You are on page 1of 48

ARAŞTIRMADA

KALİTE ÖLÇÜTLERİ HAZIRLAYANLAR:


BERIVAN TEZCAN (190444012)
ŞERIFE GÜLER AÇIKGÖZ (190444036)
AYŞE ARAS (190444048)
SEDA BINGÖL (190444004)
ARAŞTIRMA KALITESININ
DEĞERLENDIRILMESINDE BAŞVURULAN
YAKLAŞIMLAR

• Öncelikle araştırma bağlamında kalitenin ne olduğu, kaliteli bir araştırmanın


tasarımından içeriği ile kadar ne gibi özellikler taşıması gerektiği soruları tek
ve basit birer cevapla açıklanmalıdır.
 CLYDE 4 YAKLAŞIMDAN SÖZ EDER:
• En İyi Olarak Kalite: Platon’a dayandırılan bu yaklaşımda kalite en iyiyi ve en güzeli
ifade etmek amacıyla kullanılır. Gerçek dünyada bu imkansızken bile iyi bir hedeftir.
Günümüzde enlere şüphe ile yaklaşılmaktadır ve felsefeciler kaliteyi estetikte
bulmaktadır. Ancak buna rağmen mükemmelliği temel olan çalışma sayısı çok azdır.
• Göreceli Bir Değer Olarak Kalite: Araştırmalar birbirleri ile karşılaştırılarak daha iyi
veya daha zayıf gibi değerlendirilir. Bu tür bir değerlendirme; bir dergi, kitap ya da
konferans makale seçme gibi bazı özel amaçlarda kullanılır.
• Toplumsal ve Kültürel Yapı Olarak Kalite: Bu yaklaşıma göre kalite; farklı bağlan,
kültür ve ülkelerde farklı biçimlerde algılanabilir. Burada değerlendirmenin amacı kalite
algısında etkili olmaktadır.
• Ölçüt Bazlı Kalite Değerlendirmesi: Bu yaklaşımda kalite değerlendirmesi araştırmanın,
değerlendirmenin de amaçları dikkate alınarak önceden belirlenmiş olan ölçütleri ve
düzeyde sağladığının bulunması amacıyla yapılır.
•Furlong ve Oancea uygulamalı araştırmaların değerlendirilmesinde 4 kalite boyutundan
yararlanarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtir. Bunlar; 
• Epistemik Boyut: Metodolojik ve kurumsal ölçüleri içeren bu boyutun ögelerinden biri
doğruluktur. Değerlendirmede temel özellik olarak ele alınan doğruluk farklı araştırma
geleneklerinde farklı biçimde tanımlanabilir noktan güvenilirlik, inanılabilirlik,  gerçeklik,
araştırmacının dürüstlüğü gibi kavramlar bu özellikle ilişkilidir. Bu boyuttaki ögelerden bir diğeri
ise bilgi birikimine katkıda yaygın olarak kabul edilen bir kalite göstergesidir. Son olarak
paradigmaya dayalı ölçütlerin bulunması gerekmektedir.
• Teknik Boyut: Bu boyut araştırmanın uygulanabilme veya kullanılabilme değeridir. Bu boyuttaki
ögelerden biri araştırmanın önemidir. Önem, araştırmanın gerçek sorunları çözebilme özelliğidir.
Amaçlılık, uygulamacılar açısından ulaşılabilirlik, etkililik ve esneklik bu boyutta değerlendirilir.
• Kapasite Geliştirme Boyutu: Bu boyutta araştırma kişisel ve toplumsal gelişmeyi, işbirliği ve
ortaklık geliştirmeye, ahlaki gelişime katkıda bulunmayı, yeniliklere açıklığı arttırmayı ve
eleştirel bakışı güçlendirmeyi sağlama açısının değerine ilişkin özellikler yer alır.
• Ekonomik Boyutu: Araştırmanın kaliteli olmasındaki bir diğer amaç fon sağlamasıdır. Bu
nedenle değerlendirmede araştırmanın; maliyet, etkililik, pazarlanabilirlik, rekabet
edebilirlik, okuyucuyu çekicilik, değer etkililik gibi özellikleri dikkate alan boyuttur.
•Pratt ve Swann eğitim alanında iyi bir araştırmanın uygulamasını 5 ilkesi vardır Bunlar;
• Amaç : Bütün araştırmalar için geçerli bir amaç tanımlana masada pek çok araştırmanın
eğitimi uygulamalarının iyileştirilmesi hedeflenmiştir.
• Güçlülük: Teknik ve mantıksal boyutta ele alınır. Teknik düzeyde metodoloji
uygunluk, uygun yöntemin kullanılması ve ayrıntılara dikkat edilir. Mantıksal düzeyde
güçlülük tartışmanın geçerliliği ve kanıtların sağlamlığı olarak ele alınır.
• Yaratıcılık: Araştırma yapmak araştırmayı öğrenmek gibi yaratıcı bir etkinliktir. İyi bir
araştırma yapmak yaratıcılık gerektirir. Araştırmanın yeni bilgi üretmesini sağlayan şey
yaratıcılıktır. Toplumsal bilgi, açık görüşlülük, azim, cesaret ve özellikle yaratıcı
eleştiri bu ilkenin ürünüdür.
• Etik İlkelerin Gözetilmesi: Hem ahlaki hem de uygulamaya dönük nedenlerden ötürü
önemlidir. Önemli nokta araştırmadaki katılımcıların korunmasıdır.
• Ekonomi: Araştırma yapmak zaman ve para gerektiren bir etkinliktir. Araştırma
problemi ortaya daha önce bilinmeyen sonuçlar koyabilen, araştırmaya değer bir konu
olmalıdır. Literatür taraması sayesinde tekrarla düşmeyen birey zaman kazanmış olur.
(Shavelson ) (Hammersley )
• Araştırma kalitesi ölçütlerinden aktif endeksi

