You are on page 1of 100

CEZA HUKUKU GENEL

HÜKÜMLER
YARGITAY KARARLARI
İSNAT KABİLİYETİ
 İsnat kabiliyeti fiilin hukuki anlamını ve sonuçlarını algılayabilme ve davranışlarını yönlendirebilme
yeteneğine sahip olmak demektir.

ALGILAYABİLME YÖNLENDİRME

Kişinin işlediği fiilin hukuki


Davranışlarını yönlendirebilme,
anlam ve sonuçlarını, bunun
otonom bir biçimde karar
sosyal değerlere aykırılığını
verebilme yeteneği
algılaması

 Kanuna göre algılama ve davranışlarını yönlendirebilme yeteneği iki grupta yoktur. Bunlar zihinleri
henüz gelişmemiş olanlar ve psikolojik anormallerdir
A) BİYOLOJİK NEDENLERE BAĞLI
HALLER
.
 Yaş Küçüklüğü
12 yaşına kadar olan çocuklar, 12 – 15 yaş arası ve 15 – 18 yaş arası çocuklar

 Sağır ve Dilsizlik
15 yaşını bitirmemiş olanlar, 15 yaşını bitirmiş 18 yaşını bitirmemiş ve 18 yaşını bitirmiş 21 yaşını
bitirmemiş olanlar

 Akıl Hastalığı
Tam akıl hastalığı, kısmı akıl hastalığı
Yargıtay 17. CD., E. 2019/7368 K. 2019/9938 T. 24.6.2019 – YAŞ KÜÇÜKLÜĞÜ

 Kanun Yolu: Kanun Yararına Bozma


 Suç: Nitelikli Hırsızlık, Mala zarar verme
 Esas Mahkemesi: Aksaray 4. Asliye Ceza Mahkemesi
 Hüküm: 8 ay 10 gün hapis cezasının açıklanmasının geri bırakılması, adli para cezası,
danışmanlık tedbiri
 Yargıtay’ın kararı: Bozma
 Sanık: 12-15 Yaş arası çocuk
AKSARAY 4. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
 Suç tarihinde 12-15 yaş aralığında bulunan suça sürüklenen çocuğun işlediği nitelikli hırsızlık fiili yönünden,
hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin BULUNMADIĞI Aksaray Adli
Tıp Şube Müdürlüğünün raporu ile tespit ediliyor.
 Ancak raporda mala zarar verme suçu açısından bir DEĞERLENDİRME YAPILMIYOR.
 İlk derece maddesi nitelikli hırsızlık suçundan ötürü 8 ay 10 gün hapis cezasına hükmediyor ve bunun
açıklanmasını geriye bırakıyor.
 Mala zarar verme suçundan ise adli para cezası ile danışmanlık tedbirine hükmediliyor.

İTİRAZ
İTİRAZ YARGITAY
HAGB RED
EDİLİYOR 17. CD
EDİLİYOR

AKSARAY 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ


YARGITAY 17. CEZA DARESİ
 İLGİLİ KANUN MADDESİ:
5237 sayılı Kanun'un 31/2. maddesi: «Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış
olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin
yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü
güvenlik tedbirlerine hükmolunur....»

 Nitelikli hırsızlık suçu bakımından: Suç tarihinde 12-15 yaş aralığında bulunan suça sürüklenen çocuğun
işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunmadığının
Aksaray Adli Tıp Şube Müdürlüğünün sayılı raporu ile tespit edilmesi karşısında çocuk hakkında sadece
güvenlik tedbirine hükmolunabileceğinin gözetilmemesi
 Mala zarar verme suçu bakımından: Sanığın eylemlerinin hukuksal anlam ve sonuçlarını algılayabilme ve
davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediğine ilişkin adli tıp uzmanı, psikiyatrist ya
da zorunluluk bulunması halinde uzman hekimden rapor alınması gerektiği gözetilmeden, sadece hırsızlık
suçu nedeniyle hükümlülük kararı verilmesi, nedenleriyle kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür.
Yargıtay CGK., E. 2014/518 K. 2017/208 T.
4.4.2017 – YAŞ KÜÇÜKLÜĞÜ
 Kanun Yolu: İtiraz Kanun Yolu
 Suç: Hırsızlık, Mala zarar verme, İş yeri dokunulmazlığı
 Esas Mahkemesi: Mersin 2. Çocuk Mahkemesi
 Hüküm: 2 yıl 6 ay (Hırsızlık), 6 ay (Mala Zarar Verme), 2 yıl (İş Yeri Dokunulmazlığı)
 Yargıtay’ın kararı: Onama
 Sanık: 12-15 Yaş arası çocuklar
MERSİN 2. ÇOCUK MAHKEMESİ

 Suça sürüklenen çocuk, nüfus kaydına göre 03.01.1999 doğumlu olup 29.04.2011 olan suç
tarihi itibarıyla on üç yaşının içerisindedir.
 Psikolog tarafından düzenlenen 29.06.2011 tarihli sosyal inceleme raporunda; yapılan
görüşme sonucu suça sürüklenen çocuğun muhakeme ve zihinsel kapasitesinde
yetersizliğini düşündürecek herhangi bir gelişimsel probleminin BULUNMADIĞI tespit
edilmiştir.
 Bu doğrultuda sanık hakkında hırsızlık, mala zarar verme ve iş yeri dokunulmazlığın
mahkumiyet hükmü kurulmuştur.
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ

 «Sanık hakkında sosyal inceleme raporunun alınmış olması karşısında, adı geçen
sanığın suç tarihinde işlediği eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve
davranışlarını yönlendirme (irade) yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediğine ilişkin rapor
aldırılmadığı yönünde tebliğnamede bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir»
açıklamasıyla onanmasına karar verilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
 Her iki suça sürüklenen çocuk hakkında da psikolog imzalı sosyal inceleme raporları
tanzim edilmiştir. Ayrıca buna ilaveten suça sürüklenen çocuk A hakkında TCK'nun 31/2.
maddesi kapsamında işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme ve bu fiille
ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı konusunda Adli Tıp Şubesinden de
ayrıca bir rapor alınmıştır. Fakat suça sürüklenen çocuk B hakkında bu yönde bir rapor
soruşturma ve kovuşturma aşamasında aldırılmamıştır.
 Sosyal inceleme raporu tanzim edilen suça sürüklenen çocuğun ayrıca işlediği fiilin hukuki
anlam ve sonuçlarını algılayabilme ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme
yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği konusunda uzman hekim raporu alınmasının
tartışma konusu olduğu olayda, bu iki raporun farklı mahiyette bulunduğu
görülmektedir.
 Sosyal inceleme raporu ile yetinilerek, yazılı şekilde hükümlülük kararı verilmemelidir.
Yüksek Yargıtay Ceza Daireleri arasında bu konuda uygulama birliğinin sağlanması
zorunluluğu da gözetilerek hükmün bozulması gerektiği düşüncesiyle itiraz kanun yoluna
başvurmuştur
CEZA GENEL KURUL KARARI

 Çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suça sürüklenen çocuğun, işlediği fiilin hukuki anlam
ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin
varlığının, sosyal inceleme raporuna göre mahkemece belirlenmesinin yeterli olup
olmadığı, bu bağlamda ayrıca UZMAN DOKTOR RAPORU alınmasının gerekip
gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
CEZA GENEL KURUL KARARI

