You are on page 1of 42

FAKÜLTATİF ANAEROB

GRAM NEGATİF
BAKTERİLER
• Bu grupta;
• Haemophylus
• Gardnerella,
• Pasteurella,
• Actinobacillus,
• Calymmatobacterium,
• Cardiobacterium,
• Streptobacillus ve
• Legionella cinsi bakteriler bulunur.
HAEMOPHILUS
• Bu cins bakteriler çok zor üreyen ve gelişebilmek için
kan ve kan faktörlerine ihtiyaç duyan bakterilerdir.
• Küçük, pleomorfik, Gram negatif, sporsuz,
hareketsiz, aerob ve fakültatif anaerob, çoğunlukla
üst solunum yollarına yerleşen, kokobasil şeklindeki
bakterilerdir.
• Üreyebilmeleri için ısıya dayanıklı X faktörüne ve
ısıya duyarlı V faktörlerine gereksinim duyarlar.
Faktör CO2’li
Hemofil bakteri Hemoliz ortam
X V

H. influenzae + + - -
H. aegyptius (H. influenzae biyotip III) + + - -
H. suis + + - -
H. haemolyticus + + + -
H. ducreyi + - - +
H. aphrophilus + - - +
H. parainfluenzae - + - -
H. parahemolyticus ± + + -
H. paraphrophilus - + - +
H. segnis - + - -
H. parasuis - + - -
H. haemoglobinophilus (H. canis) + - - -
H. gallinarum + - - +
H. paragallinarum - + - +
Haemophilus influenzae

• Solunum yolu normal florasında bulunan ve çocukluk


çağındaki menenjit, otitis media, üst solunum yolu
infeksiyonları ve pnömoni gibi hastalıkların önemli
etkenleri arasında yer alan bir bakteridir.
Morfoloji
• Küçük, Gram (-), hareketsiz, sporsuz, kokobasil,
fakültatif anaerob bir bakteridir.
• Bakterinin kapsüllü (antijenik yapılarına göre a,b,c,d,e,f
olarak adlandırılan) ve kapsülsüz (tiplendirilemeyen)
suşları vardır.
• Virülan H.influenzae’lar (özellikle Hib) 6-8 saatlik buyyon
kültüründe ve 4-8 saatlik katı besiyerinde kapsül
oluşturur.
• Poliribozil ribitol fosfat (PRP) yapısındaki bu kapsül hücre
duvarı dışında duvara sıkıca bağlı olarak bulunur.
• Kapsülün varlığı, tipe özel antiserumlarla yapılan kapsül
şişme reaksiyonu ile gösterilebilir.
• Mikroskopik olarak kısa zincirler veya kümeler
şeklinde veya pleomorfik görülebilirler.
• Kapsüllü tipler polisakkarit, lipopolisakkarit ve dış
membran proteinleri olmak üzere üç ana antijenik
yapı içerir.
Kültür özellikleri
• Aerob ve fakültatif anaerobdur.
• Bazı suşların ilk izolasyonunda %5-10 CO2’li ortama
gereksinim duyabilir.
• Çukulata agar, H.influenzae’nın izolasyonunda en
yaygın kullanılan besiyeridir. (sıcaklık kan
hücrelerinden X ve V faktörlerini serbestleştirir)
• X faktörü aerobik büyümeyi sağlayan ve demir ihtiva
eden ısıya dayanıklı bir protoporfirindir.
• V faktörü ise NAD'nin oluşturduğu ısıya duyarlı bir
koenzimdir.
• Her ikisi de eritrositler içerisinde bulunur
• V faktörünü S.epidermidis/aureus gibi bazı bakteriler
özümler ve besiyerine diffüze eder.
• H.influenzae besiyerinde V faktörü özümleyen
bakterilerin yanında gelişir.
• Buna süt anne fenomeni (sattellite phenomenon)
denir.
• Biyokimyasal özelliklerine göre de İndol üretimi, üreaz
aktivitesi, ornitin dekarboksilaz aktivitesine göre I-VIII
arasında serotiplere ayrılır.
Antijenik yapı
• H.influenzae tipe özgül ana antijenik determinant olan
kapsül antikorları ile a, b, c, d, e, ve f serolojik tiplerine
ayrılmıştır.
• Kapsül poliribozfosfat ve fosfodiester şeklinde
ribitolden oluşur.
• Patojenite belirleyicileri kapsül ve dış membran
proteinleridir.
• Spesifik tutunma, invazivite ve fagositoza direnç gibi
olaylarda etkin olurlar.
• IgA proteaz salgılayarak IgA’yı parçalayabilir.
Haemophilus İnfluenzae Tip b (Hib)

