.org/anasavfa.nsf/Frameset%20III70penFraroeSet

137
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Kasım ve Şubat krizleri sonucunda bankacılık sektörünün içinde


bulunduğu sorunlar daha da ağırlaşmıştır. Kasım krizi sonrasında likidite ve faiz
riski nedeniyle ciddi sorunlar yaşayan bankacılık sektörü, Şubat krizi sonrasında
bir de kur riskinden kaynaklanan kayıplarla karşı karşıya kalmıştır. Kriz döneminde
faiz oranlarındaki hızlı artış nedeniyle fonlama maliyeti artmış, menkul değerler
cüzdanının piyasa değeri azalmıştır.

Kasım ve Şubat krizleri sonrasında kamu bankalarında 5,2-11,3 Milyar

Dolar, özel bankalarda 9,2-20,1 Milyar Dolar, ve Tasarruf Mevduatı Sigorta

Fonu’na devredilen bankalarda 4,4-7,3 Milyar Dolar olmak üzere tüm bankacılık

sektöründe toplam 18,8-38,7 Milyar Dolar sermaye kaybı gerçekleştiği tahmin

edilmektedir.90

Kur rejiminin terkedilmesi nedeniyle ortaya çıkan güven bunalımı ve

istikrarsızlığı süratle ortadan kaldırmak, ekonominin yeniden yapılandırılmasına

yönelik altyapıyı oluşturmak amacıyla Hükümet tarafından Güçlü Ekonomiye

Geçiş Programı uygulamaya konulmuştur. Bu programın ana unsurlarından birisi

bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması olarak belirlenmiştir.

2001 yılı Türkiye ekonomisi ve bankacılık sistemi açısından zor bir yıl olmuş,
bankacılık sistemi de önemli ölçüde küçülmüştür. Banka sayısı 79’dan 61’e
gerilemiş, çalışan sayısı yüzde 19 azalarak 137.495’e düşmüştür. Toplam aktifler
TL bazında yüzde 60 artarak 166,4 katrilyon TL’ye ulaşmış; Dolar bazında ise
yüzde 26 küçülerek 115 Milyar Dolara gerilemiştir.

90
T.C. Ziraat Bankası, (2000),“Bankacılık Krizleri”,Yayınlanmamış Arge Raporu.

138
Banka Sayısı 19 99 2000 2001 2002
Özel Sermayeli 31 28 22 20
Kamusal Sermayeli 4 4 3 3
Yabancı Sermayeli 19 18 15 15
Kalkınma ve Yatırım B. 19 18 15 14
TMSFye Devredilenler 8 11 6 4
Toplam 81 79 61 56
Şube Sayısı (Yurtdışı 1999 2000 2001 2002
şubeler dahil)
Özel Sermayeli 3.96 3.783 3.523 3.543
Kamusal Sermayeli 2.865 2.834 2.725 2.024
Yabancı Sermayeli 121 117 233 207
Kalkınma ve Yatırım B. 31 30 19 19
TMSFye Devredilenler 714 1073 408 363
Toplam 7.691 7.837 6.908 6.156
Personel Sayısı 1999 2000 2001 2002
Özel Sermayeli 76.386 70.954 64.38 64.737
Kamusal Sermayeli 72.007 70.191 56.108 46.783
Yabancı Sermayeli 4.185 3.805 5.395 4.98
Kalkınma ve Yatırım B. 5.43 5.556 5.221 4.869
TMSFye Devredilenler 15.98 19.895 6.391 7.963
Toplam 173.988 170.401 137.495 129.33

Bankacılık Krizleri

Tablo: 11 Banka, Şube ve


Personel Sayıları (1999-2002)

*2002 Yılına ait veriler Eylül ayı itibanyladır.


Kaynak: www.tbb.ore.tr
Bankacılık Krizleri

Fon’a alman bazı bankaların birleştirilmesi ve/veya kapatılması, bazı


bankaların faaliyetlerine son verilmesi yanında, bazı bankaların birleşmesi banka
sayısının azalmasına neden olmuştur. 2001 yılında Ulusal Bank, İktisat Bankası,
EGS Bank, Baymdırbank, Kentbank, Tarişbank, Sitebank ve Toprakbank
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu bünyesindeki Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu’na devredilmiştir. 91 Fon bünyesindeki bankalardan Egebank,
Yurtbank, Yaşarbank ve Bank Kapital Ocak 2001’de, Ulusal Bank ise Nisan
2001’de Sümerbank ile birleştirilmiş, Sümerbank yıl içinde Oyak Grubuna
satılmıştır.

Fon bünyesindeki İnterbank ve Esbank Haziran 2001’de Etibank ile


birleştirilmiş, yıl sonu itibariyle Etibank’ın bankacılık lisansı iptal edilmiştir. 2001
yılı içinde Sümerbank’a ek olarak Demirbank’ın HSBC Bank’a ve Sitebank’ın da
Novabank’a satışları gerçekleştirilmiştir. Etibank’a ek olarak ise, İktisat Bankası
ve Kentbank’ın bankacılık işlemleri yapma izinleri kaldırılmıştır. Kalkınma ve
yatırım bankaları grubundan ise, Okan Yatınm Bankası ve Atlas Yatınm
Bankası’nın faaliyet izinleri iptal edilmiştir.

Kamu bankaları grubundan T. Emlak Bankası, 1 Temmuz 2001 tarihi


itibariyle T.C. Ziraat Bankası bünyesine dahil edilmiştir. Körfez Bank Osmanlı
Bankası ile, yeni Osmanlı Bankası ise Garanti Bankası ile birleşmiştir. Böylece,
2001 yılı sonunda banka sayısı 79’dan 61’e gerilemiştir. Bunlardan 15’i ticaret
bankası, 3’ü kalkınma ve yatınm bankasıdır.

91
Bakınız Tablo: 10 Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonudakı Bankalar, Sayfa 116

141
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Yapılan düzenlemeler güven kurumlan olan bankalann daha sağlıklı bir

TabIo:12 Türk Bankacılık Sektöründe Yıllar İtibariyle Banka Sayıları (1980-2003)


yapı içerisinde faaliyet göstermelerini sağlamaya yöneliktir. Bu anlamda sektör
düzenleyici kurum tarafından yapılan sürekli denetim ve düzenlemeler devam
etmektedir.

Grafik:3 Yıllara Göre Türkiye'deki Banka Sayıları


Ban

zler
kac
ılık
Kri

Grafik:4 Yıllara Göre Türkiye'deki Banka Personel Sayıları


cn <N m Tf - cn 00 cn
2003

40

20

54

cn CN »n - cn oo cn
2002

40

20

14

54

cn NO »/i cn CN cn ON cn
2001

46

22

15

61

Tf - oo \r, cn 00 cn CN cn
2000

61

28

79

Tf cn OO ON *o ON cn cn cn
1999

62

81

5 rf cn 00 NO fN ır, cn ON cn
1998

35

75

m o oo - cn r^~ cn
1997

59

36

13

72

»o o oo r- - m cn r» cn
69
1996

56

33

o 00 r-- m cn r~~ cn
Kaynak: www.tbb.org.tr
1995

55

32

68

NO o o cn NO cn
1994

55

29

20

*2

67

NO o ON -
Grafiklerden
cn NO
de cngörülebileceği üzere banka sayısı 2001 yılında 1988 düzeyine
1993

inmiştir. Sektörde istihdam edilen personel sayısı ise 1994 düzeyine gerilemiştir.
58

32

20

12

70

NO cn o ON - cn NO cn

Bu azalışta kamu bankalannda çalışan personelin sektör dışına çıkanlmasının


69
1992

57

20

12

NO o CN ON CN cn cn
önemli bir etkisi vardır.
1991

53

26

10

63

r- o t*- «/"> cn cn 3
1990

54

25

22

10

oo o »o 00 CN cn CN S
142
1989

55

24

23

00 o CN -«t r- r^ cn CM CN
1988

54

25

61

f" o Ov cn NO NO CN O
1987

50

24

56

1 r- o O' cn O l/î cn CN O NO
51

25

00 o r- m ■'tf NO ■'t fN o
1985

48

23

54

oo o CN cn NO CN o
1984

43

20

49

r- oc O» o O CN 00 s© Tf CN o
1983

43

oo ON o O' CN r- NC CN o
1982

36

42

00 ON o CN cn NO CN o
1981

32

38
1980

Ticarct 31
Bankaları

Karmısal Serm Ticaret


oo

Bank.

özel Sermay. Ticaret Bank.


Os

Tasarruf Mevd
o

Sig.Fon.Dev. B.
Yabancı
Bankalar
-¡t

Türkiye 'de
CN

Kurul.Yaban. B.
Türkiye 'de Şb. Açan
CN

Yaban. B.

Kalkınma ve
NO

Y'atırım Bank.
Kamusal Serm. Kal. ve Yat.
■'t

B.

özel Serm Kal. ve Yat. B.


