You are on page 1of 147

( https://t.

me/tarihogretmeni )
Telegram kanalımızın linkidir
DAVETLİSİNİZ

11. SINIF
TARIH
DERS NOTLARI

HAZIRLAYAN
OSMAN EMİR
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

DEĞİŞEN DENGELER VE OSMANLI DEVLETİ

XVII. Yüzyılda Avrupa’nın Genel Durumu


✓ Feodal düzen (derebeylik) etkisini yitirmiştir.
✓ Avrupa'daki krallar siyasi etkinliklerini artırmıştır.
✓ Millî monarşiye dayalı devletler öne çıkmıştır.
✓ Coğrafi Keşifler ve sömürge faaliyetleri devletler arası bir yarışa dönüşmüştür.
✓ Sömürge yarışı Avrupa devletleri arasında savaşlara neden olmuştur.
✓ Uzak Doğu, Hindistan ve Atlas Okyanusu kıyıları Avrupalılar tarafından paylaşılmıştır.
✓ Avrupalılar, İpek ve Baharat yollarına alternatif güzergahlar bulmuşlar, Osmanlı'ya
bağımlılıktan kurtulmuşlardır.

Sömürgecilik, kolonicilik, kolonyalizm veya müstemlekecilik:


Bir devletin başka devletleri, toplulukları veya ulusları, siyasi ve ekonomik anlamda egemenliği altına
almasıdır. Sömürgeciler genelde sömürdükleri bölgenin kaynaklarına, iş gücüne ve pazarlarına el
koymuşlar, halka baskı uygulamışlardır.

XVII. Yüzyılda Asya’nın Genel Durumu


✓ Altın Orda Devleti'ni yıkmasıyla Rus Knezlikleri birleşerek Rus Çarlığını ortaya çıkardı.
✓ Rus Çarlığı Orta Asya Türk Coğrafyası üzerinde egemenlik kurmuştur.
✓ XVII. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı kuzeyden Rusya tehditi altına girmeye başladı.

XVII. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Genel Durumu


✓ Osmanlı Devleti’nde iç karışıklıklar ortaya çıkmış, devlet düzeninde sorunlar baş gösterdi.
✓ Merkezî otoritenin zayıflaması yaşanan bu olumsuzlukların temel nedenidir.

✓ I. Ahmet Dönemi’nde "Ekber ve Erşed" uygulanmaya başlanmıştır.


o Yaşça en büyük ve en akıllı şehzadenin tahta çıkması karara bağlandı.
o Verasetteki belirsizlik ortadan kaldırmıştır.
o Tahta kimin çıkacağı önceden belli hale geldi.
o Taht kavgaları da en aza indirgenmiştir.

✓ Şehzadelerin sancağa çıkma uygulamasına son veren “Kafes Usulü” uygulamasına geçilmiştir.
o Şehzadeler Topkapı Sarayı'nda eğitim almaya başlamışlardır.
o Şehzadeler ülkeyi tanımadan, halktan uzak kalmışlardır.
o Devlet işlerinde yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadan yetişmişlerdir.
o Tahta geçtiklerinde saray çevreleri tarafından kolayca yönlendirilmişlerdir.
o Sancağa son çıkan padişah III. Mehmed olmuştur.

OSMAN EMİR 1
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Osmanlıda Yaşanan Olumsuzlukların (Duraklamanın) Nedenleri


✓ Deneyimsiz ve yaşı küçük padişahlar
✓ Devlet idaresinde saray ahalisinin (kadınların) etkin olmaya başlaması
✓ Sık sık padişah ve sadrazam değişikliği yaşanması
✓ Taşra yöneticilerinin adaletsizlikleri
✓ Ülke yönetiminde ehliyet ve liyakatin yerini rüşvet ve iltimasın (kayırma) almaya başlaması
✓ Uluslararası ticarette Coğrafi Keşiflerin yarattığı olumsuz etki
✓ Uzun süren masraflı savaşlar
✓ Saray masraflarının artması
✓ Kapitülasyonların yaygınlaşması ve kalıcı hâle getirilmesi
✓ Vergilerin artması
✓ Yeniçeri Ocağına usulsüz asker alınması ve askerî disiplinin bozulması
✓ Yeniçerilerin ekonomik gerekçelerle askerlik dışı işlere ilgi göstermeye başlaması
✓ Tımar sisteminin bozulmaya başlaması sebebiyle taşrada asker yetiştirilmemesi
✓ Donanmaya yeterince ilgi gösterilmemesi
✓ Avrupa’daki kara ve deniz askeri teknolojisi alanındaki gelişmelerin takip edilmemesi
✓ Anadolu'dan İstanbul'a yoğun bir göç yaşanması
✓ İşsizlik sonucu Anadolu ve Rumeli'de eşkıyalığın artması
✓ Müderrislik ve kadılık gibi makamların rüşvetle verilmesi
✓ Pozitif bilimlere yeterli önemin verilmemesi
✓ "Beşik ulemalığı" adı verilen sistemle "alimin oğlu alim olur" anlayışı
✓ Ulema kesiminin siyasete ilgi göstermesi ve şahsi ikballeri için çalışmaya başlaması
✓ Sınırlarda yeni, güçlü devletlerin ortaya çıkması

 Osmanlı Devleti'nin XVII. yüzyılda yönetim, ekonomi, toplumsal ve askerî alanlarda yaşadığı
sorunlar zamanla Batı karşısında sahip olduğu üstünlüğün azalmasına neden olmuştur.
 Bütün bu sonuçlar merkezî otoritenin zayıflamasına devlete olan güvenin sarsılmasına neden
olacak, iç sorunlar, ayaklanmalar artacaktır. Devletin her alanda genel başarısı azalacaktır.
 XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde idari, askerî, ekonomik ve sosyal alanlarda yaşanan sorunlar,
devlet yöneticilerini ıslahat (iyileştirme) yapmaya itmiştir.

1595-1700 YILLARI ARASINDAKİ SİYASİ GELİŞMELER


 1596 Haçova Muharebesi  1669 Girit’in Fethi
 1606 Zitvatorok Antlaşması  1676 Bucaş Antlaşması
 1612 Nasuh Paşa Antlaşması  1681 Bahçesaray Antlaşması
 1618 Serav Antlaşması  1683 II. Viyana Kuşatması
 1621 Hotin Antlaşması  1699 Karlofça Antlaşması
 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması  1700 İstanbul Antlaşması
 1664 Vasvar Antlaşması

✓ Osmanlı Devleti'nin Duraklama Dönemi (XVII. Yüzyılda) dış politikası mevcut sınırları
korumak, gücü oranında yeni kazançlar sağlamaktır.
✓ XVII. Yüzyılda Osmanlı Devleti doğuda İran ve Rusya ile batıda ise Venedik, Avusturya,
Lehistan ile siyasi ve askeri mücadelelerde bulunmuştur.

OSMAN EMİR 2
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Osmanlı-Avusturya (Habsburg) Mücadelesi


✓ Kanuni, 1526 Mohaç Meydan Savaşı ile Macaristan fethetti ve Avusturya ile sınır komşusu olundu.
✓ Bu durum, uzun yıllar sürecek Osmanlı - Avusturya mücadelelerini başlatmıştır.
✓ Avusturya 1533 İstanbul Antlaşması ile Osmanlının üstünlüğünü kabul etti ve ilişkiler ılımlı sürdü
✓ Avusturya Kralı- Osmanlı'nın sadrazamına denk sayıldı.
✓ Orta Avrupa'daki egemenlik mücadelesi nedeniyle 1593'ten itibaren çatışmalar yine başlamıştır.

 Osmanlı - Avusturya mücadelesi, Avusturya'nın yöneticileri olan ve zamanla Macaristan, Almanya,


İspanya, Kuzey İtalya ve hatta Hollanda'ya kadar yayılan, I. Dünya Savaşı sonunda da tarih
sahnesinden çekilen Habsburg Hanedanı'nın Avrupa'daki egemenlik mücadelesinin tarihidir.

Haçova Meydan Muharebesi 1596


✓ Avusturya'nın ödemesi gereken vergiyi kesmesi, Erdel, Eflak, Boğdan eyaletlerinin içişlerine
müdahale etmesine karşı III. Murad zamanında savaş ilan edildi.
o Savaş Sultan III. Mehmed ve Sultan I. Ahmed zamanlarında da devam etmiştir.

✓ III. Mehmed ordunun başında sefere çıkarak 1596’da Haçova Meydan Muharebesi'ni yaptı.
o Bu zaferle Eğri, Kanije ve Estergon kaleleri ele geçirilmiştir.
o Haçova zaferi, Osmanlı Devleti'nin batıda kazandığı son meydan muharebesidir.

 I. Ahmed’in saltanatı zamanında Osmanlı Devleti savaş meydanında kazanmasına rağmen


Haçova Meydan Savaşında ilk defa bir grup yeniçeri cepheyi terk edip kaçması, Anadolu'da Celali
İsyanları ve İran'ın doğrudan saldırısı diplomatik açıdan cephedeki başarının masaya
(antlaşmaya) yansıtılmasına engel olmuştur.

Zitvatorok Antlaşması 1606


Antlaşmanın Önemli Maddeleri
✓ Avusturya’nın Macaristan için ödediği vergi kaldırılacak.
✓ Avusturya sadece bir defaya mahsus iki yüz bin altın tazminat ödeyecek.
✓ Avusturya Arşidükü (Kralı) protokol bakımından Osmanlı padişahına denk sayılacak.
Yazışmalarda “Avusturya Kralı” yerine “Roma Cesarı” unvanı kullanılacak.
✓ Her iki taraf birbirine zarar vermekten kaçınacak. Antlaşma yirmi yıl geçerli olacak.
Antlaşmanın Önemi
✓ Zitvatorok Antlaşması ile Osmanlı Devleti dış politikada prestij kaybetti.
✓ Osmanlı 1533 İstanbul Antlaşması'yla sağladığı diplomatik üstünlüğünü kaybettiği.
✓ Duraklama izleri taşıyan ilk resmi antlaşmadır.
✓ Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki ilerleyişi yavaşlamıştır.
✓ Avusturya'nın kendine güveni ve gücü artmıştır.

 Bu anlaşmayla iki devlet arasındaki diplomatik ilişkilerde mütekabiliyet esası belirleyici oldu.
 Mütekabiliyet, karşılıklı denk olma durumu anlamına gelir.
 Devletler arası ilişkilerde maruz kalınan davranışa aynı şekilde karşılık verme prensibidir.

OSMAN EMİR 3
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Vasvar Antlaşması 1664


✓ Avusturya, Erdel işlerini bahane ederek Osmanlı Devleti’ne karşı girişimlerde bulunmuştur.
✓ Bunun üzerine Köprülü Fazıl Ahmed Paşa Avusturya üzerine sefere çıktı.
✓ 1663’te Uyvar Kalesi’ni fethederek burayı Osmanlı eyaleti hâline getirmiştir.
✓ 1664’te Osmanlı ve Avusturya arasında Vasvar Antlaşması imzalandı.
✓ Uyvar ve Novigrad Osmanlılarda kalacaktı. Avusturya Erdel’in iç işlerine karışmayacak
✓ Erdel’deki Türk hâkimiyeti onaylanmıştır.
✓ Avusturya Osmanlıya savaş tazminatı ödemeyi kabul etmiştir. Son kez savaş tazminatı alınmıştır.
✓ Vasvar Antlaşması Osmanlı Devleti'nin Avusturya'dan toprak kazandığı son antlaşmadır.
✓ Osmanlı Devleti'nin XVII. Yüzyıl’da Avusturya ile imzaladığı son kârlı antlaşmadır.

 Osmanlıların bütün zor şartlara rağmen en küçük bir yılgınlık göstermeden büyük bir azim ve
sebatla otuz sekizinci günde kaleyi fethetmeleri “Uyvar önünde bir Türk gibi kuvvetli” deyimini
tarihe mal etmiştir.

Osmanlı - Safevi (İran) İlişkileri


✓ Fatih, Otlukbeli Savaşı ile Akkoyunlu Devleti’ni yendi.
✓ Bu yenilgiden sonra zayıflayan Akkoyunlu topraklarında (İran coğrafyası) Safevi Devleti kuruldu.
✓ Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşı ile Safevi Devletine büyük bir darbe vurdu.
✓ Kanuni, Safeviler üzerine üç sefer düzenleyerek 1555 Amasya Antlaşması’nı imzaladı.
✓ Bu antlaşma iki devlet arasındaki ilk resmi antlaşmadır ve iki devlet arası barış dönemi başladı.
✓ 1577 yılında tekrar başlayan savaşlar, Kasr-ı Şirin Antlaşması’nın imzalanmasına kadar devam etti.
Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti’nin sürekli mücadele etme sebepleri:
o Safevi Devleti’nin kuruluşundan itibaren Osmanlı şehzadelerini kışkırtması
o İpek Yolu üzerinde denetim kurması
o Osmanlı Devleti aleyhine ittifaklara girmesi
o Şiilik propagandası yapması

1577-1590 Savaşları ve Ferhat Paşa Antlaşması


✓ III. Murat Dönemi’nde (1574-1595) Safevilerin;
o Osmanlı Devleti topraklarındaki yıkıcı, bölücü faaliyetleri
o İran topraklarından geçen ticaret kervanlarını yağmalamaları
o İran’daki karışıklardan yararlanmak istenilmesi üzerine savaşlar yeniden başladı.
✓ Sokullu Mehmet karşı çıkmasına rağmen 3. Murad, Lala Mustafa Paşa’yı İran üzerine gönderdi.
✓ Lala Mustafa Paşa, Tebriz, Gürcistan, Azerbaycan’ı ele geçirdi.
✓ Safaviler barış isteyince 1590'da Ferhat Paşa (İstanbul) Antlaşması imzalanmıştır.
Ferhat Paşa Antlaşması’nın Önemi
o Tebriz, Karabağ, Dağıstan ve Şirvan gibi yerler Osmanlı Devleti’nin eline geçti.
o Osmanlının sınırları doğuda Hazar Denizi'ne kadar ulaşmıştır.
o Osmanlı Devleti bu antlaşma ile doğudaki en geniş sınırlarına ulaştı.

