You are on page 1of 4

ULUSLARARASI İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜNDE ARŞİVLERİN ROLÜ

Tarihte yazının icat edilmesinin sebebi, malî, hukukî ve idarî faaliyetlerinin bir kaydını tutabilmek içindir 1.
Yazının icadı ne kadar önemli ise yazılı malzemenin toplanması, bunun bir gelenek haline getirilmesi, toplanan
malzemenin gelecek kuşaklara saklanması da o kadar önemlidir. Sumerler yazının icadında olduğu gibi, yazılı
malzemenin toplanmasında da Önasya milletlerine öncülük etmişlerdir 2.
MÖ Üçüncü bin yılın birinci yarısında yaşayan Sargon tarihteki ilk arşivisttir. Sargon, kil tabletleri üzerindeki
yazışmaları, muhasebe kayıtlarını ve yasal tutanakları (miras kayıtları) saklamıştır 3. Sumer arşivistleri çeşitli önemli
siyasal, dinsel ve askerlikle ilgili olayları not etmiş ve yazmışlardır 4. Bu açıdan tarihî süreç incelendiğinde ailelerden
devletlere kadar her arşiv herhangi bir konuda hak iddia edebilmek için kayıtlarını saklamak zorundadır ve dolayısıyla
herkesi arşivci olarak kabul etmek mümkündür5.
Sumer Arşivi'nde bulunan belgeler genellikle asıl metinlerin kopyalarıdır ve gerektiğinde bunlardan
yararlanıldığı bilinmektedir. Bir davacı, herhangi bir iddiada bulunduğunda, sorun hemen ilgili belgelerden kontrol
edilmiştir. Sumer düzeninde arşivlerin başındaki memurlardan tarihî bilgilerin alınabilmesi her zaman mümkündür.
Babil kralından Larsa valisine gönderilen bir belgede; “Kral emrediyor! Buraya (Babil’e) iki arşivist gönder!
Bunlardan biri, memuriyetini kötüye kullanan birinin yerine geçecektir,” denilmiştir 6.
Babil, Pers hükümranlığı altına girince, oradaki Yahudiler, Pers Kralı Daryüs’e, mabet yapmalarının
engellendiğini söylemişlerdir. Daryüs de, arşivde böyle bir belge olup olmadığını araştırmak üzere bir arşivisti
görevlendirmiştir7.
MÖ 2000-1800 yıllarında Güney Mezopotamya’da bir çok aile arşivlerinin bulunduğu arkeolojik kazılarda
ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan birinde ailenin yedi kuşağına ait belgeler bulunmuştur. Bu belgeler bir adama, onun
oğullarına, akrabalarına hatta kendisinden sonraki kuşağa aittir. Babil Kralı Samsuiluna’nın 5. yılında yapılan bir aile
uzlaşması için, aynı ailenin 125 yıl önceki belgeleri arasından bilgi çıkarılmıştır 8. Değerli Katılımcılar;
Geçmişi tarihin derinliklerine uzanan arşivlerin hukukî ve bilimsel bir tanımını yapmanın güçlükleri olduğu
kaydedilmiştir. Bunun nedeni, arşiv işlerinin her ülkede o ülkenin siyasal, yönetsel, sosyal, kültürel, tarihsel yapısına
bağlı olarak değişik anlayış ve uygulama ile ele alınması şeklinde açıklanmıştır 9.
Fakat bu tür güçlükler bile arşivlerin önemini ve özellikle kimi uluslararası ihtilafların çözümündeki rollerini
azaltamamaktadır.
Çoğu otoritenin üzerinde birleşebilecekleri bir görüşe göre; “1970’lerin ortalarından günümüze ulaşan dönem,
tarihsel belge programları ve arşivleri konusunda düzinelerle gerçekleştirilen incelemeler, analitik çalışmalar, profiller
ve raporlar nedeniyle “Arşivsel Analiz Çağı” olarak adlandırılmıştır 10.
Arşivler, “devlet varlığının hafızası” olarak stratejik önem taşımaları yanında; devletin, kişilerin haklarını,
uluslararası ilişkilerin belgelerini korurlar; bir sorunu aydınlatmaya, yeniden düzenlemeye de yararlar 11.
Hafıza, bir ulusa kişilik kazandırır. Bu olgu, arşivcilerin dışında kalanlar, komutanlar, krallar ve nihayet devlet
adamları tarafından da fark edilmiştir.
Napolyon, İtalya, Hollanda ve İspanya’dan çok miktarda arşiv malzemesini ülkesine taşımıştır. Japonlar,
İkinci Dünya Savaşı sırasında Hong Kong’dan arşiv götürmüşlerdir. İngilizler, İskoç arşivlerini 1296 ve 1651’de
olmak üzere iki defa boşaltmışlardır12.
Yakın tarihte birçok örnek göstermiştir ki; ulusal ve uluslararası ihtilafları ortadan kaldırması umulan
arşivlerdeki belgelerin paylaşılması da ayrı bir ihtilaf konusudur.