CN

Yabancı Serm.
o

Kal. ve Yat. B.
37
Toplanı Banka
Sayısı
Ka
yna
k:
ww
w.t
bb.
org
.tr

143
Bankacılık Krizleri

3.2. ARJANTİN BANKACILIK SEKTÖRÜ VE YAŞANAN


BANKACILIK KRİZLERİ

Birinci Dünya Savaşından önceki dönemde yabancı sermayenin, özellikle


İngiliz yatırımcıların en gözde ülkesi olan Aıjantin’de sermayenin yansı
yabancılann elindeydi. Bu yıllarda finansal gelişme açısından dünyada ilk 5-6 ülke
arasında yer alan Aıjantin, “çekirdek ülkeler” olarak adlandınlan İngiltere,
Almanya ve ABD arasına girmeye en güçlü aday olarak gösterilmekteydi. Ancak, I.
Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında yabancı sermaye girişi sekteye uğramış,
yatınmlan finanse edecek olan yurtiçi tasarruf istenen ölçüde artmayarak
büyümenin düşmesine neden olmuştur. 92

İkinci Dünya savaşının ardından Aıjantin de diğer Latin Amerika ülkeleri


gibi içe dönük ithal ikameci büyüme modellerini benimsemiş, yatınmlannı yurtiçi
tasarruflarla finanse etmiştir. Bu dönemde sermaye hareketleri üzerine konulan
sınırlamalar maliyetleri artırmış, Aıjantin gibi sermaye stoğu az bir ülkenin
büyümesini olumsuz etkilemiştir. Sermayede göreli fiyat yapısının değişmesi ve
dünya fiyatlanndan sapmanın sonucunda oluşan düşük sermaye getirisi ve kısıtlı
sermaye girişi düşük bir büyüme performansına neden olmuştur. 93

92
Türker Kaya, Yasemin. (2001) “Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma:
Aıjantin Örneği”, BDDK MSPD Çalışma Raporları, No: 2001/2, Sayfa 3 Taylor, Alan.
(1997)“Argentina and The World Capital Market: Saving, Investment and International Capital
Mobility in the Twentieth Century.”, NBER Working Paper No: 6302.
http://papers.nber.org/papers/w6302 Sayfa 13

145
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

3.2.1.1982 krizi

1970’li yıllarda Aıjantin’de para basılarak finanse edilen bütçe açıklan


sonucunda enflasyon hızla yükselmeye başlamış, yaşanan makro ekonomik
istikrarsızlık ekonomideki Dolarizasyonu artırmıştır. Bu dönemde enflasyonun
altında kalan negatif faiz oranlan nedeniyle bankacılık sektöründe toplanan
mevduat miktarı azalmıştır.

1977 yılında yapılan finansal reformla birlikte faiz oranlarının

kontrolünün bırakılması ve 1979’da uluslararası sermaye hareketlerinin

serbestleşme sürecine girmesiyle birlikte ülkeye büyük oranda sermaye girişi

başlamış ancak yabancı sermaye yatınma değil, rant gelirlerine yönelmiştir.

Özellikle yüksek enflasyon ortamında bankacılığın daha kolay

yapılabilmesi, karlılığı yüksek bir alan olması bu sektörde faaliyet göstermeyi

kolay hale getirmiş, bu dönemde banka ve banka dışı fınans kurumlannın sayısı

hızla artmıştır.

Yeterli denetim sağlanmadan gerçekleştirilen serbestleşme finansal

kurumlar arasında mevduat toplamak için kontrolsüz bir faiz yanşı başlatmıştır.

Borçlannı daha fazla borçlanarak ödemeye başlayan bankacılık sistemi daha çok

faiz vererek mevduat çekmeye çalışmıştır. Bu dönemde yüksek enflasyonun


yaşanıyor olması nedeniyle de bankalann mevduat vade yapısı gittikçe kısalmıştır.

Bu durum bilançolardaki faiz riski birikimine işaret etmektedir. 94

94
Erdoğan, Niyazi.(2002) “Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler”, Yaklaşım Yayınlan., Ankara.
Sayfa 70
Bankacılık Krizleri

Mevduata verilen tam güvence, mudileri tasarruflarını


değerlendirecekleri kurumu belirlemede seçici olmaktan uzaklaştırmıştır. Daha
fazla faiz vererek daha fazla mevduat toplamak için faiz yarışına giren bankaların
mali bünyeleri giderek bozulmaya başlamıştır. Yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle
ancak kısa vadeli kaynak toplanabilmesi, buna karşın kullandırılan kredilerin daha
uzun vadeli olması bankaların bilançolarında vade uyumsuzlukları ortaya
çıkarmıştır.

Risk alan kuruluşlar olarak bankaların kullandırdıkları kredilerden geri


dönüşü sağlayamamalan belli bir orana kadar göze alınmış olmakla birlikte, bu
oranın yükselmesi bir tehlike sinyalidir. Zira kredi kullananların “ödememe”
eğiliminin ortaya çıkması yalnızca o bankanın değil bütün finansal sistemin
sorunudur. Nitekim Aıjantinde de bu durum ortaya çıkmış, aktifteki batık krediler
oranı artmıştır.

1980-1982 döneminde enflasyonu düşürmek için kuru çıpa olarak


kullanan dezenflasyon programı uygulanmış, ancak bu program, faizleri hızla
düşürmüşse de enflasyonu kontrol etmekte başarılı olamamıştır. Enflasyon oranı
1980’de %90'lardan 1984’de %700’lere yükselmiştir. 95 Faizlerin düşmesiyle oluşan
negatif reel faizler sonucu ülkeden hızlı bir sermaye kaçışı başlamıştır. Sabit kur
politikası dış ticareti olumsuz etkilemiş, ihracat azalmış, cari açık hızla
büyümüştür. Reel kesim ve firmaların borç geri ödeme gücü zayıflamıştır. Denetim
ve gözetim sistemindeki yetersizlik mali yapısı bozuk olan banka ve finansal
kuramların krize girmesini hızlandırmıştır Verdikleri kredileri geri

95
Rojas-Suarez, Liliana ve Weisbrod, Steven R.(1994) “Financial Market Fragilities
in Latin America: From Banking Crisis Resolution to Current Policy Changes”, IMF
Working Paper No. 94/117

147
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

alamayan Aıjantin bankaları zor duruma düşmüş, Arjantin Merkez Bankası krizi
önlemek amacıyla bir rehabilitasyon programı yürürlüğe koymuştur.

Aıjantin Merkez Bankası’nın öncülüğü ve kontrolünde başlayan bu


yeniden yapılandırma çalışmaları kapsamında önce ülkedeki fınansal kuruluşların
tamamının yönetimine Merkez Bankası tarafından el konulmuş, ardından en kötü
durumda olan bankalar likide edilmiştir. Bunun için GSYİH’nın yüzde 5’i oranında
bir kaynak ayrılmıştır. Çoğu güvence altında olan mevduatlann ödenmesi de para
basılarak yapılmıştır. Bu önlemler banka iflaslarını önleyememiş ve 1982 yılında
83 banka ve banka dışı fınansal kuruluş daha iflas etmiştir. Bunun üzerine hükümet
bankaların yabancı kuruluşlara olan borcunu üstlenmiş ve bunları (çok düşük bir
kurdan) pesoya çevirip zaman içinde ödemiştir. Ayrıca bu ödeme de para basılarak
karşılanmıştır.96

Mali sistemde yaşanan güven bunalımı sonucunda, tasarruf sahipleri

tercihlerini dövize çevirmiş, ekonomide hızlı bir Dolarizasyon dönemi başlamıştır.

1980-82 döneminde bankacılık sektöründe yaşanan gelişmelerin toplam

maliyeti GSYİH’nin yüzde 55’i gibi çok yüksek bir orana ulaşmıştır. 97

96
Aydın,A., Ataman Erdönmez P., İnan, A. ve Tulay B. (2000) “Bankacılıkta Mali Bünye
Sorunları ve Yeniden Yapılandırmada Ülke Uygulamaları” , TBB Araştırma Raporları,
http://www.tbb.org.tr/nirkce/calismalar.htm Sayfa 3
97
Türker Kaya, Yasemin. (2001) “Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma: Arjantin
Örneği”, BDDK MSPD Çalışma Raporları, No: 2001/2, Sayfa 4.

148
Bankacılık Krizleri

3.2.2. Austral Planı ve 1989 Krizi

Haziran 1985’de makro-ekonomik istikran sağlamak ve enflasyonu ani

bir müdahale ile düşürmek amacıyla Austral Planı ilan edilmiştir. Bu Plan ile

enflasyon hızlı bir şekilde düşürürken kamu finansmanına disiplin getirmek

istenmiştir.

Bu plan çerçevesinde fiyat ve ücretler dondurulmuş, kamu mal fiyatlan


artınlarak yeni vergiler getirilmiş, Merkez Bankasının para basmayacağı ilan
edilmiştir. IMF ile yeni bir anlaşma imzalanıp dış borçlann konsolidasyonu yoluna
gidilmiştir. Yeni bir paranın ekonomiye sokulması ile şok stratejisi izlenmiş, bu
sayede enflasyon beklentisini kırmak ve enflasyonu durdurmak amaçlanmıştır.

İlk başlarda enflasyon hızla düşmüş, Haziran ayında %30,5 olan


enflasyon oranı Temmuzda %6, Ağustosta %3 seviyelerine kadar gerilemiştir. 98

Başlangıçta başarılı olan plan sayesinde enflasyon düşerek mali denge

sağlanmış, ancak bu politikalar gevşetilmeye başlanınca (1986’da ücret

dondurmanın kaldınlması, artan bütçe açıklannın para basılarak finanse edilmesi,

1987 seçimleri) enflasyon yeniden yükselmiştir

Bu dönemde zayıflayan reel kesim bankalann aktif kalitesini olumsuz

etkilemiş, banka kredilerinin geri ödenmesinde problemler yaşanmıştır. Aıjantin

bankacılık sistemi kısa vadeli kamu borç ödeme

98
Rojas-Suarez, Liliana ve Weisbrod, Steven R.(1994) “Financial Market Fragilities
in Latin America: From Banking Crisis Resolution to Current Policy Changes”, IMF
Working Paper No. 94/117

149
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

aracı haline gelmiştir. Bankalar topladıkları kısa vadeli mevduatı kamuya borç

verirken banka bilançolannda devlet kağıtlarının oranı artmıştır.

