Günlük dilde yüksek idealleri hayatta amaç olarak kabul
etmeye dayanan idealizm, felsefede ise maddi cinsten olmayan ruh, zihin veya ideaların hakiki varlık olduğunu, varlığın kaynağında bu cinsten bir esasın bulunduğunu kabul eden felsefe anlayışıdır.
İdealizmde bilgi sonradan elde edilmez. O insanın
varoluşundan itibaren doğasında var olagelmiştir. İnsanın tek yapması gereken zihnini kullanarak özüne dönmesi ve bilgiye ulaşmasıdır. İdealizmin eğitime uygulanmış hali ise bireyin kendini gerçekleştirme işidir. Gerçek bilginin görünen dünyada değil, insan aklında olduğuna inanırlar. İnsanın değerinin sadece eğitim yoluyla artırılabileceğini savunurlar.
İdealizmin temelleri Sokrates’in ünlü öğrencisi Platon
tarafından atılmıştır.
İdealizmin önemli temsilcisi Platon dış dünyadaki varlıkları
düşüncenin ürünü olarak kabul eder. O, duyu organlarından alınan bilginin yanıltıcı olduğunu söyler. Esas gerçeğin fiziksel âlemde değil, aklın içinde var olduğunu savunan Platon, insanı bedeni nesneler âlemine, ruhu ise idealar âlemine ait olan akıllı bir hayvan olarak tanımlar. Sonuç olarak idealizm dış dünyadaki varlıkları düşüncenin ürünü ya da düşüncenin kendisi olarak kabul eder. İdealizmin Eğitim Anlayışı
İdealizme göre eğitim, bireyin tanrıya ulaşmak için
göstermiş olduğu gayretlerdir. Amaç tanrıya ulaşmak olunca akıl hem amaç hem de tanrıya ulaşmak için araçtır.
yöneltmektir. İnsanın iyiye, güzele ve doğruya ulaşması için çaba harcaması gerekir. İdealizmin eğitim anlayışı da bu temelden hareket edecektir. Buna göre yaşamanın ve öğrenmenin amacı, değerler dünyasını anlamak ve bu değerleri gerçek hedef haline getirmektir. Okulun öğrenciye karşı sorumluluğu, her bir öğrenciye; kendi öz geçmişi ve yetenekleri açısından, insan varlığının yaratıcı olasılıkları ve birçok felaketleri yönünden en gerçekçi bir tutum geliştirmesine yardım etmektir.
İdealistler, merkezine kavramsal ve düşünsel disiplin doğrularının
konulduğu bir müfredat programından hareket ederler. İdealist bir müfredat, felsefe ve teoloji gibi insanın Tanrı ve Evrenle olan en temel ilişkilerini açıklayan en genel disiplinlerin belirlediği hiyerarşi biçiminde ortaya konulabilir.
Kişinin duyuşsal alanını geliştirmek için felsefe, teoloji ve
matematiğin yanı sıra tarih, edebiyat, kültürel değerler, otobiyografi, eleştiri gibi dersler programda yer almalıdır. Dil eğitimi her eğitimin kademesinde ve özellikle de ilkokulda çok önemlidir. Beden eğitimi derslerine de ağırlık verilmelidir; çünkü insan bedenen de güzel olmalıdır. İdealist felsefeye göre; bedenen güzel olan ruhen de güzeldir. Öğretmen öğrencisini doğruya, iyiye ve güzele yönlendirir. Davranışlarıyla örnek olur. Öğrencilerine arkadaş ve dost gibi yaklaşır. Öğretmen işinin uzmanıdır. İşini ve öğrencisini seven, bilgili, kültürlü, dürüst, sıcak ve coşkulu bir kişidir.
İdealist eğitimde kullanılan tekniklerden biri Sokratik
Tartışmadır. Sokratik tartışma iki asamadan oluşur: 1. İroni 2. Doğurtmaca.
İroni basamağında sorulan sorularla hiçbir bilgisinin doğru
olmadığını öğrenci anlar.
Doğurtmaca basamağında ise yine sorular ve ipuçlarıyla
öğrencinin aklını çalıştırıp doğru bilgiyi bulması sağlanır. İdealist bir eğitim yöntemi öğrenenin kendisini tanımlamasını sağlayacak içgüdü ve iç gözlem yetilerini uyaracak şekilde oluşturulur ve gelişme süreci/bu sürece ilişkin yöntem, içten dışa doğrudur. İdealist eğitim yöntembilimi büyük ölçüde onun epistemolojisine dayanır. Evrensel hakikatin bilgisine aklını kullanarak ulaştığı için, öncelikle bu evrensel bilgiye ulaşmada aklın önüne çıkacak engellerin eğitimle ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu düşünceye göre en soyut ve en genel disiplinlerden varlık ve nesneleri ele alarak daha somut disiplinlere doğru inen hiyerarşik bir biçimde yapılandırılmış bir programı hayata geçirmek gerekmektedir. Bu hiyerarşik müfredata göre özel disiplinler temellendirilirken genel disiplinlere uygunluğuna bakılır. En genel disiplinler zaman ve mekâna dayalı olmayan soyut disiplinlerdir. İdealizmin Önemli Temsilcisi Platon’un Eğitim Görüşleri Platon M.Ö. 427 yılında Atina’da varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Platon, Sokrates’ten ilk olarak, dikkatini ahlaka vermeyi öğrenmiştir. Onun eğitim konusundaki fikirlerini canlandıran ikinci olay da yürekten bağlı olduğu öğretmeninin öldürülmesi olmuştur. Platon bu dönemde, o zamana kadar yaşamış olduklarının etkisiyle, Atina’da eğer halkın ahlaken eğitiminde köklü bir değişim olmazsa, devletin içine düştüğü durumda hiçbir düzelme ve iyileşme olmayacağını düşünmüştür. Akademi adı ile bir okul kuran Platon, burasını adeta bir üniversite gibi örgütlemiştir. Akademi; yatakhaneleri, sınıfları, müzesi ve kütüphanesi olan bir okuldur. Okulda felsefe, önemli bir yer işgal etmektedir.