OSMAN EMİR 4
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

1603-1611 Savaşları ve Nasuh Paşa Antlaşması


✓ Osmanlı Devleti’nin Avusturya ile savaşlarını ve Anadolu’daki Celali İsyanlarını fırsat bilen İran
Şahı Şah Abbas, Ferhat Paşa Antlaşması ile kaybettiği yerleri geri almak için savaş ilan etti.
✓ Uzun süren ve sonuçsuz kalan bu savaşlar Nasuh Paşa Antlaşması (1612) ile sonlandırılmıştır.
✓ Ferhat Paşa Antlaşması ile kazanılan yerler İran'a geri verilmiştir.
✓ İran'ın Osmanlı Devleti'ne her yıl 200 deve yükü ipek vergi vermesi kararlaştırılmıştır.

1617-1618 Savaşları ve Serav Antlaşması


✓ İran'ın Nasuh Paşa Antlaşması gereği ödemesi gereken vergiyi ödemek istemedi.
✓ Bunun üzerine II. Osman (Genç) Dönemi'nde Safeviler ile savaşlar yeniden başladı.
✓ Safavilerin isteği ile 1618'de Serav Antlaşması imzalanmıştır.
✓ Sınırlar aynen kalacak, Kars ve Ahıska kaleleri Osmanlı Devleti'ne verilecekti.
✓ İran'ın ödeyeceği vergi 100 deve yükü ipeğe indirilmiştir.

1622-1639 Osmanlı- İran Savaşları ve Kasr-ı Şirin Antlaşması


✓ Şah Abbas, 1623’te Bağdat’ı ve Irak’ın tamamını ele geçirip Mardin’e kadar ilerledi.
✓ IV. Murad ordunun başına geçerek 1635 Revan (Erivan) ve 1638’de Bağdat seferine çıkmıştır.
✓ Şah Abbas’ın ölmesi üzerine, İranlılar barış istedi ve 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalandı.
✓ Antlaşmaya göre Bağdat, Basra ve Şehrizor Osmanlılara, Revan ise Safevilere bırakılmıştır.
✓ Zağros Dağları iki devlet arasında sınır kabul edilmiştir.
✓ Bu antlaşmayla bugünkü Türkiye-İran sınırı büyük ölçüde belirlenmiştir.

 Bu antlaşma ile 1578’den beri aralıklarla devam eden 61 yıllık savaş durumu sona ermiştir.
 Bu antlaşma ticari yasakları da kaldırıp eski tarihî yolların yeniden canlanmasını sağlamıştır.
 XVII. yüzyılın ilk yarısında Safevilerle giriştikleri yoğun mücadele sebebiyle askerî güçlerinin
büyük kısmını İran üzerine seferber eden Osmanlı Devleti, Otuz Yıl Savaşları ile uğraşan
Avrupa’nın güçsüz ve zayıf durumundan istifade edememiştir.

XVII. Yüzyılda Osmanlıya Yönelik Stratejik Tehditler


✓ Osmanlı Devleti, XVII. yüzyılda her ne kadar güçlü devlet olsa da hızla güçlenen ve zaman zaman
kendisine karşı ittifaklar kuran Avrupalı devletlerin stratejik tehditleriyle karşı karşıya kalmıştır.
✓ Osmanlılar bu tehditler karşısında sınırlarını muhafaza edebilmiş ancak yüzyılın sonunda Kutsal
İttifak karşısında aldığı yenilgi ile büyük toprak kaybı yaşamıştır.

 Strateji: Devletler arası ilişkilerde, bir devletin çıkarlarını korumak ve hedeflerine ulaşmak
amacıyla kullanabileceği yöntem ve araçlar olarak tanımlanır.
 Tehdit: Bir devletin egemenlik hakları, toprak bütünlüğü, rejimi, toplumsal ve ekonomik yapısına
yönelik oluşabilecek iç ve dış tehlikeler olarak tanımlanır.

OSMAN EMİR 5
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Osmanlı - Lehistan İlişkileri


✓ Lehistan ile İlk kez II. Murad Dönemi'nde ilişki kurulmuştur.
✓ Lehistan, Karadeniz'in kuzeybatısında, Osmanlı Devleti'yle Baltık Denizi arasında yer alır.
✓ Osmanlı Devleti Lehistan’ı önemi nedeniyle, XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Avusturya ve Rusya'ya
karşı yürüttüğü mücadelelerde tampon bölge olarak değerlendirmiştir.

Hotin Seferi 1621


✓ XVII. yüzyılın başlarında Lehistan'ın;
o Osmanlı egemenliğindeki Eflak - Boğdan ve Erdel'in iç işlerine müdahale etmesi
o Osmanlı ülkesine saldıran Kazakları koruması sebebiyle II. Osman bizzat ordunun
başında Lehistan seferine çıkmıştır.

✓ Hotin Kalesi kuşatmışsa da Yeniçerilerin disiplinsiz ve lakayt tavırları nedeniyle kale alınamamış
ve taraflar arasında Hotin Antlaşması (1621) imzalanmıştır.
Hotin Antlaşması 1621
o Hotin Antlaşması Lehistan’la imzalanan ilk resmi antlaşmadır.
o Hotin Kalesi Osmanlı Devleti’ne verilecek.
o Lehistan, Kırım Hanlığına senelik vergi vermeye devam edecek.
o Hotin Antlaşması ile; Lehistan Osmanlı Devleti'ne tazminat ödeyecek.
o Lehistan'ın Osmanlı topraklarına müdahalesi önlendi.
o Bu seferden yeniçerilerin isteksizliği nedeniyle sonuç alınamamıştır.
o II. Osman savaş sırasındaki disiplinsiz tutumlarından dolayı Yeniçeri Ocağı'nı
kaldırmaya karar vermiştir.

Bucaş Antlaşması 1672


✓ Lehistan’ın Osmanlı egemenliğindeki Ukrayna Kazaklarına saldırmasıyla ilişkiler bozuldu.
✓ Osmanlı Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa komutasında Lehistan üzerine sefere çıkmıştır.
✓ IV. Mehmet Dönemi'nde yaşanan bu savaşta Osmanlı ordusunun Kamaniçe Kalesi'ni ele
geçirmesi üzerine Lehistan barış istemek zorunda kalmıştır.
Bucaş Antlaşması Sonucunda;
o Ukrayna ve Podolya Osmanlı egemenliğine bırakıldı.
o Lehistan Osmanlı Devleti’ne yıllık vergi verecek.
o Lehistan Diyet meclis Bucaş Antlaşması'nda geçen vergi maddesine itiraz edince
çatışmalar devam etmiş ve 1676'da vergi maddesi kaldırılarak antlaşma yenilenmiştir.
o Osmanlı Devleti’nin topraklarına toprak kattığı son antlaşmadır.
o Bucaş Antlaşması ile Osmanlı Devleti batıda en geniş sınırlarına ulaşmıştır.

OSMAN EMİR 6
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Osmanlı - Venedik İlişkileri


✓ Venedik, İtalya Yarımadası’nın kuzeydoğusunda, Adriyatik Denizi’nin kıyısında yer alır.
✓ VII. yüzyıldan XVIII. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüş denizci bir şehir devletidir.
✓ Ele geçirdiği birçok ada ve liman kenti sayesinde, Akdeniz ticaretinde etkinlik sahibi olmuştur.
✓ Osmanlı Devleti'nin, XV. yüzyılın ortalarından itibaren Boğazlar ve Akdeniz'de etkinlik kurmaya
başlaması ile iki devlet arasındaki ilişkiler gerginleşmeye başlamıştır.
✓ Fatih Sultan Mehmet Devri'nde, uzun süren savaşların ardından yapılan bir antlaşma ile Osmanlı
Devleti Venedik'e ticari imtiyaz (kapitülasyon) ve İstanbul'da elçi bulundurma hakkı vermiştir.
✓ Osmanlıların Kanuni Devri'nde Akdeniz'deki gücünü iyice artırması, II. Selim Devri'nde
Kıbrıs'ı fethederek Venediklileri Doğu Akdeniz'den çıkarması ilişkileri yeniden gerginleştirmiştir.

Girit Kuşatması (1645-1669)


✓ II. Selim Dönemi’nde Kıbrıs’ın alınması (1571) ile Venedikliler, Akdeniz’de üs olarak
kullanabilecekleri Girit’e yoğunlaşmıştı.
✓ XVII. yüzyılda Osmanlı-Venedik ilişkilerinde en önemli sorun stratejik bakımdan önemli bir
konumda bulunan Girit Adası olmuştur.
Kuşatmanın Nedenleri
o Osmanlıların Doğu Akdeniz egemenliğine gölge düşürmesi,
o Girit’in Venediklilerin Akdeniz’deki üssü durumunda olması,
o Osmanlıların Kuzey Afrika ile ilişkilerini engellemesi,
o Girit’in Hristiyan deniz korsanlarının barınağı hâline gelmesi
o Korsanların her fırsatta Osmanlı ticaret gemilerine saldırmaları,
o Osmanlı Devleti'nin ekonomik çıkarlarına, ticaret ve hac gemilerine zarar vermesi,
Osmanlı Devleti'nin 1645'te Girit'i kuşatmasına neden olmuştur.

✓ Kızlarağası Sümbül Ağa’nın hacca giderken Venedikliler tarafından kaçırılması ve gemideki


malların Girit’te satılması üzerine 1645’te başlanan kuşatma 1669’da Fazıl Ahmet Paşa’nın,
Kandiye Kalesi’ni de ele geçirmesiyle Girit’in fethi tamamlanmış oldu.
✓ Kuşatma sürecinde, Venedik'in güçlü donanması ile sürekli karşı saldırılar düzenlemesi,
Çanakkale Boğazı'nı ablukaya alması hatta İstanbul'a bile saldırı düzenlemesi, çatışmaların
uzun sürmesine neden olmuştur.

Kuşatmanın Nedenleri Önemi


o Girit adası kuşatması, Osmanlı Devleti’nin en uzun süreli deniz kuşatmasıdır.
o Girit'in 24 yılda fethedilebilmesi Osmanlı deniz gücünün zayıfladığının göstergesidir.
o Girit Osmanlı donanmasının Akdeniz’de fethettiği son adadır.

OSMAN EMİR 7
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Osmanlı - Malta İlişkileri


✓ Akdeniz'in ortasında yer alan Malta, denizcilik faaliyetleri açısından oldukça önemli yerdir.
✓ Malta adası, XVI. yüzyıldan itibaren Hristiyan denizcilerin üssü hâline gelmişti.
✓ Osmanlı Devleti hem Akdeniz egemenliğini pekiştirmek hem de Cezayir'e ulaşım yollarının
güvenliğini sağlamak için 1565 yılında Malta Adası'nı kuşatmıştır.
✓ Adanın son derece iyi korunması ve savaşta Turgut Reis gibi birçok denizcinin şehit olması
üzerine kuşatma kaldırılmıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’de kuşatıp da fethedemediği tek ada Malta’dır.
✓ Malta 1683'te oluşturulan Kutsal İttifak'a dahil olarak, Akdeniz'de Osmanlı deniz gücüne karşı
faaliyetlerini sürdürmüştür.

Osmanlı - Rusya İlişkileri


✓ Karadeniz'in kuzey bölgelerinde küçük prenslikler hâlinde yaşayan Ruslar, XVI. yüzyılın
başından itibaren Rus Knezliği olarak güçlenmeye başlamıştır.
✓ Ruslar zamanla Türkistan'a egemen olmuşlardır.
✓ O tarihlerde Rus Knezliği hiçbir şekilde Osmanlı Devleti’nin rakibi olamazdı.
✓ Rusya’nın büyümesi için Osmanlı engelini aşması mutlak bir zaruretti.
✓ Ancak Rusya’nın nüfus, teknolojik ve ekonomik olarak buna gücü yoktu.
✓ Rusya 18. Yüzyılın ilk çeyreğinden sonra Osmanlı Devleti için ciddi bir rakip olmaya başladı.

Bahçesaray Antlaşması 1681


✓ Kırım Tatarlarının Ruslara ve Kazaklar’a yaptıkları akınlar Osmanlı-Rus ilişkilerinin
bozulmasına sebep oldu.
✓ Bu akınlardan birinde Kazak liderlerinin Ruslara sığınması ve Osmanlı himayesindeki
Ukrayna’nın Rusya’nın istilasına uğraması Osmanlı Devleti ile Rusya’yı karşı karşıya getirdi.
✓ Bu yaşananlar üzerine 1678 yılında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, 1680 yılında da bizzat Sultan
IV. Mehmet Ruslara karşı Çehrin Seferi çıkmıştır.
✓ Bu durum üzerine geri çekilen Ruslar, Osmanlı Devleti’yle Bahçesaray (Çehrin) Antlaşması'nı
imzalamıştır. (1681)
Bu antlaşma ile;
o Ozi Nehri iki devlet arasında sınır olarak belirlemiştir.
o Antlaşma 20 yıl olacak
o Rusya Kırım’a vergi vermeye devam edecek
o Kiev dâhil Ukrayna’nın kuzeyi Ruslara bırakılacak
o Rusya ilk defa Ukrayna’da toprak elde etmiştir
o Dinyeper’in sağ tarafı ve Çehrin Kalesi Osmanlı’da kalacak
o Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan ilk antlaşmadır.