Enflasyonun ve faizlerin yükseldiği ülkede devalüasyon beklentisi

nedeniyle yabancı para tutma eğilimi artmıştır.

1988 yılında zorunlu karşılık oranlan tüm mevduatın %65’ine, tüm


aktiflerin %25’ine ulaşmıştır." Zorunlu karşılıklann bu derece yükseltilmesi
bankalan likidite açısından zor duruma düşmüştür.

1989 yılında aylık enflasyon yüzde 200’lere ulaşmış, yüksek oranlı bir
devalüasyon yapılmış, ardından rezervleri korumak için dalgalı kur sistemine
geçilmiştir.

Yükselen faizler nedeniyle devlet kağıdına yatınm yapan bankalann

aktiflerinin değerinin azalmasına sebep olmuştur. Bankalardan olan kredi talebi

azalmış, bankalar yüksek karşılık oranlan ve batık krediler nedeniyle zor duruma

düşmüşlerdir. Yüksek enflasyon, yerli paradan kaçışın hızlanması ve bankalann

borç ödeme güçlüğüne düşmesi sonucu iflas etmesiyle birlikte Aıjantin yeni bir kriz

yaşamıştır.

Kriz nedeniyle 122 kuruluşa daha el konulmuş, böylece Merkez


Bankası’nın elindeki banka sayısı 206’ya ulaşmıştır. Bankalara aktanlan
100
kaynaklar ve diğer maliyetler GSYIH’nın %7’si dolayındadır.

99
Burdisso, Tamara ve D’Amato Laura.(1999) Prudential Regulations, Restructuring And
Competition: The Case of the Argentine Banking Industry, Argentine Central Bank Research
Department Working Paper Number 10,. http://www.bcra.gov.ar/pdfs/invest/itrabaiolO.pdf

100
Erdoğan, Niyazi.(2002) “Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler”, Yaklaşım Yayınlan.,
Ankara. Sayfa. 71

150
Bankacılık Krizleri

3.2.3. Konvertibilite Planı

Arjantin’de 1991 Nisan ayında uygulamaya konan Konvertibilite planı ile


ülkede büyük bir yeniden yapılanma süreci başlamıştır.

Bu planla kamu mâliyesinin düzeltilmesi amaçlanmıştır. Sosyal güvenlik


sistemi yenilenmiş, özel emeklilik sistemi uygulamaya konulmuş, kamu sektöründe
teşvik ve sübvansiyonlar azaltılmıştır. Katma değer vergisi, tüketim ve gelir vergisi
oranlan arttınlmıştır. Özelleştirmeden önemli miktarda gelir elde edilmiş 101,
buradan elde edilen gelirle borç geri ödemeleri yapılmıştır.

Dış ticaret rejiminde serbestleştirici politikalar uygulamaya konulmuş,


ihracat ve ithalat üzerindeki fiyat ve miktar kısıtlamalan kaldınlmıştır. Sermaye
mallan ithalatı üzerindeki kısıtlamalann kaldınlması ile yurtiçi yatmmlar artmıştır.
Yabancı sermaye girişi, yerel paranın değerlenmesiyle cari işlemler dengesinde
meydana gelen bozulmayı dengelemiştir.

Konvertibilite planı ile 10000 Austral=l USD olarak sabitlenmiş, Merkez

Bankasının bir para kurulu gibi çalışması sağlanmış, kamuya kredi açması

yasaklanmış, keyfi (discretionary) para ya da kur politikası uygulama imkanı

ortadan kaldınlmıştır. Bu uygulamayla birlikte Merkez Bankasının görevi düşük

işsizlik ve büyümenin sağlanması değil yanlıca

101
1991-1994 yıllan arasında özelleştirmeden 20 Milyar Dolar gelir elde edilmiştir.

151
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

ülke parasının istikrarını sağlayacak politikalar uygulanmasıyla


102
sınırlandırılmıştır.

Plan çerçevesinde, son 20 yılda büyük zarar gören bankacılık sektöründe


önemli düzenlemeler yapılmıştır. Sektörde yapılan değişikliklerden bazıları
şunlardır:

• Konvertibilite Kanunuyla birlikte yerel hükümetler tarafından


kurulan ve bütçe açıklarını finanse etmekte kullanılan eyalet
bankalarına Merkez Bankasından sağlanan destek kesilmiş,
Merkez Bankasının bu bankalara kredi açmaları
yasaklanmıştır.

• 1992 yılı öncesinde Tasarruf mevduatı sigortasından, batan


bankalarda mevduatı bulunan tasarruf sahiplerine yapılan
ödemelerin hükümete ne denli bir yük getirdiği görülmüş, bu
dönemde mevduata verilen güvence kaldırılarak tasarruf
sahiplerinin banka riskini göz önüne almaları ve daha seçici
davranmaları sağlanmıştır.

• Mevzuata veya kendisine hazırlanan rehabilitasyon programına

uymayan bankaların lisansları iptal edilmiştir.

• Sermaye yeterliliği ve kredilerle ilgili uluslararası standartlarda

düzenlemeler yapılmıştır.

102
Türker Kaya, Yasemin. (2001) “Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma: Arjantin
Örneği”, BDDK MSPD Çalışma Raporları, No: 2001/2, Sayfa 6

152
Bankacılık Krizleri

• Sektöre yabancı bankalann girişiyle rekabet arttırılmıştır.

3.2.4.1995 Tekila Krizi

1994 yık Aralık ayında Meksika’nın yaptığı devalüasyonla başlayan


Tekila krizi Aıjantin ekonomisini ve bankacılık sektörünü de olumsuz etkilemiştir.
1982 yılında yaşanan krizde Meksika’nın ardindan Aıjantin’in de develüasyon
yapmış olması tekrar aynı durumun yaşanacağı endişesi yaratmıştır.

Krizin başlaması, portföyünde önemli miktarda Meksika hükümet tahvili


bulunan Extrader Bankasının, mudilerin Meksika’daki devalüasyonun ardından
bankaya hücum etmesi sonucunda ödeme güçlüğüne düşmesiyle başlamıştır.
Sistemde ciddi bir problem olmamasına rağmen kriz yayılmıştır. Tekila krizinin
etkileri ilk olarak döviz piyasalarını etkilemiş, devalüasyon beklentisiyle Peso
hesaplardan Dolar hesaplara bir kayma olmuştur. Daha sonra başlayan sermaye
çıkışı yerli para arzının azalmasına ve bankacılık sisteminde kredi riskinin
103
artmasına neden olmuştur.

İlk başta mevduat bankalar arasında yer değiştirmiş, ardından panik

durulmamış ve sistemden çıkış gözlenmiştir. İlk iki ayda tasarruf sahipleri

mevduatlarını zayıf yerli bankalardan güçlü özel ya da yabancı bankalara

aktarmışlardır. Ancak 1989 yılında olduğu gibi mevduatların dondurulabileceği


söylentileri artınca mevduat sahipleri bankalardan paralarını çekmişlerdir.

103
Türker Kaya, Yasemin. (2001) “Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma: Arjantin
örneği”, BDDK MSPD Çalışma Raporları, No: 2001/2, Sayfa. 12
4
153
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Bu dönemde sektördeki toplam mevduatın %18’i 104 gibi çok yüksek bir
oran bankalardan çekilmiş ve bu durum yeni bir bankacılık krizine neden olmuştur.

Yaşanan bu krizin ardından bankacılık sistemini güçlendirmek maksadıyla


yeni önlemler alma zorunluluğu doğmuştur. Bu doğrultuda;

• Mevduat munzam karşı lıklan azaltılmış,

• Bankalara sermaye yeterliliğinin yanı sıra likidite yükümlülüğü


getirilmiş,

• Merkez Bankasınca 50 Bin Dolar üzerindeki borçluların


sorgulanabilmesine yönelik bir veri tabanı oluşturulmuş,

• Tekila krizi sırasında sınırlı olarak yeniden uygulamaya konulan ve


sistemdeki bankalar tarafından finanse edilen tasarruf mevduatı sigorta
fonu, özel bir kuruluş olan SEDESA’nın yönetimine verilmiş,

• Sermaye sıkıntısı yaşayan bankalara destek olmak amacıyla hükümet ve


dünya bankası kredileri yardımıyla Bankalara Sermaye Desteği Fonu
kurulmuş,

• Özelleştirme veya yeniden yapılanma sürecindeki eyalet ya da


belediyelere ait bankalara yardımcı olmak amacıyla Eyaletlerin

Kalkınmasına Destek Fonu oluşturulmuştur.

104
Rojas-Suarez, Liliana ve Weisbrod, Steven R.(1994) “Financial Market Fragilities
in Latin America: From Banking Crisis Resolution to Current Policy Changes”, IMF
Working Paper No. 94/117
1980 1992 1994 1999

Toplam Kurum Sayısı 469 212 205 119

Özel Bankalar 179 131 135 81

Kamu Bankalan 35 36 33 15

Banka-dışı Kurumlar 255 45 37 23

Toplam Mevduat 55,020 26,002 42,278 74,963


(Milyon Peso)
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri
Bankacılık Krizleri

Tablo: 13 Arjantindeki Mali Kurum Sayıları ve Sistemdeki Toplam


Ayrıca 1996 yılında uygulamaya konan BASIC (Bond, Auditing,
Mevduat
Supervision, Information, Credit Rating) programı çerçevesinde mali kuruluşların

uluslararası değerlendirme kuruluşlarınca yıllık olarak değerlendirilmesi zorunlu

hale getirilmiştir. Bu değerlendirmelerin sonuçlarının kamuya duyurulması

sayesinde sınırlı bilgiye sahip yatırımcıların da bankaların mali durumlarını

izleyebilmesi mümkün kılınmıştır.

