Professional Documents
Culture Documents
Çoklu Ortam Tasarım İlkeleri
Çoklu Ortam Tasarım İlkeleri
İLKELERi
• Tutarlılık
• Dikkat Çekme
• Gereksizlik
• Konumsal Yakınlık
• Zamansal Yakınlık
• Parçalara Bölme
• Ön Alıştırma
• Sıraya Koyma
• Bireyselleştirme
• Ses İlkesini öğrenebileceksiniz.
• Çoklu ortam tasarımı ilkelerinin nasıl
kullanılacağını örnekleriyle birlikte ÜNİTE
anlayabileceksiniz.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
3
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 1
Çoklu Ortam Tasarım İlkeleri
1.İlke: Tutarlılık
3.İlke: Gereksizlik
ÇOKLU ORTAM TASARIM İLKELERİ
6. İlke:Parçalara Bölme
7.İlke:Ön Alıştırma
8.İlke:Sıraya Koyma
9.İlke:Bireyselleştirme İlkesi
10.İlke:Ses İlkesi
GİRİŞ
Belli ölçüt ve kurallara uygun olarak hazırlanmayan, hızlı bir şekilde
sunulan, karmaşık bilgiler içeren çoklu ortamlar; zihinde aşırı yüklenmeye neden
olmakta ve öğrenmeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum kişinin bilişsel
kapasitesinin üzerinde işlem yapmasına neden olmaktadır. Bu sorunları azaltmak
ve daha etkili tasarımlar ortaya çıkarmak için bu konuda yapılan araştırma
bulgularından yola çıkan Mayer, teknoloji tabanlı çoklu ortam tasarımına yol
gösterici 10 ilkeden söz etmektedir. Bunlar; tutarlılık, dikkat çekme, gereksizlik,
konumsal yakınlık, zamansal yakınlık, parçalara bölme, ön alıştırma, sıraya koyma,
bireyselleştirme ve ses olarak sıralanabilir.
Tasarlanacak çoklu ortamlar bu ilkelere göre oluşturulmalıdır. Bu sayede
daha etkili ve verimli bir hâle gelebileceği ifade edilebilir. Bu ilkelere dikkat
edilmediğinde bazı olumsuz sonuçlar kaçınılmaz olmaktadır. Örneğin tutarlılık
ilkesi; tasarlanan çoklu ortam materyalinde gereksiz görsel ve işitsel ögelerin yer
almaması gerektiğini ifade eder. Nitekim fazladan yer verilen bu ögeler kullanıcıları
olumsuz etkilemekte ve dikkat dağıtmaktadır. Öte yandan diğer bir ilke ise dikkat
çekmedir. Bu ilkede de kullanıcının daha kolay odaklanabilmesi için dikkat çekmeyi
sağlayıcı işlemlerin yapılması gerekmektedir.
Bir metinde vurgulanmak istenen kelimelerin koyu, altı çizili veya italik
yapılması buna örnek olarak gösterilebilir. Bu sayede vurgulanmak istenen kelime,
diğer kelimelerden ayrılacak, ayrıca kullanıcının zihninde yer bulması daha da
kolaylaşacaktır. Görüldüğü üzere ifade edilen ilkeler, tasarlanacak çoklu ortam
materyalinin kullanıcı tarafından daha iyi anlaşılmasına, etkili ve verimli bir hâle
gelmesine olanak tanımaktadır. Çoklu ortam tasarımında dikkat edilmesi gereken
ilkelerden biri olan gereksizlik ise isminden de anlaşılacağı üzere tasarımda gerekli
olmayan unsurların bulunmaması demektir ve diğer ilkelerle ilişkilidir.
Konumsal yakınlık ilkesi sunulan ilgili materyallerin konum olarak birbirine
yakınlığını ifade etmektedir. Öte yandan zamansal yakınlık ilgili ögelerin eş zamanlı
olarak sunulması anlamına gelmektedir. Konumsal yakınlık ilkesinde ögelerin
birbirine yakınlığı söz konusu iken; zamansal yakınlıkta aynı anda içeriklerin
sunulmasına dikkat edilmektedir. Ünite kapsamında ele alınan çoklu ortam
tasarımı ilkelerine (tutarlılık, dikkat çekme, gereksizlik, konumsal yakınlık, zamansal
Tutarlılık ilkesine dikkat
edilmediği durumlarda yakınlık, parçalara bölme, ön alıştırma, sıraya koyma, bireyselleştirme ve ses) ilişkin
kullanıcının dikkati dağılır detaylar devam eden sayfalarda yer almaktadır.
ve dolayısıyla odaklanma
zorlaşır.