 Bir kimsenin işlediği fiilden dolayı kınanabilmesi, yani o kişinin kusurlu olduğundan söz
edilebilmesi için öncelikle, o kişinin fiili işlediği sırada kusur yeteneğine sahip olması
gerekmektedir. Türk Ceza Kanununda kusur yeteneğinin ne olduğu hususunda bir
tanımlama mevcut olmasa da 31 ve 32. maddeler gözetildiğinde kusur yeteneğinin,
kişinin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ile davranışlarını
yönlendirme kabiliyetinden oluştuğu kabul edilmelidir.
 TCK 31’in madde gerekçesinin fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on
beş yaşını doldurmamış olanlarla ilgili bölümünde «Bu grup yaş küçüklerinin ceza
sorumluluğunun olup olmadığı, çocuk hakimi tarafından tespit edilir. Ancak, bu
belirlemeden önce, yaş küçüğünün içinde bulunduğu aile koşulları, sosyal ve ekonomik
koşullar ile psikolojik ve eğitim durumu hakkında UZMAN KİŞİLERCE rapor
hazırlanması istenir.» açıklamalarına yer verilmiştir.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun (ÇKK) “Sosyal İnceleme” başlığını taşıyan 35.
maddesi;
 “(1) Bu Kanun kapsamındaki çocuklar hakkında mahkemeler, çocuk hâkimleri veya
Cumhuriyet savcılarınca gerektiğinde çocuğun bireysel özelliklerini ve sosyal çevresini
gösteren inceleme yaptırılır. Sosyal inceleme raporu, çocuğun, işlediği fiilin hukukî
anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme
yeteneğinin mahkeme tarafından takdirinde göz önünde bulundurulur.
 (2) Derhâl tedbir alınmasını gerektiren durumlarda sosyal inceleme daha sonra da
yaptırılabilir.
 (3) Mahkeme veya çocuk hâkimi tarafından çocuk hakkında sosyal inceleme
yaptırılmaması hâlinde, gerekçesi kararda gösterilir”
Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usûl ve Esaslar Hakkında
Yönetmeliğin (ÇKKY) 20. maddesi;
 2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını bitirmiş on beş yaşını doldurmamış bulunan çocuklar ile
onbeş yaşını doldurmuş ancak onsekiz yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin … sosyal
inceleme yaptırılması zorunludur.
 (3).... Sosyal incelemeyi yapan bilirkişi, çocuğun içinde bulunduğu aile ortamı, sosyal
çevre koşulları, gördüğü eğitim, fiziksel ve ruhsal gelişimi hakkında bir rapor
düzenler…
 (4) İkinci ve üçüncü fıkralardaki hâllerde, hâkim veya mahkeme, SOSYAL İNCELEME
RAPORU İLE BİRLİKTE ÇOCUĞUN İŞLEDİĞİ FİİLİN HUKUKÎ ANLAM VE
SONUÇLARINI ALGILAMA VE BU FİİLLE İLGİLİ OLARAK
DAVRANIŞLARINI YÖNLENDİRME YETENEĞİNİN BELİRLENEBİLMESİ
AMACIYLA ADLÎ TIP UZMANI, PSİKİYATRİST YA DA ZORUNLULUK
HÂLİNDE UZMAN HEKİMDEN GÖRÜŞ ALIR.
Sosyal inceleme raporunun, çocuğun içinde bulunduğu aile ortamı, sosyal çevre koşulları,
gördüğü eğitim, fiziksel ve ruhsal gelişimi dikkate alınarak kural olarak sosyal çalışma
görevlilerince,
adli raporun ise klinik ortamda, çocuğun psikolojik testler ile bilişsel ve zeka düzeyinin
ölçümlenip, psikiyatrik ve fizyolojik bir takım bulguların değerlendirmeye tabi tutularak
adli tıp uzmanı, psikiyatrist ya da zorunluluk halinde uzman hekim tarafından
düzenlendiği,
sosyal inceleme raporunu düzenleyen görevli, çocuğun psikiyatrik açıdan işlediği fiilin hukukî
anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunup
bulunmadığına ilişkin bir değerlendirme yapamayacağı gibi bu konunun hakimlik mesleğinin
gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile de çözümlenemeyeceği göz önüne alındığında, hâkim
veya mahkemece, teknik bilgi gerektiren bu konuda adli tıp uzmanı, psikiyatrist ya da
zorunluluk bulunması halinde uzman hekimden görüş sorulduktan sonra sosyal inceleme
raporuyla birlikte bir değerlendirme yapılarak çocuğun ceza sorumluluğunun bulunup
bulunmadığının takdir edilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 17. CD., E. 2019/9717 K. 2019/10748 T.
17.9.2019 – AKIL HASTALIĞI

 Kanun Yolu: Kanun Yararına Bozma


 Esas Mahkemesi: Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesi
 Suç: Nitelikli Hırsızlık,
 Hüküm: 4 yıl 2 ay hapis cezası
 Yargıtay’ın kararı: Bozma
 Sanık: Şizofreni hastası
DİYARBAKIR 8. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ

 Sanık hakkında gerçekleştirdiği iddia olunan hırsızlık eylemi nedeniyle kamu davası açılıyor.
 Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesi, soruşturma aşamasında dosyaya eklenen sağlık kurulu raporunda
sanığa “tedavi ile işlevselliği düzelmeyen şizofren” tanısı konulmasına rağmen, bunu gözetmeksizin 4 yıl
2 ay hapis cezası veriyor.

4 yıl 2 ay hapis Kanun yararına


cezası temyiz bozma –
edilmeksizin Yargıtay 17. CD.
kesinleşiyor.
YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ
İLGİLİ MEVZUAT:
Madde 32- (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille
ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu
kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
(2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği
azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl
hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan
ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da
uygulanabilir.

Madde 57 - (1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik
tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında
koruma ve tedavi altına alınır.
YARGITAY 17. Ceza Dairesi

 Ortada bütün unsurlarıyla oluşmuş bir suç bulunmakta ise de, akıl hastası olduğu belirlenen sanık, işlediği
fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacak durumda olduğundan, suçun işlenmesinden dolayı
hukuki anlamda sorumlu tutulup cezalandırılamaz.
 Bu durumda bulunan sanığa ceza tayin edilmesi mümkün olmadığından, "ceza verilmesine yer
olmadığına" karar verilmesi gerekir. Öte yandan sanığa ceza verilemiyor olması, hakkında bir güvenlik
tedbirine hükmolunmasına engel değildir.
 Akıl hastası sanığın tedavi ve muhafazasına karar verilebilmesi için, açılan davada isnat yeteneği ile "Fiil-
fail-akıl hastalığı" arasındaki ilişkinin belirlenebilmesi için bir yargılama faaliyetine ihtiyaç vardır.
 Ceza muhakemesinin amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler nazara alınarak, somut gerçeğin her türlü
şüpheden uzak biçimde kesin olarak ortaya çıkarılmasıdır. Bu nedenle, ulaşılma imkanı bulunan bütün
delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
YARGITAY 17. Ceza Dairesi

 Sanığın işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak
davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmış ya da önemli derecede azalmış olup olmadığı, buna
bağlı olarak da hakkında TCK’nın 32. maddesinin birinci veya ikinci fıkralarının uygulanmasının
gerekip gerekmediği hususunda rapor alınarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi
gerektiği gözetilmeden, hırsızlık suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair
Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/11/2017 tarihli ve 2017/397 Esas, 2017/570 Karar
sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU, E. 2017/467, K
2018/576, T. 27.11.2018

 Esas Mahkemesi: Eyüp 2. Asliye Ceza Mahkemesi


 Suç: Nitelikli Hırsızlık,
 Hüküm: 2 yıl 6 ay hapis cezası
 Yargıtay’ın kararı: Bozma
 Esas Mahkemesi: Direnme
 Ceza Genel Kurulu: Bozma
 Sanık: Epilepsi Hastası
EYÜP 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
 Suç tarihinde sanık katılanın müdür yardımcılığı olarak göreve yaptığı okula gidip, katılanın odasına
girerek oda içerisinde bulunan kasa anahtarını ele geçirip odada bulunan çelik kasayı anahtar ile açıp
içindeki 4000 TL'yi çalmıştır.
 Sanık olayı hatırlamadığını, parmak izinin kendisine ait olduğu tespit edilmiş ise hırsızlık olayını
gerçekleştirmiş olabileceğini, epilepsi rahatsızlığının bulunduğunu bu nedenle hatırlamakta güçlük
çektiğini ifade etmiştir.
 Sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmiştir.

YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ


 Sanığın epilepsi hastası olduğunu, hatırlamakta güçlük çektiğini savunması karşısında, sanığın eylemi
gerçekleştirdiği sırada TCK'nın 32. maddesi uyarınca ceza sorumluluğunu tamamen yada kısmen
kaldıracak biçimde, işlediği suçun hukuki sonuçlarını algılama veya davranışlarına yönlendirme
yeteneğini önemli derecede azaltıp azaltmadığı konusunda uzman hekim raporu alınarak sonucuna
göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırmayla yazılı biçimde hüküm
kurulması, isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir
EYÜP 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
 Epilepsi nörolojik bir hastalık olup akıl hastalığı, akıl zayıflığı veya psikiyatrik bir rahatsızlık
olmadığı, mahkeme hâkiminin de epilepsi hastası olduğu bu nedenle epilepsi rahatsızlığının ceza
sorumluluğunu tamamen veya kısmen kaldıracak işlediği suçun hukuki sonuçlarını algılama ve
davranışlarını yönlendirmesini azaltacak bir rahatsızlık olmadığı gerekçesi ile bozma kararına
karşı direniyor.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU


 Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken
uyuşmazlık; soruşturma sırasında, epilepsi hastası olduğunu bildiren sanığın, işlediği fiilin hukuki
anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme
yeteneğinin azalıp azalmadığı, buna bağlı olarak hakkında TCK’nın 32. maddesinin birinci veya
ikinci fıkralarının uygulanması yönünden rapor alınmasına gerek olup olmadığının belirlenmesine
ilişkindir.
 Kusur yeteneğinin iki belirgin unsuru vardır. Bunlardan ilki; işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını
algılayabilme, diğeri ise; eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilen kişinin, davranışlarını bu
algılama doğrultusunda hukuk düzeninin gereklerine uygun olarak yönlendirme yeteneğinin
bulunmasıdır. Algılama ve irade yeteneği denilen bu iki öğenin kişide bir arada bulunmaması veya bu
yeteneklerinde azalma meydana gelmesi halinde kusur yeteneğinin tam olmadığı kabul edilmelidir.

