You are on page 1of 4

II.

MİLLİ MÜCADELEYE HAZIRLIK

XIX. yüzyılın ilk yarısında bağımsızlığını kazandıktan sonra Yunanistan,


büyüme ve yayılma sevdasıyla, devamlı olarak, Osmanlı Devleti aleyhine bir
genişleme siyaseti gütmeye başlamıştı. XX. yüzyılın ilk çeyreğinde, I. Dünya Savaşı
ile birlikte yaşanan olaylar, sonuç itibarıyla tam Yunanistan’ın hayal ettiği gibi gelişme
göstermişti.

Savaşın sonunda özellikle İngiltere’nin Yunanistan lehine tavır koyması hem


İngilizlerle İtalyanların hem de İtalyanlarla Yunanlıların aralarının açılmasına neden
oldu. 1919 yılı Ocağında başlayan Paris barış görüşmelerinde, İtalya’nın karşı
çıkmasına rağmen, İngiliz hükümetince İzmir ve çevresinin Yunanlılar’a verilmesi
uygun görülmüştü.

İngiliz-Yunan diplomatik çabası İtilaf Devletlerini, bölge halkının


çoğunluğunun Rum olduğu ve onların güvenliğinin ancak Yunanistan tarafından
sağlana bileceği hususunda ikna ettiler. 1919 Mayısının 14’ünde de İzmir’in
mütarekenin 7. maddesi gereği işgal edileceğini Osmanlı Hükümeti’ne bildirdiler. Aynı
gün İzmir’in işgal edileceği haberi büyük bir infial yarattı. 15 Mayıs sabahı Yunanlılar
İzmir’e asker çıkardılar. İşgal hareketi civar kazalara da yayıldı.

Mustafa Kemal’in İstanbul’daki Faaliyetleri

5 Temmuz 1917 de Yedinci Ordu Komutanlığına atandıktan sonra Mustafa


Kemal, yöneticilere yazdığı raporlarla, şartların tamamen aleyhimize cereyan ettiğini,
milletin durumunun çok kötü olduğunu, güçlü bir ordu kurulması ve idarenin
güçlendirilmesi gerektiğini vurguluyordu. Bu görüşlerine itibar edilmeyince istifa
ederek İstanbul’a döndü. Bu sırada Veliahd Vahdettin’le birlikte bir ziyaret için
Almanya’ya gitti. Bu ziyaret esnasında M. Kemal, birlikte savaştığımız Almanların da
aslında ne kadar zor durumda olduklarını görme imkânını buldu.
Mütarekenin imzalandığı gün de Adana’daki Yıldırım Orduları Grubu
Komutanlığına tayin edildi. Ancak artık yapılabilecek pek bir şey kalmamıştı. Zira
anlaşma gereği Osmanlı orduları terhis edilecekti. O’nun komutanı bulunduğu 7. Ordu
ve Yıldırım Orduları Grubu da mütareke şartlarının icabı olarak lağvedilince, Mustafa
Kemal Paşa İstanbul’a döndü. Memleketin durumunun tahmin ettiğinden daha vahim
olduğunu gördü.

İtilaf Devletleri donanması, Dolma Bahçe Sarayı’nın önüne demirlemiş,


toplarını da saraya çevirmişti.

Buna rağmen Mustafa Kemal, ümidini hiç kaybetmemiş, yanındakilere


“Geldikleri Gibi Giderler” diyerek, geleceğe yönelik düşüncelerini bir cümleyle
ifade etmişti.

Memleketin yararına İstanbul’da bir şeyler yapabileceği düşüncesiyle Mustafa


Kemal, öncelikle Tevfik Paşa Kabinesi’nin işbaşına gelmesini engellemeye çalıştı. O,
kendisinin de içinde yer alacağı, millî gayeye daha iyi hizmet edebilecek bir kabinenin
göreve gelmesi gerektiğini düşünüyordu. Ancak mecliste yapılan oylama sonunda
güvenoyu alan Tevfik Paşa Kabinesi göreve başladı.

Mustafa Kemal, gerek milletvekilleriyle yaptığı temaslardan, gerekse padişahla


gerçekleştirdiği görüşmeden sonra, İstanbul’da bir şeyler yapmanın pek kolay
olmayacağını anlamıştı. O, bundan sonraki faaliyetlerini ikili münasebetlere ağırlık
vererek sürdürdü.