1.İlke: Tutarlılık
Konu dışında yer alan görsel ve işitsel ögelerin çoklu ortam materyaline
dâhil edilmesi, kullanıcıların dikkatinin dağılmasına sebep olur ve odaklanmayı
zorlaştırır. Tutarlılık ilkesine dikkat edilmediği durumlarda kullanıcının dikkati
dağılır ve dolayısıyla odaklanma zorlaşır. Bu sebeple kullanıcı bilgiyi organize
etmede sorunlar yaşayabilir. Bilginin kolay biçimde organize edilmesi, dikkatin
dağılmaması ve odaklanmanın kolaylıkla sağlanabilmesi için tutarlılık ilkesine dikkat
edilmelidir.
Şekil 3.1’de ifade edilen örnekte tutarlılık ilkesine aykırı bir durum söz
konusudur. Nitekim görseli gören kişi buradaki nesnenin elma olduğu zaten
bilecektir. Bu nedenle altına “elma” ifadesinin de yazılması görsel kalabalığın
oluşmasına yani bilişsel yükün artmasına neden olacaktır. Bunun yerine sadece
İngilizce karşılığı olan “apple” ifadesinin kullanılması daha doğrudur. Hem apple,
Tutarlılık ilkesine dikkat
edilmemesi, görsel elma ifadelerinin kullanılması hem de görsel ile desteklenmesi tutarlılık ilkesine
kalabalığın oluşmasına ve aykırı bir durumdur.
bilişsel yükün artmasına
Yeni bilgiyle var olan bilgi arasında iletişimin kurulabilmesi için verilen
sebep olur.
içerikteki konu ile ilgili olmayan ögeler çıkartılmalıdır. Tutarlılık prensibi bu
noktada devreye girmektedir. Konu dışına sapmaların olmaması, kullanıcıların
dikkatinin dağılmaması ve bilgi transferinin kaliteli bir şekilde sağlanması için bu
prensibe uygun çoklu ortam ürünleri geliştirilmelidir. Kısacası asıl amaç, dikkati
dağıtacak yabancı ögeleri ortadan kaldırarak temel ögeler üzerine odaklanmanın
sağlanması ve odaklanmanın kolaylaştırılmasıdır.
Örnek
Şekil 3.2’de sunulan örnek Şekil 3.1 ile karşılaştırıldığında tutarlılık ilkesine
daha uygun olduğu görülmektedir. Nitekim aynı kelimenin hem İngilizce hem
Türkçe karşılığı verilmemiştir. Kullanıcının Türkçe bilgisine sahip olduğu bilindiği için
sadece İngilizcesi kullanılmış ve dikkatin dağılması engellenmiştir.
Birden fazla ögenin bulunduğu görselde asıl dikkat çekilmesi gereken nokta,
oklar yardımıyla gösterilebilir. Nitekim bu durum Şekil 3.4’te mevcuttur. Görüldüğü
üzere bir sözcüğün farklı yazılmasından ziyade, hâlihazırdaki bir görselin üzerinde
dikkat çekilmek istenen nokta bir ok yardımıyla işaretlenmiştir. Bu sayede kullanıcı,
görselin tüm kısımlarını incelemekten kurtulmuş sadece kendi ihtiyacına hitap eden
noktayla daha kolay muhatap olmuştur. Öte yandan görsele zıt bir renk olan kırmızı
renk kullanılarak bu durum desteklenmiştir.
3.İlke: Gereksizlik
Kullanıcıya konuyla ilgili olan fakat gereksiz olarak görülen ek bilgilerin
yüklenmesi, asıl anlatılmak istenen kısımların kullanıcı tarafından
algılanamamasına yol açabilir. Bu olumsuz etkiyi ortadan kaldırmak için gereksizlik
ilkesine dikkat edilmesi gerekmektedir.