Arjantin, içinde bulunduğu ekonomik durgunluk ve yüksek borçlardan

kurtulabilmek için IMF, Dünya Bankası ve Amerikan Kalkınma Bankası gibi


uluslararası ekonomik örgütlerden yardım almıştır.

Kaynak: Calomiris,Arjantin’deki
C. ve A. Powellmali(2000), “Can Establishing
kuramların sayılarındakiMarket Bankbakıldığında
değişime Regulators 1980-
Establish Credible Discipline: The Case of Argentina, 1992-1999.”, NBER Working Paper
No:7715 1992 döneminde özellikle banka dışı finans kuramlarının sayısında önemli ölçüde

azalış olduğu göze çarpmaktadır.


3.2.5. 2000 Yılı Sonrası Yaşanan Gelişmeler
1989 kriziyle birlikte gündeme gelen kamu bankalarının özelleştirilmesi
Alınan yapısal önlemler ve yapılan çeşitli düzenlemelerle Arjantin
çabalarının neticesinde kamu bankalarının sayısı azalmış, 1992 yılında 36 olan
Bankacılık Sistemi daha güçlü hale getirilmiş, sektördeki kırılganlık büyük ölçüde
banka sayısı 1999 yılında 15’e düşmüştür.
azaltılmıştır. Bu durum Aıjantin bankalarının Tekila krizinden sonra yaşanan global

şoklardan (Asya, Rusya ve Brezilya) mümkün olan en az zararla çıkmasında önemli

rol oynamıştır.

1980-1991 arasında Arjantin fınans sistemi bir dizi kriz, başarısız istikrar

programlan, kronik enflasyon ve yüksek Dolarizasyon nedenleriyle gelişememiştir.

Aynca yüksek kamu kesimi açıklan özel sektörün kullanabileceği fon miktarını

azaltarak, kredi piyasasının gelişmesini de engellemiştir. 1991 başında uygulamaya

geçen Konvertibilite Programından sonra yoğun sermaye girişi, pesoya olan

güvenin tekrar sağlanması ve ekonominin hızla parasallaşması, önceki yıllarda

baskılanmış olan kredi ve aracılık işlemlerini hızla genişletmiştir.

156
Bankacılık Krizleri

Bu durum da fınans sektörünü hızla büyütmüştür. Özellikle bireysel kredi pazarı


büyük gelişme göstermiştir. Söz konusu kredi patlaması önemli ölçüde dış kaynak
girişiyle finanse edilmiş; fakat bu gelişmeler 1992- 1996 dönemindeki finansal
reformu hem hızlandırmış; hem de kolaylaştırmıştı. Öyle ki, 1991-2000 döneminde
milli gelirdeki artış nominal olarak yüzde 53 düzeyinde kalırken; bankacılık sistemi
yüzde 305 oranında büyümüştür. 105 Bu büyüme sürecinin kaynaklan ise talep
tarafında kamu, arz tarafında ise yurtdışından sağlanan borç olarak gözükmektedir.
Nitekim 1991-2000 döneminde bankacılık sistemi tarafından kamuya açılan
kaynaklar Merkez Bankası dahil olmak üzere (net) -10 Milyar Pesodan 20 Milyar
Pesoya çıkmıştır. Aynı dönemde bankacılık sisteminin yurt dışına olan borçlan da
(net) 7 Milyar Pesoya yükselmiştir. Aynı dönemde tasarruf mevduatlan da altı
katma çıkmıştır.106

Yaklaşık 10 sene boyunca uygulan Konvertibilite Planı, IMF’nin


desteklediği bir programdır. Bu kapsamda sabit kur ve para kurulu uygulamasına
geçilmiş, programın ana unsurlanndan birisi olan özelleştirme başanyla
gerçekleştirilmiş, Merkez Bankası bağımsızlığı sağlanmış ve kamuya kredi açması
kanunla yasaklanmıştır. Bunlar tamamen IMF tarafından önerilen politikalar olup
ve önerildiği şekilde hayata geçirilmişlerdir. Hatta bu yüzden yaşanan krizin
IMF’in yanlış yönlendirmesi veya program değişikliğinde geç kalması sonucu
ortaya

105
Bankacılık sisteminin aktifleri çok hızlı bir şekilde büyümüş, ancak ilgili dönemde özkaynak
artışı bunun çok gerisinde kalmıştır.
106
İnan, E. Alpan.(2002) Arjantin Krizinin Sebepleri ve Gelişimi, Bankacılar Dergisi, Sayı 42
http://www.tbb.org.tr/turkce/dergi/dergi42/Alpan%20Inan .doc

157
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

çıktığı yönünde eleştiriler vardır. Nitekim IMF de Aıjantin konusunda hata yaptığını
kabul etmektedir.

Bu program sayesinde ekonomide ilk yıllarda olumlu gelişmeler


yaşanmış, daha sonra para kurulu uygulaması paralelinde etkin bir para politikası
yürütülememesi sonucu ekonomik büyüme sağlanamamış ve son üç yılda daralma
görülmüştür.

Vergi gelirleri düşmüş ve işsizlik artırmıştır. Vergi gelirleri gerilerken


kamu harcamalarında aynı oranda indirimlerin mümkün olmaması sonucu bütçe
açığı büyümüştür. Açığın finansmanı için iç ve dış borçlanmada artışa gidilmiştir.
Kamu açığını büyüten bir başka neden ise federal bir devlet olan Aıjantin’de
eyaletlere tanınan geniş mali özerklik olmuştur. Merkezi hükümet, kendi bütçesini
kontrol edebilse dahi, eyalet hükümetlerinin harcamalarını her zaman kontrol
edememiş ve kamu mâliyesi disiplininin sağlanması mümkün olmamıştır. 107

Likidite sıkışıklığı, faizlerin yükselmesi ile bankaların kaynak maliyetinin

artması, ülke riskinin yükselmesi, fon kaynaklarının daralması gibi olumsuzluklar

finansal piyasalarda bir gerginlik yaratmıştır. Piyasalardaki istikrarsızlık, yüksek

miktarda dış borcu olan ülkenin borçlarını ödeyemeyeceği şüphelerini ortaya

çıkmıştır.

Tahvilleri değer kaybetmeye başlayan Arjantin’in, kredi notunu düşüren

S&P ve Moody’s gibi bazı derecelendirme şirketleri, IMF’den beklenen Milyarlarca

Dolarlık ekonomik yardıma rağmen ülkenin ekonomik sorunlarını çözmede etkili

olamayacağı düşüncesiyle Aıjantin’i

107
İnan, E. Alpan.(2002) Arjantin Krizinin Sebepleri ve Gelişimi, Bankacılar Dergisi, Sayı 42
http://www.tbb.org.tr/turkce/dergi/dergi42/Alpan%20Inan .doc Sayfa 58

158
Bankacılık Krizleri

negatif izlemeye almışlardır. Bu durum kredibiliteyi azaltmış, güvensizliği

arttırmıştır.

14 Şubat 2000 tarihinde IMF’ye bir niyet mektubu sunulmuş ve Kamu

mâliyesinin düzeltilmesi ve iç borcun azaltılması, bankacılık kesimine yönelik

denetim ve gözetim faaliyetinin artırılması ile istihdamın artırılarak ekonominin

canlandırılması hedeflenmiştir. Ancak bu doğrultuda alman önlemler yeterli

olmamış ve 2001 Kasım - 2002 Şubat arasındaki dönemde ekonomik kriz çok

ciddi bir sosyal boyut kazanarak şiddet eylemlerine dönüşmüştür.

Krizin nedenlerine bakıldığında en önemli görülen nedenin kamu

mâliyesinde disiplinin sağlanamaması olduğu görülür. Sabit kur sisteminin sıcak

para girişine yol açması, para kurulu uygulamasının ise ekonomik büyümeyi

sağlayacak para politikası önlemlerini mkansızlaştırması diğer bir neden olarak

gösterilmektedir. Konvertibilite programından zamanında çıkılmadığı da

eleştiriler arasındadır.

Krizin bankacılık sisteminde yaptığı olumsuz etkilerse şu şekilde

sıralanabilir:

Faiz hadlerindeki yükselmeden dolayı menkul değerler cüzdanının

değeri azalmıştır.

• Ekonomik belirsizlik nedeniyle tahsili gecikmiş alacaklar artmıştır.


• Devalüasyondan dolayı bankaların kambiyo zararı oluşmuştur.

• Bankalar kredibilite kaybına uğramışlardır.

• Bankaların mevduat ve dış kaynaklan azalmıştır.


Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

• Hükümet tarafından, bankalardaki tüm Dolar mevduatlarının

devalüasyondan önceki kurdan pesoya çevrilmesi gibi sistemi zarara

uğratan kararlar alınmıştır.

• Bankalara halkın güveni azalmıştır.

160
Bankacılık Krizleri

3.3. ÜLKE ÖRNEKLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

Türkiye ve Aıjantin son yirmi yıl içerisinde birden fazla bankacılık


kriziyle karşılaşmışlar, içinde bulundukları ekonomik durgunluk ve yüksek
borçlardan kurtulabilmek için IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası ekonomik
örgütlerden yardım almışlardır.