 Sanığın, epilepsi hastası olup olmadığının, epilepsi hastası olduğunun tespiti hâlinde atılı suçu nöbeti
sırasında, nöbetten önceki veya sonraki zihin bulanıklığı içerisinde işleyip işlemediğinin belirlenmesinin
özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konu olduğu, bu hususun hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve
hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olmadığı, böyle bir değerlendirmenin ancak bilimsel
verilere dayanan ve istikrar kazanmış adli tıp uygulamaları doğrultusunda yapılacak muayene
sonucu düzenlenecek rapora göre yapılabileceği göz önüne alındığında, sanığın işlediği fiilin hukuki
anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme
yeteneğinin azalıp azalmadığı, buna bağlı olarak da hakkında TCK’nın 32. maddesinin birinci veya ikinci
fıkralarının uygulanmasının gerekip gerekmediği hususunda rapor alınarak sonucuna göre hukuki
durumunun belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulduğu kabul edilmelidir.
Yargıtay kararlarında kusur yeteneğinin incelenmesini (kurul raporu alınmasını)
gerektirdiği kabul edilen hastalıklar:

 Hafif düzeyde mental reterdasyon (hafif zeka geriliği)


 Anksiyete bozukluğu
 Anti sosyal kişilik bozukluğu,
 Bipolar,
 Yaşlilik bunaması,
 Kronik alkol bağımlılığı,
 Aşırı alkol ve madde bağımlılığı,
 Uyuşturucu madde bağımlılığı,
 Psikotik bozukluk,
 Psikotik özellikli depresyon,
 Paranoid şizofreni,
 Paranoid sanrı,
 Epilepsi hastalığı,
 Kronik psikoz,
 Şizofreni hastalığı.
B) SARHOŞLUK VE UYUŞTURUCU MADDE ETKİSİNDE
KALMA
TCK MADDE 34:
(1)Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki
anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli
derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez
(2)İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü
uygulanmaz.

 Kanunun isnat kabiliyetine tesir eden hal olarak kabul ettiği sarhoşluk veya uyuşma İSTENMEDEN
gerçekleşendir.
 İstenerek sarhoşluk halinde içki veya uyuşturucu aldıktan sonra suç işleyenler ile içki veya uyuşturucu
almadan suç işleyenler arasında bir fark yoktur.

ÖRNEĞİN: Uyuşturucu bağımlısı olmayan, zaman, zaman uyuşturucu kullanan sanığın, olay zamanı
uyuşturucu almış olsa dahi, …bu ihtiyari durumu cezai sorumluluğunu etkilemez. 1. CD. E:1994/1979,
K:1994/2858, T.20.09.1994
Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2015/7898 E.,  2015/30649 K., 03.11.2015 – İRADE İLE ALINAN
ALKOL

 Kanun Yolu: Temyiz


 Esas Mahkemesi: … Ceza Mahkemesi
 Suç: Mala zarar verme
 Hüküm: Beraat
 Yargıtay’ın kararı: Bozma
 Sanık: Sarhoş sanık
ESAS MAHKEMESİ
 Suç tarihinde acil yardım talebinde bulunan sanık ambulansa alınıyor. Tedavisine başlandığında önceden
aldığı alkolün etkisiyle ambulans içindeki cihazlara zarar veriyor.
 Sanık hakkında "aşırı alkollü olan sanığın suç kastı ile hareket etmediğinden" bahisle yazılı şekilde
beraatine karar veriliyor.

YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ


 TCK’nın 34/2 maddesindeki "iradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen
kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz" hükmü de dikkate alındığında, olay günü alkollü olan
ve tedavi amacıyla alındığı Sağlık Bakanlığının 112 Acil Servisine ait ambulanstaki defibilatör cihazının
kablolarını kopartarak zarar veren sanığın, sabit olan atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği
gözetilmeden, "aşırı alkollü olan sanığın suç kastı ile hareket etmediğinden" bahisle yazılı şekilde
beraatine karar verilmesi BOZMAYI gerektirmiştir.
C) ARIZİ SEBEPLER

TCK MADDE 34:


(1)Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki
anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli
derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.

 Uyku hali
 Kriz geçirme
 Cinnet geçirme
 Ateşli bir hastalık
Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2015/18 E., 2015/3870 K., –
Geçici Neden

 Kanun Yolu: Temyiz


 Esas Mahkemesi: Ağır Ceza Mahkemesi
 Suç: Çocuğu Öldürmek
 Hüküm: Mahkumiyet
 Yargıtay’ın kararı: Bozma
 Sanık: Yeni doğum yapan anne
Ağır Ceza Mahkemesi

 Sanık kocası askerde iken, bir başka kişi ile yaşamaya başlamış, ondan hamile kalmış, daha sonra kocası
ile barışmış, başkasından hamile kaldığını ona anlatmış, kocası, bebeği kabulleneceğini söylemesine
rağmen sanık bebeği doğurmak istememiş, hatta bebeğini düşürmek için ağırlık kaldırma ve ilaç kullanma
gibi yöntemlere başvurmuşsa da bebek düşmemiştir.
 Sanık olay günü sabaha karşı sancılandığını, tuvalete gittiğinde bebeğin birden düştüğünü, baktığında canlı
olmadığını gördüğünü söylemişse de, Adli Tip 1.Ihtisas Kurulunun raporunda bebeğin canlı olarak
doğduğu, ancak göbek bağının koparıldığı, daha sonra bağlanmadığından kan kaybı ve soğuk
nedeniyle öldüğü anlaşılmıştır.
 Mahkeme sanığın mahkumiyetine hükmetmiştir.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ

 TCK'nın 34. maddesinde sözü edilen "geçici bir nedenle" tanımına, gebelik sonrası ortaya
çıkan psikozların neden olup olmayacağının tespiti açısından, sanık bu yönden adli tıpça
muayenesinin sağlanarak, alınacak rapora göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri
gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı gerekçe ile sanığın mahkumiyetine karar verilmesi
bozmayı gerektirmiştir.
HAKSIZ TAHRİK
YARGITAY KARARLARI
TCK Haksız tahrik Madde 29-

 Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen
kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet
hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek
cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası 18 yıldan 24 yıla


Müebbet hapis cezası 12 yıldan 19 yıla
Verilen diğer cezalar ¼’ten ¾ ‘e kadar indirilir
TOPLUM YAPISI VE KÜLTÜREL YAPIYA GÖRE HAKSIZ TAHRİK (Yargıtay 1.
CD., E. 2019/1240 K. 2019/2549 T. 6.5.2019)

SUÇ : Kasten öldürme

İLK DERECE MAHKEMESİ HÜKMÜ :


 ...'i öldürmek suçundan; TCK'nin 81/1, 29/1, 62, 53/1-2-3, 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis
cezası
 Sanığın kızını öldürmesi suçundan; TCK'nin 82/1-d, 62, 53/1-2-3, 63. maddeleri uyarınca hapis
cezası

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HÜKMÜ:


 10 yıllık hapis cezasına yönelik yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine
 Sanığın kızını öldürmekten ötürü müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına

Kasten Öldürme Madde 81: Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Nitelikli Halle Madde 82/1-d: Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş, boşandığı eş veya kardeşe karşı
işlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
SOMUT OLAY

 Olaydan önce maktul, diğer maktulü evlenmek üzere ailesinden istemiş ancak buna izin
verilmemiştir. Maktule akrabası olan biri ile evlendirilmiştir. Ancak maktuller görüşmeye
devam etmiştir.
 Bu durumu öğrenin eşi ve ailesi maktuleyi babası olan sanığa teslim etmiştir.
 Maktule burada, 02:30 ve 02:34 sıralarında diğer maktulü aramıştır.
 Sanık gece gelen tıkırtılar üzerine damda maktulleri birlikte görünce sinirlenerek onlara
ateş etmiş, olay yerine gelen polis memuru tanık Hakan’ın beyanına göre de, namusunu
temizlediği yönünde beyanda bulunmuştur.

İlk derece mahkemesi sanık hakkında her iki maktulü öldürmekten ötürü (haksız tahrik
hükmünü uygulamaksızın) hapis cezası vermiştir.
YARGITAY

 Bir başkasıyla evli olan kızının sevgilisiyle gece vakti kendi evinde buluşması
nedeniyle toplum yapısı, kültürel yapı, toplum tepkisi gözetildiğinde sanığın
haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddetli elemin etkisi altında eylemini
gerçekleştirdiği kanaati oluşmaktadır.

 Sanık hakkında TCK'nin 29. maddesi uyarınca makul oranda haksız tahrik indirimi
yapılması gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş olup, hükmün
BOZULMASINA karar veriyor.
KARDEŞİNE KARŞI YAPILAN CİNSEL SALDIRI
ÜZERİNDEN 25 YIL GEÇMESİ HALİNDE HAKSIZ TAHRİK
(Yargıtay 1. CD., E. 2020/1573 K. 2020/2063 T. 29.9.2020)

SUÇ : Kasten öldürme

İLK DERECE MAHKEMESİ: Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesi kasten öldürme


suçundan; TCK'nin 81, 29. 62, 53. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezasına
mahkum ediyor.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ: 25 Yıl hapis cezasına hükmediyor.


