Professional Documents
Culture Documents
TESTLERİ Sosyoloji
1. Sosyolojik yöntemde öne çıkan üç akıl yürütme biçimi; tümdengelim, tümevarım ve analojidir.
Tümdengelim: Tümelden tikele ya da yasalardan olgulara inme biçimindeki akıl yürütmedir.
Tümevarım: Tikelden tümele, özelden genele, tek tek olaylardan yasalara geçiş biçiminde yapılan akıl yürütmedir.
Analoji: İki olay, nesne ya da durum arasındaki bir benzerliğe dayanarak bunlardan biri için geçerli olanın diğeri için de
geçerli olmasıdır.
2. Sosyoloji 19. yüzyılda Avrupa’da doğmuş bir bilimdir. Diğer bir deyişle sosyoloji, belli tarihsel koşullarda ve belli bir alan-
da doğmuştur. Bu nedenle de doğduğu zamanın ve alanın koşullarının sorunları ile ilgilidir. Devrimler Avrupasının halk
kitleleri, unsuru oldukları toplum yaşamına yön verme iddiası ile belli eylemlere girişmişler ve girişilen eylemlerin geniş
kesimlerin bilinci olması çabası sosyolojiyi doğurmuştur.
Bu parçadan hareketle sosyolojinin doğuşu hakkında söylenebilecek en doğru ifade aşağıdakilerden hangisi-
dir?
A) Sosyoloji Sanayi Devrimi’nin bir sonucudur.
B) Toplumsal yaşamın temel dinamiklerinin sosyolojinin doğuşundaki etkisi görelidir.
C) Toplumsal yaşamın bireysel yansıması sosyolojiyi meydana getirmiştir.
D) Sosyolojinin ortaya çıkışında belli bir zamanın tarihsel koşulları etkili olmuştur.
E) Sosyolojinin doğuşunda devrimlerin etkisi sınırlıdır.
3. Alışveriş sırasındaki satıcı ile müşteri ilişkisi ilk bakışta ekonomik bir olay gibi görünebilir. Ancak yakından incelendiğinde
ilişkinin arka planında hiç de ekonomik olmayan pek çok toplumsal faktörün olduğu görülecektir. Modadan kişisel zevk
ve tercihlere, mağazanın isminden, semtine, satıcı ve müşterinin birbirlerine karşı tutumlarından, pazarlık eğilimlerine
hatta bireylerin cinsiyetine kadar pek çok faktör satıcı ve müşteri ilişkisinde etkili olmaktadır. Bu faktörlerin açıklanmasın-
da ise ekonomiden çok sosyolojiye ihtiyaç duyulur.
Buna göre, toplumsal ögelerin etkileşimiyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Üretici tüketici ilişkisi ekonomik ilişkiye örnektir.
B) Toplumsal ilişkilerde cinsiyet belirleyicidir.
C) Toplumsal ilişkiler tek yönlü gibi görünse de birden çok katmanla etkileşim içerisindedir.
D) Reklamlar toplumsal etkileşimi hızlandırır.
E) Popüler kültür toplumsal etkileşimi doğrudan etkilemektedir.
4. Uyarlama, iki veya daha çok kişinin çatışmayı engellemek, azaltmak ya da ortadan kaldırmak için etkileşimde bulunduk-
ları sosyal bir süreçtir. Bireyler ya da gruplar bu etkileşim sonucunda kendi davranış kalıplarının dışına çıkarak bir uzlaş-
maya giderler. Uyarlama aynı zamanda bireylerin birlikte barış içinde yaşamasının bir aracıdır ve sonunda olumlu bir iş
birliğine katkıda bulunur.
Buna göre, aşağıdakilerden hangisi uyarlamaya bir örnektir?
A) Farklı inanç gruplarının yaşadığı bir mahallede, tarafların birbirlerini incitecek davranışlardan kaçınması
B) Bir öğrencinin, öğrenim görmeye başladığı yeni okulunda kullanılan okul kıyafetlerini giymeye başlaması
C) Aynı sektörde çalışan iki firmanın birbirleri hakkında asılsız ve çarpıtılmış bilgileri kullanarak birbirlerini karalama
kampanyası yürütmesi
D) Bir otomobil fabrikasında otomobil üretiminin yapılabilmesi için farklı alanlarda uzmanlaşmış bireylerin bilgi ve beceri-
lerini bir araya getirmesi
E) Bir futbol takımında oyuncuların takımın başarısı için kişisel ihtiraslarını kenara bırakması
5. Yatay hareketlilik; aynı toplumsal düzlemdeki durumdan benzer bir duruma doğru geçişi ifade eder. Dikey hareketlilik
ise kişilerin bir statüden diğerine, bir sınıftan diğerine hareketi olarak tanımlanır.
