You are on page 1of 3

KADIN (FATIMA FATIMADIR) 1 ALI ŞERIATI 23

yulara sokarak boşa giden ölülerini ve aristokrasinin, yalanın ve


talanın tekrar dirilmesinden duyduğu korkuyu haykırmaktadır.
Zulüm ve sahtekarlığın renk değiştirmekte olduğunun farkın­
dadır. Kisra'nın ve Kayser'in şahsında maskeleri düşürülen ve
mahkum edilen zulüm ve istibdadın; takva ve din kisvesine bü­
rünerek Allah'ın kullarım yıllarca aldatmakta olduğunun far­
kındadır. Ne yazık ki bu hile daha asırlarca devam edecek gibi.
Mukaddes çehreye bürünen bu sinsi zihniyeti açığa çıkarmak
için kim bilir ne zahmetler çekmek ve nice çilelere katlanmak
gerekecek. Nitekim bu yeni eşekleşme ve yeni sömürünün ls­
lam'daki ilk kurbanları "halk" ve "halkın yazgısı" olmuştur. Ki
bu kurbanların ilki "onun kendisi", ondan önce "eşi", lslam top­
lumunun sonraki zamanlarında " ailesi", sonrasında da "evlatla­
rı" olmuştur. ..
Şüphesiz, tarihin bu en zor, en korkunç ve en hassas dönemin­
de böyle bir karara varmak ve bu tercihte bulunmak milletimiz
için kolay olmamıştır. Tarihe rağmen farklı bir görüş onaya
koymak; bu milletin dehasının, zekasının, bağımsızlığının, öz­
gün kişiliğinin, üstün ahlakının, fazilete olan düşkünlüğünün,
insani erdemlere olan yakınlığının, ruh güzelliğinin, yüksek de­
ğerleri teşhis edebilme özelliğinin, derinliklere vakıf olabilme
yeteneğinin, devrimciliğinin, vahşet, zulüm ve tufanlar içinde
dahi hakikati arama cesaretinin bir göstergesidir. 5 Tüm minare-

Massignon'un benim tercümem olan "Pak Selman" adlı eserinin önsözünde


Mısırlı muasır ve büyük düşünür Abdurrahman Bedevi:, lslam'da lranlılar ve
Şii manevi: hareketi hakkında şunu söyler: lslam kültüıünde ve lslami ilimler
alanında zengin, derin ve manevi: bir hareket başlatma noktasında ve dini
kavram ve olgulara düşünsel derinlik kazandırma açısından "lslam, her şeyi­
ni birçok açıdan üstün özelliklere sahip olan bu millete borçludur." Maxsim
Gork)"nin deyimiyle "Ben kana ve toprağa tapınma hastalığından beriyim."
Burada bir kavme övgüler yağdırmak istemiyorum. Yaptığım sadece tarihi bir
gözlemdir. lnkar edilemez ilmi ve fikri bir gerçeği vurguluyorum. Milliyetçi
olmamak demek; tarihi küçümsemek; tarihi, toplumsal, ruhi, düşünsel ger­
çekleri ve kendi milletinin özelliklerini inkar etmek demek değildir. Burada
24 ALJ ŞERIAT1 1 KADIN (FATIMA FATIMADIR)

lerin, mihrapların, minberlerin, yüce ashabın, alimlerin, hakim­


lerin, resmi din adamlarının Doğu'da ve Batı'da, gece gündüz
hep bir ağızdan "Evet" dedikleri bir zamanda tüm kan içici kı­
lıçlara rağmen "Hayır" diye feryat etmiştir bu millet. 6
Ancak iman, deha ve zekanın yam sıra kana da ihtiyaç duyar.
Kendi adına adanacak kurbanlar talep eder, hak yoluna adana­
cak taraftarlar ister, fedakarlık gerektirir. 1�\ cesaret, acı ve
....___
__ _?
ihlas ister. . . İşkencelere, darbelere, iftiralara, esaretlere, yalnız-

amacım ilk olarak bir hastalık durumuna varan "sözde aydın" havalarına gi­
rerek kendi dini, kültürü, tarihi ve insani değerlerini alaya alan, milletimizi
zayıf, zelil, "her zaman birilerini taklit eden" ve zulme boyun eğen bir millet
olarak gösterenlere; ikincisi "milliyetçilik" saplantısını ve hastalığına yakalan­
mış faşist ve şovenist duygularla övünenlere bu milletin gerçek ve mantıklı
değerlerini; herkesin hakkını teslim ettiği ve bu milletin tarihinde senetleriy­
le beraber mevcut bulunan değerlerin ne olduğunu göstermektir.