• Cheek ‘Faydalı, önemli ve fark yaratacak araştırmaların üretim bakımından


kalite kontrolünün yapılması sorun değildir fakat asıl sorun kalitenin belli
ölçütlerle aranmasıdır.’

• Clyde ‘Ölçümlerin makale bazında değil dergilerin tamamını eleştirir şekilde


yapılması makalenin kalitesinden çok derginin kalitesini ölçmektedir.’
• Wiersma eğitim araştırmalarında kaliteyi 5 ölçüte göre sıralanmıştır. Bunlar;
1. Araştırmacının alandaki daha önceki araştırmalara ilişkin bilgi düzeyi,
2. Araştırmanın alanda daha önce yapılmış çalışmalarla ilişkilendirilme
derecesi,
3. Araştırma modelinin kapsamlılığı ve uygunluğu,
4. Veri toplama aracı ve yöntemin uygunluğu,
5. Veri çözümleme tekniklerinin uygunluğu.  
• Bryman ise araştırmadaki
kalitenin nicel, nitel ve karma
olarak üç ayrı başlık incelenmesini
istemiştir. Nitel olarak incelenen
araştırmalarda; geçerlilik, doğruluk
ve inandırıcılık ön
planda iken nicel olarak incelenen
araştırmalarda; geçerlilik ve
güvenilirlik ön plandadır. Karma
yöntemde ise nitel olarak ve nicel
olarak incelenen bölüme göre
değişmektedir.
Litman'a göre iyi araştırmanın bireyin kendisi sonuçlar çıkarmalıdır bu sonuçların
özellikleri şöyle olmalıdır;
• İyi tanımlanmış bir araştırma 
• Bağlamın tanımı ve konuya ilişkin mevcut bilginin aktarılması
• Çeşitli bakış açılarının göz önünde bulundurulması
• Kanıtların veri ve analizlerle başkalarının da tekrarlayabileceği biçimde
sunulması
• Kritik varsayımların, zıt bulguların ve alternatif yorumların tartışması
• Temkinli bir şekilde ulaşılan yargılar ve bunların sonuçlarının tartışılması
• Orijinal kaynaklar da dahil olmak üzere yetkili referans, alternatif yaklaşım ve
eleştiri içermesi
ABD ulusal Akademisi araştırmanın bilimsel kalitesi açısından
değerlendirilirken 6 özellik söyler;
* Araştırmanın ampirik olarak sunulabilecek önemli bir soruna sahip olması,
* Araştırmanın mevcut kuramla ilişkilendirilmesi,
* Araştırma probleminin doğrudan incelenmesine olanak sağlayan bir yöntem
seçilmesi,
* Araştırmanın tutarlı bir akıl yürütme sürecinde gerçekleştirilmesi,
* Araştırmanın yeniden yapılabilirliği ve genelleştirilmesi arttırılmalı,
* Araştırmacılar arasında ilgi, tartışma ve eleştirilere açık olması.
• Creswell eğitim alanında bir
araştırmanın değerlendirilmesinde
araştırmanın yayın standartlarını
karşılayıp karşılamadığı, okullar için
faydalı olup olmadığı, politika
tartışmalarını bir adım öteye götürüp
götüremediği, bir konu veya bir
problem de bilgi birikimimize etki
edip etmediği, eğitim problemleri
çözüm olup olmadığına bakılmalı bu
şekilde değerlendirme yapılmasını
savunmuştur.
• Salmon araştırmaları psikolojik açıdan değerlendirdiğinde tartışmalar bakımından
nitel ve nicel durumlara dikkat ederek beş ölçüt belirlemiştir. Bunlar;
~ Araştırmacı Okuru Yanlış Yönlendirmeye
Çalışmamalıdır: Araştırmada amaç politika önyargıları değil, bilimdir.
~ Yöntem Güçlü Olmalıdır: Araştırmacılar sosyal bilimleri gazetecilikten ayıran şey
çeşitli kural ve gelenekleri izlemek zorunda olmalarıdır.
~ Analitik Çalışma Yapılmalıdır:  Araştırmacının görevi yalnızca veriyi 
kaydetme ve raporlaştırma değil aynı zamanda analiz etmektir.
~ Çalışmanın Değerlendirilmesini Yapmak Mümkün Olmalıdır: Araştırmacı okuru
çalışmanın sınırlılıkları konusunda bilgilendirilmelidir.
~ Konu Başkalarında İgilendirebilmelidir: Araştırma yalnızca bireysel bir ilgi alanı
değildir, araştırmacı dışındaki kişiler için de bir anlam ifade etmelidir.
• Huberman ve Miles durum incelemesi araştırmalarında değerlendirmeyi 4
ölçekle yapmayı önerirler. Bunlar;
> Yankı ölçütleri araştırmacı ve araştırmanın izlediği paradigmayı ifade
eden inanç sistemini değerlendirir.
> Biçimsel ölçütler araştırmanın biçim, yapı ve sunum özelliklerini
değerlendirir. Bunlar araştırmanın bütünlüğü, genel organizasyonu
ve sanatsallığıdır.
> Yetkilendirme ölçütleri araştırmanın okuru harekete geçirme isteği yaratma
özelliğini değerlendirir.
> Uygulanabilirlik ölçütleri araştırma çıkarımlarının okurların kendi
bağlantılarında uygulanabilirliğini değerlendirir.
ARAŞTIRMANIN İÇERİĞİNE İLİŞKİN KALİTE
ÖLÇÜTLERİ