Buna göre, aşağıdakilerden hangisi dikey hareketliliğe örnektir?
A) Ankara’daki bir okul müdürünün İstanbul’a tayin olması
B) Köyde tarlada çalışan birinin kentte inşaatta çalışmaya başlaması
C) Şeker fabrikası olan birinin tuğla fabrikası açması
D) Şirkette satış müdür olan birinin muhasebe yönetimine geçmesi
E) Büroda memurluk yapan birinin şefliğe terfi etmesi
6. Az gelişmiş ülkelerde toplum nüfusunun yoksul kesimleri piramidin tabanı gibi geniş bir alanı kaplar ve kalabalıktır. Orta
tabaka nüfusu, genellikle alt tabakaya göre daha dar bir alanı kaplar yani alt tabakaya göre daha az insan bu tabakada
yer alır. Üst tabaka ise piramidin tepe kısmını ifade eder ve nüfusun çok az bir kısmı burada yer alır. Bu toplumlarda
sosyal ve ekonomik eşitsizlikler fazladır. Kişi başına düşen millî gelir ve yaşam standardı düşüktür.
Üst tabaka
Üst tabaka Üst tabaka
Orta tabaka
Orta tabaka
Orta tabaka
Alt tabaka
Alt tabaka
Alt tabaka
A) Burundi
B) Norveç
C) Endonezya
D) İsveç
E) Almanya
7. Bireyler içinde yaşadıkları toplumun dilini, deneyimlerini, değer yargılarını, inançlarını, geleneklerini, yaşam tarzlarını
sosyalleşme süreci ile kuşaktan kuşağa aktarır. Bu süreç öğrenme yolu ile gerçekleşmektedir. Yapısı itibarı ile sosyal-
leşme; bireyin topluma, toplumun bireye bilgi ve deneyim aktarımını sürekli hâle getirmektir. John Dollard’a göre sosyal-
leşme yeni bir insanın gruba eklenmesi ile toplumun yaş ve cinsiyet olarak bu insandan beklediği şeyleri yerine getiren
birey olmasını sağlayan süreçtir.
Buna göre, sosyalleşmenin etkisinin en az olduğu olay aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ayşe’nin doğup büyüdüğü şehrin içinde yer aldığı bölgede konuşulan şive ile konuşmayı öğrenmesi
B) Dedesi odaya girdiğinde babasının ayağa kalktığını gören Metin’in de babası odaya girdiğinde ayağa kalkarak baba-
sını karşılaması
C) Aile, akraba ve komşu ziyaretlerini seven ebeveyninin, bu tür gezmelerden hoşlanmayan Işıl’ı da her ziyarete katıl-
maya zorlaması durumunda aralarında tartışma çıkması
D) Televizyonda zor durumda kalan insanlara yardım eden insanların yüceltildiğine şahit olan Serhat’ın, bisikletten dü-
şen bir çocuğa yardım etmesi
E) Zeynep ve Abdullah’ın şiddetli geçimsizlik yaşamalarına rağmen aile birliğinin yıkılmaması gereken çok önemli bir
toplumsal değer olduğunu düşündüklerinden boşanma fikrinden uzak durması
8. Bir kimsenin potansiyelini en üst sınırına kadar gerçekleştirebilmesi ve bu sayede mutlu ve başarılı olabilmesinde; ço-
cukluk döneminde ona uygun fiziksel ve sosyal çevrenin sunulması, geniş eğitim olanaklarından yararlanması, zengin
uyarıcılar içerisinde büyümesinin önemli katkıları vardır. 15-24 yaş arası insanın hayat sürecinde çocukluktan çıkıp
yetişkinliğe hazırlandığı önemli bir aşamayı içerir. Genel olarak, bu dönemde bireyin kimliği ve kişiliği netlik kazanır. Bu
bakımdan, topluma hazırlanma ve uyum süreci olan sosyalleşmenin, bu dönemde önemli fonksiyonları vardır. Çünkü
bedensel, ruhsal ve sosyal bakımdan sağlıklı yetişen gençlik, sağlıklı toplum demektir. Hangi yaşta olursa olsun toplum-
da üstlenilen ve öğrenilen her yeni sosyal davranış ve gruba katılma sosyalleşme sayılabilir. Bu bakımdan sosyalleşme
süreklilik gösteren dinamik bir süreçtir. Sağlıklı sosyalleşmede, kişinin davranışlarına referans olan ilkeleri, toplumda ala-
cağı görev ve sorumluluklara uygun davranış kalıplarını ve örneklerini öğrenmesinin rolü büyüktür.
