Amiloidozis Amiloidozis, amiloid olarak adlandırılan fibriler yapıda glikoproteinlerin ekstraselüler birikimi ile karakterize bir hastalıktır. Amiloid maddesine karşı immun cevap gelişmez ve kolaylıkla organlarda birikerek, normal doku fonksiyonlarını bozar. İmmun-kompleks glomerulonefritislere çok benzer, fakat görülme sıklığı immun kompleks glomerulonefritislerden daha azdır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 2
Amiloidozis Amiloidozise neden olan fibriler glikoproteinlerin AA ve AL olmak üzere iki formu vardır. AA fibrilleri, hepatositler tarafından üretilen ve bir akut faz proteini olan serum amiloid A proteininden köken alır. AA amiloidin parankimal organlarda birikimi, klinik belirti oluşturmayabilir. Fakat glomerular birikimi proteinuriye ve sonrasında renal yetmezliğe kadar giden bozukluklara neden olur. Bir diğer amiloid olan AL fibrilleri (monoklonal immunoglobulin) hafif zincirli immunoglobulinlerin kısmi yıkımı sonucu oluşur, ve AA fibrillerinin aksine mezenşimal dokularda (özellikle nervöz dokular ve eklemler) birikir. AL amiloid birikimi, multiple myelom olgularında, monoklonal kısa zincirlerin aşırı üretiminden kaynaklanır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 3
Amiloidozis Amiloidozisin sistemik ve lokal formları vardır. Amiloidin lokal formları, pankreasta proinsülin ve tiroid bezinde prekalsitonin gibi hormon prekürsörlerinden köken alır. Lokal amiloid birikimleri insanlarda beyincik, deri, miyokard ve solunum sisteminde görülmektedir. Kedi ve köpeklerde nadir olan lokalize amiloid olgularının tek istisnası, kedilerde görülen pankreatik amiloidozistir. 18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 4 Amiloidozis Amiloidozisin sistemik formları primer ve sekonder olarak gelişmektedir. Primer amiloid, plazma hücre tümörü bulunan hastalarda hafif zincirli immunglobulinlerden köken alır. Primer amiloid olgusuna köpek ve kedilerde nadir rastlanır. Sekonder amiloidozis reaktif amiloidozis olarak adlandırılır. Kronik enfeksiyöz (drofilariozis, tüberkülozis, sistemik mantar enfeksiyonları, sistemik lupus eritematozus), Yangısal (apse, pyometra, pyotoraks, osteomiyelitis) ve Neoplastik hastalıkların (multiple myelom, lenfosarkom) seyri sırasında görülür.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 5
Amiloidozis Tümör benzeri amiloid nodüller ve subkutan amiloid birikimleri, atlarda bildirilmektedir. Antiserum üretimi için yoğun immunizasyon programı uygulanan atlarda, ölümün en sık sebeplerinden biri amiloidozistir. Serum Amiloid A (SAA), reaktif amiloidin prekürsörüdür ve akut yangı olgularında normalin 100-1000 katından fazla artar. SAA’nın miktarının kronik artışı, amiloid üretiminde tek faktör değildir. Aynı zamanda reaktif amiloidin geliştiği hastalarda, SAA yıkım yeteneğinin bozulması, amiloidozisin gelişiminde önemli olan diğer bir faktördür. Köpek ve kedilerde amiloiozis olgularının % 75’i idiopatiktir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 6
