You are on page 1of 113

GELİŞİMSEL PSİKOPATOLOJİ gelişimi 

ve psikopatoloji hakkındaki bilgilerin senteziyle


ortaya çıkan bir bakış açısı olarak tanımlanabilir (Davies ,
Cummings ve Campbell, 2003). Bu yaklaşım, psikiyatrik
(SADELEŞTİRİLMİŞ VİZE-FİNAL DERS bozuklukların ortaya çıkışında etkili olan genetik ve
NOTLARI) çevresel süreçleri gelişim evrelerini göz önünde
(NOT: Bazı görseller eklenmemiştir!) bulundurarak değerlendirmeyi amaçlar ve bu sayede
patolojik olanın daha iyi anlaşılabileceğini savunur
(Cicchetti ve Cohen, 1995). Ayrıca, patolojiyi normalin
GELİŞİMSEL PSİKOPATOLOJİ abartılmış veya bozulmuş hali olarak kabul ederek bu
alandaki araştırmaların normal gelişimsel süreçleri
anlamaya ışık tutacağını ileri sürer (Cicchetti, 1984). Bu
Giriş
amaçla, psikiyatrik bozuklukların hangi bireyde, hangi
Psikiyatrik bozukluklar, çocukluk ve ergenlik döneminde
sebeplerle, nasıl, ne zaman ve ne şekilde geliştiğine ve
sık görülen ve etkileri sıklıkla yaşam boyu süren önemli
bunların yaşamın ilerleyen dönemini veya bütünlüğünü
sağlık problemlerinden biridir. Erişkinlik dönemindeki
nasıl etkilediğine odaklanır.
psikiyatrik bozukluk ve davranışsal sorunlardan farklı
olarak çocukluk ve ergenlik döneminde görülen
Gelişimsel psikopatolojinin ilk temel parçası olan gelişim,
psikiyatrik bozukluklar, gelişimsel dönemlerin kendine
bir insanın doğum öncesinden başlayarak ölümüne kadar
özgü özellikleri sebebiyle farklı bir bakış açısıyla ele
süren fiziksel, zihinsel, duygusal, davranışsal, sosyal,
alınmayı gerektirir. Gelişimsel psikopatoloji, çocuk ve
ahlaki değişimini, olgunlaşma ya da farklılaşmasını ifade
ergenlerdeki psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkışı, klinik
eder. Gelişimsel psikopatolojinin ikinci temel parçasını
özellikleri, tanısı, tedavisi ve gidişatı açısından gelişimsel
oluşturan psikopatoloji ise, kişilerin günlük yaşamında
dönemlerin ve özelliklerin dikkate alınmasını vurgulayan
işlev bozukluğuna/kaybına sebep olan duygu, düşünce ya
bir disiplin olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yönüyle
da davranışlarıyla ilişkili anormallikleri ya da bozuklukları
bakıldığında, normal ya da anormal kabul edilen
inceleyen bir bilim dalıdır. Bir durumun anormal olarak
durumların neler oldukları, hangi durumun hangi dönem
adlandırılması ve psikopatoloji düzeyinde kabul
için normal ya da anormal kabul edileceği gelişimsel
edilebilmesi, o durumun normlardan sapma derecesi,
psikopatolojinin önemli konularından birisidir. Bunun
uyumsuzluk düzeyi, sıklığı, şiddeti, süresi, bireyin
yanında, belirli bir gelişimsel dönemin hangi psikiyatrik
etkilenme derecesi gibi parametrelere bağlı olarak
bozukluklar veya sorunlar açısından daha fazla risk teşkil
değişmektedir. Bu parametrelerdeki belirgin değişimler
ettiğini veya farklı psikiyatrik bozuklukların farklı
“anormal” kabul edilerek psikopatoloji bilimi içinde ele
gelişimsel dönemlere göre hangi belirtilerle ortaya
alınır. İşte, insanlarda gelişimin hayat boyu devam etmesi
çıkacağını anlamak da psikiyatrik bozuklukları gelişimsel
nedeniyle, psikopatolojinin sebeplerinin ve sonuçlarının
bir bakış açısıyla ele almakla mümkün olmaktadır. Diğer
anlaşılması, bu sonuçların önlenmesi ve tedavi
disiplinlerle ilişki içinde bulunan ve psikiyatrik
yöntemlerinin belirlenmesi gelişimsel bir yaklaşımı
bozukluklara bütüncül bir yaklaşım sunan gelişimsel
gerekli kılar (Masten, 2006). Bu yönüyle gelişimsel
psikopatoloji, son yıllarda oldukça önemli bir alan haline
psikopatoloji, bozuklukların gelişme yollarının
gelmiştir. Son yıllarda, psikiyatrik bozuklukların tanı ve
tanımlanması ve incelenmesine odaklanır ve sorunun
sınıflamaları da gelişim dönemlerinin özellikleri göz
habercileri (risk faktörleri) ile sonuçları arasındaki
önünde bulundurularak yapılmaktadır. Çocuk ruh sağlığı
bağlantıyı kurmaya çalışır (Santrock, 2011). Böylelikle
ve gelişimi alanında çalışan her uzmanın, psikiyatrik
gelişimsel psikopatoloji bakış açısı, bireyin gelişimini ve
bozuklukları gelişimsel psikopatoloji perspektifiyle
işlevselliğini anlayabilmek için farklı disiplinlerin katılımı
değerlendirebilmesi, bozuklukların önlenmesi, tanısı,
ile daha geniş, bütünleyici bir çerçeve sunar.
tedavisi ve gidişatı açısından oldukça kıymetlidir. Bu
sebeple kitabımızın bu bölümünde, gelişimsel
psikopatoloji kavramıyla birlikte, psikiyatrik Gelişimsel psikopatoloji, gelişimsel süreçleri birden çok
bozuklukların değerlendirilmesinde sıkça kullanılan tanım perspektiften ele alır ve birkaç temel görüş üzerine
ve kavramların açıklanması amaçlanmaktadır. Böylelikle kurulmuştur. Bu görüşler ayrı ayrı tartışılacak olsa da her
giriş niteliğindeki ilk bölümümüzün diğer bölümlere temel biri doğası gereği birbiriyle ilişki içindedir.
teşkil etmesi planlanmaktadır.
1.1. Gelişimsel Psikopatolojinin Tanımı ve Önemi -  Belirli yaş veya dönemlerde, bazı psikiyatrik
Gelişimsel psikopatoloji, psikiyatrik bozuklukların bir bozukluklara yatkınlık ve hassasiyet gelişebilir:
yaşam süreci perspektifiyle ele alınmasını amaçlayan bir
disiplindir. Gelişimsel psikoloji ve çocuk-ergen İnsanlarda gelişim, diğer pek çok canlıdan farklı olarak
psikiyatrisinin bir alt dalı olarak kabul edilen gelişimsel daha uzun bir sürece yayılmıştır. Doğum öncesi dönemden
psikopatoloji, en sade haliyle insan ölünceye dek insanlardaki farklılaşma ve olgunlaşma

Hicran PARLAT Sayfa 1


süreçleri devam eder. Bu gelişim ve olgunlaşmanın en YAB hayatla ilişkili daha gerçekçi korkuların ve gelecek
hızlı olduğu dönemlerse hayatın başlangıcını oluşturan kaygısının ön planda olduğu, daha ileriki gelişim
dönemlerdir. Özellikle doğum öncesi, bebeklik ve erken dönemlerinde ortaya çıkma eğilimindedir.
çocukluk dönemi; hızlı, karmaşık ve önemli gelişimsel
değişimlerin yaşandığı bir süreçtir. Bu dönemlerde Duygudurum bozuklukları [(majör depresif bozukluk
yaşanan deneyimler etkilerini yaşam boyu göstermektedir. (MDB) ve bipolar bozukluk (BB)] da gelişimsel olarak
Günümüzde, erişkinlik döneminde ortaya çıkan birçok belirli dönemlerde diğer dönemlere oranla daha sık ortaya
psikiyatrik bozukluğun kökenini erken çocukluk çıkma eğiliminde olan bozukluklar arasındadır. Özellikle
dönemindeki yaşam olaylarından aldığı ve erken çocukluk ergenlik ve erişkinlik dönemlerinde yaşanan olumsuz
döneminde karşılaşılan pek çok gelişimsel sorunun erişkin yaşam olayları, zorlu hayat şartları ve artan sorumluluklar
hayatta farklı biçimlerde yansımalarının olduğu genetik risk faktörleriyle birleştiğinde bireyleri bu
bilinmektedir. Bu sebeple gelişimsel psikopatoloji ve dönemlerde duygudurum bozuklukları açısından hassas
koruyucu ruh sağlığı disiplinlerinin kesişim alanında, belli hale getirmektedir. Bu sebeple her gelişimsel dönemin
gelişim dönemlerinde ortaya çıkması muhtemel olan barındırdığı özellikleri anlamak ve belirli gelişim
psikiyatrik bozuklukların saptanması ve bu bozukluklara dönemlerinde hangi psikiyatrik bozuklukların sıklığında
yönelik önleyici müdahalelerin uygulanması yer artış görülebileceğini bilmek; hem bu bozukluklar
almaktadır. Bu anlamıyla doğum öncesi, bebeklik, gelişmeden önce döneme özgü koruyucu önlemlerin
çocukluk ve ergenlik dönemi farklı psikiyatrik alınmasını hem de bozuklukların erkenden fark edilerek
bozukluklar açısından belirli risk ve yatkınlıklar tedavi edilmesini sağlayacaktır.
barındırmaktadır. Bu riskli durumların dönemler özelinde
anlaşılabilmesi de gelişimsel psikopatolojinin temel ilgi -  Belirli yaş veya dönemlere göre psikiyatrik
alanlarından biridir. bozuklukların belirtileri ve görünümleri değişebilir:

Doğum öncesi dönemden başlanacak olursa beyin ve sinir Gelişimsel psikopatolojinin üzerinde durduğu önemli
sistemi yapılarının henüz gelişmeye başladığı bir dönemde noktalardan biri de aynı psikiyatrik bozukluğun farklı yaş
yaşanan genetik-biyolojik (kalıtımsal sorunlar ve gruplarında ve gelişim dönemlerinde farklı belirtilerle
hastalıklar vb.) ve çevresel risklerin (annenin gebeliğinde kendini gösterebilmesidir. Belli bir bozukluk için
geçirdiği hastalıklar, kullandığı ilaçlar, beslenme düzeni, tanımlanan ortak belirti ve görünümler olmakla birlikte,
psikolojik durumu vb.) birçok farklı bozukluğa yol açtığı farklı gelişim dönemlerinin özelliğine bağlı olarak farklı
bilinmektedir. Bu bozukluklar içinde nörogelişimsel belirti kümeleri ve klinik görünümler de
bozukluklar özellikli bir yere sahiptir. Gebelik döneminde gözlenebilmektedir. Örneğin; depresif bozukluğun klinik
yaşanan genetik ve çevresel riskli durumlara bağlı olarak görünümü erken çocukluk dönemi, okul çağı ve ergenlik
görülen dikkat eksikliği hiperaktivite döneminde farklılıklar gösterebilir. Erken çocukluk
bozukluğu (DEHB), otizm spektrum döneminde aşırı ağlama, fiziksel gelişimde aksama,
bozukluğu (OSB), özgül öğrenme huzursuzluk, korkular, bedensel yakınmalar,
bozukluğu (ÖÖB), konuşma bozuklukları (KB) gibi ebeveynlerden ayrılma kaygısı ile seyreden depresyon;
nörogelişimsel bozukluklar, diğer gelişimsel dönemlere okul çağında ise mutsuzluk, karşı gelme, düşmanlık
kıyasla, özellikle erken çocukluk döneminde daha fazla besleme, uyku ve iştah sorunları, okul başarısında düşme,
ortaya çıkma eğilimindedir. Benzer şekilde, hayatın diğer bedensel yakınmalar gösterme gibi belirtilerle seyreder.
dönemlerinde de görülebilmekle birlikte, anksiyete Ergenlerde ise erişkinlik dönemine benzer şekilde,
bozuklukları sıklıkla çocukluk ve ergenlik döneminde mutsuzluk, kolay kızma, zevk alamama, isteksizlik,
ortaya çıkmaktadır. Hatta gelişimsel özelliklere bağlı suçluluk, değersizlik ve intihar düşünceleri ile kendini
olarak ayrılık anksiyetesi bozukluğu (AAB) ve selektif gösterir. Bu sebeple bir psikiyatrik bozukluğun klinik
mutizm (SM) gibi birtakım anksiyete bozuklukları diğer görünümü ve çekirdek belirtilerinin ne olduğunu iyi
anksiyete bozukluklarına göre daha erken dönemlerde bilmek kadar, o psikiyatrik bozukluğun farklı gelişimsel
ortaya çıkma eğilimindedir. Yaygın anksiyete bozukluğu dönemlerde hangi tür belirtilerle görüleceğini bilmek de
(YAB) ve panik bozukluk (PB) gibi anksiyete önemlidir. Tıpta sık kullanılan ifadelerden biri olan
bozuklukları ise, sıklıkla ergenlik dönemi gibi daha geç “Hastalık yoktur, hasta vardır.” sözü de bu duruma işaret
dönemlerde ortaya çıkmaktadır. Bu dönemsel farklılıkların ederek her bir belirtiyi kişi özelinde değerlendirmeyi
sebebi olarak farklı gelişim dönemlerinde farklı yaşam tavsiye etmektedir.
olaylarının tecrübe edilmesi ve bireylerin bu olaylara
ilişkin baş etme kapasitesinin gelişimsel özelliklere bağlı -  Gelişimsel dönemlerin bazı özellikleri, psikiyatrik bir
olarak farklılık göstermesi olduğu söylenebilir. Örneğin; bozukluğu veya sorunu taklit edecek görünümlere sahip
AAB, ilkokula başlamayla birlikte ebeveynlerden olabilir:
ayrılmayla ilgili yoğun bir kaygı olarak ortaya çıkarken,

Hicran PARLAT Sayfa 2


Gelişimsel psikopatolojiden bahsederken üzerinde bozukluğun (örneğin; depresyon veya sosyal fobi) birey
durulması gereken diğer bir husus, gelişimsel dönem üzerindeki etkisi ve sonuçları aynı bozukluğun erişkin
özelliklerinin iyi tanınması ve normal olanla anormal olan yaşamdaki etkisinden ve sonuçlarından daha ağır olabilir.
arasındaki ayrımın iyi yapılmasıdır. Gelişimsel Örneğin; depresyonu olan bir çocuk veya erişkin
psikopatoloji anormal olanı “normal gelişim üzerinden düşünecek olursak, doğrudan depresyon
süreçlerindeki sapmalar” olarak kabul ettiğinden belirtileri açısından benzer olsalar da depresyondaki
dönemlere ait özellikler iyi bilinmeli; bazı gelişim çocuğun bu durumdan etkilenmesi daha fazla olabilir;
dönemlerinin, barındırdıkları bir takım özellikler ya da çünkü çocukluk dönemi fiziksel, zihinsel, sosyal ve
zorluklar sebebiyle patolojik bir görünümü taklit akademik açıdan gelişimin devam ettiği önemli bir
edebileceği akılda tutulmalıdır. Örneğin; ergenlik dönemi dönemdir. Bu dönemde yaşanılan depresyon, erişkin
ebeveynlerden ayrışmanın, bireyselleşme ve otonomi dönemdekinden farklı olarak çocuğun bu alanlardaki
kazanmanın hız kazandığı bir dönem olması sebebiyle, gelişimini veya kazanımlarını engelleyebilir veya
ergen birey ve ebeveynler arasında yoğun çatışmaların yavaşlatabilir.
görülebildiği bir dönemdir. Bu dönemde yaşanan 1.2. Psikiyatrik Bozuklukların Ortaya Çıkışında
çatışmalar zaman zaman duygudurum değişimleri, kolay Genetik ve Çevresel Faktörler
sinirlenme ve öfke kontrol problemleri olarak dışa Psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkışında esas olarak
vurulabilir; ancak yukarıda da bahsedildiği gibi, genetik ve çevresel olmak üzere iki tür risk faktörü
belirtilerin şekli, süresi, şiddeti, yoğunluğu ve günlük bulunmaktadır. Genetik risk faktörleri önceki nesillerden
yaşama etkisi gibi durumlar göz önüne alındığında bu tür miras alınan kalıtsal ve biyolojik özellikleri barındırırken,
problemler bir psikiyatrik bozukluğa işaret etmeyebilir.. çevresel risk faktörleri erken dönemlerden itibaren içinde
Ergenlik döneminin erişkinlik dönemine geçiş öncesi bir yaşanılan aile ve çevreyle, her türlü yaşam olayını ve
kimlik geliştirme süreci göz önüne alındığında bu durum yetiştirilme tarzını kapsamaktadır. Psikiyatrik
normal gelişimin bir parçası olarak kabul edilebilir. Bu bozuklukların etiyolojik kökeninde de genetik ve çevresel
sebeple dönemsel özelliklerin iyi bilinmesi ve normal risk barındıran durumların birbirleriyle etkileşimi ve
kabul edilen aralık göz önünde bulundurularak patolojik birikici etkisi bulunmaktadır. Çevresel risk faktörleri,
olanın tanımlanması tanı ve tedavi süreçlerini genetik risk faktörleriyle birleşerek bir bireyin belli bir
kolaylaştıracaktır. bozukluk açısından daha hassas hale gelmesine sebep
olabilmektedir; bununla birlikte, genetik bir takım
-  Bir psikiyatrik bozukluğun seyri ve etkisi gelişimsel özellikler de bireyleri çevresel etkilere daha açık hale
dönemlerin özelliklerine göre değişebilir: getirebilmektedir. Bir başka deyişle, genetik risk faktörleri
bireyi çevresel risk faktörlerine karşı daha incinebilir hale
Gelişimsel psikopatolojinin ilgi alanlarından biri de getirirken, olumsuz çevresel koşullar da genetik
mevcut psikopatolojinin ne şekilde seyredeceğine ilişkin yatkınlığın açığa çıkmasına, dolayısıyla psikiyatrik bir
fikir edinmek ve ortaya çıkabilecek yeni bir psikiyatrik bozukluğun ortaya çıkmasına yol açabilmektedir. Hangi
bozukluk için gerekli önlemleri almaktır. Özellikle bireyde, ne tür bir psikiyatrik bozukluğun ne şekilde ve ne
etiyolojik olarak birbirleriyle kuvvetli bir benzerlik zaman ortaya çıkışı tam olarak bilinememekle birlikte,
gösteren birtakım psikiyatrik bozukluklar gelişimsel belirli birtakım risk faktörlerinin varlığında o bozukluğun
açıdan devamlılık gösterebilmektedir. Örneğin; çocukluk ortaya çıkmasının daha yüksek bir ihtimal barındırdığı
dönemindeki anksiyete bozukluklarının, ergenlik ve öngörülebilmektedir. Bu sebeple, gebelik döneminden
erişkinlik döneminde depresyon gelişimi açısından önemli başlayarak değiştirilebilir risk faktörlerini hedef alan
bir risk faktörü olduğu bilinmektedir. Benzer şekilde erken yaklaşımlarla risk zincirini kırmak, gelişimsel
çocukluk döneminde görülen konuşma bozukluklarının, psikopatoloji nosyonunu iyi bilmekle mümkün olabilir.
daha sonraki dönemlerde ortaya çıkabilecek öğrenme 1.3. Psikiyatrik Bozuklukların Yaşam Boyu Etkileri
bozukluklarının bir habercisi olduğu bilinmektedir. Bu Psikiyatrik bozukluklar ve davranışsal sorunlar çocukluk
anlamıyla çocukluk döneminde yaşanan psikiyatrik bir çağında sık görülen ve etkileri sıklıkla yaşam boyu süren
bozukluğun, daha sonraki gelişim dönemlerinde farklı bir önemli sağlık problemlerinden biridir. Epidemiyolojik
bozukluk olarak seyir gösterebileceği öngörülmektedir. çalışmalar, toplumdaki her dört veya beş çocuktan
Gelişimsel psikopatoloji bakış açısıyla hangi psikiyatrik birisinin erişkin oluncaya kadar en az bir psikiyatrik
bozukluğun, hangi dönemde ne şekilde seyir bozukluk geçirdiğini ortaya koymaktadır (Ercan ve ark.,
gösterebileceğini tahmin edebilmek, öngörülen 2019; Merikangas ve ark., 2010).Diğer taraftan yaşam
problemlerin gelişmesini önleyebilmek açısından boyunca ortaya çıkan bütün psikiyatrik bozuklukların
önemlidir. Diğer taraftan belirli bir psikiyatrik bozukluğun yaklaşık yarısı ilk olarak çocukluk çağında ortaya
birey üzerindeki mevcut veya yaşam boyu etkisi ve çıkmaktadır (Tully ve ark., 2019). Psikiyatrik bozuklukları
sonuçları bireyin yaşına göre değişebilir. Bu yönüyle olan erişkin hastalarda yapılan çok sayıda çalışma, bu
bakıldığında çocukluk çağında ortaya çıkan bir psikiyatrik bireylerdeki psikiyatrik bozukluk belirtilerinin sıklıkla

Hicran PARLAT Sayfa 3


çocukluk/ergenlik çağında ortaya çıktığını; fakat yapısı sayesinde ICD, gerek sağlık hizmetlerinin yönetimi,
farkedil(e)meden ya da tedavi edilmeden erişkin yaşama gerekse epidemiyolojik çalışmalarda kullanım kolaylığı
kadar devam ettiğini ortaya koymaktadır(Tully ve ark., sağlamaktadır. 2018 yılında Dünya Sağlık Örgütü
2019; Copeland ve ark., 2009). Psikiyatrik /gelişimsel tarafından ICD’nin en güncel hali olan ICD-11
bozukluklar gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda yayınlanmış olup 1 Ocak 2022’de yürürlüğe konması
çocuk ve erişkin popülasyondaki en önemli sağlık planlanmaktadır (WHO, 2020).
sorunlarından birisi olarak tanımlanmaktadır (Rehm ve
Shield, 2019; Baranne ve Falissard, 2018). Dünya Sağlık The Diagnostic and Statistical Manual of Mental
Örgütü’ne göre psikiyatrik sorunlar dünya genelinde en Disorders (DSM)
sık karşılaşılan ve en fazla işlev bozukluğuna, iş gücü
kaybına, tedavi ve rehabilitasyon masraflarına yol açan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı
sorunların başında gelmektedir. Bu sebeple gelişimsel (DSM), psikiyatrik bozukluklar için hazırlanan bir
dönemlere göre hangi psikiyatrik bozuklukların daha tanılama ve sınıflandırma sistemidir. İlk defa 1952 yılında
yaygın görüldüğünü bilmek ve bu bozukluklara ilişkin yayımlanmış olup (DSM-I) en son baskısı 2013 tarihinde
tedavi seçeneklerini gelişimsel dönemler göz önünde yayımlanan DSM-5’tir (APA, 2013). DSM-5, psikiyatrik
bulundurarak uygulamak, ilerleyen dönemlerdeki işlev bozukluklar için ICD sistemine göre daha spesifik kriter
kayıplarının önüne geçmede etkili olacaktır. ve detaylar içermektedir. DSM-5’te önceki baskılarından
1.4. Psikiyatrik Bozuklukları Tanılama ve farklı olarak yeni tanı sistemleri belirlenmiş, var olan
Sınıflandırma Sistemleri tanılara ilişkin mevcut tanı ölçütlerinde değişiklik ve
Psikiyatrik bozuklukların tanılanması ve yeniliklere gidilmiş, gelişimsel ve etiyolojik olarak
sınıflandırılmasıyla ilişkili çabalar çok eski zamanlara benzerlik gösteren psikiyatrik bozukluklar aynı başlık
kadar uzanmaktadır. Modern psikiyatri pratiğinde bu altında toplanmış, bozukluklar daha boyutsal bir bakış
çabalar hız kazanmış, özellikle farklı psikiyatrik sorunları açısı ile değerlendirilerek aynı bozukluğa ilişkin hafif, orta
birbirinden belirgin sınırlarla ayırt etmek, farklı tanılara ve ağır olmak üzere şiddet ölçüsü getirilmiştir.
özgü tedavi yöntemleri geliştirmek ve ruh sağlığı alanında
çalışan uzmanlar arasında ortak bir dil oluşturmak DSM-5 günümüz pratiğinde psikiyatrik bozuklukların
amacıyla güncel tanılama ve sınıflama sistemleri tanılanması ve sınıflandırılmasında ICD’ye oranla daha
geliştirilmiştir. Günümüzde psikiyatri pratiğinde tüm sık kullanılmaktadır. Psikiyatrik bozuklukların
dünyada yaygın olarak kullanılan iki temel tanısal tanılanmasında ve sınıflandırılmasında DSM tanılama
sınıflandırma sistemi bulunmaktadır. Bunlardan biri, sisteminin göz önünde bulundurduğu birtakım ilke ve
Amerikan Psikiyatri Derneği (American kurallar bulunmaktadır. Bu kurallar şu şeklide
Psychiatric Association) tarafından hazırlanan ve özetlenebilir:
yayımlanan “Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel
El Kitabı” dır (The Diagnostic and Statistical Manual of 1) Psikiyatrik bozuklukların hiçbirinde patognomonik
Mental Disorders - DSM). Bir diğeri ise, Dünya Sağlık (sadece o bozukluğa özgü) bir belirti ya da durum yoktur.
Örgütü tarafından hazırlanan ve yayımlanan “Hastalıkların Bu nedenle bir psikiyatrik bozukluğun tanılanması için o
ve İlişkili Sağlık Sorunların Uluslararası İstatistiksel bozukluk için tanımlanmış belli bir takım belirti ya da
Sınıflaması”dır (International Statistical Classification of bulguların bir arada bulunması gerekir. Örneğin; dikkat
Diseases and Related Health Problems - ICD). Her iki eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı koymak için
sistem de psikiyatrik bozuklukların tanılanması, tedavileri dikkat veya hiperaktivite için tanımlanan 9 ölçütten en az
ve gidişatları ile ilgili konularda araştırmacı ve 6 ‘sının karşılanması gerekmektedir.
klinisyenlere büyük kolaylıklar sağlamaktadır.
2) Birçok psikiyatrik bozukluk, birbiriyle benzeşen ya da
International Statistical Classification of Diseasesand örtüşen belirtiler gösterebilir. Bu sebeple belli bir
Related Health Problems (ICD) bozukluk açısından kapsanan ve dışlanan tanı ölçütleri
birbirinden ayrıştırılmalıdır. Bir psikiyatrik bozukluk
ICD, hastalıkların ve sağlık sorunlarının uluslararası tanısı konulurken, kapsanan tanı ölçütlerinin yanında
sınıflama sistemidir. Bilinen hastalık ve yaralanmaların dışlanan tanı ölçütleri de göz önünde bulundurulmalıdır.
ayrıntılı tanımlanması ile oluşturulur. Bu sınıflama Örneğin; otizm spektrum bozukluğu tanısı koyarken,
sisteminde psikiyatrik bozuklukların haricinde tıbbi belirtilerin zihinsel bir yetersizlikten kaynaklanmıyor
hastalıkların tanılanma ve sınıflandırılması da yer olması gerekmektedir.
almaktadır. ICD’nin getirdiği istatistiksel sınıflamada
birbirine benzer hastalık veya durumlar bir araya 3) Psikiyatride tanı koyarken hastanın hem o sıradaki hem
getirilerek sınıflandırılmaktadır. Buna ek olarak her de geçmişteki ve izlem sürecindeki durumu göz önünde
hastalık için o hastalığa özgü bir kod kullanılmaktadır. Bu bulundurulmalıdır. Benzer şekilde belirli birtakım

Hicran PARLAT Sayfa 4


bozuklukların tanısının konulabilmesi için belirtilerin
Uyanıklık
belirli bir zaman dilimini kapsaması gerekir. Bu anlamıyla Bozuklukları
psikiyatrik bozuklukların tanısal süreklilik ve
değişkenliklerinin hastaların geçmiş, şimdiki ve 3) Bipolar ve İlişkili Bozukluklar 13) Cinsel İşlev
gelecekteki durumları göz önünde bulundurularak Bozuklukları
belirlendiği söylenebilir.
4) Depresyon Bozuklukları 14) Cinsiyetinden
Yakınma
4) Belirli birtakım tanıların konabilmesi için belli yaş
sınırları bulunmaktadır. Örneğin; dikkat eksikliği
5) Anksiyete (Kaygı) Bozuklukları 15)Yıkıcı
hiperaktivite bozukluğu tanısının konulabilmesi için Bozukluklar, Dürtü
belirtilerin 12 yaşından önce başlaması şartı getirilmiştir. Denetimi ve Davranış
Bu da tanılama ve sınıflandırma sistemlerinde Bozuklukları
psikopatolojilerin gelişimsel yönleriyle ele alındığını
göstermektedir. 6) Obsesif Kompulsif ve İlişkili 16) Madde ile İlişkili
Bozukluklar Bozukluklar

5) Aynı psikiyatrik bozukluğun farklı yaşlardaki belirti ve 7)Travma ve Stresörle İlişkili Bozukluklar 17) Nörobilişsel
klinik görünümlerinin farklı olabileceği göz önünde Bozukluklar
bulundurularak farklı gelişim dönemlerine ilişkin farklı
tanı ölçütleri getirilmiştir. Örneğin; travma sonrası stres 8) Disosiasyon (Çözülme) Bozuklukları 18) Kişilik
bozukluğunda 6 yaşından küçük ve büyüklere yönelik Bozuklukları
farklı belirtiler tanımlanmıştır.
9) Bedensel Belirti ve İlişkili Bozukluklar 19) Cinsel Sapkınlık
(Parafili)
6) Birtakım bozukluklar, başka bir takım bozuklukların Bozuklukları
altında ya da üstünde konumlanabilir. Tanılar belli bir
hiyerarşiye göre konur, bir bozukluk özellikleri itibariyle 10) Beslenme ve Yeme Bozuklukları 20) Diğer Ruhsal
(şiddet, süre vb.) diğer bir bozukluğu kapsayıcı olabilir ve Bozukluklar
bu sebeple her iki durumun da bulunması halinde
kapsayıcı olan bozukluk tanı önceliğine sahip olur. 1.6. Psikiyatrik Bozuklukların Tedavisi ve Yönetimi
Örneğin; bipolar bozukluk ve karşı olma karşı gelme Çocuk ve ergenlik döneminde ortaya çıkan psikiyatrik
bozukluğunun beraberliği durumunda, sadece bipolar bozukluklar bireylerin duygu, düşünce, davranış ve
bozukluk tanısı konarak tanı önceliği bipolar bozukluğa bedensel sağlıklarını olumsuz etkilemekte; akademik,
verilmiş olur. sosyal ve günlük yaşamla ilişkili belirgin zorluklara yol
açabilmektedir. Bu dönemde görülen psikiyatrik
1.5. Çocukluk Çağı Psikiyatrik Bozuklukları
bozuklukların etki ve sonuçları, birçok durumda
Erişkinlerde görülen psikiyatrik bozuklukların büyük bir
problemin yaşandığı dönemle sınırlı kalmayıp erişkinlik
kısmı, çocuk ve ergenlerde de görülebilmektedir. Bununla
döneminde de belli ölçüde devam edebilmektedir. Bu
birlikte erişkin dönemde görülen bazı bozukluklar çocuk
sebeple psikiyatrik bir bozukluğun uygun yöntemlerle
ve ergenlerde görülmez veya tanılanmaz, bazı psikiyatrik
tedavi edilmesi ve belirtilerin tamamen ya da kısmen
bozuklar da çocukluk ve ergenlik dönemine özgüdür.
kontrol altına alınarak günlük işlevselliğin yeniden tesis
Tablo 1’de DSM-5’teki sıra ve ana başlıkları ile birlikte
edilmesi oldukça önemlidir.
çocukluk ve erişkinlik döneminde görülebilen psikiyatrik
bozukluklar sıralanmıştır. Ana başlıklarda belirtilen
bozukluklar klinik özelliklerine ve/ya gelişimsel Psikiyatrik bozukluklar bireylerin biyolojik, genetik yapısı
dönemlerine göre alt başlıklara ayrılmaktadır. Çocuk ve ve kişiliklerini şekillendiren çevresel şartların etkileşimi
ergenlerde sıklıkla görülen psikiyatrik bozukluklar takip ile oluşmaktadır. Bozuklukların temel belirtileri
eden bölümlerde ele alınacaktır. bozukluktan etkilenen hemen her bireyde ortak olmakla
birlikte, genetik ve çevresel faktörlerdeki çeşitlilik kişiye
Tablo 1. Çocuk ve Erişkinlerde Görülen Psikiyatrik Bozukluklar özel tedavi yaklaşımlarını gerekli kılmaktadır. Her bir
(APA, 2013)
psikiyatrik bozukluk için uluslararası ve ulusal
kuruluşlarca bilimsel olarak kanıtlanmış tedavi yöntemleri
1) Nörogelişimsel Bozukluklar (Zihinsel 11) Dışa Atım
ve protokoller bulunmaktadır. Bu tedavi yöntemleri
Yetersizlik, İletişim Bozuklukları, Otizm Bozuklukları
Spektrum Bozukluğu, Dikkat Eksikliği bozukluğun şiddeti ile kişilerin bireysel özellikleri dikkate
Hiperaktivite Bozukluğu, Özgül Öğrenme alınarak seçilmektedir. Bir başka deyişle, psikiyatrik bir
Bozukluğu, Tik Bozuklukları) tedavide önemli olan kişiye uygun bir tedavi stratejisi
belirlemektir. Bozukluğun şiddeti ve süresi, bireylerin
2 Şizofreni ve Psikozla Giden Bozukluklar 12) Uyku ve biyolojik ve genetik yapısı, kişilik özellikleri, tedavi

Hicran PARLAT Sayfa 5


motivasyonu, çevresel koşulları ve sosyal desteği gibi Uluslararası İstatistiksel Sınıflaması”dır (International
birçok faktör tedavi süresini ve tedavinin prognozunu Statistical Classification of Diseases and Related Health
etkileyebilmektedir. Problems - ICD).

Günümüzde psikiyatrik bozuklukların tedavisinde hem -  Günümüzde psikiyatrik bozuklukların tedavisinde hem
ilaç tedavileri hem de çeşitli psikoterapi yöntemleri ilaç tedavileri hem de çeşitli psikoterapi yöntemleri
(bilişsel davranışçı terapi, kişilerarası terapiler, oyun kullanılmaktadır. Bu yöntemler tek başlarına
terapileri, aile terapileri vb.) kullanılmaktadır. Bu kullanılabileceği gibi psikiyatrik bozukluğun ve kişinin
yöntemler tek başlarına kullanılabileceği gibi, bozukluğun özelliklerine göre birlikte de kullanılabilmektedir.
ve kişinin özelliklerine göre birlikte de
kullanılabilmektedir. 2. ZİHİNSEL YETERSİZLİK
Giriş
Psikiyatrik bozuklukların önemli bir kısmının uygun Zihinsel yetersizlikya da zihinsel gelişimde gerilik;sık
yöntemlerle tedavisi mümkünken, birtakım psikiyatrik rastlanan, bazı durumlarda inceleme sırasında klinisyen
bozuklukların (örneğin; otizm spektrum bozukluğu veya tarafından farkedilen, bazen de çocuğun bir uzmana
zihinsel yetersizlik) kalıcı ve kesin bir tedavisi henüz getirilme nedenini oluşturan bir belirti ya da bulgudur.
”Zeka” kavramının neleri içerdiği konusundaki farklı
bulunmamaktadır. Bu bozukluklara ilişkin belirtilerin
görüşlerden dolayı zihinsel yetersizliğin herkes tarafından
uygun yöntemlerle kontrol altına alınması ve kabul gören bir tanımını yapmak oldukça
semptomların mümkün olduğunca en aza indirilmesi güçtür.Uzmanların bazıları zekayı, “bilişsel yetenek”,
hedeflenmektedir. Ayrıca bu bireylerin bağımsız bir bazıları da “gerçek yaşamda karşılaşılan sorunları çözme
yaşam sürdürebilmesi, toplumla olan uyumunun ve hayat yetisi” olarak tanımlamaktadır. Zekayı, ‘amaca yönelik
kalitesinin arttırılması amacıyla özel eğitim ve uyumsal davranış’ olarak tanımlayanlar da vardır. Son
rehabilitasyon imkanları ile desteklenmesi de psikiyatrik yıllarda bilişsel zekadan ayrı olarak sosyal zeka ve bunun
bir alt kümesi olan duygusal zeka kavramlarının da
bozuklukların yönetiminde önemli bir yer tutmaktadır.
kullanılmaya başlaması tanımlamayı daha da karmaşık
Bölüm Özeti hale getirmektedir.
-  Gelişimsel psikopatoloji, psikiyatrik bozuklukların 2.1. Zihinsel Yetersizliğin Tanımı
gelişiminin bir yaşam süreci perspektifiyle ele alınmasını Zihinsel yetersizlik, çocuk ve ergen yaş grubunda sık
amaçlayan bir disiplindir. rastlanılan nörogelişimsel bozukluklardandır. Amerikan
Zihinsel ve Gelişimsel Yetersizlikler Birliği zihinsel
-  Gelişimsel psikopatoloji kavramı; belirli yaş veya yetersizliği, zihinsel işlevler (muhakeme, öğrenme,
problem çözme) ve günlük hayat, sosyal ve pratik
dönemlerde, bazı psikiyatrik bozukluklara yatkınlık veya becerileri de kapsayan uyumsal davranışlarda önemli
hassasiyet gelişebileceği, psikiyatrik bozuklukların belirti derecede kısıtlılıklarla karakterize edilen bir durum olarak
veya görünümlerinin yaşlara göre değişebileceği, bazı tanımlamaktadır. Bu durum 18 yaşından önce
gelişimsel dönemlerin özelliklerinin, psikiyatrik bir başlamaktadır (AAIDD, 2010).Günümüzde zeka kavramı,
bozukluğu taklit edecek görünümlere sahip olabileceği ve hem bilişsel yetenekleri, hem de toplumsal uyum
bir psikiyatrik bozukluğun seyrinin ve etkisin gelişimsel ölçütlerini kapsayacak şekilde tarif edilmektedir. Kısaca
zihinsel yetersizlik, günlük yaşama uymada ve öğrenme
dönemlere göre değişebileceğini ifade eder.
gibi bilişsel işlevlerde 18 yaşından önce başlayan gerilik
olarak özetlenebilir (APA, 2013).
-  Psikiyatrik bozuklukların etiyolojisinde genetik ve
çevresel risk barındıran durumların birbirleriyle etkileşimi Zihinsel yetersizlik tanımlanırken iki ölçüt dikkate alınır:
ve birikici etkisi bulunmaktadır. Çevresel risk faktörleri, Bunlar; zeka katsayısı ve uyuma yönelik işlevlerdir. Bu
genetik risk faktörleriyle birleşerek bir bireyin belli bir ölçütlerden birincisi olan zeka bölümünün 70 ve altında
bozukluk açısından daha hassas hale gelmesine sebep olmasına dayalı sınıflama, özellikle çocuğa verilecek
olabileceği gibi; genetik bir takım özellikler de bireyleri eğitim desteğinin düzenlenmesinde önemlidir. Zihinsel
yetersizliğin uyumsal işlevlere göre güncel tanımı ise,
çevresel etkilere daha açık hale getirebilmektedir.
bireyin iletişim, özbakım, ev yaşamı, toplumsal ilişkiler,
toplumsal kaynakların kullanımı, kendini yönetip
-  Günümüzde psikiyatri pratiğinde tüm dünyada yaygın yönlendirme (inisiyatif kullanma), eğitim-öğrenim, iş, boş
olarak kullanılan iki temel tanısal sınıflandırma sistemi zamanları değerlendirme, sağlık, ve güvenlik alanlarından
bulunmaktadır. Bunlardan biri, Amerikan Psikiyatri en az ikisindeki becerilerinde eksiklik bulunması
Derneği (American Psychiatry Association) tarafından şeklindedir. Zihinsel yetersizliği olan çocukların zeka
yetenekleri takvim yaşlarının altındadır; ancak aynı zeka
hazırlanan ve yayımlanan “Ruhsal Bozuklukların Tanısal
yaşındaki kişiler bile kendi aralarında önemli farklılıklar
ve İstatistiksel El Kitabı” dır (The Diagnostic and gösterebilirler (Durukan, 2016; Shree ve Shukla, 2016).
Statistical Manual of Mental Disorders - DSM), Bir diğeri
ise, Dünya Sağlık Örgütü tarafından hazırlananve
yayımlanan “Hastalıkların ve İlişkili Sağlık Sorunların

Hicran PARLAT Sayfa 6


Zihinsel yetersizliği olan çocukları, normal gelişim 2.2. Epidemiyoloji
gösteren çocuklardan ayıran en belirgin özellik öğrenme Zihinsel yetersizliği sıklığının çeşitli toplumlarda %1-3
yeteneklerindeki geriliktir. Yargılama, soyut düşünce, akıl arasında değiştiği değerlendirilmektedir(Maulik ve ark.,
yürütme simge kullanma, genelleme yapma, dikkat, 2011). Yenidoğan tarama testlerinin yaygın kullanıldığı
bellek, dürtü kontrolü gibi birçok bilişsel alanda toplumlarda daha az olması beklenir. Erkeklerde daha
yaşıtlarına paralel gelişim göstermezler. Dikkat süreleri sıktır. Bunun nedeni X kromozomuna bağlı zeka geriliği
kısa ve dağınıktır. Özellikle seçici dikkat ile ilgili sendromlarının varlığı ve erkek çocukların yenidoğan
sorunları, dikkatlerini vermeleri gereken yere değil, sepsisi gibi bazı hastalıklara daha duyarlı olmaları olabilir.
kişinin davranışlarına odaklamaları ile kendini Zihinsel yetersizliği olan bireylerde erkek/kadın oranı 3/2
göstermektedir. Dikkat ve ilgi dağınıklığı öğrenme olduğu bildirilmektedir. Hafif derece ZY olanlarla yapılan
süreçlerini olumsuz etkiler. Zihinsel yetersizliği olan araştırmalarda sosyoekonomik duruma göre geniş
çocuklarda olayın nedeni olarak genetik, metabolik yada farklılıklar gösterilmektedir. Düşük sosyoekonomik
endokrin bir sorun yoksa fiziksel büyüme ve gelişme düzeyden gelen çocuklar arasında, yüksek sosyoekonomik
normal yaşıtlarının düzeyindedir. Zihinsel yetersizlik düzeyden gelenlere oranla hafif derece ZY 13 kat daha
olgularının %50'sinde motor gelişim normaldir; ancak ağır yüksek bulunmuştur.
derecede zihinsel yetersizlikte motor gelişimde de gerilik 2.3. Etiyoloji
görülür. Zihinsel yetersizliği olan bir çocuk doğum yaşının Zihinsel yetersizliğin nedeninin aydınlatılması, o fhastalık
değil, zeka yaşının gelişimini gösterir. Bu çocuklar da, için özgül tedavi olup olmadığını belirlemek, gidişatı ve
normal gelişim gösteren çocukların geçtiği aynı gelişim olası sorunları tahmin edebilmek, hem de aileye bilgi ve
süreçlerinden geçerler. Bununla birlikte, süreçlerden geçiş genetik danışma sağlayabilmek açısından gereklidir.
hızları, yaşıtlarına göre daha yavaştır. Bu nedenle ZY’nin nedenleri çok çeşitlidir. Etiyolojik faktörler;
yaşıtlarının yaptığı her şeyi yapamayabilirler; ancak zeka genetik, gelişimsel, edinsel faktörler ve bunların
yaşı kendileri ile aynı olanlara benzer gelişimsel özellikler kombinasyonu şeklinde olabilmektedir. Genetik nedenler
gösterirler (Köse, 2006). Down sendomu, Frajil X sendromu, Klinifelter sendromu
gibi kromozomal anomalileri ve kalıtsal durumları içerir
Zihinsel yetersizliğin yazılı ilk tanımlarına, M.Ö. 1550’li (Huang ve ark., 2016). Gelişimsel faktörler prenatal
yıllara dayanan Mısır Thebes yazıtlarında rastlanmaktadır. (gebelik süreci) dönemde toksinlere veya enfeksiyonlara
Yazıtlarda zihinsel engellilik, beyin hasarına bağlı vücut maruziyete işaret etmektedir. Edinsel faktörler ise,
ve akıl sakatlığı olarak tanımlanmaktadır (Scheerenberger, prematurite (erken doğum) gibi perinatal travmalar ve
1983). Eski Yunan ve Roma’da çocuklar Devlet Konseyi sosyokültürel faktörlerden oluşmaktadır.
gözlemcileri tarafından yapılan incelemeleri sonucunda
engelli olduklarından şüphelenilmesi durumunda ölmeleri Ortaya çıkan ZY’nin şiddeti merkezi sinir sistemindeki
için bir uçurumdan atılırlardı. Roma İmparatorluğu hasarın ne zaman olduğu, süresi ve maruziyetin düzeyine
döneminde ise (M.S. ikinci yüzyıl) sakat çocuklar ve bağlıdır. ZY ne kadar şiddetliyse etiyoloji o kadar
özürlü bireyler, genellikle insanları güldürmek ve belirgindir. Enfeksiyon, travma ve toksinler gibi dış
eğlendirmek için kullanılmıştır. Orta Çağda zihinsel etkenler, doğum sorunları ve prematurite gibi faktörler
engelli bireylerin bakımlarında ve genel durumlarında toplamda ZY olgularının yaklaşık 1/3’ünün nedenini
önemli değişiklikler olmuştur. Bebekken öldürülenlerin açıklayabilmektedir. Geri kalanının nedeni ise
sayısında azalma olmasına ve özel amaçlı bakımevlerinin bilinmemektedir. Genetik hastalıklar (kromozomal
kurulmasına karşın, yine de pek çok çocuk köle olarak bozukluklar) içinde ZY’nin en sık görülen nedeni Down
satılmış, terk edilmiş ya da sokağa atılmıştır. İnsan hakları sendromudur (Durukan, 2016).
evrensel bildirgesinin (1690) yayınlanması ve Jean
2.4. Tanılama ve Sınıflandırma
Itard’ın zihinsel engelli bireylerin akıl hastalığı olan
bireylerden ayrılması gerektiği görüşünü savunması, zihin Zihinsel yetersizlik tanısı aileden alınan öykü, standardize
yetersizliği olan bireylerin tedavi ve bakımlarında zeka testleriyle zeka bölümünün belirlenmesi ve uyum
gelişmeler kaydedilmesinde önemli rol oynamıştır. becerilerinin değerlendirilmesi ile konulur. Klinik
Osmanlı İmparatorluğu döneminde zihinsel yetersizliği özellikler altta yatan nedenlere ait belirti ve bulgular,
olan bireylerde tedavi ve bakıma yönelik uygulamaların bilişsel yetersizliğin neden olduğu belirtiler, yargılama
gerçekleştirildiği görülmektedir. Bireylere hizmet sunma eksiklikleri, sosyal ilişkilerde aksaklıklar ve davranış
noktasında özellikle darüşşifaların öne çıktığı ve pek çok sorunları şeklinde kendini gösterebilir. Tanı DSM-5’ e
farklı uygulama ve tedavilerin darüşşifalarda verildiği göre konulmaktadır. DSM-5’ te zeka puanının yanında
görülmektedir. En sık karşılaşılan uygulama ve tedaviler işlevselliğin de birçok alanındadeğerlendirilmesi gerektiği
arasında müzikle tedavi ve bitkisel ilaçların öne çıktığı belirtilmiştir. Gelişimin üç alanındaki işlevlerin
görülmektedir (Ünlü, 2018). (kavramsal, sosyal ve pratik-uygulamalı alanlar)
yetersizlikleri ele alınmıştır. DSM-5’e göre, zihinsel
yetersizlik tanısı için karşılanması gereken 3 kriter
 Bu bireylerin, uygun eğitim yoluyla tedavi bulunmaktadır (APA, 2013).
edilebildiklerinin gözlenmesi ve zihinsel yetersizliği
belirlemede kullanılan testlerin (ilk kez 1908’de Binet
tarafından) geliştirilmesi, 20.yüzyılın başlarında özel 1. Düşünme, planlama, problem çözme, soyut düşünme,
eğitim ve bakım okullarının sayısının artmasına, zihinsel muhakeme, akademik öğrenme, deneyimlerden öğrenme
engelli bireylere ilişkin kayıtların tutulmasına ve daha iyi gibi bilişsel fonksiyonlarda eksiklik olmasının klinik
eğitim almalarına katkıda bulunmuştur (Erman ve Anlar, değerlendirmeler ve standart, bireyselleştirilmiş zeka testi
2008). ile onaylanması.

Hicran PARLAT Sayfa 7


2. Yaş, cinsiyet ve sosyokültürel açıdan denk oldukları olmayabilir. Okul çocuklarında, okuma-yazma becerileri,
bireylere göre günlük yaşamda iletişim, sosyal katılım, sayısal-aritmetik beceriler, zaman ya da parayla ilgili
bağımsız yaşam ve ev, okul, iş, eğlence gibi birçok öğrenme becerilerini kapsayan okulda öğrenilen akademik
çevrede bir veya daha fazla faaliyete aktif katılmada becerilerde güçlükler vardır. Derslerin sınıflar ilerledikçe
sınırlılıklarının olması. daha da zorlaşması ve zihinsel beceri gerektirmesi
nedeniyle ergenlik dönemine doğru daha sık fark edilirler.
3. Bu durumdan etkilenmenin gelişimsel dönem (çocukluk Normal gelişim gösteren yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında,
veya ergenlik) süresince ortaya çıkmış olmasıdır. toplumsal etkileşimleri daha çocuksudur. Yaşıtlarının
sosyal imalarını tam olarak algılamada sorun
Tablo 1. Zihinsel Yetersizliğinin Derecesine Göre Zeka Bölümleri yaşayabilirler. İletişimleri, kurdukları diyalog ve
ve Kazanımlar
kullandıkları dil daha somut ve çocuksudur. Toplumsal
durumlarda riski algılamadaki yetersizliklerinden dolayı
Derecesi IQ puan Kazanımlar
başkaları tarafından yönlendirilme riskleri vardır (saflık,
aralığı
kolay kandırılma). Bu gruptaki çocukların motor gelişimi
genellikle normaldir. Kişisel bakımlarında yaşına uygun
Hafif Derece 50-69 Okur-yazarlık +
bir işlevsellik gösterirler. Günlük yaşamlarında birçok
gereksinimlerini kendileri karşılayabilirler. Büyük kısmı
Kendi başına iş yapabilme
becerileri ++
ilköğretimi destekle tamamlayabilir. Hafif düzeyde ZY
tanılı çocukların zeka bölümü 50-59 arasındakilerin %
42’si ve 60-69 arasında olanların % 71’i kendine
İyi düzeyde konuşma ++
yetebilmektedir. Yetişkin yaşlarında uygun bir destekle
veya denetimle, çoğunlukla da kendi başlarına
Kalfalık derecesinde iş yapabilme yaşayabilirler. Aile kurma konusunda tipik olarak desteğe
+
ihtiyaç duyarlar.
Sosyal ilişki kurabilme ++
Orta derecede zihinsel yetersizlik: Zeka bölümü 35-49
Orta Derece 35-49 Okur-yazarlık +/- arasında olan çocuklar bu grupta yer alır. Zihinsel
yetersizliklerin %10’u bu gruptadır. Bu çocuklarda anlama
ve dil yetisi, kendine bakma işlevleri ve motor becerilerde
Kendi başına iş yapabilme
becerileri + gerilik vardır; ancak denetim ve yardımla kişisel
bakımlarını yapabilirler ve karmaşık uyumun gerekmediği
Ailenin daha iyi anladığı konuşma
soysal etkinliklere katılabilirler. Sıklıkla okul öncesi
+ dönemde farkedilirler. Konuşma gecikmesi tipiktir.
Konuşmaya üç veya dört yaşından sonra başlarlar. Hem
Gözetimli veya gözetimsiz beceri
alıcı dil hemde ifade edici dil becerilerindeki gerilik
gerektirmeyen işler + belirgindir. Özel eğitim ve desteklebu çoçukların bir kısmı
2. veya 3. sınıf düzeyinde okuma yazma ve saymayı
Sosyal ilişki kurabilme + öğrenebilirler ama bu düzeyden ileri gidemezler.
Okuduklarından anlam da çıkaramazlar. Bu çocuklar
Ağır Derece 20-34 Yardımla işini yapabilme yemek yeme, giyinme, dışkılama ve hijyen gibi kişisel
becerileri + gereksinimlerini karşılayabilir; ancak bu alanlarda kişinin
bağımsız olabilmesi için çok uzun süre eğitim verilmesi
Minimum konuşma + gereklidir ve zamana ihtiyaçları vardır, sık hatırlatmalara
gerek duyarlar. Zeka bölümü 40’ın altında olanların
Yardımla ev işleri +
hiçbirisi kendine yeterli değil iken, 40-49 arasında
olanların %20’si kendine yetebilmektedir. Ergenlikte
veyetişkinlikte yeterli denetimle, fazla beceri istemeyen
Sosyal ilişki kurabilme +/-
işlerde çalışabilirler ve toplum yaşamına uyum
sağlayabilirler.
İleri (çok) Ağır 0-19 Konuşma +/-
Derece
Yardımla iş yapabilme becerileri
Ağır derece zihinsel yetersizlik: Zeka bölümü 20-34
+/- arasında olan çocuklar bu grupta yer alırlar. Bu çocuklara
çok erken yaşlarda tanı konulur, belirgin motor gerilikleri
Not: +/- bazen kazanılan; + kazanılan; ++ kesin kazanılabilen vardır ve konuşma yetilerini ya geç ve çok az kazanırlar
ya da hiç kazanamazlar. Bu bireyler basit konuşma ve el-
Hafif derece zihinsel yetersizlik: Zeka bölümü (IQ) 50- kol hareketlerinden oluşan iletişimi anlarlar. Aile
69 arasında olan çocuklar bu grupta yer alır. ZY tanılı bireyleriyle ve tanıdıklarla ilişkilerden keyif ve destek
çocuklarınyaklaşık %85’i bu gruptadır. Genellikle okula alırlar. Kavramsal becerilerin kazanımı kısıtlıdır. Birey
başlamadan önce zihinsel yetersizlikleri anne-baba veya yazılı dil, rakam, miktar, zaman ve para kavramlarından
çevre tarafından fark edilmez. Okula ve ev dışındaki genellikle çok az anlar. Bakım verenleri yaşam boyu
etkinliklere katılmaya başladıktan sonra zihinsel problem çözme konusunda yoğun destek sağlarlar. Bireyin
yetersizlikleri anlaşılmaya ve görünür hale gelmeye başlar. yemek yeme, giyinme, banyo yapma ve tuvalet
Okul öncesi çocuklarda belirgin kavramsal farklılıklar alışkanlıkları gibi tüm günlük yaşam etkinliklerinde

Hicran PARLAT Sayfa 8


desteğe ihtiyacı vardır. Yaşam boyu özel desteğe Zihinsel yetersizliğin zeka bölümüne göre hafif, orta, ağır
gereksinim duyarlar ve denetime bağımlı kalırlar. ve cok ağır olarak sınıflanması günümüzde bilimsel
amaçlarla birlikte, öğrenim yaşantısının düzenlenmesinde,
Çok ağır derecede zihinsel yetersizlik: Zeka bölümü raporlama, gruplama ya da yönlendirme bakımından da
20’nin altında olan çocuklar bu grupta yer alır. Bu kolaylık sağladığı için kullanılmaktadır. Bu sınıflamanın
çocukların çoğunda zihinsel engelliliğe neden olan bir ancak genel bir çerçeve çizdiği, yaşama uyum ve
nörolojik sorun vardır. Çoğunda ağır motor gerilik işlevsellikte zeka bölümü dışında güdülenme, dikkatini
mevcuttur ve bu nedenle hareketsiz kalırlar veya yardımla yoğunlaştırma, grup içinde çalışabilme, ilgi, davranış gibi
hareket edebilirler. Kendilerine bakmaları mümkün birçok özelliğin çoğunlukla zeka bölümünden daha fazla
olmayıp gereksinimleri ancak başkaları tarafından belirleyici değer taşıdığı unutulmamalıdır (Durukan, 2016;
karşılanabilir. Bazı basit alışkanlıkları bile kazandırmak Shree ve Shukla, 2016).
mümkün olmayabilir. Bazıları birkaç cümleyle konuşma 2.6. Eşlik Eden Durumlar ve Sorunlar
öğrenebilir. Büyük kısmı konuşmaz. Tuvalet ve beslenme Zihinsel yetersizliği olan bireylerde hem fiziksel hem de
alışkanlıkları kazanamazlar. Bu çocukların bir kısmı erken psikiyatrik bozuklukların eşlik etme durumu normal
yaşta yaşamlarını kaybederler. popülasyona göre daha fazladır; ancak değerlendirme
zorlukları nedeniyle tanı atlamaları söz konusudur. İleri
Klinik değerlendirilmede ZY dört farklı zeka düzeyinde derecede zihinsel sorunu olan çocuklarda kendilerini ifade
sınıflandırılırken eğitim-öğretim çevreleri eğitsel etme güçlükleri ve birlikte bulunan davranış ve hareket
sınıflandırmaları tercih ederler. Bu sınıflandırmaya göre sorunları nedeniyle, ruhsal sorunların tanınmasını
bu çocuklar eğitilebilir, öğretilebilir ve öğretilemez grup güçleştirmektedir. Sosyal olgunluk ve becerilerde gerilik,
olarak üç gruba ayrılmıştır. Eğitilebilir grubu, zeka kısmen toplumun bu çocuklara yönelik tutum ve
bölümleri hafif derece ZY düzeyine sahip çocuklardır. davranışları ile kısmen de bu çocukların geçmişte
Basit akademik becerileri öğrenebilirler; ancak ilköğretim kendilerinden beklenen davranışları yerine getirmedeki
altıncı sınıf düzeyinden ileri gidemezler. Özel eğitim başarısızlıkları ile ilgilidir. Genelde kendilerinden yaşça
desteği ile ilköğretimi bitirebilirler. Öğretilebilir grup, orta küçük olan çocuklarla arkadaşlık etmekten ve onlarla
derecede ZY olan çocuklardır. Bu çocuklar normal oynamaktan hoşlanırlar. Oyun ve toplum kurallarına
eğitimden yararlanamazlar. Okullarda özel hazırlanmış uymakta zorlanırlar. Kuralları zor ve karmaşık olan
eğitim programları ile sınırılı bir şekilde günlük oyunlara katılmak istemezler. Toplumun geleneklerine
yaşamlarını sürdürebilecek düzeye gelmeleri sağlanabilir. uymakta ve kendi ihtiyaçlarını bağımsız olarak
Öğretilemez grup ise, bakım ve koruma gereksinimi olan karşılamakta güçlük çekerler. Kendilerine güvenleri azdır.
bağımsız yaşama becerileri olmayan çocuklardır Bağımsız davranamazlar. Geç ve güç dostluk ve
(Durukan, 2016; Ayık ve Mukaddes, 2018). arkadaşlıklar kurarlar ve kurdukları dostlukların süreleri
kısa olabilir. Sorumluluk almaktan kaçınırlar. Birilerine
2.5. Klinik Özellikler
bağımlı olmayı tercih ederler. Zihinsel engelliliğin, uyum
Hafif düzeydeki ZY olan olgular okul dönemine kadar
sorunu olan bireylerin sorunlarıyla başa çıkma
klinisyene başvurmayabilir. Orta ve ağır düzeyde ZY olan
yeteneklerini azaltması nedeniyle ruhsal bozukluklar
çocuklar ise, gelişim basamaklarındaki aksaklıklar daha
riskini artırdığı kanısı yaygındır. Zihinsel yetersizlik tanılı
erken dönemde belirgin hale geldiğinden daha erken yaşta
çocuklarda ruhsal bozuklukların gerçek dağılımı ile ilgili,
başvururlar. ZY olan çocuklar, genellikle konuşmada
%27’den %71’e varan oranlar bildirilmektedir (Einfeld ve
gecikme yakınması ile getirilirler. Komutlara uymama,
ark., 2004; Lindblad, Gillberg ve Fernell, 2011).
tuvalet eğitimini kazanamamış olma, yaşıtları ile uyum
sağlayamama gibi diğer gelişimsel belirtilerle de
başvurabilirler. Bunun dışında, davranış sorunları ya da Saldırgan ve yıkıcı davranışlar, ZY olan bireylerin
nöbet geçirme gibi, doğrudan gelişme geriliği ile değil, bakımını ve onlarla birlikte yaşamayı güçleştirir. Bu
onun nedeni ile ilişkili sorunlarla da hekime gelebilirler. türden ciddi davranış sorunları kurum bakımı altına
ZY olan çocuklar çoğunlukla 3 yaşından sonra, hatta okul alınmada, psikiyatri servislerine yapılan başvurularda ve
çağında hekime ulaşmaktadırlar. Özellikle bebeklik ilaç tedavisi kullanımında en önemli etken olarak
çağında mental-motor gelişimdeki hafif veya orta düşünülmektedir. Saldırgan davranışların ZY derecesiyle
derecedeki sapmaları sistematik bir değerlendirme orantılı olduğu ve süreklilik gösterdiği bildirilmiştir.
yapmadan ayırt etmek güçtür. Gelişimdeki gecikmelerin Tekdüze (stereotipik) hareketler (örneğin; sallanma,
aile büyükleri, hatta hekimler tarafından normal sınırlarda dönme, kanat çırpma hareketleri) ağır zihinsel engeli olan
kabul edildiğine, birçok gelişimsel bozukluğun ancak çocuklarda sık görülmektedir. Stereotipik hareketler ve
çocuk iki yaşını geçtiği halde yürümediği, kendini yaralama davranışları, zihinsel engeli olan
konuşmadığında ya da okulda başarısız olduğunda çocuklarda, duygu ve isteklerini göstermekte, kendilerini
farkedildiğine sıklıkla rastlanmaktadır. Bununla birlikte ifade şekli olarak kabul edilmektedir. İletişim becerilerinin
birçok klinisyenin mental-motor gelişimi “kaç yaşında geliştirilmesi, bu tür davranışların azalmasını
oturduğu ve yürüdüğü” gibi sadece motor basamaklara sağlamaktadır. Zaman zaman bu davranışlar uyaran
bakarak değerlendirdiği, çocuğun gelişimi hakkındaki eksikliği olan ortamlarda çocuğun kendi kendisine uyaran
kararı sadece izlenimlerine veya anne-babanın kanısına vermesi şeklinde, zaman zaman da uyaran fazlalığı olan
dayandırdığı da görülmektedir. Bu durum da sıklıkla ortamlarda aşırı uyarılmaya bağlı olarak ortaya
yanıltıcı olmaktadır. Bu nedenle gelişimsel değerlendirme çıkabilmektedir (Holbrook, 2000).
sağlam çocuk takibinde en az fizik ölçümler, kalça çıkığı
ya da anemi taraması kadar önemlidir. ZY olan çocukların bir bölümünde dürtüsellik, dikkat
dağınıklığı, kısa dikkat süresiyle birlikte aşırı hareketlilik

Hicran PARLAT Sayfa 9


gözlenir. Çocuklara bakım ve eğitim verilmesini 35-49 arasında olanlarda %23 ve zeka bölümü %20’nin
zorlaştıran, zaman zaman çocukların fiziksel şiddete altında olanlarda ise %50 oranındadır. Epilepsi varlığı
maruz kalmalarına yol açan bu durum, klinisyene psikopatoloji sıklığını da arttırmaktadır (Robertson ve
başvurmada ve ilaç kullanma gereksinimi duyulmasında ark., 2015).
önde gelen nedenlerden birisi olmaktadır. Aşırı
hareketlilik genellikle erken çocukluk çağında görülür, Serebral palsi: Serebral palsili çocukların bir kısmında
ilerleyen yaşla birlikte azalması beklenir. ZY de bulunur. Bu oran değişik çalışmalarda %37’den
%71’e kadar bildirilmektedir; ancak serebral palsideki
Cinsel istek ve dürtülerin artmasıyla birlikte dürtü motor ve özellikle de dil sorunu nedeniyle bu çocukların
kontrolündeki yetersizlik, tekrarlayan uygunsuz cinsel zeka bakımından olduklarından daha geri olarak
davranışlar ve başkaları önünde mastürbasyon yapma gibi algılanmalarına daha sık rastlanmaktadır (Erman ve Anlar,
sorunlu davranışlara yol açabilir. Zihinsel engelli çocuk ve 2008).
ergenlerin cinsel istismara uğrama olasılıklarının normal 2.7. Ayırıcı Tanı
yaşıtlarından fazla olabilmesine karşılık, zihinsel Zihinsel yetersizliği olan çocukların tanı ve ayırıcı
yetersizliği olan erkeklerin cinsel saldırganlık ve suç tanısında benzer gelişimsel zorluklarla seyreden diğer bazı
oranlarının yüksek olduğuna dair kanıt yoktur. nörogelişimsel bozuklukların da dikkat alınması
gerekmektedir.
Uykuya geçme ve uyanma sorunları ağır ZY olan
bireylerin %30-50’sinde gözlemlenebilmektedir. Bu Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB):Ayırıcı tanıda ilk
çocuklarda uyku sorunları tek başına sıkıntı oluşturur ve akla gelmesi gereken durumlardan biri OSB’dir. Bu
diğer psikiyatrik veya davranış sorunlarının grubun önemli bir kısmında zihinsel yetersizlik eşlik
şiddetlenmesine yol açabilir (Tsakanikos ve ark., 2006). etsede her zihinsel yetersizlik olgusunda OSB görülmez.
Düzenli uyku-uyanıklık saatleri, gündüz uykusundan ZY olan çocuklarda hem dil alanında gerilikler hem de
kaçınma, uyku hijyenine dikkat edilmesi, yatmadan gıda tekrarlayıcı davranışlar görülebilir ve sosyal beceri
alınmaması, ilaçların (stimulanların erken saatlerde, kronolojik yaşın altındadır; ancak en önemli ayırıcı faktör
sedatif etkili ilaçların yatma saatine yakın verilmesi) uyku ZY’si olanların sosyal etkileşime hevesli olmalarıdır. Ağır
düzenine göre düzenlenmesi yararlı olabilecektir. Diğer ve çok ağır düzeyde zihinsel yetersizlik olgularının ayırıcı
psikiyatrik bozuklukların da (psikoz, duygudurum tanısı, hafif ve orta düzeyde zihinsel yetersizlik görülen
bozuklukları ve anksiyete bozuklukları gibi) görülme gruba göre daha zordur. Burada akılda tutulması gereken
oranı ZY tanılı çocuklarda daha fazladır (Lindblad, nokta gelişimsel yetersizliği olan bir çocukta OSB ve ZY
Gillberg ve Fernell, 2011). ayırıcı tanısında sosyal becerilerin ayrıntılı
değerlendirilmesi, eğer sosyal beceriler bireyin bilişsel
Konuşma ve dil sorunları: ZY tanılı çocuklar normallere düzeyinin altında ise OSB tanısının gözden geçirilmesi
göre daha kısa ve daha basit cümleler kurarlar. Soyut gerekir.
kavramlar yeterince gelişmediğinden somut terimleri daha
fazla, yine yüklemleri daha az ve isimleri kendi yaş Konuşma Bozuklukları: ZY’si olan olguların en sık
gruplarındaki normal çocuklara göre daha fazla başvuru sebeplerinden biri konuşma gecikmesidir. Öte
kullanırlar. Bundan dolayı kendilerini ifade güçlüğü yandan bazı olgularda izole konuşma gecikmesi
çekebilirler. Konuşma ve dil sorunları ZY’ nin derecesine mevcutken zihinsel işlevlerde herhangi bir eksiklik veya
göre artış göstermekte ve görülme sıklığı %50 civarında yetersizlik söz konusu değildir. Çocuğun gerek ifade edici
olduğu bildirilmektedir. Sözel iletişimin hiç gelişmemesi gerekse alıcı dildeki problemleri iletişim sorunlarına yol
%30, konuşma gecikmesi vesesletim bozukluğu %44, açarak ZY olduğuna dair yanılgı oluşturabilir. Konuşma
kekemelik %5 oranındadır (Ulovec ve ark., 2004). bozukluğu olan ve zihinsel olarak normal çocuklar gerek
sözel olmayan beceriler gerek adaptif (uyum) becerilerde
Görme bozukluları: ZY olan çocukların %10 kadarında normal işlev sergilerler. Ayrıca konuşma bozukluğu olan
görme bozuklukları vardır. Bu oran, ağır zeka geriliği çocuklar zeka testlerinin sözel olmayan kısmındaki
olanlarda %15’e kadar artmaktadır (Ulovec ve ark., 2004). performansta daha iyi durumdadırlar.

İşitme kaybı: ZY’nin nedenine bağlı olarak değişen Özgül Öğrenme Bozukluğu (ÖÖB):Öğrenme güçlüğü
oranlarda işitme sorunları olabilir. İşitmenin ZY ve ÖÖB olan bireylerin en belirgin ortak yanları
değerlendirilmesi de zeka geriliğinin derecesine göre artan olmakla birlikte ÖÖB olan bireylerde zihinsel yetersizlik
oranlarda güçlükler gösterir. Odiyometrik incelemelerin söz konusu değildir. Her iki bozuklukta da çocuklar
yapılamadığı durumlarda işitsel uyarılma yanıtları kliniğe aynı veya benzerşikâyetlerle başvurulabilir. ÖÖB
ölçülmekle birlikte bu testin odyogramın yerini olgularında sorunlar genellikle akademik alandadır ve
tutmayacağı; ancak bir tarama testi olarak günlük uyumsal becerilerde yetersizlik beklenmemektedir.
kullanılabileceği de bilinmelidir. Ayrıntılı değerlendirme ile ayırıcı tanı sağlanır.

Epilepsi: ZY olan çocuklarda olmayanlara göre daha sık Olgu Örneği


ve ileri derecede epileptik nöbetlerin olduğu gösterilmiştir.
Zeka bölümü azaldıkça epilepsi riski de artar. Örneğin; 13 yaşında kız çocuğu, okul başarısının iyi olmaması
normal nüfusta %1 civarında olan epilepsi görülme sıklığı, nedeniyle çocuk psikiyatrisi kliniğine getirildi. Okula altı
hafif derece zihinsel engeli olanlarda %3-6, zeka bölümü yaşında başladıktan sonra öğrenme ve dikkatinin az

Hicran PARLAT Sayfa 10


olduğu öğretmeninin dikkat çekmiş, okuma-yazmayı 4. 2.9. Zihinsel Yetersizliğin Yönetimi
sınıfta öğrenmişti. Doğumu hastanede, acil olmayan ZY olan çocukların tedavisinde ve yönetiminde temel
sezaryan ile olmuştu. İlk kelimelerini 20 aylık olduğunda yaklaşımlar ZY’ye neden olabilecek durumlar konusunda
söylemiş, 15 aylık iken de yürümüştü. Tuvalet eğitimini psikoeğitim, aile eğitimi, birlikte bulunan engellerin ve
dört yaşında tamamlamıştı. Genelde hareketli, bir şeyle psikiyatrik bozuklukların tedavisi ve özel eğitim şeklinde
uzun süre ilgilenmeyen bir çocuk olduğu belirtiliyordu. ifade edilebilir. Bu olguların takibi ve tedavisi disiplinler
Anne-baba arasında akrabalık yoktu. Çeşitli çocuk arası işbirliğini gerektirmektedir. Tıbbi, davranışsal ve
psikiyatrisi ve çocuk nörolojisi uzmanları tarafından eğitimsel tedavi girişimleri koordineli yapılmalıdır.
görülmüş, EEG’si normal bulunmuştu ve eğitsel destek
önerilmişti. Fizik incelemede baş çevresi 50 cm. (3 Gelişimsel düzeyine göre eğitsel tedavi (Özel
persentilin altında), diğer bulguları normaldi. Neşeli bir Eğitim):Çevresel etkenler normal gelişimde büyük önem
genç kızdı, tek basamaklı toplama-çıkarmaları zihinden taşıdıkları gibi olumlu yönde kullanıldığında gelişim
yapabiliyor, 3 er 3 er sayarken zorlanıyordu. Motor geriliklerinde de etkili olurlar. Zihinsel yetersizliğin
defisiti, refleks değişikliği yoktu. WISC-R testinde zeka etiyolojisine olursa olsun, çocuklara kendilerine uygun,
bölümü 60 olarak bulunmuştu. Bu hastada bebeklikten bireyselleştirilmiş eğitim (özel eğitim), 3-21 yaş arasında
itibaren, hafif derecede, ilerleyici olmayan bir zihinsel okul sistemi içinde verilmelidir. Eğitime ne kadar erken
yetersizlik mevcuttu. Bu durumlarda etiyolojide tıbbi bir başlanırsa sonuçların o derece iyi olacağı bilinmektedir.
nedenin gösterilme olasılığı fazla olmamakla birlikte kan Bu nedenle 3 yaş öncesinde de erken uyaran
aminoasitlerinin yenidoğan taraması sırasında alınmış programlarıiçin öneriler sunulmalıdır. ZY olan birçok
olduğuna emin olunmadığı için bu tetkik istendi. Hastanın çocuğa okul eğitimleri sırasında yemek yeme ve tuvalet
serum fenilalanin düzeyi yüksek bulunarak fenilketonüri temizliği gibi beceriler kazandırılmaktadır. Konuşma ve
tanısı kondu. Özel diyet başlandı. Bu tanının daha önce sosyal ağırlıklı etkinliklerin ve sporun engelli çocuğa
konmamasının ne gibi sonuçlarının olduğu aile ile yardımdaki rolü belirgindir. ZY düzeyine bağlı olarak
görüşüldü. erken ergenlik döneminde çocuğa bağımsız yaşama
2.8. Zihinsel Yetersizliğin Değerlendirilmesi becerisi ve iş eğitimi verilmelidir. Çocuğun
ZY’nin değerlendirilmesinde multidisipliner yaklaşım gereksinimlerine göre özel eğitimcilerin yanısıra hekim
gerekmektedir. Çocuk psikiyatristi olguyu bilişsel, (çocuk psikiyatrisi, çocuk hekimi, çocuk nöroloğu),
davranışsal ve psikiyatrik bozukluklar yönünden fizyoterapist, meslek terapisti, dil terapisti ve psikologların
değerlendirirken, psikologlar psikometrik değerlendirmeyi aile ve çocukla yakın işbirliği gerekir.
yapar. Pediatristler ve diğer ilgili alanlar ise fiziksel tanıya
yönelik değerlendirmeyi yaparlar. Ayrıntılı öykü Uygulamalı Davranış Analizi: En sık kullanılan davranış
ebeveynlerden veya bakım verenlerden alınır. Alınan değiştirme tekniklerinden biridir. Bu yöntemde davranışı
öyküde annenin gebeliği, doğum süreci, ailede zihinsel şekillendirmenin temelinde çevresel etmenlerin yattığı
engelliğin olup olmadığı ve kalıtsal hastalıklara dikkat düşünülmektedir. Çeşitli pekiştireçlerle ve caydırıcı
edilmelidir. yöntemlerle istenen davranışın arttırılarak istenmeyen
davranışın sönmesi hedef alınır. Bu programda davranış
Psikometrik Değerlendirme: Standardizasyonu yapılmış kazandırılması veya değiştirilmesi planlanan çocuk
zeka testlerinden çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında en öncelikle gözlemlenir. Gözlemlenen davranışlardan yola
çok kullanılan 6-16 yaş çocukları için Weschler Çocuklar çıkarak hangi alanlarda müdahale yapılacağı planlanır.
için Zeka ölçeğidir (WISC). Ülkemizde çocuklarda zeka
puanının belirlenmesinde sıklıkla revise formu (WISC-R) Aile Eğitimi: Destekleyici ve sıcak ve bir aile ortamının
kullanılmaktadır. Wechsler çocuklar için zeka ölçeği sağlanması, zihinsel engelli bireyler için son derece
ailesinin dördüncü üyesi olan WISC-IV ise, 6-16 yaş arası önemlidir. ZY tanılı çocuk ve ergenlerin uygun ve yeterli
çocuklarda 2013’den itibaren en güncel zeka testi olarak eğitime, toplumsal, sosyal, aile ve bireysel desteğe
kullanılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte, 2-16 yaş ihtiyaçları vardır. Ailenin yaşadığı güçlüklerin en başında,
grubu çocuklar için Stanfort-Binet Zeka Testi de konu hakkındaki bilgi eksikliği ve çocuğun durumunu
kullanılmaktadır. Zeka testleri mümkünse tecrübeli kabullen(e)memegelmektedir. ZY tanılı bir çocukla
psikologlarca uygulanmalı ve değerlendirilmelidir. birlikte olmak aile için bir ömür boyu çoğu zaman tek
Olgunun öyküsünü bilmeden ve yeteri kadar klinik bir başlarına mücadele edecekleri, zorlu ve sabır gerektiren
gözlem yapmadan zeka testinin sonucuna göre bir tanı bir durum anlamına gelebilir. Aile bireylerinin çocuğu ve
koymak yanlıştır. Bebeklerde ve okul öncesi çocuklarda engelini kabullenebilmesi çok önemlidir; ancak aileler bu
zeka testi sonuçları yeterince güvenilir olmadığından sürece ulaşıncaya kadar genellikle bazı aşamadan
genellikle gelişim testleri uygulanmaktadır. Gelişim geçmektedirler. İlk tepkiler genellikle şaşkınlık, tepkisiz
testleri gelişimin farklı alanlarını değerlendirerek (dil, kalma ve kendini çaresiz hissetme şeklinde ortaya
sosyal beceriler, ince motor, kaba motor vb.) zeka konmaktadır. Çocuğun ve kendilerinin gelecekte
hakkında fikir verebilir. Türkiye’de uygulanan gelişim yaşayabilecekleri sorunlar konusunda duyulan endişeler,
testleri arasında Ankara Gelişim Tarama Envanteri kaygılar, üstlenilmesi gereken sorumluluklar, başlarına
(AGTE), Denver Gelişim Tarama Testi, Bayley Gelişim gelen şeyin geçici bir şey olması isteği gibi durumlar
Değerlendirme Testi yer almaktadır. Sözel becerisi reddetme davranışının görülmesine neden olabilmektedir.
olmayan otizm spektrum bozukluğu veya işitme engelli Çocuğunun engelli kalacağı/kaldığını kabullenmeyen aile,
çocuklarda Leiter zeka testi önerilmektedir. çocuk için gerekli eğitim ve tedavi yaklaşımlarını
başlatmayabilir ve çocuğa karşı yanlış davranışlar
sergileyebilir. Genellikle anne-babalar zihinsel engelli

Hicran PARLAT Sayfa 11


çocuğa sahip olmaları nedeniyle hayal kırıklığına uğrarlar. Bölüm Özeti
Anne-babalar için çocuklarındaki zihinsel engellilik hali -  Zihinsel yetersizlik sık rastlanan, başka nörolojik ve
hayallerinde yaşattıkları ideal çocuğun yok olmasının psikiyatrik hastalıklarla karışabilen ya da birlikte
sembolü olabilmektedir. Böyle bir durumda hissedilen acı bulunabilen bir durumdur.
ve öfke gerçekten çok sevilen birinin kaybedilmesi
karşısında duyulan üzüntüye benzemektedir. Öfke, -  Genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimini içeren çok
çocuğun zihinsel engelliliği hakkında yeterince çeşitli nedenlerden kaynaklanabilmekte, tıbbi ve
bilgilendirilmedikleri ve bu engellilik ortadan davranışsal sorunlarla birlikte görülebilmektedir.
kaldıramadıkları için doktorlara, eğitimcilere ve
terapistlere karşı hatta engelli çocuklarına karşı da
olumsuz davranışlara neden olabilmektedir. Çoğunlukla -  Zihinsel yetersizliğin tanısı aileden alınan öykü,
anne-babalar yaşadıkları bu kayıp duygusu ve standardize zeka testleriyle zeka bölümünün belirlenmesi
karşılaştıkları sorun ve sorumluluklar karşısında güçlerinin ve uyum becerilerinin değerlendirilmesi ile konmaktadır.
yetmeyeceği inancı ile depresif duygular yaşayabilirler.
Üzüntü ve depresyon sonucu ailelerde "geri çekilme" ya -  Zihinsel yetersizliğin sınıflandırması hafif, orta, ağır ve
da "sosyal etkileşimlerden kaçınma" davranışları çok ağır şeklinde dört bölüme ayrılmaktadır.
gözlenebilmektedir. Zihinsel engelli çocuğa sahip olan
ailelerde anne babaların çocuklarındaki engele -  Klinik belirtiler hafif algılama güçlüğünden çok ağır
kendilerinin neden olduklarını düşünmelerinden ya da bazı algılama güçlüğüne kadar seyreden bir yelpazededir.
hatalı davranışları sonucunda cezalandırılmış
olabileceklerine inanmalarından kaynaklanabilen suçluluk
-  Hafif derecede ZY olan bireyler beceri gerektirmeyen
duyguları ortaya çıkabilmektedir.
işlerde çalışabilirken, ağır ve çok ağır derecedeki bireyler
ise mutlak bakıma ihtiyaç duymaktadırlar.
ZY olan bir çocuğa sahip ailenin psikoeğitimi, uzmanların
karşılaşabileceği en önemli güçlüklerden biridir. Klinisyen
-  ZY yönetimi ve gidişatı, etiyolojisine ve ağırlık
veya ilgili uzman hastalığın sebepleri, tedavisi ve özel
derecesine göre değişmektedir.
eğitim olanakları hakkında doğru ve yeterli bilgi
vermelidir. Aileye çocuğun beceri ve özgüvenini arttırma
yolları gösterilmeli ve gerçekçi beklentiler sunulmalıdır. -  ZY yönetiminde; çocuğu ve aileyi kapsayan, tıbbi
Aileler çocuğa bağımsız hareket etme ve destekleyici bir yönlerin yanı sıra sosyal, yasal ve kültürel yönleri de göz
çevre oluşturma arasındaki dengeyi sağlamada güçlük önüne alan bütüncül eğitsel yaklaşım tüm olgularda
çekerler. Aile görüşmelerinde ebeveynlerin, çocukların gereklidir.
hastalığı ve geleceğiyle ilgili yaşayabilecekleri suçluluk,
çaresizlik, inkar ve kızgınlık durumlarını dışa vurmalarına -  Zihinsel yetersizlik kronik gidişli süreğen bir durumdur
olanak sağlanmalıdır. ancak bu bireyler için eğitsel yaklaşımlarla pek çok
2.10. Gidişat beceriyi kazanma söz konusudur.
ZY kronik gidişli süreğen bir durumdur; ancak bu
bireylerin eğitsel yaklaşımlarla pek çok beceriyi
kazanabilmeleri söz konusudur.Zihinsel yetersizliğin
nedeni olan etkenin niteliği, ilerleyici olup olmaması ve 3. DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI
beraberinde epilepsi, motor bozukluk gibi ek sorunların
Giriş
bulunup bulunmaması gidişi etkileyen en önemli
İnsan sosyal bir varlıktır ve hayatının büyük bir kısmını
etkenlerdir. Eğitsel desteklere erken başlanmasının
diğer insanlarla birlikte geçirir. Birlikte olduğu insanlarla
prognozu olumlu etkilediği konusunda görüş birliği vardır.
duygu, düşünce ve isteklerini paylaşmak ve onlarla bilgi
Bu tür destek ve girişimlere yanıtı etkileyen tek etken
alışverişi içinde olabilmek için toplumun kullandığı dili
hastanın zeka bölümü değildir. Görsel algısı, motor
kullanır. Konuşma, insanları diğer canlılardan ayıran en
becerileri, dili algılama, dikkat, bellek, güdülenme, grup
önemli yeteneklerden biridir. Konuşma ve dile özgü
içinde işbirliği yapabilme, davranış özellikleri, alınan
gelişimsel bozukluklar çocukluk çağında yaygın gözlenen
eğitimin kalitesi, ailenin istikrarlı desteği gibi birçok
nörogelişimsel bozukluklar arasında yer alır. İnsan
özellik de zeka bölümü kadar önemlidir (Aylward, 2002).
hayatında önemli bir yer tutan ve doğal bir süreç olan
ZYolan bir çocuğun ergenliğe / erişkinliğe geçişi ve
konuşmada bozukluk olması bireyin toplumda büyük
bağımsız yaşayabilmesi gibi arzu edilen bir takım önemli
sorunlar yaşamasına neden olabilir.Bu sebeple bu
hedefler de bireysel özelliklerden, çevresel ve kültürel
bölümde dil ve konuşma bozuklukları ile ilgili
yapıdan, ailenin programaaktif katılımından olumlu yönde
kavramlardanbahsedilecek, çocuk ve ergenlerde erken
etkilenir. Bu nedenle zihinsel yetersizliğin etiyolojisine ve
müdahale ve tedavinin ruh sağlığı açısından önemi
derecesine göre birey bazında bir sonuç tahmin etmek ya
tartışılacaktır.
da belirlemek zordur. Ölüm oranları normal toplumdan
fazladır. Burada bireyin asıl hastalığının dışında, sağlık 3.1. Dil ve Konuşma
hizmetinden yararlanabilme ve kazalara yatkınlık gibi Dil; duyguları, düşünceleri, değer yargılarını anlatma ve
çeşitli etkenler rol oynayabilir. öğrenmede, kültür birikimini aktarmada; soru sormak,
emir vermek, istekte bulanmak gibi işlevleri
gerçekleştirmede kullanılan sözcükler, resimler, semboller
ya da işaretler aracılığıyla diğer kişilerle iletişimi sağlayan

Hicran PARLAT Sayfa 12


bir araçtır.Dil, belli bir toplumda yaşayanlar tarafından Figür 1. Dil Bileşenleri: Konuşma Bozukluklarında
üzerinde uzlaşmaya varılmış semboller ve bu sembollerin Etkilenen Dil Alanları
nasıl bir araya getirileceğini gösteren kurallar bütünüdür.
Kişiler arası iletişim sürecinde kullanılabilmesi için dilin
sembollerinin bazı araçlar yoluyla somutlaştırılması
3.1.2. Dil ve Konuşmanın Gelişimi
gerekir. Bu araçlara iletişim biçimi denir. İnsanlar arasında
Dil gelişimi, doğumla birlikte başlayan ve tüm yaşam
geçerli olan geleneksel iletişim biçimi, dilin sembollerinin
boyu devam eden bir süreçtir. Çocuklar, yaşamlarının ilk
sözel ifadeler ile seslendirildiği motor eylem olan
günlerinden itibaren çevrelerindeki sesleri algılamaya,
konuşmadır. Konuşma ve dil arasında anlamsal farklılığın
sesler çıkarmaya ve içinde yaşadıkları toplumda
anlaşılması önemlidir.Konuşma eyleminde, motor
konuşulan dilin temel yapısını kazanmaya
hareketlerin kullanımını gerektiren fiziksel, psikolojik ve
başlamaktadırlar. Dil, tüm kuralları ile birlikte, geçirilen
nöro-fizyolojik süreçler işe karışarak işitme ve ses yolu ile
yaşantılar sırasında doğal olarak öğrenilmektedir.
düşünceler sesli semboller olarak kodlanır (Bishop, 2017).
Çocuklar dili, modelleri dinleyerek, bu modelleri taklit
Ayrıca, sesler ile anlam ilişkilendirilir. Bu nedenlerle
ederek, geri iletimi algılayarak, deneyimlerini ve
konuşma karmaşık bir süreçtir. İnsan vücudunda konuşma
düşüncelerini paylaşarak öğrenmektedirler.
organı yoktur; ancak, vücutta yaşamsal görevi olan bazı
organlar konuşma işlevini de üstlenmiştir. Bunlar gırtlak
düzeneği (gırtlak kapakçığı ve ses telleri), gırtlak altı Normal konuşma gelişimi; agulama, babıldama, ekolali,
(diyafram, göğüs kafesi, göğüs kasları, akciğerler, soluk jargon (anlaşılmaz konuşma), sözcükler, sözcüklerin
borusu) ve gırtlak üstü (yutak yolu, ağız yolu, geniz yolu) birleştirilmesi ve cümle oluşturmayı izler. Konuşmanın
düzeneği olarak üç grupta toplanır (Türkbay, 2016). normal gelişim aşamaları şunlardır:
Konuşma ile düşünme son derece ilişkilidir. Konuşmaya
başlamak için beynimizdeki işlemler bilişsel düzlemde Yeni doğan dönemi (0-2Ay): Bebeğin ihtiyacını
harekete geçer. Düşüncelerimiz belirli seslere göre dizilir belirtebileceği tek iletişim yolu ağlamadır. En yaygın
ve örgütlenir. Bu dizim bebeklikten itibaren kazandığımız sesler, rahatsızlık ve açlık ağlamalarıdır. Birinci ayın
belleğimizde sakladığımız dile ait bilgilerden çağrılır. sonunda ağlamalar farklılaşmaya başlar ve anne bebeğin
3.1.1. Dilin Bileşenleri ağlama nedenini belirleyebilir.
Dil olmadan konuşma üretilemez; ancak, konuşma
olmadan dil olabilir. Dilsel mesaj; işaret dili, yazı dili, Gıgıldama (Cooing) dönemi (2-3 Ay): Bebekler bu
resimler gibi başka yollarla da gönderilebilir. Dilin dönemde “s, k, g” gibi yumuşak damak ve gırtlak seslerini
bileşenleri aşağıdaki üç alanda incelenmektedir: çıkarabilirler; ‘u, o, a’ gibi ünlüleri uzatabilirler. Bu
dönem, gülme ve gıgıldama dönemi olarak adlandırılır.
1.Dilin içeriği (anlam/semantik)
Mırıldanma (Babbling) dönemi (4-6 Ay): Bu dönemde
2.Dilin biçimi: ses bilgisi (fonoloji), biçimbirim dil kontrolü artar ve bebek dilini çeşitli yönlerde hareket
(morfoloji), sözdizimi (sentaks) ettirebilir. “b, p, m” gibi dudak sesleri artar. Başlangıçta
refleksif olan sesler, bu dönemde amaçlı hâle gelir. Bebek
6 aylık olduğu zaman çıkardığı seslerin sayısı artarak
3. Dilin kullanımı (pragmatik)
karmaşık ses kombinasyonları düzenlemeye başlar.
Fonem: Bir dildeki temel seslerdir (g sesi gibi).
Mırıldanmanın tekrarı dönemi (7-10 Ay): Bebeğin
çıkardığı sesler çevredeki lisanın niteliklerini kazanır ve
Morfem: Fonemlerden oluşan anlamlı dizilişlerdir (Dal hece tekrarına doğru gelişmeye başlar. Ünlü ve ünsüz
sözcüğü gibi). sesleri birleştirir ve bunları tekrarlar (ma-ma, ba-ba, de-de
gibi).
Sentaks (söz dizimi): Kelimelerin diziliş sırasıdır.
Jargon dönemi (11-14 Ay): 11-14 aylar arasında
Semantik (Anlam bilgisi): Çocuğun kelime veya cümleden çocuklar cümle seslerine benzeyen bir dizi ses üretiminde
anlam çıkarabilmesidir. bulunurlar. Bunlar jargon denilen anlaşılmaz mırıltılardır.
Ferguson’a göre (1978), jargon sözcükler, mırıldanma ve
Pragmatik (kullanım): Dilin sosyal ortamda nasıl yetişkin benzeri konuşma arasında bir bağ
kullanılacağıyla ilgilidir. Aile ile konuşurken kullanılan oluşturmaktadır.
sözcükler ile yabancılarla konuşurken kullanılan sözcükler
arasındaki farkı bilmek kullanım bilgisini gösterir (Marrus Tek sözcük dönemi (12Ay-18Ay): İlk anlaşılabilen
ve Hall, 2017). sözcükler bir yaş civarında üretilir. Çocuk bir tek sözcük
üreterek bunu tüm cümle yerine kullanabilir. Çocuğun ilk
Dilin biçimi bütün dillere ait doğuştan kazanılan kurallarla sözcük dağarcığının büyük bir bölümü isimlerden
düzenlenirken, içerik ve pragmatik bileşenleri öğrenilerek oluşmaktadır. Bu dönemdeki çocukların ifadeleri, içinde
kazanılır. bulundukları durumla birlikte yorumlanmalıdır. Karmaşık
iletişim durumunda; durum içinde bulunan nesneler,
bakışın yönü, ses iniş-çıkışı, anlama ilişkin ipuçları
verebilmektedir. Çocuğun ilk sözcükleri genellikle

Hicran PARLAT Sayfa 13


duygusal bir anlam taşımakta ve daha çok çocuğun
gereksinimleriyle ilgilidir. İlk sözcüklerin içeriği
incelendiğinde isimlerden sonra sıra ile fiiller, sıfatlar ve Yemek sofrası konuşmalarının doyurucu olması
edatlar kullanılmaktadır. Çocuklar yaklaşık 10-50 sözcük
dağarcığına ulaşırlar.Bu dönemde jargon sözcükler Annenin uzun ve bol sözcüklü cümleler kurması, bol ve nitelikli
yoğundur ve dönem dönem ekolali dikkati çeker, ancak konuşması
çocuğun konuşmasının %20-25’i başkalarınca
anlaşılabilir. Yüksek sosyoekonomik düzey

3.2. Dil ve Konuşma Bozukluklarının Sınıflandırılması


İki sözcüklü ifadeler dönemi (18Ay-2Yaş): 1,5 yaşından Dil ve konuşma ile ilgili bozukluklar, DSM-5 tanı
sonra dil sistematik olarak gelişir. Bu dönemde çocuklar, sınıflandırmasında iletişim bozuklukları altında yer
iki sözcüğü birleştirerek cümle oluşturmaya başlarlar. İki almaktadır. Bu bozukluklar arasında özgül dil bozukluğu,
sözcük birleşimi ile çocuk farklı anlamlar ifade etmeye konuşma sesi bozukluğu(sesletim-artikülasyon
başlar. Bu ilk cümleler çoğunlukla isim ve fiillerin bozukluğu), konuşmada akıcılık bozukluğu(kekemelik),
birleşmesinden oluşur. Ses tonu, duraklama ve sözcük toplumsal iletişim bozukluğu ve tanımlanmamış iletişim
düzeni yetişkininkine benzer hâle gelmeye başlar. bozukluğu olmak üzere 5 alt bozukluktanımlanmaktadır
Çocuğun söylediklerini durum içinde değerlendirmek (APA, 2013).
önemlidir. Sözcüklerin işlevleri anlam içinde
değişebilmektedir.Çocuklar 2 yaşına ulaştıklarında en az 3.2.1. Özgül Dil Bozukluğu
50 sözcük dağarcığına sahiptir. Jargonlar büyük oranda Özgül dil bozukluğu olan çocuklar, yaşları ve gelişim
azalmıştır ve konuşmasının %60-70’i başkalarınca düzeylerinden beklenen beceri düzeyinde kelimeler ve
anlaşılır (Bates ve Dick 2002). cümleler ile düşüncelerini ifade etmekte güçlük yaşarlar.
Bu çocuklar kısıtlı sözcük dağarcığı ile konuşmaya
çabalarlar, grameri bozuk ve kısa cümleler kurarlar. Dil
Üç ve daha fazla sözcüklü ifadeler dönemi (2yaş- becerileri yönünden yaşlarından daha küçük algılanırlar.
4yaş):Çocuk üç, dört sözcüğü yan yana getirerek tek bir Beklenen yaşta konuşmanın gelişiminde yetersizlikler
düşünceyi bütünüyle ifade edebilir ve konuşmasının %80- gözlenir. Sıklıkla durumlarını anlatmak için yaptıkları
90’i başkalarınca anlaşılır. Bu dönemde çocuğun sözcük konuşmalar bütünlükten yoksun ve karmaşıktır. Bu
dağarcığı hızla gelişir. Özellikle kavramsal gelişimle çocuklar yaşıtlarıyla kıyaslandığında sözcükleri anlamaları
yakından ilişkili olarak neden-sonuç (de, ondan, diye, ve sözcük belleklerinin gelişimi gecikmiş olabilir.
çünkü, onun için), yer (içinde, üstünde, altında), zaman Başkalarının konuşmalarını anlamaları ise, yaşlarına
(şimdi, sonra, yarın) kavramlarıyla ilgili sözcüklerin arttığı uygundur. Öte yandan, ağır derecede dil-konuşma
görülür. Bu dönemde çocuğun sözcük dağarcığı 200-300 yetersizliği gösteren çocuklarda ifade edici dildeki
kelimeye kadar çıkmaktadır.4-5 yaşlarında ise 6-8 yetersizlikler yanında, bazı sözcükleri ve cümleleri
sözcüklü cümlelerle konuşabilir (Toppelberg ve Shapiro, anlamakta da güçlük vardır. Bu çocuklar, ne söylendiğini
2000). anlıyor gibi gözükürler; ancak çoğu zaman konunun ana
temasını anlayamaz ya da sorulan soruya uygun olmayan
Çocuklarda hiçbir sorun olmasa dahi, ilk sözcüklerini cevaplar verirler. Tek tek kelimelerde konuşmaları
öğrenme ve söyleme, kullandıkları sözcük sayısı, dilin anlaşılır olsa da kelimeleri bir araya getirerek cümle
yapısını edinme ve cümleler ile konuşma gibi dil kurmakta başarısız olurlar. Konuşmalarının en tipik
edinimindeki hızları ile kullanımda nicelik ve nitelik özelliği çekim ve yapım eklerinin kullanılmayışlarıdır
yönünden birbirlerinden bireysel farklılıklar gösterir. (McCauley, 2001). Örneğin; çocuğa, resimdeki köpeğin
Çocukların gelen bilgileri düzenleme biçimlerindeki kulağını gösterip “bu köpeğin neresi?” diye sorulduğunda,
farklılıklar ve dilsel ortam bu farklılıkların “köpeğin kulağı” ya da “kulağı” demek yerine sadece
belirleyicilerindendir. Oyuncaklara daha çok ilgi gösteren “kulak” ya da “köpek” diyebilir. Zaman kavramını
çocuklar daha fazla sayıda nesnelerin adlarını öğrenmekte, anlamakta ve zaman bildiren kelimeleri kullanmakta
yetişkinlerle daha çok zaman geçiren çocuklar ise daha zorlanabilirler. Örneğin; “Arda’nın ablası gelmiş”
çok kişilere ve sosyal ilişkilere ait sözcükleri cümlesinin yerine “Arda, abla geldi”; “Dün Ahmetlere
öğrenmektedirler. Dilsel ortam, dili edinmekte olan çocuk gittik” cümlesinin yerine “Bugün Ahmet gitti” diyebilirler.
ile etkileşime giren anne ve anne gibi yakın olan Yer-yön bildiren ekleri kullanmakta zorlanabilirler.
yetişkinlerin kullandıkları konuşma dili ve etkileşim Örneğin; “Kaşıklar çekmecenin içinde” cümlesini “Kaşık
şekilleri, çocukların edinmekte oldukları dili kullanma çekmece” şeklinde ifade edebilirler. Benim, senin ve
biçimlerini etkilemektedir. Çocuklardaki sözcük sayısı onların gibi aitlik bildiren kelimelerde karışıklık
daha sonraki okul başarısını tahmin etmede en önemli yaşayabilirler. Babasının saatini göstererek “Bu kimin
ölçütlerden biridir (KorkmazveSart 2020). Geniş sözcük saati?” diye sorulduğunda “babamın” demek yerine
dağarcığını belirleyen çeşitli çevresel etmenler vardır “baba” ya da “baba saat” diyebilirler. Buna ek olarak bu
(Toppelberg ve Shapiro, 2000) (Tablo 1). çocukların en önemli sorunlarından biri sentaktik dizimle
Tablo 1. Dil Gelişimini Olumlu Etkileyen Çevresel Etmenler
ilgili olabilir. (McCauley, 2001).

