You are on page 1of 22

ÇIKMIŞLAR CERRAHİ KLİNİK UYGULAMA

1-LUDWİG ANJİNA VAKASI


Tedavi: Başlangıç aşamasındaki vakalarda erken tanı çok önemlidir. Uygulanacak tedavi prosedürleri;
✓ Hava yolu açıklığının sürdürülmesi,
✓ Agresif ve uzun süreli antibiyotik tedavisi,
✓ Etken dişlerin çekimi,
✓ Destekleyici tıbbi bakım
✓ Erken cerrahi drenajdır.

Olguya seftriakson 1 gr 2x1 ile metranizadol 500 mg 3x1 intravenöz (ıv) antibiyoterapi başlandı.
Trakeotomiye gerek duyulmadı fakat havayolu dikkatli ve düzenli aralıklarla gözlemlenerek

Cerrahi olarak bilateral submental drenaj yapıldı ve kültür antibiyogram için materyal alındı.
Antibiyoterapiye on gün devam edildi. Zaman içinde, ödem ve sellülit göğüs sağ üst kısmına ve sağ
aksillaya yayılarak aksilladan spontan drenaj meydana geldi.

Bu vakalarda ölüm, sepsisten ziyade havayolu tıkanıklığı sebebiyle oluştuğu için tedavi hastane
şartlarında yapılmalıdır.

2-KALP TRANSPLANTASYONU GEÇİRMİŞ 5 AY OLMUŞ HASTA GELDİ DENTAL


YAKLAŞIM
Kalp transplantasyonu yapılmış hastalar
➢ İmmunosupresyon
➢ Steroid tedavisi
➢ İlk 6 ayda infektif endokardit riski ..................profilaksi gerekli
➢ Siklosiporin kullanan hastalarda gingival hiperplaziler nedeniyle oral hijyene dikkat edilmeli
➢ Anestezik madde içindeki epinefrine hassasiyet

3-ANGİNA PEKTORİS AĞRISI GEÇMİYOR NE DÜŞÜNÜRSÜN VS


Anginalı Hastaların Tedavisi Sırasında;
➢ Seanslar kısa tutulmalı
➢ Stres ve ağrı oluşturmaktan kaçınılmalı
➢ Stresli hastalarda sedasyon uygulanmalı
➢ Ortostatik hipotansiyon, bradikardi gibi yan etkilere karşı tedbirli olunmalı
➢ Lokal anestezi tercih edilmeli
➢ Ağrı oluşturmayacak şekilde derin anestezi sağlanmalı

MİYOKARD İNFARKTÜSÜ
Uzun süreli iskemi sonucu oluşan irreversibl myokard hasarıdır.
Klinik bulgular;
➢ Substernal veya sol prekardial bölgedeki ağrı
➢ Sol kola ve çeneye yayılan ağrı
➢ Çarpıntı
➢ Solunum güçlüğü
➢ Bulantı, kusma
➢ Anormal nabız
➢ Şok belirtileri

Ağrı anjina ağrısına benzer olarak tarif edilir ancak daha ciddi ve uzundur. Teşhis klinik özelliklere göre
yapılır.
EKG ile doğrulanır.
MI komplikasyonu konjestif kalp yetmezliği ve aritmidir. MI + hastanın koroner arterlerinde defekt
oluşmuştur.
TANI
✓ EKG

✓ SERUM ENZİMLERİ
➢ Kreatinin fosfokinaz (CPK)
➢ ASPARTAT AMİNOTRANSFERAZ (AST- eski ismi Serum glutamik oksalasetik transaminaz(SGOT)
➢ Laktat dehidrogenaz(LDH)
➢ ALANİN AMİNOTRANSFERAZ (ALT - eski ismi Serum glutamik püriviktransaminaz(SGPT)
➢ Laktat dehidrogenaz
➢ 99mTc-pirofosfat taraması (enfarktı bir hot-spot" olarak gösterir).
➢ Göğüs röntgeni (pulmoner ödemi belirlemek için).

✓ SİNTİGRAFİ
✓ POZİTRON YAYAN TOMOGRAFİ

DENTAL TEDAVİ,
➢ İlk 6 ayda dental tedavi uygulanmamalı
➢ Doktoru ile konsültasyon yapılmalı
➢ Tedaviden önce sedasyon uygulanmalı
➢ Aşırı kanamaya karşı tedbirli olunmalı
➢ Cerrahi operasyon öncesi PT ve PTZ ölçülmeli
➢ Randevular sabah saatlerine verilmeli
➢ Seanslar kısa tutulmalı
➢ Tedavi sırasında ağrı oluyorsa tedaviye son verilmeli
➢ Ağrı oluşturmayacak şekilde derin anestezi sağlanmalı