Bankacılık sektörünün yapılan bakımından oldukça farklı olan bu


ülkelerde bankacılık sektörünün sıkıntılan ve krizlerin ortaya çıkış nedenlerine
bakıldığında aralannda birçok benzerlik bulunduğu görülmektedir.

Bu iki ülkede yaşanan krizler ile çalışmanın birinci ve ikinci bölümünde

bankacılık krizlerini tetikleyebileceği belirtilen unsurlann paralellik gösterdiği

görülmektedir. Bu açıdan verilen ülke örneklerinin, çalışmanın önceki bölümlerinde

sıralananlann bir kanıtı olduğu söylenebilir.

Söz konusu ülkelerde yaşanan bankacılık krizleri üzerine aşağıdaki

tespitlerin yapılması mümkündür.

Her iki ülkede de fınansal liberalizasyon sonunda bankacılık krizleri

yaşanmıştır. Liberalleşme ile belirsizlik artmış, yeni fınansal araçlar ortaya

çıkmıştır. Ancak liberalleşme istikrarsızlığın nedeni olarak görülmemelidir. Krizleri


yaratan liberalizasyon değil, liberalizasyon için yetersiz hazırlık yapılmış olması,

buna bağlı olarak piyasalann uyum sağlamaktaki güçlüğüdür.

161
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Diğer yandan bankacılık sistemleri liberalleştikçe daha hassas ve daha


duyarlı bir yapıya geçmişlerdir. Bu nedenle ortaya çıkan krizlerin yayılma etkisi
göstermesi kolaylaşmıştır. Dış dünyayla entegrasyon düzeyinin artması, bir başka
ülkede meydana gelen krizlerin bu ülkeleri etkileme düzeyini arttırmıştır. Nitekim
1994’deki Meksika devalüasyonuyla başlayan Tekila Krizinin Arjantin’i etkilemesi,
Türkiye’nin 1998 Rusya krizinden etkilenmesi sonucu sanayi kesiminin
faaliyetlerinin daralması sonucu banka aktif yapılarının bozulması buna örnek
gösterilebilir.

Ayrıca liberalizasyon sonrasında her iki ülkede de bankaların kıyasıya


rekabet ortamında faiz yükseltmeleri sonucu kaynak maliyetleri yükselmiş, yüksek
disponibilité, munzam karşılık gibi yükümlülükler bankaların likidite darlığına
düşmelerine neden olunmuştur.

Yüksek enflasyon, bu iki ülkenin karşı karşıya olduğu

sorunlardan biriydi. Türkiye’de yaşanan iki haneli enflasyon rakamlarına

karşın Arjantin hiperenflasyonla mücadele etmekteydi. Her iki ülke de

döviz kuruna dayalı istikrar programlan sayesinde enflasyonun önüne

geçmişlerdir. 1999 yılında Türkiye Dolar ve Mark’dan oluşan bir sepete

karşı yönlendirilmiş sabit parité uygularken, Aıjantin istikran 1991’de


108
Dolara bağlı Para Kurulunun benimsenmesiyle sağlamıştır.

Her iki ülkede de yüksek enflasyonun banka sermayelerinin erimesine yol

açtığı görülmektedir.

108Eichengreen Barry. (2001) “Crisis Prévention and Management:Any New Lessons from
Argentina and Turkey?”
http://emlab.berkelev.edu/users/eichengr/policv/crisisl01901.pdf
Bankacılık Krizleri

Bankaların özsermayeleri zayıfken ağırlıklı olarak yabancı para kaynağa

dayalı olarak çalışmaları risk doğurmuş, kriz zamanlarında sermaye enjekte

edememelerinden dolayı her iki ülkedeki bankalar da zor duruma düşmüşlerdir.

Türkiye ve Arjantin ekonomileri arasında farklılık gösteren konulardan


biri bankacılık sektörünün durumudur. Türkiye’de yaşanan krizlerde Bankacılık
sektörünün zayıflığı kriz sebebi olarak gösterilirken, durum Aıjantin’de farklıdır.
Özellikle Konvertibilite Planı sonrasında önemli düzenlemeler yapılan bankacılık
sektörünün güçlü yapısına rağmen krize girdiği görülmektedir.

Ülkemizde Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri ardından sektörün daha

sağlıklı bir yapıya kavuşturulabilmesini sağlamak amacıyla düzenlemeleri gidilmiş,

bir bankacılık yeniden yapılandırma süreci başlatılmıştır.

Her iki ülkede de kamu bankalan özelleştirilmek istenmiştir. Nedeni bu

bankaların tam rekabet koşullarında aksamaya ve sistemde istikrarsızlığa neden

olması, devletlerin bu bankalar yoluyla sisteme müdahalesi sonucu piyasada

aksaklıkların ortaya çıkmasıdır. Aıjantin’de kamu bankalarının özelleştirildiği

görülmektedir. Türkiye’de de 2001 krizinin ardından Kamu bankalarının

özelleştirilmesi yolunda kararlar alınmıştır.

Döviz kurlarındaki ve büyümedeki istikrarsızlık her iki ülke bankalarının


karşı karşıya olduğu riskler arasındadır. Her iki ülkede de döviz piyasasında

spekülatif dalgalanmalar ve sıcak para hareketleri

163
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

nedeniyle döviz krizleri yaşanmış, bu durum banka bilançolannı da etkilemiş,


bankacılık krizlerine yol açmıştır.

Arjantin de, Türkiye de enflasyonu düşürmek amacıyla kura dayalı


istikrar programlan uygulamaya koymuştur. Türkiye’de esneklik daha fazla olup
kurun bir bant içerisinde dalgalanmasına izin verilmiş, Aıjantin’de ise kur
sabitlenmiştir. Ancak daha önce de belirtildiği gibi, sabit kur politikalannın
uygulandığı ülkeler bir şekilde krize maruz kalırlarsa diğer para politikalarım
uygulayan ülkelere göre çok daha ağır bir maliyet ödenmektedirler. Nitekim bu iki
ülke de sabit kurdan çıkış sıkıntılı olmuştur. Türkiye’de 2001 yılında dalgalı kura
geçilmiş, Arjantin’de ise 2002 yılında birebir Dolar-Peso parkesi denkliği ortadan
kaldınlmıştır.

Mevduat munzam karşılıklannın yüksek oluşu bankalar açısından risk

yaratan önemli bir unsudur. Türkiye’de munzam karşılıklann yüksek oluşunun

neden olduğu bir kriz yaşanmamışsa da, krizin yükseldiği dönemlerde bu nedenle

bankalann likidite açısından zor duruma düştüğü görülmüştür. Ancak Aıjantin’de

yaşanan 1989 bankacılık krizi temel olarak munzam karşılık oranlannın yüksek

olmasından kaynaklanmıştır.

Tasarruf mevduatının sigortaya hiç tabi olmaması sisteme olan inancı


zayıflatmakta, kriz anlannda ani ve büyük montanlı mevduat çekimine ve yol
açmaktadır. Bu durum kriz olmayacaksa bile sistemde kriz yaratmaktadır. Tam
sigorta sistemi ise yanlış banka seçimine ve ahlaki riske sebep olmakta, etkin
olmayan kaynak dağılımına yol açmakta

164
Bankacılık Krizleri

ve bankacılık krizlerine zemin hazırlamaktadırlar. Aıjantin'de de Türkiye'de de

mevduat sigortası uygulamasının mevcut olduğu, bazı dönemlerde kapsamının

%100’e çıkarıldığı görülmektedir.

Her iki ülkede de donuk ya da problemli kredilerin artmasının yarattığı

sorunlar yaşanmıştır. Söz konusu nedenle bankaların aktif kaliteleri bozulmuş,

birim paranın geri dönme hızı yavaşlamış, karlılık azalmış ve likidite sıkıntıları

doğmuştur.

Vade uyumsuzluğu, yani bankalann bilançolarının pasifleri kısa


vadeliyken, aktiflerinde uzun vadeli kalemlerin olması bir başka ortak problemdir.

Özellikle az sayıda firmaya kullandırılan büyük miktarlı krediler hem

bankalann temel işlevlerini yerine getirememelerine hem de likit varlıklannı

azaltarak krize duyarlı hale gelmelerine yol açmaktadır.

Denetimin zamanında geleceğe yönelik tedbirler alacak şekilde etkin ve

bağımsız gerçekleşmesi gerekir. Uluslararası standartlara uyum sağlanması

şeffaflığı ve kamuoyunun aydınlatılmasını arttınr. Yaşanan krizlerin ardından her

iki ülkede de bunlann bilinciyle sektöre yönelik denetimler artınlmış, yeni

düzenlemeler yapılmıştır. Aıjantin Türkiye’den yaklaşık 10 yıl önce bu yönde

çalışmalar yaparak mali sistemini güçlendirmiştir.

165
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Eichengreen Aıjantin ve Türkiye’de yaşanan bu krizlerden çıkarılabilecek

dersler üzerine yaptığı çalışmada şunları vurgulamaktadır:

a) Kur bazlı istikrar programlarının avantajlarının yanında dezavantaj lan


da vardır. 90’ lı yıllarda sabit kur uygulamasından çıkan ülkelerde krizler
görülmektedir. Kur bazlı istikrar programlannda başanlı olup da ardından kriz
yaşamadan esnek kura geçen çok az sayıda ülke vardır, ki bunlar yalnızca İsrail ve
Polonya’dır. Çünkü sabit kurdan krizsiz çıkış tüm şartlann elverişli olmasını ve her
şeyin yolunda gitmesini gerektirir.