Patogenezis Amiloidin böbreklerdeki lokalizasyonu ve buna bağlı olarak klinik belirtileri hayvan türlerine göre farklılık gösterir. Köpeklerde amiloid, çoğunlukla glomerular bazal membran üzerinde birikir ve filtrasyon bariyerini bozarak proteinuriye (albüminuri) neden olur. Proteinuri oldukça şiddetlidir. Amiloidin hızlı birikimi böbrek büyüklüğünde artışa neden olur. Amiloid kapillar lumeni doldurur. Böylece glomerular filtrasyon oranı azalır ve renal yetmezlik gelişir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 7
Patogenezis Kedilerde ve Sharpei köpeklerinde amiloidin öncelikli olarak biriktiği bölgeler renal medulla, kapillar duvarlar ve intersitisyumdur. Bu bölgelerde oluşan birikim kan akımının bozulmasına ve işemiye neden olur. İşemi, glomerular filtrasyon oranının azalması ve üremi ile sonuçlanır. Kedilerde glomerular amiloid birikimi minimaldir. Bu nedenle amiloidozis bulunan kedilerde genellikle proteinuri gözlenmez. Amiloidozis her ırk köpek ve kedide görülebilir. Abysinian (kedi) ve Sharpei (köpek) ırklarında amiloidozisin kalıtsal formları görülür. Cinsiyet predispozisyonu yoktur. Genellikle orta yaşlı ve yaşlı hayvanlarda (senile sistemik amiloidozis) görülür. Sadece kalıtsal olan olgular gençlerde görülür.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 8
Klinik bulgular Klinik ve laboratuar Köpek ve kedilerde bulgular tamamiyle ağırlık kaybı, glomerulopatiler periferal ödem, gibidir. hidrotoraks, asites, Klinik belirtiler amiloid üremi, birikimine neden olan pulmoner tromboembolizm/dispne hastalık ile ilgili olarak veya ani ölüm farklılıklar gösterebilir. Asemptomatik bir seyir izleyebilir.
Teşhis Anamnez, fiziksel muayene ve laboratuar bulguların yorumu ile yapılabilir. Biyopsi örneklerinin histopatolojik muayenesi, amiloidozisin doğrulanması için gereklidir. Kedilerde amiloid birikiminin medullada olması nedeniyle tru-cat biyopsiden (iğne biyopsi) ziyade wedge biyopsi (kama, üçgen şeklinde) tercih edilir. Köpeklerde iğne aspirasyonları yeterli olabilir. Aspirat kongo kırmızısı ile boyanır veya polarize ışık altında incelenirse elma yeşili renginde ve birefringent (ışığı kıran/yansıtan) olarak görünür. Işık mikroskobunda ise homojen eozonofilik materyaller olarak gözlenir. Rektal biyopsi de diffuz amiloid birikimlerini gösterebilir. Fakat veteriner hekimlikte çok yaygın olarak kullanılmamaktadır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 11
Tedavi Spesifik bir tedavisi yoktur. Semptomatik ve destekleyici tedaviler uygulanır. Kortikosteroidlerin kullanımı kontrendikedir. Deney hayvanlarında amiloid üretimini arttırdığı belirlenmiştir. Myelomalı hastalarda melphalan amiloid sentezini azaltmıştır. D-penisillamine, colchicine, DMSO ve thymosin gibi ilaçların amiloidi mobilize edebileceği ve birikimini azaltacağı ifade edilmektedir. Tedaviye cevap zayıftır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 12
Prognoz
Amiloidozisin prognozu zayıftır.
