You are on page 1of 62

T.C.

Sağlık Bakanlığı
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği
Şef: Doç.Dr.İrfan ÖZTÜRK

STABİL OLMAYAN RADİUS DİSTAL


UÇ KIRIKLARINDA PERKÜTON
ÇİVİLEME YÖNTEMİ VE
SONUÇLARIMIZ

(Uzmanlık Tezi)

Dr.Burak ŞENER

İstanbul - 2005

1
GİRİŞ VE AMAÇ

Elbileği eklemi, çok yönlü hareket açıklığına sahip bir eklemdir. Günlük
yaşantımızda ince hareketler gerektiren işlerde önemli rolü vardır. Anatomik yeri itibari
ile travmalara en çok maruz kalan eklemlerden birisidir. Bu eklemi ilgilendiren kırıklar,
uygun tedavi edilmediği takdirde yüksek oranda fonksiyon bozukluğuna sebeb olurlar.
Bu nedenle, kırık redüksiyonunun uygun şekilde olması ve gelişebilecek eklem sertliği
nedeni ile mümkün olan en erken zamanda harekete başlanması gerekmektedir.

Geçmişten günümüze, radius distal uç kırıklarının tedavisinde çok değişik


yöntemler uygulanmıştır. Konservatif tedavi sonucu karşılaşılan birtakım sorunlar
yüzünden, kırığın anatomik redüksiyonunu sağlamak için cerrahi tedaviler uygulanmaya
başlanmıştır. Yıllar geçtikçe, insanların daha fazla incelik gerektiren işlerde çalışmaları
ve hayat beklentilerinin artması, hekimlerin daha iyi sonuçların alındığı farklı
yöntemlere yönelmelerine neden olmuştur.

Tezim, üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm genel bilgileri, ikinci bölüm


hastalarımız ve tedavi sonuçlarımız, üçüncü bölüm ise tartışma bölümü olarak
sonuçların literatür desteği altında ortak değerlendirmesini içermektedir.

Radius distal uç kırıkları ile ilgili bir çalışma yapmamın nedeni; travmaya sıkça
maruz kalan bu eklemi incelemek, tedavi farklılıklarının sonuca etkilerini literatür
ışığında tartışmaktır.

2
TARİHÇE

Radius distal uç kırıkları isimlendirmesinde, ilk tanımlayan kişinin ismi


kullanılmış ve farklı bölgeler için değişik isim kullanılmıştır.

Radius distal uç kırıkları ile ilgili ilk tanımlamayı, 1814 yılında Abraham Colles
yapmıştır. Tanımlamaya göre; bu kırıklar radius eklem yüzeyinin 2 cm proksimal
bölgesini içeren kırıklardır. Çekilen lateral grafide, karpal ve metakarpal kemikler,
elbileğinin dorsal tarafına açılanmış olarak görülür. Karpal kemiklerde çıkık
düşündürecek grafi görünümü olabilmektedir (17). Colles; eklem dışı, dorsale
açılanmış, bu kırığa özgü çatal sırtı deformitesi görünümünde olan kırıkları
tanımlamıştır. Eklem içi kırıkları bu sınıfa dahil etmemiştir.

1838 yılında John Rhea Barton tarafından, elbileği subluksasyonu ile birlikte,
elbileğinin karpal eklem yüzeyi kırığını tanımlanmış ve bu kırığa yazarın kendi adı
verilmiştir (45).

Daha sonra diğer yazarlar tarafından yeni kırık tipleri tanımlanmaya başlamıştır.
1847 yılında Robert William Smith, radiusun distal eklem yüzünün 2 cm proksimaline
kadar olan bölgesini içeren, kırık parçalarının elbileği volar tarafına doğru açılandığı bir
kırık çeşidini tanımlamıştır. Bu kırığa Smith kırığı (ters Colles kırığı) ismi verilmiştir
(45).

1910 yılında Harold J.Edwards, Chauffeur kırığı ismi verilen kırığı tanımlamış,
bu kırık tipini, radiusun distal ucunda, oblik, stiloid çıkıntıyı içeren kırık olarak tarif
etmiştir (45).

Radius distal uç kırığının diğer bir tipi, 1891 yılında Rutherford, 1900 yılında
Cotton tarafından tanımlanmıştır. Bu kırık tipi, radiusun medial eklem yüzeyinin
deplase olduğu kırık tipi olarak tanımlanmış, daha sonra Scheck tarafından “Die-punch
kırığı” olarak isimlendirilmiştir (92).

Radius distal uç kırıkları, yakın zamana kadar konservatif tedavi edilmesi


gerektiği düşünülen kırıkların başında gelmiştir. Colles, bu kırıklar ile ilgili
çalışmasında, ‘’distal radius kırığının kapalı redüksiyonu daima kolaylıkla uygulanabilir
ve ekstremite daima eski haline döner’’ şeklinde görüş bildirmiştir (17). Pouteau ve

3
Dupuytren, bu kırıkların yapılan tedaviden bağımsız olarak, iyi prognozlu kırıklar
olduğunu bildirmişlerdir (53). Bu sebeble, önceleri radius distal uç kırıklarının
tedavisinde konservatif tedavi uygulanmış, kötü sonuçların ortaya çıkması ile birlikte,
farklı tedavi seçenekleri aranmaya başlanmıştır.

Konservatif tedavi, 1952 yılında Depalma’nın yaptığı kadavra çalışmaları ve


cerrahi tedavi sonuçlarını bildirmesiyle yerini, bazı kırık tiplerinde cerrahi tedaviye terk
etmeye başlamıştır (31).

Günümüzde radius distal uç kırıklarında tedavi seçimi, hastanın yaşı, aktivite


derecesi, sosyoekonomik düzeyi, mesleği ve kırığının tipine göre değişebilmektedir.
Tedavi seçimi ve kırık tiplerinin belirlenmesi için, klinik ve radyolojik incelemeler
yapılmalıdır (19). Artık distal radius kırıklarının, düşünülenin aksine, karmaşık
yaralanmalar olduğu, kırık tipine ve yapılan tedaviye bağlı olarak prognozunun değiştiği
bilinmektedir (8, 9, 10, 13, 16). Kırık tipinin iyi belirlenmediği, uygun tedavi şeklinin
yapılmadığı, özellikle stabil olmayan eklem içi kırıklarda, radiusta kısalma, eklem
yüzeyinde düzensizlik, deformite ve fonksiyon kaybı gelişebilir (67,95). Eklemiçi kırık
varlığında, travma sonrası artroz olasılığı fazladır (67). Tedavide amaç; kırık parçaları
arasında normal anatomik dizilimi sağlamak, elde edilen bu dizilimi tedavi süresince
koruyup yeterli kaynamayı elde etmektir. Bu amaçla, günümüzde anatomik redüksiyonu
sağlamak ve fonksiyonel sonuçları iyileştirebilmek için, perkütan çivileme, açık
redüksiyon, internal fiksasyon ve kırığın artroskopik redüksiyonu sonrası perkütan
çivileme teknikleri uygulanmaktadır.

4
GENEL BİLGİLER

Elbileği ekleminin en önemli özelliği, dairesel hareket açıklığına sahip


olmasıdır. Elbileği hareketleri, 3 adet longitüdinal ve birbirine paralel eklemler zinciri
ile sağlanır. Elbileği eklemi, radiokarpal ve midkarpal eklemler sayesinde dorsal
fleksiyon, volar fleksiyon, ulnar deviasyon, radial deviasyon ve bu hareketlerin
kombinasyonlarını yapabilmektedir (23,86). Proksimal ve distal radioulnar eklemler ise
önkolun supinasyon ve pronasyon hareketlerini sağlar.

Normal elbileği ekleminin hareket açıklığı şöyledir ;


- Dorsal fleksiyon: 50-80 derece
- Volar fleksiyon: 60-85 derece
- Ulnar deviasyon: 30-46 derece
- Radial deviasyon: 15-29 derece
- Pronasyon: 80-90 derece
- Supinasyon: 80-90 derecedir (86).

ANATOMİ

ELBİLEĞİ EKLEMİNİN GELİŞİMİ

Distal radius büyüme kıkırdağı, erkeklerde 0.5 ile 2.3 yaş arasında, kızlarda 0.4

ve 1.7 yaşları arasında ortaya çıkar (50). İlk görünüşü transvers olmasına rağmen, hızla

erişkin şekli olan üçgen şekle dönüşür. Radial styloid, iskelet sistemi olgunluğu arttıkça

uzama gösterir. Distal ulna için olan ikinci kemikleşme merkezi yaklaşık olarak 7 yaş

civarlarında ortaya çıkar. Ulnar büyüme kıkırdağı kızlarda 16, erkeklerde 17 yaşında

kapanırken, distal radial büyüme kıkırdağı, ulnar büyüme kıkırdağından yaklaşık olarak

6 ay sonra kapanır. Distal radial ve ulnar büyüme kıkırdakları, önkolun büyümesinin

yaklaşık olarak %75 ile %80’ ini oluştururlar. Üst ekstremitenin büyümesinin ise %40’

5
ını oluşturur (82). Distal radius distal ulna ile eklemleşerek distal radioulnar eklemi

oluşturur.

KEMİK YAPI

RADİUS

Önkol iskeletini yapan ve birbirine paralel olan iki uzun kemikten dış yanda
olanıdır. Radiusun iki ucu, bir cismi vardır. Radiusun üst ucuna extremitas proximalis
adı da verilir. Radiusun üst ucunda bulunan oluşumlarından caput radii silindire benzer.
Bu silindirin üst ucu çukurcadır. Bu çukurluğa fovea capitis radii adı verilir. Bu oluşum,
iskelette, humerusun capitulum humeri’si ile eklem yapar. Fovea capitis radii’nin 7-8
mm yükseklikte olan ve circumferentia articularis adı alan çevresi, iskelette ulna’nın üst
ucunda bulunan ve incisura radialis adı alan çentik ile eklem yapar (Şekil 1).

a- Collum radii: Caput radii’nin altında bulunan ve 8 mm kadar yükseklikte


olan dar parçaya verilen addır.

b-Tuberositas Radii: Collum radii’nin hemen altında ve ön içyana bakan


pürtüklü kabartıya verilen addır. Buraya canlıda M.Biceps brachii’nin alt ucu tutunur.

Şekil 1:Radiusun görünüşü

6
c- Corpus Radii (Radius cismi): Üç yüzü ve üç kenarı vardır. Ön yüzü distale
doğru genişler, dışbükey bir yüzeye, dış yan yüz ise içbükey yüzeye sahiptir. Ortasında
bulunan kısma tuberositas pronatoria adı verilir. Buraya canlıda m.pronator teres’in alt
ucu tutunur. Arka yüzde, üst kısım içbükey orta kısım dışbükeydir. Ön kenar tuberasitas
radii’den başlar ve processus styloideus’da sonlanır. Yuvarlak ve künttür. Radiusun iç
yan kenarı ulnaya bakar ve keskindir, bu kenara interosseöz membran tutunur.
Kemiğin alt ucu yakınında iki kola ayrılarak incisura ulnaris’in ön ve arka kenarlarını
yapar. Arka kenar yuvarlak ve künttür (Şekil 2).

Şekil 2:Radiusun içten ve arkadan görünüşü

Radiusun alt ucuna extremitas distalis adı verilir. Kemiğin üst ucuna nazaran
daha büyüktür. Tabanı aşağıda, tepesi yukarıda, dört yüzlü bir prizmaya benzetilebilir.
Hafif dışbükey olan yüz ön kısımdır. Dış yan yüz aşağı doğru uzanır ve processus
styloideus adı alan sivri bir çıkıntı ile sonlanır. Arka yüzde parmak ekstansör kaslarının
kirişlerinin geçtiği üç oluk vardır.

İç yan yüz; tabanı aşağıda, tepesi yukarıda incisura ulnaris adı alan üçgen bir
alandan ibarettir. Radius cismi’nin iç yan kenarı, kemiğin alt ucu yakınında iki kola
ayrılarak incisura ulnaris’in ön ve arka kenarlarını yapar. İncisura ulnaris, iskelette
ulna’nın caput ulna’sı ile eklem yapar. Taban kısmı ise, tepesi dış yanda,tabanı içyanda
olan bir üçgene benzer. Elbileği kemiklerinden ikisi (dış yanda os scaphoideum, iç
yanda os lunatum) ile eklem yapar. Bu iki el bilek kemiğine ait eklem yüzleri arasında

7
bir ibik vardır. Bu ibiğin dış yanında kalan eklem yüzeyi üçgen, iç yanında kalan eklem
yüzeyi ise dörtgen biçimindedir. Her iki eklem yüzeyide dışbükeydir.

Radiusun proksimal kısmı kaslar ile örtülüdür. Distal kısmı ise deri altında
kolaylıkla hissedilebilir. Caput radii, epikondylus lateralis’in altında, bilhassa pronasyon
esnasında hissedilebilir. Processus styloideus elbileği ekleminin dış yan tarafında
kolaylıkla hissedilebilir. Radiusun muayenesi sırasında adı geçen bu noktalar önem
taşır.

ULNA

Önkol iskeletini yapan ve birbirine paralel olan iki uzun kemikten içyanda
olanıdır. Ulna’nın iki ucu, bir cismi vardır. Üst ucunda bulunan oluşumlardan birisi olan
incisura trochlearis açıklığı öne ve biraz dışyana bakan derin bir çentiktir. Bu çentik
arkada ve önde birer kuvvetli çıkıntının arasındadır. Ucu yukarıda bulunan arkadaki
belirgin çıkıntıya olecranon adı verilir.

Ucu önde bulunan çıkıntıya processus coronoideus adı verilir. Bu çıkıntı


olecranon’a nazaran daha küçüktür. İskelette dirsek ekleminin bir kısmını teşkil eden
incisura trochlearis, humerus’un trochlea humeri’sini içine alır. İncisura trochlearis’in
ortasında bulunan vertikal krista, bu eklem yüzeyini iki kısma ayırır. Bu krista trochlea
humeri’de bulunan oluğa uyar. Olecranon’un yukarda bulunan ucu, ön kolun kol üzerine
ekstansiyonu esnasında humerus’un fossa olecrani’sine girer.

Processus coronoideus’un önde bulunan ucu, ön kolun, kol üzerine fleksiyonu


sırasında humerus’un fossa coronoidea’sına girer (Şekil 3).

Şekil 3:Ulna proksimalinin şekli

8
a- Tüberositas Ulna: Processus coronoideus’un altında ve ulna’nın ön yüzünde
bulunan pürtüklü kabartıya verilen addır. Bu kabartıya m.brachialis’in alt ucu tutunur.

b- İncisura Radialis: Processus coronoideus’un dış yan yüzünde bulunan bu


küçük eklem yüzeyi, iskelette radius’un caput radii’sinde bulunan circumferentia
articularis ile eklem yapar.

Corpus ulna’nın üç yüzü ve üç kenarı vardır. Ön yüzde yukarı bölüm dışbükey,


aşağı bölümü içbükeydir. Kemiğin foramen nutricium’u bu yüzde bulunur. İç yan yüz
enine içbükeydir. Arka yüzde ise uzunluğuna krista’lar vardır. Ön kenar künttür.
Radiusa bakan dış yan kenar keskindir. Bu kenara interosseöz membran tutunur. Bu
kenarın üst kısmı crista m.supinatoris adını alır. Buraya supinator kas yapışır. Arka
kenar künttür. Deri altından hissedilebilir. Alt uçta sırasıyla bulunan oluşumlar
şunlardır:

c- Caput Ulna: Alt ucun dış yanında bulunan yuvarlakça bir çıkıntıdır. İskelette
radiusun incisura ulnaris’i ile eklem yapar. Caput ulna’nın çevresine circumferentia
articularis adı verilir. Caput ulna bileğin arka yüzünün içyan tarafında küçük ve
yuvarlakça bir kabartı deri altında hissedilir.

d- Processus styloideus: Caput ulna’nın içyan ve biraz arkasında bulunan sivri


bir çıkıntıdır. Bu çıkıntının ucuna bilek ekleminin iç yan bağı tutunur.

Ulna’nın alt ucunun distal yüzü düz değildir ve bilek eklemleri ile de eklem
yapmaz. Bilek eklem kemiklerinden biri olan triquetrum kemiği ile ulna’nın alt ucu
arasında diskus bulunur.

Elbileği ekleminde proksimal ve distal olmak üzere iki sıra halinde dizilmiş
sekiz kemik mevcuttur.