Genellikle otoriteler kendilerine olan güvenin azalabileceği, sermaye

kaçışına yol açabileceği ve resesyona neden olabileceği endişesiyle sabit kurudan

çıkmakta direnirler. Ancak sabit kurda kaldıkça finansal sistem kınlganlaşır, ülkeler

kolayca değil, bir kriz sonucunda çıkış yaparlar. Böylelikle kura dayalı istikrar

programlan ile ileride yaşanabilecek istikrarsızlıklar yaratmış olur.

b) Kısa vadeli borçlar tehlikelidir. Her iki ülkenin de büyük miktarda


ödenmesi gereken dış borcu vardır ve bu borçlan yeniden çevirebilmek için yüksek
faizlerle yeniden borçlanmak zorunda kalmışlardır.

Bu ülkeler yükümlülüklerinin vade yapılanna daha fazla dikkat

etmelidirler çünkü yüksek miktarda kısa vadeli borçlar problemlerin

166
Bankacılık Krizleri

göstergesidir ve diğer istikrarsızlıklarla başa çıkmayı güçleştirirler. Kriz riskinin

vadeleri kısaltması ve vadelerin kısalmasının kriz riskini arttırması sarmalından

çıkış için dış müdahaleler gerekebilir.

c) Türkiye’de devlet tahvillerinin ve kısa vadeli hazine bonolarının daha


uzun vadeli tahvillere çevrilmesi ile borçlann vadesi ortalama 5 aydan 37 aya
çıkmıştır. Bu durum faiz maliyetlerini 2001’in ikinci yansında 4,8 milyar Dolar
azaltmıştır. Arjantin’in borç değişimiyse kamu sektörü borcunu 7,5 yıldan 8,2 yıla
çıkarmış ve hükümetin acilen ihtiyacı olan yaklaşık 1.7 milyar dolarlık faiz
maliyeti azalmıştır. Ama aslında otoriteler kısa vadeli tahvilleri uzun vadeli
enstürmanlara çevirerek sadece mevcut problemleri yolda olan daha büyük
potansiyel problemlere dönüştürmüşlerdir. Kısa dönemde geri ödemede rahatlık
sağlanır ancak gelecekte büyüme gerçekleştirilemezse bu değişimler ileride
ekonomik ve politik olarak sürdürülemez ağır borç yükleri yaratırlar.

Her iki ülkede de yetersiz mali denetim krizlere zemin hazırlamıştır.

Aıjantin’de GSYİH içerisindeki kamu harcamalannın payı 1997’den itibaren eyalet

harcamaları nedeniyle artış göstermiştir. Krizden önce konsolide bütçe açığı

GSMH’nın %3’üne ulaşmıştır.Türkiye’de ise 1998-2000 yıllan arasında hükümet

harcamaları GSYÎH’m %3,5’ine çıkmıştır. Konsolide bütçe açığı ise 1999’da

GSMH’nın %12’si kadardır. Kamu bankalannın görev zararlan ve devlet işletmeler

de hesaba katıldığında bu oran %23’e çıkmaktadır.

167
Yaşanan Bankacılık Krizi Örnekleri

Türkiye’de mahalli idarelerin, Arjantin’de ise eyaletlerin kontrol dışı


harcamalarındaki artışlar her iki ülkede ekonomik krize yol açan sebepler olarak
önemli benzerlikler göstermektedir. Türkiye’de mahalli idarelerin denetimsiz
harcamalarındaki artış ve özellikle görev zararları başta olmak üzere bazı
harcamaların kamu bankaları kanalıyla şeffaf olmayan bir şekilde karşılanması ve
bu suretle kamu mâliyesinde bütünlük ve disiplinin bozulması son on yıllık
dönemde kamu finansman dengesini temelden bozmuştur. Aıjantin’de ise 1997-
2000 yıllan arasında merkezi devletin yaptığı harcamalar kadar harcama yapan ve
bunlan dış borçlanma ile finanse etme yoluna giden eyaletlerin ekonominin krize
sürüklenmesinde önemli rolleri olmuştur. Hem Türkiye’de hem de Aıjantin’de
ekonomiyi olumsuz etkileyen bir diğer faktör de kamu sektöründeki aşın istihdam
politikası ve verimlilikle uyumlu olmayan
109
maaş ve ücret artışlan olmuştur.

109 T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı (2002) “Arjantin ve Türkiye Ekonomik Krizleri”,
Dünya ve Türkiye’de Ekonomik Gelişmeler Raporları, Sayı 9
http://www.dtm.gov.tr/ead/ekonomi/savi9/ariantin.htm

168
SONUÇ

Fon kullananlar ve fon arz edenler arasında bir köprü görevi gören
bankalar finansal istikrarsızlıklara ve ekonomik dengelerdeki değişime en duyarlı
kesimdir. Bir ya da bir kaç bankanın ödeme güçlüğü çekmesi veya iflas etmesi,
yeterli güçte ve derinlikte olmayan piyasalarda tüm bankacılık sektörüne
yayılabilmekte ve ödemeler sisteminin etkilenmesine hatta tamamen durmasına
neden olabilmektedir,

Son yıllarda gerek ülkemizde, gerekse diğer ülkelerde çok sayıda ticaret
bankasının taahhütlerini yerine getiremediklerine veya ödeme zorluklarına
düştüklerine tanık olmaktayız. Bankaların yükümlülüklerini yerine getirememeleri
diğer bankaları da etkileyebilmekte, sektörde ortaya çıkan bu sorunlar kolaylıkla
reel kesime de yayılarak ekonominin bütünü etkileyen yüksek maliyetli krizlere
dönüşebilmektedir.

Bankaların geri dönmeyen kredilerinde önemli artışlar olması, batık


kredilerin toplam kredilerin %15-20’si düzeyine ulaşması, banka sermayelerinin
yok olması ve sektördeki sıkıntıların giderilmesinin maliyetinin GSMH’nın %3-5’i
dolayına gelmesi yapılan bankacılık krizi tanımlan arasındadır. İktisatçılar verilen
rakamlar konusunda farklı görüşler öne sürmekteyseler de, kriterler üzerinde fikir
birliği vardır.

Bankacılık krizleri incelenirken öncelikle bu sektörün hangi risk unsurlan

altında çalıştıklarının tespitinin yapılması büyük önem taşımaktadır. Zira krizlerin

temelinde bu faktörler yatmaktadır.


İncelenen dönem içerisinde finansal liberalizasyon ve teknolojik gelişme
sayesinde artan küreselleşmenin finansal piyasaları yakınlaştırdığı ve birbirine daha
bağımlı hale getirdiği görülmektedir. Söz konusu dönem ayrıca ürün çeşitliliğinin
ve işlem hacminin arttığı, sektörün giderek büyüdüğü ve daha fazla ekonomik
hayatın içerisine girdiği bir dönemdir.

Yukarıda belirtilen bu gelişmeler bankaların günümüzde daha fazla risk


unsurunun varlığında faaliyet gösteren kuruluşlar halini almalarına yol açmıştır.
Giderek karmaşıklaşan finansal piyasalarda karar alma zorluğunun yamsıra
bankalar artık çok çeşitli finansal, operasyonel ve yasal risklere maruz
kalmaktadırlar.

Belirsiz ve istikrarsız piyasa koşullarında denetimsiz bırakılan bankacılık


sektörü, krizlerin temel nedeni olarak gösterilebilir. Ülkede izlenen politikalardaki
istikrarsızlık, etkin denetim ve gözetimin olmayışı bankaların aşın risk almalanna
ve daha kınlgan bir yapıda faaliyet göstermelerine neden olmaktadır.

Bankacılık krizlerine yol açabilecek bir diğer unsursa uluslararası faiz

hadlerindeki ve bunun sonucu olarak sermaye hareketlerindeki değişmelerdir.

Yoğun sermaye girişlerinin yaşandığı ülkelerde ticari bankacılığın hızlı bir şekilde

büyüdüğü gözlenmektedir. Ancak fazla likidite banka mevduatlannı şişirmekte ve

bankalan müşteri kalitesine bakmaksızın kredi vermeye itebilmektedir. Geri

dönmeyen kredilerin ortaya çıkması bankalann nakit akışlannda problemler başlatır.

170
Beklenmedik bir şekilde sermaye çıkışı ile ani mevduat çekilişleri yaşanabilir ve bu

durum bankaları zor duruma sokabilir.

Bankalardaki kriz eğilimi uygulanan kur politikalarıyla da ilişkilidir. Sabit


kur politikalarının uygulanması bankacılık krizi çıkma olasılığını azaltmakta, ancak
sabit kur politikalarının uygulandığı ülkeler bir şekilde krize maruz kalırlarsa diğer
para politikalarını uygulayan ülkelere göre çok daha ağır bir maliyet
ödenmektedirler. Yavaş ilerleyen sabit kur rejimleri ise bankacılık sektörünün dışsal
şoklara karşı kırılganlığını arttırıcı etki yapar. Aşırı değerlenmiş kurların
uluslararası ticarette karlılığı etkilemesi, yüksek yerel faizler ve reel kurların aşın
değerlenmesi karşısında müşterilerin döviz cinsinden borçlanma yoluna gitmesi
bankalarda kur riski birikimine neden olmaktadır. Dolayısıyla reel kurlardaki
dalgalanma vade uyumsuzluğu olan bankaları etkiler. Ayrıca bankadan yabancı para
cinsinden kredi kullananlar da kur dalgalanmaları nedeniyle zor duruma
düşebilirler, ki bu durumda da bankalar geri dönmeyen krediler nedeniyle dolaylı
olarak etkilenmiş olur.