1. Araştırmanın Orijinalliği:
• Orijinallik genel anlamıyla daha önce yapılmamış olanı yapma anlamına gelmektedir.
• Sergiovanni, bir bilimsel çalışmanın değerinin olmasının onun yeni bir olgu ortaya
koymasına
bağlı olduğuna değinmektedir.
• Dawson başkalarının çalışmalarını tekrarlamanın ve zaten bilinmekte olanın bir değeri 
olmadığını belirtmektedir. 
• Anderson’a göre de yapılan araştırmanın kaliteli olmasının koşullarından biri incelenen
problemin yeni olması ya da tatmin edici ölçüde çözümlenmemiş olmasıdır. 
• Eski bir soruna yeni bir bakış açısıyla yaklaşmak, yeni teknik ve çözümler
kullanmak, verileri farklı bir biçimde sentezlemek ya da eski verileri yeni bir
biçimde yorumlamak araştırmaya orijinallik kazandırabilir.
• Cryer Araştırmalarda orijinalliğin dört boyutunu ortaya koymuştur. Bunlar;
1. Bilinmeyen olguların keşfi
2. Beklenmedik olguların keşfi
3. Veri kullanımı
4. Araç, teknik, işlem ve yöntemlerdir.

• Tekeli orijinalliğin sağlanamamasının nedenlerinden birinin üniversite ve


üniversite öğretim üyesi üzerindeki baskı olduğunu belirtmektedir.
2. Önceki Araştırmalarda İlişkilendirme:

• Bilim birikimsel bir süreçle gelişmektedir ve yapılan araştırmaların


öncekileri değerlendirip onun üzerine yeni bilgiler eklemesi araştırmanın
bilimin ilerlemesi ne yapacağı en önemli katkıdır. 
• Bir araştırmaya başlanırken alanda daha önce yapılmış araştırmaların
incelenmesi araştırmaya güç vermektedir. Alanda daha önce yapılmış olan
araştırmaların incelenmesi ile araştırılan konunun o ana kadar hangi
yönleriyle ve nasıl incelendiği, hangi gelişmişlik düzeyinde bulunduğu,
problemin çözümü için hangi yönlerde ve ne tür çalışmalara gerek olduğu,
bunların yapılabilirlik düzeyi kurumsal ve pratik yönleriyle belirlenir. 
• Alanda daha önce ulaşılmış bulguların incelenmesi araştırmacının öncelikle
konu ile ilgili bilgi birikimini arttıracak, konuya daha sağlam bir bakış
açısıyla yaklaşmasını sağlayacaktır. Bunun yanı sıra, önceki araştırmaları
incelemek araştırmacının yapılmış bir araştırmanın tekrarını yapmasını
önleyecek, araştırmasında getireceği yeni boyutla alana bir katkı daha
yapılmasını sağlayacaktır.

• Sonuçların yorumlanmasında da önceki araştırmalardan faydalanılmalı ve


araştırmada bunlara yer verilmelidir. Araştırmacının, bulguların yorumlarken
önceki araştırma sonuçlarını da göz önünde bulundurması daha sağlıklı
çıkarımlar yapmasına yardımcı olacaktır. 
•Önceki araştırmaları incelemek, araştırmacının yapılmış bir araştırmanın tekrarını
yapmasını ölecek, araştırmasında getireceği yeni boyutla alana bir katkıda
yapılmasını sağlayacaktır. 
• Boote ve Beile, literatür çalışmasını değerlendirirmede kullanılabilecek standart
ve ölçüler için kapsam, sentez, metodoloji, önem ve etkili anlatım üzerinde
durmaktadır. 
• Sentez: konu ile ilgili olan olarak çalışılan ve çalışılmayan problemlerin
ayrılması ve konunun daha geniş bir akademik literatür içine yerleştirilmesi
• Metodoloji: konu ile ilgili araştırmalarda kullanılan yöntem ve tekniklerin ortaya
çıkarılması ve fikir ve kuramların araştırma yöntemi ile ilişkilendirilmesi 
• Önem: problemin uygulama ve kuram açısından değerinin açıklanması
• Etkili anlatım: tutarlı ve açık bir yapı içerisinde yazılması
3. Araştırmanın Önemi: 