Özellikle bu sırada İstanbul’da bulunan genç subaylarla temasa geçti, ülkenin


nasıl kurtarılacağı üzerine onlarla uzun müzakereler yapma fırsatı buldu. Tam bu
sırada İngiliz Fevkalade Komiserliği, Karadeniz Bölgesi’ndeki karışıklıkları bahane
ederek hükümeti sıkıştırıyordu.

Bu gelişme zaten Anadolu’ya geçmeyi planlayan Mustafa Kemal’in işini daha


da kolaylaştırdı. 30 Nisan 1919 da Mustafa Kemal padişah emriyle IX. Ordu Kıta
Müfettişliğine tayin edildi. Mayıs ayının ilk haftası içinde tayin işleri tanımlanan
Mustafa Kemal’e hükümetçe oldukça geniş yetkiler tanınmıştı.
Gerçekten hazırlıklar süratle tamamlanmış, beraberinde götüreceği heyet bizzat
kendisi tarafından belirlenmiş, İstanbul’da vükelâ heyetinden nazırlarla ve sadrazamla
görüştükten sonra, Anadolu’ya hareketinden önce son olarak bir de padişahla
görüşmüştür.

Yıldız Sarayı’nda gerçekleşen bu görüşmede Sultan Vahdeddin görevinde


kendisine başarılar dilemiştir. Bu görüşmeyi de yaptıktan sonra Mustafa Kemal, yanına
aldığı 18 kişilik kurmay heyetiyle birlikte, 16 Mayıs 1919’da İstanbul’dan ayrılıp, 19
Mayıs 1919 sabahı Samsun’a ulaştı.

MUSTAFA KEMAL LİDERLİĞİNDE ANADOLU’DA YÜRÜTÜLEN


FAALİYETLER

1. Samsun ve Havza’daki Çalışmaları

Mustafa Kemal, Samsun’a geldikten sonra hemen çalışmalara başladı. Önce


buradaki Tümen ve Jandarma kumandanlarından Pontusçu Rumların faaliyetleri
hakkında bilgi aldı. Daha sonra Samsun mutasarrafını ve Jandarma komutanını
değiştirdi.

İstanbul’dan Samsun ve çevresindeki asayişsizliği yerinde görüp, tedbirler


almak üzere gönderilen Mustafa Kemal, Samsun’da bulunduğu altı gün içinde devamlı
çalışıyor, askerî ve idarî tertibat alıyor, sorumluluk alanıyla ve özellikle Erzurum’da
bulunan XV. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa ile sürekli haberleşiyordu.

Samsun’dan Harbiye Nezareti’ne gönderdiği ilk raporunda bölgedeki


karışıklıklara sebep olanların Türkler olmadığını, yörede çıkan olayların yegane
sorumlusunun Pontusçu Rumlar olduğunu belirtiyor, 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar
tarafından gerçekleştirilen İzmir’in işgalinin hiçbir haklı gerekçesinin bulunmadığını,
bu nedenle olayın hükümetçe her platformda, özellikle İtilaf Devletleri nezdinde
protesto edilmesini ve işgalin bertaraf edilmesi için gerekli önlemlerin tez elden
alınmasını istiyordu. O’nun Anadolu’da ne yapmayı düşündüğü ve ne yapmak istediği
daha bu ilk faaliyetlerinden ve yazışmalarından kolaylıkla anlaşılıyordu.

Mustafa Kemal’in Havza’daki, hatta bundan sonra Anadolu’daki faaliyetlerinin


eksenini, yurdun her köşesini bir bütün haline getirerek hep birlikte bir direnişi
gerçekleştirebilme esası oluşturulmuştur.

Bu maksatla O, Havza’dan Anadolu’daki mülki ve askerî erkâna gönderdiği


şifre telgraflarla yurdumuzdaki yabancı işgalinin, düzenlenecek mitinglerle, protesto
yürüyüşleriyle ve telgraflarıyla şiddetle telin edilmesini bildirmişti. Bunun üzerine yurt
genelinde pek çok mitingler tertip edilmiş, protesto telgrafları gönderilmişti.

You might also like