Bunların dışında devletin bankacılık sistemine yaptığı müdahaleler ve

Kamu Bankalarının devlet görevleri yüklenerek piyasadaki rekabeti

sağlıksızlaştırması, çeşitli makroekonomik nedenlere dayanan arz ve taleplerdeki

ani değişmeler de krizlere neden olan faktörler arasındadır.

Bankacılık krizleri mevduata tahaccüm, likidite sıkışıklığı, kur değişimi

nedeniyle ortaya çıkan açık pozisyonlar gibi farklı şekillerde ortaya

çıkabilmektedir.

171
Mudilerin bankalann mevduatlarını ödemeyecekleri korkusu ile bankalara
hücum etmeleri neticesinde sistemden kısa süreler içerisinde büyük miktarlarda
paraların çıkması, bunun sonucunda banka kaynaklarının daralması ve kredi arzının
düşmesi neticesinde reel kesimin olumsuz etkilenmesi veya talepleri karşılamaya
çalışan bankalann likidite darlığına düşmeleri sonucunda sistemde yaşanan ani faiz
yükselişlerinin banka iflaslarına yol açması birer bankacılık krizi örneği olup, bir
çok ülkede benzer duruma rastlanmıştır.

Bir başka örnek ise portföy çeşitlemesinin iyi yapılamamasından dolayı


bankalann daha kınlgan bir yapıya sahip olmalan ve dış şoklar karşısında çıkış yolu
bulamamalandır. Bankalann birbirleriyle olan yoğun finansal ilişkileri nedeniyle
sıkıntılar diğer bankalara da kolaylıkla sıçrayabilecek, sistemik bankacılık krizine
yol açabilecektir.

Bankacılık krizlerinde her zaman sistemden mevduat çıkışı olmaz.

Mevduatın bankalar arasında yer değiştirmesi sonucunda da sistemde sorunlar

oluşabilir. Özellikle mevduat sigortasının olmadığı durumlarda bankalara yönelik

bir güvensizlik mevduatın özel sektörden kamu bankalanna kaydınlmasına neden

olacak, özel bankalar likidite sıkışıklığı ve kaynak yetersizliği ile karşı karşıya
kalabileceklerdir.

Yaşanma şekli nasıl olursa olsun, sektördeki bir sıkıntının bankacılık krizi

sayılabilmesinin temel koşulu birden fazla bankanın etkilenmiş olmasıdır. Aksi

taktirde yaşanan yalnızca banka başansızlığı olacaktır.

172
Bir ülkede ne kadar önlem alınırsa alınsın bir bankacılık krizi
yaşanmayacağı garanti edilemez. Bankalar yapılan gereği birçok risk
üstlenmektedir ve bu risklerin tümüyle ortadan kaldmlabilmesi söz konusu değildir.
Ancak sektörde yapılacak çeşitli düzenlemeler sayesinde, ortaya çıkması muhtemel
krizlerin bir kısmının önüne geçilebilir veya erken müdahale sayesinde bu krizler
büyümeden atlatılabilir. Tahaccüm ihtimali baş gösterdiğinde Merkez Bankasının
son kredi mercii işlevini yerine getirerek piyasaya likidite sağlaması, bankalardaki
mevduat garantilerinin kapsamının ve güvence düzeyinin artmlması alınabilecek
önlemler arasındadır. Aynca şeffaflığın artınlması, hukuksal altyapının
iyileştirilmesi, risklerin düzenli olarak kontrol edilmesi, mali sistem üzerindeki
gözetim, düzenleme ve denetiminin artınlması ve bankalann derecelendirmeye tabi
tutulması yoluyla sistemin daha sağlam bir yapıya kavuşması sağlanacaktır.

Krizlerin ardından yapılabilecek bir başka düzenleme ise bankalarla kredi

kullananlar arası ilişkilerin yeniden düzenlenmesi olacaktır. Krizler esnasında

kısılan kredi musluklannın yeniden açılabilmesi için öncelikle tahsili şüpheli hale

gelmiş alacaklann yeniden itfa planına bağlanması gibi hem kredi müşterilerine

kolaylık sağlayacak, hem de bankalann kayıplanm önleyecek tedbirler alınabilir.

Nitekim Türkiye, Tayland, Malezya, Endonezya gibi ülkelerde bunun örneklerine

rastlanmaktadır.

Krizlerin yarattığı tahribatın ardından, bankacılık sektörüne yönelik

yapısal önlemlerin alınması gerekli hale gelir. Sektörde sağlıklı bir işleyişin

yeniden tesis edilebilmesi açısından sektörde bir takım

173
düzenlemeler yapılmalıdır. Yeniden yapılandırma çerçevesinde, yapılacak hükümet
yardımlarıyla zor durumdaki bankalara yardım edilebilir, tasfiye, birleşme,
devletleştirme ya da özelleştirme yollarına gidilebilir. Ayrıca eriyen banka
sermayelerinin telafisi için sermaye artırımları da gündeme gelebilir.

Bankacılık krizleri yalnızca ülkemize özgü değildir. Özellikle geçtiğimiz


20 yıl içerisinde birçok ülkede bankacılık krizi yaşanmıştır. Ancak yapılan
araştırmalar bu krizlerin gelişmekte olan ülkelerde, sanayileşmiş ülkelere nazaran
daha şiddetli yaşandığını ve ekonomiye maliyetinin daha fazla olduğunu
göstermektedir.

Çalışmamızın üçüncü bölümünde iki gelişmekte olan ülke örneği ele


alınmış, bu ülkelerde yaşanan bankacılık krizleri incelenmiştir. Bu bölüm, ilk iki
bölümde bahsedilen risk unsurlarının bankalar üzerinde yarattığı olumsuz etkiler ve
bu etkilerin nasıl bankacılık sektörünü ve hatta ekonominin bütününü etkileyen
krizlere dönüşebildiğinin somut örnekleri olması bakımından önemlidir.

Yapılan bu çalışma ile bankaların karşı karşıya bulundukları risk


faktörlerinin neler olduğu ve dolayısıyla bankacılık krizlerinin hangi nedenlere
dayandıkları ortaya konulmuştur. Bu faktörlerin analizi bankalar açısından olduğu
kadar hükümetler açısından da önem taşımaktadır. Zira sektörde ortaya çıkabilecek
bir sorun diğer sektörlere de kolaylıkla sıçrayabilecek ve dolayısıyla ekonominin
bütününü etkileyebilecektir. Bu nedenle sektöre yönelik denetleme ve
düzenlemelere önem verilmeli, belirlenen uluslararası standartlara uyum

174
sağlanarak mali sektör daha sağlam bir yapıya kavuşturulmalıdır. Diğer taraftan
bankalar da bu risklerin bilincinde olmalı, risklerin doğru analizi ve risk
yönetiminin yapılmasına önem vermelidirler. Özellikle finansal yapısı kırılgan
ülkelerde, kur ve faiz risklerine karşı senaryo analizleri yapılarak önceden tedbirler
alınmalıdır.

175
KAYNAKÇA

Alparslan, Melike.(1999) “Kredi Riskinin Yönetimine İlişkin İlkeler”, Bankacılar


Dergisi, Sayı 31

Ataman Erdönmez, Pelin (2001) “Sistemik Banka Yeniden Yapılandırmasına Teorik


Yaklaşım”,TBB Araştırma Raporları,
http://www.tbb. ore.tr/turkce/arastirmal ar/Sistemik%20Banka%20Yeniden%2
OYapilandiriImasi.doc

Ataman Erdönmez, Pelin ve Tulay, Burçak. (2001) “Seçilmiş Ülkelerde Borç


Yeniden Yapılandırması Uygulamaları”; TBB Araştırma Raporları,
http://www.tbb.org.tr/turkce/calismalar.htm

Aydın,A., Ataman Erdönmez P., İnan, A. ve Tulay B. (2000) “Bankacılıkta Mali


Bünye Sorunları ve Yeniden Yapılandırmada Ülke Uygulamaları”, TBB
Araştırma Raporları, http://www.tbb.org.tr/turkce/calismalar.htm

Babuşçu, Şenol. (1997) “Bankacılıkta Risk Derecelendirmesi ve Türk Bankacılık


Sektörüne Uygulanması”, SPK Yayını.

Barth, James R., Caprio Gerard Jr. ve Levine Ross.(2001) “The Regulation and
Supervision of Banks Around the World, A New Database” Worldbank
Publications
http://www.worldbank.org/research/pdffiles/Database%20WP 022601 all.pdf

Barth, James R., Caprio Gerard Jr. ve Levine Ross.(2001) “The Regulation and
Supervision of Banks Around the World, A New Database” Worldbank
Publications
http://www.worldbank.org/research/pdffiles/Database%20WP 022601 all.pdf

Beck, T (2001) ‘Deposit Insurance as a Private Club: Is Germany a Model?’