Hastanın MI geçirmesinden 1 sene sonra basit işlemler stres azaltılarak, komplike işlemler hastane
ortamında yapılmalı
➢ Anjinal ağrı 2-5 dakikalık dinlenme ile yavaş yavaş azalır ve geçer. Eğer ağrı devam ederse miyokart
enfarktüsü düşünülmelidir.
➢ Kesin anjina tanısı konamayan her durumda aksi ispatlanana kadar hastaya miyokart enfarktüsü
geçiriyormuş gibi müdahale edilmelidir.
➢ Aynı şekilde herhangi bir kardiyovasküler hastalık hikayesi olmayan hastada da bu tip ağrılar
miyokard enfarktüsü olarak değerlendirilmelidir.
➢ Ağrının karakteriyle ilgili kısa bir sorgulamadan sonra hastaya temel yaşam desteği (ABCDE)
sağlanmalı, oksijen saturasyonu ve vital bulgular değerlendirilmelidir.
Bu hastalar kriz esnasında dik oturur pozisyonda olmayı tercih ederler.
Acil müdahalesinde morfin, oksijen, nitrogliserin ve aspirin verilir.
Öncelikle hastaya transnazal olarak 4-6 l/dakika oksijen verilmelidir.
➢ Hastaya dilaltı nitrogliserin verilmelidir ve ağrı geçmediği takdirde 5 dakikada bir tekrarlanabilir.
Anjina kaynaklı ağrı dilaltı nitratla çoğunlukla geçecek ve hasta rahatlayacaktır.
➢ Eğer nitrogliserin uygulamasından sonra ağrı kısa süreli ortadan kalkıp sonra tekrar başlıyorsa bu
tablo da miyokard enfarktüsüne işaret eder.
➢ Acil yardımın gelmesi beklenirken hastanın vital bulguları gözetim altında tutulmalıdır.
➢ Bu esnada hastadan 160-325 mg aspirin çiğnemesi istenir.
➢ Ağrının hafifletilmesi için 5-10 dakikada bir 2-5 mg IV morfin verilebilir.
➢ Damar yolu açılmamışsa morfin yerine %35-40’lık nitröz oksit kullanılabilir.
➢ Miyokard enfarktüsünün ileri komplikasyonları akut disritmiler ve kardiyak arresttir. Bu disritmiler;
bradikardi, ventriküler fibrilasyon/ventriküler taşikardi (VF/VT) veya asistoli şeklinde oluşabilir. Bu
durumda ileri kardiyovasküler yaşam desteğine geçilmesi gerekebileceğinden mutlaka hazırda bir
otomatik eksternal defibrilatör bulundurulmalıdır.

4-FOSSA CRANİİ MEDİA KIRIKLARI SPESİFİK BULGULARI

5-ENFEKSİYONLU DOKUYLA NORMAL DOKUYA ANESTEZİ FARKI

Normal doku pH’ında pKa =7.9 olan lokal anesteziğin 1000 molekülün 750 si katyon, 250 si
serbest formundadır.
250 molekül kılıf’tan geçer.hücreiçi sıvıda 250 molekülün 180 ‘i katyon haline geçer ve 70
serbest molekül kalır
Hücredışında kalan 750 molekülün 570 hücre dışında kalır ve 180 ‘ı serbest hale geçerek sinir
kılıfını geçer.

Hücre içine geçen serbest moleküllerin % 75’ı katyon haline geçerken kalan %25’i serbest
olarak kalır
Katyon haline geçen moleküllerin Na kanallarının reseptör bölgelerine bağlanarak iletim
bloğuna yolaçarlar.

Doku pH’ı 6 olduğunda ise 1000 molekülün %99’ı katyonik halde kalır, %1 ‘i (10 ) molekül
serbest hale geçerek sinir kılıfını geçerler.
10 molekülün hücre içinde 7.5 katyonik hale geçerken 2.5’u serbest halde kalır.

pH 7.5-6 / 750- 7.5 katyonik molekül/ enfeksiyon ve enflamasyona bağlı artmış vaskülartite
sonucu moleküllerin kan damarları ve yumuşak dokuya absorbsiyonu artar
Enflamasyon ve infeksiyon durumunda yeterli blokaj sağlanması hem molekül sayısı azaldığı
hemde dokulara absorbsyonu arttığı için zorlaşır

6-OSTEOMYELİT NEDİR SINIFLAMASI NASILDIR


Tanım olarak kemik iliğinin enfeksiyonudur. Klinik olarak kemik iliğinin enfeksiyöz enflamasyonu olarak
gözlemlenir.