SOMUT OLAY

 Sanık ile maktul amca çocuklarıdır. 25 yıl kadar önce maktul sanığın kız
kardeşine yönelik cinsel saldırı eylemi gerçekleştirmiştir. Bu yüzden
sanık ile maktul arasında bir husumet doğmuştur.
 Maktul bu olay nedeniyle uzun süredir memleketine gelmiyordur.
Olay tarihinde ise sanık ile maktulün ortak akrabalarının bir düğünü
nedeniyle maktul memleketine gelmiştir.
 Bunu öğrenen sanık maktulün düğün yerini terk etmesini dolaylı şekilde
iletmiş, fakat maktul oradan ayrılmamıştır. Ardından olay yerine gelen
sanık maktulü çıkan kavga neticesinde tabanca ile ateş etmek suretiyle
öldürmüştür.
YARGITAY

 Sanığın daha önce aralarında husumete neden olan cinsel saldırı


olayından kaynaklı tahrik altında maktulü öldürdüğü
anlaşılmakla ve sanık hakkında TCK’nin 29. maddesinde
düzenlenen haksız tahrik indiriminin asgari oranda uygulanması
gerekirken hiç uygulanmaması suretiyle fazla cezaya
hükmolunmasını BOZMA nedeni yapmıştır.
MAKTÜLÜN TAKSİRLİ HAREKETİNE KARŞI
İŞLENEN SUÇLARDA KARŞI HAKSIZ TAHRİK (Y 1. CD
E.1994/4368 K.1995/251 T.07.02.1995 HAKSIZ TAHRİK )

SUÇ: Kasten öldürme


İLK DERECE MAHMESİ HÜKMÜ:
 H hakkında mahkumiyet kararı
 M hakkında beraat kararı
SOMUT OLAY

Maktül A. ile sanıkların yönetimlerindeki traktörler birbirlerine karşı


seyrederken elverişli genişlikte olmasına rağmen maktülün biraz daha
sağa yanaşmaması üzerine traktörünün arkasına takılı kazayağı denilen
aletle sanıkların traktörün çamurluğuna tedbirsizlik ve dikkatsizlik
sonucu çarpıp, basit hasar yapmasından kaynaklanan kavgada sanık
M traktöründen inip, sopa ile maktüle saldırıp darp etmiştir. Maktül de
bu saldırı karşısında eline çekiç almış, bunun üzerine diğer sanık H av
tüfeği ile maktülü hedef alıp onu öldürmüştür.
YARGITAY
Kanuni indirim nedeni olan tahrik sebebinin kabulü için
 Ortada bir haksız hareketin bulunması,
 Bu hareketin mağdurdan gelmesi,
 Failin de bunun etkisi altında kalarak ve maruz kaldığı gazap veya şiddetli elemle suç
teşkil eden eylemi,
 Hareketi yapana karşı icra etmesi gerekir.

Bu konumda haksız hareketin mevcudiyeti yeterli olup, bunun suç oluşturup,


oluşturmaması neticeye etkili bulunmamaktadır.

Olayda maktül, dikkatsizlik ve tedbirsizlik teşkil eden haksız hareketi sonucu sanıkların
aracında hasara neden olduğuna göre sanıklar lehine tahrik hükmünün kabulü yasal
düzenleme gereği olup, oluşa nazaran bu tahrik TCK.nun 51/1.maddesinin tatbikini icap
ettirir adi tahrik boyutundadır.
 Sanık M.'ün ölümle sonuçlanan kavgada maktüle sopa ile vurduğu
anlaşıldığına göre ek savunma ile TCK’nın 464/1'den mahkumiyeti
cihetine gidilmesi ve ayrıca hakkında TCK’nın 51/1. maddesinin
uygulanması gerekirken kabule ve delillere ters düşen şekilde beraatine
karar verilmesi sebeplerinden dolayı hükmün her iki sanık yönünden
BOZULMASINA, 7.2.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.
SANIĞIN TAKSİRLE İŞLEDİĞİ SUÇ VE
HAKSIZ TAHRİK
 Yargıtay ağırlıklı olarak taksirli suçlarda haksız tahrik hükümlerinin uygulanamayacağını
kabul etmektedir. Konu doktrinde tartışmalıdır.
 Örneğin Yargıtay 1. CD., E .2008/5346, K. 2008/7646, T. 01.12.2008: Taksirli suçlarda
tahrik hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı düşünülmeden, tahrik
nedeniyle cezadan indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini bozmayı gerektirir.
 Yargıtay 2CD., E. 1985/7645, K. 1985/8347, T. 22.10.1985: Tahrik hükmünün kendine
özgü nesnel ve öznel koşulları gözetildiğinde kişilerin birbirleri aleyhine işlemiş
oldukları kasti ve iradi suçlarda uygulanması olanağı bulunduğu, kasıtsız suçlarda bu
koşullar oluşmadığından haksız tahrik hükmünün uygulanması mümkün değildir.”
(Açıkgöz, sy:154)
ÜÇÜNCÜ KİŞİYE YAPILAN HAREKET VE
HAKSIZ TAHRİK (Yargıtay CGK., E. 1989/133 K. 1989/192 T. 22.05.1989)
 SUÇ: Kastın aşılması sonucu adam öldürmek suçu

 İLK DERECE MAHKEMESİ: 4 sene 2 ay hapis cezası

 YARGITAY: Bozma Kararı

 İLK DERECE MAHKEMESİ: Direnme Kararı

 YARGITAY CEZA GENEL KURULU: Bozma Kararı


765 sayılı TCK Madde 452:
Kastın Aşılması Sonucu Adam Öldürmek Suçu

Katil kastiyle olmıyan darp ve cerh veya bir müessir fiilden telefi nefis husule gelmiş olursa
fail, 448 inci maddede beyan olunan ahvalde sekiz, 449 uncu maddede yazılı ahvalde on ve
450 nci maddede muharrer ahvalde on beş seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapse
mahküm olur.
Eğer telefi nefis failin fiilinden evvel mevcut olup da failce bilinmiyen ahvalin birleşmesi
veyahut failin iradesinden hariç ve gayrimelhuz esbabın inzimamı ile vukua gelirse, 448 inci
maddede beyan olunan ahvalde beş seneden, 449 uncu maddede muharrer ahvalde yedi
seneden ve 450 nci maddede yazılı ahvalde fail on seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis
cezası ile cezalandırılır.
SOMUT OLAY
 Ölen ve arkadaşları, birlikte gezmekte olan Necla, Gülümser ve Serpil'in
peşlerine takılıp arkadaşlık teklif etmişler, red cevabı almalarına karşın
takiplerini sürdürmüşlerdir.
 Bu durumu gören ve kızlardan Gülümser ile Serpil'in memleketlisi olan
sanığın yanlarına gelip rahatsız edilip edilmedikleri sorduğu, hayır yanıtlar
almasına karşın rahatsız edildiklerini görmesi ve yeniden izlemesi nedeniyle
maktule tokatla vurup tekme savurduğu, sanığın darbelerinden
korunmak isteyen maktulün geri çekilirken yola düştüğü, bu sırada
Dutluk istikametinden gelen Zeki yönetimindeki minibüsün altında kalarak
öldüğü anlaşılmaktadır.
 İlk derece mahkemesi söz konusu eylem nedeni ile sanık hakkında 4 sene 2
ay ağır hapis cezasına hükmetmiştir.
Yargıtay – Bozma Kararı

 Maktul ve arkadaşlarının, birlikte gezen Necla, Gülümser ve Serpil'in


peşlerine takılarak arkadaşlık teklif ettikleri,
 Refüze edilmelerine rağmen takibe devam ettikleri,
bu durumu müşahede eden Gülümser'in akrabası olan sanığın, kızlarını
rahatsız edildikleri inancıyla tahrike kapılarak müdahale ettiği cihetle
olayın sebebini teşkil eden bu halin sanık lehine TCK’nın 51/1 . maddesinin
tatbikini istilzam ettireceğinin gözetilmesi gerekmesi İsabetsizliğinden
hüküm bozulmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ - DİRENME