Worldbank Working Paper, No: 2559

Burdisso, Tamara ve D’Amato Laura.(1999) Prudential Regulations, Restructuring


And Competition: The Case of the Argentine Banking Industry, Argentine
Central Bank Research Department Working Papier No: 10
http://www.bcra.gov.ar/pdfs/invest/itrabaiolO.pdf

177
Bulutoğlu, Kenan.(2002) “Yöresel veKüresel Para Krizleri” Batı Türkeli
Yayıncılık, İstanbul.

Calomiris, C. ve A. Powell (2000) “Can Establishing Market Bank Regulators


Establish Credible Discipline: The Case of Argentina, 1992-1999.”, NBER
Working Paper No:7715, http://papers.nber.org/papers/w7715

Caprio, Gerard Jr. and Klingebiel, Daniela. (1996a), “Bank Insolvency: Bad Luck,
Bad Policy, or Bad Banking? ” Annual World Bank Conference on
DevelopmentEconomics,
http://www.worldbank.org/research/pdffiles/abcde96.pdf

Caprio, Gerard Jr. ve Klingebiel, Daniela. (1996b), “Bank Insolvencies: Cross-


country Experience”, Worldbank Working Papers, No: 1620

Chang, Roberto ve Velasco, Andres. (1999) ’’Liquidity Crises in Emerging


Markets, Theory and Policy”, NBER Working Paper No. w7272,
http://papers.nber.org/papers/w7272

Claessens Stijn, “Experiences of Resolution of Banking Crises”, BIS Working


Paper, http://www.bis.org/publ/plcv07s.pdf

Coşkun, M.Necat.( ), “Gelişmekte Olan Ülkelerde Bankacılık Krizleri”,


http://dergi.iibf.gazi.edu.tr/pdf/3204.pdf

Çolak, Ömer Faruk.(2002) “Bankacılık Sektöründe Birleşme Eğilimleri ve Türk


Bankacılık Sektörü”; Rekabet Kurumu Konferans Notlan,
http://www.rekabet.gov.tr/persembekonf.html

Demirgüç-Kunt, Aslı ve Detragiache, Enrica. (1997) “The Determinants of


Banking Crises: Evidence from Industrial and Developing Countries”
Worldbank Working Papers, No: 1828 http://www.
worldbank.org/html/dec/Publications/W orkpapers/WPS 1800series
/wpsl828/wpsl828.t>df

Demirgüç Kunt, Aslı. Detragiache, Enrica ve Gupta, Poonam. “Inside the Crisis:
An Empirical Analysis of Banking Systems in Distress”, Worldbank
Working Paper, No: 2431 http://wbln0018.worldbank.org/
research/workpapers.nsf/bd04ac9dal50d30385256815005076ce/0770af25842
8eddb852569490055635d/$FILE/wps2431 .pdf

178
Domaç, İlker ve Maria Soledad Martinez Pena, (?) “Banking Crises and Exchange
Rate Regimes: Is There a Link?”, Worldbank Papers, 2489
http://econ.worldbank.org/files/1299 wps2489.pdf

Eğilmez, Dr. Mahfi. “Kasim 2000 Krizi Üzerine 1”,


http://www.mahfiegilmez.nom.tr/kose 1 .htm.

Eichengreen Barry. (2001) “Crisis Prevention and Management:Any New Lessons


from Argentina and Turkey?”
http://emlab.berkelev.edu/users/eichengr/policv/crisisl01901.pdf

Erdoğan, Niyazi.(2002) “Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler”, Yaklaşım


Yayınlan., Ankara.

Folkerts-Landau, David ve Lindgren, Carl-Johan. (1998) “Tword a Framework for


Financial Stability”, IMF Working Paper, Ocak 1998,
http://www.imf.org/extemal/pubs/ft/wefs/toward/

Goldstein, Morris ve Turner, Phillip. (1996) “Banking Crises in Emerging


Economies, Origns and Policy Options”, BIS Economic Papers No:46

Gurkan Yay, Gülsün. (1998) “Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler ve Finansal


Düzenlemeler”, ITO Yayınlan, No:47

Güven, Samih. “Türkiye'de Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi”,


http://www.hazder.org.tr/makaleler/banka%20kredileri%20ve%20b%FCy%F
Cme%20ili skisi.pdf

Hawkins, John ve Turner, Philip. “Bank Restructuring in Practice: an Overview”


BIS papers,
http://www.bis.org/publ/plcv06a . pdf#xml=http://search.atomz.com/search/pdf helper.
tk?sp-o= 1.100000.0

Honohan, Patrick. (1997)“Banking System Failuresln Developing And Transition


Countries:Diagnosis And Prediction,, BIS Working Papers No:39,
http://www.bis.org/publ/work39.pdf

179
İnan, E. Alpan. (2002) “Aıjantin Krizinin Sebepleri ve Gelişimi,, Bankacılar
Dergisi, Sayı 42.
http://www.tbb.org.tr/turkce/dergi/dergi42/Alpan%20Inan .doc

Karabulut, Dr.Gökhan ; (2002) “Gelişmekte Olan Ülkelerde Finansal Krizlerin


Nedenleri”, Der Yayınlan, İstanbul

Karacan, Ali İhsan.(1997) “Bankacılık ve Kriz”,Creative Yayıncılık, İstanbul

Karacan, Ali İhsan, (1999)“Yükselen Ekonomilerde Bankacılık Krizleri, Kökenler


ve Politika Seçenekleri”, Dünya Yayıncılık, İstanbul

Kumcu, Ercan.(2001) “1992’den 2001’e Ekonomik Kriz”, TÜSİAD Görüş


Dergisi, Sayı 47
http://www.tusiad.org/anasavfa.nsf/Frameset%20III7QpenFrameSet

Mishkin, Frederic S. (1996).Understanding Financial Crises: A Developing Country


Perspective," NBER Working Paper; No. 5600,
http://papers.nber.org/papers/w5600

Mishkin, Frederic S. (1997) "Understanding Financial Crises: A Developing


Country Perspective," NBER Working Paper, No:2129

Mishkin, Frederic S. (2001) "Financial Policies and the Prevention of Financial


Crises in Emerging Market Economies" Working Papers No:2683, World
Bank, http://econ.worldbank.org/files/2457 wps2683.pdf

Müslümov, Yrd.Doç. Dr. Alövsat, “Para Piyasalan, Ekonomik Krizler Ve Bilgi:


Türkiye” http://www.bilgivonetimi.org/Dara pivasa.htm

Ortiz. Guillermo, (2002) “Recent Emerging Market Crises - What Have We


Learned? ?
http://www.bis.org/events/agm2002/spQ20707 . pdf#xml=http://search.atomz.c
om/search/pdfhelr)er.tk?sp-o=2.100000.0

Pazarbaşıoğlu, Dr.Ceyda.(2002) “Türk Bankacılık Sektörü Durum Analizi ve


Geleceğe Bakış”, BDDK Sunumu

180
Radikal Gazetesi, www.radikal.com.tr/1998/12/19/vazarlar/eroeme.html , 19 Aralık 1998

Rojas-Suarez, Liliana ve Weisbrod, Steven R.(1994) “Financial Market Fragilities


in Latin America: From Banking Crisis Resolution to Current Policy
Changes”, IMF Working Paper No. 94/117

Santor, Eric. (2003) “Banking Crises and Contagion:Empirical Evidence”, Bank of


Canada Working Paper 2003/1,
http://www.bankofcanada.ca/publications/
working.papers/2003/wp03-l.pdf
Sivaslıgil, Hülya.(1999) “Finansal Kriz ve 1994 Krizinin Türkiye’de Finans
Sektörü Üzerindeki Etkileri” Marmara Üniversitesi, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi

Sunalı Halil. “Yaşanan Mali Kriz ve Bankacılık Sektörü”,


www.activefinans.com/activeline/savi 10/kriz.html

Sundararajan, V ve Balino, Tomas J.T (1991) “Issues In Recent Banking Crises”,


IMF Working Paper

T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı (2002) “Aıjantin ve Türkiye Ekonomik


Krizleri”, Dünya ve Türkiye’de Ekonomik Gelişmeler Raporları, Sayı 9
http://www.dtm.gov.tr/ead/ekonomi/savi9/ariantin.htm

T.C. Ziraat Bankası (1999) “Bankacılıkta Risk Yönetimi” Yayınlanmamış Arge


Raporu

T.C. Ziraat Bankası, (2000),“Bankacılık Krizleri”,Yayınlanmamış Arge Raporu.

Takan, Dr. Mehmet. (2001), “Bankacılık: Teori, Uygulama ve Yönetim” Nobel


Yayınlan, Ankara.

Taylor, Alan.(1997)“Argentina and The World Capital Market: Saving, Investment


and International Capital Mobility in the Twentieth Century.”, NBER
Working Paper No: 6302. http://napers.nber.org/papers/w6302

181
T
TBB Araştırma Gurubu Raporlan,(2001) “Son Dönemde Bankacılık Alanında
Gerçekleştirilen Yasal ve Düzenleyici Değişiklikler 1999-2001
’’http://www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/Son%20D%F6emdRH %20Ekonomik
%20Programlar.doc

Tosuner, Ayhan.(2001)“Güneydoğu Asya Krizi Finansal Krizler, Kırılganlık ve


Öncü Göstergeler”, Hacettepe Üniversitesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi.

Türker Kaya, Yasemin. (2001) “Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma:


Aıjantin Örneği”, BDDK MSPD Çalışma Raporları, No: 2001/2

Türkiye Bankalar Birliği “Bankalarımız 1996, 1997, 1998, 1999, 2000 ve 2001”

Türkiye Bankalar Birliği, 40. Yıl Kitabı, http://www.tbb.org.tr/turkce/40vil.htm

Uygur, Ercan.(2001) “Krizden Krize Türkiye: 2000 Kasım ve 2001 Şubat Krizleri”;
İkinci - Genişletilmiş Taslak: 7 Nisan 2001,
http://members.nbci.com/econturk/Turkive.html

Üstün, Pınl.(2002) “Bankacılıkta Sermaye Yeterliliği”, Başkent Üniversitesi,


Yayınlanmamış Yüksek Lisans Bitirme Projesi

182

You might also like