29-39 • Rusya bir taraftan İstanbul Antlaşması’na aykırı olarak Azak ve Dinyeper’de yeni kaleler ve donanma inşa ettirirken diğer taraftan Balkanlardaki Ortodoksları, Osmanlı yönetimine karşı kışkırttı. Ayrıca Rus ordusunun Osmanlı topraklarına özellikle Kırım’a sınır ihlalleri yapması üzerine Osmanlı Devleti, 1710 yılında savaş kararı aldı. • Çar I. Petro da XII. Şarl’ın kendisine teslim edilmemesini gerekçe göstererek Osmanlı Devleti’ne savaş açmış ve böylece Rusya ile uzun süre devam edecek olan Boğazlar Meselesi’nin temelini teşkil eden ilk savaş başlamıştır. • Eflâk ve Boğdan voyvodalarından destek sözü alan Rusya, Balkanlardaki Ortodoksların da Osmanlı’ya karşı isyan edeceğini umuyordu. 1711’de Osmanlı ordusu ile Rus ordusu Yaş yakınlarındaki Prut Nehri kenarında karşılaştı. Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun çok çevik ve güçlü olduğunu anlayan Rus Çarı I. Petro, ordusunu geri çekmek istedi. • Osmanlı ordusu tarafından kıskaca alınan Rus ordusu önce genel hücum daha sonra top atışlarıyla sindirildi. Erzak ve malzeme sıkıntısı da çekmeye başlayan Rus kuvvetleri, Osmanlı ordusu tarafından Prut’ta imha edilmek üzereyken Rusya barış istedi. • Osmanlı ordusunda malzemenin yetersiz olması ve Rus ordusuna yardım gelebileceği endişesini taşıyan Baltacı Mehmet Paşa, yeniçerilere güvenmediği, Kırımlıların sadakatinden şüphe ettiği için Rusların barış teklifini kabul etti. 1711 yılında imzalanan Prut Antlaşması’na göre Ruslar işgal ettikleri topraklardan geri çekilecek, İstanbul Antlaşması sonrası yaptığı kale ve istihkâmları yıkacaktı. • Rusya, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmayacak ve Rus tüccarlar Osmanlı ülkesinde serbestçe ticaret yapabilecekti. İsveç Kralı XII. Şarl ise ülkesine dönecekti. Bu antlaşmayla Osmanlılar, İstanbul Antlaşması’yla kaybettiği yerleri geri aldı. Rusya’ya karşı Prut Antlaşması ile elde edilen üstünlük, Osmanlılarda Karlofça Antlaşması ile kaybedilen yerlerin geri alınabileceği inancını güçlendirdi. Mora Yarımadası ve bazı Ege adaları, Karlofça Antlaşması ile Venedik’e bırakıldı. Ancak burada yaşayan halk, Venedik’in uyguladığı Katolik baskısı nedeniyle Osmanlı Devleti’nden yardım istedi. Ayrıca Venedik himayesindeki korsanlar, Doğu Akdeniz’de ticaret ve hac gemilerine baskınlar yapıyordu. Tüm bu gelişmeler Karlofça Antlaşması’nın ihlali olduğu için Osmanlı Devleti, 1714 yılında Venedik’e savaş ilan ederek Mora ve çevresindeki adaları 1715’te geri aldı. Osmanlı-Venedik Savaşı’na başlangıçta ses çıkarmayan Avusturya, sıranın kendisine geleceğini düşündüğü için tarafsız kalmaktan vazgeçti. Nitekim Osmanlı’nın Karlofça sonrası elde ettiği başarılar Avusturya’yı korkuttu. Osmanlı ordusunun Dalmaçya’ya yönelmesi üzerine Avusturya, 1716’da Venedik ile ittifak antlaşması imzaladı.
Böylece Venedik’le devam eden savaşa Avusturya da katılmış oldu. Hazırlıklar
