You are on page 1of 48

stanbul'daki Alman temsilcilerle Ağustos 1914'ten Ekim 1914'e dek süren

I müzakereler Osmanlı liderliğinin savaşa katılmayı kabul edilebilir, fakat


muhtemelen kaçınılabilir bir politika olarak gördüğünü, savaşa girmeyi ola­
bildiğince uzunca bir süre ertelemeye çalıştığını onaya koymaktadır. Hedef,
hiç kuşkusuz, Osmanlı'nın kaynaklarını tüketmeden, kanını fazlasıyla dök­
meden Alman ittifakını ve daha da önemlisi savaş sonrasında Alman yardımı­
nı güvence altına almaktı.
Osmanlı'da siyaset yapıcıları en azından kuramsal olarak hala iki al­
ternatife sahiplerdi. İlki, itilaf devletleriyle aynı safta yer almaktı; bu seçenek
imparatorlukta bulunan, General Liman von Sanders, Amiral Souchon ve
Amiral Usedom'un reislik yaptığı, bini aşkın Alman subayı ve personelinden
oluşan üç Alman heyetinin geri gönderilmesini gerektirecekti. Bu ise Osman­
lı seferberliğinin sona ermesi ve devletin gelecekte Britanya, Fransa ve/veya
Rusya'ya bağımlı olması anlamına gelecekti. İkinci alternatifse, imparatorlu­
ğun Almanya'ya karşı taahhüt altına girmesini ve mali açıdan bu ülkeye da­
yanmasını, buna bağlı olarak da savaşa İttifak devletleri saflarında katılma
niyeti göstermesini gerektiriyordu. Bu ikinci seçenek bir Büyük Güç'le kuru­
lacak ittifak çerçevesinde uzun vadeli uluslararası güvenlik ve ekonomik kal­
kınma vadediyordu. Özellikle de Said Halim Paşa, bu ittifakı uzun vadede
Osmanlı'nın kendini toparlamasının bir yolu olarak görüyordu.
Fakat bu blokların birine katılmak beraberinde bir dizi tehlike getiri­
yordu. Rusya'nın imparatorluktaki toprak çıkarları, Britanya ile Fransa'nın
178 harb·i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

kapsamlı ekonomik menfaatleri düşünüldüğünde itilaf devletleri blokuna ka­


tılmak imparatorluğun geleceğini müttefiklerinin ellerine teslim edecekti. Öte
yandan ittifak devletleriyle anlaşma da imparatorluğu Britanya, Fransa ve
Rusya'yla açık bir husumetin içine çekecekti. Osmanlı politikası açısından
1914'te en önemli belirleyici etken uzun vadeli uluslararası güvenlik ve eko­
nomik kalkınma olduğundan, 1914'ün yaz ayları boyunca süren Alman-Os­
manlı müzakereleri bu bağlamda değerlendirilmelidir. İmparatorluğun sava­
şa girmesinden sonra bile, bu kaygılar İstanbul'da karar oluşturma süreçleri­
ni belirlemeye devam etti. Dolayısıyla Osmanlı liderleri Ekim 1914 sonunda
Karadeniz'de Rusya'ya bir deniz saldırısı düzenlediklerinde derhal Ağustos'ta
imzalanmış olan antlaşmanın koşullarını genişletmek için çalışmaya başladı­
lar. Yenilenen antlaşma 11 Ocak 1915'te imzalandı. 1
Bedin 10 Eylül 1914'te Osmanlılar silah başına geçinceye dek başka
malzeme ve mali yardım sağlanmayacağını duyurduğunda, Osmanlı hüküme­
tinin kilit isimleri erteleme politikasından vazgeçme yolunu seçti. Berlin'in ver­
diği ültimatomun ardından Kayser il. Wilhelm, Harbiye Nazırı Falkenhayn,
Şansölye Bethmann Hollweg gibi en üst düzey isimlerden savaşa girilmesi yö­
nünde acil talepler geldiği için Alman-Osmanlı ittifakı kopma noktasına geldi.
Osmanlı liderleri uzun vadeli bir Alman-Osmanlı işbirliği umudunda oldukla­
rından, mütereddit, sadece kendi çıkarını düşünen, kendisine kur yapanları
birbirine düşüren genç kız imajınını silerek sadık ve bağlı eş rolünü kabul et­
menin zorunlu hale geldiği kanaatine vardılar. Özellikle de Enver, taviz verme­
yen savaş taraftarı gibi davranarak bu rolün hakkını veriyordu.
Falkenhayn'ın, Osmanlılar savaşa girinceye dek Almanya'nın başka
yardımda bulunmayacağı yönündeki açıklamasını izleyen günlerde, Enver
Balkanlar'da ortak bir Bulgar-Osmanlı harekatı ihtimalini tekrar yoklayarak
Berlin'in tutumunu yumuşatmaya çalıştı. 2 Enver Paşa, 13 Eylül'de düzenle­
nen bir toplantıda Wangenheim, Liman von Sanders, Souchon ve Usedom'a,
Sofya'ya bir kere daha acil askeri işbirliği önerisinde bulunduğu güvencesi
verdi. Enver'in açıklamasına göre, Bulgaristan'la düzenlenecek ortak harekat
iki yönlü olacaktı; bir cepheden Sırbistan'a karşı ilerlenecek, eğer Romanya'nın
işbirliği sağlanırsa ikinci cepheden de Rusya'ya saldırılacaktı. Rumenler Bul­
gar-Osmanlı güçlerine katılmamaya karar verecek olursa, Osmanlı askerleri
Bulgaristan'da konuşlanıp ülkenin kuzey sınırını olası bir Romanya saldırısı-

1 ATASE, BDH, Klasör 1 649, Yeni Dosya 4 1 , Fihrist 8-8/2.


2 PNAA, R1 914, Wangenheim'dan Auswiirciges Amc'a, 12 Eylül 1 914, no. 791, Jagow'a ertesi gün
ulaşmıştır: bkz. PA/AA, R22402, Zimmermann'dan Jagow'a, 13 Eylül 1 914, no. 401.
altıncı bölOm:savaş yoluyla kunuluş mu? 179

na karşı koruyacaktı. Sonuçta Bulgar ordusu Sırbistan'a karşı yardım alacak­


tı. Böyle bir harekat, Bulgar seferberliğinin başlatmasından üç hafta sonra
gerçekleştirilebilirdi. Dolayısıyla Babıali'ye göre karar yine Bulgar hükümeti­
ne kalmış bulunuyordu.3
Enver rolünü anlamıştı, Osmanlı'nın savaşa gireceği yolundaki taah­
hütlere tümüyle bağlı görünmeyi sürdürdü. Aynı toplantıda Souchon, Use­
dom ve Wangenheim, Liman von Sanders'in getirdiği, Odessa'ya asker çıkar­
ma önerisine karşı çıkarak harekatın tehlikelerine dikkat çekmişlerdi. Fakat
Enver büyük bir risk taşımasına rağmen Liman von Sanders'in planını destek­
lediğini ifade etmişti. Wangenheim, Berlin'e yazdığı raporda Liman von
Sanders'in önerdiği harekatın "amirallere göre [başarı] şansının yüzde 10 ol­
duğunu", fakat "Liman'ın Enver Paşa'nın bu plana desteğini kazanmış gö­
ründüğünü" bildirdi. Fakat birkaç gün sonra Enver de filonun Karadeniz'e
çıkmasına izin verilmesi konusunda kabinede geri kalan üyelerinin benimse­
diği ret cevabına katıldı ve Alman meslektaşlarını inandırdığı kadar acele
içinde olmadığına işaret etti.4
Berlin, Alman subayların Odessa harekatına karşı çıktığını dikkate
alarak Enver Paşa'nın açık desteğine rağmen Liman von Sanders'in bu planı­
nı onaylamadı. Berlin bunun yerine, Karadeniz'de Osmanlıları savaşın içine
çekmeye yetecek bir deniz çatışması çıkarılması önerisinde bulundu. Karaya
asker çıkarılması ve Rusya'nın doğu cephesindeki harekatlarının tehdit edil­
mesi bir kenara bırakılmıştı. Berlin'deki stratejik planlamacılar, Osmanlı'nın
savaşa dahil olmasının Kuzey Afrika, Hindistan ve Orta Asya'da İtilaf devlet­
lerinin sömürge yönetimi altında yaşayan milyonlarca Müslüman teba ara­
sında genel bir isyan kıvılcımı çakacağını umuyordu. Karadeniz'deki çatışma
halifeliği savaşa sürüklediğinde, Osmanlı güçleri düşmanın denetiminde bu­
lunan, fakat Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu topraklara karşı ha­
rekatlar düzenleyebilirlerdi:

Mısır'a karşı bir sefer düzenlenmesi ve Britanya karşıtı İslamcı hareketler


savaştaki başlıca amacımız olmayı sürdürüyor. Lütfen Liman'a bunun Ma­
jestelerinin isteği olduğunu bildirin ... Askeri makamlarımız Karadeniz'de

3 PNAA, R1914, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 13 Eylül 1 914, no. 795, Jagow'a 13 Eylül'de
ulaşmıştır, bkz. PNAA, R22402, Zimmermann'dan Jagow'a, 1 3 Eylül 1 914, no. 401; BA-MA,
RM40-282, yaprak 61, Humann'dan Souchon'a, 12 Eylül 1914'te Kressenstein'le görüşme.
4 PNAA, R1914, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 1 3 Eylül 1 914, no. 795. Wangenheim,
Liman'dan Alman liderler arasındaki anlaşmazlığın çözülmesi için uygun talimatların derhal gön­
derilmesini rica etmiştir.
t8o harb·i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

üstünlük kazanmadan önce Odessa'ya asker çıkarılmasını, Rus filosu sev­


kiyat açısından tehlike yaratacağı için imkansız buluyor. Majesteleri Gene­
ral Liman'ın bu kararı biliyor olmasını emrediyor. 5

Şansölye Bethmann Hollweg'in imzasını taşıyan, İstanbul'a 14 Eylül


1914'te ulaşan bu telgrafta Kayser il. Wilhelm'den Amiral Souchon'a da bir
mesaj vardı: "Yeterince güçlü hissettiğinizde Karadeniz'de kuvvetli bir eylem­
de bulunun. " 6
Sonraki günlerde Alman askeri liderler, Kayser'in emirlerini uyguladı­
lar. O sıralarda Erkan-ı Harbiye Reisi olmuş Falkenhayn, Liman von
Sanders'e Eylül ortasının kritik günlerinde yazdığı satırlarda şöyle diyordu:
"10 Ağustos tarihli mektubumda açıkladığım üzere Mısır'a düzenlenecek bir
sefer büyük önem taşıyor. " Fakat koşulları dikkate alan Falkenhayn Liman
von Sanders'e Osmanlıların önerisini kabul etmesi talimatı verdi: "Bu arada
Türkiye'nin harekete geçmesi amaçlarımız açısından hayati önemdedir. Bu
yüzden Majesteleri Türkiye'nin önerdiği herhangi bir planı kabul etmeniz ta­
limatını vermektedir; olabilecek harekatlarla ilgili herhangi bir çekincede bu­
lunmaksızın koşulsuz olarak bu amaca ulaşmaya çalışacaksınız. " 7
Almanlar Osmanlıların savaşa girmesinin bir dizi yeni gelişmeye sebep
olacağını umuyorlardı: İtilaf devletlerine ait topraklarda sömürge karşıtı İs­
lamcı devrimler patlak vermesi; Rusya'nın Kafkaslar'a ve Karadeniz bölgesine
ek birlikler tahsis etmesi; ittifak devletlerinin Karadeniz'de donanma üstünlü­
ğü sağlamasını takiben Bulgaristan ve Romanya'nın görüşlerinin değişmesi;
hatta Osmanlıların Mısır'a düzenlenecek sefer için hazırlıkları hızlandırması.

OSMANLILARIN SAVAŞA GİRMESİYLE İLGİLİ


İKİNCİ ALMAN-OSMANLI KRİZİ, 14-22 EYLÜL
Balkanlar'da Avusturya-Macaristan'ın Sırbistan'a karşı düzenlediği saldırı
tam bir başarısızlığa dönüşmüştü. Bu beklenmedik yenilgi, ittifak devletlerinin
saflarına katmaya çalıştıkları hükümetlerinde büyük kaygılara yol açtı.

5 PAJAA, R1 914, Bethmann Hollweg'den Auswaniges Amt'a, 14 Eylül 1914, no. 43. Bahriye Ne­
zareti için kopya, BA-MA, RMS-2320, yaprak 3-4. Bethmann'ın gönderdigi Kayser'in talimatları­
nı aktaran telgraf Alman Hariciye Nazırı Jagow tarafından kaleme alınmıştır, bkz. PAJAA,
R22402, Türkei, Nr. 18, Jagow'dan Wangenheim'a, 14 Eylül 1914 tarihli taslak no. 7. Kayser'in
talimatları Auswaniges Amt'a Alman Başamiral Pohl'ün gönderdiği bir layiha ile ulaşmıştır, bkz.
PAJAA, R22402, Türkei Nr. 1 8, Pohl'dan Jagow'a, 12 Eylül 1914, rapor no. 93.
6 PAJAA, R1914, Bethmann Hollweg'den Auswaniges Amt'a, 14 Eylül 1 914, no. 43 ve BA-MA,
RM40-454, yaprak 332, Beıhmann Hollweg'den Souchon'a, 14 Eylül 1 914.
7 PAJAA, R22402, Falkenhayn'dan Liman'a, 16 Eylül 1 914.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 181

Bulgaristan'la askeri bir anlaşma imzalamakla görevli Osmanlı heyeti Sof­


ya'dan ikinci kez eli boş döndü.8 Habsburg ordusunun sergilediği zayıflık yü­
zünden Bulgaristan Kralı Ferdinand ile Başbakanı Radoslovov, krallığın İkin­
ci Balkan Savaşı'nda çarpıştığı düşmanları Romanya ile Sırbistan'a karşı paha­
lıya patlaması kuvvetle muhtemel bir saldırı için kendi memleketlerindeki mil­
liyetçilerin taleplerini kabul etme konusunda giderek gönülsüzlük göstermeye
başlamışlardı. Sonuçta Bulgar liderler Ekim 1915'e dek tarafsızlık politikala­
rını korudular; Berlin'den gelen mali yardım ve Makedonya'da kaybedilen
toprakları yeniden kazanma umudu, nihayetinde bu tarihte ittifak devletlerine
katılmalarını sağladı.9 Fakat 1914 sonbaharında Avusturya-Macaristan kuv­
vetleri Bulgaristan'dan bir yardım bekleyemedikleri için, Bedin ile Viyana
Babıali'ye acil müdahale talebini daha üst perdeden iletmeye başladılar.
Kaiser'in 14 Eylül tarihli emirlerini alan Amiral Souchon, derhal Os­
manlı filosunu Goeben gemisi liderliğinde Karadeniz'e çıkarmak üzere çalış­
maya başladı. Souchon Cemal ile Enver'e filonun ertesi gün yapılacak donan­
ma talimleri için Karadeniz'e çıkacağını bildirdi. 10 Enver, başta manevraya
açıkça izin verdi, fakat kısa süre sonra sıklıkla yaptığı gibi verdiği izni geri al­
dı. Osmanlı donanmasının başamiralliğine atanmış olan Souchon küplere
binmişti. Kayser'in emirlerini uygulamaya kararlıydı. Sonuçta Alman subay­
lar ve Osmanlı siyasetçileri arasında, Souchon'un hangi devlet makamlarının
emirlerin tabi olduğu konusunda büyük bir çatışma başgösterdi.
Avusturya-Macaristan'ın küçük Sırp komşusunu yenilgiye uğratmayı
başaramaması, tıpkı Eylül ayında Galiçya cephesinde Rusya'nın Habsburg
kuvvetlerine yaşattığı, toplam kayıpların 350.000 rakamına ulaştığı tevili im­
kansız hezimetlerde olduğu gibi, ısınmış ortamı daha da alevlendirdi. 11 Ağus­
tos sonunda İstanbul'a ulaşan Alman istihkam ve topçu uzmanları ekibinin
başkanı Amiral Usedom, 18 Eylül'de Kayser'in Berlin'deki donanma kabinesi­
nin başkanı Amiral Georg von Müller'e yazdığı mektupta atmosferi anlatmış­
tı. Usedom, "Burada genel atmosfer değişmedi. Bulgaristan bize karşı bir ko­
num benimsemiş değil. Türkiye'de savaş karşıtı hissiyat, Galiçya'dan olumsuz

8 Sofya'dan gelen, önce ümit veren, sonra kötüye çevrilen haberler için bkz. PA/AA, R 1 9 14,
Michahelles'den Auswartiges Amt'a, 14 Eylül 1 914, no. 1 37; PA/AA, R22402, Zimmermann'dan
Jagow'a, 15 Eylül 1914, no. 422; PA/AA, R1 914, Michahelles'ten Auswartiges Amt'a, 15 Eylül
1 914, no. 140; PA/AA, R22402, Zimmermann'dan Jagow'a, 16 Eylül 1 914, no.437; BA-MA,
RM40-457, yaprak 232, Corcovado'dan Goeben'e, 16 Eylül 1914.
9 Friedrich, Bulgarien und die Miichte, s. 1 33-279.
10 BA-MA, RM40-454, yaprak 333, Souchon'dan Enver ve Cemal'a, 14 Eylül 1914.
11 Strachan, The First World War, 1. cilt, To Arms, s. 356.
182 harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

haberler alındığı, batı cephesinden henüz haber alınmamış olduğu için her za­
mankinden daha güçlü. " 12 Avusturya'nın aldığı bu ilk yenilgiler sonucu, Os­
manlılar Souchon'un planlarına uymaya karşı çıktı. Usedom şikayet ediyordu:
"[Osmanlı liderleri] filonun Karadeniz'deki manevrasını iptal etti. Ya Rus ge­
mileriyle çatışma sonucu ya da, eğer Rus gemileri ortaya çıkmazsa, Bulgaris­
tan ve Romanya'ya güçlü bir mesaj göndermek suretiyle bir kararı zorlayaca­
ğını umuryorduk." 13 Usedom bundan sonra, Alman-Osmanlı ittifakını tü­
müyle tehlikeye atma riskine girerek Osmanlıların elini zorlamaya çalıştı:

Durumun bu şekilde devamı daha fazla hoşgörülemez. Türklere karşılığın­


da hiçbir şey almaksızın gemilerimizi, subaylarımızı, mürenebatımızı, bu­
nun yanı sıra sayılamayacak kadar silah ve teçhizat sunduk. Dolayısıyla
Souchon öbür gün filoyu, dört ya da beş gemi ve birkaç torpido gemisiyle
birlikte Karadeniz'e çıkaracak. Türk gemileri çıkarılmaz limanda tutulursa,
yalnızca kendisine ait iki gemiyi [Goeben ile Breslau'yu] Türk bayrağı çeke­
rek Karadeniz'e çıkaracak. Ve sanırım bu şekilde zarlar atılmış olacak. 14

İki müttefik arasındaki ilişkiler patlama noktasına gelmişti. İttifakın


ancak Osmanlıların harekete geçmesiyle sürdürülebileceği artık bir açıklık
kazanmıştı.
Enver'in "izin vermesi"nin, ardından bunu geri almasının sırrı kısa za­
manda çözüldü. Wangenheim 19 Eylül'de Hariciye Nazırı Vekili Arthur
Zimmermann'a bir elçilik görevlisinin, muhtemelen Humann'ın, 16 Eylül'de,
yani Kayser'in Osmanlı'nın derhal harekete geçmesi konusunda açıkça talep­
te bulunmasından iki gün sonra yapılan bir Meclis-i Vükela toplantısında ya­
şanan sert tartışmalar hakkında bilgi edindiğini aktardı: Toplantı sırasında
Sadrazam Said Halim Paşa, filonun önerildiği üzere Karadeniz'e çıkmasına
kesinlikle karşı olduğunu bir kez daha açıklamış, Souchon'un bu fırsatı Rus
filosuyla bir olay çıkarmak için kullanacağı öngörüsünde bulunmuştu. Said
Halim Paşa, gemilerin İstanbul'a geldiği 10 Ağustos 1914 tarihinden beri,
Karadeniz'de gerçekleştirilecek donanma manevralarıyla ilgili düşüncelerini
Alman Büyükelçiliği'ne birkaç kez iletmiş bulunuyordu. Said Halim Paşa bu
tür manevraları, imparatorluğu Rusya'yla vakitsiz bir savaşa sokabilecek teh­
likeli bir tahrik olarak görüyordu. Berlin'in istediği ise tam buydu. Söz konu­
su bilgiye ulaşan elçilik görevlisine nazaran, Enver Paşa, filonun Karadeniz'e