Bunun yanında okulda Matematik ve Astronomiye de değer
verilmiştir. Hatta akademinin giriş kapısında “geometri bilmeyen giremez” şeklinde bir yazının asılı olduğu söylenmektedir.
Platon’un bu akademisinden filozoflar, devlet adamları ve üst
düzey askeri personel yetişmiştir. Platon’un eğitim hakkındaki fikirleri, “Devlet” ve “Yasalar” adlı eserlerinde mevcuttur. “Devlet” adlı eserinde birey hürriyeti kısıtlı iken, yaşlılık döneminde kaleme aldığı “Yasalar” adlı eserinde ise birey daha hür gözükmektedir. Platon’un aklındaki eğitim modeli onun devlet modeliyle iç içedir. O, doğru devlet modelini gerçekleştirmek için eğitimi kullanmayı, devletin kalıcılığını da bu yolla sağlamayı düşünmüştür. Bu noktada onun için en önemli şeyin eğitim olduğunu söyleyebiliriz. Tek başına her şeye yeten kural, eğitim ve öğretimdir. Onun “Yurttaşların kafası bir kez eğitimle aydınlanırsa bütün meseleleri kolayca çözerler” sözü oldukça dikkat çekicidir. Ona göre eğitim, muhakkak devlet tarafından verilmelidir. Çünkü eğitim sanatı siyaset sanatına boyun eğmek durumundadır. Eğitimci, yurttaşların ruhlarında biçimlendireceği karakterin türüyle ilgili emirleri devlet adamından almalıdır. Onun ideal devlet modelinde halk, yönetenler ve yönetilenler olarak ikiye ayrılmıştır. Yönetenler grubu; hiçbir şekilde ekonomik faaliyette bulunmayan, verilen vergilerden geçimini sağlayan, toplumun barış ve güvenlik içinde yaşamasını sağlayacak askeri ve sivil yöneticilik işleriyle uğraşan kimselerdir. Yönetilenler ise para kazanan ve vergi veren kesimi oluşturmaktadır. Zihinsel eğitim kadar bedensel eğitimi de gerekli görür. Platon’a göre eğitilmiş insan, bilim ve felsefe eğitimi gören insandır. Platon’un bilimden anladığı ise tamamen insan aklına dayanan, empirik dünya ile hiç ilgilenmeyen geometri gibi apriori, dedüktif bir bilimdir. Daha kısa deyişle Platon için eğitilmiş insan, İdeaların bilgisini elde eden insandır. Platon’a göre müzik eğitimi beden eğitimi ile beraber ve ölçülü bir şekilde yapılmalıdır. Ancak bu iki eğitim muhakkak beraber yürütülmelidir. Çünkü bu iki eğitimden ilki, insanı yumuşaklığa ve gevşekliğe, diğeri ise sertliğe ve kabalığa iter. Platon eğitime önemli görevler yükler. Onun eğitimden özellikle beklediği şey, her koşulda insan doğasını iyiye çevirmesidir. Eğitim bunu insanlara içtenlikle yaptırmalıdır. Ona göre devletindeki sıkı düzen ve kurallar ancak içselleştirilebilirse değer görür ve uygulamada kalır. Platon, insanlara zorla bir şey yaptırılamayacağının bilincindedir. Sisteminin uygulanabilmesi için yönlendirici eğitime ihtiyacı olduğunu bilir ve bu yüzden eğitimi devletinin merkezine koyar. Eğitimin bütün amacı da insanın gözünü yeryüzüne, sıradan şeylere çeviren isteklere karşı aklın egemenliğini kurmaktır. Uyguladığı eğitimle yurttaşları yeteneklerine göre sınıflara ayıran Platon daha sonra, kabiliyeti olduğunu düşündüğü kişilere felsefe eğitimi vermektedir. Uzun ve zorlu olan bu felsefe eğitimini başarıyla tamamlayan kişi ideaların bilgisini de kavrayabilecek olan, zihni hür, hafızası sağlam, doğasında yanılgıya ve değişime yer olmayan kişi olacaktır.
Ona göre armağan niteliğindeki bu doğuştan
bulunan yetiler uygun bir eğitimle tamamlanınca erdem bakımından mükemmel bir yönetici olan filozof kral ortaya çıkacaktır