-Akut Supuratif Osteomyelit

-Kronik Supuratif Osteomyelit

-Kronik Diffüz Sklerozan Osteomyelit

-Kondensing Osteoitis

-Garre Osteomyeliti

-Tbc Osteomyeliti

7-REDÜKSİYONLU VE REDÜKSİYONSUZ DİSK DEPLASMANI FARKI


Redüksiyonlu anterior disk deplasmanı: Disk ağız kapalı iken yer değiştirmiştir ancak ağzın
açılması ile normal pozisyonuna geçer. Hastalar genellikle ağızlarını kilitlenme hissettikleri bir noktaya
kadar açabildiklerini bu noktadan daha fazla açmaya çalıştıklarında sesle birlikte açılma hareketinin
devam ettiğinden bahseder. Ağrılı bir açılma / kilitlenme / ses / açılma dizisi oluşur. (Şekil 1.9)
Klik sesi alınana kadar hastanın ağız açıklığı sınırlıdır. Ağız daha da açılıp disk redükte olduğunda
klik sesi ile birlikte açılma sırasında deviasyon izlenir. Mandibula orta hattı etkilenen eklem tarafına
deviyedir ve diskin redüksiyonu ile birlikte mandibula normal orta pozisyonuna döner.

Redüksiyonsuz anterior disk deplasmanı: Diskin ağız açık ve kapalı konumdayken kondilin önünde yer
almasıdır. Kapalı kilitlenme olarak da adlandırılır. Kondil diski yakalayamaz ve kondil önünde sıkışan
disk ağrı ve ağız açıklığında kısıtlılığa neden olur. Hasta normal ağız açıklığı seviyesinde ağzını açmaya
kalktığında TME bölgesinde şiddetli ağrı hisseder.

Ağız açmada kısıtlılık vardır (<35mm). Kontralateral hareket 7mm den azdır. Etkilenen taraftaki
hareketler kısıtlı olduğundan ve sağlam taraf hareketleri normal olarak devam ettiği için mandibula
orta hattan etkilenmiş tarafa defleksiyona uğramıştır.

8-İMPLANT BAŞARI KRİTERLERİ NEDİR


◼ Uygulanan implantın en az 60 ay(5 yıl) fonksiyon görmeli
◼ Muhleman indeksine göre peri-gingival kanama olmamalı
◼ Perküsyonda hassasiyet olmamalı
◼ Peri-gingival hiperplazi veya peri-servikal alanda granüler doku olmamalı
◼ Radyografide peri-implanter radyolüsensi olmamalı
◼ Yeterli estetik form kazandırılmış olmalı
◼ Hasta emosyonel açıdan eskiye oranla daha iyi durumda olmalı
◼ İlk 5 yılda kemik kaybı, implant boyunun 1/5’inden fazla olmamalı
◼ Periodontal sorun oluşmuşsa tedavi edilebilir olmalı
◼ Parestezi olmamalı, komşu dişler ve mandibular sinir zarar görmemeli
◼ Yıllık vertikal kayıp 0.2mm ya da az olmalı
◼ Bukkolingual, mesiodistal, vertikal hareket olmamalı
◼ Kalıcı ağrı olmamalı
◼ İlk 5 yılda ağızda kalma oranı %85, 10 yılda %80’den az olmamalı
◼ Bütün bu kriterler için implantlara fonksiyonel yük bindirilmiş olmalı

9-AMELOBLASTMA VE ÇEŞİTLERİ
En sık görülen odontojenik tümör
Ameloblast benzeri hücrelerden oluşur, odontojenik sert doku üretimi görülmez.

Benigndir fakat lokal agresif (invaziv) gelişim gösterir. (intermediate)

Malign/benign arası borderline??

Diş oluşumunda görev alan epitelyal dokudan, mine organı, dental lamina artıkları, odontojenik kist
epiteli (özellikle dentijeröz kist) ve oral epitelden kaynaklanabilir.
Ameloblastoma;
Solid/multikistik (konvansiyonel)
Periferal/ekstraosseöz,
Malign ameloblastoma, metastaz yapan malign ameloblastoma,
Unikistik.

10-KAZANJİAN TEKNİĞİ

11-SEDASYON FARKLARI NELERDİR


Genel anestezi; operasyonların uygulanabilmesi için kişinin tamamen uyutulmasıdır. Yani kişinin
tamamen bu süreçte bilinci kapalıdır. Bu sebeple solunumu da cihazlar yardımıyla sağlanır. Sedasyon
ve genel anestezi farklarından bahsederken aslında bilinç seviyeleri arasındaki farktan bahsetmek
gerekir. Genel anestezi altında bilinç tamamen kapalıdır ve hiçbir uyarıya yanıt verilmez. Sedasyonda
bilinç kapalı değildir ve uyaranlara cevap verilebilir.

1-APİKAL REZEKSİYON PROSEDÜRLERİ VE HANGİ DURUMLARDA YAPILIR


2-LOKAL ANESTEZİ ETKİ MEKANİZMASI
1-Sinir membranının temel dinlenme potansiyelini (polarize halini) değiştirerek

2-Eşik potansiyelini (ateşleme düzeyini) değiştirerek

3- Depolarizasyonu azaltarak

4-Repolarizasyonu uzatarak

Lokal anestezik ajanların membran üzerine 1 veya daha çok etkileri olduğu düşünülmektedir.

Lokal anestezikler, sinir lifi membranını stabilize ederek depolarizasyona engel olurlar.