Proksimal sıra, dıştan içe doğru:

1) Os Scaphoideum
2) Os Lunatum
3) Os Triquetrum
4) Os Psiforme

Distal sıra, dıştan içe doğru:

5) Os Trapezium

9
6) Os Trapezoideum
7) Os Capitatum
8) Os Hamatum
1- Os Scaphoideum: Üst sıranın dıştan içe doğru birinci kemiğidir. Ekseni
yukarıdan aşağı,içyandan dış yana doğrudur. Üst yüzü içbükey olup radiusun alt ucu ile
eklem yapar. Alt yüzü ise os trapezium ve os trapezoideum üst yüzleri ile eklem yapar.
Dış yan yüzü ve ön yüzüne ligamanlar tutunur.

2- Os Lunatum: Üst sıranın dıştan içe doğru ikinci kemiğidir. Üst yüzü radiusun
alt ucu ile eklem yapar. Alt yüzü ise dış yandan içyana doğru kapitatum kemiğinin üst
yüzü ve hamatum kemiğinin tepesi ile eklem yapar. İç yan yüzü ise os triquetrum’un dış
yan yüzü ile eklemleşir. Dış yan yüzü os scaphoideum ile eklem yapmaktadır.

3- Os Triquetrum: Üst sıranın dıştan içe doğru üçüncü kemiğidir ve konvekstir.


Canlıda kaput ulna ile bu yüz arasında diskus artikularis bulunur. Alt yüzü os
hamatum’un içyan yüzü ile eklem yapar. Dış yan yüzü ise os lunatum’un iç yan yüzü ile
eklem yapmaktadır. Ön yüzü os psiforme ile eklemleşir.

4- Os Psiforme: Üst sıranın dıştan içe doğru dördüncü kemiğidir. İki yüzlü,
önden arkaya basık, nohut büyüklüğünde bir kemiktir. M.fleksor carpi ulnaris’in kiriş
iplikleri arasına sokulmuş sesamoid bir kemiktir.

Distal sırada ise;

5- Os Trapezium: Alt sıranın dıştan içe doğru birinci kemiğidir. Üst yüzü
scaphoid kemik alt yüzü ile, alt yüzü birinci metakarp’ın üst ucu ile eklem yapar. İç yan
yüzü yukarıda os trapezoideum, aşağıda ikinci metakarp’ın üst ucu ile eklem yapar.

6- Os Trapezoideum: Alt sıranın dıştan içe doğru ikinci kemiğidir. Üst yüzü
scaphoid kemik ile, alt yüzü ikinci metakarp’ın üst ucu ile eklem yapar. İç yan yüzü
capitatum ile eklem yapar. Dış yan yüzü trapezium ile eklem yapar.

7- Os Capitatum: Alt sıranın dıştan içe doğru üçüncü kemiğidir. Elbileği


kemiklerinin en büyüğüdür. Üst yüzü os scaphoideum ile, iç yan yüzü os lunatum ile
eklem yapar. Alt yüzü ikinci metakarpın üst ucunun içyan kısmı, üçüncü metakarpın üst
ucu ve dördüncü metakarp’ın üst ucunun dışyan kısmı ile eklem yapar. İç yan yüzü os
hamatum ile eklemleşir. Dış yan yüzü, os scaphoideum ve os trapezoideum ile eklem
yapar.

10
8- Os Hamatum: Alt sıranın dıştan içe doğru dördüncü kemiğidir. Tepesi
yukarıda, tabanı aşağıda dört yüzlü bir piramite benzer. Tepesi os lunatum ile, tabanı
dördüncü ve beşinci metakarp’ların üst ucu ile eklem yapar. İçyan yüzü os triquetrum
alt yüzü ile, dış yan yüzü os capitatum içyan yüzü ile eklem yapar.

ELBİLEĞİ EKLEMİNİN YAPISI VE BİYOMEKANİĞİ


Distal radius, karpal kemikler ile plato yapan bir oluşumdur (24). Elbileği
ekleminde radius kemiği, ulna kemiği ve karpal kemikler eklem yaparak elbileğinin
anatomik yapısını oluştururlar. Radius ve ulna karpal kemikler ile eklemleşerek el için
destek görevi görürken, distal radius, distal ulna ile eklemleşerek distal radioulnar
eklemi oluşturur. Bu eklem, ulna başı ile radiusun sigmoid çentiği arasında oluşan
diartroz bir eklemdir. Yapısı condyloid tipte sinovyal eklemdir. Ulna ve radius
kemikleri interosseoz membran aracılığı ile distalde distal radioulnar eklem ile,
proksimalde proksimal radioulnar eklemle birbirine bağlıdır (24). El ve radius bir ünite
olarak radiusun sigmoid çentiği ile ulnar baş etrafında rotasyon yapar (9). Bu ilişki
triangüler fibrokartilaj kompleks ile sağlanır (9). Distal radiusun üç dışbükey eklem
yüzeyine sahiptir. Bunlar: scaphoid fossa, lunat fossa ve sigmoid çentiktir (71).
Scaphoid fossa, radial styloidin tepesi ile bir üçgen oluşturur. Anterior ve posterior
köprü bu fossayı daha ufak lunat fossadan ayırır. Scaphoid fossa ve lunat fossa
proksimal karpal kemiklerle eklem yapar. Sigmoid çentik ise dışbükeydir .
N- Sigmoid çentik
(Şekil 4)
L- Lunat eklem yüzeyi

S- Scaphoid eklem yüzeyi

11
Şekil 4:Distal radiusun ulnar taraftan görünüşü

Sigmoid çentik’in ölçüleri proksimalden distale 1 cm, dorsalden volare ortalama


1.5 cm kadardır. Çentiğin dorsal, distal ve volar olmak üzere üç ayrı kenarı vardır.
Dorsal kenarı, aksiyel planda daha fazla eğimli iken, volar kenarı daha az eğimlidir.
Distal karpal kenar ise çentik ile lunat faset arasındaki ilişkiyi sağlar. İkisi, radiusa
yapışan triangüler fibrokartilaj ile birbirinden ayrılır. Sigmoid çentik ise distal ulna ile
eklem yapar. Distal ulna doğrudan karpal kemiklerle eklem yapmaz. Fibrokartilajenöz
diskus aracılığı ile os triquetrum ile eklem yapar. Distal ve proksimal radioulnar
eklemler birlikte hareket ederek ele pronasyon ve supinasyon hareketi yaptırırlar.
Pronasyon ve supinasyon sırasında radius ve ulna birbirine göre yer değiştirir.
Pronasyonda radius ulnayı oblik olarak çaprazlar. Proksimali lateralde kalarak distali
mediale geçer. Supinasyonda ise radius, tekrar laterale gelip ulnaya paralel pozisyon
alır. Bu şekilde dirsek 90 derece fleksiyonda iken, el 140-150 derece pronasyon
supinasyon genliğine ulaşır (4,23). Elbileğindeki diğer eklem radiokarpal eklemdir. Bu
eklemin içbükey yüzeyini karpal dizinin ilk üç kemiği oluşturur. Eklem diartrotik bir
eklemdir. Elbileği radiokarpal eklemden 50 derece fleksiyon, 30 derece ekstansiyon
hareketi yapar.

İnterkarpal eklemden ise 35 derece fleksiyon, 50 derece ekstansiyon yaparak


toplam elbileği 80 derece kadar ekstansiyon, 85 derece kadar da fleksiyon hareketi
yapar. Elin abdüksiyon ve addüksiyon hareketi ise radiokarpal eklemden gerçekleşir.
Radiokarpal eklem ve radioulnar eklemler volar ve dorsal radiokarpal, ulnakarpal, ve
radioulnar ligamanlar tarafından stabilize edilirler. Major stabilizatörler, volar
ligamanlardır. Radial stiloid’den başlayarak radiale doğru, radial kolleteral ligaman,
radioscaphocapitat ligaman, radiolunotriquetral ligaman ve radioscapholunat ligamanlar,
radiokarpal eklemi volar taraftan stabilize ederler. Dorsal scaphoid ve radial triquetral
ligamanlar daha az önemlidir. Distal radiusun metafizi distal eklem yüzeyinin 2 cm
üzerindedir. Radiusun distal eklem yüzeyi 22 derece radial inklinasyon, 11 derece
palmar inklinasyona sahiptir (81,104).

Anatomik olarak elbileği eklemi 8 kemikten oluşur. 7 tanesi proksimal veya


distal karpal çizgiyi oluşturur. Scaphoid kemik radial yüzde, proksimal veya distal çizgi
arasında köprü kuran bir kemiktir (31). Taleisnik ve ark., elbileğini 3 kolona
bölmüştür. Bu kolonlar rotasyonel, fleksiyonel, ekstansiyonel kolonlardır. Bu kolonlar

12
triquetrohamat, kapitolunat ve scaphotrapezial kemiklerinden oluşur (101). Youm ve
ark., fleksiyon-ekstansiyon hareketleri ile, radioulnar deviasyon hareketlerinin karpal
kemikler içinde birbirine dik olacak şekilde farklı planlarda olduğunu göstermişlerdir
(111). Bu durum, longitüdinal aks boyunca eksternal uygulanan tork kuvvetine doğal
direnç göstermede önemli rol oynar. Elin bir objeyi tutması esnasında, sabit eksen
çevresinde hareketini mümkün kılan yapılar, radiusun başından ulna stiloid ucuna kadar
uzanan pronator ve supinator kasları tarafından sağlanır.

Fleksiyon ekstansiyon hareketinde, proksimal karpal çizgi ve distal karpal çizgi


beraber hareket ederler. Her iki karpal çizgi, os lunatum ve os capitatum ile eşzamanlı
olarak hareket ederler. Her iki kemiğinde ayrı rotasyon eklemi bulunmaktadır. Youm ve
ark.’nın yaptığı çalışmaya göre, proksimal karpal çizgi için rotasyon merkezi, os
lunatum’un dışbükey yüzüne çok yakın iken, distal karpal çizgi için os capitatum’un
boynudur.

Os scaphoideum’un longitüdinal aksından çizilen çizgi iki rotasyon merkezini


keser. Bu tasarım, hareketler sırasında karpal çizgilerin birbiri ile stabil durumda
bulunmasını sağlar.

Triangular fibrokartilaj kompleks, ulnakarpal ve radioulnar eklemlerin birincil


stabilizatörleridir. Radiusun sigmoid çıkıntısından başlar, ulnar styloid’ in tabanına
kadar uzanır. İnterosseöz ligaman ise, önkol diafizinde, radius ve ulna proksimalinde
stabilizasyona yardımcı olur. Radial styloid bölgesi birinci dorsal kompartmanın
ekstansör tendonu için bir çıkıntıya sahiptir. Bu yapının ismi Lister tüberkülüdür.
Buradan M. ekstansör pollicis longus tendonu geçer.

Bağların kompleks yapıları, radius, ulna ve karpus 120 derece fleksiyon ve


ekstansiyon, 50 derece radial ve ulnar deviasyon ve 150 derece önkol rotasyonuna izin
verir. Çalışmalara göre radius, lateral karpus ile eklem yapar ve önkolun aksiyel olarak
yükünün %80’ ini taşır. Ulna medial karpus ile triangüler fibrokartilaj vasıtası ile eklem
yapar ve yükün %20’ sini taşır (86). Distal radius kırıklarında bu oran değişir ve radial
yüklenme artarak fizyolojik sınırın üstüne çıkar.

Distal radius ve distal ulna arasındaki uzunluk ilişkisi, ulnar varyans olarak
adlandırılır. Erişkinlerde bu mesafe, distal ulna eklem yüzeyinin radial tarafı ile, distal
radius eklem yüzeyinin ulnar tarafı arasındadır. Eğer ulna ile radius eşit uzunlukta ise

13
nötral varyans, ulna uzun ise pozitif varyans, ulna kısa ise negatif varyanstan bahsedilir
(10).

Varyans, ulnar styloidin uzunluğuna bağlı değildir (10). Fakat ölçüm, röntgen
tekniğine ve önkol pozisyonuna bağlıdır (43,48,99). Ulnar varyansı tespit etmek için
standart grafiler çekmek gerekmektedir.

Bunun için el ve elbileği kasete pronasyonda konmalı, dirsek 90 derece


fleksiyona getirilmeli, omuz 90 derece abdüksiyonda olmalıdır. Elbileği üzerine yapılan
aksiyel yüklenmede, elbileğine yapılan yük transferinde ulnar varyansın büyük önemi
mevcuttur. Normal şartlar altında radiokarpal eklem, yüklenmenin %80’ ini, ulnakarpal
eklem yüklenmenin %20’ sini taşımaktadır. Radius ve ulna arasındaki uzunluk
farkındaki değişimler, yüklenme oranını değiştirir. Biomekanik ve klinik çalışmalar
sonucu kırıklarda, Kienböck hastalığında ve triangüler fibrokartilaj yırtıklarında, yük
dağılımının önemi ortaya çıkmıştır ( 40,83).

Radius alt ucu oldukça geniş olup, karpal kemik dizisiyle eklemleşir. Bu eklem
yüzü ulnar ve volar yüze doğrudur. Radius alt ucundan eklem diski ile ayrılan proksimal
karpal dizideki os scaphoideum, os lunatum, os triquetrum ile eklemleşir. Bu dizide yer
alan os psiforme radius ile eklemleşmez. Bu eklem radiokarpal ve kollateral bağlar ile
desteklenir. Ulna alt ucu eklem kıkırdak diski ile ilişkidedir. Bilek eklemi oluşumuna
katılmaz. Bilek ekleminin görevleri bileğin fleksiyon, ekstansiyon, radial (addüksiyon)
ve ulnar (abdüksiyon) deviasyonudur. Ulna alt ucu ile radius alt ucu arasında bulunan
distal radioulnar eklem supinasyon ve pronasyonu sağlar. Radius styloid çıkıntısı, ulna
styloid çıkıntısına göre 1.25 cm daha distaldedir.

Triangüler fibrokartilaj üçgen yapıda bir şekle sahip 1-2 mm kalınlığında tabana
sahip sigmoid çentiğin distal kısmına yapışan anatomik bir oluşumdur. Yapının
dışbükey olan cismi ulnar eklem kubbesi üzerinden geçerek eksentrik olarak caput
ulna’nın dışbükey yüzü üzerine yapışır ve styloid’i örter (Şekil 5).

14
Şekil 5:Triangüler fibrokartilajın görünüşü

Yapının dışbükey olan cismi ulnar eklem kubbesi üzerinden geçerek eksentrik
olarak ulnar başın dışbükey yüzü üzerine yapışır ve styloid’i örter (Şekil 5). Bu kısım 5
mm kalınlığındadır. Radioulnar eklem içinden bakıldığında styloid yapışma yeri
katlanmış olarak gözükür. Katlar arasında triangüler fibrokartilaja giren damarlar
bulunur. Triangüler fisrokartilaja giren damarsal yapılara ligamentum subcruentum adı
verilir. Katlantılı görünüm triangüler fibrokartilaj ve V ligamentin beraber gitmesinden
oluşur. Bu oluşumlar tepeden başladıktan sonra os lunatum ve os triquetrum’un volar
yüzüne yapışırlar. Triangüler fibrokartilajın periferik kısımları, kalın lamellar
kollajenden ibarettir ve gerim kuvvetleri taşımaya uyum sağlamıştır (91). Bu kısımlar
genel olarak dorsal ve volar radioulnar ligaman kısımları olarak bilinir. İnce santral
bölge bazen artiküler disk olarak söylenir. Morfolojik olarak kondroid fibrokartilaj
yapısındadır ve kompresif kuvvetleri taşımaya uyum sağlamıştır, bazen görülmeyebilir
(14,15).

Triangüler fibrokartilajın ağırlık taşıma fonksiyonu tartışmalıdır (38,85).


Ulnokarpal eklem yüzeyine gelen kompresif kuvvetlerin bir kısmı triangüler
fibrokartilajın merkezi vasıtası ile ulnar kubbeye aktarılır. Aynı kuvvet, özellikle nötral
veya negatif varyant el bileklerinde, radius ile ulnayı ayırmaya çalışan kuvvettir.
Triangüler fibrokartilaj bu kuvvete karşı koyarak, kompresif kuvvetlerin bir kısmını,
periferik bölgelerde gerilme kuvvetlerine çevirir (91). Bu durum sırasında triangüler
fibrokartilaja, m.pronator quadratus ile interosseos membran yardımcı olur. Yükün
dağılımı, ulnanın radiusa göreceli uzunluğuna göre (ulnar varyans) değişiklik
gösterebilir. Ulna pozitif varyantta (ulna radiusa göre daha uzun) triangüler
fibrokartilajın merkezine gelen kompresif kuvvet, ulnar kubbeye belirgin olarak
artırılarak iletilir. Palmer ve ark., deneysel olarak yaptıkları çalışmada nötral varyantta
statik aksiyel yüklenmenin %80’ inin radiusa bindiğini, %20’ sinin ulna tarafından
taşındığını göstermişlerdir (Şekil 6) (85). Göreceli ulnar uzunluk, -2 mm den +2.5 mm

15
ye kadar değiştikçe, ulnanın yük taşıma oranı %5’ den %40’ a çıkmaktadır. Önkol
rotasyona uğradığında ve tutma güçleri gözönüne alındığında, tablo çok daha karmaşık
bir hal almaktadır.