I. Sosyalleşme çocukluk, gençlik, yetişkinlik, yaşlılık dönemlerini kapsayan ve hayat boyu devam eden bir süreçtir.
II. Sosyalleşme açısından özellikle çocukluk ve gençlik dönemleri önemlidir.
III. Sosyalleşme süreci, özellikle toplumun insani, ahlaki, millî, manevi ve demokratik değerlerine uygun davranışları
bireyin içselleştirmesi durumunda daha sağlıklı olacaktır.
9. Sosyalleşme; insanların doğumdan ölüme kadar içinde bulundukları ve hem bireysel hem de toplumsal bir canlı olarak
geliştikleri süreçtir. Sosyalleşme, genel anlamda bir adaptasyon sürecidir. Bu süreç içinde insan; toplumun kültürel de-
ğerlerini öğrenir, kendine has beceriler edinir, toplumsal çevreye hazırlanır, toplumla bütünleşir.
Buna göre;
I. yetiştirme biçimiyle çocuklarının, dışa dönük ve bağımsız bir kişilik oluşturmasına katkıda bulunan Bor Ailesi,
II. oyunlar aracılığıyla paylaşımcı olma, başkasının hakkına saygı duyma ve empati kurma gibi becerileri edinen
4 yaşındaki Arda,
III. kötü kelimeler kullanmasının toplum tarafından hoş karşılanmayacağını annesinden öğrenen Buğra,
IV. çocukluk ve gençlik döneminin bitmesinin ardından bir meslek edinen Filiz,
V. derslerinde ahlaki, millî, manevi, demokratik değerlere vurgu yapan Hikmet Öğretmen
örneklerinden hangileri bireyin sosyalleşme sürecine ilişkindir?
A) I, II ve IV
B) I, III ve V
C) II, IV ve V
D) II, III, IV ve V
E) I, II, III, IV ve V
10. Papağan eti yenir mi? Çekirge lezzetli midir? Kaplumbağanın tadı nasıldır? Türkiye’de bu gibi soruları bırakın cevap
vermeyi sormak bile oldukça abestir. Çünkü bizim yeme içme alışkanlıklarımız içerisinde bu gibi canlıların etinden ya da
sütünden beslenmek yoktur. Oysa Peru, Brezilya vb. ülkelerde doğup büyüyen insanlar için, bizim gündelik hayatımızda
tavuk yememiz ne kadar normalse, bu canlıların etlerinin yenmesi de o insanlar için o kadar normaldir.
Buna göre, yeme içme gibi alışkanlıkların ülkeden ülkeye değişiklik göstermesi sosyolojik olarak aşağıdaki kav-
ramlardan hangisiyle ilgilidir?
A) Baskın kültür
B) Kültürel farklılık
C) Kültürleşme
D) Kültürel gecikme
E) Kültürel emperyalizm
11. Statü ve Rol: İnsanların toplum içindeki yerini ifade eden bir kavramdır. Toplumun bireyden statüsüne uygun olarak
yapmasını beklediği davranışlarına rol denir.
Kazanılmış Statü: Kişilerin kendi çabaları sonucu elde ettikleri statüdür.
Verilmiş (edinilmiş) Statü: Bu statü bireylere, onların yetenek ve becerilerine bakmadan ve herhangi bir çaba sarf et-
meden, kendileri dışındaki faktörler tarafından verilen statüdür.
Anahtar Statü: Bireyin sahip olduğu statülerden toplumda en etkin olanıdır.