İlk çocuk olma Konuşmalarında en sık gözlenen bir diğer problem de


kelime bulma güçlükleridir. Daha önceden üzerinde
Çocuğa öyküler okunması ve tartışılması konuşulmuş olan bir objeyi yeniden gösterdiğinizde
“unuttum ya da bilmiyorum” diyebilirler. Kurdukları

Hicran PARLAT Sayfa 14


cümlelerin uzunlukları 3-4 kelimeyi geçmeyebilir. Cümle konuşması yoktu. Yaklaşık olarak 20 sözcük
dizilişi hatalı ya da eksik olabilir. Örneğin; “amca geldi konuşabiliyor ve bu sözcükleri uygun durumlar için
ev” gibi gramer yapısındaki yetersizlikler çocukların kullanıyordu. Sözel olarak anlatamadığı istekleri için
konuşmalarının daha “bebeksi” ya da “yaşından” geri işaret etmeyi ve diğer basit jestleri kullanıyordu. Ailesi,
algılanmasına neden olur. söylenen her şeyi anlayabildiğini; fakat kendini ifade
edemediğini belirtiyordu. Sözlü komutlara uyabiliyordu.
Özgül dil bozukluğu olan çocuklar konuşmak ve dinlemek B, sözel anlatım hariç diğer tüm alanlarda normal gelişim
için daha fazla zamana ihtiyaç duyarlar. Dilin gramatik göstermekteydi. Başını dik tutması, desteksiz oturması ve
yapısını kazanamadıkları için kurdukları cümleler kimi yürümesi beklenen zamanlarda olmuştu. Diğer çocuklarla
zaman yanlış anlaşılabilir. Bu durum yaşıtlarıyla etkinliklerde yer alır ve yaşına uygun oyuncaklarla
iletişimlerini güçleştirmektedir; çünkü çocuklar yetişkinler amacına uygun oynardı. Sık kulak enfeksiyonu geçirme
kadar sabırlı ve anlayışlı değildirler. Kendilerini ifade öyküsü olmasına karşın, yapılan işitme testi normal
edemedikleri için zaman zaman arkadaşlarına karşı hırçın çıkmıştı. Anne, akraba çocuklarında da konuşma
tavırlar sergileyebilir ya da onlarla oynamaktan gecikmesi sık olduğunu ve genellikle 3 yaşına kadar
kaçınabilirler. Genellikle kendilerini dinleyen yetişkin ya yeterli konuşma yetilerine ulaştığını belirtiyordu. B, 4
da daha büyük yaştaki çocuklarla oynamayı tercih yaşına kadar cümle düzeyinde konuşma geliştiremeyince
edebilirler. ve komşuları beyninde sorun olabileceği yönünde
uyarınca anne kaygılanarak çocuk nörolojisine müracaat
etmişti. Yapılan nörolojik incelemesinde fiziksel
Dil ve konuşma bozukluklarında en sık görülen alt tiptir.
gelişiminin yaşına uygun olduğu ve nörolojik
Gelişimsel ve edinsel olmak üzere iki alt tipi vardır.
incelemesinin normal olduğu saptanmış, çocuk psikiyatrisi
Edinsel tipte nörolojik ya da genel tıbbi duruma bağlı
konsültasyonu istenmişti. Görüşme sonrasında uygulanan
başka bir bozukluğun gelişmesi söz konusu iken
gelişim testlerinde ifade edici dil becerileri hariç diğer
gelişimsel tip; nörolojik ya da başka bir tıbbi sorun
gelişim alanları yaşına uygun bulunmuştu. Psikiyatrik
olmaksızın görünen durumları ifade etmektedir. 3 yaşın
görüşme, inceleme ve gözlem ile otizm spektrum
altındaki çocukların yaklaşık %10-15 kadarında
bozukluğu ve zihinsel yetersizlik tanıları dışlanarak özgül
görülmektedir.Okul çağındaki çocuklarda yaygınlığı %3-7
dil bozukluğu tanısı konuldu. Anneye çocuğunun sözel
arasında değişmektedir ve akrabalarında iletişim
iletişim becerilerini artırmaya yönelik yaklaşımlar
bozuklukları daha yaygındır (Johnson ve Beitchman,
anlatılarak, okul öncesi eğitim önerildi.
2007).Bu çocuklarda ilk olarak otizm spektrum
bozukluğu, zihinsel yetersizlik, işitme kaybı gibi
problemlerden şüphelenilmektedir.Özgün dil bozukluğu  Özgül Dil Bozukluğunda Tanı Değerlendirmesi ve
olan çocuklarda ise, genellikle herhangi bir gelişimsel Ayırıcı Tanı
soruna rastlanmamaktadır.Erkeklerde kızlardan daha
sıktır.Dil bozukluğu gelişmesinde asfiksi, nöbet, Dil bozukluklarının tanısı, klinisyenin ayrıntılı öyküsü ve
orofarinks bozuklukları gibi medikal; ebeveyn eğitim muayenesi sonucunda konulsa da konuşma bozukluğuna
düzeyinin düşük olması, akraba evliliği, ailede konuşma neden olabilecek hastalıkların dışlanabilmesi için kulak-
ve dil bozukluğu öyküsü, uyaran eksikliği gibi çevresel burun-boğaz, çocuk nörolojisi ve genetik uzmanlarından
nedenler risk faktörü olarak gösterilmiştir (Sunderajan, da görüş almak gerekebilir. Özgül dil bozukluğunun tanısı
2019). Bu bozukluğun nedeni tam olarak bilinmemekle için dil sorunlarının gelişimin erken dönemlerinde
birlikte genetik geçiş gösterdiği düşünülmektedir (Lust, başlaması ve okul başarısını, mesleki başarıyı ya da
2006).Araştırmacılar, bu bozukluğa sahip olan çocukların toplumsal iletişimi bozması gerekir. Çocukların gelişim
%50-70 kadarında aile üyelerinden en az birinde benzer öyküsünü sorgularken dil ediniminin dönüm noktalarının
konuşma problemlerinin görüldüğünü ortaya koymuştur değerlendirilmesi, tanıda büyük önem taşımaktadır. 12-15.
(Johnson ve Beitchman, 2007). aylara kadar babıldaması olmayan, 18. aya kadar basit
yönergeleri anlamayan, 24. aya kadar konuşmamış, 3
Özgül dil bozukluğu olan çocukların akranlarıyla daha çok yaşına kadar cümle kuramamış, 4-5 yaşlarında basit öykü
problem yaşadığı, duygu düzenleme güçlüğünün ve sosyal anlatmakta zorlana çocuklarda ayrıntılı değerlendirilme
sorunlarının daha fazla olduğu, bu güçlüklerle ilgili olarak yapılması gereklidir. Eğer gelişimin bütün alanlarında
da yaşam kalitelerinin daha kötü olduğu bildirilmiştir. Bu gecikmeler söz konusu ise zihinsel yetersizlik yönünden
çocukların bağlanma paternlerinin incelendiği bir araştırılma yapılmalıdır.
çalışmada, daha az güvenli bağlanma geliştirip daha fazla
dezorganize bağlanma paternine sahip olduğu görülmüştür  Konuşma gecikmesi olan çocuklarda ayrıcı tanı için
(Assous, 2018). Ayrıca bu çocukların yaşadığı sosyal gelişim testleri ve bilişsel testler uygulanmalıdır.Bu
sorunlar nedeniyle daha fazla depresif belirtisi olduğu ve amaçla Ankara Gelişim Tarama Envanteri, Denver
bu sorunların ergenlikte de devam ettiği bildirilmektedir. Gelişimsel Tarama Testive Goodenough-Harris İnsan
Resmi Çizme Testi uygulanmaktadır. Bu testlerle sosyal
Olgu Örneği beceri, dil-konuşma, ince motor, kaba motor gibi gelişimin
çeşitli alanları hakkında bilgi edinilmeye çalışılır.
Konuşma gecikmesi olan bütün çocuklara işitmenin
B,4 yaşında erkek çocuk, sözcük dağarcığı kısıtlı, aşırı
değerlendirilmesi için odyometri yaptırılmalıdır. Konuşma
hareketli ve hırçınlığı mevcuttur. Yaşıtlarına göre
gecikmesi çeşitli hastalıkların bir belirtisi olabilir.
konuşması geç başlamıştı. İlk sözcüklerini iki yaş
civarında söylemiş; ancak halen cümle düzeyinde

Hicran PARLAT Sayfa 15


Konuşma gecikmesinin nedenleri: uzmanlar, konuşma gecikmesi olan küçük çocuklarda
erken dönemde bekle ve gör tutumunu savunmaktadır;
-  Zihinsel yetersizlik çünkü çoğunluğu okul öncesi yaşlarda normal dil gelişim
düzeyine ulaşırlar. Müdahalenin sadece inatçı özgül dil
bozukluğu olan 4-5 yaşındaki çocuklara yapılması
-  İşitme kaybı
gerektiğini vurgularlar. Diğer uzmanlar ise, erken
müdahalenin sonraki dönemde ortaya çıkabilecek dil,
-  Özgül dil bozukluğu akademik ve davranışsal güçlükleri önlemek ya da
azaltmaya yarayacağını savunmaktadırlar. Çocuklarda dil
-  Bilingualizm (çift dilli ortamda büyümüş olmak) gelişiminin herhangi bir tedavi girişimi olmasa da 4-5 yaş
civarında önemli ilerleme gösterebildiği bilinse de
-  Psikososyal yoksunluk tedavide genel temel yaklaşım dil-konuşma terapileridir.
Terapiler planlanırken, genel yaklaşımlar yerine
problemin ayrıntılı analizi sonucu çocuk ve ailesinin
-  Otizm spektrum bozukluğu ihtiyacı belirlenerek bireyselleştirilmiş yöntemler
uygulanması amaçlanmaktadır. Terapötik yaklaşımların
-  Seçici konuşmazlık (selektif mutizm) okul öncesi dönemde ve daha büyük çocuklarda etkili
olduğu gösterilmiştir; ancak dil bozukluğu ağır olan, hem
-  Serebral palsi alıcı hem de ifade edici dilde bozukluğu bulunan
çocuklarda bozukluğun daha kalıcı olabileceği
düşünülmektedir. Erken müdahalenin etkinliğini
Konuşma gecikmesi olan çocukların dil ve konuşmanın
değerlendiren çalışmaların ortak bir yaklaşım geliştirmeye
ayrıntılı değerlendirilmesi ve yapılacak müdahalelerin
yardımcı olacağı düşünülmüştür (Türkbay, 2016).
belirlenmesi yönünden konuşma-dil uzmanları ile işbirliği
içinde olunması önemlidir. Konuşma-dil uzmanı, anamnez 3.2.2. Konuşma Sesi Bozukluğu (Sesletim-
aldıktan sonra ağız-yüz incelemesi yaparak artikülatörlerin Artikülasyon Bozukluğu)
kuvvet, hareket aralığı ve tonusunu değerlendirir. Sesletim bozukluğunun temel özelliği, kişinin yaşına ve
İşitmenin değerlendirilmesi ikinci aşamadır. Üçüncü gelişim dönemine uygun olarak konuşmasında beklenen
aşamada alıcı dil değerlendirilir; alıcı dili değerlendirmeye düzgünlüğün ve ses uyumunun olmamasıdır. Ses
yönelik Peabody Resim Kelime Testi (PRKET), Türkçe birimlerinin atlanması, eklenmesi, değiştirilmesi ve
İfade Edici ve Alıcı Dil Testi (TİFALDİ) ve Türkçe Erken telaffuz sorunları ile konuşmanın anlaşılabilirliğinin
Dil Gelişim Testi (TEDİL) kullanılabilir. Dördüncü aşama bozulması DSM-5’te konuşma sesi bozukluğu olarak
olan konuşmanın değerlendirilmesindesesletim ve adlandırılmıştır; ancak konuşma bozukluğuna neden
sesbilgisel olarak konuşmanın içeriği (ifade edici dil) ile olacak anatomik, yapısal, fiziksel, işitsel, nörolojik sorun
akıcılığı değerlendirilir. Sesletim ve sesbilgisini olmaksızın ortaya çıkması gerekmektedir (APA,
değerlendirmeye yönelik ülkemizde Ankara Artikülasyon 2013).Sesin uyumsuz çıkması ve kullanımı, yanlış
Testi ve Türkçe Sesletim-Sesbilgisi Testi bulunmaktadır. vurgulama ya da düzenlemelerdeki bozukluklar şeklinde
İfade edici dilin incelenmesi, ortalama sözcük olabilir (örn. /k/ sesi yerine /t/ sesinin kullanılması). Sessiz
uzunluğunun belirlenmesi ve sosyal (pragmatik) dilin harflerin söylenememesi gibi bazı atlamalar (örn. çatal
belirlenmesine yöneliktir. Pragmatik Dil Becerileri yerine çat, Ahmet yerine Amet) yapılabilir. Sesler
Envanteri ile dilin sosyal boyutu değerlendirilir (Türkbay, unutulabilir diğer seslerle yer değiştirebilir (örn. kaç
2008; Türkbay, 2016). yerine çak, kitap yerine kipat) ya da bozulur. Konuşma
sesleri çıkarma ile ilgili zorluklar okul başarısını, mesleki
başarıyı ya da toplumsal iletişimi engeller.
 Özgül Dil Bozukluğunda Gidişat

Normal gelişim gösteren bir çocuğun 3 yaşında m, n, g, b,


Çocuklarda dil bozukluklarının tanımlanması amacıyla
p, h, t, k, d’yi; 4 yaşında f, y, ç, ş, z’yi; 5 yaşında, s ve r’yi
oluşturulan multidisipliner bir çalışma grubu olan
doğru telaffuz etmesi beklenir. Konuşma sesi
CATALISE grubu, geç konuşan (18-24 ay arasında sınırlı
bozukluğunda sıklıkla gelişimsel olarak geç kazanılan r, ş,
kelimesi olan) çocukların çoğunlukla yaşıtlarını
t, ç, j, f, v, s, z fonemleri etkilenir. Bu bozukluk aynı
yakaladığını; bununla beraber dili anlamada da zorluk
zamanda heceler ve sözcükler içindeki seslerin sıralanma
yaşayan, mimiklerini az kullanan ve ailesinde dil
ve seçilme hatalarını da içerebilir. Bu çocuklarda en sık
bozukluğu olan çocukların daha riskli olduğunu
ses atlamaları görülür ve genelde sözcük sonundadır.
bildirmiştir (Bishop, 2017). Gelişimsel tip özgül dil
Yanlış söyleyiş tiplerinden en ciddisinin ses atlamaları,
bozukluğu olan çocukların %50-80 kadarı okul öncesi
ikinci olarak ses yer değiştirmeleri, en hafifinin ise ses
döneme kadar normal düzeyde dil becerileri kazanırlar. Bu
çarpıtmaları olduğu düşünülmektedir (Koyuncu ve
çocukların az bir kısmı hafif düzey okuma güçlüğü
Mercan, 2019).
yaşayabilir. Edinsel tipte ise altta yatan tıbbi-nörolojik
bozukluğa göre seyri değişebilir.
Bu bozuklukta konuşma sesinin üretilmesinde bilinmeyen
bir nedenle sorunlar gözlenir. Bu sorunlar aynı zamanda
 Özgül Dil Bozukluğunda Tedavi ve Yönetim
işitme sorunlarından, konuşma düzeneklerinin yapısal
anormalliklerinde (dudak-damak yarığı gibi) ve nörolojik
Gelişimsel tip özgül dil bozukluğu tedavisinin durumlardan da (örn.serebralpalsi ya da kafa travması)
zamanlaması konusunda net bir uzlaşı yoktur. Bazı

Hicran PARLAT Sayfa 16


kaynaklanabilir. Bu gibi durumlar için daha yaygın olarak Çocuklukta konuşma ve dil gelişiminin en hızlı olduğu
“artikülasyon bozukluğu” terimleri kullanılır. dönemde başlayan ve edinsel beyin zedelenmesine bağlı
olmayan konuşmadaki akıcılık sorunları, gelişimsel
Sesletim bozukluğunun yaygınlığı, okul öncesi dönem için kekemelik (idiopatik) olarak adlandırılır. Bu durum
yaklaşık %3, 6-7 yaş çocuklarda %2, 17 yaş ergenlerde ise ergenlikten önce başlar ve genellikle 2-5 yaşları arasında
%0,5 olduğu bildirilmektedir. Sesletim bozukluğu gözlenir. Gelişimsel tipe göre nadir olan, edinsel tipte ise
erkeklerde kızlara oranla daha sık görülmektedir. Cinsiyet önceden akıcı konuşan bireylerde nörolojik ya da ruhsal
oranları 4/1 ile 1.5/1 arasında değişmektedir. Gelişimsel nedenlere bağlı olarak kekeleme başlar. İnme, kafa
sesletim bozukluğu yüksek ailesel kümelenme travması, diyaliz uygulaması gibi durumlar kekemeliğe
göstermektedir (Johnson ve Beitchman, 2007). yol açabilen beyin hasarları oluşturabilmektedir (Onslow
veO'Brian, 2013). Duygusal travmalardan sonra da aniden
kekeleme başlayabilmektedir.
Tanı, ileri derecede bozukluğu olanlarda iki yaş kadar
erken dönemde konulabilse de genelde dört yaşından
sonra konulur. Hafif ve orta ağırlıktaki vakaların büyük bir Kekemeliğin nedeni kesin olarak bilinmemektedir.
kısmında (%75)sesletimi müdahaleli veya müdahalesiz Etiyolojide çocuğun konuşma akıcılığını bozmaya yatkın
olarak 6 yaşına kadar normale dönerken, düzelmemiş kılabilecek genetik, nörofizyolojik ve psikolojik etkenler
vakalarda 8 yaş sonrasında iyileşme nadirdir. Orta ve ağır söz konusudur. Aile ve ikiz çalışmalarından sağlanan
düzeydeki bozuklukta konuşma terapisi önerilir (Türkbay, bulgular kekemeliğin ailesel yatkınlık gösterdiği ve
2016). genetik faktörlerden etkilendiğini savunmaktadır (Johnson
ve Beitchman, 2007). Birinci derece akrabalar arasında
kekemeliğin ortaya çıkma riski genel topluma göre 2-3 kat
Okul öncesi dönemde sesletim bozukluğu olan pek çok
daha fazladır. Kekemeliği olan bireylerin kız çocuklarının
çocuk, okul çağında konuşma sesinde olumlu gelişmeler
%10'unda, erkek çocuklarının ise %20'sinde kekemeliğin
olsa dahi, okuma ve yazma hataları yapma riski
görüldüğü bildirilmektedir. İkiz çalışmalarında monozigot
taşımaktadır.
ikizlerde konkordansın yüksek olduğu görülmüştür.
Monozigotlarda konkordans %77 iken dizigotlarda %32
Klinisyenler konuşulan sesin oluşum becerilerini olarak bulunmuştur. Kekemelikte genetik ile çevrenin
değerlendirmesi için konuşma-dil uzmanına şu etkileşimi oldukça belirgindir (Onslow, 2013; Türkbay,
durumlarda hastaları yönlendirmelidir: 2016).

(a) Hiç konuşması olmayan 2 yaş çocuğu, Kekemelik küçük çocuklarda sıklıkla ortaya çıkan
konuşmanın akıcılığındaki doğal aksaklıklardan ayırt
(b) Konuşması aile bireylerince çok güç anlaşılan 3 yaş edilmelidir. Normal sınırlarda akıcı olmayan konuşmayı
çocuğu, yeni başlayan kekemelikten ayıran etkenler kesintiye
uğrayan konuşma örüntüsünün hem tipi hem de sıklığıyla
(c) Konuşması arkadaşları ve yabancılarca güç anlaşılan 4 ilgilidir. Kekeleyen çocuklar çoğunlukla kelimenin
yaş çocuğu, tamamı ya da bir parçasını tekrar etme, duyulan ya da
duyulmayan ses uzatımları, parçalanmış ve bölünmüş
kelimeler gösterirken normal sınırlarda akıcı olmayan
(d) Konuşma güçlüklerinden dolayı sosyal etkileşimden konuşması olan çocuklar sıklıkla tam kelime ya da
kaçınan herhangi bir yaştaki çocuk, cümlecik tekrarı gösterirler. Karmakarışık hızlı konuşma
bozukluğunda (cluttering) ise hızlı konuşma, konuşmanın
(e) Çocuğun konuşmasından sıkıntı duyan ebeveyn ya da anlaşılabilirliğinde azalma ve sıklıkla iç içe girmiş
öğretmen, kelimelerle konuşma söz konusudur. Sıklıkla belirgin
dilbilgisi ve sözdizimsel hataların varlığı ve herhangi bir
(f) Sesletim becerilerinde ani bozulma gösteren çocuk. ses ya da sözcüğü söylemede korku ya da konuşma
bozukluğunun bile farkında olunmadığı bir durumdur.
Karmakarışık hızlı konuşmayı kekemelikten ayıran
Bu en son madde yeni gelişen bir nörolojik hasarın ilk
özelliklerden bir tanesi bireyin kendini denetlemesi ve
işareti olabilir ve nörolojik değerlendirme gerektirir
genel farkındalıktır. Öğrenme bozuklukları ile de ilişkili
(Johnson ve Beitchman, 2007).
olan karmakarışık hızlı konuşma bozukluğu 2-8 yaşlarında
3.2.3. Konuşmada Akıcılık Bozukluğu (Kekemelik) başlar ve olguların üçte ikisi ergenlik dönemine kadar
Bireyin konuşmasının gerek akıcılık gerekse zamanlama düzelir.
yönünden yaşına uygun olmayan biçimde bozulmasıdır.
Konuşmanın doğal akışının bir biçimde kesintiye
Kekemeliğin tedavisi: Kekemeliğe müdahale değişik yaş
uğramasıdır. Bireyin istemsiz olarak sesleri uzatması, kimi
dönemleri için farklı yaklaşımlar şeklinde olur. Okul
sesleri üretirken zorluk çekmesi, bir sesi, heceyi ya da
öncesi dönemde iyileşmenin büyük oranda gerçekleşmesi
sözcüğü tekrarlaması biçiminde görülebilir. Kekemeliğin
ve çocuğun konuşması üzerine odaklanması kaygısı
sıklığı yaklaşık %3 dür. Erkeklerde kızlara oranla 3-4 kat
nedeniyle okul öncesi çocuklara yönelik doğrudan
daha sık görülmektedir. Başlangıç yaşı çoğunlukla 10 yaş
terapötik müdahale yapılıp yapılmaması konusunda
öncesindedir.Kekemelik genellikle 5-6 yaş civarı
uzmanlar ikiye bölünmüşlerdir. Çoğu uzman tarafından
belirginleşir.Korku, stres gibi psikososyal etkenlerle
tercih edilen birinci yaklaşımda dolaylı müdahale
tetiklenebilir (Türkbay, 2016).
yöntemleri kullanılır. Bu çerçevede aile danışmanlığı ve

Hicran PARLAT Sayfa 17


çevrenin uygun hale getirilmesini içeren yaklaşımlar gibi sözel olmayan iletişimde de problem görülür.
sunulur. Bu yaklaşım, anne-babanın rahat ve telaşsız Pragmatik dildeki bu problemler toplumsal iletişim
konuşma ortamlarını sağlayıcı ve ev ortamında iletişim bozukluğunun ayrı bir tanı mı olduğu yoksa otizm
güçlüklerini azaltıcı teknikleri içerir. Bu bağlamda spektrum bozukluğunun bir parçası mı olduğu tartışmasını
ailelere, çocuğun konuşma akıcılığı bozulduğunda gündeme getirmiştir. Niteliksel olarak OSB’den farklı
üzerinde durmamaları söylense de ailelerin çoğu bu bulmayan çalışmalar vardır. Toplumsal iletişim
durumu göz ardı edememekte ve çocuğun konuşmasına bozukluğunun OSB tanı kriterlerini karşılayacak kadar
gerek sözel gerekse duygusal tepkileri ile müdahale ağır olmayan, “neredeyse otizm” denecek hafif otizm
etmektedirler. Çocuğa konuşması konusunda baskı özellikleri olan kişilerin klinik ihtiyaçlarını karşılamak
yapılmaması, kelime ya da cümlelerinin düzeltilmemesi için kullanılan bir tanı olduğu ileri sürülmektedir (Mandy,
ve tamamlanmaması, kendini rahatça ifade etmesine 2017). DSM-5 tanı kriterlerine göre, OSB’den ayıran en
olanak tanınması, konuşurken sabırla dinlenmesi ve önemli kriterler, toplumsal iletişim bozukluğunda sınırlı
çocuğun dikkatinin konuşması üzerine çekilmemesi gibi ilgi alanları ve tekrarlayıcı davranışların, duyusal
öneriler verilmektedir. Alay etme, utandırma, zorlama gibi hassasiyet ve aynılıkta ısrarın olmamasıdır (APA, 2013).
tutumlardan kaçınılması gerektiği üzerinde durulur. Ayrıca ayırıcı tanıda sosyal anksiyete bozukluğu ile
Ailenin aşırı titiz, düzenli, denetimci ve kuralcı karışabilir; fakat sosyal anksiyete bozukluğu olanların
tutumlarının gevşetilmesi önerilir. İkinci yaklaşım ise, sosyal becerileri yaşına uygundur; ancak sosyal iletişim
çocukların ebeveynlerine davranışsal teknikleri sırasında değişik yorumlama hataları nedeniyle kaygı
uygulamaları ve çocuğun gündelik konuşma ortamında yaşarlar. Sosyal iletişim bozukluğunun tedavi
kekemelikten bağımsız sözel iletişime yönlendirmeleri yaklaşımında dilin pragmatik özelliklerini geliştirme ve
öğretilir. Dolaylı yaklaşımların yetersiz kaldığı sosyal beceri eğitimleri temel bir yer tutar.
durumlarda ve daha büyük yaştaki çocuklara konuşma 3.2.5.Tanımlanmamış İletişim Bozuklukları
terapisi uygulanır. Kekemeliğin özgün bir ilaç tedavisi Klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle
yoktur. Kaçınma davranışlarının ve kaygının yoğun ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında
olduğu durumlarda serotonin geri alım inhibitörlerinden bozulmaya neden olan, iletişim bozukluğunun belirti
yararlananların olabildiği bildirilmektedir. özelliklerinin baskın olduğu; ancak bunların iletişim
bozukluğunun ve nörogelişimsel bozukluklar tanı
Kekemelik başlangıçta şiddet açısından değişkenlik kümesindeki herhangi birinin tanısı için tanı ölçütlerini
gösterebilir; bu nedenle gelişimin seyri sabit değildir. tam karşılamadığı durumlarda bu kategori kullanılır.
Başlangıç döneminde günler ve haftalar içinde az Tanımlanmamış iletişim bozukluğu kategorisi, iletişim
derecede ya da hiç konuşma güçlüğü olmadan geçer. bozukluğu ya da özgül bir nörogelişimsel bozukluk için
Müdahaleli veya müdahalesiz gelişimsel kekemeliği olan tanı ölçütlerini karşılamamanın özel nedeni klinisyenlerce
çocukların %90’ı tamamen iyileşirken; geç başlangıç yaşı, belirlenmek istenmediğinde ve daha özgül bir tanı koymak
kekemeliğin süresi, ailede kalıcı kekemelik öyküsü, için yeterli bilgi olmadığı durumlarda kullanılır.
fonolojik bozukluk varlığı, konuşma gecikmesi, dil ve
iletişim becerilerinde gerilik, erkek cinsiyet gelişimsel
kekemeliğin kalıcılığı için risk faktörleridir. Okul öncesi
Bölüm Özeti
dönemde ünsüz harflerin telaffuz yeteneği ve kelime dışı
-  Dil, belli bir toplumda yaşayanlar tarafından üzerinde
tekrar yeteneğinin iyi olması kekemeliğin iyileşmesini
uzlaşmaya varılmış semboller ve bu sembollerin nasıl bir
öngörücü faktörlerdir (Koyuncu ve Mercan, 2019;
araya getirileceğini gösteren kurallar bütünüdür.
Spencer ve Weber-Fox, 2014). İyileşme bir kısmında
kendiliğinden, bir kısmında minimal bir terapi ile olur,
geri kalan ise yoğunlaştırılmış terapileri gerektirir. -  Kişiler arası iletişim sürecinde kullanılabilmesi için dilin
İyileşme oranı kızlarda erkeklere oranla önemli derecede sembollerinin bazı araçlar yoluyla somutlaştırılması
daha sıktır. Ergenlikten sonra tam iyileşme nadirdir. Hangi gerekir. Bu araçlara iletişim biçimi denir.
çocuğun iyileşeceğini kestirmek ve iyileşmede
spontanlığın ya da konuşma terapisinin etki boyutunu -  İnsanlar arasında geçerli olan geleneksel iletişim biçimi,
tahmin etmek güçtür (Türkbay 2016). dilin sembollerinin sözel ifadeler ile seslendirildiği motor
3.2.4. Toplumsal İletişim Bozukluğu eylem olan konuşmadır.
Bu bozuklukta birincil zorluk dilin sosyal kullanımındaki
güçlüktür. Dilin sosyal ortama ve bağlama göre değişiklik -  Bu süreçlerin gelişimindeki sorunlar karşımıza dil ve
gösterdiğini bilemezler. Toplumsal iletişim bozukluğu, konuşma bozuklukları şeklinde çıkmaktadır.
sözel ve sözel olmayan iletişimin sosyal yönündeki
zorlukla ilişkili yeni bir DSM-5 tanısıdır (APA, 2013). Bu -  Dil ve konuşma ile ilgili DSM-5 tanı sınıflandırmasında
bozuklukta bireyler; toplumsal amaçlı dil kullanımında, iletişim bozuklukları ana sınıfı altında yer alan
sosyal iletişimi başlatmak ve sürdürmekte, sosyal bozukluklar; özgül dil bozukluğu, konuşma sesi
karşılılıkta, konuşmada sıra almada, konuyu takip etmede, bozukluğu(sesletim- artikülasyon bozukluğu), konuşmada
uygun karşılık vermede sorun yaşarlar. Konuşan kişinin akıcılık bozukluğu(kekemelik), toplumsal iletişim
niyetini, sosyal ipuçlarını, şaka, deyim, metafor, mecazi bozukluğu ve tanımlanmamış iletişim bozukluğudur.
anlatımı anlamada zorlanırlar. Sohbet sırasında
karşıdakinin sıkıldığını anlamayabilir, konuyu
saptırabilirler. Ayrıca konuşma sesini -  Özgül dil bozukluğu olan çocuklar, yaşları ve gelişim
ayarlayamayabilirler. Vücut dili, jest, mimik, göz kontağı düzeylerinden beklenen beceri düzeyinde kelimeler ve

Hicran PARLAT Sayfa 18


cümleler ile düşüncelerini ifade etmekte güçlük yaşarlar. direnç gibi belirtilerden söz ederek bu durumu çocukluk
Başkalarının konuşmalarını anlamaları ise yaşlarına çağı otizmi olarak adlandırmıştır.
uygundur ve en sık görülen dil ve konuşma bozukluğudur.
Otizm olarak tanımlanan bu klinik görünümün ayrı bir
-  Sesletim bozukluğu olan çocuklar ise sesleri atlama, bozukluk olarak kullanılmaya başlanması otizmin 1980
değiştirme yada düzensiz söylemeleri nedeniyle konuşma yılında psikiyatri tanı sistemlerine girmesiyle olmuştur.
seslerini düzgün şekilde üretemezler. Sonraki yıllarda bozuklukla ilgili yeni bilgiler ve
araştırmalar ışığında gerek adlandırma, gerek klinik
-  Kekemelik bireyin konuşmasının gerek akıcılık gerekse özellikler ve alt gruplarla ilgili düzenlemelere gidilmiş ve
zamanlama yönünden yaşına uygun olmayan biçimde en son 2013 yılında Amerikan Psikiyatri Derneği (APA)
bozulmasıdır. tarafından yayımlanan Hastalıkların Tanımlanması ve
Sınıflandırılması El Kitabında(DSM-5)bu klinik tablodan
“otizm spektrum bozukluğu” olarak bahsedilmiştir.
-  Sosyal (pragmatik) iletişim bozukluğu ise dilin yapı ve
DSM-5 ile birlikte önceleri erken bebeklik otizmi,
içeriğinden ziyade işleviyle ilgili zorluklarla
çocukluk otizmi, Kanner’s otizm, yüksek-fonksiyonlu
karakterizedir.
otizm, atipik otizm, başka türlü adlandırılamayan yaygın
gelişimsel bozukluk, çocukluk çağı dezintegratif
-  Dil konuşma bozukluklarının tanısı gelişimsel öykü ve bozukluğu ve asperger bozukluğu gibi alt gruplar veya
klinik değerlendirme ile konulmaktadır ve gelişimsel tanımlar otizm spektrum bozukluğu olarak tanımlanan bir
tarama testleri ile tanı desteklenmektedir. şemsiye altında birleştirilmiştir. Burada spektrum
kavramı, birbirinden farklı sebeplere bağlı olarak ortaya
-  Tedavisi ve yönetiminde çocuğun yaşına göre çıkan, ortak klinik belirtileri ve görünümlere sahip olup
değişmekle birlikte hafif düzeydeki bozukluklarda farklı şiddetlerde seyreden otizm tablolarını ifade
genellikle spontan düzelme görülürken, orta-ağır düzeyde etmektedir. Bu anlamıyla otizm spektrum bozukluğu bir
ise dil-konuşma terapisi önerilmektedir. gökkuşağına benzetilebilir. Tıpkı, beyaz ışığın farklı
derecelerde kırılmasıyla gökkuşağında farklı dalga
4. OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU boylarındaki farklı renklerin oluşması gibi, otizm
spektrum bozukluğu da tek tip bir bozukluktan ziyade,
Giriş farklı etiyolojik zeminde gelişebilen, farklı şiddetteki
Otizm spektrum bozukluğu (OSB), son yıllarda görülme benzer belirtilerle seyreden heterojen bir grup bozukluk
sıklığı giderek artan ve toplumun önemli sayılabilecek olarak tanımlanmaktadır. Otizmli bir birey sosyal-
kesimini etkileyen nörogelişimsel bir bozukluktur. Son iletişimsel alandaki belirtiler veya kısıtlı ya da tekrarlayıcı
yıllarda yapılan çalışmalar sayesinde OSB’ye yönelik davranışlarının şiddetine bağlı olarak spektrumun hafif,
bilgilerimiz günden güne artarken bozukluğa ilişkin orta ya da ağır seyreden tarafında bulunabilir. Bu durum
aydınlatılmayı bekleyen bir o kadar soru işareti mevcuttur. ileride bahsedileceği gibi otizmli bireyler arasında
Araştırmacılar, OSB’nin sebepleri, klinik görünümü, belirtilerin görünümü, tedavi/müdahale yöntemleri ve
tedavi ve müdahale yöntemleri, seyri ve ilişkili olduğu bozukluğun gidişatı hakkında birtakım farklılıklara neden
diğer psikiyatrik bozukluklarla ilgili çalışmalarını halen olmaktadır.
sürdürmektedir. “İnsan insanın şifasıdır” sözünden hareket
ederek insani ilişkiler kurmanın ve birlikte yaşamanın
iyileşmenin temeli olduğunun bilinciyle sosyal ve
iletişimsel alan gibi yaşamın en temel alanlarından birinde Tablo 1. DSM-5 Otizm Spektrum Bozukluğu Tanı Kriterleri
zorluk yaşayan otizmli bireyleri anlamanın ve
desteklemenin birbirimizin şifası olacağına inanmaktayız. A. Aşağıda belirtildiği gibi toplumsal iletişim ve toplumsal
Bu amaçla kitabımızın bu bölümünü otizm spektrum etkileşimde birden fazla ortam ve durumda ortaya çıkan, şimdi veya
bozukluğunu tanımak, otizmli çocuk ve ergenlerin geçmişte, kalıcı yetersizliklerin olması (örnekler açıklayıcıdır,
hayatlarına ışık tutmak amacıyla hazırladık. ayrıntılı değildir).
Farklılıklarımızla var olabilmek temennisiyle.
1) Toplumsal ve duygusal karşılık vermedeki yetersizlik (hafiften
4.1. Tanım ve Tarihçe ağıra doğru değişen - örneğin; olağandışı toplumsal yaklaşım ve
Otizm spektrum bozukluğu (OSB), belirtileri erken karşılıklı diyalog yürütmekte çekilen güçlük; ilgilerini, duygularını,
çocukluk çağında başlayan sosyal-iletişimsel alanda duygulanımını paylaşmaktaki yetersizlik; sosyal etkileşim
belirgin yetersizlikler, sınırlı ilgi alanları ve tekrarlayıcı başlatmama veya tepki vermeme).
davranışlar ile seyreden nörogelişimsel bir bozukluktur
(APA, 2013). Otizm terimi klinik bir tablo olarak ilk kez 2) Toplumsal etkileşim için kullanılan sözel olmayan iletişimsel
1943 yılında bir çocuk psikiyatristi olan Leo Kanner davranışlarda yetersizlik (hafiften ağıra doğru değişen - örneğin;
tarafından tanımlanan 11 olguyla gündeme getirilmiştir. sözel ve sözel olmayan iletişimin bütünleşik bir şekilde
kullanılamaması; göz teması ve beden dilinde anormallikler veya
Kanner (1943), bu çocuklarda insanlarla ilişki kurma jestleri anlamakta ve kullanmakta yetersizlik; yüz ifadelerinin veya
güçlüğü, insanlardan ziyade nesnelere yönelme, ekolali sözel olmayan iletişimin tümüyle yokluğu).
(başkası tarafından söylenileni tekrar etme), zamirlerin
yanlış kullanılması (kendinden “ben” diye bahsetmek 3) İlişki kurmak, sürdürmek ve anlamakta yetersizlik (hafiften
yerine “o” olarak bahsetmek gibi), tekrarlayıcı ve ağıra doğru değişen - örneğin; davranışlarını farklı toplumsal
amaçsız davranışlar, rutine bağımlılık ve değişime ortamlara göre ayarlayamamak; hayali oyun paylaşmakta veya
arkadaş edinmekte zorluklar; yaşıtlarına hiç ilgi göstermemek).

Hicran PARLAT Sayfa 19


sebepler henüz tam olarak aydınlatılamamakla birlikte
B. Aşağıdakilerden en az ikisinin uyar ile kendini gösteren, şimdi
veya geçmişte, sadece, tekrarlayıcı davranışlar, ilgiler veya etkinlikler OSB’nin oluşumunda farklı birçok faktörün etkili olduğu
(örnekler açıklayıcıdır, ayrıntılı değildir). bilinmektedir. Bu faktörlerden özellikle genetik faktörlerin
ağırlıklı olarak etkili olduğu; bunun yanında çevresel
1) Basmakalıp veya tekrarlayıcı motor hareketler, nesne faktörlerin de genetik faktörlerle birlikte OSB’nin
kullanımı veya konuşma şekli (örneğin; basit motor stereotipiler, oluşumunda rol oynayabileceği kabul edilmektedir.
oyuncakları dizme, eşyaları çevirme, ekolali, kendine özgü ifadeler).
Genetik faktörler: Son yıllarda OSB’nin genetik
2) Aynılıkta ısrar, rutinlere sıkı sıkıya bağlı olma veya kökenini araştıran artan sayıdaki çalışmalar, OSB’nin
ritüelleşmiş sözel veya sözel olmayan davranışlar (örneğin; ufak genetik ve ailesel yatkınlıkla ilişkili olduğunu bildirmiştir.
değişikliklerde aşırı sıkıntı yaşama, geçişlerde zorluk, katı düşünce
tarzı, selamlama ritüelleri, her gün aynı yoldan gitme ya da aynı OSB psikiyatrik bozukluklar içerisinde en yüksek genetik
yemeği yeme). geçişe sahip bozukluklardan birisidir. Aile ve ikiz
çalışmalarında kalıtsallık oranının %74-93 arasında
3) Konu veya yoğunluk açısından anormal olan aşırı sınırlı veya olduğu bildirilmiştir (Lord ve ark., 2018). OSB
odaklanılmış ilgiler (örneğin; sıra dışı nesnelere aşırı bağlılık veya poligenetik bir hastalık olmakla birlikte olguların ancak
uğraşılar, aşırı sınırlı ve tekrarlayıcı ilgiler). %10-20’sinde tanımlanabilen bir genetik anomali veya
hastalık söz konudur (örneğin; Fragil-X sendromu,
4) Duyusal uyaranlara aşırı ya da düşük tepki verme veya tüberoskleroz, nörofibromatozis). OSB olan bir çocuğun
çevrenin ya da nesnelerin duyusal yanlarına sıra dışı bir ilgi varlığında, sonraki doğan çocuğun OSB olma riski %5-20
gösterme (örneğin; görünürde acıya/sıcağa duyarsızlık, belirli ses arasında değişmektedir (Lord ve ark., 2018). Otizmli bir
veya dokulara karşı negatif tepkiler, nesneleri aşırı koklama veya aşırı
çocuğun tek yumurta ikizinin de otizmli olma olasılığı
dokunma, ışıklar veya hareketlere karşı görsel hayranlık).
farklı çalışmalarda %36-91, çift yumurta ikizinin otizmli
olma olasılığı ise %5 olarak gösterilmiştir. Bu bulgular
C. Semptomlar erken gelişim evresinde mevcut olmalı.
otizmin tek bir gendeki hata ya da değişim yerine, birçok
genin karmaşık etkileşimi sonucu oluşabileceğini akla
D. Semptomlar sosyal, mesleki veya diğer önemli işlevsellik
alanlarında klinik olarak belirgin derecede bir bozukluğa yol açmalı. getirmektedir (Rutter, 2005).

E. Bu sorunlar zihinsel yetersizlik veya genel gelişimsel gerilik ile Çevresel faktörler: OSB’nin son yıllarda görülme
daha iyi açıklanmamalı. sıklığının artması yaşam koşullarındaki ve çevresel
şartlardaki değişimin etkisini ön plana çıkartmaktadır.
4.2. Epidemiyoloji Konuyla ilgili çalışmalar; sıklıkla ileri anne ve baba yaşı,
Kanner’ın 1943’te otizmi klinik bir tablo olarak annenin hamilelikte geçirdiği enfeksiyonlar, civa ve tarım
tanımlamasından 1970’li yıllara kadar geçen sürede ilaçlarına maruziyet, hava kirliliği, D vitamini eksikliği,
otizmin toplumda seyrek görülen bir bozukluk olduğu yardımcı üreme teknikleri ve aşılara odaklanmıştır. Bu
kabul edilmekteydi. 1980’li yıllara gelindiğinde ise faktörlerden otizmle ilişkili olarak en çok kabul görenler
otizmin sanıldığı kadar nadir görülen bir bozukluk ileri baba ve anne yaşı olmaktadır. İleri baba ve anne
olmadığı anlaşılmaya başlanmıştır. Amerika Birleşik yaşının tek başına otizm için bir sebep olmadığı; ancak
Devletleri’nin Hastalıkları Kontrol ve Önleme otizm için artmış risk ve yatkınlıkla ilişkili olduğu
Merkezi’nin (Center for Disease Control and Prevetion, düşünülmektedir. Sıklıkla üzerinde durulan bir başka konu
CDC) 2006 yılı otizm raporuna göre otizmin yaygınlığı olan aşılar ise otizme yatkınlaştırıcı bir risk faktörü olarak
1/150 iken aynı oran 2012 yılında 1/88, 2016 yılında ise kabul edilmemektedir. Yapılan çalışmalarda otizm ile
1/54 olarak bildirilmiştir (Kim, 2011; Thomaidis ve ark., aşılar arasında bir ilişki bulunmamakta, hatta aşılara bu
2020). Otizmin sıklığındaki bu artışın sebebi tam olarak sebeple ara veren ülkelerde o dönem otizm sıklığında artış
bilinmese de bu alanda yapılan araştırmalar; tanı görüldüğü bildirilmektedir (Uchiyama, Kurosawa ve
kriterlerinde yapılan değişimler, hastalık hakkında daha Inaba, 2007).
fazla bilgi sahibi olma, sosyal değişimler ve çevresel risk
faktörlerin etkisi (özelikle ebeveyn olma yaşının önceki
nesillere oranla artışı, çevre kirliliği, gebelikte sigara- Özetle; OSB ağırlıklı olarak genetik faktörlerin rol
alkol-madde kullanımı vb.) gibi sebeplerin bu artışa yol oynadığı, çevresel faktörlerin birtakım genlerle etkileşim
açabileceğini düşündürmektedir (Mukaddes, 2017). sonucunda etki gösterebildiği ya da genetik faktörlerin
bireyleri çevresel maruziyete yatkın hale getirebildiği,
beynin erken evrelerinde gerçekleşen bir gelişim
OSB her türden etnik köken ve sosyoekonomik düzeyde bozukluğudur.
görülebilen bir bozukluktur. Cinsiyet açısından
bakıldığında OSB’nin erkeklerde kızlardan 3-4 kat daha
fazla görüldüğü birçok çalışmada bildirilmektedir Otizm ve Ekran Maruziyeti İlişkisi
(Maenner, Shaw ve Baio, 2020). Bu farklılığın nedeni tam
olarak bilinmemekle birlikte erkeklerin beyin ve sinir OSB’nin televizyon-tablet gibi elektronik cihazlara uzun
sistemlerinin genetik ve çevresel riskli durumlara daha süreli maruz kalma neticesinde ortaya çıkabileceği ile
açık olduğu, bu durumun erkekleri OSB’ye daha yatkın ilişkili sorular ebeveynler tarafından sıkça gündeme
hale getirdiği düşünülmektedir. getirilmektedir; ancak OSB, büyük ölçüde genetik
4.3. Etiyoloji etkilerle ortaya çıkan bir nörogelişimsel bir bozukluktur.
OSB, beynin gelişimsel bir bozukluğu olarak kabul Çevresel faktörlerde sıklıkla doğum öncesi dönemde etki
edilmektedir. Bugünkü bilgilerimizle OSB’ye yol açan ederler. OSB olan çocukların az bir kısmında aileler

Hicran PARLAT Sayfa 20


çocuklarını belirli bir aya kadar (genellikle 18 ay) normal doğru olarak bilmek hem de OSB belirtilerinin yaş ve
bir bebek olarak ifade etseler de otizm gerçekte doğumdan gelişim düzeyine göre hangi belirti veya özelliklerde
itibaren var olan bir durumdur. Bu durumda çocuktaki göründüğünü anlamak önemlidir. Bu kısımda önce
otizm belirtilerinin anlaşılması, fark edilmesi zaman OSB’nin temel belirtileri DSM-5 tanı ölçütleri üzerinden
alabilir. OSB olan çocuklar her türlü ekrana karşı sıklıkla tanıtılacak, sonrasında gelişim dönemlerine göre OSB
aşırı ilgi gösterirler. Özellikle; reklam, klip, şarkı gibi belirtilerin görünümü ele alınacaktır.
tekrarlayan içeriklere meraklıdırlar. Dolayısıyla bu
çocuklarda ekrana olan aşırı ilgi otizmin sebebi olmaktan Toplumsal-duygusal karşılık vermede yetersizlik
ziyade otizmle ilişkili bir davranış olarak düşünülebilir. (A.1): OSB’li bireyler toplumsal iletişimde, duygusal ve
Bu çocuklarda ekran maruziyeti otizmin sebebi olmasa da sosyal etkileşimde belirgin zorluklar yaşarlar. Normal
otizmle ilişkili birtakım durumların veya belirtilerin gelişimli bireylerin hayatın doğal akışı içinde kolaylıkla
kötüleşmesine yol açan veya çocuğun olumlu anlamda edindiği “karşılıklı iletişim kurmak ve iletişimi
ilerleme göstermesini engelleyen bir etken olabilir. sürdürmek” otizmli bireyler için oldukça güçtür. Bu
bireylerin küçük yaşlardan itibaren yaşıtlarıyla ve diğer
Ekran (televizyon, bilgisayar, tablet, telefon vs.) insanlarla olan etkileşimi, duygusal alışverişi ve düşünce
maruziyeti doğası itibariyle insan insana etkileşimi paylaşımı kısıtlıdır. Belli bir konuşma ya da sohbeti
azaltarak çocuğun sosyal ve dil gelişimini olumsuz kendiliğinden başlatmak, sohbeti olağan akışında
etkileyebilen önemli bir faktördür. Normal gelişim (karşısındaki konuşurken susmak ve o susarken
sürecinde bir çocuğun dil ve sosyal becerilerinin gelişmesi konuşmaya başlamak gibi) ve uygun biçimde sürdürmek,
ancak yeterli ve kaliteli insan ilgi ve ilişkisiyle ilgi ve duygularını diğerleriyle paylaşmak, başkalarının
mümkündür. Aşırı bir şekilde ekrana maruz kalan bir ilgi ve duygularını anlamak bozukluğun şiddetine göre
bebek veya çocuk en hafif şekliyle bu süre içinde insan değişmekle birlikte bu durum bireylerin en önemli zorluk
ilgi ve ilişkisinden mahrum kalmaktadır. Böyle bir alanlarıdır. Otizmli bireyler yeni biriyle karşılaşma ve
durumda ekran çocuğun ihmal edilmesinin bir şekli veya ayrılmalarda “merhaba, günaydın, nasılsın, güle güle vb.”
sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür durumlarda ifadeleri kullanmada yetersizlik gösterir, bu beceriye sahip
ebeveynler veya bakıcılar çocuğu oyalamak, olan OSB’lilerde dahi bu ifadelerin kullanımında tuhaflık
sakinleştirmek veya eğlendirmek için bebeklikten itibaren ve anormallikler görülür. Sosyal ilişkilerdeki kısıtlılık,
uzun süreli ekran karşısına bırakarak çocuğu sosyal ve bazı durumlarda anormal bir sosyal yaklaşım ve
duygusal olarak ihmal ettiklerinin farkında olmayabilirler. yakınlaşma şeklinde kendini gösterebilir; yeni tanıştığı
Bu çocukların önemli bir kısmında ekrana maruz kişilerle sosyal ve fiziksel mesafeyi korumadan senli-benli
bırakılmak dışında başka birtakım ciddi ihmal ve kötü konuşma sergileyebilirler. Bazı durumlarda düşünce
bakım öyküsü de söz konusu olabilir. İşte böylesi bir içeriği duygudan yoksundur, yaşamış olduğu bir olayı
ihmal ve kötü bakım çocukta önemli birtakım gelişimsel duygu ifadesi katmadan karşısındakine aktarabilir.
sorunlara yol açabilir. Dolayısıyla buradaki önemli nokta
çocuğun sadece ekrana maruz kalması değil, maruz Otizmli bireylerin bir kısmı dil becerilerinden tamamen
kaldığı ihmal ve kötü bakımdır. Bu çocuklardaki yoksun olabilirken bir kısmında konuşma normalden geç
gelişimsel sorunlar bazı durumlarda otizm kadar belirgin dönemde başlar, bir kısmında ise dil becerileri büyük
bile olabilir. Bununla birlikte söz konusu gelişimsel ölçüde gelişmiş olabilir. OSB’li bireylerde dil becerileri
sorunlar kötü bakım ve ihmalden kaynaklandığı için gelişmiş olsa dahi dilin sosyal amaçlar için uygun
otizme benzese bile otizm olarak tanılanmaz. Bu tür kullanımında yetersizlikler mevcuttur; bu bireyler
olgularda sıklıkla ‘tepkisel bağlanma bozukluğu’ tanısı bağlama ve amaca uygun olmayan diyaloga girebilir,
konulmaktadır. Tepkisel bağlanma bozukluğu, otizmden kısıtlı ilgi alanları sebebiyle sık ve tekrarlayıcı sorular
farklı olarak doğru bir bakım ve ilgiyle daha hızlı ve sorabilir, dilin dolaylı ve mecaz yönlerini anlamak ve
belirgin bir düzelme gösterirler. Sonuç olarak tek başına kullanmakla ilgili sıkıntı yaşayabilir, mecazi bir ifadeyi
ekran maruziyeti otizme yol açmasa da bebeklikten gerçek anlamıyla değerlendirebilirler (örneğin; ışıkları yak
itibaren başlayan ve uzun süreli devam eden ekran denildiğinde ışığın düğmesine basmak yerine lambayı
maruziyeti birtakım gelişimsel sorunlara veya gecikmelere yakmayı anlamak gibi).
yol açabilir. 2 yaş öncesi çocuklar mümkün oldukça her
türlü ekrandan uzak tutulmalıdır. Çocukları oyalama,
Toplumsal etkileşim için kullanılan sözel olmayan
eğlendirme veya zaman geçirmek için kullanılacak
iletişimsel davranışlarda yetersizlik (A.2): Sözel
olduğunda ekran süresinin aşırıya kaçmaması, ekrana
olmayan iletişim, pek çok bağlamda en az sözel iletişim
maruz kaldığı esnada veya diğer zamanlarda çocuğun
kadar önemli ve gereklidir. OSB’li bireylerde ise sözel
sosyal ve duygusal olarak ihmal edilmemesi önemlidir.
iletişimdeki kısıtlılıkların yanında iletişimin sözel olmayan
4.4. Otizm Spektrum Bozukluğunda Klinik Özellikler kısımlarında da yetersizlik ya da tuhaflık mevcuttur. Bu
Otizm spektrum bozukluğunda klinik belirtiler temel bireyler; göz teması kurmada eksiklik/yetersizlik ya da
olarak toplumsal-iletişimsel alanda yetersizlik ile tuhaflık, göz temasını uygun şekilde ve sürede
tekrarlayıcı, törensel hareket ve davranışlardan oluşur. Bu sürdürememe, ortak dikkat,jest, mimik ya da beden dili
belirtilerin çoğunluğu erken gelişimsel dönemde başlar ve kullanmada yetersizlik ya da tuhaflık, ilgi duyulan bir şeyi
günlük hayattaki işlevleri olumsuz etkiler; ancak bu parmakla işaret etmede eksiklik veya başkalarının
belirtiler otizmin şiddetine, otizmli bireyin gelişimsel kullandığı işaret dilini ve sözel olmayan ifadeleri
özellikleri, zeka ve dil becerilerine bağlı olarak her zaman anlamlandırmada güçlük gösterirler. Bu bireylerde sözel
erken çocukluk döneminde fark edilemeyebilir olmayan iletişimin eksikliği ya da yetersizliğine ek olarak
(Mukaddes, 2017). Bu sebeple hem OSB belirtilerini iletişimin sözel ve sözel olmayan bileşenleri arasında da

Hicran PARLAT Sayfa 21


uyum-entegrasyon eksikliği görülür. Hoşa giden bir konu Aynılıkta ısrar, rutinlere sıkı sıkıya bağlı olma veya
hakkında konuşurken sevinçli olmak yerine donuk bir yüz ritüelleşmiş sözel ya da sözel olmayan davranışlar
ifadesi takınabilirler. Normale yakın dil becerilerine sahip (B.2): OSB’li bireyler bilişsel esnekliklerindeki yetersizlik
otizmli bireylerde dahi dilin sosyal etkileşimlerde mimik sebebiyle başkalarınca normal karşılanan durumlar ya da
ve beden diliyle birlikte uygun şekilde kullanılmasında değişimler karşısında belirgin sıkıntı yaşarlar. Küçük
yetersizlik görülür. değişimler ya da geçişler sırasında katı ve kalıplaşmış
düşünce örüntüleri sebebiyle (evdeki eşyaların düzeninin
İlişki kurmak, sürdürmek ve anlamakta yetersizlik değişmesi, ebeveynlerden birinin hastalanması,
(A.3): OSB’li bireyler erken çocukluk yaşlarından itibaren ebeveynlerin saç-sakal biçiminin değişmesi vb.) günlük
yaşıtlarıyla ilişki başlatma, oyun oynama, ortak bir oyuna hayatta ciddi zorluklarla karşı karşıya kalabilirler.
katılmaya ilgi duyma konusunda kendi kültür, yaş ve Birtakım rutinlere sıkı sıkıya bağlı olduklarından, günlük
cinsiyetinden beklenene göre yetersizlik ya da farklılık hayat içinde değişen durum ve şartlara göre esneklik
gösterirler. Yakın arkadaşlık ilişkisi geliştirme, sır gösteremeyebilir. Belirli konulardaki isteklerinin
paylaşma ya da sır tutma, hayali oyun kurma karşılanmaması veya birtakım davranışları yapmamaları
(mahsusçuktan ya da –mış gibi oyunlar; oyuncak bebeğe halinde (aileler genellikle bunları takıntılı istek veya
yemek yedirmek, evcilikte belirli roller üstlenmek gibi) ya davranışlar olarak tanımlarla) ciddi bir sıkıntı yaşayabilir
da oyun gereği hayali bir arkadaş tasarlama gibi konularda ve yaşatabilirler (örneğin; dışarı çıktıklarında her zaman
zorluklar yaşarlar. Başkalarının arkadaşlık kurma aynı yoldan gitmek veya aynı yerden döner yemek
girişimlerini ve sosyal ipuçlarını anlamakta güçlük çeker, istemek).
başkalarının kurduğu yakın arkadaşlık ve ilişkileri
anlamlandıramayabilirler. Farklı bir ortama girdiklerinde Konu veya yoğunluk açısından anormal olan aşırı
davranışlarını ortamın gerektirdiği gibi ayarlama sınırlı veya odaklanılmış ilgiler (B.3): Otizmli bireyler
konusunda güçlükleri bulunur (okul ortamında evde kültür, yaş ve gelişim düzeylerine uymayacak şekilde ileri
davrandıkları gibi davranma), tanıdık ve tanıdık olmayan derecede kısıtlı ilgi alanlarına sahip olabilirler. Alışık
insanlarla ya da çocuk ve erişkinlerle ilişki kurarken fark olmadık nesnelere aşırı derecede bağlanma, günün önemli
gözetmeleri gerektiğinin bilincinde olmayabilirler. bir bölümünde bu nesne ya da aktivitelerle uğraşma
Örneğin; öğretmeniyle konuşurken daha ciddi ya da (gazoz kapakları, dinazorlar, gezegenler, ülkelerin
saygılı; arkadaşlarıyla konuşurken daha çocuksu bayrakları, başkentler, araba markaları gibi sıra dışı
konuşması gerektiğinin ayrımında sıklıkla olmazlar. konularla ilgilenme), gün boyu bu uğraşlarla vakit
harcama, bu uğraşları engellendiğinde yoğun sinirlilik ve
Basmakalıp (stereotipik) veya tekrarlayıcı hareketler, kaygı duyma gibi belirtiler OSB’li bireylerin önemli bir
nesne kullanımı ya da konuşma şekli (B.1): OSB’li kısmında görülür. Bu kısıtlı ilgi alan(lar)ı bireyin günlük
bireylerin önemli bir kısmında öne-arkaya sallanma, yaşamının önemli parçalarından biri haline gelir;
parmak ucunda yürüme, kanat çırpma tarzı el-kol insanlarla olan konuşma ve sohbetini, bu ilgi alanları
hareketleri, kendi etrafında dönme gibi tekrarlayıcı etrafında şekillendirmek ister. Sosyal ipuçlarını
hareketler görülür. Stereotipik hareketler sıklıkla anlamadaki zorluklarından ötürü, karşısındaki insanların
çocukların sevinç, heyecan gibi yoğun duygulanımlar bu ilgi alanlarından sıkıldığını anlayamaz, konuyu
yaşadığı zamanlarda, ya da sosyal etkileşimden uzak değiştirme çabalarına direnç gösterirler. Bu durum sosyal
oldukları ve kendi başlarına oldukları zamanlarda görülür. ilişki ve etkileşimlerini olumsuz etkiler, sınıf ortamında
Bu hareketler normal gelişim gösteren çocuklarda da yalnız kalma ya da dışlanmayla karşı karşıya kalabilirler.
görülebilmekle birlikte normal gelişimli çocuklarda
tekrarlayıcı hareketler 3-4 yaş civarında kaybolurken Duyusal uyaranlara aşırı ya da düşük tepki verme
otizmli çocuklarda ilerleyen yaşlarda da devam etme veya çevrenin ya da nesnelerin duyusal yanlarına sıra
eğilimi gösterir. Basmakalıp ya da tekrarlayıcı motor dışı bir ilgi gösterme (B.4): OSB’li bireyler koku, tat,
hareketlere ek olarak OSB’li bireylerde nesnelerin kendi ses, ışık ve dokunsal uyaranlara azalmış ya da artmış
işlevleri dışında, amacına uygun olmayan ve tekrarlayıcı tepkiler gösterebilir. Yemeklerin renk, tat, koku, kıvam
biçimde kullanımı da görülür. Oyuncak ya da oyuncak dışı gibi özelliklerine aşırı hassas olabilir, ışıklı cisimlere karşı
nesneleri dizme, oyuncaklarla oynamak yerine onları aşırı bir ilgi duyabilir; gürültülü denmeyecek derecedeki
izleme, arabaları sürmek yerine tekrar tekrar tekerleğini seslere karşı yoğun tepkiler verebilir; kucağa alınma,
döndürme otizmli çocuklarda sıklıkla görülür. Stereotipik sarılma, kıyafetlerin etiketleri, kumaşların dokusu gibi
konuşma ise kelime ya da cümlelerin sık ve uygunsuz dokunsal uyaranlardan rahatsızlık duyabilirler. Benzer
tekrarı, duyulanı aynı şekilde tekrarlama (ekolali), şekilde duyusal uyaranlara karşı beklenildiğinden daha
konuşmanın monoton bir hal alacak şekilde doğal akış ve düşük bir tepki verebilirler, ağrı, sıcak/soğuk gibi
melodisinin kaybolması (disprazodi) şeklinde görülebilir. uyaranlara tepkisiz kalabilirler. Özellikle bazı otizmli
Bununla birlikte bu davranış veya belirtiler açısından bireyler için çevreden gelen duyusal uyaranlara aşırı
OSB’li çocuklar oldukça heterojen bir durum gösterirler. hassasiyet, günlük hayatta ciddi zorluklara sebep olabilir.
Bu belirtilerin hepsi, her çocukta, sürekli şekilde var Süpürge veya saç kurutma makinesinin sesinden veya
olması gerekmez. Stereotipik hareket, nesne kullanımı ya herhangi bir yemeğin kokusundan rahatsız olup agresiflik,
da konuşma alt başlıklarından birkaçının var olması otizm huzursuzluk veya öfke nöbetleri sergileyebilirler.
tanısı koyarken bu tanı ölçütünün karşılanması için
yeterlidir. OSB’nin temel belirtileri birçok bireyde benzer olmakla
birlikte; belirtilerin türü, başlangıç yaşı, şiddeti, bireylerin
ve ailelerin hayatını etkileme derecesi birçok olguda

Hicran PARLAT Sayfa 22


farklılık gösterebilmektedir. Benzer şekilde, yukarıda Otizm belirtilerinin sıklıkla 2 yaş ve sonrasında ortaya
sıralanan belirtilerin normal gelişim gösteren ya da başka çıkmaya başlaması/görünür olması sebebiyle hayatın ilk 1
bir psikiyatrik bozukluğa sahip olan bireylerde de yılında bu durumdan şüphelenen aile sayısı oldukça azdır.
görülebileceği bilinmelidir. Bu nedenle yukarıda sıralanan Bu yaş diliminde başvuran olgularda öykü ve klinik
belirtilerin tek tek ele alınırken bütüncül bir bakış açısıyla muayene ile sınırlı sayıda bilgi edinilebilmesine rağmen
değerlendirilmesi gerekmektedir. normal gelişim gösteren yaşıtlarından gerilik ya da
sapmalar OSB riskini değerlendirmek açısından kıymetli
Olgu Örneği olmaktadır.

2 yaş 6 aylık erkek çocuk olan Arda, konuşma gecikmesi 3 aylık normal gelişim gösteren bebeklerde şu becerilerin
ve çabuk sinirlenme yakınması ile anne ve babasıyla kazanılmış olması beklenir (Mukaddes, 2017):
birlikte çocuk ve ergen psikiyatrisine başvurdu. Arda,
odaya ilk girdiği anda diğer insanlarla herhangi bir göz -  İnsanlarla göz teması kurar.
teması kurmadan direk olarak vantilatörün bulunduğu
alana yöneldi. Terapistin ilişki kurmak için yönelttiği -  Kendiliğinden gülümser, başkalarının gülümsemesine
selamlama cümlelerine ilgisiz kaldı, sanki bir fanusun gülümseyerek karşılık verir.
içindeymiş gibi yalnız vakit geçirmekten hoşlanıyor
izlenimi veriyordu. Ebeveynlerden alınan öykü ve
-  Seslere tepki gösterir, mırıldama şeklinde sesler çıkarır.
psikiyatrik değerlendirmede Arda’nın insanlarla iletişime
girmekte isteksiz olduğu, insanlar yerine nesnelere ilgi
duyduğu, yaşıtlarının oyunlarına katılmadığı, sıklıkla tek -  Gözleriyle etraftaki kişi ve nesnelere odaklanır, hareketli
başına vakit geçirdiği, göz temasını bazen kurduğu, nesneleri takip eder.
bakışlarının kısa süreli olduğu, bazı zamanlar göz
temasının tuhaf olduğu, ortak dikkatin yetersiz olduğu, -  Kendisine uzatılan bir nesneyi eliyle kavramaya çalışır.
seslenildiğinde ismine sıklıkla tepki vermediği, isteklerini
parmakla işaret etmek yerine annesini elinden tutarak 6 aylık normal gelişim gösteren bebeklerde şu becerilerin
istediği yere götürmek istediği, verilen kısa komutları kazanılmış olması beklenir:
nadiren anladığı, toplamda yaklaşık 5 kelime kullandığı,
iki kelimeyi yan yana getirerek cümle kuramadığı,
başkalarının “nasılsın?” sorusuna “nasılsın” diyerek -  İnsanlarla daha fazla sosyal iletişim kurar, sosyal
karşılık verdiği (ekolali), özellikle yalnız kaldığı iletişimi kendiliğinden başlatır.
zamanlarda uzun süre öne arkaya sallandığı, gün içinde
tekrarlayıcı şekilde kendi etrafında döndüğü (stereotipik -  Gülümsemenin ötesinde, değişik sesler çıkarabilir,
hareket), oyuncaklarla amacına uygun oynamadığı, agulayarak insanlara karşılık verir.
oyuncakları yan yana sıraladığı ya da dakikalarca göz
hizasına getirip yakından izlediği, oyuncaklar yerine -  Kucağa alınmaktan hoşlanır, kucağa alınmak istediğini
elektronik aletlerle vakit geçirdiği, özellikle klimalar ve vücut hareketleriyle belli eder.
pervanelere yoğun ilgi duyduğu (kısıtlı ilgi alanı), gün
içinde sıklıkla hırçın olduğu, elektronik eşyalardan
-  Oyuncaklara, hareket eden nesnelere ya da ışıklı
uzaklaştırıldığında sinirliliğinin daha da arttığı ve
cisimlere daha çok ilgilidir, bu nesnelere uzanmaya başlar.
ağlamaya başladığı, kıyafetlerinin etiketinden oldukça
rahatsız olduğu, etiketleri çıkarılmadan kıyafet giymek
istemediği, yemeden önce yiyecekleri mutlaka kokladığı, -  Bazı yüz hareketlerini taklit edebilir.
püre halindeki yiyecekleri yemekten hoşlanmadığı
(duyusal aşırı duyarlılık) öğrenildi. Ebeveynlerinden -  Desteksiz oturabilir.
alınan bilgiye göre, hamilelik, doğum ve sonraki süreçlerle
ilgili bir sorun olmadığı, ilk zamanlardan itibaren -  Yeme ve uyku düzeni yavaş yavaş oluşmaya başlar.
yatıştırılması zor bir bebek olduğu, uyku ve iştahının
düzensiz ve sorunlu olduğu, ilerleyen dönemlerde
yaşıtlarına göre konuşmasının geride olduğu, sinirlilik ve 6-12 aylık normal gelişim gösteren bebeklerde şu
hırçınlığının çok artması üzerine ailenin başvurmaya karar becerilerin kazanılmış olması beklenir:
verdiği öğrenildi. Olgunun kendisi ve yakın akrabalarının
geçmişinde herhangi bir tıbbi ya da psikiyatrik rahatsızlık -  Aktif iletişimi kendiliğinden başlatır.
yoktu. Aileden alınan bilgiler ve psikiyatrik değerlendirme
neticesinde otizm spektrum bozukluğu ön tanısı -  Seslenildiğinde ismine bakar.
düşünüldü. İşitme testi ve gelişim testi istenen olgu, özel
eğitim desteği alması açısından gerekli raporlama
-  “Bababa-dadada” şeklinde babıldama sesleri çıkarır.
işlemleri için sağlık kuruluna yönlendirildi.

-  “Ce-e” oyununa tepki verir, basit hareketleri taklit eder.


0-1 Yaş Arasında OSB Belirtileri:

-  Başkalarının yüz ifadelerini (kızgınlık, mutluluk gibi)


anlamaya başlar.

Hicran PARLAT Sayfa 23


-  Bakışlarını, başkalarının dikkatini yönelttiği yere doğru görülen çocuklar riskli kabul edilerek vakit kaybetmeden
kaydırır. bir çocuk psikiyatri uzmanına yönlendirilmelidir

-  Ebeveynlerine ve bakımverenlerine, yabancılardan daha 2-4 Yaş Arası OSB Belirtileri:


yakın davranır.
Bu dönem, belirtilerin oldukça belirgin hale geldiği ve
-  Bazı kelimelerin ne anlama geldiğini ayırt eder. ailelerin sıklıkla uzman görüşüne başvurdukları dönemdir.
Klinik tablonun gözle görünür hale gelmesi ve belirtilerin
-  12 ay civarında birkaç kelimeyi anlamlı bir şekilde yerleşmesiyle aile bireyleri önceleri önemsemedikleri
kullanabilir. birtakım belirtilerle ilgili endişe duymaya başlarlar.
Özellikle, konuşma gecikmesi ve insanlara ilgisizlik temel
başvuru sebepleridir (Mukaddes, 2017).
-  9 ay civarında emekleme, 12 ay civarında adımlama ve
yürümeye başlar.
Bu dönemde görülen otizm belirtileri; göz temasının
yetersiz ya da tuhaf olması, her seslenildiğinde ismine
-  Bir elindeki cismi diğerine aktarır.
bakmama, akranlarıyla oynama konusunda isteksiz olma,
Tablo 2. 6-12 Aylık Bir Bebekte OSB Açısından Riskli Kabul yalnızlığı tercih etme, oyuncaklarla yaşıtları gibi amacına
Edilen Özellikler uygun oynayamama, evcilik gibi senaryo gerektiren
oyunları oynayamama, hayali oyun ve taklit becerilerinin
1) Seslenildiğinde ismine 6) Tanıdığı kişilere yakınlık azlığı/ yokluğu (öpücük atma, bay-bay vb.), konuşmanın
bakmama göstermeme yaşıtlarının gerisinde olması (2-3 kelimelik cümlelerin
azlığı/yokluğu, yönergeleri anlamada yetersizlik, yaşına
2) Gülümseme ve ses çıkarmada 7) Sevinç ifadesi göstermeme uygun kelime dağarcığının olmayışı), konuşmanın
yetersizlik
kazanıldığı grupta ekolali, zamirlerin yanlış kullanılması
(kendinden ismi ile bahsetmek; örneğin: “Ali acıktı”) ya
3) İnsan yüzlerine tepkisizlik, 8) Oyuncaklara ilgi duymama ya
konuşanın yüzüne bakmama da tuhaf biçimde inceleme
da konuşmanın melodisinin kaybolması ve monoton ses
tonu (disprazodi), kısıtlı ilgi alanları ve uğraşlarıyla vakit
4) Zayıf göz teması 9) Basit komutları algılayamama
geçirme ve stereotipik hareketler olarak sıralanabilir.

5) Babıldamanın olmayışı ya da 10) Kucağa alınmaktan Okul Çağında OSB Belirtileri:


azlığı hoşlanmama

1-2 Yaş Arası OSB Belirtileri: Bu dönemde otizm belirtilerinin önemli bir kısmı devam
etmekle birlikte özel eğitim desteği ve gelişimsel ilerleme
sayesinde bazı belirtilerde gerilemeler ve hafiflemeler
OSB tanısı alan çocukların büyük bir kısmında belirtiler görülebilir; ancak büyümeyle birlikte çevrenin çocuktan
bu dönemde görülmeye başlar. OSB’li bireylerin çoğunda beklentileri artar, normal gelişen çocuklarla otizmli
belirtiler doğumdan itibaren mevcutken yaklaşık 1/3’lük çocuklar arasındaki fark daha belirgin hale gelir.
bir kısmında 0-1 yaş arası dönemde normal gelişim
basamakları görülür; ancak normal gelişimi takiben 1-2
yaş arasındaki dönemde kazanılmış becerilerde gerileme Bu dönemde otizm belirtilerinin şiddeti ve yoğunluğuna
ortaya çıkar (Tanıdır ve Mukaddes, 2016). bağlı olarak OSB’li çocuklar arasında görünüm ve
ilerleyişte birtakım farklılıklar görülür. Özellikle yüksek
işlevli olarak tanımlanan, zeka ve dil becerileri daha iyi
OSB’li çocuklarda bu dönemde göz temasında yetersizlik gelişmiş olan grupta sosyal beceriler ve özbakım becerileri
ya da tuhaflık (uzun süreli, delici bakışlar), seslenildiğinde (yemeğini kendi yiyebilme, kıyafetlerini giyinebilme,
ismine tepki vermeme, insanlarla etkileşime girme evde yalnız kalabilme vb.) bu dönemde gelişme gösterir;
konusunda isteksizlik, insanlardan ziyade değişik nesne ya ancak otizm belirtilerinin daha şiddetli seyrettiği grup bu
da oyuncaklarla vakit geçirme, ebeveynlerine/bakım beceriler açısından bakım verenlerine bağımlılık
verenlerine yakınlık göstermede yetersizlik, olumlu göstermeye devam eder. Konuşma ve dil becerileri
duygulanımın dışavurumunda kısıtlılık (gülümseme, açısından da otizmli bireyler arasında bazı farklılıklar
neşeli olma halinin azlığı), bay-bay, ce-e gibi hareketleri görülür. OSB’li çocukların bir kısmında bu dönemde dil
taklit etmede yetersizlik, oyuncaklarla amacına uygun becerileri halen gelişmemişken konuşması olanlarda da
şekillerde oynayamama, basit yönergeleri anlayamama dilin günlük kullanımıyla ilgili sorunlar mevcuttur (mecazi
(kapıyı aç vb.) ve konuşmada yaşıtlarının gerisinde olma ve dolaylı ifadeleri anlayamama, dilin olağan vurgu ve
(normal gelişimli çocuklarda 2 yaşın sonlarına doğru melodisini sağlayamamaya da zamirleri yanlış kullanma
ortalama 100 kelime edinilmesi ve iki kelimeli cümleler gibi).
kurması beklenir) gözlemlenir.
Okul çağındaki OSB’li çocukların özellikleri genel olarak
OSB’den şüphelenilen bir çocukta belirtilerin tamamının 3 grup altında toplanmıştır (Wing ve Atwood, 1987):
olması gerekli değildir. Bu belirtilerin bir bölümü, her
çocukta değişen yoğunluk ve şiddette ortaya
çıkabilmektedir. Bu sebeple otizm belirtilerinin olduğu 1) Soğuk ve mesafeli grup: Otizm belirtilerinin neredeyse
tamamının orta ve ağır derecelerde görüldüğü gruptur.

Hicran PARLAT Sayfa 24


İnsanlara ilgi duymaz, sosyal ilişkilere karşılık vermezler, seyrettiği bireylerde, özel eğitim ve aile desteğiyle birlikte
sıklıkla yalnız başlarına vakit geçirmeyi tercih ederler. sosyal beceriler, dil ve öz bakım becerilerinde gelişmeler
Zamanlarının çoğunu sınırlı ilgi alanları ve stereotipik görülür. Buna rağmen bu bireyler günlük işlevlerde,
davranışlarıyla geçirirler. Zeka ve dil becerileri genellikle sosyal iletişim ve etkileşimlerinde yaşlarından beklenenin
yaşlarının gerisindedir. gerisinde beceriler ve davranışlar sergilemeye devam
ederler. Belirtilerin daha ağır seyrettiği bireylerde ise
2) Pasif grup: Bu gruptaki çocuklar başkaları ile göz akademik ve sosyal beceriler ile günlük işlevlerle ilgili
teması kurabilir, yönergelere uyabilir, oyunlara pasif birçok alanda farklı zorluklar görülür. Özellikle öz bakım
olarak katılabilir. Bir başkası tarafından başlatılan sosyal becerilerindeki yetersizlik ve bakım verenlere bağımlılık
etkileşimlere katılmaktan kaçınmazlar; ancak ortam ve bu dönemde ciddi sorunlar oluşturur. Yine bu dönemdeki
bağlamın gerektirdiği uygun yanıtları da veremezler, hormonal değişimlerle birlikte, toplum içinde uygunsuz
soğuk ve mesafeli gruba göre daha iyi soysal beceri cinsel davranışlar ve dürtü kontrol sorunları görülebilir.
gösterseler de aktif iletişimi kendiliğinden başlatma Sosyal norm ve toplumsal kuralların ne anlama geldiğini
konusunda yeterli beceriye sahip değildirler. bilmeyen bu bireylerde başkalarının bedenlerine
dokunmak, sarılmak, cinsel dürtülerini uygunsuz biçimde
sergilemek gibi davranışlara rastlanabilir (Coşkun ve ark.,
3) Aktif ancak tuhaf grup: Bu gruptaki çocuklar
2009). Bu bireyler ayrıca, sosyal becerilerdeki
başkalarına aktif yaklaşımlarda bulunurlar; fakat ilişki
yetersizlikleri sebebiyle karşı cinsle duygusal ilişki ve
tarzları acayip ve tuhaftır. Sıklıkla zeka ve dil becerileri
arkadaşlık başlatmakta zorluk çekebilir ve reddedilme
gelişmiş olup eski sınıflama sistemlerinde yüksek işlevli
yaşayabilirler. Bu dönemdeki önemli bir diğer sorun,
otizmliler ya da “asperger” olarak bilinen çocuklardır. Bu
gerek OSB’nin kendisinden gerekse eşlik eden tıbbi ya da
bireyler espri, ima, mizahi ve dolaylı anlatım gibi
psikiyatrik bozukluklardan kaynaklanan duygusal ve
konuşma içeriklerini anlamakta güçlük çeker ve sosyal
davranışsal bozukluklardır. Özellikle, bu dönemde
ilişkilerinde sıkıntı yaşarlar. Takıntılı ilgi alanları ve
OSB’ye sıkça eşlik eden duygudurum bozuklukları ve
tekrarlayıcı hareket/davranışları da sosyal ilişkilerinde
anksiyete bozuklukları sinirlilik, agresyon, saldırganlık,
önemli kısıtlılıklar oluşturur.
inatlaşma ve ağlamalar ile kendini gösterebilir (Coşkun ve
ark., 2020). Okul çağında da görülebilen farklı olduğunun
Bu dönemde okula başlamayla birlikte eğitim ve okula farkında olma, ergenlik döneminde artarak devam eder.
uyumla ilgili sorunlar da görülebilir. Otizm belirtilerinin Belli bir gruba ait olamamanın getirdiği dışlanmışlık ve
daha ağır seyrettiği grup iletişim becerilerindeki yalnızlık duyguları, depresyon ve intihar girişimlerine
kısıtlılıklar, düşük dil ve zeka becerileri ve davranış neden olabilir. Bu sebeple ergenlik yılları ailelerin
problemleri sebebiyle devlet ya da özel kurumlarda özel psikiyatrik destek başvuru sıklığının arttığı özellikli bir
eğitim desteği alırken; hafif düzeyde OSB olan grup dönemdir.
normal gelişim gösteren akranlarıyla aynı sınıfta ya da
aynı okul içindeki farklı sınıflarda kaynaştırma eğitimi
Erişkinlik Döneminde OSB Belirtileri:
görebilir. Birlikte (veya kaynaştırma) eğitim modeli
çocukların sosyal becerilerini arttırmaya yönelik yararlar
sağlamakla birlikte, akademik zorluklar ve akran baskısı Bu dönemde otizmin temel belirtilerinde şiddet ve
gibi istenmeyen durumlar da yaşanabilir. Özellikle, yoğunluk açısından birtakım değişiklikler olsa da
kendilerinin diğerlerinden farklı olduğunu kavrayabilen belirtilerin önemli bir kısmı devam etme eğilimindedir.
OSB’li çocuklarda dışlanma ya da akran zorbalığı Otizm belirtilerine diğer psikiyatrik bozukluklar (örneğin;
sebebiyle depresif belirtiler görülebilir. duygudurum ve anksiyete bozuklukları) ve tıbbi
hastalıklar sıklıkla eşlik eder. Özellikle bilişsel seviyesi
düşük olan bireylerde gerek otizmin kendisinden gerekse
Yine bu dönemde görülen önemli problemlerden biri
eşlik eden diğer tıbbi ve psikiyatrik durumlardan
otizme sıklıkla eşlik eden diğer psikiyatrik bozukluk ve
kaynaklanan problemler görülebilir. Bu bireylerin
tıbbi hastalıklardır. Okul çağı çocuklarında sık görülen
çoğunluğu bir başkasına bağımlı olarak hayatını devam
psikiyatrik bozukluklardan biri olan dikkat
ettirir. Zeka ve sosyal becerileri daha iyi olan grup ise yarı
eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB), otizmli
bağımsız ya da bağımsız olarak yaşayabilir, kısmi destekle
çocukların önemli bir bölümünde görülen ve otizm
hayatını sürdürebilir. Otizmli çocukların uzun yıllar
belirtilerinin daha şiddetli seyretmesine neden olabilen bir
boyunca takip edildiği farklı çalışmaların derlemesinde,
bozukluktur. OSB’ye eşlik eden DEHB varlığında bu
otizmli bireylerin önemli bir bölümünün yetişkinlik
çocukların dikkat ve öğrenmeyle ilgili süreçlerinde
döneminde de sınırlı sosyal becerilere sahip olduğu,
belirgin güçlükler görülebilmektedir. OSB’ye sık eşlik
akademik ve mesleki beklentilerinin düşük olduğu ve
eden tıbbi hastalıklar ise epilepsi, metabolik ve hormonal
yüksek oranda psikiyatrik problemler yaşadıkları
bozukluklar, görme ve işitme yetersizliği ve kromozomal
belirlenmiştir (Howlin ve Magiati, 2017). Bununla
hastalıklardır.
birlikte, erişkinlik dönemindeki gidişat bireyler arasında
önemli farklılıklar gösterebilmektedir. Gidişattaki bu
Ergenlik Döneminde OSB Belirtileri: farklılıklarının en önemli sebepleri otizmin şiddeti, zeka
seviyesi, dil ve sosyal beceriler, erken tanı ve uygun
Ergenlik döneminde hem OSB belirtilerinin seyri ve eğitimsel yaklaşım ve aile desteğidir.
şiddeti hem de bağımsız davranabilme becerileri büyük
ölçüde tanı konulduğu yaştaki OSB belirtilerinin şiddeti ve
yaygınlığı ve zeka düzeyiyle ilişkilidir. Belirtilerin hafif

Hicran PARLAT Sayfa 25


4.5. Otizm Spektrum Bozukluğunda Klinik 4.6. Otizm Spektrum Bozukluğunun Yönetimi
Değerlendirme ve Tanılama Süreci Şu anki bilgilerimiz ve mevcut tedavi yöntemleri ile
OSB, sıklıkla erken çocukluk döneminde tanılanmaktadır. OSB’nin çekirdek belirtilerine yönelik kesin bir tedavi
Tanı konulmasının ilk adımı ise otizm belirtilerinin iyi şekli bulunmamaktadır. OSB’nin temel belirtilerini
bilinmesi ve fark edilmesidir. Yukarıda bahsedildiği gibi hafifletmede esas yaklaşım ise eğitimsel müdahalelerdir.
farklı dönemlerde farklı belirtiler görülebilmekle birlikte, Bu eğitimsel yaklaşımlar çocukların bireysel özelliklerini,
özellikle 2-5 yaş arası dönemde konuşma gecikmesi, diğer gelişim düzeylerini ve ek problemlerini dikkate alarak
insanlarla iletişim kuramama, göz teması kuramama, hazırlanan özel eğitim programlarıdır. Bu programlar
akranlarının oyunlarına katılmama, sinirlilik ve inatçılık özellikle otizm belirtilerinin temelini oluşturan
gibi nedenlerle başvuru sık görülür. Otizm belirtilerinin sosyal/iletişimsel alandaki zorlukları gidermeyi,
daha hafif ve silik olduğu grupta ise okula başlama ve istenmeyen davranışları azaltmayı ve çocuğa yeni uyumsal
uyum sürecinde yaşanan zorluklar, sosyal ipuçlarını beceriler kazandırmayı hedeflemektedir. Bu alanda
anlayamama, öğrenme sorunları, dikkat etkinliği çeşitli çalışmalarla ortaya konan yaklaşım,
eksikliği/hiperaktivite ya da takıntılı davranışlar gibi davranışçı ilkeleri temel alan eğitimsel modellerdir.
sebeplerle ilerleyen yaşlarda da başvurular olabilir. Bu Davranışçı müdahalelerin yanında ilaç tedavileri de
anlamda ebeveynler ve yakın aile bireylerinin farkındalığı, OSB’li çocuk ve yetişkinlerde sıkça kullanılmakla birlikte,
öğretmen ile çocuk gelişimcilerin gözlemleri ve rutin bu tedaviler otizmin temel belirtilerinden ziyade otizme
sağlık kontrollerindeki değerlendirmeler otizmin fark eşlik eden öfke, agresyon, hareketlilik, yoğun sterotipiler
edilmesinde oldukça önemlidir. Otizm açısından riskli ya ve takıntılar gibi davranışsal problemler, uyku
da şüpheli olduğu belirlenen bireyler ileri değerlendirme problemleri, dikkat eksikliği ve diğer psikiyatrik
için bu alanda uzman çocuk ve ergen ruh sağlığı bozuklukları (depresyon, anksiyete bozuklukları vb.)
hekimlerine yönlendirilmelidir. iyileştirmeyi amaçlamaktadır. OSB olan çocuklarda bu tür
sorunlara yönelik ilaç tedavilerinin başlanması ve takip
OSB tanısı çocuk ve ergen psikiyatri hekimleri tarafından edilmesi yalnızca bu konuda uzman kişiler (örneğin;
aileden alınan bilgi, klinik gözlem ve değerlendirme ile çocuk psikiyatrisi uzmanları) tarafından yürütülmesi
konur. OSB tanısı için bu alanda uzman bir hekimin klinik gereken bir konudur.
tanısı altın standart olarak kabul edilmektedir (Charman ve
Gotham, 2013).Bu görüşmelerde çocuğun hem şimdiki Bu bölümde OSB’li çocuklara yönelik sıkça uygulanan
hem de geçmişteki sosyal iletişim becerilerinin eğitimsel modeller ve müdahale yöntemleri ile otizmli
değerlendirilmesi amaçlanır. Sosyal açıdan zorlukları bireylerde sıkça kullanılan alternatif tedaviler ele
olduğu düşünülen çocuklarda tekrarlayıcı davranışlar ve alınacaktır.
kısıtlı ilgi alanları ile bu alanlarla ilgili çocuğun yaşadığı
problemler değerlendirilir. Ayrıca OSB’yi tarama, tanıma Uygulamalı Davranış Analizi
ve belirti şiddetini ölçmek amacıyla bir takım ölçeklerden
de yararlanılır.
Otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar için bilimsel
dayanağı en güçlü biçimde ortaya konmuş uygulama ve
OSB tanısı için klinik muayene ve değerlendirme yeterli müdahale tekniklerinden biri Uygulamalı Davranış
olmakla beraber, eşlik edebilen diğer nörolojik ve Analizidir. Bu modelin amacı otizmli çocuklara yeni
psikiyatrik durumların değerlendirilmesi, ayrıntılı tıbbi ve beceriler kazandırmak ve mevcut davranışsal
gelişimsel öykünün alınması oldukça önemlidir. Ayrıca problemlerini azaltmaya çalışmaktır.
olgular zeka ve dil becerileri açısından da ayrıntılı olarak
değerlendirilmelidir. Hekimin gerekli gördüğü durumlarda
Bu modelin temeli otizmli çocukların davranışlarının
ek tıbbi incelemelerin yapılması da gerekir.
çevresel durum ve koşullardan etkilendiğine ve bu
koşulların değiştirilmesi yoluyla çocuğa yeni beceriler
Hekim tarafından OSB tanısı konulan her çocuk, gelişim kazandırılabileceğine dayanır. Bu yaklaşıma göre her
özellikleri ve bireysel ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan davranışın öncesinde tetikleyici bir durum (öncül),
özel eğitim programlarına yönlendirilir. Özel eğitim davranışın sonucunda da bu davranışın tekrarlayıp
merkezlerinde verilen özel eğitin programlarının amacı, tekrarlamayacağını belirleyen öğrenilmiş bir sonuç vardır.
OSB olan bireylerin konuşma ve dil güçlüğü, ses Davranışın tekrar edilmesini sağlayan sonuçlar o davranış
bozuklukları, zihinsel, fiziksel, duyusal, sosyal, duygusal için birer “pekiştireç” olurken davranışın tekrarını azaltan
veya davranış problemlerini ortadan kaldırmak ya da sonuçlar ise “söndürücü” görevi görürler. İşte uygulamalı
etkilerini en az seviyeye indirmek, yeteneklerini yeniden davranış analizinde davranışın öncesinde ve sonrasında
en üst seviyeye çıkarmak, temel öz bakım becerilerini ve neler olduğuna ilişkin detaylı gözlemler yapılarak çocuğun
bağımsız yaşam becerilerini geliştirmek ve topluma davranışları hakkında detaylı bilgiler toplanır, ardından
uyumlarını sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda 2012 çocuğa kazandırılmak istenen beceri ya da azaltmak
yılında yapılan bir düzenleme ile otizmli çocuklara özel istenilen bir davranış pekiştireçler ve söndürücüler
eğitim merkezlerinde ayda 8 saat ücretsiz bireysel eğitim yardımıyla tekrar tekrar uygulanarak çocuğa kazandırılmış
alma imkanı sağlanmaktadır (MEB, 2012). Hekimler, olur.
tanılama ve raporlama süreçlerinin ardından belli
aralıklarla (ortalama 3 ayda bir) çocukları takip ederek
Örneğin, annesiyle gezintiye çıkan çocuk bakkalda
özel eğitimin etkinliğini ayrıca ek tıbbi ya da psikiyatrik
gördüğü dondurmayı almak ister; ancak dondurmayı
problemlerin varlığını değerlendirir.
alabilmesi için dükkan sahibiyle göz teması kurması ve

Hicran PARLAT Sayfa 26


parmağıyla dondurmayı işaret etmesi gerektiğini önceden özelliklerine artmış ya da azalmış hassasiyetleri olduğu ve
bilir. Bu durum pekiştirici etkinin kurulmasıdır. Daha çevreden aldıkları duyusal girdileri entegre etmekle ilişkili
önceden, istediği şeyi almak için dükkan sahibiyle göz zorluklar yaşadıkları bilinmektedir. Duyu bütünleme
teması kurması ve parmağıyla işaret etmesi gerektiğini, bu terapisi de otizmli çocukların duyusal problemlerine
şekilde istediğinden ötürü annesi tarafından onaylandığını yardımcı olmayı ve çevreye uyum süreçlerini arttırmaya
ve isteğine ulaşabildiğini anımsar ve dükkan sahibiyle göz odaklanmaktadır. Bu terapi yöntemi, otizmli bireylerin
teması kurarak istediği dondurmayı parmağıyla ona sosyal-iletişimsel alandaki problemlerine doğrudan bir
gösterir. Bu şekilde, istek bildirerek edinmek istediği katkı sağlamaktan ziyade motor ve nesne streotipileri,
nesneyi elde ederse benzer durumlarda aynı şekilde istekte takıntılı davranışlar, duyusal artmış ya da azalmış
bulunma davranışında artma olur. Dondurmayı elde etmek hassasiyet, motor hareket ve koordinasyon güçlükleri gibi
için bu yöntemleri kullanmadığı takdirde istediği alanlarda fayda sağlamayı amaçlamaktadır. Konuyla ilgili
gerçekleşmeyecektir. çalışmalarda da duyu bütünleme terapisinin otizm
spektrum bozukluğunun özellikle B kümesi belirtilerinde
Uygulama davranış analizi sayesinde iletişimin temel yapı hafif-orta düzeyde bir yarar sağladığı gösterilmiştir
taşları olan ortak dikkat, basit taklit (bay-bay, alkış vb.) (Watling ve Hauer, 2015).
ve sözel olmayan iletişim becerilerinin (başı evet-hayır
anlamında sallamak vb.) kazandırılması başarıyla Konuşma Terapisi
mümkün olmaktadır. Bu yöntemle kıyafetlerini giyip
çıkarma, tuvalet eğitimi, diş fırçalama gibi günlük Ailelerin sıklıkla merak ettikleri bir diğer konu da
becerilerin edinilmesi de sağlanabilmektedir. Bununla konuşma terapileridir. Otizm spektrum bozukluğu olan
birlikte uygun olmayan tekrarlayıcı davranışlar (kendi bireylerin önemli bir kısmının konuşma ve dil
etrafında dönmek, olduğu yerde sürekli zıplamak vb.) da becerilerinde önemli zorluklar yaşaması, ailelerin
dikkat dağıtma ve çocuğa çeşitli ödüller sunma gibi konuşma terapilerine olan ilgisini arttırmaktadır.
yollarla azaltılabilmektedir. “Çocuğum konuşursa bütün sorun çözülecek” diye
düşünen ailelerle karşılaşmak mümkün olsa da bu düşünce
Erken Yoğun Davranış Analizi maalesef doğru değildir. Konuşmak, sosyal iletişim ve
etkileşimde kullanılan bir araçtır. OSB olan çocukların asıl
Bu model, uygulamalı davranış analizinden yola çıkılarak zorluğu - konuşmanın kendisinden önce - sosyal iletişim
geliştiriliş olup 2-5 yaş arasındaki çocuklara haftalık 20-40 ve etkileşim kurma alanları ile ilgili zorluklardır. Bu
saat birebir seanslarla uygulanmaktadır. Program çocukların bir kısmında görünürde belli düzeyde
çoğunlukla çocuğun kendi ev ortamında yürütülerek konuşmaları var olsa bile bunun ancak az bir kısmını
burada gerekli becerileri kazandırmak ve davranışsal sosyal iletişim ve etkileşimde kullanıyor olabilirler. OSB
sorunları azaltmak amaçlanmıştır. Uygulamalı davranış olan bir çocukta konuşma terapisinin uygulanabilmesi
analizinde olduğu gibi bu programda da sosyal-iletişimsel veya faydalı olabilmesi için bazı temel sosyal iletişim
becerilerin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Erken yoğun becerilerinin (örneğin; göz teması ve ortak dikkat, taklit,
davranış analizinin etkinliğini araştıran birçok çalışma, bu jest ve mimikleri anlama ve kullanma, yönergeleri anlama
programın özellikle IQ ve gündelik hayattaki uyumsal ve uygulama) belli ölçüde gelişmiş olması gerekmektedir.
becerilerde orta ve büyük düzeyde etki büyüklüğü
olduğunu ortaya koymaktadır. Bu veriler programın uygun Alternatif Tedaviler
bir eğitimsel müdahale yöntemi olduğunu göstermektedir
(Eldevik ve ark., 2009). Otizmin kesin bir tedavi yönteminin olmaması aileleri
sıklıkla alternatif tedavi yöntemleriyle ilgili arayışlara
Otizm spektrum bozukluğunun tedavisine ilişkin yöneltmektedir. Bu yöntemlerin bir kısmı (örneğin;
müdahale programlarının ortak amacı otizmli çocuğun değişik vitaminler) OSB’li bireylerin bazılarında fayda
kendi başına, televizyon karşısında ya da nesnelerle sağlayabilmekle birlikte önemli bir bölümü fayda
amaçsızca vakit geçirmesinin önlenerek insanlarla iletişim sağlamanın ötesinde birtakım yan etkiler
kurma ve sosyal öğrenme yoluyla yeni beceriler barındırabilmekte ya da hekimlerce önerilen diğer ilaçlarla
kazanmasıdır. Bu anlamda OSB’li çocukların beceri ve etkileşime girerek kişi için risk oluşturabilmektedir. OSB
davranış eğitimi sadece özel eğitim programlarıyla sınırlı olan çocuklarda ailelerin merak ettiği medyada sıklıkla yer
kalmamalıdır. Özellikle, beyin gelişiminin ve öğrenmenin alan bir diğer konu farklı diyet yöntemlerinin otizmin
hızlı olduğu erken çocukluk döneminde aile ve sosyal tedavisindeki yerinin ve etkisinin ne olduğudur. OSB olan
çevrenin çocuğun sosyal gelişimini destekleyici rol çocuklarda tıbbi olarak kanıtlanmış herhangi bir vitamin
oynaması oldukça önemlidir. eksikliği, hormonal bozukluk veya alerjik durumlar
normal gelişen çocuklarda olduğu gibi tedavi edilebilir.
Duyu Bütünleme Terapisi Yine yapay renklendirici, tatlandırıcı ya da koruyucu
içeren hazır gıdalardan veya çocukta alerji yaptığı tespit
edilen gıdalardan sakınmak uygun olabilir. Bunun dışında
Otizm spektrum bozukluğuna ilişkin müdahalelerde
doğrudan otizm belirtilerini tedavi etmekte etkili, kanıta
ailelerin merak ettikleri önemli bir konu duyu bütünleme
dayalı herhangi bir diyet tedavisinin olmadığı
terapisidir. Duyu bütünleme, bireyin kendi vücudu ve
unutulmamalıdır. Benzer şekilde şelasyon veya hiperbarik
çevreden aldığı duyusal bilgileri organize etmesi ve
oksijen terapisi gibi biyolojik müdahalelerin de otizm
vücudun çevreye uyum sağlaması süreci olarak tanımlanır
tedavisinde yeri yoktur (Lord ve ark., 2018). Kanıta dayalı
(Ayres, 1972). Otizmli çocukların nesnelerin duyusal

Hicran PARLAT Sayfa 27


olmayan bu tür medyatik müdahaleler, istenmeyen riskli 3) Otizm belirti şiddeti: Bu alanda yapılan çalışmalar,
durumlara ve ailenin maddi kaynaklarının ve enerjisinin otizmin A ve B kümesi belirtilerinin şiddeti ile bu
boşa harcanmasına yol açabilmektedir. Bu sebeple OSB’li belirtilere yönelik ek destek gereksiniminin otizmin
bireyleri takip eden uzmanların ve eğitimcilerin alternatif gidişatını önemli ölçüde belirlediğini göstermektedir.
tedavi yöntemleri hakkında yeterli bilgi düzeyine sahip
olması ve aileleri doğru şekilde yönlendirmesi önemlidir 4) Erken dönem müdahale ve eğitim: Özellikle erken
(Lord ve ark., 2018). çocukluk döneminde alınan yoğunlaştırılmış eğitimin
otizmin gidişatına olumlu etki ettiğini gösteren birçok
Alternatif tedavilerin etkinliğini ve yan etkilerini çalışma mevcuttur.
değerlendiren çalışmalar bu yöntemlerden
bazılarını tavsiye edilebilir; bir kısmını kabul edilebilir; 5) Ek tıbbi/psikiyatrik hastalıklar: Birçok çalışma
diğer bir kısmını ise tavsiye edilmez olarak çocukluk dönemindeki ek tıbbi hastalık ya da psikiyatrik
değerlendirmiştir. bozuklukların yetişkin dönemde daha kötü gidişatla ilişkili
olduğunu göstermektedir.
a) Tavsiye edilebilir: Örneğin; uyku sorunu olanlarda
melatonin kullanımı, beslenmesi kötü olan bireylerde Bölüm Özeti
multivitaminler, motor becerilerde ve kas gücünde sorun
olanlar için fizik tedavi veya masaj.
-  Otizm Spektrum Bozukluğu; sosyal-iletişim alanındaki
yetersizlik ve sınırlı ilgi alanı ile tekrarlayıcı davranışlarla
b) Kabul edilebilir: Folik asit, Omega-3, akupunktur, spor, karakterize, belirtileri erken çocukluk çağında başlayan,
müzik terapisi, hayvan tedavisi, düşük doz B6 ve beynin gelişimsel bir bozukluğudur.
magnezyum.
-  OSB’nin mümkün olduğunca erken dönemde tanınması
c) Tavsiye edilmez: B12, yüksek doz C vitamini, için bu alanda çalışan uzmanlar otizm belirtilerini çok iyi
siproheptadin, immun terapiler, nörofeedback (Lofthouse bilmeli; riskli olduğu düşünülen çocuklar mutlaka
ve ark., 2012). yakından takip edilmeli ve gerekli müdahaleler bir an önce
4.7. Gidişat başlatılmalıdır.
Otizm spektrum bozukluğunda belirtilerin görünümü ve
şiddetinde değişimler olmakla birlikte OSB hayat boyu -  OSB tek tip bir bozukluktan ziyade farklı nedenlere
devam eden kronik bir bozukluktur. OSB farklı şiddetteki bağlı olarak gelişebilen, benzer ve farklı belirtilerin farklı
benzer belirtilerle seyrettiğinden bozukluğun gidişatı, şiddetlerde seyrettiği bir bozukluk kümesidir. Bu sebeple
bireylerin otizmden etkilenme derecesiyle büyük ölçüde otizmli her bireye belirti şiddeti, gelişim düzeyi ve
ilişkili olmaktadır. Eşlik eden diğer tıbbi ve psikiyatrik ihtiyaçlarına göre bireysel yaklaşımlar uygulanmalıdır.
durumlar, ailenin sosyal imkan ve destekleri ve diğer ek
özellikler ise gidişatın belirlenmesinde etkili olmaktadır.
Bu alanda yapılan uzun süreli takip çalışmaları OSB’de -  OSB kronik gidişli bir bozukluktur. Şu anki
heterojen bir gidişat olduğunu, tam bağımlı, yarı bağımlı bilgilerimizle kesin bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır.
ya da bağımsız olarak 3 temel grup olduğunu ortaya Mevcut tedavi yöntemleri otizmin çekirdek belirtilerini
koymaktadır. Otizmli bireylerin önemli bir kısmı günlük hafifletmeye yönelik özel eğitim yöntemleri ve eşlik eden
yaşam ve özbakım becerileri gibi konularda yaşamlarını bir takım duygusal/davranışsal sorunlara yönelik ilaç
tam bağımlı bir şekilde sürdürebilir. Bazı bireyler ise tedavilerinden ibarettir.
kısmi bir destekle lise ve üniversite bitirebilir, yarı beceri
gerektiren tam zamanlı ya da yarı zamanlı işlerde -  OSB’nin gidişatını belirleyen esas belirleyiciler otizmin
çalışabilir, evlenebilir ya da kendi başına yaşayabilir. şiddeti, IQ ve dil düzeyi ile erken yaşta uygun eğitimsel
OSB’li bireylerin hayatlarının ilerleyen dönemlerinde bu 3 yaklaşımların uygulanmasıdır.
gruptan hangilerine dahil olacaklarını öngörmek kesin
olarak mümkün değilse de birtakım bireysel, ailesel ve -  OSB’li bireylere yönelik alternatif tedaviler mutlaka
çevresel faktörlerin gidişatı belirlemede önemli olduğu hekim kontrolünde verilmeli, hekimler bu tedaviler
düşünülmektedir. Bu faktörlerin hangi bireye, ne şekilde hakkında aileleri doğru biçimde bilgilendirmelidir.
ve derecede etki edeceği bilinemese de birey üzerindeki
toplam etkilerinin önemli olduğu bilinmektedir. Gidişatı 5. DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE
belirleyen faktörler şu şekilde sıralanabilir: BOZUKLUĞU
Giriş
1) Zekâ düzeyi: Çocukluk ve erişkinlik çağındaki normal- Günümüzde ebeveyn veya eğitimcilerin çocuklarla ilgili
yüksek IQ düzeyi OSB belirtilerinin hafif seyredeceğini dile getirecekleri en yaygın sorunların ya da şikayetlerin
ve bağımsız yaşayabilmeyi öngören önemli bir neler olduğu konusunda bir çalışma yapılacak olsa
belirleyicidir. sonuçlar nasıl çıkardı? Çocuk psikiyatrisi hekimlerine
veya kliniklerine yapılan başvurulara ve çocuklardaki
2) Dil becerileri: Dil becerileri, sosyal iletişim ve psikiyatrik bozuklukların sıklığına dair yapılan bilimsel
etkileşimin önemli bir unsuru olduğundan özellikle 5 yaş çalışmalara bakmak bu konuda bize önemli bilgiler
altında konuşma ve dil becerilerinin edinilmesi olumlu verecektir. Konuyla ilgili değişik ülkelerde yapılan
belirleyiciler arasında yer alır.