Triangüler fibrokartilajın marjinal ligamanları çok önemlidir. Karpustan ulnaya


yük transferi yaptıkları gibi, aynı zamanda distal radioulnar eklemin stabilitesinide
sağlarlar. Eklem stabilitesi çeşitli yazarlar tarafından araştırılmıştır (Şekil 7) (38, 39, 54,
55). Radius ve ulna arasında kompresif kuvvetlerin oluştuğu aşırı rotasyon durumunda,
eklem çok stabildir.

Pronasyonda, triangüler fibrokartilajın volar marjinal lifleri sıkıdır, radius ve


ulnar eklem yüzeyinin dorsalinde gerginlik yaratır. Triangüler fibrokartilajın volar kısmı
yırtılırsa pronasyon anında distal ulnada dorsal subluksasyon meydana gelir. Benzer
olarak triangüler fibrokartilajın dorsal kısmı sigmoid çentiğin, volar kısmı ve ulnar
eklem yüzeyinin sıkıştığı supinasyonda gergindir. Triangüler fibrokartilajın dorsal kısmı
yırtıldığında, volar subluksasyon meydana gelir. Sigmoid çentik ve ulnar eklem
yüzeyinin kemiksel şekli rotasyonel stabilitede rol oynarlar.

Sağlam

Hasarlı triangüler fibrokartilaj

Şekil 6:Ulnar kolona aksiyel yüklenme

Triangüler fibrokartilajın ikinci major elementi volar ulnalunat, ulnotriquetral


ligamandır. Bu ligaman styloidin tabanından başlar, triangüler fibrokartilajın üst kısmını
oluşturarak volar kısma uzanır, lunat ve triquetrum kemiklerinin volar kısmına ilerler.
İki ligamanın genel şekli üçgen biçimindedir, üçgenin tepesini ulnar styloid, tabanını
lunat ve triquetral kemikler oluşturur. Triangüler fibrokartilaj ve ulnakarpal ligamanlar
tek yapı olarak görülürler ve bu yapının ismine triangüler fibrokartilaj kompleks adı
verilir.

16
Şekil 7:Hareket sırasında distal radioulnar eklem stabilitesi

ELBİLEĞİ EKLEMİNİN ARTER YAPISI:


A.radialis ve A.ulnaris ile bu arterlerin dalları elbileği ve el dolaşımını sağlarlar.

A. Radialis

A. Radialis A. brachialis’in iki son dalından küçük olanıdır. Elbileğinin


anteriorundan posterioruna geçmeden önce A.radialis yüzeyel palmar dalını verir. Bu
arter dalı, tenar kaslara doğru ilerleyerek ve uzun fleksor tendonların yüzeyinden
geçerek yüzeyel palmar arterial arkı oluşturur. A.radialis elbileğinin dorsaline dönerken
M. abductor pollicis longus tendonu ve M. ekstansor pollicis brevis tendonlarının
derininden geçer. Anatomik olarak, “enfiye çukuru” olarak adlandırılan yapıyı çaprazlar.
Birinci dorsal interosseöz kasın başları arasından geçerek elin palmar yüzeyine girer. A.
Radialis, daha sonra ana a.pollicis ve a.radialis incidis’ i verir. Başparmağın A.digitalis
ve ikinci parmağın lateral kısmının dolaşımını sağlar. A.radialis, M. adductor pollicis’in
iki başı arasından geçer ve A.ulnaris’in derin dalı ile birleşerek derin arteryel palmar
arkı oluşturur. Bu ark, uzun fleksor tendonlar ile metakarpal kemiklerin arasındadır.
Derin palmar arktan, 3 adet palmar metakarpal arter çıkarak distale doğru ilerler ve
yüzeyel palmar arterial arktan çıkan common palmar digital arterler ile birleşir.

A.Ulnaris

Bu arter A.brachialis’in iki son arterinden daha büyük olanıdır. Fleksor


retinakulumun üzerinden geçerek, N.ulnaris’in lateral kısmından palmar bölgeye girer.
A.ulnaris, os psiform’un lateral kısmından geçerek yüzeyel palmar arkını vermeden
derin palmar dalı verir. Derin palmar dal hipotenar kaslara girerek A.radialis ile
anastomos yapar. Bu şekilde derin palmar ark oluşur.

17
Yüzeyel palmar arterial ark: Bu ark, derin palmar arterial arkın distalinde lokalizedir.
Başlıca A.ulnaris tarafından oluşturulur. Bu ark, üç ana palmar dijital arter verir. Ana
palmar dijital arterler ikinci parmaktan dördüncü parmağa kadar kanlanmayı sağlar.

Derin palmar arterial ark: Bu arklar, metakarp kemikleri boyunca ilerler. Başlıca
A.radialis tarafından oluşturulur. Elbileğine yüzeyel palmar arktan bir parmak daha
yakındır. Derin ark, distale giden üç palmar metakarpal arkı verir. Yüzeyel palmar
arterial arktan gelen palmar dijital arterlere katılır.(Şekil 8a, 8b)

18
Şekil 8a: Elbileği ekleminin arter yapısı Şekil 8b: Elbileği ekleminin arter yapısı

Elbileği ekleminin inervasyonu: Elbileği eklemi n.medianus’un anterior interosseos


dalı ile,n.radialis’in posterior interosseöz dalı,n.ulnaris’in derin ve dorsal dalı tarafından
inerve edilirler.

ETYOLOJİ
Radius distal uç kırıkları iki şekilde oluşur:

1) Direkt travma: Radius alt ucuna doğrudan gelen, vurma ve çarpma gibi
zorlamalarla olur.

2) İndirekt travma: Dirsek ekstansiyonda, önkol pronasyonda, bilek


dorsofleksiyonda iken açık el üstüne düşme anında oluşan kırıklardır.

Düşme sırasında kol abdüksiyon, dirsek tam ekstansiyon, elbileği pronasyonda


olup açık el üzerine düşüldüğünde radius distal ucunda, önkol kemiklerinde veya
humerus suprakondiler bölgede kırık oluşabilir. Bu tip travma ile genellikle çocuklarda
humerus suprakondiler kırık, radius distal uç epifizyoliz veya yeşil ağaç kırığı
oluşurken, özellikle menapoz sonrası bayanlarda radius distalinde dorsale ya da volare
açılanma yapan radius distal uç kırığı oluşabilir (37).

KLİNİK DEĞERLENDİRME
Elbileği kırığı olan hastalar ilk başvurduğunda gözle görülen bulgu, “çatal sırtı
deformitesi”dir. Kırıkta deplasman mevcut ise, normal şartlar altında distalde palpe

19
edilmesi gereken radial styloid, proksimale doğru yer değiştirir, radius kısalmış olarak
görülür. Distal radioulnar eklemde çıkık mevcut ise, ulnar styloid de belirginleşebilir.
Elbileğinde şişlik ve hareket ile ağrı mevcuttur. Genellikle belirgin ekimoz vardır.
Muayene sırasında çok dikkatli nörovasküler muayene yapılmalıdır. Radial arter ve
ulnar arter muayene edilmeli, median sinir fonksiyonları gözden geçirilmelidir.
Ekstansör ve fleksör tendonlar (özellikle M. ekstansor pollicis longus) titizlikle
değerlendirilmelidir. Aynı zamanda hastanın dirsek ve omuz eklemlerinin de muayenesi
yapılmalıdır.

RADYOLOJİK DEĞERLENDİRME
Elbileği kırığı tanısı düşünülen bir hastada, doğru tanı ve uygun tedavi için rutin
radyolojik muayene ilk olarak uygulanmalıdır. Bu muayenin uygulaması kolay ve
ucuzdur.

İlk değerlendirme, AP (anteroposterior) ve Lateral olmak üzere en az iki grafiyi


içermelidir. Rutin olarak bazı yazarlar çeşitli kırık hatlarının görülmesi açısından oblik
grafileri de önermektedirler (106). AP grafi, humerus göğüs kısmından 90 derece
abdüksiyonda, dirsek 90 derece fleksiyonda, omuz ile eşit hizada iken çekilmelidir. Elin
palmar yüzü, film kasedinin tam karşısında düz olarak durmalıdır. Friberg ve ark.,
lateral grafide, distal radial eklem yüzeyinin palmar eğiminin, ışın 15 derece
proksimalden geldiği zaman, dik gelmesine oranla daha iyi gösterildiğini bildirmişlerdir
(47). Bunun sebebi, dik gelen ışının distal radius eğimine tanjansiyel olmamasındandır.
AP ve lateral grafilerde, tedavi ve takipte önemli olan dört ölçüm vardır. Radial
açılanma, AP grafide radiusun longitüdinal aksı ile distal radial eklem yüzeyi arasındaki
açıyı belirtir. Bu açının ortalama değeri 20 (16- 28) derecedir (Şekil 9a). Bu açının
kaybı kırık parçalarının impaksiyonunu düşündürür (2, 64).

İkinci ölçüm, lateral grafide incelenen, radiusun palmar inklinasyonudur. Bu açı,


radisun distal eklem yüzeyi ile, radiusun longitüdinal aksına dik olan çizgi arasındaki
açıdır. Bu açının ortalama değeri 14.5 (0 -22) derecedir (Şekil 9b) (2, 64).

Üçüncü ölçüm, AP grafide radius styloidi ile caput ulna tabanı arasındaki
uzunluğun ölçümüdür. Normal olarak bu uzunluğun 11-12 mm arasında olması
gerekmektedir (2, 37, 64, 100).

20
Dördüncü ölçüm, radial shift ölçümüdür. Radisun merkezinden geçen
longitüdinal çizgi ile, radial styloidin en lateral tarafının arasındaki mesafenin, sağlam
ve kırık taraftaki ölçümünün yapılmasıdır. İkisi arasındaki ölçüm farkı 1 mm’yi
aşmamalıdır (64).

Şekil 9a Şekil 9b

Bu incelemeler sonucunda ortaya çıkan değerler tartışmalıdır. Fernandez ve


ark. göre, distal radius eklem yüzeyinin dorsal açılanması, 25 dereceden fazla olduğunda
klinik bulgular ortaya çıkmaktadır (44). Pogue ve ark. ise, 20 derecelik dorsal
inklinasyonun bile klinik bulgulara sebeb olabileceğini bildirmişlerdir (88). Taleisnik ve
Watson’a göre; palmar eğimdeki ufak değişimler, radiokarpal fonksiyon bozukluğuna
yol açarken, kırık sonucunda oluşan 2-2.5 cm radial kısalma, elbileği eklemi üzerinde
belirgin yük değişimine yol açabilmektedir. Bu konudaki tartışmalara rağmen, dört ölçü
sistemi tedaviyi planlamada, iyi bir yol göstericidir (102).

Distal radiusun radioulnar ekleme uzanan kırıkları, rutin AP ve lateral grafilerde


görülebilir. Bununla beraber distal radioulnar eklemin subluksasyonu veya dislokasyonu
distal radius kırıkları ile beraber veya izole lezyonlar olarak ortaya çıkabilirler. Bu
lezyonlar rutin AP ve lateral grafilerde gözden kaçabilir. Eğer, bu ölçülere dikkat
edilmez ise, distal radioulnar eklemdeki lezyonlar yanlış değerlendirilebilir.

Birçok distal radius kırıklarında standart grafiler yeterlidir. Bununla beraber,


direkt grafilerde patoloji saptanmayan, ancak kemik, kıkırdak veya ligaman lezyonu
düşünülen vakalarda kemik sintigrafisi yapılabilir. Ayrıca bu inceleme, radius distal uç
kırıklarında oldukça sık görülen refleks sempatik distrofi için de oldukça önemlidir (56).

Kırık şüphesi mevcut ise veya kırık tanısı konmasına rağmen, deplasmanın
derecesini tesbit etmek amacı ile bilgisayarlı tomografi uygun bir seçenektir (60). Üç
boyutlu BT görüntülemesinin, henüz geniş bir kullanım alanı bulmamasına rağmen

21
elbileği travmalarının değerlendirilmesinde çok yararlı bir yöntem olduğu
bildirilmektedir (42, 65, 110).
Manyetik rezonans görüntüleme ise, akut travmaların teşhisinde sınırlı kullanım
alanına sahip olmasına rağmen uygun olmayan şekilde yaygın kullanılan bir yöntemdir.
MRG yönteminin diğer yöntemlere göre üstünlüğü, kıkırdak yapının durumunun
görüntülenmesine yardımcı olmasıdır. Bu yöntem, aynı zamanda karpal kemiklerde
gelişebilecek avasküler nekrozun değerlendirmesinde kullanılabilir (87)

RADİUS DİSTAL UÇ KIRIKLARININ TİPLERİ VE


SINIFLAMALARI
1814 yılında Abraham Colles tarafından, ekleme uzanmayan radius distal uç
kırıklarının tarifinden sonra ilerleyen yıllarda, diğer radius distal uç kırık tiplerinin
tanımlaması yapılmıştır (13, 14).

Yazar isimlerine göre bilinen kırıklar şunlardır;

1) Colles kırığı: Radiusun eklem yüzeyinden yaklaşık 2,5 cm proksimalde distal


parçanın dorsal, proksimal parçanın volar kısımda yer aldığı kırıktır (17). Tipik Colles
kırığı, dorsale açılanan, deplase, parçalı, radiusta kısalmaya neden olan kırık şeklidir
(Şekil 10).

Colles kırığı

AP
Lat

Şekil 10: Colles kırığı

22
2) Barton kırığı: Elbileği eklem
yüzeyine uzanan kırık ile beraber,
elbileği subluksasyonu görülebilen kırık
tipidir (45) (Şekil 11).

3) Smith kırığı: Eklem yüzeyinden 1


veya 2 cm proksimalde distal parçanın
volarde, proksimal parçanın dorsalde
olduğu eklem dışı kırıktır. Ters Colles
kırığı adı ile de adlandırılır (45) (Şekil
11).

Şekil 11

4) Chauffeur kırığı: Radial styloid’in kırığıdır (45) (Şekil 12).

5) Lunate load veya Die-Punch kırığı: Radiusun medial eklem yüzeyinin deplase
olmuş kırığıdır (52). Scheck tarafından bu isim verilmiştir (92) (Şekil 13).

Chauffeur kırığı Die-Punch kırığı

Şekil 12 ve 13: Chauffeur kırığı ve Die-punch kırığı

FRYKMAN SINIFLAMASI
1937 yılında Frykman yaptığı klinik ve biyomekanik çalışmalar sonucunda,
radius distal uç kırıklarını eklem içi ve eklem dışı ve beraberinde ulna styloid kırığı
bulunup bulunmamasına göre tiplere ayırmıştır. Bu sınıflama sistemi içinde çok parçalı
kırıklar daha yüksek tiptir. Sınıflamada yüksek rakam alan kırıkların iyileşmesi

23
komplikasyonludur ve daha kötü prognozludur (49). Frykman sınıflaması radius distal
uç kırıklarının değerlendirmesinde ve tedavisinde distal ulna ve distal radioulnar ekleme
büyük önem verir (20, 46, 51, 61, 109). Distal radius kırıklarında, radioulnar eklemdeki
patoloji göz önünde bulundurulmaz ve düzeltilmez ise distal radioulnar eklemde kalıcı
ağrı şikayeti görülebilir. Bu sınıflamaya göre;

Tip 1: Ekleme uzanım göstermeyen radius distal uç kırığı,


Tip 2: Ekleme uzanım göstermeyen radius distal uç kırığı
ve ulna styloid kırığı,
Tip 3:Radiokarpal eklemi içeren radius distal uç kırığı,
Tip 4:Radiokarpal eklemi içeren radius distal uç kırığı ve
ulna styloid kırığı,
Tip 5:Radioulnar eklemi içeren radius distal uç kırığı,
Tip 6:Radioulnar eklemi içeren radius distal uç kırığı ve
ulna styloid kırığı,
Tip 7.Radiokarpal ve radioulnar eklemi içeren radius distal
uç kırığı,
Tip 8:Radiokarpal ve radioulnar eklemi içeren radius distal
uç kırığı ve ulna styloid kırığıdır (Şekil 14).

Şekil 14: Frykman sınıflaması

MELONE SINIFLAMASI

1984 yılında Charles P. Melone, distal radius kırıklarını sınıflamış ve kırıkları 4


tipe ayırmıştır:

1) Diafiz

2) Radial styloid bölgesi

3) Dorsal medial faset

4) Volar medial faset (Şekil 15) (79, 80).