tamamlanmadan sevk edilen Osmanlı ordusu, Tuna Nehri kıyısındaki Petervaradin’de Avusturya ordusu ile karşılaştı ve taktiksel hatalar sonucu bozguna uğradı. Avusturya ordusu ilerleyişini sürdürerek 1717 yılında Belgrad’ı işgal etti. Ayrıca Papalık ve Malta şövalyelerinin yardımıyla Preveze’yi alan Venedik’in Dalmaçya’ya asker çıkarması Osmanlı ordusunu zor durumda bıraktı. Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın barış istemesi üzerine İngiltere ve Hollanda elçilerinin girişimleriyle 1718’de Pasarofça Antlaşması imzalandı. Karlofça Antlaşması sonrası kaybettiği toprakları geri almayı amaçlayan Osmanlı Devleti, Rusya ve Venedik’e karşı başarılı olmuşsa da Avusturya-Venedik ittifakı karşısında aynı başarıyı sağlayamadı. Pasarofça Antlaşması’yla Belgrad, Semendire dâhil kuzey Sırbistan ve Temeşvar gibi yerler Avusturya’ya bırakıldı. Avusturya, Osmanlı topraklarında konsolosluk açma hakkı ve ticari imtiyazlar elde etti. Bu antlaşmayla Bosna ve Preveze’de ele geçirilen kaleler ile Dalmaçya kıyıları Venedik’e verilirken Mora, Osmanlı’da kaldı. Pasarofça Antlaşması sonrası Osmanlı Devleti, Karlofça ile kaybettiği yerleri geri alma umutlarını kaybetti ve Avrupa’daki mevcut topraklarını korumaya yönelik savunma esaslı bir siyaset izlemeye başladı. Avusturya ve Rusya 1733’te gizli bir ittifak antlaşması ile Osmanlı topraklarını kendi aralarında paylaştı. Bu antlaşmaya göre Azak ve Kırım Rusya’ya; Bosna-Hersek ise Avusturya’ya bırakıldı. Rusya, Kırım Tatarlarının kendi topraklarına akınlarını önlemediği gerekçesiyle Sultan I. Mahmud’a Prut Antlaşması’nı tanımadığını bildirmişti. Batıda savaşmak istememesine rağmen Osmanlı Devleti, 1736’da Azak ve Kırım’a saldıran Rusya’ya karşı savaş ilan etti. Rusya, başlangıçta Osmanlı ordusuna üstünlük kurarak Kırım, Azak ve Özi’yi ele geçirdi (Görsel 1.24). Bu sırada Avusturya da Eflâk, Sırbistan ve Bosna’ya saldırarak Osmanlı topraklarında ilerlemeye başladı. Bunun üzerine taarruza geçen Osmanlı ordusu karşısında Avusturya ordusu art arda yenilgiler alırken Özi Kalesi’ni kaybeden Rus ordusu da geri çekilmeye başladı. Rusya, Osmanlı Devleti’ni zor durumda bırakmak için Balkan Ortodokslarını ayaklandırmaya çalışsa da başarılı olamadı.Semendire ve Belgrad’ı Osmanlıların almasıyla barış istemek zorunda kalan Avusturya ile 1739’da Belgrad Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla Avusturya, Pasarofça Antlaşması’yla aldığı yerleri Osmanlı Devleti’ne geri vermek zorunda kaldı ve iki ülke arasında Tuna Nehri, yeniden sınır kabul edildi. Rusya gerek Avusturya’nın savaştan çekilmesi gerekse Balkanlarda umduğunu bulamaması üzerine Fransa’nın aracılığıyla barış istemek zorunda kaldı. Bütün isteklerinden vazgeçen Rusya ile de 1739 yılında yine Belgrad Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla Rusya, Azak dâhil bütün işgal ettiği yerleri Osmanlı Devleti’ne bıraktı. Ayrıca Rusya’nın Azak Denizi ve Karadeniz’de askerî ve ticari gemi bulundurması yasaklandı. Ancak Ruslar, Osmanlı topraklarında ticaret yapabilecek ve Hristiyanlarca kutsal sayılan yerleri de serbestçe ziyaret edebilecekti. Belgrad