OSMAN EMİR 8
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

II. Viyana Kuşatması 1683


✓ 1664’te Vasvar Antlaşması ile sağlanan barış ortamı Katolik Avusturya’nın Protestan Macarları
mezhep değiştirmeye zorlaması ile bozuldu.
✓ Macar ileri gelenlerinden Tökeli İmre, Avusturya’nın baskılarına karşı Osmanlı Devleti’nden
yardım istedi ancak Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa Avusturya ile imzalanan Vasvar Antlaşması’na
istinaden yardım göndermeyi kabul etmedi.
✓ Fazıl Ahmet Paşa’nın ölümüyle sadrazam olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, IV. Mehmet’i
ikna ederek hem Macarların yardım isteğini yerine getirmek hem de Orta Avrupa’daki
Avusturya’nın gücünü kırmak için Viyana üzerine sefer düzenledi.
✓ Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın bir asırdır önemli bir zaferi özlemiş olan Osmanlı ordusunu ve
halkı sevindirmek istiyor ayrıca Avrupa için önemli bir kent olan Viyana'yı alarak Osmanlı
Devleti’ni eski ihtişamına kavuşturmayı arzuluyordu.
✓ Bu amaçlarla Merzifonlu Kara Mustafa’nın komuta ettiği Osmanlı ordusu Viyana’yı kuşattı.
✓ Osmanlı ordusuna Tökeli İmre, Kırım Hanı, Erdel, Eflak ve Boğdan beyleri yardım ederken
Avusturya ordusuna da Haçlı kuvvetleri (Lehistan -Kutsal Roma Germen -Bohemya) yardım etti.
✓ Viyana'ya on sekiz defa saldırı yapılmasına rağmen kuşatmada başarılı olunamamıştır.
Kuşatmanın başarısız olmasında;
o Kuşatmanın uzun sürmesi ve askerlerin moralinin bozulması,
o Ağır kış şartlarının bastırması,
o Bazı komutanların Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya tam destek vermemesi,
o Viyana’nın dört taraftan kuşatılmayacak kadar büyük olması,
o Osmanlı ordusundaki lojistik ve disiplin sorunları,
o Orduda ganimet hırsıyla hareket eden askerler asıl işlerini yapmaması,
o Sefer yolunun uzaklığı nedeniyle kuşatmaya hafif toplarını götüren Osmanlı, ateş gücü
bakımından düşmanının gerisinde kalması,
o Osmanlı ordusunda zahire kıtlığı,
o Bütün bunlara rağmen savaşın kaderini değiştiren asıl olay Lehistan kralının Bavyera ve
Saksonya kuvvetleriyle birleşerek beklenenden önce Viyana önlerine gelmesi ve Osmanlı
ordusunu iki ateş arasında bırakması oldu.

✓ Kuşatmayı kaldırarak Belgrad'a geri çekilen Osmanlı ordusu düştüğü bozgundan kurtulamamış,
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idam edilmiştir.
✓ Viyana Kuşatması’nın hezimetle sonuçlanmasının siyasi olduğu kadar idari, sosyal, ekonomik ve
kültürel sonuçları da önemliydi.
✓ İkinci Viyana hem Osmanlı Devleti hem de Avrupa tarihinde bir dönüm noktasıdır.
✓ 1683 yılı gerek Avrupa’nın gerekse Osmanlı Devleti için tarihin akışını değiştirmiştir.
Avrupa’nın savunmadan saldırıya geçişinin ilk aşamasıdır.

OSMAN EMİR 9
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Kutsal İttifak
✓ Osmanlı ordusunun Viyana önlerinde bozguna uğraması, Avrupa’da heyecana yol açtı.
o Osmanlı Ordusunun düştüğü bu durum Avrupalı devletlerini ümitlendirmiştir.

✓ Osmanlı’yı Avrupa’dan atma zamanının geldiğini düşünen papanın teşvikiyle Avusturya,


Lehistan, Rusya, Venedik ve Malta’nın da dahil olduğu Kutsal İttifak kuruldu.
o Osmanlı Devleti, bu ittifakta yer alan devletler ile aynı anda savaşmak zorunda kaldı.

✓ Bu devletler aralarındaki anlaşmazlıkları bir kenara bırakarak birbiri ardından Osmanlı


Devleti’ne topyekûn bir savaş başlattılar.

✓ II. Viyana Kuşatması’ndaki bozgundan sonra 1699 yılına kadar, 16 yıl süren savaşlarda 5 ayrı
devlete karşı 5 ayrı cephede savaşan Osmanlı Devleti başarısız oldu.
o Osmanlının Avrupa’daki yenilmez imajı sarsıldı.

✓ Bu savaşlarda en ağır yenilgileri Salankamen (1691) ve Zenta’da (1697) almıştır.


o Bu yenilgiler sonrası Osmanlı Devleti, 1699 yılında Karlofça Antlaşması’nı imzalamak
zorunda kaldı.

Karlofça Antlaşması 1699


✓ İngiltere ve Hollanda aracılığıyla Macaristan’ın Karlofça kasabasında Avusturya, Lehistan,
Venedik ile Osmanlı Devleti arasında 1699’da imzalanan Karlofça Antlaşması ile Kutsal İttifak’a
karşı on altı yıl süren savaşlar sona erdi.

o Avusturya, Temeşvar hariç Macaristan ve Erdel’i aldı.


o Lehistan’a Podolya ve Ukrayna bırakıldı.
o Venedik’e Mora ve Dalmaçya kıyıları bırakıldı.
o Antlaşmanın geçerlilik süresi 25 yıl olarak belirlenmiştir.
o Garantörlüğü Avusturya'ya bırakılmıştır.

✓ Karlofça Antlaşması ile Osmanlı Devleti ilk kez büyük çapta toprak kaybetmiştir.
✓ Batı yönündeki egemenlik alanı daralmış, Osmanlı Devleti'nin nüfusu azalmış, buna bağlı olarak
da devletin vergi gelirlerinde düşüş yaşanmıştır.
✓ Osmanlılar için Macaristan ve Tuna boylarının kaybı, dış siyaset ve diplomaside yeni bir
dönemin başlangıcı olmuştur.

İstanbul Antlaşması 1700


✓ Müzakerelere katılan Rus temsilci, tam yetkili olmadığı gerekçesiyle Karlofça Antlaşması’nı
imzalamamıştır. Daha sonra Rusya ile 1700 tarihinde İstanbul Antlaşması yapılmıştır.

o Karadeniz kıyısındaki Azak Kalesi Rusya’ya bırakılmıştır.


▪ Böylelikle Rusya'nın Karadeniz'e inişinin önü açıldı.
o Ruslar İstanbul’da daimî elçi bulundurma hakkı kazanmıştır.
▪ Osmanlı Devleti’ni daha yakından takip etme imkânı elde etti.
o Ayrıca kutsal yerleri (Kudüs) serbestçe ziyaret edebilme hakkı kazanmışlardır.

OSMAN EMİR 10
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Karlofça’yla Değişen Siyaset


✓ Karlofça Antlaşması, Osmanlı Devleti için pek çok bakımdan yeni bir dönemi ifade ediyordu.
o Osmanlı Devleti ilk kez müzakere ederek bir antlaşma imzaladı.
o Daha önce barış koşullarını dikte ettiren Osmanlı Devleti masa başı diplomasisi ile tanıştı.
o Osmanlı topraklarının paylaşıldığı ilk uluslararası antlaşmadır.

✓ Osmanlı Devleti Karlofça Antlaşması ile ilk defa yabancı devletlerin (İngiltere ve Hollanda) ara
buluculuğunu kabul etmek zorunda kalmıştır.
o Bu kabullenme Osmanlı için önemli bir itibar kaybıdır.

✓ Antlaşmanın garantör devletinin Habsburglar olması Osmanlı Devleti’nin Avrupa üzerindeki


yaptırım gücünün sona erdiğini göstermektedir.
o Osmanlı Devleti, Karlofça Antlaşması’ndan sonra Avrupalılar için tehlike olmaktan
çıkmaya başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin Orta Avrupa egemenliği sona ermiştir.

✓ Osmanlı Devleti’nde ilk büyük toprak kaybının yaşandığı Karlofça Antlaşması ile bir daha
toparlanamayacağı uzun bir savunma dönemine girmiştir.

✓ Karlofça Antlaşması’ndan sonra devlet idaresinde bürokratik unsurlar, askerî unsurlara göre
daha fazla ön plana çıkmaya başladı.
o Reis’ül küttab (dışişlerinden sorumlu divan üyesi) Mehmet Rami Efendi’nin hemen
Karlofça’dan sonra sadrazamlığa getirilmesi bunun göstergesidir.

Konjonktürel İttifak
✓ Birden çok Avrupa Devleti ile aynı anda savaşacak güce sahip olmayan Osmanlı Devleti, bu
dönemde Avrupa siyasetindeki mevcut duruma göre dönemin durum ve şartlarını menfaatleri
doğrultusunda gözeterek konjonktürel ittifaklar kurmuştur.

 Konjonktürel İttifak: Bir devletin içinde bulunduğu dönemin durum ve şartlarını menfaatleri
doğrultusunda gözeterek kurduğu dostluk ilişkilerine denir.

✓ Karlofça Antlaşmasından sonra Fransa, Osmanlı Devleti nezdinde giderek itibarını kaybetmeye
başladı ve bu boşluğu İngiliz ve Hollandalılar doldurdu.
o Levant ticaretinde (Doğu Akdeniz ticareti) üstünlüğü elinde bulunduran Fransa, ticari
faaliyetlerde büyük düşüşler yaşadı.

✓ Bütün bu süreç ve ortaya çıkan yeni dengeler Osmanlı Devleti'nin diplomasiye önem vermesine ve
güncel politikalara göre ittifaklar kurmasına yol açmıştır.

✓ Karlofça Anlaşması’nın Osmanlı Devleti üzerindeki bir diğer etkisi de iç işlerinde önemli
gelişmelere yol açmasıydı.
o Ülkenin ekonomik kaynaklarıyla birlikte moral kaynağı da yok olmuş, yüzyıllardır var
olan Müslümanların hâkim millet olduğu olgusu zedelenmişti.
o Bu sosyo-psikolojik değişim, devletin kötüye giden işlerini düzeltmenin yolunun klasik
düzeni tesis etmekle mümkün olacağı şeklindeki düşüncenin yıkılmasına yol açmıştı.
o Artık Osmanlı ıslahatları kendi iç dinamiklerinden çok Avrupa ilham alınarak
yapılmaya çalışıldı.

OSMAN EMİR 11
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

AVRUPA’DA DİN SAVAŞLARINDAN MODERN DEVLETE


✓ XII. yüzyıldan itibaren İngiltere ve Fransa, Roma Hukuku’na dayanan bir yönetim
mekanizması geliştirmiş ve Papalık’tan bağımsız hareket etmek istemiştir.
o Bu da Avrupa’da kilise ile krallık mücadelesini doğurmuştur.
o Bu mücadelelerde kilise, güç kaybetmeye devam etmiş ve inandırıcılığını yitirmiştir.
o XV. yüzyıldan itibaren ise halk arasında kiliseye karşı eleştiriler artmaya başlamış ve din
temelli siyasi mücadeleler başlamıştır.

Augsburg (Ogsburg) Antlaşması 1555


✓ Avrupa’da din alanında başlayan fakat arkasında bir takım siyasi, sosyal ve ekonomik
gelişmelerin bulunduğu mücadelelerin sebebi iki temele dayanır.
o İlki Habsburg Hanedanı’nın Avrupa’da tek hâkim güç olma isteğidir.
o İkinci sebep ise Martin Luther’in (Martin Lutır) başlattığı Protestanlık hareketidir.

✓ Luther, başta endüljans satışı olmak üzere kilisenin maddi uygulamalarına 95 maddelik bildiri ile
karşı çıkmış ve Avrupa’da dinî ayrışmalar başlamıştır.

✓ Alman imparatoru, Lutherciler dışında kalan insanların Luther’i desteklemesini yasaklamıştır.


o Bunun üzerine beş Alman prensi ve on dört şehir, imparatoru protesto etmiş ve bu nedenle
Martin Luther’e taraftar olan Hrıstiyanlara “Protestan” denilmiştir.

✓ Protestanlarla Alman imparatoru arasında yirmi beş yıl süren bir savaş sonrasında 1555’te
Augsburg (Ogsburg) Antlaşması imzalanmıştır.

o Bu antlaşma ile Protestan mezhebi ve kilisesi Almanya’da resmen tanınmıştır.


o Almanya’daki prenslere istediği mezhebi seçme özgürlüğü verilmiş ve Lutherci
prenslerle Katolik prensler arasında barış sağlanmaya çalışılmıştır.
o Halk ya bağlı bulunduğu prensin mezhebine girmiş ya da zorunlu olarak göç etmiştir.