1 Patrick Cadell, “Arşivciliğin Felsefi Boyutları”, Arşivcilik Konferansları I, (Haz. Hamza Kandur), (İstanbul, Librairie de Péra, 1995), s. 38.
2 Muazzez İlmiye Çığ, “Sumer’de Arşiv ve Kitaplıklar”, Bilim ve Ütopya, Sayı 57 (Mart 1999), s. 73.
3 Patrick Cadell, “Arşivciliğin Felsefî Boyutları”, Arşivcilik Konferansları I, s. 38.
4 S[amuel] N[oah] Kramer, Tarih Sumer’de Başlar, (Çev. Muazzez İlmiye Çığ), (Ankara, TTK Y., 1990), s.31.
5 Patrick Cadell, “Arşivciliğin Felsefî Boyutları”, Arşivcilik Konferansları I, s. 39.
6 Muazzez İlmiye Çığ, “Sumer’de Arşiv ve Kitaplıklar”, s. 73.
7 Muazzez İlmiye Çığ, “Sumer’de Arşiv ve Kitaplıklar”, s. 73.

8 Muazzez İlmiye Çığ, “Sumer’de Arşiv ve Kitaplıklar”, s. 73.


9 A. Fikret Ar, “Uluslararası Arşiv Örgütleri ve Çalışmaları”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 5, Sayı 4, (1972 Aralık), s. 93.
10 Bruce W. Dearstyne, Arşivsel Girişim, (Çev. M. Akbulut - A.O. İcimsoy), (İstanbul, 2001), s. 43.
11 Mehmet Aldan, “Türkiye’de Arşiv Sorunu”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 9, Sayı 3, (Eylül 1976), ss. 37-38.
12 Patrick Cadell, “Arşivciliğin Felsefî Boyutları”, Arşivcilik Konferansları I, s. 40.
Arşiv belgelerinin paylaşılması yeni ihtilaflara yol açtığı için olmalı; kimi zaman bu tür paylaşımlar için
uluslararası diplomatik belgelerde özel düzenlemeler yapıldığı da olmuştur:
1923 Lozan Barış Antlaşması’nda eski Osmanlı hükümranlığı altındaki ülkelerin arşivlerinde bulunan ve
Osmanlı İmparatorluğu tarihi yazımı için vazgeçilemez belgelerin yeni Türkiye Devleti'ne iadesinin bir uluslararası
diplomatik antlaşmada ayrı madde şeklinde yazılması çok anlamlıdır.
Lozan Antlaşması'ndaki 139. madde şöyledir:
“(..) Mülkî, adlî veya malî idarelere veya İdâre-i Evkaf’a müteallık olup Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan
bir toprağın hükümetini münhasıran alâkadar eden ve Türkiye’de bulunan evrak, defatir, planlar, senedat ve
diğer her nevi vesaik ve bilmukalebe bunlardan Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan bir toprakta bulunup
Türk hükûmetini münhasıran alâkadar edenler mütekabilen iade olunacaklardır.”
Balkan uluslarının ortak tarihi açısından küçük bir arşivcilik dipnotu aktarmak ve zamanımızdan yüz kırk yıl
önce bazı Balkan şehir arşivlerinin temellerini atan yetenekli bir idareciyi de anmak istiyorum.
Bu tarihî şahsiyet, Mithat Paşa’dır.
1864 tarihli Osmanlı Vilayet Nizamnamesi’ne göre Silistre, Vidin, Niş vilayetleri birleştirilerek Tuna Vilayeti
oluşturulduğunda bu yeni vilayetin başına Niş’te büyük idarî başarılara imza atan Mithat Paşa getirilmiştir. Mithat