• Tüm dünyada, gelişmekte olan ülkeler başta olmak


üzere, 5 yaşından küçük çocuklarda akut solunum
yolu enfeksiyonları en sık morbidite nedenidir.
• Gelişmiş ülkelerde bu enfeksiyonların etkeni
çoğunlukla viral iken gelişmekte olan ülkelerde
bakteriyeldir.
• Üst solunum yolu enfeksiyonları özellikle 5 yaşın
altında görülür ve bu yaş grubunda en sık etken
H.influenzae'dır.
• Haemophilus influenzae tip b, invazif enfeksiyonların
(menenjit, akut epiglottit, pnömoni, ampiyem,
bakteriyemi, perikardit, osteomyelit) %95’inden
sorumludur.
• Otitis media, sinüzit, konjunktivit, bronşit ve idrar yolu
enfeksiyonu gibi mukozal hastalıklar (non-invaziv) ise
çoğunlukla tiplendirilemeyen (kapsülsüz) suşlarla
ortaya çıkar.
• Bakteri solunum yoluyla yayılır ve bilinen tek konak
insandır.
• Enfekte kişilerden solunumla yayılan damlacıklar
yoluyla duyarlı kişilere bulaşır.
• Enfeksiyon tipik olarak orofarinks-nazofarenkste
yerleşir.
• Bu, aylarca kalıcı olabilen orofarenks taşıyıcılığı ile
sonuçlanabilir.
• Hib, epiglottit ve obstrüktif larenjit dışında çoğunlukla
3 yaşın altındaki çocuklarda (2 ay – 6 yaş arası) akut
bakteriyel menenjit etkenidir.
• Hib bakteriyel menejit etkeni 3 ajandan
biridir(diğerleri menengokok ve pnömokok).
• Meninkslerin bakteriyel enfeksiyona bağlı akut
enflamasyonu sıklıkla ölümcül seyirlidir ve pek çok
hastada ciddi sekeller ortaya çıkar.
• Tedavisinde erken tanı koyma ve tedaviye başlama
büyük önem taşır.
• Erken tanı ve tedavi sağlandığında bile mortalite hızı
çocuklarda %30'lara ulaşır.
• Vakaların %10-40'ında ise nörolojik sekeller (işitme
kaybı, mental retardasyon…) ortaya çıkmaktadır.
• Hib, akut epiglottit etkenidir.
• Epiglot akut ödemli ve eritematöz görünümdedir.
• Ödem hava yolunun tam tıkanmasına neden
olabileceğinden acil trakeotomi gerektirebilir.
• H.influenzae sellülitleri yüz, baş, boyunda görülür.
• Bukkal sellülit esas olarak, 18 aydan küçük çocuklarda
oluşur ve biberonla besleme ile ilişkili olabilir.
• Hib pnömonisi, pnömokok pnömonilerine benzer.
• Septik artrit, perikardit, endokardit, konjonktivit,
sinüzit, otitis media’ya sebep olabilir.
Laboratuar Tanı
• Gram boyamada; Haemophilus influenzae küçük,
soluk boyalı kokobasiller olarak görülür.
• Haemophilus influenzae oldukça hassas bir bakteridir
ve üremesi için özel besi yerleri gerekir.
• Primer izolasyon için çukulatamsı agara ekilmeli, 37
derece sıcaklıkta, %5-10 extra CO2 içeren ortamda
inkübe edilmelidir.
• Besiyeri olarak zenginleştirilmiş ve antibiyotik selektif
izolasyon agarları ve stafilokokal çizgi ekim tekniği
kullanılabilir.
• Tavşan ve at kanı, koyun kanının aksine V faktörünü
inaktive eden enzim içermediği için kullanılabilir.
