You are on page 1of 3

26 ALI ŞERIAT1 1 KADIN (FATIMA FATlMADIR)

"adalet" mücadelesiydi. Diğer tüm itikat, tefsir, tarih, felsefe,


mezhep ve başka mevzulardaki ihtilaflar da buradan neşet et­
mektedir. Biz, "Ali'yi" "Muhammed'e" izafe etmedik Bilakis
Muhammed'i kaybetmemek için Ali'ye tutunduk Zira tarihin
Firavunlannın, Kayserlerinin, Hüsrevlerinin halifeleri ve Ebuce­
hillerin, Ebusüfyanlann varisleri olan Muaviye, Mervan, Müte­
vekkil ve Harun da Muhammed(flik)ten dem vurmaktadır.
"Ali'nin ailesini" "peygamberin sünneti" ile değiştirmedik veya
aynca ona eklemedik Bu bizzat Muhammed'in kendi ailesidir.
Açık bir şekilde onlara soruyoruz: O ne derdi, ne yapardı ve ne
isterdi?
Bugün dost düşman herkesin düşündüğünün aksine "İslam
mezhepleri arasında en sünnı mezhep Şia'dır." Esasında ihtila-
-----
-- ···-

-------
-

fın asıl nedeni şuradan kaynaklanmaktadır ki Ali (a.s.) ve onun


gerçek ve bilinçli Şiileri/takipçileri; ta baştan beri bidatler karşı­
sında "sünnI" kalmak, yani peygamberin sünnetini muhafaza
etmek için çabaladılar.
Her şeyin nasıl da birbirine kanştığını ve üst üste bindiğini gö­
rüyoruz. "Hilafet ve istibdat lslamı'nın" tüm aleme hakim oldu­
ğu o kapkaranlık ve kanlı vahşet dönemlerinde; evet böyle bir
dönemde "İmamet ve adalet İslamı" da kızıl şehadet girdapla­
rında boğulmaktaydı. lşte o zor dönemlerde, Şia şehadeti seçti
ve kudreti reddetti. Ancak bu "zor tercih" kolay elde edilmedi.
Büyük alimlerin, şehadet aşığı mücahidlerin, hak ve adaletpe­
rest kitlelerin, fazilet aşıklarının ve özgürlük savaşçılannın; Bağ­
dat ve Şam saraylarının ateş, kan, zindan ve işkenceyle kuşatıl­
mış yollarını aşıp tüm insanlık kadar büyük olan o küçücük eve
ulaşmak için neler yaptıklarına ve neler çektiklerine tüm Eme­
vı, Abbasi, Türk ve Moğol işkence adalan şahittir.
İslam tarihinde Ali hakkında söz söylemek, Fatıma'dan söz aç­
mak hiç de kolay değildi. Bu olağanüstü ailenin devrimci şairi
Komit şöyle der: "Ben elli yıldır kırbacımı sırtımda taşıyorum."
KADIN (FATIMA FATIMADIR) 1 ALI ŞERIATI 27