Bu sınıflama sistemi, distal radiusun medial (lunate) fasetine büyük önem verir
(Medial kompleks). Bu sınıflama kırık tiplerine göre beşe ayrılır. Beşinci tip tamamen
parçalı faset parçalarının olduğu kırık tipidir.

24
Şekil 15: Melone sınıflaması

AO SINIFLAMASI
1986 yılında uygulanmaya başlayan bu sınıflama sisteminde tüm uzun kemikler
öncelikle 3 büyük gruba ayrılır:
Grup A: Ekleme uzanım göstermeyen kırık,
Grup B: Basit eklemiçi kırık,
Grup C: Kompleks kırık (29).
Üç önemli grup ta kendi içinde, kırığın stabilitesine, impaksiyonuna, parçalı
olmasına, kırığın redükte edilebilirliğine ve yerine göre 27 farklı gruba ayrılır (Şekil 16).
AO: A1, A2, A3 Ekleme uzanım göstermeyen kırıklardır.
A1: Ulnanın ekleme uzanım göstermeyen kırığıdır. Radiusta kırık yoktur.
A1.1. Styloid çıkıntı kırığı
A1.2. Sadece metafiz kırığı
A1.3. Metafizyel parçalı kırık
A2: Radiusun basit ve nondeplase kırığıdır.
A2.1. Eğim yoktur. Kırık nondeplasedir
A2.2. Kırık dorsale açılanmıştır.

25
A2.3. Kırıkta volare açılanma
vardır.
A3: Radiusun parçalı ekleme uzanım
göstermeyen kırığı
A3.1. İmpakte, radiusta aksiyel
kısalık mevcut.
2) Açılanmış
3) Parçalı
AO: B Parsiyel eklemiçi kırık
mevcuttur.
B1: Radiusun parsiyel eklemiçi
kırığı
1) Lateral kenar basit kırığı
2) Lateral kenar çok parçalı kırığı
3) Medial kenar kırığı

Şekil 16:AO Sınıflaması

B2: Radius dorsal eklem yüzünün parsiyel kırığı (Barton kırığı)


1) Basit
2) Lateral sagittal kırık
3) Elbileğinin dorsale çıkığı ile birlikte olan kırıklar
B3: Radius eklem yüzünün parsiyel kırığı (Ters Barton).
1) Basit küçük parçalı
2) Basit büyük parçalı
3) Çok parçalı
AO: C Kompleks eklemiçi kırıktır.
C1: Radiusun basit eklemiçi komplet kırığı,metafiz nondeplase kırığı
1) Posteromedial eklemiçi parçalı kırık
2) Sagittal eklemiçi kırık
3) Frontal eklemiçi kırık
C2: Komplet basit eklemiçi radius kırığı+metafiz çok parçalı kırığı
1)Sagittal eklemiçi kırık
2)Frontal eklemiçi kırık
3)Diafize uzanan eklemiçi kırık
C3: Çok parçalı kompleks eklemiçi kırık
1) Metafiz basit kırığı
2) Metafiz çok parçalı kırığı

26
3) Diafize uzanan çok parçalı kırık

RAYHACK SINIFLAMASI
1990 yılında, John Rayhack, radius distal uç kırıklarını eklem içi, eklem dışı,
stabil veya stabil olmamasına göre gruplara ayırmıştır (89,90) (Şekil 17).

Tip 1 Tip 2 Tip 3


Ekleme uzanmaz Ekleme uzanımlı
Ekleme uzanmaz
Deplase Deplase değil
Deplase değil

Tip 4 Ekleme uzanımlı,deplase

A: Redükte (Stabil)
B: Redükte (Stabil değil)
C:Redükte edilemeyen

Şekil 17: Rayhack sınıflaması

MAYO KLİNİK SINIFLAMASI

Bu sınıflama, Mayo kliniği tarafından yapılmıştır. Rayhack sınıflaması ile büyük


benzerlik gösterir (Şekil 18) (20, 11). Rayhack ve Mayo sınıflamasında kırığın redükte
edilebilmesine veya redükte edilememesine göre; sınıflama alt gruplara ayrılır.

Tip 1
Mayo Sınıflaması
Eklem dışı
. Nondeplase
. Deplase
. Stabil, Stabil değil

27
Eklem içi
. Nondeplase
. Deplase (Redükte edilebilir)
. Deplase (Redükte edilemez)
. Kompleks

Tip 2 Tip 3 Tip 4


Radioscaphoid eklem Radiolunat eklem Radioscapholunat eklem

Şekil 18: Mayo Sınıflaması

FERNANDEZ SINIFLAMASI

Fernandez, travma mekanizmasını inceleyen bir sınıflama sistemi ortaya


koymuştur (45). Bu sınıflamaya göre ;

1. Bending: Yük altında metafiz kırığı oluşur (Colles ve Smith kırığı).

2. Kompresyon: Metafizer ve subkondral kemiğin impaksiyonu ile kırık ortaya


çıkar (Die-punch kırığı).

3. Shearing: Eklem yüzeyinin kırığıdır ( Barton, radial styloid kırığı).

4. Avulsion: Ligaman yapışma yerinde oluşan kırıklar (Ulna, radial styloid


kırığı).

5. Yukarıdaki dört tip kırığın kombinasyonları

28
DİĞER SINIFLAMALAR
1. Watson- Jones, radius distal uç kırıklarını;
a- kapalı
b- açık
c- parçalı olarak sınıflamıştır (108).
Campbell, bu kırıklar içinde sadece açık kırıklarda cerrahi tedaviyi önermiştir
(41).
2. Gartland-Werley sınflamasında, radius distal uç kırıkları deplasman ve eklem
ilişkisine göre sınıflanır (Tablo 1) (51).

Tablo 1: Gardland-Werley sınıflaması

SINIFLAMA RADYOLOJİK GÖRÜNÜM


Tip 1A Eklemdışı nondeplase kırıklar
Tip 1B Eklemdışı deplase kırıklar
Tip 2 Eklemiçi nondeplase kırıklar
Tip 3 Eklemiçi deplase kırıklar

3. Universal sınıflamada ise kırık tipleri ile beraber tedavileri önerilmiştir (22,
37,100).

UNİVERSAL SINIFLAMALAR
Tablo 2: Universal Sınıflamalar
Kırık Sınıflaması
1) Ekleme uzanmayan nondeplase Alçı ile immobilizasyon
2) Ekleme uzanmayan deplase
a)Stabil redükte edilebilir Alçı ile immobilizasyon
b)Redükte edilebilir instabil Perkütan çivileme
c)Redükte edilemez Açık redüksiyon+eksternal fiksasyon
3) Ekleme uzanımlı nondeplase Alçı ile immobilizasyon+perkütan çivileme

4) Ekleme uzanımlı deplase

a) Redükte stabil Kapalı redüksiyon+perkütan çivileme


b) Redükte edilebilir instabil Kapalı redüksiyon+perkütan çivileme
c) Redükte edilemez Açık redüksiyon+eksternal fiksasyon+perkütan
çivileme
d)Kompleks kırıklar Açık redüksiyon+eksternal fiksasyon,plak ile
tesbit+kemik grefti+-perkütan çivileme

29
TRİANGÜLER FİBROKARTİLAJ KOMPLEKS LEZYONLARININ
SINIFLAMASI
Günümüzde elbileğindeki kronik ağrıların etyolojisinde triangüler fibrokartilaj
yapının yaralanmalarının önemli rol oynadığı bilinmektedir (42).

Triangüler fibrokartilajın lezyonlarının tanısı öncelikle bu lezyonun travmatik


veya dejeneratif ayrımının yapılması ile başlar.

SINIF 1: TRAVMATİK

A: Merkezi parçalanma

B: Medial avülsion (Ulnar yapışma) distal ulna kırığı var veya yok.
C: Distal avülsion (Carpal yapışma)
D: Lateral avülsion (Radial yapışma) sigmoid çentik kırığı var veya yok.

SINIF 2: DEJENERATİF (ULNAKARPAL İMPAKSİYON SENDROMU)

Stage 1: Triangüler fibrokartilaj yırtığı

Stage 2: Triangüler fibrokartilaj yırtığı+lunat ve/ veya ulnar kondromalazi

Stage 3: Triangüler fibrokartilaj parçalanma + lunat ve/ veya ulnar kondromalazi

Stage 4: Triangüler fibrokartilaj perforasyon, lunat ve/ veya ulnar kondromalazi,


lunotriquetral ligaman perforasyon

Stage 5: Triangüler fibrokartilaj perforasyon, lunat ve/ veya ulnar kondromalazi,


lunotriquetral ligaman perforasyonu, ulnakarpal artrit

TEDAVİ
Günümüzde de, radius distal uç kırıklarının tedavisinde tartışmalar devam
etmektedir (16). Distal radius kırıklı hastalarda tedavi seçiminde, hastanın yaşı, mesleği
fonksiyonel durumu ve günlük aktiviteleri önemli rol oynar. Kronolojik yaş yanında,
hastanın fizyolojik durumu ve genel sağlık durumu dikkatle incelenmelidir.

Distal radius kırığı ile başvuran hastanın öncelikle anamnezi alınmalı, fizik
muayene yapılmalıdır. Eşlik eden organ yaralanması ya da birden fazla kırıkları olan
hastalar ile, terminal dönemde sistemik hastalığı olan hastalarda mümkün olan en basit
tedavi şekli uygulanmalıdır.

30
Genç ve aktif hastalarda iyi sonuç elde etmek için, cerrahi tedavi ön planda
düşünülebilir. Bu hasta grubunda amaç, distal radiusun şeklinin ve eklem yüzeyindeki
deplasmanın anatomik olarak düzeltilmesi olmalıdır. Temel prensip, kırık parçalarının
en uygun şekilde redüksiyonu ve bu redüksiyonun tespit edilmesidir.

Distal radius kırıkları için tedavi seçenekleri;

1. Kapalı redüksiyon ve dirsek altı veya dirsek üstü alçı,

2. İskelet traksiyonu

3. Perkütan çivileme ve alçı tatbiki,

4. Perkütan çivileme ve/ veya eksternal fiksatör tatbiki,

5. Açık redüksiyon ve osteosentez seçeneklerinden oluşur.

1. Kapalı redüksiyon ve alçı ile tespit

Radius distal uç kırıklarında kapalı redüksiyon ve alçı ile tespit, geçmişten beri
uygulanan bir tedavi yöntemidir. Deplase olmayan kırıklarda redüksiyon yapmaksızın
el bileğine alçı uygulanır. Alçının, distalde metakarpofalengeal eklemlere, proksimalde
ise dirseğe (kısa kol sirküler alçı) veya humerus üst 1/3 kısmına kadar uzanacak (uzun
kol sirküler alçı) şekilde olması gereklidir. Yapılan takiplerde kırık redüksiyonunda
bozulma olursa, uygun redüksiyonun tekrar sağlanması şarttır.

Kapalı redüksiyon için çeşitli yöntemler uygulanmaktadır. Amaç, traksiyon


uygulanarak kırık parçalarının karşı karşıya getirilmesi ve uygun repozisyonun
sağlanmasıdır ( 12, 27, 36, 51).

a-Böhler yöntemi:

Hasta supin olarak yatırılır, dirsek fleksiyona alınır. Dirsekten karşı traksiyon
yapılırken, başparmak ve diğer parmaklardan da ayrı ayrı sargı ile tutularak traksiyon
uygulanır. Elbileği ulnar tarafa eğilir. Genellikle başparmak vasıtası ile radial
doğrultuda traksiyon devam ettirilirken, distal parça ulnar ve volar yöne doğru
bükülerek redüksiyon sağlanır. El bileği fleksiyon, pronasyon ve ulnar deviasyonda kısa
kol alçısına alınır (12).

b-Charnley yöntemi:

Dirsek 90 derece fleksiyonda tutulurken, redüksiyonu uygulayacak hekim, bir


elinin ayasını proksimal parçanın volar yüzüne, diğer elinin ayasını da distal parçanın

31
dorsal yüzüne yerleştirir. Distal parçanın dorsal fleksiyonunu artırarak dişlenmeyi çözer.
Daha sonra alt parçayı dorsalden volar yöne iter. El bileğini ulnar deviasyona ve
pronasyona getirerek redükte edilen parçaları dişlendirmeye çalışır. Bu pozisyonda kısa
kol alçısına alır (36).

c-Cave yöntemi:

Supin pozisyonunda yatırılan hastanın kolu masaya tespit edilir. Dirsek 90


derece fleksiyondayken elden traksiyon yapılır. Buna karşılık kola asılan 4-5 kg lık bir
ağırlıkla da karşı traksiyon yapılır. Kırık parçaları redükte edildikten sonra el bileği
palmar fleksiyonda ulnar deviasyonda ve pronasyonda alçıya alınır. 10 gün sonra
fleksiyon düzeltilir (36,51).

d-Compare yöntemi:

Elden ve kırık proksimalinden karşı yönlerde çekilirken, kırık hattından


hiperekstansiyon yapmak suretiyle impaksiyon çözülür. El bileği ulnar deviasyonda iken
distal parça volare itilerek yerleştirilir. El bileği nötral pozisyonda kısa kol alçısına alınır
(35).

e-Ralston yöntemi:

Fleksiyondaki dirsekte koldan askı ve ağırlıkla çekilir. Buna karşı pronasyondaki


elin parmaklarından 5-10 dakika traksiyon uygulanır. Distal parça ulnar ve volar yöne
itilerek redüksiyon sağlanır. Uzun kol alçı tespitine alınır (36).

f-Ege yöntemi:

Bir sandalyeye oturtulan hastanın kırık önkolu, pronasyonda redüksiyonu


yapacak hekimin dizine yerleştirilir. Dirsek fleksiyona getirilerek başparmaktan ve diğer
parmaklardan traksiyon yapılırken koldan da karşı traksiyon uygulanır. Traksiyon
altındayken, distal parça dorsal yüzünden avuç içiyle kuvvetlice ve ani olarak volara
itilir. Böylece dorsal açılanma yapan distal parça, bilek volarına itilerek yerleştirilmiş
olur. El bileği ulnar deviasyona getirilerek radiustaki radial deviasyon düzeltilir.
Redüksiyondan sonra, ulnar deviasyonda ve pronasyonda kısa kol alçı uygulanır. Stabil
kırıklarda el bileği nötral pozisyonda alçıya alınır. Kayma şüphesi olan kırıklarda ise, el
bileğine 15-20 derece fleksiyon verilebilir. El bileğinde daha sonra fonksiyon
kısıtlılığına ve median sinirde basıya neden olabileceği için aşırı fleksiyondan kaçınmak
gerekir.

32
2. İskelet Traksiyonu

Parçalı olan ve elbileği eklemini ilgilendiren kırıklarda, elde edilen pozisyonu


korumak amacıyla iskelet traksiyonu ve sonrasında alçı uygulaması yapılmaktadır. Bu
yöntemde hastanın dirseği fleksiyonda iken kola ağırlık asılır ve 2, 3, 4, 5.
metakarplardan geçirilen Kirschner teliyle de (K teli) traksiyon yapılır. Redüksiyon
sağlandıktan sonra tel çıkarılmadan alçı uygulanır.

İkinci bir traksiyon yöntemi de, 2. ve 3. metakarp kaidelerinden ve radius


proksimalinden geçirilen iki Steinmann teliyle uygulanır. Distraksiyon ile kırık parçaları
redükte edilir ve bu şekilde alçı uygulanır ( 92).

3. Perkütan Çivileme ve alçı tatbiki

Parçalı ve stabil olmayan kırıklarda bu yöntem uygulanabilir. Uygun redüksiyon


sağlandıktan sonra, radius styloid çıkıntısından oblik olarak gönderilen K telleri ile kırık
parçaları tespit edilir. Bu işlem steril koşullarda ve floroskopi kontrolünde yapılmalıdır
(32, 36). İşlem sonrasında hastaya kısa kol sirküler alçı tatbik edilir.

4. Kapalı redüksiyon ve eksternal fiksatör uygulaması

Son yıllarda özellikle parçalı radius distal uç kırıklarında, eksternal fiksatör


yöntemi sık olarak uygulanmaya başlanmıştır. Bu yöntemle kırık parçalarının tespiti
devam ederken, el bileğinin aktif hareketlerine de olanak sağlanmaktadır.

Eksternal fiksatör, ameliyathane koşullarında, lokal veya genel anestezi


uygulanarak tatbik edilir. Hastanın eline traksiyon uygulanarak, kırık parçalar redükte
edilir ve distalde 2.metakarp tabanından, proksimalde radius cisminden uzun aksa dik
pozisyonda ikişer adet çivi geçirilir. Bu çiviler, fiksatörün gövdesine tespit edilir (25,
32, 36).