antlaşmalarından üstün çıkan Osmanlı Devleti, Avrupa’da yeniden itibar kazandı. D’argenson Markisi’nin Projesi (1738) Fransız siyaset adamı Markisi 1736-1739 Osmanlı ve Avusturya-Rusya savaşlarının devam ettiği yıllarda çağdaşlarıyla aynı duyguları paylaşıyordu. Türk Devleti’nin taksimi konusuna eğilenlerin kaleminden ilk kez çıkan cömert fikri şöyleydi: “Avrupa’nın karşılaşacağı ilk büyük devrim muhtemelen Türk Devleti’nin ele geçirilmesi olacaktır. Türk yenilince herkesin kendi payına düşeni alması lazımdır veya daha iyisi, çok sayıda Hristiyan devlet kurdurmak, kadim Yunanistan’a ve Nil Nehri’ne, Ege Adaları’na yeniden hayat vermek gerekir. Bugün Avrupa barış içindeyken bütün bu ülkeleri Avrupa’nın dengesi ve ticareti için masrafını paylaşarak fethetmek, Hristiyanlığı yerleştirmek, kutsal mekânları tamir edip düzenlemek ve taksimi iyi yaparak Hristiyan kralların iktidarını yerleştirmek güzel bir proje olurdu.” Doğuda Mücadele ve Safevilerin Sonu • Osmanlılarla Safeviler arasında imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması taraflar arasında uzun bir barış dönemi başlatmış ve ticaret yollarının yeniden canlanmasını sağlamıştır. • Sultan III. Ahmet’in Safevilerle siyasi ve ticari ilişkileri geliştirmek istediği dönemde İran’daki Afgan Ayaklanmaları, siyasi bunalımları ortaya çıkarmıştır. • Bu nedenle hem Osmanlı Devleti hem de Rusya, dikkatini Kafkasya ve Batı İran’a çevirmiştir. • Safevilerin zor durumundan istifade etmek isteyen Çar I. Petro 1723’te Kafkasya üzerine harekete geçerek Derbent ve Bakü’yü işgal etmiştir. • Bu arada Kafkasya’daki Müslümanların Osmanlı Devleti’nin himayesine girmek istemesi üzerine Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın girişimiyle İran’daki Safeviler üzerine sefere çıkılmıştır. • Bu seferle Tiflis, Revan ve Nahcivan’ı alan Osmanlıordusu daha sonra Tebriz ve Güney Azerbaycan’ı da alarak Batı İran’ı ele geçirmiştir. Osmanlı ve Rus ordularının İran’daki ilerleyişi, bu iki devleti yeniden çatışmanın eşiğine getirmiştir. Fransa’nın arabuluculuk yapmasıyla Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1724’te İstanbul’da İran Mukasemenâmesi (İstanbul Antlaşması) adıyla bir antlaşma imzalanmıştır. İran’ın paylaşımı için yapılan bu antlaşmaya göre Gürcistan, Şirvan ve Azerbaycan Osmanlı Devleti’nde, Kafkasya’nın Hazar Bölgesi ise Rusya’da kalmıştır. Ayrıca her iki taraf da II. Tahmasb’ı Şah olarak tanımıştır. Ancak ülkesinin topraklarının paylaşılmasına razı olmayan Şah Tahmasb, Horasan Türkmenlerinin özellikle de Avşar boyu lideri Nadir Han’ın desteğiyle Afganlıları ülkesinden çıkartmıştır. 