✓ Protestanlar bu antlaşma ile önemli haklar elde etmiş ve Katoliklerle eşit konuma gelmiştir.
o Her ne kadar bu antlaşma Almanya’daki ayrılıkları sona erdirmeyi amaçlasa da biri
Protestan diğeri Katolik olmak üzere iki Almanya’yı ortaya çıkarmıştır.

✓ Avrupa geneline yayılmaya başlayan Lutherci hareketlere karşı Papalık, Katolik reformunu
gerçekleştirmek zorunda kalmıştır.
o Bu reformla Katolik Hristiyanlığa karşı girişilen hareketlerin hızı kesilmeye çalışılmış
ancak alınan kararlar Katolikler ile Protestanların anlaşmasını imkânsız hâle getirmiştir.

OSMAN EMİR 12
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Otuz Yıl Savaşları (1618-1648)


✓ Avrupa’daki dinî kökenli mezhep savaşlarının sonuncusu kabul edilen bu savaş, Kutsal Roma
Germen İmparatorluğu’na karşı Protestan Alman prenslerinin mücadelesi olarak başladı.

o XVI. Yy. sonlarından itibaren, özellikle Avusturya ve İspanya kralları papa ile iş birliği
yaparak Protestanlara ve Protestanlığı benimsemiş prenslere baskı kurmaya başlaması,
o Katolik İspanya, Hollanda’yı işgal edip Batı Avrupa’da yayılmacı bir politika izlemesi,
o Avusturya Kralı Ferdinand, Protestanlara inanç özgürlüğü mahiyetindeki Augsburg
Anlaşması’nı ihlal etmesi,
o Protestan din adamlarını sınır dışı edip Protestan öğretilerini yaktırması,
o Protestanların 1618’de Prag’da Ferdinand’ın danışmanlarını hükümet binasının
camından aşağı attırması,
gelişmeleri sonucu Avrupa'da 30 Yıl Savaşları olarak isimlendirilen 1618-1648 savaşlarını başlatmıştır.
✓ Habsburg Kralı Ferdinand Almanya genelinde Protestanlara karşı büyük bir savaş başlatmıştı,
hızlı bir şekilde Protestanlaşan küçük Alman prensliklerini işgale başladı.

Savaşın Tarafları
o Protestan Birliği: Fransa, Danimarka, Bohemya (Çek Cumhuriyeti’nde bir bölge), İsveç,
Norveç, Hollanda, İngiltere, Protestan Alman Prenslikleri

o Katolik Birliği: Kutsal Roma Germen İmparatorluğu, İspanya, Avusturya, Bavyera


(Almanya'nın en büyük eyaleti), Katolik Alman Prenslikleri

✓ Dinî sebepler ile başlayan mücadelelerde din faktörü zamanla önem kaybetmiş ve siyasi sebepler
ön plana çıkmıştır. Katolik olan Fransa’nın bir süre sonra Protestan ittifakına dâhil olması da
bunu kanıtlar niteliktedir.
o Almanya’nın tek yönetim altında birleşerek güçlenmesini çıkarlarına aykırı bulan Katolik
Fransa Protestan ittifakının yanında savaşa katılmıştır.

✓ Savaşın seyri 1631’e kadar Katoliklerin lehine gidiyordu,


o 1630’da İsveç’in de savaşa dâhil olması,
o Ferdinand’ın İsveç kralına yenilmesi,
o Alman prensliklerinin Kutsal Roma İmparatorluğu’ndan desteğini çekmesi üzerine
Kutsal Roma İmparatorluğu’nun direnci kırılmıştır.

✓ Bu gelişmeler barış görüşmelerini hızlandırmış ve Otuz Yıl Savaşları’na dâhil olan devletlerin
çoğunun katılımı ile barış gerçekleşmiştir. 1648’de Katolik müttefikler ile Protestanlar arasında
Westphalia Barışı imzalandı.

OSMAN EMİR 13
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

1648 Westphalia (Vestfalya) Antlaşması ve Sonrası


✓ Çok taraflı diplomasinin ilk örneği Westphalia (Vestfalya) Barışı ile 30 Yıl Savaşları sona ermiştir.
✓ Tüm Avrupa’dan temsilcilerin katılımıyla, milletlerarası bir kongre sonucunda imzalanması
bakımından Westphalia Antlaşması, modern uluslararası ilişkilere temel oluşturmuştur.
✓ Savaş sonrası düzeni sağlamak için toplanan konferans, Avrupa'nın ilk büyük konferansı sayılır.
✓ Daha önceki uluslararası konferanslar dinî nitelikteyken Westphalia Barışı’na katılan devletler,
savaş ve iktidar sorunlarını dinin etkisinde kalmadan tartışmıştır.
✓ Papalık temsilcisi, konferansta dinlenmediği gibi antlaşma metinleri de papaya
imzalattırılmamış ve böylece kilisenin gücü sınırlandırılmıştır.
✓ Westphalia konferansı kilisenin siyasi gücünün sınırlandırıldığı ilk laik diplomasi belgesidir.

o Westphalia’da, 1555 Augsburg Barışı’nın hükümleri yenilenmiş ve Almanya’da


Katolik, Protestan ve Kalvinizm geçerli mezhepler hâline getirilmiştir.
o Kutsal Roma İmparatorluğu’nun parçalanmış olduğu da uluslararası hukuk
bakımından doğrulanmıştır.
o Kutsal Roma İmparatorluğu’nun Avrupa’yı çatısı altında birleştirme politikası
gerçekleşmedi.
o Voltaire’in şu sözleri bu durumu çok güzel özetlemektedir. Kutsal Roma Cermen
İmparatorluğu “artık ne Kutsal ne Romalı ne de İmparatorluktu”.
o Parçalanan Roma-Germen imparatorluğunun topraklarında yer alan Brandenburg
Prensliği'nin güçlenerek Prusya Krallığına dönüşmesi, Alman İmparatorluğunun
temellerinin atılmasını sağlamıştır.
o Otuz Yıl Savaşları sonunda Fransa artık Avrupa siyasetine yön veren devlet konumuna
yükseldi, XIX. yüzyıla kadar kıta Avrupa’sının en güçlü devleti olmuştur.
o İngiltere savaşa katılmamış, savaş sonrasında, İspanya'nın da zayıflamasından
yararlanarak denizlerdeki egemenliğini artırmış ve güçlü bir devlet olarak Avrupa’da
etkili olmaya başlamıştır.
o Hollanda, Portekiz ve İsviçre bağımsızlıklarına kavuşmuştur.

✓ Avrupa’da dinî etkenlerin yerini modern diplomasi almış ve uluslararası alanda modern
devletler hukukunun temelleri atılmıştır.
✓ Evrensel imparatorluklar yerini ulusal krallıklara ve ulus devletlerine bırakmıştır.
✓ Modern devlet anlayışı Avrupa’da Westphalia Antlaşması’ndan itibaren ortaya çıkmıştır.
✓ Modern devlet anlayışında kilisenin, devlet ve toplum üzerindeki etkisinin azaltılması esastır.
✓ Böylece merkezî otoritenin, ülkede tek hâkim güç olması sağlanmıştır.
✓ Modern devletlerde merkezî bir ordu bulunur ve
✓ Merkezî otoritenin koyduğu hukuk kuralları her zaman geçerlidir.
✓ Westphalia Barışı sıradan bir antlaşma metninin çok daha ötesindeydi.
o Bu metin, artık devletlerin daha seküler (dünyevi) bir düzlemde pozisyon aldığını, papalık
makamının devletin hâkimiyet sahasına artık daha fazla karışamayacağına, devlet
çıkarlarının savaşlarda birincil husus olduğuna işaret ediyordu.
✓ Westphalia düzeni günümüzdeki egemenlik anlayışı ve uluslararası toplum için modern bir
başlangıç noktası oldu.

 Westphalia Antlaşması’nın Giriş Metni: “Bundan sonra Avrupa, kendi yasalarına göre hareket eden, kendi siyasal ve
ekonomik çıkarlarını izleyen, serbestlik içinde ittifaklar kuran ve bozan, savaş ile barış arasında, güç dengesi kurallarına
göre durum değiştiren, elçi gönderip kabul eden bağımsız ve özgür devletlerden oluşacaktır. Devletlerin üzerinde, onların
ilişkilerini düzenleyen herhangi bir üstün otorite yoktur. Çıkar çatışmaları güç kullanarak çözümlenmektedir.”

OSMAN EMİR 14
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

AÇIK DENİZLERDE EGEMENLİK MÜCADELESİ


✓ İspanya, Portekiz, Hollanda, Fransa ve İngiltere gibi Avrupalı güçler, XVII. yüzyılın başından
itibaren uyguladıkları stratejilerle denizlerde küresel ölçekli ticari ve askerî faaliyetlere girişti.
Portekizliler ve İspanyollar
✓ Coğrafi Keşifler sonucunda Portekizliler ve İspanyollar yeni yerler ve deniz yolları keşfederek
sömürgeler oluşturdu. İspanya, Amerika kıtasındaki sömürgecilik faaliyetleriyle XVI. yüzyılın
sonunda dünyanın en zengin ülkelerinden biri oldu.
✓ İspanya ve Portekiz’in kurduğu sömürge imparatorlukları uzun yaşamadı. Çünkü bu
imparatorlukların topraklarına XVII. yüzyıl başlarından itibaren yeni sömürge devletleri olarak
yükselen İngiltere ve Hollanda el koymaya başladı.
✓ Portekiz ve İspanya ile başlayan daha sonra İngiltere, Hollanda ve Fransa ile devam eden
sömürgecilik faaliyetleri; Uzak Doğu’da Hindistan, Endonezya, Çin ve bu bölgede yer alan
yüzlerce adayı sömürge hâline getirdi.

✓ İspanyolların Amerika’ya ve Portekizlilerin Hint Okyanusu'na yaptığı keşifler daha ileri düzeyde
denizcilik faaliyetlerinin gerekliliğini ortaya çıkarmıştı.
o Bu nedenle 16. yüzyılda İngiltere, Hollanda ve Fransa gibi deniz güçleri, okyanuslardaki
faaliyetlerini sürdürmek ve geliştirmek için büyük paralar harcamaya başladı.
o XVI. yüzyıl sonunda iyi silahlanmış ve ekonomik yönden desteklenmiş okyanus
denizciliği, Avrupa siyaseti üzerinde büyük bir etki meydana getirdi.
İngiltere
✓ İngiltere, 16. yüzyıl sonunda İspanya’yı mağlubiyete uğratarak deniz hâkimiyetine son verdi.
✓ Bir ada devleti olmasının sağladığı avantajla hızlı bir şekilde dünya ticaretine açılan İngiltere, 17.
yüzyılda İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’ni kurarak İngiliz sömürgeciliğinin ilk ciddi temelini attı.
✓ İngiltere, doğudan batıya büyük bir coğrafyadaki kaynakları kontrol eden bir deniz imparatorluğu
hâline geldi. İngiltere’ye bu yıllarda “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” unvanı verilmiştir.
Hollanda
✓ Hollanda, XVII. yüzyıl başlarında Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’ni kurdu. Bu şirket sayesinde
Hollandalılar, Ümit Burnu’ndan Doğu Hint adalarının ucuna kadar uzanan bölgede büyük bir
sömürge imparatorluğu meydana getirdi.
✓ Hollandalı tekne sahipleri Avrupa teknelerinin yarısına hâkim olarak dünya deniz taşımacılığının
büyük kısmını ele geçirip bütün Avrupa’nın ticaret aracıları hâline geldi. Böylece Hollanda ticari
ve mali gücü ile kısa zamanda Avrupa'nın önde gelen devletlerinden biri oldu.

OSMAN EMİR 15
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Fransa
✓ Dönemin diğer bir deniz gücü olan Fransa, XVI. yüzyılda siyasi istikrarını sağlayarak sanayisini
ve özellikle de deniz ticaretini güçlendirdi.
✓ Ardından denizaşırı bölgelerde yayılma faaliyetlerine girişen Fransa, Amerika kıtasına açılarak
zenginliğini artırmaya çalıştı.
✓ Fransa sömürgeci ülkeler arasında ilk defa Afrika Kıtası’na yönelen ülkedir.

Ticaret Gemilerinden Savaş Gemilerine: Hollandalılar ve İngilizler başlangıçta iyi silahlanmış yelkenli ticaret
gemilerini savaşlarda kullanarak donanmalarındaki gemi sayılarını artırmışlardı. XVII. yüzyıl sonlarına kadar
devam eden savaşlarda tüccar kaptanlara güvenilmeyeceğini anlayan bu iki devlet, askerî disiplini sağlamaya
yönelik tedbirler aldı. Bunun için tüccar kaptanların yerine deniz subayları tercih edildi ve savaşta tüccar
gemilerine duyulan bağımlılık azaltıldı. Böylece savaş gemisi yapımı başlatılarak savaşta kullanılan ticaret
gemileri tasfiye edildi. Artık okyanuslarda yelkenli savaş gemileri, donanmanın esasını oluşturdu.

Rusya
✓ Rusya, coğrafi konum bakımından kuzeyindeki buzlarla kaplı denizler ile güneyinde Boğazlar’a
ve Karadeniz’e sahip Osmanlı Devleti arasında sıkışıp kalmış, sıcak denizlere çıkışı olmayan bir
ülke konumundaydı.
✓ Rusya, XVII. yüzyılın sonlarında tahta geçen Çar I. Petro'nun belirlediği politikalarla büyük
devlet olma yolunda önemli adımlar atmaya başlamıştır.
✓ Bu politika doğrultusunda; Baltık Denizi üzerinden Atlas Okyanusu'na açılma, Osmanlı
egemenliğinde yer alan Balkanlar (Panslavizm), Karadeniz ve Boğazlar ile Kafkaslar üzerinden
Anadolu'ya doğru ilerleyerek Akdeniz'e ulaşma politikalarını hayata geçirmek istiyordu.