Amiloidozisli köpeklerde ortalama
ömür bir yıldır
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 13
Kalıtsal Renal Amiloidozis Kalıtsal renal amiloidozis, Abysinian ırkı kediler ve Sharpei köpeklerinde görülmektedir. Genç siyam kedileri ve güneydoğu asya kısa tüylü kedilerinde de görüldüğü bildirilmektedir. Amiloidozis genellikle 1-5 yaşlı Abysinian kedilerinde görülmektedir. Amiloid birikimi tiroid bezi, adrenal bez, dalak, gastrointestinal sistem, karaciğer, kalp ve pankreas gibi organlarda olmaktadır. Klinik belirtiler böbreklerde amiloid birikimi ile ilgilidir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 14
Siamese (Siamese) Abysinian (Australia) Sharpei (China) 18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 15 Kalıtsal Renal Amiloidozis
Siyam kedileri ve güneydoğu asya kısa
tüylü kedilerinde karaciğerde amiloid birikimi, ölümcül kanamalara neden olabilir. Amiloid birikimi hızlı ve şiddetli olursa renal yetmezlik ile sonuçlanır. Hafif veya orta dereceli amiloid birikimi, genellikle klinik semptom oluşturmaz ve otopside tespit edilir. Kalıtsal özellikleri henüz tamamiyle açıklanamamıştır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 16
Kalıtsal Renal Amiloidozis/Abysinian Abysinian kedilerinde amiloidozis, reaktif (sekonder) özelliktedir. Amiloid birikimi, özellikle renal medullada görülür ve renal yetmezlik ile sonuçlanır. Kıl örtüsünün zayıf olması, ağırlık kaybı, anoreksi, poliuri/polidipsi, dehidrasyon, stomatitis, mukoza ve konjunktivalarda solgunluk, böbreklerin küçük ve düzensiz yapıda olması başlıca klinik bulgulardır. Fiziksel muayene bulguları kronik renal yetmezlik ile benzerlik gösterir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 17
Kalıtsal Renal Amiloidozis/Abysinian Azotemi, hiperfosfatemi, nonrejeneratif anemi, asidozis ve izostenuri gibi laboratuar bulgularla seyreder. Proteinuri genellikle hafiftir veya yoktur. Nadir olgularda şiddetli proteinuri görülebilir. Abysinian kedilerinde DMSO veya colchicine gibi ilaçlarla yapılan amiloid birikimini azaltma çabaları, çok başarılı olmamıştır. Genel olarak kronik renal yetmezlikte uygulanan destekleyici ve semptomatik tedaviler uygulanmaktadır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 18
Kalıtsal Renal Amiloidozis/Shar-pei Sharpei köpeklerinde görülen kalıtsal renal amiloidozise, Sharpei fever veya Sharpei hock sendromu adı verilmektedir. Bunun nedeni hastalığın ateş nöbetleri ve tırnaklarda şişlik belirtileri ile başlamasıdır. Ateş ve eklemlerde şişme geçicidir, fakat sıklıkla tekrarlar. Hem yavru köpeklerde hem de yetişkinlerde görülür. Renal ve hepatik amiloid birikimleri, böbrek ve karaciğer yetmezlikleri ile sonuçlanır. Renal amiloid birikimi medullar veya glomerular olabilir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 19
Akut Renal Yetmezlik Etiyoloji
Patogenez
Klinik bulgular Laboratuar bulgular
Teşhis
Tedavi
Prognoz
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 20
Akut Renal Yetmezlik Akut renal yetmezlik (ARY), renal fonksiyonun akut olarak baskılanmasıdır. ARY potansiyel olarak geriye dönebilir (reversibl) bir fonksiyon bozukluğudur. ARY olgularının büyük bir çoğunluğu (% 80-90) oliguri, az bir kısmı poliuri semptomu ile seyreder. Poliurik olgularda renal hasar daha azdır, dolayısı ile bu tür olguların prognozu daha iyidir. ARY olgularında görülen temel problem, nefronların hasarı nedeniyle glomerular filtrasyonun aksaması ve üre-nitrojen, kreatinin, fosfor ve potasyumun kanda birikmesidir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 21