5. Açık redüksiyon ve internal tespit.

Radius distal uç kırıklarında açık redüksiyon, özellikle çok parçalı, impakte


kırıklarda, median sinir basısı olduğu durumlarda, genç, üretken kişilerde ve birden
fazla kırıkları olan hastalarda uygulanan bir tedavi yöntemidir. Tespit amacıyla K teli
veya plak gibi internal tespit araçları kullanılabilir (32).

33
AMELİYAT SONRASI BAKIM VE REHABİLİTASYON
Radius distal uç kırıklarında ameliyat sonrası bakım çok önemlidir (1, 32, 36).
Bu dönemde hastaların dolaşım takibi çok iyi yapılmalıdır. Hastanın ameliyat günü
taburcu edilmesi planlanıyor ise, dolaşım konusunda çok iyi bilgilendirilmeli, yirmidört
saat sonra cerrah tarafından mutlaka görülmelidir. Erken dönemde parmak hareketleri
başlanmalıdır. Refleks sempatik distrofi açısından değerlendirilmeli, oluşursa uygun
tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.

KOMPLİKASYONLAR
Distal radius kırıklarında median sinir lezyonu sık gözlenen komplikasyondur
(6, 68, 76). Median sinir lezyonunun sebeblerinden birisi akut kompartman sendromu
olmasına rağmen, sinir kontüzyonları ve gerilim yaralanmaları sıklıkla bu lezyonun
sebebidir ve bu durumlar acil cerrahi girişim gerektirmez (73). Acil odasında redüksiyon
öncesi ve sonrası mutlaka duyu muayenesi yapılmalıdır. Eğer hasta başvurduğunda
median sinir duyusu orta derecede etkilenmişse takip edilmelidir. Kırığın ameliyat
gerektirdiği durumlarda duyu kaybı tam olmasa bile sinir eksplorasyonu yapılmalıdır.

Eğer ilerleyici bir duyu kaybı mevcut ise ve şiddetli bir ağrı varsa kompartman
sendromu düşünülmelidir(73). İlk tedavi olarak ekstremite kalp seviyesine
kaldırılmalıdr. Eğer bu yöntemler ile klinik bulgularda azalma olmaz ise karpal kanal
gevşetmesi yapılmalıdır. Median sinir lezyonları distal radius kırığından sonra
görülebilir. Bu durum özellikle dorsale açılanmış olarak kaynayan kırıklarda sıktır. Bu
durum mekanik olarak siniri gerebilir (6,49).

Radius distal uç kırıklarında görülebilen diğer bir komplikasyon refleks


sempatik distrofidir (13). İyileşme fazında artmış ağrı, şişme, eklem hareket kısıtlılığı,
parestezi varlığında refleks sempatik distrofi düşünülmelidir. Atkins ve arkadaşları bu
tip bulguların sanıldığının aksine çok fazla olduğunu bildirmişlerdir (7). Lynch ve Stein
refleks sempatik distrofinin sebeblerinden birisinin median sinir sıkışması olduğunu
bildirmişlerdir (96). Stein, refleks sempatik distrofi bulguları olan 4 hastada median
sinir gevşetmesinin belirgin düzelme sağladını gözlemiştir. Radius distal uç kırıklı
hastalarda, refleks sempatik distrofinin oluşmaması için tedavi yöntemi ne olursa olsun
erken dönemde parmak hareketlerine başlanmalıdır. Hastaya tedavi olarak alçı veya atel
yapılırsa, alçının distali mutlak metakarpofalangeal eklemde sonlandırılmalıdır. Bu
şekilde hasta erken dönemde parmak hareketlerine başlayabilir. Parmak hareketleri çok

34
önemlidir. Çünkü bu hareketlerle tendon yapışıklıkları önlendiği gibi yumuşak doku
şişmesi azaltılır.

Ulnar sinir tuzaklanması çok daha az sıklıkla görülen komplikasyondur. Daha


sıklıkla çok yüksek enerjili travmalarda görülür. Bu tip gerilme yaralanmalarının
çoğunluğu konservatif tedaviye yanıt verir (68)

Komplikasyon olarak görülebilecek diğer lezyon tenosinovit gelişimidir.


Tenosinovit varlığında sıklıkla birinci dorsal kompartmanın tendonları etkilenir
(DeQuervain hastalığı).

Tendon kopmaları görülebilir. Fakat nadiren ortaya çıkar. En sıklıkla


travmadan 8 hafta sonra ortaya çıkar fakat kırık iyileşmesinden sonra da görülebilir.
Mekanik ve iskemik olaylar nedeni ile oluştuğu düşünülmektedir. Tendonun direkt
dikilmesi genellikle mümkün değildir, M.ekstansör incidis proprius transferi yapılır
(33).

Radius distal uç kırıklarında malunion, ekleme uzanımlı veya ekleme uzanım


göstermeyen kırıklarda ortaya çıkabilir. Eklem dışı kırıklarda yanlış kaynama sıklıkla
kırık açılanma doğrultusunda oluşur ve kısalma ile beraber radial inklinasyon açısının
kaybı ile sonuçlanır. Yanlış kaynama direkt olarak radiokarpal ve distal radioulnar
eklemlerin biomekaniğini etkiler (102).

Nonunion, radius distal uç kırıklarında çok nadir görülen bir komplikasyondur


(98). Sıklıkla, yaşlı, çok yönlü sağlık problemleri olan hastalarda ortaya çıkar. Eksternal
fiksatör uygulamalarında ise kırık parçalarının aşırı distraksiyonu bu duruma sebebiyet
verir.

Sonuç olarak; radius distal uç kırıklarında görülebilen komplikasyonlar inatçı


nöropati, radiokarpal veya radioulnar artroz, malunion, nonunion, tendon
kopmaları, refleks sempatik distrofi, parmak sertliği ve Volkmann iskemik
kontraktürüdür (2, 5 , 13, 26, 33, 59).

35
HASTALAR VE YÖNTEM
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2.Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği
acil polikliniğine Eylül 2002- Şubat 2004 tarihleri arasında başvuran, radius distal uç
kırığı tanısı konulan hastalardan, kırığı stabil olmayan ve takibi yapılabilen 30 hastanın
30 elbileği çalışmamıza dahil edildi.
Hastaların 16’sı (%54) kadın, 14’ ü (%46) erkek, kadın/ erkek oranı 1.14 idi.
Yaş ortalaması 43.8 (14-79) olarak tesbit edildi. Olgulardan 16’sı (%52) 20-44 yaş
arasında, 10’ u (%33) 45-60 yaş arasında, 4’ ü (%15) 60 yaş üzerinde idi (Tablo 3).
Radius distal uç kırıklarının 11’i sağ (%36), 19’u (%64) sol tarafta idi. Takibini
yaptığımız hastalarda en kısa izlem süresi 6 ay, en uzun izlem süresi 24 ay ve ortalama
olarak 13.1 aydır
Tablo 3: Olgularımızın yaş dağılımı
YAŞ GURUPLARI SAYI %
20-44 yaş 16 52
45-60 yaş 10 33
60 yaş üzeri 4 15
TOPLAM 30 100.0

Kırıkların tamamı kapalı kırık idi. Radius distal uç kırığına ek olarak bir olguda
aynı taraf medial malleol kırığı, iki olguda aynı taraf femurda intertrokanterik kırık
saptandı. Hastalarımızda kırığa eşlik eden damar sinir lezyonu tespit edilmedi.
Travmanın oluşma mekanizmasına göre, kırıkların 4’ü (%13) araç dışı trafik
kazası, 4’ü (%13) yüksekten düşme, 22’si (%74) ise yolda yürürken düşme sonucunda
oluşmuştur.
Acil polikliniğimize elbileği travması sebebi ile başvuran hastaların, yapılan
fizik muayene sonrasında, rutin elbileği AP ve Lateral grafileri çektirildi. İncelenen
grafiler sonucunda elbileği ekleminin 2.5 cm proksimaline kadar olan bölge, radius
distal uç kırığı olarak kabul edildi. LaFontaine ve ark. nın tarif ettiği kriterlere göre
stabil olmadığı saptanan olgular çalışma grubumuzu oluşturdu (70).
Hastaların kırıkları Frykman sınıflamasına göre değerlendirildi ve 10 olguda
Frykman tip 1, 6 olguda Frykman tip 2, 2 olguda Frykman tip 3, 1 olguda Frykman tip 4,
2 olguda Frykman tip 6, 2 olguda Frykman tip 7, ve 7 olguda Frykman tip 8 kırık
saptandı (Tablo 4).
Tablo 4: Frykman sınıflamasına göre kırık tiplerinin dağılımı

Tip Tip 1 Tip 2 Tip 3 Tip 4 Tip 6 Tip 7 Tip 8

36
Sayı 10 6 2 1 2 2 7

Cerrahi işlem:

Çalışmamıza dahil edilen hastaların ikisi hariç tümü ayaktan vaka olarak
ameliyat edildi. Ayaktan vaka olarak tedavi edemediğimiz hastalarımız, ek lezyon
olarak kalça kırığına sahipti. Hastalarımızın 8’i (%26) travma oluş tarihinden itibaren 1.
günde, 22‘si (%74) ise 2.gün ve sonrasında ameliyat edildi. Başvuru tarihi ile ameliyat
tarihi arasındaki süre ortalama 4.56 (0-16) gündür. Yapılan anestezi konsültasyonları
sonucunda, genel durumu uygun olan hastalardan 5’ine genel anestezi, 25 hastaya ise
bölgesel anestezi uygulandı.

Hastalar ameliyathaneye alınarak supin pozisyonda yatırıldı. Anestezi


uygulamasını takiben, proflaktik 2 gr Sefazolin Sodyum intravenöz olarak uygulandı.
Gerekli temizlik ve örtüm işleminin ardından dirsek 90 derece fleksiyonda iken
parmaklar ve önkol proksimalinden traksiyon uygulandı. Yaklaşık yarım dakika kadar
düz traksiyon uygulamasını takiben, distal parça fleksiyona getirilerek kırık redükte
edildi. Yapılan redüksiyonun uygunluğu floroskopi ile kontrol edildi. Uygun olmayan
hastalarda redüksiyon manevrası tekrarlandı. İstenilen redüksiyonun elde edildiği
hastalarda floroskopi kontrolü altında, radial styloidden proksimale doğru 2 adet çarpraz
K teli gönderildi, floroskopi ile kontrol edildi, stabil olmadığı düşünülen kırıklara ulnar
taraftan olmak üzere 1 veya daha fazla K teli daha gönderildi. Tellerin ucu kıvrılarak
nötral pozisyonda, kısa kol sirküler alçı uygulandı.

Ameliyat sonrası elbileği AP ve lateral radyografileri çektirilen hastalar, dolaşım


takibi detaylı olarak anlatıldıktan sonra, aynı gün taburcu edildi ve bir gün sonra
dolaşım kontrolüne çağırıldı. Ameliyat tarihinden itibaren 1, 2, 3. hafta film ve egzersiz
kontrolü için çağrılan hastalar altı hafta sonra radyografi kontrolüne çağrıldı. Yeterli
kaynama tespit edilen hastaların alçıları açıldı, K telleri çekildi. Erken dönemde elbileği
ve önkolun pronasyon-supinasyon hareketleri başlandı.

Olgularımızda, kaynama gecikmesi ya da psödoartroz ile karşılaşılmadı. 1


hastada (%3) antibiyotik tedavisine cevap veren yüzeyel enfeksiyon, 10 hastada (%34)
refleks sempatik distrofi, 1 hastada (%3) tendon yapışıklığına bağlı olduğu düşünülen 1.
parmakta ekstansiyon kaybı saptandı. Refleks sempatik distrofi gelişen hastalardan, fizik
tedavi konsültasyonu istenerek, tedavi verilen hastaların tümünde iyileşme sağlandı.
Birinci parmak ekstansiyon kaybı tespit edilen olgumuzda, K telleri 3. hafta çekilerek

37
alçılı tespite devam edildi. 6 hafta sonra ekstansiyon kaybının tamamen iyileştiği
saptandı.

Değerlendirme:

Hastaların kontrol radyografileri, Steward ve ark.nın radyolojik değerlendirme


kriterlerine göre değerlendirildi (tablo 5) (98). Klinik sonuçların incelenmesi için ise
Gardland-Werley klinik değerlendirme sistemi kullanıldı (Tablo 6) (51).

Tablo 5: Steward ve ark. radyolojik değerlendirme kriterleri

Dorsal tilt Nötral 1-10 11-14 >14


Radial angülasyon kaybı 0-4 5-9 10-14 >14
Radial uzunluk kaybı 0-4 4-6 7-11 >11
Puan 0 1 2 3

Tablo 6: Gardland-Werley klinik değerlendirme sistemi


Rezidüel deformite
Belirgin ulnar styloid 1
Rezidüel dorsal tilt 2
Elde radial deviasyon 2-3
Subjektif değerlendirme
Mükemmel (Ağrı yok, hareket sınırlaması yok) 0
İyi (Bazen ağrı, hafif derece hareket sınırlaması var) 2
Orta (Bazen ağrı, orta derece hareket kısıtlanması,elbileği güçsüzlüğü) 4
Kötü (Ağrı,hareketlerde ileri derecede kısıtlanma) 6
Objektif Değerlendirme
Dorsofleksiyon kaybı 5
Ulnar deviasyon kaybı 3
Supinasyon kaybı 2
Palmar fleksiyon kaybı 1
Radial deviasyon kaybı 1
Sirkümdiksiyon kaybı 1
Distal radioulnar eklemde ağrı 1
Komplikasyonlar
Artritik değişiklikler
Minimal 1
Ağrılı, minimal 3
Orta 2
Ağrılı, orta 4
Şiddetli 3
Şiddetli, ağrılı 5
Sinir komplikasyonları (median) 1-3
Alçı sebebi ile zayıf parmak hareketleri 1-2
Mükemmel
İyi 0-2
Orta 3-8
Kötü 9-20
Gardland-Werley Klinik Değerlendirme Kriterleri >21

38
SONUÇLAR
Gardland Werley klinik değerlendirme kriterlerine göre 30 hastanın 6’sında (%
20) mükemmel sonuç, 17’sinde (%57) iyi sonuç, 6’sında (%20) orta sonuç, 1’inde (%3)
kötü sonuç elde edilmiştir. (Tablo 7)

Tablo 7: Olgularımızın klinik sonuçları


SONUÇ KIRIK SAYISI %
Mükemmel 6 20
İyi 17 57
Orta 6 20
Kötü 1 3

Steward ve arkadaşlarının radyolojik değerlendirme kriterlerine göre;


olgularımızın 6 (%20)’sında mükemmel sonuç, 17 (%57)’sinde iyi sonuç, 6 (%20)’sında
orta sonuç, 1 (%3)’inde kötü sonuç elde edilmiştir (Tablo 8) (98).