Hicran PARLAT Sayfa 28


çalışmalarda çocukluk çağında en sık karşılaşılan konusudur (Coşkun ve ark., 2020; Ercan ve ark., 2016;
psikiyatrik bozukluklardan birisinin dikkat eksikliği Franke ve ark., 2018).
hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olduğu bildirilmektedir.
Bu durumla uyumlu şekilde çocuk psikiyatrisi kliniklerine Günümüzde çocukların birçoğunda bu tür belirti veya
veya hekimlerine başvurularda aileler tarafından en sık davranışların oldukça sık görüldüğü söylenebilir. Bu
dile getirilen sorunların başında da DEHB ile ilişkili durum, DEHB’nin modern zamanlara ait zorlama bir
belirtiler gelmektedir. Bu belirtiler sadece ebeveynlerin hastalık olduğu ya da günümüzde niçin bu kadar fazla
değil öğretmenlerin de en sık şikayet ettiği, çocuğun olduğu gibi tartışmalara yol açabilmektedir. Burada bir
tedavi veya yardım alması için aileyi yönlendirdiği noktayı özellikle belirtmek gerekir. DEHB ifadesi veya
durumların başında gelmektedir. Bu sebeple çocuk tanısı kullanılmamış olsa bile bu tür belirtileri gösteren
gelişimi alanında çalışan uzmanlar, erken çocukluktan çocuklar geçmişte de vardı; ancak günümüzdeki birtakım
itibaren DEHB’nin farklı gelişimsel dönemlerdeki sosyal ve çevresel şartlar bu tür belirtileri veya zorlukları
belirtilerini veya etkilerini, DEHB ilişkili sorunların olan çocukların daha fazla fark edilmelerine sebep
yönetiminde ebeveyn veya eğitimcilere nasıl yardımcı olmaktadır. Örneğin; günümüzde ailelerin büyük bir
olabileceklerini iyi bilmelidir. kısmının çocuğunun eğitim-öğretimini oldukça
5.1. Tanım ve Tarihçe önemsediğini ve “okuyup adam olmasını” istediğini
DEHB gelişimsel düzeye uygun olmayan, toplum, okul söylemek mümkündür. Bu sebeple günümüzdeki
veya işle ilgili etkinlikleri doğrudan olumsuz etkileyen, çocukların üzerindeki akademik yükün, sorumlulukların
dikkat eksikliği (veya dikkatsizlik), hiperaktivite (aşırı ve beklentilerin çok daha fazla olduğu söylenebilir.
hareketlilik) ve dürtüsellikle karakterize nörogelişimsel bir Özellikle büyükşehirlerde yaşayan çocukların günlük
bozukluktur. DEHB’de dikkat eksikliği ve hiperaktivite- hayatlarının önemli bir kısmı ev, okul, kurs gibi kapalı
dürtüsellik olmak üzere iki temel sorun alanı vardır (APA, ve/ya kuralları olan ortamlarda geçmektedir. Bu
2013). çocukların rahatça koşup oynayabilecekleri ortamları veya
zamanları çoğunlukla bulunmamaktadır. Diğer taraftan,
Dikkat, insan beyninin önemli, çok yönlü ve karmaşık DEHB belirti veya sorunlarına yol açabilen birtakım
işlevlerinden birisidir. Genel bir tanımla dikkat, zihnimizi çevresel risk faktörlerinin günümüzde daha fazla olduğu
istenilen bir konuya veya göreve yönlendirebilme ve söylenebilir (örneğin; gebelikte sigara-alkol-madde
yoğunlaşabilme becerisidir. İşlev veya şekline göre kullanımı, çevre kirliliği, beslenme şekli ve içeriğiyle ilgili
dikkatin farklı tür veya tanımları söz konu olabilmektedir. sorunlar vs.). Bütün bu sebeplerden dolayı DEHB’nin
Örneğin; seçici dikkat, dikkati dağıtan diğer uyaranlardan günümüzde daha fazla görülüyor veya tanılanıyor olması
etkilenmeden dikkati istenilen bir konu üzerine anlaşılır bir durumdur. Söz konusu belirtileri olan
yönlendirebilme; odaklanmış veya sürdürülen dikkat ise çocuklarda, bu belirtilerin DEHB tanısı alacak düzeyde
dikkati bir konu veya görev üzerinde sürdürebilme olup olmadığı çocuk psikiyatrisi muayenesiyle
becerisi demektir. Yine uyaranın niteliğine göre işitsel anlaşılabilmektedir.
veya görsel dikkat şeklinde olabilir. İnsanda dikkatle ilgili
becerilerin düzeyi ve gelişimi doğumdan itibaren her yaş DEHB veya benzer belirtileri gösteren olguların zaman
döneminde önemli farklılıklar göstermektedir. Beyinde içinde farklı tanımlarla ifade edildiği görülmektedir. Bu
başta prefrontal korteks (beyin kabuğunun ön kısmı) tanımlamalar, sendromun değişik nedenlerine ya da en
olmak üzere dikkat ve diğer yürütücü işlevlerle ilişkili belirgin görünümlerine göre yapılmıştır. 19. yüzyılın
beyin bölgelerinin zaman içindeki gelişimi ve olgunlaşma sonlarında tıbbi yazında “çılgın aptallar (mad idiots)”,
düzeyi bu farklılıkların en önemli sebebidir. Örneğin; “dürtüsel delilik (impulsiveinsanity)” ve “yetersiz
dersi dinleme (işitsel dikkat), ödev başına oturma ve engellenme (defective inhibition)” olarak adlandırılmıştır
odaklanma (seçici ve odaklanmış dikkat) gibi eğitim- (Faraone ve ark., 2015; Şenol, 2008). DEHB’ye ilişkin ilk
öğretim açısından önemli olan beceriler 5 yaşındaki bir kaynak 1865 yılında Alman hekim Heinrich Hoffman’ın
çocukla 13 yaşındaki bir ergende farklılık göstermektedir. hekimlik uygulamaları sırasında çocukluk dönemine
Dikkat eksikliği ise bir çocuğun dikkat ve odaklanma ilişkin bozuklukları kaleme aldığı eserinden “kıpır kıpır
becerilerinin yaşına veya gelişim düzeyine göre kötü Phil” şiiridir. Bilimsel olarak ilk kaynaklar ise George Stil
olması demektir. ve AlfredTredgold tarafından bildirilmiştir. 1902'de Still,
bugün kullanılana benzeyen kolay anlaşılır bir tanımlama
Hiperaktivite, amaçsız ve kontrolsüz bir şekilde ortaya yapmıştır. Bu çocukları aşırı hareketli, bir konuya
çıkan; günlük hayatın birden fazla boyutunu kötü yoğunlaşamayan, öğrenme güçlükleri ve davranım
etkileyen aşırı hareketlilik durumudur. Çok hareketli sorunları olan çocuklar olarak tanımlamıştır. Erkek
olmaktan farklı olarak hiperaktivitede kaotik ve kontrolsüz çocukların kızlara göre daha fazla etkilendiklerini
bir hareketlilik şekli ve düzeyi söz konusudur. DEHB’nin belirterek organik ve sosyal nedenler üzerinde durmuştur.
bir diğer belirti boyutu ise dürtüselliktir. Dürtüsellik 1940’lı yıllarda DEHB benzeri semptomları ifade etmek
genellikle hiperaktivite ile birlikte görülür ve halk arasında için “minimal beyin disfonksiyonu”, 1950’li yıllarda
fevrilik olarak tanımlanır. Dürtüsellik, söz veya “hiperkinetik dürtü bozukluğu” tanımlamaları
hareketlerde ortaya çıkan; sonunu düşünmeden ya da kullanılmıştır. 1970 yılında DSM-II’de “hiperkinetik
hesaba katmadan yapılan eylemlerdir. DEHB olan reaksiyon” olarak yer almış, 1980 yılında DSM-III’te ilk
çocukların önemli bir kısmı hem dikkat eksikliği hem de defa tanı ölçütlerine yer verilmiş ve “hiperaktivite ile
hiperaktivite/dürtüsellikle ile ilişkili belirtiler göstermekle birlikte olan ya da olmayan dikkat eksikliği bozukluğu”
birlikte sadece dikkat eksikliği veya sadece tanımı kullanılmıştır. 1994 yılında DSM-IV’te ve 2013
hiperaktivite/dürtüsellik şeklinde klinik görünümler de söz yılında DSM-5’te şimdiki şekliyle “dikkat eksikliği

Hicran PARLAT Sayfa 29


hiperaktivite bozukluğu” şeklinde yer almıştır (Faraone ve Faraone ve ark., 2015; Franke ve ark., 2018).Bahsedilen
ark., 2015; Şenol, 2008). bu çevresel faktörlerin yalnızca DEHB’nin ortaya
5.2. Epidemiyoloji çıkmasında değil, diğer nörogelişimsel veya psikiyatrik
DEHB çocukluk çağında en sık görülen psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkmasında da etkili olabildikleri
(nörogelişimsel) bozukluklardan birisidir. DEHB’nin okul unutulmamalıdır.
çağı çocuklarındaki sıklığının yaklaşık %5.9-7.1 olduğu 5.4. Tanı ve Sınıflandırma
bildirilmektedir (Willcutt, 2012). Bozukluğun tüm dünya Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı DSM-5
çapında çocukların % 5-10’unu ve yetişkinlerin % 4.4’ünü kriterleriyle klinik değerlendirme yapılarak konmaktadır.
etkilediği öngörülmektedir. 2013’te ülkemizde yapılan bir Tanıyı kesinleştirmeye yönelik herhangi bir laboratuar ya
çalışmada DEHB prevelansı %12.3 olarak bulunmuştur da özgün bir tanı testi yoktur. DEHB’de tanısal
(Ercan ve ark., 2019). Erkeklerde sıklığı kızlardan fazla değerlendirme; çocuk ve aile ile psikiyatrik görüşme
olup erkek/kız oranı 3/1 ile 9/1 arasında bildirilmektedir. yapılması, çocuğun gelişimsel ve tıbbi öyküsünün
Erkek çocukların daha fazla etkilenmesinde olasılıkla pek öğrenilmesi, öğretmenden bilgi alınması, davranış
çok neden vardır. Erişkinler, kız çocuklarının aşırı değerlendirme ölçekleri ile bilişsel testlerin uygulanması
hareketliliğine, en azından okul öncesi dönemde, ve eşlik eden tanıların değerlendirilmesini kapsar.
erkeklerdekinden daha hoşgörülüdürler. Bu da hastalığın
kızlarda daha az tanılanmasına neden olmuş olabilir. Genel psikiyatrik muayeneden sonra DEHB tanısı
Ayrıca kızlarda dikkatsizlik ve bilişsel sorunların önde konması için DSM-5’teki dikkat eksikliği (9 madde) ve
gelmesi, ataklık ve saldırgan davranış sorunlarının daha az hiperaktivite/dürtüsellik (9 madde) belirtilerinden oluşan
olması nedeniyle tedaviye başvuruların daha düşük toplam 18 DEHB belirtisi aile ile birlikte
olabileceği düşünülmüştür (Polanczyk ve Rohde, 2007). değerlendirilmelidir. Bu belirtilerin hangilerinin
5.3. Etiyoloji çocuklarında bulunduğu, ne düzeyde soruna yol açtığı, ne
DEHB birçok genetik ve çevresel faktörün etkileşimi ile zaman başladığı ve hangi ortamlarda görüldüğü
oluşan nörogelişimsel bir bozukluktur. Bununla birlikte sorgulanmalıdır. DEHB tanısı konabilmesi için dokuz (9
DEHB’nin ortaya çıkmasında en önemli etkenlerin genetik madde) dikkat eksikliği veya dokuz (9 madde)
faktörler olduğu bilinmektedir (Faraone ve Doyle, 2001; hiperaktivite/dürtüsellik belirtisinden en az altısının
Faraone ve ark., 2015). Aile ve ikiz çalışmalarından bulunması, bu belirtilerin en az iki ortamda (ev, okul,
oluşan genetik çalışmalar DEHB’nin etiyolojisinde sosyal çevre) görülmesi, süreğen olması, 12 yaşından önce
genetik kalıtımın %70-80 oranında etkili olduğunu başlaması ve işlevselliği bozacak düzeyde olması
göstermiştir (Faraone ve Doyle, 2001; Faraone ve ark., gerekmektedir. Ayrıca DEHB DSM-5’te üç alt görünüme
2015). Aile çalışmalarında DEHB olan çocukların hem ayrılmaktadır.
ebeveynlerinde hem de kardeşlerinde sağlıklı kontrol
gruplarına göre DEHB riskinin 2-8 kat arttığı Bileşik görünüm: Son altı ay içinde, hem A1
bildirilmiştir. Moleküler düzeyde beyindeki nöronlardan (dikkatsizlik), hem de A2 (aşırı hareketlilik/dürtüsellik)
salınan dopamin ve nöradrenalin sisteminde bozukluk tanı ölçütleri karşılanmıştır.
olduğu bildirilmektedir. DEHB olan çocuklarda yapısal
beyin görüntüleme çalışmalarında dorsolateral prefrontal
korteks, kaudat, pallidum, korpuskallozum ve serebellum Dikkatsizliğin baskın olduğu görünüm: Son altı ay
gibi beyin bölgelerinin daha küçük hacimlerde olduğu, içinde, A1 (dikkatsizlik) tanı ölçütü karşılanmış; ancak A2
prefrontal korteks başta olmak üzere beyin kabuğunun (aşırı hareketlilik/ dürtüsellik) tanı ölçütü
daha geç olgunlaştığı, ve prefrontal korteksin (ön beyin) karşılanmamıştır.
kanlanmasında azalma olduğu tespit edilmiştir (Ercan ve
ark., 2016; Faraone ve ark., 2015). Genetik faktörler Aşırı hareketliliğin/dürtüselliğin baskın olduğu
dışında çok sayıda çevresel faktörün de DEHB’nin görünüm: Son altı ay içinde, A2 (aşırı
etiyolojisinde değişen düzeylerde etkili olduğu hareketlilik/dürtüsellik) tanı ölçütü karşılanmış; ancak A1
bildirilmiştir. Bu çevresel faktörler doğum öncesi (dikkatsizlik) tanı ölçütü karşılanmamıştır (APA, 2013).
veyadoğum sonrası dönemde etkili olabilirler. Doğum Tablo 1: Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu DSM-5 Tanı
öncesi dönemde etkili olan çevresel faktörler; gebelikte Kriterleri
sigara-alkol-madde kullanımı, gebelikte geçirilen
enfeksiyonlar, gebelikte birtakım toksinlere maruz kalma A. A1 (dikkatsizlik) ve/veya A2’ nin (hiperaktivite) var olması
(örneğin; plastik maddelerde bulunan bisfenol A, tarım ve gerekir.
böcek ilaçları, sanayide kullanılan poliklorlubifeniller,
civa, kurşun gibi ağır metaller), gebelikte aşırı stres, A1. Dikkatsizlik: Gelişimsel düzeye göre uygun olmayan, toplumsal
gebelik komplikasyonları (örneğin; pre-eklampsi, ve okulla/işle ilgili etkinlikleri doğrudan olumsuz
hipertansiyon) ve gebelikte birtakım ilaçların kullanılması etkileyen, aşağıdaki altı (ya da daha çok) belirti en az altı aydır
sürmektedir.
olarak bildirilmiştir. Doğum ve sonrasıyla ilişkili riskler
ise erken doğum, düşük doğum ağırlığı, zor doğum,
a. Çoğu kez, ayrıntılara özen göstermez ya da okul çalışmalarında
oksijen yetersizliğine bağlı doğum anında bebeğin beyin (derslerde), işte ya da etkinlikler sırasında dikkatsizce yanlışlar yapar
hasarı yaşaması, doğum sonu uzamış sarılık, bebeklik (örn. ayrıntıları gözden kaçırır ya da atlar, yaptığı iş yanlıştır).
döneminde ciddi ihmale maruz kalma, annenin bebeğe
kötü-düşmanca davranması, çocuğun kurşun gibi ağır b. Çoğu kez, iş yaparken ya da oyun oynarken dikkatini sürdürmekte
metallere veya gıdaların içindeki birtakım kimyasallara güçlük çeker (örneğin;
maruz kalması olarak bildirilmiştir (Ercan ve ark. 2016;

Hicran PARLAT Sayfa 30


h. Çoğu kez sırasını bekleyemez (örneğin; kuyrukta beklerken).
 ders dinlerken, konuşmalar ya da uzun bir okuma sırasında
odaklanmakta güçlük çeker). i. Çoğu kez, başkalarının sözünü keser ya da araya girer (örneğin;
konuşmaların, oyunların ya da etkinliklerin arasına girer; sormadan
ya da izin almadan başka insanların eşyalarını kullanmaya
c. Çoğu kez, doğrudan kendisine doğru konuşulurken, dinlemiyor
başlayabilir; yaşı ileri gençlerde ve erişkinlerde, başkalarının
gibi görünür (örneğin; dikkatini dağıtacak açık bir dış uyaran olmasa
yaptığının arasına girer ya da başkalarının yaptığını birden kendi
bile aklı başka yerde gibi görünür).
yapmaya başlar).

d. Çoğu kez, verilen yönergeleri izlemez ve okulda verilen görevleri, 5.5. Klinik Özellikler
sıradan günlük işleri ya da işyeri sorumluluklarını tamamlayamaz
DEHB olan çocukların klinik özelliklerini ve zorluklarını
(örn. işe başlar ancak hızlı bir biçimde odağını yitirir ve dikkati
dağılır). okulöncesi dönem, okul çağı dönemi ve ergenlik olarak
ayrı ayrı ele almak mümkündür.
e. Çoğu kez, işleri ve etkinlikleri düzenlemekte güçlük çeker
(örneğin; ardışık işleri yönetmekte güçlük çeker; kullandığı gereçleri Okulöncesi dönem: Bu dönemde DEHB’li çocuklar
ve kişisel eşyalarını düzenli tutmakta güçlük çeker; dağınık ve sıklıkla aşırı hareketlilik, dürtüsellik, agresif davranışlar,
düzensiz çalışır; zaman yönetimi kötüdür; zaman sınırlamalarına
uyamaz).
öfke nöbetleri, inatlaşma davranışları, zayıf akran ilişkileri
ya da konuşma bozuklukları gibi sorunlar nedeniyle
f. Çoğu kez, sürekli bir zihinsel çaba gerektiren işlerden kaçınır, bu
kliniklere başvurmaktadır (Ghuman ve Ghuman, 2013).
tür işleri sevmez ya da bu tür işlere girmek istemez (örneğin; okulda Bu çocuklar kreş ve anasınıfı ortamında diğer çocukların
verilen görevler ya da ödevler; yaşı ileri gençlerde ve erişkinlerde, oyunlarını bozacak şekilde sürekli hareket halindedirler.
rapor hazırlamak, form doldurmak, uzun yazıları gözden geçirmek). Hikaye dinleme gibi grup aktivitelerinde sessizce
oturmazlar. Hareketli ve gürültülü oyunlar oynamak
g. Çoğu kez, işi ya da etkinlikleri için gerekli nesneleri kaybeder isterler Uyku saatinde uyumaya karşı direnç gösterebilir
(örneğin; okul gereçleri, kalemler, kitaplar, gündelik araçlar, ve uyumsuz davranışlar sergileyebilirler. Dürtüsellik
cüzdanlar, anahtarlar, yazılar, gözlükler, cep telefonları).
nedeniyle kaza geçirme, düşme ve yaralanma sıktır.
Çoğunlukla güvenliklerini sağlamak için sınıf ortamında
h. Çoğu kez, dış uyaranlarla dikkati kolaylıkla dağılır (yaşı ileri
gençlerde ve erişkinlerde, ilgisiz düşünceleri kapsayabilir).
ebeveyn ya da bir bakıcının gözetimine ihtiyaç
duyulmaktadır (Murray, 2010). Bazı aileler ya da
i. Çoğu kez, günlük etkinliklerinde unutkandır (örneğin; sıradan
eğitimciler dikkatsizlik/dikkat eksikliği gibi şikayetler dile
günlük işleri yaparken, getir götür işlerini yaparken; yaşı ileri getirebilirler. Bununla birlikte, bu yaş grubunda dikkat ve
gençlerde ve erişkinlerde, telefonla aramalara geri dönmede, odaklanma süresi zaten kısa olabileceğinden dikkat
faturaları ödemede, randevularına uymakta). eksikliği tanısı koymak mümkün olmayacaktır.

A2. Aşırı hareketlilik ve dürtüsellik: Gelişimsel düzeye göre uygun Okul dönemi: Çocuklarda DEHB’nin fark edilmesi ve
olmayan ve toplumsal ve okulla/işle ilgili etkinlikleri doğrudan
olumsuz etkileyen, aşağıdaki altı (ya da daha çok) belirti en az altı tanılanması daha çok okul döneminde olmaktadır. Bunun
aydır sürmektedir: en önemli nedeni DEHB olan çocuklarda, okul ortamında
akademik başarı ve sosyal uyum için gerekli olan
a. Çoğu kez, kıpırdanır ya da ellerini ya da ayaklarını vurur ya da becerilerin sıklıkla etkilenmiş olmasıdır (Cooper-Kahn ve
oturduğu yerde kıvranır. Dietzel, 2008). Genel olarak yürütücü işlevler olarak
adlandırılan ve okul başarısı ve uyumu için oldukça
b. Çoğu kez, oturmasının beklendiği durumlarda oturduğu yerden önemli olan birçok beceri (örneğin; belirli bir süre yerinde
kalkar (örneğin; sınıfta, ofiste ya da işyerinde ya da yerinde durması oturabilme, dikkatini verebilme ve sürdürebilme, dürtüsel
gereken diğer durumlarda yerinden kalkar). davranışları kontrol edebilme, yönergeleri takip edebilme,
plan yapabilme, zamanı etkili kullanabilme, oyun veya
c. Çoğu kez, uygunsuz ortamlarda, ortalıkta koşturur durur ya da bir etkinliklerde kurallara uyma veya birlikte hareket etme)
yerlere tırmanır. (Not: Yaşı ileri gençlerde ve erişkinlerde, kendini
huzursuz hissetmekle sınırlı olabilir.)
açısından DEHB olan çocuklar önemli zorluklar yaşarlar.
Bu çocuklar sınıf içinde dersi takip etmekte zorlanır;
d. Çoğu kez, boş zaman etkinliklerine sessiz bir biçimde katılamaz ya
öğretmen veya arkadaşlarının dikkatini dağıtan, ders
da sessiz bir biçimde oyun oynayamaz. düzenini bozan birçok davranış sergileyebilirler (örneğin;
sürekli söz almadan konuşmak, sağa sola laf atmak veya
e. Çoğu kez, “her an hareket halinde”dir, “bir motor takılmış” gibi birşeyler fırlatmak, garip sesler çıkarmak, sebepli veya
davranır (örneğin; restoranlar, toplantılar gibi yerlerde uzun bir süre sebepsiz bir şekilde sık sık yerinden kalkıp dolaşmak, yere
sessiz-sakin duramaz ya da böyle durmaktan rahatsız olur; bir şeyler düşürmek ve almak için sık sık masanın altına
başkalarınca, yerinde duramayan ya da izlemekte güçlük çekilen girmek, oturduğu yerde sürekli kıpır kıpır olmak gibi).
kişiler olarak görülürler).
Teneffüslerde sürekli koşturup dururlar ve riskli oyun ya
da davranışlarda bulunabilirler. Diğer taraftan aşırı
f. Çoğu kez aşırı konuşur.
hareketlilik ve dürtüselliği olmadan yalnızca dikkat
eksikliği olan çocuklar sınıf içinde sakin ve hatta örnek bir
g. Çoğu kez, sorulan soru tamamlanmadan yanıtını yapıştırır (örn. öğrenci olarak görülebilir. Davranışsal sorunları olmadığı
İnsanların cümlelerini tamamlar; konuşma sırasında sırasını
bekleyemez). için fark edilmeleri daha zor olan bu gruptaki çocuklar
(birçoğu kızdır), derste sıklıkla hayallare dalar, çevreyi
seyreder ya da kendi halinde başka işlerle uğraşırlar. Bu

Hicran PARLAT Sayfa 31


çocuklar “kendisi derste aklı başka yerde” gibi görünürler zorluklar da eklenince aile ilişkilerindeki zorluklar daha da
ve akademik zorlukları daha ön planda yaşarlar. Günlük belirginleşebilir. Basit bir dikkat ve gayretle yapılabilecek
hayatta ise sıklıkla unutkan ve dağınıktırlar. DEHB olan birtakım işler (örneğin; odasını temiz ve düzenli tutmak,
çocukların unutkanlığı çoğunlukla kısa bir zaman kişisel bakımını yapmak vb.) bile aile ile ergen arasında
(dakikalar veya saatler önce) söylenilen veya anlatılan bir önemli bir çatışma konusu olabilir. Aile içindeki kural ya
yönergeyi veya konuyu unutmak şeklindedir. Bu durum da beklentilere uyamamak ya da önemsememek ya da
büyük ölçüde işitsel dikkatlerinin kötü olmasıyla çatışmak sık görülen bir durumdur (örneğin; eve geliş,
ilişkilidir. DEHB olan çocukların akademik yemek veya uyku saatleri, internet veya bilgisayarla
işlevselliklerinin daha fazla bozulduğu, okul başarılarının meşgul olma vb.). DEHB ile ilişkili dürtüsellik,
daha düşük olduğu ve daha fazla olasılıkla sınıf tekrarı sıkılganlık, huzursuzluk ve çabuk öfkelenme gibi
yapmış oldukları bildirilmektedir. Bu çocuklar başta özellikler aileyle iletişimi daha da zorlaştırabilir ve şiddete
eğitim-öğretimle ilgili sorumluluklar olmak üzere hemen yol açabilir. Diğer taraftan aileyle yaşanılan olası gerilim
her türlü sorumluluklarını yerine getirmekte, bir işe ve çatışmalar ergenin ruh sağlığı ve kimlik gelişimini
başlamakta ve bitirmekte zorluk yaşarlar. Özellikle ders- olumsuz etkileyebilir ve riskli durum veya davranışlara
ödev yaparken dikkat süreleri çok kısadır, dikkatleri çok daha açık hale getirebilir. DEHB’nin ergenlik döneminde
çabuk ve kolay dağılır, farklı bahanelerle sık sık ödev önemli birtakım riskli durum veya davranışlar için değişen
başından kalkarlar. Bu çocuklara ders-ödev yaptırmakla düzeylerde bağımsız bir risk faktörü olduğu iyi
ilgili zorluklar ebeveynlerin en önemli şikayetlerinin bilinmektedir (Ercan ve ark., 2016; Franke ve ark., 2018).
başında gelmektedir. Aşırı hareketlilik ve dürtüsellikle Sigara-alkol-madde kullanımı, araç kazaları, kendine zarar
ilişkili sorunlar bu dönemde sıklıkla daha belirginleşir. Ev verme davranışları, riskli cinsel eylemler, okulu bırakma
içerisinde çoğunlukla amaçsız bir şekilde koşturup durma, ve suça karışma bu sorunların başında gelmektedir (Ercan
kapılara, eşyalara tırmanma, ev içerisinde olmayacak ve ark., 2016; Franke ve ark., 2018; Luo ve ark., 2019).
fiziksel etkinliklerde bulunma (örneğin; futbol oynamak), Bununla birlikte DEHB olan her ergenin bahsedilen bu
normal oyun veya etkinlikleri bile gürültülü ve rahatsız zorlukları deneyimleyeceğini söylemek mümkün değildir.
edici bir şekilde oynama, laf arasına girme, sabırsızlık, Sağlıklı, güvenli ve destekleyici bir aile ve sosyal çevreyle
acelecilik ve çabuk öfkelenme ebeveynlerin en çok şikayet birlikte doğru ve istikrarlı bir tedavi süreci bu riskleri en
ettiği sorunlardır. DEHB olmayan çocuklara kıyasla az indirgemekte önemli olmaktadır (Ercan ve ark., 2016;
fiziksel kazaları daha fazla yaşadıkları bilinmektedir Franke ve ark., 2018).
(Karayağmurlu ve ark., 2019). DEHB olan çocukların
önemli bir kısmında, %80’ e varan oranlarda, başka Olgu Örneği
psikiyatrik bozukluklar (örneğin; kaygı bozuklukları,
öğrenme bozuklukları, inatlaşma bozukluğu, tik
Ali, 11 yaşında erkek çocuk, 5. Sınıfa gidiyor, 2 kardeş,
bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk, uyku
ablası 13 yaşında, kliniğe ebeveynleri tarafından getirildi.
bozuklukları, enürezis ve enkoprezis) eşlik etmektedir
Öğretmenin yönlendirmesi ile çocuk psikiyatrisi kliniğine
(Coşkun ve ark., 2020; Ercan ve ark., 2016; Franke ve
başvurmuşlar. Sınıf içinde kurallara uymuyor, disiplini
ark., 2018). Eşlik eden bu bozukluklar sıklıkla okul
bozuyor ve sürekli öğretmeninden uyarı alıyormuş. Anne
çağında tanılanır ve bazı durumlarda DEHB kendisinden
ve babası evde başa çıkabildiklerini; ancak ders
daha fazla bir işlev bozukluğuna yol açabilir, kliniğe asıl
çalıştırmadaki zorluk nedeniyle gelecek eğitiminden
başvuru sebebi olabilirler.
(altıncı sınıftan sonra) kaygılandıklarını belirtiyorlardı.
Ergenlik dönemi: Çocuklukta DEHB tanısı almış
Ebeveynleri çocuklarının zor bir çocuk olduğunu, kızları
çocukların en az %65’inde semptomların ergenlikte de
ile kıyasladıklarında dil gelişimi, tuvalet eğitimi, kendine
tanı almaya yetecek düzeyde devam ettiği bildirilmiştir
bakım gibi birçok becerilerinin daha geç geliştiğini
(Ercan ve ark., 2016; Franke ve ark., 2018; Luo ve ark.,
belirtiyorlardı. Zeka gelişiminin iyi olmasına karşın
2019). DEHB ergenlik döneminde özellikle okul uyumu,
duygusal gelişiminin geri olduğunu, sorumluluk almada,
akademik başarı ve aile ilişkilerini olumsuz yönde
ders çalışmada, yemek yemede ve odasını toplamada
etkilemekte ve birtakım istenmeyen durum veya
zorlukları olduğunu belirtiyorlardı. Bebeklik döneminde
alışkanlıklar (örneğin; sigara-alkol-madde kullanımı, suça
uyku ve iştahı ile ilgili hep sorun yaşamışlardı. Yürümeye
karışma, riskli cinsel eylemler vb.) için önemli bir risk
başladığı dönemden sonra hareketliliği ve uyum sorunları
teşkil etmektedir (Ercan ve ark., 2016; Franke ve ark.,
belirginleşmişti. Denetlenmesi zordu; kendine zarar
2018). Birçok olguda aşırı hareketlilik çocukluk yıllarına
verebilecek davranışlar sergiliyordu; sık sık yaralanmaları
göre azalmış olmakla birlikte dikkat eksikliği ve
oluyordu. Bir yerlere tırmanma, koşturma, düşme, her şeyi
dürtüsellik devam etmektedir. Ders çalışma, sorumluluk
karıştırma gibi riskli davranışlar sergiliyordu. En son
alma, plan yapma ve başladığı işi bitirme gibi
mutfakta yangın çıkarmaya kalkmıştı. Kreşe gidişi sorunlu
alışkanlıkları çoğunlukla gelişmemiştir ya da yaşıyla
olmuş, arkadaşlarını rahatsız etmesi, itmesi, çekmesi
uyumsuzdur. Devam eden dikkat ve odaklanma
nedeniyle ayrı bir eğiticinin gruptaki çocukları koruması
zorluklarıyla birlikte artan akademik yük, sorumluluk ve
gerekmişti. Zaman içinde kreş ve anasınıfına uyumu
beklentiler okul uyumunu, devamını ve akademik başarıyı
artmış, arada küçük sakarlıkları dışında daha kontrollü
ciddi olarak etkileyebilir. Özellikle erken dönemde tanı
olmuştu. Evde daha hareketliydi ve dürtüsel davranışları
ve/ya tedavisi yapılmadan ergenliğe ulaşan DEHB
nedeniyle ailenin sosyal yaşantısı kısıtlanmıştı. Misafir
olgularında, lise döneminde okulu bırakmak istemek ve
gezmeleri sınırlıydı; ancak tahammül edebilecek
hatta bırakmak sık karşılaşılan bir durumdur. Yürütücü
yakınlarına kısa süre için gidilebiliyordu. Komşu çocukları
işlevlerdeki zorluklara ergenlik döneminin getirdiği
ile birlikte iken denetlenmesi daha da zor olduğundan aile

Hicran PARLAT Sayfa 32


fazla misafir kabul edemiyordu. Anne ya da baba gibi tek yetersizlik veya özgül öğrenme bozukluklarında sık
bir yetişkin ile birlikte iken denetimi daha kolaydı. görülen belirtiler arasındadır. Diğer taraftan gelişimsel
süreçte dürtü ve davranış kontrolü ve dikkat-odaklanma
İlköğretime başlaması ile sorunlar belirginleşmiş, kurallı becerileri açısından çocuklar önemli farklılıklar
ortama uymadaki zorluklar nedeniyle disiplin sorunları gösterebilmektedir. Bu sebeple bu tür belirtileri olan bir
başlamıştı. Diğer öğrenciler ve velileri yakınmaya çocukta, DEHB olup olmadığını anlamak için detaylı bir
başlamıştı. Zaman içinde öğretmenin yaklaşımı ve becerisi değerlendirme yapılmalıdır. Bu değerlendirmede ayırıcı
ile sınıf içinde dolaşmaları azalmıştı. Öğretmen Ali’yi tanılara ve eşlik eden diğer psikiyatrik bozukluklara
kendi masasına yakın olacak şekilde ön sırada oturtmuş, özellikle dikkat edilmelidir.
arada öğretmene yardım için sırasından kalkmasına izin
vermişti. Matematik dersinde başarılıydı; ancak okuma ve DEHB olan çocukların önemli bir kısmında, %70-80
yazmadan hoşlanmıyordu. Eşyalarını unutma, defterini kadarında, başka psikiyatrik bozukluklar da mevcuttur.
kullanma, ödevlerini tamamlama gibi konularda DEHB’ye sıklıkla eşlik eden bozukluklar; karşı olma karşı
zorlanıyordu. Ders aralarında sürekli koşuşturuyor, ders gelme bozukluğu, davranım bozukluğu,anksiyete
bitiminde de servise ilk biniyordu. Televizyon seyretmeyi bozuklukları, özgül öğrenme bozukluğu, duygudurum
ve bilgisayar başında uzun süre zaman geçirmeyi seviyor, bozuklukları (depresyon veya bipolar bozukluk), obsesif
ekran karşısındayken “eli ayağı durmasa da” fazla kompulsif bozukluk, tik bozuklukları, uyku bozuklukları,
sıkılmıyordu. Anne-babası “enerjisini boşaltmaya yönelik dışa atım bozuklukları (enürezis ve enkoprezis) ve
birçok etkinlik bulmaya çalışmıştı; ancak grup ergenlik döneminde sigara-alkol-madde kullanım
oyunlarında kısa süre sonra, ortada amaçsız dolaşmaya bozuklukları olarak söylenebilir (Coşkun ve Kaya, 2015;
başlıyor ya da farklı alanlara dalıp, gruptan kopuyordu. Bu Coşkun ve ark., 2020; Ercan ve ark., 2016; Faraone ve
nedenle aile onu bireysel sporlara yöneltmek zorunda ark., 2015; Franke ve ark., 2018; Şenol, 2008). Eşlik eden
kalmıştı. Okuma ve yazmadaki zorlukla birlikte ders psikiyatrik bozukluklar birçok olguda en az DEHB
çalışma zorluğu da devam ediyordu. Öğretmen ile anne belirtileri kadar sorun ve şikayet kaynağı olabileceği gibi
babanın sürekli işbirliği ve desteği ile sınıf ortalamasında ailenin veya çocuğun çocuk psikiyatrisine yönlendirilme
bir başarı sergiliyordu. Tek başına desteklendiğinde veya başvurmalarının esas nedeni de olabilir.
başarısı artıyordu; ancak sınıfta grup etkinliklerinde ve 5.7. Gidişat
genel olarak dersi dinlemede zorlanıyordu. Öğretmeni, DEHB çocukluk çağında başlayan ve olguların önemli bir
sırasında kıpır kıpır olduğunu, kalemini düşürme, silgi kısmında belirtilerin ergenliğe (%60-80) ve erişkinliğe
isteme gibi bahanelerle sürekli oturduğu yerden kalkmaya (%40-60) kadar devam ettiği bir bozukluktur (Ercan ve
çalıştığını, fırsatını bulduğunda da arkadaşlarına dönüp ark., 2016; Faraone ve ark., 2015; Franke ve ark., 2018;
konuşmaya çalıştığını; ancak bu arada sorduğu sorulara da Pliszka, 2007). Çocukluk çağında DEHB tanısı alan
yanıt aldığını belirtiyordu. olguların erişkinlikte %60 kadarının belirtilerinin kısmen
de olsa devam ettiği ve akademik, iş, sosyal ve duygusal
Değerlendirmede sırasında da Ali’nin hareketliliği göze alanlarda zorluk yaşadıkları ve %10’luk kısmın ise önemli
çarpıyordu. Çevresi ile ilgilenmekten yapması gereken derecede psikiyatrik sorunlar yaşadıkları bildirilmektedir
testleri tamamlayamamıştı. Dikkati etkileyebilecek (Cheung ve ark., 2015; Caye ve ark.,, 2016). Ergenlik ve
organik nedenlere yönelik belirgin ipucu yoktu. erişkinlik döneminde akademik ve mesleki başarılarının
Uygulanan psikometrik testler sonucunda öğrenme daha düşüktür. İşsizlik, trafik kazaları, obezite, intihar
kapasitesinin iyi olduğu, dikkat ve işlem hızında, görsel ve girşimleri, alkol-madde bağımlılığı ve antisosyal kişilik
yazılı ayrıntılara dikkatini vermekte ve dikkat gerektiren bozukluğu gibi sorunların, çocukluk çağında DEHB tanısı
sözel emirleri uygulamada sorunları olduğu gözlemlendi. olan bireylerde erişkinlik döneminde daha sık olduğu
Öğretmen ve ebeveyn DEHB derecelendirme ölçeklerinde bildirilmiştir (Biederman ve ark., 2012; Ercan ve ark.,
hiperaktivite ve dikkat eksikliği alt ölçek puanları 2016; Faraone ve ark., 2015; Franke ve ark., 2018;
yüksekti. Psikiyatrik muayene ve gözlem, aileden ve Pliszka, 2007). Bununla birlikte DEHB’nin klinik seyri
öğretmenden alınan bilgiler ve yapılan testlerle birlikte, yaşam boyu önemli bireysel değişkenlikler
DSM-5 tanı ölçütlerine göre Ali’de dikkat eksikliği göstermektedir. DEHB tanılı olguların önemli bir
hiperaktivite bozukluğu olduğu düşünüldü. Eşlik eden kısmında yaşla beraber hiperaktivite belirtilerinin azaldığı;
diğer bir psikiyatrik bozukluk olarak “karşı olma karşı ancak dikkat eksikliği, organize olamama ve dürtü kontrol
gelme bozukluğu” olduğu değerlendirildi. DEHB yönelik zorluklarının devam ettiği bilinmektedir. Yaşla beraber
ilaç tedavisi başlanırken davranış ve inatlaşma sorunları düzelme beklenen ilk belirti çoğunlukla aşırı hareketlilik,
için aileye psikoeğitim verildikten sonra baş etme ve son belirti ise dikkatin kolay çelinebilirliğidir. DEHB olan
davranış düzenleme eğitimleri önerildi. çocuklarda uzun vadeli gidişatı ve sonuçları belirleyen
5.6. Ayırıcı Tanı ve Eşlik Eden Bozukluklar önemli birtakım bireysel, ailesel ve çevresel faktörler söz
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu belirtilerinin konusudur. Çocuğun zeka düzeyinin iyi olması, davranım
birçoğu aynı veya benzer şekillerde diğer çocukluk çağı bozukluğunun olmaması, aile bütünlüğünün tam olması
psikiyatrik bozukluklarında da görülebilmektedir. (boşanmış ebeveyn çocuklarında gidişat daha kötüdür),
Örneğin; hiperaktivite, dürtüsellik, dikkatin çabuk aile işlevselliğinin ve desteğinin iyi olması gidişatı
dağılması ve çok konuşma gibi belirtiler bipolar belirleyen en önemli faktörlerdendir.
bozuklukta; dikkatsizlik, unutkanlık, dalgınlık, çabuk Tablo 2. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda
sıkılma gibi belirtiler depresyon veya kaygı Prognozu Olumlu Etkileyen Faktörler
bozukluklarında; ders başarısızlığı, öğrenmeye karşı
isteksizlik ve zor öğrenme gibi belirtilerde zihinsel

Hicran PARLAT Sayfa 33


Bireysel -  DEHB semptom şiddetinin az olması Ebeveyn-çocuk ilişkisini geliştirmek
Faktörler
-  Davranış sorunları ve agresyon Çocuğun ev içindeki sorunlu davranışlarını azaltmak veya yönetmek
düzeyinin az olması
Ebeveynlerin tutarlı disiplin yaklaşımlarını arttırmak
-  Zeka düzeyinin iyi olması
Ebeveynlerin sıcak ve uygun yaklaşımlarını arttırmak
-  Okul başarısının ve devamının iyi
olması Ebeveynlerin katı, kaba ve olumsuz tutumlarını azaltmak

-  Eşlik eden psikiyatrik sorunların Gerektiğinde ebeveynlerin kendileri için de psikiyatrik destek
olmaması veya az olması almalarını sağlamak

-  Erken tanıyla birlikte bütüncül ve Ebeveynlerin yeterlilik, kendine güven duygusunu ve benlik saygısını
istikrarlı tedavi almış olması arttırmak

Ailesel-Sosyal -  Aile bütünlüğünün tam olması Ebeveynlere çocuklarında görülen davranışların nedenleri konusunda
Faktörler farkındalık kazandırmak

-  Ebeveynlerin ilgili ve destekleyici


Ebeveynlerin problem çözme ve baş etme becerilerini arttırmak
olması

Ebeveynlerin iletişim becerilerini arttırmak


-  Ailenin sosyoekonomik düzeyinin iyi
olması DEHB olan bir çocukla yaşamak birçok ebeveyn için
yorucu ve zorlayıcı bir deneyimdir. Ebeveynlerin zaman
-  Ailede ciddi psikiyatrik hastalık içinde tükenmişlik veya farklı duygusal zorluklar
olmaması yaşaması oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Bundan
dolayı ebeveynlerin ruh ve beden sağlıklarının da iyi
-  Aile ortamının iyi olması olması önemlidir. Uçaklarda yapılan güvenlik
anonslarında uçakta oksijen basıncının düşmesi halinde
-  Doğru ve etkili çocuk yetiştirme ebeveynlerin önce kendi oksijen maskelerini takmaları,
tutumları daha sonra çocuğa yardım etmeleri söylenir. Aynı durum
çocuk yetiştirme konusunda, özellikle DEHB olan bir
-  Akran ilişkilerinin iyi olması çocuk varlığında daha da geçerlidir.

-  Sosyal çevrenin güvenli veEbeveyn eğitiminde temel ilkeler; çocuğun durumunu


destekleyici olması
kabullenme ve olumlu ilişkiler kurabilme, çocuğun
olumsuz duygularını yönetebilmek, çocuğa kural-sınır
-  Okulun güvenli ve destekleyici olması koyabilmek, disiplini sağlamak, çocukla birlikte çözüm
üretmek ve sorumluluk bilincini kazandırmaktır. Öncelikle
5.8. Tedavi ve Yönetimi
kabullenme ve olumlu ilişki kurma aşamasında amacımız
DEHB tedavi ve yönetiminde her olguya kendi
DEHB ile savaşmak değil, DEHB’nin varlığını kabullenip
gereksinimine uygun ve bütüncül bir tedavi uygulamak
mutlu, verimli ve doyurucu bir yaşam sürebilmenin
önemlidir. Özellikle okul çağı çocuklarda ve ergenlerde
yollarını keşfetmektir. Koşulsuz kabul gören çocuk
DEHB tedavisinde öncelikli yöntem ilaç tedavisidir.
kendini güvende hisseder ve hatalarını, eksiklerini
DEHB diğer nörogelişimsel bozukluklardan farklı olarak
görebilir. Olumlu ilişki kurabilmede çocuğa özel zaman
ilaçla doğrudan ve etkili bir şekilde tedavi edilebilen bir
ayırmak faydalı olabilir (örneğin “özel oyun saatimiz
durumdur. İlaç tedavisinin bir çocuk psikiyatrisi uzmanı
geldi, bugün ne yapmak istiyorsun?”). Bu süreçte hem
tarafından başlanıp takip edilmesi gerekmektedir. İlaç
ebeveyn-çocuk ilişkisi hem de çocuğun benlik saygısının
tedavisi aynı zamanda anne-baba eğitimi gibi ilaç dışı
güçlenmesi sağlanmış olur. İkinci aşama olumsuz
tedavilerin uygulanmasına kolaylık sağlayabilir ve bu
duyguları yönetebilmektir. DEHB’li çocukların fren
psikososyal müdahalelerin etkinliğini arttırabilir. DEHB
sistemleri çalışmadığı için coşku, üzüntü ve öfke gibi
tedavisinde ilaç tedavisi ile birlikte psikososyal
duyguları daha yoğun yaşarlar. Bundan dolayı öfkesini
müdahaleleri içeren çok yönlü tedavi mümkün olduğunca
kontrol edemeyen ebeveynler karşısında çocuklar da
tercih edilmelidir. Psikososyal girişimler aile, çocuk veya
benzer tepkileri gösterecektir. Ebeveynlerin olaylar
okul üzerine yoğunlaşabilir.
karşısında sakin kalabilmesi çocukların da duygularını
tanımasına yardımcı olacaktır. İlk iki aşamayı başarıyla
Aileye yönelik girişimlerde DEHB ile ilgili bilgilendirme tamamlayan ebeveynler üçüncü aşama olarak çocuğa
(psikoeğitim), destekleyici gruplar ve kitaplar önerilebilir. kural-sınır koyabilmeye ve disiplini sağlamaya geçebilir.
Aileye yönelik psikososyal girişimlerde öncelikli amaçlar Ebeveynlerin çocuğa karşı tutarlı davranması (bugün evet
tablo 3’te özetlenmiştir (Sanders, 2012). dediğine yarın hayır dememesi) ve aynı dili kullanmaları
Tablo 3. DEHB Olan Çocuklarda Ebeveynlere Yönelik (anne ‘oyuncaklarını topla’ dediğinde, babanın ‘bırak
Eğitimlerin Amaçları gitsin arkadaşları bekliyor’ dememesi) çok önemlidir.
Ayrıca davranış kontrolünü ve disiplini sağlamada “mola

Hicran PARLAT Sayfa 34


yöntemi” etkin olarak kullanılabilir. DEHB’li çocuğa çocuğun bazen sınıf içinde kalkıp dolaşması veya tuvalete
kural konurken az sayıda ama yeterince açık ve kesin gitmek için dışarı çıkması); ödev veya sorumluluklarının
kurallar gereklidir (yatma saati 9, arabada emniyet kemeri kısa, net ve uygun sıklıkta yönergelerle ifade edilmesi,
takılır, önce ödev sonra oyun gibi). Son basamak ise ödevlerini yapmak veya yazmak için yeterli süre
çocukla birlikte çözüm üretmek ve sorumluluk bilincini tanınması, ders veya ödev aralarında uygun sıklık ve
kazandırmaktır. Bu aşamaya kadar gelindiğinde ebeveyn sürede mola verilmesi ve olumlu veya olumsuz
artık çocukla daha olumlu bir ilişki içindedir. Olumlu davranışlarıyla ilgili uygun geri bildirimler verilmesi
davranışı geliştirmek, istenmeyen davranışı ortadan önerilmektedir.
kaldırmak ve sorumluluk kazandırmak için en etkin yol
çocukla birlikte oturup çözüm üretmektir. Örnek olarak Sonuç olarak DEHB tedavisinde ilaç tedavisi ve
diş fırçalamayı unutma konusunda çözüm şeması olarak; psikososyal müdahalelerin birlikte kullanılması en uygun
banyoya ve/ya çocuğun odasına dişini fırçalayan çocuk yöntemdir. Bu şekilde bir tedavi ilerleyen zamanlarda ek
resmi asmak ve ebeveyninin çocuğa hatırlatma yapmaması psikiyatrik sorunlarının daha az ortaya çıkmasını ve
denenebilir. Çocuğun yapacakları; günde iki kez diş DEHB tedavisi için daha düşük dozlarda ilaca ihtiyaç
fırçalamak, ebeveynlerin görevi; hatırlatma yapmama, duyulmasını sağlamaktadır (Van Den Hoofdakker ve ark.,
kararın uygulanmaması durumunda çocuk her sefer için 2007).
iki gün sevdiği bir şeyi yapma veya yeme hakkını
kaybedecek. Çocukla birlikte sorun çözme yöntemini
Bölüm Özeti
kullanarak tv izleme, yatma, ödev yapma zamanları ve
telefonu uygun kullanma gibi çok çeşitli konularda
çözümler bulunabilir. -  DEHB çocukluk çağındaki en sık psikiyatrik
bozukluklardan birisidir.
Çocuğa yönelik olarak da birtakım psikososyal veya
fiziksel girişimler farklı sorunlar için faydalı -  DEHB olan çocuklarda dikkat eksikliği ve
olabilmektedir. Örneğin; düzenli fiziksel aktivite veya hiperaktivite/dürtüsellik belirtileri birlikte görülebileceği
sportif faaliyetler, özellikle grup halinde ve/ya kurallı gibi sadece dikkat eksikliği veya sadece
oyunlar şeklinde yapıldığında, bu çocukların enerjilerini hiperkativite/dürtüsellik şeklinde de görülebilir.
atmasına, dürtü ve davranış kontrolünün gelişmesine,
kurallara uyma, sırasını bekleme, birlikte hareket etme -  DEHB beynin nörogelişimsel bir bozukluğudur. Bu
gibi becerilerinin gelişmesine yardımcı olabilir. Benzer çocukların beyinlerinin birtakım bölgelerinin (başta
şekilde özellikle okulöncesi veya okul çağı çocuklarda prefrontal korteks olmak üzere) gelişiminde veya
dikkat ve odaklanma becerilerini artırmaya yönelik çalışmasında yaşıtlarıyla kıyaslandıklarında sorunlar
oyunlar (bilgisayar oyunlarından ziyade masaüstü veya olduğu bilinmektedir.
kutu oyunları şeklinde) faydalı olabilir. Diğer taraftan,
doğrudan DEHB ile ilişkili olan veya eşlik eden duygusal, -  DEHB büyük ölçüde genetik faktörlerin etkisiyle ortaya
sosyal ve/ya akademik sorunların var olması ya da ortaya çıkmaktadır, yani ailesel kalıtım göstermektedir. Bununla
çıkması halinde psikoterapi veya eğitim desteği birlikte birtakım çevresel faktörlerin de etiyolojide önemli
gerekebilir. DEHB olan çocuklar sorunlu davranışları, olduğu bilinmektedir (örneğin; gebelikte sigara-alkol
sosyal ilişkilerdeki zorlukları, sorun çözme becerilerindeki kullanımı, erken doğum, düşük doğum ağırlığı).
yetersizlikler nedeniyle çevrelerinden olumsuz tepkiler alır
ve çoğunlukla cezalandırılırlar. Çoğu zaman ne yapmaları
gerektiği konusunda bilgileri olmalarına karşın bu bilgiyi -  DEHB olan çocuklar evde, okulda ve sosyal
uygulamaya dökememeleri nedeniyle ağır eleştirilerle hayatlarında doğrudan veya dolaylı olarak DEHB ile
karşı karşıya kalırlar. Çocuklara model olabilecek uygun ilişkili olan birçok zorluk yaşamaktadırlar. DEHB
erişkin davranışlarının olması, aşırı ceza ve/ya eleştiriden belirtileri ve etkileri sıklıkla yaşam boyu devam
kaçınılması, görece daha az sorunlu olan birtakım etmektedir. DEHB olan çocukların önemli bir kısmında
davranışlarının görmezden gelinmesi ve sorunların başka birtakım psikiyatrik bozukluklar (örneğin; yıkıcı
çözümüne katılmaları benlik saygısını yükseltip uygun davranış bozuklukları, kaygı bozuklukları, öğrenme
davranışlarda bulunmalarını kolaylaştırabilir. Gerekli bozuklukları, duygudurum bozuklukları, tik bozuklukları
durumlarda çocuğa yönelik bireysel psikoterapi ile ve uyku bozuklukları) da görülmektedir.
karamsarlık, düşük benlik saygısı, kaygı sorunları, dürtü
ve öfke denetimi veya akran ilişkileriyle ilgili sorunlar ele -  DEHB tanı ve tedavisi çocuk psikiyatrisi uzmanları
alınabilir. tarafından yürütülmektedir. DEHB tanısı klinik bir tanıdır.
Yani DEHB tanısı çocuğun psikiyatrik muayenesiyle
Okul ve/ya sınıf içi bu çocukların olabildiğince öğretmene birlikte aileden ve okuldan alınan bilgiler ışığında DSM-5
yakın bir sıraya oturtulması, ders esnasında öğretmenin tanı ölçütlerine göre konulmaktadır. DEHB tanısı
olabildiğince sık bir şekilde çocukla göz teması veya sözlü koymada herhangi bir test veya tahlilin yeri yoktur.
iletişim kurması (bu yaklaşım çocuğun başka şeylerle Çocuğun zeka, öğrenme ve dikkat becerilerini
ilgilenmesi, dikkatinin dağılması veya dalıp gitmesini değerlendirmede bir takım testler kullanılmaktadır. Fakat
azaltarak derse katılımını artırabilir); özellikle fiziksel bu testlere dayanarak DEHB var ya da yok denilemez.
hareket gerektiren konularda çocuğa sorumluluk verilmesi
(örneğin öğretmenin çocuktan kitaplıktaki bir kitabı -  Diğer bazı nörogelişimsel bozukluklardan (örneğin;
getirmesini istemesi) veya hoşgörü gösterilmesi (örneğin otizm veya zihinsel yetersizlikten) farklı olarak DEHB

Hicran PARLAT Sayfa 35


ilaçla tedavi edilebilen bir bozukluktur. DEHB tedavisinin 6.2. Tanım ve Tarihçe
ana bileşeni metilfenidat veya atomoksetin gibi ilaçlardır. ÖÖB, uygun müdahalelere rağmen en az altı aydır süren,
İlaç tedavisine ek olarak ihtiyaç olan her olguda aile, öğrenme ve okul becerilerini kullanma ile ilgili güçlükleri
çocuk veya okula yönelik psikososyal girişimler faydalı içeren nörogelişimsel bir bozukluk olarak
olabilmektedir. tanımlanmaktadır (APA, 2013). Çocuk ve ergenin okuma,
yazılı anlatım veya matematik alanlarında genel zeka
-  Çocukluğunda DEHB olan bireylerin ergenlik ve düzeyine oranla daha düşük akademik başarı
erişkinlik döneminde lise veya üniversite bitirme, iş ve göstermesiyle karakterizedir. Öğrenme bozukluğu olan
meslek sahibi olma gibi konularda daha düşük başarı çocuklar belirli konularda yaşıtlarını yakalamakta
gösterdikleri; buna karşın sigara-alkol-madde bağımlılığı, zorlanırken diğer alanlarda başarılıdır.
depresyon ve kaygı bozuklukları, kişilik bozuklukları,
trafik kazaları ve suça karışma gibi sorunları daha fazla Öğrenme bozukluğu kavramı tıp literatürüne 1870’li
yaşadıkları bilinmektedir. yıllarda girmiştir. Kussmaul 1877’de ilk defa, görme ve
konuşma sorunu olmayan ve entelektüel kapasitesi yerinde
-  DEHB seyri ve gidişatı önemli bireysel farklılıklar olduğu halde okuyamayan kişiler için kelime körlüğü
göstermektedir. Kişinin zekasının iyi olması, davranış (word blindness) terimini kullanmıştır. 1896’da
sorunlarının olmaması, aile bütünlüğü ve desteğinin iyi İngiltere’de göz hastalıkları uzmanı olan Morgan, yaşıtları
olması, düzenli ve bütüncül bir tedavi almış olması gibi kadar sağlıklı olduğu halde hiçbir sözcüğü doğru
faktörler daha olumlu sonuçlarla ilişkilidir. okuyamayan, dikte edilen yazıyı hatasız yazamayan ama
aritmetikte başarılı olan 14 yaşındaki erkek olguyu
“konjenital kelime körlüğü” tanısıyla yayınlanmıştır
6. ÖZGÜL ÖĞRENME BOZUKLUĞU
(Morgan, 1896). Bunu izleyen yayınların önemli bir
Giriş bölümünde okuma güçlüğü, beyin hasarı sonucu gelişen
Eğitim ve öğretim süreci içerisinde bazı çocuklar birtakım ve okuma, dili kullanma, kendini anlatma yetilerinde
sıkıntılar ve zorluklar yaşamakta ve diğer bireyler kayıp ile giden özgün bir nörolojik hastalık olarak
tarafından yanlış anlaşılmaktadır. Özgül öğrenme düşünülmüştür. 1917’de Hinshelwood, okuma güçlüğünün
bozukluğu (ÖÖB) olan çocuklar normal gelişen yaşıtlarına sadece sonradan değil, doğuştan da olabileceğini ileri
benzer özellikler sergilerken yaşadıkları güçlükler sürerek yine “doğuştan kelime körlüğü” terimini
genellikle fark edilmez. Okul çağına geldikten sonra kullanmıştır (Compston, 2016). Bu durumun genetik
özellikle akademik performans sergilenmesi gereken geçişi üzerinde de durmuş ve aynı ailede birden çok
durumlarda öğrenme güçlüğü belirgin hale gelmeye bireyde bu bozukluğun görülebildiğini belirtmiştir.
başlar. Okuma, yazma ve matematik gibi akademik 1962’de Kirk tarafından ilk kez ‘öğrenme güçlüğü’ terimi
becerilerin kazanımı beynin olgunlaşmasıyla ortaya çıkan kullanılmıştır.
ve öğretilen-öğrenilen ‘edinilmiş’ nitelikte süreçlerdir.
Okuryazar toplumlarda bir çocuğun okuma-yazma ve
ÖÖB psikiyatrik tanı sistemlerine ise ilk olarak DSM-
temel matematik becerilerini tam olarak ve beklenen yaşta
III’de “özgün gelişimsel bozukluklar” başlığı altında
öğrenmesi, sonraki eğitim sürecinde belirleyici rolü olan
“akademik beceri bozuklukları” olarak girmiştir. DSM-
önemli bir dönüm noktasıdır. Eğitimle ilgili olan bu
IV-TR’de yer alan okuma bozukluğu, matematik
becerilerin kazanılması sürecinde yaşanan güçlüklerin
bozukluğu, yazılı anlatım bozukluğu ve başka türlü
kişinin toplumsal konumunu hatta ‘genel iyilik’ halini
adlandırılamayan öğrenme bozukluğu tanıları DSM-5’ te
olumsuz yönde etkilemesi olasıdır. Bu sebeple kitabımızın
ÖÖB başlığı altında birleştirilmiştir.
bu bölümünü ÖÖB’nin tanınması ve bu çocukların uygun
şekilde desteklenmesi amacıyla hazırladık.
6.1. Öğrenme ÖÖB; okuma bozukluğu, yazma bozukluğu ve aritmetik
bozukluğu olarak 3 grupta ele alınmaktadır (APA, 2013).
Öğrenme, bireyin çevresiyle etkileşimi ve yaşantıları
sonucu davranışlarında meydana gelen, uzun süreli ve
nispeten kalıcı olduğu düşünülen değişimlerdir. Bir bilgi Okuma Bozukluğu (Disleksi): En belirgin özelliği
ve becerinin, öğrenme sayılması için davranışta değişiklik harfler ve kelimelerin karıştırılması ve tersten
yapması ve davranıştaki değişikliğin uzun süreli olması algılanmasıdır. Disleksi olan çocuklar sözcükleri
gerekmektedir. İnsanları diğer canlılardan ayıran en büyük tanıyabilmelerine rağmen sesleri birleştirmekte güçlük
özellik öğrenmedir. İnsan dünyaya geldikten sonra kısa yaşarlar. Okuma ve konuşmada zorluk yaşarlar. Okumada
sürede pek çok davranış öğrenir. Yürüme, koşma, öz yaşıtlarına göre daha geriden takip ederler. Okuduklarını
bakım becerileri, oynama ve okuma-yazma gibi anlamakta güçlük çekerler. Bu yüzden sıklıkla ilkokula
davranışlar öğrenmenin sonucudur. Okul öncesinde başladıktan sonra farkedilirler.
çocuklar daha hızlı ve kalıcı bir şekilde öğrenirler. Bu
dönemde çocuk; çevresindeki kişilere, olaylara, ortamlara, Yazma Bozukluğu (Disgrafi): Sınıftaki yaşıtlarına göre
kendine özgü duyuş, düşünüş ve davranış biçimlerinden yazmaları yavaştır. Harf, hece, noktalama, gramer
faydalanarak uyum gösterir. Kalıtım yoluyla gelişen yanlışları yaparlar. Yazı yazarken boşluk bırakmaz veya
birtakım yetenekler kişiden kişiye değişiklik gösterebilir, bir kelimeyi birkaç parçaya bölerek yazarlar. Çoğunlukla
ancak bireyleri birbirinden ayıran en büyük özellik ünlü harfleri atlarlar, ünsüzleri tersine çevirirler. Düzensiz
öğrenmedir ve hayat boyu devam eder. bir yazıları vardır.

Hicran PARLAT Sayfa 36


Aritmetik (Matematik) Bozukluğu
Tablo 1. Özgül Öğrenme Bozukluklarının Ortaya Çıkmasında
(Diskalkuli): Diskalkulisi olan çocuklar dört işlemi Etkili Risk Faktörleri
yapmakta zorlanırlar. Problemin çözümüne gitmekte
sıkıntı çekerler. Yavaştırlar, toplama ve çıkarma yaparken Genetik -  Kalıtılabilirlik tek yumurta ikizlerinde %68-
parmakla sayarlar. Aritmetikte kullanılan bazı sembol, 83, çift yumurta ikizlerinde %23-38’dir.
işaret, terimleri anlamakta güçlük çekerler veya
karıştırırlar. Çarpım tablosunu ezberlemekte de zorluk -  Birinci derece akrabalarında risk 4-8 kat
yaşarlar (Soares, Evans ve Patel, 2018). artıyor.
6.3. Epidemiyoloji
ÖÖB’nin okul çağındaki çocuklarda yaygınlığı %5-15, Çevresel -  Prematürite (erken doğum), çok düşük doğum
erişkinlerde ise ortalama % 4 olarak bildirilmiştir (APA ağırlığı, gebelikte nikotin (sigara) ve madde
maruziyeti
2013). Genellikle erkek/kız oranı 2/1-3/1 civarındadır.
Erkeklerde, okuma ve yazılı anlatım bozukluğunun,
kızlarda ise matematik bozukluğunun daha fazla olduğu -  Okumanın öğrenildiği dilin özellikleri
(saydam, opak oluşu)
saptanmıştır (Cortiella ve Horowitz, 2014). ÖÖB’nin alt
tipleri içinde en sık görülen ve en fazla araştırılan okuma
-  Anne babanın eğitim düzeyi, okulun
bozukluğudur. Tüm öğrenme bozukluğu olgularının
bulunduğu bölge, kalabalık aile gibi sosyal
yaklaşık %80’ini okuma bozukluğu olgularının faktörler
oluşturduğu bildirilmektedir. Okuma bozukluğunun sıklığı
yaş ve sosyokültürel etmenlerden de etkilenmektedir ve Nöroanatomik -  Planum temporale de asimetri, nöronal göç
dillere göre de farklılık göstermektedir. Farklı dillere ait Bulgular defekti, temporopariyetal bölgede
karşılaştırmalar okumayı öğrenmenin saydam alfabetik düzensizlikler
ortografilerde (yazıldığı gibi okunan: Türkçe, Almanca,
İtalyanca, Fince gibi) opak alfabetik ortografilerden 6.5. Klinik Özellikler
(İngilizce gibi) daha hızlı olduğu gösterilmiştir. Çince gibi Genel olarak ÖÖB’de klinik belirtiler; etkilenen öğrenme
logografik bir dilde de çocuklardaki disleksi, alfabetik süreçleri ve akademik beceri alanlarına ilişkin belirtilerle
ortografileri olan dillerdeki gibi fonolojik eksikliklerle birlikte eşlik eden bozukluklara ilişkin klinik belirtileri
ilişkili bulunmuştur (Kılınç, 2016). Matematik bozukluğu içermektedir. Öğrenme süreci; bilginin alınması,
okul çağındaki çocukların %5’inde görülmektedir (Rapin, düzenlenmesi, bellekte depolanması ve iletilmesine ilişkin
2016). Yazılı anlatım bozukluğu (disgrafi) sıklıkla diğer dört temel alanda beceri gerektirir (Silver ve Hanson,
öğrenme bozukluklarıyla birlikte bulunmaktadır ve okul 1996). Öğrenme bozukluğu olan çocuklar, öğrenmede çok
çağı çocuklarının %4’ünü etkilemektedir (Sadock ve önemli olan bu becerilerin bir kısmında ya da hepsinde
Sadock, 2007). sorun yaşayabilirler. Ortak bir tanıyı almalarına karşın
6.4. Etiyoloji belirtiler kişiye özgüdür. Çok çeşitli sorunları kapsayan
ÖÖB’nin nedenleri henüz tam olarak aydınlığa ÖÖB’de işitsel ve görsel algı becerileri, işleme hızı
kavuşmamıştır. Yaygın olarak kabul edilen görüşe göre (bilginin işlenmesinin zaman alması), organizasyon
çeşitli genetik, epigenetik ve çevresel faktörlerin (bilginin doğru yer ve düzen içinde işlenmesi), bellek, ince
etkileşimi ile ortaya çıkan nörogelişimsel bir bozukluktur ve kaba motor beceriler, dikkat, soyutlama sosyal
(Tablo 1). Bu işlevsel bozukluk konuşma, okuma, yazma yeterlilik alanlarında güçlükler yaşanmaktadır. Öğrenme
ya da aritmetik beceriler için gerekli olan bilişsel işlevlerin bozukluğu, çocuğun sadece akademik yaşantısını (okuma,
gelişmesinde gecikme ya da sapmaya neden olur. yazma, matematik) etkilemekle kalmayıp yaşamının diğer
Kalıtımsal olarak ÖÖB’nin ailesel bir bozukluk olduğu alanlarını da (işleme hızı, sözel ifade, bellek, dikkat,
ikiz, aile ve kardeş çifti çalışmalarıyla ortaya konmuştur. motor-koordinasyon, organizasyon, duygusal olgunluk,
ÖÖB’nin kalıtılabilirliğinin %63 olduğu gösterilmiştir benlik saygısı, sosyal beceriler) etkisi altına alan bir
(Kovas ve ark., 2007). Özellikle okuma ve matematik sorundur (Karaman, Kara ve Durukan., 2012). Öğrenme
bozukluğu birinci derece akrabalar arasında 8-10 kat daha bozukluğu, okul öncesi (erken dönem), okul dönemi (7-11
yüksek oranda görülmektedir (Soares, Evans ve Patel, yaş) ve ergenlik ve sonrası (12 yaş-erişkin) olarak üç
2018). Okuma bozukluğu olan anne babaların döneme ayrılabilir. Belirtiler her yaş döneminde dil,
çocuklarında okuma bozukluğu riskinin erkek çocuklarda algısal-kavramsal, motor-koordinasyon, bellek, dikkat-
% 30-40, kız çocuklarda %17-18 olduğu bildirilmiştir. Bu hareket, organizasyon, duygusal-sosyal alanlar olarak
oranlar normal popülasyonda var olan riskten 5-12 kat gruplandırılabilir. Ancak öğrenme bozukluğu olan
daha fazladır. bireylerin hepsi tüm belirtileri göstermeyebilirler.
Belirtileri farklı yoğunlukta gösterebilirler, bir yaş
döneminde görülen bir belirti gelişimle birlikte kaybolmuş
ÖÖB’nin beyindeki yapısal ve işlevsel bozukluklardan olabilir, kişi o belirtiden eskisi kadar yakınmayabilir ya da
kaynakladığı da bildirilmektedir. Beyinde fonemlerin baş etmeyi öğrenmiş olabilir.
(işitsel), grafem (görsel) olarak haritalandığı bölge olan
6.5.1. Okul Öncesi (Erken Dönem) Belirtileri
planum temporalede bozukluk olduğu belirtilmiştir
(Heiervang ve ark., 2000). Ayrıca gebelikte annenin Bu dönemde çocukların gelişim süreçleri bireyden bireye
önemli değişilikler gösterebilmekle birlikte belirgin
sigara, alkol ve uyuşturucu kullanması, gebelikte annenin
beslenmesi, annenin kullanmış olduğu ilaçlar gibi çevresel gecikmeler ya da bazı alanlarda çok iyi performansa
rağmen bazı alanlarda ciddi yetersizlikler ÖÖB için sinyal
etkenler de              neden              olarak
gösterilebilmektedir (Sürücü ve Gündoğdu, 2008). olarak algılanmalıdır. Ayrıca bazı çocukların normal
gelişim sırasında da belirtilerin bazılarını gösterebileceği

Hicran PARLAT Sayfa 37


unutulmamalıdır. Okul öncesi dönemde kesin olarak çocukların el ve ayakları sürekli hareket halindedir ve
öğrenme bozukluğu tanısı koymak mümkün olmasa da hareketsiz oturmakta güçlük çekebilirler.
erken müdahalenin faydası kanıtlandığı için bu dönemde
riskli olguların tanınması çok önemlidir. Organizasyon Alanı: Her zaman yaptığı işleri yerine
getirmekte, bir işe başlamakta ve bitirmekte
Dil Alanı: Kelime ve cümle düzeyinde konuşmanın zorlanabilirler. Giyinirken giysilerin sırasını (yeleğin
gecikmesi ve sözcük dağarcığının yaşa uygun olmaması üzerine gömlek giymek vb.) karıştırabilirler.
dikkat çekicidir. Bu çocuklar sözcük bulmakta ve bilinen
objeleri isimlendirmekte (masa, bardak vb.) güçlük Duygusal-Sosyal Alan: Yaşından daha çocuksu
yaşayabilirler. Nesnelerin isimlerini (sakal-bıyık vb.) ve davranabilirler. Yalnız başına ya da daha küçük çocuklarla
eylem sözcüklerini (almak-vermek vb.) karıştırabilirler. oynayabilir veya oyuncakların seçimi ve kullanımında
Ses ya da hecelerin ardışıklığını (şeftali-feştali, kitap-kipat yaşından daha çocuksu tercihleri olabilir. Akran ilişkisinde
vb.) öğrenmekte zorlanabilir, sözcüklerdeki seslerin sorun yaşayabilirler. Jest ve mimikleri anlamadaki
(basket topu-tasket bopu vb.) yerlerini değiştirir ayrıca güçlükler (kızgınlık ifadesini anlayamamak vb.) iletişimde
sözcükleri doğru telaffuz (para-pala vb.) edemeyebilirler. zorluklara yol açabilir. Belirgin bir neden yokken günleri
Bu nedenle konuşmaları yabancılar tarafından kolay iyi ya da kötü geçer ya da bir anı diğerine uymayabilir
anlaşılmaz. Sadece konuşmakta değil, dinlemekte ve (gülerken ardından hemen ağlamaya başlamak vb.).
dinlediklerini aktarmakta da güçlük çekebilirler. Özellikle Duygularının denetiminde zorlanabilir, aşırı tepki
dikkat edilmesi gereken belirtilerden birisi de masal gösterebilir ve düşünmeden harekete geçebilirler.
anlatmaya ve anlatılmasına ilgi duymaması ya da dinlese
6.5.2. Okul Dönemi Belirtileri
bile ses ve sözcüklere ilgi göstermemeleridir. Ayrıca basit
ÖÖB’de belirtilerin fark edilmesi ve tanı konulması
kafiyeli sözcükleri (taç-maç vb.) ya da harf-ses ilişkisini
sıklıkla ilkokul döneminde olmaktadır. Klinik görünüm;
(her sesin bir sembolü olduğunu bilmek ve bazılarını
çocuğun güçlüklerinin hangi alanda ve hangi düzeyde
tanımak) öğrenmekte zorlanabilirler.
olduğuna, öğrenme becerilerine, zeka düzeyine, çevresel
beklentilere, akademik yükün ağırlığına, eşlik eden
Algısal-Kavramsal Alan: Renk, sayı ve geometrik bozukluklara, ulaşılabilen destek ve tedavi sistemlerine
şekilleri öğrenmekte ve ayırt etmekte güçlük çekebilirler. göre değişkenlik gösterir. Gittikçe artan ve karmaşıklaşan
Eşleştirme (benzerlik, farklılık), sınıflandırma (boyut, renk akademik yükün yanı sıra duygusal/sosyal beceri
ve şekillerine göre objeleri sınıflama) ve sıralama alanlarındaki yetersizlikler sorun oluşturmaya
(büyükten küçüğe sıralama vb.) güçlükleri olabilir. Zıt başlamaktadır.
kavramları (büyük-küçük, uzun-kısa vb.) öğrenmekte
zorlanabilirler. Zaman (sabah-akşam, dün-bugün-yarın,
Dil Alanı: Sesler ile harfler arasındaki bağlantıların
önce-sonra vb.), mekan (içeri-dışarı, ayrı-bitişik, altında-
öğrenilmesi genellikle yavaştır (grafem-fonem
üstünde vb.) yön (aşağı-yukarı, ön-arka vb.) kavramlarına
dönüşümünde yetersizlik olabilmektedir). Sözcükleri
ilişkin güçlükleri belirgindir. Ayakkabı ve/ya kıyafetlerini
oluşturan sesleri algılamakta, sözcükleri doğru telaffuz
ters giyebilirler.
etmekte (özellikle r,ş,j seslerinde) ve/ya benzeşen sesleri
(kız-kıs, mal-nal, kar-gar vb.) algılamakta güçlük
Motor-Koordinasyon Alanı: Sakarlık, denge güçlüğü, çekebilirler. Bir sözcüğü farklı biçimlerde harflerine-
lego ve yapboz yapmada zorlanma, koşma, zıplama ve hecelerine ayırma (mas-a, kel-i-me vb.), kısa bir süre önce
tırmanmada beceriksizlik görülebilir. El tercihinde öğrendiği bir sözcüğü tanıyamama ya da birkaç satır önce
gecikme (aynı ya da farklı görevleri yaparken sağ ve sol okuduğu bir sözcüğü daha sonra gördüğünde tanımakta
eli karışık kullanmak) yaşanabilir. Düğme iliklemekte ve güçlük çekme görülebilir. Değişen ölçülerde okuma hatası
yardımsız giyinmekte zorluk çekebilir, kesme, yapıştırma, ve okuma hızı düşüklüğü söz konusu olabilir. Bu nedenle
boyama, çizim faaliyetlerinde isteksiz ve başarısız yüksek sesle okumaktan kaçınabilirler. Bir parçayı
olabilirler. Kalemi hatalı tutma (avuçla, sıkı tutmak vb.) ve okurken satır, sözcük, hece, harf atlar, tekrar okur ve
geometrik şekillerin çiziminde güçlük (şekillere bakarak yerini kaybedebilirler. Okurken ya da yazarken bazı
kopyalamakta zorluk) görülebilir. Kazaya yatkın ve sakar sesleri, harfleri (b-d-p, m-n, f-v vb.) karıştırabilirler.
(takılmak, sendelemek, düşmek, devirmek, düşürmek vb.) Gördüğü harf, sayı ya da sözcükleri (24-42,6-9, b-d, ve-ev,
oluşları dikkat çekicidir. ne-en vb.) ters okur ve yazabilirler. Sözcükleri okurken ya
da yazarken harf ve hece atlayabilirler. Sözcüklerdeki
Bellek Alanı: Haftanın günlerini, sayıları, öğretmeninin harflerin sırasını (elma-emla vb.) yazarken karıştırabilirler.
ve arkadaşlarının isimlerini, işittiklerini, gördüklerini Bir yazılı metinde aynı sözcüğü farklı biçimlerde
(öykü, oyun, film vb.) ve onların sırasını hatırlamakta yazabilirler. Yeni sözcükleri öğrenmekte zorlanabilirler.
güçlük çekebilirler. Sürekli tekrarlanan işlerde (yemekten Dili hızlı bir şekilde işlemede sorun (ne söylendiğini, ne
önce elini yıkamayı hatırlamamak vb.) bellek güçlüğü istendiğini anlayamamak) yaşayabilirler. Okuduğunu ve
vardır. Şekil, büyüklük, renk, zaman (sabah-akşam, dün- dinlediğini anlamakta güçlük çekebilirler. Okuma, yazma
bugün) gibi temel kavramları öğrenmekte güçlük ve kompozisyon ödevlerinden kaçınabilirler. Bazen
yaşayabilirler. soruları sözel olarak yanıtlamasına karşın yazılı olarak
yanıtlamakta güçlük çekebilirler. Not almakta ve yazıları
Dikkat-Hareket Alanı: Dikkatin çabuk dağılması, sözlü kopya etmekte (tahtadan, defterden) zorlanabilirler. Yazılı
yönergeleri dinleme ve izlemede zorluk, dikkatini bir ödevini tamamlamak için yaşıtlarından daha fazla zaman
noktaya odaklamakta ve sürdürmekte güçlük vardır. Bazı harcayabilirler. Düşüncelerini düzgün cümleler kurarak ve

Hicran PARLAT Sayfa 38


yazarak ifade etme becerisi genellikle zayıf
3. Sınıf 91 31
olabilmektedir.
4. Sınıf 97 45
Algısal-Kavramsal Alan: Yaşına uygun oyunları
anlamakta zorlanabilirler. Akıl yürütmekte ve sorun 5. Sınıf 120 52
çözmekte güçlük çekebilirler. Yeni becerileri yavaş
öğrenebilirler. Sınıfta sunulan bilginin kavranmasında
güçlük yaşayabilirler. Saati öğrenmekte, zamana ilişkin 6.5.3. Ergenlik Dönemi Belirtileri
kavramları ve fiillerin zamanlarını anlamakta Bu dönemde okuma ve yazma becerisi kazanılmış olsada
zorlanabilirler. Basit işlemleri yaparken kağıt-kaleme ya hızı yavaş olabilir ya da zorlanarak okuyabilirler.
da parmak hesabına gereksinim duyabilirler. Sayıların Bireylerin bir kısmında okuduğunu anlama ve
ardışıklığını, matematik sembollerini (+, X gibi) yorumlamada, yazılı ifade ve matematiksel hesap
karıştırabilir ve çarpım tablosunu öğrenmekte yapmada güçlük vardır. Bazı çocuklarda öğrenme
zorlanabilirler. Matematik terimlerini ve kavramlarını bozukluğu, ortaokula kadar tanınmamış olabilir.
anlamakta güçlük çekebilir ve sınıf seviyesindeki Ergenlikte ortaya çıkan fiziksel değişiklikler ve
matematik problemlerinde zorlanabilirler (Soares, Evans ortaokuldan itibaren artan akademik yük yetersizlikleri
ve Patel, 2018). ortaya çıkarabilir. Daha önceden yeterli görülen
performans düşmeye başlar. Düşük kendilik algısı
Motor-Koordinasyon Alanı: Kalemi kontrol etme depresyon ve öfke patlamalarına yol açabilir.
becerilerinde yetersizlik görülebilir ve el yazıları bozuk
olabilir. Harfleri ve şekilleri yanlış yönden başlayarak Dil Alanı: Uzun ve karmaşık açıklamaları ya da
çizebilirler, şekilleri kopya etmekte ve çizmekte güçlük yönergeleri (sözel ve yazılı) hızlıca yorumlamakta güçlük
çekebilirler. Sağ ve sol karıştırabilirler. Ayakkabı, kravat çekebilirler. Düşüncelerini sözlü ve yazılı olarak ifade
bağlamakta zorlanabilirler. Fiziksel çevreyi algılamada etmekte zorlanabilirler. Açık uçlu sorulan yanıtlamakta
sorun yaşayabilirler. Bundan dolayı kaza geçirmeye güçlük çekebilirler. Önemsiz detaylara takılıp önemli
eğilimlidirler. Sakarlıkları ve beceriksizlikleri bilgiyi veremeyebilirler. Konuşurken ya da yazarken
görülebilmektedir. Ardışık hareketler gerektiren takım dilbilgisi kurallarına uymakta güçlük çekebilirler. Uzun
sporlarında genellikle başarısızdırlar. sözcükleri söylemekte zorlanabilirler. Genellikle doğru ve
hızlı not alamazlar. Doğru ve hızlı okumakta güçlüklerş
Bellek Alanı: Günler, aylar, sayılar ve alfabenin (eskisi kadar sorun olmasa bile) devam edebilir, okuduğu
ardışıklığını hatırlamakta güçlük yaşayabilirler. Yeni yeri tekrar okumaya gereksinim duyabilir ve yüksek sesle
öğrendikleri bilgiyi hatırlamakta ve sırasıyla anlatmakta okumaktan kaçınabilirler. Okuduğunu anlamakta ve
yetersizlikleri olabilmektedir. Okul gereçlerini sıkça yorumlamakta zorlanabilirler.
kaybedebilirler. Sürekli tekrarlanan ya da ardışıklık
gerektiren işlerde de belleklerinde zayıflık Algısal-Kavramsal Alan: Bilgiyi yanlış yorumlayabilir
görülebilmektedir. ve soyut kavramları anlamakta, sonuç çıkarmakta ve
özetlemekte güçlük çekebilirler. Sorun çözme becerileri
Dikkat-Hareket Alanı: Sözlü yönergeleri izlemekte genellikle zayıftır. Sağ ve solunu karıştırmaya halen
zorlanabilirler. Okur ya da yazarken dikkatini toplamakta devam edebilirler. Yabancı bir yerde yolunu ve yönünü
güçlük çekebilirler ve dikkat süresi genellikle kısadır. Bu bulmakta zorlanabilirler. Yer, zaman ve günleri halen
çocukların genellikle hareketli oldukları görülmektedir. karıştırabilirler. Matematik becerilerini kullanmakta
(parmak ve kağıt-kalem kullanmadan işlem yapmakta)
güçlükleri görülebilir.
Organizasyon Alanı: Materyallerini temiz, düzenli bir
şekilde korumakta, ödevlerini ve projelerini planlamakta,
yaptıkları işleri kontrol etmekte güçlük çekebilirler. Motor-Koordinasyon Alanı: Koordinasyon ve uzamsal
Düşüncelerini düzenlemekte ve düzgün bir sırada ifade yönelmede sözü edilen zayıflıklar sürebilir.
etmekte de zorlanabilirler.
Bellek Alanı: Yeni verilen bilgiyi (telefon numaraları,
Duygusal-Sosyal Alan: Arkadaş edinmekte güçlük yönergeler, telefon mesajları vb.) izlemekte zorlanabilir,
çekebilirler. Arkadaşları tarafından kolay yönlendirilebilir unutabilir ve tekrarlatma gereksinimi duyabilirler. Aynı
ve grup oyunlarında kolay kışkırtılabilirler. Değişikliklere anda birkaç şeyi akılda tutmakta zorlanabilirler.
zor uyum sağlamaktadırlar ve benlik saygıları genellikle Okuduğunu hatırlamakta güçlük çekebilirler. Ödev ya da
düşüktür. işinin son teslim tarihini (ödev, iş) unutabilirler.
Tablo 2. Sınıflara Göre Normal-Beklenen Okuma Hızları
(Erden, Kurdoğlu ve Uslu, 2002) Dikkat-Hareket Alanı: Okurken ya da yazarken dikkat
süresi genellikle kısadır. Detaylara ya çok az dikkat
Sınıf Düzeyi Ortalama kelime sayısı/dk Standart sapma ederler ya da gereğinden fazla odaklanırlar. Hareketlilik
azalmakla birlikte devam edebilir.
1. Sınıf 45 27
Organizasyon Alanı: İşlerini yavaş tamamlarlar.
2. Sınıf 73 31 Zamanını ve etkinliklerini düzenlemekte (randevulara

Hicran PARLAT Sayfa 39


gecikme, plan yapamama, dağınıklık vb.) zorlanabilirler. El becerileri iyi değildi, yemek yerken döker saçar ve
Öğrendiği bilgiyi, fikirlerini, yazılı projelerini (rapor, giysilerini giymekte zorlanırdı. Belirgin bir el tercihi
kompozisyon, özet vb.) düzenlemekte güçlükleri olabilir. oluşmamıştı. Sağını solunu karıştırıyordu. Bunun dışında
Parayı idare etmekte ve bütçe yapmakta, iş bulmakta ya da diğer gelişim basamakları zamanında tamamlanmıştı.
işini sürdürmekte güçlük yaşayabilirler. Bilgisayar mühendisi olan babası kendisinin de okumayı
ikinci sınıfta sökmüş olduğunu, şimdi de okumayı hiç
Duygusal-Sosyal Alan: Yüz ifadesini, vücut dilini, kişisel sevmediğini belirterek Ahmet’in de kendisine benzediğini
arası ilişkileri doğru yorumlamakta, ince ya da iğneleyici ve onun da başarılı olacağına inandığını söylüyordu.
şakaları anlamakta, akranları ya da iş arkadaşları ile Ahmet okumayı sevmediğini, okurken harflerin birbirine
anlaşmakta zorlanabilirler. Topluluk önünde konuşmakta karıştığını, doğru okumaya çalışırken ne okuduğunu
güçlük çekebilirler. Benlik saygısı az olabilir. Başarısızlık, anlamadığını ifade ediyordu. Yüksek sesle okumak onun
eleştirilme, reddedilme korkuları, çevresel ve duygusal için son derece utanç vericiydi. Kendine güveni azalmıştı,
duyarlılık, utangaçlık, duygularını düzenlemekte ve “zaten istesem de daha başarılı olamıyorum, bu yüzden
değişikliğe uyum sağlamakta güçlük gibi çeşitli duygusal çalışmamın bir anlamı yok” diyordu. Aileden ve Ahmet’in
sorunlar yaşayabilirler. Bu gençlerin akademik becerileri öğretmenlerinden alınan bilgiler ve inceleme bulguları
aynı yaş ve zeka seviyesindeki akranlarından daha düşük Ahmet’te öğrenme bozukluğu olabileceğini
bir düzeyde olabilmesine karşın güçlü, yetenekli oldukları düşündürüyordu. El yazısı oldukça okunaksızdı,
alanlar da bulunabilmektedir. sözcükleri bitişik yazıyordu, özellikle b-d, m-n gibi
harfleri karıştırıyordu ve yazım hataları vardı. Okuma hızı
üçüncü sınıf düzeyindeydi ve önceden tanımadığı
Öğrenme güçlüğü tanılı bireylerin hayal güçleri fazla
sözcükleri heceleyerek okuyordu. Okurken parmağıyla
olabilmektedir. Çeşitli meslek gruplarından birçok ünlü
izlemezse sayfada bulunduğu yeri şaşırıyor, satır
insanın, yaşam öykülerinden yola çıkılarak öğrenme
atlıyordu. Yapılan testlerde Ahmet’in görsel algılama,
bozukluğu oldukları ifade edilmektedir. Bu bilgilerin kesin
sözel olmayan akıl yürütme, yargılama ve matematik
olup olmadığını belirlemek güç olmakla birlikte öyküleri,
becerilerinin yaşıtlarına göre daha yüksek düzeyde,
bu bozukluğun varlığını destekleyici nitelikte
okuma-yazma becerilerinin ise ortalamanın altında olduğu
görünmektedir. Bu kişiler, çocukluk dönemlerinde bazı
belirlendi. Klinik değerlendirme ve psikometrik
alanlarda öğrenmeye ilişkin önemli sorunlar yaşamalarına
değerlendirmeler sonucunda Ahmet’e ÖÖB tanısı
karşın yetişkinlik dönemlerinde özel yeteneklerini ortaya
konuldu.
koyarak oldukça başarılı olabilmişlerdir.
6.6. Tanısal Değerlendirme
ÖÖB tanısı DSM-5 tanı ölçütleri kullanılarak klinik
Olgu Örneği değerlendirme ile konmaktadır. Çocuğun tıbbi, gelişimsel,
eğitimsel özellikleri ve aile öyküsü araştırılır. Geçmişte ve
Ahmet 11 yaşında erkek 6. sınıf öğrencisidir. Birçok şimdiki zamandaki öğrenme güçlüğü ile ilgili belirtiler, bu
alanda oldukça iyi olduğu izlenimini veren Ahmet okuma, güçlüklerin akademik ve sosyal işlevselliğe etkisi, geçmiş
yazma gibi becerilerde ailesine hayal kırıklığı yaşatıyordu. ve güncel okul başarısı değerlendirilir. DSM-5’te öğrenme
Akademik başarısızlığı dördüncü sınıftan sonra güçlüğünü belirlemek için psikometrik kanıt gerekliliği
belirginleşmekle birlikte bazı zorlukları birinci sınıftan üzerinde durulmaktadır (APA, 2013). Tanısal
beri vardı. O dönemde ailesi bunu ilkokul öğretmeninin değerlendirmede psikometrik geçerliliği olan ve kültürel
ilgisizliğine ve Ahmet’in okumayı sevmemesine olarak uygun bireysel akademik başarı testleri
bağlıyorlardı. Okul öncesinde genel olarak uyumlu ve uygulanmalıdır; ancak akademik becerilerin süreklilik
yapbozlarla oynamaktan hoşlanan bir çocuktu. Sayılara gösteren bir dağılımı olduğu bilindiğinden bu testlerde
karşı ilgisi vardı ve basit toplama çıkartma işlemlerini ÖÖB var ya da yok denebilecek bir kesim noktası yoktur.
yapabiliyordu. Resim yapma ve çizim çalışmalarında Bu bağlamda akademik becerileri belirlemek için
zorlanmasını el kaslarının henüz gelişmemiş olmasına kullanılan herhangi bir eşik değer (yaş için beklenen
bağlamışlardı. Birinci sınıfta okuma yazmaya geçişte çok düşük akademik beceri) büyük oranda varsayıma dayalı
zorlanmıştı. Kalemi düzgün tutamıyor, dikte ile yazı olacaktır. Üstelik tüm dillerde standardizasyonu yapılmış
yazarken hırçınlaşıyor, sınıfta yazı yazmak istemiyordu. akademik başarı testleri olmadığından, klinik yargı elde
Okurken ve yazarken harfleri karıştırıyor, sözcükleri var olan testlerin sonuçlarına dayalı olabilmektedir.
bitişik yazıyor ve öğrendiği sözcükleri hemen unutuyordu. Değerlendirme aşamasında ayrıntılı öykü almaya, klinik
Birinci sınıfın sonlarında özel bir öğretmenle harf ve ses gözlemlere ve nöropsikolojik değerlendirmeye (testlere)
çalışma yöntemi ile okumaya geçmişti. İlerleyen yıllarda gereksinim bulunmaktadır. ÖÖB olan ya da olmasından
okuma ve yazma hızı artmakla birlikte sınıf düzeyinin kuşkulanılan çocuklarda kullanılan testler, zeka testleri ve
gerisinde kalmıştı. Kendisi okuduğunda anlayamadıklarını akademik başarı testleri olarak iki ana bölüme ayrılabilir.
ebeveyni okuduğunda öğrenebiliyordu. Bununla birlikte
dinlediği dersleri kolay kavraması ve matematiğinin iyi Tablo 3. ÖÖB Tanı Sürecinde Önerilen Adımlar
olması nedeniyle ailesi ve öğretmeni Ahmet’in
öğrenmeyle ilgili bir sorunu olabileceğini Çocuğun öğrenme bozukluğu olup olmadığını belirlemek: Şimdiki
başarısı (öğrenmesi) ile öğrenme potansiyeli arasındaki farklılığa ve
düşünmemişlerdi. Altıncı sınıfta annesinin ona okuma zihinsel işlevlerindeki gelişimsel dengesizliğe dikkat edilmektedir.
desteğini bırakmasıyla birlikte akademik başarısı
düşmüştü. Gelişim öyküsüne göre Ahmet ilk sözcüklerini Çocuğun nasıl öğrendiğini belirlemek: Bilgiyi alma, işleme ve ifade
iki yaşında söylemiş ve cümle kurmaya üç yaşında etme süreçleri netleştirilmektedir.
başlamıştı. Konuşurken bazı sözcükleri yanlış söylüyordu.

Hicran PARLAT Sayfa 40


İkinci Sürümü (KBİT-2)” ÖÖB başta olmak üzere farklı
Çocuğun niçin öğrenemediğini açıklamak: Öğrenme sorununun olası
nedenleri kadar eşlik eden duygusal, çevresel ve psikolojik etkenler işlev bozuklukları gösteren risk altındaki çocukların
de ele alınmaktadır. belirlenmesi ve ön değerlendirmesi açısından etkili bir
tarama testidir (Kılınç, 2016).
Tanısal varsayımları ortaya koymak, verileri karşılaştırmak. Tablo 4. Özgül Öğrenme Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri

Öğrenme için bir plan geliştirmek: Bu aşamada yetersiz olduğu A. Gerekli girişimlerde bulunulmuş olmasına karşın en az altı aydır
alanlar kadar, güçlü ve becerili olduğu alanları, ilgileri, davranışları süren, aşağıdaki belirtilerden en az birinin varlığı ile belirli, öğrenme
da dikkate alınmaktadır. ve okul becerilerini kullanma güçlükleri:

Bulguları aile ile paylaşarak uygun bir tedavi planını önermek. 1. Sözcük okumanın yanlış ya da yavaş ve çok çaba gerektiriyor
olması (örn; tek tek sözcükleri yüksek sesle okurken, yanlış ya da
6.6.1. Zeka Testleri yavaş ve duraksayarak okur, sıklıkla sözcükleri kestirir [öngörür],
Zeka testleri, zeka seviyesi ve zekanın özel alanları ile sözcükleri seslendirmede güçlükler yaşar).
ilgili bilgi vermektedir. Zeka testi performansları göz
önünde bulundurulduğunda ÖÖB’yi zihinsel yetersizlikten 2. Okunanın anlamını anlama güçlüğü (örneğin; düzyazıyı düzgün
ayırt eden en önemli fark, zihinsel yetersizlik profilindeki okuyabilir; ancak sırayı, ilişkileri, çıkarımları ya da derin anlamları
genel düşüklüğe karşın ÖÖB’de sadece belli zihinsel yeti anlamaz).
alanlarında genel zekayla tutarsız düşüklüğün
gözlenmesidir. ÖÖB’de en çok etkilenen bilişsel alanlar 3. Harf harf söyleme/yazma güçlükleri (ünlü ya da ünsüz harfleri
ekleyebilir, çıkarabilir ya da bunların yerini değiştirebilir).
çalışma belleği, işlem hızı ve sözel kavrama alanıdır.
Wechsler Zeka Ölçekleri (WISC, WISC-R) gibi testler
4. Yazılı anlatım güçlükleri (örneğin; cümleler içinde birden çok
çocuğun zeka seviyesini belirlemenin yanı sıra, güçlü ve dilbilgisi ya da noktalama yanlışı yapar; paragraf düzenlemesi
zayıf yönleri, öğrenme stiline ilişkin önemli bilgiler kötüdür; görüşlerinin yazılı anlatımı açık değildir).
sağlamakta ve tedavi programlarını planlamakta yardımcı
olmaktadır (Kılınç, 2016). Bu testlerde çocuğun sözel, 5. Sayı algısı, sayı gerçekleri ya da hesaplama güçlükleri (örn.
performans ve toplam zeka bölümlerine ilişkin üç ayrı sayıları, bunların büyüklüğünü ve ilişkilerini anlaması kötüdür;
puan elde edilmektedir. Sözel bölümde çocuğun dil, yaşıtlarının matematik dersinden öğrendiklerinden değişik olarak, tek
performans bölümde ise görsel ve el ile ilgili yetenekleri rakamlı sayıları eklerken parmak hesabı yapar; sayısal hesaplamaların
ortasında kaybolur ve işlemleri değiştirebilir).
ölçülmektedir. Bu iki bölümün puanlarının
karşılaştırılması sözel ya da algısal motor alanlarda özel
6. Sayısal akıl yürütme güçlükleri (örneğin; nicel sorunları çözmek
bir güçlüğün olup olmadığını ortaya koymaktadır. ÖÖB için matematikle ilgili kavramları, gerçekleri ya da işlemleri
tanılı çocukların WlSC-R’deki puanlarına ilişkin üç ayrı uygulamakta çok güçlük çeker).
durum belirlenmiştir (Lannen ve Reid 2000):
B. Etkilenen okul becerileri, kişisel olarak uygulanan geçerli başarı
-  Sözel zeka puanının performans zeka puanından 15-40 ölçümleri ve kapsamlı klinik değerlendirme ile doğrulandığı üzere
ya da daha fazla puan yüksek olduğu durumda, çocuk dile kişinin kronolojik yaşına göre beklenenden önemli ölçüde ve
ölçülebilir derecede altındadır ve okul ya da işle ilgili başarıyı ya da
ilişkin alanlarda güçlü iken algısal-motor alanlarda güçlük günlük yaşam etkinliklerini ileri derecede bozar.
çekmektedir.
C. Öğrenme güçlükleri okul yıllarında başlar; ancak etkilenen okul
-  Performans zeka puanının sözel zeka puanından 10-30 becerileriyle İlgili gerekler, kişinin sınırlı yeterliğini aşmadıkça tam
puan yüksek olduğu durumda, çocuk dile ilişkin alanlarda olarak kendini göstermeyebilir (örneğin; zamanla sınırlı sınavlar, dar
bir zamanda uzun ve karmaşık raporları okuma ya da yazma, okulda
güçlük çekmektedir.
aşırı yüklenme).

-  Sözel ve performans zeka puanları birbirine yakın D. Öğrenme güçlükleri, zihinsel yetersizlik, düzeltilmemiş görme ya
olduğu; ancak alt testlerin puanlarının dengesiz olduğu da duyma keskinliği, diğer ruhsal ve sinirsel bozukluklar, ruhsal-
durumda, hem sözel hem de performans bölüme ait alt toplumsal güçlükler, okulda kullanılan dili tam bilmeme ya da eğitsel
testlerin puanları arasında 7-12 puanlık fark vardır. yönergelerin yetersizliği ile daha iyi açıklanamaz.

6.6.2. Akademik Başarı Testleri


Not: Dört tanı ölçütü, kişinin öyküsü (gelişimsel, sağlık, aile, eğitim),
Akademik başarı testleri; okuma, yazma, heceleme ve okuldan edinilen bilgiler ve ruhsal-eğitsel değerlendirmenin klinik
matematik testlerini içermektedir. Bu testlerin bazıları açıdan bir araya getirilmesiyle karşılanacaktır (APA, 2013).
yapılandırılmış, standardize edilmiş, bazıları ise yarı-
yapılandırılmış ya da yapılandırılmamış değerlendirme 6.7. Eşlik Eden Durumlar ve Ayırıcı Tanı
ölçekleri biçiminde kullanılmaktadır. Bu testler, çocuğun ÖÖB tanısı koyarken çocukların özellikle aldıkları
akranları ile karşılaştırıldığında özel bir öğrenme eğitimle ilgili kalite ve sorunlar dikkate alınmalıdır.
alanındaki başarı düzeyini belirlemekte ve güçlüğü ile Eğitim yetersizliği ve çift dilli olma gibi etmenler varsa bu
ilgili önemli bilgiler sağlamaktadır. Babür ve arkadaşları tanıyı koyarken dikkat edilmelidir. Duyu organları ile
tarafından geliştirilen “kelime okuma bilgisi testi” ilgili bozukluklar (görme ve işitme kaybı) ve nörolojik
(KOBİT) ve ‘hızlı otomatik isimlendirme testi’ çocukların bozukluklar (inme, nörodejeneratif hastalıklar)
okuma becerilerini ve hızlarını değerlendiren testlerdir. dışlanmalıdır. Çeşitli medikal durumlar (anemi,
Ayrıca değerlendirme sürecinde “özgül öğrenme güçlüğü hipotiroidi, amino asit metabolizma bozuklukları, çinko
test bataryası” kullanılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı eksikliği, kurşun entoksikasyonu gibi) bireyin öğrenme
tarafından uyarlanmış olan “Kaufmann Kısa Zeka Testi becerisini etkileyerek öğrenme bozukluğu belirtilerine

Hicran PARLAT Sayfa 41


neden olabilmektedir. Değerlendirmede çocuk ya da grubunun tek bir yaklaşım ile tedavi edilmesi ya da farklı
gencin öğrenme becerilerini etkileyen bedensel bir bakış açılarını barındıran çeşitli yöntemlerin bir arada
hastalığının olup olmadığının araştırılması gerekir. kullanılması önerilmektedir. Gerek tanı gerekse tedavi
Bedensel olarak sağlıksız bir bireyde, motivasyon ve yöntemlerindeki çok disiplinli yaklaşımın, çocuğun başarı
konsantrasyon olumsuz etkileneceğinden öğrenme ve durumunu artıracağı bildirilmektedir.
performans sorunları da tabloya eşlik edebilir (Sürücü ve
Gündoğdu, 2008). Çocuğun güçlü ve zayıf yanları değerlendirildikten sonra
bireyselleştirilmiş eğitim planı (BEP) düzenlenir.
Erken dönem dil ve konuşma becerilerinin okuryazarlık Program, çocuğun güçlü yanlarına dayandırılan uygun
gelişimini yordadığı ve dil-konuşma bozukluklarının ÖÖB öğrenme etkinlikleri kadar çocuğun gereksinimlerine göre
için öncül bir durum olduğu bilinmektedir (Sundheim ve düzenlenen özel becerileri kapsar. Birçok etkili öğrenme
Voeller, 2004). Özgül dil bozukluğu görülen çocukların etkinlikleri, öğrenmeyi kolaylaştırdığı ve unutmayı
yaklaşık %40’ının daha sonra ÖÖB geliştiğini ve ÖÖB zorlaştırdığı için birkaç beceriyi ve duyu organını bir
tanısını alanların ise %55-77’sinin eş tanı olarak özgül dil arada kullanır. BEP düzenlenirken çocuğun
bozukluğu tanısını karşıladığı bildirilmiştir (Ramus, gereksinimlerine göre farklı programlardan ve
Pidgeon ve Frith, 2003). Zihinsel yetersizlik ve dikkat yöntemlerden yararlanılır.
eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ayırt
edilmesi gereken diğer bozukluklardır. ÖÖB tanılı Günümüzde ÖÖB olan çocuklar için onaylanmış tıbbi bir
çocukların % 40’ında DEHB ve DEHB olgularının tedavi yoktur. Bu alandaki ortak görüş eğitsel yaklaşım ve
%25’inde ÖÖB komorbiditesi saptanmıştır (Pastor ve DEHB gibi eşlik eden bozuklukların tedavisidir. ÖÖB
Reuben, 2008). Öğrenme bozukluğu olguları kliniğe tanılı çocukların takiplerinde öğrenme bozukluğu ile ilgili
çoğunlukla okul başarısızlığı nedeniyle getirilmekle yapılan müdahale ve çocuğun ilerleme sürecinin takibi
birlikte çok farklı klinik görünümler de olabilmektedir. çok önemlidir.
Okul korkusu, depresyon, davranım bozuklukları, somatik
yakınmalar, gece korkuları ya da konuşma bozukluğu
ÖÖB tanılı bir çocuğun tedavisinde aile desteğine yoğun
yakınmalarının altında öğrenme bozukluğu olabileceği
bir şekilde ihtiyaç duyulmaktadır. Ailelerin çocuklarına
düşünülmeli ve bu yönde incelemeler yapılmalıdır
bilgi ve beceri öğretebilmeleri, ortaya çıkabilecek
(Margari ve ark., 2013).
sorunlarla baş etmeleri, anne-baba-çocuk ilişkisini olumlu
6.8. Yönetimi yönde geliştirebilmeleri, objektif değerlendirme yoluyla
Öğrenme bozukluklarının tedavisine geçmeden önce çocuğun potansiyelini ve sınırlılıklarını anlamaları için
önleyici müdahaleler üzerinde durmak gerekir. İlk aile eğitimi önem kazanmaktadır. Ailelerin çocuklarının
basamakta her öğrenci için yüksek kalitede eğitimin gelişimindeki sorumluluklarını yerine getirmeleri ve
(sınıflarda uygun öğrenci sayısı, yeterli fiziksel ortam ve verilen eğitime yardımcı olmaları eğitimde hedeflenen
materyaller, motive ve donanımlı öğretmenler ve bilimsel davranışların kazandırılmasında oldukça gereklidir. ÖÖB
iyi bir eğitim sistemi gibi) sağlanması hedeflenmelidir. olan çocukların okul ve özel eğitim merkezinde verilen
Ayrıca çocuklara yeterli düzeyde okul öncesi eğitim eğitiminin ev ortamında da devam etmesi, eğitimde
verilmeden ve küçük yaşta birinci sınıfa başlaması uygun süreklilik ilkesi açısından gereklidir. Öğrenilen
değildir. Okul öncesi dönemde öğrenme bozukluğu risk kavramların ve kazandırılan becerilerin genellenebilmesi
faktörlerini taşıyan ve ebeveynlerinden birinde ÖÖB için okul, özel eğitim merkezi ve aile tutumları arasında
olduğu için risk altında bulunan çocuklardaki erken tutarlılık olmalıdır.
müdahaleler ile fonolojik farkındalık alanında belirgin bir
iyileşme sağlanmaktadır. İkinci basamak, müdahaleye
yanıt (response to intervention) modeli, öncelikle Aileye yapılacak rehberlik çalışmaları planlanırken şu
müdahale temelli yapılandırılmıştır. Böylece bu yolla durumlar dikkate alınmalıdır: Aileye ÖÖB’nin tanımı,
tanımlanan öğrencilere, öğrenme ortamının etkinliğini en özellikleri, bu çocuklarda öğrenmenin nasıl gerçekleştiği
üst düzeye çıkarmak amacıyla bireysel öğrenme ortamı ve öğrenmelerini etkileyen süreçler basit bir dille
(küçük grup eğitimleri) ve müdahaleler sunulur. Uygun anlatılmalıdır. Özellikle bu durumun çocuğun zekası ile
süre (altı ay) boyunca ikinci basamak müdahalelerin ilgili bir problemden kaynaklanmadığı, çocuğun öğrenmek
uygulanmasıyla yeterli düzeyde öğrenmeye ulaşamayan için biraz daha fazla zaman ve çabaya ihtiyaç duyduğu
olgular (DSM-5’te ÖÖB tanısı için “tedaviye yanıtsızlık” belirtilmelidir. Ailenin çocuğunu anlaması, güçlüklerini
kriterini karşılayan olgular) için yoğun bireyselleştirilmiş kabul etmesi, beklentilerini çocuğunun özelliklerine göre
hizmet ve eğitimlerin yer aldığı üçüncü basamak düzenlemesi ve eğitim sürecine katılımlarının sağlanması
yaklaşımlara geçilir (Grigorenko, 2007; Maki ve Adams, çok önemlidir. Bu şekilde ebeveynler hem kaygılanmaz
2019). hem de çocuklarına nasıl yardımcı olabilecekleri
konusunda bilgi, beceri ve deneyim kazanmış olurlar.
Çocuğun çalışmasının sonucunda aldığı notlardan çok
Öğrenme bozukluğunun etiyolojisinde tek bir neden gösterdiği çabanın ödüllendirilmesi ve ilerleme hızına
bulunmadığı gibi tedavisi için en iyi yöntem konusunda da sabır gösterilmesi gerektiği de ailelere mutlaka
uzlaşmaya varılamamıştır. Günümüzde en iyi tedavi anlatılmalıdır. Çocuğun güçlü olduğu alanların
programlarını geliştirdiklerini öne süren uzmanlar olsa da belirlenmesi ve bunlarla ilgili okul dışında da etkinlikler
öğrenme bozukluğu olan tüm çocukları tedavi edebilecek yapılması için aileye rehberlik edilmelidir. Çocuğa
tek bir programın olmadığı genel kabul görmektedir. organizasyon becerisi kazandırmak için ev ortamının,
Çünkü ÖÖB tanısı alan çocuklar birbirlerinden farklı çalışma, yemek gibi zamanların düzenli olması gerektiği
özellikler taşımaktadırlar. Bu nedenle ÖÖB’nin her bir alt

Hicran PARLAT Sayfa 42


aileye nedenleri ile açıklanmalı gerekirse bununla ilgili
Çocuğun karar verme becerilerini geliştirmesine destek olun, gelecek
takip çizelgeleri hazırlanmalıdır. Ebeveynler çocuğun için hedef belirlemesine yardımcı olun.
ders, ödev ve günlük okuma-yazma çalışmalarına destek
verebilirler. Birlikte başlangıçta günlük 10-15 dakika Hobilerini, ilgilerini, okul içi ve dışı faaliyetlerini, sosyal ilişkilerini
olacak şekilde birlikte okuma ve yazma alıştırmaları desteklemek gibi etkinliklere yardımcı olun.
yapılabilir. Okumayı eğlenceli hale getirmek için bir
sayfayı ebeveyn bir sayfayı da çocuk okuyabilir. Eğer Tedavi sürecinin yönetiminde ebeveyn ve öğretmenler işbirliği içinde
çocuk okurken yanlış okursa sinirlenilmemeli, kızılmamalı olmalıdır.
ve cezalandırılmamalıdır. Çocuk okurken hata yapmanın
normal olduğunu bilmeli, yanlış okuduğunda bunu
farketmesi sağlanabilir, yanlışlarını düzeltmesi için yardım 6.9. Gidiş ve Sonlanış
edilir. Yanlış okuduğunda “dikkat” denebilir ve yanlış ÖÖB tipik olarak ömür boyu devam eden yapısal bir
okuduğu kelime gösterilir. Çocuğun yanlış okuduğu bozukluktur. Bununla birlikte öğrenme bozukluğu olan
kelimeyi hecelerine ve seslerine ayırarak doğrusunu bireylerin bazılarında zamanla güçlüklerin tümüyle
okuması için uğraşılır. Hala okuyamıyorsa, o zaman çözüldüğü, bazılarında ise belli oranda devam ettiği
kelimenin doğrusu söylenebilir. Okuyacağı kitap çocuğa bildirilmektedir (Swanson, 2012). Hangi çocukların
seçtirilirse okumaya daha istekli olur. Kitabın konusunu güçlüklerini yaşamaya devam edeceğini, hangi çocukların
ve resimlerini sevmesi önemlidir. Bütün bir cümlenin aynı etmeyeceğini ya da hangi güçlüklerin tümüyle iyileştiğini,
satırda olması faydalıdır. Okuma alışkanlığını geliştirmek hangi güçlüklerin kalıcı olduğunu belirleyecek bir
için, evde herkesin katıldığı okuma saatleri düzenlenebilir. yöntemin de olmadığı ifade edilmektedir. Okuma
Çocuğun dikkat becerilerini ve kelime kapasitesini bozukluğu olan çocukların yeterli destekle eğitimlerinde
geliştirmek için evde herkesin katıldığı kelime türetme daha iyi ilerleme sağlayabildikleri, ancak okuma
oyunu, isim-şehir-hayvan ve adam asmaca gibi oyunlar bozukluğu olmayan çocuklarla karşılaştırıldığında belirli
oynanabilir. Yazı yazmak da ÖÖB olan çocuklar için bir yeterlilik düzeyine ulaşmalarının daha fazla zaman
stresli ve zordur. Bu yüzden, alıştırma yapmak için ayrılan aldığı bildirilmektedir. İzleme çalışmaları, okuma
süre gereğinden fazla olmamalıdır. Yazma konusunda, bozukluklannın geç ergenlik ve genç yetişkinlik
kelimeleri yüksek sesle okuyup hecelerine ayrılabilir. döneminde de devam ettiğini göstermektedir. Sözcük
Metinleri dikte edip yanlış yazdıklarını birkaç kez daha tanıma ve okuduğunu anlama becerileri (okudukları,
yazdırarak düzeltmesi sağlanabilir. Öncelikle kısa yazdıkları konuya ilişkin ilgi ve deneyimlerine bağlı
kelimeler üzerinde çalışılmalı ve daha sonra uzun olarak) giderek iyileşirken okuma hızındaki ilerlemeleri
kelimelere geçilmelidir. ÖÖB olan çocukla evde ders daha yavaş olmakta, akıcı ve otomatik olarak okumakta
çalıştırma konusundaki güçlükler ebeveyn-çocuk ilişkisini güçlük çekmektedirler. Fonolojik kodlama ile ilgili
yıpratmaya başladıysa günlük ödevleri yaptırma sorunları da devam etmektedir.
konusunda özel ders aldırma denenebilir.
Tablo 5. ÖÖB Tanılı Çocuklarda Ebeveyn ve Eğitimcilere Erken yetişkinlik dönemindeki okuma düzeyini en tutarlı
Yönelik Öneriler biçimde yordayan öğeler, genel zeka ve okuma
bozukluğunun şiddeti olarak bulunmuştur. ÖÖB olan 14
ÖÖB tanısının çocuğun yapısıyla ilgili olduğu ve çocuğa özgü olduğu yaş ve üstündeki gençlerin ortalama olarak %50’si normal
kabul edilmelidir. lise diploması ile mezun olmaktadır. Buna paralel olarak
bu çocuklar arasında okul bırakma oranı çok yüksektir
ÖÖB’nin tembellik ya da zihinsel yetersizlik olmadığı (%45). Yüksek öğrenime devam etme oranları ise
unutulmamalıdır. düşüktür. Bu öğrencilerin istihdam umudu da sorunludur.
14 yaş ve üstünde ÖÖB tanısı alan çocukların sadece
Çocuğun özgüven ve motivasyon sahibi olması sağlanmalıdır. %60’ı ödeme yapılan bir işe sahiptir (Grigorenko, 2007).
Çocukta mutlaka takdir edebileceğiniz bir özellik vardır. Bunu Ayrıca ÖÖB olan bireyler birçok komorbid bozukluk
bulmaya çalışılmalı ve çocuğu motive etmede kullanılmalıdır.
açısından riskli bir grubu oluşturmaktadır. Bu nedenle bu
çocuklar kliniklere sadece okul başarısızlığı için değil
Çocuğun ilerleme hızına sabır gösterilmeli, güçlü-zayıf yanlarının,
yeteneklerinin ve öğrenme stillerinin farkında olunmalı ve kendisinin
eşlik eden ruhsal ve davranışsal sorunlar nedeniyle de
de farkında olması sağlanmalıdır. yönlendirilirler (APA, 2013). ÖÖB’nin etkisinin sadece
herhangi bir akademik alana sınırlı olmadığının ve geniş
Kendi başına yapabileceklerini, onun yerine siz yapmayın. Aşırı kapsamlı ömür boyu sonuçlarının olabileceği
koruyucu olmayın. Çocuğunuzun diğer çocuklarla aynı yeteneklere unutulmamalıdır.
sahip, ancak biraz daha fazla zamana, tolerans ve anlayışa ihtiyacı
olduğunu unutmayın.
Bölüm Özeti 
Çocuğun gereksinimlerine uygun ve gerçekçi bir eğitim programı
düzenleyin. -  Özgül öğrenme bozukluğu okuma, yazma, akıl yürütme
ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve
Eğitim programını düzenli aralıklarla yeniden değerlendirin ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir
güncelleyin. bozukluktur.