1731 yılında Şah Tahmasb komutasındaki Safevi ordusunun Revan’a saldırısıyla başlayan savaşı Osmanlı Devleti kazanmıştır. Barış istemek zorunda kalan Şah Tahmasb ile 1732 yılında Ahmet Paşa Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Tebriz başta olmak üzere Batı İran ile Azerbaycan, İran’a bırakılmış, Kafkasya ise Osmanlı Devleti’nde kalmıştır. Afganlıların İran’dan çıkarılmasında etkili olan Nadir Han, Ahmet Paşa Antlaşması’nı tanımamış ve Şah Tahmasb’ı tahtan indirmiştir. Osmanlıya karşı kaybedilen toprakları geri almak isteyen Nadir Han halkın ileri gelenlerini toplayarak 1736 yılında kendisini şah ilan ettirmiştir. Böylece İran’da iki yüz otuz altı yıl hüküm süren Safevi hanedanı sona ermiş ve Avşar hanedanı yönetimi ele almıştır. Nadir Şah’ın Osmanlı Devleti tarafından tanınması sonucunda Osmanlı-İran ilişkileri yeni bir döneme girmiştir. 1639’da imzalanan Kasr- ı Şirin Antlaşması’nda belirlenen sınırlar iki devlet arasında yeniden kabul edilmiştir. Osmanlı Devleti ile Avusturya ve Rusya’nın, 1736- 1739 yılları arasındaki savaşları fırsat bilen Nadir Şah, Doğu’da Afganistan’a ve Hindistan’a seferler düzenlemiştir. Bu sayede ülkesinin sınırlarını genişleten ve güçlü bir duruma gelen Nadir Şah’ın 1743’te Kerkük, Musul ve Bağdat’a saldırmasıyla Osmanlı-İran savaşları yeniden başlamıştır. Osmanlı Padişahı I. Mahmud’un Kırım ve Mısır’dan yardımcı kuvvetler çağırması üzerine Nadir Şah, Osmanlı Devleti’nden barış istemiştir. İki devlet arasında Tahran yakınlarındaki Kerden’de 1746’da Kasr-ı Şirin Antlaşması’nın maddeleri esas alınarak yeni bir antlaşma imzalanmıştır. Osmanlı-Rus Savaşı (1768- 1774) Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki barış 1768 yılına kadar devam etti. Ancak Rusya’nın başına geçen II. Katerina sıcak denizlere çıkma politikasını sürdürüyordu. Bir yandan da Balkan milletlerini Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtıyordu. II. Katerina ölen Lehistan kralı yerine, kendi istediği kişinin kral seçilmesini sağladı. Lehistanlı vatanseverler Rusya’nın bu müdahalesine karşı çıktılar. Bunun üzerine Rusya, Lehistan’a asker göndererek onları cezalandırmak istedi. Lehlilerin bir bölümü Osmanlı Devleti’ne sığındılar. Ruslar, Lehlileri takip etmek bahanesiyle sınırı geçip Lehliler ile birlikte Türkleri de öldürünce Osmanlı Devleti, Rusya’ya savaş açtı(1768). • Böyle bir savaş için hazırlıklı olan Rusya, Osmanlı ordusunu ağır bir yenilgiye uğratarak Eflak ve Boğdan’ı işgal etti. • Diğer yandan bu sırada Baltık Denizi’nde hazırlanan bir Rus donanması Atlas Okyanusu’ndan Akdeniz’e geçti ve Mora kıyılarına kadar geldi. • Ruslar Mora’da Rum halkını ayaklanmaya teşvik ettiler. Ruslara güvenerek Rumların başlattığı ayaklanma bastırıldı. • Bunun üzerine Rus donanması Çeşme’de demirli bulunan Osmanlı donanmasına ani bir baskın yaparak donanmayı yaktı(1770). • Rusya’nın bu başarıları Avusturya’yı endişelendirdi. Çünkü Rusların işgal ettiği Eflak ve Boğdan’da onların da gözü vardı. • Avusturya ve Prusya’nın araya girmesiyle Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı (1774). Küçük Kaynarca Antlaşması • Maddeleri Kırım’a bağımsızlık verilecek ve Kırım hanları sadece dinî bakımdan Osmanlı halifesine bağlı olacak, • Azak Kalesi etrafındaki arazi, Kabartay bölgesi Rusya’ya verilecek, iki devlet arasındaki sınır Buğ Nehri olacak, • Rusya bu savaşta işgal etmiş olduğu