 "... Sanık ile kızlar arasında hemşerilik ötesinde yakın akrabalık


yoktur. Sadece hemşerilik TCK’nın 51. maddesinin
uygulanmasını gerektirmez..." biçimindeki açıklamalarla
direnmiştir
YARGITAY CEZA GENEL KURULU -
BOZMA
 Bir olayda tahrikin varlığını kabul etmek için haksız hareketin bizzat
sanık veya bir yakınına yönelik olması gerekmez.
 ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE VE HATTA EŞYA VE HAYVANLARA KARŞI
YAPILAN HAKSIZ HAREKETLER DE TAHRİK SEBEBİ
OLUŞTURABİLİR.
 Bu açıklamalar ışığında olayımıza bakıldığında, sanığın memleketlisi olan
ve aynı semtte oturdukları anlaşılan kızların maktul ve arkadaşları
tarafından rahatsız edilmeleri karşısında şedit elem duyarak suçu işlediği
saptandığından lehine TCK. nun 51/1. maddesinin uygulanması gerekir.
 Bu nedenle özel daire bozma kararı yerinde olup uyulmak gerekirken
yerinde görülmeyen gerekçelerle direnilmesinde isabet görülmemiştir.
TASARLAYARAK ÖLDÜRME VE HAKSIZ
TAHRİK (Yargıtay CGK., E. 2012/76 K. 2012/258 T. 3.7.2012)
SUÇ: Tasarlayarak kasten öldürme suçu
İLK DERECE MAHKEMESİ: 15 yıl hapis cezası
YARGITAY: Bozma Kararı
İLK DERECE MAHKEMESİ: Direnme
YARGITAY CEZA GENEL KURULU: Direnme hükmünün onanması

Nitelikli Haller
Madde 82- (1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak …. işlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile
cezalandırılır
SOMUT OLAY
 Bahar 17 yaşında ve amcasının oğlu ile iki yıldır dini nikahlı olarak evlidir. Bahar maktul ile değişik zamanlarda telefonla ve
yüz yüze görüşmüştür. Bahar ile maktül 04.03.2009 günü kaçarak bir gece beraber kalmışlardır. Ertesi gün maktul, Bahar’ı
Beşiri İlçesinde bir yerde bıraktığını ailesine arayarak söylemiş ve aynı zamanda bir takım tehdit cümleleri kurmuştur.
 Baharın ailesi maktulün tarif ettiği yerden kızlarını almışlardır.
 Olaydan sonra Bahar’ın öldürülmesi konusunda aile içinde bazı konuşmalar yapılmıştır. Sanık buna karşı çıkmıştır. Bahar bu
nedenle öldürülmemiştir.
 Bahar’ın soruşturma aşamasında verdiği duyuma dayalı ifadelerine göre aile içinde maktulün öldürülmesi tartışılmıştır. Ancak
tartışmayı tam olarak kimlerin yaptığının belirlenememiştir.
 Mehmet Sait (sanık), Bahar’dan maktulün telefonunu alarak maktulü aramış, ancak maktul cevap vermemiştir. Daha sonra
maktul sanığı aramıştır. Sanığın isteği üzerine kızı Zehra telefona cevap vermiştir. Maktul Zehra’ya iltifat mahiyetinde bazı
sözler söylemiştir. Zehra daha sonra maktul ile birkaç kez telefonla görüşmüştür ve bir kafede buluşmuşlardır. Bu sırada
Fahrettin maktulün fotoğrafını çekmiştir. Fahrettin fotoğrafı Bahar’a göstermiş, Bahar fotoğraftaki kişinin beraber kaçtığı ve
Ahmet olarak bildiği kişi olduğunu söylemiştir.
 Bunun üzerine Mehmet Sait birkaç kez maktulü takip etmiş, olay günü Batman’a gelmiş kendi beyanına göre tesadüfen maktul
ile karşılaşmış ve maktulün kendisine hakaret etmesi üzerine maktulü üzerinde bulundurduğu tabanca ile vurarak öldürmüştür.
 İlk derece mahkemesi, sanığın kızı ile maktulün buluşmasını sağladığı ve fotoğrafını çektirdiği, olay günü maktulle tesadüfen
karşılaşmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanığın maktulü öldürmeyi planladığı, bu eylemin tasarlayarak
öldürme olarak vasıflandırılması gerektiği ve suçun haksız tahrik altında işlendiği kanaatine varmıştır.
YARGITAY – BOZMA KARARI

 Öldürülenin, sanığa yönelik hukuk zemininde korunmayan, haksız eylem


oluşturan bir söz veya davranışı bulunmadığı halde, ülkesel ve yöresel
kültürlerden söz edilerek yazılı gerekçeyle sanık hakkında tahrik
hükümlerinin uygulanması,
 Sanığın tasarlayarak gerçekleştirdiği öldürme eylemini töre, ailesinin ve
kendisinin şeref ve namusunu kurtarmak saikiyle işlediğinin anlaşılması
karşısında, suçun vasıflandırılmasında yanılgıya düşülmesi
isabetsizliklerinden ötürü Yargıtay hükmün bozulmasına karar vermiştir.
İLK DERECE MAHMESİ - DİRENME

İlk derece mahkemesi eylemin tasarlayarak öldürme olarak


vasıflandırılması ve somut olaya haksız tahrik hükümlerinin uygulanması
gerektiği konusunda ısrarcı olmuştur.
 Mahkeme, Bahar’ın evinden alınarak bir gece maktülün yanında
tutulmasını, aynı şekilde sanığın kızının da ayartılmaya çalışılmasını ve
ailesinin tehdit edilmesini sanık açısından şeref ve haysiyeti
etkileyebilecek bir durum olduğunu ifade etmiştir.
 Ayrıca sadece bölge şartları değil ülke şartları da dikkate alındığında bu
hususun tahrik olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve bu nedenle sanık
hakkında tahrik hükümlerinin uyguladığını ifade etmiştir.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU

Sanığın tasarlayarak öldürme suçundan cezalandırılmasına karar


verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza
Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık;

 Sanığın öldürme eylemini töre saiki ile gerçekleştirip


gerçekleştirmediği
 Sanık yararına haksız tahrik hükümlerinin uygulanması koşullarının
bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
TÖRE Mİ, NAMUS CİNAYETİ Mİ ?
Töre saikiyle öldürme suçu, TCK’nın 82. maddesinin 1. fıkrasının (k) bendinde kasten öldürme suçunun
nitelikli hali olarak düzenlenmiştir.

 Töre ve namusun birbirlerine kısmen benzer ve yakın olmakla birlikte birbirlerinden ayırt edilmesi
gereken farklı kavramlar olduğu görülmektedir.

 Töre belli koşullarda namusu da içine alan bir üst kavramdır. Ait olunan toplulukta geçerli olan ve
herkes tarafından kabul edilen töre gereğince namus cinayeti işlenmesi olanaklı olup, bu halde
kasten öldürme fiilinin töre saikiyle işlendiği kabul edilebilir.

 Bununla birlikte toplumda “namus cinayeti” olarak adlandırılan her kasten öldürme
eyleminin töre saikiyle işlenmediği ve bu tür eylemlerin kişilerin kendi namus anlayışının bir
sonucu olarak ve töre ile yakından uzaktan ilgisi olmayacak şekilde gerçekleştirildiği de gözden
uzak tutulmamalıdır.
 Töre saikiyle hareket ederek kasten öldürme suçunu işleyen fail,
kendisine yüklenen görev bilinciyle hareket etmekte ve hukuk
düzenince uygun görülmeyerek cezalandırılan bu davranışı nedeniyle
ait olduğu toplulukta saygınlık ve itibar kazanmakta, hoş
görülmekte ve korunmaktadır.

 Oysa töre saikinden bağımsız olarak kendi namus anlayışının sonucu


olarak kasten öldürme fiilini gerçekleştiren fail açısından aynı durum
söz konusu olmamaktadır.

 Yasa koyucunun öngörmediği bir şekilde namus saiki ile töre saiki
kavramlarının özdeşleştirilmesi, anılan yasa maddesinin KIYASA
YOL AÇACAK şekilde geniş yorumlanması anlamına gelir ki buna
5237 sayılı TCK’nın 2/3. maddesi uyarınca yasal olanak
bulunmamaktadır.
TÖRE SAİKİYLE KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA
HAKSIZ TAHRİK HÜKÜMLERİ UYGULANIR MI?

Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;


 a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil olmalı,
 b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
 c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumun tepkisi olmalı,
 d) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
 Haksız tahrik; “haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin
etkisi altında suç işlemek” olduğuna göre, örneğin cinsel saldırı gibi bir suçun
mağduru olan kişiye karşı bu mağduriyeti dolayısıyla suç işlenmesinde
haksız tahrikin koşulları bulunmayacaktır.

 Gerçekten de töre veya kan gütme saikiyle işlenen eylemlerde fail haksız bir
fiilden duyduğu öfke ve şiddetli elemin etkisi altında değil, bu konudaki töreden
kaynaklanan bilinç ve saikle hareket etmektedir.

 Dolayısıyla haksız tahrikin koşullarının bulunduğu olaylarda töre saiki ile


öldürmekten söz edilmesine olanak bulunmamaktadır.
TASARLAYARAK ÖLDÜRME SUÇUNDA HAKSIZ
TAHRİK HÜKÜMLERİ UYGULANIR MI?

 Tasarlayarak öldürme de 5237 sayılı TCY’nın 82/1. maddesinin (a)


bendinde kasten öldürme suçunun nitelikli halleri arasında düzenlenmiştir.

TASARLAMA

PLANLAMA TEORİSİ SOĞUKKANLILIK


TEORİSİ
 Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir
soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç
heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca
fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş
olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan
vazgeçmemiştir.