Geri bildirim, pekiştirme, tekrarlama ile çocuğun sorununa ilişkin -  Okuryazar toplumlarda bir çocuğun okuma yazma ve
farkındalığını artırın.
temel matematik becerilerini tam olarak ve beklenen yaşta

Hicran PARLAT Sayfa 43


öğrenmesi, sonraki eğitim sürecinde belirleyici rolü olan ya da seslendirme, istem dışı ve bağlamla uyumsuz
önemli bir dönüm noktasıdır. şekilde bir tik olarak ortaya çıkabilmektedir. Sıklıkla
saniyelerle ölçülebilecek kadar kısa süreli ve anidir; arka
-  ÖÖB okul çağındaki çocuklarda yaygın görülen arkaya ve her seferinde benzer şekilde gerçekleştirilecek
nörogelişimsel bir bozukluktur ve erkeklerde kız şekilde basmakalıp bir örüntü oluştururlar. Tikler
çocuklarına göre daha yaygın olarak görüldüğü çocukluk çağında sık görülen nörogelişimsel
bildirilmiştir. bozukluklardan biridir.

-  ÖÖB, çocuğun sadece akademik yaşantısını (okuma, Tik bozukluğu ilk kez 1825 yılında tanımlanan bir olgu ile
yazma, matematik) etkilemekle kalmayıp, yaşamının diğer gündeme gelmiştir. Çocukluk çağında başlayan hareket
alanlarını da (organizasyon, duygusal olgunluk, benlik tikleri ve sonrasında bağırma, çığlık atma gibi istemsiz
saygısı, sosyal beceriler) etkisi altına alan bir sorundur. sesler çıkarmaya başlayan bu olgu, tiklerinin
yoğunlaşması sebebiyle 85 yaşına dek toplumdan tecrit
edilmiştir (Itard, 1825). Tik bozuklukları hakkında yazılı
-  ÖÖB’nin belirtileri, okul öncesi dönem, okul dönemi ve
kaynaklarda yer alan ilk ve ilginç örneklerden birisi 1482
12 yaş sonrası-erişkinlik dönemi olarak üçe ayrılabilir ve
(veya 1486) yılında, bir Alman Katolik papazı (aynı
belirtiler her yaş döneminde dil, algısal-kavramsal, motor-
zamanda engizisyon rahibi) olan Heinrich Kramer
koordinasyon, bellek, dikkat-hareket, organizasyon ve
tarafından yazılan Malleus Maleficarium (TheWitches'
duygusal-sosyal alanlar olarak gruplandırılabilir.
Hammer veya Cadıların Çekici) isimli kitapta yer
almaktadır (Mackay 2009). Kitap tipik bir Orta Çağ
-  Tanısı klinik değerlendirme ile DSM-5’e göre konmakta Avrupa’sı karanlığını yansıtır şekilde psikiyatrik
ve tanı psikometrik testlerle de desteklenmektedir. bozukluğu olan kadınların cadı olduğu ya da içine şeytan
girdiği gerekçesiyle nasıl cezalandırılması gerektiğini
-  ÖÖB’nin tedavisinde her bir alt grup için anlatır. 16 ve 17. yüzyıllarda Avrupa’da çok sayıda kadın
bireyselleştirilmiş eğitim programlarının ve farklı bakış hasta içine şeytan girdiği düşüncesiyle bu kitaptan
açılarını barındıran çeşitli yöntemlerin bir arada esinlenerek işkenceyle öldürülmüştür. Bu dönem
kullanılması önerilmektedir. Avrupa’sında psikiyatrik bozukluklar ruhun şeytan
tarafından esir alınması olarak yorumlanmış, bu bireyler
-  ÖÖB olan bireylerin bazılarında zamanla güçlüklerin toplumdan dışlanmış ve sıklıkla işkence ve ölümlere
tümüyle çözüldüğü, bazılarında ise belli oranda devam maruz kalmışlardır. İşte bu kitapta, ses ve motor tikleri
ettiği bildirilmektedir. olduğu anlaşılan bir papazdan bahsedilmekte ve bu tikler
papazın ruhunun şeytan tarafından ele geçirilmiş olmasına
bağlanmaktadır (Coşkun ve Öztürk 2016; Goetz, Chmura
7. TİK BOZUKLUKLARI ve Lanska, 2001).
Giriş
Tik bozuklukları, çocukluk çağında oldukça sık görülen Tik bozuklukları psikiyatrik tanı sistemlerine ise ilk olarak
nörogelişimsel bozukluklardan biridir. Gerek yaygınlığı 1980 yılında DSM-IIIile girmiştir. En son 2013’te
gerekse akademik ve sosyal yaşamda oluşturduğu yayımlanan versiyonu DSM-5’te ise tik bozuklukları
zorluklar ve işlev kaybı nedeniyle üzerinde durulmayı hak başlığı altında tourette bozukluğu, kronik motor ya da
etmektedir. Özellikle çocuk ve ergenler tikler yüzünden vokal tik bozukluğu, geçici tik bozukluğu, tanımlanmış tik
akran zorbalığına maruz kalabilmekte ve bu durum benlik bozukluğu, tanımlanmamış tik bozukluğu tanılarını
saygısında azalma, sosyal izolasyon ve depresif belirtiler içermektedir (APA, 2013). Tik bozukluklarının DSM-5
gibi ikincil durumlara sebep olabilmektedir. Sıklığı ve tanı kriterleri Tablo 1’de özetlenmiştir.
olumsuz sonuçları göz önünde bulundurulduğunda tik
bozukluğu olan çocuk ve ergenlerin akademik ve sosyal Tablo 1. DSM-5 Tik Bozuklukları Tanı Kriterleri
durumlarını etraflıca değerlendirmek ve bu alanlarda
yaşanabilecek olumsuzlukların önüne geçmek amacıyla Tourette Bozukluğu
tik bozukluklarını uygun şekilde tedavi etmek gerekli ve
önemlidir. Bu sebeple kitabımızın bu bölümünü tik A) Hastalık sırasında, (eş zamanlı olmaları gerekmese de) hem birden
bozukluklarının tanınması ve bu bireylerin uygun şekilde fazla motor tik hem de bir ya da daha fazla vokal tik olmuştur.
desteklenmesi amacıyla hazırladık. Bazı durumlarda kişi
için asıl belirleyici olanın tiklerin kendisinden ziyade B) Tiklerin sıklığı artıp azalabilir; ancak ilk başladığından beri 1
yıldan daha uzun bir zaman geçmiştir.
çevrenin tiklere gösterdiği tepki veya atfettiği anlam
olduğu gerçeğinden hareket ederek tik bozuklukları olan
C) Başlangıcı 18 yaşından öncedir.
çocuklarla ilgili olumlu farkındalığın gelişmesine katkı
sunmayı hedefliyoruz.
D) Bu bozukluk bir maddenin ya da başka bir tıbbi durumun
7.1. Tanım ve Tarihçe fizyolojik etkileri ile açıklanamaz.
Güncel tanımıyla tikler; sıklık ve yoğunluk açısından artış
ve azalmalar gösteren, genellikle ataklar halinde ve aniden Kronik Motor veya Vokal Tik Bozukluğu
ortaya çıkan; hızlı, ritmik olmayan, tekrarlayıcı, düzensiz
ve amaçsız motor hareketler ya da sesler olarak A) Hastalık sırasında sadece bir ya da birden fazla motor tik veya
tanımlanmaktadır (Cath ve ark., 2011). Çoğu zaman sadece bir ya da birden fazla vokal tik olmuştur.
normalde de rastlanabilecek hemen her bedensel hareket

Hicran PARLAT Sayfa 44


Cinsiyet dağılımı açısından bakıldığında birçok çalışmada
B) Tiklerin sıklığı artıp azalabilir; ancak ilk başladığından beri 1
yıldan daha uzun bir zaman geçmiştir. erkek/kız
oranı 2-3/1 olarak belirtilmektedir. Tik
bozukluklarının genel olarak ırk, sosyoekonomik düzey,
C) Başlangıcı 18 yaşından öncedir. kültürel özellikler açısından farklılık oluşturmadığı
bildirilmiştir (Piacentini ve ark., 2014).
D) Bu bozukluk bir maddenin ya da başka bir tıbbi durumun 7.4. Etiyoloji
fizyolojik etkileri ile açıklanamaz. Tik bozukluklarının kökeninde genetik, çevresel ve
bağışıklık sistemiyle alakalı birçok faktörün etkileşiminin
E) Tourette bozukluğu için tanı kriterleri hiçbir zaman yer aldığı bilinmektedir.
karşılanmamıştır.

Genetik faktörler: Tik bozuklukları diğer nörogelişimsel


Geçici Tik Bozukluğu
bozukluklarda olduğu gibi önemli ölçüde kalıtsal özellik
gösterir. Hem aile hem de ikiz çalışmaları bu görüşü
A) Bir ya da birden fazla motor ve/veya vokal tikler olmuştur.
destekleyen bulgular içermektedir. Birinci derece
akrabalarında Tourette bozukluğu olan kişilerde herhangi
B) Tikler ilk başladığından beri 1 yıldan daha kısa zaman geçmiştir.
bir tik görülme riskinin 10 ila 100 kat artış gösterdiği
bildirilmiştir (Grados, 2010; Stewart ve ark., 2006).
C) Başlangıcı 18 yaşından öncedir.
Benzer şekilde, çift yumurta ikizlerinde eş hastalanma
oranları %20 civarında iken tek yumurta ikizlerinde bu
D) Bu bozukluk bir maddenin ya da başka bir tıbbi durumun
fizyolojik etkileri ile açıklanamaz. oran %80 civarında bildirilmiştir (Hyde ve ark., 1992).
Çalışmalar tek bir genin tik bozukluğuna yol açmasından
E) Tourette bozukluğu ve kronik motor veya vokal tik bozukluğu için ziyade, farklı birçok genin çevresel faktörlerle etkileşim
tanı kriterleri hiçbir zaman karşılanmamıştır. göstererek bozukluğa yol açtığı üzerinde durmaktadır.

7.2. Sınıflandırma Çevresel faktörler: Son yıllarda yapılan çalışmalar tik


Tikler; tipleri, vücutta yerleştikleri kas grubu, sayı, sıklık, bozukluklarının etiyolojisinde çevresel faktörlerin de rolü
süre ve yoğunlukları açısından sınıflandırılabilirler (Cath olduğunu ortaya koymaktadır. Bu faktörler içinde gebelik
ve ark., 2011). ve doğumla ilgili problemler, erken doğum, düşük doğum
ağırlığı, ileri baba yaşı, geçirilmiş enfeksiyon ve
-  Tip-tür: Tikler türlerine göre motor tik, vokal (ses) tik sonrasında artmış bağışıklık sistemi yanıtı gibi nedenler
ya da birleşik tip olarak sınıflandırılırlar. gösterilmektedir (Abdulkadir ve ark., 2016; Brander ve
ark., 2018).Erkek cinsiyet Tourette bozukluğu için
-  Vücuttaki yerleşim yeri: Her zaman aynı kas kanıtlanmış bir risk faktörüdür (Piacentini ve ark., 2014).
bölgesinde yerleşim gösteren tikler tekil (izole), farklı Bununla birlikte annenin gebelik sırasında sigara
bölgede yerleşen tikler çoğul tik (multiple) olarak kullanması ise hem tik bozukluğuyla hem de bozukluğun
sınıflandırılır. şiddetiyle ilişkili bulunmuştur (Browne ve ark., 2016).

-  Karmaşıklık: Tikler basitlik ve karmaşıklıklarına göre Özetle; tik bozukluklarının kökeninde çeşitli çevresel
de sınıflandırılabilirler. Süre açısından daha uzun, daha faktörlerle birlikte birden fazla sayıda genin birbirleriyle
farklı kas gruplarını ilgilendiren, dışarıdan daha ilişkisi sonucu gerçekleşen karmaşık bir kalıtım şekli
amaçlıymış gibi görünen, motor ve ses tiklerinin bulunduğu kabul edilmektedir.
beraberlik gösterdiği tikler daha karmaşık tikler olarak 7.5. Klinik Özellikler
adlandırılırlar. Örneğin; çömelir pozisyondan kalkıp, Tikler, sıklıkla çocukluk çağında (ortalama 4-6 yaş civarı)
ardından bir yere dokunmak gibi. başlama eğilimi gösterirler. Tiklerin ortaya çıkışı ve
ilerleyişi hemen her çocukta belli bir örüntü ve sırayı izler.
Önceleri göz kırpma, başını sallama, omuzları oynatma,
7.3. Epidemiyoloji
mimikler vb. basit motor hareketler şeklinde baş ve boyun
Tikler, çocukluk çağının en sık görülen hareket bozukluğu bölgesinde başlayan tikler zamanla vücudun diğer
olarak tanımlanmaktadır. Yapılan çalışmalar, okul çağı bölgelerine doğru yayılım gösterir. Vokal (ses) tikler ise
çocuklarının %6-20’sinin hayatlarının bir döneminde motor tiklerden ortalama 1-2 yıl sonra burun çekme, burun
tikleri olduğunu bildirmektedir (Kadesjö ve Gillberg, temizleme, boğaz temizleme vb. şekillerde başlar. Bu
2000; Murphy ve ark., 2013). Konuyla ilgili yapılan süreçler boyunca tiklerin yoğunluğunda ve şiddetinde
kapsamlı bir çalışmada çocuklarda tüm tik bozukluklarının dönemsel artış ve azalışlar görülür. Bu dalgalanma
yaygınlığı %2.8 olarak belirtilmiştir (Knight ve ark., özellikle 10-12 yaş döneminde en belirgin şekilde
2012). Tikler sıklıkla hayatın ilk 10 yılında (en sık 4-6 yaş gözlemlenir (Leckman ve ark., 1998). Mevsim geçişleri,
civarı) başlar ve ergenlik dönemine doğru kötüleşme stres, geçirilen enfeksiyonlar, kaygı ve yorgunluk gibi
gösterirler. Genç erişkinlik dönemine geçişle birlikte durumlar da tiklerin seyrini değiştirebilir. Ergenlik
tiklerin sıklık ve şiddetinde azalmalar görülür. Bu nedenle dönemine doğru tikler en şiddetli ve yoğun halini alır; bu
tik bozuklukları çocuk ve ergenlerde erişkinlerle dönemde motor tikler daha karmaşık biçimlerde görünür,
kıyaslandığında 10 kat daha sık görülmektedir (Metzger, hareketler daha büyük ve farklı kas gruplarına yayılır,
Wanderer ve Veit Roessner, 2012). daha amaçlıymış izlenimi verir (örneğin; aynı hareketleri
birden çok kez tekrarlama, başkalarını taklit etme vb.).

Hicran PARLAT Sayfa 45


Vokal tikler ise sıklıkla tekrarlanan kelimeler, cümleler, seslerden sonra sınıf içinde kendisini oldukça rahatsız
küfürler ya da müstehcen kelimeler haline dönüşür. Yaşla hissettiğini, arkadaşlarının ona sık sık seslerle ilgili sorular
birlikte ise tik belirtilerinde gözle görülür bir azalma olur. sorduklarını, bazen kendisiyle dalga geçtiklerini, bu sesler
Özellikle ergenliğin sonları ve erişkinlik döneminin yüzünden derse dikkatini veremediğini, öğretmeninden
başlarında tiklerin yoğunluğunda ve şiddetinde gözle zaman zaman uyarı aldığını tarif etti. Çevredekilerin
görülür bir azalma gerçekleşir (Bloch ve ark., 2006). tepkisi sebebiyle bu hareket ve sesleri durdurmaya
çalıştığını, zaman zaman baskılayabildiğini ama bir
Tikler, sıklıkla ataklar halinde ortaya çıkarlar. Bu ataklar yerden sonra içinde tam olarak tarifleyemediği garip bir
sırasında birden fazla sayıda tik, arka arkaya ve bir grup rahatsızlık hissettiğini, elinde olmadan bu hareketleri
halinde, düzensiz bir biçimde ortaya çıkar ve sonrasında yeniden yapmaya başladığını söyledi. Bu hareketleri gün
atak yatışır. Ayrıca tikler, dikkatin yoğun biçimde içinde, özellikle okula gittiği saatlerde kısmen de olsa
odaklandığı birtakım faaliyet veya davranışlar sırasında engelleyebildiğini; ancak eve döndüğünde hareketlerini
azalma eğilimi gösterirler. Örneğin; el becerisi gerektiren daha çok yapma ihtiyacı hissettiğini, sonrasında da
bir faaliyetle uğraşma, müzik aleti çalma, sportif kendini çok rahatlamış hissettiğini ifade etti. Anneden
etkinliklerle meşgul olma esnasında tikler büyük ölçüde alınan bilgiden Ali’nin dayısının da çocukluğunda kaş
azalır. Bunlara ek olarak tikler kişi tarafından istemli ve kaldırma şeklinde tekrarlayıcı hareketleri olduğu
iradi bir biçimde belirli bir süre bastırılabilir. Özellikle sonrasında kendiliğinden geçtiği öğrenildi.
yoğun sosyal baskılar veya sınıf ortamındaki eleştiriler
gibi sebeplerle tikler kişi tarafından büyük bir enerji ve Yapılan değerlendirme sonucu Ali’ye Tourette bozukluğu
güç harcamak pahasına engellenebilir. Tik bozukluğu olan tanısı konuldu. Ali’ye ve annesine bu bozukluğun
birçok çocuk ve genç, bastırma çabalarının belirli bir süre sebepleri, özellikleri, tedavi ve gidişatı ile ilgili gerekli
işe yarasa da sonrasında daha fazla tik yapma isteği ve bilgiler verildi. Ali’ye uygun ilaç tedavisi başlandı ve 1 ay
ihtiyacı ortaya çıkardığını ve öncekinden daha yoğun sonra yeniden kontrole çağırıldı. Bu süreçte tiklere yönelik
biçimde tiklerini sergilediklerini ifade eder. Çocuğun, psikoeğitim vermek ve olası bir akran zorbalığına maruz
istediği zaman tiklerini belirli bir süre baskılayabilmesi kalmasını önlemek amacıylasınıf öğretmeniyle iletişime
ailenin veya çevrenin, tiklerin istemli ve iradi bir biçimde geçildi.
yapıldığı şeklinde düşünmelerine yol açabilir. 7.6. Tanısal Değerlendirme
Diğer çocukluk çağı psikiyatrik bozukluklarında olduğu
Tiklerle ilişkili önemli bir özellik de “duyusal fenomen” gibi tik bozukluklarının tanısı da çocuğun kendisinden ve
olarak tarif edilen durumdur. Duyusal fenomen, tik ailesinden alınan bilgilerle çocuk psikiyatri uzmanlarının
öncesinde görülen ve tikin oluşacağı vücut bölgesinde klinik değerlendirmeleri neticesinde konmaktadır. Tanı
hissedilen; kaşıntı, huzursuzluk, gerginlik gibi rahatsız için belirli bir laboratuar testi ya da görüntüleme yöntemi
edici bir dürtü ya da duyum olarak tarif edilir. Tik bulunmamaktadır.
bozukluğu olan bireylerin büyük çoğunluğu tarafından
tarif edilen bu his sonucu, tikler karşı konulamaz ve bir an Tik bozuklukları değerlendirilirken dikkat edilmesi
önce yapılmak istenen davranışlar olarak adlandırılırlar. gereken önemli bir husus tiklerde görülen dönemsel artış
Özellikle 10’lu yaşlardan sonra fark edilen duyusal azalışlardır. Tikler dalgalı bir seyir göstermeleri sebebiyle
fenomenin, tikler yapıldıktan sonra azaldığı ve yerini bir görüşme anında her zaman gözlenemeyebilir. Bu nedenle
rahatlama hissine bıraktığı ifade edilir. Tiklerin habercisi değerlendirme anında tiklerin gözlenmemesi tik
niteliğindeki bu duyumsamanın kişi tarafından fark bozukluğu olmadığı anlamına gelmemelidir. Tanı için
edilmeye başlanması, tik bozukluklarının tedavisinde gerekli olan bilgiler mümkün olduğu kadar fazla kişiyle
önemli yararlar sağlamaktadır (Leckman, King ve Bloch). görüşülerek (ebeveyn, öğretmen, vb.) elde edilmeli,
görüşme anında gözlemlenemeyen tikler için video kaydı
Olgu Örneği istenmelidir.

9 yaşındaki Ali, gün içinde sık sık eşyalara dokunmak, Tik bozukluklarının değerlendirilmesinde tiklerle
başını ani biçimde ileri-geri hareket ettirmek ve son benzerlik gösteren diğer nörolojik hastalık ve psikiyatrik
zamanlarda başlayan garip sesler çıkartmak şikayetleriyle bozuklukların göz önünde bulundurulması oldukça
annesi ile birlikte çocuk ve ergen psikiyatristine başvurdu. önemlidir. Nörolojik birtakım hastalıklara (epilepsi
Annesi bu hareketleri ne için yaptığını anlayamadığını, nöbetleri vb.) ya da ilaç kullanımlarına bağlı olarak farklı
evde dinlenme halindeyken ve herhangi bir sebep yokken türdeki hareket bozuklukları görülebilmektedir. Ayrıca
bu davranışları sergilediğini tarif ediyordu. Bu stereotipik hareketler ve kompulsif davranışlar gibi
hareketlerin ilk olarak 7 yaşında göz kırpma şeklinde tekrarlayıcı hareketleri ya da davranışları içeren
başladığını, göz kırpmalarının birkaç ay sürdükten sonra psikiyatrik bozuklukları tik bozukluğu ile ayırt etmek
azaldığını, sonrasında baş hareketleri ve eşyalara dokunma gerekmektedir. Tik bozukluklarının değerlendirilmesinde
davranışlarının başladığını, en son birkaç hafta önce garip sorgulanması gereken alanlar tablo 2’de özetlenmiştir.
sesler çıkartmaya başladığını ve günün büyük bölümünde
Tablo 2. Tik Bozukluklarının Değerlendirilmesi
bu davranışların sürdüğünü, bu sebeple doktora
başvurmaya karar verdiklerini söylüyordu. Ali, bu
Tiklerin başlangıç yaşı Enfeksiyon öyküsü
hareketlerinden önceden beri rahatsızlık hissettiğini ama
çok da önemsemediğini, kendisinin bu hareketleri neden
Başlangıç şekli Eşlik eden diğer tıbbi durumlar
yaptığını anlayamadığını ama son zamanlarda eklenen

Hicran PARLAT Sayfa 46


Tik bozukluğu tedavisindeki ilk ve en temel adım, diğer
Tiklerin tipi (motor/vokal) Eşlik eden diğer psikiyatrik
bozukluklar psikiyatrik bozukluklarda da olduğu gibi çocuk ve aileleri
bozukluğa ilişkin uygun şekilde bilgilendirmektir (Ganos,
Tiklerin ilerleyişi Kullanılan ilaçlar Martino ve Pringsheim, 2017). Bu bilgilendirme; tiklerin
tanımı ve özellikleri, ortaya çıkış yaşı, şekli, doğası ve
Tiklerin şiddeti ve sıklığı Aile öyküsü seyri, tiklerin ortaya çıkışını arttıran ve azaltan durumlar,
eşlik eden diğer tıbbi-psikiyatrik durumlar ve bu
Tiklerin bastırılabilme Geçmişteki tıbbi durum durumlara ilişkin tedavi yöntemlerini içermelidir.
durumu Böylelikle, çocuk-ergen ve ailelerin tik bozukluğuyla ilgili
bilgi ve farkındalığı arttırılmış olur. Ayrıca bu aşamada
Eşlik eden duyusal fenomen Eşlik eden sosyal zorluklar çocuk ve ergenin günlük hayat ve okul ortamında
yaşadıkları zorluklar ele alınır ve bu zorluklarla baş etme
Günlük işlevselliği etkileme Tikin şiddetini arttıran ya da azaltan beceri ve yöntemleri çocuğa aktarılır. Çocuk ve ergenin
düzeyi durumlar güçlü yanları ele alınarak tiklerin bireylerin hayatında
önemli; ancak görece sınırlı bir yer kapladığı, hayatın
Tik bozukluğu tanısı bir kere konulduktan sonra tik sadece tiklerden müteşekkil olmadığı fikri paylaşılır. Bu
bozukluklarının birlikte görüleceği diğer psikiyatrik sayede bireylerin tiklerin oluşturduğu zorluklara
bozuklukların da değerlendirme sırasında sorgulanması atfettikleri olumsuz anlamlar giderilmeye çalışılır, tiklerin
gerekmektedir. Ek psikiyatrik bozuklukların belirlenmesi hayatın merkezine alınarak günlük yaşamı fazla
hem uygun tedavi yöntemini seçmek hem de bozukluğun etkilemesinin önüne geçilmesi amaçlanır.
gidişatı hakkında fikir edinebilmek için elzemdir. Tablo
3’te tik bozukluklarına sıklıkla eşlik edebilen diğer
psikiyatrik bozukluklar sıralanmıştır. Tik bozukluklarının tedavisindeki bir sonraki aşama,
davranışçı girişimler ve/veya ilaç tedavilerinden
Tablo 3.Tik Bozukluklarına Sık Eşlik Eden Psikiyatrik oluşmaktadır. Davranışçı girişimler özellikle hafif
Bozukluklar şiddetteki olgularda tercih edilen yöntemlerdir. Bu
yöntemler içinde en iyi bilineni alışkanlığı tersine
Dikkat eksikliği hiperaktivite Özgül öğrenme bozukluğu çevirme eğitimidir. Bu yöntemin temeli tikler öncesinde
bozukluğu
hissedilen duyusal fenomenin farkına varma ve bu
farkındalık sayesinde tik davranışlarını kontrol edebilme
Obsesif kompulsif bozukluk Major depresif bozukluk
esasına dayanır. Kişiler, tikler öncesindeki rahatsız edici
bedensel his ve duyumları fark ederek tiklerin gelmekte
Anksiyete bozuklukları Madde kullanım
bozukluğu olduğunu anlar ve tik hareketinin karşıtı olabilecek bir
hareketi yapmaya başlarlar. Bu şekilde, duyusal
Karşı olma-karşı gelme bozukluğu Uyku bozuklukları
fenomenin hissedilmesiyle sosyal ortamlarda göze
çarpmadan uygulanabilecek ve birkaç dakika
7.7. Tedavi ve Yönetimi sürdürülebilecek tikin tersi sayılabilecek bir hareket
Tik bozuklukları çocukluk döneminde sıkça görülen, oluşturma üzerine çalışılır. (örneğin; kafasını sağa doğru
belirtilerin dönem dönem artış ve azalışlarla seyrettiği, atımlar şeklinde sürekli hareket ettirmek yerine, tikin tersi
diğer tıbbi ve psikiyatrik durumlarla birlikte olabilen yönünde, sola doğru hareket ettirmek gibi). Alışkanlığı
nörogelişimsel bozukluklardır. Bu özellikleri sebebiyle tik tersine çevirme ilgili yapılan pek çok çalışma, yöntemin
bozukluğu olan çocuk ve ergenlerin bir kısmında belirtiler tik şiddetini azaltmada etkili olduğunu ortaya koymuştur
gelip geçici ya da hafif düzeyde olabilirken olguların bir (Piacentini ve ark., 2010; Yates ve ark., 2016).
kısmında belirgin derecede sosyal, akademik ve duygusal
problemler görülebilmektedir. Bu sebeple tik bozukluğu Orta ve ağır tik bozukluğu olan olgularda tercih
olan bireylerde tedavi gereksiniminin olup olmadığı edilebilecek diğer bir tedavi yöntemi ise ilaç tedavileridir.
tiklerin hangi alanlarda zorluk oluşturduğu iyi İlaç tedavileri tikleri kalıcı olarak ortadan kaldırmak
değerlendirilmelidir. yerine belirtilerin kontrol altına alınmasında etkili olmakta
ve özellikle davranışsal girişimlerin yeterli etkinlik
Tiklerin gün içinde kısa süreli ataklar halinde ortaya sağlayamadığı durumlarda sıkça kullanılmaktadır. Bu
çıktığı, ataklar arasındaki dönemlerin uzun olduğu, tiklerin ilaçlar arasında etkinliği en çok kanıtlanan ve en sık tercih
yoğunluk ve şiddet açısından hafif düzeyde seyrettiği ve edilenler antipsikotikler olarak bilinen ilaçlardır. Bu ilaçlar
günlük işlevselliğin belirgin ölçüde etkilenmediği birçok tik bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde belirtilerin
olguda, tiklere ilişkin bilgilendirme ve izle-bekle (watch- kontrolünü sağlamak amacıyla uzun yıllardır güvenle
wait) stratejisi çoğu zaman yeterli olmaktadır. Yoğunluk kullanılmaktadır. Tik bozukluklarına yönelik ilaç
ve şiddet açısından orta-ağır düzeyde olan, günlük yaşam tedavisinin başlanması ve takip edilmesi çocuk ve ergen
ve aktiviteleri kısıtlayan (akademik, sosyal ve duygusal psikiyatrisi uzmanlarının görevidir.
anlamda belirgin zorluklara sebep olan), ağrı ya da başka 7.8. Gidişat
fiziksel zorluklara sebep olan, bireyin kendisi ya da Tik bozuklukları genel olarak olumlu gidiş gösteren
çevresindekiler için riskli durumlara oluşturan ve ek bozukluklardır. Çocukluk çağında ortaya çıkan belirtiler
psikiyatrik durumlarla birlikte ortaya çıkan tikler için geç ergenlik ve erken erişkinlik döneminde büyük ölçüde
mutlaka uygun tedavi girişimlerinde bulunulmalıdır. kaybolur. Konuyla ilgili çalışmalar, 10 yaşından önce tik
bozukluğu tanısı alan bireylerin %80’inde ergenlik
süresince tiklerinde azalma olduğunu, 18 yaş civarında ise

Hicran PARLAT Sayfa 47


tiklerin işlevsellikte bozulma oluşturmayacak düzeyde bir algılanabilmekte ve sınıf düzenini bozdukları gerekçesiyle
seyir izlediğini ortaya koymuştur (Cath ve ark., 2011; olumsuz eleştirilere maruz kalabilmektedir. Bu çocukların
Leckman, King ve Bloch, 2014). Kronik tik bozukluğu ya yaşayabilecekleri akademik, sosyal ve duygusal zorlukları
da Tourette bozukluğu olan az sayıda bireyde ise çeşitli önceden fark etmek ve gerekli birtakım önlemleri almak
ilaç tedavilerine rağmen erişkinlik döneminde de devam tik bozukluğu olan çocuk ve ergenlerin sosyal uyumunu
eden şiddetli ve kompleks yapıda motor ve vokal tiklerin arttırmaya katkı sağlayacaktır. Bu amaçla ebeveyn,
görüldüğü bilinmektedir. eğitimci ve ruh sağlığı çalışanlarının bu tür riskli
çocukların tanı ve tedavi süreçlerinde iş birliği içerisinde
Tiklerin hangi bireyde ne şekilde seyir göstereceğini tam hareket etmesi gerekmektedir. Aşağıdaki tabloda tik
olarak bilmek mümkün olmamakla birlikte, aşağıda bozukluğu olan çocuk ve ergenlerde ebeveyn ve
sıralanan birtakım faktörlerin tiklerin gidişatını öngörmede eğitimciler ve sağlık çalışanlarına yönelik birtakım
önemli olduğu düşünülmektedir: tavsiyeler sıralanmıştır (Tablo 4 ).
Tablo 4. Tik Bozukluğu Olan Çocuklara Yaklaşım Önerileri
-  Aile öyküsünde erişkin yaşamda da devam eden tiklerin
olması -  Tik bozukluğu tanısı konulan çocuklara ve ailelerine gerekli
bilgilendirmeler (Tiklerin tanımı, nedenleri, seyri vb.) mutlaka
yapılmalıdır. Tiklerle ilişkili yanlış bilgi ve inanışlar uygun ve doğru
-  Tiklerin sıklığı ve şiddetinin fazla olması (vokal ve şekilde cevaplanmalıdır.
kompleks tiklerin varlığı)
-  Birçok insanın zorlukları ve farklı yanları olduğu, bu farklılıkların
-  Eşlik eden obsesif kompulsif bozukluk ve/veya dikkat hayatımıza olumlu ve olumsuz sonuçlar getirdiği, bu sonuçlarla baş
etmek için neler yapılabileceği ve aslında farklarımızla kendimiz
eksikliği hiperaktivite bozukluğu olması. olduğumuz mesajından hareket ederek sınıf ortamında eğitimciler
7.9. Tik Bozukluğu ve Gündelik Yaşam rehberliğinde farklılıklarımızı anlamaya yönelik sunum, gösteri vb.
Tik bozukluğu olan çocuk ve ergenler hayatlarının birçok programlar düzenlenerek duygusal zorlukların ve akran zorbalığının
alanında çeşitli zorluklar yaşayabilirler. Özellikle kronik önüne geçilmelidir.
tik bozukluğu ve motor tiklere eşlik eden vokal tikler
varlığında (Tourette bozukluğu) bireylerin yaşadıkları -  Tik bozukluğu olan çocukların yaşamış olduğu zorlukları
birbirleriyle paylaşabilecekleri platformlar geliştirilmeli, çocukların
zorlukları ciddi boyutlara ulaşabilmektedir. tecrübe ve baş etme becerilerini birbirlerine aktarmaları
amaçlanmalıdır.
Her şeyden önce, sergilenen tikler nedeniyle diğerlerinden
farklı olmak kimlik gelişimi süreci içinde olan çocuk ve -  Sadece zorluklar üzerine odaklanmak çocuklara yetersiz oldukları
ergenler açısından olumsuz bir durum olarak mesajını verebileceğinden bu çocukların olumlu ve güçlü yanlarını
sık sık öne çıkarmak ve çocukları farklı alanlarda desteklemek
algılanabilmektedir. Bu çocukların önemli bir kısmı yakın
oldukça önemlidir (örneğin; sanatsal ve sportif faaliyetlere
aile ve arkadaş çevreleri tarafından tuhaf oldukları yönlendirmek, çocuğun olumlu bir özelliğinin ona fark ettirilmesi
düşünülerek duygusal örselenmeye maruz vb.).
kalabilmektedir. Özellikle, tikler konusunda bilgisi
olmayan bazı bireyler, tiklere olduğundan daha olumsuz -  Gündelik hayatta belirgin zorluklar yaşayan çocukların daha ileri
ve abartılı anlamlar yükleyebilmekte; tikler basit bir problemlere maruz kalmaması amacıyla vakit kaybedilmeden bir
hareket bozukluğu olmaktan ziyade, zihinsel bir geriliğin çocuk ve ergen psikiyatristine yönlendirilmesi ve uygun tedavi
işareti olarak algılanabilmektedir. Benzer şekilde tikler girişimlerinin sağlanması planlanmalıdır.
bulaşıcı bir hastalık olarak düşünülebilmekte ve bu Bölüm Özeti
çocuklar sosyal hayat içerisinde dışlanmaya maruz
kalabilmektedir. Akranları tarafından dışlanma ve kabul
-  Tikler; sıklık ve yoğunluk açısından artış ve azalmalar
görmeme neticesinde tik bozukluğu olan çocuk ve gençler
gösteren, genellikle ataklar halinde ortaya çıkan, aniden
zorbalığa maruz kalabilmekte ve kurban olarak hedef
ortaya çıkan, hızlı, ritmik olmayan, tekrarlayıcı, düzensiz
gösterilebilmektedir. Bu durumlar, tik bozukluğu olan
ve amaçsız motor hareketler ya da seslerdir.
bireylerde olumsuz kendilik algısı ve düşük benlik saygısı
gelişimine neden olabilmekte; bu bireyler anksiyete
bozuklukları, depresif bozukluk ve intihar girişimi -  Tikler; tipleri, vücutta yerleştikleri kas grubu, sayı,
açısından riskli hale gelebilmektedir. Ayrıca bu bireyler sıklık, süre ve yoğunlukları açısından sınıflandırılabilirler.
tikleri ve tiklerin oluşturduğu duygusal yükü kontrol altına
alabilmek amacıyla madde kullanım bozukluğu açısından -  Tikler, çocukluk çağının en sık görülen hareket
da risk altındadır. bozukluğu olarak tanımlanmaktadır.

Tik bozukluğu olan çocuk ve gençler akademik hayatta da -  Tik bozukluklarının kökeninde genetik, çevresel ve
birtakım zorluklarla karşı karşıya kalabilmektedir. Bu bağışıklık sistemiyle alakalı birçok faktörün etkileşiminin
çocuklar tiklerini sergilemek ya da tiklerini bastırmaya yer aldığı bilinmektedir.
çalışmaya bağlı olarak ders esnasında dikkat problemleri
ve öğrenme güçlükleri yaşayabilmekte; ders içinde -  Tikler, sıklıkla çocukluk çağında başlarlar ve
öğretmenleri tarafından sık uyarılara maruz ilerleyişleri hemen her çocukta belli bir sırayı takip eder.
kalabilmektedir. Bu çocuklar ayrıca, dürtü ve hareketlilik Önceleri motor hareketler şeklinde başlayan tiklere
sorunları ve çıkardıkları sesler nedeniyle diğer öğrenciler zamanla vokal tikler eklenir.
için dikkat dağıtıcı ve gerginlik kaynağı olarak

Hicran PARLAT Sayfa 48


-  Tikler, dönemsel artış ve azalışlarla seyreder. belirtileri çocuk ve ergenlerde erişkinlere göre önemli
farklılıklar göstermektedir. Hem belirtilerin farklı
-  Tikler, kişi tarafından istemli ve iradi bir biçimde belirli şekillerde ortaya çıkması hem de çocukların kendilerini ve
bir süre için bastırılabilir; ancak bu bastırma çabaları duygularını ifade etmekle ilgili zorlukları duygudurum
belirli bir süre işe yarasa da tikler sonrasında daha yoğun bozukluklarının çocuk ve ergenlerde tanınmasını
biçimde ortaya çıkma eğilimi gösterirler. zorlaştırabilmektedir. Bu sebeple kitabımızın bu
bölümünü çocuk ve ergenlerde duygudurum
bozukluklarının tanınması ve bu bireylerin uygun şekilde
-  Duyusal fenomen, tik öncesinde görülen ve tikin
desteklenmesi amacıyla hazırladık.
oluşacağı vücut bölgesinde hissedilen; kaşıntı,
huzursuzluk, gerginlik gibi rahatsız edici bir dürtü ya da 8.1. Çocuk ve Ergenlerde Depresif Bozukluklar
duyum olarak tarif edilir.
Çocuk ve ergenlerde görülen ruhsal bozuklukların son
-  Tiklerin tedavisinde olguların bireysel özellikleri yıllarda arttığı, her yıl çocuk ve ergenlerin yaklaşık olarak
dikkate alınmalıdır. Tiklerin yoğunluk ve şiddet açısından %20’sinde ruhsal bozukluk geliştiği, bunlarında
hafif düzeyde seyrettiği olgularda bozukluğa ilişkin %50’sinden azının tedavi desteği aldığı bildirilmiştir.
bilgilendirme ve izle-bekle stratejisi çoğu zaman yeterli Günümüzde, ergenlik döneminde daha belirgin olmak
olmaktadır. Yoğunluk ve şiddet açısından orta-ağır üzere, çocuk ve ergenlerde depresyon sıklığının geçmişe
düzeyde olan, günlük yaşam ve aktiviteleri etkilenen ve/ya göre belirgin olarak artmakta olduğu bildirilmektedir
bireyin kendisi ya da çevresindekiler için riskli durumlara (Ağaoğlu 2008; Toros, 2016).
yol açan tikler için mutlaka uygun tedavi girişimlerinde 8.1.1. Tanım ve Tarihçe
bulunulmalıdır. Major depresif bozukluk (MDB); mutsuzluk, ilgi kaybı,
günlük aktivitelerden keyif almama, huzursuzluk, enerji
-  Tik bozukluklarının tedavisi davranışçı girişimler ve ilaç azalması, konsantrasyon güçlüğü, iştah ve uyku
tedavileri olmak üzere iki temel seçenekten oluşmaktadır. bozuklukları, olumsuz düşünme gibi bulgularla
karakterize epizodik bir ruhsal bozukluktur (APA, 2013).
MDB çocuk ve ergenlerde oldukça sık görülen, belirgin
-  Tik bozuklukları genel olarak olumlu gidiş gösteren sıkıntı ve işlev bozukluğuna yol açan, sıklıkla başka ruhsal
bozukluklardır. Çocukluk çağında ortaya çıkan belirtiler bozukluklarla birlikte olan bir bozukluktur. İntihar girişimi
geç ergenlik ve erken erişkinlik döneminde büyük ölçüde ve madde kullanımı gibi ciddi sonuçlar görülebilmektedir.
kaybolur. Çoğu zaman tekrarlayan, erişkinlikte de devam edebilen,
bütün bu nedenlerle erken tanı ve tedavinin önemli olduğu
-  Tik bozukluğu olan çocuk ve ergenler hayatlarının ciddi ruhsal bir bozukluktur. Bulgular çocuk ve ergenin
birçok alanında çeşitli zorluklar yaşayabilirler. Bu yaşına, cinsiyetine, eğitimine ve kültürel özelliklerine göre
çocukların yaşayabilecekleri akademik, sosyal ve farklılıklar gösterebilir.
duygusal zorlukları önceden fark etmek ve gerekli
birtakım önlemleri almak tik bozukluğu olan çocuk ve Erişkinlerde depresyon yıllardır araştırıldığı halde,
ergenlerin sosyal uyumunu arttırmaya katkı sağlayacaktır. 1960’lı'yıllara kadar çocuklarda depresyon üzerinde pek
durulmamış, yalnızca bebeklik ve erken çocuklukta, çoğu
8. DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI zaman önemli nesne kayıpları ile ortaya çıkan depresif
Giriş durumlar tanımlanmıştır (Spitz, 1946). Çocuklarda
Gündelik hayatta farklı birçok duygusal-ruhsal durumlar depresyonun göz ardı edilmesinin nedeni daha çok analitik
veya tepkiler yaşarız. Kendimizi bazen mutsuz, keyifsiz kuramdan kaynaklanmıştır. Analitik kurama göre
veya üzgün bazen de çok mutlu, neşeli ve enerji dolu depresyonun ortaya çıkabilmesi için içselleştirilmiş bir üst
hissederiz. Bunlar çoğunlukla belli bir olay karşısında benlik gereklidir. Birçok psikanalist çocuklarda ergenlik
yaşadığımız normal duygusal tepkiler veya ruhsal öncesinde üst benliğin yeterince gelişmemiş olması nedeni
durumlardır. Bazen bu duygusal tepkiler veya durumlar ile depresyonun görülemeyeceğini savunmuştur (Mahler,
aşırıya kaçabilse de, belirli bir süre sonra normal sınırlara 1961).
dönmemiz beklenir. Bazı kişilerde bu tür ruhsal durumlar
aşırı düzeyde ve uzun süreli bir şekilde ortaya çıkabilir ve 1960’lı yılların sonlarına doğru analistlerin görüşü yerini,
kişinin hayatını kötü şekilde etkileyebilir. Gündelik pek çok araştırmacı tarafından desteklenen maskeli
hayatta yaşadığımız normal sınırlarda duygusal durum depresyon kavramına bırakmıştır. Maskeli depresyon
veya tepkilerden farklı olarak, bu insanlardaki duygusal kavramına göre çocuklarda depresyon, depresif duygu ve
belirtiler daha şiddetli, abartılı ve uzun süreli bir şekilde belirtiler şeklinde açıkça gözlenmez, çeşitli ruhsal
ortaya çıkar. Normal insani hal veya duyguların daha belirtilerle maskelenir (Toolan, 1962). Bu kavram giderek
şiddetli, abartılı ve uzun süreli olarak yaşandığı bu genişletilmiş ve hemen her çeşit ruhsal belirti (anoreksia,
durumlar psikiyatride ‘duygudurum bozuklukları’ olarak obesite, enürezis, enkoprezis, obsesyon, fobi, tik, okul
ifade edilmektedir. Sıklığı veya belirtileri farklılık başarısızlığı, evden ve okuldan kaçma, suça yönelim,
göstermekle birlikte duygudurum bozuklukları her yaş uygun olmayan cinsel davranış, hiperaktivite, sigara-alkol
grubunda görülebilen önemli psikiyatrik kullanma, saldırganlık, kendine zarar verme vb.) bir
bozukluklardandır. Yetişkinlerde olduğu gibi çocuk ve maske ya da depresyon eş değeri olarak görülmeye
ergenlerde de duygudurumla ilgili şikayetlere sıklıkla başlanmıştır. Bu sorunlar çocuk psikiyatrisi kliniklerine
rastlanmaktadır. Ancak duygudurum bozukluklarının başvuruların büyük kısmını oluşturduğundan, bütün bu

Hicran PARLAT Sayfa 49


sorunların arkasında depresyonun yer alması akla yatkın obezite gibi sorunlar MDB’nin hem sıklığını hem de
bulunmamış ve bu görüş yavaş yavaş önemini yitirmiştir. şiddetini arttırmaktadır.
1970’li yılların ortalarından itibaren çocuk ve ergenlerde
depresyonla ilgili araştırmalar giderek artmış, çocuklarda Davranışsal ve emosyonel risk faktörleri: Özgüveni
da depresyonun erişkinlerde görülen belirtilerle seyrettiği, yetersiz, utangaç ve kaygılı kişilik özellikleri gibi ‘içe
maskeli depresyonla sınırlı olmadığı kabul edilmiştir. yönelim’ eğilimi olan çocuk ve ergenlerde MDB daha sık
Amerikan Psikiyatri Birliğinin ruhsal bozuklukları görülmektedir. Kişilik özellikleri olarak bakıldığında
sınıflandırması olan DSM-III’de çocuklar için ayrı tanı borderline kişilik özellikleri olanlarda disfori ve
ölçütleri belirlenmemiş, bazı farklılıklarla birlikte reddedilmeye karşı duyarlılık daha fazla olmakta ve
erişkinler için olan depresif bozukluk ölçütlerinin çocuk MDB’ye yatkınlık artmaktadır.
ve ergenlerde de geçerli olduğu kabul edilmiştir. Ayrıca
DSM-IV’ten itibaren ‘major depresif epizod’ veya MDB
Psikodinamik faktörler: Beck’in depresyonu açıklamaya
terimleri depresyonu tanımlamak için kullanılmaya
yönelik bilişsel modeline göre MDB yaşayan kişiler
başlanmıştır.
sistematik olarak olumsuz düşüncelere (negatif bilişsel
yapı) sahiptirler. Bu olumsuz düşünceler onların
Çalışmaların çoğunda son yıllarda çocuk ve ergenlerde kendilerini, dünyayı ve geleceği olumsuz olarak
görülen MDB yaygınlığının arttığı ve psikososyal risk değerlendirmelerine neden olmaktadır (depresyonun
faktörlerinin saptanması ile MDB yaygınlığındaki bu bilişsel triadı). Özellikle küçük yaşlarda çocukların
artışın önlenebileceği vurgulanmaktadır. MDB’nin erken ebeveynlerinden aldıkları olumsuz geri bildirimler,
tanı ve tedavi edilmesi, depresyonun aile içinde, sosyal çocuklarda düşük benlik algısının oluşmasına ve
ortamda ve akademik süreçlerdeki olumsuz etkilerini, özgüvenlerinin yeterince gelişmemesine yol açmakta, bu
intihar oranlarını, madde bağımlılığını ve dirençli durumda depresyona yatkınlığı arttırmaktadır.
depresyon sıklığını azaltacağı düşünülmektedir (Birmaher
ve ark., 2007).
Cinsiyet ve yaşla ilgili risk faktörleri: Özellikle
8.1.2. Epidemiyoloji ergenlikte kız cinsiyetin MDB açısından takibi önemlidir.
Farklı kültürlerde, farklı yaş grubunda ve farklı risk MDB puberta sonrası kızlarda daha fazla olmak üzere her
gruplarında yapılan çalışmalarda MDB yaygınlık oranları iki cinsiyette de artış göstermektedir.
değişebilmektedir. Genel olarak MDB yaygınlığı okul
öncesi çocuklarda yaklaşık olarak %1, okul çağındaki
çocuklarda yaklaşık olarak %2 ve ergenlerde de yaklaşık Biyolojik faktörler: Nörokimyasal, nöroanatomik ve
olarak %5 olarak bildirilmiştir (Rey, Bella-Awusah ve nöroendokrin etkenler depresyon etyolojisinde
Liu, 2012). Erkek/kız oranının çocukluk çağında 1/1, araştırılmıştır ve MDB’de etkileri gösterilmiştir (Ağaoğlu
ergenlik döneminde ise 1/2 olduğu belirtilmiştir (Birmaher 2008; Toros 2016).
ve ark., 2007). 8.1.4. Klinik Özellikler ve Tanı
8.1.3. Etiyoloji Çocuk ve ergenlerde MDB belirtileri gelişim dönemine
Biyolojik ve psikososyal birçok etkenin depresyondaki göre kısmen değişsede, genel olarak erişkinlerdeki
rolü araştırılmış, ancak hiçbir model tek başına belirtilere benzemektedir. Ancak çocuğun fiziksel, ruhsal,
depresyonu açıklamaya yeterli bulunmamıştır. bilişsel ve sosyal gelişim evresine göre farklı bulgular da
Günümüzde depresif bozuklukların etyolojisinde pek çok (irritabilite, engellenme eşiğinde düşüklük, öfke nöbetleri,
etkenin birlikte rol oynadığı kabul edilmektedir (Ağaoğlu somatik şikayetler, sosyal geri çekilme ve depresif
2008; Toros 2016). duygudurum yerine duygudurumda labilite)
görülebilmektedir. Çocuklarda, ergen ve erişkinlerden
daha az olarak sanrı, intihar düşünceleri ve girişimi
Ailesel ve genetik risk faktörleri: Genetik çalışmalar, bildirilmiştir. Çocuk ve ergenlerdeki MDB’de bazen iştah
duygudurum bozukluklarının %50’sinin genetik geçişli artışı, uykuya aşırı meyil gibi atipik bulgular da ortaya
olduğunu göstermektedir. Her iki ebeveynde MDB çıkabilmektedir (Birmaher ve ark. 2007). MDB tanısı
varlığında, bu oran daha da yükselmektedir. MDB tanısını DSM-5 tanı kriterleri dikkate alınarak psikiyatrik muayene
erken yaşta alanların ailesinde depresyon sıklığı daha ve değerlendirme ile klinik olarak konmaktadır (APA,
fazladır. Ayrıca ebeveynlerde psikopatoloji olmasının 2013).
çocuk ve ergenlerde MDB’nin daha erken yaşta ve daha
şiddetli bulgularla ortaya çıkmasına neden olduğu Tablo 1. Major Depresif Bozukluk DSM-5 Tanı Kriterleri
belirtilmektedir.
Aynı iki haftalık dönem boyunca, aşağıdaki belirtilerden en az beşi
bulunmuştur ve önceki işlevsellik düzeyinde bir değişiklik olmuştur;
Psikososyal risk faktörleri: Çocukluk çağında travmalar bu belirtilerden en az biri ya (1) çökkün duygu durum ya da (2)
ve olumsuz aile ortamı (boşanma, ebeveynlerde alkol- ilgisini yitirme ya da zevk almamadır.
madde bağımlılığı, geniş aile, duygusal/fiziksel/cinsel
ihmal yada istismar vb.) MDB, intihar düşünce ve 1. Çökkün duygu durum, neredeyse her gün, günün büyük bir
girişimlerini arttırmaktadır. Anne ve baba ile çatışmaların bölümün de bulunur ve bu durumu ya kişinin kendisi bildirir (örn.
orta ergenlik döneminde arttığı ve MDB için risk faktörü üzüntülüdür, kendini boşlukta hisseder ya da umutsuzdur) ya da bu
durum başkalarınca gözlenir (örn. ağlamaklı görünür).
olduğu bildirilmektedir. (Not: Çocuklarda ve ergenlerde kolay kızan bir duygu durum
olabilir.)
Kronik fiziksel hastalıklar: Diyabet, hematolojik ve
onkolojik hastalıklar, epilepsi, migren, ortopedik sorunlar,

Hicran PARLAT Sayfa 50


biriyim, kimse beni sevmiyor’ şeklinde gözlenen olumsuz
2. Bütün ya da neredeyse bütün etkinliklere karşı ilgide belirgin
azalma ya da bunlardan zevk almama durumu, neredeyse her gün, benlik algısı, okul başarısında düşme, anksiyete belirtileri,
günün büyük bir bölümünde bulunur (öznel anlatıma göre ya da baş ağrısı, karın ağrısı, karında rahatsızlık şeklinde
gözlemle belirlenir). somatik yakınmalar, öfke kontrol güçlükleri ve intihar
düşünceleri görülebilir. Bu dönemde sadece ebeveynlerle
3. Kilo vermeye çalışmıyorken (diyet yapmıyorken) çok kilo verme görüşüldüğünde depresyonun %50’sinin, sadece
ya da kilo alma (örn. bir ay içinde ağırlığının % 5 ’inden daha çok çocuklarla görüşüldüğünde %25’inin tanısının
olan bir değişiklik) ya da neredeyse her gün, yeme isteğinde azalma atlanabileceği düşünülmektedir (Toros, 2016).
ya da artma. (Not: Çocuklarda beklenen kilo alimim sağlayamama
göz önünde bulundurulmalıdır.)
Ergenlerde MDB belirtileri:Ergenlik döneminde
4. Neredeyse her gün, uykusuzluk çekme ya da aşırı uyuma. gözlenen depresyon, erişkin döneme daha çok
benzemektedir.Can sıkıntısı, huzursuzluk, arkadaş ve
5. Neredeyse her gün, psikomotor ajitasyon (ajitasyon) ya da etkinliklere ilgi kaybı, içe kapanma, okul başarısında
yavaşlama (başkalarınca gözlenebilir; yalnızca, öznel, dinginlik düşme, dikkati toplamada zorluk, psikomotor yavaşlama,
sağlayamama ya da yavaşladığı duygusu taşıma olarak değil). aşırı yeme ve aşırı uyuma, yalnızlık, sevilmediği duygusu,
düşük benlik saygısı, intihar düşünce ve girişimleri ve
6. Neredeyse her gün, bitkinlik ya da içsel gücün kalmaması (enerji sanrılar görülebilir. Okuldan ve evden kaçma, sigara,
düşüklüğü). alkol, madde kullanımı, hatta hırsızlık gibi davranış
sorunları depresyonu maskeleyebilir. Çocukluktan
7. Neredeyse her gün, değersizlik ya da aşırı ya da uygunsuz suçluluk erişkinliğe depresif belirtilerin incelendiği bir çalışmada,
duyguları (sanrısal olabilir) (yalnızca hasta olduğundan ötürü kendini
kınama ya da suçluluk duyma olarak değil). depresif duygudurum, dikkati toplamada güçlük, uyku
bozukluğu ve intihar düşüncelerinin her yaşta benzer
8. Neredeyse her gün, düşünmekte ya da odaklanmakta güçlük çekme oranda görüldüğü, yaş arttıkça depresif görünüş ve
ya da kararsızlık yaşama (öznel anlatıma göre ya da başkalarınca somatik yakınmaların azalıp, anhedoni, umutsuzluk,
gözlenir). psikomotor retardasyon ve sanrıların arttığı bulunmuştur.

9. Yineleyici ölüm düşünceleri (yalnızca ölüm korkusu değil), özel  Major depresif bozukluk tanılı çocuk ve ergenlerde dikkat
eylem tasarlamaksızın yineleyici kendini öldürme (intihar)
düşünceleri ya da kendini öldürme girişimi ya da kendini öldürmek
edilmesi gereken en önemli durumlardan birisi intihar
üzere özel bir eylem tasarlama. davranışıdır. MDB olan çocuk ve ergenlerin %60’ında
intihar düşüncesi ve %30’unda ise intihar girişimi
Bu belirtiler klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle olmaktadır. Bundan dolayı tedavi takibinde intihar
ilgili alanlarda ya da önemli diğer İşlevsellik alanlarında işlevsellikte davranışı için risk faktörlerine dikkat edilmelidir (Carballo
düşmeye neden olur. Bu dönem, bir maddenin ya da başka bir sağlık ve ark., 2019).
durumunun fizyolojiyle ilgili etkilerine bağlanamaz.
Tablo 2. Çocuk ve Ergenlerde İntihar Davranışı Risk Faktörleri
Bebeklik ve okul öncesi dönemde klinik
bulgular: Çocuk ve ergenlerdeki depresyonun klinik 1.Çocuk ve ergende intihar girişimi öyküsünün olması
görünümünde çocuğun yaşı ve bilişsel düzeyi önemlidir.
Okul öncesi dönemdeki çocuklar dili bilgi alışverişinde 2.Ailede özellikle ebeveynlerde intihar girişimi öyküsünün olması
etkin bir şekilde kullanamazlar. Spitz, birincil bakım
vereninden erken dönemde ayrılmış kurum çocuklarında 3.Çocuk ve ergende madde kullanımı ve eşlik eden psikiyatrik
‘anaklitik depresyonu’ tanımlamıştır. Bu çocuklarda uyku bozuklukların olması
bozuklukları, huzursuzluk, çevreye ilgisizlik, sosyal içe
çekilme, anlamsız ağlamalar, büyüme-gelişme geriliği ve 4.İntihar girişimine yol açabilecek araçlara (silah, ilaç vb.) kolay
kilo kaybı gibi bulgular görülebilmektedir. Bu nedenle ulaşabilir olma
bebeklerdeki depresyonun değerlendirilmesinde ses tonu,
yüz ifadesi, konuşma biçimi, huzursuzluk ve yeme reddi 5.Çocuk ve ergende dürtüsellik ve agresyonun varlığı
gibi bulgular önemli yer tutmaktadır (Tamar ve Özbaran,
2004). 6.Fiziksel, duygusal ve cinsel ihmal veya istismar gibi olumsuz
yaşam olaylarına maruz kalma öyküsünün bulunması

Okul öncesi dönemdeki çocuklarda, çocuğun resim, oyun 7.Yakın ilişkilerde sorunlarve stresli yaşam olayları (aile sorunları ve
ve faaliyetlerdeki süreçlerini gözlemek ve akran çatışmaları)
öğretmenlerinden bilgi almak önemlidir. Bu çocuklarda
huzursuzluk, uyku sorunları, kabuslar, içe kapanma, yeme Birçok çalışmada çocuk ve ergenlerde depresyona başka
bozuklukları gibi bulgular görülebilir. ruhsal bozuklukların sıklıkla eşlik ettiği gözlenmiştir.
Depresyona en sık eşlik eden bozukluklar;distimik
bozukluk, anksiyete bozukluğu, karşıt olma karşı gelme
Okul çağı çocuklarında MDB belirtileri: Bu dönemde
bozukluğu, alkol kötüye kullanımıve davranım
çocukların kendini ifade etme becerisi artmaktadır. Birebir
bozukluğudur. Küçük çocuklarda MDB ile birlikte en sık
görüşmede kurulabilecek iletişimle çocuklardaki bulgulara
rastlanan bozukluk ayrılık anksiyetesi bozukluğudur.
ulaşmak mümkün olur.Üzgün görünme, ağlama,
Çocuklarda en sık DEHB, ergenlerde ise en sık distimik
irritabilite, can sıkıntısı, dikkati toplamada zorluk, arkadaş
bozukluk eşlik ettiği bildirilmiştir (Birmaher ve ark.
ve sevilen etkinliklerden uzaklaşma, yavaş hareket etme,
2007). Depresyonu olan çocuk ve ergenlerde ayırıcı tanı
monoton ve alçak sesle konuşma, ‘aptalım, işe yaramaz

Hicran PARLAT Sayfa 51


çok önemlidir. Psikiyatrik bozuklukları taklit eden veya başarısızlığı, düşük benlik saygısı, intihar düşünceleri,
neden olan organik durumların öncelikle ayırt edilmesi dikkati toplamada azlık gibi belirtiler nedeniyle Ayşe’ye
gerekir. Okul öncesi dönemde depresif belirtilerle gelen MDB tanısı konuldu. Aile öyküsünde annesinin de geçmiş
çocuklarda kanser, çocuk istismarı ve ihmali, ayrılma yıllarda depresyon nedeniyle tedavi aldığı öğrenildi.
anksiyetesi bozukluğu ve uyum bozukluğu ayırt Ayşeye ilaç tedavisi başlandı. İlk iki ay haftada bir, ikinci
edilmelidir (Tamar ve Özbaran 2004). Ergenler için iki ay iki haftada bir olmak üzere bireysel psikoterapiye
madde kullanımı, anksiyete bozuklukları ve erken alındı. Altıncı ayın sonunda depresyon tablosu düzeldiği
başlangıçlı şizofreni dikkatlice dışlanmalıdır. Somatik halde arkadaş ilişkilerinde ve kendini ifade etmede
yakınmalardan özellikle baş ağrısı, hem yetişkinlerde hem yetersiz kaldığı için dört ay süren etkileşim grubuna
de çocuk ve ergenlerde depresyonda en sık görülen katıldı. Grup terapisi sonunda bu belirtilerde de belirgin
belirtidir. Çocuklarda bunu karın ve göğüs ağrısı düzelme olduğu gözlendi. Düzeldikten iki ay sonrada
izlemektedir. Bu yakınmalarla çocuk sağlığı polikliniğine belirti olmaması üzerine tedavi sonlandırıldı.
başvuran hastaların %15'inde depresyon tanısı olduğu 8.1.5. Tedavi ve Yönetimi
bulunmuştur. Enürezis ve enkoprezis de sıklıkla Hafif depresyonu olan olgularda çocuk ve aileye yönelik
depresyonla birlikte görülebilmekte, depresyondaki psikososyal müdahaleler yeterli olabilmektedir. Çocuğa
çocuğun gerilemeye (regresyon) ilişkin bir belirtisi olarak yönelik destekleyici psikoterapi ve bilişsel-davranışçı
ortaya çıkabileceği belirtilmektedir. terapiler (BDT) faydalı olmaktadır. Aileye yönelik
psikoeğitim verilmesi ve gerekli durumlarda ebeveyn-
Olgu Örneği çocuk ilişkisi gibi konuların ele alınması faydalı olabilir.
Orta şiddette depresyonu olan olgularda terapinin yanı sıra
Ayşe, 13 yaşında, 7. sınıf öğrencisi, kız hasta. Anneye ilaç tedavisine de sıklıkla ihtiyaç duyulmaktadır. Ağır
göre Ayşe’nin sorunları; okul başarısızlığı, okuldan derecede depresyonu olan olgularda (kronik, tekrarlayıcı
kaçma, yalan söyleme, sinirlilik, içe kapanma, önceden depresyon, intihar davranışı varlığı ve psikotik belirtilerin
severek yaptığı etkinliklerden çabuk sıkılması, aşırı yeme olması vb.) ise ilaç tedavisi ve BDT birlikte
ve kilo almaşeklindeydi. Ayşe’nin kendi yakınmaları; iç uygulanmalıdır (Maughan, Collishaw. ve Stringaris 2013;
sıkıntısı, ağlama isteği, hiçbir şeyden zevk almama, Soutullo ve Figueroa, 2013).Depresyon tedavisi
uykuya dalmakta zorluk, sinirlilik, arkadaşlarıyla kavga planlanmadan önce hasta iyi değerlendirilmelidir. İntihar
etme, derslere kendini verememe, kimsenin onu sevmediği riski yüksek, aile işlevleri bozuk, madde kullanımı gibi
ve değersiz olduğu düşünceleri, ölme isteği şeklindeydi. ruhsal bozuklukların eşlik ettiği ağır depresyon
Ayşe’nin yakınmaları 6.sınıfta başlayıp giderek artmıştı. hastalarının yatırılarak tedavi edilmeleri uygundur.
Altıncı sınıfa kadar oldukça başarılı ve uyumlu bir
öğrenciymiş. Altıncı sınıfın başında Ayşe’nin matematik Çocuğun duygusal ve zihinsel gelişimine göre oyun
öğretmeni okuldan ayrılmış. Yeni gelen öğretmen yalnızca terapisi, bireysel terapi, grup terapisi, aile terapisi,
Ayşe’yi değil bütün sınıfı yetersiz, başarısız buluyor, iyi davranışçı terapi, bilişsel terapi gibi değişik tedavi
yetişmemiş olduklarını söylüyormuş. Altıncı sınıfı yöntemleri uygulanabilir. Geçirilmiş depresif atak sayısı,
bitirdiği yaz adet (mens) olmaya başlamış. Aniden depresif epizodun tipi (psikotik, bipolar vb), hastanın yaşı,
büyüyüp genç kız görünümü alması üzerine anne ve baba, aile içi çatışmanın derecesi, hastanın tedaviye yaklaşımı
artık genç kız olduğunu, çocuk oyunları oynamaması, ev gibi etkenler psikoterapi türünü seçmede rol oynar.
içinde daha fazla sorumluluk alması gerektiğini söylemeye Örneğin küçük çocukta oyun terapisi seçilirken daha
başlamışlar. Anne iş bulup çalışmaya başlamış ve büyük çocuk ve ergenlerde bilişsel terapi, bireysel terapi,
Ayşe’nin ev işlerinde anneye yardım etmesi istenmiş. grup terapisi gibi tedavi yöntemleri seçilebilir. Ne tür
Ayle ile anne-babası arasında ev işleri, dışaır çıkma, ders psikoterapi seçilirse seçilsin, hasta ve ailesini depresyon
çalışma ve okul başarısı gibi konularda giderek artan konusunda (oluş nedenleri, sonuçlan, tedavi yöntemleri
sorunlar ve tartışmalar ortaya çıkmaya başlamış. Ayşe’nin vb) bilgilendirmek gerekir. BDT depresif hastaların
yakınmaları 7. sınıfın başından itibaren daha da artmış. İlk kendileri, çevreleri ve gelecekleri ile ilgili çarpık inanç,
dönem notlarının çoğu zayıfmış. İkinci dönem bir iki kez tutum ve düşüncelerini düzeltmeyi hedefler. Depresif
okuldan kaçmış. Hırçınlaşmış, arkadaşları ile sık sık kavga çocuk ve ergenlerin tedavisinde en çok kullanılan ve
ediyormuş. Aşırı yemek yemeye ve kilo almaya başlamış. araştırılan psikoterapi türü BDT’dir. Psikodinamik
Anne baba ile konuşmuyor, derdini söylemiyormuş. Ayşe psikoterapi hastanın kendini anlamasını, duygularını
sakin olmak istediğini ama kendine engel olamadığını, tanımasını, benlik saygısını yükseltmeyi, uygun olmayan
arkadaşlarıyla kavga edip arkasından pişman olduğunu, davranışlarını düzeltmeyi, başkalarıyla daha fazla
içinden ağlamak geldiğini ve odasında yalnızken etkileşime girmesini, çatışmalarla daha iyi baş etmesini
ağladığını, uykusunun bozuk olduğunu, hiçbir şeyden sağlamayı amaçlar.
zevk almadığını, kimsenin onu sevmediğini, kendisini 8.1.6. Gidişat
çirkin ve işe yaramaz bulduğunu, ölmek istediğini ama MDB genellikle sinsi başlamakta ve nadiren akut (ani)
günah olur düşüncesiyle yapamadığını belirtti. Bir kez olarak ortaya çıktığı bildirilmektedir. MDB’nin ortalama
evde bulduğu ilaçları içip okula gitmiş ama bir şey süresi 7-9 aydır. MDB geçiren çocuk ve ergenlerin
olmamış. İntihar girişiminden kimseye söz etmemiş. iyileşmeden sonra %20-60’ı ilk 1-2 yıl içinde, %70’i beş
Ayşe’nin ruhsal muayenesinde yaşında gösterdiği, yıl içinde rekürrens (tekrarlama) göstermektedir
duygulanımının üzgün, duygudurumunun depresif olduğu, (Birmaher ve ark., 2002). MDB tanısı konmuş bireylerin
düşünce içeriğinde değersizlik ve intihar düşüncelerinin %20-40’ında bipolar bozukluk görülme riski vardır.
bulunduğu gözlendi. Anhedoni, depresif duygudurum, MDB’nin erken yaşta ortaya çıkması, psikomotor
iritabilite, iştah ve kiloda artış, uyku bozukluğu, okul retardasyon (yavaşlık) ve psikotik özelliklerin bulunması,

Hicran PARLAT Sayfa 52


ailede bipolar bozukluk ve psikotik depresyon öyküsünün çalışmalarında hastaların en az %20'sinde hastalık
olması, antidepresanlarla hipomaninin tetiklenmesi bipolar belirtilerinin 19 yaşından önce ortaya çıktığının
bozukluğa dönüşümle ilişkili bulunmuştur (Birmaher ve saptanmasına kadar sürmüştür.
ark., 2007). Erken yaşta başlayan MDB tedaviye daha
dirençlidir ve erişkinlikte psikososyal stresler sonucunda Günümüzde çocuk ve ergenlik çağı baslangıçlı bipolar
tekrarlama olasılığı daha yüksektir. MDB'nin başlangıç bozukluğun varlığıyla ilgili bir kuşku olmasa da,
yaşı, geçirilen depresif epizod sayısı, o andaki epizodun hastalığın erişkin baslangıçlı şeklinden önemli farklılıkları
ağırlığı, umutsuzluk düşüncesinin olması, düşük olduğu bilinmektedir. Bozukluğun çocuk ve erken
sosyoekonomik düzey, başka ruhsal bozuklukların eşlik ergenlik dönemlerinde ileri yaş ergenler ve eriskinlere
etmesi, tedaviye uyumsuzluk, olumsuz yaşam olaylarının göre daha farklı şekillerde ortaya çıkması ve sıklıkla diğer
bulunması, ebeveynlerde ruhsal bozukluğun varlığı, çocukluk çağı psikiyatrik bozukluklarıyla komorbid
psikososyal işlevselliğin kötü olması kronikleşme ve olması bu farklılıkların başında gelmektedir. Bu durum,
tekrarlama ile ilişkili bulunmuştur (Curry ve ark., 2011). çocuk ve ergenlerde bipolar bozukluğun tanı ve
tedavisiyle ilgili kendine özgü zorluklar ve önem
Sonuç olarak çocuk ve ergenlerde depresyon sık, taşımaktadır. Bu bölümde pediatrik bipolar bozukluk
tekrarlayıcı ve kronik bir seyir izleyebilen, ciddi işlev (PBB) ifadesiyle, aksi belirtilmedikçe çocukluk ve
kaybına ve mortaliteye sebep olabilen bir bozukluktur. ergenlik çağı baslangıçlı BB kastedilmektedir.
MDB tedavi edilmezse, okul başarısızlığı, arkadaş ve aile 8.2.2. Epidemiyoloji
içi ilişkilerde bozulma, diğer ruhsal bozuklukların ve BB sıklıkla 15-19 yaşları arasında ortaya çıkmaktadır. BB
sigara-alkol-madde kullanımının ortaya çıkmasına, intihar çocuk ve ergenlerde her iki cinsiyette eşit oranda
girişimleri gibi ciddi sorunlara yol açmaktadır. Özellikle görülebileceği, ancak erkeklerde daha çok mani, kızlarda
intihar davranışı ile sonuçlanabilmesi, depresyonu tespit daha çok depresyon ile ortaya çıkabileceği
edildiğinde uygun şekilde müdahale edilmesi gereken belirtilmiştir.Erişkin olgularla yapılan geriye dönük
önemli bir tablo haline getirmektedir. Çocuk ve ergenlerde çalışmalar, bu kişilerin %60'ında duygudurum
depresyonun tedavisinde yaş, bilişsel gelişim, belirtilerinin 20 yaşından ve %10-20'sinde 10 yaşından
depresyonun şiddeti ve tipi, depresyonun süresi, intihar önce ortaya çıktığını göstermektedir. Çalışmalarda
riski, ek hastalıklar, ailedeki psikiyatrik öykü, aile ve PBB’un yaygınlığının %1.8 olduğu tahmin edilmektedir
sosyal çevre, aile ve hasta tercihleri ve beklentileri, (Van Meter, 2019). Eşik altı klinik belirtiler de
kültürel özellikler, ilaç tedavisi ve psikoterapi katıldığında bu oran %6’ya ulaşmaktadır. Bu bulgular
uygulamalarında uzmanlara ulaşılabilirlik gibi özellikler psikiyatrik bozuklukların erken dönem belirtilerinin fark
tedavinin tüm basamaklarında değerlendirilmelidir. Hafif- edilmesi, erken tanı ve müdahalenin giderek önem
orta derecede şiddetli depresyonda psikoeğitim, kazandığı günümüzde çocukluk ya da ergenlik çağı
destekleyici yaklaşım ile birlikte BDT tek başına etkili bipolar bozukluğuna olan ilgiyi daha da artırmaktadır.
olabileceği bildirilmektedir. Depresyon orta ya da ağır
8.2.3. Etiyoloji
derecede ise, kronik ya da tekrarlayıcı özellikteyse,
Bipolar bozukluk (BB) kronik seyirli ve ciddi işlev
belirgin psikososyal bozulma, ajitasyon ya da intihara
bozukluğuna yol açan bir hastalıktır. Etiyolojisinde
eğilim eşlik ediyorsa, psikoterapiler ve ilaç tedavisi
genetik ve nörobiyolojik etmenlerin önemli rol oynadığı
birlikte düşünülmelidir. 
bilinmektedir. PBB ile ilgili bir çalışmada BB olan
8.2. Çocuk ve Ergenlerde Bipolar Bozukluk ebeveynlerin çocuklarında BB’un yaşam boyu
prevalansını %5.4 olarak bildirirken, sağlıklı ebeveynlerin
8.2.1. Tanım ve Tarihçe çocuklarında bu oran %0 olarak bildirilmiştir. Unipolar ve
Bipolar bozukluk çocukluk ve ergenlikte görece seyrek bipolar duygudurum bozuklukları birlikte ele alındığında
görülen bir hastalık olarak bilinirken, günümüzde bu tek yumurta ikizlerinde %70-90 konkordans oranına
tanıyı alan çocuk sayısının artması üzerine bu hastalığın karşın, aynı cinsiyetteki çift yumurta ikizlerinde %16-35
tanınması, sınıflandırılması ve tedavisi giderek önem gibi daha düşük bir oran bildirilmiştir (Coşkun ve ark.,
kazanmıştır. Taşkın ve kabarmış duygudurumla kendini 2010).
belli eden bir 'delilik' durumu eski çağlardan beri 8.2.4. Klinik Özellikler ve Tanı
bilinmektedir. Bununla birlikle bipolar bozukluğun (BB) Erken başlangıçlı BB, erişkin dönemiyle
psikiyatrik bir bozukluk olarak günümüzdekine benzer bir karşılaştırıldığında belirti görünümü, gidiş ve eş tanılar
şekilde isimlendirilmesi 1850'li yıllarda Falret'in‘döngüsel açısından atipik (farklı) bir görünüme sahiptir. BB’un geç
ruh hastalığı’ ve Baillarger'in ‘çifte biçimli ruh hastalığı’ ergenlikte ortaya çıkan şeklinin erişkin formuna benzedigi
kavramlarıyla başlamış görünmektedir. Bunu izleyen düşünülse de, erken ergenlik ve ergenlik öncesi ortaya
yıllar ve son yüzyıl, bozukluğun birçok yönüyle çıkan şeklinin klinik özellikleriyle ilgili tartışmalar
arastırılmasını ve tanınmasını sağlamıştır. Bununla birlikte sürmektedir. Çocuk ve ergenlerde manik veya hipomanik
çocukluk ya da ergenlik çağı bipolar bozukluğundan söz nöbet belirtilerini sorgularken, normal çocukların da bu
edebilmek bozuklukla ilgili ilk araştırmaların belirtileri özellikle birtakım ortam veya durumlarda belirli
başlamasından yaklaşık yüz yıl sonra olası olmuştur. bir ölçüye kadar gösterebilecegi unutulmamalıdır.
Kraepelin (1921) maninin çocuklarda nadir olduğunu ve Çocuğun duygudurum ve diğer belirtilerinin anormal ya
ergenlikten sonra belirgin olarak arttığını bildirmişse de, da açık bir şekilde çocuğun gelişimsel düzeyi ve
erken başlangıçlı mani olgusu 20. yüzyılın ilk yarısında bulunduğu ortama göre, her zamanki normal duygudurum
üzerinde durulan bir konu olamamıştır (Lord, 1921; ve davranışlarından farklı olduğunun belirlenmesi çok
Weller ve ark., 1995). Çocuklarda mani olamayacağıyla önemlidir. Örneğin, aşırı mutlu olma hali, artmış aktivite
ilgili düşünce, erken dönem geniş ölçekli erişkin

Hicran PARLAT Sayfa 53


düzeyi, hızlı ve çok konuşma, kendine olan güvende artış Maniye özgül belirtilerden yükselmiş/taşkın duygudurum
ve birçok şey almak isteme gibi davranışlar 5-10 ve grandiyözitenin manik sendromun temel özellikleri
yaşlarındaki normal bir çocukta bayram günleri, doğum olduğu belirtilmektedir ve bu iki belirti çocuk ve
günleri veya başka özel gün veya zamanlarda ergenlerde manik epizodda sık görülen belirtilerdendir.
gözlemlenebilecek davranışlardır. Manik belirtilerin
ortaya çıkışının gelişimsel süreçte nasıl farklılıklar PBB’ta İrritabilite:İrritabilite negatif duygusal olay veya
gösterebileceğinin dikkate alınması doğru tanı konmasını durumlara karşı öfkelenme eşiğinin düşük olması olarak
kolaylaştıracaktır. Örneğin, manik ataktaki bir erişkinden tanımlanır. Anormal duygusal tepkisellik bağlamında
farklı olarak okul çağındaki bir çocuğun riskli iş farklı şekillerde ortaya çıkabilir: Öfke eşiğinin düşük
yatırımlarında bulunması, dikkatsizce araba kullanması olması (küçük ve önemsiz şeylere öfkelenme), öfkenin
veya çok sayıda kişiyle ve rasgele cinsel ilişkiye girmesi hızla büyümesi, öfkenin çok uç noktalara varması ve
beklenmez. Bununla birlikte uygunsuz cinsel davranışlar öfkenin çok uzun sürmesi gibi. İrritabilite, manisi olan
(örneğin, diğerlerine uygunsuzca dokunmak, insanların çocuk ve ergenlerin hemen hepsinde bulunduğundan PBB
içinde masturbasyon yapmak veya cinsel içerikli resimler için duyarlı bir belirtidir. Bununla birlikte irritabilite
çizmek) veya hiç yapmadığı bir şekilde tehlikeli oyunlar, DSM-5’te yer alan diğer bazı tanısal durumlar için de
davranışlar (örneğin, yüksek yerlerden atlama, cambazlık (davranım bozukluğu, MDB, yaygın anksiyete bozukluğu,
yapma gibi) sergileyebilir. Diğer taraftan çocuklarda travma sonrası stres bozuklukları, yıkıcı duygudurumu
manik ve hipomanik epizod ayrımı da zor olabilir. Bu düzenleyememe bozukluğu gibi) geçerlidir. Diğer taraftan
ayrım yapılırken çocuğun gelişimsel durumu ve irritabilite DEHB ve otizm spektrum bozukluğu olan
bulunduğu ortam ve koşullar dikkate alınmalıdır. En az çocuklarda da sık görülmektedir. Bu nedenle irritabilite
yedi günlük süre koşulu dışında manik epizod çocuğun PBB için düşük özgüllüğe sahiptir.
gelişimsel düzeyi ve çevresel koşullar altında (örneğin,
okul, ev, yaşıtlar) o anki beklenen işlev düzeyinde belirgin
PBB’ta Psikotik Belirtiler: Manik bir belirti olmasa da,
bir bozulmanın var olmasını gerektirir.
psikotik belirtiler BB olan çocuk ve ergenlerde %16-60
oranında görülmektedir. İşitsel varsanılar en sık bildirilen
Pediatrik Bipolar Bozuklukta Manik Belirtiler: Manik psikotik belirtidir. Erken başlangıçlı hastalarda psikotik
epizod belirtilerinin önemli bir kısmının diğer çocukluk belirtilerin (%47’ye karşı %26) daha sık olduğu
çağı psikiyatrik bozukluklarında ve bir kısmının normal bildirilmektedir.
gelişen çocuklarda da görülebilmesi, PBB tanısının daha
doğru konabilmesinde mani için daha özgül belirtilerin
Her ne kadar maninin çocuk ve ergenlerde epizodik bir
saptanmasını önemli kılmaktadır. Konuyla ilgili bir
şekilde ortaya çıkması gerektiğine ilişkin kesin veriler
gözden geçirme çalışmasında çocuk ve ergenlerde artmış
olmasada, bir çocuk veya ergende manik belirtilerin
enerji düzeyi ve distraktibilite en sık, cinsellik artışı ise en
epizodik olarak ortaya çıkması PBB olasılığını
az görülen belirtiler olarak bildirilmiştir (Coşkun ve ark.,
düşündürmelidir.
2010; Van Meter ve ark., 2016)
Tablo 3. Pediatrik Bipolar Bozuklukta Manik Epizod PBB’ta Depresif Belirtiler: Depresif belirtiler PBB
Belirtileri
çalışmalarında sıklıkla bildirilen klinik özellikler
arasındadır. BB olan erişkinlerin sıklıkla çocukluk ve
PBB Belirtileri %
ergenlikte depresif dönemler yaşadığı, BB olan çocuk ve
ergenlerin de %50’den fazlasının depresif epizodgeçirdiği
Artmış enerji 89
bildirilmiştir. Depresyon, BB olan çocuk ve ergenlerde
ayrı bir epizod olarak ortaya çıkabileceği gibi, manik veya
Disraktibilite 84
hipmanik epizodlara eşlik eden depresif belirtiler şeklinde
de ortaya çıkabilmektedir. Depresyon tanısı konan bir
Basınçlı konuşma 82
çocuk veya ergen aslında BB olup ilk epizod olarak
depresyon geçiriyor olabilir. Depresyon öncesinde hafif ve
İrritabilite 81
geçici manik belirtiler de olabilir.Çocukluk çağı MDB
olgularında ilerleyen dönemde BB tanısının ortaya
Grandiyozite 78
çıkmasında en fazla risk arttırıcı etmenin BB açısından
pozitif aile öyküsü olduğu bildirilmektedir (Coşkun ve
Yarışan düşünceler 74
ark., 2010; Van Meter ve ark., 2016).
Uyku gereksiniminin azalması 72 Tablo 3. Bipolar Bozukluk Manik ve Hipomanik Epizod DSM-5
Tanı Kriterleri
Öfori/Yükselmiş duygudurum 70
Bipolar bozukluk tip I (BB I) tanısı için, bir mani dönemi için
aşağıdaki tanı ölçütlerinin karşılanmış olması gerekir. Mani
Yargı bozukluğu 69
döneminin öncesinde ya da sonrasında hipomani ya da majör
depresyon dönemleri bulunabilir. Manik dönemlerin hiç olmadığı,
Fikir uçuşması 56 sadece hipomanik dönemlerin var olduğu durumlarda BB II tanısı
konulur.
Aşırı cinsellik 38
Manik Epizod

Hicran PARLAT Sayfa 54


kişilerle sınırları aşan ilişkiler kurma, duygusal
A. Kabarmış, taşkın ya da irritabl, anormal ve sürekli bir
duygudurumun; ve amaca yönelik etkinlikte ve içsel değişkenlik, kabarmış ve taşkın duygudurum, sayfalarca
enerjideolağandışı ve sürekli bir artışın olduğu ayrı bir dönemin, en şiir yazma, kendine güvende aşırı artış ve aniden saçını
az bir hafta (ya da hastaneye yatırılmayı gerektirmişse herhangi bir boyatma gibi ilk geldiği halinden çok farklı belirtiler
süre) süreyle, neredeyse her gün, günün büyük bölümünde ortaya çıktı. Aile öyküsünde, anne ve babada duygudurum
bulunması. düzenleme zorlukları, dayıda BB tanısı dikkati
çekmekteydi. Bu gelişmeler doğrultusunda Ayşe’nin tanısı
B. Duygudurum bozukluğunun olduğu ve içsel enerji ya da etkinlikte PBB olarak netleştirildi, tedavisi yeniden düzenlendi.
artma olduğu dönem boyunca, aşağıdaki belirtilerden üçü (ya da daha
çoğu) (irritabl duygudurum varsa dördü) belirgin derecede vardır ve
Tedaviyle birlikte belirtiler büyük ölçüde kayboldu ve
bunlar olağan davranışlardan önemli ölçüde değişiktir işlevselliği arttı. Süreç içinde üniversiteyi kazandı.
Ayşe’ye ve ailesine hastalık öncülleri konusunda bireysel
1. Benlik saygısında abartılı bir artış ya da büyüklük düşünceleri ve ailesel psikoeğitim verildi. Ayaktan izlemle takibinin
(Grandiyozite). sürdürülmesi uygun bulundu.
8.2.5. Eşlik Eden Durumlar ve Ayırıcı Tanı
2. Uyku gereksiniminde azalma (yalnızca üç saatlik bir uykuyla BB tanısı alan çocuk ve ergenlerin az dörtte üçüne diğer
dinlenmiş olmak). psikiyatrik bozuklukların eşlik ettiği bildirilmektedir. Bu
eş tanılar genellikle sıklık sıralarına göre DEHB, KOB,
3. Her zamankinden daha konuşkan olma ya da konuşmaya tutma. davranım bozukluğu, madde kullanım bozuklukları,
anksiyete bozuklukları ve obsesif kompulsif bozukluklar
4. Düşünce uçuşması ya da düşüncelerinin sanki birbirleriyle olarak sıralanabilir. Ancak gelişimsel döneme göre
yarışıyor gibi birbiri ardı sıra geldiğine ilişkin öznel yaşantı. görülme sıklığı değişebilmektedir. DEHB’nin daha sık
ergenlik öncesi dönemde saptandığı, davranım bozukluğu
5. Dikkat dağınıklığı (dikkati önemsiz bir dış uyarana kolaylıkla ve madde kullanım bozukluklarının ise daha çok
dağılır; disraktibilite). ergenlerde görüldüğü bildirilmiştir. Çocuk ve ergenlerde
BB tanısının konulması ve diğer psikiyatrik bozukluklarla
6. Amaca yönelik etkinlikte artma (toplumsal olarak, işte ya da ayırıcı tanısının yapılması önemli bilgi, deneyim ve
okulda ya da cinsel bağlamda) ya da psikomotor ajitasyon uzmanlık gerektirir. Ancak bu konuda deneyimli çocuk ve
ergen psikiyatrisi uzmanlarının yapabileceği bir
7. Kötü sonuçlar doğurabilecek etkinliklere aşırı katılma (örn. aşırı işlemdir.Pediatrik bipolar bozukluk ve diğer psikiyatrik
para harcama, düşüncesizce cinsel girişimlerde bulunma). bozuklukların bir çok ortak veya benzeşen belirtileri söz
konusudur. Ancak bu belirtilerin ortaya çıkış zamanı,
C. Duygudurum bozukluğu, toplumsal ya da mesleki işlevsellikte ortaya çıkış şekli, zaman içindeki seyri gibi bir çok detay
belirgin bir bozulmaya neden olacak denli ya da kişinin kendisine ya
da çevresine zarar vermesini engellemek için hastaneye yatırılmasını
ayırıcı tanıda önemlidir. Diğer taraftan yalnızca BB’ta
gerektirecek denli ağır düzeydedir ya da psikoz özellikleri vardır. görülen ve çekirdek manik belirtiler olarak tanımlanan bir
takım belirtiler (örneğin kabarmış-taşkın duygudurum,
Hipomanik Epizod grandiyozite, azalmış uyku ihtiyacı, gelişimsel düzeyle
uyumsuz aşırı cinsel davranışlar) bipolar bozukluğu diğer
A. Kabarmış, taşkın ya da irritabl, anormal ve sürekli bir psikiyatrik bozukluklardan ayırt etmekte önemlidir.
duygudurumun; ve amaca yönelik etkinlikte ve içsel enerjide Örneğin aşırı hareketlilik, çok konuşma, dikkatin kolay
olağandışı ve sürekli bir artışın olduğu ayrı bir dönemin, en az dört dağılması gibi belirtiler hem DEHB’da hem de bipolar
ardışık gün süreyle, neredeyse her gün, günün büyük bölümünde bozuklukta görülebilir, fakat çekirdek manik belirtilerin de
bulunması.
varlığı öncelikli olarak BB tanısını düşündürecektir
(Coşkun ve ark., 2010).
B. Manik epizodun B kriteri ile aynıdır.
8.2.6. Tedavi ve Gidişat
C. Bu dönem, kişinin belirtisiz olduğu zamanlarda olduğundan çok Çocuk ve ergenlerde bipolar bozukluğun tedavisi ve
daha değişik, işlevsellikte belirgin bir değişkliği görüldüğü dönemdir. takibi, çocuk psikiyatrisi uzmanları tarafından yürütülmesi
gereken çok yönlü bir süreçtir. Tedavi planı
Olgu Örneği oluşturulurken çocuk veya ergenin yaşı, hastalığın tipi ve
şiddeti, eşlik eden diğer psikiyatrik bozuklukların varlığı
Ayşe, 15 yaşında kız hasta, üst sosyoekonomik düzeyden ve ailenin işbirliği gibi bir çok faktör dikkate alınmalıdır.
gelen bir ailenin tek çocuğudur. Durgunluk, neşesizlik, Tedavide en önemli araç psikofarmakolojidir. İlaç tedavisi
uykusuzluk, isteksizlik, intihar düşünceleri, okula mevcut duygudurum epizodunu kontrol altına almakta ve
gidememe yakınmaları ile kliniğe getirildi. Bir yıl önce hastalığın tekrarlamasını önlemekte oldukça etkilidir.
babasını kaybetmişti. Baba kaybı aile ilgili duyguları, Hastalığın şiddetli olduğu, kendine veya etrafa yönelik
konuşma ve düşünce içeriğinin büyük bir bölümünü ciddi tehlikenin söz konusu olduğu ya da tedavi işbirliği
oluşturuyordu. Annesi ve arkadaş çevresiyle ilgili ilişki kurulamayan olgularda kısa süreli hastane yatışları
sorunları yaşamaktaydı. Uzamış yas tepkisi ve depresyon gerekebilir. Mevcut duygudurum epizodu kontrol altına
ön tanılarıyla izleme alındı. Psikoterapi ve ilaç tedavisi alındıktan sonra, hastalığın tekrarlamaması için belirli bir
başlandı. Ayşe ve annesi ile aile görüşmeleri düzenlendi. süre daha mutlaka tedaviye devam edilir. Tedavi sürecinin
Depresif belirtileri için ilaç tedavisi alırken, yaklaşık bir her aşamasında hastanın ve ailenin psikoeğitimi oldukça
ay sonrahareketlilik ve konuşmasında aşırı artış, daha az önemlidir. Psikoeğitim; hastalığın ne olduğu ve
uykuyla yetinme, okul kurallarına uymama, kendinden neden/nasıl ortaya çıktığı, nasıl tedavi edilmesi gerektiği,
beklenmeyen biçimde okulda öğretmenleri ve internetteki hastanın ve ailenin hem tedavi sürecinde hem de hastalığın

Hicran PARLAT Sayfa 55


tekrarlamaması için nelere dikkat etmesi gerektiği, tedavi -  Bipolar bozukluk, depresyondan farklı olarak kabarmış-
sürecinin nasıl gideceği, ilaç tedavisiyle ilgili yan etkilerin taşkın duygudurum (öfori), artmış enerji ve hareketlilik
neler olabileceği gibi bir çok konuyu kapsamalıdır. Tedavi düzeyi, grandiyozite (kendine aşırı güvenme), azalmış
süresince hasta ve/ya aileye yönelik psikososyal destek uyku ihtiyacı ve cinsel ilgi ve davranışlarda artışla
çoğunlukla gerekmektedir. Mevcut epizod kontrol altına karakterize manik veya hipomanik epizodlarla seyreden
alınmış olsa bile, birtakım duygusal-sosyal-davranışsal duygudurum bozukluğudur.
veya akademik zorluklar sıklıkla var olmaya devam
edebilir. Bu durumlarda çocuk ve/ya aileye yönelik terapi -  Pediyatrik bipolar bozuklukta en sık gözlemlenen manik
veya eğitim destekleri faydalı olabilmektedir. belirtiler artmış enerji düzeyi ve distraktibilite, en az
görülen ise cinsellik artışıdır.
PBB olan olguların %70-100’ünün mevcut epizodlarının
er ya da geç gerilediği (örneğin, iki ay süreyle herhangi bir -  Özellikle çocukların duygu ve düşüncelerini ifade
BB belirtisinin olmaması) bildirilmiştir. İyileşen olguların etmekle ilgili zorlukları ve ‘çocuklarda depresyon olmaz’
%80’i izleyen iki-beş yıl içinde bir veya daha çok hastalık şeklindeki yaygın ve yanlış inançlar,duygudurum
epizodu yaşamaktadır. Uzunlamasına çalışmalarla birlikte bozukluklarının çocuk ve ergenlerde fark edilememesine
geriye dönük çalışmalar bu hastalarda yüksek oranlarda yol açmaktadır.
hastane yatışı ve sağlık hizmetleri kullanımı, psikoz,
intihar girişimi ve intiharla ölüm, madde kullanımı,
-  Duygudurum bozuklukları tedavi edilebilen, önlenebilen
işsizlik, yasal sorunlar, okul başarısızlığı ve psikososyal
durumlardır. Erken tanı ve müdahale oldukça önemlidir.
işlev bozukluğu bildirmektedir. Bazı çalışmalar BB’nin
yalnız belirgin iyileşme ve yineleme dönemleri
göstermediğini, subsendromal (eşik altı -  Depresyon her yaş grubunda intihar girişimi veya
belirtiler)dalgalanmalarla gittiğini intiharla ölümün en sık sebeplerinden birisidir. Bu sebeple
göstermiştir.Çalışmalarda erken başlangıç yaşının, uzun duygudurum bozukluğu olan çocuk ve ergenlerin
süreli hastalığın, düşük sosyoekonomik düzeyin, karma erkenden fark edilmesi ve gerekli müdahalelerin yapılması
veya hızlı döngülü nöbetlerin, psikozun, subsendromal önemlidir.
belirtilerin, komorbid bozuklukların, olumsuz yaşam
olaylarına maruz kalmanın ve ailesel psikopatolojinin -  Hafif depresyon olgularında psikososyal müdahaleler
olumsuz gidiş ve sonlanışla ilişkili olduğu bildirilmiştir yeterli olabilir. Bununla birlikte orta veya ağır şiddetteki
(Birmaher ve ark., 2009). depresyon olgularında ilaç tedavisi de düşünülmelidir.

Bölüm Özeti 9. ANKSİYETE BOZUKLUKLARI


Giriş
-  Yetişkinlerde olduğu gibi çocuk ve ergenlerde de Anksiyete kelimesi, kaygı, korku, endişe veya huzursuzluk
duygudurum ile ilgili şikayetlere ve duygudurum gibi duygu veya tepkileri ifade etmek için kullanılan genel
bozukluklarına sıklıkla rastlanmaktadırDuygudurum bir kavramdır. Kaygı veya korku gibi duygular
bozuklukları depresif (major depresif bozukluk) ve bipolar bebeklikten itibaren her insanda belli ölçüde görülen,
bozukluk olarak iki ana gruptan oluşur. çevreden gelen tehditlere karşı koruyucu işlevi olan,
sıklıkla bedensel, bilişsel ve davranışsal belirtilerin eşlik
-  Depresyon ve bipolar bozukluk biyolojik alt yapısı ve ettiği normal duygusal yanıtlardır. Bir nevi vücudun alarm
genetik yönü kanıtlanmış, kronik ve ataklarla giden sistemi gibi düşünülebilir. Normal gelişim sürecinde
durumlardır. çocuklarda birçok kaygı, korku ve endişe gibi durumlar
ortaya çıkabilmektedir. Çocuklarda gelişim dönemine
uygun korku ve/ya kaygılar normal kabul edilir.
-  Çocuk ve ergenlerde duygudurum bozuklukları, hem
Korkuların içeriği yaşla birlikte bilişsel gelişimin de
çocuğun gelişim süreçlerini sekteye uğratır hem de
artmasıyla değişikliğe uğrar. Bebeklerde yabancı korkusu
psikososyal ve akademik işlevsellikte belirgin bozulmaya
ve yüksek seslere dair korkular ön plandayken okul öncesi
yol açar.Çocuk ve ergenlerde duygudurum bozuklukları
dönemde canavarlar, hayaletler gibi daha soyut
yetişkinlerden farklı belirtilerle ortaya çıkabilmektedir.
kavramlara karşı korkular ortaya çıkar. İlkokul çağında
ölüm, hastalık, kazalar, doğal afetler gibi zarar görmeye
-  Çocuklarda tipik depresyon belirtilerinden (mutsuzluk, dair korkular sıklıkla görülür.Ergenlik döneminde ise
keyifsizlik, ilgi ve istek kaybı, değersizlik düşünceleri, beğenilme veya kabul edilme gibisosyal ilişkilerle ilgili
ölüm ve intihar düşünceleri) farklı olarak çabuk sinirlenme kaygı veya korkulara daha sık rastlanır (Walter ve ark.,
(irritabilite), engellenme eşiğinde düşüklük, öfke 2020). Gelişim dönemine uygun, günlük işlevsellikte
nöbetleri, somatik şikayetler, sosyal geri çekilme, reaktif bozulmaya yol açmayan korku ve kaygılar normal çocuk
veya oynak duygudurum, uyku ve iştah değişiklikleri gibi gelişimin bir parçası olarak kabul edilir. Bununla birlikte
depresyon belirtileri de sıklıkla görülmektedir. doğrudan tehdit oluşturmayan olay, durum ya da kişilere
karşı kişinin yaşamını olumsuz etkilenmesine neden
-  Ergenlik döneminde hem biyolojik hem de bir takım olacak şiddette ve süreğen bir anksiyete varlığında
psikososyal sebeplerden ötürü özellikle kızlar arasında “anksiyete bozukluğu” varlığından söz edilir (APA, 2000).
depresyon sıklığı belirgin olarak artmaktadır. Anksiyete bozuklukları klinik özelliklerine, başlangıç
yaşına ve altta yatan etkenlere göre birbirinden ayrılır.

Hicran PARLAT Sayfa 56


DSM-5’te anksiyete bozuklukları 7 alt gruba ayrılmıştır görülme sıklığının %10 olduğu belirtilmektedir (Beesdo
(Tablo 1). ve ark., 2009). Yaşla birlikte artma eğilimi gösterdiğinden
13-17 yaş aralığında bu oran %16’ya çıkmaktadır (Kessler
Tablo 1. DSM-5 Anksiyete Bozuklukları
Sınıflandırması ve ark., 2005).

-  Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu (AAB) Çocuk ve ergen yaş grubunda sosyal fobi yaygınlığının
%7 olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır (Beesdo
-  Selektif Mutizm ve ark., 2009). Ergenlik dönemi sonlarına kadar sosyal
fobi geliştirmemiş bireylerin daha sonra bu tanıyı alma
-  Özgül Fobi olasılıklarının oldukça düşük olduğu belirtilmektedir.
Panik bozukluk ve agarafobi için çocukluk döneminde
-  Sosyal Anksiyete Bozukluğu (SAB) yaygınlığın %1 ya da daha düşük olduğu, ergenlik
döneminde ise bu oranın%2-4’e çıktığı görülmüştür
-  Panik Bozukluğu (PB) (Beesdo ve ark., 2009).