12 BA-MA, RM40- 1 , yaprak 9, Usedom'dan Müller'e, 1 8 Eylül 1 9 1 4.


13 A.g.e.
14 A.g.e.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 183

çıkarılması talimatı Alman amirale iletilmiş olduğundan bunun geri alınması­


na karşı çıkmıştı. Bunun üzerine Sadrazam istifa tehdidinde bulunmuş, ancak
Dahiliye Nazırı Talat Bey araya girerek Enver'e emri geri alması için baskı
yapmıştı. Wangenheim'ın aktardığına göre Talat, Enver'e Bulgaristan hare­
kete geçmeye karar verdiğinde hiçbir nazırın Karadeniz'de yapılacak bir ha­
rekata karşı çıkmayacağı konusunda söz vermişti. 15
Aslına bakılırsa, Souchon'a verilen iznin iptal edilmesinin izi, Bahriye
Nazırı Cemal Paşa'nın planlanan donanma talimini öğrenir öğrenmez amira­
le yazdığı satırlarda aranabilir. Cemal, azarlayıcı bir dil kullanarak ("zin­
har") Souchon'un önceden talimat almaksızın herhangi bir eylemde bulun­
masını yasaklamıştır: "Efrenci Eylül'ün on beşinci günü Karadeniz'e çıkılma­
sı münasib değildir. Donanma'nın Karadeniz'e çıkması Hükümet-i Osma­
niye'ce bir siyasi teşebbüs olub buna ancak kabine heyeti canibinden karar
verilmek ve ona müsteniden icra edilmek lazımdır." Cemal tonunu biraz da­
ha yükselterek, Souchon'un böyle faaliyetlerde bulunmak yerine dikkatini 17
Eylül'de yapılması düşünülen donanma geçit törenine vermesi gerektiğini
söyleyerek sözlerini noktalamıştır. Bunun ardından Souchon Humann'a der­
hal Enver Paşa'ya protesto notası çekmesi talimatı vermiştir. 16
Cemal Meclis-i Vükela'daki meslektaşlarını, donanma manevraları
meselesinin bir sonraki toplantılarında tartışılacağı konusunda bilgilen­
dirmiş,1 7 Enver de Souchon'a donanmanın Karadeniz'e çıkmasının bir sonra­
ki bildirime kadar ertelenmesi talimatı veren bir telgraf göndermişti: "Donan­
manın Karadeniz'e çıkması emr-i ahere kadar tehir edilmişdir. " 18 Bu arada
Souchon konuyu Said Halim Paşa nezdinde şahsen protesto etmiş, fakat so­
nuç alamamıştı. Humarın 20 Eylül sabahı Enver'le yaptığı görüşmede kendi­
sinden Osmanlı donanmasının başkomutanı olarak amiralin yetkileriyle ilgi­
li kapsamlı bir açıklama talebinde bulunmuştu. 19 Aynı gün Enver Paşa,
Humann'ın talebini bir başka kabine toplantısına taşıdı. Bu toplantıdan
Humann'ın ve Souchon'un protestolarına, Babıali'nin Souchon'un statüsünü

15 PNAA, Rl 914, Wangenheim'dan Auswarıiges Amt'a, 19 Eylül 1914, no. 836; BA-MA, RM40-4,
yaprak 1 1 3-15, 26 Eylül 1 914, Besprechung mit Enver Pascha am 26.9.1914. Filonun küçük kı­
sımlarının Karadeniz'de tatbikat yapmasına izin veriliyordu. Bkz. BA-MA, RM40-457, yaprak
347, Enver'den Souchon'a, 19 Eylül 1 914.
16 ATASE, BDH, Klasör 87, Yeni Dosya 449, Fihrist 1, Souchon'dan Cemal'a, l Eylül 1 330 (14 Ey­
lül 1914), Cemal'dan Souchon'a, l Eylül 1 330 ( 1 4 Eylül 1914); BA-MA, RM40-457, Cemal'dan
Souchon'a, yaprak 354 ve tersi, 14 Eylül 1 914.
17 BA-MA, RM40-457, yaprak 350, Humann'dan Souchon'a, 16 Eylül 1 914.
18 BA-MA, RM40-457, yaprak 349, Enver'den Souchon'a, 1 6 Eylül 1914.
19 BA-MA, RM40-456, yaprak 447-49, Humann'dan Souchon'a, 20 Eylül 1 914.
184, harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

betimleyen ve filonun Karadeniz'e çıkarılmasının şartlarını tanışan ayrıntılı


bir cevap çıktı. Osmanlı kabinesi, ciddi bir politika değişikliğiyle Souchon'a
Berlin'den gelen emirleri, bu emirler Osmanlı'nın istekleri ve çıkarlarına ters
düşse bile kabul etme ve uygulama hakkını tanıyordu. Dikkat çekicidir ki En­
ver, amiral "savaşa yol açabilecek herhangi bir olay çıkarmayacağı" yolunda
söz vermiş olsa da, "mevcut siyasi durumun Osmanlı hükümetinin
Karadeniz'de donanma manevralarına izin vermesini mümkün kılmadığını"
vurgulamıştı. Hükümet böylece Alman amiralin denize çıktığında "memleke­
tine duyduğu sevgiyi ve görev bilincini" bir kenara bırakmasının bekleneme­
yeceğini teslim etmişti. Cevapta ayrıca, kabinenin Souchon'un Goeben ile
Breslau'yu Karadeniz'e çıkarmasını ya da Rus filosuna ya da sahillerine sal­
dırmasını engelleyemeyeceği ifade edilmişti. Fakat böyle bir olay gerçekleşir­
se, Babıali amiralin eylemini kınayan ve bunun Osmanlı'nın emirlerine aykı­
rı olarak gerçekleştiğini belirten bir açıklama yayınlayacaktı. Ayrıca Osman­
lı gemileri Karadeniz'e gönderilemezdi, çünkü böyle bir hareket itilaf devlet­
leri tarafından büyük ihtimalle tarafsızlığın son bulması olarak anlaşılacaktı.
Bu ise o tarihte istenmeyen bir sonuçtu. 20 Enver, hükümetinin Berlin'e Ami­
ral Souchon'un statüsünün değiştirilip Osmanlı amirali haline getirilmesi ri­
casında bulunacağını da eklemişti; böyle bir değişiklik Souchon'un hüküme­
tin tarafsızlık ilanını çiğnemeksizin Osmanlı gemilerini Karadeniz'e çıkarma­
sını mümkün kılacaktı. Bu değişiklik hakkında fikri sorulan Souchon 5
Ekim'de verdiği cevapta şöyle demişti: "Alman gemileriyle istediğimi yapma­
ya devam edebileceksem, Türk amirali olup Türk gemileri üzerinde daha sıkı
bir denetime sahip olmaya bir itirazım yok. " 2 1
Daha önemlisi Humann, Meclis-i Mebusan Reisi Halil Bey'in impara­
torluğun savaşa girmesini engelleyen gerekçeleri sunmak ve Alman hüküme­
tinden tarafsızlığın devamını desteklemesini istemek için Berlin'e bir ziyaret
düzenleyeceğini öğrenmişti.22 Osmanlı siyaset yapımcılarının da farkında ol-

20 BA-MA, RM40-456, yaprak 452-4, Humann'dan Souchon'a, 20 Eylül 1914. Wangenheim Enver'in
bu görüşmede Humann'a sunduğu bilgiye dayanarak Berlin'e halihazırdaki çıkmazla ilgili rapor ver­
miştir, bkz. PNAA, R1914, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 21 Eylül 1 914, no. 847.
21 Berlin'deki Osmanlı Büyükelçisi Mahmud Muhtar Paşa, 23 Eylül 191 4'te, Alman hükümetine
Souchon"un Osmanlı donanmasına amiral olarak katılması yönünde bir ricada bulunmuştu, bkz.
PNAA, R22402, Zimmermann'dan Jagow'a, 23 Eylül 1914, no. 533. Öneri Berlin'de derhal ka­
bul edildi, hkz. PNAA, R1 914, Jagow'dan Auswiirtiges Amt'a, 24 Eylül 1 914, no. 193. Öyle gö­
rünüyor ki bu konuda 5 Ekim 1 914'e dek Souchon'la temas kurulmamıştır, bkz. BA-MA, RM40-
456, yaprak 302-3, 5 Ekim 1 914 tarihli gizli rapor, Humann'dan Souchon'a.
22 BA-MA, RM40-456, yaprak 454-4, Humann'dan Souchon'a, 20 Eylül 1 914; PNAA, R 1 914,
Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt"a, 21 Eylül 1 914, no. 847.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 185

dukları gibi, Almanya'yla ittifakı korumaya ve tarafsızlık polikası izlemeye


yönelik bu eşzamanlı çabalar çatışma içindeydi. Ama artık bu iki siyaseti be­
raberce uygulamada yolun sonuna gelinmişti.
Wangenheim bunun ardından Souchon'un yetkisi meselesiyle ilgili
olarak Sadrazam Said Halim Paşa'yla görüştü. Alman büyükelçi Goeben ile
Breslau'nun hala Alman gemileri olduğunu, amiralin Osmanlı'dan emir al­
mayı reddedeceğini söyledi. Said Halim ise, kabinenin Souchon'un Os­
manlı'nın rızası olmadan Rus filosuna saldıracağından korktuğunu, kendisi­
nin ve bakanların böyle bir eylem için uygun vaktin henüz gelmediği kanısın­
d a olduğunu açıkladı. Wangenheim da buna karşılık, Osmanlı
İmparatorluğu'nun savaşa dahil olmayı geciktirmeyi sürdürerek, savaş ka­
zançları üzerindeki hak iddiasını giderek yitirmekte olduğu uyarısında bu­
lundu. İmparatorluk savaşa dahil olmadan zaferin garanti altına alınmasını
bekleyecek olursa Alman hükümetinin Osmanlıları ödüllendirmesi zor ola­
caktı. Bu argüman, Berlin'in müttefiki Osmanlı karşısındaki başlıca dayanak
noktasıydı. Wangenheim imparatorluğa, ittifak çerçevesinde kendine düşen
yükümlülükleri yerine getirmesi ve süregelen oyalama siyasetine son verme­
si çağrısında bulundu. Babıali öncelikle Rus donanmasına karşı kararlı bir
eyleme girişerek Karadeniz'de donanma üstünlüğüne sahip olduğunu göster­
meli, böylece Romanya ile Bulgaristan'ın ittifak devletleri saflarına kazanıl­
masını sağlamalı ve İslam dünyasındaki lideliğini vurgulamalıydı. İkincisi,
Babıali Müslümanların İtilaf devletlerine karşı kışkırtılması siyasetini daha
ciddi biçimde uygulamalıydı; Almanya da bu amaç doğrultusunda mali des­
tek ve malzeme yardımı sağlayacaktı. Son olarak da Osmanlı hükümetinin,
Romanya ittifak devletleri saflarına kazanılamazsa bu Balkan ülkesinin ta­
rafsız kalmasını sağlamak için birliklerini bu ülkeye karşı seferberlik halinde
tutması gerekiyordu. 23
Wangenheim, Osmanlı'yı savaşa dahil olmaya zorlamak konusunda
Berlin'in emirlerini izlemekle yükümlü olsa da, daha önce görmüş olduğumuz
gibi, şahsen buna karşıydı. Bu yüzden de Alman büyükelçi Osmanlıları hare­
kete geçirmek için yetkisi dahilindeki her şeyi yaptığını iddia ediyor olsa da,
Berlin'le yazışmalarında Osmanlıların edilgin bir tutum izlemesini haklı çı­
karmayı sürdürdü. Wangenheim, Osmanlı'nın savaşa girmesi için " Liman
[von Sanders]'in, amirallerin" ve kendisinin, "sürekli, büyük bir çaba göste-

23 PNAA, R 1 914, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 20 Eylül 1 9 14, no. 848; PNAA, R22402,
Zimmermann'dan Jagow'a, 21 Eylül 1 9 14, no. 505. Ayrıca bkz. Ahmad, "Ottoman Armed Neut­
rality and lntervention", 68-9; Trumpener, Germany and the Ottoman Empire, s. 40- 1 .
186 harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

rerek çalıştığı"na işaret ediyordu. 24 Osmanlıların savaşa dahil olmaması,


Balkanlar'da ve savaşın faal olarak sürdüğü diğer cephelerde belirsizliğin de­
vam etmesinden kaynaklanıyordu. İttifak kuvvetlerinin Galiçya'da aldığı ye­
nilgiler ve batı cephesindeki durgunluk Osmanlıların şüphelerini ve tereddüt­
lerini besliyordu. 25 Wangenheim üstlerine, Alman taleplerinin Osmanlı hükü­
metinde kargaşa yarattığını da hatırlatmıştı. Enver, Souchon'a filonun
Karadeniz'de manevra icra etmesi için verdiği yetkiyi ancak büyük bir kabine
kriziyle karşı karşıya kalıp, Sadrazam Said Halim Paşa'nın istifa tehdidinde
bulunması üzerine geri çekmişti. 26
Fakat 1 6 Eylül'deki toplantının Enver'in Humann'a anlattığı kadar
dramatik tartışmalara sahne olmamış olması da muhtemeldir. Bu konuda ke­
sin bir kanaat sahibi olmak oldukça zordur, çünkü yerleşik teamüle göre
Meclis-i Vükela'nın bütün toplantıları mazbata haline getirilip gereğinin icra­
sı talebiyle hükümet kurumlarına aktarılıyor olsa da, 1 6 Eylül toplantısı kay­
dedilmemiştir. Ancak siyasi nitelikteki Meclis-i Vükela kararlarının çoğun­
lukla yazıya dökülmemesinin de olağan olduğu düşünüldüğünde zabıt tutul­
maması pek de şaşırtıcı değildir.27
Enver'in söz konusu zaman dilimi içinde benimsediği değişen konum­
lara dayanarak kendisinin meslektaşlarının görüşlerine saygı gösterdiğini ve
savaşa dahil olmanın ertelenmesine sıcak baktığını düşünmek mümkündür.
Olası hükümet krizi ve sadrazamın istifa etme ihtimali, askeri harekatın erte­
lenmesi konusunda Berlin'e sunulacak yeni bahaneler olmuştur. Sadrazamın
istifa edeceği haberleri, halihazırdaki Osmanlı hükümeti ile ittifak devletleri
arasında bir "düzenleme"nin var olduğu herkesce bilindiğinden Almanya açı­
sından saygınlık kaybına neden olabilirdi. İki blok arasında süregelen, taraf­
sız Balkan devletlerini kazanmayı, İtalya'yı ise olduğu yerde tutma ya da ken­
di saflarına katmayı amaçlayan propaganda savaşında Said Halim Paşa'nın
istifa etmesi Almanya'nın aldığı bir darbe olarak yorumlanabilir, bu ülkenin
İstanbul'da diğer ülkelere nazaran ağır basan varlığının sorgulanması sonu­
cunu doğurabilirdi. Enver Paşa bir kez daha kendini savaşa girmeye doğru gi­
den yoldan son anda, Meclis-i Vükela'da çok ağır siyasi baskılar altında kal-

24 PAfAA, R1 914, Wangenheim'dan Auswiiniges Amt'a, 19 Eylül 1 914, no. 834.


25 A.g.e.
26 PAfAA, R 1 9 14, Wangenheim'dan Auswiiniges Amt'a, 19 Eylül 1 914, no. 836. Wangenheim'ın
Berlin'e çektiği telgraftaki bilgiyi Hans Humarın tarafından sağlanmıştı, bkz. BA-MA, RM40-457,
yaprak 350, Humann'dan Souchon'a, 19 Eylül 1 914.
27 Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki Osmanlı kabinesi, Meclis·i Vükela kayıtlarına bkz. BOA,
MV1 90'dan MV194'e ve MV235'ten MV237'ye, Temmuz-Kasım 1914 dönemini kapsar.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 187

dığı için geri çevrilmiş bir lider olarak sunuyordu. 28


Böylece, Eylül 1 914 ortasında kabine, Osmanlı'nın savaşa girmesi yo­
lunda Berlin'den gelen güçlü talepler karşısında bir kez daha savaşın dışında
kalma konusunda ağırlığını hissettirmekte başarılı oldu. Fakat bu arada itti­
fak da giderek kırılgan bir hal alıyordu. Almanlar, Osmanlılara savaşın so­
nundaki barış görüşmelerinde ciddi bir rol üstlenme hakkını heder etme teh­
likesiyle karşı karşıya olduklarını ihsas etmişlerdi. Bu ihtimal Osmanlıların
gelecekte Alman koruması altında güvenlikte olacakları yönündeki umutla­
rına darbe indirmişti. Donanmanın manevraları konusunda yükselen tansi­
yon, nihayetinde Alman Büyükelçi Wangenheim'ın çabaları sayesinde indiri­
lebilmişti. Wangenheim Souchon'a sabırlı olması talimatı vermiş, Osmanlı­
ların tarafsızlığının Almanya'nın savaş planlarına ne denli yarar sağladığını
ayrıntılı biçimde dile getiren bir rapor kaleme almıştı. Babıali, Souchon'un
resmen Osmanlı amirali olması sonrasında, onun yönetiminde Karadeniz'de
manevralar yapılmasına izin verileceğine söz vermişti. Osmanlı liderleri, gi­
derek Alman ittifakı ve savaşa dahil olmama politikası arasında bir seçim
yapmaya doğru itiliyorlardı. Bir meslektaşına göre Talat tehlikenin farkında
olanlardan biriydi: "Bir taraftan Alman ve Avusturya sefirleri harbe girmek­
liğimiz için sıkıştırıyorlar, diğer taraftan da itilaf devletleri süferası istediği­
miz teminatı vermemekle beraber Alman zabitanının çıkarılması için tazyik­
lerini artırıyorlar. Biz de iki arada bocalayıp duruyoruz. Gün geçtikçe hem
müttefiklerimizin itimadlarını kaybetmek, hem de diğerlerinin günden güne
husumetlerini celbeylemek... buna hergün cebden yeme denir. Binaenaleyh
kat'i karar almak zorundayız. " 29

İTIİFAK MI TARAFSIZLIK MI?