Tablo 8: Radyolojik değerlendirme sonuçları

SONUÇ KIRIK SAYISI %

Mükemmel 6 20

İyi 17 57

Orta 6 20

Kötü 1 3

39
OLGULARIMIZ
Olgu
Dorsal Radial Radial
sıra Cinsiyet Etyoloji Yaş Taraf Ek lezyon Tip Rad Klinik
Açılanma Açılanma Kısalık
no:
Olgu 1 Erkek Araç Dışı 77 Sağ Sağ femur Tip 2 7 5 mm 1 4
T.K İntertrokanterik 1
k.
Olgu 2 Erkek Basit D. 45 Sol Tip 12 12 10 mm 2 10
2
Olgu 3 Kadın Basit D. 70 Sol Tip 12 13 10 mm 2 12
8
Olgu 4 Erkek Basit D. 35 Sağ Tip N 2 0 mm 0 2
2
Olgu 5 Kadın Basit D. 65 Sağ Tip 12 15 15 mm 3 21
1
Olgu 6 Kadın Basit D. 65 Sol Tip 5 7 5 mm 1 3
1
Olgu 7 Kadın Araç Dışı 70 Sol Sol femur Tip 4 6 5 mm 1 4
TK intertrokanterik 1
k.
Olgu 8 Erkek Basit D 20 Sol Tip 5 5 6 mm 1 4
2
Olgu 9 Kadın Basit D. 70 Sağ Tip 3 6 5 mm 1 4
1
Olgu Erkek Y.Düşme 22 Sol Tip 12 10 10 mm 2 13
10 8
Olgu Erkek Y.Düşme 25 Sol Tip N 4 2 mm 0 2
11 2
Olgu Erkek Y.Düşme 37 Sağ Tip 12 12 10 mm 2 9
12 6
Olgu Erkek Araç Dışı 38 Sağ Medial Tip 2 6 5 mm 1 3
13 TK malleol kırığı 8
Olgu Kadın Basit D. 65 Sol Tip 3 5 5 mm 1 3
14 1
Olgu Kadın Basit D. 39 Sol Tip 5 8 6 mm 1 5
15 2
Olgu Kadın Basit D. 65 Sol Tip 12 12 10 mm 2 12
16 1
Olgu Erkek Araç Dışı 66 Sol Tip 5 5 5 mm 1 7
17 Trafik K 1
Olgu Kadın Basit D. 28 Sol Tip 12 12 10 mm 2 10
18 8
Olgu Kadın Basit D. 54 Sol Tip 5 5 6 mm 1 7
19 6
Olgu Erkek Y.Düşme 22 Sağ Tip 10 6 4 mm 1 8
20 8
Olgu Kadın Basit D. 65 Sağ Tip 5 4 5 mm 1 8
21 1
Olgu Kadın Basit D. 30 Sol Tip 14 14 10 mm 1 7
22 3
Olgu Kadın Basit D. 20 Sol Tip N 2 0 mm 0 2
23 3
Olgu Kadın Basit D. 45 Sol Tip N 1 0 mm 0 2
24 2
Olgu Erkek Basit D. 45 Sağ Tip 8 6 5 mm 1 8
25 4
Olgu Kadın Basit D. 70 Sol Tip N 4 0 mm 0 2
26 1
Olgu Erkek Basit D. 67 Sol Tip N 4 0 mm 1 5
27 8
Olgu Erkek Basit D. 20 Sol Tip 10 5 5 mm 1 6
28 7
Olgu Erkek Basit D. 70 Sağ Tip N 4 4 mm 0 2
29 7
Olgu Kadın Basit D. 70 Sağ Tip 10 5 5 mm 1 8
30 8

40
Radius distal uç kırıklarının tedavisi esnasında görülebilen komplikasyonlardan olan
tendon yapışıklığını 1 olgumuzda (%3) tespit ettik. Tendon yapışıklığı sonucunda
oluştuğunu düşündüğümüz bu olgumuzda, K telleri 3. haftada çekildi, yoğun parmak
hereketleri uygulandı ve tedaviye yanıt alındı. Olgularımızdan 10’unda (%34) refleks
sempatik distrofi gelişti. Fizyoterapiye yeterli yanıt veren bu hastaların şikayetleri
geriledi. Geç başvuru nedeniyle redüksiyonun yeterli olarak sağlanamadığı 1 (%3)
olgumuzda yanlış kaynama oluştu. Bu hastamızın fonksiyonel sonuçları da kötü olarak
tespit edildi. Olgularımızda sakatlık bırakmayan komplikasyon oranı %40 olarak
saptanmıştır

41
OLGU ÖRNEKLERİ
Vaka NO.1 : YÖ, 55Y
İYİ SONUÇ

Hastanın ameliyat öncesi AP grafisi Hastanın ameliyat öncesi lateral grafisi

Ameliyat sonrası 1. gün AP grafisi Ameliyat sonrası 1. gün lateral grafisi

Hastanın ameliyat sonrası 12. aydaki AP Hastanın ameliyat sonrası 12. aydaki
grafisi lateral grafisi

42
Vaka NO.2 : ÇÖ, 52Y
İYİ SONUÇ

Hastanın ameliyat öncesi AP grafisi Hastanın ameliyat öncesi lateral grafisi

Hastanın ameliyat sonrası 1. gün AP grafisi Hastanın 1.gün lateral grafisi

Hastanın ameliyat sonrası 15. ay AP grafisi Hastanın ameliyat sonrası 15. ay lateral grafisi

43
Vaka NO.3 : ZA, 65Y
MÜKEMMEL SONUÇ

Hastanın ameliyat öncesi AP grafisi Hastanın ameliyat öncesi lateral grafisi

Hastanın ameliyat sonrası 1. gün AP grafisi Hastanın ameliyat sonrası 1. gün lateral
grafisi

44
Vaka NO.4: HT, 62Y
ORTA SONUÇ

Hastanın ameliyat sonrası 9. ay lateral grafisi


Hastanın ameliyat sonrası 9. ay AP grafisi

Hastanın ameliyat öncesi AP grafisi Hastanın ameliyat öncesi lateral grafisi


Hastanın ameliyat sonrası 1. gün AP grafisi
Hastanın ameliyat sonrası 7. ay AP grafisi
Hastanın ameliyat sonrası 1. gün lateral grafisi
Hastanın ameliyat sonrası 7. ay lateral grafisi

45
TARTIŞMA
Radius distal uç kırıklarının tedavisi, uzun yaşam beklentisi ve yaşam
kalitesinin artması ile birlikte büyük önem kazanmıştır. Genellikle konservatif olarak
tedavi edilen bu kırıklar, günümüzde hastaların kırık sonrası fonksiyonel sonuçlarını
iyileştirmek amacı ile, daha sık olarak cerrahi yöntemlerle tedavi edilmeye başlanmıştır
( 4, 64, 79).

Özellikle, elbileği eklemini ilgilendiren eklem içi kırıklar; genç, aktif insanların
yüksek enerjili travmaya daha sık maruz kalması sonucunda, çoğunlukla genç ve orta
yaşlarda görülmektedir. Weber ve ark. nın yaptığı çalışmada, perkütan çivileme ve alçı
uygulanan radius distal uç kırıklı olguların yaş ortalaması 40.1, Broadway ve ark. nın
çalışmalarında ise 40 olarak saptanmıştır (11,109). Bizim çalışmamızda da
hastalarımızın ortalama yaşı, literatürü destekleyecek şekilde 43.1 olarak tespit
edilmiştir.

Knirk ve ark.nın çalışmasındaki olguların %58’inde, Cooney ve ark.


çalışmasındaki olguların %83’ünde radius distal uç kırığı, ekstremitenin baskın
tarafındadır (67). Travma esnasında korunma refleksi olarak öncelikle baskın
ekstremitenin kullanılması bunun nedeni olabilir. Çalışmamızda, bu yazarların vaka
serilerinden farklı olarak, hastaların %36’sında sağ, %64’ünde sol ekstremite
etkilenmiştir. Hastalarımızın tümünün baskın ekstremitesi sağ taraftır. Baskın
ekstremiteyi daha sık etkileyen bu tip kırıklar, bizim çalışmamızda, baskın olmayan
tarafta daha sık olarak saptanmıştır. Bunun nedeninin, vaka sayısının göreceli olarak az
olmasından kaynaklandığı düşünülebilir. Radius distal uç kırığının baskın ekstremitede
sık karşılaşılması sonucunda belirgin bir iş gücü kaybı ortaya çıkmaktadır.

Kırıklı hastalarımızın, kadın/ erkek oranı incelendiğinde Lafontaine ve ark.nın


çalışmasında 86/ 111, Margaret ve ark. nın çalışmasında 29/ 30, Broadway ve ark.
çalışmasında ise 22/ 50’dir (7,11,77). Bu durum, günlük aktiviteler ve iş hayatı
esnasında erkeklerin travmalara daha sık maruz kalması ile açıklanabilir. Çalışmamıza
aldığımız olgularda kadın/ erkek oranının 16/14 olması literatür ile uyuşmamasına
rağmen, olgu sayımızın yeterli olmamasına bağlanabilir.

Radius distal uç kırıklarının, yaş ve cinsiyet faktörleri birlikte


değerlendirildiğinde, genç hasta grubunda erkeklerde, yaşlı hasta grubunda ise

46
kadınlarda daha sık görüldüğü saptanmıştır. Vaughan ve ark., kırıkların, yaşlı
osteoporotik kadınlarda genellikle basit travma ile, genç erkeklerde ise, trafik kazaları
ve düşme gibi yüksek enerjili travmalar ile oluştuğunu bildirmişlerdir (105). Bizim
hastalarımızda da, 40 yaş üzerindeki bütün kadın hastalarda travma sebebi basit düşme
olarak tesbit edilmiştir.

Yüksek enerjili travmalar sonucunda görülen parçalı elbileği eklem içi


kırıklarının yanında eşlik eden yaralanmalar olarak omuz çıkığı, dirsek kırığı veya
kırıklı çıkığı, karpal veya metakarpal kırıklar, median sinir lezyonları, damarsal
lezyonlar oluşabildiği bildirilmiştir (61). Bizim çalışmamızda, 3 hastamızda (%10)
başvuru anında ek lezyonlar mevcut idi. Araç dışı trafik kazası ifadesi ile başvuran iki
hastada ipsilateral femur intertrokanterik kırık, yüksekten düşme ifadesi ile başvuran bir
hastada ise ipsilateral medial malleol kırığı saptandı.

Radius distal uç kırıklarının genellikle açık el üzerine düşme sonucu görüldüğü


bildirilmiştir (1,7,27). Bacorn ve Kurtzke’nin 2047 hastayı içeren vaka serilerinde
kırıkların %91.6’sının, basit düşme sonucu oluştuğu belirtilmektedir (7). Knirk ve
Jupiter’ın 43 olguluk vaka serisinde ise, kırık oluşma nedeninin 27 hastada (%62.8)
düşme, 15 hastada (%34.9) trafik kazası, 1 hastada (%2.3) ise iş kazası olduğu
bildirilmiştir (67). Bizim çalışmamızda, hastaların kırıklarının 4’ü (%13.4) trafik kazası,
26’sı (%86.6) düşme sonucu oluşmuştur. Düşme ifadesi ile başvuran hastaların 4’ ü (%
13) yüksekten düşme, 22’ si (%74) basit düşmedir.

Radius distal uç kırıklarının tedavisinde, sonucu etkileyen en önemli faktörler;


radial inklinasyon ve palmar inklinasyonun uygun olarak sağlanamaması, radial kısalık
varlığı veya eklem içi kırıktır. Depalma ve ark., redüksiyon sonrası dorsal açılanmanın 5
dereceden fazla olduğu veya radiusta 3 mm’den fazla kısalma olduğu durumlarda,
sonuçları kötü olarak bildirmişlerdir (31).

Knirk ve ark. göre, distal radius kırıklarında sonuç, tedavi başlangıcındaki ve


tedavi sonundaki deplasman dereceleri ile ilgilidir. Bu yazarlara göre:

1. Eklem yüzeyinde basamaklaşma 2 mm den fazla ise,

2. Radial kısalma 5 mm den fazla ise,

3. Dorsal açılanma 20 dereceden fazla ise,

4. Radial inklinasyon açısında 10 derece veya daha fazla kayıp mevcut ise kötü
sonuç alınır (67).

47
Kadavra önkolları üzerinde yapılan biomekanik çalışmada, distal radiusta 2.5
mm kısalmanın yada distal radius eklem yüzeyinde redüksiyon sonrası dorsal
açılanmanın, ulnadaki aksiyel yüklenmeyi belirgin olarak arttırdığı bildirilmiştir (83).
Ulnar yüklenmenin artması sonucunda, posttravmatik artrit ve elbileğinin ulnar tarafında
kronik ağrı ortaya çıkabilmektedir (52). Ayrıca radial kısalma ulnokarpal eklem yükünü
arttırırken, radiokarpal eklemin yükünü azaltmaktadır (23,100).

Farklı bir biomekanik çalışmada, kırık sonrası distal radiusun dorsale açılanması
sonucunda os scaphoideum ve os lunatum arasındaki eklem aralığının azaldığı
saptanmıştır (93). Bu bulguya göre, distal radiusun palmar inklinasyonun kaybı,
zamanla posttravmatik artrite ve kronik elbileği ağrısına sebeb olabilmektedir. Distal
radius kırıklarından sonra görülebilen posttravmatik artrit, bu kırıkların en önemli
komplikasyonlarından birisidir (65,59,88,93,94). Frykman ve ark., bu durumun yalnızca
radiokarpal eklem için değil, aynı zamanda radioulnar eklem için de geçerli olduğunu
bildirmiştir (49). Knirk ve ark., eklem yüzeyinde 1 mm den fazla basamaklaşma olması
durumunda, vakaların %90’ında posttravmatik artrit oluşabileceğini göstermişlerdir
(66). Otuz yaşından genç hastalardaki radius distal uç kırıklarında, aşırı dorsal
açılanmanın midkarpal instabilite ile beraber olabileceği ve sonuçta kronik instabilite
belirtilerinden olan ağrı, kavrama gücünde azalma şikayetleri ortaya çıkabileceği
bildirilmiştir (4,62,63). Çalışmamız sonucunda, 6 ay ile 24 ay izlem süresi olan
hastalarımızın hiç birinde posttravmatik artrit ile karşılaşmadık.

Sonuç olarak, radius distal uç kırıklarında redüksiyonun kalitesi ile fonksiyonel


sonuçlar arasında yakın ilişki vardır (77,80). Çalışmamızda da elde ettiğimiz bulgular,
redüksiyon kalitesi ile klinik sonuçlarımız arasında önemli bir ilişki olduğunu
göstermiştir. Steward ve ark. radyografik değerlendirme kriterlerine göre, 0 puan alan 6
hastamızın sonuçları, Gardland- Werley fonksiyonel değerlendirme kriterlerine göre
mükemmel, 1 puan alan 17 hastamızın fonksiyonel sonuçları iyi, 2 puan alan 6
hastamızın fonksiyonel sonuçları orta, 3 puan alan 1 hastamızın fonksiyonel sonucu ise
kötü olarak tespit edilmiştir. Steward ve ark. nın radyografik değerlendirme kriterlerine
göre en iyi sonuç 0 puan, kötü sonuç 3 puan almaktadır. Kötü fonksiyonel sonuç alınan
tek olgu, geç başvuru sonucunda kırık oluşundan itibaren 16 gün sonra, genel durum
bozukluğu nedeni ile kapalı redüksiyon uygulanan Frykman tip 1 radius distal uç
kırıklı hasta idi.

48
Radius distal uç kırıklarında prognozu belirleyen kriterlerin en önemlisinin
hangisi olduğu tartışmalıdır. Gartland ve ark. yaptıkları çalışmaya göre, palmar eğim
ortalama 11 derece, radial deviasyon ortalama 23 derece olmalıdır. Eklem yüzeyine
uzanan kırıkların prognozu kötüdür ve kırığın redüksiyon öncesi dorsal açılanma
miktarının prognoza etkisi yoktur. Redüksiyon sonrası yapılan takiplerde, redüksiyonun
bozulması sonucunda gelişen dorsal açılanma, prognozu kötü yönde etkileyebilir. Radial
inklinasyon açısının bozulması ise prognozu, dorsal açılanma kadar etkilememektedir.
Redüksiyon sonrası gelişen dorsal açılanmanın dorsofleksiyona kötü yönde etkisi
bulunmazken, özellikle 11 dereceden fazla dorsal açılanma palmar fleksiyon hareketini
belirgin biçimde kısıtlayabilir. Redüksiyon sonrası radial inklinasyonda azalma,
elbileğinin laterale hareketlerini azaltır. Radial kısalmanın, dorsal ve lateral açılanmaya
göre daha fazla elbileği lateral hareketlerini etkilediği saptanmıştır. Redüksiyon sonrası
gelişen radial açılanma ile beraber kısalma, artmış radial deviasyon, azalmış ulnar
deviasyona sebeb olur (51). Fernandez ve ark., dorsal açılanmanın 25 dereceden fazla
olmasının, Pogue ve ark. ise 20 dereceden fazla olmasının kötü fonksiyonel sonuçlara
yol açacağını tespit etmişlerdir (44,88). Buna karşılık, Aro ve ark. radius distal uç
kırıklarında sonucu etkileyen en önemli faktörün radial kısalma olduğunu
bildirmişlerdir. Üç mm den fazla kısalma, beraberinde açılanma veya eklem yüzeyinde
basamaklaşmaya bakılmaksızın sonuçları olumsuz yönde etkiler. Bu yazarlar, iyi
prognoz için radyografik olarak 10 derece ve altı dorsal açılanma, 13 derece ve üstü
radial inklinasyon, 2 mm den daha az radial kısalma olması gerektiğini belirlemişlerdir
(5). Diğer çalışmalarda ise, radial kısalmanın 5 mm den fazla olması halinde, tedavide
başarısız sonuç alınacağı bildirilmiştir (24,80,107). Frykman ve ark. ve Depalma ve
ark. göre, fonksiyonel sonucun iyi olabilmesi için gereken şart, radial uzunluğun
sağlanmasıdır (31,49). Bu nedenle palmar tilt ve radial uzunluğun ölçülmesi, distal
radius kırıklarının tedavisinde yol gösterici faktörlerdir (6,10,104).