Gereksizlik oluşturan birçok durum vardır. Örneğin; metin ile sunulan bilgiyi,
eşzaman bir şekilde sesli olarak vermek gereksizdir. Bu aktarma biçimlerinden
birinin ortadan kaldırılması ürünü daha etkili kılar. Gereksizlik ilkesi ile tutarlılık
ilkesinin birbiriyle ilişkili olduğu düşünülebilir.
Gereksizlik ilkesi ile Kullanıcıya bilgi aktarımı birden fazla yolla gerçekleştirilebilir. Hem görseller
tutarlılık ilkesinin kullanıp hem de seslendirilmiş metin sunularak, görsel ve işitsel kanalla
birbiriyle ilişkili olduğu kullanıcılara uygun içerik oluşturulmuş olur. Fakat görsel, ses ve metin bir araya
düşünülebilir. gelirse süreç zorlaşır.
Şekil 3.5’te görüldüğü üzere ana kart; görsel, işitsel ve metinsel olarak ifade
edilmiştir. Aynı anda metin ve metnin seslendirilmesi öğrenmeyi olumsuz yönde
etkilemektedir. Bu sebeple bilgi sunulurken resim ve seslendirme aracılığıyla veya
resim ve metinle verilerek gereksiz ögeler ortadan kaldırılıp daha kaliteli öğrenme
sağlanabilir. Daha kaliteli bir öğrenme için resim ve seslendirme ya da resim ve
metin birlikteliği gibi gereksiz ögeler ortadan kaldırılmalıdır.
Şekil 3.7 incelendiğinde ise sözcükler ile ilgili resimlerin birbiriyle ilişkisi
anlaşılmaktadır. Resim ve sözcüklerin birbirine yakın olarak verilmesi, ilişki kurmayı
kolaylaştırır. Öğrenci resim ve sözcüğü birlikte kodlayarak bilgiyi geri çağırabilir.
Fakat bu ilkeye uyulmadığında ilişki kurmak zorlaşır, bilgiler birlikte
tutulmadığı için bilginin hatırlanması zorlanmış olur.
Şekil 3.7’de görüldüğü üzere görselde yer alan donanım parçalarının yanında
isimleri bulunmaktadır. Bu durumda kullanıcı; sol üstte yer alan parçanın ram, sağ
Kullanıcı birbiriyle ilişkili üstte yer alan parçanın hard disk, sol altta yer alan parçanın ekran kartı, sağ altta
olan metin veya görsel yer alan parçanın ise ağ kartı olduğunu anlayacaktır.
unsurların birlikte
Şekil 3.6 ile karşılaştırıldığında konumsal yakınlık ilkesinin öğrenmedeki
sunulmasıyla istenileni
daha iyi anlar. önemi ortaya çıkmaktadır. Nitekim Şekil 3.6’da yer alan görsellerin ne olduğu
hakkında fikir sahibi olamazken; Şekil 3.7’de hangi metnin hangi görsele ait olduğu
net bir şekilde anlaşılabilmektedir.
Şekil 3.8’de ilk sayfada Ayasofya Müzesi’nin resminin ve ikinci sayfada ise
Ayasofya Müzesi’yle ilgili açıklamaların yer alması, zamansal yakınlık ilkesiyle
uyuşmayan bir yapı oluşturmaktadır. Kullanıcılar, bu şekilde birbiriyle ilişkili
Konumsal yakınlıkta bir ögelerin farklı yerlerde verilmesi sebebiyle ilişkili ögeler arasında zihinlerinde
ögeye ilişkin görsel ve bağlantı kurmakta zorlanırlar. İlk sayfada sadece fotoğraf sunulmasının ardından,
metinin birbirine yakın ikinci sayfada ilgili bilginin verilmesi sonucunda zihinde yeterli eşleşmeyi
olması; zamansal sağlayamayabilir. Bu nedenle Şekil 3.8’de bulunan örnekte zamansal yakınlığa, yani
yakınlıkta ise aynı anda
ilgili görsel ve metinin aynı anda verilmesi ilkesine uyulmadığı göze çarpmaktadır.
sunulması önemlidir.
Fakat Şekil 3.8 incelendiğinde bu durumun daha farklı olduğu ve zamansal yakınlık,
yani ilgili görsel ve metinin aynı anda verilmesi ilkesine uyulduğu gözlenmektedir.