-  Agorafobi Yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu


ve özgül fobi ile birlikte gençlerde sık görülen anksiyete
-  Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB) bozukluklarından biridir. Genel toplumunda erişkin
Anksiyete bozukluğu tanısı için ortak kriterlerden biri dönemde yaygınlığı %3, çocuk ve gençlerdeki yaygınlığı
semptomların herhangi bir madde, ilaç veya medikal %3 ile %5 arasında bildirilmiştir (Giacobbe ve Flint,
durumun etkisine bağlı olarak oluşmamasıdır. Çocuklarda 2018; Mohapatra, Agarwal ve Sitholey, 2013). Yaygın
ortaya çıkan geçici kaygıyı dışlamak amacıyla özgül fobi, anksiyete bozukluğu prevelansının, diğer birçok kaygı
sosyal anksiyete bozukluğu ve agorafobi tanıları için bozukluğunda olduğu gibi yaş arttıkça yükselme eğilimi
belirtilerin en az 6 aydır mevcut olması gerekmektedir gösterdiği bilinmektedir.
(APA, 2013). Anksiyete bozuklukları için farklı alt tipler 9.2. Anksiyete Bozukluklarının Etiyolojisi
tanımlanmış olsa da bu bozuklukların eş tanı oranları Anksiyete bozuklukları birçok ruhsal bozukluk gibi stres
oldukça yüksek olduğu unutulmamalıdır. ve diyatez modelinin karşılıklı etkileşimi sonucu gelişir.
9.1. Anksiyete Bozukluklarının Epidemiyolojisi Buna göre davranışsal inhibisyon gibi biyolojik etkenler
Çocuk ve ergenlerin %15-30’unun yaşamlarının herhangi çocukta anksiyete bozukluklarına yatkınlık oluşturur. Bu
bir döneminde anksiyete bozukluğu tanı kriterlerini yatkınlık çevresel faktörler, bilişsel süreçler ve çeşitli
karşıladığını gösteren çalışmalar mevcuttur (Merikangas öğrenme modelleri aracılığıyla kaygı bozukluğu tablosuna
ve ark., 2010). Ülkemizde yapılan çalışmalarda da benzer dönüşebilir (Giacobbe ve Flint, 2018).
şekilde anksiyete bozukluğu yaygınlığı %14.5 olarak 9.2.1. Genetik Etmenler
bulunmuştur (Görker ve ark., 2004). Çocukların yaşla Genetik ve mizaç yoluyla oluşan yatkınlığın strese karşı
birlikte bilişsel işlevlerinin gelişmesi, muhtemel hassasiyet oluşturarak çocuklarda anksiyete bozuklukları
tehlikelerin varlığını ve sonuçlarını anlayabilme gelişimine katkı sağlayabileceği yapılan çalışmalarda
kapasitesinin artmasına neden olur. Muhtemelen bu gösterilmiştir. Anksiyeteli erişkinlerin çocuklarında kaygı
sebeple 13-18 yaş grubunda yapılan çalışmalarda bozukluğu görülme oranı, anksiyeteli olmayan erişkinlerin
anksiyete bozukluğu görülme sıklığının %30’lara kadar çocuklarına göre daha yüksek bulunmuştur (Beesdo ve
çıktığı gösterilmiştir (Merikangas ve ark., 2010). ark., 2009). Bu duruma neden olabilecek aday genlerden
Anksiyete bozukluklarının alt tipleri göz önüne alınarak özellikle seratoninin anksiyete bozukluklarıyla yüksek
yapılan çalışmalarda ise her bir anksiyete bozukluğu için ilişki gösterdiği bildirilmiştir (Giacobbe ve Flint, 2018).
farklı görülme sıklıkları tespit edilmiştir. Ayrıca anksiyete bozukluğunda ailesel geçişinin özgüllük
gösterdiği bilinmektedir. Buna göre birinci derece
Ayrılık anksiyetesi bozukluğunun (AAB) yaygınlığı %2-8 yakınlarında belirli bir anksiyete bozukluğu görülen
arasında değişmektedir ve küçük çocuklarda en yaygın çocukların, aynı tip anksiyete bozukluğuna sahip olma
görülen kaygı bozukluğu olduğu düşünülmektedir (Beesdo riskinin daha fazla olduğu belirlenmiştir (Beesdo ve ark.,
ve ark., 2009). En yüksek görülme oranları 7-12 yaşları 2009).
arasındaki çocuklarda bildirilmiştir. Vakaların %90’ınında 9.2.2. Biyolojik Etmenler
semptomların 13 yaşından önce görülmeye başladığı Anksiyete bozuklukları olan çocuklarla ilgili yapılan
bilinmektedir (Kesler ve ark., 2005). çalışmalarda çeşitli anatomik ve kimyasal değişikliklerin
bozukluğun gelişmesinde etkili olduğu gösterilmiştir.
Selektif mutizmin çocukluk döneminde görülme sıklığı Korku ve ödül sistemlerinde önemli rol oynayan beyin
%0.7 olarak bulunmuştur (Bergman, Piacentini ve bölgelerinin (amigdala, orbitofrontal korteks ve
McCracken, 2002). Kendiliğinden düzelme oranlarının anteriorsingulat korteks) anksiyete bozukluğu
yüksek olması nedeniyle çalışmalarda görülme sıklığının etiyolojisinde etkileri olduğu düşünülmektedir (Dunsmoor
düşük bulunduğu düşünülmektedir (APA, 2013) ve Paz, 2015). Bu bölgelerden biri olan amigdala merkezi
korku cevabında önemli bir rol oynar. Anksiyete
bozukluğu olan ve olmayan bireyler arasında bu
Özgül fobi çocuk ve ergenlerde sıklıkla görülen ve faktörlerle ilgili bölgelerin önemini anlamak için çeşitli
anksiyete bozuklukları arasında en erken başlangıç çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların birinde anksiyete
gösteren türdür (Kessler ve ark., 2005). Bu yaş grubunda bozukluğu olan yetişkinlere ve çocuklara, korkulu ve

Hicran PARLAT Sayfa 57


tarafsız yüzler gösterilmiş ve bu uyaranlara verdikleri korkulu tepkilerini gözlemleyen çocukların aynı
yanıt nörogörüntüleme teknikleri ile incelenmiştir. nesnelerden korkma davranışı sergilediği gösterilmiştir
Anksiyete bozukluğu olanlarda yüzlere yanıt olarak daha (Gerull ve Rapee, 2002).
fazla amigdala aktivitesi görüldüğü bildirilmiştir (Van Del
Bulk ve ark., 2014). Psikanalitik kurama göre anksiyete karşı konulamayan bir
dürtü ile bunun gerçekleşmesinin doğuracağı tehlike
Beyin bölgelerindeki değişiklikler dışında çeşitli arasında oluşan ruhsal çatışmanın bir sonucudur. Benlik,
nörokimyasal değişiklikler de anksiyete etiyolojisinde kabul edilemez düşünce ve duygularının bilinçte yer
etkili bulunmuştur. Korku, uyarılma, uyanık olma gibi bulmaması için savunma mekanizmalarını harekete
etkileri olan nöroadrenerjik sistemin stres yanıtları ile geçirir. Böylece çatışma sonucu ortaya çıkan kaygı başka
ilişkili olduğu bilinmektedir. Benzer şekilde tehdide karşı bir dış nesneye yönlendirilmiş olur (Barnaby, 2015).
savunma cevabının gelişmesinde etkili olan seratonin 9.2.4. Çevresel Etkenler
korku ve anksiyete davranışının patofizyolojisinde rol Çevresel etkenlerin de genetik etkilere benzer şekilde
oynayabilir (Dunsmoor ve Paz, 2015). doğrudan anksiyete bozukluğu oluşturmaktan ziyade
yatkınlık oluşturma yoluyla etkili olduğu bilinmektedir.
Anksiyete etiyolojisi üzerinde sık durulan bir diğer yapısal Çocuklar için en önemli çevresel etken ailedir. Ebeveyn
etken mizaç özellikleridir. Davranışsal inhibisyon, geri çocuk ilişkisindeki hatalı tutumların ve bağlanma
çekilme, utangaçlık ve ürkeklik gibi mizaç faktörleri sorunlarının anksiyete bozukluğu etiyolojisinde önemli
anksiyete ile ilişkili bulunmuştur (Beesdo ve ark., 2009). olduğu düşünülmektedir (Beesdo ve ark., 2009).
Davranışsal inhibisyon bir çocuğun farklı ortam veya Bağlanma teorisine göre bebekler bakım verenleri ile
kişilerle karşılaştığında davranışsal ve sözel olarak biyolojik temelli kalıcı duygusal bağlar kurar. Bu bağlar
etkileşime girmekten kaçınması ve içe çekilmesi olarak bakım veren olmadığında bile kalıcı bir güvenlik duygusu
tanımlanır. Davranışsal inhibisyonu olan her bireyde oluşmasını sağlar. Bakım vereni ile güvenli bağlanma
anksiyete bozukluğu gelişmeyebilir ancak bu durum geliştiremeyen çocukların daha yüksek oranda anksiyete
sosyal fobi başta olmak üzere herhangi bir anksiyete bozukluğu tanısı alma eğiliminde olduğu gösterilmiştir
bozukluğunun gelişmesi için yüksek öngörücü bir (Colonnesi ve ark., 2011).
faktörüdür (Fox ve ark., 2005).
9.2.3. Ruhsal Etkenler Benzer şekilde aşırı koruyucu ve kontrol edici ebeveyn
Bilişsel davranışçı kuram çocukların çevreyi algılama ve davranışları çocuklarda korkulu olayların öngörülemez ve
yorumlama şekline göre anksiyete bozukluğu gelişme kontrol edilemez olduğuna dair algıların pekişmesine
ihtimalinin artabileceğini düşünür. Anksiyete bozukluğu neden olarak kaygı bozukluğu gelişme ihtimalini arttırır
olan çocuklarda çevresel işaretleri tehlikeli ve korkutucu (Beesdo ve ark., 2009. Bu tarz tutumları olan ebeveynler
yorumlama eğilimi olduğu gözlenmiştir (Giacobbe ve hem çocuğun korku ile yüzleşmesini engelleyerek hem de
Flint, 2018). Kaygılı çocuklarda olası risklerin kendi kaygılı davranışları ile çocuğa “belirsiz uyaranların
gerçekleşebilme ihtimalini abartma, belirsiz uyaranları tehdit oluşturduğu” mesajını vererek çocuklarda
tehdit edici olarak yorumlama eğilimindedir. Yapılan bir anksiyeteye yatkınlık oluşturabilirler. Aşırı müdahale edici
çalışmada anksiyeteli bireylerden ses kaydında duydukları tutumları olan ebeveynler çocuklarına problem çözme
kelimeleri yazmaları istenmiş ve anksiyeteli hastaların fırsatı sunmaz ve öz yeterliliklerinin olumsuz
duydukları belirsiz kelimeleri olumsuz olarak algılama etkilenmesine neden olur. Çocuğun anksiyete sonucu
ihtimalinin daha yüksek olduğu görülmüştür (Mathews, geliştirdiği kaçınma davranışlarının ebeveynler tarafından
Richards ve Eysenck, 1989). Ayrıca artmış tehdit algısına desteklenmesi ise anksiyetenin sürdürülmesinde etkili
karşı bu çocuklarda algılanan baş etme becerilerinde olabilir (Weems, 2008). Bununla birlikte ebeveyn çocuk
azalma tespit edilmiştir. Anksiyete bozukluğu olan etkileşiminin döngüsel olduğu düşünülmektedir. Buna
çocuklar tehdit edici durumlarla baş edebilmek için göre ailenin aşırı kontrolcü davranışları çocukta anksiyete
kendilerinin yeterince yetkin olmadığına inanır. gelişimine sebep olabilirken çocukta mevcut olan
anksiyete ise ebeveynin daha koruyucu olmasına neden
Klasik koşullanma ve gözlemsel öğrenme deneyimleri de olabilmektedir (Hudson ve Rapee, 2001). Ailesel
özellikle fobik bozukluklar olmak üzere anksiyete faktörlerin etkisi ebeveynde bir anksiyete bozukluğu
bozuklukları etiyolojisinde önemli bir yer tutar. Klasik varlığında daha büyük bir problem haline gelebilir. Böyle
koşullanma modeline göre korkutucu olmayan bir uyaran bir durumda çocukta anksiyete bozukluğu gelişimine
(koşullu) korkutucu bir uyaran (koşulsuz) ile birlikte neden olan çocuk ebeveyn ilişkisinin etkilerini, genetik
verildiğinde belli bir süre sonra korkutucu olmayan geçişin katkısından ayırmak güçleşir.
uyaranın da tek başına korku ve kaygı yanıtı oluşturduğu
görülmektedir. Bununla ilgili en bilinen çalışmalardan biri Sosyal ve kişilerarası sorunlar, akran zorbalığı, ailede
olan Albert deneyinde fareden (koşullu uyaran) korkmaya şiddet varlığı gibi olumsuz yaşam olaylarının da
koşullanan Albert’in daha sonra diğer tüylü anksiyetenin tetiklenmesinde etkisi olabileceği
nesnelerden(koşullu uyaran) de korktuğu gözlenmiştir. düşünülmektedir (Giacobbe ve Flint, 2018). Bu tarz stresli
Sosyal öğrenme modelinde ise olaylara kaygılı tepki veren yaşam olayları çocukta anksiyete yanıtını tetikleyerek kısır
ebeveyn ya da diğer aile üyelerinin etkisiyle çocuklarda döngü şeklinde gelecekte oluşabilecek olumsuz
anksiyetenin modelleme yoluyla gelişebileceği üzerinde deneyimlerin artmasına neden olabilmektedir. Bununla
durulur (Dunsmoor ve Paz, 2005). 12-24 aylık çocuklarla birlikte anksiyetedeki bu artışın her çocukta kalıcılık
yapılan araştırmalarda annelerinin belirli nesnelere göstermediği düşünüldüğünden bu faktörlerin uzun

Hicran PARLAT Sayfa 58


dönemde bir anksiyete bozukluğu ile ilişkilendirilmesinin (Mohapatra, Agarwal ve Sitholey, 2013). Bazı çocuklar
doğru olmayacağını bildiren çalışmalar da vardır (Bond ve bağlandıkları kişilerden ayrı kalmaya dair aşırı korku
ark., 2001). duyabilir ve buna maruz kalmamak için önlemler
9.3. Anksiyete Bozukluklarında Klinik Özellikler ve alabilirler. AAB olan çocuklar yanlarında ebeveynleri
Tanı olmadan uyumakta zorlanabilir ve yalnız yatağa gitmeyi
Günlük hayat içinde aşırı kaygı, endişe veya korkunun reddedebilirler. Evden uzak kalmalarına neden olabilecek,
(anksiyete bozukluğu) yaşandığı alanlar veya yaşanma arkadaşlarının evinde yatıya kalma veya kampa gitme gibi
şekli çok farklı olabilmektedir. Anksiyete bozukluğu olan sosyal etkinliklere katılmak istemeyebilirler. Bağlandıkları
bireylerde, etkilenen yaşam alanı veya belirtilerin ortaya kişiden ayrı düşmelerine neden olabilecek kaybolma,
çıkış şekline göre anksiyete bozukluklarının farklı klinik kaçırılma, hastalık, ölüm gibi durum ve olaylara dair
özellikleri ve tanı kriterleri bulunmaktadır. Örneğin tekrarlayıcı kâbuslar görebilirler. Bağlandıkları kişi ile
anneden veya bağlanma figürlerinden ayrı kalmak veya ayrılık durumunda ya da ayrılık beklentisi olduğunda
kaybetmekle ilgili aşırı kaygı ve endişe durumunda ayrılık halsizlik, baş ağrısı, karın ağrısı, mide bulantısı gibi
anksiyetesi bozukluğu, sosyal ilişkilerde yaşanılan aşırı bedensel belirtiler gösterebilirler (APA, 2013).
kaygı veya korku durumunda sosyal anksiyete bozukluğu
(sosyal fobi) tanımları kullanılmaktadır. Bundan sonraki Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu ve Okul Fobisi
kısımda DSM-5’te, okulöncesi yaşlardan başlayarak
ortaya çıkış dönemlerine göre 7 farklı anksiyete Okul fobisi, özellikle anaokulu veya ilkokula yeni
bozukluğunun klinik özelliklerine yer verilecektir. başlayan çocuklarda ortaya çıkan, okul çağı çocuklarında
9.3.1. Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu (Seperasyon %5 oranında görülen önemli bir sorundur (Tyrrell, 2005).
Anksiyetesi Bozukluğu) DSM-5’te ayrı bir anksiyete bozukluğu olarak
Anne ve bebek arasında oluşan ilişkinin temelleri anne sınıflandırılmamış olmakla birlikte okul fobisi olan
karnındayken gelişmeye başlar. Dünyaya gelmesiyle çocuklarda başta ayrılık anksiyetesi bozukluğu olmak
beslenme, korunma, temizlik gibi fiziksel ihtiyaçları ve üzere birtakım psikiyatrik bozukluklar sıklıkla
sevgi, ilgi, güven gibi duygusal ihtiyaçları annesi görülebilmektedir. Okul fobisi olan çocuklar, okulla ilgili
tarafından karşılanan bebek dış dünyadan gelebilecek hemen her türlü konuda aşırı bir korku ve endişe
tehditlere karşı kendini güvende hisseder. Anne ve bebek yaşayabilirler. Bu korku ve endişeye genellikle değişik
arasında oluşan bu bağlanma çocuğun normal gelişimi için bedensel belirtiler eşlik eder (örneğin; karın ağrısı, mide
çok önemlidir. 6-30 aylar arasında bebekte bağlanma bulantısı, baş ağrısı, baş dönmesi, vücudun herhangi bir
figüründen ayrılma durumunda kaygı görülmesi normaldir yerinde ağrı veya sızılar, bayılacak gibi olma, nefes
ve güvenli bağlanmanın bir göstergesi olarak kabul edilir. alamama, kalp çarpıntısı vs). Bu korku, kaygı ve ilişkili
Bu dönemde ayrılma kaygısı çocuğun tehlike karşısında bedensel belirtiler çoğunlukla okula gitme saatinde veya
kendisini koruma ihtiyacına yönelik görülür ve normal okuldan bahsedildiğinde ortaya çıkar. Bazı durumlarda
gelişimin bir parçası olarak kabul edilir. Bebek 3-5 çocuk, yaşadığı korku ve kaygının sebebini açıkça ifade
yaşlarına geldiğinde bakım verenden ayrılmanın geçici edemeyebilir veya etmek isteyemeyebilir. Okul fobisi olan
olduğunu anlayacak düzeye gelir ve ayrılık kaygısı çocuklar, tipik olarak, okula gitmedikleri veya ailenin
azalmaya başlar. Ancak bu kaygı hali süreklilik göndermekten vazgeçtiği günlerde daha rahat hatta
göstermesi, gelişim düzeyine uygunsuz olması ve çocuğun tümüyle normal görünürler. Fakat okula gitme günü ve
ve ailenin yaşamını olumsuz etkileyecek duruma gelmesi saati geldiğinde veya yaklaştığında veya herhangi bir
halinde ayrılık anksiyetesi bozukluğundan bahsedilir şekilde okul bahsi açıldığında hafiften ağıra doğru değişen
(APA, 2013). çok sayıda belirti veya şikayetleri ortaya çıkmaya başlar
(Tyrrell, 2005). Bu çocukların bir kısmı okula gitmeyi
Ayrılık anksiyetesi bozukluğunun (AAB) temel özelliği reddetmekle birlikte okul ödev ve sorumluluklarını evde
çocuğun bağlanma figürlerinden ayrılması durumunda yapma konusunda istekli ve gayretli olabilirler. Çocukta
veya ayrılma beklentisi yaşadığı durumlarda gelişim ortaya çıkan bedensel şikayetlerden dolayı, birçok
düzeyine uygun olmayacak şekilde aşırı anksiyete ve durumda ailelerin, çocuklarında tıbbi bir hastalık olduğu
korku duymasıdır. Bu durum kendini çeşitli şekillerde düşüncesiyle acil servislere veya çocuk hekimlerine
gösterebilir. Bu çocuklar evden veya bağlandığı kişiden başvurduğu görülmektedir. Oysa sorun tümüyle çocuğun
ayrılma ihtimali varlığında sürekli olarak yoğun anksiyete okula gitme konusunda yaşadığı kaygı ve korkudan
yaşayabilirler. Bakım verenlerine “yapışma” davranışı ibarettir. Aile ve okul sıklıkla bu sorunun çözümünde
gösterip sürekli onunla olmak isteyebilirler. Bağlandıkları çaresiz kalabilirler. Bu sebeple okul fobisi olan çocuklar,
kişilerden ayrı kaldıklarında başlarına kötü bir şey gelip özellikle okulun ilk aylarında çocuk psikiyatrisi
öleceklerini, kaza geçireceklerini veya onları kliniklerine acil olarak başvurabilirler (Coşkun, 2016).
kaybedeceklerini fazlasıyla düşünüp buna ilişkin sürekli Okul fobisi olan çocuklar doğru ve etkili bir şekilde tedavi
anksiyete duyabilirler. Böyle durumlarda bağlandıkları edilmediğinde hem okul uyumu ve başarısı, sosyal uyumu
kişilerin nerede olduklarını bilmek ve iletişim kurmak ciddi olarak etkilenmekte hem de ilerleyen zamanlarda
isterler. Bununla birlikte kendisinin başına kaybolma, kaza farklı psikiyatrik sorunlar ortaya çıkma riski artmaktadır.
geçirme, hastalanma gibi istenmedik bir olay gelerek Bu çocuklar okuldan ne kadar uzak kalırlarsa okula
bağlandığı kişiden ayrılmasına sebep olacağına dair aşırı dönmeleri o kadar zorlaşmaktadır. Bu sebeple okul fobisi
düzeyde anksiyete belirtileri gösterebilirler. Ya da olan çocukların erkenden fark edilmeleri, aile, okul ve
bağlanma figüründen uzaklaşmamak için okula veya uzman işbirliği içinde müdahale edilmesi çok önemlidir.
herhangi başka bir yere gitmeye direnç gösterebilirler Tablo 2. Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri

Hicran PARLAT Sayfa 59


Aileye ve okula çocuğun durumuyla, tanısı ve tedavisi
A. Aşağıdakilerden en az üçünün olması ile belirli, kişinin bağlandığı
insanlardan ayrılmasıyla ilgili, gelişimsel olarak uygun olmayan ve süreciyle ilgili bilgi verildi. Annenin de dahil olduğu,
aşırı düzeyde bir kaygı ya da korku duyması. okulla sıkı işbirliği içinde terapi süreci başlatıldı.
9.3.2. Selektif Mutizm (Seçici Konuşmazlık)
 1. Evden ya da bağlandığı başlıca kişilerden ayrılacak gibi Selektif mutizm (SM), çocuğun kendini rahat hissettiği
olduğunda ya da ayrıldığında hep aşırı tasalanma. ortamlarda konuşabiliyorken konuşmasının beklendiği bir
takım ortam ve durumlarda konuşmayı reddetmesidir. SM
 2. Bağlandığı başlıca kişileri yitireceği ya da bu kişilerin başına, olan çocuklar kendilerinde kaygı uyandıran ortamlarda
hastalık, yaralanma, yıkım, ölüm gibi kötü bir olay geleceğiyle ilgili bulunduklarında “konuşmaz” olmayı seçerler. Bununla
olarak, sürekli bir biçimde, aşırı tasalanma. birlikte genellikle ev ortamlarında aile bireyleriyle
konuşmakta sıkıntı yaşamazlar. Yabancı ortamlarda
3. Bağlandığı başlıca kişilerden birinden ayrılmaya neden olacak, konuşmayı veya tanımadıkları kişilerin varlığında
istenmedik bir olay (örn. kaybolma, kaçırılma, bir kaza geçirme,
konuşmayı reddedeler (APA, 2013). Bazı çocuklar dışarda
hastalanma) yaşayacağıyla ilgili olarak, sürekli bir biçimde, aşırı
tasalanma. sözel olarak iletişim kurmayı reddeder ancak jest ve
mimik kullanımı, kafa sallama gibi sözel olmayan yollarla
 4. Ayrılma korkusundan ötürü, okula, işe ya da başka bir yere gitmek
iletişim sağlayabilirler. Genellikle belirtiler 3-4 yaş kadar
için dışarı çıkmayı, evden uzaklaşmayı hiç istememe ya da buna karşı erken dönemde ortaya çıksa da aileler durumun farkına
koyma. daha geç varabilir (Giacobbe ve Flint, 2018). Başlangıçta
çocuğunun utangaç ya da çekingen olduğunun düşünen
5. Evde ya da başka ortamlarda tek başına kalmaktan ya da ebeveynler, çocuk okula başladığında mutizmin gerçek
bağlandığı başlıca kişilerle birlikte olmamaktan, sürekli bir biçimde, boyutlarıyla karşılaşırlar. Bu durum çocukların yaşıtlarıyla
aşırı korku duyma ya da bu konuda isteksizlik gösterme. uygun ilişkiler kurmasını engelleyebileceği gibi akademik
alanda sorunlar yaşamasına da neden olabilir. Hem sosyal
6. Evinin dışında ya da bağlandığı başlıca kişilerden biri yanında hem akademik yaşamdaki zorluklar çocuğun okula devam
olmadan uyuma konusunda isteksizlik gösterme ya da buna karşı etme isteğini olumsuz etkileyebilir.
koyma.

Çocukların okula başladığı ilk ay daha fazla anksiyete


7. Yineleyici bir biçimde, ayrılma konusunu da içerene karabasanlar
görme.
yaşamaları muhtemeldir. Bu dönemde SM tanısı koymak
için acele edilmemelidir. Ayrıca bulunduğu ortamın
konuşma dilini bilmeyen çocuklar ve kekemelik gibi
8. Bağlandığı başlıca kişilerden ayrıldığında ya da ayrılacak gibi
olduğunda bedensel belirtilerle (örn. baş ağrıları, karın ağrıları, problemleri nedeniyle konuşmaktan çekinen çocuklar SM
bulantı, kusma) ilgili yineleyen yakınmalarının olması. tanısı kapsamında değerlendirilmemelidir (APA, 2013).

Olgu Örneği
SM olan çocukların yaşıtlarına göre daha utangaç
oldukları ve özgüvenlerinin daha düşük olduğu
6.5 yaşında, 1.sınıfa başlamış erkek hasta okula gitmek bilinmektedir. Ayrıca bu çocukların yaklaşık dörtte
istememe şikayetiyle çocuk psikiyatrisi kliniğine üçünde tanıya bir başka anksiyete bozukluğunun eşlik
başvurdu. Alınan öyküye göre çocuğun anaokuluna gittiği ettiği görülmektedir (Kristensen, 2000). Özellikle sosyal
dönemde de böyle bir sorun yaşadığı, annesinin kendisine fobinin selektif mutizme sıklıkla eşlik edebildiği
bir ay anaokulunda eşlik ettiği ve sonrasında annesi bildirilmiştir. Bazı olgularda ise karşıt olma karşı gelme
olmadan sınıfta kalabilmeyi başardığı öğrenildi. Bu sene davranışları gibi dışa yönelim belirtileri de ortaya
ilk birkaç gün isteksiz de olsa okula gittiği, sonrasında çıkabilmektedir. SM semptomlarının zaman içinde tedavi
okula gitme saatlerinde karın ağrısı, mide bulantısı gibi almadan kendiliğinden düzelebildiği bilinmektedir. Ancak
nedenlerle devamsızlık yapmaya başladığı, şu anda annesi eşlik eden diğer kaygı bozukluğu semptomlarının
yanında olmadan okulda hiç duramadığı öğrenildi. Annesi, genellikle devam ettiği görülür. Çocukken SM tanısı alan
durdukça alışır diye düşünerek çocuğu okulda yalnız erişkinlerin sosyal anksiyete bozukluğu tanı kriterlerini
bıraktığı bir gün çocuğun tüm gün sınıfa girmeyi karşılamaya devam ettikleri gözlenmiştir (Giacobbe ve
reddettiğini, en sonunda kendini kusturana kadar ağlaması Flint, 2018).
üzerine öğretmeninin kendisini aradığını anlattı. Ayrıca
çocuğun bu durumu yalnız okulda ortaya çıkmadığını, Tablo 3. Selektif Mutizm DSM-5 Tanı Kriterleri
kendisinden ayrı kaldığı çoğu durumda ağladığını, bir
saatlik ayrılık durumlarında bile defalarca kendisini A. Başka durumlarda konuşuyor olmasına karşın, konuşmasının
beklendiği özgül toplumsal durumlarda (örn. okulda), sürekli bir
arayarak ne zaman geleceğini sorduğundan bahsetti. biçimde, konuşamıyor olma.
Çocukla yapılan görüşmede yaşına uygun bilişsel beceriler
gösterdiği, duygularını ifade edebildiği görüldü. Anne ve
B. Bu bozukluk, eğitimle ya da işle ilgili başarıyı engeller ya da
babasının başına bir şey gelmesinden çok korktuğunu, toplumsal iletişimi bozar.
sabah okula bıraktıklarında ‘ya beni almaya gelmezlerse’
diye düşündüğünü, annesini çok sevdiğini ve ondan
C. Bu bozukluğun süresi en az bir aydır (okulun birinci ayıyla sınırlı
ayrılmak istemediğini söyledi. Aile öyküsünde annesinde değildir).
yaygın anksiyete bozukluğu olduğu, babasının da okula
başladığı dönemde bir ay boyunca birinin eşlik etmesine
D. Konuşamıyor olma, söz konusu toplumsal durumda konuşulan dili
gerek duyduğu öğrenildi. Hastaya mevcut bilgiler ışığında bilmeme ya da o dilde rahat konuşamama ile ilişkili değildir.
ayrılma kaygısı bozukluğu ve okul fobisi tanısı konuldu.

Hicran PARLAT Sayfa 60


9.3.3. Özgül Fobi olması gerekir. Aynı zamanda korku, kaygı ya da kaçınma
Çocuklar normal gelişim seyirlerinde bir dizi farklı korku davranışı en az altı ay boyunca devam etmelidir. Ve bu
yaşamaktadır. Bu korkuların varlığı sıklıkla uyuma durum kişinin günlük işlevselliğinde bozulmalara neden
yöneliktir ve bu nedenle normal gelişimin bir parçası olmalıdır (APA, 2013).
olarak kabul edilir. Bu tür korkular genellikle hafif Tablo 4. Özgül Fobi DSM-5 Tanı Kriterleri
düzeyde, gelişimsel döneme uygun ve geçici olma
eğilimindedir. Normal gelişimsel korkuların 7-9 A. Özgül bir nesne ya da durumla ilgili olarak belirgin bir korku ya
yaşlarında pik yaparak, 10 yaşından sonra görülme da kaygı duyma (örn. uçağa binme, yükseklikler, hayvanlar, iğne
oranlarında azalma olması beklenir (Muris ve ark., 2000). yapılması, kan görme).
Buna karşın çocukluk döneminde görülen bu korkular
uzun süre devam ettiğinde, uyuma yönelik olmadığında, Not: Çocuklarda, korku ya da kaygı, ağlama, bağırıp çağırarak
gelişimsel dönemle uygunsuz olduğunda, durum ile tepinme, donakalma ya da sıkıca sarılma ile kendini gösterebilir.
orantısız aşırı tepki ve kaçınmaya yol açtığında fobi olarak
tanımlanır. B. Fobi kaynağı nesne ya da durum, neredeyse her zaman, doğrudan
korku ya da kaygı doğurur.
Özgül fobi bir nesne ya da duruma karşı aşırı ve sürekli
korku ya da kaygı duyma halidir. Tanı da anahtar özellik C. Fobi kaynağı nesne ya da durumdan etkin bir biçimde kaçınılır ya
korku belirtilerinin özgül uyaran varlığında ya da özgül da yoğun bir korku ya da kaygı ile buna katlanılır.
uyaran ile karşılaşacak gibi olunduğunda ortaya
9.3.4. Sosyal Anksiyete Bozukluğu
çıkmasıdır. Bu özgül nesne, olay ya da durumlar
Sosyal korkular, sosyal ortamlara uyum sağlayabilmek
olmadığında hastada korku veya kaygı belirtisi yoktur.
üzere geliştirilen normal duygulardır. Ancak bu durum,
kişinin günlük yaşamında olumsuz etkilere yol açacak
Fobiye neden olabilecek durumların örümcek, böcek, derecede sürekli ve yoğun bir hal aldığında, normal
köpek gibi hayvanlar; gök gürültüsü, yükseklik gibi doğal olmaktan çıkarak “bozukluk” haline dönüştüğü kabul
çevreler; uçağa binmek, asansöre binmek gibi özgül edilmektedir (APA, 2013).
durumlar; kan, iğne, yaralanma gibi sağlıkla ilgili
girişimler, hasta olmak-yüksek sesler gibi diğer olmak
Sosyal anksiyete bozukluğu (SAB); kişinin başkalarınca
üzere DSM-5’te beş alt tipi tanımlanmıştır (APA, 2013).
değerlendirilebileceği bir ya da birden fazla sosyal
Fobiler genellikle Latince öneklere göre isimlendirilir. Bu
durumda belirgin ve sürekli korku ya da kaygı duymasıdır.
isimlendirmelere araknofobi (örümcek korkusu), pirofobi
Sosyal anksiyete bozukluğunda sohbet başlatmak veya
(yangın korkusu), akluofobi (karanlıktan korkma),
sürdürmek, başkaları önünde performans sergilemek,
ailurofobi (kedi korkusu) gibi örnekler gösterilebilir.
otorite figürleriyle iletişim kurmak, sosyal ortamlara
Bununla birlikte özgül fobi tanısı alanların yarısından
girmek temel korku alanlarını oluşturur (Giacobbe ve
fazlasının üç ya da daha fazla fobik uyarana karşı korku ve
Flint, 2018). Çocuklarda SAB tanısı konulabilmesi için
kaygı yanıtı verdikleri saptanmıştır.
anksiyete semptomlarının sadece erişkinlerle etkileşim
içinde olunan ortamlarda değil diğer çocuklarla
Fobi kaynağı nesne ya da durum, neredeyse her birlikteyken de ortaya çıkması gerekmektedir. Kişi bu gibi
karşılaşmada korku ya da kaygı yanıtına neden olur. ortamlarda küçük duruma düşmekten, utanç duyacağı bir
Dolayısıyla kişi tehdit olarak algıladığı bir uyarana biçimde davranmaktan ya da kaygı duyduğuna ilişkin
yalnızca zaman zaman kaygı duyarsa özgül fobi tanısı belirtiler göstermekten korkar ve bu korku daha çok
karşılanmaz. Bu hastaların fobik nesne ya da durum anksiyete hissetmesine neden olur (Mohapatra, Agarwal
karşısında; kalp atımının hızlanması, nefes almada güçlük, ve Sitholey, 2013). Böyle durumlarda ortaya çıkan yoğun
terleme gibi panik atağa benzer bedensel belirtiler anksiyete sonucunda çarpıntı, terleme, titreme, yüz
gösterebildiği bilinmektedir. Çocuklar böyle bir durum kızarması, ağız kuruluğu, kaslarda gerginlik, sıcak-soğuk
karşısında ağlama, öfke nöbeti, donakalma ya da basması ve idrar- dışkılama hissi gibi fiziksel bir takım
ebeveynlere yapışma gibi davranışlarda bulunabilirler belirtiler gözlenebilir (Giacobbe ve Flint, 2018).
(APA, 2013). Bununla birlikte gösterilen tepkinin şiddeti;
yanında güvendiği kişiler bulunması, maruz kalma süresi
SAB olan kişi kendisinde anksiyete oluşturabilecek
gibi çeşitli etmenlere göre değişiklik gösterebilir.
ortamlardan olabildiğince uzak durmaya çalışır ya da
yoğun korku ve kaygı ile bu duruma katlanır. Bazı
Özgül fobinin diğer bir özelliği kişinin fobi kaynağı nesne durumlarda panik atağa varan şiddette belirtiler ortaya
ya da durumdan aktif bir şekilde kaçınması ya da yoğun çıkabilir. Çocuğun kişilerarası ilişkilerinin etkilenmesi
bir korku ya da kaygı ile buna katlanması ile karakterize sonucu aile ve akran etkileşiminde ve performans
olmasıdır. Kaçınma davranışı, fobi kaynağı durumlarla becerilerinin etkilenmesi sonucu akademik yaşamında
karşı karşıya gelmemek için kişinin alternatif yollar bozulmalar görülebilir (Mohapatra, Agarwal ve Sitholey,
bulmaya çalışmasıdır. Bu alternatif yollar kişinin günlük 2013). Kaygı ve korkunun derecesi değişkenlik gösterse
işlevselliğinde bozulmalar meydana gelmesinin ana de sosyal fobi tanısı için bu durumun çocuğun sosyal
sebeplerindendir. olarak zorlandığı her durumda ortaya çıkması önemlidir.
Bununla birlikte akran zorbalığı gibi sosyal ortamlarda
Özgül fobi tanısı konabilmesi için fobik uyaran karşısında iletişimi zorlaştırabilecek stres etkenleri varlığında
gösterilen tepkinin, durumun yarattığı gerçek tehlikeye ve çocuğun çekilme davranışları göstermesi sosyal fobi
toplumda sıklıkla görülen olağan korkulara göre orantısız kapsamında değerlendirilmemelidir (APA, 2013).

Hicran PARLAT Sayfa 61


tekrarlayıcı panik ataklar ve sonuçlarından korkarak
Tablo 5. Sosyal Anksiyete Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri
kaçınma davranışı geliştirebilir (APA, 2013). Kaçınma
hastanın atağa neden olarak gördüğü yiyecek içecekleri
A. Kişinin, başkalarınca değerlendirilebilecek olduğu bir ya da birden
çok toplumsal durumda belirgin bir korku ya da kaygı duyması. tüketmemek şeklinde görülebildiği gibi spor yapmak gibi
Örnekleri arasında toplumsal etkileşmeler (örn; karşılıklı konuşma, kalp atışını hızlandıran durumlardan uzak durmak şeklinde
tanımadık insanlarla karşılaşma), gözlenme (örn; yemek yerken ya da de ortaya çıkabilir. Bazı hastalar panik atak olma
içerken) ve başkalarının önünde bir eylemi gerçekleştirme (örn; bir ihtimaline karşı tanıdık bildik olmayan yerlere gitmeme ya
konuşma yapma) vardır. da yanında su, ilaç taşıma gibi güvence davranışları da
gösterebilir.
Not: Çocuklarda kaygı, yaşıtlarının olduğu ortamlarda ortaya çıkmalı
ve yalnızca erişkinlerle olan etkileşmeler sırasında ortaya
çıkmamalıdır. Panik ataklara tiroid ve paratiroid hormon problemleri,
endokrin bozukluklar, kalp anormallikleri gibi çeşitli tıbbi
 B. Kişi, olumsuz olarak değerlendirilecek bir biçimde davranmaktan durumlar da neden olabilir. Panik bozukluğu tanısı
ya da kaygı duyduğuna ilişkin belirtiler göstermekten korkar (küçük koymadan önce bu nedenler ayırt edilmiş olmalıdır
düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde; başkalarınca dışlanacağı (Giacobbe ve Flint, 2018). Zaten diğer tıbbı durumlara
ya da başkalarının kırılmasına yol açacak bir biçimde). benzeyen bedensel belirtiler nedeniyle hastaların çoğu
öncelikle bir çocuk sağlığı uzmanına gitmiş ve herhangi
C. Söz konusu toplumsal durumlar, neredeyse her zaman, korku ya da bir tıbbı problemin olmadığı anlaşıldıktan sonra çocuk
kaygı doğurur. Not: Çocuklarda, korku ya da kaygı, ağlama, bağırıp psikiyatri uzmanına yönlendirilmiştir.
çağırarak tepinme, donakalma, sıkıca sarılma, sinme ya da toplumsal
durumlarda konuşamama ile kendini gösterebilir. Tablo 6. Panik Bozukluk DSM-5 Tanı Kriterleri

 D. Söz konusu toplumsal durumlardan kaçınılır ya da yoğun bir A. Yineleyen beklenmedik panik atakları. Bir panik atağı,
korku ya da kaygı ile bunlara katlanılır. dakikalar içinde doruğa ulaşan ve o sırada Aşağıdaki belirtilerden
dördünün (ya da daha çoğunun) ortaya çıktığı, birden yoğun bir
9.3.5. Panik Bozukluk korku ya da yoğun bir içsel sıkıntının bastırdığı bir durumdur:
Panik atak içsel korku ve sıkıntıya yanıt olarak aniden
gelişen bedensel ve bilişsel belirtilerle karakterize bir  Not: Böyle bir durum, kişinin dingin ya da kaygılı olduğu bir
durumdur. Atakların çevresel bir tetikleyici olmaksızın durumda birden bastırabilir.
kendiliğinden meydana geldiği tekrarlayıcı durumlar ise
panik bozukluk olarak tanımlanmaktadır (APA, 2013).  1. Çarpıntı, kalbin küt küt atması ya da kalp hızının artması.

Panik ataklar, herhangi bir tetikleyici etkene yanıt olarak 2. Terleme.


özgül fobi, sosyal anksiyete bozukluğu ve travma sonrası
stres bozukluğu da dahil olmak üzere bir çok durumda  3. Titreme ya da sarsılma.
meydana gelebilir. Aniden ortaya çıkan en az dört
bedensel ve/ veya bilişsel semptomun varlığı ile 4. Soluğun daraldığı ya da boğuluyor gibi olma duyumu.
karakterizedir. Atak sırasında aniden ya da dakikalar
içinde ortaya çıkan çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı,  5. Soluğun tıkandığı duyumu.
göğüs ağrısı, bulantı, baş dönmesi, ölüm korkusu gibi
belirtiler görülür. Tipik bir atak ani olarak başlar ve 2-10 6. Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma.
dakika içinde en yoğun haline ulaşır (Mohapatra, Agarwal
ve Sitholey, 2013). Genellikle 10–30 dakika içinde 7. Bulantı ya da karın ağrısı.
sonlanması beklense de bazı hastalarda bu süre bir saatten
fazla olabilir. Panik ataklar günde birkaç kez veya ayda  8. Baş dönmesi, ayakta duramama, sersemlik ya da bayılacak gibi
birden az olabilir. Aşırı kafein veya nikotin alımı olma duyumu.
semptomları şiddetlendirebilir.
9. Titreme, üşüme, ürperme ya da ateş basması duyumu.
Panik bozukluk ise yineleyen beklenmedik panik ataklara,
başka panik atakların olacağına ilişkin sürekli bir endişe 10. Uyuşmalar (duyumsuzluk ya da karıncalanma duyumları).
halinin eşlik ettiği ve belirgin davranış değişikliklerinin
görüldüğü ruhsal bir bozukluktur. PB en temel özelliği 11. Gerçek dışılık (“derealizasyon”, gerçekdışı olma duyumu) ya
atakların ne zaman başlayacağının önceden kestirilemiyor da kendine yabancılaşma (“depersonalizasyon”, kendinden kopma
oluşudur (APA, 2013). Ataklar fobik bir nesneye, duyumu).
herhangi bir sosyal durum ya da çevreye özgü
gelişmemektedir. Kişinin sakin bir dinlenme halinde 12. Denetimini yitirme ya da “çıldırma” korkusu.
olduğu anlarda bile ortaya çıkması dikkat çekicidir.
13. Ölüm korkusu.
Panik bozukluğunun bir diğer önemli özelliği atakların
olmadığı zamanlarda bile kontrolünü kaybetme, kalp krizi B. Ataklardan en az birinden sonra, aşağıdakilerden biri ya da her
geçirip ölme, çıldırma gibi yaşanabilecek atakların ikisi de bir ay (ya da daha uzun bir) süreyle olur:
sonuçları ya da yol açabilecekleri ile ilgili olarak yoğun
kaygı ve üzüntü halinin varlığıdır. PB olan çocuklar,

Hicran PARLAT Sayfa 62


belirgin korku ya da kaygı duyma.
1. Başka panik ataklarının olacağı ya da bunların olası sonuçlarıyla
(örn. denetimimi yitirme, kalp krizi geçirme, “çıldırma”) ilgili 1. Toplu taşıma araçlarını kullanma (örn; otomobiller, otobüsler,
olarak sürekli bir kaygı duyma ya da tasalanma. trenler, gemiler, uçaklar).

2. Ataklarla ilgili olarak, uyum bozukluğuyla giden davranış 2. Açık yerlerde bulunma (örn; otoparklar, alışveriş merkezleri,
değişiklikleri (örn. spor yapmaktan ya da tanıdık, bildik olmayan köprüler).
durumlardan kaçınma gibi panik atağı geçirmekten kaçınmak için
tasarlanmış davranışlar) gösterme.
3. Kapalı yerlerde bulunma (örn; mağazalar, tiyatrolar, sinemalar).
9.3.6. Agorafobi
Agorafobi Latincede ‘pazaryeri korkusu’ anlamına gelir, 4. Sırada bekleme ya da kalabalık bir yerde bulunma.
‘agora’ ve ‘phobos’ kelimelerinden türetilmiştir. Bireyin
yardım almasının zor olabileceği durumlardan ve 5. Tek başına evin dışında olma.
alanlardan kaçınması ile karakterize bir psikiyatrik
bozukluktur. Bireyin yardım alamayacağını düşündüğü B. Kişi, kaçmanın güç olabileceğini ya da panik benzeri ya da
durumlar ve eşlik eden düşünceler farklılık gösterebilir. yetersizleştiren ya da utanç veren (örn; yaşlılarda düşme korkusu;
altına kaçırma korkusu) diğer belirtilerin olması durumunda yardım
Erişkinlerde en sık panik atak geçirmekten ve atak sonrası
alamayabileceğini düşündüğü için bu tür durumlardan korkar ya da
yaşadıkları utanç ve çaresizlik hissinden kaçınma görülür. kaçınır.
Bazı hastalar korktukları durumun kalp krizi geçirmek ya
da bayılıp düşmek olduğunu ifade etmişlerdir. Bazen 9.3.7. Yaygın Anksiyete Bozukluğu
korkulan durum tuvalet ihtiyacı geldiğinde yapacak bir yer Anksiyetenin organizmayı kaçmaya veya savaşmaya
bulamama endişesi bile olabilir (Asmundson ve ark.,, hazırlayan tehdide karşı verilen normal bir yanıt
2014). Hastaların bir kısmı genel bir korkunun varlığından olduğundan bahsetmiştik. Korku ve kaygıların günlük
söz edip korkularını tanımlamakta zorlanabilir. işleyişte bozulmaya neden olacak şekilde aşırı ve kontrol
Çocuklarda ise en sık kaybolma korkusu görülür. Bununla edilemez olduğu durumlarda ise anksiyetenin genelleştiği
ilişkili olarak bu yaş grubunda tek başına evin dışında düşünülür. Çocuklarda yaşamın her alanı ile ilişkili
olmaktan kaçınma davranışı ortaya çıkar. Bunun dışında olabilen yoğun endişe haline bir veya daha fazla fiziksel
yardım almaktan zorlanılacağı düşünülen alışveriş belirtinin eşlik etmesiyle kendini gösteren tablo yaygın
merkezi, sinema gibi kalabalık mekanlardan; tünel, köprü, anksiyete bozukluğu olarak tanımlanır (APA, 2013).
asansör gibi kapalı alanlardan ve metro, otobüs, uçak gibi
toplu taşıma araçlarından kaçınma da görülebilir (APA,
Yaygın anksiyete bozukluğunun (YAB) temel özelliği
2013). Daha ciddi olgular evden çıkmayı tamamen birçok olay ve duruma karşı hissedilen aşırı kaygı ve
reddedebilir.
endişedir. Endişeler tek bir konu alanıyla sınırlı olmayıp,
çocuğun kendisi ya da yakınlarının sağlık durumları,
Kişi yardım alamayacağını düşündüğü durumla akademik ve sosyal performansı, hatta ülke ya da dünya
karşılaşmamak için kaçınma davranışlarını, maruz sorunları gibi geniş bir yelpazede ortaya çıkabilir
kaldığında kendini daha rahat hissetmek için ise güvence (Mohapatra, Agarwal ve Sitholey, 2013).
davranışlarını kullanabilir. Kaçınma davranışı bazen
korkulan ortamlara hiç girmemek şeklinde davranışsal Endişe, zaman ve enerji tüketen rahatsız edici bir
olabileceği gibi bazen de o ortama maruz kaldığında
duygudur. Çocuklar kontrol edemedikleri endişeleriyle
dikkatini dağıtacak şeylerle uğraşmak gibi bilişsel olarak gün içinde sürekli meşgul olduklarından huzursuzluk,
da ortaya çıkabilir. Korkulan bir durumla karşılaşma
kolay yorulma, irritabilite, kas gerginliği, odaklanma
kaçınılmazsa güvenilir birinin eşlik etmesini isteme, kapalı güçlüğü ve uyku bozukluğu gibi semptomlar yaşayabilir.
mekanlarda çıkışa yakın oturma, koruduğuna inanılan bir
Issız bir ormanda gelebilecek tehlikelere karşı tetikte iken
nesneyi yanında taşıma güvence davranışlarına örnek sizden bir şarkı söylemenizin istendiğini düşünün.
olarak gösterilebilir (Asmundson ve ark., 2014). Kaçınma
Gözünüzü ve kulaklarınızı etrafta olup bitenlere
ve güvence davranışları kısır döngü şeklinde bozukluğun dikmişken şarkının sözlerine odaklanmakta zorlanmanız
sürmesine neden olabilir. Bu davranışların geniş kapsamı
çok olasıdır. Benzer şekilde zihnin sürekli endişelerle dolu
nedeniyle agorafobi, kişinin günlük yaşamını en fazla olması çocuğun uyku için gereken sakin bir dinlenme
kısıtlayan fobi türü olarak kabul edilir. Agorafobi ve panik
haline geçmesine engel olarak özellikle gece uykuya
bozukluk eski sınıflandırma sistemlerinde birlikte tanı dalmada zorlanma şeklinde görülen uyku sorunlarına
konulan oldukça ilişkili patolojilerdir. Agorafobi
neden olabilir. Gelebilecek tehlikelere karşı sürekli
hastalarının dörtte üçünün panik bozukluğu tanısını da beklenti içinde olmak çocuğun kendisini yorgun ve
karşıladığı bilinmektedir. Çoğu agorafobi vakasının panik
huzursuz hissetmesine neden olabilir. Yaşanan yoğun stres
bozukluğundan kaynaklandığı düşünülmektedir. Panik kendini kaslarda gerginlik gibi bedensel belirtiler şeklinde
bozukluğu tedavi edildiğinde agorafobinin genellikle
de gösterebilir (APA, 2013). Okul öncesi çocuklar
zaman içinde iyileştiği görülür (Asmundson ve ark., 2014) yaşadıkları kaygıyı dile getirebilmekte zorlanabilir, bu yaş
.
grubunda sadece fiziksel belirtilerin varlığı yanlış tanılara
Tablo 7. Agorafobi DSM-5 Tanı Kriterleri neden olabilir (Mohapatra, Agarwal ve Sitholey, 2013).

A. Aşağıdaki beş durumdan ikisi (ya da daha çoğu) ile ilgili olarak Bu çocukların genellikle kendileri ile ilgili aşırı
beklentileri olduğu, en ufak bir hatalarında aşırı eleştirel

Hicran PARLAT Sayfa 63


olabildikleri gözlenir. YAB tanısı alan çocuklar psikotik bozukluklarda kaygı daha çok sanrılarla ilişkili
performans gösterdikleri veya endişelendikleri konularla olarak ortaya çıkar, gerçeği değerlendirme yetisinin
ilgili olarak yoğun güvence ve onaylanma ihtiyacı bozulması ayırıcı tanıda belirleyicidir. Travma sonrası
duyabilirler (Nagata, Suzuki ve Teo, 2015). stres bozukluğunda travmatik olayların hatırlatıcılarına
karşı korku ve kaygı davranışı görülebilir, travma varlığı
Tablo 8. Yaygın Anksiyete Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri
ayrıcı tanının yapılmasına yardımcı olur. Anksiyete
varlığında depresif semptomlar ve depresyon varlığında
A. En az altı aylık bir sürenin çoğu gününde, birtakım olaylar ya da
etkinliklerle (işte ya da okulda başarı gösterebilme gibi) ilgili olarak, anksiyete belirtileri gözlenebilir. Anksiyete
aşırı bir kaygı ve kuruntu (kaygılı beklenti) vardır. bozukluklarında kaygı belirtilerinin daha ön planda ve
yoğun olması majör depresif bozuklukla ayırıcı tanıda
B. Kişi, kuruntularını denetim altına almakta güçlük çeker. önemlidir (APA, 2013). Ayrıca anksiyete bozuklukları
grubundaki alt türler arasında ayırıcı tanı yapılırken kaygı
 C. Bu kaygı ve kuruntuya, aşağıdaki altı belirtiden üçü (ya da daha
odağının belirlenmesi önemlidir. Örneğin; agorafobide
çoğu) eşlik eder (en azından kimi belirtiler son altı ayın çoğu özgül fobiye benzer şekilde uçak ya da asansör gibi kapalı
gününde bulunmuştur): alanlarda kalma durumunda korku ve kaygı görülebilir,
ayırıcı tanıda agorafobide bu alanlarda görülen kaygının
Not: Çocuklarda yalnızca bir maddenin olması yeterlidir. kişinin yardım alamayacağı ile ilgili olması belirleyicidir.
Benzer şekilde özgül fobide fobik nesneyle karşılaşma
1. Dinginleşememe (huzursuzluk) ya da gergin ya da sürekli diken sonrası panik ataklar görülebilir, panik bozuklukla ayrıcı
üzerinde olma. tanıda panik atakların kendiliğinden ve beklenmedik
yapıda ortaya çıkması önemlidir (APA, 2013).
2. Kolay yorulma.
Anksiyete bozukluğu olan çocukların
3. Odaklanmakta güçlük çekme ya da zihnin boşalması. değerlendirilmesinde bir takım ölçekler, çocuğun hangi
alanda ne düzeyde kaygı ve korku yaşadığını anlamada
4. Kolay kızma. yardımcı olmaktadır.

5. Kas gerginliği. Anksiyete bozukluğu olan olgularda belirtilerin şiddeti ve


işlevsellik üzerindeki etkisine göre bilişsel davranışçı
6. Uyku bozukluğu (uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte terapi (BDT), farmakoterapi veya kombine (ilaç ve terapi
güçlük çekme ya da dinlendirmeyen, doyurucu olmayan bir uyku birlikte) bir tedavi biçimi önerilmektedir (Walter ve ark.,
uyuma). 2020). Kişinin yaşamını önemli ölçüde etkilemeyen hafif
belirtilerle giden anksiyete bozukluklarında ilk tedavi
9.4. Anksiyete Bozukluğu Olan Olgularda seçeneği olarak BDT tercih edilmektedir. Semptom
Değerlendirme ve Tedavi şiddetinin ağır olduğu ve acil tedavi gerektiren durumlarda
Anksiyete bozuklukları hem kendi aralarında hem de diğer ise tedaviye ilaç ya da kombine tedavi ile başlanır. Bu
psikiyatrik bozukluklarla yüksek oranda komorbidite faktörlerin dışında çocuğun ve ailenin tedavi ile ilgili
göstermektedir. Yani bir kişide birden fazla anksiyete motivasyonu, işbirliği ve tercihi, olgunun gelişim düzeyi
bozukluğunun ve başka bazı psikiyatrik bozuklukların gibi etkenler de tedavi seçiminde belirleyici olabilir
(örneğin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (Walter ve ark, 2020).
depresyon, obsesif kompulsif bozukluk) aynı anda
görülmesi mümkündür. Diğer taraftan çocuklarda
Çocuklarda anksiyete bozuklarının farmakolojik
gelişimsel süreçlerde normal olarak değerlendirilen bir
tedavisinde sıklıkla antidepresan grubundan ilaçlar tercih
takım kaygı veya korkuların olabileceğinden bahsetmiştik.
edilmektedir. Bu amaçla seçici seratonin geri alım
Bu durumda kişideki kaygı, korku veya endişeyle ilişkili
inhibitörleri (SSRIs) en sık kullanılan ilaçlardır (Giacobbe
belirtilerinin detaylı ve dikkatli bir şekilde
ve Flint, 2018).
değerlendirilmesi önemlidir. Anksiyete bozukluklarındaki
birtakım belirtiler benzer şekillerde başka psikiyatrik
bozukluklarda da ortaya çıkabilmektedir. Veya başka Bilişsel-davranışçı tedavilerin (BDT) çocuklarda ve
psikiyatrik bozukluklara ait belirtiler anksiyete bozukluğu ergenlerde anksiyete bozukluklarının tedavisinde başarılı
belirtisi olarak zannedilebilir. Bu durum tanı koyma olduğu birçok araştırmada gösterilmiştir (Walter ve ark.,
sürecinde zorluklara yol açabilir. Örneğin; otizm spektrum 2020). Anksiyete bozukluğu olan çocuklar ile yapılan
bozukluğunda mevcut olan sosyal ilişkilerde kısıtlıklar ve BDT uygulamaları psikoeğitim, problem formülasyonu,
zorluklar sosyal fobi ile karıştırılabilir. Ayırıcı tanıda hedef belirleme, duyguları tanıma ve yönetme, işlev
çocuğun kendisi için kaygı oluşturmayan ortamlarda bozucu bilişlerin farkına varma, olumlu başa çıkma
yaşına uygun sosyal becerileri sergileyebilmesi önemlidir. becerileri geliştirme, kademeli yüzleştirme alıştırmaları ve
Obsesyonlarla ilişkili durumlar yaygın anksiyete nüks önleme çalışmalarını içerir. Bilişsel tekniklere ek
bozukluğuna benzer şekilde korku ve kaygıya neden olarak gevşeme becerileri eğitimi, acil durum yönetimi ve
olabildiğinden ayrıcı tanıda obsesif kompulsif bozukluğun kademeli maruz bırakma gibi davranışsal stratejiler
ek semptomları sorgulanmalıdır. Yaygın anksiyete uygulanır (Giacobbe ve Flint, 2018).
bozukluğunda kaygının gerçek yaşam olayları ile ilgi
olması, obsesif kompulsif bozuklukta ise daha az gerçekçi Psikoeğitimde çocuğa anksiyetenin normal ve yaygın
yapıdaki endişelerin varlığı önemlidir. Benzer şekilde görülen bir tepki olduğu açıklanır. Böylece çocuğun

Hicran PARLAT Sayfa 64


“böyle hisseden tek kişi benim” gibi yanlış inanışlarının
gitmemesini kabul ederek bu durumun geçmesini beklemek sorunun
önüne geçilir. Korktuğu ya da kaygılandığı durumlarda uzamasına ve çözümsüz kalmasına yol açar. Okul reddi acil
vücudunun tehlike algısına karşı ortaya çıkan ‘savaş ya da müdahale gerektiren bir durumdur.
kaç’ yanıtının tetiklendiği anlatılır. Bu durumun kaygı
anlarında ortaya çıkan fiziksel belirtilerle ilişkisi -  Çocuğunuzun okula gitmediği günlerde evde bilgisayarla oynamak,
tanımlanır. Çocuğun bilişsel çarpıtmalarını ve film izlemek, sizinle birlikte vakit geçirmek gibi hoşuna giden
önyargılarını fark etmesi sağlanır. Kaygıyı azaltmak için aktivitelerde bulunması sıklıkla problemin devam etmesine yol
uyguladığı kaçınma davranışlarının anksiyete üzerinde açmaktadır. Okul saatinde okulda olması gerektiğini unutmayın ve
unutturmayın.
sürdürücü etkisinden bahsedilir. Kaçınma davranışlarının
hayatında önemli fırsatları kaçırmasına neden olabileceği
-  Rutinler çocuğa güven duygusu verir. Sabah uyanma saatinden,
anlatılır (Stallard, 2014). kahvaltı yapmaya, okula gitmeye, okul sonrası almaya kadar günlük
bir rutin planlayın.
Problem formülasyonu çocuklardan ve ebeveynlerden
öğrenilen bilgiler ışığında oluşturulur. Çocukların -  Çocuğunuz okulda kaygılandığında, aklına gelen endişeli
duygularını, düşüncelerini ve yaşanan olaylara atfettiği düşünceleri yazabileceği bir endişe günlüğü ya da kutusu kullanmayı
teklif edin. Daha sonra kutuda biriken konularla ilgili konuşacağınız
anlamları içerir. Formülasyon tedaviyi çocuğun
bir ‘endişe vakti’ belirleyin.
ihtiyaçlarına ve problemlerine göre şekillendirmeye zemin
hazırlar. Daha sonra spesifik, ölçülebilen, gerçekçi ve
-  Çocuğun okulda sizin varlığınıza ihtiyaç duyduğunda onu
zaman odaklı hedefler belirlenir. Anksiyete ile ilgili olan rahatlatması için bir geçiş nesnesi belirleyin. Bu annenin bir fotoğrafı
özgül vücut sinyallerini tanımak, duyguların durum ve ya da sürekli kullandığı bir eşyası olabilir.
düşüncelerle ilişkili olduğunu farketmek ve duygularla
başa çıkmak için çeşitli yöntemlerden bahsetmek -  Ayrılma vakti geldiğinde vedalaşmaktan kaçınmayın. Durumu
duyguların tanınması ve yönetilmesi açısından faydalıdır. zorlaştıracak abartılı cümlelerden kaçının. ‘Anlıyorum senin için zor
Bilişler ve duygular arasındaki farkındalık geliştikten olacak ama ben gidince kaygın azalacak ve buradan keyif alacaksın,
sonra bilişsel güçlendirme aşamasına geçilir. Bu okul bittiğinde tekrar görüşeceğiz’ gibi bir yaklaşımla uzatmadan
ayrılın. Çocuğunuza ne zaman döneceğinizi söyleyin ve geç
kapsamda bilişsel çarpıtmalar saptanır, sorgulanır ve kalmadan söz verdiğiniz saatte dönmeye dikkat edin. Ağlarsa ya da
faydalı olmayan düşünceler daha faydalı ve destekleyici yaramazlık yaparsa geri dönmemek gibi tehditlerde bulunmayın.
olanlarla değiştirilir. Tedavinin son kısmı davranışsal alan
üzerine odaklanır. Yüzleştirmenin amacı yeni öğrenilen -  Okulda öğretmenine ve yöneticilere durumla ilgili bilgi verin, bu
başa çıkma becerilerinin kontrollü bir ortamda sorunu çözmek için birlikte çalışın.
uygulanmasına fırsat sağlamaktır. Korkulan uyaranlar
veya durumlar en kolaydan başlayıp en zorla biten -  Gerekirse kendiniz için de yardım alın. Çocuğun sıkıntılı
kademeli bir şekilde sunulur. Yüzleştirme çocuğun zamanlarında sakin ve soğukkanlı kalabilmeniz, bu sorunun
anksiyeteyle baş edebileceğini kanıtlamaya yardımcı olur. çözüleceğine inanmanız tedavide çok önemlidir. Kendisinde
psikiyatrik sorun (özellikle anksiyete bozukluğu) olan ebeveynlerin
Son olarak nüks önleme çocuğu gelecekte karşılaşacağı bu tür durumlarda daha fazla zorlandıklarını unutmayın.
zorluklarla başa çıkmak için hazırlar (Stallard, 2014).
Tablo 10. Sosyal Anksiyete Bozukluğu Olan Çocuklarda
Sıklıkla ayrılık anksiyetesi bozukluğuyla birlikte olan okul Ebeveynlere Öneriler
fobisi psikiyatrik açıdan acil bir durum olabilir (Coşkun,
2016). Çocuğun ebeveynlerini, öğretmenlerini, okul -  Kaygının normal ve yaygın görülen bir tepki olduğu, güvende
yönetimini kapsayan bir tedavi planı gerekir. Tedavinin olmamız ve daha iyi bir performans sergilememiz açısından önemli
temeli davranışsal yöntemlerle kademeli olarak çocuğun olduğu, herkesin farklı kaygı ve korkuları olabileceğini çocuğunuzla
konuşun.
bağlanma figürleri yanından olmadan okulda geçirebildiği
süreyi arttırmaya yöneliktir. Çocuğa havuz metaforuyla
-  Sosyal fobisi olan çocuklar genellikle kendileriyle ilgili olumsuz
başta havuza girdiğinde soğuk gelebileceğini, önce düşüncelere sahiptirler. Çocuğunuzu bir dedektif gibi düşünmeye
kenarlarda belki biraz oyalanması gerekip sonrasında teşvik ederek bu düşüncelerin gerçekçi olup olmadığını fark etmesini
yüzmeyi başarabileceği örneklendirilebilir. Bundan yola sağlayın. Örneğin, bir soruyu yanıtladığında sınıftakilerin kendisine
çıkarak çocuğun yapmaktan en az zorlanacağı adım ile gülecek olduğunu düşünüyorsa, ona ‘Daha önce konuştuğunda sana
başlayıp (okul bahçesinde annesiyle bekleme), en gülmüşler miydi? ,‘Bir başkası konuştuğunda sınıftakiler ona gülüyor
mu?’ gibi sorular sorarak düşüncesinin gerçekliğini test etmesine
zorlanacağı adıma doğru (okulda annesi olmadan tüm gün
yardımcı olun.
geçirebilme) bir anksiyete merdiveni oluşturulur.
Tedavinin temel hedefi çocuğun okulla ilişkili
-  Korkulardan kaçınmak yerine onlarla yüzleşmesi ve baş edebilmesi
anksiyetesinin azaltılması ve biran önce okula dönmesidir. için çocuğunuza yardımcı olun. Kaçınma kısa vadede çocuğun kaygı
Her vakada çocuk ve aileye yönelik psikososyal girişimler ve endişesini azaltsa da, uzun vadede kaygıyla baş edebilmeyi,
(örneğin terapi desteği, psikoeğitim, baş etme becerileri) durumun gerçekten tehlikeli olmadığını ve çocuğun sandığından daha
yapılmalıdır. İlaç tedavisi, özellikle şiddetli vakalarda güçlü olduğunu öğrenebilmesi için korkularıyla yüzleşmesi
anksiyetenin ve ilişkili belirtilerin kontrol altına gerektiğini unutmayın. Kaygı duyduğu bir durumu ele alın. "Bu
şekilde yaparsan ne olur?", "Olası en kötü sonuç ne olur?", "Olası en
alınmasında etkilidir. kötü sonucun gerçekleşme olasılığı nedir?" sorularına birlikte yanıt
Tablo 9. Okul Fobisi Olan Çocuklarda Ebeveynlere Öneriler arayın.

-  Çocuğunuzun okula gitmesine engel olan kaygısını anlamaya ve -  Çocuğunuzun bir durum hakkında gerginlik yaşadığınızı ama yine
çözmeye çalışın. Okula başlamasını erteleme ya da okula de bu durumla yüzleştiğinizi görmesi, model alma yoluyla

Hicran PARLAT Sayfa 65


-  Yaygın anksiyete bozukluğu çocuklarda yaşamın her
kaygılarıyla yüzleşmesine yardımcı olun.
alanı ile ilişkili olabilen yoğun endişe haline bir veya daha
fazla fiziksel belirtinin eşlik etmesiyle kendini gösterir.
-  Kademeli maruziyet, sosyal anksiyetesi olan çocuklarda
kullanılabilecek davranışsal bir yöntemdir. Korkularla yüzleşirken en
az korkulan durumdan başlayarak en çok korkulan duruma doğru -  Anksiyete bozuklukları biyolojik nedenlerle oluşan
adım adım ilerleyin. Örneğin, çocuğunuz başkalarının önünde yatkınlığa; çevresel, bilişsel ve modelleme ile ilgili
konuşmakta güçlük çekiyorsa, öncelikle çocuğunuzu evde bir yabancı
varlığında fısıltılı konuşma ya da beden dili yoluyla iletişim kurmaya
olumsuz faktörlerin eklenmesiyle gelişen durumlar olarak
çalışma denenebilir. kabul edilmektedir.

-  Kaygı sorunları için kendinizi veya çocuğunuzu suçlamayın. -  Anksiyete bozuklukları tedavi edilebilen durumlardır.
Çocuğunuzu “utangaç” olarak etiketlemekten kaçının. Çocuğunuz Tedavide bilişsel davranışçı terapi (BDT), farmakoterapi
kaygı veya korkularını aşmak için çabaladığında veya başardığında veya ikisinin kombine kullanıldığı bir tedavi biçimi
destekleyin ve takdir edin.
önerilmektedir.
-  Anksiyete fizyolojik değişiklikleri tetiklediğinde en göze çarpan
tepkilerden biri hızlı nefes alıp vermektir. Bunun sonucunda oksijen 10. OBSESİF KOMPULSİF VE İLİŞKİLİ
ve karbondioksitte dengesizliği gelişebilir, bu da kalp atışının BOZUKLUKLAR
hızlanmasına, kaslarda gerginliğe ve baş dönmesine neden
olabilir. Hissedilen bu fizyolojik değişiklikler kaygının daha da
Giriş
artmasına yol açabilir. Bu kısır döngüyü aşmak için gevşeme Kendinizi yeteri kadar temiz hissetmeyip gününüzün
tekniklerini öğrenin ve çocuğunuza öğretmeye çalışın. büyük bölümünü banyoda geçirseydiniz hayatınız nasıl
olurdu? Ya da hayatınızın gidişatını belirleyen önemli bir
Bölüm Özeti sınavda emin olamadığınız için soruları tekrar tekrar
çözseydiniz? Peki ya sevdiklerinize zarar vereceğiniz ya
-  Gelişim dönemine uygun, günlük işlevsellikte da onların ölümüne sebep olacağınızla ilgili düşünceleri
bozulmaya yol açmayan korku ve kaygılar normal çocuk zihninizden bir türlü uzaklaştıramasaydınız? Tüm bunlar
gelişimin bir parçası olarak kabul edilir. Bununla birlikte sizin ve hatta sevdiklerinizin gündelik hayatını büyük
doğrudan tehdit oluşturmayan olaylara ya da kişilere karşı ölçüde kısıtlar, önemli bir sıkıntı kaynağı haline gelirdi.
kişinin yaşamını olumsuz etkilenmesine neden olacak Bizler de kitabımızın bu bölümünü çocuk ve ergenlerde
şiddette ve süreğen anksiyete varlığı “bozukluk” olarak sık görülen bozukluklardan biri olan obsesif kompulsif
kabul edilir. bozukluk ve bu bozuklukla ilişkili olabilecek diğer
psikiyatrik bozukluklara ayırdık. Birbiriyle benzer
-  Anksiyete bozuklukları çocuk ve erişkinlerde oldukça özellikler taşıyan ve akraba bozukluklar arasında sayılan
sık görülen, hayatın farklı alanlarını ciddi olarak bu durumlardan obsesif kompulsif bozukluk, ısrarcı bir
etkileyebilen sorunlardır. Belirtilerin ortaya çıktığı durum şekilde akla gelen rahatsız edici düşüncelerden ve bu
veya alana göre anksiyete bozuklukları farklı şekillerde düşüncelerin yol açtığı sıkıntılardan kurtulmak için
tanımlanmaktadır. yapılan takıntılı davranışları; beden algısı bozukluğu,
fiziksel görünümle ilişkili çarpıtılmış düşüncelerin yol
-  Ayrılık anksiyetesi bozukluğunun temel özelliği açtığı abartılı, anormal davranışları; istifleme bozukluğu,
çocuğun bağlanma figürlerinden ayrılması durumunda eşyaları elden çıkarma korkusu sebebiyle biriktirme ve
veya ayrılma beklentisi yaşadığı durumlarda gelişim toplama davranışlarını; trikotilomani ve deri yolma
düzeyine uygun olmayacak şekilde aşırı anksiyete ve bozukluğu ise saç kaybına veya cilt yaralarına yol açabilen
korku duymasıdır. dürtüsel saç veya cilt yolma davranışlarını ifade
etmektedir. Düşüncenin gücünün esneklikle dengelenmesi
dileğiyle.
-  Selektif mutizm (SM), çocuğun kendini rahat hissettiği
ortamlarda konuşabiliyorken konuşmasının beklendiği bir Tablo 1. DSM-5 Obsesif Kompulsif ve İlişkili Bozukluklar
Sınıflandırması
takım ortam ve durumlarda konuşmayı reddetmesidir.
-  Obsesif Kompulsif Bozukluk
-  Özgül fobi bir nesne ya da duruma karşı aşırı ve sürekli
korku ya da kaygı duyma halidir.
-  Beden Algısı Bozukluğu (Beden Dismorfik Bozukluğu)

-  Sosyal anksiyete bozukluğu; kişinin başkalarınca -  İstifleme (Biriktiricilik) Bozukluğu


değerlendirilebileceği bir ya da birden fazla sosyal
durumda belirgin ve sürekli korku ya da kaygı duymasıdır. -  Saç Yolma Bozukluğu (Trikotillomani)

-  Panik bozukluk ise yineleyen beklenmedik panik -  Deri Yolma Bozukluğu


ataklara, başka panik atakların olacağına ilişkin sürekli bir
endişe halinin eşlik ettiği ve belirgin davranış 10.1. Obsesif Kompulsif Bozukluk
değişikliklerinin görüldüğü anksiyete bozukluğudur. 10.1.1. Tanım
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ya da halk arasında
-  Agorafobi bireyin yardım almasının zor olabileceği bilinen ismiyle “takıntı hastalığı” obsesyon ve/veya
durumlardan ve alanlardan kaçınması ile karakterize bir kompulsiyonlardan oluşan psikiyatrik bir bozukluktur.
ruhsal bozukluktur.

Hicran PARLAT Sayfa 66


Burada adı geçen obsesyon kavramı, kişinin zihnine zorla
2. Kişi bu düşünce, içsel zorlanma ya da imajları görmezden gelme,
ve istemsizce gelen; tekrarlayıcı, rahatsız edici düşünceler baskılama ya da bunları başka bir düşünce ya da eylemle
ve görüntüler-imajlar olarak tarif edilir. Kişi bu düşünce etkisizleştirme girişimlerinde bulunur.
ya da görüntülerin gerçekle uyuşmadığını ve mantık dışı
olduğunu bildiği halde bunları zihninden uzaklaştırmada Kompulsiyonlar
belirgin bir zorluk yaşar ve bu çabaları sırasında yoğun bir
kaygı hisseder. Kompulsiyonlar ise obsesyonların kişide 1. Bir obsesyona tepki olarak ya da belirli kurallara göre yapılan ve
oluşturduğu kaygıyı azaltmak amacıyla ortaya çıkan katı katı bir biçimde uygulanan tekrarlayıcı davranışlar ya da zihinsel
kurallar, tekrarlayıcı davranışlar ya da zihinsel eylemler eylemlerdir.
olarak tanımlanır (Towbin ve Riddle, 2018). Obsesif
kompulsif bozuklukta obsesyonlar ve kompulsiyonlar 2. Davranışlar ya da zihinsel eylemler anksiyeteyi gidermek ya da
birlikte bulunabileceği gibi tek başlarına da görülebilirler. korku yaratan bir durumu önlemek için tasarlanır; ancak
etkisizleştirmek ya da önlemek için tasarlanan şeyle gerçekçi bir
biçimde ilişkili değildir ya da aşırıdır.
Gündelik hayat içinde birçok durumda, kişilerin aklında
kendiliğinden ve istemsizce beliren rahatsızlık verici Not: Küçük çocuklar bu davranışların ya da zihinsel eylemlerin
düşünceler gelebilir. Bu düşünceler girici düşünce olarak amacını açıklayamayabilirler.
isimlendirilir. Burada önemli olan girici düşüncelerle
obsesyonları birbirinden ayırmak ve hangi durumda bu B. Obsesyon ve kompulsiyonlar belirgin sıkıntı kaynağı olur ya da
düşüncelerin psikiyatrik bir bozukluğun belirtisi olduğunu zaman kaybına (günde 1 saatten fazla) zaman kaybına yol açar ya da
anlamaktır. Girici düşünce, kişi tarafından istenilmediği kişinin olağan gündelik görev ve iş sorumluluğunu aksatır, verimini
düşürür, toplumsal etkinliklerini ya da başkalarıyla ilişkilerini bozar.
halde, kendiliğinden akla gelen düşünce ya da
görüntülerdir. Bu tür düşünceler OKB olan ve olmayan
C. Belirtiler bir tıbbi durumun ya da ilaç kullanımının fizyolojik
hemen her insanda bulunur; ancak bu düşünceler etkileri ile ilişkili değildir.
obsesyonda olduğu gibi ısrarcı ve inatçı değildir, zihinden
kolaylıkla uzaklaştırılabilir. Obsesif düşünceler girici 10.1.2. Epidemiyoloji
düşüncelere göre zihne yapışır ve kolay kolay gitmez. Kişi OKB, tüm dünyada yaygın olarak görülen ve engellilik
bu obsesyonlar sebebiyle işlerin kötüye gideceğini ya da oluşturan psikiyatrik bozukluklardan biridir. Genel
başına bir iş geleceğini düşünür ve bu kaygısını azaltacak toplumda OKB’nin yaşam boyu yaygınlığının %2-3
bir davranış ortaya koymak ister (kompulsiyon); ancak olduğu tahmin edilmektedir (Saddock ve Saddock, 2005;
girici düşünceler zihinde belli bir süre sebat etse de, kişi Towbin ve Riddle, 2018). OKB; anksiyete bozuklukları,
için kalıcı bir olumsuz anlam ya da duygulanıma yol madde kullanım bozuklukları ve depresyondan sonra
açmazlar. dördüncü sıklıkla görülen psikiyatrik bozukluk olarak
bilinmektedir (Saddock ve Saddock, 2005).
Girici düşünce: “Tüh, kıyafetim lekelendi ama bir şey Epidemiyolojik çalışmalar, OKB sıklığının farklı
olmaz”. toplumsal ve kültürel özelliklerden bağımsız olduğunu
ortaya koymaktadır. Çalışmalar ayrıca toplumda OKB tanı
Obsesif düşünce: “Kıyafetim lekelendi, hemen kriterlerini tam olarak karşılamayan; ancak obsesif-
çıkarmazsam pis olacağım, her yerimi mikrop kaplayacak, kompulsif belirtiler gösteren bireylerin (eşik altı belirtiler
hasta olacağım”. gösteren kişiler) çok daha yaygın olduğunu göstermektedir
(Towbin ve Riddle, 2018).
Saplantılı düşünceler ve takıntılı davranışlara eski
zamanlardan bu yana çeşitli kaynaklarda rastlamak OKB’nin uzun yıllardır çocuk ve ergenlerde nadir görülen
mümkün olsa da obsesif kompulsif bozukluğun psikiyatrik bir durum olduğu, esas olarak erişkinlik döneminde
bir bozukluk olarak sınıflama ve tanılama sistemlerinde başlayan bir bozukluk olduğu düşünülmekteydi. Konuyla
yerini alması 20. yüzyılda gerçekleşmiştir. Şu anki güncel ilgili çalışmalarda, olguların önemli bir kısmında
haliyle obsesif kompulsif bozukluk, Psikiyatrik bozukluğa ilişkin belirtilerin ilk olarak çocukluk
Bozuklukların Tanımlanması ve Sınıflandırılması El döneminde başladığının anlaşılmasının ardından, çocukluk
Kitabında (DSM-5), obsesif kompulsif bozukluk ve ilişkili başlangıçlı OKB daha fazla gündeme gelmeye başlamıştır.
bozukluklar başlığı altında sınıflandırılmıştır. Bu başlık Çocukluk ve ergenlik döneminde yapılan epidemiyolojik
altında ayrıca, beden algısı bozukluğu, biriktiricilik çalışmalarda OKB’nin bu dönemdeki sıklığının %0.25-4
(istifleme) bozukluğu, saç yolma bozukluğu olduğu tahmin edilmektedir (Brynska ve Wolanczyk,
(trikotilomani) ve deri yolma bozukluğu yer almaktadır 2005; Towbin ve Riddle, 2018; Walitza ve ark., 2011). Bu
(APA, 2013). anlamıyla OKB olan bireylerin önemli bir kısmında,
belirtilerin çocukluk yaş grubunda başlayıp erişkinlikte de
Tablo 2. DSM-5 Obsesif Kompulsif Bozukluk Tanı Kriterleri devam etme eğiliminde olduğu söylenebilir (Towbin ve
Riddle, 2018). Cinsiyet açısından bakıldığında çocuk yaş
A. Obsesyonlar ya da kompulsiyonlar vardır: grubunda OKB’nin erkeklerde daha sık görüldüğü,
bildirilmiştir. Erişkin yaş grubunda ise cinsiyetler arasında
Obsesyonlar belirgin bir fark saptanmamıştır (Coşkun ve ark., 2012a).
Ülkemizde yapılan bir çalışmada çocuk psikiyatrisi
1. Anksiyete düzeyinde yükselmeye neden olan ya da sıkıntıya yol kliniğine başvuran okul öncesi çocuklarda OKB sıklığı
açan, istenmeyen, tekrarlayıcı ve ısrarcı düşünce, içsel zorlanma ve %4 olarak bildirilmiştir (Coşkun ve Kaya, 2016).
imajlardır.

Hicran PARLAT Sayfa 67


10.1.3. Etiyoloji sonuçta obsesyonların oluşturduğu anksiyete her seferinde
Psikiyatrik bozuklukların birçoğunda olduğu gibi kompulsiyonlarla giderilmiş olur (Bayraktar, 1997).
OKB’nin etiyolojisinde de genetik, nörokimyasal ve 10.1.4. Klinik Özellikler
psikososyal karmaşık süreçlerin rol oynadığı Obsesif kompulsif bozukluk obsesyon ve/veya
düşünülmektedir. kompulsiyonlardan oluşan ve etkilenen bireylerle yakın
aile üyelerinin hayatında belirgin zorluklara neden olan
Genetik faktörler: OKB’li bireylerin birinci derece psikiyatrik bir bozukluktur (Coşkun ve ark., 2012a;
akrabalarında OKB’nin toplum geneline oranla daha sık Coşkun ve ark., 2012b). Bozukluğun başlangıç yaşı,
görülmesi hastalığın genetik temelinin olabileceğini ve bireysel risk faktörlerine göre değişebilmekle birlikte
güçlü bir ailesel geçişe sahip olduğunu düşündürmektedir çocukluk çağı (10-12 yaş) ve ergenliğin sonu ila geç
(Saddock ve Saddock, 2005; Towbin ve Riddle, 2018). erişkinlik dönemi (19-23 yaş) OKB’nin sıklıkla ortaya
Klinik gözlemler ve konuyla ilgili çalışmalar, bu ailesel çıktığı dönemlerdir. Geçmiş yıllarda OKB’nin erken
geçişin özellikle daha erken yaşta başlayan olgularda daha çocukluk döneminde nadir görülen bir durum olduğu
belirgin olduğunu ortaya koymaktadır (Chabane ve ark., düşünülmekteyken son yıllarda artan çalışmalar OKB’nin
2005; Coşkun ve ark., 2012a). Bunlara ek olarak tek okul öncesi dönemde de azımsanmayacak derecede sık
yumurta ikizlerinde, çift yumurta ikizlerine kıyasla eş görüldüğünü ortaya koymaktadır (Coşkun ve Zoroğlu
hastalanma oranlarının belirgin şekilde daha yüksek 2009; Coşkun ve ark., 2012a; Coşkun ve Kaya, 2016;
olduğu bildirilmiştir. İkiz çalışmaları, OKB’de genetik Coşkun, 2017; Coşkun ve Karayağmurlu, 2020). Bu
geçişin önemli olduğunu; ancak kalıtsal özelliklerin tek bireyler sıklıkla ailede OKB öyküsü bulunan, eşlik eden
başına belirleyici olmadığını ortaya koymuştur. dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ya da tikleri olan
erkek çocuklardır (Coşkun ve ark., 2012a). Başlangıç
Nörokimyasal faktörler: Beyindeki nöron adı verilen yaşının erken olması belirtilerin daha yoğun görülmesi ve
sinir hücreleri birbirleriyle haberleşebilmek ve bilgi daha uzun hastalık süresi ile ilişkili olmaktadır.
alışverişini sağlayabilmek için bir takım kimyasal
maddelere (nörotransmiterler) ihtiyaç duyarlar. OKB’nin Obsesif kompulsif bozukluk sıklıkla belirtilerin yavaş ve
etiyolojisiyle ilgili yapılan pek çok araştırma, beyindeki kademeli artışı şeklinde ortaya çıkar. OKB’si olan bazı
bu maddelerin düzeyleri ve işlevleriyle ilgili bireyler, bozukluğun belirgin olduğu dönemlerden önce
düzensizliklerin OKB’nin etiyolojisinde rol detaylara fazlaca odaklanma, aşırı titizlik, düzenlilik,
oynayabileceğini göstermektedir. Serotonin, bu konuyla sorumluluk gibi belirtiler sergiledikleri bir geçiş dönemi
ilgili araştırılan nörotransmiterlerin başında gelmektedir. olduğunu tarif eder. Bazı çocuklarda belirtilerin ani bir
Özellikle nöronlar arasındaki serotonin miktarını artıran başlangıç gösterdiği de çeşitli çalışmalarda bildirilmiştir
ya da serotonin reseptörlerine etki eden ilaçların OKB (Coşkun ve ark., 2012a; Towbin ve Riddle, 2018).
belirtilerinde düzelmeye yol açmasının fark edilmesinin
ardından, serotonin üzerindeki araştırmalar daha da Sık görülen obsesyon ve kompulsiyonlar:
yoğunlaşmıştır. Güncel bilgilerimiz, serotoninin OKB
etiyolojisinde önemli rol olmakla birlikte tek başına
Obsesyon ve kompulsiyonlar başlangıç yaşı cinsiyet ve
serotonerjik bir anormallikten ziyade diğer
bireysel özelliklere göre farklılık gösterebilmekle birlikte
nörotransmiterlerin de OKB etiyolojisinde önemli olduğu
hangi bireyde ne çeşit obsesyon ve kompulsiyonun ortaya
yönündedir (Sinopoli ve ark., 2017; Towbin ve Riddle,
çıkacağını kestirmek güçtür. Çocuk ve ergenlerde sık
2018).
görülen obsesyon ve kompulsiyonlar şunlardır:

Psikososyal faktörler: Obsesif kompulsif bozukluk,


Bulaşma obsesyonları: Kir, mikrop, tükürük, çamur gibi
geçmişten bu yana birçok kuram ve yaklaşımın konusu
şeylerin bulaşacağından korkma. Çocuklarda en sık
olmuştur. Bunlardan biri olan psikanalitik kurama göre
görülen obsesyonlar bulaşma obsesyonlarıdır.
OKB’nin, erken çocukluk döneminde ebeveynlerle
yaşanan birtakım çatışmalara ve bu çatışmalar sonucunda
çözümlenemeyen saldırgan dürtü ve agresyonu kontrol Simetri ve kesinlik obsesyonları: Eşyaların simetrik
altında tutma çabasına bağlı olarak ortaya çıktığı şekilde olması, sırayla ve tam bir düzen içinde
düşünülmektedir. Kurama göre kişiler, birtakım konumlandırılması vb.
tekrarlayıcı ve törensel davranışlar geliştirerek bu
dürtülerini denetim altına alabilmeyi ya da dürtülerini Kuşku duyma, emin olamama obsesyonları: Eylemin
bastırabilmeyi amaçlar. OKB’ye yatkın olan kişilerin yapılıp yapılmadığına ilişkin kuşku duyma. Ütünün fişinin
önemli bir kısmının titiz, kurallara bağlı, ayrıntıcı, çekilip çekilmediğinden, kapının, pencerelerin, musluğun
mükemmeliyetçi kişilik özelliklerine sahip olması bu kapanıp kapanmadığından, nesnelere dokunup
kuramı destekler niteliktedir. OKB’nin etiyolojisiyle dokunulmadığından emin olamama durumu vb.
ilişkili bir başka yaklaşım olan bilişsel davranışçı modele
göre ise kişinin zihnine gelen zorlayıcı düşünce ya da Saldırganlık obsesyonları: Başkasına zarar verme,
görüntüler (obsesyonlar), kişi için gerçek dışı ve abartılı sevdiklerini yaralama, onları yumruklayacağını,
bir tehdit algısı içeren koşullanmış uyaranlar olarak bıçaklayacağını, balkondan ittireceğini düşünme vb.
görülür ve kişide her seferinde benzer şekilde anksiyeteye
yol açar. Kişi bu obsesyonların yol açtığı anksiyetenin
kompulsiyonlar sayesinde rahatladığını her seferinde test Cinsel obsesyonlar: Uygun olmayan cinsel düşünceler ya
ettiğinde kompulsiyonları daha çok kullanmaya başlar ve da görüntüler, başkalarını hamile bırakacağı ya da

Hicran PARLAT Sayfa 68


başkalarının cinsel bölgelerine baktığı ile ilgili düşünceler çocukta görülen normal-gelişimsel ritüelistik davranışlarla
vb. OKB belirtilerinin ayırt edilmesidir (Coşkun ve ark.,
2012a).
Dinsel obsesyonlar: Allah’a veya kutsal şeylere küfür
etme, abdesti doğru almadığını, namazı doğru kılmadığını Normal ritüelistik davranışlar, normal gelişimin bir parçası
ve bunlar yüzünden dinden çıktığını düşünme vb. olarak benzer ve tekrarlayıcı davranışları ifade eder (gece
yatağa gitmeden önce pijamaları giymek, sonra dişleri
Temizlik kompulsiyonları: Sık sık el yıkama, banyo fırçalamak, hep aynı masalı dinlemek istemek ve masalın
yapma, kıyafet değiştirme, başkalarının tabak ve aynı yerinde benzer soruları tekrar tekrar sormak gibi). Bu
bardağından yiyip içememe vb. davranışlar. Çocuklarda davranışlar sıklıkla 2-3 yaş civarında başlar ve sıklıkla 6-8
en sık görülen kompulsiyonlar temizlik yaşlarına doğru azalma eğilimi gösterirler ve OKB’den
kompulsiyonlarıdır. farklı olarak engellendiklerinde çocukta belirgin bir
olumsuz duygulanıma sebep olmazlar. OKB'den
kaynaklanan davranışlar çocuğun ve ailenin günlük
Düzenleme kompulsiyonları: Eşyaları sürekli simetrik bir
yaşamını kısıtlarken normal gelişimin bir parçası olan
biçimde, yerli yerlerine koyma, yazdığı yazının, katladığı
ritüelistik davranışlar, çocuğun günlük ve sosyal
kıyafetlerin muntazam olmasını için çabalama vb.
becerilerini arttırmaya hizmet ederler. Bu sebeple okul
öncesi dönemde tekrarlayıcı ve benzer davranış sergileyen
Kontrol etme kompulsiyonları: Prizi, kapıları, ocağı, her çocuk OKB olarak değerlendirilmemeli; çocuğun yaşı,
musluğu sık sık kontrol etme, doğru yapıp yapmadığını ailede OKB öyküsü, davranışların ortaya çıktığı bağlam
tekrar tekrar kontrol etme vb. ile belirtilerin şekli ve sonuçları dikkatlice incelenmelidir.

Tekrarlama veya sorma kompulsiyonları: Aynı şeyi tekrar OKB olan çocuk ve ergenlerin önemli bir kısmı düşünce
tekrar yazıp silme, aynı soruyu tekrar tekrar çözme, ve görüntülerin saçma ya da mantık dışı olduğunu
cevabını bildiği halde aynı soruyu tekrar tekrar sorma vb. bildiklerini; ancak anksiyeteye karşı koyamadıklarını ve
kompulsiyonları sergilemekten kendilerini alamadıklarını
Sayma kompulsiyonları: Kaç kez el yıkadığını, bir işi kaç ifade ederler. Özellikle zihinsel kapasitenin artışı ve
kez yaptığını sayma, saatin saniyelerini, sokakların düşüncelere farkındalık gelişmesiyle birlikte 8-10 yaşın
numaralarını, otomobillerin plakalarını sayma vb. üzerindeki çocukların önemli bir kısmı obsesif
düşüncelerdeki mantıksızlığı tarif edebilir. Bozukluğa
Dokunma kompulsiyonları: Bazı nesnelere, beden karşı gelişen bu farkındalık, içgörü kavramıyla açıklanır.
bölgelerine, kişilere belirli sayıda, tekrar tekrar dokunma İçgörüsü olan çocuk ve ergenler bu inatçı düşünce ve
vb. görüntülerin zihinlerine kendi kontrolleri dışında geldiğini
ve saçma olduklarını bildikleri halde bu düşünce ve
görüntüleri zihinlerinden uzaklaştırabilmek amacıyla
Obsesyon ve kompulsiyonlar kişi tarafından ortaya çıkan kompulsif davranışları yapma ihtiyacı hissettiklerini ifade
düşünceler ve bu düşüncelere verilen davranışsal yanıtlar ederler; ancak OKB’si olan bazı çocuk ve ergenler, bu
olduğu için sayısız çeşitlilikte obsesyon ve kompulsiyon semptomlara veya davranışlarına karşı düşük ya da sınırlı
örneği vardır. Yukarıda sıralanan ve çocuklarda sık bir iç görü geliştirir. Bu kişiler obsesyonların kendilerine
görülenlerin haricinde pek çok obsesyon ve oldukça mantıklı ve sahici geldiğini, bu inançlarının doğru
kompulsiyonun olabileceği unutulmamalıdır. olabileceğini ya da muhtemelen doğru olduğunu
düşünürler. İleride bahsedileceği gibi içgörünün kısıtlı
OKB’de obsesyonlar ve veya kompulsiyonlar tek olması, hatta bazı durumlarda neredeyse hiç yok denecek
başlarına da bulunabilirler; ancak, çoğu olguda obsesyon kadar az olması, tedavinin başarısını önemli ölçüde
ve kompulsiyonlar birlikte görülür. Çocuklarda ise etkilemektedir.
obsesyon olmadan kompulsiyon görülme sıklığının daha 10.1.5. Tanısal Değerlendirme
yüksek olduğu bildirilmiştir (Coşkun ve ark., 2012a; OKB tanısı diğer psikiyatrik bozukluklarda olduğu gibi
(Towbin ve Riddle, 2018). Bu durum çocukların klinik değerlendirme neticesinde konulmaktadır. Yani bir
obsesyonlar ve obsesyonların oluşturduğu anksiyeteyi tarif psikiyatrist tarafından yapılan psikiyatrik muayene ve
edememesinden kaynaklanıyor olabilir. Çocukluk dönemi aileden alınan bilgiler ışığında DSM-5 tanı ölçütlerine
ve diğer dönemler arasındaki önemli bir diğer fark, göre tanı konulur. Görüşme esnasında çocuk ve ergenlerin
belirtilerin görünümü ve gidişatı ile ilgilidir. Bu farklılık obsesyon ve kompulsiyonlarını yakalayabilmek amacıyla
özellikle okul öncesi dönemde daha belirgindir. OKB, onlara, “Seni üzen, endişelendiren, zihnine istemsizce
okul öncesi çocuklarda daha fazla sinirlilik, hırçınlık, gelen ve kontrol altına almakta zorlandığın birtakım
agresif davranışlar, daha uzun hastalık süresi ve ek düşüncelerin var mı?” veya “Saçma ya da mantıksız
psikiyatrik bozukluklarla ilişkili olmakta; hem çocukların olduğunu bildiğin halde tekrar tekrar yapmaktan kendini
hem de ailelerin günlük yaşamı ve sosyal ilişkilerinde alıkoyamadığın tekrarlayıcı davranışların var mı?” gibi
ciddi zorluklara sebep olmaktadır (Coşkun ve ark., 2012a; başlangıç soruları yöneltilebilir. Sonrasında da birtakım
Coşkun ve ark., 2012b). Bu sebeple OKB’nin okul öncesi örnekler üzerinden sorular daraltılarak obsesyon ve
dönemde nadir görülen bir durum olduğunu söylemek, kompulsiyonların türlerine ulaşmak hedeflenir.
bozukluğun erken dönemde fark edilmesini ve tedavisini Değerlendirme sırasında ayrıca obsesyon ve
geciktirebilmektedir; ancak burada dikkat edilmesi kompulsiyonların ortaya çıkış şekli, sıklığı, süresi ve
gereken önemli bir nokta, okul öncesi dönemde birçok şiddeti, mevcut tetikleyici olaylar ve işlev kaybının

Hicran PARLAT Sayfa 69


derecesi gibi özellikler ayrıntılı biçimde sorgulanır. Klinik 2018).Tedavi ile başarı şansı yüksek olmasına karşın
değerlendirmenin yanında birtakım ölçekler ve testler de tedavinin sonlandırılmasından sonraki birkaç yıl içinde
tanı konulmasında yardımcı olabilir. belirtilerin tekrarlama riski vardır. Özellikle stresli yaşam
olayları belirtilerin şiddetlenmesine ya da tedavi
Birçok psikiyatrik bozuklukta olduğu gibi OKB’de de sonlandıktan sonra yeniden nüksetmesine sebep
diğer psikiyatrik bozuklukların birlikteliği sık gözlenen bir olabilmektedir. Örneğin; ülkemizde COVİD-19 pandemisi
durumdur. OKB’li çocukların %80’inden fazlasının döneminde (Nisan-Haziran 2020) yapılan bir çalışmada,
hayatları boyunca başka bir psikiyatrik bozukluk tanısı OKB tanısıyla İstanbul Tıp Fakültesi, Çocuk ve Ergen
aldığı bilinmektedir (Coşkun ve ark., 2012a). Çocuk ve Psikiyatrisi Anabilim Dalı’nda takip edilen çocuklarda bu
ergenlerde OKB ile birlikte en sık görülen bozukluklar dönemde bulaşma obsesyonları, yıkama/temizleme
dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, anksiyete kompulsiyonları ve OKB semptom şiddetinde anlamlı
bozuklukları, tik bozuklukları, duygudurum bozuklukları artış olduğu bildirilmiştir (Tanır ve ark., 2020). Konuyla
(depresyon ve bipolar bozukluk) ve özgül öğrenme ilgili bir takip çalışmasında OKB’li çocukların yaklaşık
bozukluğu olmaktadır (Coşkun ve ark., 2012a). OKB’ye yarısının tedavilerini takip eden üç buçuk yılın sonunda
diğer psikiyatrik bozuklukların eşlik etmesi tedavi tanı almaya devam ettiğini göstermektedir (Thomsen ve
tercihini ve tedaviye olan yanıtı etkileyeceğinden OKB’ye Mikkelsen, 1995). Gidişatın hangi hastada ne şekilde
sık eşlik edebilecek bozukluklar dikkatlice araştırılmalı ve olacağı tam olarak bilinememekle birlikte birtakım
tedavi planı eş hastalık durumları göz önünde faktörlerin olumsuz gidişat için belirleyici ve öngörücü
bulundurularak yapılmalıdır (Coşkun ve ark., 2012). olabileceği bilinmektedir. Bu faktörler arasında,
bozukluğa ilişkin farkındalık ve iç görünün olmayışı, eşlik
10.1.6. Tedavi
eden tik bozukluğu ya da biriktiricilik bozukluğunun
OKB, gerek çocuk ve ergenlerin gerekse aile ve yakın
olması ve ailenin çocuğun kompulsif davranışlarını
çevrelerinin hayatını ciddi biçimde kısıtlayan bir
pekiştirici tutumu (örneğin; aynı öğün içindeki her çeşit
bozukluktur (Coşkun ve ark., 2012a). Bunun yanında
yemek için farklı tabaklar kullanmak isteyen bir çocuğa
OKB tedavisi mümkün olan bir rahatsızlıktır. Tedavi
birden çok tabak sunulması) sayılabilir (Bipeta ve ark.,
sonrası birçok çocuk ve ergen hayat kalitelerinin arttığını,
2013; Saddock ve Saddock, 2005).
gündelik, sosyal ve akademik işlevlerinin hastalık öncesi
düzeyi yakalama eğiliminde olduğunu ya da yakaladığını
ifade etmektedir. Bu sebeple tedaviye başlamadan önce Özetle; OKB çocukluk ve ergenlik döneminde sıkça
çocuk ve ailelere mutlaka bu durumun psikiyatrik bir görülen, belirgin işlev kaybına yol açabilen, genetik ve
bozukluktan kaynaklandığı, bozukluğun tedavisinin çevresel faktörlerin etiyolojide birlikte rol oynadığı ve
mümkün olduğu, tedavi edilmediği takdirde çocuk ve aile uygun tedavi yöntemleri ile kontrol altına alınabilen bir
için ne tür zorluklara yol açabileceği anlatılmalı ve uygun bozukluktur. Erken teşhis ve tedavi olumlu gidişat ile
tedavi seçenekleri paylaşılmalıdır. ilişkili olduğundan obsesif düşünce ve kompulsif
davranışları iyi tanımak ve gerekli durumlarda ruh sağlığı
uzmanlarıyla iletişime geçmek önemlidir.
OKB’nin tedavisinde iki temel seçenek; ilaç tedavileri ve
psikoterapi yöntemleridir. İlaç tedavilerinden özellikle 10.2. Beden Algısı Bozukluğu (Beden Dismorfik
beyinde serotonin nörotransmiteri üzerinden etki gösteren Bozukluk)
ilaçlar tek başlarına ya da diğer ilaçlarla birlikte Beden algısı bozukluğu, kişinin gerçekte olmayan ama var
kullanılarak belirtilerin kontrolünde önemli yararlar olduğuna inandığı fiziksel bir kusuru ile aşırı derecede
sağlarlar (Coşkun ve Zoroğlu, 2009; Coşkun ve ark., meşgul olması veya hafif derecede bir fiziksel kusuru
2012a; Coşkun ve ark., 2012b; Coşkun, 2017; Coşkun ve olduğu halde bu durumu aşırı biçimde abartması olarak
Karayağmurlu, 2020). tanımlanır (APA, 2013). Bu bozuklukta kişinin dış
görünümü belli bir toplumda yaşayanların çoğunluğu
tarafından normal veya kabul edilebilir sınırlar içinde
OKB’nin tedavisinde sıkça başvurulan bir diğer
olmasına rağmen kişinin kendisini dikkat çekecek kadar
seçenek bilişsel davranışçı terapi olarak adlandırılan
çirkin ya da bedensel olarak kusurlu hissetmesi ile gelişen
yöntemdir. Bu yöntem sırasında, çocuk ve ergenler
bir düşünce ve algılama bozukluğu söz konusudur. Bu
kendilerinde anksiyete oluşturan obsesyonlarla kademeli
bozukluğun DSM-5’te obsesif kompulsif bozuklukla
olarak karşılaştırılır (maruz bırakma/yüzleştirme) ve
ilişkili bozukluklar başlığı içinde sınıflandırılmasının
sonrasında o obsesyona karşılık gelen kompulsif
sebebi de beden algısı bozukluğu olan kişilerin obsesif ve
davranışları aşamalı olarak azaltmaya teşvik edilir (tepki
ısrarcı bir biçimde bedensel kusurları olduğu
önleme). Bu uygulamaların amacı, kişinin obsesyonları
düşüncelerine sahip olması ve dış görünümleriyle ilgili
sonucu açığa çıkan anksiyetesinin zamanla azalacağını
kompulsif tarzda uğraşlarının olması olarak
fark etmesi ve kompulsiyonlarını yapmaması halinde
açıklanmaktadır.
başına kötü bir olay geleceği vb. düşüncelerinin gerçekçi
olmadığını test etmesi olarak ifade edilebilir. Bilişsel
davranışçı terapi hem çocuk hem de yetişkin yaş grubunda Beden algısı bozukluğu olan kişiler, başkalarınca
etkinliği kanıtlanmış güvenilir bir yöntemdir (Saddock ve gözlenebilir olmayan ya da fark edilse dahi
Saddock, 2005; Towbin ve Riddle, 2018). önemsenmeyecek bir kusurla ilgili olarak kuvvetli bir
10.1.7. Gidişat olumsuz inanış geliştirir (örneğin; burun, gözler, yanaklar,
kol ve bacak gibi belirli vücut bölgelerini belirgin
OKB, tedavi ile belirtiler önemli oranda kontrol atına
derecede kusurlu bulma) ve bu bölgelerin çirkin/kusurlu
alınmakla birlikte genellikle kronik gidişli bir bozukluktur
göründüğüyle ilgili yoğun kaygıları sebebiyle tekrarlayıcı
(Saddock ve Saddock, 2005; Towbin ve Riddle,
davranışlarda bulunurlar (gün içinde sık sık aynaya

Hicran PARLAT Sayfa 70


bakma, ağır makyaj yapma, sık sık kol-bacak kalınlığını nesneler zaman içinde yaşam alanlarını kaplar, ortalığa
ölçme, kusurlu saydıkları bölgeyi örtecek kıyafetler giyme yığılır ve büyük ölçüde amacından uzaklaşır. Sıkça
vb.) Bu kontrol davranışları gündelik hayatın önemli bir biriktirilen eşyalar arasında eski gazete ve dergiler, bir gün
bölümünü kaplar; bireyler günde ortalama 3-8 saatlerini giyilir diye saklanan kıyafetler, mektuplar, mutfak aletleri,
bu tür telafi edici davranışlara harcadıklarını ifade ederler. kırılmış nesneler, çöpler vb. nesneler bulunabilir. OKB ile
Bozukluğa sahip kişiler, başkalarınca dış görünümlerinin istifleme bozukluğu farklı klinik bozukluklar olmakla
normal ya da olağan olduğuyla ilgili düşünceleri çoğu birlikte önemli ve değerli şeyleri kaybetme korkusunun
zaman inandırıcı bulmaz ya da kısmen inandırıcı bulur. obsesyona, eşyaları biriktirme ve toplama davranışlarının
Tüm bu durumlar, toplumsal ve sosyal işlevsellikte ciddi ise kompulsiyona benzemesi sebebiyle istifleme
düşüşe sebep olur, bireylerin yaşam kalitesi ileri derecede bozukluğu DSM-5’te OKB ile ilişkili bozukluklar başlığı
bozulur (APA, 2013). altında değerlendirilmektedir.