6 Son zamanlarda "lranlılar kılıç zoruyla ve cizye vermekten kurtulmak için


Müslüman oldular." diyen sözde Iran uzmanları ve sözde lrancılar, kendileri
nasıl "satılmış ilim adamlarıdır" ki "küçük beyinleriyle" Iran milletinin lslam'ı
zorla kabul ettiklerini söyleyebilirler. Ve nasıl; "lrarılılar korku belasıyla, vah­
şilerin kılıçlarından çekindikleri ve cizye vermekten kaçtıklan için tüm dini
ve milli değerlerinden vazgeçtiler ve Cizye memurlarının dinini kabul ettiler."
diyebi\irler7 Ya da akılsız faşistlerin dediği gibi: lranlılann Ali'ye, ailesine ve
çocuklarına olan imanları onların faziletlerinden ve insani değerlerinden de­
ğil, Hz Hüseyin'in eşi olan Sasanili Yezdgird'in kızı Şehrbanu hatırına olmuş­
tur. Zira Hüseyin İranlıların damadı ve sonraki imamlarda İranlıların torun­
ları olmuştur.

Oysa lranlılar kendileri 11 yıl Yezdgird'i takip ettiler ve ardından onun yü­
zünden lslam'a sığındılar. O da halkın takibinden kaçıp Belh'e sığındı. Sonra
nasıl olur da damadı hatırına din değiştirdiği söylenebilir' Özet olarak, komik
ve beceriksizce satılmış, kasıtlı oryantalistlerin takipçiliğini yapan bu sözde
lrancılar ilmi araştırmaları sonucu lslam adaletini, özgürlüğünü, eşitliğini,
hakikatini, insani faziletlerini "lranlıların anlamadıklarını; Ali ve Muham­
med'in Yezdgird'e olan üstünlüklerini, Hüseyin'in ve Zeynep'in Zerir ve Şi­
rin'den daha faziletli ve değerli olduklarını kabul etmediklerini" ileri sürüyor­
lar. Iranlıların ancak kılıçtan, paradan ve ırkçılıktan anladıklarını söylüyorlar'
KADIN (FATIMA FATIMADIR) 1 ALI ŞERiAT\ 25

lıklara, ihanetlere ve daha birçok zorluğa karşı dayanıklılık ge­


rektirir. Takva, sebat ve sabtr ister... Bencillik ve maslahatçılı­
ğın terk edilmesini ister. "Ne Allah'tan vaz�ril.}!,,__!}�_s!_ünya-
_?��: ,,_r_:rıantığ�--��- �ytl.Şffi?:Z iınan. Korku ".7�-���İJ'.Y�9.�ILQz;a_ktır.
lın_�_ı:; (".Il,�E".J gg_steı:işlerden, ınukaddesa�çü�lsta.rı. ye daha b:unun
gibi nice ş�yden �eridir ...
İşte bunlardır Şia serüveninin asli unsurları. Elbette ki söz ko­
nusu olan "Ali Şiası'dır", ::Şafevi Şiası" ya da "Şah Abbas Şiası"
değil. Tarihte zulmü ve zorbalığı titreten Şia, zulüm ve zorbalı­
ğa çanak tutan Şia değil. "Adalet dinini" ve "masumun hüküme­
tini" dile getiren Şia. "Birtakım tarih\ sövgü, yergi ve mezhebi
nefretlerden" öteye geçemeyen; "sevgi" ve "kinin" yüzeysel, tak­
lidi, akıl ve mantık dışı; üstelik "hilafete" değil de "halifeye" dö­
n_ük olduğu, bugüne değil de geçmişe yönelik olduğu, ölüm ön­
cesine değil de ölümden sonrasına yarayan Şia değil elbette kas­
tedilen. Söz konusu olan istibdat velayetinden, zorba yönetim­
den ve cehaletin önderliğinden Şia'yı kurtaran ve ona özgürlük
bahşeden "Ali'nin velayeti"dir. Yoksa ne Allah'a ne de kullarına
bir faydası olan, şirke batmış bu sofimsi "Gül-i Mevlayı /Mev­
la'nın velisi, gülü!" ile bir ilgisi yoktur bu velayetin.
Şia lslam'dan başka bir şey değildir. Bize öğretildiği gibi "İslam
artı başka l1I1surlar" ·değildir. Şia "Saf İslam" dır. Şia "hilafet,
Arapçılık ve aristokrasi"den arınmış İslam demektir.
"Adal�-;;;ima;;t -
;,:ilkelerini
kendinden lslam'a dahil eden
.
Şia- değildir. Bu ilkeler lslam'ın bizzat kendisind�y;:ırQ..ır. Adalet­
--- - · ·---. ,
., . ,..
_.__.,, .,
, .,,,..•.
-· ·' � --·- ------·-··------'-'

;�
. · -�.-

siz ve imam�tsiz lslam isla��ız tSla� , d;�;k�ir. Böyle bir du­


...__

-:;
�{ımda I5Gm · dini�in; Hıristiyanl{ktan:: Y;hudilikten, Zerdüşt­
lükten, Veda, Buda ve Taoizm'den farkı kalmaz. "lstibdat", "ırk­
çılık" ve "sınıflaşma" gibi unsurlar "modem cehaletin" ürünü
olup lslam'a sonradan sokulmuştur. Her ne kadar Şia ve Ehli­
sünnet arasındaki çatışma bugün kelaml, tarihi ve fırkasal bir
tartışmaya dönüşmüş olsa da geçmişte bu iki grup arasındaki
mücadele; zplüm ve zorbalık karşısında verilen "imamet" ve

You might also like