Şekil 3.8’de verilen yanlış örnek Şekil 3.9’da zamansal yakınlık ilkesine uygun
hâlde verilmiştir. Birbiriyle ilgili ögelerin aynı anda aynı sayfada verilmesi,
öğrenmeyi etkili kılar ve zihinsel süreçlerde ögelerin bir arada tutulmasını sağlar.
Şekil 3.9’daki örnekte de görüldüğü üzere, öğretilmek istenen konuya ilişkin görsel
ve metnin birlikte verilmesi, zihindeki eşleşmenin daha kolay olmasını
sağlamaktadır. Görsel ve metinsel ögeler aynı anda (aynı sayfada-slaytta) sunularak
otomatik bir zihinsel eşleşmenin olması hedeflenmiştir. Bu şekilde öğrenmenin
daha etkili ve verimli olması sağlanmıştır.
6. İlke:Parçalara Bölme
Karmaşık bir yapı anlatılırken kullanıcıların verilen bilgileri bellekte sınırlı
süre içerisinde işleyip, anlamlandırarak kalıcı olarak öğrenmesi istendiğinde bilişsel
yük meydana gelmektedir. Bu durumun önüne geçmek için öncelikle iki temel
unsura dikkat edilmelidir. Bu unsurlar parçalara bölme ve bu ilkeyle ilişkili olarak
bireysel hız ilkesi olarak ele alınabilir.
Uzun ve fazla bilgi içeren konuların birbiriyle bağlantılı ve anlamlı parçalara
bölünmesi; kullanıcının bir bölümü zihninde organize edip, anlamlı bir yapıya
dönüştürdükten sonra diğer bölüme geçmesi anlaşılırlığı kolaylaştıracaktır.
Konunun bu şekilde parçalara bölünmesi, aktarılacak bilginin basitleştirilmesi ya da
kısaltılması anlamına gelmemektedir. Kendi içinde anlamlı parçalar
Uzun ve fazla bilgi içeren
konular, birbiriyle birleştirildiğinde konunun tamamını kapsayacak nitelikte olmalıdır. Bu nedenle
bağlantılı ve anlamlı çoklu ortam materyali tasarlarken bağlantılı ve anlamlı parçalara bölünmesi,
parçalara bölünmelidir. kullanıcının daha etkili bir şekilde öğrenmesini sağlamaktadır. Nitekim zihnin aynı
anda öğrenebileceği bilgi sınırlı durumdadır. Parçalara bölme ilkesinden
faydalanarak öğrenme durumları parçalara ayrılabilir ve bilginin daha kolay
organize edilmesi sağlanabilir.
Bireysel hız ilkesine göre her bireyin öğrenme hızı farklıdır. Dolayısıyla
anlatılan bir konunun kullanıcıların hepsi tarafından, aynı anda anlaşılması
beklenemez. Kullanıcı aktarılan bilgiyi uzun süreli belleğe kaydettikten sonra diğer
bilgiyi almalıdır. Parçalara bölünmüş ve zaman kısıtlaması olmayan çoklu ortamda
bilişsel yük de azaltılmış olacaktır.
Mesela bir mobilyanın kurulum aşamalarını animasyon olarak hazırlarken,
aşamalara ayrılmış her bir adım, bir ekranda görünecek şekilde hazırlanmalıdır. Bu
sayede parçalara ayrılmış ve süre kısıtlaması olmayan bilginin bilişsel yük azaltılarak
öğrenmesi gerçekleştirilir. Kişinin kendi öğrenmesini tamamladıktan sonra diğer
aramaya geçişte İLERİ komutunu kullanmasına imkân vermelidir.
İLERİ
7.İlke:Ön Alıştırma
Ön alıştırma ilkesi, bir konunun öğrenilmesi için o konu içerisinde geçen
kavramların ve terimlerin önceden bilinmesi gerektiğini belirtir. Daha önceden
bilinmeyen ya da unutulan bilgiler, anlatılmak istenen konunun içerisinde geçerse
ve kullanıcı zihninde bu bilgileri derleyip anlamlandıramazsa bu durum bilişsel yük
miktarında artış meydana getirecektir.