 Planlama teorisine göre ise, tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında,


suç; önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık;
pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere
getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme
kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin
etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.
 Tasarlama ile haksız tahrikin bir arada uygulanıp uygulanmayacağı konusu
öğreti ve uygulamada tartışmalıdır.

 Failin, haksız tahrikin doğurduğu hiddet veya şiddetli elem nedeniyle


adam öldürmeye karar vermesi ve suçu nasıl işleyeceği konusunda plan
yapması, bütün tasarlama süreci boyunca hiddet veya şiddetli elemin etkisi
altında bulunması, bir başka anlatımla maruz kaldığı tahrik ile işlediği suç
arasında nedensellik ilişkisi bulunması halinde TASARLAYARAK
ÖLDÜRME SUÇLARINDA HAKSIZ TAHRİK HÜKÜMLERİNİN
UYGULANMASI GEREKTİĞİ KABUL EDİLMELİDİR
 Somut olayda eylemin töre saikiyle öldürme suçunun oluşturduğunun
kabulü olanaklı değildir.

 Somut olayda haksız tahrikin şartları mevcuttur.

 Bu itibarla, sanığın eylemini tasarlayarak tahrik altında kasten


öldürme olarak kabul eden yerel mahkeme direnme hükmünün
onanmasına karar verilmelidir.
TEPKİDE AÇIK ORANTISIZLIK VE HAKSIZ TAHRİK
(YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 2017/515, K, 2021/231, T.01.06.2021)

Gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak,
haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez.

1) A haksız bir eylem yapıyor. 2) B, duyduğu öfke ile A’ya saldırıyor.

A, B’NİN HAREKETİNE KARŞILIK VERİYOR.


ANCAK A BU EYLEMİNİ HASIZ TAHRİK ALTINDA YAPTPĞINI İDDİA EDEMEYECEKTİR!
 Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle
karşılaştırıldığında AŞIRI BİR HÂL ALMIŞSA, başka bir deyişle
tepkide AÇIK BİR ORANSIZLIK varsa, bu tepkinin artık başlı başına
haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik
oluşturduğu kabul edilmelidir.
 Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri
diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine
oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-
tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları
boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate
alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı
gözetilerek, FAİLİN BAŞLANGIÇTAKİ HAKSIZ DAVRANIŞINA
GÖSTERİLEN TEPKİDE AŞIRILIK VE AÇIK BİR ORANSIZLIK
SAPTANMASI HÂLİNDE, FAİLİN HAKSIZ TAHRİK
HÜKÜMLERİNDEN YARARLANDIRILMASI YOLUNA
GİDİLMELİDİR.
Yargıtay CGK., E. 1991/281 K. 1991/324 T.
25.11.1991
 SUÇ: Tasarlayarak 4 çocuğunu öldürme
 AĞIR CEZA MAHKEMESİ: İdam Cezası
 YARGITAY: Bozma
 AĞIR CEZA MAHKEMESİ: Uyma Kararı
 YARGITAY: Bozma
 AĞIR CEZA MAHKEMESİ: Direnme
 YARGITAY CEZA GENEL KURULU
SOMUT OLAY
 Yakın akraba evliliği yapan sanığın zihinsel özürlü beş çocuğu olmuş ve daha sonra karısından
boşanmıştır.
 Yeniden evlenen sanıkla ikinci eşi arasında çocukları nedeniyle münakaşa çıkmış ve huzursuzluk
başlamıştır. Çocukların tümü piknikte zehirlenmişler, en büyükleri olan Çakır ölmüş, diğerleri tıbbi
tedavi ile kurtarılmıştır.
 Üvey anneleri çocuklara kötü davranmaya başlamış, onları dövmüş, hatta yemek vermemiş ve
ellerini yakmıştır.
 Okulda da başarılı olmayan çocuklar, çevreyi rahatsız etmişler ve evde kalmaya başlamışlardır.
Sanık çocuklarını yetiştirme yurduna vermeye çalışmış, sonuç alamamıştır. Bu ortam içerisinde
bunalan sanık, olay günü eşi ile birlikte evden çıkmış, bilahare tek başına geri dönerek kapıyı
kırmış ve içeri girmiştir. Odada oynamakta bulunan maktulleri sırayla, öteki odaya getirip bel
kemeri ve naylon iple boğmuş, hazırladığı fidye mektubunu masaya bırakarak cesetleri
arabasının bagajında kent dışına çıkarıp çalılıklara bırakmıştır.
 Sanık Asayiş Şube Müdürlüğüne imzasız mektup yazarak cesetlerin bulunduğu yeri tarif
etmiştir. Cesetlerin bulunmasından sonra alınan ifadesinde, olayı ayrıntıları ile anlatmış ve
hakkında dört kez idam cezasına hükmedilmiştir.
YARGITAY’IN HÜKMÜ BOZMA
NEDENLERİ
 1- Tahrik edenin kusur yeteneğine sahip olmamasının TCY’nın 51.
maddesinin uygulanabilmesine bir engel teşkil etmeyeceği, anılan maddenin
uygulanabilmesi için bilinçli olarak yapılmasa bile, mağdurdan gelen gazap veya
şiddetli elem doğurmaya elverişli hareketlerin sanığın iradesini sarstığı göz
önünde tutulduğunda, sanığın maruz kaldığı tahrikin etkisiyle suç işlediğinin
kabulünde zorunluluk bulunduğunun düşünülmemesi,
 2- Görgü tanığı bulunmayan olayda suçun sübutu ve vasfı sanığın ikrarına
dayanarak kabul edildiği halde, sanığa verilen cezadan TCK’nın 59. maddesiyle
indirim yapılmaması nedeniyle hükmü bozmuştur.
YEREL MAHKEMENİN DİRENME
NEDENİ
 "Maktuller bedensel ve zihinsel özürlü olup sevgiye ve himayeye
muhtaçtırlar.
 Sanığı iradi olarak tahrik etmemişlerdir.
 Özürlü olmaları tahrik sebebi sayılamaz.
 Ayrıca TCY’nın 59. maddesi hakimin taktirine bırakılmıştır. Sanık peş peşe
dört çocuğunu öldürmüştür. Hafifletici takdire layık değildir" gerekçesiyle
önceki kararında direnmiştir.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU
 Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluş ve sübutta bir ihtilaf yoktur. Uyuşmazlığın konusunu,
sanık hakkında haksız tahrik ve takdiri tahfif hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı
hususları oluşturmaktadır.

 HAKSIZ TAHRİK
Haksız tahrik; failin, haksız bir fiilinin doğurduğu öfke ve elemin etkisi altında hareket ederek
suç işlemesidir. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Tahriki oluşturan bir fiil olmalı,
b- Bu fiil haksız bulunmalı,
c- Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı
d- Failin işlediği suç bu ruhi durumun tepkisi olmalıdır
 Yukarıda açıklanan maddi olayda, maktullerin sanığa yönelik haksız
eylemlerinden söz edilemez.
 İki ila dokuz yaşlarında bulunan maktullerin ZİHİNSEL ÖZÜRLÜ
OLMALARI, EVDE HUZURSUZLUĞA SEBEBİYET VERMELERİ,
ÇEVREYİ RAHATSIZ ETMELERİ, OKULDA BAŞARISIZ OLMALARI
ÜZÜNTÜ KAYNAĞI İSE DE HAKSIZ BİR FİİL OLARAK KABUL
EDİLEMEZ.
 Maktullerin zihinsel özürlü olmaları ile sanığın eylemi arasında bir uygunluk
bulunmamaktadır. Haksız tahrik hükümleri uygulanamaz. Aksi takdirde yatalak
hastanın öldürülmesi halinde de haksız tahrik hükümlerinin uygulanması
gerekir. Bu durum ise, "Tahriki oluşturan haksız bir fiil olmalıdır" koşuluna
aykırıdır.
 Çocukların kendi maluliyetlerinin babalarına karşı haksızlıkları veya haksız
hareketleri olarak kabul ve değerlendirilmesine hukuken imkan yoktur.
 TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİ
TCY.nın 59. maddesi mahkemenin takdirine bağlı hususlardan olmakla
beraber, bu takdir hakkının kullanılmaması nedeniyle gösterilen gerekçenin
makul ve makbul olması, hukuk kaidelerini zedelemeyecek, yasanın amacına
aykırı düşmeyecek ve vicdanları rahatsız etmeyecek bir mahiyet taşıması, hak ve
nesafet kurallarına uygun olması gerekmektedir.
Bu madde yalnız suçun işlenişine göre cezanın verilmesini önlemek ve failin
kişiliğine uygun biçimde cezanın şahsileştirilmesini sağlamak amacı
gütmektedir.
Sadece suçun işleniş biçiminin ağırlığından söz edilerek TCY.nın 59. maddesinin
uygulanmasından vazgeçilemez. Aksi hal, olaya göre değil kişiliğe göre
uygulanması gereken 59. maddenin amacına aykırıdır.
 ikrarı ile suçun ortaya çıkmasını ve suç vasfının tayinini sağlayan sanık
hakkında TCY’nın 59. maddesinin uygulanması gerektiği Yargıtay Ceza
Genel Kurulu ile Özel Dairelerin yerleşmiş esaslarındandır.
 İncelenen dosyada, olayın görgü tanığı yoktur.
 Sanık, ikrarı ile olayın ortaya çıkmasını sağlamış, suç vasfının
belirlenmesine yardımcı olmuştur.
 Ayrıca maktullerin durumları ve ev içinde huzursuzluğa neden olmaları
yüzünden duyulan üzüntünün etkisiyle işlenen fiilde, sanığın içinde
bulunduğu ruh hali takdiri indirim nedeni olarak nazara alınmalıdır.
KARŞI OY
 Bir fiilin tahrik edici nitelikte olup olmadığı tamamen değişen kriterlere göre,
mesela tahrik edildiğini ileri süren kimsenin kişisel niteliklerine, tahriki oluşturan
fiili yapan kimsenin durumuna, bu kimseler arasındaki ilişkiye, zaman ve yer
şartlarına göre takdir olunur.
 Fiilin hukuka uygun veya aykırı olması ile, bu fiili yapan kimsenin isnat
yeteneğine sahip bulunup bulunmaması iki ayrı kavramdır; isnad yeteneğine
sahip bulunmayan kimse cezalandırılmazsa da, onun yaptığı hareketin
hukuka aykırı olması, hatta suç teşkil etmesi mümkündür; fiilin haklı veya
haksız olduğunu değerlendirirken, onu yapan kimsenin subjektif durumuna
değil, maruz kalan kimsenin durumuna bakmak daha doğru olur.
 Bu nedenlerle, isnad yeteneğine sahip olmayan küçüklerle, akıl hastalarının
fiil ve hareketleri, diğer unsurları da teşekkül ettiği takdirde "Haksız
Tahrik" oluşturabilir
 Haksız tahriki teşkil eden fiili işleyen ile, tahrik edilenin derecesi ne olursa olsun akrabalık
bağı ile bağlı olmaları, şartları mevcut olduğu takdirde, faile cezayı azaltıcı hükmün
tatbikine mani değildir. Bu sebeple anaya, babaya, çocuğa, karıya, kocaya karşı işlenmiş
suçlarda da, eğer fail haksız yere tahrik edilmiş ise, ceza indirilmesinden faydalanır.