•  Araştırmanın, hangi kurumsal ya da pratik sorunun çözümünde ve nasıl


kullanabileceğinin açıklanması araştırmanın öneminin ifadesidir. 
• Bir araştırmanın yapılmasının temel nedeni önemidir.
• İncelediği problem açısından önem taşımayan bir araştırmanın yapılması
anlamlı değildir. Araştırma soruları araştırmaya değer olmalıdır, araştırmacı
seçtiği problemi araştırmanın, ona zaman, çaba ve maddi kaynak harcamaya
değip değmeyeceğine karar vermelidir.
• Araştırmanın amacı nesnel olduğu halde araştırmacının buna verdiği önem
öznel olabilmektedir, bunun nedeni önemin bir yorum olması ve
tartışılabilmesidir. 
• Araştırmanın  önemini etkileyen etmenler;
1. Kimlere hitap edeceği,
2. Ne zaman yapılacağı,
3. Nerede yapılacağı
4. Amacının uygulamaya mı, kurama mı yönelik olduğu gibi etmenler
araştırmanın önemini etkileyebilmektedir.
• Ancak genel olarak bakıldığında bilgi birikimi ya da uygulamaya ilişkin
olarak gerçek bir sorundan hareketle yola çıkan araştırmalar önem açısından
daha değerli görülmektedir.
• Marshall ve Rosmann, bir araştırmanın öneminin;
1. Kurama, 
2. Uygulamalara,
3. Politika kararlarına katkısı
olmak üzere üç alanda ele alınması gerektiğini ve bir araştırmanın aynı anda
önemi açısından üç alana eşit olarak hitap edemeyeceği için araştırma
probleminin bu alanlardan birini daha çok uygulamasının uygun olacağını
savunmaktadır.
Araştırmanın Kurama Katkıda Bulunması:
• Bir araştırmanın yapılmasının en önemli nedenlerinden biri alanındaki bilgi
birikimine ya da kurama katkıda bulunuyor olmasıdır.
• Araştırmalar yoluyla alana ilişkin pek çok sorunun yanıtı bulunur ve bu
yanıtları içeren bilginin birleşmesi ile sorunların daha derin bir bakış açısı ile
ele alınması sağlanır.
• Bir araştırmanın kurama katkı açısından önemi daha çok ilgili araştırmaların
inceleme sırasında gelir.  Araştırmacı, araştırmanın alandaki bilgi birikimine
getireceği yeniliği alanda dolduracağı boşluğu ifade ederek kurama yapacağı
katkıyı şekillendirmiş olacaktır. Araştırma, ait olduğu kuramın çok geniş
olduğu bir alanda yapılıyorsa mevcut kuramın sağlanmasına da olanak
sağlayacaktır. Kuramın gelişimi adım adım elde edilen ilerlemelerle ve iyi
yapılmış araştırmalardan elde edilen bilgilerle sağlanmaktadır.
• Örneğin, eğitim araştırmaları, eğitime ilişkin bilgi birikimine katkıda
bulunamadığı sürece, harcanan çaba ve zamana karşı hiçbir gelişme elde
edilmemiş olacaktır. Buda her yeni kuşağın işe en baştan başlaması anlamına
gelmektedir.

• Rich’e göre araştırmalardan sağlanan bilgi genel olarak iki sınıfta


sınıflandırılmaktadır;
1. Araçsal bilgi (uygulamaya konan)
2. Kavramsal bilgi (anlayışımızı geliştiren ve kurama katkıda bulunan)
ARAŞTIRMANIN UYGULAMAYA VE
POLITIKA KARARLARINA KATKIDA BULUNMASI