Ön alıştırma ilkesi, bir Mesela melez bir rüzgâr tribününün rüzgâr durduğunda bile nasıl elektrik
konunun öğrenilmesi için ürettiğini anlatan bir animasyon görseli hazırlanmak isteniyor. Aşağıdaki şekilde
o konu içerisinde geçen
ekran görüntüsü verilen animasyonda yapıyı oluşturan her bir parçanın ne olduğu,
kavramların ve terimlerin
önceden bilinmesi ne işe yaradığı veya nasıl çalıştığı gibi konularda kullanıcının açıklama metnine
gerektiğini belirtir. ulaşabileceği bir bağlantı eklenebilir.
Bu sayede kullanıcı, fareyle seçtiği parçanın “Açıklamayı Göster” butonuna
tıklayarak ilgili açıklama bölümüne erişir. Daha sonra bütünü oluşturan parçaları
öğrenip konuyu daha iyi kavrar. Anlamlandıramadığı parçaların oluşturduğu
mekanizmayı öğrenmeye çalışmak, zihinde aşırı yük birikimine sebep olur.
Göster
8.İlke:Sıraya Koyma
İkili kodlama kuramına dayandırılan bu ilke, bilginin hem görsel hem de
işitsel kanallarla sunulmasının aşırı bilişsel yüklenmenin önüne geçeceğini
belirtmektedir. Yapılan araştırmalara göre görsel ve işitsel olarak gelen bilgilerin
her biri aynı anda farklı kanallarda işlenebilmektedir.
Yani yazı ve görselin birlikte sunulup hepsinin görsel kanalda işlenmesini
Sıraya koyma ilkesi; beklemek bellekte aşırı yük birikmesine sebep olur. Bunun yerine görsel ve sesin
bilginin hem görsel hem birlikte sunularak her iki kanalın kullanılması hem yükü azaltır hem de aynı anda
de işitsel kanallarla
çok daha fazla bilginin işlenebilmesine olanak tanıyarak etkili öğrenmenin
sunulmasının aşırı bilişsel
yüklenmenin önüne gerçekleşmesine vesile olur.
geçeceğini belirtir. Bir içerik ve açıklaması görsel ve yazılı olarak aynı anda sunulduğunda
kullanıcı görsel ve metin arasında sürekli git gel yapmak zorunda kalacaktır. Bu
yöntem hem konunun belli ayrıntılarının kaçırılmasına sebep olacak hem de
kullanıcının fazla çaba harcayıp zihinsel olarak yorulmasına yol açacaktır.
Görsel ve yazının birbirine yakın şekilde ve birlikte sunulmasının öğrenmeyi
kolaylaştırdığını belirten uzamsal yakınlık ilkesine karşı çıkan bir ilke olarak
düşünülmemelidir. Zira bu ilke, her durumda ve her içerikte uygulanamaz. İlkenin
uygulanabilmesi için öncelikle kullanılacak çoklu ortam cihazının bunu
desteklemesi gerekir. Bunun yanında sesli açıklama gerektirmeyen bir içerik için
ortama ses eklenmesi hem gereksiz olacaktır hem de bellekte bilgi yükünü
artırarak zorlanmaya sebep olacaktır.
Aşağıdaki şekilde yurtdışındaki insanlar için İngilizce dilinde hazırlanan
Anadolu’nun tanıtımı filminde; altyazı yerine arka planda sesli anlatım kullanılması,
izleyenlerin ayrıntıları kaçırmadan ve bellekte aşırı yük birikimi olmadan bilgi sahibi
olmalarını sağlamaktadır.
Video Kaynağı:
https://www.youtube
.com/watch?v=FdsKn
3v33o8
9.İlke:Bireyselleştirme İlkesi
Bu ilkeye göre kullanıcıların farklılıkları her daim göz önünde
bulundurulmalıdır. Bilgi sunulduktan sonra onu işleyebilmesi için öğrenene
yeterince zaman verilmeli, kontrol öğrenende olmalıdır. Anlatımlarda resmiyetten
uzak, yalın ve samimi bir dil kullanılması, kullanıcıların performansını olumlu
anlamda etkilemekte ayrıca motivasyonlarını artırmaktadır. Üstelik bu durum
yapılmış bir çalışmanın sonucuyla desteklenmektedir. Moreno ve Mayer eğitimsel
bir oyunun sohbet stiline ve resmî bir stile sahip olan iki versiyonu karşılaştırmıştır.