Paşa’nın buradaki önemli başarılarından biri de, Tuna vilayet arşivinin kurulması, bunun için yeni bina inşası ve
belgelerin iyi bir şekilde muhafazası için girişimidir.
Mithat Paşa’nın Tuna Valisi sıfatıyla İstanbul’da hükümet makamına takdim ettiği arzı şöyledir:
Vilayet merkezindeki gerekli belgelerin ve senetlerin konması ve saklanması için hükümet konağı civarında
daha önce teşkil olunmuş olan küçük bir yer yetersizdir. Buranın âdi ve küçük bir yer olması, bazı binalara bitişik
bulunması sebebiyle, hiçbir surette idareye ve emniyete kâfi değildir. Vilayet merkezinde devamlı olarak yirmi otuz
bin keselik evrak mevcut olduğu gibi, bilhassa maliye işlerindeki yeni düzenlemeler icabınca, yıllık olarak, seksen-
yüzbin keselik mühim senetler maliyede toplanmaktadır. Bir kaza vukuunda, bütün bu önemli belgelerin yok olması,
vilayetin esas kayıtlarının mahv ve perişanlığına yol açacaktır. Sonradan bunları yerine koymak ihtimali de yoktur. Bu
bakımdan evrak, senet ve kayıtların konması ve muhafazası için geniş ve emin bir arşiv yaptırılması elzemdir.
Mutasarrıflık konağı yanında, böyle bir arşiv için elverişli yer bulunduğundan, gerekli emir verildiği takdirde nihayet
kırk bin kuruşluk bir masrafla, bir arşiv binası yaptırılması mümkündür. Sonunda usulü üzere masraf defterinin takdim
kılınması ve arşiv binasının inşası için müsaade verilmesi yüksek emirlerinize bağlıdır.”
Tuna Valisi Mithat Paşa’nın başvurusu üzerine arşiv binası yapılmıştır 13.Osmanlı Arşivi'nde daha çok
Kanunî döneminden itibaren düzenli arşiv malzemesi bulunmaktadır 14. Osmanlı sisteminde merkezdeki devlet
birimlerinde belgelerin saklanmasında ve korunmasında gösterilen anlayış, taşrada, eyalet beylerlerbeyleri ve
mahallî kadılardan da istenmiştir. Taşra teşkilatı görevlilerine karar ve işlemlerini defterlerine kaydetmeleri ve
bu defterleri muhafaza etmeleri emredilmiştir. Kanuni Sutan Süleyman döneminde Rumeli Beylerbeyi Mehmet
Paşa’ya gönderilen 1536 tarihli fermanda, bu emrin deftere kaydedilmesi, aslının ise defter sandıklarında
saklanması istenmiştir15.

Sultan I. Abdühamit döneminde arşivcilik sisteminin temel kuralları şöyle belirlenmiştir:


1. Devlete ait evraklar, defterler, mektuplar ve antlaşmaların devamlı olarak saklanmaları ve muhafaza işinin
önemli işlerden sayılması;
2. Bu vesikaların muhafazası için sadrazam sarayı bahçesinde tamir edilen kargir deponun uygunluğu;
3. Divan-ı Hümayun Kalemi’nde bulunan eski Name-i Hümayün cüzleriyle, eski mühimme ve sair
defterlerin gerektiğinde incelenmesi için söz konusu evrakın tamamının sandıkları ile beraber, mehterbaşı
vasıtasıyla adı geçen depoda saklanması;