Gerçekten de Auswiirtiges Anıt ciddi önlemler almayı düşünüyordu. Jagow,
General Liman von Sanders'ten Osmanlı İmparatorluğu'nun zorla nasıl sa­
vaşa sokulabileceği hakkında bir rapor kaleme almasını istemişti. Liman von
Sanders'in cevabı, belki de imha edildiğinden, arşivlerde bulunmuyor. An­
cak, Wangenheim'ın 23 Eylül'de Jagow'un ricası üzerine kaleme aldığı de-

28 19 Eylül 1914 tarihli aynı telgrafı değerlendiren Ulrich Trumpener de benzer kaygılara işaret et­
miştir: Germany and the Ottoman Empire, s. 42.
29 "Halil Menteşe'nin Hatıraları", Cumhuriyet, 15 Kasım 1 946, akt. Ahmad, "Onoman Armed
Neutrality and lntervention", s. 65-6, Halil Bey'den alıntı, Cumhuriyet, 15 Kasım 1946, Ali İhsan
Sabis, Harp Hatıralarım: Birinci Dünya Harbi, Nehir, İstanbul, 1990, cilt Jl, s. 33-5, Y. T. Kurat,
"How Turkey Drifted into World War 1" ve Bayur, Türk inkılabı Tarihi, cilt Jll/i, 1 91 4- 1 9 1 8 Ge­
nel Savaşı, s. 229-30.
188 harb-i umumi eşiğinde. osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

ğerlendirmeden generalin ne tür tavsiyelerde bulunduğunu çıkartabilmek


mümkündür.
Liman von Sanders bütün desteğin ve subayların geri çekilmesi tehdi­
dinde bulunulmasını tavsiye etmişti. Wangenheim ise bunun Almanya açısın­
dan büyük bir diplomatik felakete yol açabileceği uyarısında bulunmuştu. İti­
laf devletlerinin Osmanlı'yla bir ittifak kurulması yönündeki önerileri tam da
bu noktaya, Alman subayların tasfiye edilmesine dayanıyordu. Almanya su­
baylarını geri çağıracak olursa, Osmanlıları gerçekten de itilaf devletlerinin
kollarına atıyor olacaktı; Babıali, Almanların İstanbul'dan ayrılmasını kesin­
likle itilaf devletlerinin ittifak koşullarına uymak olarak sunacaktı: "Herr von
Liman Üçlü İtilaf'ın bizi buradaki yerimizden etmek için sarf ettiği inanılmaz
çabayı biliyor olsaydı, Türkiye'nin iyi niyetli tarafsızlığını daha çok takdir
ederdi." 30 Wangenheim böylece, Liman von Sanders'in, imparatorluğun ta­
rafsızlığının Almanya'nın kaynaklarını kurutmaktan başka bir işe yaramadı­
ğı yönündeki iddiasına ters düşüyordu. "Ben Türkiye'nin iyi niyetli tarafsızlı­
ğının, bugün bizim için vaktinden evvel savaş ilan etmesinden daha değerli ol­
duğuna inanıyorum." 31 Wangenheim şöyle bir açıklamada bulunuyordu:

Türkiye halihazırda Boğazlar'ı ve Karadeniz'i kontrol ediyor. Yarım milyo­


nu aşkın askerin bulunduğu bir orduyu seferber etti, bu yüzden de
Ortadoğu'yla, özellikle de Balkanlar'la ilgili bütün meselelerde önemli bir
etken. Türkiye gücünün bizim subaylarımıza dayandığını bildiğinden, on­
lara ihtiyacı olduğu sürece politikalarını Almanya'nın isteklerine uydur­
mak zorunda kalacaktır. Almanya bu yüzden halihazırda Türkiye'de gidi­
şatın dizginlerini elinde tutmakta ve Türkiye aracıl ığıyla Boğazlar'ı,
Karadeniz'i, bir ölçüde de Balkanlar'ı kontrol edebilmektedir. 32

Wangenheim, Osmanlı'nın harekete geçmesinin Almanya'nın "savaşta


kazanacağı başarılara", "özellikle de Avusturya'ya ve bunun yanısıra
Bulgaristan'ın benimseyeceği tavra dayandığını" yazmıştı. 33 Jagow'un, "Ga­
liçya'da bir sonuç alınmadan" imparatorluğu savaşa zorlamanın "Mısır sefe-

30 PA/AA, R22402, Wangenheim'dan Jagow'a, 24 Eylül 1 914, no. 3, Berlin'e 26 Eylül 1 9 1 4 sabahı
ulaşmıştır. İkinci bir kopyası PA/AA, R l 9 1 4'te bulunmaktadır. Wangenheim'ın telgrafı
Zimmermann'a gönderilmemiş, Zimmermann telgrafın kendisine de gönderilmesini istemiştir,
bkz. PA/AA, R 1 9 1 4, Zimmermann'dan Wangenheim'a, 7 Ekim 1 9 1 4 [taslak], no. 895.
Zimmermann'ın Wangenheim'ın kayıp telgrafıyla ilgili soruşturması için bkz. PA/AA, R22403,
Zimmermann'dan Jagow'a, 10 Ekim 1 914, no. 689.
31 PA/AA, R22402, Wangenheim'dan Jagow'a, 24 Eylül 1 9 1 4, no. 3.
32 A.g.e.
33 A.g.e.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 189

rini tehlikeye atıp atmayacağı"34 yönündeki sorusu karşısında Baron kuşku­


ya yer bırakmamıştı. "Rusya'ya aniden savaş ilan edilmesi, çok daha önemli
olan Mısır seferini muhtemelen engelleyecektir. "35 Vakti gelmeden savaşa
girmek, başkentte siyasi bir çalkantıya neden olarak önde gelen Alman taraf­
tarlarının konumlarını kaybetmelerine de yol açabilirdi. Wangenheim, "Her
halükarda, Türkiye'nin kendisine verilen görevleri gerçekleştirebileceği, Kaf­
kaslar ve Mısır seferlerine yeterince hazırlanılmış olduğu bir anda vurması
daha iyi olacaktır" diye eklemişti. 36 Böylece Wangenheim, Babıali'nin o sıra­
lar yürürlükte olan, kendisinin de Almanya'nın yararına gördüğü savaşa gir­
meme politikasını desteklemeyi sürdürmüş, Berlin'e de bunu kabul etmesi
tavsiyesinde bulunmuştu.
Fakat Wangenheim'ın mantığına katılmayan Bedin, Britanya'nın
Osmanlı'nın tarafsızlığına karşılık ciddi bir siyasi ve mali destekte bulunmayı
önerdiği yolundaki son haberler yüzünden, derhal harekete geçilmesi uyarısın­
da bulunuyordu.37 Askeri uzmanlar stratejik açıdan hızla harekete geçme ihti­
yacına işaret ediyordu. Albay Kress von Kressenstein, 3 Eylül 1914 tarihli ay­
rıntılı bir operasyon raporunda Odessa'yı hedef alacak bir deniz saldırısının ve
buraya yapılacak bir çıkartmanın hava koşulları sebebiyle en geç Eylül sonu
itibarıyla gerçekleştirilmesi uyarısında bulunmuştu. 38 Dolayısıyla, akla yatkın
argümanlar ileri sürse de, Wangenheim'ın raporu Rusya'ya çabucak darbe in­
dirilmesi konusunda baskıyı sürdüren üstlerini ikna etmeyi başaramamıştı.
Bu sıralarda Osmanlı liderliği de, savaşın hiç beklenmedik biçimde ge­
liştiğinin farkına varıyor, kendi kendini frenliyordu. Berlin'deki Cemil
Bey'den son askeri gelişmelere ve bunların Osmanlı politikası üzerindeki etki­
lerine dair kapsamlı bir analiz geldi. Almanların batı cephesiyle ilgili planları
"akim kalmıştı" ve batı cephesindeki Alman ordusu "pek müşkil bir vazife"yle
karşı karşıyaydı. Dolayısıyla "Fransa'yı [beklenildiği] gibi bir kaç haftada is­
tila etmek mümkün olmayacak"tı. Cemil Bey muhtemelen adım adım ilerle­
mek gerekeceğini, bu görevin önceden düşünüldüğünden daha fazla zaman

34 PNAA, R1914, Jagow'dan İstanbul'a (Büyükelçi Wangenheim'a], 23 Eylül 1 914, no. 1 3 .


35 A.g.e.
36 PNAA, R22402, Wangenheim'dan Jagow'a, 24 Eylül 1 914, no. 3.
37 BA-MA, RM40-4, yaprak 1 25-6, 22 Eylül 1914 tarihli gizli rapor.
38 BA-MA, RM40-1 30, yaprak 343-5, Kressenstein'den Karargah'a, Gesichtspunkte für die Durch­
führung einer Uebersee-Expedition, 3 Eylül 1 914. Kressenstein Odessa'ya General Liman von San­
ders komutasında dört ordu birliği yerleştirilmesini önermiştir; Osmanlılara şu şekilde ulaşmıştır:
ATASE, BDH, Klasör 46, Yeni Dosya 21 5A, Fihrist 3 ve 3-1, Kressenstein'den Osmanlı Karargah­
ı Umumi'ye, 3 Eylül 1 91 4; ayrıca bkz. BA-MA, RM40-281 , yaprak 306-8, Kressenstein'den Al­
man Karargahı'na, Beurteilung der Lage am 4. Seprember 1 914, 4 Eylül 1914.
190 harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

alacağını da eklemişti. Cemil Bey'in açıklamasına göre "bu ahval dolayısıyla


bizim Ruslarla bir an evvel harbe girmemiz pek isteniyor"du. Alman Harici­
ye, Harbiye ve Bahriye nezaretlerinde üst düzey görevlilerle yaptığı son görüş­
melerde, durumun aslında göründüğünden de kötü olduğuna işaret eden is­
tihbarat almıştı. Avusturya-Macaristan birlikleri Rus orduları karşısında cid­
di yenilgilere uğrama tehlikesi içindeydi. Bunun etkisi hemen hissedilecek so­
nuçlarından biri Romanya'nın, ardından da Bulgaristan'ın itilaf devletleri
saflarına katılması olabilirdi. Cemil Berlin'in bu yüzden Osmanlılara
Karadeniz'in kontrolünü alma ve buradaki Rus limanlarına saldırma çağrı­
sında bulunduğunu söylemişti. Alman Hariciye Nezareti de tekrar tekrar Os­
manlı Üçüncü Ordusu'nun Kafkaslar'a ilerlemesi çağrısında bulunmuştu.39
İttifak devletlerinin askeri makinesi teklemeye başladığında, savaşa da­
hil olunması yönündeki bu çağrılar da yoğunlaştı. Cemil Bey'in sözleriyle
"evvelce bizim iştirakımızı arzu etmeleri bir müttefik kazanmak nev'inde bir
taleb idi. Şimdi önlerine çıkan an-be-an müşkilata karşı muavenetimize ihti­
yaç hissediyorlar. Romanya ve Bulgaristan'dan ziyade bize ümid bağlıyor­
lar." Bu askeri hüsranlara, hatta Alman mevzilerinde görülen bazı paniğe ka­
pılma vakalarına rağmen Cemil Bey, müttefiklerinin sonunda galip çıkacağı
görüşündeydi. Fakat önemli bir çekince koymaktan da geri kalmıyordu:
Fransız orduları kısa süre içinde kesin bir yenilgiye uğratılamazlarsa,
Almanya'nın nihayetinde kazanacağı "galebe zayıf bir galebe"den öteye gide­
meyecekti."°
il. Wilhelm'in 24 Eylül'de Souchon'a gönderdiği talimatlar da Cemil
Bey'in anlattığı aciliyeti yansıtmaktadır: "Büyükelçiyle [Wangenheim] koor­
dineli bir biçimde Türk filosunun tamamını [Karadeniz'e] çıkarmakta ısrar
etmeyi sürdürün. " 41 Bedin birkaç gün sonra Amiral'in kısa vadedeki planla­
rını öğrenmek istediğinde, Souchon, "kısa süre içinde Goeben, Breslau ve
Türk filosuyla birlikte Rus harp filosu ve ticaret gemileriyle karşı karşıya gel­
meyi" amaçladığı cevabını vermişti: "Bu siyasi sebepler yüzünden mümkün
olmadığı sürece, Türk gemilerindeki [personeli] eğitmeyi sürdüreceğim ve
Karadeniz'de bir donanma gösterisi gerçekleştirmeyi planlayacağım." Böyle­
ce Osmanlı, özellikle doğrudan Romanya'ya yönelik bir deniz gücü gösterisi

39 ATASE, BDH, Klasör 243, Yeni Dosya 1009, Fihrist 24-l'den 2 1-5'e, Cemil'den Enver'e, 1 1 Ey­
lül 1 330 (24 Eylül 1 914).
40 A.g.e.
41 PNAA, R22402, Pohl'dan Auswartiges Amt'a (Kayser'in talimatları Souchon'a iletilmiştir), 24
Eylül 1 914, no. 1 35; PNAA, R 1914, Jagow'dan Auswartiges Amt'a, 24 Eylül 1 914, no. 1 9 1 ; BA­
MA, RM40-454, yaprak 3 1 9, Wilhelm'den Souchon'a, 24 Eylül 1 914.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 191

yapmış olacaktı.42 Souchon'un cevabı Bedin'de ağızların bir karış açılmasına


sebep oldu. Belli ki Wangenheim Amirali sabırlı olmaya, gelişmeleri bekleme­
ye ikna etmişti. Auswartiges Amt, " Halihazırda hangi siyasi sebeplerin gemi­
lerimiz ve Türk filosunun Rus donanma güçlerine ve ticaret gemilerine saldır­
masını engellediğini lütfen en kısa zamanda telgrafla bildirin" talebinde bu­
lundu.43 Meclis-i Vükela Souchon'u Osmanlı donanmasında, bütün filoyla
manevra yapma yetkisine sahip bir amiral yapmayı önerdiğinden, Bedin ıs­
rarlıydı: " Bir donanma saldırısına, Babıali'nin açık onayı alınmaksızın da ha­
zır olduğu görülüyor, hele şimdi özellikle de Çanakkale Boğazı mayınlanıp
kapatılmışken. Babıali açıkça bir karar almak zorunda bırakılmak istiyor.
[Die Pforte will offenbar zur Entscheidung gezwungen werden.]" 44
Dolayısıyla, Bedin'e göre Osmanlı'nın savaşa dahil olması, yalnızca
askeri güçle, yani Rusya ve Britanya güçlerinin başka cephelere kaydırılma­
sıyla, ilgili değildi. Osmanlı'nın savaşa girmesi Bedin için saygınlık ve nüfuz
açısından da önemliydi. Osmanlı'nın savaşa dahil olması Balkan devletlerini
de ittifak devletleri saflarına kazanmak ve daha önce de gördüğümüz gibi iti­
laf devletlerinin Müslüman tebaası arasında sömürge karşıtı isyanların kıvıl­
cımını çakmak için de kullanılabilirdi.
Babıali'nin Bedin Büyükelçisi Mahmud Muhtar Paşa 1 Ekim 1914'te,
Hariciye Nazırı Yardımcısı Zimmermann'la görüştü. Zimmermann Osman­
lıların mali açıdan giderek sıkıştığını gayet iyi biliyordu ve 10 Eylül'de savaşa
girme karşılığında kredi verilmesi teklifinde bulunmuş, Mahmud Muhtar ise
5 milyon Osmanlı altın lirasını aşkın bir talepte bulunmuştu. Krediye "sefer­
berliği sürdürmek için acilen ihtiyaç" duyulmaktaydı. Zimmermann "para­
nın Babıali'nin savaşa girmesini takiben hemen alınabileceği" cevabını ver­
mişti. Mahmud Muhtar ise bu teklife açık bir cevap verme yerine yarım mil­
yon Osmanlı altın liralık daha küçük bir meblağın savaşa girmeden verilip ve­
rilemeyeceğini öğrenmeye çalıştı. Osmanlı büyükelçisi " Böyle bir dostluk
gösterisinin, bütün Müslüman dünyanın morali üzerinde muazzam bir etkisi
olacaktır" diyordu. Kredi, İstanbul'da "Almanya'nın Babıali'ye gerekli mali
42 BA-MA, RM40-457, yaprak 338 ve arka yüzü, Souchon'dan Wangenheim'a (Zimmermann için),
30 Eylül 1 9 14; PNAA, R1 914, Wangenheim'dan Auswartiges Amr'a, 30 Eylül 1 91 4, no. 940,
Jagow'a enesi gün iletilmiştir, bkz. PA/AA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 1 Ekim 1 914,
no. 6 1 8.
43 PNAA, R 1 914, Auswartiges Amt'tan Wangenheim'a, 4 Ekim 1 914, no. 862.
44 A.g.e. (vurgular orijinal). Bu taslak Hariciye Nazırı Yardımcısı Arthur Zimmermann tarafından
hazırlanmıştır. Boğazlar, buradan Ege'ye çıkan bir Osmanlı gemisinin 27 Eylül 1 91 4'te İngilizler
tarafından geri çevrilmesinin ardından kapatılmıştır. Bkz. BA-MA, RM40-1 , yaprak 1 2- 1 3,
Usedom'dan il. Wilhelm'e, 15 Ekim 1 914.
192 harb·i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

desteği savaş boyunca sağlayamayacağı"nı savunanlara da durumun böyle


olmadığını gösterecekti. Mahmud Muhtar, savaşa girme taahhüdüne şahsen
bağlı olduğunu da vurgulayarak tezini güçlendirmişti: Souchon'un
Karadeniz'deki Rus filosuna saldırması ve " böylece tereddüt eden unsurları
sürüklemesi" gerekiyordu. 45 Mahmud Muhtar'ın ricasında bir kez daha,
Osmanlı'nın, Almanların beslediği umuda, Müslümanların sömürgecilik ve
itilaf devletleri karşıtı bir isyana kalkışacağı düşüncesine oynama taktiğini
görüyoruz. Babıali'nin Almanya'dan kredi aldığını duyurmaya hiç niyeti ol­
mamakla beraber, büyükelçisinin bunun tüm dünyada Müslümanlar üzerin­
de "muazzam bir etkisi" olacağından bahsetmesi, kuşkusuz dönemin Alman­
Osmanlı ilişkilerini güzel yansıtmaktadır.
Zimmermann, Deutsche Bank sözcüsü Arthur Gwinner ile Babıali'nin
Alman mali danışmanı Kari Helfferich'ten onay aldığında 5 milyon Osmanlı
altın lirası tutarında bir kredi çıkarılması tavsiyesinde bulundu. Kredinin faiz
oranı yüzde 5-6 olacak, Osmanlı'nın savaşa girmesine karşı olduğu gayet iyi
bilinen Maliye Nazırı Cavid Bey üzerinden değil doğrudan Sadaret'e teslim
edilecekti. Bu yolsuzluklara çanak tutan, kapalı kapılar ardında gerçekleştiril­
miş bir anlaşmaydı. 250.000 lira hemen ödenecek, 750.000 lira ise Osmanlı'nın
savaşa dahil olmasını takiben verilecekti. Ayrıca ödemelerin toplamı 5 milyon
lirayı buluncaya dek, her ay yarım milyon Osmanlı altın lirası gönderilecekti.
Dolayısıyla baştaki kredinin azami sekiz aylık bir süreyi kapsaması planlan­
mıştı. Osmanlılar savaşın bundan daha uzun sürmeyeceği varsayımında mı
bulunuyorlardı, yoksa bu sürenin sonunda bir kredi alacaklarına mı güveni­
yorlardı? Zimmermann kredi açılması tavsiyesinde bulunduğu layihada, Os­
manlıların Rusya'ya saldırıda bulunmadan parayı almaları halinde, kaybın
nispeten küçük bir meblağ olan çeyrek milyon lirayla sınırlı kalacağına işaret
ediyordu. "Aynı zamanda parasızlık yüzünden seferberliğin bozulması tehli­
kesi de bertaraf edilmiş olacak" diyordu.46 Tam o gece, 1 Ekim'de Auswiirti­
ges Anıt, Osmanlı'nın talebini karşılamaya karar verip Zimmermann'ın kredi­
nin nasıl taksitlendirilmesi gerektiği yolundaki planını onayladı.47
Almanlar birkaç gün daha kredi koşullarının kesinleştirilmesi üzerinde
çalıştılar,48 fakat muhtemelen muhataplarının sinirlerini germek amacıyla

45 PNAA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 1 Ekim 1914, no. 613.


46 A.g.e.
47 PNAA, R22403, Jagow'dan Zimmermann'a, 1 Ekim 1 914 (taslak), no. 65.
48 Kredi anlaşması 5 Ekim 1914'te imzalandı, bkz. BA-MA, RMS-2308, Capelle'den Tirpitz'e, 6
Ekim 1 9 14, anlaşma, özellikle Zimmermann'ın Osmanlı filosunun Souchon yönetiminde
Rusya'ya bir deniz saldırısı düzenlenmesi için bastırdığını da açıkça ortaya koyar. Bkz. BA-MA,
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 193

Babıali'ye kredinin onaylandığı bilgisini vermediler.ıı9 Sadrazam Said Halim


Paşa Alman Büyükelçi Wangenheim'a, Osmanlı liderlerinin Almanya'yla
uzun vadeli bir işbirliği yapma hayali kurduğunu bir kez daha gösteren bir
öneri götürdü. Said Halim Paşa, Marmara Denizi'nde bir Alman donanma
üssü kurulmasını, Alman donanma güçlerinin denizden gelebilecek bir tehdi­
de karşı Osmanlı İmparatorluğu'nun korunması ve savunmasından sorumlu
olmasını önerdi. Souchon böyle bir "koruma filosu"nun yaratılmasını "çok
pratik" bulup bu sayede Almanya'nın yalnızca Marmara Denizi değil, "İstan­
bul Boğazı" üzerinde de denetim sahibi olacağına işaret etti. 50 Sadrazam gibi
Talat ile Enver de güvenceler verdiler. 51 Enver Paşa, 2 Ekim'de Humann'la
yaptığı bir toplantıda, Çanakkale Boğazı'nın, İtilaf devletlerinin burayı yeni­
den açma yönündeki çabalarına karşın kapalı kalması gerektiğini belirtip bu­
nun Romanya ile Rusya ekonomileri üzerinde olumsuz bir etkisi olacağını
vurguladı. Harbiye Nazırı, Osmanlı'nın savaş seferberliğiyle ilgili olarak da
300.000'i aşkın askerden oluşan bir ordunun, ayrıca "bütün güvenilmezleri,
Rumları, Ermenileri vs. yerleştirdiği" amele taburlarının seferber edilmiş ol­
duğunu açıkladı. 52 Osmanlılar, Almanların bu çabalara karşılık olarak aça­
cağı bir krediyi hak ettiklerini savunuyorlardı. Humann, Enver Paşa'nın ide­
olojik bir açıklama yaptığını da bildirmişti:

Bu büyük seferberlikte, [Enver Paşa], her zaman halkın yapması gereken


büyük fedakarlıkların öncelikle halkın ulusal kimliğine katkıda bulunması
gerektiğine inanmıştır [vornehmlich seiner völkischen Erziehung zugute
kommen sol/en] . Almanya'nın sergilediği örneğe bakmaktadır: Herkes fe­
dakarlık yapmaya yorulmak bilmez bir istek duymakta, herkes kendini
anavatana adamaktadır. Böyle bir adanmışlıktan yoksun bir halkın varol­
maya hakkı yoktur. il. Abdülhamid'in halkına bu en yüce ve önemli erde-

RM40-457, yaprak 223, 5 Ekim 1 914, Souchon'un anlaşmaya verdiği onay. Meclis-i Vükela açık­
ça kredi anlaşmasını destekleyen bir karar almıştır, bkz. BOA, MV237/102 ve 102A (taslak), [29
Teşrin-i Evvel 1 330 ( 1 1 Kasım 1 914)). Taslak, Alman hükümetinin yüzde 6 faizle verdiği 5 mil­
yon Osmanlı lirasını aşkın krediyi onaylamaktadır. Taslakta imza yoktur.
49 Babıali, 5 Ekim 1914 öğleden sonrası kredinin onaylandığını Büyükelçi Wangenheim'a bildirmiş­
tir, bkz. PA/AA, R2123, 5 Ekim 1914 tarihli gizli rapor, Bahriye Zabiti Humarın tarafından der­
lenmiş ve Ernst Jackh tarafından iletilmiştir.
50 BA-MA, RM40-456, yaprak 3 1 0- 1 2, 1 Ekim 1914 tarihli gizli rapor ve Souchon'un yeşil kalemle
aldığı notlar, Vertrauliche Mitteilungen vom 1 . Oktober 1 914. Raporun Hans Humarın tarafın­
dan derlenmiş ve Osmanlı başkentindeki çeşitli Alman kurumlarına dağıtılmış bir kopyası Ernst
Jackh tarafından Auswiirtiges Amt'a da iletilmiştir ve PA/AA, R1914'te bulunmaktadır.
51 Talat Bey için: PA/AA, R 1 914, 2 Ekim 1914 tarihli gizli rapor.
52 PA/AA, R1914, 2 Ekim 1 914'te Enver'le sohbet, Humarın tarafından bildirilmiştir ve BA-MA,
RM40-4'te bulunmaktadır, yaprak 94-7.
194 harb-i umumi eşiğinde. osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

mi öğretmek çok zor bir görevdir, fakat vazgeçilmez önemdedir. Enver, za­
manında Balkan Savaşı'nın herkes anavatanını değil kendini düşünmüş ol­
duğu için kaybedildiğine inanmaktadır. Halk, anavatan tehlikedeyken hiç­
bir şey yapmamanın utanç verici olduğu fikrini kucaklamalıdır. 53

Kredinin çoktan onaylanmış olduğundan hala haberi olmayan Enver,


ertesi gün Humann'la imparatorluğun karşı karşıya olduğu ciddi mali zorluk­
ları ve Almanya'nın kredi vermesinin gerekliliğini tartışmıştı. Ordunun tama­
mı maaşlarının yarısını alıyordu, Maliye Nazırı Cavid Bey de Meclis-i
Vükela'ya mali sebeplerle seferberliğin kısmen çözülmesi yönünde bir karar
alma çağrısında bulunuyordu. Berlin'in Süveyş seferine büyük önem vermesi­
ne oynayan Enver, mali sorunların "özellikle Mısır seferi için yapılan hazır­
lıkları yavaşlattığı" uyarısında bulunmuş, Osmanlı ordusunun sefer için Ho­
vitzer toplarına ihtiyacı olduğunu da eklemişti. 54
Almanya'nın askeri ve siyasi liderleri, kredinin onaylanmasıyla birlikte
hızlı ve somut sonuçlara ulaşılmasını bekliyorlardı. Zimmermann,
Almanya'nın İstanbul ve Tahran'daki temsilcilerine "Rusya Türkiye ve İran'la
ne kadar erken savaşa girerse o kadar iyi olur. Lütfen mümkün olan her yolla
bu amaç doğrultusunda çalışın" sözleriyle baskı yapıyordu. 55 Wangenheim
son bir kez daha, üstlerini, Almanya'nın çıkarlarına zarar verdiklerine ikna et­
meye çalıştı. Alman büyükelçi, 6 Ekim'de, Zimmermann'a 24 Eylül'de gön­
derdiği raporu tekrar gönderdi.56 Wangenheim, "Bugün hala aynı görüşte­
yim" diye ısrar ediyordu: "Türkiye'nin tarafsızlığı bizim açımızdan iyidir, sa­
vaşa vakti gelmeden dahil olmasından daha değerlidir; bu çok riskli bir iş ola­
caktır [aleatorisches Unternehmen]." Osmanlı silahlı kuvvetlerinin gücüne
güveni olmadığını söyleyen Wangenheim, imparatorluğun hızla yenilgiye uğ­
ramasından, bunun da Almanya'nın bölgedeki nüfuzuna son vermesinden
korkuyordu. "Türkiye savaş ilan ederse, bizim için ancak yenilgiye uğramadı­
ğı sürece değerli olacaktır. .. Rus filosunun fırlattığı şanslı bir torpidonun
Goeben'i işlemez hale getirmesi bütün Türk filosunun tahrip olması anlamına
gelecek, Karadeniz'de başka bir askeri çaba gösterilmesini imkansız kılacak-

53 A.g.e.
54 PNAA, R1 914, 3 Ekim 1914'te Enver Paşa'yla görüşme, Besprechung mit Enver Pascha am 3.
Oktober 1914. Aynı rapor BA-MA içindedir, RM40-4, yaprak 91 -2.
55 PNAA, R 1 914, Zimmermann'dan Wangenheim'a, 4 Ekim 1 9 14 (taslak), no. 872.
56 PNAA, R22402, Wangenheim'dan Jagow'a, 24 Eylül 1 914, no. 3. Yukarıda da belirtildiği gibi
Wangenheim'ın telgrafı Zimmermann'a gönderilmemiş, Zimmennann 7 Ekim'de Wangenheim'a
telgrafın yeniden gönderilmesi talimatı vermiştir, bkz. PA/AA, R 1 914, Zimmermann'dan
Wangenheim'a, 7 Ekim 1914 (taslak), no. 895.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 195

tır." Wangenheim Osmanlı tarafsızlığının somut yararlarını bir kere daha sa­
yıp dökmüştü: Romanya üzerinde siyasi nüfuz sahibi olunması, Rusya'nın ti­
caret ve ithalatının kesintiye uğratılması, Kafkaslar, Mısır ve Afganistan'da
muhtemel seferlere hazırlık yapılması. Alman büyükelçi, Osmanlı'nın savaş
ilan etmesinin büyük ihtimalle "Rusya'nın Ermenistan'ı işgal etmesine" ve
Britanya'nın da Mısır'ı ilhak etmesine yol açacağı uyarısında bulunuyordu.
Ayrıca Almanya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında, Romanya'dan geçen,
ulaşım hattı da kesilecekti. Fakat Wangenheim, Osmanlı hükümetinin savaşa
dahil olmadan önce Bulgaristan'ın harekete geçmesi konusundaki ısrarına son
verdiğini de bildirmişti: "Fransa ya da Galiçya'da belirleyici bir zafer kazan­
mamızla birlikte, Osmanlı'nın bütün kara ve deniz kuvvetleri Almanya'nın çı­
karları emrine amade olacaktır... Rusya ya da Fransa'da zafer kazanırsak,
Souchon Karadeniz'de derhal askeri harekata başlayabilir. " 57 Alman büyü­
kelçinin raporunun bir nüshası Souchon'a da ulaşmıştı. 58
Wangenheim daha sonra Almanya'nın baskısını hafifletme girişimin­
de bulundu. Wangenheim'a göre, İstanbul hükümeti artık sıkı sıkıya
Enver'in denetimi altındaydı, Osmanlı'nın taraf değiştirmesiyle ilgili korku­
lar gereksizdi. Auswartiges Amt'ın da ileri sürdüğü gibi, Sadrazam Said Ha­
lim Paşa'nın böyle bir değişikliği örgütleyebileceği iddiaları dayanaktan yok­
sundu. Wangenheim Enver'le bu mesele hakkında yaptığı birkaç sohbetten
sonra "Sadrazamın Almanya'ya yakınlık duyduğu, fakat İngiltere'yle de
bağları tümüyle koparmak istemediği" sonucuna varmıştı. Wangenheim, Sa­
id Halim Paşa'nın tutumunun oldukça anlaşılır olduğunu savunuyordu, çün­
kü Osmanlılar savaşa girmediği sürece, itilaf devletleriyle asgari bir ilişki tut­
turarak bu bloğun savunma amaçlı önleyici bir saldırı düzenlemesi ihtima­
linden kaçınmak istiyorlardı. Alman büyükelçi Berlin'e, "güvenilir olduğu
iddia edilen bilgilerin" aksine Almanya'nın savaş meydanında ağır bir yenil­
giye uğraması hariç hiçbir koşulda, imparatorluğun Almanya'nın saflarını
terk etmeyeceği güvencesi vermişti. 59 Fakat Berlin hala kaygılıydı. Wangen­
heim "güvenilir, bağımsız iki kaynaktan" öğrendiği üzere Üçlü İtilaf'ın
Babıali'ye seferberliğin sona erdirilmesi ve Alman subayların gönderilmesine
karşılık bütün kapitülasyonları lağvederek bir kredi vermeyi önerdiğini bil­
dirmiş ve bu doğru çıkmıştı. 60
57 PA/AA, R1 914, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 6 Ekim 1 914, no. 985.
58 BA-MA, RM40-4, yaprak 79-80, Souchon'a 6 Ekim 1914 akşamı ulaşmıştır.
59 PA/AA, R1 914, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 8 Ekim 1 914, no. 995.
60 PA/AA, R1914, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 20 Eylül 1 914, no. 849; itilaf devletlerinin
kapitülasyon rejiminin hukuki değil ticari yönlerini gözden geçirmeleri konusundaki istekliliği için
196 harb·i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

Wangenheim akıntıya kürek çekiyordu. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile


kabinenin nüfuz sahibi üç lideri, kredi başvurusunun akıbetinden endişelene­
rek nihayet, savaşa girmeyi daha fazla ertelemenin ittifakı tehlikeye atacağı
kararına vardılar. Enver, Halil ve Talat, 8 Ekim akşamı yaptıkları bir toplan­
tıda, Berlin'e Osmanlı'nın savaşa girmesiyle ilgili bir plan sunmaya karar ver­
diler. O tarihte, Almanya'dan talep ettikleri krediyle ilgili hala söz alabilmiş
değillerdi, eldeki kanıtlar ise Almanya'nın ittifaktan ayrılması ihtimalinden
dolayı ciddi biçimde kaygılanmış olduklarını düşündürmektedir. Wangenhe­
im, Berlin'e Enver Paşa, Halil ve Talat beylerin, Cemal ile Said Halim paşala­
ra ya kendilerine katılmaları ya da görevlerinden istifa etmeleri yönünde bas­
kı yapmaya hazır olduğunu açıklamıştı. Fakat, Almanya'nın mali destek ver­
mesi, hala savaşa dahil olmanın önkoşuluydu. Kredi alındığında, Souchon'a
muhtemelen en erken 12 Ekim 1914 tarihi itibarıyla Rus donanma güçlerine
saldırması yönünde gizli emirler verilecekti. Saldırı önceden savaş ilan etme­
den gerçekleştirilecekti; görünürde bunun sebebi şaşkınlık yaratmaktı, asıl se­
bepse daha sonra, ilk ateşi Rus güçlerinin açtığını iddia edebilmekti. Wangen­
heim saldırıyı desteklemediğini, "Türkiye'nin savaşa vaktinden evvel girme­
siyle ilgili çekincelerinde ısrarlı olduğunu" Berlin'e açıkça belirtti. Berlin'in,
Osmanlı'nın böyle bir deniz saldırısı düzenlemesinden ne gibi sonuçlar bekle­
diğini de sorguladı: "Türkiye'nin Karadeniz'de savaş ilan etmesinin, Hindis­
tan, İran, Mısır gibi ülkelerde devrimlerin kıvılcımını çakacağına da inanmı­
yorum." Fakat Alman büyükelçi, Almanya'nın mevcut fırsattan yararlanıp
Osmanlı'nın planını kuvvetle desteklememesi halinde, ilerde Avrupa'daki
cephelerden gelecek kötü haberlerin Babıali'yi sonraki tarihlerde hareketsiz
kılacağını da teslim etmişti. 61
Bedin, Wangenheim'ın kuşkularını duymazdan gelip öneriyi derhal
kabul etti. Şansölye Bethmann Hollweg Wangenheim'a gönderdiği cevapta
şöyle diyordu: "Lütfen derhal harekete geçilmesi için çalışın. [Bitte auf sofor­
tiges Losschlagen hinwirken] . Türk büyükelçiyle yapılan müzakereler sonucu
mali destek zaten sağlanmıştır. " 62 Berlin'in sabırsızlığı kısmen, Wan­
genheim'ın tüm güvencelerine karşın Osmanlı'nın nihayetinde itilaf devletle­
riyle anlaşacağından duyulan korkuya bağlanabilir. Almanlar her gün, itilaf
devletlerinin temsilcileriyle önde gelen Osmanlı liderler arasında sürdürülen
bkz. IBZI, il. dizi, cilt 6/1 , no. 286, Sazonof'un St. Petersburg'daki İngiliz ve Fransız büyükelçile­
rine aide-memoire, Buchanan ve Paleologue'a, 21 Eylül 1914.
61 PNAA, R l 914, Wangenheim'dan Auswartiges Amt'a, 9 Ekim 1 914, no. 1 010.
62 PNAA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 10 Ekim 1 914, no. 702; PNAA, R1914, Jagow'dan
Auswartiges Amt'a, 1 1 Ekim 1 914, no. 254, Bethmann'ın Wangenheim'a talimatları bildirilmiştir.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 197

müzakerelere dair yeni haberler alıyorlardı. Özellikle de Cavid Bey'in Os­


manlı politikasına yeni bir yön verme potansiyeline sahip olduğuna inanılı­
yordu. Alman kaynaklarına göre, kabinenin bazı üyeleri Cemal ile Enver'den
gizli toplantılar düzenliyordu. 63
İstanbul'daysa Rusya'ya deniz saldırısını destekleme konusunda Ce­
mal Paşa arkadaşları Enver Paşa ile Halil ve Talat beylere katılmıştı. Bu grup
11 Ekim sabahı Wangenheim'la görüşüp Alman büyükelçiliği kendilerine 2
milyon lirayı teslim eder etmez Souchon'a Rus filosuna saldırma talimatı ver­
me kararı aldıklarını söyledi. Paranın saldırı öncesinde ödenmesi gerekmese
de, kredinin ellerinde olması temel önemdeydi. Wangenheim, "Romanya'nın
mütereddit tavrına karşın" Cemal, Enver, Halil ve Talat'ın "daha uzun süre­
li bir savaş için gerekli finansmanın" çatışmanın başlaması öncesinde somut
olarak başkentin elinde olmasında ısrar ettiğini bildirmişti.64 Bu yeni önko­
şul, Osmanlı'nın savaşa girmesini iki buçuk hafta daha erteledi.
Sadrazam Said Halim Paşa 12 Ekim'de Avusturya-Macaristan Büyü­
kelçisi Kont Johann von Pallavicini'yle yaptığı görüşmede, Rusya'ya deniz
saldırısı düzenlenmesine karşı olmadığını söyledi. Tek kaygısı Rus denizaltı­
larının Goeben ile Breslau'ya hasar vermesi, "böylece gelecekteki barış müza­
kerelerinin en etkili araçlarından birini" ortadan kaldırmasıydı. 65
Enver, o tarihte General Helmuth von Moltke erkan-ı harbiye reisliği­
ni Erich von Falkenhayn'a bırakmış olsa da, Osmanlı'nın savaş planını
Moltke'nin onayına sundu. Enver'in yaveri Miralay Friedrich Bronsart von
Schellendorf tarafından hazırlanan plan altı noktadan oluşuyordu.66 Bu ol­
dukça karmaşık ve zorluklarla dolu bir plandı.
1) Filo, önceden savaş ilan etmeksizin Rus filosuna saldırarak Kara­
deniz'de donanma üstünlüğü sağlayacaktır. Zamanlama Souchon'un tercihi­
ne bırakılmıştır. Rusya'nın savaş ilanını takiben Majesteleri Sultan Almanya,
Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu'nun düşmanlarına karşı ci­
had ilan edecektir.

63 PAJAA, R2123, 6 Ekim 1914 tarihli gizli rapor, Verırauliche Mitteilungen vom 6. Okıober 1 914.
64 PA/AA, R1914, Wangenheim'dan Auswarıiges Amı'a, 11 Ekim 1 9 14, no. 1022. Belgenin üzerin­
de Zimmermann'ın notları bulunan bir karbon kopyası için bkz. PA/AA, R22403; BA-MA,
RM40-4, yaprak 6 1 -3, 1 1 Ekim 1 914'ıe büyükelçiyle yapılan konferans hakkında rapor. Kredi
anlaşmasının nihai versiyonu, 1 1 Kasım 1 9 14'te Wangenheim ve Talat Bey tarafından imzalan­
mıştır, bkz. BA-MA, RM40-4, yaprak 3-4, 12 Kasım 1914 tarihli gizli rapor, Venrauliche Mitte­
ilungen vom 1 2. November 1 9 14.
65 PA/AA, R2123, 13 Ekim 1 9 1 4 tarihli gizli rapor, Vertrauliche Mitteilungen vom 1 3 . 1 0.1 914.
66 En azından General Ali İhsan Sabis'e göre, Harp Hatıralarım: Birinci Dünya Harbi, Nehir, lstan­
bul, 1 990), il. cilt, s. 76-7.
198 harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

2) Ermenistan'da (kuzeydoğu Anadolu'da) konuşlanmış Türk ordusu,


Transkafkasya'daki Rus kuvvetlerini savunma durumunda tutacaktır.
3) VIII. Ordu Mısır'a doğru harekete geçecek, gerekirse XII. Ordu ta­
rafından desteklenecektir. Fakat Mısır'a girmek altı hafta boyunca mümkün
olmayacaktır.
4) Bulgaristan'la anlaşmaya varılması halinde, Türk birliklerinin bir
kısmı (Bulgaristan toprakları üzerinden) Sırbistan'a karşı harekete geçecek,
diğer kısmı ise eğer gerekirse Yunanistan ve Romanya'dan gelecek saldırılara
karşı koyacaktır.
5) Romanya'nın da İttifak devletleri saflarına katılması halinde, Türk
birlikleri (Bulgaristan topraklarından geçecek ve) Rusya'ya karşı Romanya
ordusuyla birlikte savaşacaktır.
6) Odessa'ya karşı 3-4 kolorduyla düzenlenecek bir amfibi harekatı
hazırlık aşamasında. Harekatın uygulanması Karadeniz'de üstünlük kazanıl­
masına ve Romanya ile Bulgaristan'ın iyi niyetli bir tarafsız tutum benimse­
mesine dayanıyor. Zamanlama, Rusya'daki Alman-Avusturya saldırısının
ilerlemesine de bağlıdır.67
Enver Paşa sözlerini "Amaçlarımızın sizinkilere uyup uymadığını lüt­
fen belirtin" diye bitirmişti. 68 Harbiye nazırı, resmen karşı taraftan onay iste­
yerek Osmanlı'nın Almanya'nın savaşla ilgili çabalarına tam anlamıyla bağlı
olduğunu belgelemiş oluyordu. Osmanlı liderleri böyle bir gösterinin, Alman­
ları gelecekte imparatorluğu destekleme yükümlülüğü altında bırakacağını,
Babıali'ye de savaş sonrasındaki nihai düzenlemeye eşit katılım hakkı sağla­
yacağını umuyorlardı.
Alman Hariciye Nazırı Yardımcısı Zimmermann, Erkan-ı Harbiye'ye
Enver Paşa planının tartışılmadan ve hiç vakit kaybedilmeksizin onaylanması
uyarısında bulundu. Değişiklik önerileri ve bunların tartışılması sonraki bir ta­
rihe bırakılmalıydı. Her şeyden önemlisi Osmanlı'nın savaşa dahil olmasıydı:
"İkinci altın sevkiyatı da İstanbul'a ulaştı, böylece Enver'in Türkiye'nin hare­
kete geçmesiyle ilgili olarak öne sürdüğü koşul yerine getirilmiş oldu. " 69 Gene­
ral Falkenhayn da aynı kanıdaydı. "Alman Yüksek Komutası Enver Paşa'nın
harekat planını bütün noktalarıyla onaylamaktadır" diyen Falkenhayn
Mısır'a düzenlenmesi planlanan seferin hala önem taşıdığını belirtiyordu. 70
67 PNAA, R1914, Wangenheim'dan Auswaniges Amt'a, 8 Eylül 1 914, no. 752.
68 A.g.e., İtalyan hükümeti 1 9 1 4 yazı boyunca bu noktaya dikkat çekmiştir, bir örnek için bkz. PN
AA, R1914, Wangenheim'dan Auswartiges Amt'a, 8 Eylül 1914, no. 752.
69 PNAA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 23 Ekim 1914, no. 800.
70 PNAA, R22403, Falkenhayn'dan Auswartiges Amt'a, 23 Ekim 1 9 14, no. 2073P ve PNAA,
altıncı bölüm:savaş yoluyla kunuluş mu? 199