(non depolarize blok)

Bir başka deyişle lokal anestezikler, sodyum ve potasyum iyonlarına karşı geçirgenliği bozan membran
stabilizatörleridir.

3-İNME İNEN HASTADA NE YAPILIR


STROK GELİŞEN HASTAYA ACİL YAKLAŞIM

➢ Vital bulgular değerlendirilir ve izlenir.


➢ Gerektiğinde temel yaşam desteği verilir.
➢ Bilinç kaybı gelişmişse ya da solunum problemi varsa oksijen verilir.
➢ Hasta, başı hafifçe yukarıda olacak biçimde supin pozisyonda yatırılır.
➢ En kısa sürede bir acil servise nakledilir.

TIBBİ TEDAVİ
➢ Önleyici tedbirler
➢ Antikoagulan tedavisi TIA 6-12 ay
CVA > 6-12 ay ==== Aspirin, kumadin

Tansiyonun sık kontrolu


Diğer tedbirler: Stresin azaltılması
Hareketin azaltılması
Kontrollü fizik tedavi
Genel anestezi riskli
4-MRONJ TANI KRİTERLERİ

5-ASA SINIFLAMASI VE Mİ GEÇİRMİŞ HASTA ASA KAÇ

6-OROANTRAL AÇIKLIK DURUMUNDA YAPILACAKLAR


7-BİYOPSİ ENDİKASYONLARI
KLİNİK OLARAK TANI KONAMAYAN, İNATÇI PATOLOJİK DURUMLAR

SAPTANABİLEN BİR ETKEN OLMAYAN VE LOKAL TEDAVİYE RAĞMEN 10-14 GÜNDEN UZUN SÜREN
LEZYONLAR

GENİŞLEDİĞİ DÜŞÜNÜLEN KEMİK İÇİ LEZYONLAR

KLİNİK OLARAK NORMAL OLAN MUKOZANIN ALTINDA GÖRÜLEN VEYA PALPE EDİLEBİLEN
SUBMUKOZAL ŞİŞLİK

MALİGN VEYA PREMALİGN ÖZELLİK GÖSTEREN LEZYONLAR

BELİRGİN BİR NEDEN OLMAKSIZIN HIZLI BÜYÜYEN LEZYONLAR

SEBEBİ VEYA TANISI BİLİNMEYEN KIRMIZI, BEYAZ VEYA PİGMENTE MUKOZAL LEZYONLAR

KOMŞU ANATOMİK YAPILARA SIKI ŞEKİLDE BAĞLI VEYA YAPIŞIK LEZYONLAR

KANSER AÇISINDAN YÜKSEK RİSKLİ BÖLGELERDEKİ (AĞIZ TABANI VE DİL GİBİ) BİLİNMEYEN LEZYONLAR

ŞÜPHELİ KLİNİK TANININ DOĞRULANMASI

10-14 GÜNLÜK SÜREÇTE RUTİN KLİNİK TEDAVİYE (ÖRNEĞİN LOKAL İRİTANIN UZAKLAŞTIRILMASI)
YANIT VERMEYEN LEZYONLAR

8-LOKAL ANESTEZİNİN KESİN VE GÖRECELİ ENDİKASYONLARI


Malign hipertermi, atipik pseudokolinesteraz ve konjenital veya idiopatik methemoglobinemi lokal
anesteziklerin kullanılmasına görece kontraendikasyon oluştururken; kanıtlanmış lokal anestezik veya
bisülfit alerjisi kesin kontraendikedir.

9-GÖMÜLÜ SINIFLAMASI VE ZORLAŞTIRAN FAKTÖRLER

Mandibula ön kenarı ile 2. molar diş arasındaki mesafenin (M3) gömülü 20 yaş dişi dişin mesiodistal
mesafesi ile ilişkisine göre sınıflanır.

Sınıf I: Mandibula ön kenarı ile 2.molar diş arasındaki mesafe gömülü 20 yaş dişin mesiodistal
mesafesinden fazla ya da eşittir.

Sınıf II: Mandibula ön kenarı ile 2.molar diş arasındaki mesafe gömülü 20 yaş dişin mesiodistal
mesafesinden azdır. Dişin yaklaşık yarısı ramusun ön kenarı içindedir.

Sınıf III: Mandibula ön kenarı ile 2.molar diş komşudur. Gömülü 20 yaş dişi diş ramusun ön kenarı içine
gömülüdür.
Dişin okluzal yüzünün komşu ikinci molar dişe olan mesafesine göre belirlenir.

Sınıf A: Gömülü 20 yaş dişi dişin okluzal seviyesi komşu dişin okluzal seviyesinde ya da ona yakındır.

Sınıf B: Gömülü 20 yaş dişi dişin okluzal seviyesi komşu dişin okluzal seviyesi ile servikali arasındadır.

Sınıf C: Gömülü 20 yaş dişi dişin okluzal seviyesi komşu dişin servikal seviyesinin altındadır.

