ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 1
Gerçek hayatta yaşanmış ya da yaşanabilecek olayların yer, zaman ve kişi unsurlarına bağlı olarak kurgulanıp anlatıldığı kısa, edebî yazılara hikâye ya da öykü denir. Bir hikâye metninin oluşabilmesi için dört önemli unsur gereklidir. Bu unsurlar şu şekildedir: Olay Kişiler Yer Zaman Dünya yazın alanında öykü türünün ilk temsilcisi İtalyan yazar Giovanni Boccaccio kabul edilir. Boccaccio'nun on dördüncü yüzyılda kaleme aldığı "Decameron" ise öykü türünün ilk örneğidir.
ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 2
Türk edebiyatında modern anlamda öykü türü yerini almadan önce "halk hikâyeleri, destanlar, masallar, efsaneler, mesnevîler" öykü türünün yerini tutarak halkın bu yöndeki ihtiyaçlarını gideren anlatım türleri olarak dikkat çekmektedir. Modern hikâyeciliğimiz öncesinde, hikâye türünün yerini tutan türlerden söz ederken "Dede Korkut Hikâyeleri" nin önemine bilhassa değinilmelidir. Türk Edebiyat Tarihi'ni tasnif eden Mehmet Fuad Köprülü "Terazinin bir kefesine Türk Edebiyatının tümünü, diğer kefesine de Dede Korkut'u koysanız yine de Dede Korkut ağır basar." diyerek Türk edebiyatında destandan halk hikâyeciliğine geçişin ürünü olan külliyatın önemini belirtmiştir. Toplamda on iki hikâyeden oluşan Dede Korkut Hikâyeleri, Türklerin (Oğuz Boyları) hem İslâm öncesi hem de İslâm sonrası sosyal, iktisadî ve askerî hayatları hakkında bilgiler verir. Nazım-nesir karışık olarak anlatılan hikâyeler 15. ve 16. yüzyıllarda yazıya geçirilmiştir.
ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 3
Türk ruhuna, düşüncesine ve kültür hayatına ışık tutan bu külliyatın bugün, Dresden'de ve Vatikan'da olmak üzere iki nüshası bulunmaktadır. 2019 yılında Türkistan'da bulunan üçüncü nüsha ise Türkolog Prof. Dr. Metin Ekici tarafından "Dünya Kültür Mirası Dede Korkut Uluslararası Sempozyumu"nda açıklanmıştır. Bu nüshada ayrıca 13. hikâye de yer almaktadır. Tüm edebî türlerin modern olarak edebiyatımızda görüldüğü ilk dönem olan Tanzimat ile birlikte öykü türü de edebiyatımızda yerini almıştır. Modern yani Batılı anlamda hikayeciliğimize geçişin ilk örneği Emin Nihat'ın biraz da masal özellikleri gösteren "Müsameretnâme" adlı eseridir. İlk hikâye örneklerini ise edebiyatımızda "Yazı Makinesi" lâkabıyla anılan Ahmet Mithat Efendi "Letâif-i Rivâyat" adlı eseriyle vermiştir.
ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 4
Türk edebiyatında Batılı anlamda başarılı ilk hikâye örnekleri ise Samipaşazâde Sezai'ye aittir. Batı'dan almış olduğu tekniklerle yerel özellikleri birleştiren sanatçı ilk realist hikâye örneği olan "Küçük Şeyler" adlı eserini yazmıştır. Türk hikâyeciliği bundan sonraki gelişimini Servet-i Fünûn döneminde devam ettirmiştir. Türk romanı ve hikâyeciliğinin ustası sayılan Halit Ziya Uşaklıgil, hikâyelerindeki sağlam yapı ile kendinden sonra gelen nesle örnek olmuştur. "Onu Beklerken", "Aşka Dair", "Kadın Pençesi", "İzmir Hikâyeleri" gibi eserlerinde Halit Ziya kendi deyimiyle "hikâyenin sadece bir olay tasviri değil, duygu levhası" olduğunu da göstermiştir. Bu dönemde ayrıca Mehmet Rauf "Aşk Kadını", " Hanımlar Arasında", Son Emel", "Eski Aşk Geceleri" ; Hüseyin Cahit "Hayat-ı Hakikiye Sahneleri" gibi eserleriyle Türk hikâyeciliğinin güzel örneklerini vermişlerdir.
ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 5
Türk hikâyeciliği olgunluk dönemine Millî Edebiyat döneminde kavuşmaya başlamıştır. Bu dönemde Ömer Seyfettin, Selanik'te yayımlanan Genç Kalemler Dergisi'ndeki "Yeni Lisan" makalesinde Türk dilinin sadeleşmesi ve millîleşmesi konusundaki düşüncelerini dile getirmiş ve bu düşüncelerini hikâyelerinde uygulamıştır. Bu uygulamanın en güzel örneği "Bahar ve Kelebekler" adlı hikâyesi de Genç Kalemler de yayımlanmıştır. 1908 yılında çıkan "At" hikâyesi de kendisindeki "duru Türkçe" anlayışını göstermesi bakımından önemli bir yere sahiptir. Bunlardan başka yazarın Balkan coğrafyasıyla ilgili olan Bomba, Beyaz Lale; Çanakkale Savaşı ile ilgili olan Mefkûre, Aleko Bir Çocuk; konusunu yazarın çocukluk ve gençlik yıllarından alan Kaşağı, And, Falaka hikâyeleri hem yazarın hem de edebiyatımızın en önemli eserleridir.
ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 6
Millî Edebiyat döneminde ayrıca Refik Halit Karay "Memleket Hikâyeleri", "Gurbet Hikâyeleri; Reşat Nuri Güntekin "Sönmüş Yıldızlar", "Leyla ve Mecnun" gibi eserleriyle Türk hikâyeciliğine katkıda bulunmuşlardır. Millî Edebiyat döneminde başlayan dilde sadeleşme hareketleri, Cumhuriyet dönemindeki Türk edebiyatında daha da ileri boyuta taşınmıştır. Bu dönemde asıl ününü küçük hikâyeleriyle yakalayan Memduh Şevket Esendal, "Uğursuzluk", "Otlakçı", "Mendil Altında" gibi hikâyelerinde sade dili, süsten uzak cümleleri ve kişileri konuşturarak canlandırmasıyla dikkat çeker. Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı olan "Halikarnas Balıkçısı" ise "Ege Kıyılarından", "Merhaba Akdeniz", "Gülen Ada", "Yaşasın Deniz" gibi hikâyelerinde konularını bilhassa deniz maceralarından almıştır.
ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 7
Bazı şiir ve romanı dışında kendini asıl, hikâyeleriyle tanıtan Cumhuriyet dönemi yazarlarımızdan Sait Faik Abasıyanık "yazarların hayata karışması gerektiği" görüşünü savunarak hikâyelerini oluşturmuş ve edebiyatımızın en seçkin örneklerini vermiştir. "Kumpanya", "Son Kuşlar", " Mahalle Kahvesi", "Havada Bulut", "Semaver" gibi hikâye kitaplarında gözlemleyerek tanıdığı kişileri ve olayları, sanatsız bir üslup ve doğallıkla ele almıştır. Bütün bunlardan başka önemli hikayecilerimizi ve serlerini şöyle sıralayabiliriz: SABAHATTİN ALİ: Kağnı, Değirmen, Sırça Köşk KEMAL BİLBAŞAR: Cevizli Bahçe, Pembe Kurt KEMAL TAHİR: Göl İnsanları
ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 8
TÜRLERİ BAKIMINDAN HİKÂYELER Hikâyeler türleri bakımından Olay (Maupassant) Tarzı Hikâye ve Durum-Kesit (Çehov) Tarzı Hikâye olmak üzere ikiye ayrılırlar. OLAY (MAUPASSANT) HİKÂYESİ: Fransız yazar Guy de Maupassant en önemli temsilcisi olduğu için olay hikâyesinin diğer ismi Maupassant tarzı hikâyedir. Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olayın "serim-düğüm- çözüm" bölümlerine bağlı olarak anlatıldığı hikâyelerdir. Giriş bölümünde kısaca zaman, kişi ve yer unsurları okuyucuya hafifçe sezdirilir. Hikâyenin en önemli unsuru olan olay anlatılmaya başlanır. Düğüm bölümü okurun merak duygusunun en üst seviyeye çıktığı bölümdür. Bu bölümde olay açıklanır, betimlemeler ve kişilerin diyaloglarıyla genişletilir. Hikâyenin olgunlaştığı bölüm burasıdır. Çözüm bölümü, ele alınan olayın bir sonuca bağlandığı bölümdür. Sonuç bölümünde olay bazen hiç beklenmedik şekilde de sonlanabilir.
ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 9
Olay hikayelerinde olay örgüsü, neden-sonuç ilişkisi içinde okuyucuda estetik zevk uyandıracak şekilde verilir. Kişiler yani şahıs kadrosu durum öyküsüne göre daha kalabalıktır. Yine durum öyküsüne göre yer ve zaman unsurları da daha belirgindir. Olay hikâyesinin edebiyatımızdaki en önemli temsilcileri Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Orhan Kemal , Mustafa Kutlu ve Tağrık Buğra olarak sayılabilir. DURUM-KESİT (ÇEHOV) HİKÂYESİ: Rus sanatçı Anton Çehov, hikâye türü için "hayat denilen film şeridinden bir parça makaslamaktır" diyerek bu türün temsilcisi olmuştur. Bu tür hikâyeler ana bir olay etrafında gelişmez. Hayatın belli bir kesitini bize sunarlar. Durum hikâyelerinde psikolojik tahlillerle okurda bir izlenim uyandırmak amaçlanır. Bu izlenimi uyandırmak için de iç monolog (konuşma), iç çözümleme, fizikî ve ruhî portre gibi anlatım tekniklerine başvurulur.
ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 10
Durum hikâyesinin edebiyatımızdaki en önemli temsilcileri olarak Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Sabahattin Ali sayılabilir.
MODERN ÖYKÜLER (BEN MERKEZLİ ÖYKÜLER)
Modern hikaye, insanların günlük hayatta görerek farkında olduklarını fakat bunları dile getirmediklerini görerek bunları olağanüstülüklerle birleştirip anlattığı hikâye türüdür. İlk olarak 1920’li yıllarda görülen modern hikayenin en önemli temsilcisi Franz Kafka’dır. Türk edebiyatındaki temsilcisi ise Haldun Taner’dir. Taner, öykülerinde büyük şehirlerin bozulan yönlerini, burada yaşayan insanların karşılaştıkları zorlukları felsefi bir bakış açısı ile kaleme almıştır.
ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 11
Bu öykülerde görülen en belirgin özellik, mekânın ve zamanın önemsiz olmasıdır. Kişisel bunalım ve çıkmazlar anlatılır. Kahraman kendi ruh hâlini ve hayal dünyasını yansıtır. I. tekil kişili anlatım kullanılır. Yazar, dış dünyayı olduğu değil, kendi ruh durumuna göre olması gerektiği gibi algılar ve anlatır. Modern öykünün temsilcileri olarak Franz Kafka, Haldun Taner, Oğuz Atay, Nezihe Meriç ve Bilge Karasu, Yusuf Atılgan gösterilebilir.
ÇANAKKALE ONSEKIZ MART ÜNIVERSITESI REKTÖRLÜK TÜRK DILI BÖLÜMÜ 12