Akut Renal Yetmezlik ARY olgularında görülen azotemi ile prerenal kökenli azoteminin ayırıcı tanısı oldukça önemlidir. İdrar dansitesi yüksek ve Na konsantrasyonu düşük ise azotemi prerenal; Dansite izostenurik (1.007-1.017) ve Na konsantrasyonu yüksek ise azotemi renal kökenlidir ve ARY ile ilgilidir. Prerenal azotemi ve ARY olgularının her ikisinin de nedeni hipovolemidir, fakat prerenal azotemi düzeltilmez ise ARY gelişebilir. Arteriyel kan basıncı 70 mmHg’nın altına düşmediği sürece, böbrekler renal kan akışı ve glomerular filtrasyon kontrolü ile bu parametreleri normal sınırlarda tutar. Kan basıncı bu seviyenin altına düştüğü zaman renal kan akışı ve glomerular filtrasyon oranı azalır. İşemik hasar başlar ve ARY gelişir. Bir hastalığa bağlı olarak gelişen prerenal azoteminin prognozu iyidir. Fakat ARY’nin prognozu genellikle kötüdür.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 22
Etiyoloji Akut renal yetmezliğin başlıca nedenleri işemi, toksik veya kimyasal etkenler (toksinler, ilaçlar), enfeksiyonlar, glomerular hastalıklar, travma ve obstrüktif üropati olarak gösterilebilir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 23
Etiyoloji İşemi Böbrekler aktif çalışan organlardır. Bu aktivasyonun sürekliliği için böbrek hücrelerinin büyük miktarlarda oksijen ve besine ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçlar kan yolu ile sağlanır. Hipovolemi nedeniyle böbreklere gelen kan akımının azalması, böbrek hücrelerinde ölüme kadar giden hasara neden olur. Epitel hücrelerinin ölümü, akut tubular nekroz olarak adlandırılır. Akut renal yetmezlikte renal kan akımındaki azalmanın sebeplerinden biri de renal arterlerin trombozudur. Renal arter trombozu, generalize hiperkoagulasyon (dissemine intravasküler koagulasyon) ile ilgilidir. Başlıca işemik durumlar şok, anestezi, diüretik tedavisi ve sepsistir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 24
Etiyoloji Toksik ve kimyasal etkenler Böbreklerde endojen ve eksojen toksinlerle kimyasal hasar oluşabilir. Kimyasal hasar oluşturan mekanizmalar direk toksisite, aşırı duyarlılık reaksiyonu, immun kökenli hasar, obstrüksiyona neden olan ilaç birikimi veya renal işemi sonucu oluşan renal arter vazokonstrüksiyonu olarak sıralanabilir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 25
Etiyoloji Toksik ve kimyasal etkenler Kimyasal hasara neden olan endojen endotoksinler kalsiyum (hiperkalsemi), hemoglobin (hemoliz) ve myoglobindir (rhabdomyolizis olgularında kas hasarı). Normal olarak böbrekler hemoglobin ve myoglobini herhangi bir hasar olmaksızın ekskrete edebilir. Fakat dehidrasyon bulunan olgular, nefrotoksisite ve ARY ile sonuçlanır. Çünkü renal hastalıklar veya dehidrasyon toksinlerin etkisini artırır. Bu nedenle renal hastalıklarda, böbreklerden atılan ilaçların toksik seviyelerde birikiminin önlenmesi için ilacın dozu ve doz aralıklarına dikkat edilmesi gereklidir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 26
Etiyoloji Toksik ve kimyasal etkenler Eksojen toksinler, nefrotoksik potansiyeli bulunan ilaçlar ve kimyasal maddelerdir. Analjezikler (nonsteroidal antienflamatuvar ilaçlar- asetaminofen, ibuprufen ve selektif siklooksigenaz inhibitörleri); Antibiyotikler (aminoglikozidler-gentamisin, streptomisin, sefalosporinler, sülfonamidler, tetrasiklinler, polimiksin B); Antifungal ilaçlar (amfoterisin B); Kemoterapötikler (adriamisin/doxorubisin-kedi, cisplatin- köpek); Ağır metaller (kurşun, cıva, arsenik, talyum, turpentin); Bitkiler ve gıdalar (zambak-kedi, raisin ve üzüm-köpek) ve Diğer faktörler (penisilamin-şelasyon yapıcı/immun modülatör, siklosporin-immunsupresif, radyografik kontrast ajanlar, etilen glikol, pestisitler, herbisitler ve solventler) eksojen toksinleri oluşturmaktadır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 27