Köle Ticareti: Köle, bütünüyle başka bir insanın malı olan, herhangi bir eşya gibi alınıp satılabilen kişiye
denilirdi. Kölelik, eskiçağlardan XIX. yüzyıla kadar çeşitli biçimlerde varlığını sürdürdü. İnsanların
köleleştirilmeleri; savaşta tutsak edilmek, bir suç nedeniyle cezalandırılmak, borcunu ödeyememek veya köle
ana babadan dünyaya gelmek ile oluyordu. Avrupa kolonileri içinde iş gücünden yararlanılan Amerikalı
yerliler yani Kızılderililer ilk kölelerdendir. Bu durum Afrika’dan yüklü miktarda ve uygun fiyata köleler
getirilinceye kadar sürdü. Köle ticaretinin üç ayağı vardır. Bunlardan biri Avrupa’dan ticari malların Afrika’ya
ihracatıdır. Bu ticaretin ikinci ayağını oluşturan Afrika hükümdarları ve tüccarları, 1440 yılından 1900 yılına
kadar köle ticareti içinde aktif rol oynadılar. Her köle karşılığında Afrikalı hükümdarlar Avrupalılardan yüklü
miktarda ticari mal temin ettiler. Yeni Dünya’da esirlerin işgücü ile üretilen pamuk, şeker, tütün, pekmez gibi
ticari malların Amerika’dan Avrupa’ya nakli ise üçüncü ve son ayağını teşkil etti. Köle ticaretinde ön plana çıkan
ülkeler: İspanya, Portekiz, Fransa, İngiltere, İskoçya, Almanya, Danimarka ve Hollanda. Zaman içinde
denizcilikte güçlenen İngiltere köle ticaretinde lider konumuna geldi.

OSMAN EMİR 16
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Osmanlı Devleti'nin Denizlerdeki Hâkimiyetinin Zayıflaması


✓ Osmanlı Devleti, XV. yüzyılda Karadeniz’i; XVI. yüzyılda ise Akdeniz’i hâkimiyetine aldı.
✓ Kırım’ın Osmanlı hâkimiyeti altına girmesiyle Karadeniz bir iç deniz özelliği kazanmıştı.
✓ Girit’in alınmasıyla Akdeniz Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine girdi.

Karadeniz Hâkimiyetinin Zayıflama Süreci


✓ XVII. yüzyılın sonlarında Rusya'nın başına geçen Çar I. Petro'nun uygulamaya geçirdiği sıcak
denizlere açılma politikası, Osmanlı Devleti'nin Karadeniz egemenliğini tehdit etmeye başlamıştır.
o Bu politika doğrultusunda Balkanlar ve Kafkaslar üzerinden Karadeniz'in batı ve doğu
kıyılarını ele geçirmeyi planlayan Rusya, Kırım üzerinden de doğrudan Karadeniz'i
hedef almıştır.

✓ 1700 İstanbul Antlaşması ile Azak Denizi kıyılarına yerleşen Ruslar ilk kez Karadeniz'e çıkış
için üs elde etmişlerdir.
✓ Ardından Rus tüccarlar, 1739 Belgrad Antlaşması ile Osmanlı gemileri aracılığıyla Karadeniz'de
ticaret yapma hakkına sahip olmuşlardır.
✓ Rusya, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım'ın Osmanlı egemenliğinden ayrılmasını
sağlamış, 1783'te Kırım'ı ilhak ettiğini açıklamış, 1792 Yaş Antlaşması ile de Osmanlı Devleti'ne
bu durumu kabul ettirmiştir.
✓ Yaş Antlaşması’na göre Osmanlı Devleti Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu resmen kabul etti. Bu
durum aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin Karadeniz hâkimiyetinin zayıfladığının göstergesi oldu.

Akdeniz Hâkimiyetinin Zayıflama Süreci


✓ Coğrafi Keşifler Dönemi ile dünya ticaret yolları iç denizlerden (Akdeniz) dış denizlere (Atlas,
Büyük, Hint Okyanusları vd.) taşınmıştır. Osmanlı Devleti’nin büyük oranda denetimi altında
bulundurduğu Baharat ve İpek yollarının önemi azalmıştır.
✓ Akdeniz limanlarının eski önemi kalmamış Atlas Okyanusu kıyılarındaki limanlar ön plana
çıkmaya başlamıştır. Bu da Osmanlı Devleti’ni olumsuz etkilemiştir.
✓ Deniz ticaretini canlı tutmak isteyen Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlere kapitülasyonlar verdi.
Zamanla siyasi gücünün zayıflamasının da etkisiyle, kapitülasyonların yaygınlaştırılması ve
sürekli hâle getirilmesi yoluna gitmiştir.
✓ Bu durum, Osmanlı Devleti'nin Akdeniz ticaretindeki kazanımlarının da hızla azalmasına neden
olmuştur. Bu durum Akdeniz ve Karadeniz’deki ticaretin yabancı devletlerin tekeline
girmesine sebep oldu.
✓ Ayrıca XVII. yüzyılda denizlerde ciddi savaşların olmaması, Osmanlı donanmasının zindeliğini
yitirmesi sonucunu doğurmuştur.
✓ Osmanlı Devleti'nin korsanlarla etkili mücadele yapmaması hatta bazı durumlar dışında korsan
faaliyetlere göz yumması da Akdeniz'deki etkinliğini zayıflatmıştır.

OSMAN EMİR 17
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Osmanlı Denizciliğinde Değişim


✓ Osmanlı Devleti'nin denizcilikle ilgili gelişimi kullanılan gemilerin niteliklerine göre üç dönem
olarak incelenebilir.

Kadırga Devri (Kürekli)


✓ Kuruluştan XVII. yüzyılın ortalarına kadar süren kürekli gemiler devridir.
✓ Kadırga devri, Barbaros Hayrettin Paşa'nın Osmanlı Devleti'ne has tekniğiyle geliştirdiği
gemilerle sürdürülmüştür.
✓ Bu gemiler çok büyük olmayan, küreklerle idare edilen, rüzgâr gücüne bağımlı olmayan,
savaşta hızlı hareket edebilen, küçük koylara bile rahatça girip çıkabilecek manevra kabiliyetine
sahiptir.

Kalyon Devri (Yelkenli)


✓ Kadırgaya göre daha uzun bir gövdeye sahip olan kalyonlar, kadırgadan farklı olarak büyük
yelkenlere ve toplara sahip gemilerdir.
✓ XVII. yüzyılın ortalarından itibaren özellikle Venediklilerle yapılan mücadelelerde kullanılmak
üzere inşa edilmeye başlanmıştır.
✓ Büyük oldukları için daha fazla insan taşıyabilen kalyonların manevra kabiliyeti kısıtlıydı ve
kadırgalar gibi süratli hareket edemiyordu.
✓ Bahriye Kanunnamesi (1701) ile kalyon üretimine hız verilmiş, kalyonlar ebat olarak
büyütülmüş ve geliştirilmiştir.

Buharlı Gemiler Devri


✓ XIX. yüzyılın ortalarından devletin yıkılışına kadar geçen süreçte buharlı gemiler kullanılmıştır.
✓ Ancak bu devir Osmanlı Devleti'nin her alanda çöküntü yaşadığı devir olduğu için denizcilik
alanında da olumlu gelişmeler yaşanmamıştır

OSMAN EMİR 18
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

1700-1774 YILLARI ARASINDAKİ SİYASİ GELİŞMELER


 1711 Prut Antlaşması  1739 Belgrad Antlaşması
 1718 Pasarofça Antlaşması  1746 Kerden Antlaşması
 İran Mukasemenâmesi (İstanbul  1740 Kapitülasyonların sürekli
Antlaşması) 1724 hâle gelmesi
 1730 Patrona Halil İsyanı  1770 Çeşme Baskını
 1732 Ahmet Paşa Antlaşması  1774 Küçük Kaynarca Antlaşması

✓ XVIII. yüzyıl devletler arası politika ve çıkar çatışmalarında diplomasi ve ittifaklar ön plana
çıkmıştır. Ülke çıkarları dönemin en belirleyici unsurudur.

 Makyavelizm düşüncesi XVIII. yüzyıl Avrupası'nın temel felsefesi oldu.


 Makyavelizm: Dini veya ahlaki kaygıların önemli olmadığını, amaca ulaşmak için her şeyin
mübah olduğunu ifade eden anlayıştır.

✓ Yüzyılın başında, Kutsal İttifak savaşları sonucunda 1699 Karlofça Antlaşması ve 1700 İstanbul
Antlaşması ile yaşanan büyük ölçekli toprak kayıpları, Osmanlı dış politikasında değişime
gidilmesine neden olmuştur.
✓ Kuruluştan itibaren yürütülen fetih politikası yerine, "kaybedilen yerlerin geri alınması"
politikası benimsenmiştir.
✓ 1718 Pasarofça Antlaşması ile yeni toprak kayıplarının yaşanması üzerine, "mevcut toprakları
koruma" politikasına geçilmiştir.
✓ Bu gelişmeler yönetim, ordu ve halk arasında huzursuzluklar yaşanmasına neden olmuştur.
✓ 18. yüzyıl, Osmanlı Devleti'nin Avrupa karşısında gerileme yaşadığı devir olarak tarihe geçmiştir.
✓ Bu dönemde en fazla Avusturya ve Rusya ile savaşılmıştır.

Edirne Vakası 1703


✓ Karlofça ve İstanbul Antlaşmalarının yeniçeriler ve ulemanın zaafı yüzünden imzalandığını
düşünen II. Mustafa, devlet işlerini Şeyhülislam Feyzullah Efendiye bırakarak İstanbul'u terk
edip Edirne'de yaşamaya başlamıştı.

✓ Feyzullah Efendi devletin en önemli mevkilerine yakınlarını doldurmuştur. Feyzullah Efendi’nin bu


hareketlerinden rahatsız olan yeniçeriler ve bazı devlet adamları, başlattıkları bir isyanla
Edirne'ye yürümüş ve II. Mustafa'nın yerine III. Ahmet'i tahta çıkarmışlardır. (1703)

III. Ahmet Devri


✓ III. Ahmet, öncelikle iç güvenliği sağlamaya önem vererek devletin ekonomik yapısını ve
savunma sistemini güçlendirmeye çalıştı.
✓ Karlofça Antlaşması ile kaybedilen toprakların geri alınması temel dış politika olarak belirlendi.
✓ 1718 Pasarofça Antlaşması'ndan itibaren batı tarzı yeniliklere girişildi.

o Bu dönemde Rusya, Venedik, Avusturya ve İran'la mücadeleler yaşandı.

OSMAN EMİR 19
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Osmanlı - Rusya İlişkileri


✓ Karadeniz ve Baltık Denizi yoluyla sıcak denizlere ulaşmak isteyen Çar I. Petro bu amaçla Osmanlı
Devleti’nden İstanbul Antlaşması ile Azak Kalesi’ni alarak Karadeniz’e bir kapı açtı.
✓ Rusya diğer taraftan da İsveç’in elinde bulunan Baltık Denizi kıyılarına yöneldi.

Prut Savaşı 1711


✓ İsveç Kralı Demirbaş Şarl, Rus ilerleyişi karşısında ilk zamanlarda başarılı olmuştu ancak
1709’daki Poltava Savaşı’nda Rusya’ya yenilince yaralı olarak Osmanlı Devleti’ne sığınmak
zorunda kaldı.
✓ Rus ordusunun İsveç Kralı’nı takip gerekçesiyle Osmanlı sınırını ihlal etmesi, sınırda tahribata
yol açması ve Kırım Hanı Devlet Giray'ın Ruslara müdahale edilmesi konusunda padişahı
uyarması üzerine Osmanlı Devleti savaş ilanında bulunmuştur.
✓ 1711 yılında Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu ile Kırım
kuvvetlerinin Prut Irmağı kıyısındaki hücumları karşısında direnemeyen Çar I. Petro ve ordusu
kısa sürede kuşatıldı. Bunun üzerine zor durumda kalan Çar I. Petro barış istedi.
✓ Osmanlı ordusunda malzemenin yetersiz olması ve Rus ordusuna yardım gelebileceği endişesini
taşıyan Baltacı Mehmet Paşa, yeniçerilere güvenmemesi ve Kırımlıların sadakatinden şüphe
etmesi gibi sebeplerle Rusların barış teklifini kabul etti.

Prut Antlaşması 1711


o Antlaşmaya göre Ruslar işgal ettikleri topraklardan geri çekilecek.
o İstanbul Antlaşması sonrası yaptığı kale ve istihkâmları yıkacaktı.
o Rusya İstanbul'da elçi bulundurmayacaktı.
o Rusya, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmayacak
o Rus tüccarlar Osmanlı ülkesinde serbestçe ticaret yapabilecekti.
o İsveç Kralı XII. Şarl ise ülkesine dönecekti.

✓ Bu antlaşmayla Osmanlılar, 1700 İstanbul Antlaşması’yla kaybettiği yerleri geri aldı.