 Kanunumuz, öfke ve üzüntüyü aynı nitelikte kabul etmiştir. Üzüntü halinde fail, haksız bir
harekete karşı derhal reaksiyonda bulunmasa dahi, bu psikolojik durumun devam ettiği süre
içinde fiili gerçekleştirmiş olduğu hallerde tahrik söz konusudur.

 Özel Daire bozma kararında ayrıntılarıyla açıklanan, sanığın öldürdüğü zeka özürlü
çocuklarının iradeleri dışında da olsa yaptığı hareketler ve yukarıda açıklanan
bilimsel görüşler birlikte değerlendirildiğinde, sanığın haksız bir tahrikin etkisiyle suç
işlediğinin kabulünde zorunluluk bulunduğu kanaatindeyim.
TAKDİRİ İNDİRİM
NEDENLERİ
YARGITAY KARARLARI
Madde 62- (1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde,
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası
yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı
indirilir.
(2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki
ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası
etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri
kararda gösterilir.
Yargıtay CGK., E. 2014/508 K. 2017/22 T.
24.1.2017
 SUÇ: Kasten yaralama suçundan
 ASLİYE CEZA MAHKEMESİ: 5237 sayılı TCK'nın 86/1, 87/1-
c-son, 29 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 3 ay hapis cezası ile
cezalandırılması ve hak yoksunluğu
 YARGITAY: Onama
 CEZA GENEL KURULU: Bozma
SOMUT OLAY
 KATILAN: Şehir içi yolcu taşımacılığı yapan minibüste şoför olarak
çalıştığını, olay günü sevk ve idaresindeki minibüsle seyir halinde iken yolcu
indirmek için durağa yaklaştığı sırada, durakta sanığın park halindeki aracını
gördüğünü, durağa yanaşabilmek için korna çaldığını, bunun üzerine sanığın
aracının içerisinden kafasını çıkarıp “ne var a...k...” diyerek küfrettiğini,
aralarında tartışma çıktığını, duraktan çıkması için tekrar korna çalması
üzerine sanığın aracından inerek yanına geldiğini, minibüsün kapısını
açtığını, kendisinin de aşağı indiğini, sanığın “bana el kol hareketi yapma”
diyerek yüzüne kafa attığını, kendisinin de sanığı ittirdiğini, sanığa
küfretmediğini ifade etmiştir.
 SANIK: Aracı ile yanaştığı yerin dolmuş durağı olduğunu fark etmesi
üzerine aracını geri çekip çıkmak istediği sırada katılanın minibüsü ile
arkasına yanaştığını, önünün de dolu olması nedeniyle duraktan
çıkamadığını, katılanın uzun süre korna çalarak “i...herif, dolmuş
durağına neden park ediyorsun” dediğini, ardından da minibüsten
aşağıya inerek aracının yanına geldiğini ve “niye çıkmıyorsun hâlâ,
insene aracından” diyerek aracına yumruk atıp kaportasını
yamulttuğunu, daha sonra yine “o...çocuğu” diyerek küfrettiğini, bunun
üzerine aracından dışarı çıktığını ve katılanı ittirdiğini, 3-4 dolmuş
şoförünün daha gelerek üzerine çullandıklarını, katılana küfür etmediğini ve
vurmadığını savunmuştur.
 İlk derece mahkemesi sanık hakkında haksız tahrik nedeniyle TCK’nın
29. maddesi uyarınca asgari oranda indirim yapılmasına ve ayrıca
«Başkaca artırıma ve indirmeye kanunen ve takdiren yer
olmadığına» karar vermiştir.

 Yargıtay kanunda öngörülen süreden sonra yapıldığı gerekçesiyle sanığın


temyiz isteğinin reddine karar vermiş, katılan vekilinin temyiz isteği ile
sınırlı olarak yaptığı incelemede ise hükmün ONANMASINA kararı
vermiştir.
YARGITAY CUMHURİYET
BAŞSAVCILIĞI
1) Tahrik nedeniyle cezadan yapılan indirim oranı düşük tutulmuştur.
2) TCK’nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedeninin tatbiki hakimin takdirine bırakılmıştır.
Ancak, bu hakkın kullanımı Yargıtay denetimine tabidir.
Takdir hakkının kullanımı ya da kullanılmaması makul ölçüler dahilinde olmalıdır. Mahkeme kararlarının
bütün yönleriyle birlikte üst mahkemede denetime tabi tutulabilmesi adil yargılamanın temel
prensiplerinden olmalıdır.
Yüksek Daire kararında, hükümde, açıkça 'Başkaca artırıma ve indirime kanunen ve takdiren yer
olmadığına' şeklindeki düşünceye yer verildiğinden bahisle bozma düşüncesine iştirak edilmediği belirtilmiş
ise de, belirtilen husus bir hüküm olup, bu hüküm yeterli gerekçeye bağlanmamıştır.
Oysa Anayasamız gereği ve CMK’nın 34. maddesi gereğince bütün hükümlerin yeterli gerekçeye bağlanması
gerekmektedir.
Bu gerekçelerle savcılık itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının
kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur
CEZA GENEL KURULU
 Sanık hakkında haksız tahrik nedeniyle indirim yapılırken uygulanan indirim
oranının somut olaya uygun olup olmadığı,
 Takdiri indirim hükmünün uygulanmamasının isabetli olup olmadığı
incelenmiştir.

HAKSIZ TAHRİK
 5237 sayılı TCK'nda tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK’nda yer alan ağır
tahrik-hafif tahrik ayırımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin, somut
olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi
üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında
belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir
Tahrik nedeniyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan
hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile
edilenin durumları göz önüne alınıp değerlendirilmelidir.