Rol Çatışması ve Rol Pekişmesi: Bireyin sahip olduğu toplumsal rollerinden hangisine uygun davranış yapacağına
karar verememesi hâline rol çatışması denir. Bir rolün, bireyin diğer rolünü yerine getirmesini kolaylaştırmasına ise rol
pekişmesi denir.
12. Kültür insanlar arası etkileşim sonucu doğup gelişen toplumsal bir üründür. Fakat aynı zamanda toplumsal hayatın belli
düzen ve anlamlı ilişkiler ağı içerisinde sürdürülebilmesinin de önemli ön koşullarından biridir. Bunun sağlanmasında dilin,
eğitim, sanat ve toplumsal kurumlar gibi kültürün belli biçimlerinin özel rolü vardır.
Buna göre, aşağıdakilerden hangisinin oluşumu üzerinde kültürün etkisinin olduğu söylenemez?
13. Zaman zaman haberlerde, videolarda görürüz. Ya da birebir kendimiz de yaşamış olabiliriz. Türkiye’den başka bir ülkeye
uzun süreliğine giden kişilerin geri döndüklerinde uçaktan indikleri anda yeri öpmeleri gerçekten de ilginç bir durumdur.
Ülkeden uzun süre ayrılmak durumunda olmayanlar bu duyguyu tam olarak anlayamazlar. Bunun sebepleri arasında; ül-
kedeki insanlarla benzer çocuklukları yaşamak, benzer duyguları, benzer eksikleri ya da benzer mutlulukları paylaşmak
yer almaktadır. Bu gibi hususlar insanları birbirlerine yaklaştıran ve kaynaştıran oldukça önemli örüntülerdir.
A) Kültürel yozlaşma
B) Popüler kültür
C) Toplumsal bütünleşme
D) Baskın kültür
E) Kültürel emperyalizm
14. Bir toplumda insanların temel ve önemli ihtiyaçlarını karşılamak için ortaya çıkmış oluşumlara toplumsal kurum denir.
Toplumsal kurumlar kendi içinde düzenli ve sürekliliği olan kurallarla varlığını sürdürür. Örneğin aile, eğitim, ekonomi,
siyaset, din birer toplumsal kurumdur. Toplumsal kurumların her biri belirli insan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla o
ihtiyaçlara özgü davranış örüntüleri geliştirerek toplumsal hayatta bir bütün oluşturur. Her bir toplumsal kurumun işleyiş
içinde somut bir karşılığı vardır.
Buna göre, aşağıdakilerden hangisi toplumsal kurumların somut karşılıklarına örnek olarak gösterilemez?
A) Vergi Dairesi
B) Diyanet İşleri Başkanlığı
C) Öztürk Ailesi
D) Aybüke Öğretmen Köyü
E) Gazi Üniversitesi
15. Din, insanlık tarihi boyunca toplumların anlamlı bir bütünlük kazanmalarında önemli bir rol oynarken, insanın evrende
kendini evinde hissetmesini sağlayan bilişsel ve normatif deneyim durumundadır. Durkheim’in teorisine göre; dinin kay-
nağı ve objesi toplum, yani kolektif yaşamdır. Dinî anlayışlar, toplumların karakterini yansıtır. Kutsal olan ya da Tanrı,
toplumun kişilik kazanmasından başka bir şey değildir. İnsanda tanrısallık fikrinin ortaya çıkması ancak toplum sayesin-
de olur. Fonksiyon itibarıyla din, toplumda dayanışma meydana getirir ve toplumun devamını sağlar. Toplum, varlığını
devam ettirdiği müddetçe din de olacaktır.
16. Reklama eleştirel gözlerle bakanlarca günümüzde insanın bir “illüzyonlar dönemi” yaşadığı iddia edilmektedir. Bu il-
lüzyonlar günümüz insanının zihnini köreltip aklı da devre dışı bırakarak insani fonksiyonlarını yitirmesine yol açarken,
neyin gerçek neyin gerçek dışı olduğunun ayırt edilmesini de güçleştirdi. İnsanlık, kitle iletişim araçlarıyla yaygınlaştırılan
illüzyonlara karşı direniş göstererek onları deşifre edeceği yerde, bu illüzyonları benimsedi. Hiç kimsenin neler olup bit-
tiğini merak etmek gibi bir çabası da yok. Herkes hayatından memnun, herkes kitle iletişim araçlarına sonsuz bir güven
duyuyor. Zihinler âdeta medyanın tarlası. Medya ne ekerse onu biçiyor.