Bu karşılaştırmanın sonucu, sohbet stiline sahip olan oyunun daha iyi öğrenme
deneyimi sağladığını ortaya koymuştur. Yani günlük dilin kullanıldığı ortamların,
akademik dil kullanılan ortamlara göre öğrenme açısından daha iyi olduğu sonucu
ortaya çıkmıştır.
10.İlke:Ses İlkesi
Bu ilkeye göre sohbet tınısındaki bir insan sesinin öğretici kaynak olduğu bir
ortam, bir makine sesine göre öğretime daha fazla hizmet eder. Ayrıca Mass ve
Brave tarafından yapılan bir çalışma, insan sesinin özelliklerinin öğrenenler
üzerinde güçlü bir etki oluşturabileceğini ortaya koymuştur. Yani öğrenme, sözlü
anlatımın insan sesi ile verilmesi durumunda makine sesi ile verilmesine göre daha
etkili olur.
Tasarım aşamasında kullanılacak sesin insan sesi olması öğrenmeyi
kolaylaştırır.
Kullanılan sesin amaca uygun olması gerekir.
Tasarım aşamasında her metnin seslendirilmemesi gerekir.
Tasarım aşamasında arka fon müziği kullanılacaksa kullanılan müziğin
rahatsız edici olmaması gerekir.
Tasarım aşamasında kullanılacak olan sesin vurgu ve tonlamasına dikkat
edilmesi gerekir.
• Tutarlılık
• Dikkat Çekme
• Gereksizlik
SONUÇ
• Konumsal Yakınlık Sonuç olarak etkili, verimli ve hoşa giden çoklu ortam ürünlerinin
• Zamansal Yakınlık geliştirilebilmesi için yukarıda bahsedilen tasarım ilkelerini dikkate almak gerekir.
• Parçalara Bölme
Bu ilkeler geliştirilecek ürün ve şartlara göre değişebilir. Onun için esnek yapıda
• Ön Alıştırma
• Sıraya Koyma düşünülmelidir. Örneğin; her içerikte ses bulunmayabilir veya sadece ses – metin –
• Bireyselleştirme görsel bulunan içeriklerin tasarlanması gerekebilir. Bu nedenle aşağıda sıralanan
• Ses İlkesi ilkeleri organize bir şekilde göz önünde bulundurarak çoklu ortam tasarımı
yapılmalıdır.
Ele alınan ilk ilke tutarlık ilkesidir. Konu dışında yer alan görsel ve işitsel
ögelerin çoklu ortam materyaline dâhil edilmesi, kullanıcıların dikkatinin
dağılmasına sebep olur ve odaklanmayı zorlaştırır. Tutarlılık ilkesine dikkat
edilmediği durumlarda kullanıcının dikkati dağılır ve dolayısıyla odaklanma
zorlaşır. Bu sebeple kullanıcı bilgiyi organize etmede sorunlar yaşayabilir. Bilginin
kolay biçimde organize edilmesi, dikkatin dağılmaması ve odaklanmanın kolaylıkla
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi çoklu ortam tasarımı ilkelerinden biri değildir?
a) Tutarlılık
b) Dikkat çekme
c) Parçalara bölme
d) Genelleştirme
e) Sıraya koyma
Cevap Anahtarı
1.d, 2.c, 3.a, 4.b, 5.b, 6.c, 7.e, 8.a, 9.e, 10.d
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Clark, R. C., & Mayer, R. E. (2011). E-Learning and the science of ınstruction: Proven
guidelines for consumers and designers of multimedia learning (3rd Edition).
San Francisco, CA: John Wiley & Sons.
Mass, C.,& Brave, S. (2005). Wired of Speech: How voice activates and advances
the human-computer relationship. Cambridge, MA: MIT Press.
Monero, R.& Mayer, R.E (2000). Engaging students in active learning: The case for
personalized multimedia message. Journal of Educational Psychology, 93,
724-733.
Monero, R.& Mayer, R.E (2004). Personalized messages that promote science
learning in vertical environments. Journal of Educational Psychology, 96,
165-173.
Ozan, Ö. (2008). Eğitim amaçlı çoklu ortam uygulamalarına ilişkin bir
değerlendirme aracı. 8th International Education Technology Conference, 2
(ss. 906-912).
Perkmen, S. ve Ayten, Ö. (2009). Multimedya ve görsel tasarım. İstanbul: Profil
Yayıncılık.