Gömülü Diş Çekimini Zorlaştıran Faktörler

Distoanguler pozisyon
Klas 3 ilişki
Klas C ilişki
Uzun ince kökler
Birbirinden uzaklaşan kökler
Dar periodontal ligament
Dar foliküler kese
Yoğun (esnek olmayan) kemik
İkinci molar dişle yakın temasın olması
Kanalis alveolaris inferior ile yakın ilişki
Tam kemik retansiyonu

10-HAMİLE HASTA ÜNİTTE RAHATSIZLANDI NE YAPARSIN


• V. CAVA KOMPRESYON
SENDROMU:
•Hamileliğin son aylarında, sırt üstü yatarken, birden ve nedensiz bir şok oluşabilir, sistolik basınçta bir
düşme görülür.

•Nedeni, yatar durumdaki gebede, uterus ağırlığı ile v.cavaya basınç olur, sağ kalbe gelen venöz kan
akımı birden düşer, sonuçta kalbin dakikadaki volümü azalarak bir şok oluşur.
11-ENDOJEN ASTIM HASTASI 2 AY ÖNCE PREDNİZONU BIRAKMIŞ VE
BETAMİMETİK KULLANIYOR NE YAPARSIN

Konsültasyon
Kullanılan ilaçları sorgula
Dispne öksürük hırıltılı solunum varsa seansı ertele
200mg hidrokortizon oral ya da iv preoperatif olarak ver kademeli olarak, ll
azalt. Prednizona devam et
Sistemik yoldan KS alan hastada enfeksiyona karşı direnç azaldığı için profilaksi
uygulanabilir
Aseptik koşullara dikkat et
Stres azaltılır
Diazapem kullanılabilir
Geniş spektrumlu ab kullan (klindamisin eritromisin kontrendike)
Yara iyileşmesinde gecikme olur

Kontraendike
Antihistaminler
Aspirin diğer salisilatlar
Eritromisin, Klindamisin
Epinefrinli lokal anestezi (beta mimetik kullanıyorsa)
12-DİYABETİK NEFROPATİSİ VAR İŞLEM ÖNCESİ VE İŞLEM SIRASINDA NE
YAPARSIN NE REÇETE EDERSİN İŞLEMDEN ÖNCE VEYA SONRA NE ZAMAN
DİYALİZE GİREBİLİR
TESTLER

KANAMA ZAMANI
PT
PTT
PLATELET MİKTARI
TAM KAN SAYIMI
SERUM POTASYUM VE PROTEİN SEVİYELERİ
DDAVP
HEPATİT A-B-C
HA1C
AÇLIK KAN ŞEKERİ
OGTT
GLİKOZÜRİ

Diyalizden 1 gün sonra çağrılır.


Sabah saatlerine randevu verilir. Kısa seans
Stres azaltılır
Kahvaltı etmelidir.
Akut enflamasyon hemen tedavi edilmelidir.
Nefrotoksik ilaç verme
Gerekirse ab profilaksisi yap
Hepatit değerlerine bak
Steroid kullanıyorsa dozunu 2 kat arttır

KONTRENDİKE AĞRI KESİCİ


Aspirin
Asetaminofen
Nsaid
Morfin
Meferidin

KONTRAENDİKE AB
Sefelosporin
Eritromisin
Aminoglikozit
Tetrasiklin

REÇETE
Asetaminofen ağrı kesici olarak
Amoksisilin
LA problem yaratmaz
13-GÜNCEL PROFİLAKSİ TABLOSU

1-LEFORT 2 KIRIKLARI SINIRLARI VE KOMŞULUKLARI


2-CVA 8 AY ÖNCE GEÇİRMİŞ HASTADA YAKLAŞIMIN NASIL OLUR

3-HEMOFİLİ HASTASINA YAKLAŞIM


3-Operasyon sırası ve sonrasında kullanılacak faktörlerin miktarı hesaplanmalı ve temin edilmelidir.

4- Eritrosit süspansiyonu ve diğer kan bileşenlerinin acil durumda kullanımı için hazırlık yapılmalıdır.

5- Cerrahi öncesi kanama olasılığını artıracak ilaçların (trombosit fonksiyonlarını bozan ilaçlar gibi)
kullanılmadığından emin olunmalıdır. İlgili cerrahi birimden (tercihen bir hafta önce) konsültasyon
istenmelidir.

6- Cerrahi girişimlerin mümkünse haftanın ilk günlerinde yapılması önerilir.

7- Operasyon sabahında, operasyon sırasında istenen düzeyi sağlayacak faktör uygulandıktan sonra
faktör düzeyinin ölçülmesi önerilir, böylece istenen düzeye ulaşıldığından emin olunur. Yeterli cevap
yoksa inhibitör varlığı tekrar kontrol edilmelidir.
2.) Diş çekimi ve diğer cerrahi girişimler:

➢Operasyondan önce kanda eksik olan faktörü yerine koymak gerekir.