Beden algısı bozukluğunun toplumdaki yaygınlığı çeşitli İstifleme bozukluğu günlük hayatı belirgin ölçüde
çalışmalarda %0,7-2,4 olarak bildirilmişse de sanılanın zorlaştıran ve yaşam kalitesinde ciddi bozulmalara sebep
aksine daha yaygın olduğu düşünülmektedir. Özellikle son olan önemli bir bozukluktur. Bu bozukluğa bağlı olarak
yıllarda plastik cerrahi kliniklerine olan başvuru sayısının ev, bahçe gibi yaşam alanlarında daralma olmaktadır.
önemli oranda artışı, bu bozukluğun toplumdaki Yemek yeme, uyku, temizlik, ev içinde hareket etme gibi
yaygınlığının da tahmin edilenden fazla olduğu durumlar imkânsız hale gelebilmektedir. Kötü yaşam
düşüncesini akla getirmektedir (Hardardottir, Hauksdottir koşullarına bağlı enfeksiyona maruz kalma ve fiziksel
ve Bjornsson, 2019; Phillips ve ark., 2000). hastalık gelişme riski artmaktadır (Kim, Steketeen ve
Frost, 2001). Ayrıca, istiflenen maddelerin çoğunun atık
Beden algısı bozukluğunun diğer psikiyatrik bozukluklarla ve kolay yanabilen maddeler olması yangın riskini
birlikteliği oldukça sık gözlenen bir durumdur. Özellikle arttırmaktadır. Konuyla ilgili bir çalışmada, yangına bağlı
major depresif bozukluk, madde kullanım bozukluğu, ölümlerin %6’sının istiflemeden kaynaklandığı
OKB ve kişilik bozuklukları sık eşlik eden tanılar bildirilmektedir (Kim, Steketeen ve Frost, 2001).
arasındadır. Yine, bu bozukluğu olan kişilerde şimdiki ya
da geçmiş dönemdeki intihar düşünce ya da İstifleme bozukluğu genellikle erişkin dönemi ilgilendiren
davranışlarının oldukça yüksek oranlarda olduğu bir durum olsa da hastaların çoğunluğu belirtilerinin ilk
bilinmektedir. Ayrıca, çocukluk çağında kötü muameleye olarak çocukluk ya da ergenlik döneminde başladığını
maruz kalmış olmak ya da cinsel istismara uğramak gibi bildirmektedir. Ülkemizde ortaokulu öğrencileri arasında
olumsuz yaşam olayları da beden algısı bozukluğu olan yapılan bir çalışmada istifleme bozukluğu sıklığı % 0.98
kişilerde sıkça gözlenen bir durumdur (Hardardottir, olarak bildirilmiştir (Akıncı, 2019). Geriye dönük olarak
Hauksdottir ve Bjornsson, 2019). yapılan bir çalışmada, istifleme belirtilerinin ilk olarak
çocukluk ya da erken ergenlik döneminde, ortalama 12-13
Beden algısı bozukluğunun başlangıç yaşı sıklıkla ergenlik yaşlarında ortaya çıktığı; ancak günlük işlevlerdeki
dönemlerinin ortalarına rastlar (ortalama 13-16 yaş). bozulmanın 30’lu yaşlarda başladığı gösterilmiştir (Nakao
Ergenlik dönemi fiziksel görünüm ve başkaları tarafından ve Kanba, 2019). Çalışmalar ayrıca, istifleme
değerlendirilmenin hayatın belki de hiçbir döneminde bozukluğunun kronik bir seyir gösterdiğini ve yaş artışı ile
olmayacak kadar fazlaca önemsendiği bir dönemdir. birlikte belirti şiddetinin de arttığını bildirmektedir (Nakao
Ergenlik döneminde ortaya çıkan böyle bir bozukluğun ve Kanba, 2019).
fark edilmemesi ya da tedavinin geciktirilmesi,
bozukluğun daha şiddetli seyretmesine ve daha fazla işlev İstifleme bozukluğu, OKB ile bir takım benzerlikler
kaybına neden olabilmektedir. Bozukluğun tedavisinde göstermekle birlikte bu bozukluklar arasında önemli bazı
ilaç tedavilerinin yanında psikoterapi seçenekleri de farklılıklar da mevcuttur. OKB olan bireylerin büyük bir
önerilmektedir. Özellikle hastaların dış görünümleri ile kısmı, obsesyon ve kompulsiyonlarının mantık dışı
ilgili yanlış ya da gerçekçi olmayan inançlarının olduğunu kabul eder ve bundan rahatsızlık duyarak
düzeltilmesine odaklanılarak kompulsif eylemler ve tedaviye kendileri başvurmak isterler; ancak istifleme
güvenlik sağlayıcı davranışların azaltılması davranışı gösteren bireylerin oldukça az bir kısmı
hedeflenmektedir. durumlarından rahatsızlık duyar ve genellikle akrabalar
10.3. İstifleme (Biriktiricilik) Bozukluğu veya yerel makamlar gibi üçüncü şahıslar tarafından
İstiflemek, kelime anlamı olarak düzgün bir biçimde üst tedavi için getirilirler (Nakao ve Kanba, 2019). Bu
üste yığmak, depolamak anlamlarına gelir. Gelecekte bir anlamıyla istifleme bozukluğu ile OKB olan hastalar
gün işe yarabileceği düşüncesiyle belli bazı nesneleri içgörü açısından karşılaştırıldığında istifçiler arasında
biriktirmek herkes için normal sayılan, kabul edilebilir bir içgörünün daha kısıtlı olduğu söylenebilir.
durum olarak değerlendirilir. Ruhsal bir hastalık olarak
istifleme bozukluğu ise maddi değeri olsun ya da olmasın, İstifleme bozukluğu olan hastaların yaklaşık %75’ine
sahip olunan nesneleri elden çıkarmakta yaşanan belirgin psikiyatrik bir bozukluk eşlik etmektedir. En sık eşlik eden
bir güçlüğü ve bu güçlük sonucunda bu nesnelerin bir bozukluklar; major depresif bozukluk, dikkat eksikliği
yığın oluşturacak kadar birikmesi ile sonuçlanan durumu hiperaktivite bozukluğu, sosyal fobi ve yaygın anksiyete
ifade eder. Bu güçlük, sahip olunan nesneleri saklamanın bozukluğudur. Ayrıca, hastaların yaklaşık %20’si OKB
gerekliliği algısından ve onları elden çıkarmanın verdiği tanı ölçütlerini de karşılamaktadır (Frost, Steketee ve
yoğun sıkıntı duygusundan kaynaklanır. Biriktirilen bu Tolin, 2015).

Hicran PARLAT Sayfa 71


İstifleme bozukluğu, içgörü ve bozukluğa ilişkin Saç yolma sonrasındaki bazı tutumların saç yolma
farkındalığın düşük olması sebebiyle tedavi uyumunun davranışının sürdürülmesine ve tekrarlanmasına yol açtığı
düşük olduğu psikiyatrik bozukluklar arasındadır. düşünülmektedir. Koparılan saçın fiziksel özeliklerinin
Tedavide bilişsel davranışçı terapi ya da ilaç tedavileri incelenmesi, el, yüz ve dudak gibi bölgelerde gezdirilmesi
birlikte ya da ayrı olarak kullanılabilmektedir. Yapılan kişi için doyum ve haz kaynağı olabilmektedir. Ayrıca saç
çalışmalar, tedavilerin büyük oranda etkili ve güvenilir yolma davranışı, saç yolmanın öncesinde gelen ve kişide
olduğunu göstermektedir (Nakao ve Kanba, 2019). gerginlik oluşturan düşünce ya da duygulardan kaçmak
Ebeveynler veya çocuklarla çalışan uzmanlar, çocuklarda için kullanılan önemli bir yöntemdir (beyaz saçlar kötülük
bu tür davranışlar gözlemlemeleri halinde, bu davranışlar getirir, onları koparmalıyım; bıyıklarım simetrik olmalı
iyice yerleşmeden uygun şekilde müdahale edilmesi veya vb.). Saç yolmanın sonrasında oluşan öfke, suçluluk, utanç
destek alınması önemlidir. gibi olumsuz duyguların ise saç yolma eylemini azaltacak
10.4. Saç Yolma Bozukluğu (Trikotillomani) davranışlara başvurmayı arttırdığı, ancak bu tür
Trikotilomani, tekrarlayan saç-kıl yolmalarla kendini davranışların pek etkili olmadığı bilinmektedir. Bu olgular
gösteren ve belirgin saç kaybına yol açan psikiyatrik bir sonuç olarak koparılmış saç bölgelerini kamufle etmeye
bozukluktur. Bu bozuklukta, kişiler saçların kaybı ile çalışır; farklı saç stilleri ya da örtü, şapka, peruk gibi
sonuçlanacak biçimde tekrarlayıcı olarak saç-kıl yolma aksesuarları kullanırlar. Günlük yaşamlarında kalabalık
davranışı gösterirler. Bu davranışlar sıklıkla saç-kıl alanlardan uzak durmaya ve sosyal etkinliklere daha az
yolmayı azaltma ya da durdurma girişimleriyle sonlanır. katılım göstermeye çalışırlar. Tüm bu kaçma ve kaçınma
Bireylerin kendi saç ya da vücut kıllarını fark edilebilen davranışları kişilerin benlik saygısında düşüklüğe sebep
bir açıklık ortaya çıkaracak biçimde tekrar tekrar yolması, olur (Grant ve Chamberlain, 2016; Henkel, Jaquez ve
benlik saygısında düşüklük ve sosyal ilişkilerde belirgin Diaz, 2019).
kısıtlılıkla kendini gösterir.
Trikotilomani olgularının önemli bir kısmına diğer
Trikotilomani vücutta kıl barındıran herhangi bir bölgede psikiyatrik bozukluklar da eşlik etmektedir. Duygudurum
gözlenebilmekle birlikte olgular tarafından hedef olarak ve anksiyete bozuklukları başta olmak üzere; yeme
seçilen alan genellikle saçlı deri olmaktadır. Saçlı deriyi; bozuklukları, OKB, kişilik bozuklukları, ayrıca tırnak
kaşlar, kirpikler, göğüs, sakal, bıyık ve kol ile bacaklar yeme, parmak emme, dudak ısırma gibi bozukluk ya da
takip eder. Saçlı deride koparılan alan özellikle kafanın alışkanlıkların sık eşlik ettiği bilinmektedir (Grant ve
arka tarafında saçların dönerek bir halka oluşturduğu Chamberlain, 2016; Henkel, Jaquez ve Diaz, 2019).
kısımdır, bunu şakak bölgesinin üst kısmındaki saçlar
izler. Saçlar genellikle tek tek çekilerek koparılır. Hangi Trikotilomaninin tedavisinde ilaç tedavilerinin yanında
saç telinin koparılacağının kararında, OKB’deki farkındalık eğitimi (yolma davranışları öncesindeki
kompulsiyonların öncesinde tarif edilen ve kişide sıkıntı ipuçlarını değerlendirme) ve dürtü denetimi gibi bilişsel
ve huzursuzluk oluşturan öznel bir hissin etkisi vardır. davranışçı yöntemler sıklıkla kullanılmaktadır. Özellikle
Tirkotilomaninin DSM-5’te OKB ile ilişkili bozukluklar çocukluk döneminde başlayan olgularda tedavi yanıtının
başlığı altında değerlendirilmesinin sebebi de hastalar daha iyi olduğu; ancak ergenlik ve sonrasında başlayan
tarafından tarif edilen bu dürtüsel sürecin her iki olgularda bozukluğun kronik gidiş gösterdiği ve tedavi
bozuklukta da benzer bir özellik göstermesidir. Saçlar el yanıtının daha az olduğu bilinmektedir (Grant ve
altında yoklanarak kısalık, kalınlık, kıvrıklık gibi Chamberlain, 2016; Henkel, Jaquez ve Diaz, 2019).
özellikleri bakımından kişi tarafından ayrılarak en uygun 10.5. Deri Yolma Bozukluğu
olduğu düşünülen tel koparılır. Kompulsiyonlar Deri yolma bozukluğu, dermatolojik bir problem
sonucunda anksiyete duygusunun azalmasına benzer olmaksızın deri dokusunda hasara neden olan, cildin aşırı
şekilde, saç koparılma esnasında kişiler sıklıkla haz ve yineleyici şekilde yolunması ile karakterize bir
duyduklarını ifade ederler. Koparıldıktan sonra saçlar, el psikiyatrik bozukluktur. Normal yolma davranışından
içinde gezdirilebilir, şekli, kalınlık ve boyu incelenebilir, farklı olarak psikojenik deri yolma yineleyicidir ve deride
ısırılabilir ya da yutulabilir. Saç yutma davranışı nadir bir ciddi biçimde hasara, hatta hayati tehlike oluşturacak
durum olsa da kompulsif tarzda saç yutmalar mide- sonuçlara neden olabilir. Bu durumda olan kişiler, derideki
bağırsak sisteminde saç yumağı (trikobezoar) oluşumuna küçük düzensizlikleri veya önceki yolmadan kalan sivilce,
sebep olabilir. Bu durum anemi, ülser, mide ve nasır veya kabuk gibi deri lezyonlarını yolarlar (Lochner,
bağırsaklarda tıkanıklık gibi ciddi sağlık sorunlarına yol Roos ve Stein, 2017; Odlaug ve Grant, 2010).
açabilir.
Deri yolma bozukluğu; atak öncesi, sırası ve sonrası
Trikotilomani, çocukluk yaş grubunda nadir görülen yaşanan duygu ve düşünceler açısından trikotilomaniyle
bozukluklardan biridir. Belirtiler sıklıkla ergenlik benzer özellikler gösterir. Kişiler sıklıkla yolma
döneminde ortaya çıkar, ortalama başlangıç yaşı 13 yaş davranışları öncesinde huzursuzluk ve gerginlik
civarıdır. Konuyla ilgili az sayıda çalışma, bozukluğun yaşadıklarını, bu olumsuz duyguların yolma ile birlikte
okul çağı çocuklarında %1, ergen ve erken erişkin yaş azaldığını, yolma sırasında keyif ve haz duyduklarını;
gruplarında %1-3 sıklığında bulunduğunu göstermektedir ancak ataktan sonra suçluk ve pişmanlık yaşadıklarını
(Grant ve Chamberlain, 2016; Henkel, Jaquez ve Diaz, ifade ederler. Kişiler tıpkı trikotilomanide olduğu gibi bu
2019). Öte yandan bozukluk düzeyinde olmayan ve davranışları azaltmak ya da durdurmak için çeşitli
kozmetik sorunlara yol açmayan saç yolma davranışların girişimlerde bulunurlar; ancak bu girişimler sıklıkla
sanıldığından daha yaygı olduğu düşünülmektedir (Grant başarısızlıkla sonuçlanır. Olguların çoğu, yolunan deri
ve Chamberlain, 2016; Henkel, Jaquez ve Diaz, 2019).

Hicran PARLAT Sayfa 72


kanayana kadar ya da başkalarınca uyarılana kadar yolma
kolaylaştıracaktır.
davranışının farkında değildir ya da farkında olsalar da
davranışlarını sürdürürler (Lochner, Roos ve Stein, 2017; Bölüm Özeti
Odlaug ve Grant, 2010).
-  Obsesyonlar, kişinin zihnine zorla ve istemsizce gelen;
Kısıtlı veriye rağmen çoğu olguda aile öyküsünün varlığı, tekrarlayıcı, rahatsız edici düşünceler ve görüntüler-
deri yolma bozukluğunda ailesel bir yatkınlığın olduğu imajlar olarak tanımlanır. Kompulsiyonlar ise
izlenimini vermektedir (Lochner, Roos ve Stein, 2017; obsesyonların oluşturduğu kaygıyı azaltmak amacıyla
Odlaug ve Grant, 2010). Deri yolma bozukluğu kadınlarda ortaya çıkan katı kurallar, tekrarlayıcı davranışlar ya da
daha sık görülmekte ve çocuk ve erişkinlerde herhangi bir zihinsel eylemleri ifade der.
yaşta görülebilmektedir (Lochner, Roos ve Stein, 2017;
Odlaug ve Grant, 2010). Kişiler sıklıkla, deri yolmanın -  OKB çocuk ve ergenlerde sık görülen psikiyatrik
kötü ve utanç verici bir alışkanlık olduğu, tedaviye bozukluklardan biridir. Sıklıkla çocukluk yaş grubunda
gereksinim olmayacağı ya da tedavi edilemeyeceği gibi başlayıp erişkinlikte de devam etme eğilimindedir.
düşünceler nedeniyle tedavi arayışlarında bulunmazlar.
Deri lezyonlarının ciddi boyutlara ulaşması nedeniyle
yakınları tarafından yönlendirilirler. Bozukluğa -  OKB’nin etiyolojisinde genetik, nörokimyasal ve
depresyon, anksiyete bozuklukları, OKB, trikotilomani ve psikososyal karmaşık süreçlerin rol oynadığı
kişilik bozuklukları gibi ek psikiyatrik tanıların eşlik düşünülmektedir.
etmesi de sık görülen bir durumdur ve daha düşük tedavi
yanıtıyla ilişkilidir (Lochner, Roos ve Stein, 2017; Odlaug -  OKB, okul öncesi çocuklarda daha fazla sinirlilik,
ve Grant, 2010). hırçınlık, agresif davranışlar, daha uzun hastalık süresi ve
ek psikiyatrik bozukluklarla ilişkili olmaktadır.
Tedavide trikotilomaniye benzer şekilde ilaç tedavileri ve
davranışçı teknikler kullanılmaktadır. Atakların başladığı -  Normal-gelişimsel ritüelistik davranışlar, okul öncesi
zamanlarda ortaya çıkan duygu ve düşüncelerin dönemde sık görüldüğünden OKB belirtilerinden mutlaka
farkındalığını sağlamaya ilişkin davranışçı girişimler ve ayırt edilmelidir.
alışkanlığın tersine çevrilmesi, sıklıkla uygulanan ve
tedavide etkili olan yöntemlerdir (Schuck, Keijsers ve -  OKB’nin tedavisinde iki temel seçenek; ilaç tedavileri
Rinck, 2011). Gidişat hakkında ise farklı sonuçlar ve psikoterapi yöntemleridir.
bildirilmektedir. Olguların çoğunluğunda uzun süreli iyilik
dönemleri olmaksızın belirtiler sürerken bazı olgularda
-  Tedavi ile belirtiler önemli oranda kontrol atına
aylar hatta yıllarca devam eden iyilik dönemleri
alınmakla birlikte OKB, genellikle kronik gidişli bir
olabilmektedir (Lochner, Roos ve Stein, 2017; Odlaug ve
bozukluktur.
Grant, 2010).
Tablo 3. OKB ve İlişkili Bozuklukları Olan Çocuklarda -  Beden algısı bozukluğu, kişinin gerçekte olmayan ama
Ebeveynlere Yönelik Öneriler
var olduğuna inandığı fiziksel bir kusuru ile aşırı derecede
meşgul olması olarak tanımlanır.
-  OKB’de tedaviyi zorlaştıran durumlardan biri, ebeveynlerin
çocuğun obsesif-kompulsif belirtilerini sürdürücü tutum ve
davranışlar sergilemesidir. Burada ebeveynlerin eleştirel ve tartışmacı -  Son yıllarda plastik cerrahi kliniklerine olan başvuru
tavırları çocuk için ne kadar olumsuz bir tutumsa çocuğa takıntılı sayısının önemli oranda artışı, bu bozukluğun toplumdaki
davranışlarını pekiştirecek şekilde davranılması da o kadar yanlıştır. yaygınlığının tahmin edilenden fazla olduğu
düşündürmektedir.
-  Beden dismorfik bozukluğu, sıklıkla ergenlik döneminde ortaya
çıkmaktadır. Ergenlik dönemi ise dürtüsellik ve ani kararlar almanın
ön planda olduğu dalgalı bir dönemdir. Böylesi bir dönemde aileler, -  İstifleme bozukluğu sahip olunan nesneleri elden
çocuklarının ısrarla talep ettiği tıbbi ve cerrahi işlemlerden kaçınmalı; çıkarmakta yaşanan belirgin bir güçlüğü ve bu güçlük
bu tür talepler kimlik gelişim sürecinin tamamlandığı daha ileriki sonucunda bu nesnelerin bir yığın oluşturacak kadar
yıllarda karara bağlanmalıdır.
birikmesi ile sonuçlanan durumu ifade eder.
-  Trikotilomani ve deri yolma bozukluğu aileler için oldukça endişe
verici durumlardır. Aileler bu tür davranışları engellemek için -  İstifleme bozukluğu, içgörünün azlığı sebebiyle tedavi
çocuklarını sık sık uyarmak, ayıplamak veya cezalandırmak gibi uyumunun düşük olduğu psikiyatrik bozukluklar
davranışlara başvurabilmektedir. Bu tür durumlar ise çocuğun daha arasındadır.
fazla utanmasına ve kendisini stres altında hissetmesine sebep
olacağından, bozukluğu daha şiddetli bir hale getirebilmektedir. Bu
sebeple eleştiri ve katı cezalardan uzak durulmalıdır. -  Trikotilomani, tekrarlayan saç-kıl yolmalarla kendini
gösteren ve belirgin saç kaybına yol açan psikiyatrik bir
-  Ebeveynlerin burada yapması gereken, yolma davranışlarının hangi bozukluktur. Hangi saç telinin koparılacağının kararında,
durumlarda arttığını anlamaya çalışmak, bu durumlar sırasında OKB’deki kompulsiyonların öncesinde tarif edilen ve
çocuğun dikkatini farklı bir alana yönlendirmeye çabalamak, çocuğun kişide sıkıntı ve huzursuzluk oluşturan öznel bir hissin
o anki duygularını (üzüntü, kaygı, stres) anlamaya gayret etmektir.
etkisi vardır.
Gerek görülen durumlarda ise bir çocuk ve ergen psikiyatrisine
başvurulması belirtilerin ilerlemeden tedavi edilmesini

Hicran PARLAT Sayfa 73


-  Deri yolma bozukluğu, dermatolojik bir problem maruz kalınan travmatik deneyim ile ilişkili ortaya
olmaksızın deri dokusunda hasara neden olan cildin aşırı çıkabileceği gibi yaşamın ilerleyen dönemlerinde başka
ve yineleyici şekilde yolunması ile karakterize bir ruhsal bozuklukların gelişmesine de neden olabilmektedir.
psikiyatrik bozukluktur. Çocuklarda travmatik olaylara maruz kaldıktan sonra
travma sonrası stres bozukluğu, majör depresif bozukluk,
11. TRAVMA İLE İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR davranım bozukluğu, anksiyete bozukluğu, psikotik
bozukluk, ve madde kötüye kullanımı gibi birçok ruhsal
Giriş
patolojinin gelişebildiği bildirilmektedir (Donnelly ve ark.,
Travma, bireyin ruhsal ve bedensel bütünlüğünü tehdit
2006).
eden ve günlük yaşantısında olumsuz sonuçlar doğuran
herhangi bir olay olarak tanımlanmaktadır. Travma
yaratan olaylar, bireyin olağan yaşantılarının dışında kalan DSM-5’te travma ve tetikleyici etkenle ilişkili bozukluklar
ve kişinin dünyadaki yeri ve kendisi hakkındaki kümesi içinde iki gelişimsel bağlanma bozukluğu (tepkisel
değerlerini tehdit eden olaylardır (Epstein, 1989). Günlük bağlanma bozukluğu ve sınırsız toplumsal katılım
hayatta karşılaşılan her stresli veya zorlu olay ya da durum bozukluğu) ile birlikte etiyolojilerinde doğrudan stres
travma demek değildir. Travma, kişinin sadece stres yaratan bir yaşam olayının bulunmasını gerektiren travma
yaratan bir deneyim yaşaması değil, aynı zamanda birey sonrası stres bozukluğu, akut stres bozukluğu ve uyum
üzerinde şok, aşırı korku ve çaresizlik gibi duygular bozukluğu, kategorileri yer almaktadır (APA, 2013).
oluşturması şeklinde tanımlanmaktadır. Travmatik Tablo 1. DSM-5 Travma ve Tetikleyici Etkenle İlişkili
olayları, olumsuz olarak algılanan diğer durumlardan Bozukluklar Sınıflandırması
ayıran temel faktör, travmatik olayların bireyin baş etme
becerilerinin üzerinde olması, kişinin bu olayla başa -  Tepkisel Bağlanma Bozukluğu (TBB)
çıkamaması ve yaşama uyumunun bozulmasıdır.
-  Sınırsız Toplumsal Katılım Bozukluğu (STKB)
Travma erken çocukluk ya da ergenlik gibi gelişimin
“kritik” zamanlarında yaşandığı takdirde çocukluk çağı -  Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)
travmaları olarak isimlendirilir. Bu kavram genellikle
ihmal ve istismar için kullanılıyor olsa da doğal afetler, -  Akut Stres Bozukluğu (ASB)
ciddi hastalıklara ya da kazalara uğrama, kendisinin veya
bakım verenlerinin yaşamını tehdit eden hastalıklar dahil -  Uyum Bozukluğu (UB)
olmak üzere kazalar, boşanma, göç gibi birçok olayın da
çocuklar için birer travma olabileceği unutulmamalıdır 11.1. Tepkisel Bağlanma Bozukluğu
(APA, 2013). DSM-5’e göre ağır bir yaralanma ya da 11.1.1. Tanım ve Klinik Özellikler
yaralanma tehdidine maruz kalma, başka bir kişinin Yenidoğan bebekler ancak fiziksel, duygusal ve sosyal
ölümüne ya da yaralanmasına tanıklık etme, ailesinden ihtiyaçlarını karşılamaya istekli bir temel bakım veren
birinin ya da başka bir yakınının beklenmedik ölümü ya varlığında yaşamlarını sürdürebilirler. Doğum öncesi
da ağır yaralanmasını öğrenme olayın travmatik niteliğini dönemden başlayarak bebek ve anne arasında kurulan
tanımlayan özelliklerdir (APA, 2013). duygusal olarak olumlu ve güven veren ilişkinin varlığı
çocuğun yalnızca fiziksel gelişimi açısından değil
Epidemiyolojik çalışmalardan yapılan tahminlere göre duygusal gelişimi açısından da kritiktir. Yaşamın erken
çocukların dörtte biri erişkinliğe ulaşmadan önemli bir dönemlerinde kurulan anne bebek arasındaki bu güçlü
travmatik olaya maruz kalmaktadır (Cohen, 2010). Hem ilişki güvenli bağlanma olarak tanımlanmıştır. Anne ve
dünya genelinde hem de ülkemizde en sık görülen bebek arasında oluşan düzenli ve tutarlı ilişki güvenli
çocukluk çağı travması ihmal ve istismar olarak bağlanmanın gelişmesini sağlayarak bireyin hayat boyu
bildirilmiştir. Fiziksel istismar %17.6 oranında kendisiyle ilgili düşüncelerini ve diğer insanlarla ilişki
görünürken cinsel istismar %9.1 sıklığında kurma biçimini şekillendirir. Bakım veren ile uygun ve
belirlenmektedir. Kızların %15-30’unun, erkeklerin ise yeterli ilişkinin kurulamadığı durumlarda ise temel olarak
%5-15’inin cinsel istismar mağduru olduğunu gösteren sosyal ilişkilerin etkilendiği bağlanma bozuklukları ortaya
çalışmalar bulunmaktadır (Gilbert ve ark., 2009). çıkabilir (Hornor, 2019).

Travma; tipi, şiddeti, yaşanma biçimi ve diğer birçok DSM-5’te bağlanma bozuklukları “travma ile ilişkili
etkene bağlı olarak birey üzerinde çeşitli psikiyatrik bozukluklar” başlığı altında tepkisel bağlanma bozukluğu
bozuklukların ortaya çıkması ve/ya şiddetlenmesinde rol (TBB) ve sınırsız toplumsal katılım bozukluğu (STKB)
oynayabilmektedir.Psikolojik dayanıklılığı güçlü olan, olarak ele alınmıştır. Her iki bozukluk, temel olarak
etkin baş etme becerileri ve koruyucu destek sistemlerine bebeğin seçici bağlanmasını engelleyen patolojik bakım
sahip olan çocuklarda önemli travmatik olaylardan sonra öyküsü sonucu gelişir. Bu durum bakım verenin bebeğin
bile herhangi bir ruhsal patoloji ortaya çıkmayabilir. temel fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşıla(ya)maması
Bununla birlikte araştırmacılar travmatik olaya maruz nedeniyle oluşabileceği gibi bakım verenlerin sık sık
kalan çocukların önemli bir kısmının uyumsuz duygusal değişmesi sonucu ya da birden fazla bakım verenin olduğu
ve davranışsal tepkiler geliştirdiğini, gelişimlerinin ve ortamlarda büyütülme nedeniyle de ortaya çıkabilir. DSM-
adaptasyonlarının bozulduğunu bildirmişlerdir (Cohen ve 5’e göre bu bozukluklarının tanısının konulabilmesi için
ark., 2004). Travma sonucu oluşan bozukluklar bireysel, sosyal ve davranışsal anormalliklerin 5 yaşından önce
toplumsal ve biyolojik farklılıklara bağlı olarak doğrudan görülmeye başlaması gerekmektedir. Aynı zamanda

Hicran PARLAT Sayfa 74


gelişimsel olarak bağlanma sürecinin devam ettiği 9 ay arttıran durumlardır. Kurum bakımında olan, birden çok
öncesi dönemde bağlanma bozukluğu tanısı konulamaz koruyucu aile yanında kalan, uzun süre hastanede tedavi
(APA, 2013). Her iki bozukluk aynı etiyolojik nedenden gören, kronik hastalığı olan çocuklar bu bozukluklar için
kaynaklanıyor olsa da klinik özellikler ve gidişat açısından ciddi risk altındadır (Hornor, 2019). Patolojik bakımın
birbirlerinden farklılık göstermektedir. bağlanma bozuklukları üzerinde doza bağımlı etkisi
olduğu düşünülmektedir. Buna göre maruz kalınan
TBB olan çocuklar normal gelişim gösteren çocuklardan fiziksel, duygusal, sosyal ihmal düzeyi arttıkça bağlanma
farklı olarak stres yaratan durumlarda rahatlayabilmek için bozukluğu belirtilerinin şiddeti de artmaktadır (Zeanah ve
bakım verenlerine yönelmezler. Sıkıntıda olduklarında Gleason, 2010). Patolojik bakım öyküsü bağlanma
bakım verenlerinden gelen rahatlatma çabalarına cevapsız bozukluğu gelişimi için temel kriter olsa da yetersiz
kalabilir, hatta direnebilirler. Bakım verenleriyle rutin bakıma maruz kalan her çocukta TBB ya da STKB
etkileşimleri sırasında duygusal karşılıklılık göstermezler, gelişmediği de bilinmektedir (Zeanah ve Gleason, 2010).
açıklanamayan ağlama nöbetleri, huzursuzluk, öfke, Yoksunluk ve duygusal ihmal etiyolojide önemli rol
saldırganlık gibi davranışlar sergileyebilirler. Bu oynarken biyolojik bir yatkınlığın da etkisi olduğu
bozukluğa sahip çocuklar gelişimsel düzeylerine uygun düşünülmektedir.
toplumsal ilişkiler kurmakta zorlanırlar. Duygu 11.1.3. Tedavi
regülasyonunda zorlanma ya da olumlu duygulanımda TBB tanısı konulduğunda öncelikle ihmalin şiddeti ve
azalma gibi sosyal ya da duygusal problemler çocuğun istismara uğrayıp uğramadığı değerlendirilmeli
yaşayabilirler (APA, 2013). Aynı zamanda patolojik ve gerekli olgularda güvenlik önlemleri alınmalıdır.
bakım öyküsü, çocukların duygusal gelişimiyle birlikte Güvenli ortamın sağlandığı çocuklarda bireysel
bilişsel ve fiziksel gelişimi üzerinde de geriliklere neden psikoterapi, aile danışmanlığı, aile terapisi gibi
olabilir. TBB olan çocuklarda dil becerilerinde gecikme, yöntemlerle bağlanma bozukluğu ve ilişkili davranış
fiziksel hastalıklarla açıklanamayan gelişimsel gerilik, sorunlarına yönelik tedaviler başlanmalıdır. Duygusal
pika ya da ruminasyon bozukluğu gibi yeme ulaşılabilirliği yeterli olan bir bakım veren ile mevcut
bozukluklarının görülme sıklığı artar (Zeanah ve Gleason, bağlanma ilişkisini geliştirmeye ve yeni bağlanma
2015). ilişkileri ortaya koymaya yönelik yaklaşımlar önemlidir
(Hornor, 2019). Çocukta var olan sorunlu davranışları
Tablo 2. Tepkisel Bağlanma Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri
azaltmaya yönelik psikoterapi ve farmakolojik tedaviler
uygulanabilir.
A. Aşağıdakilerden her ikisi ile birlikte kendini gösteren, erişkin
bakım verenlere karşı, kısıtlı, duygusal açıdan içine kapanık, sürekli
bir davranış örüntüsü: Bozukluğun temel nedeni yetersiz bakım koşullarıyla
ilişkili olduğundan iyileştirilmiş bakım koşulları sonrası
1. Çocuk zorlandığında, çok seyrek olarak ya da çok az rahatlatılma belirtilerin büyük oranda azaldığı görülmektedir. Kurum
arayışında olur. bakımında kalan çocuklarda, evlat edinme sonrası tepkisel
bağlanma bozukluğu belirtilerinin çoğu olguda ortadan
2. Çocuk zorlandığında, rahatlatılmaya çok seyrek olarak ya da çok kalktığı gösterilmiştir (Zeanah ve Gleason, 2015).
az tepki verir. 11.2. Sınırsız Toplumsal Katılım Bozukluğu
11.2.1. Tanım ve Klinik Özellikler
B. Aşağıdakilerden en az ikisinin olmasıyla belirli, süreklilik
gösteren, toplumsal ve duygusal bir bozukluk: Sınırsız toplumsal katılım bozukluğunun (STKB) temel
özelliği çocuğun tanımadığı kişilerle olan etkileşimlerinde
1. Başkalarına karşı çok az toplumsal ve duygusal tepki gösterme.
yabancılama ya da yadırgamanın olmamasıdır. TBB olan
çocukların aksine STKB olan çocuklar başkalarıyla
iletişime geçmeye oldukça heveslidir. Bu çocuklar gelişim
2. Olumlu duygulanım kısıtlılığı.
düzeylerine uygun olmayacak şekilde yabancı kişilerle
olan etkileşimlerinde suskunluk göstermezler,
3. Erişkin bakımverenlerle, korkutucu olmayan etkileşimler sırasında
tanımadıkları kişilere karşı temkinli davranmaz ve birlikte
bile, açıklanamayan bir biçimde, çabuk kızma, üzülme ya da korkma
dönemlerinin olması. ortamı terk etmekten tereddüt etmezler. Yabancı
ortamlarda bakımverelerinden destek almaya ihtiyaç
11.1.2. Etiyoloji duymazlar. STKB tanısı olan çocuklar tanımadıkları
Tepkisel bağlanma bozukluğu (TBB) ya da sınırsız kişilerle sosyal ilişkilerinde sözel ve davranışsal olarak
toplumsal katılım bozukluğu (STKB) tanısı konulması için kolayca yakınlık gösterir, uygun fiziksel ve sosyal sınırlar
belirtilen temel klinik özelliklerin patolojik bakım öyküsü koymayı başaramazlar (APA, 2013). Örneğin; yabancı
sonucu oluşması gerekir. Bakımveren ile güvenli kişilerle aşırı yakın mesafeden iletişime geçmeye çalışma
bağlanmanın gerçekleşmemesi bozukluğun etiyolojisinde hatta sarılma, öpme, kucağına oturma gibi davranışlar
kritiktir. Bu duruma çocuğun temel fiziksel ihtiyaçlarının sergileyebilirler (Zeanah ve Gleason, 2010).
ya da sevgi, ilgi gibi duygusal ihtiyaçlarının
karşılanmaması sebep olabileceği gibi çocuğun  STKB, tepkisel bağlanma bozukluğunda olduğu gibi
ihtiyaçlarını karşılayan birincil bakımverenin sık gelişimsel gerilik ve dil becerilerinde gecikmeyle
değişmesi ya da birden fazla oluşu da sebep olabilir (APA, birliktelik gösterebilir. TBB içe atım bozukluklarına
2013). Bakımverende madde kullanım bozukluğu, zihinsel benzer bir klinikle seyrederken STKB başta dikkat
yetersizlik, majör depresif bozukluk gibi psikiyatrik eksikliği hiperaktivite bozukluğu olmak üzere dışavurum
bozuklukların varlığı patolojik bakım öyküsü ihtimalini bozukluklarına benzer özellikler gösterir. Sınırsız

Hicran PARLAT Sayfa 75


toplumsal katılım bozukluğuna benzer şekilde dikkat olarak dört ana küme altında toplamak mümkündür. Bu
eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar da aşırı belirtilerin genellikle travmadan birkaç hafta ya da birkaç
hareketli, iletişimde aşırı girişken ve dürtüsel davranışlar ay sonra ortaya çıkması beklenir. TSSB tanısı konması
sergileyebilir. Bununla birlikte STKB olan çocuklarda için belirtilerin bir aydan uzun süredir var olması
dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocukların gerekmektedir.
aksine, bakımverenleriyle patolojik bağlanma öyküsünün
olması ayırıcı tanıda önemlidir (APA, 2013). TSSB tanısı konulabilmesi için bireyin travmatik bir
Tablo 3. Sınırsız Toplumsal Katılım Bozukluğu DSM-5 Tanı olayla karşılaşmış olması gerekmektedir. Daha önce
Kriterleri bahsedildiği gibi travmatik olay bireyin yaralanma, cinsel
saldırıya uğrama gibi doğrudan travmatik olay
A. Çocuğun tanıdık olmayan erişkinlere etkin bir biçimde yaklaştığı yaşamasıyla ilgili olabileceği gibi, başkalarının başına
ve etkileştiği (onları yabancılamadığı ve yadırgamadığı) ve gelen duruma tanıklık etme ya da bir yakının başına
aşağıdakilerden en az ikisini gösterdiği bir davranış örüntüsü: örseleyici bir olay geldiğini öğrenmek gibi dolaylı yoldan
da meydana gelebilir (APA, 2013). Bununla birlikte
1. Tanıdık olmayan erişkinlere yaklaşırken ve onlarla etkileşirken travmatik bir olaya maruz kalan herkeste ruhsal bozukluk
suskunluk göstermeme ya da çok az suskunluk gösterme. gelişmemektedir; bireysel dayanıklılık, çevresel ve
biyolojik faktörler gibi etkenlere bağlı olarak travmaya
2. İleri derecede senlibenli sözel ya da bedensel davranış (kültürel maruz kalanların yaklaşık %1-14’ünde TSSB geliştiği
açıdan onaylanamayacak ve yaşına uygun toplumsal sınırlarla düşünülmektedir (Donnelly ve ark., 2006). Aynı zamanda
uyumlu olmayan).
organizmanın travmaya ruhsal tepkisi sadece TSSB
gelişmesiyle değil majör depresif bozukluk, disosiyatif
3. Tanıdık olmayan ortamlarda bile, göze aldığı bir eylem için erişkin
bozukluk gibi başka birçok psikiyatrik bozuklukla da
bakım verenin varlığına geriye dönüp bakmama ya da yeterince
bakmama. kendini gösterebilmektedir.

4. Tanıdık olmayan bir erişkinle çekip gitme konusunda, hiç Travma ile ilişkili olaylara dair yeniden yaşantılama
duraksamadan ya da çok az duraksayarak, isteklilik gösterme. belirtilerinin varlığı çocuklarda en sık görülen belirti
grubudur (Donnelly ve ark., 2006). Travmatik olayla
B. A tanı ölçütündeki davranışlar dürtüsellikle sınırlı değildir (dikkat ilişkili fizyolojik tepkilerin eşlik ettiği yeniden
eksikliği/ aşırı hareketlilik bozukluğunda olduğu gibi), ancak yaşantılama, olayın yaşandığı andaki korku ve paniğin
toplumsal olarak sınırsız davranışlardır. rahatsız edici bir şekilde bilişsel ve duygusal olarak tekrar
tekrar yaşanmasıdır. Bilişsel yeniden yaşantılama, geri
11.2.2. Etiyoloji
dönüşler (“flashbacks”) ve rüyalarla travmanın yineleyici
STKB, tepkisel bağlanma bozukluğunda olduğu gibi bir biçimde yaşanmasıdır. Bu durum çocuklarda
ihmal, uygunsuz bakım ve patolojik bağlanma sonucu yaşadıkları travma temalı tekrarlayıcı oyunlar şeklinde de
geliştiği düşünülmektedir. Williams sendromunda görülebilmektedir (APA, 2013). Örneğin; ciddi bir
yabancılara hızlıca güvenme, tanımadığı kişilerle konuşma hastalık geçiren çocuk tekrar tekrar doktor ve hasta
davranışı gibi STKB benzeri belirtilere sık rastlanması temalarını canlandırabilir ya da cinsel istismara maruz
bozukluğun etiyolojisinde biyolojik etkenlerin önemine kalmış bir çocuk cinsel içerikli oyunlar oynayabilir.
dikkat çekmektedir (Zeanah ve Gleason, 2015). Duygusal yeniden yaşantılama, nedeni belirsiz korkular,
11.2.3. Tedavi öfke, kaygı veya huzursuzluk hissetme şeklinde ortaya
TBB’da olduğu gibi STKB tedavisinde de çocuk ile bakım çıkabileceği gibi çözülme belirtilerinin varlığıyla da
veren arasındaki mevcut yetersiz ilişkiyi iyileştirmeye görülebilir. Travmayı hatırlatan ya da çağrıştıran iç ve dış
yönelik girişimler tedavinin temelini oluşturur. Ebeveyn uyaranlar sonrası konsantrasyon güçlüğü, baş ağrısı,
ve çocuk arasındaki bağlanma ilişkisini güçlendirmek uykusuzluk, gastrointestinal sistem yakınmalar, taşikardi
amacıyla psikoeğitim ve psikoterapiler uygulanabilir gibi fizyolojiyle ilgili belirgin tepkiler gösterme de
(Hornor, 2019). Bununla birlikte bakım veren ile yeniden yaşantılama belirtilerinden kabul edilir.
bağlanma kalitesinin arttırılması ile TBB olan çocuklarda
belirgin düzelme görüldüğü ancak STKB tanısı alan Bu travmatik yaşantıların sıkıntı verici olmaları, kişinin
çocukların düzelme oranlarının düşük olduğu tespit bunlar üzerinde kontrol sağlayamaması ve parçalı halde
edilmiştir. Benzer şekilde kurum bakımı sonrası evlat yaşanması gibi sebepler kişinin bu olayla ilişkili
edilen çocuklarda STKB belirtilerinin devam ettiğini durumlardan kaçınmasına yol açar. Travmanın
gösteren çalışmalar da bulunmaktadır (Zeanah ve Gleason, hatırlanmasına sebep olabilecek her türlü söz, hareket
2015). veya durumdan korku duyulur. Travmatik olayla ilgili
11.3. Travma Sonrası Stres Bozukluğu veya bu durumu çağrıştıran düşüncelerden, duygulardan,
11.3.1. Tanım ve Klinik Özellikler etkinliklerden, bireylerden, anılardan ve diğer
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) travmatik yaşam hatırlatıcılardan kaçınma ya da bunlardan uzak durmaya
olaylarına maruz kaldıktan sonra ortaya çıkan ve bir aydan çalışma görülür. Kaçınma sadece tek başına bir semptom
uzun süren özgül bir takım semptomların gelişmesiyle olarak kalmayıp etkinliklere katılmada azalma, kişiler
kendini gösteren bir ruhsal bozukluktur (APA, 2013). arası ilişkilerden uzaklaşma ve yabancılaşmaya da zemin
TSSB belirtilerini; yeniden yaşantılama semptomları, oluşturmaktadır. Çoğu zaman kaçınma davranışları
kaçınma davranışları, bilişlerde ve duygu durumda çocuğun farkındalığının dışında gelişir. Çocuklarda
olumsuz değişiklikler ve artmış uyarılmışlık semptomları kaçınma belirtileri kendini oyun temasında daralma,

Hicran PARLAT Sayfa 76


sosyal içe çekilme, duygulanımda kısıtlılık ile
gösterebilmektedir (APA, 2013).
3. Kişinin travmatik olay(lar) yeniden oluyormuş gibi hissettiği ya da
davrandığı çözülme (disosiyasyon) tepkileri (örn. geçmişe dönüşler).
Yeniden yaşantılama ile başlayan zincir, kaçınmaya, (Bu tür tepkiler, belirli bir görülme aralığında ortaya çıkabilirler; en
kaçınma yabancılaşma ve bilişte kötüleşmeye sebep olur. uç biçimi, o sırada çevresinde olup bitenlerin tam olarak ayırdında
TSSB’de travmatik olayın ortaya çıkmasından sonra olmamadır.) Not: Çocuklar, oyun sırasında, örselenmeyle ilgili
başlayan ya da kötüleşen bir duygusuzluk hali yeniden canlandırma yapabilirler.
(küntleşme), çevreye karşı tepkisizlik, haz alamama
görülebilir. Disosiyatif amneziye bağlı olarak travmatik 4. Travmatik olay(lar)ı simgeleyen ya da çağrıştıran iç ya da dış
olayın önemli bir bölümünü anımsayamama hali ortaya uyaranlarla karşılaşınca yoğun ya da uzun süreli bir ruhsal sıkıntı
yaşama.
çıkabilir. Bazı olgularda travmatik olayın nedenleri ve
sonuçlarıyla ile ilgili olarak sürekli kendisini ya da
5. Travmatik olay(lar)ın simgeleyen ya da çağrıştıran iç ya da dış
başkalarını suçlamasına yol açan çarpık bilişler
uyaranlara karşı fizyolojiyle ilgili belirgin tepkiler gösterme.
gözlenebilir (APA, 2013).
C. Aşağıdakilerden birinin ya da her ikisinin birlikte olmasıyla belirli,
Yaşadığı travmatik olayın etkisiyle kişide kendini koruma travmatik olay(lar)dan sonra ortaya çıkan, örseleyici olay(lar)a ilişkin
ihtiyacı oluşur ki bu da aşırı uyarılma semptomları olarak uyaranlardan sürekli bir biçimde kaçınma:
karşımıza çıkar. Aşırı uyarılmışlık ve tetikte olma durumu
irritabilite, öfke patlamaları, odaklanma güçlükleri ve 1. Travmatik olay(lar)la ilgili ya da yakından ilişkili, sıkıntı veren
artmış irkilme tepkisi ile kendini gösterebilir. Artmış anılar, düşünceler ya da duygulardan kaçınma ya da bunlardan uzak
otonomik uyarılmışlık uykuya dalmada güçlük, durma çabaları.
uyurgezerlik ve gece terörü gibi ciddi ve kalıcı uyku
bozukluklarına neden olabilir (Cohen, 2010). Korkuya 2. Travmatik olay(lar)a ilgili ya da yakından ilişkili, sıkıntı veren
karşı verilen tepkiler sonucunda kişide sinirlilik, anılar, düşünceler ya da duyguları uyandıran dış anımsatıcılardan
(insanlar, yerler, konuşmalar, etkinlikler, nesneler, durumlar)
saldırganlık ve kendine zarar verici davranışlar ortaya kaçınma ya da bunlardan uzak durma çabaları.
çıkabilir.
Tablo 4. Travma Sonrası Stres Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri D. Aşağıdakilerden ikisinin (ya da daha çoğunun) olmasıyla belirli,
travmatik olay(lar)ın ortaya çıkmasından sonra başlayan ya da
A. Aşağıdaki yollardan biriyle (ya da birden çoğuyla), gerçek ya da kötüleşen, travma olay(lar)a ilişkin bilişlerde ve duygudurumda
göz korkutucu bir biçimde ölümle, ağır yaralanmayla karşılaşmış ya olumsuz değişiklikler olması:
da cinsel saldırıya uğramış olma:
1. Travmatik olay(lar)ın önemli bir yönünü anımsayamama (özellikle
1. Doğrudan travmatik olay(lar) yaşama. unutkanlık çözülmesine [dissosiyatif amnezi] bağlıdır ve baş
yaralanması, alkol ya da madde kullanımıma bağlı değildir).

2. Başkalarının başına gelen olay(lar)ı, doğrudan doğruya görme


(bunlara tanıklık etme). 2. Kendisi, başkaları ya da dünya ile ilgili olarak, sürekli ve abartılı
olumsuz inanışlar ya da beklentiler (örn. “Ben kötüyüm”, “Kimseye
güvenilemez”, “Dünya tümüyle tehlikeli bir yerdir”, “Bütün sinir
3. Bir aile yakınının ya da yakın bir arkadaşının başına örseleyici sistemim kalıcı olarak bozuldu”).
olay(lar) geldiğini öğrenme. Aile bireyinin ya da arkadaşının gerçek
ölümü ya da ölüm olasılığı kaba güçle ya da kaza sonucu olmuş
olmalıdır. 3. Örseleyici olay(ların)ın nedenleri ve sonuçlarıyla ilgili olarak,
kişinin kendisini ya da başkalarını suçlamasına yol açan, süreklilik
gösteren, çarpık bilişler.
4. Travmatik olay(ların)ın sevimsiz ayrıntılarıyla, yineleyici bir
biçimde ya da aşırı bir düzeyde karşı karşıya kalma (örn. insan
kalıntılarını toplayan ilk kişiler; çocuk sömürüsünün ayrıntılarıyla 4. Süreklilik gösteren olumsuz duygusal durum (örn. korku, dehşet,
yeniden karşılaşan polis memurları). öfke, suçluluk ya da utanç).

Not: Böyle bir karşı karşıya gelme, işle ilgili olmadıkça, elektronik 5. Önemli etkinliklere karşı duyulan ilgide ya da katılımda belirgin
yayın ortamları, televizyon, sinema ya da görseller aracılığıyla olmuş azalma.
ise A4 tanı ölçütü uygulanmaz.
6. Başkalarından kopma ya da başkalarına yabancılaşma duyguları.
B. Travmatik olay(lar)dan sonra başlayan, travmatik olay(lar)a
ilişkin, istem dışı gelen aşağıdaki belirtilerin birinin (ya da daha 7. Sürekli bir biçimde, olumlu duygular yaşayamama (örn.
çoğunun) varlığı: mutluluğu, doyumu ya da sevgi duygularını yaşayamama).

1. Travmatik olay(lar)m yineleyici, istemsiz ve istem dışı gelen, E. Aşağıdakilerden ikisi (ya da daha çoğu) ile belirli, travmatik
sıkıntı veren anıları. Not: Altı yaşından büyük çocuklarda, travmatik olay(lar)ın ortaya çıkmasıyla başlayan ya da kötüleşen, travmatik
olay(lar)ın kapsandığı konuların ya da bu olay(lar)ın birtakım olay(lar)la ilintili, uyarılma ve tepki gösterme biçiminde belirgin
yönlerinin dışa vurulduğu yineleyici oyunlar ortaya çıkabilir. değişiklikler olması:

2. İçeriği ve/ya da duygulanımı travmatik olay(lar)la ilişkili, 1. İnsanlara ya da nesnelere karşı sözel ya da sözel olmayan
yineleyici sıkıntı veren düşler. Not: Çocuklar, içeriği belirsiz saldırganlıkla dışa vurulan, kızgın davranışlar ve öfke patlamaları (bir
korkutucu düşler görüyor olabilirler. kışkırtma olmadan ya da çok az bir kışkırtma karşısında).

Hicran PARLAT Sayfa 77


çaresizlik hissinden kurtulmaya ve olayı egoya uyumlu
hale getirmeye yöneliktir.
2. Sakınmaksızın davranma ya da kendine zarar veren davranışlarda
bulunma.
Travma sonrası kişi, bir yandan bilişsel şemalarıyla
durumu anlamlandırmaya uğraşırken bir yanda da aşırı
3. Her an tetikte olma.
uyarılmışlık belirtilerini normal seviyede tutmaya
çalışmaktadır. Bu iki durumun birbiriyle çatışması
4. Abartılı irkilme tepkisi gösterme.
yeniden yaşantılama belirtilerinin ortaya çıkmasına zemin
hazırlar. Aynı zamanda travmatik olay kişinin kendisine
5. Odaklanma güçlükleri. ve dış dünyaya dair var olan bilişsel şemalarının daha
olumsuz ve uyumsuz şekilde yeniden yapılanmasına
6. Uyku bozukluğu (örn. uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte neden olur. İnsanların temel düşüncelerinin
güçlük ya da dingin olmayan bir uyku uyuma). merkezindekendisinin değerli bir varlık, dış dünyanın ve
11.3.2. Epidemiyoloji diğer insanların güvenilir ve olayların tahmin edilebilir
olarak algılanmasına dair varsayımları yer alır. Bu
Çocuklarda ve ergenlerin travmaya maruz kalma
varsayımlar kişinin kendisinin başına kötü olaylar
oranlarının % 25 ile% 45 arasında olduğu tahmin
gelmeyeceği inancına yol açar. Travmatik olay bu
edilmektedir (Costello ve Angold, 2000). Travma olarak
dokunulmazlık algısını sarsar, kişiyi tehlike ve ölüm
nitelendirilebilecek her durum sonrası TSSB
tehdidi ile yüzleştirir. Bunun sonucunda içsel ve dışsal
gelişmemektedir. Maruz kalınan travmanın çeşidi, şiddeti,
uyaranlar tarafından tetiklenen korkulu yapılar geliştirilir.
süresi, bireyin travma duyarlılığı, dayanıklılığı ve mevcut
Bu korkulu yapıların aktive olmasını engellemek için kişi
başa çıkma becerileri TSSB gelişmesinde etkili
kaçınma davranışlarınabaşvurur.Bilgi işleme modelleri
olmaktadır. Çocukların erişkinlere göre travmaya daha
TSSB’ yi travmatik olayın işlenmesindeki bir bozukluğa
duyarlı oldukları ve travma sonrası TSSB belirtilerini daha
bağlar. Travmatik bir olayın ruhsal sorunlara yol açıp
yüksek oranda gösterdikleri tahmin edilmektedir.
açmayacağının olayın algılanmasıyla bağlantılı olabileceği
düşünülmektedir.
Çeşitli epidemiyolojik çalışmalar TSSB’nin yaşam boyu
prevalansının %1-14 arasında değiştiğini göstermiştir
TSSB’de koşullanma modeli özellikle korku ve kaçınma
(APA, 2000). Travmatik olay maruziyeti öyküsü olan
belirtilerini açıklamaya yöneliktir. Bu modele göre kişide
çocukların TSSB oranları ise % 5-% 45 arasında
strese yol açabilecek bir durum (koşulsuz uyaran)
değişmektedir (McCloskey ve Walker, 2000). Fiziksel
sonucunda gelişen korku ve kaygı, travma esnasında
istismar, cinsel istismar ve aile içi şiddet TSSB'nin en
bulunan normalde strese yol açmayan uyaranlara(koşullu
yaygın tetikleyicileri olarak göze çarpmaktadır (Cohen,
uyaran) da genelleştirilir. Bunun sonucunda kişi kaygıda
2010).
azalmayı sağlamak için hem koşullu hem de koşulsuz
11.3.3. Etiyoloji uyaranlardan kaçınarak gündelik yaşamında birçok
Travmaya maruz kalan bireylerin hepsinde TSSB ortamdan kısıtlanmış olur.
meydana gelmemektedir. Stres kaynağı, bozukluğun
ortaya çıkması için gerekli olmakla birlikte yeterli
Yaşanılan travmatik olay vücudun çeşitli sistem ve
değildir. TSSB ortaya çıkışı; travmaya dair etkenlere ek
merkezlerini uyararak uyum mekanizmaları devreye sokar
olarak, travmayla karşılaşan kişinin bireysel özellikleri ve
ve travma ile baş etmeye çabalar. Travma sonrası
travma sürecindeki çevresel etkenler tarafından da
noradrenalin, dopamin, seratonin, gaba, kortikostreoid, ve
belirlenmektedir (Cohen ve ark., 2010).
endojenopioidler gibi nörotransmitter sistemlerinde çeşitli
değişiklikler ortaya çıkar. Uyuma yönelik bu
TSSB gelişmesinde maruz kalınan travmanın süreklilik değişikliklerin TSSB’de ortaya çıkan belli başlı
göstermesi, insan aracılığıyla oluşması, ciddi tıbbı semptomlarla ilişkili olduğunu gösteren birçok çalışma
problemlere neden olması gibi faktörlerin etkin rol bulunmaktadır. Beyin görüntüleme çalışmalarında
oynadığı gösterilmiştir.Travmaya maruz kalan bireyin hipokampus, medialprefrontal korteks, pariyetal korteks
genetik ve yapısal olarak psikopatolojiye yatkın olması, ve anteriorsingülat gibi belli beyin bölgelerdeki
kız cinsiyette olması, ek psikiyatrik hastalık öyküsünün anormallikler saptanmıştır (Shin ve ark., 2006).
bulunmasıtravma sonrası bozukluk ihtimalini arttıran 11.3.4. Komorbidite ve Ayırıcı Tanı
bireysel faktörlerdendir. Travma sonrasında destek
TSSB olan bireylerin %75 kadarında en az bir ek
sistemlerinin yetersiz olması, ebeveynlerin belirtilere
psikiyatrik bozukluğun eşlik ettiği bildirilmektedir. Major
gösterdiği tepkiler, ebeveynlerde ruhsal sorun varlığı ve
depresif bozukluk en sık eşlik eden bozukluktur (Wanklyn
aile düzeninde bozulma olması TSSB gelişmesini
ve ark., 2016). Bununla birlikte anksiyete bozuklukları,
belirleyen önemli çevresel etkenler arasında yer alır
alkol ve madde bağımlılıkları, disosiyatif bozukluklar,
(Kirkpatrick ve Heller, 2014).
yeme bozuklukları gibi diğer birçok ruhsal patoloji için
riskin belirgin olarak arttığı saptanmıştır. Okul öncesi
TSSB meydana gelmesinde psikodinamik, bilişssel, dönemde karşıt olma karşıt gelme bozukluğu ve anksiyete
davranışsal ve nörobiyolojik birçok modelin bir arada rol bozukluğu TSSB’ye en sık eşlik eden bozukluklardır
oynadığı düşünülmektedir. Psikodinamik modele göre (Scheringa, 2008). Bununla birlikte TSSB tanısı diğer
travma bireyin doğal uyum kapasitesini yıkıma uğratır. birçok psikiyatrik bozukluk ile örtüşen belirtiler
Travmatik olayların rüyalarla ya da yeniden gösterebildiğinden ayırıcı tanı dikkatle yapılmalıdır. TSSB
yaşantılamalarla tekrar tekrar yinelenmesi, var olan

Hicran PARLAT Sayfa 78


ve majör depresif bozukluğun haz alamama, uyku Travma yaşayan bireylerde bilişsel bozulmaların ortaya
bozukluğu, odaklanma güçlüğü gibi ortak belirtileri vardır. çıktığı bilinmektedir. Bilişsel yeniden yapılandırma büyük
Benzer şekilde TSSB ile ilişkili odaklanma güçlükleri çocuklarda ve ergenlerde direk kullanılabilirken; daha
dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı ile küçük çocuklarda oyun, resim masal gibi yöntemler
karıştırılabilir. TSSB’de görülebilen irritabilte, aracılığıyla da uygulanabilir. Burada amaç anksiyete ile
saldırganlık ve öfke patlamaları manik epizod ya da karşıt başa çıkma yöntemlerinin öğretilmesi, kaçınma
olma karşıt gelme tanısı konmasına neden olabilir. Tanı davranışlarının ortadan kaldırılması ve kaybedilen kontrol
konulurken travma varlığı, yeniden yaşantılama ve duygusunun yeniden kazandırılmasıdır. Hastada yoğun
kaçınma gibi TSSB’ye spesifik belirtilerinin varlığı ayırıcı kaygı oluşturan durumla ilgili uyaranların zihinde ya da
tanıda önemlidir (Donnelly ve ark., 2006). gerçek yaşamda yeniden yaşantılanması yapılan yanlış
11.3.5. Tedavi atıfları düzeltmeye imkan tanır (Cohen, 2010). Kademeli
TSSB tedavisinde amaç travmanın kişinin yaşamındaki yüzleştirmede ise, kişi travmatik deneyimle ilgili sıkıntı
olumsuz etkilerini azaltmak ve travma öncesi işlevselliğe oluşturan uyaranlar ile gittikçe artan biçimde karşılaştırılır
dönmesini sağlamaktır. Maruz kalınan travmanın ve duyarsızlaşma sağlanır.
özelliklerinin öğrenilmesi, stresle baş etmeye yönelik
tekniklerin öğretilmesi ve tedavi sürecine ailelerin de EMDR, rahatsız edici olayların hafıza sistemleri içinde
katılması TSSB tedavisinin temel prensiplerindendir. yeniden işlemesini hızlandırmak ve öğrenme sürecini
Tedavi yöntemini seçerken çocuğun gelişimsel durumu, iyileştirmek için göz hareketleri ve el vurma gibi belleğin
travmanın çocuk üzerinde yol açtığı etkiler, dış desteklerin algısal öğelerine odaklanılan bir psikoterapotik tekniktir.
varlığı, yaşanılan sosyokültürel çevre gibi birçok faktör Bu yöntemde tekrar tekrar rahatsızlık veren imge, düşünce
göz önüne alınarak kişi için en uygun yöntemin ve duygular ile çalışılarak travmatik olay entegrasyonu
belirlenmesine dikkat edilmelidir (Cohen, 2010). sağlanır (Çakıroğlu ve Korkmazlar, 2018). EMDR; TSSB
dışında fobi, bağımlılık, migren, fibromiyalji gibi birçok
Tedavide hem farmakolojik tedavi hem de psikoterapi farklı ruhsal bozukluğuntedavisinde yaygın bir şekilde
kullanılabilmektedir. Özellikle şiddetli belirtilerin olduğu kullanılmakta ve etkililiği gözlenmektedir.
durumlarda ilaç ve psikoterapinin beraber
uygulanmasından daha fazla yarar sağlandığı Bireysel terapi tekniklerine ek olarak, grup terapisinin de
belirtilmektedir. Ayrıca ağır vakalarda psikoterapiyi TSSB vakalarında etkili olduğu bildirilmiştir. Grup
kolaylaştırmak amacıyla da farmakolojik ajanlar terapisinin avantajları benzer travmatik deneyimi olan
kullanılabilmektedir (Cohen, 2010). çocukların deneyimlerini paylaşması ve diğer grup
üyelerinden destek almasıdır. Travma sonrası gelişen
İlaç tedavisinin amaçları; yeniden yaşantılama, kaçınma reddetme ve izolasyon tutumlarında iyileşme sağlandığı
ve aşırı uyarılma gibi TSSB çekirdek belirtileri ile baş bildirilmiştir (Bisson ve ark., 2015).
etmeyi kolaylaştırmak, depresif düşünceler, kendine zarar
verme davranışları ve disosiasyon gibi ek psikiyatrik Olgu Örneği
belirtileri yatıştırmaktır. Bu amaçla en sık antidepresan
(citalopram, sertralin, fluoksetin) grubundan ilaçlar A, 12 yaşında erkek hasta, odaklanamama ve çabuk
kullanılmaktadır (Cohen, 2010). Ek olarak TSSB sinirlenme şikayetiyle çocuk psikiyatri kliniğine başvurdu.
tedavisinde anksiyolitikler, antipsikotikler ve duygudurum İlk olarak aile ile birlikte hastanın şikayeti ve öyküsü
düzenleyicilerin kullanılmasıyla ilgili çalışmalarda ayrıntılandırıldı. Olguya 7 yaşındayken dikkat eksikliği
bulunmaktadır. hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanısı konulduğu ve o
zamandan beri metilfenidat tedavisi kullandığı öğrenildi.
TSSB tedavisinde bilişsel-davranışçı terapi (BDT), grup Aile metilfenidat tedavisinin son aylarda yeterli
terapileri, göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden gelmediğinden, olgunun ders başarısında ciddi düşme
işleme (EMDR) sıklıkla kullanılan psikoterapotik olduğundan ve artan aşırı sinirlilik şikâyetlerinden
tedavilerdir. Travma ilişkili bozuklukların tedavisinde bahsetti. Daha sonra aile görüşme odasının dışına alınarak
çocuklar için ilk tedavi seçeneği olarak BDT yer çocuk ile yalnız görüşme gerçekleştirildi. Olgunun uykuya
almaktadır (Cohen, 2010). BDT psikoeğitim; bilişsel dalmakta güçlük ve sık sık kâbuslar görme gibi uykuyla
tekrar yapılandırma ve anksiyete ile başa çıkma ilgili sorunlar yaşadığı öğrenildi. Hastaya kâbuslarının
çalışmalarından oluşmaktadır. içeriği ile ilgili sorular sorulduğunda başta anlatmaktan
çekindi. Daha sonra görüşmecinin bu konuda güven verici
Travma sonrasında duygusal ve davranışsal problemler tavrı sayesinde yaklaşık1 sene önce yaşadığı bir olaydan
yaşayan çocuk ve ergenlere travmanın etkileri ve bahsetti. Kendisinden 5-6 yaş büyük iki çocuk tarafından,
travmaya verilen tepkiler hakkında psikoeğitim vermek okulun yakınlarında kimsenin görmediği bir yerde
psikolojik yaklaşımların temel basamağını oluşturur sıkıştırıldığını, pantolon ve iç çamaşırını zorla
(Cohen, 2010). Ruhsal bir sorunun tam olarak anlaşılması indirdiklerini ve kendisine dokunduklarını dile getirdi. A,
ve bozukluğun üstesinden gelmek adına neler özellikle son birkaç aydır yaşadığı olayın her gün sık sık
yapılabileceğini bilmek kişinin yaşadıklarını tanıması aklına geldiğinden ve artık hiçbir şeyden zevk
açısından önemlidir. Hastada var olan belirtilerin yaşadığı alamadığından bahsetti. Bunun yanı sıra A’nın kendini
olağandışı olaylara verilen normal tepkiler olduğunu korkak biri olarak gördüğü ve olayla ilgili kendini
açıklamak travmanın çocuk üzerinde oluşturduğu etkileri suçladığı, hayatı yaşamaya değer bulmadığı ve çaresizlik
anlamlandırabilmesine yardımcı olur. düşüncelerinin olduğu öğrenildi. Bu olaydan sonra okula

Hicran PARLAT Sayfa 79


giderken yolunu değiştirdiği o bölgeden geçmek da tamamını anımsamayabilir (dissosiyatif amnezi).
istemediği öğrenildi. Bu olaydan sonra okulda derslerine ASB’de tetikleyici olayın ortadan kalkmasıyla belirtilerde
dikkatini vermekte zorlandığı, bazı günler okula gitmek birkaç gün içerisinde kendiliğinden iyileşme görülebilir.
istemediği, bu olaya benzeyen kabuslar gördüğü ve Belirtilerin bir aydan uzun sürdüğü çocuklarda tanı
yaşadığı travmatik olaydan ailesi dâhil hiç kimseye yeniden gözden geçirilmelidir. Bu tip durumlarda travma
bahsetmediği öğrenildi. A’ya DSM-5 tanı ölçütlerine göre sonrası stres bozukluğu, majör depresif bozukluk, panik
mevcut dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısına bozukluk gibi diğer ruhsal patolojilerin varlığını
ek olarak travma sonrası stres bozukluğu tanısı konuldu. düşünmek gerekebilir (Öztürk, 2018).
Son dönemlerde artan dikkatsizlik, sinirlilik, depresif
Tablo 5. Akut Stres Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri
belirtiler ve uyku sorunlarının yaşadığı cinsel travmaya
bağlı olduğu düşünüldü. Depresif semptomları ve uyku
A. Aşağıdaki yollardan biriyle (ya da birden çoğuyla), gerçek ya da
sorunları için ilaç tedavisi başlanması ve travmaya yönelik göz korkutucu bir biçimde ölümle, ağır yaralanmayla karşılaşmış ya
EMDR terapisi uygulanması planlandı. Hasta EMDR da cinsel saldırıya uğramış olma:
oturumlarından sonra altı ay boyunca iki ay aralıklarla
düzenli kontrole çağırıldı. Bu süreçte hastanın TSSB 1. Doğrudan örseleyici olay(lar) yaşama.
belirtilerinin büyük ölçüde kaybolduğu, ev, okul ve
günlük hayat işlevselliğinin büyük ölçüde normalde 2. Başkalarının başına gelen olay(lar)ı, doğrudan doğruya görme
döndüğü gözlendi. (bunlara tanıklık etme).
11.4. Akut Stres Bozukluğu
11.4.1.Tanım ve Klinik Özellikler 3. Bir aile yakınının ya da yakın bir arkadaşının başına örseleyici
Akut stres bozukluğu (ASB), travmatik bir stres olay(lar) geldiğini öğrenme. Not: Aile bireyinin ya da arkadaşının
gerçek ölümü ya da ölüm olasılığı kaba güçle ya da kaza sonucu
kaynağıyla karşılaştıktan sonra ortaya çıkan çeşitli ruhsal olmuş olmalıdır.
belirtilerle seyreden klinik bir tablodur. Daha önce
bahsedildiği gibi travmatik olay bireyin ya da yakınlarının
4. Örseleyici olay(ların)ın sevimsiz ayrıntılarıyla, yineleyici bir
güvenliğini ve bedensel bütünlüğünü tehdit eden olaylar biçimde ya da aşırı bir düzeyde karşı karşıya kalma (örn. insan
olarak tanımlanmaktadır. ASB tanısı koymak için travma kalıntılarını toplayan ilk kişiler; çocuk sömürüsünün ayrıntılarıyla
ile semptomlar arasında zamansal ilişkinin varlığı yeniden karşılaşan polis memurları).
önemlidir. Yeniden yaşantılama, kaçınma, çözülme,
uyarılma gibi strese yanıt olarak verilen tepkilerin, Not: Böyle bir karşı karşıya gelme, işle ilgili olmadıkça, elektronik
travmatik olay ile karşılaştıktan sonraki 3 gün içinde yayın ortamları, televizyon, sinema ya da görseller aracılığıyla olmuş
başlayıp 30 gün içinde kaybolması ASB tanısının ise bu tanı ölçütü uygulanmaz.
karakteristik özellikleridir (APA, 2013).
B. Örseleyici olay(lar)dan sonra başlayan ya da kötüleşen, istem dışı
gelen belirtiler, olumsuz duygudurum, çözülme, kaçınma ve
Klinik görünüm travmanın şiddetine ve hastanın bireysel uyarılmayı kapsayan aşağıdaki herhangi beş kümeden dokuz (ya da
özelliklerine göre geniş bir dağılım daha çok) belirtinin varlığı:
gösterebilmektedir.Travmatik olay sonrası en sık
anksiyete belirtilerinin görüldüğü bildirilmiştir İstem dışı Gelen Belirtiler
(APA,2013). Bununla birlikte olayın tekrar yaşanıyor gibi
algılanması, rüyalarda görülmesi gibi yeniden yaşantılama 1. Örseleyici olay(lar)ın yineleyici, istemsiz ve istem dışı gelen,
belirtileri de hastalığın başlıca belirtilerinden kabul edilir. sıkıntı veren anıları. Not: Çocuklarda, örseleyici olay(lar)ın
ASB olan bireylerde travmatik olay ile ilişkili kapsandığı konuların ya da bu olay(lar)ın birtakım yönlerinin dışa
konuşmalardan, mekânlardan, aktivitelerden uzak durma vurulduğu yineleyici oyunlar ortaya çıkabilir.
gibi kaçınma belirtileri gözlenebilir. Ayrıca aşırı uyarılma
belirtilerinden kabul edilen uyku bozukluğu, irritabilite, 2. İçeriği ve/ya da duygulanımı örseleyici olay(lar)la ilişkili,
öfke patlamaları, abartılı irkilme tepkileri, her an tetikte yineleyici, sıkıntı veren düşler. Not: Çocuklar, içeriği belirsiz
olma vekonsantrasyon bozukluğu gibi semptomların korkutucu düşler görüyor olabilirler.
varlığı da bildirilmiştir. ASB olan kişilerde duygularda
küntleşme, keyif alamama ve olayla ilgili suçluluk 3. Kişinin örseleyici olay(lar) yeniden oluyormuş gibi hissettiği ya da
düşünceleri olabilir (APA, 2013).Travmatik olayla ilgili davrandığı çözülme (disosiyasyon) tepkileri (örn; geçmişe dönüşler).
(Bu tür tepkiler belirli bir görülme aralığında ortaya çıkabilirler; en uç
olarak kendilerini gereğinden fazla sorumlu tutabilirler. biçimi, o sırada çevresinde olup bitenlerin tam olarak ayırdında ol
Dürtüsel davranışlar sergileyebilirler. mamadır.) Not: Çocuklar, oyun sırasında, örselenmeyle ilgili yeniden
canlandırma yapabilirler.
TSSB’den farklı olarak akut stres bozukluğu tanı kriterleri
arasında disosiyasyon belirtileri de bulunur. 4. Örseleyici olay(lar)ı simgeleyen ya da çağrıştıran iç ya da dış
Disosiyasyonun başlıca belirtileri uyaranları uyaranlara tepki olarak yoğun ya da uzun süreli bir ruhsal sıkıntı
yaşama ya da fizyolojiyi ilgilendiren belirgin tepkiler gösterme.
anlamlandıramama, zaman algısında değişme,
etrafındakilere farkındalığın azalması gibi kişinin
kendisiyle ve çevresiyle ilgili gerçekliğinin değişmesidir. Olumsuz Duygudurum
Ağır tablolarda kişi bedenin bir bölümüne ya da tamamına
karşı yabancılaşma (depersonalizasyon), ya da dış dünya 5. Sürekli bir biçimde, olumlu duygular yaşayamama (örn.
gerçek değilmiş gibi algılama (derealizasyon) hissi mutluluğu, doyumu ya da sevgi duygularını yaşayamama).
yaşayabilir. Kişi yaşadığı travmatik olayın bir kısmını ya

Hicran PARLAT Sayfa 80


önlenmesi ve olabilecek en kısa süre içerisinde sosyal
aktivitelere ve günlük işlevselliğe dönmenin
Çözülme (Disosiyasyon) Belirtileri sağlanmasıdır. Tedavide genellikle kısa süreli
psikoterapiler uygulanır. Bilişssel davranışçı terapi en sık
6. Kişinin çevresindekilere ya da kendisiyle ilgili olarak değişmiş bir kullanılan ve en etkin kabul edilen psikoterapotik
gerçeklik duyumu (örn. kendisini başkasının görüngesinden görme, yaklaşımdır. Tipik olarak psikoeğitim, baş etme becerileri,
şaşkın bir durumda olma, zamanın yavaşlaması).
kademeli maruziyet, bilişsel yeniden yapılandırma ve
gevşeme egzersizlerini içerir (Bryant ve ark., 2008).
7. Örseleyici olay(lar)ın önemli bir yönünü anımsayamama (özellikle Psikoterapinin uygulanamadığı ya da yetersiz olduğu
unutkanlık çözülmesine [disosiyatif amnezi] bağlıdır ve baş
yaralanması, alkol ya da madde kullanımıma bağlı değildir). çocuklarda farmakolojik ajanların kullanılması
planlanabilir (Robert ve ark., 2008).
Kaçınma Belirtileri 11.5. Uyum Bozukluğu
11.5.1. Tanım ve Klinik Özellikler
8. Örseleyici olay(lar)la ilgili ya da yakından ilişkili, sıkıntı veren Kişiler gündelik hayatta stresli olaylarla karşılaşabilir ve
anılar, düşünceler ya da duygulardan uzak durma çabaları. bunun sonucunda sıkıntı yaşayabilirler. Uyum, stresle başa
çıkmak için gösterilen herhangi bir çabadır. Uyum
9. Örseleyici olay(lar)a ilgili ya da yakından ilişkili, sıkıntı veren bozukluğu ise zorlayıcı bir durum ya da olaya karşı verilen
anılar, düşünceler ya da duyguları uyandıran dış anımsatıcılardan duygusal ya da davranışsal değişikliklerle karakterize bir
(insanlar, yerler, konuşmalar, etkinlikler, nesneler, durumlar) uzak ruhsal bozukluktur (APA, 2013).
durma çabaları.

Uyarılma Belirtileri
Uyum bozukluğu tanısında bulunması gereken ilk ve en
önde gelen ölçüt zorlayıcı durum ya da yaşam
değişikliklerinin varlığıdır. Zorlayıcı olay tıbbi hastalıklar,
10. Uyku bozukluğu (örn. uykuya dalmakta ya da uykuyu
sürdürmekte güçlük ya da dingin olmayan bir uyku uyuma). aile içi sorunlar, aileden birinin kaybı, ebeveynlerin
boşanması, ekonomik problemler, okul ya da ev
değişikliği, akran ilişkilerinde zorluklar gibi çeşitli
11. İnsanlara ya da nesnelere karşı sözel ya da sözel olmayan
saldırganlıkla dışa vurulan, kızgın davranışlar ve öfke patlamaları (bir durumlardan kaynaklanabilir. Uyum bozukluğunda sıkıntı
kışkırtma olmadan ya da çok az bir kışkırtma karşısında). kaynağı olan durum beklenenden daha fazla ve belirgin bir
sıkıntıya yol açmaktadır. Uyum bozukluğu bu yönüyle
12. Her an tetikte olma. sıkıntılı ruh halinden ayrılır. Tetikleyici etken sonrası
semptomlar hemen ortaya çıkmayabilir. Hatta bazı
13. Odaklanma güçlükleri.
çocuklarda belirtilerin gelişimi 3 aya kadar uzayabilir.
Bununla birlikte semptomların zorlayıcı olay ya da
durumdan uzaklaştıktan sonraki altı ay içerisinde
14. Abartılı irkilme tepkisi gösterme.
kaybolması uyum bozukluğunun strese karşı gelişen diğer
ruhsal patolojilerden ayırıcı tanısında önemlidir (APA,
C. Bu bozukluğun (B tanı ölçütündeki belirtilerin) süresi, 2013).
örselenmeyle karşılaştıktan sonra, üç günle bir ay arasında değişir.

Not: Belirtiler örselenmeden hemen sonra başlar, ancak tanı Belirtiler çok geniş ve değişkendir. Ortaya çıkan
ölçütlerini karşılaması için en az üç gün olmak üzere, en çok bir ay semptomlar anksiyete, depresyon veya davranış
sürmüş olması gerekir. sorunlarını içerebilir. Baskın belirtilere göre değişen çeşitli
alt türleri tanımlanmıştır. Depresif duygudurumla giden alt
11.4.2. Epidemiyoloji türünde kolay ağlama, hüzün, umutsuzluk gibi belirtiler ön
Travmatik olayın niteliğine bağlı olarak ASB prevalansı plandadır. Kaygıyla giden alt türünde çarpıntı, sinirlilik,
genel toplumda %20 ile %50 arasında değişen sıklıkta ajitasyon, ayrılma kaygısı gibi belirtiler göze çarpar.
görülmektedir (APA, 2013). Yapılan bir çalışmaya göre Anksiyeteyle ve depresif duygudurumla giden karma alt
travmatik bir olay sonrası çocukların %14-51’inin türde ise her iki kümenin belirtileri bir aradadır. Davranış
ASB’nin tüm kriterlerini karşıladığı, %12.3’ünün ise ASB bozukluğuyla giden alt türünde kurallara uymama,
tanısı alacak düzeyde semptomlar yaşadığı bildirilmiştir saldırganlık, kuralları ihmal, intihar davranışı gözlenebilir.
(Kassam ve ark.,2012). Karma duygu ve davranış bozukluğuyla giden türde hem
11.4.3. Etiyoloji depresyon ve anksiyete gibi duygudurum semptomları
Etiyolojik olarak hangi faktörlerin akut travma sonrası mevcut olup hem de davranım bozukluğu belirtileri vardır.
stres bozukluğu gelişmesinde rol oynadığı ile ilgili çeşitli Ayrıca sosyal çekilme gibi alışılmadık belirtilerin
modeller ileri sürülmüştür. Bu etkenler travma sonrası bulunduğu tanımlanmamış alt türleri de mevcuttur (APA,
stres bozukluğunda etkili olan faktörlerle kesişim 2013).
göstermektedir. Bu konudan TSSB etiyolojisi bölümünde Tablo 6. Uyum Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri
bahsedilmiştir.
11.4.4. Tedavi A. Tanımlanabilir tetikleyici etken(ler)e tepki olarak, bu etken(ler)in
ASB’de çocuğun gelişimsel düzeyine ve belirtilerin ortaya çıkmasından sonraki üç ay içinde, duygusal ya da davranışsal
şiddetine göre tedavi seçimi yapılır. Tedavinin temel belirtiler gelişmesi.
amacı ASB semptomlarında rahatlama sağlanması,
travmayla ilişkili ortaya çıkabilecek diğer bozuklukların

Hicran PARLAT Sayfa 81


11.5.3. Etiyoloji
Uyum bozukluğu gelişimini belirleyen temel faktör stresli
B. Bu belirtiler ya da davranışlar, aşağıdakilerden biri ya da her ikisi yaşam olayının varlığıdır. Kişinin beden bütünlüğünü
ile belirli olduğu üzere, klinik açıdan önemlidir;
tehdit edici yaşantılar sonrası gelişen akut stres bozukluğu
ve posttravmatik stres bozukluğu tanılarının aksine uyum
1. Belirtilerin ağırlığını ve görünümünü etkileyebilecek dış bağlam ve bozukluğu kişilerarası ilişkiler, ekonomik zorluklar ya da
kültürel etkenler göz önünde bulundurulduğunda, tetikleyici etkenin
ağırlığı ya da yoğunluğu ile orantısız, belirgin bir sıkıntı. tıbbı hastalıklar gibi daha gündelik yaşamda
beklenebilendurumlara yanıt olarak gelişir (APA, 2013).
2. Toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik
alanlarında işlevsellikte ileri derecede düşme. Aynı stresin farklı kişilerde farklı yanıtlar oluşturabileceği
bilinmektedir. Bir stresörün bireye ne derece tesir
C. Tetikleyici etkenle ilişkili bu bozukluk başka bir ruhsal hastalığın edeceğini stres faktörlerinin niteliği ve bireyin strese tepki
tanı ölçütlerini karşılamaz ve daha önceden var olan bir ruhsal verme kapasitesinin karşılıklı etkileşimi belirler.
bozukluğun yalnızca bir alevlenmesi değildir.

Erken gelişim boyunca, her çocuk stresli olaylarla başa


D. Belirtiler olağan yası göstermez. çıkmak için benzersiz bir dizi savunma mekanizması
geliştirir. Çocukların bir kısmı genetik yapıları, doğal
E. Tetikleyici etken ya da bunun getirdiği sonuçlar bir kez ortadan etkin baş etme becerileri ve güçlü destek sistemleri
kalkınca, belirtiler bir altı aydan daha uzun bir süre daha sürmez.
nedeniyle strese karşı oldukça dayanıklı olabilirken bir
Genel olarak yetişkinlerde duygusal belirtilerin ön planda kısmı ise bu konuda daha dezavantajlıdır. Dayanıklılık
olduğu uyum bozukluğu, çocuk ve ergenlerdeise davranış yapısal özelliklerin yanı sıra bebeğin ihtiyaçlarına uyum
bozukluğunun ön planda olduğu uyum bozukluğu görülür. sağlayan, karşılaştığı zorluklara yeterli desteği sağlayan
Tüm yaş grupları ele alındığında ise en sık depresif ebeveynin varlığı ve yetiştirme ortamının doğası
duygudurum belirtilerinin baskın olduğu bildirilmiştir. tarafından da önemli ölçüde belirlenir. Yapılan çalışmalar
Özellikle uyum bozukluğu tanısı alanlar ergenlerde artmış besleyici ilişkilerin, stresli olaylar sonrası gelişen kalıcı
alkol madde kullanımı, okul sorunları, saldırganlık, psikolojik hasarı engelleyebildiğini göstermektedir
huzursuzluk, uyku bozuklukları gibi birçok belirti (Hornor, 2017).
gözlenmiştir. Bu yaş grubunda intihar riski açısından 11.5.4. Tedavi
dikkatli olunmalıdır (Monaranjitham ve ark., 2010 ve Uyum bozukluğu tanısında anahtar faktör belirgin bir stres
Pelkonen ve ark., 2007). kaynağının varlığıdır. Hastalığın doğasında, stres/sıkıntı
kaynağının ortadan kalkmasıyla kendiliğinden iyileşme
Uyum bozukluğu tanısı ancak diğer psikiyatrik tanıların vardır (Bachem ve Casey, 2018). Tedavinin amacı,
kriterlerinin karşılanmadığı durumlarda konulabilir (APA, mümkünse sıkıntılı olay veya durumun sonlandırılması,
2013). Örneğin; stresli bir olay sonucu ortaya çıkan çocuğun baş etme becerilerinin güçlendirilmesi ve varsa
depresif duygudurum, konsantrasyon güçlükleri, uyku anksiyete-depresyon belirtilerinin hızla giderilmesidir.
bozuklukları, keyif alamama gibi belirtiler 5 gündür
sürüyorsa depresif duygudurum ile giden uyum bozukluğu Uyum bozukluğu birçok ruhsal patolojiye benzer tablo ile
tanısı konulurken belirtilerin major depresif bozukluk için ortaya çıkabildiği için tek bir tedavi yaklaşımı yoktur.
tanı kriteri olan 14 günü geçmesi halinde uyum bozukluğu Uyum bozukluğu tanısı konulan bireylere uygulanacak
tanısı değiştirilmelidir.Bu haliyle uyum bozukluğundan tedavi genellikle baskın semptomlara yönelik olmaktadır.
eşik altı bir tanı olarak bahsetmek mümkündür. Uyum Bu amaçla genellikle depresif bozukluklar, anksiyete
bozukluğu, tetikleyici etkenin ortadan kalkmasıyla bozuklukları ve davranım bozuklukları gibi benzer
belirtilerin gerilediği zaman sınırlı bir klinik tablodur. semptomları olan diğer durumlara yönelik mevcut tedavi
İzlem çalışmalarında beş yılın sonunda erişkin hastaların stratejileri uygulanır (O’Donnell ve ark., 2019).
%71’inin, ergenlerin ise %44’ünün psikiyatrik tanı
almadığı gösterilmiştir (Casey, Dowrick ve Wilkinson, Süreğen bir stres etkeninin mevcut olduğu durumlarda
2001). psikoterapi hastanın bu duruma uyum sağlamasına
11.5.2. Epidemiyoloji yardımcı olacaktır. Grup psikoterapisi benzer durumlarla
Uyum bozuklukları klinik pratikte çok sık konulan bir tanı karşı karşıya kalmış kişilerde özellikle faydalı
olsa da genel popülasyondaki yaygınlığına dair bilgiler bulunmuştur. Anksiyete belirtilerinin giderilmesinde
yetersizdir. 5 Avrupa ülkesinde yapılan bir çalışmaya göre gevşeme tekniklerinin uygulanması düşünülebilir.
genel toplumda uyum bozukluğu prevelansı %1 olarak Farmakolojik ajanlargenellikletemel tedavi olarak
bulunmuştur (Bachem ve Casey, 2018). Psikiyatri benimsenmekten ziyade psikoterapi stratejilerini
kliniklerine başvuran hastaların ise %5-20’sinin uyum güçlendirmek için uygulanır (Bachem ve Casey, 2018).
bozukluğu tanısı aldığı bildirilmiştir. Konsültasyon
liyezon psikiyatrisine yönlendirilen yatan hastalara Bölüm Özeti
konulan psikiyatrik hastalıklararasında sıklığı %50’ye
yaklaşmaktadır(APA, 2013). Çocuk ve ergenlerde
görülme sıklığı %2-8 arasında değiştiği belirtilmektedir -  Travma, bireyin ruhsal ve bedensel bütünlüğünü tehdit
(Wilmshurts, 2015). eden, kişinin baş etme becerilerini aşan, çaresiz hissettiren
ve günlük yaşantısında olumsuz sonuçlar doğuran her
türlü olay olarak tanımlanmaktadır.

Hicran PARLAT Sayfa 82


-  Fiziksel, duygusal veya cinsel istismar, fiziksel veya 12. BESLENME VE DIŞA ATIM BOZUKLUKLARI
duygusal ihmal, doğal afetler, ciddi hastalıklar, kazalar, Giriş
boşanma, savaş ve göç gibi durumlar çocukların Canlıların sağlıklı yaşamını sürdürebilmesi, büyüme ve
günümüzde en sık karşılaştığı travmatik olaylardır. gelişmesi, tam iyilik hallerini koruyabilmesi için yeterli ve
dengeli bir biçimde beslenmesi ve besinlerin organizmaya
-  Travmatik olaylar psikiyatrik bozuklukların ortaya gereken kısımlarını aldıktan sonra geriye kalan artıklarını
çıkmasındaki en önemli çevresel faktörlerdir. dışarı atması gereklidir. Anne karnında rahim aracılığıyla
beslenme ve dışa atım ihtiyaçları kendiliğinden karşılanan
-  Travmatik olaylar çocuğun sağlıklı ve güvenli bir bebeğin dünyaya gelmesiyle bu fizyolojik işlev ve
şekilde gelişmesini engelleyen en önemli çevresel ihtiyaçları günden güne değişime ve gelişime uğrar. Bu
faktörlerdir. süreçlerde yaşanan aksaklıklar ciddi psikiyatrik ve tıbbı
sorunlara neden olabilir. Bu bölümde çocukluk ve ergenlik
döneminde görülen beslenme/yeme bozuklukları ve dışa
-  Travmatik olaylar, doğrudan maruz kalınan travmatik atım bozuklukların klinik özellikleri ve yönetiminden
olayla ilişkili psikiyatrik bozukluklara yol açtığı gibi bahsedilecektir. Bu kapsamda önce beslenme ve yeme
yaşamın ilerleyen dönemlerinde başka birçok psikiyatrik bozuklukları daha sonra ise dışa atım (eliminasyon)
bozuklukların gelişmesine de neden olabilmektedir. bozukluklarına yer verilecektir.
12.1. Beslenme ve Yeme Bozuklukları
-  Travmatik olaylar, şiddetine bağlı olarak, sıklıkla yaşam Beslenme ve yeme bozuklukları bireyin sağlıklı yeme
boyu etkiler bırakırlar. davranışının ciddi olarak bozulduğu, fiziksel, ruhsal ve
sosyal alanda güçlüklere yol açan ruhsal bozuklardır.
-  Tepkisel bağlanma bozukluğu ve sınırsız toplumsal Normal gelişim gösteren çocukların %25-35’inde,
katılım bozukluğu bebeğin seçici bağlanmasını engelleyen gelişimsel geriliği olan çocukların %33-80’inde yeme
patolojik bakım öyküsü sonucu gelişen ruhsal sorunları görüldüğü bilinmektedir (Carruth ve ark., 2004).
bozukluklardır. Bu durum bakım verenin bebeğin temel Genel tıbbi durumda bozulmaya yol açacak şiddette
fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılamaması, bakım beslenme sorunları ise çocukların %3-10’ununda
verenlerin sık sık değişmesi ya da birden fazla bakım görülmektedir. Çocukluk döneminde başlayan beslenme
verenin olduğu ortamlarda büyütülme nedeniyle ortaya sorunlarının etkileri ergenlik ve erişkinlik döneminde de
çıkabilir. görülebilir (Chatoor, 2002). Beslenme bozuklukları tıbbı
durumun çoğu olguda belirgin olarak bozulmasıyla diğer
-  Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) travmatik psikiyatrik bozukluklardan ayrılır. Bu nedenle beslenme
yaşam olaylarına maruz kaldıktan sonra ortaya çıkan ve ve yeme bozukluklarını tanımak, anlamak ve erken
yeniden yaşantılama semptomları, kaçınma davranışları, müdahalede bulunmak önemlidir.
bilişlerde ve duygu durumda olumsuz değişiklikler ve 12.1.1. Beslenmenin Gelişimi
artmış uyarılmışlık semptomları ile karakterize bir ruhsal Sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için yeterli miktar ve
bozukluktur. çeşitlilikte besin alımı gerekmektedir. Beslenme davranışı
bakım veren ve çocuk arasında sözel ve sözel olmayan
-  TSSB tedavisinde psikososyal yaklaşımlar çok iletişim yoluyla gerçekleşen bir süreçtir. Bu karşılıklı ilişki
önemlidir. Çocuğa yönelik bireysel terapi ve destek süreci bebek ile ebeveyni arasında oluşacak bağlanmanın
tedavinin ana bileşenidir. Ailenin de tedavi sürecine temelini oluşturur. Bebek doğumdan itibaren sağlıklı
katılması önemlidir. beslenme davranışları ve besin çeşitliğinin gelişimi için
çeşitli aşamalardan geçer (Chatoor, 2009).
-  Akut stres bozukluğu (ASB), travmatik bir stres
kaynağıyla karşılaştıktan sonraki üç gün içinde ortaya 0-2 ay: Anne karnında rahim aracılığıyla sürekli olarak
çıkan, bir aydan kısa süren yeniden yaşantılama, kaçınma, beslenen bebeğin, doğumla birlikte uyku/uyanıklık,
disosiyasyon ve uyarılma gibi belirtilerle karakterizedir. açlık/tokluk, dışa atım gibi fizyolojik süreçlerin düzenli
bir örüntüsünü oluşturması gerekir. Bu dönemde temel
besin kaynağı anne sütüdür. Bazı özel durumlar dışında su
-  Uyum bozukluğu zorlayıcı bir durum ya da olay
dahil hiçbir ek besin önerilmez. Bebekler ağlayarak aç
karşısında gelişen anksiyete, depresyon veya davranış
olduklarını, emmeyi durdurarak da doyduklarını bakım
bozuklukları gibi belirtilerle karakterize bir klinik
verenlerine anlatmaya çalışırlar. Çoğu bebek acıktığı
tablodur.
sırada ağrıdan, uykudan, korkudan farklı bir ses tonuyla
ağlar. Anneler için bu ses tonları zaman geçtikçe daha
-  Ruhsal travmalara bağlı gelişen psikiyatrik sorunların anlamlı hale gelir. Böylece bakım veren ve bebek arasında
yönetiminde en etkili ve önemli unsur koruyucu ruh bebeğin ihtiyaçlarını iletebildiği bir iletişim sistemi
sağlığıdır. Travmatik olaylara yönelik koruyucu ruh gelişmiş olur. Bu iletişiminin kurulması bebeğin sağlıklı
sağlığının iki önemli boyutu vardır. Birincisi çocukların beslenme gelişimi açısından önemlidir (Chatoor, 2009).
mümkün olabildiğince travmatik olaylardan uzak
tutulmasıdır. İkincisi, çocukların zorlu yaşam olaylarına
2-6 ay: 2 ayla birlikte bebekte sosyal gülümseme becerisi
karşı daha dayanıklı olabilmelerini sağlamak, baş etme ve
gelişir ve bakım vereni ile daha fazla iletişim kurmaya
uyum sağlama becerileri geliştirmeye çalışmaktır.
başlar. Reflekslerden oluşan açlık belirtilerinin yerini daha
amaca yönelik işaretler almaya başlar. Bebek gittikçe daha

Hicran PARLAT Sayfa 83


çok açlık ve tokluk sinyallerinin farkında olur ve buna kullanılan DSM-5 sınıflaması Tablo 1’de gösterilmektedir
göre tokken yemeyi reddederek açken emerek anneyle (APA, 2013).
iletişime geçer. Beslenme etkileşimi hem anne hem bebek
Tablo 1. DSM-5 Beslenme ve Yeme Bozukluklarının
için zevk veren bir duruma dönüşür. Eğer bebek sinyalleri Sınıflandırılması
tam veremiyorsa ya da anne bu sinyalleri
anlamlandıramıyorsa bu iletişim kurulamaz. Bebekte -  Pika
beslenme/yeme bozukluğu gelişme riski artar (Chatoor,
2009).
-  Geri Çıkarma (Geviş Getirme) Bozukluğu

6-12 ay: Yumuşak ve pütürlü kıvamdaki yarı katıların -  Kaçıngan/Kısıtlayıcı Yiyecek Alım Bozukluğu (KKYAB)
bebeğin öğününe eklendiği dönemdir. Bebeklerin katı
besinlerle bu dönemde tanıştırılması oral motor becerilerin -  AnoreksiyaNervoza(AN)
gelişimi açısından önemlidir. Anne sütünün yapısı annenin
yediği besinlerin içeriğine göre değişir (Martin, Ling ve
-  Bulimiya Nervoza (BN)
Blackburn, 2016). Ek gıdaya geçiş döneminde bebeğin
anne sütü yoluyla çeşitli besinleri tanıması daha kolay
uyum göstermesini sağlar. Bu dönemde anne tabağın -  Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu (TYB)
bitirilmesine odaklanmaktan ziyade bebeğin gittikçe daha
da belirgin olarak yönlendirdiği ipuçlarına uygun 12.1.2.1. Pika
davranması gerekir. Anne sütü ile beslenmek süre ve
miktar açısından bebeğin daha çok kontrolü altında
Pika, besleyici değeri olmayan ve besin olmayan
olduğundan, anne sütü ile beslenen bebekler bu konuda da
maddelerin en az bir aylık süre boyunca ısrarlı olarak
daha az sorun yaşarlar (Martin, Ling ve Blackburn, 2016).
yenmesi ile karakterize bir yeme bozukluğudur. Küçük
Bağımsız davranabilme yetileri gelişen bebek kendi
çocuklarda genellikle boya, saç, kumaş yenmesi şeklinde
kendini beslemeye geçiş yapmaktadır. Beslenme sırasında
görülürken; yaş arttıkça kum, böcek, dışkı yenmesine de
kaşığın kimin elinde olduğu bu süreçte çok önemlidir.
rastlanır. Pika tanısı konulması için besin olmayan
Anne ve bebek arasında kontrol mücadelesi gelişmesi,
maddeleri yeme tutumunun kişinin gelişimsel düzeyi ile
bebeğin öğün vaktini olumsuz duygulanımlar ile
uyumsuz olması ve kültürel olarak desteklenmemesi
ilişkilendirmesine neden olarak yeme sorunlarının
gerekmektedir (APA, 2013). Yaşamın ilk 12-18 ayında
görülme riskini arttırır. Bu süreçte bebek açlık ve tokluk
çocukların gelişimsel özellikleri ile bağlantılı olarak
gibi somatik duyumlar haricinde öfke, sevgi gibi duygusal
nesneleri tanımak amacıyla ağızlarına götürmeleri hatta
deneyimleri de anlamlandırmaya başlar. Bu ayrımların
yemeleri normal olarak kabul edilir. İlk 12 aydaki
öğrenilmesi için bebekten gelen sinyallerin bakımveren
bebeklerin %75’inin, oyun dönemindeki çocukların ise
tarafından anlaşılıp uygun yanıtların verilmesi gerekir.
%15’inin yenilebilir olmayan maddeleri ağızlarına
Bunun için bakımveren açlık sinyalleri aldığında
aldıkları izlenmiştir (Akgül, 2020). Bu dönemde pika
beslemeli, sakinleşme ya da oyun ihtiyacı olduğunda ise
tanısı ancak davranış süreklilik gösteriyorsa ve gelişim
ona yönelik davranışlar sergilemelidir. Eğer ebeveynler
düzeyi ile uygunsuz ise konulabilir. Bu nedenle normal
bebeğin duygusal ihtiyaçlarını yanlış yorumlayıp
gelişim gösteren çocuklara pika tanısı konulurken
besleyerek gidermeye çalışırsa bebek yemek yemeyi
genellikle 18-24 aylık olana kadar beklemek gerektiği
duygusal rahatlama ile ilişkilendirir. Böylece mutsuz,
kabul edilmektedir.
yalnız, stresli hissettiğinde de yemeye odaklanır. İçsel
fizyolojik gereksinimlere göre oluşması gereken yeme Tablo 2. Pika DSM-5 Tanı Kriterleri
düzeni, yaşantıladığı duygulara göre düzenlenmiş olur
(Chatoor, 2009). A. En az bir ay süreyle, sürekli olarak, besleyici değeri olmayan,
besin olmayan maddeleri yeme.

12 ay ve sonrası: Bu dönemde çocuk aile sofrasında


B. Besleyici değeri olmayan, besin olmayan maddeleri yeme tutumu,
yerini alarak diğer aile bireylerinin yediği besinlerden
kişinin gelişimsel düzeyi ile uyumlu değildir.
yiyebilir. Kendi yeme tercihleri belirmeye başlayabilir.
Çocukların iştahı genellikle gelişimsel ihtiyaçlarına uygun
C. Bu yeme davranışı, kültürel dayanağı olan ya da toplumsak olarak
olarak günden güne, öğünden öğüne değişiklikler olağan kabul edilebilecek bir uygulama değildir.
gösterebilir. Bu nedenlerden dolayı iştahsızlık problemi en
sık bu aylarda ortaya çıkar (Garipoğlu ve Gökçay, 2002). Pika davranışının gelişiminde biyolojik, psikolojik ve
12.1.2. Beslenme ve Yeme Bozuklukları çevresel faktörlerin etkileşiminden bahsedilmektedir.
Sınıflandırılması Genel toplumda yaygınlığı %0.2-4 arasında iken sosyal
Çocukluk döneminde görülen beslenme ve yeme kurumlarda bakılan ve zihinsel yetersizliği olan
sorunlarının çoğu geçicidir ve genellikle normal gelişimin çocuklarda bu oran %5-25’i bulmaktadır (Ali, 2001).
bir parçası olarak kabul edilir. Bununla birlikte, bazı Otizm gibi nörogelişimsel bozukluklarda ve şizofreni gibi
çocuklar için bu sorunlu beslenme davranış veya mental hastalıklarda da pika görülme sıklığının arttığı
alışkanlıkları beslenme veya yeme bozukluğu tanısı alacak bilindiğinden çocuğun bilişsel ve psikiyatrik
düzeyde olabilir. Beslenme/yeme bozukluklarını daha iyi değerlendirmesinin dikkatle yapılması önemlidir (Akgül,
tanımak ve tedavi etmek için çeşitli sınıflandırma 2020). Pikanın etiyolojisinde en çok üzerinde durulan bir
sistemleri kullanılmaktadır. Bunlar içinde yaygın olarak diğer konu ise çocuğun yetersiz uyarana maruz kalması
durumudur. Bakım veren ile yetersiz etkileşim, bozulmuş

Hicran PARLAT Sayfa 84


aile yapısı, ihmal ve istismar sıklığı pika olgularında getirmenin oluşumunda etkili olan en önemli sebebin
dikkat çekicidir. Bu nedenle değerlendirme sırasında ev tatmin edici olmayan anne-bebek ilişkisi olduğu
ortamının ve aile işlevselliğinin göz önünde düşünülmektedir. Yetersiz anne-çocuk ilişkisi, uyaran
bulundurulması gerekmektedir. Demir ve çinko eksikliği azlığı, duygusal ve fiziksel ihmal bebeğin içsel bir tatmin
ile pika arasında ilişki olduğunu gösteren birçok çalışma kaynağı aramasına neden olur (Bryant-Waugh, 2019).
bulunmaktadır (Ali, 2001). Bununla birlikte pika Mide içeriğini ağza getirerek yeme süreci yeniden
sonucunda mı demir ve çinko eksikliği meydana gelir başlatılması içsel gerginliğin azaltılmasına ve oral doyum
yoksa demir ve çinko eksikliği olan bireyler mi pika sağlanmasına neden olur. Bebek bu davranış yoluyla
davranışını daha çok sergiler henüz netleştirilememiştir. annenin dikkatini çeker. Böylece edimsel koşullanma
Bu nedenle pika davranışı gösteren her olguda demir yoluyla bu davranış pekiştirilmiş olur (Hejazi ve
eksikliği ve anemiye yönelik laboratuar değerlendirmesi McCAllum, 2014). Bu nedenle geri çıkarma davranışı
istenmelidir. değerlendirilirken çocuğun psikososyal çevresi ve
ebeveyn ilişkilerinin dikkatle incelenmesi gerekmektedir.
Pika tedavisinde öncelikle uygunsuz besinlerin yenmesine Muhtemel bir diğer sebep olarak geri çıkarma
bağlı genel tıbbi durumda bozulma olup olmadığı ele bozukluğunun sallanma, kafayı vurma gibi sterotipik
alınmalıdır. Sonraki adımda pika davranışı gösteren hareketlere benzer şekilde doğal ağrı kesicilerin
çocuğun psikiyatrik değerlendirilmesi yapılmalı, zihinsel salgılanmasını uyardığı ve özellikle gelişimsel geriliği
yetersizlik ya da diğer sorunlar incelenmelidir. Tedaviye olanlarda bu yolla rahatlama sağladığı düşünülmektedir.
başlamadan öncelikle aileye pika ile ilgili bilgilendirmede Diğer taraftan geviş getirme (ruminasyon) bozukluğu ile
bulunmak ve işbirliği kurmak yararlı olacaktır. Yeni sindirim sistemi problemleri arasında yüksek ilişki
yürümeye başlayan küçük çocuklarda besin değeri oranları bildirilmiştir. Sindirim sisteminde var olan
olmayan maddelere erişimin fiziksel olarak problemlerin üstüne geri çıkarma davranışına yatkınlık
engellenmesinden fayda görülür. Çocuğun çevresinin oluşturabilecek psikososyal sorunların eklenmesiyle
uyaran açısından zenginleştirilmesi ve anne çocuk bozukluğun ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bozukluğun
etkileşiminin arttırılmasının etkili olduğu da bildirilmiştir kendisi de tıbbi sorunlara neden olabilir. Çocuk yeterli
(Stiegler, 2005). Davranışçı psikoterapi teknikleri bu hasta miktarda yemesine karşın yeterli sindirme olmaması,
grubunda uygulanabilir. yetersiz beslenme ve gelişimsel gecikmeye neden olabilir.
Mide içeriğinin asitli yapısı nedeniyle ağızda yaralar,
12.1.2.2. Geri Çıkarma (Geviş Getirme) Bozukluğu dişlerde çürük gelişebilir (Bryant-Waugh, 2019). Acil
tedavi gerektirebilen durumlar gelişebilmektedir. Bu
nedenle değerlendirme sırasında tıbbi incelemelerin
Geri çıkarma bozukluğu bir öğünden sonra mide içeriğinin
yapılması gereklidir.
tekrarlayıcı ve istemli bir şekilde yeniden ağza getirilmesi
davranışı olarak tanımlanmıştır. Ağza getirilen besin
yeniden çiğnenebilir, yutulabilir ya da dışarı tükürülebilir. Küçük çocuklarda olguların büyük bir kısmında
Genellikle çocuk yalnız kaldığında bu davranışı sergiler, kendiliğinden düzelme izlenir. Büyük çocuklarda ve
herhangi bir etkileşime dahil olduğunda bu davranışı erişkinlerde kronik gidişat görülebilir (Hejazi ve
sonlandırır. Çocuk başlarda kısmen sindirilmiş besinleri McCAllum, 2014). Tedaviye tıbbi problemler düzeltilerek
geri getirebilmek için elini ağzına sokabilir. Daha sonraki başlanmalıdır. Ödüllendirme, mola verme gibi psikoterapi
süreçlerde ise başını geriye itme, ıkınma, karın kaslarını yaklaşımlarından fayda görüldüğü bilinmektedir.
kasma, sırtını kamburlaştırma, dilini emme gibi tipik
beden hareketleri ile bunu yapabilir hale gelir. Bu davranış 12.1.2.3. Kaçıngan/Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu
tiksinme bulantı kusma ya da başka bir sağlık durumuna (KKYAB)
bağlı olmaksızın meydana gelir. Hatta mide içeriğinin
ağıza getirilmesi sırasında çocuk zevk alıyor görünür. Bu Kaçıngan kısıtlı yiyecek alım bozukluğu uygunsuz
davranışın ardından çocukta boş bakışlar, hareketsizlik, beslenme davranışı ve enerji gereksiniminin yeterli
rahatlama gözlemlenir. Genel olarak her yaşta görülebilse düzeyde karşılanmaması ile kendinin gösteren bir yeme
de normal gelişim gösteren çocuklarda çoğunlukla bozukluğudur. Uygunsuz beslenme ya da yeme davranışı
başlangıç yaşı 3-12 ay arasındadır (APA, 2013). yemeye ya da yiyeceklere karşı isteksizlik gösterme
Bozukluğun görülme sıklığı 0-48 aylık dönemde %5.1 (iştahsızlık); yiyeceklerin duyusal özelliklerinden kaçınma
oranında bulunmuştur (Absah ve ark., 2017). Bu oran (görüntü, koku, kıvam); yemek yemenin tiksindirici
büyük çocuklar ve ergenlerde çok daha düşüktür. sonuçlarıyla ilgili endişe duyma (boğulma, kusma) gibi
Tablo 3. Geri Çıkarma Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri
farklı klinik özelliklerle kendini gösterebilir. Enerji
gereksinimin yeterli düzeyde karşılanmaması sonucu
A. En az bir ay süreyle, sık sık yediği yiyeceği geri çıkarma.
olgularda belirgin bir kilo kaybı, beklenen kilo alımını
Çıkarılan yiyecek yeniden çiğnenebilir, yeniden yutulabilir ya da sağlayamama, büyümenin duraksaması ya da besin
dışarı tükürülebilir. takviyelerine bağımlı olma gibi belirgin sağlık sorunları
görülebilir (APA, 2013).
B. Sık sık geri çıkarma, eşlik eden bir mide-bağırsak hastalığına ya da
başka bir sağlık durumuna (örn. gastroözefageal reflü, pilor stenozu) Kaçıngan kısıtlı yiyecek alım bozukluğu olan olgularda
bağlanamaz.
kişinin vücut ağırlığını ya da biçimini nasıl algıladığıyla
Psikososyal ortamdaki sorunların bu bozukluğun ilgili bir bozukluk yoktur. Kişinin beden ağırlığının düşük
gelişiminde temel neden olduğu söylenmektedir. Geviş ve yetersiz olduğunun farkında olması ve kilo alma
korkusunun eşlik etmemesi bu bozukluğun anoreksiya

Hicran PARLAT Sayfa 85


nervozaya da bulimiya nervoza ile ayırıcı tanısında açlık ipuçlarını çok az verir, yemeğe karşı ilgisizdir,
önemlidir (APA, 2013). yemek yerine konuşmayı, oynamayı, dolanmayı tercih
eder. Ebeveynler çocuklarından saatlerce hatta tüm gün
Tablo 4. Kaçıngan/Kısıtlı Yiyecek Alımı Bozukluğu DSM-5 Tanı
Kriterleri boyunca acıkmaya dair hiç sinyal alamadıklarından
yakınırlar. Bu durum belirgin gelişme geriliğine neden
A. Aşağıdakilerden birinin (ya da daha çoğunun) eşlik ettiği, uygun olur. Öğün saatlerinde bebek ve anne arasında yoğun
beslenme ve/ya da enerji gereğinin sürekli karşılanamaması ile çatışma ve kontrol mücadelesi gözlenir. Bakım verenler
kendini gösteren bir yeme ya da beslenme bozukluğu (örn; yemeye çocuğun dikkatini başka yöne çekebilecek oyuncaklar
ya da yiyeceklere karşı açıkça ilgi göstermeme; yiyeceklerin duyusal bulma, televizyon izleme, masal okuma, çocukla koşarak
özelliklerinden kaçınma; yemek yemenin tiksindirici sonuçlarıyla ve oynayarak yemek yedirme ya da gece besleme şeklinde
ilgili olarak kaygı duyma).
alternatif yollara başvurur. Bu tarz yöntemlere
başvurulduğunda çocuğun açlık tokluk gibi iç uyaranlar
1. Belirgin bir kilo kaybı (ya da çocuklarda beklenen kilo alımını tarafından düzenlenmesi gereken yeme isteği giderek
sağlayamama ya da büyümenin duraklaması).
çatışma mücadele gibi duygulara bağlı olarak dış
uyaranlarla ilişkili olmaya başlar.
2. Belirgin bir beslenme eksikliği.