✓ Rusya’nın Karadeniz’e ve Balkanlar’a inme politikasını bir süre de olsa engelledi.
✓ Prut Antlaşması, Osmanlılarda Karlofça Antlaşması ile kaybedilen yerlerin geri alınabileceği
inancını ve eski güçlü devrine yeniden dönme umudunu güçlendirdi.
✓ Prut Antlaşması maddelerinin gereğinin yerine getirilmesi konusunda Rusya’nın ağır davranması
üzerine Osmanlı Devleti yeniden bir sefer kararı aldı.
o Fakat İngiltere ve Hollanda elçilerinin araya girmesiyle 1713’te yeni bir savaş olmadan
Rusya, Prut Antlaşması’nın maddelerini uygulamaya koyma kararını kabul etti.
✓ Prut Savaşı’nda Osmanlı ordusu ve Baltacı Mehmed Paşa Rus çarını esir alacak veyahut askeri-
diplomatik alanda çok daha büyük zaferler elde edebilecek bir imkâna kavuşmuş olmasına
rağmen bu fırsatı değerlendirememiştir.
✓ İmzalanan antlaşma ile Osmanlı Devleti toprak kazanmış olsa da Prut Barışı diplomatik açıdan bir
başarı olarak değerlendirilmemektedir.
✓ Yani Osmanlı'nın savaştaki başarısı antlaşmaya tam olarak yansımamıştır.

OSMAN EMİR 20
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Osmanlı - Venedik İlişkileri


✓ Karlofça ile Venedik yönetimine bırakılan Mora halkı, Venedik baskısına karşı Osmanlı'dan
yardım istedi.
✓ Ayrıca Venediklilerin sık sık Osmanlı gemilerine saldırılar düzenlemesi, Osmanlı yönetiminde
rahatsızlık uyandırmıştır.
✓ Kaybettiği toprakları geri alma politikası izleyen Osmanlı, bu gelişmeler üzerine Venediklilere
savaş açtı. Osmanlı ordusu Venedik ile yapılan mücadeleyi kazandı, Mora üzerinde yeniden
egemenlik kurdu (1715).
✓ Bu gelişme üzerine Karlofça Antlaşması'nın bozulduğunu iddia eden Avusturya, Osmanlı
Devleti'ne savaş açtı (1716).

Osmanlı-Avusturya İlişkileri
✓ Osmanlı-Venedik Savaşı’na başlangıçta ses çıkarmayan Avusturya, sıranın kendine geleceğini
düşündüğünden tarafsız kalmaktan vazgeçti.
✓ Osmanlı Devleti'nin Rusya ve Venedik karşısındaki bu başarıları ile yeniden güçlenmesi ihtimali
Avusturya'yı endişelendirmiştir.
✓ Mora'nın yeniden Osmanlının eline geçmesiyle Karlofça Antlaşması'nın bozulduğunu iddia eden
Avusturya, Osmanlı Devleti'ne savaş açmıştır. (1716)
✓ Osmanlı ordusu bir taraftan Venedik ile mücadele ederken bu yeni durum karşısında gücünü
bölmek zorunda kalmıştır.
✓ Sadrazam Silahtar Ali Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Tuna Nehri kıyısında
Petervaradin’de Avusturya ordusu ile karşılaştı. Taktik hatalar sonucu Osmanlı ordusu
Petervaradin’de bozguna uğradı.
✓ Avusturya’nın Belgrad'ı alıp ilerlemeye başlaması üzerine Osmanlı Sadrazamı Damat İbrahim
Paşa’nın barış isteği ve kapitülasyonlar nedeniyle Osmanlı topraklarında çıkarları bulunan
İngiliz ve Hollanda elçilerinin girişimiyle 1718’de Pasarofça Antlaşması imzalandı.

✓ Karlofça sonrası kaybedilen yerleri geri alma girişimlerinde Rusya ve Venedik’e karşı verdiği
mücadelelerde başarılı olan Osmanlı Devleti, Avusturya-Venedik ittifakına karşı başarısız oldu.

Pasarofça Antlaşması 1718


o Pasarofça Antlaşması’yla Belgrad, Temeşvar, Banat yaylası Avusturya'ya bırakıldı.
o Avusturya, Osmanlı topraklarında konsolosluk açma hakkı ve ticari imtiyazlar elde etti.
o Dalmaçya kıyıları ve Bosna Hersek'teki bazı kıyı kentleri Venedik'e verildi.
o Mora Yarımadası Osmanlı Devleti'ne geri verildi.
✓ Pasarofça sonrası Osmanlı, Karlofça ile kaybettiği yerleri geri alma umutlarını kaybetti ve
Avrupa’da mevcut topraklarını korumaya yönelik savunma esaslı bir siyaset izlemeye başladı.
✓ Kaybettiği toprakları geri alma politikası izleyen Osmanlı, yeni ve daha önemli topraklar kaybetti.
✓ Osmanlı Devleti 1521 yılında aldığı Batı seferlerinin kilidi durumda olan Belgrat'ı ilk kez
kaybetmiştir. Belgrad'ın kaybı, Balkan egemenliğini zayıflattı.
✓ Osmanlı Devletin ’de Avrupa'yı daha yakından tanıma çabaları başladı.
✓ Batı'nın askerî üstünlüğünü gören Osmanlı yöneticileri batı tarzı ıslahatları başlattı.
✓ Pasarofça Antlaşması ile başlayan Batı ile barış süreci; Osmanlı Devleti''nde "Lale Devri"
yeniliklerinin yapılmasına zemin hazırlamıştır.
✓ Karlofça ve Pasarofça sonrası yaşanan toprak kayıpları, sınırlar dışında kalan Osmanlı
Müslümanlarını Balkanlardan, başta İstanbul olmak üzere Anadolu’ya doğru göçe zorlamıştı.
OSMAN EMİR 21
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Osmanlı - Safevi (İran) İlişkileri


✓ İran’daki Afgan Ayaklanmalarından, istifade etmek isteyen Çar I. Petro, 1723’te Kafkasya
üzerine harekete geçerek Derbent ve Bakü’yü işgal etmiştir.
✓ Rusya’nın ilerleyişi ve Kafkasya’daki Müslümanların Osmanlı Devleti’nin himayesine girmek
istemesi üzerine Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın girişimiyle İran üzerine sefere çıkılmıştır.
✓ Bu seferle Tiflis, Revan ve Nahcivan’ı alan Osmanlı ordusu daha sonra Tebriz ve Güney
Azerbaycan’ı da alarak Batı İran’ı ele geçirmiştir.
✓ Osmanlı ve Rus ordularının İran’daki ilerleyişi, bu iki devleti çatışmanın eşiğine getirmiştir.
✓ Fransa’nın arabuluculuk yapmasıyla Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1724’te İstanbul’da İran
Mukasemenâmesi (İstanbul Antlaşması) adıyla bir antlaşma imzalanmıştır.

İran Mukasemenâmesi (İstanbul Antlaşması) 1724


✓ Muḳāseme: Paylaşma, bölüşme, taksim etme demektir.
✓ Bu antlaşma, Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki ilk ittifak antlaşmasıdır ve Osmanlı Devleti ile
Rusya İran topraklarını aralarında paylaştıkları antlaşmadır.
✓ Gürcistan, Şirvan, Azerbaycan Osmanlı Devleti’nde,
✓ Kafkasya’nın Hazar Bölgesi Rusya’da kalmıştır.
✓ Ayrıca her iki taraf da II. Tahmasb’ı Şah olarak tanımıştır.

Ahmed Paşa Antlaşması 1732


✓ Ülkesinin topraklarının paylaşılmasına razı olmayan Şah Tahmasb, Horasan Türkmenlerinin
Avşar boyu lideri Nadir Han’ın desteğiyle Afganlıları ülkesinden çıkartmıştır.
✓ 1731 yılında Şah Tahmasb komutasındaki İran ordusunun Revan’a saldırısıyla başlayan savaşta
Osmanlılar, İran ordusunu mağlup etmiştir.
✓ Barış istemek zorunda kalan Şah Tahmasb ile 1732 yılında Ahmed Paşa Antlaşması imzalanmıştır.
✓ Bu antlaşma ile Tebriz başta olmak üzere Batı İran ve Azerbaycan, İran’a bırakılırken Kafkasya
Osmanlı Devleti’nde kalmıştır.
✓ Şah Tahmasb’ın isteği ile 1732’de yapılan Ahmed Paşa Antlaşması, Osmanlı Devleti’nde diplomasi
anlayışının hâlâ zayıf olduğunu göstermiştir.
✓ Bu antlaşma savaşta kazanan Osmanlı Devleti’nin, masa başında kaybetmesine neden olmuştur.

OSMAN EMİR 22
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Nadir Han ve Avşar Hanedanlığı


✓ Afganlıların İran’dan çıkarılmasında etkili olan Nadir Han, Ahmed Paşa Antlaşması’nı tanımamış
ve Şah Tahmasb’ı tahtan indirerek oğlu Abbas’ı tahta çıkardı ve kendisi de naipliğini üstlenerek
bütün devlet işlerini ele aldı.
✓ Nadir Han 1733’te Bağdat Seferi’ne çıktı ve Osmanlı kuvvetlerini mağlup ederek Kerkük, Necef
ve Kerbela’yı ele geçirdi. Bağdat’ı kuşattı ama alamadan Isfahan’a döndü.
✓ Azerbaycan topraklarına girerek Şirvan ve Gence’yi ele geçirip Kars’ı muhasara altına aldı.
✓ Arpaçay Muharebesi’nde (1735) Osmanlı kuvvetleri mağlup oldu.
✓ Revan, Tiflis ve Gence Nadir Han’ın eline geçti.
✓ Bu gelişmenin ardından Şah III. Abbas’ı tahttan indirerek kendisini İran Şahı ilan ettiren Nadir
Han adına hutbe okutup, sikke kestirip hanedanlığını kurdu.
✓ Böylece İran’da iki yüz otuz altı yıl hüküm süren Safevi hanedanı sona ermiş ve Avşar hanedanı
yönetimi ele almıştır.
✓ Nadir Han’ın Osmanlı tarafından şah olarak tanınmasıyla Osmanlı-İran ilişkileri yeni bir döneme
girmiştir.
✓ Bu dönemde 1639’da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması’nda belirlenen sınırlar iki devlet arasında
yeniden kabul edilmiştir.

Kerden Antlaşması 1746


✓ 1736-1739 yılları arasında Osmanlı Devleti ile Avusturya ve Rusya arasında devam eden savaşları
fırsat bilen Nadir Şah, Doğu’da Afganistan’a ve Hindistan’a seferler düzenlemiştir.
✓ Bu sayede sınırlarını genişletmiş ve güçlü bir duruma gelmiştir.
✓ Nadir Şah’ın 1743’te Kerkük, Musul ve Bağdat’a saldırmasıyla Osmanlı-İran arasında savaş
yeniden başlamıştır. Uzun süren mücadelelerden herhangi bir sonuç alınamamıştır.
✓ Osmanlı Padişahı I.Mahmud’un Kırım ve Mısır’dan yardımcı kuvvetler çağırması üzerine Nadir
Şah, Osmanlı Devleti’nden barış istemiştir.
✓ İki devlet arasında Tahran yakınlarındaki Kerden’de 1746 yılında Kasr-ı Şirin Antlaşması’nın
maddeleri esas alınarak yeni bir antlaşma imzalanmıştır.
✓ 1746 Kerden Antlaşması Kasr-ı Şirin Antlaşması'nın tekrarı niteliğindedir, sınırlarda bir
değişiklik olmamıştır. Bundan sonra iki devlet arasındaki çatışmalar şiddetini ve önemini kaybetti.

OSMAN EMİR 23
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Rus-Avusturya İttifakı ile Osmanlı Savaşları (1736-1739)


✓ Nedenleri: Rusya ile Avusturya arasında, Kırım Rusya'ya, Sırbistan ve Bosna-Hersek
Avusturya'ya kalmak şartıyla ittifak kurulması
✓ Rusya'nın sınır sorunları bahanesiyle Kırım'a saldırması ve Lehistan'ın içişlerine karışmasıdır.
✓ Avusturya ve Rusya ile iki cephede savaşan Osmanlı aynı anda üçüncü cephe olan İran'la da
mücadele ediyordu.
✓ Ruslar'ın Kırım kuvvetlerine yenilmesi ve İsveç'in, Osmanlı'nın yanında savaşa girmeye
hazırlanması Rusya'yı barış istemeye zorladı.
✓ Osmanlı'nın üstün olduğu bir dönemde Fransa'nın arabuluculuğu ile her iki devletle Belgrad
Antlaşması imzalandı.

Belgrad Antlaşması 1739


✓ Avusturya Pasarofça Antlaşması'yla aldığı yerleri, Belgrad dahil olmak üzere geri vermiştir.
✓ Ruslar Karadeniz'de savaş ve ticaret gemisi bulundurma hakkını kaybetmiştir.
✓ Azak Kalesi yıkılarak Rus hakimiyetine bırakılmıştır.
✓ İki ülke arasında Tuna Nehri, yeniden sınır kabul edilmişti.
✓ Ruslar, Osmanlı topraklarında ticaret yapabilecektir.
✓ Hristiyanlarca kutsal sayılan yerleri de serbestçe ziyaret edebilecekti.
Antlaşmanın Önemi
✓ Belgrad Antlaşmalarından üstün çıkan Osmanlı Devleti, Avrupa’da yeniden itibar kazanmıştı.
✓ Belgrad Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin XVIII. yüzyılda imzaladığı son kazançlı antlaşmadır.
✓ Karadeniz’in Osmanlı Devleti’ne ait olduğunu belirten son antlaşma imzalanmıştır.
✓ I. Mahmut Dönemi'nde Osmanlı ordusunda yapılan Avrupa tarzında ıslahat ve düzenlemeler bu
savaşlarda olumlu sonuçlar vermiştir.
✓ Aracılık yapan Fransa'ya daha önce verilmiş olan kapitülasyonlar genişletilmiş ve sürekli hâle
getirilmiştir.