• Araştırmalar, bir problemin çözümünü amaçlar ve çoğu zaman bu problem


uygulamada karşılaşılan bir sorun olmaktadır.
• Araştırmanın, uygulamada karşılaşılan bir sorun hakkında daha çok şeyi ortaya
çıkarması, sorunun çözümüne yönelik öneriler getirmesi hem uygulamacılar hem
de politika yapıcılar açısından yol gösterici olmaktadır.
• Burada önemli bir nokta, araştırmalarla üretilen bilgilerin, bu bilgileri günlük
yaşamda kullanacak kişilere uygun biçimde ulaştırılmasıdır. Bu açıdan
bakıldığında, araştırmanın yayınlanması büyük önem taşımaktadır.
• Birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da araştırmalar yoluyla geniş
miktarda bilgi üretimi sağlanmıştır, ancak eğitim ve sosyal bilimler alanında
bu bilginin uygulamaya geçirilmesi diğer alanlarda olduğundan daha uzun ve
karmaşık bir süreçtir.
• Eğitimde araştırmalarla elde edilen bulguların uygulamaya
dönüştürülmesinde yedi yaklaşımdan söz etmektedir. Bu yaklaşımlar kısaca
şöyle açıklanabilir:
• 1) Bilgi Odaklı Yaklaşım: Bu yaklaşımın temelinde yatan düşünce,
araştırmaların doğrudan uygulanabilecek bazı bulgular ortaya çıkardığıdır.
Bu yaklaşım daha çok doğal bilimler ve tıp alanında geçerlidir. Ancak
eğitime ilişkin araştırmalarda elde edilen bulguların da doğrudan uygulamaya
ilişkin etkileri olmaktadır.
•2) Problem Çözme Yaklaşımı: Eğitim politikası ve uygulamalarında,
araştırmalardan faydalanmanın bir yolu da belli bazı sorunların çözümünde
amprik veri sağlanması olarak görülmektedir. Bu yaklaşıma göre, tanımlanan
mevcut bir soruna çözüm geliştirme aşamasında görülen bilgi eksikliğinin
tamamlanmasında araştırma bulgularından faydalanılabilir.
•3) Etkileşimsel Yaklaşım: Bu yaklaşıma göre, bilgi üreten araştırmacı ve
mevcut bir sorunu çözmesi gereken uygulamacı birbirinden bağımsız olarak
çalışmaz. Araştırmacı ve uygulamacı çözüm gerektiren bir soruna ilişkin bilgi
arayışında etkileşim içerisindedir. Ancak yeni bilgi üretimi etkileşim sürecinin
bileşenlerinden yalnızca biridir.
•4) Aydınlanma Yaklaşımı: Eğitim araştırmalarından elde edilen bilginin eğitim
uygulamalarında en yaygın olarak kullanılma biçimidir. Her biri eğitime ilişkin
çeşitli sorunlar hakkındaki düşünüşümüze etki eden çok sayıda araştırmanın
uygulamalara ve politika kararlarına toplu biçimde etkisi olmaktadır. Bu
yaklaşıma göre, uygulamacılar kendilerine yardımcı olacak araştırma odaklı bir
bilgi arayışında değildir. Ancak araştırmaların toplu olarak ortaya koyduğu
bilgilerden çoğu zaman bilginin kaynağının bile farkında olmadan etkilenirler.

•5) Politika Yaklaşımı: Politika ve uygulamaların araştırma birikimlerinden


etkilendiğinin kabul edilmesiyle, uygulamacılar ve politika kararları alanlar
değişiklikler yaparken bu kararlarına araştırma ile haklılık kazandırırlar. Bu,
önerilen bir değişim için literatürde destek bulmak amacıyla araştırmaların
taranması biçiminde olabilir.
• 6) Taktiksel Yaklaşım: Politika yaklaşımı ile benzerlik göstermektedir.
Alınan bir kararla ilgili sorunlar yaşandığında, araştırmanın, yeni politika ya da
uygulamanın daha işler duruma gelene dek ertelenmesiyle ilgilidir. Bir taktik
olarak, araştırma bulguları ile uygulamanın daha ileri aşamalarda
yüzleşilmektedir.

•7) Araştırma Odaklı Yaklaşım: Bu yaklaşıma göre araştırma süreci doğası


gereği değerlidir. Uygulamacıların ve politika kararlarını alanların araştırma
sürecine doğrudan katılmaları yalnızca araştırma bulgularının kullanılmasını
kolaylaştırmakla kalmayacak, aynı zamanda araştırma tabanlı bilginin
yayılmasını ve kabul görmesini hızlandıracaktır. Bu yaklaşım, bilginin üretimi,
yayılması ve kullanılmasını ayrı ayrı değil bir bütün halinde vurgular.
•  Bilimsel araştırmalar ve alandaki uygulamalar arasındaki kopukluğun eğitim
sektörü bağlamındaki nedenlerine ilişkin başlıca dört hipotez ileri sürüldüğünü
belirten Kennedy (1997, s.4) bunları araştırmaların daha baskın, uygulama
açısından daha faydalı, daha ulaşılabilir olasının gerekliliği ve eğitim sisteminin
araştırma bulgularına yanıt verememesi olarak özetlemektedir.

• Öğretmenlerin kendi inanç ve değerleri uygulamalarında çok etkili olmaktadır.


Burada vurgulanan öğretmenlerin araştırmanın uygulamasına katkıda
bulunabilmesinin onların düşünüşlerini etkileyebilmesine bağlı olduğudur.