➢Eksik faktörü kana vermek, hastayı normal hale getirerek cerrahiye hazırlamak hematolojinin
görevidir.

➢Hasta kan tetkiklerini, kan transfüzyonunu ve eksik faktörü kana verecek şartları taşıyan tam
teşekküllü bir hastanede yatırılarak tedavi edilmelidir.

➢Diş çekimi travmasız yapılmalıdır.

➢Diş çekiminden sonra yara kenarları arasına dikiş konması genellikle tavsiye edilmez.

Çünkü, iğnenin battığı yerde de kanama olur. Dikiş konma mecburiyeti olursa, bunun lokal iltihaba
neden olmaması için 4.günde alınması gerekir.

➢Mukoperiostal flap gerekli ise bukkal taraftan kaldırılmalıdır. Lingual taraftan flap kaldırma tavsiye
edilmez, çünkü kan solunum yollarına akarak tehlikeli olabilir.

➢Çekim boşluğu lokal hemostatik ajanlarla tampone edilir.

➢Akan kanın ağız içine akması tercih edilir. Kavite sıkıca kapatılırsa, kan derin dokulara sızabilir ve
derinlerde hematom ve ekimozlara neden olabilir.

3-Aspirin ve nonsteroid antienflamatuvarlar kullanılmaz. Koagülasyon defekti bulunan hastalarda


kodein, propoksifen ve parasetamol içeren analjezikler daha emniyetli bir analjezi sağlayabilir .

4-Vazokonstrüktörlü lokal anestezik tercih edilir

5-Çekim yerleri sütür, jelatin sünger, topikal trombinle kapatılır

6-Antikoagulan tedavi görenlerde (heparin, cumarin, indandiol) ilaç kesilip PT, normal değerin 1,5
katına gelince işlem yapılır.

7-Trombositopenili hastalarda doktor konsültasyonu şarttır. Geçici trombositopeni (ilaç kullanımı,


kanser ted.) beklenip girişim yapılır. Ancak hipersplenizm ve tümör infiltrasyonuyla oluşan
trombositopeni iyileşmez. Bu hastalarda tedaviden 20 dk. önce 10 ünite trombosit ve hastane ortamı
şarttır.

8-İlaca bağlı trombositopatilerde kullanılan ilaç 1 hafta önce kesilir.

Hemofili hastalarında aspirin ve nonsteroid yerine parasetamol verilir. (NSAİİ’lerin trombosit


agregasyonunu inhibe ettiği ve bazı hastalarda kanama zamanını uzattığı gösterilmiştir)

Girişim yapabilmek için faktör aktivitesi %50-70 arasında olmalıdır.

Cerrahi Girişim öncesi;


Hemofili A..........12saatte bir F VIII

Hemofili B..........12saatte bir F IX verilir.

➢ Mandibuler anestezi risklidir,

➢ Gerekliyse sütür atılır,

➢ operasyon sonrası 1 hafta oral penisilin uygulanır,

➢ kas içi enjeksiyondan kaçınılır,

➢ Anksiyete fibrinolitik aktiviteyi etkileyeceğinden, işlemden 1 gece önce ve 1 saat önce 5-10 mg oral
diazepam verilir.

➢ Hepatit B riski fazla olduğundan antikor testi şarttır.

4-ANAFLAKTİK ŞOK NE YAPARSIN HATALAR NELERDİR


• Özgül bir antijen doğrudan damara verilirse, vücutta bazofil ve mast hücreleri ile reaksiyon verebilir.
Ancak bu olay eğer bu hücreler daha önce IgE antikorların bağlanması ile duyarlaştırılmış ise
gerçekleşir. Böylece damar sistemi ile ilişkili dokularda geniş bir alerjik reaksiyon görülür. Buna
ANAFİLAKSİ denir.

Neden olanlar

➢ Aspirin
➢ Non-steroid Antiinflamatuar İlaçlar,
➢ Penisilin,
➢ Sefalosporin,
➢ Tetrasiklin,
➢ Vankomisin Gibi Çeşitli Antibiyotikler,
➢ Ester Tipi Lokal Anestezikler
➢ Lateks sayılabilir

➢ Hasta için alerjen olabilecek bir maddeye maruz kaldıktan sonra kısa sürede (dakikalar veya saatler
içinde) aşağıda belirtilen semptomların en az ikisinin görülmesi

✓ Cilt ve mukoza bulguları (kaşıntı, generalize ürtiker, kızarıklık, şişmiş dudaklar, dil veya uvula)

✓ Solunumun etkilenmesi (dispne, wheezing, stridor, hipoksi)

✓ Hipotansiyon veya hipotoni, senkop ve inkontinans gibi uç organ disfonksiyonları

✓ Karın ağrısı, kusma gibi gastrointestinal sistem bulguları

✓ Hasta için bilinen bir alerjene maruz kaldıktan dakikalar veya saatler sonra hipotansiyon gelişmesİ

laringeal ödem, bronkospazm, şişmiş kızarmış dudak

YAPILMASI GEREKENLER
Hastane şartlarında tedavi sırasında yapılması gerekenler şunlardır:

1. Tedaviye başlamadan önce hastanın vital bulguları değerlendirilmeli, antijenle teması hemen
kesilmeli deneyimli personele haber verilmelidir.