OSMAN EMİR 24
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Osmanlı-Rusya Mücadelesi 1768-1774


✓ Rusya'nın Balkanlar'da hakimiyet kurma politikalarını devam ettirmesi
✓ Rusya'nın Lehistan'da Rus yanlısı bir kral seçtirmesi sonucu ayaklanan Leh milliyetçilerinin
Rusya'ya karşı başarısız olması
✓ Ruslar'dan kaçan Lehlerin Osmanlı'ya sığınmaları, Ruslar'ın Balkanlar'ı isyana teşvik etmesi
nedenlerinden dolayı ve en sonunda Rusların kaçan Lehlerle birlikte Türkleri de öldürmesi
üzerine III. Mustafa savaş ilan etti (1768).

✓ Rusların, Osmanlı Devleti'ne ait Balta kasabasına saldırması sonrası Kırım Hanı, Kırım Giray’ın
1769’daki seferi ile savaş başlamıştır.
✓ Ancak Kırım Giray’ın ölümü üzerine yerine geçen Devlet Giray, Osmanlı Devleti’ne destek olmak
bir yana Kırım’da bile düzeni sağlayamamıştır.
✓ Ayrıca Sadrazam Mehmed Emin Paşa’nın ordunun sevk ve idaresindeki yetersizliği, gerekli
erzak hazırlığının yapılmaması, askerlerin maaşlarının zamanında ödenmemesi gibi sebepler
de Osmanlı kuvvetlerini zor duruma sokmuştur.
✓ Buna karşın Rus ordusunun daha hazırlıklı ve disiplinli olması, Osmanlı kuvvetlerini zor duruma
düşürmüştür. 1769-1770 kışında Rus orduları, Tuna’ya kadar ilerlemiş ve Eflâk ile Boğdan’ın
merkezi durumunda olan Bükreş’i işgal etmiştir.
✓ 1770’teki muharebede 100.000 kişilik Osmanlı ordusunun yaklaşık üçte biri şehit olmuş, bir o
kadarı da kaçarken Tuna’da boğulmuştur. Mühimmat, top ve tüfekle birlikte ordunun bütün
erzakı da Rusların eline geçmiştir.

1770 Çeşme Baskını


✓ Balkanlarda mücadelenin devam ettiği sırada Rusya 1770 yılı başlarında Mora’da ayaklanma
çıkartmak için Baltık Denizi’nden geçerek İngilizlerin de desteğiyle Akdeniz’e açılmış ve Mora
Yarımadası açıklarında faaliyet göstermeye başlamıştır.
✓ Ruslar, 6 Temmuz günü Çeşme Limanı’na baskın düzenlemiş ve liman içine ateş kayıkları
salarak birbirine çok yakın demirlemiş bulunan Osmanlı donanmasına ait otuz kadar gemiyi ateşe
vermiştir. (1770 Çeşme Baskını).
✓ Rus Kraliçesi II. Katerina Çeşme Baskını’nda başarı gösteren generallerinden Alexis Orlof’a
(Aleksis Orlof) Çeşmeski (Çeşmeli) unvanını vermiş ve bu savaşın hatırasına Rusya’da bir de
zafer abidesi diktirmiştir.
✓ Osmanlı donanmasının imha edilmesi üzerine Rus donanması, Akdeniz ve Ege’de daha rahat bir
şekilde faaliyetlerini sürdürmeye başlamıştır.
✓ Korumasız kalan Çanakkale Boğazı abluka altına alınmış ve İstanbul tehdit edilmiştir.
✓ Rus donanmasının Çeşme Baskını’ndan, 1774’e kadar Akdeniz’de ve Ege’de gösterdiği faaliyetler,
Küçük Kaynarca Antlaşması’nın imzalanmasında önemli bir etken olmuştur.

✓ Yaşanan bu olumsuz gelişmeler karşısında III. Mustafa savaşın ağır sonuçlarına dayanamayarak
1774 yılı başında vefat etmiş, savaşı sona erdiren Küçük Kaynarca Antlaşması I. Abdülhamid’in
iktidarı sırasında imzalanmıştır.

OSMAN EMİR 25
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Küçük Kaynarca Antlaşması 1774


✓ 1774’te imzalanan ve 28 maddeden oluşan Küçük Kaynarca Antlaşması, Osmanlı Devleti’nin
imzaladığı en ağır antlaşmalardan biri olmuştur.

✓ Kırım’ın Osmanlı Devleti’yle olan bağlılığına son vermiş, Kırım’ı müstakil bir hanlık hâline
getirmiş ve böylece Kırım, Osmanlı Devleti’nin himayesinden çıkmıştır. Bununla beraber dinî
bakımdan Kırım’ın halifeye bağlılığı devam etmiştir.
o Osmanlı Devleti, ilk defa halkı tamamen Türk ve Müslüman olan bir toprağı
kaybetmiştir.
o Osmanlı Devleti siyasal ilişkilerde ilk defa halifeliğin dinsel gücünden yararlanmıştır.
Böylece, Kırım ile dini ve kültürel bağların devam ettirilmesi amaçlanmıştır.
o Yeniçeri Ocağının yozlaştığı dönemde askerî boşluğu dolduran Kırım’ın askerî
kuvvetlerinden mahrum kalmıştır.

✓ Rus ticaret gemileri boğazları kullanacak, Karadeniz ve Akdeniz'de serbestçe dolaşabilecekti.


Ruslar, diğer devletlere verilen imtiyazlardan istifade edecektir.
o Karadeniz, Türk gölü olma özelliğini kaybetmiştir. Rusya, tarihinde ilk defa Boğazları
geçerek sıcak denizlere ulaşma imkânı elde etmiştir. Rusya ilk kez kapitülasyonlardan
yararlanmaya başlamıştır.

✓ Rusya, Osmanlı ülkesinde istediği yerlerde konsolosluk açabilecek ve İstanbul’da sürekli elçi
bulundurabilecektir.
o Rusya’nın, Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmasına ortam hazırlanmıştır.

✓ Rusların İstanbul’da bir Ortodoks Kilisesi inşasına izin verilmiş ayrıca Rusya bu kilisenin
himayesini üstlenmiştir. Ruslar, kutsal yerleri serbestçe ziyaret edebilmiştir.
o Rusya, Küçük Kaynarca Antlaşması ile İstanbul’da bir Ortodoks Kilisesi inşa ederek burada
ibadet edenleri himayesi altına alma hakkını elde etmiştir.
o Küçük görünen bu taviz, Rusya’nın daha sonraları Osmanlı Devleti’ne müdahale etme
hakkına sahip olduğu iddiasının gerekçesini oluşturmuştur.
(Antlaşma maddelerinin kasıtlı olarak yanlış yorumlanması Ruslara, Osmanlı Devleti’ne
müdahale imkânı tanımıştır.)
o Antlaşmanın orijinal metinlerinde olmamasına rağmen Ruslar, Fransızca metne Ortodoks
Hristiyanların himayesinin Ruslara verildiğini yazmışlar, bu sayede dünya kamuoyunun
Osmanlı Devleti'ne baskı kurmasına çalışmışlardır.

✓ Osmanlı Devleti tarihinde ilk kez savaş tazminatı ödemek zorunda kalmıştır. (4,5 milyon ruble)
✓ Osmanlı Devleti, uluslararası siyasette büyük bir güç kaybına uğrarken Rusya güç kazanmıştır.
✓ Küçük Kaynarca ve sonrasındaki gelişmeler Osmanlı Devleti’nin bekası için bir dönüm noktasıydı.
✓ Bu antlaşma akabinde Osmanlı Devleti hem iç işlerinde ve hem de uluslararası ilişkilerde dış
güçlerin müdahalesine açık hâle geldi.
✓ Bu savaşta Rusların Balkan topraklarında hızla ilerlemesi, bölgede güçlü bir Rusya istemeyen
Avusturya ve Prusya’yı endişelendirmiş ve iki ülke antlaşma yapılması için aracılık yapmıştır.
1768 - 1774 Osmanlı - Rus Savaşı sırasında Fransa ve İngiltere, Amerika'daki bağımsızlık mücadelesi
nedeniyle birbirleriyle savaşa girmişti. Bu durum Rusya'nın Avrupa'da daha rahat hareket
etmesine olanak sağlamıştır.

OSMAN EMİR 26
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ 1595 1774

Rusya ve Kırım
✓ Küçük Kaynarca Antlaşması'yla Kırım'ın bağımsız hâle getirilmesi, Rusya'nın Akdeniz'e inme
planları açısından son derece önemli bir adımdı.
✓ Ruslar, Kırım'ı tamamen ele geçirmek için faaliyetlerine devam ettiler.
✓ Kırım yöneticileri, Osmanlı ile Rusya arasında ikiye bölündü ve millî birlik bozuldu.
✓ Ruslar, iç karışıklıkları bahane ederek Kırım'ı işgal ettiler ve Rus yanlısı Şahin Giray'ı Kırım
hanı seçtirdiler (1777).
✓ Bu durum Osmanlı Devleti'ni savaş hazırlıkları yapmaya itti. Fransızların arabuluculuğu ile iki
taraf arasında 1779'da Aynalıkavak Tenkihnamesi imzalandı (1779).
✓ Tenkihname: Eskiyi esas alarak yeniden düzenleme yapma anlamına gelir.
✓ Aynalıkavak Tenkihnamesi ile, Kırım'da bulunan Rus askerleri geri çekildi, Osmanlı Devleti de
Şahin Giray'ı Kırım hanı olarak tanımak zorunda kaldı.
✓ Ancak bir süre sonra çıkan ayaklanmaları bahane eden Rusya, Kırım'ı işgal ederek topraklarına
kattığını ilan etti (1783).
✓ Osmanlı Devleti, 1787 - 1792 yıllarında Rusya ile yaptığı ve başarsız olduğu savaşlar sonucunda,
1792 Yaş Antlaşması ile Kırım'ın Rusya'ya ait olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.

Kırım'ın Rusya'ya Bağlanma Süreci


o 1. Küçük Kaynarca Antlaşması ile (1774): Kırım Bağımsız oldu.
o 2. Aynalıkavak Tenkihnamesi ile (1779): Rus yanlısı Şahin Giray Han oldu.
o 3. Kırım Ruslar tarafından işgal edildi (1783): Rusya Kırım’ı ilhak etti.
o 4. Yaş Anlaşması (1792): Osmanlı Devleti Kırım'ın Rusya'ya ait olduğunu kabul etti.

OSMAN EMİR 27
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

YENİ ÇAĞ AVRUPASI'NDA MEYDANA GELEN GELİŞMELER

Katolik Kilisesi’nden Alternatif Dünya Tasavvuruna


✓ XVI. yüzyılın başlarına kadar Avrupa’da siyasi, sosyal ve ekonomik alanda en yetkili kurum Roma
Katolik Kilisesi ve bu kiliseyi temsil eden Papalık ’tır.
✓ Batı Roma İmparatorluğu, Kavimler Göçü sonrasında yıkılınca yok olma tehlikesi altında olan
Antik Çağ kültürü "Kilise” tarafından kurtarılmıştı.
✓ Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra otorite boşluğundaki Avrupalılar, Hristiyanlığı
temsil eden kiliseye sıkı sıkı sarılmıştır.
✓ Avrupa halkı, kiliseye ve kilise mensuplarına saygılı davranarak kurtuluşa ereceğine inanmıştır.
✓ Kilise, her alanda yetkilerini genişletmeye ve Orta Çağ Avrupası’nı şekillendirmeye başlamıştır.
o Sonuçta kilisenin mutlak egemenliği sağlanmış ve ruhban sınıfı hiç kimsenin itiraz
edemediği manevi güce ulaşmıştır.

✓ Roma Katolik Kilisesi, eğitim ve öğretimi tekeline almış ve serbest düşünmenin önünde bir engel
oluşturarak kendi ürettiği bilgiyi halka yaymış, bunun dışındakileri reddederek engellemişti.
✓ Farklı düşüncelerinde ısrar edip kilisenin felsefesine karşı çıkanlar aforoz edilerek dışlanmıştı.
✓ Bu öğretilere karşı çıkanlar ise Engizisyon mahkemelerinde yargılanmıştır.
o Engizisyon mahkemeleri ile kilise kendi ceza mekanizmasını oluşturmuş, bundan dolayı
da bilimsel çalışmalar ilerleyememiştir.

✓ Avrupa’da toplum iki sınıfa bölünmüştü: Ruhban ve aristokratların oluşturduğu birinci sınıf
insanlar ve Yoksul halkın oluşturduğu ikinci sınıf insanlar.

✓ Avrupa’da Orta Çağ boyunca egemen olan feodalite rejimine dayalı siyasi ve sosyal yapı XV.
yüzyıldan itibaren değişmeye başladı.
✓ Fransa ve İngiltere feodal sistem zayıflamış ve mutlakıyet rejimi güçlenmiştir.
✓ Yaşanan bu değişimler dönemin en büyük siyasi ve sosyal otoritesi olan Katolik Kilisesinin
çıkarlarına uymuyordu.
o Kralların güçlenmesi, feodal yapıyı siyasi güç olarak kullanan kilisenin de siyasi
otoritesini kaybetmesi anlamına geliyordu.