• Eğitim alanında politika kararları ve uygulamada etkili olan bilgi, araştırma


bulgularından ve akademik çözümlemelerden değil, çoğunlukla öğretmen ve
yöneticilerin deneyim ve bilgi birikimlerinden sağlanmaktadır.
• Uygulamada araştırmalardan yararlanılmamasının nedenleri olarak
araştırmaların genellenebilirliğinin sınırlı olduğu ve belli bir dünya görüşü ve
değer sistemi içerisinde bilgi üretildiği düşüncesine değinilmektedir. Buna
göre, uygulamacılar eğitim araştırmalarının çok kuramsal olduğunu ve
uygulamalı araştırmalara daha çok yer verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

• Örneğin, eğitim araştırmaları konusunda en sık dile getirilen şikâyet,


araştırmaların soyut ve ortaya koyduğu sonuçların son derece genel oluşudur.
Uygulamacılara göre, araştırmaların soyutluğu ile öğretmenlerin sınıflarında
karşılaştıkları somut sorunlar arasında büyük bir uyumsuzluk görülmektedir.
• Benzer biçimde, eğitim araştırmalarının tasarlanmasında çoğu zaman
öğretmenlerin göz ardı edildiği ve bunun, eğitim araştırmalarının değerinin
öğrenmeyi iyileştirme bağlamında uygulanabilir olup olmamasına göre
belirlenmesi açısından önemli bir sorun olduğu düşünülmektedir. Araştırmacılar
ve uygulamacılar arasında daha etkili iş birliği modelleri geliştirilmeli, araştırma
yöntemleri kadar uygulamacıların bakış açısına da önem verilmelidir.

• Araştırmanın politikacılar ve uygulamacılar için değerli bir bilgi kaynağı olarak


görülüp ancak karar sürecinde kullanılmamasını araştırmaların ulaşılabilirlik
sorunu taşımasına ve açık olmayan iletiler içerisine bağlanmaktadır. Politikacılar
aradığının kullanılabilir, güvenilir, ihtiyaçlara yanıt veren ve ulaşılabilir bir bilgi
olduğuna; güvenilir, geçerli ve uygun olmayan bilgi üzerine politika ve uygulama
oluşturulamayacağına değinilmektedirler.
•Araştırma Problemi Nasıl Belirlenir?
• Araştırma problemi belirlenirken bulguların kime, ne tür sorunlara hitap edeceği
dikkate alınmalı ve araştırma problemleri uygulamacılarla birlikte belirlenmelidir.
Çünkü bu bakış açısı olmadan tüketicinin ihtiyaç ve önceliklerinin sağlanamayacağına,
araştırmayı kullanacak olan kişilerin araştırmanın kapsamını ve sorularının
belirlenmesi sürecine dahil edilmesinin kalite açısından önemli olduğu bilinmektedir.

• Eğitim araştırmaları uygulamaya ve politika kararlarına hemen değil, uzun vadede


katkıda bulunmaktadır. Bu katkı belli başlı uygulamalar yoluyla değil, araştırma
bulgularının bir birikime ulaşarak uygulamacıların ve politika kararlarını verenlerin
düşünme biçiminde değişiklik meydana getirmesiyle gerçekleşmektedir. Bu nedenle,
yapılan araştırmalardan hemen sonuç beklenmesi araştırmalar konusunda bir hayal
kırıklığının oluşmasına neden olmaktadır.
• Eğitimle ilgili pek çok karar alınırken araştırmalara başvurulmamasının nedenlerinden
birinin sosyal bilimler alanındaki araştırmalara şüphe ile yaklaşılması ve sosyal
bilimciler arasında yöntemsel ve epistemolojik konularda görüş birliği
sağlanmamasının neden olduğu karışıklık olduğu düşünülmektedir. Diğer neden ise
politikacılarda dahil olmak üzere bir zamanlar öğrenci olan herkesin bir süreliğine okul
deneyimi yaşamış olmasıyla kendini eğitim konusunda uzman olarak görmesidir.
• Araştırma bulgularının uygulamaya yansıtılmasında araştırmacıların araştırma yapması,
politikacıların araştırma bulgularını ürün halinde paketleyip (örneğin yeni bir öğretim
programı gibi) okullara göndermesi, okullardaki uygulamacıların bu yeni ürünleri
kullanması ve bunun sonucunda eğitimin iyileşmesi gibi bir sürecin işlemesini
beklemenin gerçek dışı olduğuna değinilmektedir.
• Çünkü eğitime ilişkin sorunların yalnızca araştırma yapılması yoluyla
çözülemeyeceğinin, bunun aynı zamanda araştırma için talep olmasını ve araştırmaların
kullanılmasını gerektiren çift yönlü bir süreç olduğunun farkına varılmalıdır.
• Uygulamacılar ve araştırmacılar arasındaki iletişim eksikliğinin yalnızca
eğitim alanına özgü olmadığını, bunun hemen her alanda kuram ve uygulama
açısından bir sorun olduğu görülmekte ve bunu genellikle uygulamacıların ve
araştırmacıların birbirlerine şüphe ile yaklaşmaktan kaynaklandığı
görülmektedir.
• Uygulamacılar araştırmacıların günlük sorunlardan ve gerçeklerden uzak
olduğunu, araştırmacılarsa uygulamacıların belli bazı olayların ayrıntılarına
odaklanmış olmaları nedeniyle genel eğilimleri göremediklerini
düşünmektedirler.
• Bunun bir sonucu olarak örneğin öğretmenler faydalı ve kendilerine uygun
olmadığı düşüncesiyle araştırma bulgularından uzak durmaktadırlar.
• Araştırmaların uygulamaya katkısının tartışılmasında bir başka boyut da
araştırma konularının belirlenmesinde dikkate alınan önceliklerdir. Ancak
önceliklerin belirlenmesi zor ve öznel bir süreçtir. Öncelikli araştırma
konularının neler olması gerektiği üzerinde kolaylıkla anlaşmaya
varılamamaktadır.
• Örneğin, eğitim bağlamında düşünülecek olursa bazı araştırmacılar
öğretmenlerin önemli buldukları konulara öncelik verilmesini savunurken
bazıları da eğitim bilimlerinde yeterli genişlikte sistematik bilgi birikiminin
oluşturulamadığını ve araştırmalarda buna öncelik verilmesi gerektiğini
düşünmektedir.
• Araştırma önceliklerinin belirlenmesinde araştırmacıların uygulamacılar ve
politikacılarla birlikte çalışması bu sorunun çözümünü kolaylaştırabilir.
• Uygulamaya katkı konusunda araştırma probleminin önceliğinin belirlenmesi
kadar önemli olan bir başka nokta da araştırmanın zamanlamasıdır.
Araştırmanın yapıldığı zaman sonuçlarının uygulama değeri taşımasında
önemli bir etmen olabilmektedir.