Ancak gerek Almanların gerekse de Osmanlıların bilmediği bir şey


vardı: Rus hükümeti bu müzakereleri yakından takip ediyordu. Ele geçirilen
bilgiler sayesinde Hariciye Nazırı Sazonof Amiral Eberhadt'a 20 Ekim'de
"Türkiye Almanya'dan altın aldı, birkaç gün içinde Türkiye bir harekat dü­
zenleyebilir" bilgisini vermişti. Rus istihbaratı, Pallavicini'nin 17 Ekim'de
Viyana'ya gönderdiği notu da ele geçirmeyi başarmıştı. Avusturya-Macaris­
tan büyükelçisi bu notta Osmanlı liderlerinin Wangenheim'la bir anlaşma im­
zaladığını, "söz verilen 100 milyon liranın 2 milyonu İstanbul'a ulaşır ulaş­
maz derhal askeri harekat düzenleme taahhüdü altına girdiklerini" bildirmiş­
ti. Rusya Büyükelçisi Giers de Sazonof'a 25 Ekim'de "Osmanlı filosunun per­
şembe günü [29 Ekim 1914] harekete geçeceğini" bildirmişti. 71 Ruslar neyin
yaklaşmakta olduğunu biliyorlardı.
Fakat Babıali, Wangenheim'ın da desteğiyle, Berlin'i Osmanlı'nın sa­
vaşa girişini ertelemeye ikna etmek için bir son dakika girişiminde bulundu.
Bu kez İtalya'nın engel oluşturduğuna işaret edildi. Wangenheim, Avusturya­
Macaristan Büyükelçisi Pallavicini'yle yaptığı bir sohbetten bahsederek üstle­
rine, Osmanlı'nın savaşa girmesinin Roma'yı İtilaf devletleri saflarına itebile­
ceği ve Avusturya-Macaristan'a saldırmaya kışkırtabileceği uyarısında bulun­
du. Libya'daki eski Osmanlı vilayetlerinin denetimini elinde tutan İtalya,
Osmanlı'nın savaşa girmesinin buralarda sömürge karşıtı hareketleri tetikle­
yebileceğinden korkuyordu. İtalyan hükümeti, diğer sömürgeci itilaf devletle­
riyle aynı kaygıları taşıyordu. Pallavicini'nin korkuları da Halil ve Talat'la
yaptığı son sohbetlerde yeniden uyanmıştı. İkili, bir İtalyan saldırısı hayaleti­
ni canlandırarak Viyana'yı kuşkulandırmışlardı. Dolayısıyla Osmanlı'nın ha­
rekete geçmesi yönündeki hazırlıkların epeyce ilerlemiş olduğu şu noktada bi­
le, Wangenheim hala Osmanlı'nın savaşa girmesini neden geri tepmesi müm­
kün, vaktinden evvel yapılacak bir girişim olarak görülmesi gerektiğini uzun
ayrıntılarla kaleme alıyordu. 72
Alman büyükelçi, Osmanlı'nın savaşa dahil olmasına bir kez daha kar­
şı çıkarken, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve İtalya temsilcilerinin
Osmanlı'nın bu noktada savaşa dahil olmasının hatalı olacağı konusunda
hemfikir olduğuna dikkat çekmişti: "Avusturya askeri ataşesi [Pomiankows-

R 1 914, Jagow'dan Auswiirtiges Amt'a, 24 Ekim 1 914, no. 305.


71 IBZI, il. dizi, cilt 6/1, no. 401, Sazonof'dan Eberhardt'a, 20 Ekim 1 914, acil, 320, sonraki yazış­
malar için not 1, s. 320.
72 PNAA, R 1 914, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 24 Ekim 1 914, no. 1094. Wangcnhcim'ın
telgrafı kısmen bahriye zabıtı Humann'ın sunduğu gizli rapora dayanıyordu, bkz. PNAA, R21 23,
23 Ekim 1 914, Besprechung mit Enver Pascha am 23. Oktober 1 914.
200 harb-i umumi eşiğinde. osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

ki] Avusturya Erkan-ı Harbiyesine Türkiye'nin vakti gelmeden savaşa dahil


olmasına karşı çıkarak, Türkiye'nin harekete geçmesi yüzünden Avusturya'yı
bir İtalyan saldırısına açık hale getirmenin sorumsuzca bir davranış olduğunu
belirten keskin bir protesto çekti." Bulgaristan temsilcisi de kendi çekincele­
rini dile getirmişti. Osmanlıların savaş konusundaki çabaları başarılı olursa,
Bulgaristan da onu destekleyecekti. Toşev, eğer Osmanlı başarılı olmazsa Rus
yanlısı politikanın ağır basacağını ve muhtemelen de Osmanlıİmparatorluğu'na
karşı ortak bir Bulgar-Rumen saldırısına neden olacağı iddiasında bulunmuş­
tu. 73 İtalyan hükümeti de daha önce görmüş olduğumuz üzere, bu durumun
İtalya'nın Kuzey Afrika'daki çıkarları üzerindeki olası etkilerinden korkuyor­
du. Bedin ile Viyana, İtalya'nın kaygılarını yatıştırabilmek için Enver'den
Trablus'la ilgili güvenceler vermesini tekrar tekrar talep etmişler, Enver de bu
tür açıklamalar yapmıştı. 74 Ayrıca Halil Bey ile Enver Paşa, Britanya'nın elin­
deki Mısır'a en erken altı hafta içinde sefer düzenlenebileceğinde ısrar etmeyi
sürdürürken, kışın hava koşullarının Kafkaslar'da düzenlenecek bir harekat
açısından zorlayıcı durumlar yaratacağına işaret etmişlerdi. Fakat Ro­
manya'dan geçen ulaşım hatları kesintiye uğrarsa Mısır seferi tümüyle tehli­
keye girecekti. Osmanlı'nın savaşa girmesi halinde böyle bir durumun gerçek­
leşmesi kuvvetle muhtemeldi, 75 çünkü Bükreş tarafsız olmayan bir güce mal­
zeme gönderilmesine izin vermeyecekti. Açıkçası Pallavicini de Wangenheim
ve Osmanlı liderlerinin taşıdığı şüphelerin birçoğunu paylaşıyordu. 76
Alman ittifakına en bağlı Osmanlı devlet adamları bile, o sırada hare­
kete geçilmesiyle ilgili ciddi kaygıları olduğunu dile getiriyordu. Enver de Ta­
lat da Rusya'ya düzenlenecek bir deniz saldırısının, Almanya'nın umduğunun
tersine sömürgeleştirilmiş Müslüman nüfusları İngiliz, Fransız ve Rus efendi­
lerine karşı seferber etmeye yeterli olmayacağı inancındaydı. Böyle geniş çap­
lı halk isyanlarının Kafkaslar'da Ruslara, Mısır'da Britanya'ya karşı eşza­
manlı harekatlar gerektirdiği iddiasındaydılar, fakat bu harekatları gerçekleş­
tirmek de henüz mümkün değildi. Wangenheim'a göre Osmanlı liderleri, sa­
vaştaki temel amaçlara ulaşmaya yetecek hazırlıkların henüz tamamlanmadı­
ğı inancındaydı. Bu kez Osmanlı'nın savaşa girmesine açıkça itiraz etmekle
beraber Enver bile çekincelerini ortaya koymuştu. Hatta Wangenheim, "En­
ver, Rusya'ya karşı derhal savaş açılmasını sağlamaya hala kararlı olduğunu
73 A.g.e.
74 PA/AA, R 1 9 14, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 26 Ekim 1 9 1 4, no. 1 1 13.
75 PA/AA, R 1 9 14, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 24 Ekim 1 9 1 4, no. 1094.
76 Fakat Viyana, Pallavicini'nin Enver'e, Halil'e ve Talat'a, Osmanlı'nın savaşa girmesi için baskı yap­
tığını iddia ediyordu, bkz. PAJAA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 25 Ekim 1 9 14, no. 8 1 8.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 201

söylüyor" diye yazmıştı. Enver bu iddiasını desteklemek için Wangenheim'a,


Souchon'a verilecek gizli emirleri içeren belgenin çoktan hazırlanıp imzalan­
dığını, aynı gün amirale verileceğini söylemişti. 77
Enver'in tutumu Almanya ile ittifakın ne pahasına olursa olsun korun­
ması gerekliliğine inancını açıkça ortaya koyuyordu. Alman hükümeti, Os­
manlı İmparatorluğu'nun doğrudan savaşa girmeden yaptığı katkıların değe­
rini teslim etmeye ikna edilemezse, Osmanlılar savaş sonrasında oluşacak ye­
ni uluslararası düzende desteklenmelerine karşılık savaşa girmeye istekli ol­
malıydı. Fakat Wangenheim gibi Enver de savaşa dahil olma stratejisi ve za­
manlaması konusunda hala tereddütlerden kurtulamamıştı. Alman büyükel­
çi bunu açıkça ortaya koymuştu:

Enver Paşa'nın, Kafkaslar ve Mısır'da eşzamanlı harekatlar düzenlenmez­


se, ki bu seferler halihazırda söz konusu değildir, Souchon'un Türk filosuy­
la Ruslara düzenleyeceği saldırının İslam dünyası üzerinde beklenilen etki­
yi yaratabileceği konusunda şahsi kaygıları olduğu izlenimi edindim. Fakat
Enver, bizimle yapılan anlaşmanın koşullarını her halükarda yerine getir­
meye ve sözünü tutmaya niyetlidir. 78

Amiral Souchon 1 8 Ekim'de Humann'a, Enver Paşa'dan Rusya'ya kar­


şı düzenlenecek saldırıya katılacak Osmanlı donanma subaylarına hitap eden
yazılı emirler alması talimatı verdi. Emirler hem Almanca hem de Türkçe ola­
rak kaleme alınacak, Osmanlı subaylarına gemilerin Alman komutanlarının
verdiği emirlere uyma talimatı verecekti. 79 Mühürlenmiş zarflara 16 ayrı nüs­
ha olarak yerleştirilen gizli emir Bahriye Nazırı Cemal Paşa tarafından kaleme
alınıp imzalandı ve 24 Ekim'de Humann'a teslim edildi. Emrin amacı, hareket
sırasında Osmanlıların Alman kumandanlara itaatsizlik etmesini engellemek­
ti.80 Harekata katılmak üzere atanan Osmanlı subayları 27 Ekim'de bu emir­
leri81 ve saldırı sonrasında bu belgeleri yok etme talimatını aldılar.82 Daha son­
ra Enver Souchon'a Karadeniz'de harekat gerçekleştirme yetkisi verdi. Souc-
77 PNAA, R1914, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 24 Ekim 1 914, no. 1094; PNAA, R22403,
Zimmermann'dan Jagow'a, 25 Ekim 1 91 4, no. 820.
78 A.g.e.
79 BA-MA, RM40-454, yaprak 309, Souchon'dan Humann'a, 18 Ekim 1 914.
80 BA-MA 40-454, yaprak 306, Humann'dan Busse'ye, 25 Ekim 1 914; BA-MA, RM5-2308,
Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 24 Ekim 1 9 14, no. 1 1 0 1 ve PA/AA, R22403 ,
Zimmermann'dan Jagow'a, 2 5 Ekim 1914, no. 820. B u Sabis'te de anlatılmıştır: Harp Hatırala­
rım, il. cilt, s. 97 ve 102.
81 BA-MA, RM40-457, yaprak 3 1 3, Humann'dan Souchon'a, tarihsiz, Cemal Paşa'nın talimatının
Almanca çevirisini de içermektedir.
82 BA-MA, RM40-454, yaprak 1 96, Souchon'dan gemilere, 4 [Kasım] 1914.
202 harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

hon denize açıldığında, telsizle kendisine Enver'in kaleme aldığı başka bir mü­
hürlü emri açması talimatı verilecekti. Bu ise filonun Rus donanma kuvvetle­
rine saldırması emriydi.83 Enver, harekat öncesinde kabinenin desteğini ala­
mazsa, Souchon'a telsizle "mühürlü emri açma" talimatı verecekti. Bu talimat,
amiralin Enver'in emir verdiğini reddetme imkanını koruyarak, saldırıyı ken­
di yetkisine dayanarak düzenlemesi gerektiğinin işareti olacaktı.84
İlginçtir ki Osmanlı liderliği hala, savaşa girmenin ertelenebileceğini
ümit edebiliyordu. Enver, Alman Erkan-ı Harbiyesine, askeri meseleleri gö­
rüşmek üzere Berlin'e subaylardan oluşan küçük bir heyet göndermeye niyet­
li olduğunu bildirmişti. 85 Falkenhayn, heyetin ziyaretinden memnuniyet du­
yulacağını belirterek cevap vermiş, fakat Karadeniz harekatının planlandığı
üzere yürütülmesi gerektiği uyarısında bulunrnuştu.86 Meclis-i Mebusan Rei­
si Halil Bey ertesi gün heyetin reisliğine atanmış ve heyet, imparatorluğun sa­
vaşa girerse karşılaşacağı büyük zorlukları ortaya koymak ve son kez Alman
yetkililere silahlı Osmanlı tarafsızlığının kendileri için daha yararlı olduğunu
anlatmak üzere Berlin'e gitmişti. Enver, bu son erteleme girişimini Humann'a
şöyle açıklamıştı:

Halil Bey siyasi tartışmalarda bulunmak üzere Berlin'e gidiyor. Kendisi, sa­
vaşa girmemizin Almanya'nın çıkarlarına katkıda bulunmaktan çok, zarar
vereceği inancındadır. Ben, Talat Bey ve Cemal harekete geçmeye hazırız,
fakat Halil Bey'in isteğini geri çevirmek istemiyoruz. Halil Bey, Berlin'de
genel durumu tartışacaktır, Bertin bizim savaşa derhal dahil olmamızda ıs­
rar ederse, Halil Bey bizim tarafımızda olacakrır.87

83 BA-MA, RM40-457, yaprak 323, Enver Paşa'dan Osmanlı Filosunun Komutanı Osmanlı Amira­
li Souchon'a (An den Chef der Ottomanischen Flone Ottomanischen Admiral Souchon), 24 Ekim
1 9 14; Wangenheim Enver'in yazılı talimatının bir kopyasını 24 Ekim 1 9 14'te almıştır, PA/AA, R
2123; BA-MA, RM5-2308, Wangenheim to Auswartiges Amt, 24 Ekim 1 9 14, no. 1 1 01; PA/AA,
R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 25 Ekim 1 9 14, no. 820; BA-MA, RM41J-456, yaprak 247 ve
arka yüzü, Enver'den Humann'a (Humann'ın elyazısıyla kopyası), 24 Ekim 1 9 14; PA/AA, R
1 9 14, Wangenheim'dan Auswartiges Amt'a, 25 Ekim 1 9 14, no. 1 1 07'de Wangenheim Enver
Paşa'dan yazılı bir talimat alınmasında ısrar eniğini vurgulamıştır. Bu belge, Almanya'nın Osman­
lıları savaşa girmeleri yönünde kandırdığı şeklindeki sonraki iddialardan koruyacaktı; PA/AA,
R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 25 Ekim 1 9 14, no. 826.
84 PA/AA, R 1 9 1 4, Wangenheim'dan Auswartiges Amt'a, 24 Ekim 1 9 14, no. 1094.
85 PA/AA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 24 Ekim 1 9 14, no. 816. Heyete General Bronsart
von Schellendorf ve Binbaşı Hakkı Bey başkanlık edecekti.
86 PA/AA, R22403, Falkenhayn'dan Auswartiges Amt'a, 25 Ekim 1 914, no. 7658.
87 BA-MA, RM40-456, 247. sayfa ve tersi, 24 Ekim 1 9 14; PA/AA, R 1 9 1 4, Wangenheim'dan
Auswartiges Amt'a, 25 Ekim 1 9 1 4, no. 1 1 07; PA/AA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 25
Ekim 1 914, no. 826.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 203

Dolayısıyla Enver, Halil'in göreviyle ilgili olarak önemsemez bir ton


benimsemiş olsa da, Osmanlı liderleri Halil Bey'in savaşa girilmesine karşıt
görüşleri şahsen dile getirmesini sağlayarak birkaç gün daha zaman kazan­
mayı umuyorlardı.
Aslında, Enver'in 24 Ekim'de Souchon'a verdiği yetki de bir donanma
saldırısı emri niteliği taşımıyordu. Souchon hala Wangenheim'ın yeşil ışık
yakmasını bekliyordu, "ancak büyükelçinin tavrına uygun olarak harekete
geçebileceğini, çünkü siyasi durumu bağımsız olarak değerlendiremediğini"
belirtmişti.88 Fakat Enver'in emri, Babıali'nin, Berlin'in savaşa dahil olunma­
sı çağrılarına gösterdiği etkin direnişin son bulduğunu gösteriyordu.
Souchon'un Karadeniz'e açıldığında bir olay çıkarmaya niyetli olduğu her ha­
lükarda belliydi. Amiral "Rus filosuyla ya da Rus filosunun bir bölümü ile el­
verişli koşullarda karşılaşacak olursa, deyim yerindeyse, topların kendi ken­
dine ateş almasını engellemeyecekti. " 89
Bu arada son günlerde İstanbul'dan gelen haberler Auswiirtiges Amt'ta
rahatsızlık yaratmıştı. Berlin bilhassa Osmanlı'nın Rusya'ya karşı saldırısı­
nın, büyük umutlar bağlanan bir neticeyi, Müslümanların tebası oldukları iti­
laf devletlerine karşı ayaklanmalarını doğurmaması ihtimalinden huzursuz
olmuştu. Eğer Rusya'nın bu saldırıyı bir Alman harekatı olarak yorumlarsa
bu ihtimalin gerçekleşmesi pek de şaşırtıcı olmazdı. Sonuçta Auswiirtiges
Amt, tüm dünyada Müslümanlar üzerinde daha büyük bir etki yaratmak
amacıyla, Osmanlı'nın Mısır'da Britanya'ya karşı sefer düzenlemesi için bas­
kı yapmaya başladı. Fakat Wangenheim, hazırlıklar henüz tamamlanmadığı
için Mısır'a karşı aceleyle bir sefere girişmenin bütünüyle ihtimal dışı görün­
düğünü tekrarlamıştı. Ancak Rusya'ya karşı "hemen hemen tümüyle Goe­
ben" tarafından gerçekleştirilecek olan bir donanma saldırısının ardından bir
kara harekatı düzenlenmesi gerektiği konusunda üstleriyle aynı fikirdeydi.
"Aksi takdirde Rusya'nın, filonun saldırısını yalnızca bir Alman harekatı ola­
rak yorumlaması riskiyle karşı karşıya kalırız. Rusya Türkiye'ye savaş ilan et­
meyebilir bile. ,,90
Ekim 1914'e gelindiğinde Berlin'in Osmanlı liderliği karşısında gide­
rek artan sabırsızlığı, Alman Büyükelçi Wangenheim'a da bulaşmıştı.
Auswiirtiges Amt, Wangenheim'ı doğrudan kontrol edebilmek ve onu savaşa
katılım konusunda daha sert bir çizgi benimsemeye zorlamak amacıyla say-

88 BA-MA, N 156-2, yaprak 2, Souc:hon'un notu, 25 Ekim 1914.


89 A.g.e.
90 PNAA, R1914, Wangenheim'dan Auswartiges Arnt'a, 26 Ekim 1 914, no. 1 1 13.
204, harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

gın bir diplomat olan Richard von Kühlmann'ı İstanbul'a özel görevle gön­
derdi.91 Bu hamle etkili oldu, Wangenheim'ın katı, tavizsiz tavrı yumuşama­
ya başladı. Genel olarak iki devlet arasında, özel olarak da Enver ile Wangen­
heim arasında iletişimi kolaylaştırmak için titiz bir çaba sarf eden Humann,
Ekim'in son haftasında, Osmanlı'nın Karadeniz'de düzenleyeceği harekatın
yaklaşması karşısında sızlanıyordu:

Olaylar dün sabah düşündüğümüzden daha hızlı gelişmiş bulunuyor, şim­


di birden ilk 'aşama'nın sona ermesiyle karşı karşıya kaldık.
Burada elçilikte, Kühlmann Rusya'ya saldırılması [Losschlagen) konu­
sunda kuvvetli baskı icra ediyor. Argümanı şöyle: Berlin emirleri verdi, şim­
di de büyükelçi harekatın gerçekleştirilmesinin icabına bakmalı ... Kühl­
mann amiralin [Souchon] artık bir tercihi olmadığına inanıyor, çünkü ha­
rekat oldukça siyasi bir şey ve askeri açıdan ancak tali bir önem taşıyor; hü­
kümetin [Reichleitung) emri böyle!92

Humann da tıpkı Wangenheim gibi, Osmanlı'nın şartlarını Kühlmann


ya da Berlin'e kıyasla daha derinden kavrıyordu. Osmanlı liderlerinin, yüzle­
rini itilaf devletlerine çevirmeyecek kadar Almanya'ya bağlı olduğuna ve
Wangenheim tarafından sıklıkla dile getirilen sebepler yüzünden silahlı taraf­
sızlık politikasının Almanya'nın savaştaki çabaları açısından yararlı olduğu­
na inanıyordu. Humann'a göre Wangenheim, "bu zamanda harekete geçme­
nin aptalca" olduğuna bile inanıyordu, fakat Humann, "Ama Bedin böyle is­
tiyor! Ve bunu değiştirmek için Wangenheim'ın yapabileceği bir şey yok" di­
yordu. Humann'ın düşündüğü kadarıyla ancak Rusya'nın Karadeniz donan­
masının tümüyle ortadan kaldırılması bir deniz çatışmasını haklı çıkarabilir­
di. Bu ise neredeyse imkansızdı.93

RUSYA'YA DENİZ SALDIRISI, 27-3 1 EKİM 1914


Amiral Souchon 27 Ekim 1914'te, açıkça Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya
arasında savaş çıkarmak amacıyla Osmanlı filosunu Karadeniz'e çıkardı.
Souchon, denizden Wangenheim'a manevranın "donanma tatbikatı kisvesi
altında [unter Vorwand Flottenmanöver] " gerçekleştirildiğini ve "anlaştıkla­
rı üzere Enver'den gelecek telgraf sonrasında ya da uygun bir fırsatını buldu­
ğunda Rus filosuna saldırmaya" niyetli olduğunu bildirdi.94

91 BA-MA, RM5-2308, Capelle'den Tirpitz'e, Telephondepesche, 6 Ekim 1 914.


92 BA-MA, RM40-457, yaprak 308-12, Humann'dan Busse'ye, 25 Ekim 1 914.
93 A.g.e.
94 BA-MA, RM5-2308, yaprak 1 -3, Souchon'dan amiralliğe, 27 Ekim 1 914; PNAA, R22403,
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 205

Souchon denize açıldığında, Enver'in ya Rus sahillerine saldırması yö­


nündeki mühürlü emri açması ya da başkentteki siyasi duruma bağlı olarak
emirleri açmaması yönünde vereceği telsiz talimatını beklemeye başladı.
Souchon'un yazılı yetki olmaksızın saldırı düzenlemesi için üzerinde anlaşılan
sinyal buydu. Fakat Enver bir kere daha kararını değiştirdi. Telsizle talimat
göndermedi ve böylece nihai kararın sorumluluğunu Alman amiralin sırtına
yükledi.95
İki gün sonra, 29 Ekim sabahının ilk saatlerinde Souchon Wangen­
heim'a, önceki gün "Rus filosunun Türk filosunun tatbikatını sürekli taciz et­
tiğini" ve 29 Ekim günü "çatışmaların başladığını" bildirdi.96 Alman-Os­
manlı filosu, iddia ettiği üzere (birazdan göreceğimiz üzere asılsız bir iddiay­
dı bu) "İstanbul Boğazı önünde düşmanca faaliyetlere girişmiş" iki Rus savaş
gemisini, mayın döşeyen Prut ile gambot Kubanetz'i batırmıştı. Amiral,
Goeben'in Karadeniz'deki Sivastopol limanını başarıyla bombaladığını da
eklemişti.97 Souchon'a göre Prut, İstanbul Boğazı'nın kuzey ağzına döşenme­
si amaçlanan 700'den fazla mayın taşıyordu ve bu durum "Türk saldırısını
haklı çıkarmaktan" öteye gidiyordu. 98 İstanbul'daki yetkili makamlara
Rusya'nın Osmanlı filosuna saldırdığını iddia eden bir rapor dağıtıldı.99
Aynı gün Sadrazam Said Halim Paşa, Enver'den Rus donanmasının
Karadeniz'de eğitim manevraları gerçekleştiren Osmanlı filosuna saldırdığını id­
dia eden kısa bir bilgi notu aldı. Fakat haberler bütünüyle kötü değildi. Osman­
lı kuvvetleri hasara ya da kayba uğramamıştı, gemiler bir düşman gambotunu

Zimmermann'dan Jagow'a, 27 Ekim 1 914, no. 842.


95 BA-MA, RM40-1 84, yaprak 1 09, Akten des Sonderkommandos der Marine in der Türkei, Kritis­
che Stellungnahme des Admirals Souchon zum türkischen Operationsplan Herbst 1 914, 5 Hazi­
ran 1 924.
96 PNAA, R 1 914, Wangenheim'dan Auswiirriges Amt'a, 29 Ekim 1 9 1 4, no. 1 146; PNAA, R22403,
Zimmermann'dan Jagow'a, 29 Ekim 1 914, no. 858.
97 BA-MA, RM5-2308, Wangenheim'dan Auswiirriges Amt'a, 29 Ekim 1 914, no. 1 159; BA-MA,
RM5-2308, Wangenheim'dan amiralliğe 30 Ekim 1 914'te ulaşmış; BA-MA, RM40-54, yaprak
28, Souchon'dan Etappe'a, 29 Ekim 1 914; BA-MA, RM40-54, yaprak 29, Souchon'dan Etappe'a,
30 Ekim 1 914; PNAA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 30 Ekim 1 9 14, no. 870. Gambot
Kubanetz Odessa'da, Prut Sivastapol limanında batırıldı. Rus gambotu Donetz de dahil olmak
üzere birkaç gemi daha batırıldı ya da hasara uğratıldı, bkz. BA-MA, RM5-2308, Souchon'dan
Wilhelm'e, yaprak 104, 3 Kasım 1914. Ayrıca bkz. Halpern, Naval History of World War I, s. 63.
98 PNAA, Rl 914, Wangenheim'dan Auswiirriges Amt'a, 30 Ekim 1914, no. 1 1 63; PNAA, R22403,
Zimmermann'dan Jagow'a, 31 Ekim 1 914, no. 878. PNAA, R 1 914, Wangenheim'dan Auswiirti­
ges Amt'a, 3 1 Ekim 1 9 1 4, no. 1 1 74, ayrıca BA-MA, RM5-2308 içinde; PNAA, R22403,
Zimmermann'dan Jagow'a, 1 Kasım 1 914, no. 889.
99 Rapor şurada açıklanmıştır: Akbay, Birinci Dünya Harbi'nde Türk Harbi, 1. cilt, Osmanlı
lmparatorluğu'nun Siyasi ve Askeri Hazırlıkları ve Harbe Girişi, 218.
2o6 harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

ve bir torpido gemisini banrmayı başarmışlar, mürettebannı da esir almışlardı.


Başka bir deyişle Rus "saldırısı" başarılı bir şekilde geri püskürtülmüştü. 100
Enver iki gün sonra, sadrazama Karadeniz'de meydana gelmiş olayla­
rı resmi kanallar üzerinden tahrif edilmiş bir şekilde anlattı. İfadelerinin, ça­
tışma sırasında esir alınan Rus subayları ile mürettebatının yaptığı açıklama­
lara dayandığını iddia ediyordu. Enver, saldırının başını çeken Rus donanma
komutanlarının önceden İstanbul'daki Rus büyükelçilik yatında hizmet ver­
diğini ileri sürüyor, saldırının Rusya'nın uzun süredir yapmakta olduğu bir
plana dayandığını ima ediyordu. Bu önemli bir değerlendirmeydi, çünkü
Rusya'nın İstanbul ve Boğazlar'ı işgal edeceği yönündeki asırlık tehdidi can­
landırıyordu. Enver şöyle devam ediyordu:

Rus üserasının isticvabı için gönderilen heyetin netice-i tahkikatında


Sivastopol'dan bir filo 13 Teşrin-i Evvel 330'de beraberinde üç taht el-ba­
hir da bulunduğu halde cenuba müteveccihen hareket etmiş. 15 Teşrin-i
Evvel'de de yeniden iki yüz torpil vaz'ıyla 15 Teşrin-i Evvel 330'dan beri ih­
zar olunan Prut sefinesi cenub istikametine hareket etmişdir. Sivastopol'da
yalnız o havaliyi muhafaza edebilecek mikdarda sefine-i harbiye bırakıl­
mışdır. Zabitan ve efradın ifadelerine ... (göre] donanmamızın bir kısmının
Karadeniz'de bulunub kısm-ı küllisinin Boğaz dahilinde bulunmasına naza­
ran Rusların Boğaz'a torpil atarak Karadeniz'deki zayıf bulunan filomuza
taarruz etmek ve bu suretle Boğaz dahilinden bera-yı muavenet çıkacak do­
nanmamızın torpillere çarpdırılarak mahv-ü-tahrib edecekleri anlaşılmış­
dır. İşbu sefine kapudanlarının iki üç sene evvel İstanbul maiyet vapurunda
bir iki sene bulundurularak Boğaz hakkında malumat-ı mükemmele sahibi
olduğu ve iki yüz elli kadar mürettebatından biri mecruh dört zabit, bir ta­
bible yetmiş iki kişinin İzmit'e nakl olundu. 101

Karadeniz'de imparatorluğun savaşa girmesine sebep olacak bir Os­


manlı-Rus çatışması, Said Halim'in kaçınmak için çok çabaladığı bir geliş­
meydi. Berlin ile Viyana'nın Osmanlı İmparatorluğu'nu faal bir biçimde sava­
şın içinde görmeyi çok arzuladığını bilen sadrazam, Ağustos ayının ikinci ya­
rısından itibaren Osmanlı'nın Karadeniz'de donanma manevraları gerçekleş­
tirmesine karşı çıkmıştı. Said Halim eline ulaşan raporların, olayın gerçekleş­
me biçimini tahrifi amaçladığına kani olmasa bile, bu ihtimalden kuşku duy­
muş olması muhtemeldir.

100 BOA, A.VRK, 793/29, Başkumandan Vekili Enver'den Sadaret'e, 16 Teşrin-i Evvel 1 330/9 Zilhic­
ce 1 332 (29 Ekim 1 914).
101 BOA, A.VRK 794/32, Başkumandan Vekili Enver'den Sadaret'e, 18 Teşrin-i Evvel 1 330 (31 Ekim
1 914).
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 207

Alman Büyükelçiliği'nde Wangenheim, Sadrazam Said Halim Paşa ile


Maliye Nazırı Cavid Bey'in Meclis-i Vükela'da, savaşın patlak vermesini pro­
testo edip bunu birkaç kabine üyesinin komplosu olarak yorumladıklarını
öğrenmişti. 102 Dahası, Said Halim "bu saldırgan hareketin sorumluluğunu
üstlenmeye" karşı çıkmıştı. 103 Cemal ile Enver ise onun tersine amirale tebrik
notları göndermişlerdi. 104 30 Ekim 1914'te Babıali, olayı Osmanlı filosuna
düzenlenmiş bir Rus saldırısı olarak tanımlayan bir kamuoyu bildirisi yayın­
ladı; bildiride "Rus filosunun filomuzun küçük bir kesimine karşı gerçekleş­
tirdiği bu düşmanca eylemi Osmanlı Hükümeti bütün kuvvetiyle protesto
edeceğine hiç kuşku yoktur" deniliyordu. 105 Böyle bir bildiri, kamuoyuna
karşı Rusya'nın düşmanca tasarılar geliştirdiği yönünde yaygın olarak kabul
gören görüşü doğruluyordu. İtilaf devletlerine göre bu açıklama, Babıali'nin
onlara karşı savaşmaya kararlı olduğuna hiç kuşku bırakmıyordu. İstan­
bul'daki itilaf devletleri büyükelçileri Maurice Bompard, Michael Nikolaevi­
ch Giers ile Louis Mallet derhal ayrılmak istediklerini belirtip pasaportlarını
istediler. 106
Cemal Paşa, Rusya'nın bir saldırı düzenlediği yalanının ortaya çık­
maması için Rus savaş esirlerinin tam bir tecrit altına alınmasının icabına
bakmıştı. Olabildiğince çabuk bir biçimde Rusları saldırgan olarak sunmak
üzere Karadeniz saldırısıyla ilgili resmi bir açıklama yayınlama fikri de ona
aitti: "Yarın matbuat ile bir beyanname-i resmi neşr edilmesi dahi pek mu­
sib olur. Her halde Rusları en evvel mütecaviz göstermek pek ala olur. " Bü­
yük Güçler'e Rusya'nın "saldırısını" kınayan bir protestoda da bulunula­
caktı. 107

102 PNAA, R 1 914, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 30 Ekim 1914, no. 1 1 60, ayrıca BA-MA,
RM5-2308'de, yaprak 23; PNAA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 30 Ekim 1914, no. 875.
103 BA-MA, RM40-454, yaprak 296 ve tersi, Wangenheim'dan Souchon'a, 30 Ekim 1914.
104 Telsizle gönderilen iki mesaj da şurada bulunabilir: BA-MA, RM40-454, yaprak 297,
Okmeydanı'ndan Souchon'a, 30 Ekim 1 9 1 4 ve a.g.e., Enver'den Souchon'a, 30 Ekim 1 914.
105 "Le Gouvernement Imperial protestera sans doute avec la derniere vigueur conrre cer acte hostile
dirige par la flotte russe conrre une minime partie de notre flotte." Bkz. PNAA, R 1 9 1 4,
Wangenheim'dan Auswiirtiges Amr'a, 31 Ekim 1 914, no. 1 1 75, ayrıca şurada: PNAA, R22403,
Wangenheim'dan Auswiiniges Amt'a, 31 Ekim 1914, no. 1 1 75.
106 PA/AA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 3 1 Ekim 1 9 1 4, no. 8 90; PA/AA, R22403,
Zimmermann'dan Jagow'a, 2 Kasım 1 914, no. 907.
107 ATASE, BDH, Klasör 87, Yeni Dosya 449, Fihrist 1-1, Ahmed Cemal'dan [Enver'e?], 16 Teşrin-i
Evvel (29 Ekim 1914).
2o8 harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

OSMANLI'NIN SAVAŞA GİRİŞİ VE BUNUN ALMAN-OSMANLI


İLİŞKİLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Enver, 31 Ekim akşamı eski dostu Hans Humann'ı son gelişmeleri tartışma­
ya davet etti. Humann bu görüşmede, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 27 üye­
sinin bir sonraki hamleyle ilgili görüş birliği sağlamak üzere toplandığını öğ­
rendi. 17 üye Rusya'ya karşı savaş lehinde oy kullanmış, 10 üye savaşa karşı
çıkmıştı. Enver'e göre bu toplantı sırasında, Rus filosunun İstanbul ile
Boğazlar'a karşı saldırıya hazırlık amacıyla İstanbul Boğazı'nın Karadeniz'e
çıkışını mayınlamaya niyetli olduğunu gösteren kanıtlar ortaya konmuştu. 108
Bu belgelerin tam olarak ne içerdiği belirsizliğini korumaktadır, fakat bunlar
tümüyle uydurulmuş olmasa da, kesinlikle manipüle edilmiş bilgilerdi. 109 Fa­
kat bu toplantının çok mühim bir nitelik taşıdığı söylenebilir, çünkü İttihat ve
Terakki henüz savaş zamanının gelmediğine karar verip olayların gelişimini
tersine çevirmek üzere adımlar atabilirdi. Dahası o akşam yapılan toplantıya
katılmış olanların sunulan belgelere inanmış olması ihtimal dışıdır. 3 1
Ekim'de alınan savaş kararı, Rusya ile kaçınılmaz olan askeri çatışmanın vak­
tinin geldiği kanısından doğmuştu.
Humann, Enver Paşa'yla yaptığı toplantıda Meclis-i Vükela'nın o gün
iki kez toplandığını da öğrenmişti. Bu toplantıların ilkinde sadrazam, dört
nazırla birlikte istifasını sunmuştu. Öğleden sonra, bir İttihat ve Terakki he­
yeti sadrazamla görüşmüş, ona Rusya'nın saldırmış olduğunun "kanıtı"nı
gösterip istifasını çekmesini, görevde kalmasını rica etmişti. Öğleden sonra
geç saatlerde toplanan Melis-i Vükela'ya da sözde Rusya'nın sorumlu oldu­
ğunu gösteren kanıtlar sunulmuştu. Ayrıca Enver, kredi anlaşması sırasında
söz verdikleri üzere kendisi, Cemal, Halil ve Talat'ın savaş kararının arkasın­
da durduğunu açıklamıştı. Said Halim Paşa'ya yönelik bir taviz olarak Rus
hükümetine yatıştırıcı bir nota gönderilecekti. Humann daha önceki endişe­
lerine rağmen, böyle bir nota fikrine şiddetle karşı çıktı. Bunun Amiral
Souchon'un "itibarını zedeleyeceğini", Osmanlı kamuoyunu Almanya'ya
karşı çevireceğini söyledi. Enver'e, "beklemekten ve vaatlerden yorgun düşen
108 PNAA, R2123, 3 1 Ekim 1 914, Verrrauliche Mitteilungen vom 3 1 . Oktober 1 914, ayrıca bkz. BA­
MA, RM40-456, yaprak 238-45. Wangenheim genellikle bu rapordan kelimesi kelimesine alıntı
yaparak bu bilgiyi Berlin'e aktarmıştır, bkz. PNAA R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 2 Kasım
1 914, no. 907, burada Wangenheim'ın telgrafı da bulunmaktadır, no. 1205.
109 Bkz. BA-MA, RM5-2308, Souchon'dan il. Wilhelm'e, bu belge Alman-Osmanlı filosunun hiçbir
karşılaşma olmaksızın Rusya sahiline doğru seyrettiğini ve 29 Ekim sabahı ateş açtığını göstermek­
tedir. Rusya'ya karşı bir deniz saldırısı düzenlenmesi için aylar süren tanışmalar da Rus filosunun
Osmanlı sularında kışkırtmalarda bulunduğu iddiasını ortaya koyuyordu. Trumpener de aynı so­
nuca varmıştı: bkz. "Turkey's Entry into World War 1: An Assessment of Responsibilities", s. 379.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 209