John ve ark., radius distal uç eklem içi kırıklarında 2 mm den fazla deplasmanın
posttravmatik artrite sebeb olabileceğini bildirmişlerdir (11). Bizim vakalarımızda
prognozun birden fazla faktöre bağlı olduğu saptandı. Bu faktörler, eklem içi
basamaklaşma ile beraber radial kısalmadır. Palmar inklinasyonun bozulmasının, eklem
içi basamaklaşma veya radial kısalma kadar prognozu kötü yönde etkilemediği görüldü.
Hastaların prognozunu kötü yönde etkileyen diğer bir faktör de, radius kırığı ile beraber
ulna styloid kırığının varlığıdır. Knirk ve ark. göre, kaynamayan styloid kırığı prognozu
olumsuz yönde etkiler (67). Pogue ve ark. yaptığı deneysel çalışmaya göre ise, radius

49
distal uç kırığı ile birlikte ulna styloid kırığının varlığı, eklemin toplam temas
yüzeyinde belirgin bir değişikliğe sebeb olmamakta ve bundan dolayı genellikle klinik
bulgu vermemektedir (88). Smaill ve ark., ulna styloid kırığı varlığında, elbileği
rotasyonlarında kısıtlılık olabileceğini fakat ağrıda artma olmayabileceğini
bildirmişlerdir (94). John ve ark. ise, radius distal uç kırıklarında ulna styloid kırığının
kaynamamasının sonucu etkilemediğini düşünmektedirler (11). Bizim vakalarımızda
Gardland-Werley’ in klinik sonuçlarına göre, Frykman tip 1 kırıklı hastalar ın (ulna
styloid kırığı olmayan grup) 1’i mükemmel, 7’si iyi, 1’i orta, 1’i kötü sonuç alırken,
Frykman tip 2 kırıklı hastaların 3’ü mükemmel, 2’si iyi, 1’i orta sonuç aldığı tespit
edilmiştir. Olgu sayısı az olmakla beraber, bize göre styloid kırığının varlığı,
fonksiyonel sonuçlarda belirgin bir değişikliğe sebeb olmamıştır.

Radius distal uç kırıklarının tedavi seçiminde farklı görüşler bulunmakla birlikte,


zamanla büyük değişiklikler göstermiştir. Kırığı ilk tanımlayan Colles’e göre; bu
kırıklar konservatif olarak kolaylıkla tedavi edilebilir ve deformite olmasına rağmen
ekstremite bir süre sonra ağrısız olarak fonksiyon görmeye başlayabilir idi (17). Bu
görüşe katılan bir çok yazar, distal radius kırıklarının tedaviden bağımsız olarak iyi
prognozlu olduğunu bildirmişlerdir (53). Gartland ve Werley yaptıkları çalışmada,
radius distal uç kırıkların kapalı redüksiyon ve alçı ile tesbitinin yeterli olacağını
bildirmişlerdir (51). Smaill ve ark., kırıkları objektif ve subjektif sonuçlarına göre
değerlendirmişler, el bileğinde rotasyon ve hareket kısıtlılığı bulunmasına rağmen,
hastaların tamamının sonuçtan memnun olduğunu bildirmişlerdir (94). Arıtamur ve ark.
nın yaptıkları çalışmada, tüm hastalara kapalı redüksiyon ve alçı tespiti uygulanmış,
erken başvuran 186 taze basit kırıkta %87.7 oranında iyi sonuç aldıklarını
bildirmişlerdır (3).

Gelişen görüntüleme yöntemleri ile radius distal uç kırıklarının tek tip olmadığı,
stabil ekleme uzanmayan kırıklarda kapalı redüksiyon ve alçı uygulaması ile
fonksiyonel olarak yaklaşık % 80 iyi sonuç alınabileceği gösterilmiştir (21,51,64,72).

LaFontaine ve ark. ortaya koyduğu kriterlere göre stabil kırıklar, nondeplase


veya az deplase, dorsal parçalanması olmayan, genç yaştaki hastalarda görülen
kırıklardır (70). Bu hastalarda yapılacak alçılı tedavi genellikle yeterlidir. Stabil
olmayan radius distal uç kırıklarında ise farklı tedavi yöntemleri denenmesi
gerekmektedir. Depalma ve ark., radius distal uç parçalı kırıklarında klasik alçılama
yöntemiyle klinik ve radyolojik olarak kötü sonuçlar alındığını, normal anatominin

50
yeniden oluşturulması için her türlü tedavi şeklinin denenebileceğini bildirmişlerdir
(31). Mason ve ark., ortalama izlem süresi 22 ay olan 100 olgudan oluşan serilerinde,
kapalı redüksiyondan sonra alçı tespitini içeren konservatif tedavi yöntemini
uyguladıklarını, 95 (%95) olguda sonuçların iyi, 5 (%5) olguda ise sonuçların kötü
olduğunu saptamışlardır (74). Maurizio ve ark. konservatif olarak tedavi edilen radius
distal uç kırıklarında özellikle Frykman tip 7 ve tip 8 kırıklarda, takiplerde dorsal
açılanmanın arttığını göstermişlerdir (2). Kapalı olarak iyi redükte edilmiş ve alçılı
tedavi uygulanmış kırıklarda redüksiyon kaybının gelişebileceği, tekrar redüksiyondan
sonra olguların %46’sında redüksiyonda kayıp oluştuğu gösterilmiştir (5,18).

Kapalı redüksiyon ve alçılı tespit yöntemi ile tedavi edilen hastalarda, ilk
haftadan sonra gelişen redüksiyon kaybına müdahale edilmesi zordur (58). Buna karşın
McQueen ve ark., 60 yaşından genç hastalarda, kapalı redükte edilen ve tekrar deplase
olan kırıkların redüksiyonunun, fonksiyonel sonuçları iyileştirdiğini göstermişlerdir
(78).

Günümüzde radius distal uç kırıklarında tedavi, kırığın stabilitesine göre


planlanmalıdır. LaFontaine ve ark. yaptıkları çalışma ile kırığın stabilitesini belirleyen
kriterler ortaya koymuşlardır. Stabil olmayan kırığın aşağıdaki kriterlerden en az üç
tanesine sahip olması gerekmektedir. Bunlar:

1) Kırık oluştuğunda dorsal açılanmanın 20 dereceden fazla olması,

2) Dorsal metafizer parçalanma olması,

3) Radiokarpal eklem içi yayılım olması,

4) Beraberinde ulna styloid kırığı olması,

5) Hastanın yaşının 60’dan büyük olmasıdır (70).

Kırık stabilitesinde dorsal parçalanmanın büyük önemi vardır (13,16,31).


Jackins ve ark. göre, dorsal korteksin parçalı olmaması kırığın dorsal açılanmasını
engeller. Eklem içi kırıklara bağlı dorsal açılanma geliştiğine dair bilgi yoktur (58).

Jenkins ve ark., stabil olmayan eklem içi kırıklarda konservatif tedavi


uygulanması sonucu redüksiyon kaybının %5 oranında görüldüğünü, bu durumun yeni
bir redüksiyonla düzeltilmesi gerektiğini bildirmiştir (57).

Stabil olmayan radius distal uç kırıklarında uygulanan perkütan çivileme ve alçılı


tespit yöntemi, günümüzde yaygın olarak kullanılan ve uygun vakalarda fonksiyonel

51
sonuçları iyi olan bir yöntemdir. DePalma ve ark., eklem içi kırıklarda uyguladıkları
perkütan çivileme ve alçılı tespit yöntemi ile %52.7 mükemmel, %25 iyi, %17.8 orta ve
kötü sonuç bildirmişlerdir (31). Stein ve ark. göre ise bu yöntem, parçalı kırıklarda
radial uzunluğun tespitini sağlar ve takipler sırasında sık görülen dorsal açılanmanın
oluşumunu engeller (97). Stein ve ark. yaptığı başka bir çalışmada, 42 olguya perkütan
çivileme ve alçılı tespit, 15 olguya kapalı redüksiyon ve alçılı tespit uygulanmış,
perkütan çivileme ve alçılı tespit yönteminin daha iyi sonuç verdiği, seyrek de olsa çivi
ile ilgili komplikasyonlar geliştiği bildirilmişlerdir (100).

Stabil olmayan distal uç kırıklarına uygulanan diğer tedavi yöntemlerinden birisi


de, kapalı redüksiyon ve eksternal fiksatör uygulamasıdır. Kapalı redüksiyon ve alçılı
tespit yönteminin eksternal fiksatör ile tedavi yöntemiyle karşılaştırılmasında da benzer
sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Jenkins ve ark, eksternal fiksatör yöntemi ile alçılı tespit
yöntemini karşılaştırmışlar, alçılı tespit yöntemi ile tedavi edilen tüm vakalarda
redüksiyon kaybı oluştuğunu gözlemlemişlerdir. Eksternal fiksatör yöntemi ile tedavi
edilen hasta grubununda ise yapılan takiplerde redüksiyon kaybı saptanmamıştır (57).

Kapalı redüksiyon ve perkütan çivileme yöntemi ile, kapalı redüksiyon ve


eksternal fiksatör yöntemi karşılaştırıldığında; Clancey ve ark. göre, az parçalı eklem içi
deplase kırıklarda perkütan çivileme en uygun tedavi yöntemidir, ancak ikiden fazla
parçası bulunan eklem içi kırıklarda eksternal fiksatör ile tedavi yöntemini
önermektedirler (16). DePalma ve ark. göre de, perkütan çivileme yönteminin eksternal
fiksatör yöntemine üstünlüğü, çivi yolu enfeksiyonun daha az sıklıkla görülmesi ve
metakarpal bölgedeki tespite bağlı oluşabilen elde fonksiyon bozukluğu gibi
komplikasyonların görülmemesidir (31). Ayrıca ülkemiz koşullarında perkütan çivileme
ve alçılı tespit yöntemi, kapalı redüksiyon ve eksternal fiksatör yöntemine göre daha az
maliyetli ve hasta konforu açısından göreceli olarak iyi bir yöntemdir. Bu
üstünlüklerinden dolayı, çalışmamızda hastalarımıza perkütan çivileme ve alçılı tespit
yöntemi uygulanmıştır.

Knirk ve ark., eklem içi radius distal uç kırıklarının tedavisinde, perkütan


çivileme yöntemi ile redüksiyon kaybı olabileceğinden, kapalı redüksiyon ve eksternal
fiksasyon yöntemi uygulanmasını önermişlerdir (67). Çalışmamızda takip ettiğimiz
vakalarda, perkütan çivileme yöntemi ile redüksiyon kaybı gözlenmemiştir.

Bazı yazarlar, perkütan çivileme ve eksternal fiksasyon yönteminin ancak düşük


enerjili travmalarda iyi sonuçlar sağlayabileceğini, redükte edilemeyen, basamaklaşması

52
fazla eklem içi radius distal uç kırıklarında açık redüksiyon yönteminin daha iyi
sonuçlar sağladığını savunmaktadırlar (67,109). Melone ve ark., dorsal ve palmar
medial parçaların ayrıldığı eklemiçi kırıklarda açık redüksiyon ve internal fiksasyon
yönteminin uygulanması gerektiğini bildirmişlerdir (80). Eklem içi kırıkların açık
redüksiyon ile tedavi yönteminde, özellikle genç hastalarda buttress (payanda)
plaklarının kullanılması önerilmektedir (30,41,103). Çalışmamızda, kapalı redüksiyonun
sağlanamadığı bir hastamıza, genel durum bozukluğu nedeni ile açık redüksiyon
uygulanamamış ve fonksiyonel sonuç kötü olarak tespit edilmiştir.

Radius distal uç kırıklarının tedavisinde uygulanan alçılı tespitin şekli de


tartışılmaktadır. Arıtamur ve ark., sirküler alçı ile tespit yöntemin radius distal uç
kırıklarında yeterli kaynamayı sağlamak için uygun tedavi yöntemi olduğunu, alçı atel
yerine sirküler alçı uygulamasının ülkemiz koşullarında daha çok tercih edilmesi
gerektiğini savunmuşlardır (3).

Çalışmamızdaki tüm hastalarımızda, alçılı tespit yöntemi olarak kısa kol sirküler alçı
kullanılmıştır .

Sonuç olarak, günümüzde radius distal uç kırıkları ile ilgili kabul edilmiş olan
görüş; bu kırıklarının karmaşık kırıklar olduğu, prognozun kırığın tipine ve yapılan
tedaviye bağlı olarak değiştiği şeklindedir (2, 11, 31, 33).

Depalma ve arkadaşlarına göre ise deplase radius kırıkları unlar çivileme ile
redükte edilebilir ve sonuçlar oldukça iyidir (31).Yazarlara göre çiviler mutlak yivli
olmalıdır ve ulnar taraftan radial tarafa doğru gönderilmelidir. Tellerin yivli olması
deplasmanı engeller. Biz tesbit için radial styloid’den gönderdiğimiz 2 adet yivsiz K teli
kullandık. Olgularımızda iyi sonuç aldık. Depalma ve arkadaşlarına göre alçı sekiz
hafta tutulmalıdır. 6 hafta içinde alçısı çıkarılan olgularda deplasman görülmüştür (31).
Biz tüm olgularımızda alçıyı 6 hafta sonra çıkarttık ve herhangi bir komplikasyona
rastlamadık.

53
SONUÇ

Şişli Etfal Hastanesi 2.Ortopedi ve Travmatoloji kliniğinde, Mayıs 2003-


Ağustos 2004 yılları arasında kapalı redüksiyon ve perkütan çivileme yöntemi ile tedavi
edilen radius distal uç kırıklı hastaların değerlendirmesinde;

1. Radius distal uç kırıklarınının özellikle orta yaş sonrası ortaya çıktığı,

2. Etyolojik sebeb olarak ilk sırayı basit düşmelerin aldığı,

3. Kapalı redüksiyon ve perkütan çivileme yönteminin, radius distal uç


kırıklarının tedavisinde sık görülen ve sonuçları kötü yönde etkileyen redüksiyon
bozulmasını engellediği,

4. Kapalı redüksiyon ve perkütan çivileme yönteminin uygun repozisyonun


sağlanabildiği hemen her hastaya uygulanabildiği, lokal anestezi ile bile başarılı
sonuçlar alınabildiği,

5. Bu tedavi yönteminin başarılı olması için kırığın mümkün olan en erken


zamanda ameliyat edilmesi gerektiği,

6. Kısa ameliyat süresi sebebiyle hemen her hastaya uygulanabileceği, ve kısa


süreli hastanede kalış nedeni ile düşük maliyetli bir ameliyat olduğu,

7. Bu tedavi şekli ile sakatlık bırakan komplikasyon oranının çok az olduğu


sonucuna varıldı.

54
ÖZET

Radius distal uç kırıkları, orta yaş üzeri daha sıklıkla görülen kırıklardır.
Geçmişte genellikle tamamen konservatif olarak tedavi edilen bu kırıklar, günümüzde
ortopedik cerrahinin gelişmesi ile daha sıklıkla cerrahi olarak tedavi edilmektedir.

Her kırıkta olduğu gibi, radius distal uç kırıklarında da özellikle eklem


etkilenmişse, mümkün olan en iyi redüksiyon yapılmalıdır.

Bu prospektif çalışmamızda Şişli Etfal 2.Ortopedi ve Travmatoloji kliniğinde


Mayıs 2002-Ağustos 2004 tarihleri arasında 30 olguya ait, 30 radius distal uç kırığı
kapalı redüksiyon ve perkütan çivileme yöntemi ile incelendi. Hastaların 14’ü erkek
16’sı kadın idi. En az 6 ay, en fazla 24 ay izlenen 30 olguya ait 30 kırığın sonuçları
değerlendirildi. Tedavi sonrası (%20) olguda mükemmel, 17 (%57) olguda iyi, 6 (%20)
olguda orta, 1 (%3) olguda ise kötü sonuç alındı.

Çalışma sonucu olarak özellikle stabil olmadığı düşünülen kırıklarda kapalı


redüksiyon ve perkütan çivileme yönteminin her hastaya uygulanabileceği, çivileme ile
repozisyon kaybının tamamının engellenebildiği, uygun repozisyonunun sağlanabildiği
tüm vakalarda iyi sonuçlar alınabildiği sonucuna varıldı.