• Örneğin, yeni denenen bir öğretim yöntemi, öğretim programındaki


değişiklik ya da yeni bir öğretim modeli uygulamaya geçirilirken bu
konudaki araştırma bulguları uygulamacılara büyük fayda sağlayacaktır.
Ancak, aynı araştırmanın birkaç yıl sonra yapılması uygulamacılar açısından
aynı derecede değerli sonuçlar ortaya koyamayabilir.
• Türkiye Bilimler Akademisi (2005) tarafından yapılan bilimsel araştırma ve
politika ilişkisi konulu kapsamlı araştırmada politik süreçlerde bilimsel
araştırmalardan faydalanılmamasının nedenleri akademisyenlerin, politikacı
ve bürokratların ve Sivil Toplum Kuruluşları ve medyanın bakış açısıyla
incelenmiştir.
• Araştırma bulgularına göre, akademisyenler yaptıkları araştırmaların politik
süreçlerde kullanımı için bir çaba göstermediklerini ve katılım göstermek
isteseler bile bunun yollarının çeşitli nedenlerden dolayı tıkalı olduğunu
düşünmektedirler.
• Özetlemek gerekirse, önem, bir araştırmanın kalitesinin belirlenmesinde en
önemli içerik ölçütlerinden biridir. Pek çok araştırmacı, kaliteli bir araştırmanın
uygulama ve politika belirleme sürecinin iyileştirilmesine katkıda bulunmasının
gerektiği kanısındadır. Bu katkı her zaman doğrudan uygulamaların
geliştirilmesine yönelik olmak zorunda değildir. Bir araştırmanın uygulamaya
ilişkin bilgi birikimine ya da kurama katkıda bulunması da bilimsel gelişme
açısından çok önemlidir. Ayrıca iyi uygulamaların her zaman bir kuramsal
dayanağının olması gerektiği de yaygın olarak kabul görmektedir.
• Kısacası, araştırmacının yeni bir problemi incelemeye başlarken, bunun kime,
neye, nasıl katkıda bulunabileceğini düşünmesi, bir eksikliği giderecek ya da
mevcut bilgi ve uygulamalara gerçek anlamda katkıda bulunacak bir problemi
araştırması araştırmasının değerini arttıracaktır. Bu noktada, araştırmalarda
kalitenin farklı boyutlarının ilişkisinin önemi dikkati çekmektedir.
ARAŞTIRMA ETIĞINE UYGUN DAVRANMA: 

• Resnik(2007) etiği, kabul edilebilir davranışı kabul edilemez olan davranıştan ayıran
normlar olarak tanımlanmaktadır. Yazara göre, bütün toplumlarda davranışa yön veren
yasalar bulunur ve etik normlar kanunlardan daha geniş kapsamlıdır.
• Araştırma etiği yalnızca bilimle sınırlı olmayıp, genel ahlak ilkelerinin özel alanda ki bir
yansıması değerlendirilmektedir. (TÜBA, 2002)
•  6 Temel İlke: 
• Gerçeğe Uygunluk: Araştırma verileri bilimsel yöntemlerle gerçekleştirilen gerçek deney
ve gözlemlerle elde edilir. Bu yöntem ile elde edilen sonuçlar saptırılamaz. 
• Bilimsel Araştırmanın Zarar Vermemesi: Araştırmanın deneklere zarar vermemesi,
deneklerin olası riskler konusunda bilgilendirilmesi gerekir. 
•  Sorumluluk ve Haklar: Bilim insanları araştırma sonuçlarını topluma bilgilendirmesi ve olası
zararlar konusunda uyarmalıdır. 