Almanya'nın Türkiye'den yüz çevirmesi halinde imparatorluğun ölümünün


kesin olduğu" uyarısında bulundu. Enver'den Rusya'ya gönderilecek notayı
yeniden değerlendirmesini, Osmanlı İmparatorluğu aleyhine bir Alman-Rus
anlaşmasının Alman-Rus çatışmasını bitirebileceğine işaret etti. Bu tehdide
rağmen Enver geri adım atmayarak notaya karşı çıkma konusunda kabinede
tek başına kaldığı cevabını verdi. 1 10 Humann'ın tehdidi, yalnızca bir kereliği­
ne bu kadar açık dile getirilmiş olsa da, 2 Ağustos'ta ittifak antlaşmasının im­
zalanmasından beri iki müttefik arasındaki müzakere sürecinin her aşamasın­
da kendini hissettirmişti.
Hükümetin notasında, Said Halim Paşa, Osmanlı makamlarının "Rus­
ya filosunun kışkırttığı düşmanca bir eylemin iki ülke arasındaki dostane iliş­
kilere zarar vermesinden derin bir üzüntü duyduğu" belirtiliyordu. Sadra­
zam, gelecekte bu tür vakalar yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınacağı
vaadinde bulunmuştu. Osmanlı filosuna artık Karadeniz'de manevra yapma
izni verilmeyeceğini belirtmiş, Rus filosunun da aynı şekilde Karadeniz'de de­
niz harekatları düzenlemekten sakınacağını umduğunu belirtmişti. 111
Humann'ın kaygılanmasına hiç gerek yoktu. Rus hükümeti sadraza­
mın yatıştırıcı notasını cevapsız bıraktı. Diplomatik görevlilerini geri çağırıp
Erzurum'da Rus-Osmanlı sınırında saldırı düzenledi; bu arada Britanya ve
Fransa savaş gemileri Çanakkale Boğazı'nın güneyinden Çanakkale'ye, Kı­
zıldeniz'de de Akabe'ye ateş açtılar.112 Meclis-i Vükela 10 Kasım'da Rusya ile
müttefikleri Britanya ve Fransa'ya savaş ilan etti. Birkaç gün sonra Belçika,
Karadağ ve Sırbistan'a da savaş ilan etti. Meclis-i Vükela'nın savaş ilanında,
Rus filosunun "torpil dökmek vazifesiyle" İstanbul Boğazı'na doğru seyre­
derken "bir kısmı Karadeniz'de manevra icra" eden "Donanma-yı Hüma­
yun'a" ateş açtığı belirtiliyordu. Osmanlı savaş gemileri bundan sonra ateş
açmışlardı. Meclis-i Vükela'nın açıklamasına göre, hükümet olayı bir soruş­
turmayla çözmeye çalışmış, fakat Rus hükümeti, buna yardımcı olma ve so­
nucunu bekleme yerine imparatorluğa saldırmayı tercih etmişti. 1 13 Fakat da-

110 PNAA, R2123, 31 Ekim 1914, Vertrauliche Mitteilungen vom 3 1 . Oktober 1914, ayrıca bkz. BA­
MA, RM40-456, yaprak 238-45; PNAA, R22403, Zimmermann'dan jagow'a, 2 Kasım 1914, no.
907, burada Wangenheim'ın 1205 no.'lu telgrafı da vardır.
111 IBZI, il. dizi, cilt 6/1, no. 445, Sazonof'dan lzvolskii ve Benckendorff'a, 1 Kasım 1 914, 355.
112 ATASE, BDH, Klasör 87, Yeni Dosya 450, Fihrist 5-2, Emin Bey'den (Said Halim namına) Har­
biye Nezareti'ne, 30 Teşrin-i Evvel 1 330 ( 1 2 Kasım 1 9 14); IBZI, il. dizi, cilt 6/1, no. 446,
Sazonof'dan lzvolskii ve Benckendorff'a, acil, 1 Kasım 1914, s. 355-6.
113 BOA, MV237/90, 28 Teşrin-i Evvel 1330/21 Zilhicce 1 332 ( 1 0 Kasım 1914); BOA, BEO.NGG
171, Hariciye Gelen, 323983, 30 Teşrin-i Evvel 330/23 Zilhicce 1332 ( 1 2 Kasım 1914), burada
bkz. Enver'den Said Halim'e, 3 Teşrin-i Sani 330/28 Zilhicce 1 332 ( 1 6 Kasım 1914), no. 3987.
210 harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

ha önce de gördüğümüz gibi, kabinede bu "Karadeniz Vakası"na gerçekten


inanan bir kişinin bile var olduğu kuşkuludur. En azından Cemal Paşa, Enver
Paşa, Halil Bey, Said Halim Paşa ve Talat Bey hikayenin aslını biliyorlardı.
Radoslavov hükümetinin Rusya'nın İstanbul'a karşı silah başına geçil­
mesi yönünde yaptığı baskıya dirayetle direndiğini öğrenmek Osmanlı lider­
lerini hatırı sayılır derecede rahatlattı. Sofya'daki Osmanlı Büyükelçisi Ali
Fethi Bey, St. Petersburg'un resmi taleplerinin hiç de belirsiz denemeyecek bir
lisanla geri çevrildiğini, Başbakan Radoslavov'un Bulgaristan meclisindeki
özel bir toplantıda Osmanlıları dost, Sırpları düşman olarak tanımladığında
alkışlandığını öğrenmişti. Radoslavov daha sonra Sırbistan'ı en büyük düş­
man ilan etmiş ve Bulgarların da kısa süre sonra silah başına geçeceğini ileri
sürmüştü. 114
Büyük Britanya, Fransa ve Rusya'ya karşı savaş ilan etmiş olan Os­
manlılar buna karşılık halihazırdaki ittifak koşullarının kendi lehlerine iyileş­
tirilmesi çağrısında bulunuyorlardı. İttifak antlaşmasının imzalanması sıra­
sında, antlaşmanın en az beş yıllık bir süreyi kapsamasını talep etmişler, Al­
manlar ise bunun sadece savaş süresince geçerli olması talebini öne sürmüş­
lerdi. 115 Osmanlılar deniz saldırısının ardından şimdi, antlaşmanın süresinin
beş yıldan on yıla çıkarılmasını talep ediyorlardı. Halil Bey kabinenin ricası­
nı Wangenheim aracılığıyla iletmişti; Wangenheim de öneriyi destekliyor, ka­
bul edilmesi tavsiyesinde bulunuyordu. Osmanlılar ayrıca antlaşmanın, yal­
nızca Rusya değil, Britanya, Fransa ve başka bir küçük devletler topluluğun­
dan gelecek saldırılara karşı Almanya'nın koruma sağlamasını güvence altına
alacak şekilde değiştirilmesini de talep ediyorlardı. Wangenheim, halihazır­
daki Osmanlı hükümetinin yerinde durması için antlaşmanın bu şekilde de­
ğiştirilmesi gerektiğini belirtmişti. Ayrıca, her halükarda İttifak devletlerinin
antlaşmaya ancak belirleyici bir askeri zafer kazanılması halinde uyabileceği­
ne de işaret etmişti. 116
Bedin öneriyi kabul etmekte mütereddit idi. Viyana ise onu kuvvetle
destekliyordu. Avusturya-Macaristan Büyükelçisi Pallavicini önerinin ivedi­
likle kabul edilmesi uyarısında bulunmuştu. Pallavicini'ye göre, ittifak devlet­
lerinin savaşı kazanması halinde, bunun en önemli ve somut sonuçlarından

114 ATASE, BDH, Klasör 566, Yeni Dosya 2 1 86, Fihrist 4, Ali Fethi, 12 Teşrin-i Sani 914 ( 1 2 Kasım
1 914).
115 Bkz. Dördüncü Bölüm.
116 PA/AA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 4 Kasım 1 914, no. 927. Trumpener'in Osmanlı gi­
rişimine yaklaşımıyla ilgili olarak kendisinin yazdığı şu esere bkz. Germany and the Ottoman Em­
pire, s. 1 08-13.
altıncı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 211

biri Osmanlı İmparatorluğu'yla yakın bir işbirliği kurmak olacaktı. Habs­


burgların Hariciye Nazırı Kont Berchtold da aynı şeyleri düşünüyordu. 117
Berlin'de Hariciye Nazırı Yardımcısı Zimmermann da önerinin kabul edilme­
si tavsiyesinde bulunmuştu. Fakat Jagow ile Bethmann yeni koşulların gerek­
siz, hatta tehlikeli olduğu görüşündeydiler. Gelen cevapta, "Halihazırda sür­
mekte olan dünya savaşı, büyük çapta ittifak sistemlerinin abartılması sonu­
cu patlak vermiştir. .. İttifakın bütün devletleri karşısına alacak şekilde geniş­
lemesi yeni bir koalisyonlar sisteminin oluşmasına yol açacaktır ki, bundan
tümüyle kaçınmaya çalışıyoruz." Şansölye beş yıllık bir süreyi kapsayan hali­
hazırdaki antlaşmada, bu sürenin dolmasını takiben tarafların onayıyla beş
yıl daha uzatma sağlayabilecek bir madde olduğuna da işaret etmişti. Dolayı­
sıyla antlaşmada değişikliğe gidilmesi gerekmiyordu. 118
Berlin'in öneriyi reddetmesi İstanbul'da sert bir tepkiyle karşılandı.
Wangenheim ateş püskürüyordu: İmparatorluğun siyasi istikrarı için antlaş­
manın mutlaka yenilenmesi gerekiyordu:

Enver ve arkadaşları ittifak antlaşmasının süresini uzatmayı ve kredi ant­


laşmasını iyileştirmeyi sadrazam, Cavid ve onların destekçilerini memnun
etmek için istediklerini ifade ettiler. Berlin'den olumlu bir cevap alacakları­
na güvenmişlerdi. Şu an itibarıyla onlara olumlu bir cevap verememiş ol­
mamız, burada gerilimi günbegün artırıyor. Sadrazamla şahsen görüşebil­
miş değilim.119

Wangenheim'ın aktardığı biçimiyle Osmanlıların tepkisi sonuç verdi


ve Bedin kararını tersine çevirdi. Bethmann büyükelçiye antlaşmanın 1920'ye
kadar uzatılmasını ve taraflardan biri feshetmezse, otomatik olarak 1926'ya
kadar yenilenmesini kabul ettiğini, Said Halim Paşa'ya bildirmesi talimatı
verdi. 120 Bir görüşme sürecinin ardından Said Halim ile Wangenheim, yeni­
lenmiş antlaşmanın son şeklini 11 Ocak 1915'te imzaladılar. 121 Said Halim,
Almanya'nın "bütün savaş boyunca" imparatorluğu mali olarak destekleye­
ceği yönünde " bir taahhütte bulunan bir mektup" gönderilmesinde de ısrar
ediyordu. Auswiirtiges Amt mektubu hemen gönderdi. 122

117 PNAA, R22403, Zimmermann'dan Jagow'a, 5 Kasım 1 914, no. 960.


118 PNAA, R1915, Bethmann Hollweg'den Auswiirriges Amt'a, 5 Kasım 1 914, no. 97.
119 PNAA, R22403, Zimmermann'dan Bethmann Hollweg'e, 8 Kasım 1 9 1 4, no. 80, Wangenheim'ın
1 262 no.'lu telgrafı iletilmiştir, ayrıca Zimmermann'ın onayladığı yorumlarını da içerir.
120 PNAA, R22403, Bethmann Hollweg'den Wangenheim'a, 9 Kasım 1 9 1 4 (taslak), no. 100.
121 Antlaşmanın metni şurada yayınlanmıştır: Kuneralp, Recueil des Traites, Conventions, Protoco­
les, 1. cilt, 1 903- 1 9 1 6, s. 3 1 3-14.
122 PNAA, R22403, Zimmermann'dan Bethmann Hollweg'e, 1 7 Kasım 1 91 4, Rapor no. 1 2,
212 harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

29-31 Ekim'de Rus filosuna düzenlenen saldırının ve Rusya'nın liman


kentlerinin bombalanmasının ardından 1 Kasım 1914 'te Rus birlikleri sınırı
aşıp Erzurum vilayetine girdiler. 123 Savaşın patlak vermesiyle birlikte, itilaf
devletleri yurttaşları tutuklanmaya ve imparatorlukta düşmana ait mülklerin
tamamına el konmaya da başlanmıştı. Enver, itilaf devletleri büyükelçilikleri
ve konsolosluklarının aranması, Rusya, Britanya, Fransa ve Belçika hükü­
metlerine ait işletmelere, mallara ve girişimlere el konması talimatı çıkarmış­
tı. Enver Paşa, Sadrazam Said Halim Paşa'dan bu emirlerin yerine getirilme­
sinde devlet memurlarının ordu subaylarına yardımcı olması ricasında bulun­
muştu. 121ı Babıali'nin resmi bir savaş bildirisi yayınlaması öncesinde, merkezi
Hama'da (bugünkü Suriye) bulunan Dördüncü Ordu, 2 Kasım'da konsolos­
lar ve konsolosluk personeli de dahil olmak üzere Belçika, Britanya, Fransa
ve Rusya vatandaşlarını da tutuklamaya başlamıştı. 125
Dahiliye Nazırı Talat Bey, Enver'in Rus vatandaşlarına ait olan gemi­
lerin yanı sıra İngiliz ve Fransız gemilerine de el konması yönündeki talimatı­
na katılıyordu. Fakat Rusya'ya ait olan işletmeler hariç yabancı işletmelerin,
Meclis-i Vükela bunlarla ilgili kapsamlı bir karar alıncaya dek kendi halleri­
ne bırakılması gerektiğini düşünüyordu. 126 Talat'ın yaklaşımı kabine tarafın­
dan onaylanıyordu, kısa bir süre sonra, 15 Kasım 1914'te de düşman memur­
ları, vatandaşları ve emlakine yapılacak muameleyle ilgili ayrıntılı bir prose­
dür hazırlandı. 127
Ağustos 1914 ila Ekim 1914 arasında Avusturya-Macaristan ve Al­
manya'nın Bulgaristan, Romanya ve Osmanlı İmparatorluğu'nu kendi safla­
rında savaşa çekme yönündeki girişimleri başarısızlığa uğramış, aynı dönem­
de, Berlin'in Osmanlı'nın derhal savaşa girmesi yönündeki baskıları artmıştı.
Almanya, müttefiki savaş meydanında kendisine katılıncaya dek başka yar­
dımda bulunmaya niyeti olmadığını açıklamakla kalmadı, Osmanlı'nın sefer-

Wangenheim'ın ricasını, Zimmermann ve Jagow'un buna verdiği desteği aktarır. (Vurgular oriji­
naldir.)
123 BOA. A.VRK 794/33, Talat'tan Said Halim'e, 19 Teşrin-i Evvel 1 330 (1 Kasım 1 914), Erzurum
vilayetinden gelen üç telgraf sunulmuştur.
124 BOA, A.VRK 794/35, Enver'den Said Halim'e, 19 Teşrin-i Evvel 1330 (1 Kasım 1 914).
125 ATASE, BDH, Klasör 243, Yeni Dosya 1009, Fihrist 40 ve 40-1, Dördüncü Ordu Kumandanı Ze­
ki Paşa'dan Başkumandanlık Vekalet-i Celilesi'ne, Gayet Müstaceldir, 20 Teşrin-i Evvel 1 330 (2
Kasım 1 914).
126 BOA, A.VRK 794/49, Talat'tan Said Halim'e, 22 Teşrin-i Evvel 1330/15 Zilhicce 1332 (4 Kasım
1 914).
127 BOA, MV194/36, 2 Teşrin-i Sani 330/26 Zilhicce 1 332 (15 Kasım 1 914), sekiz nazırın imzasını
taşımaktadır.
alımcı bölüm:savaş yoluyla kurtuluş mu? 213

berlik hazırlıklarında kullanılan Alman personeli de geri çağırma tehdidinde


bulundu. Alman personelin ve Goeben ile Breslau da dahil olmak üzere
Almanya'ya ait malzemenin ülkeden ayrılması, komşularının tepeden tırnağa
silahlanıp tam bir seferberlik haline girdiği bir sırada imparatorluğu eski ku­
şatılmış durumuna döndürebilirdi.
Fakat daha da önemlisi, Alman-Osmanlı ittifakının bozulmasına izin
vermek, onun varlık nedeni olan uzun vadeli hedeflerden vazgeçilmesi anla­
mına gelecekti. Osmanlı liderlerinin bunu yapmaya istekli olmadığı, Said Ha­
lim Paşa'nın 1 Ekim 1914'te getirdiği, Marmara Denizi'nde Almanlara impa­
ratorluğun güvenliğinde hatırı sayılır bir rol verecek olan uzun vadeli bir Al­
man donanma üssünün kurulması önerisinde açıkça görülebilir. Bunu Os­
manlıların ittifak anlaşmasını 1920'ye dek uzatma, 1926'ya dek de yenilene­
bilir kılma yönündeki taleplerinde de görmek mümkündür.
Enver Paşa da askeri yükümlülükleri yerine getirmeksizin ittifakı koru­
ma girişimine doğrudan dahil olmuştu. Ekim 1914 gibi geç bir tarihte Alman
meslektaşlarıyla yaptığı toplantılarda ittifak devletlerinin Boğazlar'ın kapan­
masından sağladığı yararları birer birer saymıştı. Fakat önce ittifakı lağvet­
mek tehditinde bulunan, daha sonra ise itilaf devletleriyle Osmanlı İmpa­
ratorluğu'nu parçalara ayıracak bir anlaşma yaparak savaşı sonlandırma
benzeri bir şantajı müttefikine karşı kullanan Bedin baskın çıktı.
SONUÇ

Savaş Kararını Hatırlamak


Blrlnd DOnya Savaşı sırasında Hllal-ı Ahmeı'ln basbrdığı
bir propaganda kartpostalında soldan itibaren,
Alman imparatoru Kayzer Wllhelm, Avusturya Kralı 1. Joseph
ve Osmanlı Padişahı V. Mehmed Reşad. Ostte, Almanca Der Fetwah
yazısının yanında Kur'an-ı Kerlm'ln Saf SOresl'nln 13. lyetl
"Nasrun mlnallahl ve l'ethun-karlb" yazmakta.
Altta da Almanca lnglltere, Rusya ve Fransa'ya karşı
sultanın ilan ettiği "clhad" dile getirilmektedir.
S avaşın son ayında, Enver Paşa 18 Ekim 1918'de orduya şu mektubu gön­
dermişti.

İtilaf devletlerinin Makedonya cephesine düzenlediği saldırının ve


Bulgaristan'daki isyanların yarattığı gelişmeler Bulgaristan hükümetini düş­
manlarımızla ayrı bir antlaşma yapmaya zorlamıştır. Dolayısıyla Bulgaris­
tan anık müttefikimiz değildir. Müttefiklerimizle yaptığımız müzakere so­
nucu düşmanlarımıza, hep birlikte, Wilson ilkelerine dayalı barış müzakere­
leri yürütme önerisi götürdük. Savaşa Almanya, Avusturya-Macaristan ve
Bulgaristan'ın tarafında katılmamızın amacı, mümkün olduğunca fazla düş­
man birliğiyle karşı karşıya gelmek ve bu birlikleri savaşın sonucunu belirle­
yecek olan Avrupa cephesindeki savaştan uzak tutmaktı. Osmanlı ordusu ve
donanması bu amaca tam anlamıyla ve kesintisiz biçimde hizmet etmiştir.
Şimdiye kadar da birçok fedakarlıkta bulunarak bütün cephelerde bu göre­
vi tam anlamıyla yerine getirmişlerdir. Bu yeni gelişmeler sonucunda, hali­
hazırdaki hükümet istifa etmeye karar vermiştir. Bu hükümetin bir üyesi
olarak başkomutanımız Sultan V. Mehmed Reşad'dan beni de erkan-i har­
biye reisliği görevinden azletmesini istemiş bulunuyorum. 1

Osmanlılar için savaş bitmiş bulunuyordu.