13 Attila Çetin, “Midhat Paşa’nın Tuna Vilayeti Arşivinin Kurulması İçin Bir Teşebbüsü”, Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, Sayı 8-
9(1979-1980), ss. 87-89 vd.
14 Yusuf Halaçoğlu, “Osmanlı Deveti’nde Arşivcilik”, XIII. Türk Tarih Kongresi, II. Cilt, (Ankara, TTK Y., 2002), s. 87. 15
Kanunname, Atıf Efendi Ktb, nr. 1734, vr. 12a’dan: Yusuf Halaçoğlu, “Osmanlı Deveti’nde Arşivcilik”, s. 88-89.
4. Elde bulunan, henüz işlemleri bitmemiş evrak ve çeşiti meselelere ait defterlerin, yine mehterbaşı
vasıtasıyla ve onun gözetiminde her akşam adı geçen depoya konulması ve her sabah yine kendisi
tarafından sandıklarıyla beraber depodan alınarak Divan-ı Hümayun Kalemi’ne teslim edilmesi;
5. Bu usulün devamlı olarak uygulanması, belgelerin saklanacağı depoya, bu işle alakalı memurlardan başka
kimsenin girmemesi15. Değerli Katılımcılar,
1966 yılında Washington’da Arşiv Kongresi'nde Belçika Krallığı Baş Arşivisti Etiene Sabbe’nin, “Biz
arşivistler, geçmişin bekçisi, geleceğin de kurucusuyuz,” sözleri arşivistlerin dramatik ve tarihî rolünü çok güzel ifade
etmiştir16.
II. OTURUM

1918 yazında dört yıllık savaşı bitiren ateşkesler yürürlüğe girdiğinde taraflar bir dolu kanlı ihtilafların çözüm
için beklediğini bilmektedir. Bu nedenle daha savaş sürerken İngilizler, ciddi bir araştırma birimi; Fransızlar, 1917
yılında Comite d’Etudes; yine 1917 yılında ABD Araştırma Birimi kurmuşlardır. Bu ülkelerde ileriyi gören kimi
devlet adamları söz konusu ihtilafların tarihî temellerini incelemek için dışardan uzmanlarla, tarihçilerden
misyonerlere kadar pek çok kişiyle konuşarak profesyonel diplomatların bozulmalarına aldırmaksızın çok ayrıntılı
raporlar ve haritalar hazırlatmışlardır. Amerikalılar, yalnız Uzak Doğu ve Pasifik bölgeleriyle ilgili 60 ayrıntılı rapor
yazdırtmışlardır17.
20. yüzyılda Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ardından 1919 ve 1946’da toplanan barış konferanslarına
katılan İngiliz Tarihçi Arnold J. Toynbee’nin deneyimi bir hazine değerinde olmalıdır. Ünlü tarihçi, Paris’teki her iki
barış konferansını İngiliz delegasyonunun bir üyesi olarak izlemiştir. Ancak Arnold Toynbee bu müthiş tarihî
deneyiminin entelektüel yaşamına katkısını Hatıralar: Tecrübelerim adlı kitabında yalnızca birkaç cümlede
özetlemekle yetinmiş, ayrıntılı yansıtmamıştır.
Arnold Toynbee şöyle yazmıştır:
“İki konferansta da küçük bir görevim olmuştu ancak işim nedeniyle konferans salonunun arka sıralarında
oturarak ön sıradaki delegelere gerekebilecek ya da gerekmeyecek kağıtları tutuyordum; faal görevim az
olduğundan dolayı da gözlem fırsatım çoktu. Her iki konferansta da olup biteni dinleyerek geçirdiğim uzun
saatler, eğitimimin paha biçilmez bir parçası olmuştur 18.”
Kuşkusuz arşivcilik alanında verimli bir uluslararası işbirliğinin yolu, ulusal düzeyde arşiv kurumlarının
performansları ile orantılıdır.
Arşivcilik alanında uluslararası işbirliği Birinci Dünya Savaşı öncesine kadar uzanmaktadır. İlk Uluslararası
Arşivciler ve Kütüphaneciler Kongresi, 1910 yılında Brüksel’de açılan Dünya Sergisi’nde toplanmıştır. Büyük savaş
nedeniyle bu çalışmalar aksamış ve 1929 yılında tarihçiler ve arşivcilerin bir araya gelmesiyle “Tarih Araştırmaları
İçin Uluslararası Komisyon” oluşturulmuştur. Bu komisyonun kuruluş sebeplerinin en başında arşivlerin kullanılması
ve arşiv dokümantasyonundan yararlanmadaki sorunların çözümü vardır 19.
İkinci Dünya Savaşı ardından, 1946 yılı Eylül ayında uluslararası bir kuruluş olarak Uluslararası Arşiv
Konseyi (CIA) oluşturulmuştur. Bu kuruluşun çalışma gündeminde daha en başından beri “uluslararası barışın
sağlanmasında arşivlerin önemi ve yeri” konusu ciddi bir madde olarak bulunmuştur 20.İkinci Dünya Savaşı’nda
Müttefik Orduları Berlin’i işgal ettiğinde Alman Arşivi’nin birer örneğini Washington DC’ye ve Londra’ya kendi
arşivlerine taşımak konusunda da mutabakat içinde olmuşlardır. 1998-1999 akademik yılında ABD’nde Georgetown
Üniversitesi’nde Fulbright bursiyeri olarak bulunurken hemen yakınımızda George Washington Üniversitesi’nde, bir
merkezde, eski Sovyetler Birliği’nden getirtilen Rus arşiv belgelerinin tasnif edildiğini öğrenmiştim. Bu merkezde
Eski Sovyet Cumhuriyetleri'nden bir grup akademisyen söz konusu belgelerin tasnifleri ve elektronik ortama
aktarılmalarında çalıştırılmışlardır. 15-17 Ekim 1997 günlerinde Ankara’da “Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık
Süreç” başlıklı sempozyumda bir tebliğ sunan Türk dışişleri yetkilisi uluslararası politikada arşivlerin rolünü şu
şekilde ifade etmiştir: “Uluslararası ilişkilerin değişken niteliği, her an yeni gelişmelerin ortaya çıkması, tüm
gelenekselliğine rağmen, Dışişleri Bakanlığı'nı farklı durumlara anında müdahale edebilecek, hatta bunlara önlem