• Yazarlar: Araştırma sonuçları araştırma yapanların isimleri ile yayınlanır. Katkıda bulunmamış
kişilerin isimleri yazar isimleri kısmına yazılamaz. 

• Kaynak Gösterme ve Alıntılar: Bilimsel yayınlarda ya da yayınlanan makaleler de daha önce


yayınlanmış ve yayınlanmamış çalışmalardan yararlanırken çalışma bilimsel yayın kuralına
göre kaynak olarak gösterilmelidir. 
  
• Bilimin İnsanı ve Akademik Etkinliklerde Etik: Bilimin insanı akademik yaşamı boyunca
öğretim, yönetim ve akademik değerlendirmelere ilişkin bilimsel liyakati temel ölçüt kabul eder
ve etik kuralları dışına çıkamaz. 

• Son maddede söylendiği üzere bilimsel etkinlikte bilim etiği kuralına uymanın yanı sıra çevrede
gözlenen ihlallerinin yaşanmasına engel olmakta bilim etiği kuralıdır. 
Araştırma Etiğinin 6 Anahtar İlkesi: 

• Araştırma dürüstlük ve kalite sağlamalıdır.   


• Araştırma ekibi ve denekleri araştırma amacı yöntemi ve hedef bakımından
bilgilendirilmelidir.
• Araştırma deneklerin kimlikleri, verdikleri bilgiler saklanmalıdır. 
• Denekler de gönüllülük esas olmalıdır. Deneklere zarar verilmesi
önlenmelidir. Araştırmanın bağımsızlığı açık olmalı, çıkar çatışması açıkça
belirtilmelidir.
• Resnik (2007) toplumda etik konusunda sürekli anlaşmazlıklar yaşanmasını
sebebi olarak toplumun etik normları benimsediği fakat bunların
yorumlanması, uygulanması ve dengelenmesi sürecinde kişisel ve
farklılıklardan ortaya çıkmasıyla açıklanmaktadır.

• TÜBA, güven ortamının son 20 yılı aşkın süredir gelişmeler ve toplumsal


değişmeler sonucu zorluklara ve sarsıntılara uğradığına değinmektedir.
Bunun nedenleri şöyle açıklanmaktadır. (TÜBA 2002)
•Nedenler: 

1. Bilimsel araştırma destekleri ve kaynakları artmış olup; bilim insanları


arasında rekabet hızlanmıştır. 

2. Yayınlar bilimsel başarının ölçütü olarak daha fazla önem kazanmış, bu da


bilim insanları üzerindeki baskıları artırarak en kısa yoldan veri ve sonuçlara
ulaşmaya çalışmışlardır. 

3.Bilimsel araştırmaların artması sonucu etik sorunlar da bununla birlikte


çoğalmıştır.
• Bilimsel etkinliklerde bilim etiği ilkelerine uyulmamasının nedenleri
bağlamında öğrencilerin akademik sahtekarlığa başvurma nedenleri
incelendiğinde bu sebepler akran baskısı, bireysel faktörler olarak
açıklanmıştır.

• TÜBA’nın (2002) özellikle yayın yapma konusunda gözlenen etik dışı


davranışlara ilişkin sınıflaması şöyledir;
•Etik Dışı Davranış: 

• Disiplinsiz Araştırma: Araştırmacının farkında olmadan yaptığı hatalardır. Telafi


edilmesi mümkün ve zararsızdır.
• Yinelenen Yayın: Araştırma makalesinin parçalanarak ve küçük değişime
uğrayarak yayınlatılmasıdır.
• Sahtecilik, saptırma veya aldatmaca: Bilimsel verilerin kasıtlı olarak
değiştirilmesidir. Örneğin ortaya çıkan verilerin uygun olanların kullandığı
diğerlerinin atılması gibi davranışlardır.
• Uydurmacılık: Araştırma yapılmaksızın, uygun yöntemlerle uygun veriler elde
edilmiş gibi makaleyi yayınlanmasıdır.  
• Aşırmacılık: Başka birisine ait olan araştırma verilerinin direkt alınması ve
kendisine ait gibi kaynak bildirmeden yayınlanmasıdır.
• Araştırma etkinliklerinin akademik yükseltmeler ve fon desteği alabilme
konularında en önemli belirleyici role sahip etmenlerden biri haline gelmesi
bu alandaki ihlallerin artmasıyla sonuçlanmıştır.

• Etik dışı davranışları önleyebilmek için en önemli adımlardan birisi, mevcut


ihlallerin gerektiği biçimde cezalandırılmasının sağlanması olduğu
düşünülmektedir.
Kaynakça:
• Bakioğlu, A., & Kurnaz, Ö. (2011). Araştırmada kalite. Nobel Yayın Dağıtım.

You might also like