1918'in ikinci yarısında ordularının yenilmesini takiben ittifak devlet­
lerinin barış teklifinde bulunmaktan başka çaresi kalmamıştı. İstanbul'da,
Ahmed İzzet Paşa başkanlığında yeni bir Meclis-i Vükela savaş dönemindeki
1 Metnin orijinali Almanca olup tarafımdan Türkçeye çevrilmiştir, bkz. ATASE, BDH, Klasör
1649, Yeni Dosya 42, Fihrist 1 ve 1 - 1 , Enver, 18 Ekim 1 91 8.
218 harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

hükümetin yerini aldı. Fakat Şubat 191 ?'den beri sadrazam (ve "paşa" ) olan
Talat, sahip olduğu gücü koruyarak yeni hükümetin oluşturulması ve icraatı­
nın denetlenmesinde ciddi roller oynadı. Yeni hükümet, itilaf devletleriyle ba­
rış koşullarını pazarlık etmek, imparatorluğu ve egemenliği olabildiğince kur­
tarmak gibi imkansız bir görevle karşı karşıyaydı. Bu görevin getirdiği bir so­
rumluluk da itilaf devletlerine karşı savaşı yöneten eski Osmanlı liderlerinin
yargılanması ve cezalandırılmasıydı. Eski hükümetin en önde gelen mensup­
ları 30 Ekim 1918'de ateşkesin resmen imzalanmasını takiben ülkeyi hemen
terk etmiş olsalar da, kabine mensuplarının çoğu gıyaben yargılandı. Savaş
dönemi liderlerinin hüküm giymeleri büyük ölçüde, itilaf devletlerini mem­
nun etmeye yaradı.
Savaş zamanındaki hükümetin yargılanmasında, Meclis-i Vükela üye­
lerine aşağıdaki suçlar yöneltildi:
1) Savaşa sebepsiz ve vakitsiz girmek.
2) Savaş ilanının ardındaki gerçek sebepleri ve olayların gelişimini
Meclis-i Mebusan'a yanlış bildirmek.
3) Seferberlik sonrası ve savaş ilanı öncesinde, itilaf devletlerinin getir­
dikleri yararlı önerileri reddederek imparatorluğun Almanya'dan hiçbir ga­
ranti almaksızın ve bir avantaj sağlamaksızın savaşa sürüklenmesine izin ver­
mek.
4) Tümüyle şahsi gerekçelerle, savaşı ehil olmayan ellere teslim ederek
milletin hayatiyetinin saçılıp gitmesine izin vermek; askeri ilme ters düşecek
şekilde bütün cephelerde aptalca harekatlara girişilmesine izin vermek.
5 ) Hukukun üstünlüğüne, insan haklarına, özellikle de Kanun-i
Esasi'nin ruhuna ve lafzına tümüyle aykırı geçici yasalar, kurallar ve yasal dü­
zenlemeler çıkararak ülkeyi bir felaket mahalline çevirmek.
6 ) Sırf bazı bireylerin konumlarını korumak için savaş sırasında cere­
yan etmiş, stratejiyle ilgisi olmayıp gizli tutulması gerekmeyen olayları hası­
raltı etmek; düşmanın vatanın bazı kısımlarını ayaklar altına almasına izin
verilmesinin yol açtığı bazı feci sonuçları halka zamanında duyurmamak.
7) Savaş yıllarında, özellikle de Rus Devrimi'ni izleyen dönemde, itilaf
devletlerinin tekrar tekrar getirdiği barış önerilerini geri çevirerek meşum so­
nuca davetiye çıkarmak.
8 ) Savaşın zorlukları karşısında halkın ihtiyacını karşılayacak önlem­
ler almak yerine, birkaç şahsın ve şirketin servet sahibi olmasını garanti altı­
na alıp, vurgunculuk yapıp, emanete hıyanet ederek ülke ekonomisini mah­
vetmek.
sonuç: savaş kararını hatırlamak 219

9) Hiçbir hukuki dayanağı ve gerekliliği olmaksızın siyasi ve askeri


sansür uygulamak suretiyle basın ve yazışma özgürlüğünü ihlal etmek ve Av­
rupa kaynaklı haber bültenlerinin ülkeye girmesini yasaklamak.
9) Şahsi özgürlükleri ve mülkiyet haklarını ihlal eden eşkıya çetelerini
destekleyerek ülke içinde idari kargaşaya sebep olarak kıyımlara katkıda bu­
lunmak. 2
Bu sorulara verilen cevaplar, sonrasında Osmanlıların savaşa girme­
siyle ilgili olarak anlatılanların çerçevesini çizmişti. ifade verenler Enver'i Al­
man diplomat ve siyasa yapımcıları ile gizli pazarlıklar yaparak imparatorlu­
ğu savaşa girmeye zorlayan kontrolsüz bir kişilik olarak tanımlamışlardı.
Enver'in bu imajı, yani Almanya'nın yanında savaşa girmeye hazırlanan sabit
fikirli bir diktatör olması, tarih yazımını ciddi bir biçimde etkilemiştir. Fakat
savaş öncesi yayınlar incelendiğinde de görüldüğü gibi, halk ya da en azından
geniş bir elit kesim Almanya ile ittifakı destekliyor, imparatorluğa bağımsız­
lığını ve ekonomik istikrarını geri kazandırma konusunda savaşı yararlı bir
seçenek olarak görüyordu.
Siyasi hatıralarını Cumhuriyet döneminde kaleme alan yazarların çoğu
Almanya ile akıbeti olumsuz sonuçlanan bir ittifakı desteklediklerini reddet­
miş olsalar da, bunlardan birkaçı daha önceleri sahip oldukları kanaatleri iti­
raf etmiştir. Bu yazarlar, savaş öncesinde 1914'te kurulmuş Alman-Osmanlı
ittifakının fayda sağlayacağına gerçekten de inandıklarını belirtmişlerdir. Ha­
tıraları 1960'da yayınlanan, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin sadık bir mensu­
bu olan eski subay Galip Vardar İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin cevaplaması
gereken "en zor soru"nun 1914'te neden savaşa girme kararı verdiği olduğu­
nu belirtmiştir. Vardar, bu konuda, aşağıdaki açıklamayı getirmiştir:

Herkes bu savaşa Osmanlı İmparatorluğunun iktidarda bulunan İttihatçı


kabinesinin tasvibiyle girildiğini söylemekte müttefiktir. Hatta birçok kim­
seler bunda Talat, Enver ve Cemal Paşaların tesirinin daha büyük olduğu­
nu iddia etmektedir. Yine bu vaziyeti dikkatle tetkik edenler, neticeden en
evvel bir kişiyi mesul saymaktadırlar. O da Harbiye Nazırı Enver Paşadır.
Diyorlar ki: Enver Paşa, Alman İmparatoru İkinci Vilhelm'in şahsi dostu­
dur. Berlin'de Ataşemiliterliği zamanında onun itimad ve teveccühünü ka-

2 Said Halim ve Mehmed Talat Paşalar Kabine/erinin Divan-, Aliye Sevkleri Hakkında (Divaniye)
Mebusu Fuad Bey Merhum Tarafından Verilen Takrir Üzerine Bera-, Tahkikak Kura İsabet Eden
Beşinci Şube Tarafından İcra Olunan Tahkikat Ve Zabt Edilen İfadatı Muhtevidir, Meclis-i Me­
busan Matbaası, İstanbul, 1 334 ( 1 918), s. 5-6; karşılaştırınız Osman Selim Kocahanoğlu, lttihat­
Terakki'nin Sorgulanması ve Yargılanması: Meclis-i Mebusan Tahkikatı, Teşkilat-, Mahsusa, Er­
meni Tehcirinin İçyüı.ü, Divan-, Harb-i Ôrfi Muhakemesi, Temel, İstanbul, 1 998, s. 52-3.
220 harb-i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

zanmış ... Akdenizde çok müşkül bir durumda kalan iki Alman harp gemi­
sinin Göben ve Breslav, sığındıkları Çanakkale'de mayın tarlaları arasın­
dan geçerek İstanbula gelmelerine o müsaade etmiş, gemilerin amirali
Soşon'u İmparatorluk hizmetine o almış ve amiralin Türk donanmasını ça­
lıştıracağı bahanesiyle bir müddet sonra Karadenize çıkmağa o muvafakat
etmişti. O halde İmparatorluğu savaşa bizzat Enver Paşa sokmuştur hük­
müne varanlar da çok olmuştu. Bu bir hakikat değildir. Hakikat, İttihat ve
Terakki erkanının his itibariyle Almanlara taraftar olmalarında, Balkan
harbinin hazin facialarının tesiri altında kalmalarında, Rusyadan korkma­
lannda, İngiltere ve Fransaya asla güvenememelerinde, para bulmak zorun­
da bulunmalarında ve nihayet bazı hadiselerin akıntısına kapılarak, onların
da mütereddit kaldıkları Cihan Savaşına sürüklenmiş olmalanndandır. 3

Birinci Dünya Savaşı arefesinde Osmanlı İmparatorluğu'nun entelek­


tüel iklimine bir gurur, ayaklar altına alınmışlık ve intikam duygusu hakim­
di. İnsanların çektiği acılar ve Osmanlıların 1911-13 döneminde Trablus ve
Balkan Savaşları sonucu yaşadığı toprak kayıpları Müslüman muhacirlerin
ülkeye gelişinde üzücü bir biçimde kendini gösteriyordu. Dönemin yayınları
toplumu seferber etmeye ve daha feci sonuçlara karşı hazırlıklı olmaya çalışı­
yordu. Bu yayınlar psikolojik olarak hassas durumdaki bir halka duygusal bir
toplanma çağrısında bulunuyordu. Bu duygular sosyal Darwinist terimlerle
yeniden ifadelendiriliyor, Büyük Duygu gibi dergiler mutlu, onurlu bir gele­
ceğe giden yolun savaştan geçtiğini yazıyordu. Osmanlı'da karar oluşturan
kesimlerin herhalde en etkili isimlerinden biri olan Enver Paşa da dönemin
yayınlarında ileri sürülen fikirlere katılıyordu." Osmanlılar 18. yüzyılın so­
nundan beri, uluslararası güç dengesinde Batı Avrupa devletleri lehine tedri­
ci, fakat şaşmaz bir biçimde ilerleyen bir kayma gözlemliyorlardı. Reform yö­
nündeki çabalara karşın, imparatorluk Avrupa'daki teknolojik ve endüstriyel
gelişmelere hiçbir zaman başarıyla ayak uyduramamıştı. Sonuçta Osmanlıla­
rın geniş imparatorluğu giderek Avrupa'nın siyasi ve mali nüfuz alanı haline
geldi. Dolayısyla sadece diplomasi, imparatorluğun kendi içişlerinin dizginle­
rini ele alması için bir fırsat sunuyordu. Büyük Güçler arasında bir müttefik
bulmak, imparatorluğun, sıklıkla Avrupalı yatırımcıların insafına kalan siya­
si ekonomisi açısından bir ölçüde güvenliğe ve daha fazla özerkliğe kavuşma­
sını sağlayabilirdi. Osmanlıların diplomatik yalnızlıklarına son verme ve

3 Galip Vardar, Samih Nafiz Tansu ile, lttihad ve Terakki içinde Dönenler, İnkılap Kitabevi, İstan­
bul, 1 960, s. 253-5.
4 Hans Humann'la görüşmesine bkz. PNAA, R 1 914, 2 Ekim 1914, Besprechung mit Enver am 2.
Oktober 1 914; ayrıca şurada da bulunmaktadır: BA-MA, RM 40-4, yaprak 94-7.
sonuç: savaş karannı hatırlamak 221

1914'teki Temmuz Krizi sırasında Almanya ile bir ittifak kurma fırsatını ka­
çırmama çabaları, bu düşünme biçimiyle açıklanabilir.
Tarihçi, kararların alınmasında kullanılan mantık silsilesini, nadiren
karar oluşturanların kendilerinden öğrenir. Talat Paşa'nın ittifak devletleriy­
le kurulan ittifakın uzun vadede güvenlik, ekonomik kalkınma ve nihayet
ulusal iyileşme sağlamaya yönelik bir stratejinin bir parçası olduğunu vurgu­
lamış olması bu alanda verilebilecek örneklerden birisini oluşturur. Talat bu
stratejiyi ve mantığı, 23 Ekim 191?'de Ortadoğu uzmanı ve Alman hüküme­
tinin İstanbul'daki bağlantılarından biri olan Ernst Jiickh'e şöyle açıklamıştı:

Almanya ile ittifakımızı geçici bir siyasi birlik olarak görmek yanlış olacak­
tır. Türk-Alman ittifakı, bir çıkarlar toplamına dayalı somut bir politikanın
sonucudur. Üç yıllık savaş boyunca kendini kanıtlamış olan dörtlü ittifak,
Allah'ın da izniyle günün zorluklarını aşacak, ülkelerimize şanlı bir barış ve
müreffeh bir gelecek getirecektir. 5

Yalnızca Almanya ile kurulan bir ittifak bu uzun vadeli stratejinin ger­
çekleştirilmesi ihtimalini canlı tutuyordu, çünkü itilaf devletlerinin hepsinin de
Ortadoğu'da toprak kazanmakla ilgili somut hırsları vardı, hiçbiri de Osman­
lı İmparatorluğu ile samimi bir diplomatik işbirliği kurmakla ilgilenmiyordu.
Temmuz Krizi sırasında sadrazam olan Said Halim Paşa, bu anlamda
Talat Paşa'dan farklı düşünmüyordu. Franz Ferdinand'ın 28 Haziran 1914'te
suikasta uğramasının ardından Said Halim, Berlin'le ittifak kurmaya yönelik
çabalarını iki katına çıkarmıştı. Sadrazam, öncelikle Viyana'nın Saraybosna
krizi sırasında yaşadığı endişelerden yararlanmış, Yunanistan'ın Sırbistan'ı
desteklemesini garanti altına alacak bir Yunan-Osmanlı ittifakı ihtimalini
canlandırmıştı; Habsburglar için korkutucu bir ihtimaldi bu. Enver ile Talat,
Said Halim'in çabalarını devam ettirerek Avusturya-Macaristan ve Almanya
büyükelçileri Johann von Pallavicini ve Hans von Wangenheim'la bir araya
gelip Osmanlıların ittifak devletleriyle bir ittifak kurmak istediklerini anlat­
mışlardı. Enver, 22 Temmuz'da Wangenheim'la yaptığı bir toplantıda İttihat
ve Terakki Cemiyeti'nin tamamı adına konuştuğunu vurgulamıştı. Harbiye
nazırı bir Yunan-Osmanlı ittifakı, hatta Üçlü İtilaf-Osmanlı ittifakı ihtimali-
5 Ernst Jiickh Papers, Yale Üniversitesi Kütüphanesi, Kutu 2, Dosya 43, Talat Paşa'dan Ernst
Jiickh'e, 23 Ekim 1 9 1 7: "il serait errone de considerer notre alliance avec l'Allemagne comme une
combinaison politique passagere. L' Alliance Turco-Allemande est le resul tat d'une politique conc­
rete basee sur la communaute d'interets. La quadruple alliance qui a fait ses preuves durant les tro­
is annees de guerre saura, avec l'aide de Dieu, triompher des difficultes du moment et assurer iı nos
pays une paix glorieuse et un avenir de prosperite."
222 harb·i umumi eşiğinde, osmanlı devleti son savaşına nasıl girdi?

ni bir kez daha gündeme getirmişti. Dolayısıyla Enver yalnızca kendisinin


desteklediği bir politika izlemekten çok, Osmanlı'da karar oluşturan elitlerin
desteklediği bir ittifak stratejisini müzakere eden başlıca isimdi.
Dahası, itilaf devletlerine katılmaya hazır olunduğu izlenimi yaratma
politikası Kayser il. Wilhelm üzerinde istenen etkiyi uyandırmıştı. Bir açılım
yapılabileceğini hisseden Said Halim de hemen "Rusya'yı hedef alan kısa va­
deli, gizli bir Alman-Osmanlı ittifakı" yapılmasını önermişti. 6 1921 'de Ro­
ma' da suikasta uğramasından hemen önce kaleme almış olduğu, kısa süre ön­
ce bulunmuş bir yazıda Said Halim Wangenheim'la yaptığı toplantıları şöyle
anlatıyordu: "Rusya'nın planları hakkındaki tartışmalarımızda, ona
Rusya'nın saldırganlığına bir son vermenin tek yolunun Almanya ile bir itti­
fak kurmak olduğunu söyleme fırsatı buldum."7 1921'e gelindiğinde Said
Halim fikrini değiştirmiş değildi, "aslında Almanya ile ittifakı kurmanın o sı­
ralarda Türkiye için en istenebilir şey olduğunu" söylüyordu. 8 Said Halim
New York Times'a verdiği, 22 Şubat 1915'te yayınlanmış bir söyleşide,
Türkiye'de liderlerin savaşa girme kararını alırlarken, "Üçlü İtilaf güçlerinin
Türkiye ile ilişkilerine damgasını vuran ikiyüzlülükten yorulmuş olduğunu"
açıklamıştı. Eski sadrazam, Osmanlı İmparatorluğu'nun "Büyük Britanya,
Fransa ve Rusya ile ilişki kurmanın ülkenin çıkarlarına zarar verebileceğini
bildiğini" de eklemişti. Nihayetinde sadrazam, Osmanlı "halkı kaderini yaşa­
mak için bir şans istiyor" demişti. 9
Bedin antlaşmayı başlangıçta Temmuz Krizi'nin çalkantılı günlerini
atlatmaya yönelik bir önlem olarak düşünürken, Osmanlılar çok daha büyük
umutlar besliyorlardı. Onlara göre ittifak, uzun vadeli askeri güvenlik ve si­
yasi istikrar ile ekonomik kalkınmanın garanti altına alınması demekti. Elbet­
te ki burada ancak savaş sonunda anlaşılabilecek çarpıcı bir ironi vardı: İtti­
fak umdukları gibi bir istikrar dönemi başlatacağına, Osmanlıları imparator­
luğun ölüm çanlarını çalan bir savaşta yer alma taahhüdü altına soktu.
Osmanlılar Berlin'i yalnızca düşman saflarına, Üçlü İtilaf'a katılma
tehdidiyle değil, ittifak devletlerinin savaş çabalarına ciddi bir askeri destek

6 PNAA, R22402, Wangenheim'dan Auswiirtiges Amt'a, 27 Temmuz 1 914, no. 370. Ayrıca bkz.
Kautsky, Outbreak, no. 285.
7 "Au cours d'un de nas entretiens sur les agissements de la Russie, je saisis l'occasion pour lui dire que
le seul moyen de mettre fin aux agressions de la Russie serait une alliance avec l'Allemagne." Bkz.
Said Halim Paşa, L 'Empire Ottoman et la Guerre Mondiale, Editions !sis, İstanbul, 2000, s. 8.
8 "En effet, l'alliance avec l'Allemagne etait la chose la plus desirable alors pour la Turquie." Bkz.
Said Halim Paşa, L'Empire Ottoman, 8.
9 "Turkey Distrusted Allies, Says Halim", The New York Times, 22 Şubat 1 9 1 5.
sonuç: savaş kararını hatırlamak 223

verecekleri vaadiyle de kazanmışlardı. Bunu ağırlıklı olarak, Alman Büyükel­


çisi Hans von Wangenheim ve Alman askeri heyetinin reisi Otto Liman von
Sanders'le nihai ittifak müzakereleri yürüten Enver Paşa'nın çabalarıyla sağ­
lamışlardı. Ağustos-Kasım 1914 dönemindeki Alman-Osmanlı müzakereleri­
nin yeniden incelenmesi, Enver Paşa'nın, Almanya'nın askeri gücü ve panisla­
mist hayallerle gözleri kamaşmış bir savaş taraftarı olarak tanımlanmasının
oldukça yanıltıcı olduğunu ortaya koymaktadır. 1914'e gelindiğinde Enver,
Osmanlı seçkinlerin çoğunluğu gibi mevcut uluslararası sistemin Osmanlı
İmparatorluğu'nun yaşamını sürdürmesine karşı olduğu kanısındaydı. Os­
manlılara göre de, bu kötü kadere karşı çıkmak ancak Alman İmparatorluğu
ile kurulacak bir ittifak çerçevesinde mümkün görünüyordu.
Enver Paşa savaşın içine atılmaya pek de hevesli değildi: Osmanlılar
ancak üç ay süren ayak diremelerden, kandırmacalardan ve Berlin'le yürütü­
len uzatmalı pazarlıklardan sonra, Alman-Osmanlı ittifakı kopma noktasına
geldiğinde savaşa girmişlerdi. Osmanlı liderleri 2 Ağustos 1914'te Almanya
ile ittifakı garanti altına aldıklarında, çabalarını askeri bir çatışmaya girmeme
üzerinde yoğunlaştırdılar. Almanlar, özellikle de Liman von Sanders, hareke­
te geçilmesi konusunda İstanbul'a baskı yaptığında Osmanlılar, Bulgaristan'la
bir ittifak kurmak gerektiği ve seferberlik çalışmalarını tamamlamak için da­
ha fazla zamana ihtiyaç olduğu konusunda ısrar ettiler. Osmanlıları nihaye­
tinde savaşa sokan, Almanya'nın daha fazla askeri yardımda bulunmayı red­
detmesi ve Osmanlıları terk edip Rusya ile ayrı bir antlaşmaya varma tehdi­
dinde bulunması oldu.
1914 yılında Osmanlı kamuoyu, Büyük Güçler sisteminin ayakları al­
tında çiğnendikleri, kurtuluşlarının mucizeye bağlı olduğu kanaatini içselleş­
tirmişti . Bu güçlü kanaat Osmanlı diplomasisini de etkiliyordu. İmparatorlu­
ğun devlet adamları hem onlara ihanet ettiğine inandıkları bir sistemden inti­
kam almaya çalışıyorlar, hem de savaşın ulusun yenilenmesine ve kuvvetlen­
mesine zemin hazırlayacağını ümit ediyorlardı. Franz Ferdinand'ın Saray­
bosna'da suikasta uğraması, Osmanlılara tarihsel bir fırsat veren yeni bir
uluslararası dinamik başlattı. Savaş sonrasında imparatorluğun çözülmesi li­
derliğin başarısızlığının açık bir kanıtı olarak algılandıysa da, liderlerin altın­
da faaliyet gösterdiği çatılar onlarla birlikte ölmedi. Militarizm, milliyetçilik
ve modernleşme Birinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni Türk
ulus-devletinin de temel taşları oldu.

You might also like