55
KAYNAKLAR

1. Adams CR. Outline of Fractures. 6th ed. Edinburgh: Churchill Liwingstone,


1972; pp 158-68

2. Altissimi M, Antenucci R, Fiacco C, et al: Longterm result of conservative


treatment of the distal radius. Clin Orthop. 1986; 206: 202-204

3. Arıtamur A, Akalın Y, Sazar Z. Colles kırıkları. 240 vakada yapılan araştırma ve


sonuçları; III. Türkiye Ortopedi ve Travmatoloji Kongre kitabı, İzmir: 1973;
sayfa 280-6

4. Ark J, Jupiter JB. The rationale for precise management of distal radius
fractures. Clin. Orthop North Am. 1993; 24(2): 205-10

5. Aro H, Koivunen T. Mınor axiel shortening of the radius affects outcome of the
Colles fractures treatment. J Hand Surg. 1991; 16: 392-98

6. Aro H, Koirunen J, Katevuo K, et al. Late compression neuropathies after


Colles’ fractures. Clin Orthop 1988; 233: 217-225

7. Bacorn RW, Kurtzke JF. Colles’ fracture; A study of two thousand cases from
the Newyork State Workmen’s Compensation Board. J Bone Joint Surg 1953;
35-A: 643-58

8. Bickerstaff, D.R.; Bell, M.J. Carpal malalingment in Colles’fractures. J Hand


Surg 1989; 14B:155-160

9. Bowers W.H. The distal radioulnar joint pp: 743-769 1982; In: Green DP(ed):
Operative hand surgery. Churchill Livingstone,New-York

10. Bowers W. The distal radioulnar joint. In: Green D,Hotchkiss R,Pederson W,
eds. Green’s operative hand surgery, 4th ed. New-York:Churchill-Liwingstone,
1999: 986-1032

11. Bradway JK, Amadio PC. Open reduction and internal fixation of displaced,
comminuted intraarticular fractures of the distal end of the radius. J Bone Joint
Surg 1989; 71(A): 839

12. Caldwell JA. Device for making traction on the fingers. JAMA 1931; 96: 1226-
31

13. Chapman D.R, Bennett J.B, Bryan,W.J, Tullos,H.S. Complications of distal


radius fractures: Pins and plaster treatment. J Hand Surg 1982; 7A: 509-512

14. Chidgey LK, Dell PC, Bittar E, Spanier S, Hermansdorfer JD: Tear patterns and
collagen arrangement in the triangular fibrocartilage. J Hand Surg 1990 15A:
826

56
15. Chidgey LK. Histologic anatomy of the triangular fibrocartilage.Hand Clinics
1991; 7: 249-262

16. Clancey G.J. Percutaneous Kirschner-wire fixation of Colles’ fractures. J Bone


Joint Surg 1984; 66A: 1008-1014

17. Cohen S. Mark. Fractures of the distal radius. In: Bruce D, Alan M, Jupiter J,
Trafton P. Skeletal Trauma, 2th ed. Vol 2. Philadelphia: Sounders Company,
1998: 1383

18. Collert S, Isacson J. Management of redislocated Colles’fractures. Clin Orthop


1978; 135: 183-186

19. Cooney WP, Dobyns JH, Linscheid RL. Complication of colles fractures. J Bone
Joint Surg 1980; 62(A): 613-19

20. Cooney WP, Agee JM, Hastings H II, Melone CP, Rayhack JM: Management of
intra-articular fractures of the distal radius. Contemporary Orthopedics 1990; 21:
71-104

21. Cooney W.P. Management of Colles’ fractures. Editorial. J Hand Surg 1989;
14B: 137-139

22. Cooney WP. Fractures of distal radius. Clin. Orthop North Am 1993; 24(2): 211-
16

23. Cooney WP, Linscheid RI, Fractures and dislocation of the wrist. In:Rockwood
CA Green DP (ed). Fracture in adults. Four ed. Philadelphia-New-York:
Lippincott-Raven, 1996; 745-867

24. Cooney WP. External fixation of the distal radius fractures. Clin.Orthop 1983;
180: 44-49

25. Cooney W.P, Linscheid R.L, Dobyns J.H. External pin fixation for unstable
Colles fractures. J Bone Joint Surg 1979; 61A: 840-845

26. Cooney WP, Bussey R, Dobyns JH, Lincheid R: Difficult wrist fractures:
Perilunat fracture-dislocations of the wrist. Clin Orthop 1987; 214: 136-147

27. Çallı İ. Travma (Ege R). Bilek ve el kırıkları, Ankara: Emel Matbaacılık San.
1981: sayfa 354-8

28. Darrach W: Colles fracture. N Engl J Med 1942; 226: 594-596

29. Darrach W: Fractures of the lower extremity of the radius: Diagnosis and
treatment. JAMA 1927; 89: 1683-1685

30. De Oliveira J.C. Barton’s fractures. J Bone Joint Surg 1973; 55A: 586-594

31. De Palma, A.F. Comminuted fractures of the distal end of the radius treated by
ulnar pinning. J Bone Joint Surg 1952; 34A: 651-662

57
32. Dobyns JH, Linscheid RL. Fractures and dislocations of the wrist. Fractures in
Adults. Ed by Rockwood CA, Gren DP. 2 nd ed vol 1 Philadelphia: Lippincott
Co, 1984; pp: 423-34

33. Dobyns JH, Linscheid RL: Complications of treatment of fractures and


dislocations of the wrist. pp 271-352. 1948 In Epps CH Jr(ed): Complications in
Orthopaedic Surgery. JB Lippincott, Phidelphia

34. Dowling J.J, Sawyer B Jr. Comminuted Colles’ fractures. Evaluation of a


method of treatment. J Bone Joint Surg 1952 34A: 651-662

35. Editorial A new approach to Colles’ fractures, Lancet 1975; 267-8

36. Ege R: Hareket Sistemi Travmatolojisi. A.Ü.Tıp.Fak.Yayınlarından; Sayı 365,


Ankara: Yargıçoğlu Matbaası,1978; Sayfa 379-94

37. Ege R. Kırıklar ve eklem yaralanmaları. In: Ege R,ed. Travmatoloji, Ankara;
Kadıoğlu Matbaası, 1989; 1777-84

38. Ekenstam F, Palmer AK, Glisson RR: The load on the radius and ulna in
different positions of the wrist and forearm. Acta Orthop Scand 1984; 55: 363-
365

39. Ekenstam F, Engvist O, Wadin K: Results from resection of the distal end of the
ulna after fractures of the lower end of the radius. Scand J Plast Reconstr Surg
1982; 16: 177-181

40. Ekenstrom F. The anatomy of the distal radioulnar joint. Clin Orthop Rel Res
1992; 275: 14-18

41. Ellis J. Smith’s and Barton’s fractures: A method of treatment. J Bone Joint Surg
1965; 47B: 724-727

42. Engel J, Salai M, Yaffe B, et al. The role of three dimension computerized
imaging in hand surgery. J Hand Surg 1987; 12B, 349-352

43. Epner R, Bowers W, Guilford W. Ulnar variance: the effect of wrist positioning
and roentgen filming technique. J Hand Surg (Am) 1982; 7: 298-305

44. Fernandez DL: Reconstructive procedures for malunion and traumatic arthritis.
Clin Orthop North Am 1993; 24(2): 341-63

45. Fernandez DL, Scott W. Wolfe. Distal radius fractures In: Green D,Hotchkiss
R,Pederson W, eds. Green’s operative hand surgery, 2005 5th ed. New-York:
Churchill-Liwingstone: 646

46. Fisk GR: An overview of injuries of the wrist. Clin Orthop 1980; 149: 137-144

47. Friberg S, Lundström B: Radiographic measurements of the radiocarpal joint in


normal adults. Acta Radiol Diagn 1976; 17: 249

48. Friedman S, Palmer A, Short W. Changes in ulnar variance with grip. J Hand
Surg (Am) 1993; 18: 713-716

58
49. Frykman G: Fracture of the distal radius including sequelae- Shoulder-hand-
finger syndrome, disturbance in the distal radioulnar joint and impairment of
nerve function. Acta Orthop Scand(Suppl) 1967; 108: 1-153

50. Gam S, Rohmann C, Silverman F. Radiographic standarts for postnatal


ossification and tooth calcification. Med Radiogr Photogr 1967; 43: 45-66

51. Gardland JJ Jr, Werley WC. Evaluation of healed Colles’ fractures. J Bone Joint
Surg 1951; 33-A: 895-907

52. Gilula LA, Metz VM. Posttraumatic ligamentous instabilities of the wrist.
Radiology 1978; 129: 641

53. Gurd FB: The Colles-Pouteau fracture of the lower end of the radius. Am J Surg
38; 1937 : 526-538

54. Hagert C-G: Functional aspects on the distal radioulnar joint. J Hand Surg 4:
585, 1979

55. Hagert C-G: The distal radioulnar joint. Hand Clinics 1987; 3: 41-50

56. Hold LE, Mackinnon SE: Reflex sympathetic dystrophy in the hands. Clinical
and scintigraphic criteria. Radiology 1984 ; 152: 517

57. Jenkins NH, Jones DG. External fixation of Colles fractures an anatomical
study. J Bone Joint Surg 1987; 69(B): 207-11

58. Jenkins NH: The unstable colles fracture, Journal of Hand Surgery(Br),1989:
4B,p: 149-154

59. Jenkins NH, Mintowt-Czyz WI: Mal-union and dysfunction in Colles’fracture. J


Hand Surg 1988; 13B: 291-293

60. Johnson GH, Fiedman L, Kriepler J.C. Computerized tomographic evaluation of


acute distal radial fracture. J Hand Surg 1992 ;17A: 738-744

61. Jones KG: Colles’ fracture. J Arkansas Med Soc 1976; 73: 244-247

62. Jupiter JB. Intraarticular fractures of the distal end of the radius. Clin Orthop
1986; 68(A): 647

63. Jupiter JB, Masem M: Reconstrüction of post-traumatic deformity of the distal


radius and ulna. Hand Clin 1988; 4: 377-390

64. Jupiter JB. Current concepts rewiew:Fractures of the distal end of the radius. J
Bone Joint Surg 1991: 73(A): 461

65. Jupiter J, Rudor J, Roth DA: Computer generated bone models in the planning
of osteotomy of multidirectional distal radius malunion. J hand Surg 1992;17A:
406-419

59
66. Knirk J, Jupiter JB: Late results of intra-articular fractures in young adults.
Orthop Trans 1985; 9: 456-457

67. Knirk JL, Jupiter JB. Intra-articular fractures of the distal end of the radius in
young adults. J Bone Joint Surg 1986; 68-A(5): 647-59

68. Kozin S.H, Wood M.B. Early soft tissue complications after fractures of the
distal part of the radius. J Bone Joint Surg 1993 ; 75A: 144-153

69. Kör Atilla: Radius distal uç kırıklarında tedavi sonuçlarımız. Uzmanlık tezi,
1998, p:1

70. LaFontaine M, Hardy D, Delience P.H. Stability assessment of distal radius


fractures. Injury 1989; 20: 208-210

71. Lewis OJ, Hamshere RJ, Bucknill TM: The anatomy of the wrist joint. J Anat.
1970 106: 539-552

72. Lidstrom A. Fractures of the distal radius: A clinical and statistical study of end
results. Acta Orthop Scand 1959; 41: 1-118

73. Mack, G.R.; McPherson, S.A.; Lutz, R.B. Acute median neuropathy after wrist
trauma: The role of emergent carpal tunnel release. Clin Orthop 1994; 3: 141-
146

74. Mason ML. Colles’ fracture: A survey of End-results. Br J Surg 1953; 40: 340-
46.

75. Mcauliffe TB, Hilliar KM, Coates CJ, Grange WJ. Early mobilisation of Colles
fracture. A prospective trial. J Bone Joint Surg 1987; 69-B: 727-9.

76. McCarroll, H.R., Jr. Nerve injuries associated with wrist trauma. Orthop Clin
North Am 1984; 15: 279-287

77. Margaret McQueen,Jeanette Caspers:Colles fracture:does the anatomical result


affect the final function?,Journal of bone and joint surgery(Br)1988: 70, p:649-
651.

78. McQueen M.M, MacLaren A, Chalmers J. The value of remanüplating Colles’


fractures. J Bone Joint Surg 1986; 68B: 232-233

79. Melone CP: Articular fractures of the distal radius. Orthop Clin North Am 1984;
15: 217.

80. Melone CPJr: Open treatment for displaced articular fractures of distal radius.
Clin Orthop 1986; 202:103-111.

81. Mino DE, Palmer AK, Levinsohn EM: Radiography and computerized
tomography in the diagnosis of incongruity of the distal radioulnar joint. J Bone
Joint Surgery 1985; 67(A): 247-252

82. Ogden JA, Beall JK, Conlogue GJ, et al. Radiology of postnatal skeletal
development. IV. Distal radius and ulna. Skel Radiol 1981; 6: 255-266.

60
83. Palmer A, Werner F. The triangular fibrocartilage complex of the wrist.
Anatomy and function. J Hand Surg 1981; 6:153-161.

84. Palmer A.K, Glisson R.R, Werner F.W. Ulnar variance determination. J Hand
Surg 1982; 7A: 376-379

85. Palmer AK, Werner FW: Biomechanics of the distal radioulnar joint. Clin
Orthop1984; 187: 26-34.

86. Palmer AK. Fractures of distal radius. In Operative Hand Surgery 1991;929-71

87. Perlic PC, Guilford WB. MRI to assess vascularity of scaphoid. J Hand Surg
1991; 16A: 479-484..

88. Pogue DJ, Viegas SF, Patterson RM. Effects of distal radius fracture malunion
on wrist joint mechanism. J Hand Surg 1990; 15(A): 721.

89. Rayhack JM, Langworthy JN, Belsole RJ: Transulnar pinning of displaced radial
articular fractures: A preliminary report. J Orthop Trauma 1989; 3(2): 107-114.

90. Rayhack JM: Transulnar pinning of displaced radial articular fractures 1990: An
update. Presented at the American Academy of Orthopedic Surgeons 57th
Annual meeting, New Orleans, February.

91. Schumid AN, Reg R, Linscheid RL: A biomechanical study of the distal
radioulnar ligaments 1990. Read at the ASSH 45th Ann Mtg
Toronto,Semptember

92. Scheck M. Long term follow up of treatment of comminuted fractures of the


distal end of the radius by transfixation with Kirschner wires and cast. J Bone
Joint Surg 1962; 44A: 337-351.

93. Short WH, Palmer AK, Wermer FW, Murphy Dİ: A biomechanical study of
distal radius fractures. J Hand Surg 1987; 12A: 529-534

94. Smaıll G.B, Wellington, New Zealand: Long term follow up of colles fracture. J.
Bone Joint Surg(Br) 1965; 47,p: 80-85.

95. Sommerkamp TG, Seman M. Dynamic external fixation of unstable fractures of


the distal part of the radius. J. Bone Joint Surg 1994; 76(A): 1149-61

96. Stein AH. The relation of median nerve compression to Sudeck’s syndrome.
Surg Gynecol Obstet 1962; 115: 713-720.

97. Stein A.H. Jr, Katz S.F. Stabilization of comminuted fractures of the distal of
the radius: Percutaneus pinning. Clin Orthop 1975; 108: 174-181.

98. Steward H.D, Innes A.R, Burke F.D. The hand complications of Colles’
fractures. J Hand Surg 1985; 10B: 103-106.

99. Steyers C,Blair W. Measuring ulnar variance: a comparison of techniques. J


Hand Surg (Am) 1989; 14: 607-612.

61
100.Szabo RM. Exta-articular fractures of the distal radius. Orthop Clin North Am
1993 24(2): 229-37.

101.Taleisnik,J: Wrist: Anatomy,function, and injury. AAOS İnstructional Course


Lectures 1978; 27:61.

102.Taleisnik J, Watson HK: Midcarpal instability caused by malunited fractures of


distal radius. J Hand Surg 1984; 9(A): 350.

103.Thompson, G.H, Grand T.T. Barton’s fractures-reverse Barton’s fractures:


Confusing eponyms. Clin Orthop 1977; 122: 210-221.

104.Van der Linden W, Ericson R. Colles’ fracture: How should its displacement
be measured and how should be immobilized? J Bone Joint Surg 1981; 63A:
1285-1291.

105.Vaughn P.A.; Lui, S.M.; Harrington, I.J.; Maistrelli, G.L. Treatment of unstable
fractures of the distal radius by external fixation. J Bone Joint Surg 1985; 67B:
385-389.

106.Viktor M.Metz, MD and Louis A, Gilula, MD: İmaging tehniques for distal
radius fractures and related injures. Clin Orthop North America 1993; Volume
24 No:2

107.Villar RN, Marsh D, Rushton N. Three years after Colles’ fractures. J Bone
Joint Surg 1987; 69(B): 365

108.Watson- Jones R. Fractures and joint injuries 1962. ed. 4. Baltimore, Williams
and Wilkins

109.Weber S.C, Szabo R.M. Severely comminuted distal radial fracture as an


unsolved problem: Complications associated with external fixation and pins and
plaster techniques. J Hand Surg 1986; 11A: 157-165

110.Weeks PM, Vannier MW, Stewens WG, et al. Three dimensional imaging of
the wrist. J Hand Surg 1985; 10A: 32-39.

111.Youm Y., Flatt,A.E: Kinematiks of the wrist. Clin. Orthop1980; 149:21

62

You might also like