Etiyoloji Enfeksiyöz etkenler ARY’ye neden olan enfeksiyöz hastalıkların başlıcaları E. coli, streptokok, stafilokok ve proteus enfeksiyonları, pyelonefritis, babesiozis, borreliozis, leptospirozis, enfeksiyöz kanin hepatitis, distemper ve herpesvirus enfeksiyonlarıdır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 28
Etiyoloji Glomerular hastalıklar
Glomerular hastalıklarda oluşan
azotemi ve renal fonksiyon kaybı ARY ile sonuçlanır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 29
Patogenezis Akut renal yetmezliğin en önemli nedeni glomerular filtrasyon oranının azalmasıdır. Glomerular filtrasyon oranının azalmasının başlıca nedenleri: Renal kan akımının azalması/renal arter vazokonstrüksiyonu İntertubuler obstrüksiyon Filtratın geri emilimi (backleak teorisi) Glomerular permeabilitenin azalması
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 30
Patogenezis Renal arterin vazokonstrüksiyonu, renal kan akımının azalmasına neden olur. Bu vazokonstrüksiyon renal prostaglandin aktivitesinin değişmesi (vazodilatatör etkili prostaglandinlerin azalması veya vazokonstrüktör prostaglandinlerin artışı) sonucu kateşolaminler tarafından oluşturulur. Renal kan akımının azalmasının bir diğer nedeni ise renal arterin trombozudur. Renal tubullerin tubuler epitel hücrelerin döküntüleri ve sülfonamidler gibi tubul lumeninde çökelti oluşturabilen ilaçlarla obstrüksiyonu, GFR’yi azaltan bir diğer nedendir. Yine hasarlı tubul epitellerinden sızan filtratın, geri emilerek kana verilmesi (geri sızıntı teorisi-backleak theory); glomerulusta bulunan epitel ve endotel hücrelerin şişmesi, glomerular permeabilitenin azalmasında etkili olmaktadır. Burada ifade edilen dört mekanizma ARY’li hastalarda oliguri ve atık ürünlerin birikmesi ile sonuçlanır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 31
ARY’nin Kliniği ve Patofizyolojisi ARY dört farklı dönem halinde seyreder: Başlangıç dönemi Oligurik veya anurik dönem Poliurik veya diüretik dönem Fonksiyonel iyileşme dönemi
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 32
ARY’nin Kliniği ve Patofizyolojisi Başlangıç dönemi Glomerular filtrasyon oranındaki azalma, idrar çıkışının azalması azoteminin belirlendiği dönemdir. Bu dönem 1-2 gün sürer. Deneysel laparatomi yapılan bir hayvanda anestezinin hipotansif etkisi, kan kaybı nedeniyle oluşan hipovolemi ve yetersiz sıvı verilmesi gibi nedenler, böbreklere yeterli kan gitmemesine ve tubuler epitel hücrelerin ölümüne neden olur. Sonuç olarak ARY gelişir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 33
ARY’nin Kliniği ve Patofizyolojisi Oligurik veya anurik dönem Olguların % 80-90’ında idrar çıkışı azalmıştır (< 1 ml/kg/saat) veya hiç yoktur. İdrar dansitesi fonksiyonel nefron oranı ile ilgili olarak, 1.008-1.030 arasında değişir. Renal kan akımının azalması ve tubuler nekroz sonucu oliguri/anuri oluşur. Bu dönemde uygun tedavi yaklaşımları ile renal hasar düzelebilir. Fakat prognoz zayıftır. Bazı hayvanlar ölebilir. Hiperkalemi ve agresif sıvı tedavisi nedeniyle oluşan aşırı hidrasyon durumu, bu dönemde yaşamı etkileyen olaylardır. Bu dönem 1-2 hafta sürer.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 34