17. Siyaset, herkesin hakkıdır ve belli bir topluma ait bir uğraş değildir. Bir diğer ifadeyle, siyaset tüm toplumlarda ve tüm
insan birlikteliklerinde ortaya çıkan bir olgudur. Siyaset, çok eski ve bir o kadar da ilgi çekici sosyal bir kavram ve kurum-
dur. Eskidir çünkü insanlık tarihinde sürekli varlığına ihtiyaç duyulmuş; ilgi çekicidir çünkü insanların niçin ve nasıl bir
araya geldiğini ve birlikte yaşamanın gerekliliği ve şekli ile ilgili yapılan tartışmaların merkezinde yer alan bir kurumdur.
İlk birlikteliklerden itibaren; “kim neye sahip olmalı, iktidar ve meşruluğun sağlanmasında etkili olan kaynakların dağılımı
nasıl olmalı, toplumsal işleyişte bireylerin etkisi ne olmalı ve bu işleyişte toplumu ilgilendiren kararlar kimler tarafından ve
nasıl alınmalı” gibi tartışmalar sürekli yapılmıştır ve yapılmaya da devam edecektir.
18. Halkın belirli sayıda imza toplamak suretiyle istediği yasaların çıkartılmasını veya istediği yasal değişikliklerin yapılma-
sını sağlayabildiği girişime halk girişimi denilmektedir. Bu yolla halk, kendisinin hazırladığı ya da içerik ve çerçevesini
belirlediği bir konuda yasanın kabulü ya da reddi imkânını elde etmiş olmaktadır. Bunun yanı sıra belirli sayıda vatanda-
şın yasa önerisi referanduma sunulup kabul görür ve parlamentonun onayına sunulursa buna dolaylı halk girişimi, öneri
doğrudan halkın kararına tabi kılınırsa buna da doğrudan halk girişimi adı verilmektedir. Bununla birlikte ister doğrudan
ister dolaylı olsun halk girişimi neticede halkın egemenliğine dayanmaktadır.
19.
A) Kadınların, çocukların davranışlarından mutlu olma ihtimalî erkeklere göre daha azdır.
B) Çocuğu olan aileler olmayan ailelere göre daha mutludur.
C) Türkiye’de aile kurumu bireyler için olumlu işlevlerini yerine getirmeye büyük oranda devam etmektedir.
D) Evlilikte mutluluğun en önemli koşulu yaşlılar ve çocuklar ile geniş bir ailede yaşamaktır.
E) Kadınların aile içinde daha az mutlu olma nedenlerinden biri ev içindeki sorumluluklarının fazla olmasıdır.
20. Ünlü filozof ve toplum bilimcilerden John Dewey, insanın sosyal bir varlık olduğunu ve onun eğitiminin de bu yapısı göz
önüne alınarak gerçekleştirilmesi gerektiğini savunur. Toplumun demokratik bireylerden oluşabilmesi için en önemli gö-
rev okula ve eğitime düşmektedir. Aileden sonra okulda sosyal varlık olmanın gereklerini anlayan birey, okul ortamında
demokrasi kültürü içinde yaşamayı öğrenirse, bunu toplum içindeki hayatına da yansıtır. Ona göre okul insanı hayata
hazırlayan değil, hayatın bir parçası olan kurumdur ve bu kurum dezavantajlı ailelerde yetişen çocukların bu eksiklik-
lerini gidererek onları değerler açısından da eğitmektedir. İstenen toplum yapısını oluşturabilmek için, eğitime özellikle
önem vermek gerekir. Ayrıca John Dewey, okul kurumunun gelişmiş toplumlar için zorunlu olduğu fikrini savunur. Ona
göre artan nüfus ve daralan şehirlerde, ortak kültürde yaşayacak olan bireylerin eğitimi şansa bırakılmamalıdır.
Buna göre, John Dewey’in görüşleri eğitimin aşağıdaki amaçlarından hangisine daha uygundur?
Bu kitapçığın her hakkı Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğüne aittir.