15 Mühimme Defteri, nr. 183, s. 4’ten: Yusuf Halaçoğlu, “Osmanlı Deveti’nde Arşivcilik”, s. 89.
16 Zübeyir Aker, Evrak Dosya ve Arşiv Kursu Notu, (Ankara, Dışişleri Bakanlığı, 1962), s. 5’ten: İsmet Binark, Arşiv ve Arşivcilik
Bibliyografyası, (Ankara, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi Y., ?), s. VII.
17 Margaret Macmillan, Paris 1919, (Çev. Belkıs Dışbudak), (Ankara, ODTÜ Y., 2004), s. 59.
18 Arnold Toynbee, Hatıralar: Tecrübelerim, (İstanbul, Klasik Y., 2005), ss. 64-65.
19 İsmet Binark, “Milletlerarası Arşiv Konseyi”, Türk Kütüphaneciler Derneği Bülteni, Cilt XXXI, Sayı 1, (1982), ss. 27-28.
20 İsmet Binark, “Milletlerarası Arşiv Konseyi”, s. 28.
alabilecek yetenekte bulunmaya zorlamaktadır 21.” Bir Türk gözlemci olarak vurgulamak isterim ki, yeni dünya
koşullarında “sakıncalı olur” şeklinde özetlenebilecek eski kapalı ve gizemli tutumlar yerini, hızla açıklık politikasına
bırakmaktadır. 1985 yılı Mayıs ayında Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in Türkiye ziyareti sırasında; Mısır ile
İsrail arasında Akabe Körfezi’nde anlaşmazlık konusu olan bir kilometre karelik bir toprak parçasıyla ilgili olarak
Osmanlı döneminde, Akdeniz’den Akabe Körfezi’ne uzayıp giden bir sınır çizgisine ilişkin belgenin fotokopisi
Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından kendisine hediye edilmiş ve Mısır Cumhurbaşkanı bunu ziyaretinin en değerli
armağanı olarak kabul etmiştir 22.İhtilafları ortadan kaldıran barışlar bir sonraki savaşa kadar sürer. İhtilaflar ise kalıcı
bir çözüm bulunmamışsa kuşaktan kuşağa devrolunmak durumundadır. Eğer bir ihtilaf tarihteki bir olaydan
kaynaklanmışsa yapılması gereken tek bir şey vardır: Söz konusu ihtilafla ilgili tüm arşiv belgelerini tarafların önüne
koymak. Belki ondan sonra “altın orta” yakalanabilir.

21 Aydan Karahan, “Dışişleri Bakanlığı Örgütünde Son Yenilikler ve Arşiv İşleri”, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç”, (Ankara, TTK
Y., 1999), s. 730.
22 “Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu’nun Konuşması”, Osmanlı Arşivleri ve Osmanlı Araştırmaları Sempozyumu, Mayıs 1985”, (İstanbul,
Mayıs 1985), (İstanbul, Türk-Arap İlişkileri İncelemeleri Vakfı, 1985), s. 11.

You might also like