ARY’nin Kliniği ve Patofizyolojisi Poliurik veya diüretik dönem İdrar çıkışının progressif artışı (2 ml/kg/saat) ile karakterizedir. Poliuri sonucu, Başta sodyum olmak üzere elektrolit kaybının artmasına ve medullar konsantrasyon yeteneğinin bozulmasına neden olur. Tubuller ADH’ya duyarsızlaşır (nefrojenik diabetes insipidus) ve fonksiyonel nefronlar azalır. İdrar dansitesi izostenüriktir (1.008-1.012). BUN ve KR konsantrasyonları artar. Aşırı sıvı kaybı hipovolemi ile sonuçlanır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 35
ARY’nin Kliniği ve Patofizyolojisi Fonksiyonel iyileşme dönemi Erken müdahale ve tedavi sonucu nefronların normal fonksiyonlarına geri dönmesidir. Bu dönemin süresi, renal hasarın şiddeti ile doğrudan ilgilidir. BUN, KR ve idrar volümü normal haline döner. İdrar konsantrasyon yeteneğinin bozulması, asidifikasyon veya glomerular filtrasyon oranında kalıcı azalmalar gibi bazı defektler oluşabilir veya kronik renal yetmezlik gelişebilir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 36
Klinik bulgular Akut renal yetmezlik bulunan hayvanlarda anoreksi, depresyon, halsizlik ve kollaps gibi sistemik hastalık bulgular gözlenir. Lumbal bölgede ağrı vardır. Solunum havasından üremik veya asitik bir koku alınır. Kusma ve diyare görülebilir. Anuri veya oliguri hastalığın renal kökenli olduğuna işaret eden önemli göstergelerdir. Enfeksiyöz kökenli olgularda (pyelonefritis, leptospirozis) yüksek ateş görülebilir. İkterus, peteşi ve ekimozlar, polipne, taşikardi ve mukoz membranlarda konjesyon gibi fonksiyonel organ bozukluklarını belirlenir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 37
Klinik bulgular Hipovolemi bulunan hastalarda kardiyak cevap oluşur ve taşikardi gözlenir. Hiperkalemik hastalarda bradikardi vardır veya kalp frekansı normaldir. Hipovolemi ve hiperkaleminin zıt etkileri ile normal kalp frekansı görülebilir. Abdominal palpasyon veya rektal muayenede böbreklerin büyüdüğü ve ağrılı olduğu belirlenir. ARY olgularında gelişen depresyonun nedeni üremi veya etilen glikol vb. toksinlerin etkileridir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 38
Laboratuar bulgular Hematoloji (kan kaybı nedeniyle hipovolemi olmadığı sürece), hemokonsantrasyon, PCV artışı, total protein artışı belirlenir. Tombosit sayısı normaldir, fakat fonksiyon bozulmuştur (trombositopati). Trombositopatinin nedeni atık ürünlerin trombosit agregasyon yeteneğini bozmasıdır. WBC normal veya stres lökogram vardır. Üremi WBC fonksiyonlarını etkiler ve ARY hastasını enfeksiyona duyarlı hale getirir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 39
Laboratuar bulgular Serum kimyası; BUN ve KR artışı Na konsantrasyonu dehidrasyonun durumu ile ilgili olarak değişiklik gösterir. Oligurik hastalarda hiperkalemi görülür. K konsantrasyonu > 6 mEq/L olduğunda kardiyak bozukluklar görülür. İntraselüler potasyum konsantrasyonu 160 mEq/L’dir. ICF/ECF K oranı 40:1’dir. ECF K konsantrasyonu arttığı zaman oran azalır. Bu da kalpte dinlenme membran potansiyelini artırır ve miyokardiyal hücrelerin parsiyal depolarizasyonuna neden olur. Aksiyon potansiyeli zayıflar ve depolarizasyonun miyokardiyuma yayılması yavaşlar. İnorganik fosfor artar. Kalsiyum başlangıçta normaldir. İlerleyen dönemlerde azalabilir. Etilen glikol toks.dakalsiyum okzalat kristallerinin formasyonu nedeniyle azalır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 40
Laboratuar bulgular İdrar muayenesinde, tubuler disfonksiyon bulguları görülür. İzostenuri (1.007-1.017), proteinuri, glikozuri, idrar Na artışı, kastların artışı. Kristaller görülebilir (antifriz-Ca okzalat) gibi.