2. Hasta sırtüstü ve bacakları yukarı gelecek şekilde yatırılmalı ve rahat nefes alması ve maske ile
oksijen alması (8-10 L/dk) sağlanmalıdır. Bulantı veya kusma varsa aspirasyonu önlemek için hasta,
başı yana dönük olacak şekilde yatırılmalıdır. Hamilelerin sol yana yatırılması gerekir. Hastanın
oturur/ayakta pozisyonda tutulması “boş ventrikül sendromuna” yol açarak ölümle sonuçlanabilir.
(Hastanın nefes darlığı yatar pozisyonda artıyorsa, dikkatli bir şekilde oturur pozisyona getirilebilir)

➢ Hasta, serebral iskeminin önlenmesi için Trendelenburg pozisyonuna getirilmelidir.

➢ Hastanın temel yaşam desteği (ABCDE) ihtiyacı değerlendirilmeli, hava yolunu açmak için çene ucu
öne yukarı kaldırılmalı ve oksijen verilmelidir.

➢ Laringeal ödem hava yolunu tamamen tıkayacak olursa trakeostomi yapılması gerekebilir.

➢ Hastanın vital bulguları ve oksijen saturasyonu sürekli gözetim altında tutulmalıdı

3. Tedavide verilmesi gereken ilk ilaç adrenalindir. Adrenalinin yetişkin dozu 0.2-0.5 mg; çocuk dozu
0.01 mg/kg olup (maksimum doz 0,30 mg) ilaç vastus lateralis kasına İM yolla verilmelidir. Hastada
semptomlar devam ettiği sürece adrenalin 10-15 dakika ara ile birkaç kez verilebilir, 3 kez
tekrarlayabilirsin.

4. İM yolla verilen adrenaline yanıt alınamazsa ve ağır hipotansiyon ve kardiyovasküler şok belirtileri
ortaya çıkarsa adrenalin infüzyon yoluyla verilebilir. Yetişkinlerde infüzyon pompası ile 2-10 µg/dk
hızında ve kan basıncı izlenerek verilir. Çocuklarda adrenalinin infüzyon şeklinde verilmesi
gerektiğinde 0.1-1 µg/kg/dk dozunda başlanır ve gerekirse hastanın kan basıncına göre doz artırılabilir
(en fazla 10 µg/dk) . İnfüzyon sıvısı hazırlamak için 1 mg adrenalin, 250 ml %5’lik dekstroz içine
konulur. Elde edilen karışımın 1 mililitresinde 4 µg adrenalin bulunur. Ciddi aritmilere yol açabileceği
için sulandırılmamış adrenalin kalp durması dışında infüzyonla verilmemelidir.

5. Damar yolu açılır ve İV yolla sıvı (10 dk. İçinde 10-20 ml/kg) (serum fizyolojik) olarak başlanır.
Verilecek sıvı miktarı hastanın kliniğine göre ayarlanır ve gerektiğinde bu miktar 100 ml/kg'a kadar
artırılabilir

6-Adrenalinden sonra olmak koşulu ile oral, İM veya İV (3-4 dakikada) yollardan H1 antihistamin -
örneğin difenhidramin, 1 mg/kg, maksimum 50 mg- verilir. Gerektiğinde bu doz 4-6 saatte bir
tekrarlanır.

7. Bronkospazm bulguları (hışıltı gibi) varsa 2.5-5 mg salbutamol nebülizatör ile nebülizatör yoksa
salbutamol inhalerden 4 puf olacak şekilde verilir. Gerekirse bu doz 20 dakika ara ile 3 kez
tekrarlanabilir

8-Ranitidin, 1mg/kg (maksimum 50 mg), damar yolundan verilir.

9. Metilprednizolon, 2 mg/kg (maksimum 50 mg), oral, İM veya İV yavaş infüzyon ile verilir, bu doz
gerekirse 6 saatte bir tekrarlanır.