4- Duyusal nedenlere bağlı yeme reddi: Bu bozuklukta


3. Enteral (tüp yardımıyla) beslenmeye ya da ağızdan besin
destekçilerine bağlı kalma. çocuklar besinlerin tatlarına içeriklerine ısılarına
kokularına ve diğer duyusal özelliklerine bakarak yeme
4. Ruhsal-toplumsal işlevselliğin belirgin olarak düşmesi.
reddi sergiler. Özellikle besin çeşitliliğinin artmaya
başladığı 12-24 aylık dönemde ortaya çıkar. Çocuk
hoşlanmadığı besine bazen sadece yüzlerini ekşitirek
B. Bu bozukluk, ulaşılabilir yiyecek olmaması ya da kültürel olarak
onaylanan bir uygulama ile daha iyi açıklanamaz.
bazen de kusarak ya da öğürerek tepki gösterir. Böyle bir
deneyimden sonra çocuklar o yiyeceği ve renk, görünüş,
koku olarak ona benzer diğer yiyecekleri yemekten
C. Bu yeme bozukluğu, yalnızca anoreksiya nervoza ya da bulimiya
nervozanın gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve kişinin vücut kaçınır. Sonuç olarak çocuk bütün bir yemek grubunu
ağırlığını ya da biçimini nasıl algıladığıyla ilgili bir bozukluk reddetmiş olur. Bu çocukların birçoğu dokunma, ses, koku
olduğuna ilişkin bir kanıt yoktur. gibi diğer duyusal alanlarda da hassasiyet gösterebilirler.
Özellikle otizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda sık
görülür.
DSM-5’teki haliyle bu bozukluk bebeklik ve erken
çocukluk dönemindeki beslenme ve yeme bozukluklarını 5- Travma sonrası beslenme bozukluğu: Bu beslenme
içine alan bir şemsiye tanı olarak nitelendirilebilir. bozukluğunda yeme reddi şiddetli kusma, boğulma,
Chaator (2002), bu dönemde görülen yeme bozukluklarını cerrahi operasyon gibi sindirim yolunu ilgilendiren
daha iyi tanımlamak amacıyla nedenlerine yönelik başka travmatik bir olay sonrasında gelişir. Bazı çocuklar
bir sınıflandırma sistemi önermiştir. biberondan içmeyi reddedip, kaşıkla yemeyi kabul
ederken, bazıları sadece sıvı ya da püre gıdaları kabul
1- Durum düzenlemesindeki sorunlara bağlı yeme edebilir ya da her türlü ağızdan beslenmeyi reddetme
bozukluğu: Bebek yenidoğan döneminden itibaren davranışı görülebilir. Kaygı belirtileri ile birlikteliği sıktır.
beslenme için gerekli olan sakin bir uyanıklık haline
erişmek ve bunu sürdürmekte güçlük yaşar. Bazen 6- Eşlik eden tıbbı durumla ilişkili beslenme
beslenemeyecek kadar uykulu bazen de aşırı huysuz ve bozukluğu: Yeme reddi ve yetersiz besin alımı reflü,
gergindir. Anne bebek arasında zayıf etkileşim mevcuttur. besin alerjisi, solunum yetmezliği gibi tıbbi bir nedene
bağlı olarak gelişir. Bebek yemeye başlama konusunda
2- Bakım veren-bebek etkileşiminde karşılılık ile ilişkili zorlanmazken, öğün sırasında sıkıntısı giderek artar ve
beslenme bozukluğu: Bu beslenme bozukluğu genellikle beslenmeyi durdurur. Altta yatan tıbbı sorunun
yaşamın ilk yılında ortaya çıkar. Anne-bebek etkileşimi düzeltilmesi ile beslenme sorunları azalır (Chatoor, 2009).
karşılıklı iletişimden ve ilişkilerinde karşılıklı
memnuniyetten yoksundur. Bebek beslenme sırasında 12.1.2.3.1. Kaçıngan/Kısıtlı Yiyecek Alımı
gelişim düzeyine uygun göz teması, gülümseme, ses Bozukluğunda Değerlendirme ve Tedavi
çıkarma gibi sosyal karşılılık becerileri gösteremez. Bu
yetersiz karşılılık bebekte belirgin büyüme ve gelişme KKYAB gelişmesinde tıbbi, psikolojik ve sosyokültürel
geriliğine neden olur. Bakım veren sıklıkla bu durumun faktörlerin karmaşık bir etkileşimi söz konusudur.
farkında değildir. Bebek genellikle bir çocuk doktoruna Öncelikle beslenme/yeme bozukluğuna neden olabilecek
enfeksiyon gibi farklı bir sorun varlığı sebebiyle tıbbi problemler sorgulanmalı, şiddetli beslenme
getirildiğinde bebeğin malnutrisyona uğramış olduğu fark bozukluğu olan vakalarda çocuk sağlığı ve hastalıkları
edilir. uzmanına yönlendirme yapılmalıdır (Lock ve ark., 2016).

3- İnfantil anoreksiya: Bu beslenme bozukluğu kendi Klinik değerlendirmede çocuğun gelişimsel öyküsü,
kendine beslenmeye geçişin yaşandığı 6 ay – 3 yaş arası beslenme için dönüm noktaları (anne sütü, ek gıda),
dönemde çocuğun yeterli miktarda besin almayı ailenin yemek zamanları ve rutinleri, daha önce bu
reddetmesiyle karakterizedir. Bebek ya da süt çocuğu problemin çözümü için neler yapıldığı üzerinde

Hicran PARLAT Sayfa 86


durulmalıdır. Ebeveynler genellikle çocuklarının ne kadar
etmek ya da kızdırmak için değil açlık ve tokluk sinyallerine göre
beslenmesi gerektiği ile ilgili yeterli düzeyde bilgi düzenlemelidir. Anneler çocuklarını çok iyi kaşık kullandın bravo
birikimine sahip değildirler. Ebeveynlerin doldurduğu diye övebilir.
beslenme çizelgeleri ile ailenin bahsettiği beslenme
kısıtlılığının hangi boyutta olduğu öğrenilir. Ayrıca -  Yemek sırasında çocuğun dikkatini dağıtacak oyuncaklar ya da
çocuğun aldığı besinlerin çeşidi, kıvamı, öğünlerin nerede televizyon olmamalıdır. Çocuğun dikkati dağıldığında kendi içsel
olduğu, ne kadar sürdüğü ve beslenme sürecine kimlerin sinyallerine odaklanmakta güçlük çeker.
katıldığı konusunda da ayrıntılı bilgi edinilmiş olur.
Zorlanılan noktaların görülmesi ve müdahale -  Çocuğun yeme alışkanlıkları doğrudan veya dolaylı olarak ailenin
yaklaşımlarının belirlenmesi amacıyla öğün saatlerindeki beslenme alışkanlıklarından etkilenir. Çocuklar için önlerine yemek
koyup denemelerini söylemektense anne ve babanın yerken
anne çocuk etkileşiminin gözlemlenmesi faydalıdır. hoşlandıkları bir şeyi istemesini beklemek daha etkilidir. Çocuk
KKYAB olan çocukların annelerinin besleme tutumlarına yemeği almaya odaklandığında kokusuna tadına daha az odaklanır.
bakıldığında çocuğun açlık sinyallerini görmezden gelerek Özellikle de süt çocukları kendi kontrollerindeyken yeni besinler
güç kullanma yoluyla kontrol sağlamaya çalıştıkları, denemeye daha meyillidir.
davranış ve duygu düzenlemesi amacıyla yemeyi
kullandıkları veya ceza ya da uygunsuz ödül -  Eğer çocuk belirli bir besine karşı şiddetli olumsuz yanıtlar
yöntemleriyle çocuğu beslemeye çalıştıkları göze veriyorsa ebeveynler bu besini çocuğa dayatmaktan vazgeçmelidir.
Yenilenen maruz bırakmalar çocuğun yemeğe dair korkularını
çarpmaktadır. Evde kaydedilen beslenme videoları arttırabilir. Eğer çocuk besine daha hafif olumsuz yanıtlar veriyorsa
aracılığıyla öğün saatlerinde çocuğun gösterdiği tepkilerin ebeveynler besini başka bir zamanda, önceden sevdiği bir yemekle
ve ebeveyn tutumları gözlemlenebilir (Chatoor, 2009). birlikte küçük miktarlarda tekrar deneyebilir.
KYAB tanısı alan çocuklarda eşlik eden ruhsal hastalık
oranlarının yüksek olduğu bildirilmektedir. Özellikle diğer -  E3N + Ç1N kuralı uygulanmalıdır. Burada olması gereken
yeme bozukluklarından ayrıcı tanısının yapılabilmesi için ebeveynlerin yemekte neyi, nerede ve ne zaman yiyeceğine karar
beden algısı ve vücut ağırlığı ile ilgili öykü detaylı şekilde vermesi (E3N), çocuğun ise ne kadar (Ç1N) yiyeceğine karar
vermesidir. Sorunlu durumlarda, ebeveynleri yemek konusunda
sorgulanmalıdır.
kontrol altına alan çocuk genelde öğünleri kendi istediği yerde
(televizyon karşısında, oyun oynarken), kendi istediği zamanda ve
KKYAB tedavide diğer branşları da kapsayan kendi istediği yiyeceklerle hazırlatır. Ebeveynler ise kendilerine göre
multidisipliner bir yaklaşımın gerekli olduğu gerekli olan miktarda yemesi için çocukları zorlar. Açlık tokluk
duygusunun gelişimini sağlamak için çocuğun ne kadar’a; sınır
düşünülmektedir (Lock ve ark., 2016). KKYAB olan koyma, düzenli öğün saatleri oluşturma ve tat duyusu geliştirme için
hastaların tedavi planı yapılırken farklı klinik ise diğerlerine ailenin karar vermesi gerekir.
görünümlerin varlığı nedeniyle farklı tedavi ihtiyaçları
olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Kanıtlanmış -  Bu yöntemler uygulanırken çocuğun yeni düzene alışması sırasında
net bir tedavi yöntemi olmadığından, öncelikle ailenin özellikle ilk 10 gün kilo kaybı olabilir. Hidrasyon açısından çocuk
çocuğun yaşadığı zorlukların farkına varması dikkatlice izlenmelidir. Çocuğun yediği besinler dikkatle incelenmeli
sağlanmalıdır. Özellikle kaygı ya da korkuya dayanan, ve eksik olan vitamin/mineraller takviye ile desteklenmelidir.
besinlerden kaçınma davranışı için aile temelli tedavi Olgu Örneği
yaklaşımları önerilmekte ve ailenin tedavi sürecine
katılımının sağlanması önemli görülmektedir. Duyusal
seçicilik ya da yemeğe karşı ilgisizlik durumlarında ise 26 aylık kız çocuğu annesiyle birlikte çocuk psikiyatri
davranışsal yaklaşımların kullanılması faydalı kliniğine yeme reddi ve büyümede gecikme şikayetiyle
bulunmuştur (Chatoor, 2002). KKYAB tedavisinde başvurdu. Çocuğun büyüme eğrisinde kilosunun 5.
farmakolojik tedavinin etkinliği hakkındaki bilgilerimiz persantilde, boyunun ise 20. persantilde olduğu öğrenildi.
çok sınırlıdır. Baş çevresinin ise yaşına uygun aralıkta 50. persantilde
olduğu saptandı. Çocuğun bilişsel ve motor gelişmesinde
Tablo 5. Ebeveynler İçin Çocuklarda Besle(n)me Önerileri herhangi bir gerilik gözlenmedi. Çocuğun beslenme
aşamaları sorgulandığın ilk altı ay yalnızca anne sütüyle
-  Çocuğun açlık sinyallerini güçlendirmek için öğün saatleri 3-4 saat beslendiği öğrenildi. O dönemde annenin sürekli karanlık
aralıklarla düzenlenmelidir. Çocuk arada yemek isterse yemek ve sessiz odalarda emzirdiği, çünkü en ufak bir ses
vaktine kadar beklemesi gerektiği söylenmeli, öğünler arasında su
haricinde herhangi bir atıştırmalık, süt, meyve suyu tüketilmemelidir.
duyduğunda bebeğin emmeyi bırakarak sesin kaynağına
Zaten ufak porsiyonlarla doyduğu için arada yemek vermek çocuğun yöneldiği söylendi. Ek gıdaya geçildiğinden beri ise
yemek saatinde tok hissetmesine sebep olur. çocuğun mama sandalyesinde çok kısa bir süre
oturabildiği, ilk kaşıkları sorunsuz aldığı ancak çabuk
-  Ebeveynler çocuğun önüne yemekleri küçük porsiyonlarda sıkılarak yemeyi erken reddettiği öğrenildi. Annesi böyle
koymalıdır ve çocuğun ikinci/üçüncü/dördüncü sefer istemesine fırsat zamanlarda kızarak, yemezse büyüyemeyeceğini
sağlamalıdır. Böylece çocuğun yeme sürecine dahil olması söyleyerek, burnunu kapatıp ağzını açmasını sağlayarak
sağlanmalı, sıkılmasının önlenmesi, önündeki büyük yemeğe karşı
ağzına besinleri tıkıştırmaya çalıştığını çekinerek ifade
yenilmiş hissetmesi önlenir.
etti. İlerleyen aylarda bu sorunun gittikçe arttığı, çocuğun
artık mama sandalyesi ya da yemeği hatırlatan herhangi
-  Öğünler 20-30 dakikadan fazla sürmemelidir. Çocuklar genellikle
20 dakikada doyar. Daha fazlası bir sonraki yemek öğününde bir şey gördüğünde bile huzursuzlandığı öğrenildi.
çocuğun kendini tok hissetmesine sebep olur. Aileden çocuğun bir öğünde yediği besinlerin miktarı,
öğünün nerede yendiği, çocuğun o sırada nasıl
-  Ebeveynler çocuğu ne kadar az yediği için eleştirmemeli ne kadar davrandığıyla ilgili üç günlük kayıt tutmaları ve normal
çok yediği için de övmemelidir. Çocuk beslenmesi annesini mutlu zamanlardaki bir öğünlerini video kaydına almaları
istendi. Bir sonraki görüşmede çizelgeden çocuğun öğün

Hicran PARLAT Sayfa 87


miktarının birkaç kaşıktan öteye gidemediği, öğünlerin olanlarda tekrarlayıcı kusmalara bağlı diş minesinde
genelde televizyon karşısında ya da çocuk koştururken erozyon oluşabilmektedir. AN olan hastalarda ayrıca
yendiği ve çocuğun öğün sırasında huzursuz olduğu sürekli üşüme hissi, kuru cilt, saç dökülmesi, lanugo kılları
anlaşıldı. Video kaydında annenin çocuğu sıkı sıkı tutarak gibi belirtiler görülebilmektedir. Yetersiz beslenme ve
kaçmasını engelleyecek şekilde oturttuğu, önüne anormal yeme davranışı karaciğer, pankreas ve böbrek
telefonundan çocuğun en sevdiği programı açtığı, kaşıkları üzerinde etkilere yol açarak çeşitli biyokimyasal ve
boğazından aşağı itercesine zorla ağzına soktuğu, çocuğun hormonal problemlere yol açabilir (Zipfel ve ark., 2015).
ise sürekli dikkatinin başka yerlerde olduğu, kaşığı ele Özellikle tıkınırcasına yeme çıkartma tipi AN hastaları
geçirmeye çalıştığı, ağladığı huzursuzlandığı görüldü. Bu sıvı ve elektrolit problemleri açısından ciddi risk
bilgiler ışığında çocuğa kaçıngan kısıtlı yiyecek alım altındadır. Hormonal problemlerin önemli bir göstergesi
bozukluğu tanısı konuldu. Aileye bu konuda psikoeğitim ergenlik öncesi kızlarda menarş gecikmesi, ergen kızlarda
yapıldı, beslenme önerilerinin olduğu bir kitapçık verildi. ise adetlerin durmasıdır. Yetersiz beslenme ve hormon
dengesizliğine bağlı olarak kemik gelişimi etkilenebilir
12.1.2.4. Anoreksiya Nervoza (Lock ve ark., 2016). Büyüme ve gelişme döneminde olan
çocuk ve ergenler için bu etkileşim çoğu zaman geri
Anoreksiya nervoza (AN), kişinin beden algısındaki dönüşümsüzdür.
bozulma sonucu daha zayıf olma amacıyla ortaya çıkan
uygunsuz yeme davranışlarının görüldüğü ciddi bir yeme AN olan hastalarda başta depresyon, anksiyete
bozukluğudur. Diğer yeme bozukluklarında uygunsuz bozuklukları ve obsesif kompulsif bozukluk olmak üzere
yeme davranışları her zaman düşük vücut ağırlığına neden başka psikiyatrik bozukluklar da oldukça sık
olmazken bu bozukluğun temel kriterlerinden biri hastanın görülmektedir. AN olan hastalarda beslenme/yeme
yaşına, cinsiyetine, gelişimsel durumuna ve fiziksel bozukluğu ilerledikçe kilo kaybına bağlı ciddi fiziksel,
sağlığına göre olması gereken tartının altında olması, ruhsal ve bilişsel sorunlar ortaya çıkmaktadır. AN, en
beklenen tartı artışının olmaması ya da normal gelişim yüksek ölüm oranlarına sahip psikiyatrik bozukluklar
eğrisini koruyamamasıdır (APA, 2013). Düşük beden arasında yer almaktadır (Zipfel ve ark., 2015).
ağırlığı kişinin kilosunu boyunun karesine bölerek
hesaplanan vücut kitle indeksine (VKİ) göre belirlenir. AN olan bireylerde bozukluğun şiddetini belirlemede
Dünya Sağlık Örgütü VKİ’nin 18.5’un altında olmasını önemli ölçütlerden birisi VKİ değeridir. DSM-5’te, VKİ
düşük vücut ağırlığı olarak tanımlar. Çocuk ve ergenlerde 17 ve üzeri olgular hafif düzeyde, 16-17 arası olanlar orta
ideal vücut ağırlığı gelişimsel döneme göre değişiklik düzeyde, 15-16 arası olanlar ağır düzeyde, VKİ 15’in
gösterdiğinden VKİ eğrilerinin kullanılması önerilir. altında olan olgularsa çok ağır düzeyde olarak
sınıflandırılmaktadır (APA, 2013).
AN olan bireylerin diğer bir tipik özelliği düşük beden
ağırlığına sahip olmalarına rağmen kendilerini şişman AN’nin klinik görünüm ve gidişatı açısından iki farklı alt
hissetmeleri ya da şişmanlayacakları konusunda yoğun bir tipi vardır:
kaygı duymalarıdır. Bu durum kilo vermekle azalmadığı
gibi kilo verdikçe arttığı da söylenebilir. Bu endişe kişinin
kısıtlı miktarda yemek yemesine, yoğun egzersiz 1-Kısıtlı tip: Bu alt tipte tartı kaybı kişinin besin alımını
yapmasına, kendini kusturma gibi kilo almayı engelleyen kısıtlamasıyla ve/ya aşırı egzersiz yapmasıyla olmuştur.
davranışları sürekli olarak sergilemesine neden olur (APA, Son 3 ay içinde tıkanırcasına yeme ve/ya çıkartma atakları
2013). yoktur.

Bu uygunsuz davranışların asıl nedeni ise kişinin beden 2-Tıkanırcasına yeme/çıkartma tipi: Bu alt tipte ise son
ağırlığını ya da biçimini algılamasında ciddi bozulmaların 3 ay içinde tekrarlayan tıkanırcasına yeme ve/ya çıkartma
olmasıdır. Bazı bireyler kendilerini aşırı şişman atakları olmuştur. Hastalar tıkanırcasına yedikten sonra
hissederken bazıları ise zayıf olduklarını bilse de bazı kusarak ya da ishal yapıcı, idrar söktürücü ilaçlar
beden bölgelerinin şişman olduğunu düşünebilir. AN olan kullanarak yediklerini telafi etmeye çalışırlar. Çocuk ve
bireylerin kendilerine güvenleri beden ağırlıklarına fazlaca ergenlerde bu alt tipe daha az rastlanır.
bağımlıdır. Beden ağırlığını ya da biçimini kontrol etmek Tablo 6. Anoreksiya Nervoza DSM-5 Tanı Kriterleri
için tartıya çıkma, aynaya bakma, ölçümler yapma gibi
davranışları günde birkaç defa sergileyebilirler. Bu A. Gereksinimlere göre enerji alımını kısıtlama tutumu,
bireyler genellikle düşük beden ağırlığı ve ilişkili risklerin kişinin yaşı, cinsiyeti, gelişimsel olarak izlediği yol ve
ciddiyetinin farkında değildirler ya da bunu önemsemezler beden sağlığı bağlamında belirgin bir biçimde düşük bir
(APA, 2013). Tedavi arayışını engellemek ve yeme vücut ağırlığının olmasına yol açar. Belirgin bir biçimde
davranışını gizlemek için bol kıyafetler giyebilirler. Bu düşük vücut ağırlığı, olağan en düşüğün altında ya da
durum tanı koymayı ve tedavi sürecini zorlaştırabilir. çocuklar ve gençler için beklenen en düşüğün altında
olarak tanımlanır.
AN hastalarında yetersiz beslenmeye bağlı olarak
zayıflamış kol ve bacaklar, dışardan fark edilen B. Kilo almaktan ya da şişmanlamaktan çok korkma ya da
kaburgalar, belirginleşen yüz kemikleri, deri altı ya belirgin bir biçimde düşük vücut ağırlığında olmasına
dokusu ve kaslarının erimesi gibi fiziksel belirtiler karşın kilo almayı güçleştiren sürekli davranışlarda
görülebilmektedir. Tıkanırcasına yeme çıkarma tipi

Hicran PARLAT Sayfa 88


hassasiyetlerin eklenmesi AN’nin genellikle ergenlik
döneminde başlamasına sebep olduğu düşünülmektedir.
bulunma.
AN kadının beden ve görüntüsünün daha ön planda
C. Kişinin vücut ağırlığını ya da biçimini nasıl tutulduğu gelişmiş ülkelerde daha sık görülmesi bu
algıladığıyla ilgili bir bozukluk vardır, kişi, kendini durumun bir "batı kültürü" bozukluğu olduğunu
değerlendirirken vücut ağırlığı ve biçimine yersiz bir düşündürmektedir. İdeal ince beden algısı, ebeveyn çocuk
önem yükler ya da o sıradaki düşük vücut ağırlığının ilişkisi kalıpları, değer yargıları ve aile yapısındaki
önemini hiçbir zaman kavrayamaz. kültürel farklılıkların bu durumda etkisi olduğu
vurgulanmaktadır. Aynı zamanda kadının beden imajına
Son yıllarda özellikle çocuk ve ergenler arasından AN
sürekli vurgu yapan medyanın da bu durum üzerinde etkisi
sıklığında önemli bir artış olduğu bildirilmektedir (Zipfel
olduğu bildirilmiştir. Yapılan çalışmalarda zayıf beden
ve ark., 2015). Ergen kızlar arasında AN görülme
imgelerine maruz kalan kız ve erkek çocuklarında, beden
sıklığının %0.3-0.7 arasında olduğu bildirilmiştir (Lock ve
imajlarından memnuniyetsizlik ve “ideal” vücut
ark., 2016). Genel toplumda ve ergenler arasında kızlarda
standartlarını taklit etme çabasında artış görüşmüştür
belirgin olarak 10 kat, daha sık görülmektedir. AN her
(Murnen ve ark., 2003).
toplumda görülmekle birlikte kadının beden ve
görüntüsünün daha ön planda tutulduğu batı toplumlarında
12.1.2.4.1. Anoreksiya Nervoza Hastalarında
daha sık görülmektedir (Lock ve ark., 2016).
Değerlendirme ve Tedavi
AN ortaya çıkmasında genetik-biyolojik, bireysel ve
AN, ölümle sonuçlanabilecek kadar ciddi bir psikiyatrik
psikososyal (ailesel ve çevresel) birçok etkenin birlikte rol
bozukluktur. AN olan hastalarda tedavi süreci ne kadar
oynadığı düşünülmektedir. Yapılan çalışmalarda, AN’de
erken başlarsa iyileşme oranları o kadar yüksek
kalıtımsal geçişin % 28 ile% 74 arasında değiştiğini
olmaktadır. Bu hastalar genellikle tartı kaybından rahatsız
destekleyen veriler saptanmıştır (Zipfel ve ark., 2015).
değildir ve bu kaybın muhtemel sonuçlarını öngöremez ya
Ailede anoreksiya nervoza varlığı durumunda, diğer aile
da önemsemezler. Hastalar ruh sağlığı uzmanına
üyeleri genel topluma göre AN açısından beş kart artmış
genellikle kendi istekleri dışında aileleri tarafından
risk altındadır (Lock ve ark., 2015). Mizaç ve kişilik
getirilir. Bu nedenle gerek değerlendirme gerek tedavi
özellikleri de AN gelişiminde etkili bulunmuştur.
sürecinde hasta ve aile ile yakın işbirliği içinde olmak
Mükemmelliyetçi, obesesif ve çekingen kişilik özellikleri,
önemlidir (Lock ve ark., 2016).
zihin kuramı becerilerinde güçlük, bilişlerde katılık, duygu
düzenleme ve ifade etmede zorluklar AN olan bireylerde
genel toplumdan daha sık görülmektedir. Bazı çalışmalar AN olan hastaların değerlendirme ve tedavi sürecinde
bu özellikleri, hem hastalık süresince hem de iyileşme dikkate alınması ve yapılması gerekenler çok yönlüdür.
döneminde var olması nedeniyle “endofenotip” olarak Öncelikli konu hastanın beslenme, beden sağlığı, tıbbi
nitelendirmiştir. Aynı zamanda AN olan bireylerde ortak sorunlar ve hayati risk açısından değerlendirilmesi ve
birtakım nörokimyasal ve anatomik değişiklikler gerekli müdahalelerin yapılmasıdır. AN olan hastalarda ilk
saptanmıştır; ancak bunların anoreksiyanın nedeni mi seçenek tedavinin ayaktan sürdürülmesidir (Mairs ve
yoksa sonucu mu olduğu hala tartışmalıdır (Lock ve ark., Nicholls, 2016). Ancak AN şiddetine, ölüm veya intihar
2015; Zipfel ve ark., 2015). riskine, hastanın ve/ya ailenin işbirliği düzeyine veya
ayaktan tedaviye uyum ve yanıt düzeyine bağlı olarak
hastane yatışı gerekebilir. Hastane yatışı, gerekli tıbbi
Anoreksiya nervoza genellikle 14-18 yaşları arasında
inceleme ve müdahalelerin yapılması, hastayla
başlar. Orta geç ergenlik döneminde başlaması gelişimsel
tedavi/terapi işbirliğinin sağlanması, sağlıklı beslenme
özelliklerin belirgin rolü olduğunu düşündürmektedir.
sürecinin başlatılması ve olası intihar riskinin önlenmesi
Prematürite, yenidoğan ve bebeklik döneminde yaşanan
açısından önemli bir imkandır. AN tedavisi psikiyatri
beslenme ve uyku problemleri, okul çağında anksiyete,
uzmanı, çocuk sağlığı veya dahiliye hastalıkları uzmanı,
depresyon gibi ruhsal bozuklukların varlığı, yaşamın
diyetisyen ve hemşire gibi farklı disiplinler ile işbirliği
erken dönemlerinde seçici yemek yeme gibi bir takım
içinde yürütülmelidir (Lock ve ark., 2016).
gelişimsel risk faktörleri AN ile ilişkilendirilmiştir (Zipfel
ve ark., 2015). Bununla birlikte gelişimsel dönemde
yaşanan aile ve çevreyle ilgili olumsuz erken dönem AN tedavisinde ilk yapılması gereken yetersiz beslenmeye
deneyimleri kişinin kendini değersiz hissetmesine ve bu bağlı sorunların giderilmesi ve sağlıklı beslenme
olumsuzluğu bedeni ile ilişkilendirmesine neden olabilir. davranışlarının tekrar kazandırılmasıdır. Yetersiz
AN olan bireylerde bu olumsuz deneyimlere neden beslenme zihinsel ve bilişsel işlevlerde ciddi bozulmaya
olabilecek iletişim kurmakta zorlanan, sorun çözme yol açtığından, bu hastaların psikoterapiden de fayda
becerilerinde yetersizlikleri olan çocuğun özerklik ve görmesi zor olacaktır. Deneyimli bir diyetisyen eşliğinde
bağımsızlık arayışlarını ketleyen aile özellikleri olduğu kademeli olarak kalori alımı arttırılmalı ve tartı alımı
düşünülmektedir. Ergenlerin bu sorunlarla baş edebilmek sağlanmalıdır (Mairs ve Nicholls, 2016). Bütün tedavi
için kontrol altına alamadıkları aile ilişkilerini, bedenlerine süresince örneğin, hastaneye yatış ve hastanın beslenmesi
yönelttikleri telafi stratejileri geliştirdikleri konusunda, mümkün oldukça hasta ve/ya aileyle işbirliği
varsayılmaktadır. Gelişimsel süreçte yaşanan zorluklara içinde olmaya çalışmak önemlidir. Öncelikli tıbbi
ergenlikte ortaya çıkan hormonal değişiklikler ve duygusal müdahalelerin ardından, kısa ve/ya uzun vadede AN

Hicran PARLAT Sayfa 89


tedavisinde ele alınması gereken konular tablo 7’de
özetlenmiştir.
-  Yiyecekler veya beslenme
hakkındaki çarpık veya aşırı
AN olan ergenlerde faydalı olduğu bilinen en etkili tedavi uğraşıların veya yanlış
yöntemi aile odaklı terapilerdir. Ebeveynleri ile birlikte bilgilerin ele alınması
tedavi sürecine katılmak istemeyen vakalarda bilişsel
davranışçı terapi (BDT) tercih edilebilir. Gerekli -  Aile içindeki veya yaşıt
durumlarda psikofarmakolojik tedaviler eşlik eden ilişkilerindeki zorlukların ele
psikiyatrik bozuklukların tedavisinde faydalı olabilir alınması
(Lock ve ark., 2016). Hastaya yönelik bireysel terapilerde
sadece yeme bozukluğu değil, varsa diğer sorunlar da ele -  Eğitim-öğretim hayatıyla
alınmalıdır. ilgili zorlukların ele alınması

-  Eşlik eden psikiyatrik


AN olan ergen hastaların yaklaşık yarısının bir sene içinde
bozukların etkili bir şekilde
tedaviye yanıt verdiği görülmektedir. Bununla birlikte bu tedavi edilmesi
hastaların yarısında ise hastalığın kronikleştiği
saptanmıştır (Mairs ve Nicholls, 2016). Genel olarak,
tedaviye erken dönemde başlanan, aile desteği iyi olan ve 12.1.2.5. Bulimiya Nervoza
eşlik eden psikiyatrik bozuklukların olmadığı olguların
uzun dönemde daha iyi prognoza sahip olduğu Bulimiya nervoza (BN) tekrarlayan tıkanırcasına yeme
belirtilmektedir. ataklarını uygunsuz dengeleyici davranışların takip ettiği
Tablo 7. Anoreksiya Nervoza Hastalarında Değerlendirme ve
yeme bozukluğudur. Tıkanırcasına yeme atakları çoğu
Tedavi Bileşenleri kişinin yiyebileceğinden fazla miktarda yiyeceğibelirli bir
süre içerisinde yeme olarak tanımlanmaktadır (APA,
Tıbbi Değerlendirme ve Tedavi Psikiyatrik Değerlendirme ve 2013). Ataklar sıklıkla üzüntü, sinirlilik gibi olumsuz bir
Tedavi duygulanımı takiben ortaya çıkar. Atak öncesinde güçlü
bir iştah ve yeme arzusu oluşur. Genellikle 30-60 dakika
-  Yetersiz beslenmeye bağlı -  Hasta ve aileyle terapötik gibi kısa bir süre içerisinde çok yoğun miktarda yemek
vücut-organ fonksiyonlarının işbirliğinin kurulması tüketilir. Atak genellikle karın ağrısı, kendi kendine kusma
değerlendirilmesi için detaylı gibi nedenlerle sonlandırılır. Atağa neden olan olumsuz
laboratuvar testleri (kan tahlilleri,
-  Eşlik eden psikiyatrik duygulanımda yeme sonrası kısa bir rahatlama görülebilir
EKG, kemik yoğunluğu, beyin
görüntüleme vs)
bozukluların, intihar düşüncesi ancak atağı genellikle aşırı yemeye bağlı suçluluk,
ve riskinin değerlendirilmesi kendinden tiksinme gibi duygular izler.
-  Kilo, boy, vücut kitle indeksi,
-  AN’nin ortaya çıkmasında
tansiyon, nabız, ateş gibi
veya kötüleşmesinde etkili olan
BN hastalarında yeme ve atak sürecine eşlik eden kontrolü
parametrelerin ölçülmesi
bireysel, ailesel, çevresel kaybetme duygusunun varlığı dikkat çekicidir. Kontrol
faktörlerin değerlendirilmesi kaybı yemekten kendini alıkoyamama ya da gönüllü
-  AN ilişkili fizik bulguların olarak yemek yemeyi durduramama olarak
değerlendirilmesi tanımlanmaktadır. Hastalar bu duygu nedeniyle uzun süre
-  Aile içi ve yaşıt ilişkilerinin
değerlendirilmesi yemek yememeden durmaya çalışabilir. Bu durum bir
-  AN şiddetinin değerlendirilmesi kısır döngü şeklinde hastanın daha yoğun açlık
-  Tedavi veya terapinin şekli, hissetmesine ve tıkanırcasına yemesine sebep olur.
-  Hastane yatış ihtiyacının içeriği, hedefleri ve sıklığı gibi Böylece bu bireylerde uzun açlık dönemleri ve yeme
değerlendirilmesi konuların bilimsel ve gerçekçi ataklarından oluşan uygunsuz bir yeme örüntüsü
bir şekilde hasta ve aileyle geliştirilir.
işbirliği içinde belirlenmesi

-  Beslenme konusunda, -  Hastanın ve ailenin AN, Bu olumsuz duygular ve kilo alma korkusu hastalarda
mümkünse işbirliği içinde, bir ilişkili riskler ve tedavi şekli ve tekrarlayan uygunsuz telafi edici davranışlar gelişmesine
program oluşturulması süreci konusunda neden olur. Yeme atakları genellikle kendi kendini
bilgilendirilmesi (psikoeğitim) kusturma davranışıyla dengelenmeye çalışılır. Hastaları
-  Yetersiz beslenmeye bağlı bunu genellikle parmaklarını kullanarak, yoğun sıvı
eksikliklerin giderilmesi, günlük -  Sorunlu yeme/beslenme veya tüketerek ya da ipeka şurubu gibi ilaçlar kullanarak
yeterli ve dengeli gıda ve sıvı çıkartma alışkanlıklarının yapmaya çalışır. Kusma sonucu sadece atak sonrası oluşan
alımının sağlanması mümkün oldukça bırakılması
suçluluk duygusundan değil, aşırı yemenin verdiği fiziksel
rahatsızlık hissinden de rahatlama sağlanır. Hastalığın
-  Vücut kitle indeksinin normal -  Sağlıklı yeme/beslenme ilerleyen döneminde kusma kendi kendine başlatılabilen
sınırlara gelmesinin sağlanması alışkanlıklarının kazanılması,
sürdürülmesi
bir eylem haline gelir. Bu hastalarda kusma dışında,
diüretik ya da laksatif gibi ilaçların kullanımı, uzun süreli
-  Özellikle ciddi vakalarda beden açlık periyotları, aşırı egzersiz yapma gibi dengeleyici
sağlığıyla ilgili konuların -  Beden imajıyla ilgili çarpık
(örneğin; kas ve iskelet sistemi) düşüncelerin ele alınması davranışlar da görülmektedir (APA, 2013). Çocuk ve
uzun vadede takip edilmesi ergen yaş grubunda ilaçlarla telafi davranışları daha az
görülür.

Hicran PARLAT Sayfa 90


BN hastalarının kendilerine güvenleri tıpkı AN boyu en az bir psikiyatrik eş tanı olduğu bildirilmektedir
hastalarında olduğu gibi beden ağırlıklarından fazlaca (Lock ve ark., 2016).Bulimiya hastalarına en sık eşlik
etkilenir; ancak AN hastalarından farklı olarak BN eden ruhsal patoloji duygudurum bozukları ve kaygı
hastaları normal kilolu ya da normalden fazla kilolu bozukluklarıdır. Hastaların üçte birinde intihar davranışı
olabilirler (APA, 2013). BN tanısı konulabilmesi için görüldüğü bilinmektedir (Lock ve ark., 2016).
atakların AN kriterlerinin karşılandığı dönemlerde ortaya
çıkmaması gerekir. Aksi takdirde tanının AN tıkanırcasına BN, birçok vücut sistemini etkileyebilen ciddi tıbbi
yeme-çıkartma alt tipi olarak yeniden gözden geçirilmesi durumlara sebep olabilir. Bu durumlar genellikle uygusuz
gerekmektedir. dengeleyici davranışlara ikincil olarak gelişir. Kusma
sonucu diş minesinde erozyon, elektrolit dengesizliği, elde
BN tanısı tıkanırcasına yeme atakları ve uygunsuz yaralar (Russel işareti), yemek borusunda yırtılma gibi
dengeleyici davranışların en az üç aydır haftada en az bir tıbbı sorunlar ortaya çıkabilir (Lock ve ark., 2016). Aynı
kez gözlendiği vakalarda konulur. Ayrıca DSM-5’te şekilde laksatif ve diüretik ilaç kullanımı da ciddi kardiyak
bozukluğun ağırlık düzeyi uygunsuz dengeleyici ve metabolik problemlere yol açabilir.
davranışların yoğunluğuna göre belirlenir. Haftada 1-3
defa uygunsuz telafi edici davranış gözlenen olgularda BN hastalarında ölüm sıklığı, ikincil gelişen tıbbı
hafif düzey BN tanısı konulurken, haftada 14 veya daha durumlar ve intihar davranışı nedeniyle genel topluma
fazla uygunsuz telafi edici davranışın gözlenmesi çok ağır göre iki kat daha fazla görülmektedir. 5-10 yıllık izlem
düzey olarak sınıflandırılır (APA, 2013). çalışmalarında tedavi sonrası olguların %50’sinde
Tablo 8. Bulimiya Nervoza DSM-5 Tanı Kriterleri belirtilerin iyileşme gösterdiği, %50’sinde ise kronikleşme
eğilimi gösterdiği bildirilmiştir (Lock ve ark., 2016).
A. Yineleyici tıkınırcasına yeme dönemleri. Bir tıkınırcasına yeme Ergen yaş grubunda erişkinlere göre hastalık daha iyi
dönemi aşağıdakilerin her ikisi ile belirlidir: seyretmektedir.

1. Benzer koşullarda, benzer sürede, çoğu kişinin yiyebileceğinden 12.1.2.5.1. Bulimiya Nervoza Hastalarında
açıkça daha çok yiyeceği, ayrı bir zaman biriminde (örn. herhangi iki Değerlendirme ve Tedavi
saatlik bir sürede) yeme.
BN tedavisinde diğer yeme bozukluklarında olduğu gibi
2. Bu dönem sırasında yemek yemeyle ilgili denetiminin kalktığı psikoeğitim önemli bir yer tutar. Psikoeğitim yeme
duyumunun olması (örn. kişinin yemek yemeyi durduramadığı
duygusu, ne ya da ne denli yediğini denetleyemediği duygusu)
bozuklukları hakkında bilgi verilmesi, vücut üzerine
olumsuz etkilerinin açıklanması, yeme bozukluklarının
bilişsel davranışçı modelinin anlatılmasını içerir (Lock ve
B. Kilo almaktan sakınmak için, kendi kendini kusturma, iç sürdüren
(laksatif) ilaçları, idrar söktürücü (diüretik) ilaçları ya da diğer ilaçları ark., 2016). Uygunsuz telafi davranışlarının günlük yeme
yanlış yere kullanma, neredeyse hiç yememe ya da aşırı spor yapma çizelgesi ile gözlenmesi yeme düzeni sağlanması
gibi yineleyen, uygunsuz ödünleyici davranışlarda bulunma. açısından faydalıdır. Tıkanırcasına yeme sonrası hissettiği
sıkıntıyı azaltmak için yaptığı uygunsuz davranışların
C. Bu tıkınırcasına yeme davranışlarının ve uygunsuz ödünleyici aslında bu durumun pekişmesine neden olduğu ve yeme
davranışların her ikisi de, ortalama, üç ay içinde, en az haftada bir kez üzerinde kontrol kaybı hissini artırdığı açıklanmalıdır.
olmuştur. Düzenli yeme öğünleri edinilmesinin aşırı acıkmayı
önleyerek kontrol kaybını azaltacağı anlatılmalıdır. Yeme
D. Kendilik değerlendirmesi, vücut biçiminden ve ağırlığından yersiz düzeni sağlandıktan sonra beden algısıyla ilgili endişeler
bir biçimde etkilenir. ve yanlış inançlar üzerine çalışmak hastalığın tedavisi
Bulimiya nervozanın (BN) genetik, biyolojik, çevresel ve açısından faydalıdır. Tedavide temel amaç, beslenme
sosyokültürel faktörlerin etkileşimiyle ortaya çıktığı düzeninin normalleşmesi ve uygunsuz yeme
düşünülmektedir. Yapılan ikiz çalışmalara göre %60-83 alışkanlıklarının ortadan kaldırılmasıdır (Lock ve ark.,
oranında genetik geçiş görüldüğü bildirilmiştir (Lock ve 2016). Tedavide bilişsel davranışçı terapi (BDT),
ark., 2016). BN duygudurum üzerinde bozulmalar sonucu psikofarmakoloji ve psikososyal müdahalelerin önemli bir
dürtüsel yeme davranışı gelişmesiyle kendini gösterir. yeri vardır.BN tedavisinde en etkili ve en çok araştırılmış
Vücut imajına dair aşırı değer verilmiş düşünceleri olan yöntemin BDT olduğu bilinmektedir (Lock ve ark., 2016).
kişilerde, fazla yeme, diyet yapma, olumsuz duygulanım Aile odaklı terapi (AOT), ergen BN olgularında etkinliği
varlığı gibi etkenlerle bulimiya nervozanın tetiklendiği araştırılan yöntemlerden bir diğeridir. BDT
düşünülmektedir. Beden ağırlıklarında dalgalanma uygulanamayan ya da yeterli olmayan hastalarda
gözlenen bireylerin, dengeli kilo aralığında bulunan psikofarmakolojik ajanlar BN tedavisinde kullanılabilir.
akranlarına göreBN gelişimi açısından 7 kat fazla risk
altında olduğu bildirilmiştir. Çocukluk çağı cinsel fiziksel 12.1.2.6. Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu
ve cinsel istismarı, travma sonrası stres bozukluğu ve
dürtüsel kişilik özellikleri bulimiya gelişme ihtimalini Tıkanırcasına yeme bozukluğu (TYB) belirli bir sürede
arttıran faktörler arasında yer alır (Lock ve ark., 2016). çoğu kişinin yiyebileceğinden daha çok yiyeceği yeme ve
kontrolü kaybetme duygusuyla seyreden bir yeme
BN genellikle ergenlik-genç erişkinlik döneminde görülür bozukluğudur. Yeme ataklarının varlığı bu bozukluğun
(Bryant-Waugh, 2019). Ergenlik öncesi yaş grubunda temel özelliğidir. Ataklara kontrol kaybı hissinin eşlik
nadir görülür.BN olgularının yaklaşık %85’inde yaşam etmesi bozukluğun sadece yeme miktarının fazlalığıyla

Hicran PARLAT Sayfa 91


ilgili olmadığını gösterir. Kontrol kaybı ve yeme atakları anksiyete bozuklukları olmak üzere bir psikiyatrik
bulimiya nervozada görülenlere benzerdir. TYB’de yeme bozukluklar eşlik etmektedir (Lock ve ark., 2016).
ataklarına çeşitli özellikler eşlik eder. Hastalarda ataklar
sırasında normalden çokhızlı yemek yeme davranışı TYB tedavisinde BDT, kişilerarası terapi, grup terapisi ve
görülmesi bunlardan biridir. Bir diğeri rahatsızlık verecek psikofarmakolojik ajanlar etkili bulunmuştur. Tedavide
düzeyde tokluk hissedene kadar beslenme davranışı amaç yeme davranışı üzerindeki kontrol kaybını ele
görülmesidir. TYB olan kişiler tokken bile aşırı miktarda almaktır. Bununla birlikte TYB sonucu gelişen obeziteyi,
besin tüketme davranışı sergileyebilir. Bununla birlikte yüksek tansiyonu ve kolesterolü hedef alan tedavilere de
hastalar genellikle yedikleri miktardan utandıkları için tek çoğu zaman gerek duyulmaktadır (Mairs ve Nicholls,
başına yeme eğilimi gösterirler. Ayrıca aşırı yeme 2016)
davranışı sonrası kendinden tiksinme ve suçluluk
12.2. Dışa Atım (Eliminasyon) Bozuklukları
duyguları ortaya çıkar (APA, 2013). TYB tanısı
Tuvalet eğitimi çocuğun normal gelişimi sırasında
konulabilmesi için atakların en az üç aydır hafta bir kez
kazanılan doğal bir beceri olarak görülse de anatomik,
gözlenmesi gerekmektedir. Tıkanırcasına yeme ataklarına
fizyolojik ve davranışsal birçok faktörden etkilenen
uygunsuz telafi edici davranışların eşlik etmemesi BN ile
karmaşık bir süreçtir. Gelişimsel olarak çocuklar 1-3 yaş
ayrıcı tanısında kritiktir.
arasında bağırsak ve mesane kaslarını kontrol eden
Tablo 9. Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri refleksler üzerinde söz sahibi olur. Genellikle bağırsak
kasları üzerinde kontrol sahibi olma yeteneği mesane
A. Yineleyici tıkınırcasına yeme dönemleri. Bir tıkınırcasına yeme kasları kontrolünden önce gerçekleşir. Kontrol
dönemi aşağıdakilerin her ikisi ile belirlidir: geliştirmenin doğal seyri sırasıyla; gece bağırsak kontrolü
gelişmesi, gündüz bağırsak kontrolü gelişmesi, gündüz
1. Benzer koşullarda, benzer sürede, çoğu kişinin yiyebileceğinden mesane kontrolü gelişmesi ve gece mesane kontrolünün
açıkça daha çok yiyeceği, ayrı bir zaman biriminde (örn. herhangi iki gelişmesidir (Sadock ve Sadock, 2011).
saatlik bir sürede) yeme.

Tuvalet eğitimi, bir çocuğun bilişsel becerileri, içinde


2. Bu dönem sırasında, yemek yemeyle ilgili denetiminin kalktığı
duyumunun olması (örn. kişinin yemek yemeyi durduramadığı yaşadığı kültür, sosyal çevre ve çocuk ile ebeveynler
duygusu, ne ya da ne denli yediğini denetleyemediği duygusu) arasındaki psikolojik etkileşimler gibi birçok faktörden
etkilenebilir. Genellikle gündüz idrar tutabilme kontrolü 2
B. Tıkınırcasına yeme dönemlerine aşağıdakilerden üçü (ya da daha yaşlarında gelişirken gece kontrolü ise ortalama 3-5
çoğu) eşlik eder: yaşları arasında sağlanır (Koff, 1983).Çocuğun kronolojik
veya gelişimsel olarak en geç 4 yaşında idrar tutma
1. Olağandan çok daha hızlı yeme. becerisinde, 5 yaşında ise dışkı tutma becerisinde
ustalaşması beklenir. Bu becerilerin gecikmesi ya da önce
2. Rahatsızlık verecek düzeyde tokluk hissedene dek yeme. kazanılıp sonra kaybedilmesi hem çocukların hem de
ailelerin yaşam kalitesini belirgin olarak olumsuz etkiler.
3. Bedensel açlık duymuyorken aşırı ölçülerde yeme.
Dışa atım (eliminasyon) bozuklukları idrar ve dışkının
4. Ne denli yediğinden utandığı için kendi başına yeme. uygun olmayan ortamlarda kaçırılması anlamına gelen
enürezis ve enkoprezis olmak üzere iki ayrı durumdan
5. Daha sonra kendinden tiksinme, çökkünlük yaşama ya da büyük
oluşur.
bir suçluluk duyma. 12.2.1. Enürezis
Enürezis beş yaşından büyük çocukların istemli ya da
C. Tıkınırcasına yeme ile ilgili olarak belirgin bir sıkıntı duyulur. istemdışı, gündüz ve/ya gece yatağa ya da giysilere
yineleyen biçimde idrar kaçırması olarak tanımlanır.
D. Bu tıkınırcasına yeme davranışları, ortalama, üç ay içinde, en az Bozukluğun enürezis olarak tanımlanması için birbirini
haftada bir kez olmuştur. takip eden en az üç ay boyunca haftada iki kez ortaya
çıkması ve önemli işlevsellik alanlarında bozulmaya yol
E. Tıkınırcasına yemeye, bulimiya nervozada olduğu gibi yineleyen açması gerekmektedir. Aynı zamanda bu durum herhangi
uygunsuz ödünleyici davranışlar eşlik etmez ve tıkınırcasına yeme, bir tıbbı hastalığın (spinabifida, diyabet, epilepsi) ya da
yalnızca bulimiya nervoza ya da anoreksiya nervozanın gidişi kullanılan bir maddenin (diüretik, antipsikotik) etkilerine
sırasında ortaya çıkmamaktadır. bağlı olmamalıdır (APA, 2013). Bu sorun herhangi bir
TYB’nin gelişimine neden olan etiyolojik faktörler kesin tıbbi hastalığa bağlı ortaya çıkıyorsa idrar inkontinansı
olarak bilinmemektedir. Erken çocukluk dönemlerinde olarak adlandırılır.
vücut görünümüne ilişkin olumsuz değerlendirmelerin Tablo 10. Enürezis DSM-5 Tanı Kriterleri
TYB gelişmesinde etkili olduğu düşünülmektedir.
Biyolojik olarak ödül mekanizmalarındaki farklılıkların
A. İstemsiz olarak ya da isteyerek, yatağa ya da
TYB gelişmesiyle ilgili olabileceği ifade edilmiştir. Ayrıca
giysilerine, yineleyen işeme.
dürtüsellik ve bağımlılık gibi kişilik özelliklerinin riski
arttırdığı gözlenmiştir (Hartman ve ark., 2010). TYB olan
hastalar genellikle fazla kilolu ya da obezdir. TYB olan B. Bu davranış, ya ardışık en az üç boyunca, en az haftada
ergenlerin büyük bir kısmına başta duygudurum ve iki kez olduğu için ya da klinik açıdan belirgin bir

Hicran PARLAT Sayfa 92


Bu durum enürezisin oluşumunda genetik etkenlerin
psikososyal etkenlerle birlikte etkin rol oynadığını ortaya
sıkıntıya ya da toplumsal, okulla (işle) ilgili ya da önemli koyar. Enürezis oluşumunda etkisi olduğu düşünülen bir
diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmenin varlığı diğer etken ise gelişimsel gecikmedir. Enürezis olan
ile kendini gösterdiği için klinik açıdan önem taşır. çocuklarda dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gibi
gelişimsel psikopatolojilerin sıklığında artış görülmesi,
C. Kronolojik yaşı en az beştir (ya da gelişimsel düzeyi motor ve dil gelişim basamaklarının yaşa göre geri
buna eşdeğerdir). kalması, kemik maturasyonunda ve puberte yaşında
gecikmeler yaşanması gelişimsel problemlerin varlığına
Enürezis sorunların başlangıç zamanına, şekline ve eşlik işaret etmektedir (Fritz ve Rockney, 2004). Kendiliğinden
eden semptom profiline göre birkaç farklı sınıflandırma ile iyileşme oranlarının yüksek olması gelişmede gecikme
ele alınabilir. Çocuğun doğumdan itibaren idrar teorisini destekler niteliktedir.
kontrolünü hiç sağlayamadığı durumlar birincil (primer)
enürezis, en az altı aylık kuru kaldığı bir dönemin
Biyolojik etkenlerle psikososyal etkenlerin enürezis
ardından idrar kaçırmanın yeniden ortaya çıktığı durumlar
gelişiminde bir etkileşim içinde olduğu düşünülmektedir.
ise ikincil (sekonder) enürezis olarak tanımlanmaktadır.
Ailenin sosyo-ekonomik düzeyinin düşük olması,
Primer enürezis sıklıkla erkek çocuklarda ortaya çıkar ve
kalabalık aileler, kurum bakımı gibi etkenler enürezis için
oluşumunda uyanma ile ilgili sorunlar, düşük mesane
risk faktörü olarak düşünülmektedir (VonGontard, 2012).
kapasitesi, ailesel yatkınlık gibi etkenler ön plandadır.
Gelişimsel açıdan erken yaşta tuvalet eğitimine
Sekonder enürezis ise genellikle zorlayıcı bir yaşam olayı
başlanması, uygunsuz ya da yetersiz tuvalet eğitimi,
sonucu ya da idrar yolu enfeksiyonu, kabızlık gibi tıbbı
ailenin kazalara karşı tutumu enürezis gelişimine zemin
nedenlere bağlı olarak oluşur ve enürezis tanısı alan
hazırlayabilir. Sekonder enürezis olgularında daha fazla
çocukların yaklaşık dörtte biri bu gruptadır (Walker,
olmak üzere kardeş doğumu, okula başlama, taşınma,
2019).
boşanma gibi aile düzenindeki değişiklikler ve kayıplar
ardından sorunun başlaması oldukça sık görülür. Enürezisi
İdrar kaçırmanın yalnızca gece uykuda meydana geldiği olan çocukların büyük çoğunluğunda altta yatan herhangi
durumlar enürezis nokturna, yalnızca gün içinde meydana bir tıbbi bir probleme rastlanmasa da diyabetes mellitus,
geldiği durumlar enürezis diürna, hem gündüz hem de diyabetes insipitus, hipertroidi, kronik böbrek hastalıkları,
gece idrar kaçırmanın olduğu durumlar ise enürezis idrar yolu enfeksiyonu gibi problemlerin varlığının da
kontinua olarak tanımlanır. Enürezis tanısı alan vakaların çocuklarda enürezis gelişime riskinin artabileceği
yaklaşık %80’i enürezis nokturnadır (VonGontard, 2012). unutulmamalıdır (Walker, 2019).

Enürezis vakalarının çoğu 5-7 yaşları arasında ortaya çıkar 12.2.1.1. Enürezis Olgularında Değerlendirme ve
ve yaşın ilerlemesiyle görülme sıklığı azalır. Ortalama 5 Tedavi
yaş çocuklarda %15-20 oranında görülürken 7 yaş
çocuklarında bu oran %10’a, 10 yaş çocuklarında ise %5’e Enürezis nedeniyle tedavi arayışında bulunulduğunda ilk
düşmektedir. Ortalama 15 yaşından sonra ise enürezis olarak aileden ve çocuktan detaylı öykü alınmalıdır.
görülme sıklığı %1’e kadar gerilemektedir (Thiedke, Klinik görüşmede çocuğa ve aileye problemleri açıklama
2003). Her geçen yıl %15 oranında kendiliğinden iyileşme imkânı vermek kendilerini tedavinin bir parçası olarak
görüldüğü bildirilmektedir (GomezRincon, Lesli ve hissetmelerini sağlar. Kaçırma davranışının sıklığı,
Lotfollahzadeh, 2020). kaçırılan idrar miktarı, günün hangi diliminde
gerçekleştiği, öncesinde kuru bir dönemin olup olmadığı
Enürezis prevalansı toplumdan topluma; kültürel ve öğrenilmelidir. Çocuğun gelişim basamakları dikkatlice
sosyoekonomik koşullara göre değişiklik gösterir. sorgulanmalı ve gecikme olup olmadığı
Enürezis vakalarının %80’i primer enürezis grubundadır değerlendirilmelidir. Tuvalet eğitimine ne zaman
ve bunların sadece %15’inde gündüz enürezis bulgusuna başlandığı, ne kadar sürdüğü, hangi yöntemlerin
rastlanır. Bu çocukların çoğunda ek psikopatoloji kullanıldığı, kazalar karşısında nasıl tepkiler verildiği
saptanmaz ancak enürezisli çocuklar enürezisi olmayan yargılanmadan dinlenmelidir. Ayrıca enürezisli bir çocuk
çocuklara göre gelişimsel ve davranışsal bozuklukların değerlendirilirken idrar üretiminde artışa neden olabileceği
gelişimi açısından daha yüksek risk altındadır için ilaç kullanım öyküsü ve nöbet sırasında idrar
(GomezRincon, Lesli ve Lotfollahzadeh, 2020). Enürezis kaçırmanın görülebileceği epilepsi hastalığı gibi
olgularının %85’i monosemptomatik primer nokturnal problemlerin varlığı ayrıntılı olarak sorgulanmalıdır (Fritz
enürezis olarak sınıflandırılır. ve Rockney, 2004). Olası idrar yolu enfeksiyonlarını ve
anatomik problemleri saptamak için gerek duyulan
Enürezis, etiyolojisinde genetik ve tıbbı faktörler, mesane vakalarda idrar tahlili ve ultrasanografi istenebilir. Ancak
fizyolojisi ve kapasitesi ilgili sorunlar, hormonal etkenler, anatomik ya da fizyolojik bir problem düşünülmeyen
uyku ile ilgili problemler ve psikososyal etkenlerin rol çocuklarda daha ileri araştırmalar tedavinin başlangıcında
oynadığı multifaktöryel bir bozukluktur (Fritz ve gerekli değildir.
Rockney, 2004). Her iki ebeveynde de enürezis öyküsü
olduğu durumlarda çocukların %77’sinde bu bozukluğa Enürezisin çocuğun sosyal uyumu, aile ilişkileri ve ruh
rastlanırken yalnızca bir ebeveynde enürezis sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğu ve bu etkilerin
görüldüğünde bu oran %44’ya, enürezis olmayan ailelerin tedavi sonrası düzeldiği bilinmektedir. Enürezis
çocuklarında ise %15’ e gerilemektedir (Walker, 2019). kendiliğinden iyileşme görülebilen bir bozukluktur. Ancak

Hicran PARLAT Sayfa 93


çeşitli psikofarmakolojik ve davranışsal yöntemler görülebildiği bildirilmiştir (Walker, 2019). Etkinliğinin
kullanılmasının iyileşme oranlarının arttırdığı gözlenmiştir devam edebilmesi için en az 4 ay tedavinin sürdürülmesi
(Fritz ve Rockney, 2004). Tedavi yönteminin önemlidir.
belirlenmesinde çocuğun yaşı, enürezisin tipi, şiddeti,
çocuk-aile üzerindeki etkileri, ailenin sosyokültürel düzeyi Enürezis tedavisinde farmakolojik tedaviler hızlı sonuç
gibi birçok etken rol oynamaktadır. almayı sağladığından özellikle sorunun sık görüldüğü ve
tedavi aciliyetinin olduğu vakalarda tercih edilmektedir.
Enürezisin farmakolojik olmayan tedavisi temel olarak Bununla birlikte ilaçların kullanımı sırasında hastaların
davranış şekillendirmeye yönelik yaklaşımları semptomlarının azaldığı ancak kullanıma ara verildiğinde
içermektedir (Fritz ve Rockney, 2004). Davranışsal relaps oranlarının yüksek olduğu bilinmektedir (Walker,
yaklaşımların altında yatan ana düşünce çocuğa bu 2019). Psikoterapilerin enürezis üzerinde etkili olduğuna
sorunun onun elinde olmadan ortaya çıktığının ancak dair net kanıtlar olmasa da komorbid piskopatoloji
düzelmesi için kendisinin bir şeyler yapabileceğinin varlığında faydalı olabilir (Fritz ve Rockney, 2004).
vurgulanmasıdır. Ayrıca enürezisi olan çocuklarda sıklıkla var olan düşük
benlik saygısı ve yoğun utanma duyguları psikoterapi ile
Ebeveynin ve çocuğun hastalığa dair farkındalığının düzelebilir.
gelişmesi, düzelme motivasyonunun olması enürezis 12.2.2. Enkoprezis
tedavisinin başarısı açısından çok önemlidir. Bazı Enkoprezis, dört yaşından büyük çocukların istemli ya da
hastalarda sorunu düzeltmek amacıyla ruh sağlığı istemdışı olarak tekrarlayıcı şekilde dışkı kaçırması ya da
uzmanlarından randevu alınmasıyla bile önemli ölçüde dışkısını uygunsuz yerlere yapması olarak tanımlanır.
iyileşme gözlendiği bildirilmiştir (Hjalmas, 1999). Bozukluğun enkoprezis olarak tanımlanması için birbirini
takip eden üç ay boyunca ayda en az bir kez ortaya
Enürezis tedavisinde çocuğun sorunu sahiplenmesi ve çıkması ve önemli işlevsellik alanlarında bozulmalara yol
tedavide etkin rol alabilmesi için takvim yöntemi sıklıkla açması gerekmektedir. Aynı zamanda bu durum kabızlığa
kullanılır. Bu yöntemde çocuğun bilişsel gelişimine uygun neden olanlar dışında başka bir hastalığın ve ya madde
olarak kuru kaldığı ve ıslak geçirdiği geceleri kullanımının (laksatif) etkisine bağlı olmamalıdır (APA,
doldurabileceği bir takvim tutması istenir. Küçük yaştaki 2013).
çocuklar semboller ya da resimlerle, daha büyük Tablo 11. Enkoprezis DSM-5 Tanı Kriterleri
çocuklarsa yazılı olarak bu kayıtları tutabilir. Burada amaç
sadece sorunun şiddetini ve tedavi izlemini sağlamak değil A. İstemsiz olarak ya da isteyerek, uygunsuz yerlere (örn. giysiler,
aynı zamanda çocuğun tedavi sürecine katılması ve döşeme), yineleyen dışkı kaçırma.
sorumluluk almasıdır. Burada temel ilke, çocuğun kuru
kaldığı geceler için ödüllendirilmesi ve altını ıslattığı B. En az üç ay içinde, her ay en az bir kez, böyle bir olay olur.
zamanlarda bu davranışının sorumluluğunu almasıdır.
Enürezis vakalarının çoğunda tedaviye takvim metoduyla C. Kronolojik yaşı en az dörttür (ya da gelişimsel düzeyi buna
başlansa da diğer tedaviler ile birlikte uygulandığında eşdeğerdir).
başarı oranlarının daha yüksek olduğu bilinmektedir
(Walker, 2019). Enkoprezise kabızlığın eşlik edip etmemesi tanı ve tedavi
sürecinde rol oynamaktadır. Kabızlığın eşlik ettiği
durumlarda dışkı bağırsak kanalının son bölümünde
Genellikle enürezis davranışı çocuk uykuya daldıktan kısa birikerek sertleşir ve ağrılı dışkılamaya neden olur.
bir süre sonra ortaya çıkar. Bu nedenle çocukların Zamanla giderek artan sert dışkının etrafında yeni oluşan
uyuduktan 2 saat sonra uyandırılıp idrar yapmalarının yumuşak dışkı bileşeni aşırı dolmaya bağlı taşmalara
sağlanması ebeveynler tarafından sıklıkla uygulanır. Gece neden olmaktadır (Colombo, Wassom ve Rosen, 2015).
mesane doluluğunun az olabilmesi için akşam belli bir Enkoprezisli çocukların %80’dan fazlasına kabızlığın
saatten sonra sıvı kısıtlaması yapılması da idrar kaçırma eşlik ettiği bilinmektedir. Enkoprezisin sorunun başlangıç
davranışının azalmasına katkı sağlayabilir. Gündüz idrar zamanına göre primer ve sekonder olarak iki ayrı grupta
kaçırma problemi yaşamayan yaşça büyük çocukların incelenir. Çocuğun doğumdan itibaren dışkı kontrolünü
mesane kaslarının dayanıklılığını arttırabilmek amacıyla hiç sağlayamadığı durumlar birincil (primer) enkoprezis,
çeşitli egzersizlerden fayda görebildiği düşünülmektedir. en az bir sene boyunca dışkı kontrolü sağlayabildiği bir
Çocuğun idrarını mesanesi tam dolduğunda yapması, idrar dönemin ardından dışkı kaçırmanın yeniden ortaya çıktığı
yaparken durdurup devam ettirmeye çalışması çocuğun durumlar ise ikincil (sekonder) enkoprezis olarak
mesane kapasitesini arttırmak amacıyla uygulanabilir tanımlanmaktadır. Primer enkoprezis’in kabızlıkla ve
(Fritz ve Rockney, 2004). gelişimsel psikopatolojilerle daha ilgili olduğu, sekonder
enkoprezisin ise psikososyal sorunlar ve davranış
Enürezis tedavisinde bilinen en etkili yöntem ise alarm problemleri ile ilişkili olduğu düşünülmektedir (Yılanlı ve
sistemi kullanılmasıdır (Fritz ve Rockney, 2004). Bu Gokarakonda, 2015). Çocuklardaki kabızlık %95 ihtimalle
yöntem ile çocuk yatağını ıslattığında, idrarın tele teması herhangi bir nedenin eşlik etmediği fonksiyonel
gerçekleşir ve alarm zili çalarak çocuğun uyanması kabızlıktır. Bununla birlikte uzun süreli kabızlığa neden
sağlanır. Zamanla idrar kaçırma olmadan da dolu olabilen bazı tıbbı hastalıklarda (kistik fibroz, hipotroidi)
mesanenin gönderdiği sinyallerle çocuğun kendiliğinden enkoprezis görülme sıklığında artış olduğu bilinmektedir
uyanması gerçekleşir. Tedavinin başarı oranları oldukça (Colombo, Wassom ve Rosen, 2015). Değerlendirme
yüksek olsa da uzum dönemde relapsların sıklıkla sırasında ek tıbbı sorunların varlığı sorgulanmalıdır.

Hicran PARLAT Sayfa 94


Çocuklarda enkoprezis görülme sıklığının %4 olduğu enkoprezise yol açabileceği düşünülmektedir (Cox ve ark
tahmin edilmektedir (Yılanlı ve Gokarakonda, 2015). 2002).
Gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerde görülme
sıklığının daha yüksek olduğu düşünülmektedir. Benzer Enkoprezis tanısı alan çocukların büyük bir kısmında eş
şekilde sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerde de görülme hastalık görüldüğü bilinmektedir. Enkoprezise en sık
sıklığı artmaktadır. Erkek çocuklarda enkoprezis görülme enürezis eşlik ederken, dikkat eksikliği hiperaktivite
sıklığı kız çocuklara göre üç kat daha fazladır (Yılanlı ve bozukluğu, karşıt olma karşıt gelme bozukluğu,anksiyete
Gokarakonda, 2015). Enkoprezis görülme sıklığının yaş bozukluğu, zihinsel yetersizlik gibi birçok psikopatoloji de
arttıkça azaldığı görülmektedir. Fizyolojik olarak artmış sıklıkta görülmektedir (Yılanlı ve Gokarakonda,
çocukların %95’inin dört yaşın bitimiyle %99’unun ise 2015).
beş yaşını bitmesiyle bağırsak kontrolü becerisini
kazandığı bilinmektedir (Loening-Baucke, 2002). Buna 12.2.2.1. Enkoprezis Olgularında Değerlendirme ve
göre 5-6 yaşları arasındaki çocuklarda enkoprezis %4.1 Tedavi
oranında görülürken, 11-12 yaşına gelindiğinde bu oran
%1.6’ya düşmektedir (Yılanlı ve Gokarakonda, 2015).
Enkoprezis varlığında da tıpkı enürezis olgularında olduğu
Enkoprezis sıklığının yaşa arttıkça azalma eğilimi
gibi değerlendirme ve tedavide çocuk ve ailenin işbirliği
göstermesi bu durumun gelişimsel gecikmeye bağlı ortaya
önemlidir. Klinik görüşmede çocuğa ve aileye söz hakkı
çıktığı düşüncelerini güçlendirmektedir.
vermek kendilerini tedavinin bir parçası olarak
hissetmelerini sağlar. Bu nedenle ilk görüşmelerde tedavi
Enkoprezis; genetik yatkınlık, beslenme alışkanlıkları, için başvurmanın kimin fikri olduğu, kimin sorundan daha
uygun olmayan tuvalet eğitimi, zorlu yaşam olayları gibi çok etkilendiği, evde bu sorunun daha önce nasıl ele
birçok biyolojik ve psikososyal etkene bağlı olarak ortaya alındığı gibi sorularla motivasyonun nasıl olduğu
çıkabilmektedir (Rajindrajith ve ark., 2012). Enkoprezis öğrenilmelidir. Ailenin o güne kadar denediği yöntemleri
etiyolojisinde farklılıklar tedavi seçiminde belirleyici eleştirmeden dinlemek, ailenin suçlanmasını önler ve daha
olabilmektedir. sonraki işbirliğini arttırır. Enkoprezis hem çocuğun hem
de ailenin yaşam kalitesinde olumsuz etkilere yol açabilen
Bağırsak hareketlerinin çeşitli nedenlere bağlı olarak ciddi bir bozukluktur (Yılanlı ve Gokarakonda,
yavaşlaması dışkının bağırsak kanalında beklemesine ve 2015).Çocuklarda enkoprezis utanma ve suçluluk ile ilgili
sertleşmesine neden olur. Dışkı sertleştikçe dışkılama bilişlerde artmaya neden olarak çocuğun yaşına uygun
işlemi giderek daha ağrılı hale gelir. Bu durum çocukta psikososyal gelişiminde bozulmalara yol açar. Bu durum
tuvalet korkusu gelişmesine ve istemli ya da istemsiz çocuğun sosyal çevresiyle uyum problemleri yaşamasına
olarak dışkısını tutma davranışı geliştirmesine neden olur. neden olabilir.
Bağırsak kanalının sonunda biriken sert dışkı tabakasının
etrafında yeni oluşan daha yumuşak dışkı kenarlardan Değerlendirme sırasında kabızlığın eşlik edip etmediği
taşarak enkoprezise sebep olur (Colombo, Wassom ve sorgulanmalıdır. Gerekli durumlarda tıbbi görüntüleme
Rosen, 2015). (örneğin; direkt grafi) kullanılarak kabızlığın varlığı
kolaylıkla anlaşılabilir (Rajindrajith ve ark., 2012) .
Genetik yatkınlığın kabızlığa meyil oluşturarak enkoprezis Kabızlığa neden olabilen tıbbı durumlar genellikle nadir
gelişiminde etkili olabileceği düşünülmektedir. Bununla olarak görülse de ilk görüşmede ailede tıbbı hastalık
birlikte az sıvı tüketilmesi, düşük posalı beslenilmesi, öyküsü ve çocukta ek semptom varlığı sorgulanmalıdır.
düzensiz öğünler gibi birtakım beslenme alışkanlıkları da
kabızlığa ve dolayısıyla enkoprezise neden olabilmektedir. Enkoprezisin tedavisi çocuk ve aileyle etkin bir işbirliği
gerektirir. Tedavinin başarıyla ilerleyebilmesi için hem
Enkoprezisin gelişiminde ve sürdürülmesinde anne ve çocuğun hem de ailenin tedavi motivasyonunun yüksek
babanın tutumları önemlidir. Ebeveynlerin tuvalet olması gerekmektedir. Aile ve çocuk hastalığın kronik
eğitimindeki sert, zorlayıcı ve ceza ağırlıklı tutumu seyri hakkında bilgilendirilir ve beklentilerini buna göre
ebeveyn-çocuk arasında kontrol mücadelesi gelişmesine belirlemeleri sağlanır.Enkoprezis tedavisinde tıpkı
sebep olabilir. Aile düzenindeki önemli değişiklikler, enürezis tedavisinde olduğu gibi temel ilke altına
kayıplar, aileye yeni birey eklenmesi gibi çocuk için stres kaçırmanın istemsiz bir davranış olduğunun çocuğa ve
yaratabilecek durumlar özellikle sekonder enkoprezis ebeveynlere anlatılmasıdır (Colombo, Wassom ve Rosen,
gelişmesinde etkili olabilir. Böyle durumlarda çocuk 2015).
ebeveynlere yönelik öfkesini dışkısını tutarak ya da
uygunsuz ortamlara yaparak tuvalet üzerinden gösterebilir. Davranışçı tedavide çocuğun sabah, öğle ve akşam
Benzer şekilde barsak kontrolü normal olan çocuklarda öğünlerinin ardından tuvalete giderek oturması istenir.
özellikle dışavurum sorunları gibi altta yatan bir Enürezis tedavisinde olduğu gibi takvim tutmak tedavi
psikopatolojiye bağlı olarak enkoprezis davranışı başarısını olumlu yönde etkilemektedir. Tuvalete
görülebilmektedir. Böyle vakalarda uygunsuz yerlere oturmalar ve kazalar takvime kaydedilmelidir. Ebeveynler
istemli olarak dışkı kaçırma ya da dışkı zulalama davranışı çocuğun tuvalete oturduğu zamanlarda olumlu geri
daha sık olabilmektedir. DEHB’de çocuğun yoğun dönüşlerle ve ödüllendirmelerle davranış sıklığını
dürtüselliği tuvalette dışkısının tamamını yapacak kadar arttırmaya çalışmalıdır (Colombo, Wassom ve Rosen,
oturmasına engel olarak taşma mekanizmasıyla 2015). Dışkı kaçırma gerçekleştiğinde bu durum
görmezden gelinmelidir. Takvimi çocuğun kendisinin

Hicran PARLAT Sayfa 95


tutması tedavi üzerinde sorumluluk geliştiribilmesi
-  Tuvalet eğitimine başlamadan önce çocuğun tuvalet yapmakla ilgili
açısından önem teşkil eder. Benzer şekilde dışkı kaçırma bilgilendirilmesi gereklidir. 10 ay civarı tuvalet ile ilgili kelimeler
sonrası kirlenen eşyaların temizliğinin sorumluluğunu kullanılmaya başlanabilir. Bez değiştirirken temiz, kuru, ıslak gibi
alması ya da bu konuda annesine yardım etmesi de kelimeler kullanılabilir. Bez değişiminden rahatsız oluyorsa, ‘Bir gün
etkilidir (Colombo, Wassom ve Rosen, 2015). sen de tuvalet gideceksin ve bez kullanmak zorunda kalmayacaksın’
düşüncesi aklına yerleştirilebilir. Çocuktan tuvaletini yaptığına dair
sinyal alındığında ‘ Bezine kaka/çiş yapıyorsun, bir gün sen de
Enkoprezisin farmakolojik tedavisinde bağırsakta biriken tuvalete gideceksin.’ gibi cümleler kurarak tuvalet eğitimi öncesi
dışkının dışarı atılması amacıyla lavman kullanımı farkındalığın oluşturulması önemlidir. Çocuğun tuvalet yapmasının
görülebilmektedir (Rajindrajith ve ark., 2012). Ayrıca kötü bir şey olmadığı, büyüklerin hatta kitaplardaki kahramanların da
tuvaletlerini yaptıkları konuşulabilir.
tekrar dışkı birikimini önlemek amacıyla lifli besinlerle
beslenme ve bol sıvı alımı da tedavi de önerilmektedir
-  Tuvalet eğitiminde çocuğun çiş/kaka yaptığını fark etmesi gerekir.
(Cox ve ark.,2002). Özellikle uygunsuz yerler seçen
Ancak günümüz şartlarında kullanılan ultra emici bezler bu ıslaklık
istemli enkoprezis olgularında, psikoterapinin altta yatan hissini maskelemektedir. Eğitim öncesi daha sık bez değiştirmek veya
ruhsal bozukluklara ve aile içi dinamiklere faydalı hassasiyeti fazla olan bezlerden tek kullanımlık eğitim
olabileceği bilinmektedir. Bu amaçla aile terapisi, oyun külotları/yıkanabilir eğitim külotları veya direk ince kumaşlı iç
terapisi ve bireysel psikoterapi uygulanabilmektedir. çamaşırına geçmek ıslaklık hissini anlamaları için yardımcı olacaktır.

-  Tuvalet eğitimine hazır olduğunun sinyallerini görmeye


Olgu Örneği başlandığında ise bezi çıkarmadan lazımlığa/tuvalete oturtma
alıştırmalarına başlanır. Tuvalet eğitimi sürecinde lazımlık
7 yaşında erkek hasta alt ıslatma ve dışkı kaçırma kullanılması çocuğun kendini daha güvende ve rahat hissetmesine
yardımcı olur. İlk etapta çocuk lazımlığa tamamen giyinik oturarak
şikayetiyle ailesi tarafından çocuk psikiyatrisi kliniğine
kitap okuyabilir. Daha sonra çocuk lazımlığa bezsiz oturmaya teşvik
başvurdu. Alınan öyküye göre çocuğun alt ıslatma edilir. Bu dönemde çocuğun daha rahat hareket edebilmesi ve
şikayetlerinin yalnızca geceleri ve haftadan en az 4 kez lazımlığa oturabilmesini kolaylaştırmak için mümkün olduğunca
ortaya çıktığı öğrenildi. Aile son 2 senedir haftada en az kendisinin çıkarabileceği türden kıyafetleri giydirmeye özen
bir kez olan dışkı kaçırmanın da olduğunu belirtti. gösterilmelidir. Öncelikle günde 2 kere düzenli lazımlığa oturtma
Çocuğun bu problemden çok rahatsız olduğu, bu durumlar alıştırması yapılır. Günde 2 kez öğünlerden 15-30 dk sonra lazımlıkta
5-10 dk tuvalete oturma rutinini uyguladıktan sonra ise bezsiz pratik
yüzünden çok istediği izci kampına katılamadığı ancak yapmaya başlanır. Çocuktan ilk etapta çişini/kakasını tuvalete
kendisine engel olamadığı öğrenildi. Annenin çocuğun yapmasını beklemeden; çocuğa bezsiz bir süre tuvalette oturabilme
bunu isteyerek yaptığını düşündüğü ve bu konuda çok becerisi kazanması sağlanır.
tepkili olduğu, yatağını ıslattığında ya da dışkı
kaçırdığında çocuğa bağırdığı, küstüğü öğrenildi. Tuvalet -  Çocuk tuvaletini lazımlığa yapabilmeyi başardığında pozitif
eğitimi öyküsünde annenin çocuk 20 aylıkken eğitime bildirimlerle bu davranışı ödüllendirilmelidir. Ödülü veya pekiştireci
başladığı ve ceza yöntemini kullandığı öğrenildi. Çocuğun önceden planlamak önemlidir. Abartılı, duygusal davranışlar
sergilemeden içten bir şekilde pekiştireç sunulmalıdır. İçten bir övgü
bebekliğinden beri geceleri yatak ıslatmadan art arda (sosyal ödül: gülümseme, kucaklama, “aferin sana” gibi) veya tuvalet
geçirebildiği toplam 4-5 günün bile olmadığı öğrenildi. sonrası sifonu çekme bazı çocuklar için pekiştireç olarak yeterliyken;
Bununla birlikte tuvalet eğitimi öğrendikten sonra uzun bir bazı çocuklar daha yüksek bir motivasyona ihtiyaç duyabilirler
süre hiç dışkı kaçırmadığı, iki sene önce kardeş doğumu (gerçek/maddi ödül: şeker, çikolata, oyuncak, çıkartmalar gibi).
ardından dışkı kaçırmanın başladığı belirtildi. Aile
öyküsünde dışkı kaçırma davranışının olmadığı, babanın -  Gece tuvalet kontrolü gündüz eğitiminden sonra oluşmaktadır.
ise 12 yaşına kadar geceleri alt ıslatma davranışı olduğu Çocuğun yatmadan önce tuvalete götürülmesi, tuvaleti gelirse
ebeveynlerini uyandırabileceğinin söylenmesi gece tuvalet eğitimi
öğrenildi. Çocuğun çok nadiren kabızlık problemi
açısından önemlidir.
yaşadığı öğrenildi. Ailenin bu problemler için önce çocuk
doktoruna başvurdukları, gerekli testlerin yapıldığı ve
-  Tuvalet eğitimi sırasında geçici gerilemeler görülmesi normal bir
herhangi bir anatomik ya da tıbbı problemin olmadığı durumdur. Böyle durumlarda ebeveynlerin motivasyonlarını
öğrenildi. Bu bilgiler ışığında çocuğa primer enürezis kaybetmemeleri önemlidir. Anne-babaların “kazalara” vereceği
nokturna ve sekonder enkoprezis tanısı konuldu. Aileye ve tepkiler tuvalet eğitiminin seyri üzerinde etkili olacaktır. Kazaların
çocuğa enürezis ve enkoprezis tanılarıyla ilgili varlığında bu durum görmezden gelinmeli, cezalandırıcı yöntemler
psikoeğitim verildi. Bozukluğun izlemi ve tedavisi kullanılmamalıdır. Böyle durumlarda çocuğa pantolonunu kirli
sepetine kendi atması, temizliğe yardım etmesi gibi sorumluluklar
açısından çocuktan takvim tutması istendi. Aileye yanlış verilmesi tuvalet eğitimine yardımcıdır.
tutumları ile ilgili açıklamalar yapıldı.
Bölüm Özeti
Tablo 12. Çocuklarda Tuvalet Eğitimi İçin Ebeveynlere Öneriler

-  Tuvalet eğitimi yöntemi çocuğun yaşına, içinde bulunduğu -  Çocukluk döneminde görülen beslenme ve yeme
sosyokültürel çevreye ve çocuğun mizaç özelliklerine göre değişiklik sorunlarının çoğu geçicidir ve genellikle normal gelişimin
gösterebilir. bir parçası olarak kabul edilir. Bununla birlikte, bazı
çocuklar için bu sorunlu beslenme alışkanlıkları, beslenme
-  Tuvalet eğitimine ne zaman başlanacağı konusunda her çocuk için veya yeme bozukluğu tanısı alacak düzeyde olabilir.
geçerli bir tarih yoktur. Çocuğun kronolojik yaşından bağımsız olarak
gelişimsel açıdan hazır olduğuna dair ipuçları verdiği dönem en
uygun zamandır. Tuvalet eğitimi verilecek dönem çocuğun hayatında -  Kaçıngan kısıtlı yiyecek alımı bozukluğu uygunsuz
diğer önemli değişikliklerin veya zorlukların yaşanmadığı bir dönem beslenme davranışı ve enerji gereksiniminin yeterli
olması tercih edilir. düzeyde karşılanmaması ile kendini gösteren bir yeme
bozukluğudur. Bebeklik ve erken çocukluk dönemindeki

Hicran PARLAT Sayfa 96


beslenme ve yeme bozukluklarını içine alan bir şemsiye teşkil etmektedir. Gerek yaygınlığı gerekse ailevi ve
tanı olarak nitelendirilebilir. sosyal yaşamda oluşturduğu zorluklar ve ağır işlev kaybı
nedeniyle üzerinde durulmayı hak etmektedir. Çocuk ve
-  Anoreksiya nervoza, kişinin beden algısındaki ergenlerdeki yıkıcı davranıșlar, geçtiğimiz yüzyıl boyunca
bozulmayla birlikte yeme kısıtlaması ve düşük vücut klinik araștırmalarda temel odak noktalarından biri
ağırlığıyla seyreden ciddi bir yeme bozukluğudur. Bu olmuștur. Çocukluk ve ergenlik döneminin toplumsal etki
durumun ortaya çıkmasında kişinin beden ağırlığı ve/ya ve sonuçları en ciddi olan psikiyatrik bozuklukların
biçimini algılamasındaki ciddi bozulmalar önemli rol başında gelmektedir. Tedaviye belirgin olarak düşük
oynar. cevap verir ve çoğunlukla da kötü prognoz gösterirler.
Sıklığı ve olumsuz sonuçları göz önünde
bulundurulduğunda yıkıcı davranım bozuklukları olan
-  Anoreksiya nervoza psikiyatrik bozukluklar içinde
çocuk ve ergenlerin ailevi ve sosyal durumlarını etraflıca
beden sağlığını en fazla etkileyen hatta ölüme yol açabilen
değerlendirmek ve bu alanlarda yaşanabilecek
bir durumdur. Kadınlarda erkeklerden daha sık
olumsuzlukların önüne geçmek amacıyla uygun şekilde
görülmektedir. Beden veya beden görüntüsünün (özellikle
tedavi etmek, koruyucu ve önleyici tedbirleri almak
kadınlarda) ön plana çıktığı ya da çıkarıldığı toplum ya da
önemlidir. Bu sebeple kitabımızın bu bölümünü yıkıcı
meslek gruplarında daha sık görülmektedir.
bozukluklar, dürtü denetimi ve davranım
bozukluklarınıntanınması ve bu bireylerin uygun şekilde
-  Anoreksiya nervoza tedavisinde erken tanı ve müdahale tedavi edilmesi ve desteklenmesi amacıyla hazırladık.
önemlidir. Ayaktan tedavi ilk tercih olmakla birlikte,
gerekli durumlarda hastane yatışı yapılmalıdır. Tablo 1. DSM-5 Yıkıcı, Dürtü Denetimi ve Davranım
Bozuklukları Sınıflaması

-  Bulimiya nervoza tekrarlayan tıkınırcasına yeme -  Karşı olma-karşı gelme bozukluğu


ataklarını uygunsuz dengeleyici davranışların takip ettiği
yeme bozukluğudur. Bu bozuklukta tıkanırcasına yeme ve -  Aralıklı patlayıcı bozukluk
çıkarma sürecine eşlik eden kontrolü kaybetme
duygusunun varlığı ayırt edicidir.
-  Davranım bozukluğu

-  Dışa atım bozuklukları hem çocukların hem de -  Antisosyal kişilik bozukluğu


ailelerinin yaşam kalitesinde belirgin bozulmalara neden
olan ve çocukluk çağında oldukça yaygın görülen -  Piromani
gelişimsel psikopatolojilerden biridir.
-  Kleptomani
-  Enürezis beş yaşından büyük çocukların birbirini takip
eden en az üç ay boyunca haftada iki kez gündüz ve/ya 13.1. Davranım Bozukluğu
gece yineleyen biçimde idrar kaçırması olarak tanımlanır. 13.1.1. Tanım
Bu bozuklukta kendiliğinden iyileşme oranları yüksek Davranış, içten ya da dıştan gelen etkilere gösterdiğimiz
olduğundan yaşın ilerlemesiyle enürezis görülme sıklığı tepkilerdir. Düşüncelerle, kelimelerle ve hareketlerle
azalır. olaylara ya da kişilere tepkilerimizi gösteririz. Fizyolojik,
duygusal ve sosyal ihtiyaçlar bireyin çevreyle
-  Tedavide psikofarmakolojik ve davranışsal yöntemler etkileşiminin temelini oluşturur. Fizyolojik ihtiyaçların
kullanılabilir. Enürezis tedavisinde ve izleminde takvim karşılanması hayatta kalmak için önem taşır. Sosyal
yöntemi sıklıkla kullanılır. Bilinen en etkili tedavi yöntemi ihtiyaçların karşılanması (bağlılık, sevilme, özgürlük ve
ise alarm sistemi kullanılmasıdır. özerklik ihtiyacı gibi) ise zaman içinde meydana gelir.Bu
ve benzeri ihtiyaçların ne kadarının karşılandığı çok
-  Enkoprezis, dört yaşından büyük çocukların birbirini önemlidir.Çocukluk döneminde ihtiyaçların
takip eden üç ay boyunca ayda en az bir kez dışkı karşılanmasındaki yetersizlik, uyum sorunlarına, sorunlar
kaçırması ya da dışkısını uygunsuz yerlere yapması olarak çözümlenemediği durumlarda da davranış problemlerine
tanımlanır. neden olabilir.

-  Enkoprezise kabızlığın eşlik edip etmesi tedavi Davranım bozukluğunun (DB) temel özelliği başkalarının
seçiminde önemlidir. Takvim tutularak tuvalete oturmalar temel hakları, yaşa uygun toplumsal norm ve kuralların
ve kazaların kaydedilmesi tedavi başarısını olumlu yönde sürekli ve tekrarlayıcı bir biçimde ihlal edilmesi, bunlara
etkilemektedir. karşı saldırgan davranışların sergilenmesidir (APA, 2013).
DB, çocukluklarda sıklıkla karşılaşılan yaramazlık, aşırı
hareketlilik, sinirlilik, söz dinlememe gibi sorunlu
13. DÜRTÜ DENETİMİ VE DAVRANIM
davranışlardan oldukça farklı bir durumdur. Sorunlu
BOZUKLUKLARI
davranışları olan veya yaramazlık yapan her çocukta
Giriş davranım bozukluğu olmadığı unutulmamalıdır. DB
Yıkıcı bozukluklar, dürtü denetimi ve davranım olgularının önemli bir kısmında dikkat eksikiliği
bozuklukları çocukluk çağında sık görülen bozukluklardır. hiperaktivite bozukluğu (DEHB) eşlik ettiği için bazen bu
Davranış problemleri bütün klinik başvuruların üçte birini iki bozukluk benzer durumlarmış gibi yanılgılara

Hicran PARLAT Sayfa 97


düşülebilmektedir. Davranım bozukluğu, DEHB’ye oranla
istismarı varlığı, ev içi şiddetin olması
daha olumsuz ve yıkıcı klinik özelliklere ve gidişata
sahiptir. İleriki yıllarda çok daha fazla oranda antisosyal
Sosyal risk Semtle (komşulukla) ilgili riskler, çocuklukta akran
kişilik bozukluğu, alkol-madde kullanım bozukluğu ve faktörleri reddi, ergenlik döneminde davranış sorunlarını
hatta daha kısa yaşam süresine yol açan; kısacası çok daha teşvik eden akran gruplarına girme
ağır bir psikiyatrik bozukluktur.
13.1.2. Epidemiyoloji DB’nin etiyolojisinde bazı nörobiyolojik etkenlerin de rol
oynadığı öne sürülmektedir. Hayvan araştırmalarında
Davranım bozukluğu sık görülen bir bozukluk olup,
dopamin, serotonin ve noradrenalin gibi bazı
görülme sıklığı yapılan araştırmalarda % 1.1-10.6 arasında
nörotransmiterlerin düzeylerindeki farklılıklara bağlı
değişmekte olup ortalama prevelansı % 3.2 olarak
olarak davranış sorunlarının görülmesi bu görüşleri
bildirilmektedir (Frick, 2016). Erkek/kız oranı 4-12:1
desteklemektedir. Davranış ve dürtü kontrol sorunu olan
olarak belirtilmektedir. Ülkemizde yapılan bir
insanlarla yapılan çalışmalarda da düşük serotonin ve
epidemiyoloji çalışmasında DB prevelansı %0.29 olarak
serotonin yıkım ürünü düzeyleri bulunmuştur. Diğer
bulunmuştur (Ercan ve ark., 2019).
yandan hormon düzeyleri ile DB arasındaki ilişkilerden de
13.1.3. Etiyoloji söz edilmektedir. Düşük kortizol seviyesinin DB olan
DB ortaya çıkışında özgül ve tek bir etiyolojik etkenden olgularda biyolojik bir belirteç olup olmadığının
söz etmek mümkün değildir. Birçok psikiyatrik araştırıldığı bir çalışmada, kortizol düzeyi ile davranış
bozuklukta olduğu gibi DB’nun ortaya çıkışında da sorunları arasında ilişki bulunamamıştır. DB erkeklerde
kalıtılmış bir biyolojik yatkınlığın çok çeşitli çevresel daha fazla görüldüğünden testosteron düzeyleri ile
etkenlerle etkileşiminin önemli olduğu düşünülmektedir. agresyon arasındaki ilişki üzerinde durulmuş, ancak bir
DB erkeklerde kızlara oranla daha yüksek oranda ilişkinin varlığı ortaya konamamıştır (Akyol Ardıç, Ercan
görüldüğünden ve ailesel yüklülük bulunduğundan ve Durak, 2016).
etiyolojide genetik etkenlerin üzerinde durulmuştur. 13.1.4. Klinik Özellikler ve Tanı
Ancak ikiz çalışmaları ve evlat edinme çalışmaları genetik
DB’nin belirtileri, fiziksel saldırganlık, mala zarar verme,
etkenlerin çok önemli oranda çevresel faktörlerle
yalancılık ya da hırsızlık ve yaşa uygun kuralların ciddi
etkileşerek bozukluğun oluşumuna yol açtığını destekler
biçimde ihlali olarak 4 kategoride toplanmaktadır. DB
niteliktedir (Bornovalova ve ark., 2014; Kerekes ve ark.,
belirtileri 10 yaşından önce başlarsa “çocuklukta başlayan
2014).Yapılan çok sayıda çalışmada, annenin gebelik
alt tip”, 10 yaşından sonra başlarsa “ergenlikte başlayan
döneminde sigara veya alkol kullanmasının çocukta
alt tip” ve başlangıç yaşı ile ilgili veri yoksa “başlangıcı
davranım bozukluğu gelişmesinde çok önemli bir risk
belirlenmemiş tip” olarak üçe ayrılmaktadır. Çocuklukta
faktörü olduğu gösterilmiştir (Boden ve ark.,2010; Ruisch
başlayan alt tip daha çok erkeklerde görülür ve daha kalıcı
ve ark., 2018)
olma eğilimindedir. İleride antisosyal kişilik bozukluğu
geliştirme riskleri daha yüksektir. Ayrıca DB kişinin
DB olan çocuklar çoğunlukla düşük sosyoekonomik başkalarına verdiği zarara göre hafif, orta ve ağır olmak
düzeydeki ailelerden ya da parçalanmış ya da bozuk üzere de üçe ayrılabilir.
işleyişe sahip ailelerden gelmektedirler. Diğer yandan bu
ailelerde alkol-madde bağımlılığı ve antisosyal kişilik
DB klinik olarak kronik (süreğen) görünüm sergileyen bir
bozukluğu olan bireylere de sıklıkla rastlanmaktadır.
bozukluktur. Yani ‘akşamdan sabaha’ DB belirtileri ortaya
Çocuğun büyütülmesi sırasında aşırı cezalandırılması ya
çıkmaz. DB klinik belirtileri yaşlara göre farklılıklar
da hiç bir engellenmeyle karşılaşmamasının da DB’nin
gösterebilir. DB belirtilerinin çoğunlukla 4 yaş öncesinde
ortaya çıkışıyla ilgili olabileceği bildirilmektedir. Aile içi
görülmesi beklenmemektedir. Ancak bazı olgularda 4
olumsuzlukların yanısıra DB’nin ortaya çıkmasında etkili
yaşından başlayarak çevredeki canlılara ve eşyalara aşırı
olabilecek çevresel etkenlerden de söz edilmektedir.
derecede zarar verme, sürekli kibrit, çakmak ve bıçak gibi
Davranım bozukluğu belirtilerinin onaylandığı bazı alt
tehlikeli aletlerle ilgilenme gibi özellikler süreğen bir
kültürler ve çetelerin yaygın olduğu ortamlar bu tür
biçimde görülebilir. Ayrıca davranım bozukluğunun erken
çevresel etkenlere örnek olarak verilebilir (Mandy ve ark.,
dönemli göstergesinin karşıt olma karşı gelme bozukluğu
2013). Zor mizaç ile davranım bozukluğu arasında anlamlı
(KOKGB) olabileceği yönünde kanıtlar da vardır (Rolon-
bir ilişki bulunmuştur. Zor mizaç katı tutarsız ebeveyn
Arroyo, Arnold ve Harvey, 2014).Bu durumlarda tanı ve
tutumları ile etkileşime girerek DB’na neden olmaktadır.
tedavide geç kalınmamalıdır.
Ayrıca zorlu mizaç özelliği olan DB tanılı bireylerde
olumsuz duygulanım, duygusal regulasyonunda zayıflık
ve huzursuzluk temel karakteristik özellikleridir. DB belirtileri tipik olarak geç çocukluk ya da ergenlik
döneminde bașlar; 16 yașından sonra bașladığı nadir
Tablo 2. Davranım Bozukluğu Gelişmesinde Risk Faktörleri olarak görülmektedir. Bu dönemlerde kabadayılık, kavga
veya hayvanlara zarar verme, küfür etme, yalan söyleme,
Bireysel Düşük uyarılmışlık (riskli uyaran arama hırsızlık gibi bazı DB belirtileri sosyokültürel özellikler
risk davranışları), zorlu mizaç, zihinsel yetersizlik,
faktörleri yürütücü işlevlerde disfonksiyon, sosyal bilişte
nedeniyle atlanabilir. İlerleyen dönemlerde DB
zayıflık, anne karnında sigara, alkol ve madde belirtilerinin alkol-madde kullanım bozuklukları ile bir
maruziyeti araya gelerek çok daha ağır klinik tablolara yol açması da
olasıdır (Ercan, 2008; Frick, 2016).
Ailevi risk Aile bireylerinde suç işleme, kötü beslenme ve
faktörleri ebeveyn psikopatolojisi varlığı, yaşamın erken DB birçok nedenden dolayı önemli bir psikiyatrik
döneminde sert eleştirel ebeveynlik, çocuk ihmal ve
sorundur. Birincisi genellikle saldırganlık içerir, suç

Hicran PARLAT Sayfa 98


işleme davranışıyla sonderece ilişkilidir ve bir dizi başka -  Sığ ya da yetersiz duygulanım: Sığ, içtenlikten yoksun
sosyal, duygusal ve akademik problemlerle ilişkilendirilir. ya da yüzeysel olmak dışında, başkalarına duygularını
Örneğin DB ile ilişkili davranışlar çoğu zaman bir göstermeme (örn. gösterilen duygularla çelişen eylemler;
çocuğun akranları tarafından reddedilmesine, okuldan duyguları hızla “açılır” ya da “kapanır”) ya da bunları
uzaklaştırılmasına veya okuldan atılmasına yol açar. çıkarı için gösterir (örn. başkalarıyla oynamak ya da
İkincisi, çocukluktaki DB, ergenlik ve yetişkinlikte birçok başkalarının gözünü korkutmak için gösterilen duygular).
psikiyatrik sorunu beraberinde getirir. Örneğin alkol-
Tablo 3. Davranım Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri:
madde kullanımı, yasal sorunlar (tutuklanma vb.), eğitim
sorunları (okulu bırakma vb), sosyal sorunlar (evlilik ve
Son on iki ay içinde, aşağıdaki kategorilerin herhangi birinden olmak
aile uyum problemleri), mesleki sorunlar (zayıf iş üzere, aşağıdaki 15 tanı ölçütünden en az üçünün varlığı ve en az bir
performansı) ve fiziksel sağlık sorunlarını sık yaşarlar. tanı ölçütünün son altı ay içinde bulunması ile kendini gösteren,
Ergenlikten önce DB olan erkek çocuklarının yetişkinliğe başkalarının temel haklarının ya da yaşına uygun başlıca toplumsal
geldiklerinde; anksiyete bozukluğu olma olasılığı 3.2 kat, değerlerin ya da kuralların hiçe sayıldığı, yineleyici ve sürekli bir
major depresif bozukluk 2.9 kat, evsiz olma 7.8 kat, alkol davranış örüntüsü vardır:
bağımlılığı 3.6 kat, adli suçlar 2.7 kat ve intihar
girişiminin 25 kat daha fazla olduğu bildirilmiştir (Frick, İnsanlara ve Hayvanlara Karşı Saldırganlık
2016).
1. Sık sık başkalarına kabadayılık eder, gözdağı verir ya da
başkalarının gözünü korkutur.
DB tanısı, DSM-5 tanı kriterleri dikkate alınaran klinik
görüşme ile konulmaktadır. Sorunlu davranışlar 2. Sık sık kavga, dövüş başlatır.
konusunda olabildiğinde farklı kaynaklardan bilgi
alınması önemlidir. DB olan çocuklarda daha kötü gidişat 3. Başkalarını ağır yaralayabilecek bir gereç (örn. sopa, taş, kırık şişe,
ve sonuçlarla ilişkili olduğu düşünülen “topluma yararlı bıçak, ateşli silah) kullanmıştır.
duyguların sınırlı olmasıyla giden” şeklinde tanımlanan
bir klinik görünüm (belirleyici) tanımlanmıştır. Bu 4. İnsanlara karşı acımasız davranmıştır.
belirleyicinin uygulanabilmesi için, kişinin en az 12 ay
boyunca, sürekli olarak, birçok ilişkisinde ve ortamda, 5. Hayvanlara karşı acımasız davranmıştır.
aşağıdaki özellikleri(pişmanlık ya da suçluluk duymama,
duygusuzluk-empati yoksunluğu, yapabilirlik kaygısı 6. Kişinin gözü önünde çalmıştır (örn. kapkaççılık, zorla para alma,
taşımama ve sığ ya da yetersiz duygulanım)göstermiş silahlı soygun).
olması gerekir. Bu özellikler, bu süre boyunca, kişiye özgü
kişilerarası ve duygusal işlevsellik örüntüsünü yansıtır, 7. Birini cinsel etkinlikte bulunmaya zorlamıştır.
yalnızca kimi durumlarda, arada bir ortaya çıkan özellikler
değildir. Dolayısıyla, bu belirleyici için ölçütleri Eşyaları Kırıp Dökme
değerlendirirken, birçok kaynaktan bilgi edinilmesi
gerekir. Kişinin kendisinin söylediklerinin yanı sıra uzun 8. Ağır zarar vermek amacıyla, bile bile yangın çıkarmıştır.
bir süredir onu tanıyan başkalarının (örn. ana babalar,
öğretmenler, iş arkadaşları, uzun süredir tanıyan aile 9. Başkalarının eşyalarına bile bile zarar vermiştir (yangın çıkararak
bireyleri, yaşıtları) söylediklerini de göz önünde yapmanın dışında).
bulundurmak gerekir.
Dolandırıcılık ya da Hırsızlık
-  Pişmanlık ya da suçluluk duymama: Yanlış bir şey
10. Başkasının evine, yapısına ya da arabasına zorla girmiştir.
yaptığında kendini kötü hissetmeme ya da suçluluk
duymama. Kişi, eylemlerinin olumsuz sonuçlarıyla ilgili
11. Elde etmek, çıkar sağlamak ya da yükümlülüklerinden kaçmak
olarak genelde kaygı duymaz. Sözgelimi, kişi birini için sıklıkla yalan söyler.
yaraladıktan sonra pişmanlık duymaz ya da kuralları
çiğnemenin sonuçlarına aldırmaz. 12. Başkaları görmeden, sıradan olmayan nesneleri çalmıştır (örn.
mağazalardan aşırma).
-  Duygusuzluk-empati yoksunluğu: Başkalarının
duygularını umursamama. Kişi soğuk ve aldırmaz olarak Kuralları Büyük Ölçüde Çiğneme
tanımlanır. Kişi, eylemleriyle, başkalarına önemli ölçüde
kötülüğü dokunsa da, eylemlerinin başkaları üzerindeki 13. Ebeveynlerin yasaklarına karşın on üç yaşından önce başlayarak
etkilerinden çok, kendi üzerindeki etkileriyle ilgileniyor sık sık dışarda geceleme.
gibi görünür.
14. Ebeveynlerinin ya da onların yerini tutan kişilerin evinde
yaşarken, en az iki kez gece evden kaçmıştır ya da aradan uzun bir
-  Yapabilirlik kaygısı taşımama: Okulda, işyerinde ya süre geçmeden dönmediği bir kez evden kaçışı olmuştur.
da önemli diğer etkinliklerde iyi bir iş çıkaramıyor
olmasıyla ya da sorun doğurmasıyla ilgileniyor gibi 15. On üç yaşından önce başlayarak, sık sık okuldan kaçmaları olur.
görünmeme. Kendisinden beklentiler çok açık olmasına
karşın, kişi, daha iyi yapmak için bir çaba göstermez ve Bu davranış bozukluğu, toplumsal, okulla ya da işle ilgili işlevsellikte
kötü iş çıkarmasından ötürü başkalarını suçlar. klinik olarak belirgin bir düşmeye neden olur.