Kavga sonucunda katılanın yüzünde sabit ize neden olacak şekilde, sanığın ise basit
bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralandığı olayda;
 katılanın minibüs durağına park eden sanığın aracının arkasına yanaşarak ısrarla
korna çalması,
 Çıkan tartışmada katılanın eşinin ve çocuğunun yanında sanığa hakaret etmesi
 Sanığın da katılan tarafından yaralanmış olması hususları
birlikte değerlendirildiğinde, olayın gelişim biçimine ve katılandan kaynaklanan
haksız hareketlerin ulaştığı boyuta göre, haksız tahrik nedeniyle asgari orandan
uzaklaşılmak suretiyle makul oranda bir indirim yapılması gerekirken, asgari
oranda indirim yapılmasının adalet ve nasafet kurallarına uygun düşmediği kabul
edilmelidir.
TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİ

 5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri
sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin
kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği
açıkça vurgulanmıştır.
 Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama
sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi
nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki
gerekçelerdir.
 Bunun sonucu olarak, takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemin değil,
serbest değerlendirme sisteminin benimsediği kabul edilmektedir.
 Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri
indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme
yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır
 Kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş
bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme
imkanı bulunmayan çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu
karşısında hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmıştır.
 ANCAK HÂKİMİN BU KONUDAKİ TAKDİR YETKİSİ SINIRSIZ
DEĞİLDİR. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya
uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır.
 Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya
içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe
bulunmamaktadır.
 Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK'nun 34. maddeleri uyarınca bütün
mahkeme kararlarının gerekçeli yazılması zorunludur. Gerekçe, verilen hükmün
dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah
edilmesidir.
 Yasal ve yeterli olmayan, dosya içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi
hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek, hem de tarafları tatmin
etmeyerek keyfiliğe yol açacaktır.
 Yerel mahkemece TCK’nın 62. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına
ilişkin olarak, sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama
sürecindeki davranışları ve cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri
gibi hususlar değerlendirilmeden, sadece hüküm fıkrasında yer verilen
“başkaca artırıma ve indirime kanunen ve takdiren yer olmadığına”
şeklindeki bir açıklamanın, KANUN KOYUCUNUN ARADIĞI
ANLAMDA YASAL VE YETERLİ BİR GEREKÇE NİTELİĞİNDE
OLMADIĞI KABUL EDİLMELİDİR.
 Belirtilen nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı bu
uyuşmazlık yönünden yerinde olup itirazın bu gerekçeyle kabulüne karar
verilmelidir.
YARGITAY CGK., 2019/289 E. , 2021/109 K.

 SUÇ: Olası kasıtla öldürme suçu


 AĞIR CEZA MAHKEMESİ: müebbet hapis cezası ve hak
yoksunluğu
 YARGITAY: Onama
 CEZA GENEL KURULU: Bozma
SOMUT OLAY
 Sanık olay tarihinde 41 yaşında olup Afyonkarahisar ilinin Akçin köyünde ikamet
etmekte ve geçimini çiftçilikle sağlamaktadır.
 Maktul ise olay tarihinde12 yaşındadır.
 15.11.2014 tarihinde saat 18.30 sıralarında sanık ve babası aile dostlarının düğününe
gitmişlerdir. Yemeklerini yedikten sonra oyun oynanan alana geçmişler ve misafirlere
ayrılan masalara oturmuşlardır.
 Sanık düğün alanında havaya ateş edenlerin olduğunu görünce kendisinin de belinde
bulunan babasına ait olan tabancayı çıkararak yere eğilmiş hâlde silahın namlusu
yukarıya çapraz hâlde ve maktulün olay anında bulunduğu yere bakar şekilde 2-3 metre
uzak mesafeden 2-3 el ateş ederek maktulün tek bir adet ateşli silah mermi çekirdeği
yaralanmasına ve ölümüne sebebiyet vermiştir.
 İlk derece mahkemesi sanık hakkında öngörülen cezaya TCK md 62 uyarınca indirim
yapmaksızın müebbet hapis cezasına hükmetmiştir.
 Yargıtay’da bu hükmü onamıştır.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
 Sanığın adli sicil kaydına göre sabıkasız olması, tutanaklara göre herhangi
bir olumsuz tavır ve davranışının bulunmaması, jandarma tarafından
sorulması üzerine evde bulunan silahları rızasıyla görevlilere teslim
etmesi, müştekilerin şikâyetçi olmaması ve herhangi bir zarar ziyan
talebinde bulunmamaları, susma hakkı bulunan ve suçunu kabul
etmeyen sanığın pişman olduğunu beyan etmesinin de beklenmeyeceği,
olay günü düğün merasiminde 29 ayrı silahtan ateş edildiğinin anlaşılması
karşısında, sanığın çocuğa isabet eden merminin diğer silahlardan atılan
mermi olabileceği düşüncesi ile bu şekilde savunma yapmış olabileceği ve
uygulamada benzer olaylarda verilen ceza miktarı dikkate alındığında ceza
adaletinin sağlanması bakımından sanık hakkında TCK’nın 62/1.maddesinin
uygulanması gerektiği,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CEZA GENEL KURULU
 5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3.
maddesinin 1. fıkrasında; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla
orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” hükmü getirilmiş, bu
düzenleme ile işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında
“orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde
adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve
ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacağı hüküm altına alınmıştır.
 Suçların gerçekleştirilme şekilleri birbirinden farklı olduğu gibi, faillerin kişisel
özellikleri, sosyal ve psikolojik hâlleri de birbirinin aynı değildir. Bu nedenle, fiil ile
karşılığı olan yaptırım arasında bir denge kurulabilmesi ve cezanın bu suretle
belirlenebilmesi bakımından hâkime bazı hususları göz önünde bulundurma
zorunluluğu getirilmiştir.
Buna göre hâkim, 5237 sayılı TCK'nın 61. maddesine göre;
işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında temel
cezayı takdir ederken, “suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
suçun işlendiği zaman ve yeri, suç konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya
tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin güttüğü
amaç ve saiki" göz önünde bulunduracaktır.
Ancak, fiil ve faillerdeki farklılıklar karşısında, cezanın bu yöntemle takdir edilmesi
hâlinde dahi, yaptırımın tam olarak belirlendiğinden ve bireyselleştirildiğinden söz
edilemez. Bu itibarla, cezanın gerek toplum gerekse fail açısından etkili ve tatminkâr
olabilmesi, yasal nedenler dışında da hâkime takdir hakkının verilmesiyle mümkün
olabilir.
 Yargıtay bu ifadeleri ie 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Takdiri
indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesine işaret etmektedir.
 5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim
nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim
nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek
olarak sayıldığı açıkça vurgulanmıştır.
 Ancak, hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün
kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya
uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır.
 Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin Yargıtay denetimine tâbi
olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
Somut olayı açıklamalar ışığında değerlendiren
Genel Kurul:
 Maktulün babası ve annesi mağdurların olayın başlangıcından itibaren sanıktan şikâyetçi
olmadıkları,
 herhangi bir maddi veya manevi tazminat taleplerinin bulunmadığı,
 sanığın suç tarihi itibarıyla sabıkasının olmadığı,
 evine gelen Jandarma görevlilerine kendiliğinden babasına ait ruhsatlı ve kendisine ait
ruhsatsız tabancaları teslim ettiği,
 susma hakkı bulunan ve suçunu kabul etmeyen sanığın pişman olduğunu beyan etmesinin
beklenmeyeceği,
 5 celse süren yargılama boyunca Mahkemeye saygılı bir tutum sergileyen ve herhangi bir
olumsuz davranışı da dosyaya yansımayan sanık hakkında,
cezanın bireyselleştirilmesi kapsamında TCK’nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri
indirim hükmünün uygulanmamasında bir isabet bulunmadığı kabul edilmelidir.
Yargıtay 3. CD., E. 2021/1410 K. 2021/9285 T.
5.10.2021
 SUÇ: Silahlı terör örgütüne üye olma
 AĞIR CEZA MAHKEMESİ: Mahkumiyet
(Takdiri indirim nedenleri uygulanmıyor.)
 BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ: İstinaf başvurusunun esastan reddi
 YARGITAY: Onama – KARŞI OY MEVCUT
KARŞI OY
Karara muhalefet etmemizin sebebi; mahkemenin sanık hakkında TCK 62.
maddesinin uygulanmasında yeterli ve yasaya uygun gerekçe göstermediği,
Zira mahkemenin gerekçesinde “Sanığın yargılama sırasında pişmanlık
göstermeyişi, örgütsel tavır kapsamında suçunun inkarı, takdiri indirim
nedenlerinin uygulanmasının zorunlu kanuni indirim nedeni olmaması
göz önüne alınarak takdiren sanık hakkında TCK 62. maddesinin
uygulanmasına yer olmadığına” şeklinde gerekçe gösterdiği, çoğunlukla
aramızdaki uyuşmazlığın bu gerekçenin yeterli ve yasal olup olmadığı
konusunda kaynaklanmaktadır
Takdiri indirim nedeni olarak;
 Failin geçmişi,
 Sosyal ilişkileri,
 Fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları,
cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususların göz
önünde bulundurulması gerektiği gözetilmemiştir.
Kendisine isnat edilen suçlamalarla ilgili susma hakkı bulunan ve suçunu kabul
etmeyen sanığın pişman olduğunu beyan etmesi beklenemez.

Savunma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken suçu inkâra yönelik


beyanların, sanığın pişman olmadığını gösteren bir beyan olarak kabul edilerek
”sanığın yargılama sırasında pişmanlık göstermeyişi, örgütsel tavır kapsamında
suçunun inkarı, takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasının zorunlu kanuni indirim
nedeni olmaması gerekçe gösterilerek TCK 62. maddesinin uygulanmaması yetersiz
ve dosya kapsamıyla uyumlu olmadığı, bu nedenle sanık hakkında TCK 62.
maddesinin uygulanması gerektiği, BOZMA kararı verilmesi gerektiği
düşüncesiyle sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

You might also like