10. Beta-bloker kullanma öyküsü varsa glukagon, yetişkinlerde 1-5 mg, çocuklarda 20-30 µg/kg,
maksimum 1 mg ve en az 5 dakikadan uzun sürede gidecek şekilde İV yolla verilmelidir. Ardından
glukagon 5-15 µg/dakika, IV infüzyon olarak devam edilir
11. Şok tablosu gelişirse 400 mg dopamin, 500 mL %5’lik dekstroz içine konulmalı ve 2-20 µg/kg/dk
hızında ve kan basıncı kontrol edilerek verilmelidi

ANAFİLAKSİ TEDAVİSİNDE SIK YAPILAN HATALAR

1. Adrenalinin hemen verilmemesi

2. Adrenalinin uygun yerden (uyluğun ön-yan tarafından) ve İM verilmemesi

3. İlk ilaç olarak adrenalin yerine antihistaminik ve kortikosteroid verilmesi

4. Hastanın kısa sürede oturtulması veya ayağa kaldırılması/yürütülmesi

5. Hastanın en az 6-8 saat gözetim altında tutulmadan taburcu edilmesi

6. Hışıltı olduğunda ilk ilaç olarak adrenalin yerine salbutamol verilmesi

5-OSSİFİYE FİBROM KLİNİĞİ VE TEDAVİSİ

6-BAKTERİYEL ENDOKARDİT PROFİLAKSİ VE YAPILDIĞI DURUMLAR


Sert ve yumuşak dokudan anlamlı kanamaya neden olacak cerrahi işlemler : diş çekimi!!,implant
uygulaması

✓ Periodontal işlemler: Detertraj, küretaj, sondalama


✓ Endodontik tedavi
✓ İntraligamenter anestezi
✓ Avulse dişlerin reimplantasyonu
✓ Dental implant uygulaması
✓ Subgingival strip yerleştirilmesi
✓ Ortodontik band yerleştirilmesi
✓ Profilaktik olarak dişlerin ve implantların temizliği sırasında beklenilmeyen bir kanama
➢ Dişeti ve mukozada kanamaya neden olacak her işlem

Diş hekimi yaklaşımı:


➢ Kısa randevular ve sedasyon uygulaması
➢ Epinefrin kullanımı kısıtlanmalıdır
➢ İleri dental uygulamalarda hastane ortamı
➢ Postoperatif bakteriyel endokarditriski düşük hastalarda tüm akut enfeksiyonlar tedavi edilmeli
➢ Postoperatif bakteriyel endokarditriski yüksek hastalarda akut enfeksiyonlu dişler ve pulpal/
periodontal
nedenlerle prognozu kötü olan dişler çekilmeli

✓ Koroner by-pass operasyonu ve Koroner arter stent hastalarında profilaksi gerekmez.


Kalp operasyonu geçirmiş hastalarda
➢ Antikoagulan doz ayarlaması yapılmalı
➢ Kısa randevular ve sedasyon uygulaması
➢ Epinefrin kullanımı kısıtlanmalı
Kalp transplantasyonu yapılmış hastalar
➢ İmmunosupresyon
➢ Steroid tedavisi
➢ İlk 6 ayda infektif endokardit riski ..................profilaksi gerekli
➢ Siklosiporin kullanan hastalarda gingival hiperplaziler nedeniyle oral hijyene dikkat edilmeli
➢ Anestezik madde içindeki epinefrine hassasiyet

7-ANESTEZİDE DUYULARIN GİTME SIRALAMASI VE HASTA NEYİ FARKEDER

Bundan kısa bir süre sonra, dokunma hissi


kaybolur. Sonra sırasıyla motor fonksiyon, ortak his, baskı hissi kaybolur. Motor bloğun
gecikmesinin nedeni; motor implusları taşıyan A (α) liflerinin, ağrı liflerini bloke etmek için
gerekli olan minimum anestezik yoğunluğun yaklaşık 2 katına gereksinim duymaları
nedeniyledir.

8-UNİKİSTİK VE MULTİKİSTİK AMELOBLASTOMA FARKI


UNİKİSTİK
Unikistik lezyon kistik bir boşluğa sahiptir.
İyi davranış göstermesi, radyolojik olarak uniloküler radyolüsensi nedeniyle odontojenik çene
kistlerine çok benzer.
Daha çok gençlerde görülür.

MULTİKİSTİK

Sıklıkla mandibulada ve posterior bölgede görülür (ramus –molar bölge)


Maksillada ise daha çok posterior bölgeye lokalize olur.
Sıklıkla diş hareketi, maloklüzyon oluşması veya çenelerde görülen ekspansiyon tümörün ilk
belirtilerdir.
Radyolojik olarak uniloküler veya multiloküler kistik (sabun köpüğü, bal peteği) radyolusent lezyon
görünümdedir.
Kemik korteksinde bukkal ve lingual iki yönde de ekspansiyon oluşturan radyolüsent kitle halindedir.
Yavaş büyümesine bağlı olarak radyografik kenarlar genellikle net olarak görülür ve sklerotiktir.
Beraberinde olduğu dişlerin köklerinde rezorbsiyon yapabilir.
Sık olarak gömülü 20 yaş dişi ile birlikte görülür.
Bazen kitle uniloküler radyolüsent defekt halinde olabilir.
Defektlerin kenarı düzensizdir.
Radyolojik görünüm çok anlamlı olmasına rağmen benzeri görünümü diğer odontojenik, non-
odontojenik tümörler ve çene kistleri de oluşturabilir

You might also like