İşte "sorumluluk ve bilinç sahibi" bir şair. . . Şiirden kılıç üreten


bir şair . . .
İşte bu mezhebin tarihini yazan kadın erkek herkesin ortak yaz­
gısı . . . Her kelimesi, her satın bir şehidin kanıyla yazılan tarih . . .
Şia'nın o cesur ve kahraman öncüleri; bize yutturulmaya çalışı­
lan bu yeni yetme ve türedi felsefeyi bilmezlerdi : "Sabredin, o
gelecek (Mehdi;-Çev.) ve bütün işleri düzene sokacak. ", "O,
kendisi gelmeli ve atasının dinini ihya etmeli." ve "Bizim elimiz­
den takiyyeden ve tahammülden başka bir şey gelmez. " . . .
lbn-i Sekit büyük bir edebiyatçıydı. Mücahidlerden sayılmazdı.
O bir edip ve dil bilimciydi, Şil'ydi. Abbasi halifesi Mütevekkil,
onu çocuklarının eğitimi için görevlendirdi, ancak zamanla ço­
cukların Ali ve ailesine karşı eğilim duyduklarım fark etti. Hali­
fenin istihbaratçıları: "Bu belki de hocalarının başının altından
çıkıyordur." dediler.
Bir gün halife çocukların ders yaptığı odaya girdi. Oturdu, lbni
Sekit'i övdü, ona karşı olan memnuniyetini dile getirdi, ardın­
dan çocuklarında müşahede ettiği gelişmelerden bahsetti. Ko­
nuşma sırasında tabii bir edayla sordu:
- Çocuklarımı nasıl görüyorsun?
lbn-i Sekit �ocuklardan övgüyle bahsetti. Halife ansızın ikinci
bir soru daha sordu:
- Ey lbn-i Sekit, senin katında benim çocuklarım mı daha sev­
gilidir, yoksa Ali'nin evlatları Hasan ve Hüseyin mi?
lbn-i Sekit bir seçim yapmak zorundaydı. Zira burada takiyye
yapmak ihanet ve günah anlamına gelmekteydi. Ali Şia'sında ta­
kiyye, dinin temeli değildir, "benim ve atalarımın dini! " değil­
dir. Sadece bir taktiktir. Takiyye "lmanın korunması" demektir,
bugünkü manasıyla "müminin korunması" değildir. İmanın söz
konusu olduğu yerde takiyye haramdır. Netice ne olursa olsun.
O tereddüt etmedi. Tıpkı Mütevekkilin tavrı gibi gayet doğal
bir edayla cevap verdi:
28 AU ŞERIA11 1 KADIN (FATIMA FATlMADIR)

- Benim için, Ali'nin hizmetçisi Kamber bile hem senden hem


de çocuklarından daha sevimlidir!"
Mütevekkil, lbn-i Sekit'in dilinin oracıkta kesilmesini emretti.
İşte bu diller zalim egemenlere uzanmış ve "siyasi istibdadı" ,
"sınıfsal sömürüyü" ve "dini eşekleştirmeyi" yıkamamışsa da re­
zil rüsva etmiştir. "Mağlup" edemediyse de mahkum etmiştir.
Bu diller sayesindedir ki; adalet ateşi, özgürlük aşkı, eşitlik ar­
zusu ve bilinç kalplerde yaşamaya devam etmiştir. Halkların
devrim talepleri ve "zulüm, mal ve züht" ile ayakta kalabilen ni­
zamlara karşı mücadele ruhu canlı kalabilmiştir. Zihinlerde yer
etmiştir. Bu mukaddes İneşale, tarih sahnesinde hiç sönmemiş­
tir ve halkların yüreklerinde taze kalabilmiştir.
Biz ve Halle
Bu tehlikeli ve ağır sorumluluğu iki grup üstlenmiştir. Bu iki
grup asırlar boyu kendi darağaçlarını sırtlarında taşımıştır:
Birinci grup: "imameti" "nübüvvet"in ve "ilmi" de "imametin"
bir devamı olarak gören bilinçli Şia ulemasıdır.
lkinci grup ise samimi ve imanlı halkımızdır. Bunlar sessiz küs­
tahlıklarıyla Arap halifelerin, Türk ve Acem sultanların işkence
odalarını çınlatmış, kanlı yüzleri ve kabirleriyle cellatlarını
utandırmışlardır. Ve cesur yürekleri egemenlerin silahlarım ür­
kütmüştür. Öyle ki sanki sabır sahralarında hiçbir acı duyma­
mışlardır . . .
Akıl ve Aşk

Her din, her ekol, her hareket ve her devrim iki unsurdan mey­
dana gelir: � ve ask. Biri aydınlatır, diğeri harekete g�rir.
J:liri şuur ve bilinç aşılar. Halkı bil1!1e ".'_� g�_r:_me '.etil��yle d?na­
- l _
tır. Diğeri ise güç v��S-�Qştu�r.yg_h_ar_ekete_�ç_trlr. Alexis Car­
rel'ın deyimiyle:_"Akıl bir ot�f!lobilin yol gösteren ışığıdır. Aşk
, -
ise onu harekete -g�Çi���
- -------- -
��
-
t� rd�;-;- H�r bfrCcfi
-
geri ;ı��ksızn:ı
�_____---:�----
- - - ---- --- - -----
-- ------ · --

bir hiçtir. Ozellikle ışıksız- motor, yani kör aşk; _tehlike, facia ve
-Ölü - - - - ----

m getirrrr-

You might also like