• Klinik örneklerde Hib kapsüler antijenlerinin
tanımlanması temeline dayanan; Latex aglütinasyon,
koaglütinasyon ve EIA testlerinden de
yararlanılmaktadır.
• Serotipleme için lam aglütinasyon tekniği,
koaglütinasyon testi ve moleküler test olan PCR
kullanılabilir.
Tedavi
• 1974'e kadar Hib dünya çapında ampisiline duyarlıydı.
• Günümüzde ise %5-50 oranlarında direnç
bildirilmektedir.
• Bu direnç plazmid aracılığıyla beta-laktamaz üretimine
bağlıdır.
• Tercih edilen antibiyotikler üçüncü kuşak
sefalosporinler ve yeni kuşak makrolidlerdir.
• Pasif sigara içiciliğinin, çocuklarda H.influenzae ve
pnömokok'un nazofaringeal taşıyıcılığını artırdığı
bilinmektedir.
Korunma
• PRP iyi bir antijen değil.
• Büyük protein yapılara (tetanoz difteri toksoidi ve
N.meningitidis dış membran proteini) hapten olarak
bağlandığında hem IgM hem IgG yapısında uzun süreli
antikor sentezi sağlayabilen konjuge Hib aşıları
geliştirilmiştir.
• DBT ve OPV ile beraber 2-4-6 ve 18. aylarda rutin
aşılamada yer alır.
Haemophilus ducreyi
• H.ducreyi ülseratif genital lezyonlar oluşturan ve
“yumuşak şankr” olarak isimlendirilen cinsel ilişki ile
bulaşan bir hastalığın etkenidir.
• Kümeler, kısa ve uzun zincirler oluşturan, 1-1.5 μm
boyunda 0.3-0.6 μm eninde olabilen kokobasil
görünümünde, Gram negatif basillerdir.
• Kutupsal boyanma eğilimindedir.
• Kanlı agarda 37oC’de aerob olarak ürer.
• X faktörü gereksinimi vardır.
• Besiyerinden iğne özeyle alınmak istendiğinde besiyeri
yüzeyinde kayarlar.
• Çoğunlukla erkekleri, nadiren de kadınları tutmaktadır.
• Haemophilus ducreyi Yumuşak Şankr (Ulcus
Molle)’nın etkenidir.
• Genital bölgede bulunan bütünlüğü bozulmuş cilt ve
mukozalardan bulaşır.
• Kuluçka süresi 2-14 (ortalama 1-2 hafta) gündür.
• Lezyonlar; erkeklerde prepisium, kadınlarda; labium,
klitoris servix uteride meydana gelir.
• Bu süre sonunda eritematöz, papüler, yumuşak
lezyonlar ortaya çıkar.
• Lezyonların çapı 2-20 mm. olup: düzgün, ortası göbek
gibi çukurdur.
• Daha sonra veziküller ve frajil olan, kolayca kanayan,
oldukça ağrılı (şankrdan farkı) ülserler ve LAP gelişir.
• Tedavisiz olgularda LAP’nin periadenit ile süpüre ve
fistülize olması ayırıcı tanıda önemlidir.
• Tanı:
• Fistül ve ülserlerden alınan materyal boyanarak
(bipolar, zincir yapmış) ve çukulatamsı agara ekilerek
etken izolasyonu sağlanır.
• İndirekt tanı yöntemleri de kullanılabilir.
• Tedavi
• Tanı kesinleştikten sonra tedavisi 10 gün süreli
eritromisindir.
• Ayrıca tek doz seftriakson ya da kinolon tedavisi de
etkilidir.
Gardnerela vaginalis
• Küçük 0.3-0.6 m eninde 1-2 m boylarında, Gram
pozitif bakterilerdir.
• Kapsülsüz, sporsuz, kirpiksizdirler.
• Metakromatik cisimcikler içerirler.