dorsal lumbar ağrı, BUN ve KR artışı, Radyoloji, Utrason ve IVP ile böbrek büyüklüğünde artış gözlenmesi, Biyopsi, ARY için önemli değildir, prognozun belirlenmesinde işe yarar.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 42
Tedavi Oligurik/Anurik Fazın Tedavisi Primer neden değerlendirilir. Postrenal obstrüktif problemler değerlendirilir. Kateterizasyon yapılır. Sıvı tedavisi başlatılır. Diüretikler verilir. Vazoaktif tedavi seçenekleri değerlendirilir. Sıvı tedavisine cevap alınamayan olgularda periton diyalizi yapılır. Asit-baz dengesi ve elektrolit denge kurulur. Destekleyici tedaviler değerlendirilir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 43
Tedavi Oligurik/Anurik Fazın Tedavisi Sıvı tedavisi önemlidir. İzotonik NaCl ve Laktatlı ringer solüsyonları ile tedaviye başlanır. Hidrasyon durumu kontrol edilir. İdrar çıkışı kontrol edilir. Diüretik tedavi yapılır. Ozmotik diüretikler verilebilir. Mannitol (0.5-1 g/kg) ve % 10-20 dekstroz Natriüretikler verilebilir. Furosemid (2-5 mg/kg)
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 44
Tedavi Oligurik/Anurik Fazın Tedavisi Vazoaktif tedavi seçenekleri değerlendirilir. Dopamin (2-4 mcg/kg/dk, % 5 dekstroz ile IV ve yavaş) verilir. Dopamin renal vazodilatasyon oluşturur, GFR’yi artırır ve idrar akışının normale döndürür.
Sıvı tedavisine cevap alınamayan olgularda
periton diyalizi yapılır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 45
Tedavi Oligurik/Anurik Fazın Tedavisi Asit-baz dengesi ve elektrolit denge kurulur. Metabolik asidozis düzeltilir. Bikarbonat eksiği hesaplanır. (BW(kg)x0.3xBE=HCO3 mEq) Kan gazı yoksa??? Üremi hafif BE -5 Üremi orta BE – 10 Üremi şiddetli BE - 15 Bikarbonatlı sıvı tedavisi ile karşılanır. Hiperkalemi düzeltilir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 46
Tedavi Oligurik/Anurik Fazın Tedavisi Hiperkalemi düzeltilir. 3 şekilde yapılabilir. Sodyum bikarbonat (0.5-1 mEq/kg) Glikoz (0.5 g/kg) Kalsiyum glukonat (0.5-1 ml/kg) Enfeksiyon için önlem alınır. Kusma durdurucular kullanılır. Metoclopromide 0.2-0.4 mg/kg, iki kez Gastritis ve ülser tedavisi değerlendirilir. Cimetidine, Ranitidine, Sucralfate, Üremik nöbetler varsa Diazepam verilebilir.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 47
Tedavi Poliurik/Diüretik Fazın Tedavisi Sıvı balansı ayarlanır. PCV ve TP konsantrasyonları değerlendirilir. Dehidrasyonun durumuna göre sıvı tedavisinin devamına karar verilir. Elektrolit anormallikleri değerlendirilir. Hipokalemi (zayıflık, halsizlik, paraliz ve kollaps) Diüretik etkilerle şekillenir. Laktatlı ringer içerisine 13 mEq KCL katılarak verilebilir. K > 2.5 mEq/L ise oral tedavi yapılabilir. (% 10-50 KCl 2.5 ml, günde 2 kez verilebilir. K < 2.5 mEq/L ise IV tedavi (0.5 mEq/kg/saat) yapılır.
18/12/09 Prof. Dr. Mehmet MADEN 48
Tedavi Poliurik/Diüretik Fazın Tedavisi Hiponatremi Sıvı tedavisi sırasında Na’u düşük sıvıların verilmesi, diyetle sodyum alımının azalması ve aşırı kayıp nedeniyle oluşur. Oral tuz tabletleri verilebilir (1-4 g/gün). IV NaCl verilebilir. Hipernatremi Sıvı tedavisi neden olur.