Hicran PARLAT Sayfa 99


13.1.5. Ayırıcı Tanı oynaması ve şiddet içerikli filmler izlemesidir. Diğer
DB ayırıcı tanısında göz önüne alınması gereken en konularda olduğu gibi bu konuda da sınır koymakta
önemli bozukluk karşıt olma karşı gelme bozukluğudur zorlanmaktadırlar.Ayrıca küçüklüğünden beri hareketli
(KOKGB). DB’de gözlenen 'büyüklerin isteklerine olduğu, sürekli dikkatsiz davrandığı, ders başarısının
uymama, karşıt olma' gibi bazı davranışlar KOKGB olan düşük olduğu ve bir türlü kurallara uymak istemediğini
çocuklarda da görülmektedir. DB olan çocukların % 90'ı bildirmiştir. İlkokula giderken de benzer davranışlar
aynı zamanda KOKGB ölçütlerini karşılamasına rağmen, sergilediği, çakmakla oynamayı çok sevdiği ve bir
KOKGB olan çocuklarda DB olan çocuklardan farklı keresinde evde yangın çıkardığı ve itfaiye ekiplerinin
olarak diğerlerinin haklarına ya da yaşa uygun toplumsal büyümeden yangını söndürdüğünü belirtmiştir. O dönem
değerlere ya da kurallara saldırı yoktur. KOKGB genelde bir çocuk psikiyatrisine iki defa gittiklerini bir ilaç
ev ortamına sınırlı bir örüntü içerirken, davranım verildiğini ama Kağan’ın ilacı kullanmadığını bildirmiştir.
bozukluğu daha yaygın bir örüntü göstermektedir. Okulundan yönlendirilme sebebi; sınıfta kurallara
uymamakta, eşyalara, öğretmenine ve arkadaşlarına zarar
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olan vermekte, kız arkadaşlarına cinsel içerikli sözler ve
çocuklar sıklıkla rahatsız edici hiperaktif ve impulsif davranışlar sergilemekte ve arkadaşlarına küfür
davranışlar sergileseler bile bu davranışlar yaşa uygun etmektedir. Okul ve sınıf içinde alınan önlemlere rağmen
toplumsal değerleri ya da kuralları çiğnemez; dolayısıyla okula ve sınıfa uyumu sağlayamamıştır. Özellikle
DB tanısı konulamaz. Ancak DB olan çocuk ve ergenlerin saldırgan davranışlarından dolayı anne ve öğretmeni
önemli bir kısmında DEHB de bulunmaktadır. Diğer çaresiz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Agresif ve öfkeli
yandan DEHB olan çocukların yaklaşık %25’inde DB davranışlarından dolayı çok defa disiplin kuruluna gitmiş
bulunmaktadır (Ercan, 2008). DB eşlik DEHB olgularında ve son olarak da okuldan 3 gün uzaklaştırma almıştır.
prognozun daha kötü olduğu bilinmektedir (Larson ve Akademik becerileri ise sınıf ortalamasının altında olduğu
ark., 2011). Manik atak geçiren çocuklarda da irritabilite belirtilmiştir. Anne, ilk görüşmede oldukça kaygılı ve
ve davranım sorunları sıklıkla olur. Bu davranım sorunları çocuğunun durumundan rahatsız bir şekilde
DB’dan bipolar bozukluğun epizodik gidişi ve eşlik eden terapiste“Bugün bu çocuğu size bırakmaya ya da kuruma
manik epizoda özgü belirtilerin bulunuşuyla ayırt edilir yerleştirmeye geldim. Çocuğumu benden alın. Artık
(Morley ve Glicken, 2009). onunla ne yapacağımı bilmiyorum. Her gün cam kapı
kırıyor, beni dövüyor, herkese kötü davranıyor, yalan
söylüyor, durduramıyorum…” demiştir. Annenin bu
Olgu Örneği sözlerinden ve beden duruşundan ne kadar üzgün olduğu
ve çaresiz kaldığı görülmüştür. Yapılan klinik
Kağan, 13 yaşında erkek, ilköğretim 8.sınıfa değerlendirme sonucu olguya davranım bozukluğu ve
gidiyor.Anne, baba ve ablası ile yaşıyor ve 3 kardeşin en eşlik eden dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu tanıları
küçüğüdür. Okulu tarafından resmi yazı ile kliniğimize konulmuş, kapsamlı bir tedavi planı çocuk ve anneyle
yönlendirilmiş ve annesi ile gelmiştir. Çocuğa göre tartışılmıştır.
problem:‘Benim bir sorunum yok, niye buradayım 13.1.6. Tedavi ve Yönetimi
bilmiyorum, küfür ettiğimi söylüyorlar ama aslında beni Davranım bozukluğu olan vakaların yönetimi genellikle
küfür ettirtiyorlar, ayrıca arkadaşlarım ve öğretmenler bu ailelerin daha önce tedavi girişimlerinin olması ve
kaşınıyorlar’. Anneye göre problem:‘Okuldan kaçması, farklı kurumların da duruma dahil olması nedeniyle
bana ve arkadaşlarına zarar veriyor ve iki lafından birisi karmaşık ve zordur. Eğitim, sağlık, hukuk ve sosyal
küfür etmek. Çok sık yalan söylüyor. Sokaktaki hizmetler duruma dahil olmuş olabilir. DB’nin tedavisinde
hayvanlara şiddet uyguluyor. Hiç acıması yoktur’. Anne, çocuk ve ergenle birlikte sorunlu davranışlarda etkisi olan
Kağan’ın evde çok yoğun öfke nöbetleri geçirdiğini, çevrenin (aile, okul, toplum) hedef alındığı multisistemik
bardak, cam, pencere kırdığını, kendisine karşı da şiddet terapi ile daha etkin sonuç elde edilebilmektedir. Çocukla
uyguladığını, öfkeli anlarnda Kağan’dan dayak yediğini bağlantısı olan ev halkı, öğretmenler ve diğer
anlatmıştır. Anne de bazen öfkesine hakim olamayıp profesyonellerle görüşülmelidir. DB alanında yapılan
olguya şiddet uyguladığını belirtmiştir. Mahalledeki çalışmalarda farklı bilgi kaynakları (anne, baba, öğretmen,
birkaç arkadaşıyla çete kurdukları ve kendi yaş akran çevresi vb.) arasında düşük bir bağlantı olduğunu
grubundaki çocuklara zorbalık uyguladıkları ve sık sık göstermektedir, ancak bilgi veren her bir kaynağın
kavga ettikleri belirtilmiştir. Anne; bundan dolayı durumun bütününü anlamaya katkı sunacağı
mahalledeki komşuları ile huzursuz olduklarını, unutulmamalıdır. Bu nedenle mümkün olduğunca fazla
komşularının çok sık Kağan’ı şikayete geldiklerini gözlemci ile görüşmekte fayda vardır. Yalan söylemenin
söylemiştir. Kendisine benzeyen arkadaşlarıyla kuşlara yaygın bir özellik olmasından dolayı, gençlerin verdiği
tuzak kurdukları ve özellikle kedilere ve kuşlara zarar bilgilere güvenilmemesi anlaşılır bir durumdur, ancak
verdikleri belirtilmiştir. Yaptığı bu davranışlardan bozukluğun değerlendirilmesi için gerekli bilgileri
pişmanlık duymamakta, huzursuz olmamakta hatta vereceği akılda tutulmalıdır. Özellikle gençlerle yapılan
hayvanlara acı çektirmekten zevk almaktadır. Sigara görüşmede yargılayıcı olmayan bir tavırla, küçük
kullanmakta olduğu ve birkaç kez mahalle bakkalından düşürücü terimlerden sakınılıp görüşmenin amacının
arkadaşlarıyla sigara çaldıkları bildirilmiştir. Geçen hafta netleştirilmesi gence öyküyü kendi açısından anlatma
da bu davranışlarından dolayı babayla tartıştığı, öfkelenip imkanı tanır (Carr, 2016).
koluna faça attığı ve daha sonra evden gidip iki gece
arkadaşında kaldığı belirtilmiştir. Annenin rahatsızlık
duyduğu diğer konu ise olgunun çok fazla, günde 7-8 saat DB olan olguların tedavisinde değişik gruplardan ilaçlar
gibi, kavgalı dövüşlü şiddet içeren online oyunlar sıklıkla kullanılıyor olmakla birlikte, DB’ye özgü bir ilaç

Hicran PARLAT Sayfa 100


tedavisi bulunmamaktadır. Özellikle öfke ve saldırgan Psikoeğitimin bir seansla sınırlı olmaktan ziyade tedavi
davranışların kontrol altına alınmasında, eşlik eden boyunca sürdürülmesi daha faydalı olacaktır (Carr, 2016).
psikiyarik bozuklukların (örneğin DEHB) tedavi
edilmesinde ilaç tedavileri etkili olmaktadır. Anti-sosyal ve pro-sosyal davranışların takip edilmesi
(davranışların öncülleri ve sonuçlarının kaydı için çetele
DB’nin tedavi ve yönetiminde psiko-sosyal yaklaşımların, tutulması): Çetele tutulmaya başlandığında sadece belli
diğer psikiyatrik bozuklukların birçoğundan farklı olarak, saatler arasında en fazla 3 tane olumlu veya olumsuz
ilaç tedavisinden daha önemli ve öncelikli olduğunu davranışın gözlenmesi planlanmalıdır. Çetelelerle birlikte
söylemek mümkündür. Bilişsel davranışçı terapiler ile DB istenen davranışların puan kazandırdığı bir ödül sisteminin
olan çocukların iletişim yetileri, sorun çözme yetisi, dürtü uygulamaya koyulması faydalı olacaktır.Çeteleler,
kontrolü, öfke kontrolü gibi davranışsal ve bilişsel ebeveynlere çocuklarını davranışlarının öncül ve
alanlardaki bozukluklarının düzeltilmesi amaçlanır. Anne- sonuçlarla kısmen kontrol edilebildiğini gösterir. Öncül ve
baba eğitim grupları yardımıyla da anne-babanın çocuğun sonuçları değiştirerek davranış problemlerinin
davranış bozukluklarıyla baş etmeleri ve bunları ortadan azaltılabileceğini de fark etmelerini sağlar. Çeteleler,
kaldırmaları konusunda çalışılır. Böylece anne-babanın bunalmış ailelere ilerlemeyi takip ederek olumlu
çocuğun istenmeyen davranışlarına yol açan tutumlarını değişiklikleri saptama imkanı verir.
fark etmeleri ve bunları nasıl değiştirebileceklerinin
anlaşılması sağlanır. Aile temelli iletişim ve problem çözme eğitimi:Bu
Tablo 4. Davranım Bozukluğunda Psikososyal Tedavi Öğeleri programın amacı net bir şekilde iletişim kurabilmek,
kuralların ve kurala uymanın ve kuralı bozmanın
1.Ebeveynlere ve çocuğa yönelik psikoeğitim sonuçlarının tartışılabilmesidir. Kuralların aile kültürünün
normlarına göre uygun ve adil olması gerekir. İletişim
2. Anti-sosyal ve pro-sosyal davranışların monitorize edilmesi becerileri eğitiminin amacı karşıdaki insanı net bir şekilde
anlamak, konuşurken açık bir şekilde konuşmak ve
3. Ödül eğitimi ve moladan oluşan davranışsal ebeveyn eğitimi konuşma sırasına riayet etme becerisini kazanmaktır.Bu
beceriler en başta duygusal yükü olmayan konularda
4. Aile temelli iletişim ve problem çözme eğitimi uygulanırken sonrasında önemli konularda da kullanılır.

5. Ev okul görüşmeleri ve gerekli ise özel eğitim desteği Ev okul görüşmeleri ve gerekli ise özel eğitim
desteği:Ebeveyn okul iletişiminin ve ortak çalışma
6. Çocuk temelli sosyal problem çözme becerileri eğitimi becerisinin kazandırılması ve geliştirilmesi gerekmektedir.
Eşlik eden öğrenme bozuklukları yada zihinsel yetersizlik
7. Kişisel ve evlilikle ilgili zorlukları yönetmek için ebeveyn varsa bunlara yönelik eğitim planlanmalıdır.
rehberliği

Psikoeğitimde temel olarak; çocuğun içsel olarak kötü bir Çocuk temelli sosyal problem çözme becerileri
pozisyondan, kötü alışkanlıkları olan iyi bir çocuk eğitimi: Düşmancıl atıf yanlılığı ve zayıf problem çözme
pozisyonuna getirilmesi hedeflenir (çocuğa özünde sen becerileri eğitimi davranış problemlerinin altında yatan
kötü değilsin, kötü olan davranışların var mesajı verilir). sorunu ortadan kaldırmak için gereklidir. Sapkın akran
Ebeveynler davranış problemleri olan bir çocuğu tedaviye grubundan kopmak ve normal akran grubuna dahil
getirdiklerinde klinisyenin sadece çocuğu tedaviye alıp olabilmek önemlidir. Oynayan veya tartışan bir akran
‘tamir etmesini’ isterler. Psikoeğitimde ebeveynlerin, grubuna katılmak, bir grup tartışmasına agresif olmayan
çocuğun davranış problemlerinin, aile ve geniş sosyal bir şekilde katkıda bulunmak, iltifat etme, bir aktiviteye
bağlamla olan etkileşim örüntüleri aracılığı ile girmek isteme, reddedilmeyle başa çıkma, fikir
sürdürüldüğünü fark etmeleri sağlanmaya çalışılır. farklılıklarını yönetebilme ve otoriteyle başa çıkabilme
Davranışın öncül ve sonuçlarını kaydettirmek bu konuda öğretilen beceriler arasındadır.
faydalıdır. Klinikte ya da evde ebeveynin çocukla oyun
oynaması ve diğer ebeveynin bunu izlemesi önerilir. Ebeveyn rehberliği:Yaygın davranış problemleri olan
İzlerken gülümsemek, takdir etmek gibi davranışların çocuklar sıklıkla çoklu sorunları olan ailelerden gelirler.
olumlu davranışların sıklığını artırdığı ve görmezden Bunlar yüksek stresle başa çıkma kapasiteleri düşük ve
gelme gibi davranışların da olumsuz davranışın sıklığını sosyal destekleri zayıf ebeveynlerdir. Bu ebeveynler
azalttığını gözlemlemesi beklenir. Alternatif olarak seans sıklıkla terapide belirlenen kural, rol ve rutinlere uymakta
videoya kaydedilip terapistle birlikte izlenip geri bildirim zorlanır.
verilebilir. Ebeveynlerin hedef davranışın öncüller ve
sonuçlardan nasıl etkilendiğini kaydetmesi istenir. Evde
Sonuç olarak davranım bozukluğunun tedavi ve yönetimi
ebeveynlerin olumlu ve olumsuz davranışların öncül ve
diğer birçok psikiyatrik bozukluğa kıyasla çok daha
sonuçlarının kaydedildiği bir çetele doldurması istenir.
zordur. DB’nin tedavisinde çocuk ve ergenle birlikte
Zorlayıcı davranış örüntüsü anlatılıp ebeveynin mola
sorunlu davranışlarda etkisi olan çevrenin (aile, okul,
yöntemini etkili bir şekilde kullanması öğretilir. Mola
toplum) hedef alındığı çok çeşitli psikososyal müdahaleler
yöntemi, ödül sistemi ve destekleyici oyun kullanımı
ile daha etkin sonuç elde edilebilmektedir (Carr, 2016).
önerilir. Mola yönteminde önce davranış problemlerinin
artacağı ve sonra azalacağı, ödül ceza yönteminde yavaş 13.1.7. Gidişat
ve kademeli bir düzelmenin olacağı söylenmelidir. DB tanısı önemli oranda stabilite gösteren bir tanıdır.
İzlem çalışmaları tanı konulduktan 3-4 yıl sonra olguların

Hicran PARLAT Sayfa 101


%45-90’nının DB tanısı almaya devam ettiklerini ortaya KOKGB’ye ilişkin davranışları araştıran Kenneth Dodge,
koymaktadır. DB’nin başlangıcı 5-6 yaşına kadar erken sosyal bilgi yöntemini ortaya koymuştur. Buna göre
olabilir, ancak genellikle geç çocukluk ya da ergenlik çocukluğunda olumsuz deneyimler yaşayan çocukların
döneminde başlar, 16 yaşından sonra başladığı nadir ileriki yıllarda düşmanca bir bakış açısı geliştirebildikleri
olarak görülür. Erken başlangıç ve ‘topluma yararlı öne sürülmektedir (Dodge ve Crick, 1990). KOKGB için
duyguların sınırlı olmasıyla giden’özellikler kötü öne sürülen bir diğer etiyolojik faktör olumsuz aile
sonlanımı düşündürür ve erişkinlikte antisosyal kişilik yaşantılarıdır. Zayıf aile ilgisi, aile içi anlaşmazlıklar, aile
bozukluğu ve alkol-madde kullanım bozukluğu riskini içi şiddet, aile uyumsuzluğu, çocuk istismarı ve ailede
arttırır (Arman, 2019).DB olan bireyler ilerisi için psikiyatrik bozuklukları içeren pek çok ailesel etkenin
duygudurum ya da anksiyete bozukluğu, somatoform karşıt olma davranışlarıyla ilişkili olduğu belirtilmiştir.
bozukluğu ve madde kullanım bozuklukları için yüksek Kısacası, KOKGB’ye özgül bir etiyolojik faktör
risk taşımaktadır (Frick, 2016). bulunmamakla birlikte, bugüne kadar yapılan
13.2. Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu araştırmalardan elde edilen veriler KOKGB’nin yapısal
olarak zor bir mizaçla olumsuz ebeveyn tutumlarının
13.2.1. Tanım
biraraya gelmesinden ortaya çıktığını destekler
Karşıt olma-karşı gelme bozukluğu (KOKGB) olumsuz,
niteliktedir.
karşı gelen,tekrarlanan, kurallara uymayan ve düşmanca
davranışların en az altı aydır varlığı ile karakterize edilen 13.2.4. Tanı ve Klinik Özellikler
çocukluk çağının psikiyatrik bozukluklarından biridir Karşıt olma-karşı gelme bozukluğunda sorunlu davranışlar
(APA, 2013). KOKGB temelde çocuğun otorite evde, okulda ve/veya yaşıtlarıyla etkileşim halindeyken
figürleriyle ilişkisinin ve kurallara uyumunun bozuk görülebilmektedir. Yapılan çalışmalarda olgularda ortaya
olması durumudur. Günlük yaşamda anne babalara en çıkan sorunlu davranışların %11’inin sadece evde,
yakın gelen tanımı ise ‘söz dinlememe-inatlaşma’ %22’sinin iki ayrı ortamda ve %67’sinin ise üç ayrı
bozukluğudur. Anne babalar KOKGB olan çocuklarını ortamda da olduğu bildirilmiştir (Youngstrom, 2011).
genellikle şöyle tanımlarlar: ‘ne söylersek söyleyelim ilk Sıklıkla otorite figürlerinin çocuğun davranışı üzerinde
cevabı HAYIR olur’. baskı kurma isteği sonucunda sorunlu davranışlar
meydana gelmektedir. Öfke nöbetleri ve öfke
patlamalarına çoğunlukla çocuğun isteklerini reddetme
Bu davranışlar belli gelişim dönemlerinde ya da özel
sebep olmaktadır. Bir çocuk genellikle yaptığı herhangi
koşullarda normal karşılanmasına rağmen, bu bozuklukta,
bir davranışın yanlış ya da anormal olduğunu kabul etmez
beklenenden daha sık ve şiddetli şekilde ortaya çıkıp belli
ve göremez, bunun tam aksine herhangi bir zorluk için
fonksiyonlarda bozulmalara neden olurlar. Bozukluğun
başkalarını suçlar. KOKGB tanısı DSM-5 ölçütleri göz
yol açtığı güçlükler sosyal, akademik ya da mesleki
önünde bulundurularak klinik değerlendirme ile
alanlarda kendini gösterebilir. Diğerleriyle yaşanan
konmaktadır.
çatışma kontrolü ele geçirebilmek içindir. Bir davranışla
ilgili istek ya da sınırlamalar, KOKGB olan çocuklar Tablo 5. Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu DSM-5 Tanı
tarafından sert bir şekilde tepki görür. Bu davranışlar Kriterleri
özellikle otorite figürleriyle etkileşimde kendini gösterir.
KOKGB olan kişiler, karşı gelme davranışlarını Aşağıdaki kategorilerin herhangi birinden olmak üzere, en az dört
diğerlerine verilen haklı ve uygun tepkiler olarak görürler. belirtinin bulunması ile belirli, en az altı ay süren, öfkeli/kolay kızan
bir duygudurum, tartışmacı/karşı gelen davranış ya da kin besleme
Çevreleri için çoğu zaman sinir bozucu olsalar da, örüntüsü, kardeşi olmayan en az bir kişi ile etkileşimi sırasında
davranım bozukluğundaki gibi fiziksel saldırganlık kendini göstermiştir.
sergilemez veya başkalarının haklarına saldırıda
bulunmazlar. Öfkeli/Kolay Kızan Duygudurum
13.2.2. Epidemiyoloji
Karşıt olma karşı gelme bozukluğu (KOKGB) sık görülen 1. Sık sık tepesi atar.
bir bozukluk olup, görülme sıklığı % 2-16 arasında
değişmekte olup ortalama yaygınlığı % 3.3 olarak 2. Sık sık alınganlık gösterir ya da kolaylıkla kızar.
bildirilmektedir (Canino ve ark., 2010). Erkeklerde
kızlardan daha sık görüldüğü belirtilmiştir (APA, 2013). 3. Sık sık öfkeli, kırgın, içerlemiş ve güceniktir.
DSM-5’te KOKGB’nin hem çocuklukta hem ergenlikte
başlayabildiği belirtilmesine karşın çok büyük bir sıklıkla Tartışmacı/Karşı Gelen Davranış
çocuklukta başlamaktadır.
13.2.3. Etiyoloji 4. Buyurma, yaptırma ya da yasak etme gücü olan kişilerle sık sık
tartışmaya girer; çocuklar ve gençler, büyükleriyle tartışmaya girerler.
KOKGB biyolojik, psikolojik, sosyal ve gelişimsel
etkenlerin rol oynadığı karmaşık bir etiyolojiye sahip bir
5. Buyurma, yaptırma ya da yasak etme gücü olan kişilerin isteklerine
bozukluktur. Etiyolojiyi aydınlatmaya yönelik bazı
ve kurallara sıklıkla uymaz ya da bunlara etkin bir biçimde karşı gelir
çalışmalar genetiğin rolü üzerinde durmaktadır. Psikolojik ya da karşı koyar.
bağlamda etiyolojik etkenlerden en fazla üzerinde durulan
bağlanmadır. Çocukluktaki güvensiz bağlanmanın 6. Sık sık, bile bile başkalarını kızdırır.
KOKGB’ye yatkınlığı arttırabilen bir etken olduğu öne
sürülürken güvenli bağlanmanın koruyucu bir etken 7. Kendi yanlışlarından ya da yanlış davranışlarından ötürü sıklıkla
olduğu üzerinde durulmaktadır (Theule ve ark., 2016). başkalarını suçlar.

Hicran PARLAT Sayfa 102


için, bu olgularda DEHB tedavisinde kullanılan ilaçlar
Kin besleme
sıklıkla kullanılmaktadır. KOKGB’nin tedavisinde de
diğer bir çok psikiyatrik bozukluğun tedavisinde olduğu
8. Son altı ay içinde en az iki kez düşmanlık gütmüş ya da kin
beslemiştir. gibi bütüncül yaklaşım önem kazanmaktadır. Yani yanlış
anne baba tutumlarının değiştirilmesine yönelik
Olgu Örneği psikososyal yaklaşımlar, bilişsel davranışçı terapiler ve
anne-baba eğitim programlarının önemi vurgulanmış ve
Ali, 10 yaşında, ilkokul dördüncü sınıfa giden erkek yararı gösterilmiştir (Akyol Ardıç, Ercan ve Durak, 2016).
çocuk. Kliniğe başvurma nedenleri Ali’nin küçüklüğünden 13.2.7. Gidişat
beri hareketli olması, sürekli dikkatsiz davranması, ders Karşıt olma karşı gelme bozukluğuolan çocukların çok
başarısındaki dalgalanmalar ve bir türlü kurallara uymak önemli bir kısmı ileride suç işleme veya alkol-madde
istememesiydi. Ali’nin bebekliğinden beri çok hareketli ve bağımlılığı gibi büyük sorunlara yol açmadan yaşamlarını
tüm gelişim basamaklarını erkenden tamamlayan bir idame ettirirler. Bu grupta yer alan çocuklar ılımlı
çocuk olduğu değerlendirildi. Ama okulda ve evde KOKGB olarak değerlendirilebilen, görece az sayıda ve
yaşanan sorunlar Ali’nin aşırı hareketliliğiyle sınırlı şiddette belirtilere sahip olgulardır. KOKGB olan
değildi. Annesi Ali’ye iyi ya da kötü ne söylerse söylesin olguların küçük bir kısmında ise antisosyal davranışların
Ali’nin cevabı “HAYIR” oluyordu. Bu durumokulunda da görülmesi ve bunun sonucunda davranım bozukluğu tanısı
sürüyordu. Arkadaşlarıyla oynarken kurallara tam konması gibi daha kötü bir klinik gidiş söz konusudur.
uymaması, arkadaşlarının sırasını almaya çalışması, Zaten araştırmalar davranım bozukluğu olan olguların
yenilgiyi hiçbir zaman kabul etmemesi ve yaptığı hemen hepsinin bu tanıyı almadan birkaç yıl öncesinde
hatalardan dolayı hep başkalarını suçlaması arkadaşlarının KOKGB belirtileri gösterdiğini ortaya koymaktadır.
tepkisini çekiyordu. Bu nedenle arkadaşları ona ‘gıcık’ Özellikle KOKGB belirtilerinin çoğunu karşılayan ve
ismini takmışlardı. Ali bazen öğretmenlerinin sözünü de şiddetli bir klinik tabloya sahip olan olgular ileriki yıllarda
dinlemiyor hatta onlara karşı geldiği bile oluyordu. Annesi davranım bozukluğu gelişmesi için risk taşımaktadırlar.
ve öğretmenleri Ali’ninderslerdeki başarısının bile KOKGB belirtilerinin çok erken yaşta başlaması, ailede
‘huysuzluğuna’ göre değiştiğini belirtiyorlardı. Annesi antisosyal kişilik bozukluğu ve alkol madde kullanım
şöyle diyordu ‘bazen bize kızıp okulda sınavları bilerek bozukluğu bulunması gibi bulgular, bu olguların davranım
yapmıyor, bazen de keyfi gelip sınavdan 100 alıyor'. Ali bozukluğu tanısı alması açısından risk göstermektedir
ile görüşürken zeki olması ve hareketliliği dışında bir (Ercan, 2008).
nokta daha dikkati çekiyordu: Ali sürekli şikayet 13.3. Aralıklı Patlayıcı Bozukluk
halindeydi. Ona göre arkadaşları onu kıskanıyor, Aralıklı patlayıcı bozukluk ciddi saldırganlık ya da diğer
öğretmenler arkadaşlarını kayırıyor, annesi-babası ise onu insanların malına zarar verme ile sonuçlanan ve yineleyen
yerli yersiz azarlıyordu. Anneden ve okuldan bilgiler biçimde saldırganlık, dürtülerine karşı koyamama atakları
ışığında ve yapılan psikiyatrik görüşme sonucunda Ali’de ile tanımlanan bir dürtü kontrol bozukluğudur. Önceleri
dikakt eksikkliği hiperaktivite bozukluğu ve karşıt olma- nadir bir bozukluk olduğu bildirilmişse de, artık özellikle
karşı gelme bozukluğu olduğu düşünüldü. psikiyatrik örneklem gruplarında olmak üzere daha sık
13.2.5. Ayırıcı Tanı görüldüğü kabul edilmektedir.
Karşıt olma-karşı gelme bozukluğuayırıcı tanısında en
önemli nokta normal çocukluk özellikleriyle KOKGB Aralıklı patlayıcı bozukluğun etyolojisinde çocukluk
belirtilerinin ayırt edilmesidir. Özellikle okul öncesi travmaları gibi psikososyal nedenlerin yanı sıra genetik
dönemde KOKGB ile normal çocukların ayırt edilebilmesi faktörlerinde rol oynadığı bildirilmektedir. Bu bozukluğun
güç olabilir. Diğer yandan stres verici yaşam olayları ayırıcı tanısında alkol ve madde intoksikasyonu, antisosyal
sonucunda gelişen KOKGB belirtilerinin bulunduğu ve borderline kişilik bozuklukları, genel tıbbi duruma
çocuklarda tanı için stres verici yaşam olayı öncesinde bağlı kişilik değişiklikleri ve davranım bozukluğu gibi
semptomların bulunup bulunmadığı göz önünde agresyonun bir belirti olarak yer aldığı bozukluklar
bulundurulmalıdır. Davranım bozukluğu ve KOKGB düşünülmelidir. Tedavisinde ise ilaç tedavisi ile
belirtileri arasında benzerlikler bulunmakla birlikte psikososyal yaklaşımların bir arada sürdürülmesi
davranım bozukluğunun başta fiziksel saldırganlık olmak önerilmektedir (Tamam ve ark., 2011).
üzere daha şiddetli belirtilerle seyretmesi önemli bir
ayırıcı faktördür. DEHB ile KOKGB çok sık olarak Tablo 6. Aralıklı Patlayıcı Bozukluk DSM-5 Tanı Kriterleri
birlikte görüldüğünden her iki tanıyı alan olgularda da
karşılıklı olarak diğer tanının mutlaka göz önüne alınması A. Aşağıdakilerden biri ile kendini gösteren, saldırgan dürtülerin
gereklidir. KOKGB olan çocukların %40-60’ında DEHB, denetim altında tutulamadığını gösteren, yineleyici davranış
patlamaları:
DEHB olan çocukların ise %40-70’inde KOKGB
görülmektedir (Biederman ve ark., 2008). Ayrıca
1.Üç aydır, ortalama haftada iki kez olan, sözel saldırı (örn.
anksiyete bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk ve
heyheyleri tutma, verip veriştirme, sözel tartışmalar ya da kavgalar)
duygudurum bozuklukları, iletişim ve öğrenme ya da eşyalara, hayvanlara ya da diğer kişilere karşı bedensel saldırı.
bozuklukları da eşlik edebilmektedir. Bedensel saldırı, eşyaların kırılıp dökülmesi ile hayvanların ya da
13.2.6. Tedavi ve Yönetimi diğer insanların yaralanması ile sonuçlanmaz.
KOKGB’nin tedavisindeki en önemli nokta eşlik eden
tanıların iyi belirlenip bunlara yönelik tedavilerin 2. On iki aylık bir süre içinde ortaya çıkan, eşyaların kırılıp
uygulanmasıdır. Tedavisinde bu duruma özgül bir ilaç dökülmesi ve/ ya da hayvanların ya da diğer kişilerin yaralanmasıyla
sonuçlanan, bedensel saldırı kapsamında üç davranış patlaması.
yoktur ancak en çok eşlik eden bozukluk DEHB olduğu

Hicran PARLAT Sayfa 103


olmalarına rağmen uykuya olan ihtiyaçları ile onlara
B. Yineleyici patlamalar sırasında gösterilen saldırganlığın düzeyi,
kışkırtmanın ya da ruhsal toplumsal tetikleyici etkenlerin neden benzeşir. Gündelik hayatımız uyku düzenimize göre
olabileceğine göre büyük ölçüde orantısızdır. şekillenir. Bedensel ve ruhsal sağlığımızın korunması
doğal bir dinlenme aracı olan uykuyla gerçekleşir; ancak
C. Yineleyici saldırgan patlamalar önceden tasarlanmış değildir bedensel ve ruhsal sağlığın özellikle önem kazandığı
(dürtüseldir ve/ya da öfkelenmekten kaynaklanır) ve somut bir amaca çocuk ve ergenlik döneminde uykuyla ilişkili çeşitli
(örn. para, güç, göz korkutma) yönelik değildir. sorunlara sık rastlanmaktadır. Bebeklik ve okul öncesi
dönemden başlanarak ergenlik ve erişkinlik dönemine
D. Yineleyici saldırgan patlamalar, ya kişide belirgin bir sıkıntı kadar uyku birçok yönden değişikliğe uğrar. Gelişim
yaratır ya da İşle ilgili ya da kişilerarası işlevsellikte düşmeye neden dönemlerinde görülen bu farklılıklar uykudaki
olur ya da parasal ya da yasal sonuçlar doğurur.
problemlere de yansır, çeşitli dönemlere göre uyku
bozukluklarının türü ve sonuçları değişir. Bu sebeple
E. Yaşı en az altıdır (ya da eşdeğer gelişimsel düzeydedir).
kitabımızın bu bölümünün ilk kısmında çocuk ve
Bölüm Özeti ergenlerde sık görülen problemlerden biri olan uyku
bozukluklarını gelişimsel açıdan ele almayı amaçladık.
-  Dürtü ve öfke kontrol sorunları ve bunlarla ilişkili
psikiyatrik bozukluklar (davranım bozukluğu, karşıt olma- Bölümün ikinci kısmında ise çocuk ve ergenleri
karşı gelme bozukluğu ve aralıklı patlayıcı bozukluk) ilgilendiren önemli problemlerden biri olan cinsiyet
çocuk ve ergenlerde sık görülebilen durumlardır. kimliği ve cinsel gelişimle ilişkili problemlere yer verdik.
Bu amaçla, son zamanlarda sıkça gündeme gelen ve
-  Bu bozukluklar yalnızca bireyin hayatını etkilemekle aileler için kaygı verici bir durum olarak görülen
kalmayıp aile, okul ve toplum açısından da ciddi etki ve cinsiyetinden yakınmayı (gender dysphoria) ele aldık.
sonuçları olan durumlardır. Cinsiyet kimliği ve cinsel gelişimin, sağlıklı ve normal
gelişimin önemli bileşenleri olduğu; buna karşın çocuklar
ve aileleri için son derece ciddi sonuçlar barındıran bu
-  Bu bozukların ortaya çıkmasında aile ortamı, ebeveyn bozukluğun yeterince ele alınmadığı veya anlaşılmadığı
tutum ve davranışları, çocukluk yaşantıları ve sosyal çevre gerçeğinden hareket ederek cinsiyetinden hoşnut olmayan
diğer birçok psikiyatrik bozukluğa kıyasla daha önemlidir. çocuk ve ergenlerin sık karşılaşabilecekleri problemleri ve
Gebelikte sigara veya alkol kullanımı çocukta davranım bu problemlere ilişkin müdahaleleri tartışmayı amaçladık.
bozukluğu gelişmesinde önemli bir risk faktörüdür.
14.1. Uyku Bozuklukları
14.1.1. Uykunun Tanımı ve Önemi
-  Davranım bozukluğu, merhamet, empati ve pişmanlık
Uyku farkındalığın azalması ve çevreye yanıtsızlıkla
gibi insani duyguların yeterince gelişmediği bireylerde,
sonuçlanan geçici ve periyodik bir fizyolojik süreç olarak
canlılara yönelik acımasızlık ve fiziksel saldırganlık,
tanımlanır (Cortese ve ark., 2014). Sağlıklı bir fiziksel
ısrarcı bir şekilde toplumsal kuralları ve diğerlerinin
gelişim ve psikolojik iyilik hali için uyku temel bir
haklarını ihlal etme şeklinde ortaya çıkan ciddi bir
ihtiyaçtır. İnsan ömrü uyku ve uyanıklık arasında seyreder,
durumdur.
hayatımızın yaklaşık üçte birlik kısmı uyuyarak geçer.
İnsanlarda ve diğer birçok canlıda uyku, periyodik bir
-  Davranım bozukluğu olan çocukların en az yarısı erişkin döngü içerisinde belli bir düzen dahilinde gerçekleşir. Her
yaşamda antisosyal kişilik bozukluğu tanısı almaktadırlar. canlının genetik ve çevresel olarak düzenlenen bir iç saati
Antisosyal kişilik bozukluğu olan erişkin bireyler şiddet, vardır. Bu iç saatimiz günlük uyku ve uyanıklık
tecavüz, cinayet, gasp ve hırsızlık gibisuçlarda önce gelen düzenimizi yani sirkadiyen ritmimizi ayarlamakla
faillerdendir. görevlidir. Sirkadiyen ritmin insanlardaki ortalama süresi
24 saattir. Bu ritmin belli bir düzende seyretmesi beden ve
-  Diğer birçok psikiyatrik bozukluktan farklı olarak, ruh sağlığının korunmasında oldukça önemli bir yere
davranım bozukluğu, karşıt olma-karşı gelme bozukluğu sahiptir. Sirkadiyen ritmin ya da uykunun miktar ve
ve aralıklı patlayıcı bozukluğun özgül ilaç tedavileri kalitesinin bozulduğu durumlar fizyolojik ve psikolojik
bulunmamaktadır. Öfke ve dürtü kontrolü ve agresif birçok olumsuz sonuçla ilişkilidir.
davranışların azlatılmasında değişik ilaç grupları faydalı
olabilmektedir. Tedavide çocuk ve aileye yönelik çok Uyku, beynimiz ve bedenimizin yeniden yapılandığı bir
yönlü psikososyal müdahaleler en önemli unsurdur. dinlenme ve onarım sürecidir. Uyku sayesinde gün içinde
harcanan enerji kaynakları yeniden üretilir, kişi kendisini
-  Davranım bozukluğu hem tedavi ve yönetimi oldukça yeni güne fiziksel ve ruhsal olarak hazır ve zinde hisseder.
zor olması hem de birey, aile ve toplum açısından ciddi Sağlıklı bir uyku vücudumuzun metabolik işleyişini ve
olumsuz sonuçlar doğurması sebebiyle, tedaviden daha hormonal süreçleri düzenler, insülin direnci ve obeziteye
çok koruma ve önlemenin etkili olabileceği bir durumdur. karşı koruyucu rol oynar (Leproult ve Van Cauter, 2010).
Bağışıklık sisteminin önemli bir düzenleyicisi olarak
14. DİĞER KONULAR hastalıklara olan direncimizi arttırır (Besedovsky, Lange
ve Born, 2012). Diğer yandan uykunun beyin gelişimi ve
Giriş
fonksiyonları üzerine de etkileri bulunmaktadır. Uyku
Tüm canlılar günlük işlevlerini gerçekleştirebilmek için
sırasında beyin hücrelerinin (nöron) yapı ve
uykuya ihtiyaç duyar. İnsanlar birçok açıdan diğer
fonksiyonlarının düzenlenmesi ile hafıza, dikkat ve
canlılardan daha gelişmiş yapı ve sistemlere sahip

Hicran PARLAT Sayfa 104


öğrenme süreçleri güçlenmektedir (Raven ve ark., 2018). 14.1.3. Uykunun Değerlendirilmesi
Uykusuzluk dönemleri sonrasında bellek sorunlarının Çocuk ve ergenlerdeki uyku sorunlarının çocuğun yaşı ve
ortaya çıktığı, bu nedenle yeterli uykunun öğrenme ile gelişim düzeyi dikkate alınarak değerlendirilmesi oldukça
oluşan nöronal değişikliklerin kalıcı hale gelmesinde rolü önemlidir. Üç aylık bir bebeğin gece uykusunun birkaç
olduğu bilinmektedir (Pilcher ve Huffcutt, 1996). Uyku kez bölünmesi normal bir durum olarak ele alınırken aynı
ayrıca diğer psikiyatrik bozukluk ya da davranışlarla da durum 3 yaşındaki bir çocuk için normal olarak
yakından ilişki içindedir. Uyku miktarı, kalitesi ve değerlendirilmemektedir. Çocuk ve ergenlerde uyku-
döngüsü ile ilgili sorunlar başta anksiyete bozuklukları, uyanıklıkla ilgili problemler araştırılırken çocuğun
duygudurum bozuklukları, dikkat eksikliği hiperaktivite bebeklikten itibaren uyku düzeni, ailenin uyku
bozukluğu gibi birçok psikiyatrik bozukluğa eşlik alışkanlıkları, ailenin uykuyla ilişkili tutumları, uykuyla
edebilmektedir. Uyku bozuklukları ayrıca birçok ilişkili ortamın uygunluğu, beslenme düzeni, stresli günlük
psikiyatrik bozukluğun sebebi ya da sonucu yaşam olayları, ek tıbbi ya da psikiyatrik hastalıklar ya da
konumundadır. Tüm bu etkiler göz önüne alındığında kullanılan ilaçlar mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
uyku özellikle beyin gelişiminin aktif bir biçimde devam Bu sebeple değerlendirme yapılırken ebeveynden ve
ettiği çocukluk ve ergenlik döneminde daha da önemli bir mümkün olan durumlarda çocuğun kendisinden bilgi
konu haline gelmektedir. alınmalı, gereken durumlarda uykuyla ilgili diğer alanların
14.1.2. Gelişimsel Bakış Açısıyla Uyku görüşüne başvurularak bütüncül bir yaklaşım
Bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemi gelişimin her benimsenmelidir. Yine gerekli durumlarda uyku ile ilişkili
alanında oldukça hızlı değişimlerle ilerler. Bu nedenle psikometrik ölçekler ve görüntüleme yöntemlerinde de
bebeklik döneminden başlayarak erişkinlik dönemine faydalanılabilir.
kadar geçen süre boyunca uyku miktarı, yapısı ve
uykunun dönemleri farklı örüntüler gösterir (MacLean, Uyku sorunlarının değerlendirilmesinde özellikle bebekler
Fitzgerald ve Waters, 2015). ve okul öncesi çocuklar için ebeveynlerin tuttukları uyku
günlükleri yararlıdır. Uyku günlüklerinde çocuğun yatma
Yenidoğan bebekler günün yaklaşık 16-17 saatini zamanı, uykuya dalmasına kadar geçen süre, nerede ve ne
uyuyarak geçirirler. Bu süre, ergenlik ve erişkinlik şekilde uyuduğu, gece uyanmalarının sıklığı ve süresi,
dönemine doğru azalma gösterir. Yenidoğan döneminde gündüz uykularının zamanı ve süresi, sabah uyanma
gece ve gündüz uykularının süresi birbirlerine eşit zamanı ve uykunun toplam süresi gibi bilgiler kaydedilir
durumdayken birinci yaşın sonlarına doğru gündüz (Büyüktaşkın ve Işık, 2018). Bu sayede çocuğun uyku ile
uykuları ağırlık kazanır ve uyku fazla bölünmeyen tek bir ilişkili düzen ve alışkanlıklarının bir haritası çıkarılmış
zaman dilimi halini almaya başlar. Günlük uyku süresi 3-5 olur. Çocuklarda ayrıca yatma zamanında direncin varlığı,
yaşına gelindiğinde ortalama 11-13 saate iner. Bebeklik uykuyla ilişkili kaygı ve korkuları, horlama vb.
döneminde fizyolojik bir ihtiyaç olan gündüz uykuları, 4 solunumsal belirtileri, gün içindeki aşırı uyuma ya da
yaşından sonraki dönemde büyük oranda ortadan kalkar. yorgunluk hali de dikkate alınmalıdır. Daha büyük yaştaki
Okul döneminde gelindiğinde ise uyku süresi 9-10 saat çocuk ve ergenlerde uykunun değerlendirilmesinde
olurken, ergenlik dönemiyle birlikte bu süre 8 saate yukarıdaki maddelere ek olarak gündelik hayattaki stresli
düşmektedir (Cortese ve ark., 2014). olaylar, telefon, tablet gibi elektronik cihazların kullanım
süresi ve yeri, sigara-alkol-madde kullanımı gibi konular
da ayrıntılı sorgulanmalıdır.
İnsanlarda bir uyku döngüsü birbirini takip eden NREM
(Non-Rapid Eye Movement) ve REM (Rapid Eye 14.1.4. Çocuk ve Ergenlerde Uyku-Uyanıklık
Movement) dönemlerinden oluşur. Bu dönemler beyin Bozukluklarının Sınıflandırılması
elektrik aktivitesi, göz hareketleri ve kaslardaki Uyku ve uyanıklık bozuklukları, DSM-5 tanılama ve
değişiklikler değerlendirilerek belirlenmiştir.NREM sınıflandırma sistemine göre temel olarak uykunun
uykusunun ilk evreleri yüzeyel bir uykuyla başlar, kalitesi, zamanlaması ve miktarı ile ilgili yakınmalarla
ardından derin ve dinlendirici bir uyku evresine girilir. kendini gösteren ve günlük yaşamda işlevsellikte
REM uykusu ise uykunun daha aktif dönemidir. Bu bozulmaya neden olan durumlar olarak ele alınır. Uykuyla
dönemde bilişsel ve fizyolojik aktivitelerde artış görülür; ilişkili bozukluklar çocuk ve ergenlerde oldukça sık
göz hareketleri hızlanır, solunum hızı ve derinliğinde artış görülen problemler arasındadır. Konuyla ilgili
meydana gelir. NREM ve REM dönemleri bir döngü çalışmalarda 1-5 yaş arasındaki çocukların %25-40’ında
halinde ortalama 4-6 kez tekrarlanarak sabaha kadar bir uyku bozukluğunun görüldüğü bildirilmiştir (Licis,
devam eder. Erişkinler uykuya NREM dönemiyle başlayıp 2017). Ergenlerle yapılan çalışmalarda da benzer sonuçlar
yaklaşık 90 dakika sonra REM dönemine girerler. Bir elde edilmiştir (Meltzer ve Mindell, 2006). Çeşitli uyku
REM dönemi ortalama 10 dakika kadar devam eder, problemleri farklı gelişimsel dönemlerde ortaya
sonrasında yeni bir NREM dönemi başlar. Yenidoğanlar çıkabilmektedir. Bu problemlerin önemli bir kısmı
ise uykuya REM dönemiyle başlarlar, bu dönemde %50 zamanla düzelebilmekle birlikte bir kısmı kalıcı hale
olan REM uyku oranı, yaşla birlikte azalarak erişkinlik gelebilmektedir (Licis, 2017). Uykuyla ilişkili problemler
döneminde %20’ye kadar inmektedir (Atalay, 2007). sağlıklı bir fiziksel ve ruhsal gelişimin yanında sosyal ve
Gelişime eşlik eden bu değişikliklerin yanında uyku akademik hayatı da olumsuz etkileyebilmektedir.
verimliliği, çocukluktan erişkinlik dönemine kadar Tablo 1. DSM-5 Uyku ve Uyanıklık Bozuklukları
değişmeden kalmaktadır (Ohayon ve ark., 2004). Sınıflandırması

-  Uykusuzluk (insomnia) bozukluğu

Hicran PARLAT Sayfa 105


görülebilmekte; bu durum bir kısır döngü olarak uykusuz
-  Aşırı uykululuk (hipersomnia) bozukluğu
geçirilen süreyi artırabilmektedir. Etiyolojideki ve
sonuçlardaki çeşitlilik nedeniyle bu tür vakalarda ayrıntılı
-  Sirkadiyen ritimle ilgili uyku-uyanıklık bozuklukları
tıbbi ve gelişimsel öykünün alınması önemlidir. Tedavide
altta yatan nedene göre davranışçı tedaviler ve ilaç
-  Narkolepsi
tedavileri tercih edilebilmektedir. Davranışçı
yaklaşımların içinde uyku hijyeni kurallarına dikkat
-  Solunumla ilişkili uyku-uyanıklık bozuklukları
edilmesi ilk basamak girişimlerden biridir. Aşağıdaki
tabloda uyku hijyenine dair öneriler sıralanmıştır.
Parasomniler
Tablo 2. Sağlıklı Bir Uyku İçin Uyku Hijyeni Önerileri
-  NREM uykudan uyanma bozuklukları (uyurgezerlik ve uyku
terörü) -  Çoğu gece için uygulanabilir olan belirli bir yatma zamanı ve sabah
uyanma saati rutini oluşturulmalıdır.
-  Kabus bozukluğu
-  Uyumadan önce uyarılmaya sebep olacak fiziksel aktivitelerden
kaçınılmalıdır. Uykudan yarım saat kadar önce ılık duş, masaj gibi
-  REM uykusu davranış bozukluğu rahatlatıcı aktiviteler yapılabilir.

-  Huzursuz bacak sendromu -  Yatağa aç olarak girilmemeli; ancak uyku öncesi aşırı yemek
yemekten de kaçınılmalıdır.
-  Maddenin ve ilacın yol açtığı uyku bozuklukları
-  Yatak odasında dış uyaranın en aza indirilmesine ve odanın sessiz
olmasına özen gösterilmelidir. Elektronik cihazların yatak odasında
14.1.4.1. Uykusuzluk (İnsomnia) Bozukluğu olmamasına dikkat edilmeli, uyku için karanlık bir ortam
sağlanmalıdır. Yatma saatinden önce ışıklar kademeli olarak
azaltılabilir. Karanlıktan korkan çocuklar için gece lambaları tercih
Uykusuzluk, uyku için yaşla uyumlu zaman ve ortama
edilebilir.
rağmen uykuyu başlatmada, sürdürmede, yoğunluğunda
ya da kalitesinde yaşanan tekrarlayıcı zorluklar ve bu
-  Yatak odası uygun bir sıcaklıkta olmalıdır.
zorluklara bağlı ortaya çıkan gün içindeki işlevselliğin
bozulması olarak tanımlanır (Meltzer ve Mindell, 2014).
-  Yatağın boş zamanlar için kullanılmamasına dikkat edilmelidir.
Yatak sadece uyuma amacıyla kullanılmalıdır. Çocuğun yatağı
Çocuk ve ergenlerde uykusuzluk farklı nedenlere bağlı telefonla vakit geçirmek, yemek yemek vb. durumlar için
olarak ortaya çıkabilir, farklı görünümler sergileyebilir. kullanmasına izin verilmemelidir.
Okul öncesi dönemde anne-babanın sınır koymada
yetersizliği nedeniyle çocukların yatmayı geciktirmesi -  Çocuk, sadece uykusu geldiği zaman yatağa götürülmelidir.
şeklinde görülebilir. Yine bu dönemde uykuya dalmakta
ya da uykuyu sürdürmekte zorluklar olabilir. Hem -  Çocuğun gün içinde enerjisini atabileceği ve gün ışığından
yararlanabileceği açık hava aktiviteleri düzenli olarak yapılmalıdır.
çocukluk hem de ergenlik döneminde ayrılık anksiyetesi
bozukluğu (annemden ayrılırsam gece başıma kötü bir şey
-  Birtakım ilaç veya besinlerin (özelikle içecek) uykuyu
gelebilir), yaygın anksiyete bozukluğu (gece evimize etkileyebileceği unutulmamalıdır.
hırsız girebilir), özgül fobi (karanlık korkusu vb.), travma-
psikostressör gibi tetikleyici bir olayın ya da ebeveynle -  Uyku gelmediği sürece yatağa girilmemeli, 20 dakika içinde
olan bağlanmadaki bir bozukluğun varlığında uykuya uykuya dalınamadığında yataktan kalkılmalı, bu esnada loş bir
dalmak ya da uykuyu sürdürmek zor olabilir. Ayrıca otizm ortamda dinlendirici bir işle meşgul olunmalıdır.
spektrum bozukluğu ya da zihinsel yetersizlik gibi
nörogelişimsel bozuklukların varlığında da uykusuzluk sık -  Gün içinde uyku hakkında çok düşünmemeye çabalamalı, bu
görülür. Uyku ortamının fiziksel özellikleri ve uyku konuyu hayatın merkezine almamaya dikkat edilmelidir.
hijyeni kuralları yeterli olmadığında da uyku sorunlarına
sık rastlanabilmektedir. Özellikle odanın çocuk için -  Önerilere uyulmasına rağmen problemin devam ettiği durumlarda
aydınlık ya da fazla karanlık olması, ses ve sıcaklık bir uzmana danışılmalıdır.
açısından uygun olmaması gibi durumlar uykuya dalmakta
gecikme ya da uykuyu sürdürmede zorluklarla ilişkili 14.1.4.2. Aşırı Uykululuk (Hipersomnia) Bozukluğu
olabilmektedir. Kullanılan birtakım ilaçlar ya da kronik
hastalıklar gibi tıbbi durumlar da uykusuzluğa neden
Aşırı uykululuk, gece yeteri süre uyunmasına rağmen gün
olabilmektedir.
içinde yineleyen uyku ataklarını tanımlamaktadır. Bu
kişiler süreğen bir şekilde uzun süre uyudukları halde
Uykusuzluk bozukluğu, yatma zamanına gösterilen direnç, sabah dinlenmeden uyandıklarını, gündüz tam uyanık
agresif davranışlar ve öfke nöbetleri, ebeveynle yaşanan olmada güçlük çektiklerini, ek olarak gündüzleri uyusalar
çatışmalar gibi sonuçları nedeniyle çocuk ve ailelerin dahi dinlenemediklerini ifade ederler. Aşırı uykululuk,
hayatlarında belirgin zorluklar oluşturabilmektedir. Ayrıca çocuk ve ergenlerde daha nadir görülen uyku
uykusuz geçirilen süre boyunca televizyon, bilgisayar vb. bozukluklarından biridir. Varlığı halinde günlük
medya araçlarının artan sıklıkta kullanımı ve sağlıksız işlevselliği ciddi biçimde etkiler, akademik hayatta
beslenme alışkanlıkları gibi olumsuz sonuçlar belirgin zorluklarla ilişkilidir. İlaç tedavileri ile birlikte

Hicran PARLAT Sayfa 106


uygulanan uyku hijyeni kuralları sıklıkla fayda dışarıdan uyanıkmış izlenimi verebilir, bazen sorulan
vermektedir. sorulara yanıt verebilir; ancak uyandırılmaya çalışıldığı
durumlarda huzursuzluk ve ajitasyon gözlenebilir. Ertesi
14.1.4.3. Sirkadiyen Ritimle İlgili Uyku-Uyanıklık gün olayları hatırlamaz ya da kısmen hatırlayabilir. Aile
Bozuklukları öyküsünde uyurgezerlik olması çocuklarda da olma riskini
artıran bir faktördür. Yeterli olmayan uyku süresinin de
Sirkadiyen ritim bozukluklarında uykunun 24 saatlik uyurgezerlikle ilişkili olduğu bilinmektedir (Bharti, Mehta
döngü içindeki düzeni bozulmaya uğrar. Ritimle ilişkili ve Malhi, 2013).
bozukluk gecikmiş ya da erken uyku fazı olmak üzere iki
şekilde görülebilir. Gecikmiş uyku fazında uykuya dalma Uyurgezerliğe müdahalede ilk kural ailenin doğru bir
ve uyanma saatleri normale göre daha geç saatlerde olur. şekilde bilgilendirilmesi ve çocuğun emniyetinin
Özellikle tatil dönemlerinde tekrarlayan şekilde geç sağlanmasıdır. Riskli durumların engellenmesi amacıyla
uyanıp geç uyuyan çocuk ve ergenlerde sirkadiyen ritim kapıları ve pencereleri kilitlemek, yaralanmaya neden
bozulabilmekte ve sonraki dönemlerde önceki ritme olabilecek eşyaları kaldırmak gerekebilir. Yeterli süre
dönme konusunda problemler oluşabilmektedir. Erken uyumak ve uyku hijyeni önerilerini uygulamak yararlı
uyku fazında ise bu durumun tam tersi görülür, uyanma görünmektedir (Bharti, Mehta ve Malhi, 2013). Yine
sabah çok erken saatlerde gerçekleşir. Sirkadiyen ritimle uyumadan önce tuvalete gidip mesanenin boşaltılması
ilişkili uyku bozukluklarının tedavisinde uykunun (çişle dolu mesane uyku kalitesini bozabilir) bazı
programlanması, uykunun 3-4 günde bir 15 dakika kadar çocuklarda faydalı olmaktadır. Atakların yaşandığı
kaydırılarak normal sınırlar içine çekilmesi, gündüz ortalama sürenin tespiti ve bu sürenin 15-20 dakika
şekerlemelerinin kaldırılması gibi uygulamalar etkili öncesinde çocuğun uyandırılması da yararlıdır. Şiddetli
olmaktadır. durumlarda ilaç tedavileri de gerekebilmektedir.

Parasomniler 14.1.4.5. Uyku Terörü

Parasomniler, uyku ve uyku-uyanıklık geçişleriyle ilişkili Uyku terörü, uykunun ilk üçte birlik döneminde ortaya
olarak ortaya çıkan istenmeyen davranışlar ya da çıkan yoğun korku, çığlık atma ve ağlama ile kendini
yaşantılardır (APA, 2013). Bu davranışlar, uyku esnasında gösteren, bilinç bulanıklığı ve ajitasyonun eşlik ettiği bir
sergilenen istenmeyen hareketler, rüyalar ve bedensel bozukluktur. Çocuklarda sıklıkla 4-12 yaşları arasında
belirtileri kapsar. Okul öncesi ve okul çağında yaygın görülür. Atak sırasında çocuk yatakta oturur, gözleri açık
görülen uyku bozukluklarından biri olan parasomniler, bir vaziyette çığlık atar ve ağlar. Bu sırada korkunun eşlik
sıklıkla iyi bir gidişat gösterir ve ergenlik döneminin etmesiyle kalp hızı ve solunum hızında artış, göz
sonlarına doğru kaybolma eğilimi gösterirler. Bu bebeklerinde büyüme, terleme gibi belirtiler sıklıkla
bozukluklar çoğunlukla bir müdahale gerektirmeden görülür. Çocuk sıklıkla korku ve dehşet içindedir, bu
kendiliğinden düzelme eğiliminde olsalar da bazı durum aileler için de kaygı verici olmaktadır. Ataklar
durumlarda sık yaralanma ve kazalarla ilişkili olabilmekte genel olarak 30 saniye ile 3 dakika arasında sürer ve
aileler için oldukça kaygı verici boyutlara sabahları çoğunlukla hatırlanmaz. Atak sonlandığında
ulaşabilmektedir. Böyle durumların sık yaşanması ve çocuk sakinleşir ve uykusuna kaldığı yerden devam eder;
çocuk ve aile için günlük yaşamı olumsuz etkileyen ancak bu sıradaki uyandırma girişimleri, çocuğun
durumlarla ilişkili olması durumunda ise birtakım huzursuzluğunda ve atağın süresinde uzamayla kendini
müdahaleler önerilmektedir. DSM-5’te parasomniler gösterir (Bharti, Mehta ve Malhi, 2013).
NREM uykusundan uyanma bozuklukları (uyurgezerlik ve
uyku terörü), kabus bozukluğu, REM uykusu davranış Uyku terörü ilerleyen dönemlerde genellikle kendiliğinden
bozukluğu ve huzursuz bacak sendromu olarak azalma eğilimindedir. Atak esnasında ilk yapılması
sınıflandırılmıştır. gereken ailenin sakinliğini koruması ve çocuğun uygun
şekilde yatıştırılmasıdır. Tedavi girişimleri uyurgezerliğe
14.1.4.4. Uyurgezerlik benzerdir. Uyku hijyeni önerileri uygulanmalı ve geç
saatlerde uyumaktan kaçınılmalıdır. Ataklar esnasında
Uyurgezerlik, çocukluk çağında sık görülen uyku çocuğun güvenliğini tehdit edecek bir durum varlığında
bozukluklarından biridir. Çocuklardaki yaygınlığı çeşitli ise ilaç tedavilerinden yararlanılabilmektedir.
çalışmalarda %6-29 olarak bildirilmiştir (Szelenberger,
Niemcewicz ve Dabrowska, 2005). Okul öncesi dönem ve 14.1.4.6. Kabus Bozukluğu
okul çağında sık görülürken atakların sıklığı ergenlik
dönemine doğru azalma gösterir (Stores, 2009). Kabus bozukluğu; REM uykusu sırasında ortaya çıkan,
Uyurgezerlik en basit haliyle bilincin kapalı olduğu uyku kişi için sıkıntı oluşturan rahatsız edici rüyalarla
esnasında yürüme ya da diğer karmaşık davranışların karakterize bir bozukluktur. Özellikle okul öncesi
gerçekleşmesi durumudur. Atak esnasında çocuk çocuklarda sık görülmekte; fakat kabusların sıklığı yaşla
yatağından kalkabilir, ev içinde dolaşabilir, özellikle birlikte azalma eğiliminde olmaktadır. Küçük çocuklar
uzamış ataklarda evden dışarı çıkabilir ya da yaralanmayla kabuslarında sıklıkla çizgi film ya da kitaplardaki dev,
sonuçlanabilecek durumlarla karşılaşabilir. Atak sırasında canavar, karanlık gibi şeyleri tarif ederken yaşla birlikte
çocukların görünümü genellikle sakindir, donuk bir yüz gün içinde yaşanan ya da gelecekle ilgili endişe verici
görünümü ve hareketsiz bakışlar sıklıkla eşlik eder. Çocuk durumlar kabusun içeriğini oluşturmaktadır. Kabus

Hicran PARLAT Sayfa 107


sonrasında bilinç tam olarak açıktır, görülen rüya detayları Çocuklarda bozukluğun demir eksikliğiyle ilişkili
ile hatırlanır. Bu bozukluk özellikle anksiyete bozuklukları olabileceği düşünülmüş, bu tür vakalara demir takviyesi
ve depresyon gibi diğer psikiyatrik bozukluklara daha sık önerilmiştir (Picchietti ve Picchietti, 2010).
eşlik etmektedir. Sıklığı günlük stresli olaylar ve kaygı
düzeyi ile ilişkilidir. Sonuç

Kabuslar nadir görüldüğünde herhangi bir tedavi girişimi Uyku bozuklukları çocuk ve ergenlerde sık görülen
gerektirmezler; ancak sık tekrarlayan ve kişi için yoğun problemlerden biridir. Uyku, gelişimsel dönemlere göre
korku ya da üzüntü oluşturan durumlarda birtakım birçok değişime uğramakta; bu değişimlere bağlı olarak
müdahaleler gerekebilmektedir. Özellikle küçük yaştaki uykuyla ilişkili bozukluklar da çeşitlilik göstermektedir.
çocuklarda kabuslar, kitap ya da medya içeriklerinden Uyku bozuklukları özellikle okul öncesi ve okul
etkilendiği için çocukların bu içeriklerle teması ebeveynler döneminde daha sık görülmekte; insomnia, uyurgezerlik,
tarafından düzenlenmelidir. Kabusların ortaya çıkmasında uyku terörü, kabus bozukluğu bu dönemde sık görülen
etkili olan tetikleyici bir durum varlığında bu olaylarla bozukluklardan olmaktadır. Uyku bozuklukları sıklıkla iyi
ilişkili çalışılmalıdır. Eşlik eden diğer psikiyatrik gidişli olsalar da çocuk ve ergenlerin duygudurumlarını,
bozuklukların varlığında ise bozukluğa yönelik tedavi bilişsel yetilerini, dikkat ve öğrenme becerilerini, okul
girişimlerinde bulunulmalıdır. başarılarını ve gündelik işlevlerini olumsuz
etkileyebilmektedir. Bu sebeple, çocuk ve ergen ruh
14.1.4.7. REM Uykusu Davranış Bozukluğu sağlığı pratiğinde uyku süresi, kalitesi ve alışkanlıkları
rutin olarak sorgulanmalıdır. Uyku bozukluklarının
Normal bir REM uykusu sırasında diyafram kası ve göz tedavisinde öncelikli adımlar psikoeğitim ve uyku hijyeni
kasları dışındaki bütün kaslarda kuvvet kaybı ve önerileridir. Gerekli durumlarda birtakım tıbbi incelemeler
hareketsizlik hali mevcuttur; ancak REM uykusu davranış (örneğin; polisomnografi veya EEG) yapılabilir. Uyku
bozukluğunda bu hareketsizlik hali kaybolur. Bu durumun bozukluklarına yönelik her türlü ilaç tedavisi ancak uzman
sonucu olarak kişi rüya içeriğini canlandırmaya başlar, hekimler tarafından yürütülmelidir.
rüyada yaşanan olaylar harekete dökülür. Konuşma, 14.2. Cinsiyetinden Yakınma (Hoşnut Olmama)
gülme, yakalama, boşluğa yumruk atma, tekmeleme,
14.2.1 Cinsel Gelişim ile İlişkili Kavramlar
ayağa kalkma veya yataktan sıçrama gibi uykuyu bozan
veya yaralayıcı potansiyeli olan anormal veya yıkıcı Cinsiyetinden hoşnut olmama ile ilişkili konuları ele
hareketler görülebilir. Rüya içeriğine bağlı olarak kişi almadan önce cinsiyet kimliği ve cinsel gelişimle ilgili
kendisi ve çevresindekiler için tehlike oluşturan temel kavramların anlaşılması faydalı olacaktır.
davranışlarda bulunabilir, kendini ya da başkalarını
yaralayabilir. Cinsiyet: İnsanın biyolojik olarak dişi ya da erkek olarak
atanmış cinsiyetini tanımlar. Kişinin dişi ya da erkek
REM uykusu davranış bozukluğunun çocuklardaki sıklığı olmasını belirleyen temel özelikleri, yani XX/XY
%0.5-2 olarak bildirilmiştir (Frauscher ve ark., 2010; kromozomları ve dış eşey organları biyolojik cinsiyeti
Ohayon ve Schenck, 2010). Çalışmalar bu bozukluğa tayin eder.
sahip çocuklarda başka tıbbi ya da psikiyatrik durumların
eşlik ettiğini bildirmektedir. Bozukluğun tedavisinde Cinsiyet kimliği: Kişinin kız ya da erkek olarak
ilaçlar oldukça etkili bulunmuştur (Gagnon, Postuma ve belirlenmiş cinsiyet kimliğinden hangisine ait olduğunun
Montplaisir, 2006). farkında olmasıdır. Kişinin kendisi tarafından “ben bir
kızım/erkeğim” ifadesinin algılanmasıdır. Bir diğer
14.1.4.8. Huzursuz Bacak Sendromu deyişle, cinsiyetin kendilik algısıdır, kendi cinsiyetinin
farkında olmaktır. Genel olarak 2 yaş civarında oluşmaya
Huzursuz bacak sendromu sıklıkla uyku-uyanıklık başlar; 3 yaşına gelen bir çocuğun cinsiyetine yönelik
geçişlerinde görülen, bacaklarda hoş olmayan ve rahatsız farkındalığı gelişir; kendi cinsiyetinin ayrımını yapabilir.
edici bir takım duyumların eşlik ettiği ve bu rahatsız edici 5-6 yaş civarındaki bir çocukta cinsiyet kimliğine ilişkin
duyumlara bağlı ortaya çıkan bacakları hareket ettirme süreklilik gelişir; çocuklar ileride de bir kız/erkek olmaya
isteği olarak tanımlanır. Kişiler bu duyumları yanma, devam edeceklerini ifade ederler. Cinsiyet sürekliliğinin
karıncalanma, kaşınma, sızlama vb. şekilde tarif ederler. sağlanması çocuğun cinsiyetine uygun roller geliştirmesini
Bacaklarda tarif edilen bu duyumların dinlenme ve içinde yaşanılan topluma olan uyumunu arttırır
halindeyken ortaya çıkması ve hareket ettirmekle azalması (Bayram ve Kılıç, 2018). Daha sonraki dönemlerde ise
bozukluk için tanı koydurucudur; ancak bazı durumlarda çocuk, cinsiyetin dış görünümün değişmesiyle (uzun/kısa
bacakları hareket ettirmekle dahi belirtilerde tam bir saçlı olmak gibi) değişmeyeceğini kavramaya başlar.
düzelme olmaz. Böyle durumlarda uykuya geçiş
gecikebilir, gece uyanmaları ya da gündüz aşırı uyuma Cinsiyet rolü: Belli bir cinsiyetin dışa vurulan ve diğer
görülebilir (Bloomfield ve Shatkin, 2009). insanlarca fark edilen özelliklerini kapsar. Bu rol, kültürel
tanım ve beklentiler ile şekillendiği için kültürler arası
Huzursuz bacak sendromu diğer tıbbi hastalıklara bağlı farklılıklar görülmekle birlikte genel olarak kadın ve
olarak oluşabilmekte ya da bazı psikiyatrik bozukluklara erkeği birbirinden ayıran davranışsal özellikleri ifade eder.
sık eşlik edebilmektedir. Bozukluğun tedavisinde altta Kız ve erkek çocuklarının oyun, kıyafet, ilgi alanı ve
yatan nedene yönelik girişimler önerilmektedir. tercihlerinin farklı oluşu gibi özellikler cinsiyet rolü
farklılığından kaynaklanır. Cinsiyet rolü davranışları

Hicran PARLAT Sayfa 108


hayatın çok erken dönemlerinde (1 yaş civarında) Bu bozukluk genetik etkiler ve cinsiyet hormonlarının
oluşmaya başlar, yaşla birlikte pekişir. işleyişindeki aksaklıklar sonucu meydana gelir ve sıklıkla
doğumdan hemen sonra fark edilir. Çoğu olguda
Cinsel yönelim: Kişinin duygusal ve cinsel olarak ilgi doğumdan itibaren cinsiyet tayini meselesi gündeme gelir,
duyduğu ve hoşlandığı cinsiyete göre tanımlanır. çeşitli hormon tedavileri ya da cerrahi girişimler gerekir;
Genellikle heteroseksüel (karşı cinsiyete yönelik cinsel ancak olguların çoğunda cinsiyetinden yakınma durumu
yönelim) şeklinde olmakla birlikte bazı bireylerde görülmez, doktorlar ve ailelerin belli bir cinsiyet
homoseksüel (aynı cinsiyete yönelik cinsel yönelim) yönündeki tercihleri ve cinsiyet hakkındaki belirsizliğin
şeklinde ortaya çıkabilmektedir. ortadan kalkması ile tayin edilen cinsiyet sıklıkla
benimsenir.
Cinsiyet kimliği ve rollerine özgü özelliklerle
davranışların hangi genetik ve çevresel faktörlerden Cinsel gelişim bozukluğunun eşlik etmediği cinsiyetinden
etkilenerek oluştuğu uzun süredir merak konusu olmuştur. yakınma durumunda belirtiler ilk olarak 2-4 yaş civarında
Bu konuda yapılan çalışmalarda 6 aylık bebeklerin kadın fark edilir (Bayram ve Kılıç, 2018). Bu dönemde erkek
ve erkek seslerini, 9 aylık bebeklerin kadın ve erkek çocukları için; kızlara özgü kıyafetler giymek isteme,
yüzlerini ayırt edebildiği 12-14 aylık bebeklerin de kadın- kızların hoşlanacağı oyunlarla oynamak isteme, oyunlarda
erkek yüzleri ile sesleri arasındaki bağlantıyı anladıkları kız rollerini seçme, pembe-kırmızı gibi daha çok kız
belirlenmiştir (Martin, Ruble ve Szkrybalo, 2002). çocuklarının seveceği renkleri tercih etme, kızların ilgi
Cinsiyete özgü temel düşünce ve davranışlar yaşla ve duyacağı çizgi film ya da hikayelere ilgi duyma, daha çok
bilişsel kapasitenin gelişimiyle birlikte belirgin hale gelir. kızlarla ya da anneyle vakit geçirmek isteme, annenin
2-4 yaşındaki bir çocuğun renk, kıyafet, izlediği çizgi film, kıyafet, makyaj ve uğraşılarıyla yakından ilgilenme gibi
oyun vb. tercihleri şekillenmeye başlar. 5-7 yaşlarında davranışlar görülür. Bu tür davranışlar tipik gelişen
çevreden edinilen bilgi ve gözlemler doğrultusunda çocuklardan farklı olarak daha yoğun, ısrarcı ve uzun
cinsiyetle ilgili düşünce ve davranışlar en katı halini alır. sürelidir. Çocuklar ebeveynleri tarafından engellendikleri
Örneğin; bu yaştaki kız çocukları oyun arkadaşı olarak bazı durumlarda yoğun bir üzüntü yaşayabilir, kendi
daha çok kızları tercih eder, erkeklerle oynamayı cinsiyetleri hatırlatıldıklarında ağlama ve öfke ile karşılık
istenmeyen bir durum olarak değerlendirir; sadece kızların verebilirler. Bazı durumlarda karşı cinse özgü davranışlara
evcilik oynadığını, erkeklerin arabalarla oynadığını, düşkünlükleri sebebiyle oyun, kıyafet vb. tercihlerini
kızların saçlarının uzun, erkeklerin kısa olması gerektiğini kendileri oluşturmaya çabalar. Örneğin; bir peçete ya da
düşünürler. Sonraki yıllarda bu tür düşünce ve bez parçasını kalemin etrafına sarıp kendilerine oyuncak
davranışlarda esneklik gelişmeye başlar, cinsiyetler bir gelinlik yaparlar. Bu çocuklar sıklıkla yaşıtı erkeklerle
arasındaki keskin farklılıklar azalır (Signorella, Bigler ve birlikte oynamaktan keyif duymaz, yaşıtları tarafından
Liben, 1993). küçümsendikleri ve tuhaf karşılandıkları için dışlanmaya
maruz kalırlar. Büyük çocuk ve ergenlerde bu belirtilere
14.2.2. Cinsiyetinden Yakınma (Hoşnut Olmama)
ek olarak cinsel organlarından hoşlanmama, kızlara özgü
Çocuklar cinsiyet rol davranışlarında ve çeşitli ilgi
cinsel özelliklere sahip olmak isteme, başkaları tarafından
alanlarında birbirinden farklı özellikler gösterebilirler.
kız gibi davranılmayı çok isteme, kızlara özgü hobiler ve
Bazı kız çocukları kendi cinsiyetine uygun stereotipik
ilgi alanlarından hoşlanma, kızlarla yakın arkadaş olmak
özellikleri daha fazla benimserken bazıları erkeklerin
isteme gibi durumlar da görülebilir.
hoşlanacağı oyun ve ilgi alanlarını tercih edebilir; ancak
çoğu çocukta bu tercihler kendi cinsiyetleriyle uyumludur,
biyolojik cinsiyet benimsenmiştir (Bayram ve Kılıç, Erkek çocuklarından farklı olarak kız çocuklarında karşı
2018). Cinsiyetinden yakınma yaşayan çocuklarda ise bu cinsiyete ait bu tür davranışların görülmesi kültürel olarak
durum daha farklıdır. Bu çocuklarda biyolojik cinsiyet ile daha olağan karşılanmaktadır. Toplum içinde bu tür kız
cinsiyet kimliği ve cinsiyet rol davranışları arasında çocuklarının daha erkeksi ve daha güçlü olduğu kabulü
süreğen bir uyumsuzluk söz konusudur. Çocuklar yaygındır. Ayrıca, erkek çocuklarında görülen karşı cins
cinsiyetleriyle uyumsuz çeşitli düşünce, davranış ve ilgi özelliklerinin dışavurumu daha belirginken kız
alanlarına sahiptir. Bulunduğu cinsiyetten ısrarla ve yoğun çocuklarındaki karşı cinse özgü davranışlar daha az belirti
bir biçimde rahatsız olma ve diğer cinsiyetten olma isteği verme eğilimindedir. Bu sebeplerden dolayı kız
mevcuttur. Doğdukları ve kendilerini ait hissettikleri çocuklarındaki karşı cinse özgü davranışlar erkeklere
cinsiyet arasındaki bu uyumsuzluk, çocuklarda belirgin bir kıyasla daha geç dönemlerde fark edilirler. Kız
huzursuzluk ve üzüntüye yol açar. Bu tanının çocuklarında erkek kıyafetleri ve oyunlarını tercih etme,
konulabilmesi için en az 6 aylık bir süre boyunca çocuğun oyunlarda erkek/baba rollerini alma, erkeklerle arkadaşlık
doğduğu cinsiyet ile hissettiği ve dışa vurmak istediği etme, kızlara özgü davranışlara ilgi duymama ya da bu tür
cinsiyet arasında belirgin bir farklılık bulunmalı, çocuk davranışlardan hoşlanmama gibi durumlar görülür.
şiddetli bir biçimde karşı cinsten olmayı arzulamalıdır Erkeklere benzer şekilde, bu kız çocukları da toplum
(APA, 2013). tarafından kız gibi olmadıkları yönünde çeşitli eleştirilere
maruz kalırlar; ancak durumun fark edilmesi sıklıkla
ilkokul ya da ortaokul yıllarında olur. Bu yaşlardan sonra
Cinsiyetinden yakınma, doğuştan gelen bir bozukluk olan
kız çocuklarında da kendi cinsine ait anatomik ve
cinsel gelişim bozukluklarından daha farklı bir durumdur.
fizyolojik özelliklerden hoşlanmama ve erkek cinsel
Cinsel gelişim bozuklukları, bir grup farklı hastalık
özelliklerini taşımak isteme gibi durumlar görülebilir.
sonucu ortaya çıkan ve cinsel organların normal erkek ve
kadın cinsel organ yapısından farklı olduğu bir durumdur.

Hicran PARLAT Sayfa 109


Cinsiyetinden yakınmaya (gender dysphoria) ilişkin belirti
B. Bu duruma klinik açıdan belirgin bir sıkıntı eşlik eder ya da bu
ve özellikler çocukluk ve ergenlik dönemlerine göre durum toplumsal ve işle ilgili işlevsellikte ya da önemli diğer
farklılıklar gösterir. Bu sebeple bozukluğun gelişimsel alanlarda işlevsellikte düşmeye neden olur.
dönemlere göre ele alınması gerektiği düşünülmektedir.
DSM-5 cinsiyetinden yakınmayı gelişimsel olarak ele 14.2.3. Epidemiyoloji
almış, çocuklarda ve ergenlerde ayrı tanı ölçütleriyle Cinsiyetinden yakınma uzun yıllar nadir görülen bir
değerlendirilmiştir. Çocuk, genç ve erişkinler için DSM-5 bozukluk olarak kabul edilmekteydi; ancak konuyla ilgili
tanı ölçütleri sırasıyla tablo 3 ve tablo 4’te verilmiştir. son zamanlarda yapılan çalışmalar ve klinik gözlemler
bozukluğun tahmin edilenden daha sık olduğunu
Tablo 3. Çocuklarda Cinsiyetinden Yakınma DSM-5 Tanı
Kriterleri düşündürmektedir. Konuyla ilgili geniş ölçekli
epidemiyolojik çalışmalar henüz yapılmadığı için
A. Aşağıdakilerden en az altısının olması ile kendini gösteren bozukluğun çocuklardaki yaygınlığı kesin olarak
(bunlardan biri 1. Madde olmalıdır), en az 6 ay süreyle kişinin dışa bilinmemektedir (Ristori ve Steensma, 2016). Erişkinlerle
vurduğu cinsiyet kimliğiyle, onun için belirlenen cinsiyet kimliği yapılan çalışmalarda erkeklerdeki oranı % 0.05-0.014,
arasında belirgin bir uyuşmazlığın olması kadınlardaki oranı % 0.02-0.03 olarak bildirilmiştir (APA,
2013). Çocuklarda cinsiyetler arasındaki oran E/K: 2:1-4:1
1) Karşı cinsten olmayı çok isteme ya da karşı cinsten olduğu arasında değişirken bu oran ergenlerde birbirine yakındır
konusunda diretme (APA, 2013). Tedavi amacıyla yapılan klinik başvurular
incelendiğinde erkek çocukların daha küçük yaşlarda,
2) Karşı cinsin giysilerini giymek isteme ya da kendi cinsine ait belirtiler fark edildikten hemen sonra kız çocuklarında ise
giysileri giymeme konusunda çok diretme
başvurunun daha geç yaşlarda olduğu bilinmektedir.
3) İmgesel ya da hayali oyunlarda karşı cinsin yerine geçmeyi çok 14.2.4. Etiyoloji
isteme Cinsiyetinden hoşnut olmamanın kökeninde, biyolojik ve
psiko-sosyal birçok risk faktörünün rolü olduğu
4) Karşı cinsin oynadığı oyuncakları, oyunları ya da etkinlikleri düşünülmektedir. Bu risk faktörlerinin, sağlıklı bir cinsiyet
oynamayı çok isteme kimliği ve cinsel gelişim açısından koruyucu faktörlerin
önüne geçmesi bozukluğun ortaya çıkmasında belirleyici
5) Oyun arkadaşlarını karşı cinsten seçmeyi çok isteme olmaktadır.

6) Erkeklerde, erkeksi oyuncaklara oyunlara ve etkinliklere karşı a)Biyolojik faktörler: Genetik ve hormonal faktörlerin
çıkma ve itiş-kakış oyunlarından belirgi bir kaçma; kızlarda, kızların
oynadığı oyuncaklara oyunlara ve etkinliklere karşı çıkma
cinsel gelişim ve cinsiyet davranışlarına olan etkisi çeşitli
çalışmalarda araştırılmaktadır. Bu çalışmalarda, gebelik
7) Cinsel anatomisinden hiç hoşlanmama
döneminde annenin yüksek miktarda erkek cinsiyet
hormonlarına maruz kalmasının, doğacak kız çocuklarında
8) Karşı cinsin cinsel özelliklerini çok isteme
daha fazla erkeksi davranışla ilişkili olduğu ortaya
konmuştur (Zucker, 1999). Erkek çocuklarında ise doğum
B. Bu duruma klinik açıdan belirgin bir sıkıntı eşlik eder ya da bu
öncesi dönemde artmış kız cinsiyet hormonlarına
durum toplumsal işlevsellikte, okulda ya da önemli diğer alanlarda maruziyetin erkeksi davranışları azalttığına dair kanıtlar
işlevsellikte düşmeye neden olur. yetersiz bulunmuştur (Green ve Blanchard, 2009). Gen
çalışmaları da birbirinden farklı ve tutarsız sonuçlar
Tablo 4. Gençlerde ve Erişkinlerde Cinsiyetinden Yakınma vermektedir (Ngun ve ark., 2011). Genetik ve hormonal
DSM-5 Tanı Ölçütleri faktörlerin, çevresel ve psiko-sosyal faktörlerin varlığı
durumunda etkili olduğu düşünülmektedir (Onur, Çankaya
A. Aşağıdakilerden en az ikisinin olması ile kendini gösteren, en az 6 ve Ülgenalp, 2020).
ay süreyle kişinin dışa vurduğu cinsiyet kimliğiyle, onun için
belirlenen cinsiyet kimliği arasında belirgin bir uyuşmazlığın olması
b)Psiko-sosyal ve çevresel faktörler: Cinsiyetinden
1) Kişinin yaşadığı/dışa vurduğu cinsiyetle, birincil ya da ikincil
hoşnut olmama durumunun psiko-sosyal ve çevresel
cinsel özellikleri arasında belirgin bir uyuşmazlık olması faktörlerle güçlü bir ilişkisi olduğu bilinmektedir. Cinsiyet
kimliği, büyük ölçüde aile içinde şekillenir, cinsel
2) Kişinin yaşadığı/dışa vurduğu cinsiyetle arasında belirgin bir özelliklerin oluşmasında ebeveyn tutumları ön plandadır.
uyuşmazlık olduğu için birincil ya da ikincil cinsel özelliklerinden Bu yaklaşımdan hareketle cinsiyet kimliğiyle ilişkili
kurtulmayı çok isteme bozukluklarda temel olarak dört tip aile yapısının rol
oynadığından bahsedilmektedir.
3) Diğer cinsin birincil ya da ikincil cinsel özeliklerini çok isteme
-  Babanın ilgisinin yetersiz olduğu aileler: Babanın çeşitli
4) Diğer cinsten olmayı çok isteme nedenlerle (iş, kariyer, spor vb.) erkek çocuğuyla yeterli
düzeyde vakit geçir(e)mediği durumlarda çocuğun
5) Diğer cinsten gibiymiş gibi davranılmayı çok isteme cinsiyet kimliği gelişimi sekteye uğrayabilir. Bilindiği gibi
baba, erkek çocuğun cinsiyet gelişiminde anneden daha
6) Diğer cinse özgü duygularının ya da tepkilerinin olduğuna çok önemli bir konumdadır. Erkek çocuğun baba tarafından
inanma
ihmal edildiği ve başka bir erkeğin rol-model alınmasının
mümkün olmadığı durumlarda, çocuğun çoğunlukla

Hicran PARLAT Sayfa 110


anneyle vakit geçirmesi ve feminen düşünce ve davranış çalışan uzmanların bu konularda dikkatli olması
kalıplarıyla meşgul olması muhtemeldir. gerekmektedir.
14.2.5. Eşlik Eden Psikiyatrik Durumlar
-  Aynı cinsten ebeveynle çocuğun mizaç olarak Cinsiyetinden yakınma tanısı konan çocuk ve ergenlerde
uyuşamadığı aileler: Bazı aile tiplerinde sorun mizaç sıklıkla bir ya da daha fazla sayıda psikiyatrik bozukluk
uyuşmazlığından kaynaklanabilir. Babanın erkek görülmektedir. Sık görülen psikiyatrik bozukluklar
çocuğuyla, annenin de kız çocuğuyla mizaç farklılıkları arasında major depresif bozukluk, anksiyete bozuklukları,
sebebiyle ortak ilgi alanları paylaşamadığı durumlarda madde kullanım bozuklukları, kendine zarar verici
çocuğa ulaşmak zor olabilir (örneğin; kız çocuğu evcilik davranışlar, intihar düşünce ve planları sayılabilir (Knight
ve mutfak işlerine ilgi duymak yerine futbola yakınlık ve ark., 2002; Olson ve ark., 2015; Wallien, Swaab ve
gösterebilir; erkek çocuk spor yerine sanatsal aktiviteleri Cohen-Kettenis, 2007). Özellikle erkek çocuklarında
tercih edebilir). Böylesi durumlarda sağlıklı bir gelişim yaşıtlarıyla olan ilişkilerde problemlere sıkça
için çocukla daha fazla iletişime geçmeye çalışmak ve rastlanılmaktadır (Cohen‐Kettenis, Delemarre‐van de
daha fazla gayret göstermek gerekebilir. Bu dengenin Waal ve Gooren, 2008). Bu problemlerin özellikle düşük
sağlanamadığı ailelerde çocuk bir şekilde ihmal edilmiş benlik saygısı ile ilişkili olduğu düşünülmektedir (Olson
olabilir. ve ark., 2015; Wallien, Swaab ve Cohen-Kettenis, 2007).
Cinsiyetinden yakınma gösteren çocuklar olumsuz
-  Annenin oğluyla sıkı sıkıya ilişki içinde olduğu sonuçlar doğurabilecek diğer durumlarla ilgili de risk
aileler: Bazı anneler çeşitli nedenlerle oğullarıyla olan altındadır. Özellikle zayıf akademik performans (Kosciw
ilişkilerinde aşırı bir yakınlık içindedirler. Bir annenin ve ark., 2013), riskli cinsel davranışlar,
oğluyla olan yakınlığı ve sıcaklığı, sağlıklı bir bağlanma homoseksüellik/biseksüellik gibi cinsel yönelimler
ve güven ilişkisi için elbette önemlidir. Bu durumun (Levine, 2013) bu çocuklarda yaşıtlarına oranla daha sık
çocuğun bağımsızlaşmasına izin verilmediği ve annenin görülmektedir. Cinsiyetinden yakınma gerek çocuğu,
çocuğa sıkı sıkıya tutunduğu durumlarda ise (özellikle gerekse aile ve sosyal çevresini belirgin derecede
annenin babayla sıcak ve tatmin edici bir ilişkisinin etkileyen sonuçlarla ilişkili olduğundan bu duruma yol
bulunmadığı ailelerde) anneyle çocuk arasında sağlıksız açabilecek risk faktörlerinin en aza indirilmesi ek
ve karşılıklı bir bağımlılık oluşur. Bu tür durumlarda anne, problemlerin eşlik etmesi durumunda probleme yönelik
oğluna fazlaca korumacı yaklaşır oğluna kendi tedavi girişimlerinde bulunulması gerekmektedir.
problemleriyle başa çıkamayacak denli zayıf olduğunu 14.2.6. Müdahale ve Koruyucu Önlemler
hissettirebilir, oğlunu da kendisinin sevgi ve arkadaşlık Cinsiyetinden yakınma, hayatın erken dönemlerinde
ihtiyaçlarını karşılamanın aracı olarak görebilir. başlayan ve gerekli girişimler yapılmadığı takdirde
ergenlik ve erişkinlik döneminde devam edebilen bir
-  Ebeveynlerden birinin kaybı ya da boşanmış bozukluktur (Canat, 2008). Özellikle çocukluk döneminde
aileler: Ebeveynlerden birinden boşanma, vefat vb. tedavi başvurusunun yapılmadığı olgular, ilerleyen
sebeplerle ayrılık yaşanılan ve çocuğun hayatında rol- dönemlerde bu durumla ilgili sabit inanışlar ve fikirlere
model alınacak bir yetişkinin bulunmadığı durumlarda sahip olup değişime karşı isteksizlik gösterirler (Green ve
çocuğun cinsiyet kimliği gelişim süreci sekteye Blanchard, 2009). Belirtilerin çocukluk döneminde fark
uğrayabilir. Bu tür durumlarda çocukla ilgilenen edildiği ve gerekli girişimlerin erken dönemde
ebeveynin “Ben ona yeterim, hem annesi hem babası uygulandığı olgularda ise başarı olasılığı daha yüksek
olurum” şeklindeki düşünceleri her zaman sağlıklı olmaktadır (Canat, 2008). Bu sebeple bu tür olgulara
sonuçlar vermeyebilir. Böylesi durumlarda çocukla yaklaşım 2 temel başlık altında toplanabilir:
düzenli bir şekilde vakit geçirebilecek kendi cinsiyetinden
bir yetişkinin yardımına başvurulması yararlı olabilir. -  Koruyucu ruh sağlığı açısından cinsiyetinden yakınma

Cinsiyet kimliğinin gelişiminde aileden sonraki önemli bir -  Çocukluk ve ergenlik döneminde cinsiyetinden yakınma
diğer psiko-sosyal faktör küçük yaşlardan başlayarak
çocuğun içinde yaşadığı çevre ve maruz kaldığı Koruyucu Ruh Sağlığı Açısından Cinsiyetinden Yakınma:
uyaranlardır. Günümüzde özellikle küçük çocuklara
yönelik oyuncak, elbise, kitap, çizgi film veya oyun gibi
Cinsiyetinden yakınma psikiyatrik bozukluklar içinde
etkinliklerde sağlıklı cinsiyet kimliğinin gelişmesini riske
tedavinin uzun uğraş ve çabalar gerektirdiği durumlardan
sokacak birçok içeriğe rastlamak mümkündür. Ailelerin
biridir. Özellikle ergenlik dönemi ve sonrasında fark
bu durumları ve bu durumların çocuk üzerindeki etkisini
edilen olgularda başarı şansı önemli ölçüde azalmaktadır.
fark etmesi pek mümkün olmamaktadır. Benzer şekilde
Bu sebeple koruyucu ruh sağlığı girişimlerinin önemli
okul çağından itibaren çocukların ve ergenlerin izlediği
hale geldiği alanlardan biri de çocuklara sağlıklı bir cinsel
dizi, film veya müzik grupları gibi medyatik içerikler
gelişim süreci ve cinsiyet kimliğinin kazandırılmasıdır.
başta olmak üzere birçok ortamda çoğunlukla bilinçli bir
Tablo 5’te sağlıklı bir cinsel gelişim süreci için
şekilde bu tür kafa karıştırıcı mesajlara yer verilmektedir.
ebeveynlere yönelik öneriler sıralanmıştır.
Bu tür olumsuz veya kötü niyetli çevresel uyaranların
cinsiyet kimliğinin gelişmesinde veya cinsiyetinden Tablo 5. Sağlıklı Bir Cinsel Gelişim Süreci İçin Ebeveynlere
yakınmanın ortaya çıkmasında ne ölçüde önemli olduğu Yönelik Öneriler
tam olarak bilinmese de ebeveynlerin ve çocuklarla
1) Bebeklik döneminden başlayarak çocuğunuza cinsiyetine uygun

Hicran PARLAT Sayfa 111


diğer psikiyatrik bozuklukları tedavi etmek ve çocuğun
muamelelerde bulunun. Çocuğunuz açısından kafa karıştırıcı
olabilecek tutum ve davranışlardan kaçının (örneğin; kız çocuklara sosyal çevreye uyumu sağlamak amacı ile bireysel ya da
erkek lakaplarıyla hitap etmek ya da erkek çocuklarına kızlara uygun aile terapilerinin uygulanmasını kapsar. Buradaki birincil
kıyafetler giydirmek vb.) Cinsiyetlere ait stereotipileri (kıyafet, oyun, amaç, çocuğun olası riskli durumlarla (riskli cinsel eylem
aktivite seçimi vb.) yaşatmak bazı insanların düşündüğünün aksine veya yönelimler, yaşıt ilişkilerinde zorluklar, riskli sosyal
özgürlüğü kısıtlayıcı bir durum değil, hayat boyu sürecek sağlıklı bir çevre, sosyal medyanın uygunsuz kullanımı vb.) başa
kimlik gelişiminin yollarından biridir.
çıkma becerisini arttırmak, çocuğu olumlu yönlerden
desteklemek, çocuğu olumsuz tutumlardan korumak ve
2) Anne-babalar olarak çocuklarınızla mümkün olduğunca birlikte
vakit geçirmeye çalışın. Bu vakitlerin eğlendirici ve öğretici olmasına
ailenin terapi sürecindeki tutumlarını düzenlemektir.
özen gösterin. Çocuklarla kurduğunuz bağın, onları ileride Tedavideki ikincil amaç ise çocuğun karşı cinsiyete ait
karşılaşabilecekleri birçok probleme karşı dayanıklı hale getireceğini cinsiyet rol davranışlarını söndürmek ve kendi cinsiyetine
hatırlayın. ait davranışları özendirmektir. Bu yöntemle kademeli bir
biçimde cinsiyet açısından nötr kabul edilebilecek
3) Okul öncesi dönemden itibaren kız çocukların anneyle, erkeklerin etkinliklerden başlanarak çocuğun kendi cinsiyetine uygun
de babayla daha fazla vakit geçirmesine fırsat sağlayın. Birçok cinsiyet rollerini benimseyebilmesi amaçlanır.
aktivite hem kızlar, hem de erkekler için uygun olmakla birlikte bazı
aktiviteler için anne-kız/baba-oğul saatleri oluşturulması faydalıdır.
Bu sayede çocuğun cinsiyetine uygun ilgi alanları geliştirmesine 2) Gözleme dayalı yaklaşım: Bu yaklaşım cinsiyetinden
yardımcı olun. (örneğin; kız çocuklarıyla pazar alışverişine, yakınmanın etkin bir tedavisi olmadığını düşünen
misafirliğe gitmek; erkek çocuğu spor etkinliklerine götürmek vb.) klinisyenler tarafından tedavi anlamında ek bir müdahale
yapmadan çocukların izlenmesi ve çocuğun sosyal
4) Çocukların cinsiyetlerine uygun kıyafet, oyun, oyuncak vb. uyumunun desteklenmesi temeline dayanır. Burada amaç
seçiminde bulunmalarına yardımcı olun. Bu tür konularda katı bir
tutum sergilemekten de kaçının. Çocuğunuzun tercihlerini de göz çocuğun hangi cinsiyet kimliğini seçeceğine kendisinin
önünde bulundurarak onları yönlendirmeye gayret edin. karar vermesini sağlamak ve şimdi ve ileride
yaşayabileceği uyumsal problemleri ve ek psikiyatrik
5) Kız çocukları ile evcilik, öğretmencilik tarzı sosyal oyunları; sorunları azaltmaya yardımcı olmaktır.
erkeklerle ise enerjilerini atmalarına yardımcı olabilecek fiziksel çaba
ve güç gerektiren oyunları daha fazla oynamaya gayret edin. Oyunlar
3) Karşı cinse ait rol davranışlarını cesaretlendirici
sırasında kendi cinsiyetlerine ait rolleri sergileyebilecekleri
davranışları pekiştirin. yaklaşım: Bu yaklaşım, çocukluk döneminde karşı
cinsiyet davranışlarını göstermenin normal bir cinsel
6) Çocuğunuzun kendisine rol model olarak örnek alabilecekleri gelişim özelliği olduğunu ve bu sebeple hem okul öncesi
akraba ve komşuları etrafınızda bulundurun. Belli aralıklarla onlarla dönemde hem de okul döneminde karşı cinsiyet kimliğinin
vakit geçirmelerini sağlayın. pekiştirilmesi gerektiğini düşünen kişiler tarafından ileri
sürülmektedir (Zucker, 2008). Bu yaklaşım çocukların
7) Çocuğunuzun cinsiyetine uyumsuz davranışlarını fark ettiğinizde ileriki dönemlerde yaşayabilecekleri birçok tıbbi hastalık
hemen telaşa kapılmayın, bir süre gözlemlemeyi deneyin, onu küçük ve psikiyatrik sorunla ilişkili olduğundan ciddi biçimde
düşürücü eleştirilerden kaçının. Çocukların zaman zaman diğer eleştirilmektedir.
cinsiyete ait rollerden de hoşlanabileceklerini ve bunun normal bir
durum olduğunu aklınızda bulundurun. 14.2.7. Gidişat
Cinsiyetinden yakınmanın çocukluk döneminden ergenlik
Çocukluk ve Ergenlik Döneminde Cinsiyetinden Yakınma: ve erişkinlik dönemine kadar devam etme oranları
cinsiyetler arasında farklılık göstermektedir. Doğuştan
Çocukluk ve ergenlik döneminde ailelerin tedavi amacıyla erkek olanlarda bu oran %12-20 arasında, doğuştan kız
en sık başvuru sebebi, karşı cinse ait cinsel rol olanlarda ise %12-5 arasında değişmektedir (Drummond
davranışlarıdır. Aileler sıklıkla bu tür davranışları küçük ve ark., 2008; Singh, 2012). Çalışmalar, cinsiyet
yaşlardan beri fark ettiklerini, kendiliğinden geçeceğini hoşnutsuzluğu olan çocuklardaki bu tür duygu veya
düşünerek fazla önemsemediklerini; ancak durumun belirtilerin zaman içinde büyük ölçüde gerileyip
kronik bir hal almasından dolayı ciddi bir endişe kaybolduğunu; ancak çocuklukta yoğun olarak hissedilen
yaşadıklarını ifade ederler. Aileler büyük çoğunlukla belirtilerin erişkinlik döneminde de devam eden
çocuklarının bu tür davranışları terk ederek kendi cinsel cinsiyetinden yakınmanın en güçlü belirleyicisi olduğunu
kimliğine ait davranışları benimsemelerini isterler. belirtmektedir (Drummond ve ark., 2008; Steensma ve
Klinisyenler tarafından ise bu duruma yaklaşım çeşitli ark., 2013).
kliniklerde farklı yöntemler ile ele alınmaktadır. Bu Bölüm Özeti
yöntemlerin her biri, çocuğun stres düzeyini ve diğer -  Kaliteli bir uyku, bedensel ve ruhsal sağlığımızın
psikolojik zorluklarını azaltmak, eşlik eden psikiyatrik korunması açısından oldukça önemli bir ihtiyaçtır. Beyin
bozuklukları tedavi etmek ve genel bir iyilik hali gelişiminin hızla devam ettiği çocukluk ve ergenlik
sağlamayı amaçlamaktadır (Byne ve ark., 2012). Bu döneminde sağlıklı uyku ihtiyacı daha da önem
dönemde 3 temel yaklaşımdan bahsedilir (Özsungur kazanmaktadır.
2010):
-  Bebeklik döneminden başlayarak erişkinlik dönemine
1) Terapötik yaklaşım: Bu yaklaşım cinsiyetinden kadar geçen süre boyunca uykunun miktarı, yapısı ve
yakınmanın tedavi edilmesi gereken psikiyatrik bir dönemleri farklı örüntüler gösterir. Yenidoğan bebekler
bozukluk olduğunu düşünen klinisyenler tarafından günün yaklaşık 16-17 saatini uyuyarak geçirmektedir. Bu
çocuktaki cinsiyet hoşnutsuzluğunu azaltmak, eşlik eden süre ergenlik döneminde 8 saate düşmektedir.

Hicran PARLAT Sayfa 112


-  Çocuk ve ergenlerde uyku-uyanıklıkla ilgili problemler
araştırılırken çocuğun bebeklikten itibaren uyku düzeni,
ailenin uyku alışkanlıkları, ailenin uykuyla ilişkili
tutumları, uykuyla ilişkili ortamın uygunluğu, beslenme
düzeni, stresli günlük yaşam olayları, ek tıbbi ya da
psikiyatrik hastalıklar ya da kullanılan ilaçlar mutlaka göz
önünde bulundurulmalıdır.

-  Çalışmalarda, çocuk ve ergenlerde uyku-uyanıklık


bozukluklarının sıklığı %25-40 olarak gösterilmiştir.

-  Çocuk ve ergenlerde sık görülen uyku bozuklukları;


uykusuzluk bozukluğu, aşırı uykululuk bozukluğu,
sirkadiyen ritim ve solunumla ilişkili uyku bozuklukları ve
parasomnilerdir.

-  Uyku bozuklukları sıklıkla selim (iyi) gidişli olsalar da,


çocuk ve ergenlerin duygudurumlarını, bilişsel yetilerini,
dikkat ve öğrenme becerilerini, okul başarılarını ve
gündelik işlevlerini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu
sebeple, çocukla çalışan uzmanlar çocuk ve aileyle
görüşmelerinde uyku süresi, kalitesi ve alışkanlıklarını
rutin olarak sorgulamalıdır. Uyku hijyeni önerileri rutin
haline getirilmelidir.

-  Cinsiyetinden yakınma biyolojik cinsiyet ile cinsiyet


kimliği ve cinsel rol davranışları arasında süreğen bir
uyumsuzluktur. Bulunduğu cinsiyetten ısrarla ve yoğun
bir biçimde rahatsız olma ve diğer cinsiyetten olma isteği
mevcuttur. Doğdukları ve hissettikleri cinsiyet arasındaki
bu uyumsuzluk, kişilerde belirgin bir huzursuzluk ve
üzüntüye yol açar.

-  Cinsiyetinden hoşnut olmamanın kökeninde, biyolojik


ve psiko-sosyal birçok faktörün rolü olduğu
düşünülmektedir.

-  Cinsiyetinden yakınma tanısı konan çocuk ve ergenlerde


sıklıkla bir ya da daha fazla sayıda psikiyatrik bozukluk
görülmektedir. Sık görülen psikiyatrik bozukluklar
arasında major depresif bozukluk, anksiyete bozuklukları,
madde kullanım bozuklukları, kendine zarar verici
davranışlar, intihar düşünce ve girişimleri sayılabilir.

-  Cinsiyetinden yakınma psikiyatrik bozukluklar içinde


tedavinin uzun uğraş ve çabalar gerektirdiği durumlardan
biridir. Bu sebeple koruyucu ruh sağlığı girişimleri
oldukça önemlidir.

-  Çalışmalar, çocuklardaki cinsiyet hoşnutsuzluğuna


ilişkin duygu veya belirtilerin, çocukların büyük bir
bölümünde zamanla kaybolduğunu; ancak çocuklukta
yoğun olarak hissedilen belirtilerin erişkinlik döneminde
de devam eden cinsiyetinden yakınmanın en güçlü
belirleyicisi olduğunu belirtmektedir.

Hicran PARLAT Sayfa 113

You might also like