• Adi besiyerlerinde üremezler.
• Kanlı ve serumlu besiyerlerinde bile zor ürerler.
• Üretrit ve kadınlarda nonspesifik vaginite yol açarlar.
• Bu hastaların vaginal akıntıları; sulandırılmış süt
görünümünde ve balık kokusundadır.
• Vaginal sürüntünün mikroskopik incelenmesi;
bakteriler ve az sayıdaki lökositlerle bunların
yapıştıkları epitel hücrelerinin görünmesi şeklinde ve
spesifiktir.
• Bu görüntüdeki hücrelere Clue cell (ipucu hücre) adı
verilir.
• Cinsel ilişki ile bulaştığı kabul edilmekle birlikte %4
oranlarında da normal durumlarda görülebilir.
PASTEURELLA
• Pasteurella multocida
• Sığır, domuz, tavuk, kuşlar ve kemiriciler gibi çeşitli
hayvanların derialtı dokusu, mukozaları, kasları,
lenfbezleri ve iç organlarında hemorajilerle birlikte
septisemi niteliğinde infeksiyonlara yol açarlar.
• Kapsüler ve somatik antijenleri bulunur.
• Polisakkarit yapıdaki kapsül antijenlerine göre A, B, D,
E serotipleri vardır.
• Bunlardan A ve D insanlarda hastalık yapar.
• Somatik antijenlerine göre ise 16 serovar (1-16)
bulunur.
• Bakteriyolojik boyalarla iyi ve bipolar boyanırlar.
• Gram negatiftirler.
• Tek-tek, ikişerli veya kısa zincirler halinde görünürler.
• Kanlı besiyerinde iyi ürerler. Hemoliz yapmazlar.
• Dayanıksız bir bakteridir. Isı ve antiseptik maddeler
karşısında kısa sürede ölürler.
• Hayvanlarda yaptıkları infeksiyonlardan başka
insanlarda da nadir olarak hastalık yaparlar.
• Apse, pnömoni ve daha nadir olarak menenjit
yapabilirler.
• İnsanlardaki infeksiyonların çoğu kedi ve köpek
ısırması sonucu oluşur.
• Isırmadan sonra ısırılma yerinde yara oluşur, uzun
süren apseler görülür.
• Penisillin, tetrasiklin, sulfadiazin, kloramfenikol
kullanılır.
Calymmatobacterium
• Bu cins de bulunan tek tür Calymmatobacterium
granulomatosis’dir.
• Hareketsiz, pleomorfik, bir ucu yuvarlak basillerdir.
• Geniş belirgin bir kapsüler yapısı vardır.
• Polar veya bipolar kromatik yoğunluk bulunmaktadır.
• Granuloma inguinale hastalığının etyolojik ajanıdır.
• Genital granülomatoz doku oluşturmasıyla yavaş
gelişme gösteren, bir ülserasyon şeklinde ortaya çıkan,
cinsel ilişki ile oluşan bir hastalıktır.
• Granülomatoz dokunun incelenmesinde, büyük
mononükler hücreler içinde kapsüllü bakteriler içeren
Donovan cisimcikleri adı verilen cisimcikler vardır.
• Genital bölgede önce hızla ülsere olan bir papül ile
başlar.
• Yaranın kenarları düzensiz, çentikli ve kalkıktır. Tabanı
kirli kırmızı renkte kaldırım taşı gibi görülür.
• Ülser ağrılıdır. İrinli akıntı yoktur.
• Cinsel ilişkiye bağlı olarak genital bögelerde ve genital
dışı olarak; ağız, yüz ve ensede de görülmüştür.
• Hematojen yayılma ile iç organlara da yayılabilir.

You might also like