Eflak, Boğdan, Besarabya ve Akdeniz’deki adaları Osmanlı Devleti’ne geri verecek, buna karşılık Osmanlı Devleti bu yerlerde genel af ilan edecek ve buradaki halktan belli bir süre için vergi almayacak, • Rus tüccarlar, Karadeniz ve Akdeniz’deki Türk sularında ve limanlarında serbestçe ticaret yapabilecek, Fransa ve İngiltere’ye verilmiş olan kapitülasyonlardan faydalanacak, • Ruslar İstanbul’da sürekli elçi bulundurabilecek ve gerekli gördüğü yerlerde konsolosluk açabilecek, • Ruslar Osmanlı uyruğunda olan Ortodokslarla, Eflak ve Boğdan beylerinin haklarını koruyacak, • Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecekti. • Küçük Kaynarca Antlaşması, Osmanlı Devleti’nin imzaladığı en ağır şartlar taşıyan antlaşmalardan biridir. Bu antlaşmayla ilk defa halkı Türk ve Müslüman olan bir bölge(Kırım) kaybedildi. • Karadeniz’in “Türk Gölü” özelliği sona erdi. İstanbul, Balkanlar ve Boğazlar Rus tehdidi altına girdi. Rusya, Ortodoksları himaye hakkını elde ederek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışma fırsatı kazandı. •Rusya, Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra Kırım’ı ele geçirmek için harekete geçti. Ruslar kendilerine taraftar olan Şahin Giray’ı zorla han seçtirdiler. • Şahin Giray’ın hanlığını kabul etmeyen Kırım halkı ayaklandı. Şahin Giray, Rus ordusunu Kırım’a çağırdı. • Osmanlı Devleti bunun üzerine savaşa hazırlandı. Fransa’nın aracılığıyla iki devlet temsilcileri Haliç’te Aynalıkavak Köşkü’nde görüşme yaptılar. • Aynalıkavak Tenkihnamesi (sözleşme) adını alan bu yeni antlaşmaya göre(1779); Rusya, Kırım’daki askerlerini çekecek, buna karşılık Osmanlı Devleti de Şahin Giray’ın hanlığını kabul edecekti. • Ancak bir süre sonra Kırım halkı Rus yanlısı Şahin Giray’a karşı tekrar ayaklandı. • Şahin Giray Rusya’ya sığınmak zorunda kaldı. II. Katerina bunu bahane ederek Kırım’a bir ordu gönderdi ve Kırım’ı Rusya’ya kattığını ilan etti(1783). • Osmanlı Devleti’nin savaşacak askerî ve ekonomik gücü olmadığından bu duruma karşı çıkamadı. • Bu sırada Rusya ve Avusturya, Osmanlı Devleti’ni paylaşmak için bir proje hazırladılar. • Buna göre Avusturya; Sırbistan, Bosna, Hersek ve Adriyatik kıyılarını alacak, Rusya ise Eflak ve Boğdan’ı işgal ederek burada Rusya ve Avusturya’ya bağlı Dakya Devleti kuracaktı. • Grek projesi ile de merkezi İstanbul olmak üzere Grek Devleti kurulacak ve bu devletin başına II. Katerina’nın torunu, XIII. Konstantin getirilecekti. • Bu antlaşma İngiltere’yi telaşa düşürdü. Diğer taraftan Rusya ve Avusturya’nın güçlenmesini çıkarlarına uygun bulmayan Prusya da Osmanlı Devleti’ni destekledi. • Osmanlı Devleti, İngiltere ve Prusya’nın kışkırtması sonucu Rusya’ya savaş açtı. • Bir süre sonra savaşa Avusturya da girince Osmanlı orduları ikiye ayrılmak zorunda kaldı. • Avusturyalılar Bosna’yı; Ruslar Boğdan’ı işgal etti. Ruslar Özi Kalesi’ni alarak halkı kılıçtan geçirdiler. • Bu felaket haberi İstanbul’a gelince I. Abdülhamit üzüntü ve kederinden öldü. • Yerine III. Selim geçti(1789).