✓ Soylular ve rahipler maddi ve manevi açıdan halkı sömürmekteydiler.


✓ Saraylarda görkemli bir yaşam sürmeye başlayan papalar, bu yaşantının giderlerini karşılamak
için Hristiyan halktan para toplamış ve kilise topraklarından belirli oranlarda vergi almıştır.
✓ Kilise, ekonomik faaliyetleri dinî hayata göre daha önemsiz görmüştür.
✓ Ortak mülkiyeti esas alan kilise, başkalarına ait olan malları hazinesine katmış ve mülkiyet
sisteminin tartışılmasını yasaklamıştır.
o Çünkü kiliseye göre gerekli olandan fazlasını istemek hırs ve günah kabul edilmiştir.

✓ İşte bu duruma karşı Avrupa’da faaliyet alanlarını genişleterek yükselmek isteyen burjuvazi,
kilisenin bu kısıtlayıcı ve aşağılayıcı yaklaşımından kurtulmak istemiştir.
o Bu durum, savaşlar için paraya ihtiyaç duyan krallar ve asillerin tek umudu horlanan
tüccarlar olmaya başlayınca değişmiştir.
o Bu nedenle tüccarlara karşı duyulan horlama ve aşağılama duygusu, yerini hayranlık ve
saygıya bırakmıştır. Kendilerinden borç alındığı ölçüde tüccarların istekleri kabul edilmiş
ve koşullar iyileştirilerek serbest ticaret yapmalarına göz yumulmuştur.
o Böylece Avrupa’da burjuvazinin aristokrat sınıfa karşı yükselişi hızlanmıştır.

OSMAN EMİR 1
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

✓ Burjuvazi sınıfının yükselişe geçtiği dönemde Avrupa, İslam kültür ve medeniyeti ile sistemli bir
temasa geçmiştir. Arapça ilim ve felsefe eserleri Latinceye tercüme edilmiştir.
✓ XI. yüzyıldan XVI. yüzyıla kadar geçen süreçte Batı, İslam dünyasından yaptığı çevirilerle
skolastik düşünce yüzünden yitirdiği Eski Yunan felsefesini yeniden keşfetmiştir.
✓ Böylelikle Avrupa, Orta Çağ boyunca kendisini bağlayan otoritelerin baskısına karşı çıkarak
bilimsel aydınlanmayı başlatmış ve akıl tutulmasından kurtulmayı başarmıştır.

 Aydınlanma ile birlikte özgür düşüncenin önü açılarak kiliseye karşı alternatif dünya görüşü
oluşturulmuştu.

Rönesans
✓ “Yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans, XV. yüzyılın sonunda İtalya’da başlamıştır.
✓ Rönesans, Avrupa ülkelerinde görülen bilim, güzel sanatlar ve edebiyat alanındaki gelişmeleri
ifade eder.
o Bu dönemde, Avrupa’da radikal değişimler yaşanmıştır.

✓ XIV. Yüzyıldan itibaren bazı bilim insanları Yunan ve Roma dönemine ait kaybolmuş veya
unutulmuş el yazmalarını araştırmış ve yayımlamıştır.
✓ Avrupalılar bu eserleri İslâm dünyası aracılığıyla unutmaktan kurtulmuş ve yeniden hatırlamıştır.
✓ Roma, Venedik ve Floransa’da ilk akademiler ve halk kütüphaneleri açılmıştır.
o Bu çalışmaları yapan aydınlar daha sonra hümanist olarak adlandırılmıştır.

✓ Hümanist akım; şair ve yazar Petrarca (Petrarka) ile başlamış ve hümanistlerin çalışmaları,
matbaanın gelişimi ile daha da yaygınlaşmıştır.
✓ Rönesans ile birlikte Yunan ve Roma dönemine artan ilgi, Avrupa’da edebiyatın yanında resim
ve heykel gibi sanatların da canlanmasını sağlamıştır.
✓ Bu süreci Fransa, Hollanda, Almanya ve İngiltere gibi birçok Avrupa ülkesinde benimsenmiştir.
✓ Rönesans sanatçıları, dinî ve toplumsal tabuyu önemsemeden sanat yapmayı ilke edinmiştir.

Rönesans'ın İtalya'da Başlamasının Nedenleri


✓ İtalya'nın Akdeniz'deki coğrafi konumu nedeniyle Doğu ve İslam kültürüyle etkileşimde olması
✓ İtalyan şehir devletlerinin güzel sanatlara ilgi duyan zengin ailelere sahip olması
✓ Şehir devletleri olarak yönetilmeleri nedeniyle halkın merkezî krallıklardan daha özgür olması
✓ Şehir devletleri arasında bilim ve sanat alanında rekabet yaşanması
✓ İtalya'nın Roma İmparatorluğu 'nun kültürel mirasına sahip olması

Rönesans'ı Ortaya Çıkaran Nedenler


✓ Matbaanın geliştirilmesiyle birlikte yeni düşünce akımlarının hızla yayılması
✓ Haçlı Seferleri'nin Doğu ve İslam dünyasındaki bilgiyi Avrupa'ya taşıması
✓ Eski Yunan ve Roma eserlerinin Avrupa dillerine çevrilmesi
✓ İstanbul'un fethiyle Bizanslı bilim insanlarının İtalya'ya gitmesi
✓ Coğrafi Keşifler ile karşılaşılan yeni kültürlerin etkileri
✓ Zengin burjuvaların (Mesen) sanatçıları ve bilginleri desteklemesi
✓ Kilise'nin itibarının azalarak skolastik düşüncenin etkinliğini yitirmesi

OSMAN EMİR 2
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Rönesans'ın Gelişimi
✓ İtalya’da başlayan Rönesans, Hristiyanların Papayı ziyareti sonucunda Avrupa ’ya yayıldı.
✓ İtalya'da edebiyat (Dante, Petrarca, Bocaccio), resim (Leonardo Da Vinci, Rafaello, Bellini)
mimari (Michelangelo, Donatello)
✓ Fransa’da bilim ve siyaset (Rabelais, Calven, Montaigne)
✓ Almanya'da dinî metinler (Erasmus, Luther)
✓ İngiltere'de edebiyat (Shakespeare)
✓ İspanya'da edebiyat (Cervantes)
✓ Polonya'da astronomi ve bilim (Copernicus) alanlarında Rönesans'ın gelişmeler görülür.

Rönesans’ın Sonuçları
✓ Özgür düşüncenin temeli atıldı.
✓ Avrupa ülkelerinde bilim, sanat, edebiyat alanlarında yeni bir dünya görüşü ortaya çıktı. Bu
görüşle birlikte skolastik düşünce terk edildi.
✓ Deney ve gözleme dayanan pozitif düşünce bu sayede ortaya çıktı.
✓ Rönesans’ın bir diğer sonucu da reform hareketlerinin başlamasına zemin olmasıdır.

Rönesans ve Osmanlı
✓ Osmanlı Devleti Rönesans hareketleri başladığında en güçlü olduğu dönemi yaşıyordu.
✓ Osmanlı bilim, teknik ve mimari alanlarda Avrupa’dan ileri düzeyde idi.
✓ Bu sebeple Osmanlı Devleti, Avrupa’da yaşanan bu gelişmelerden yararlanma ihtiyacı duymadı.
✓ Fakat Avrupa devletleri Rönesans’ın etkisiyle bilimsel ve askerî alanda hızlı bir şekilde geliştiler.

Reform
✓ Reform, Avrupa’nın modern çağa geçerken uğradığı dönüşümün önemli bir gelişmesidir. Din
ve kilise, yüzyıllardır toplumun temelini oluşturduğu için Reform, Avrupa’yı derinden sarsmıştır.
✓ Dinî değişim gerek devletler arasında gerekse devletlerin kendi içerisinde büyük mücadelelere
neden olmuştur.
✓ Yeniden düzenleme anlamına gelen reform, Yeni Çağ başlarında Avrupa’da meydana gelen dinî
düzenlemeleri ifade etmektedir.
✓ XVI. yüzyılda Katolik mezhebindeki bozulmalarla ilk olarak Almanya’da başlayan reform
İngiltere, Fransa ve Kuzey Avrupa ülkelerine de yayılmıştır.
✓ Reformu başlatan kişi Katolik Kilisesi'ni eleştiren fikirleriyle öne çıkan Alman din adamı Martin
Luther'dir.
✓ Reform öncelikle Almanya’da başlamasının nedenleri: İncil’in öncelikle Almancaya çevrilmesi,
Matbaanın Almanya’da yoğun olarak kullanılması ve Almanya’nın ulusal birlikten yoksun olması
(merkezî otorite olmaması).

OSMAN EMİR 3
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Reform’u Hazırlayan Koşullar


✓ Hümanizm sayesinde, Hristiyanlığın kaynaklarına inilmesi ve serbest düşüncenin yayılması,
✓ Matbaa sayesinde kitap basımı ve okuryazarlık oranı artması ve yeni fikirleri geniş halk
kitlelerine yayılması,
✓ İncil’in farklı dillere çevrilip basılmasıyla din adamlarınca ifade edilen konuların çoğunun İncil’de
olmadığının anlaşılması,
✓ Rönesans'ın etkisi, Katolik Kilisesi’nde ortaya çıkan bozulmalar,
✓ Papalık’ta çöküşün hızlanması ve ıslahat düşüncesinin yayılması,
✓ Katolik Kilisesi'nin, din dışı işlerle özellikle siyasetle uğraşması, endüljans, aforoz, enterdi,
engizisyon, günah çıkarma gibi güç unsurlarıyla halkın mallarına el koyması ve halkın giderek
ekonomik gücünü kaybetmesi gibi nedenlerdir.
o Endüljans: Katolik Kilisesi’nin günahlardan arınmaları için halka sattığı afname, cennet
tapusu. Aforoz: Papa ve kiliseye karşı gelenlere kilise tarafından verilen Hristiyanlıktan
çıkarma cezası. Enterdi: Papanın Hristiyan bir ülkeyi halkı ile beraber dinden çıkarması.

Reformun Gelişimi
✓ Martin Luther, Katolik Kilisesinin yanlış uygulamalarını eleştiren ve Tanrı ile kul arasına kimsenin
giremeyeceğini belirten 95 maddelik bir bildiriyi Wittenberg Kilisesinin kapısına astı (1517).
✓ Luther'in düşünceleri fakir Alman halkı tarafından desteklendi. Papa tarafından aforoz edilen
Luther, Alman prenslerinin himayesinde yasak olmasına rağmen İncil'i Almancaya çevirdi.
✓ Papayı savunan Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken, Luther ve Alman prensleriyle çatışmaya
girdi. 1529'da başlayan savaşlar 1555 Ogsburg Antlaşmasıyla sona erdi.
✓ Ogsburg Antlaşması sonucunda, Protestanlık mezhebi kuruldu. Papa ve Şarlken Protestan
mezhebini tanıdı. Alman prensleri istedikleri mezhebi seçmekte özgür oldular.
✓ Alman prensleri ülkelerindeki dinî işlerin mutlak hâkimi hâline geldiler.
✓ Almanya'dan Avrupa'ya yayılan Reform düşüncesi Fransa'da Calven'in çalışmalarıyla yayılmış,
Nantes Fermanı (1598) ile Kalvenizm bir mezhep olarak resmen tanınmıştır.
✓ İngiltere'de Kral VIII. Henry, Reform'la ortaya çıkan yeni düşüncelerin halkı arasında yayılmasını
sağlamıştır.
✓ İngiliz Kilisesini papa ve Katolik hâkimiyetinden çıkararak kendi kontrolüne almış ve
İngiltere'de Anglikan Kilisesini kurmuştur.
✓ İskoçya (Presbiteryenlik), Norveç, İsveç ve Danimarka da Protestan mezhebinin kabul gördüğü
diğer Avrupa ülkeleri olmuştur.

Reform ve Osmanlı Devleti


✓ Osmanlılar kendi tebaası olan Hristiyanları kilise tahakkümünden uzak tutmuş ve ezilmesine izin
vermemiştir.
✓ Dini hayatlarında özgür olan Osmanlı Hristiyanları Avrupa'da meydana gelen Reform
hareketlerinden etkilenmemiştir. Ayrıca Osmanlı Hristiyanlarının büyük çoğunluğu
Ortodoks’tur.
✓ Kanuni, Avrupa’nın dinî birliğini koruyamaması ve kaybetmesinin Osmanlı yararına olacağını
düşünerek Luther’in faaliyetlerini yakından izlemiş ve destek vermiştir.
✓ Reform hareketlerinin yaşanması, Osmanlı'nın Avrupa içlerine doğru yaptığı seferlerde
kolaylaştırıcı bir etkiye neden olmuştur.

OSMAN EMİR 4
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Hümanizm
✓ XIV. Yüzyıldan itibaren bazı bilim insanları Yunan ve Roma dönemine ait kaybolmuş veya
unutulmuş el yazmalarını araştırmış ve yayımlamıştır.
✓ Avrupalılar bu eserleri İslâm dünyası aracılığıyla unutmaktan kurtulmuş ve yeniden hatırlamıştır.
✓ Roma, Venedik ve Floransa’da ilk akademiler ve halk kütüphaneleri açılmıştır. Bu çalışmaları
yapan aydınlar daha sonra hümanist olarak adlandırılmıştır.
✓ Hümanist akım; şair ve yazar Petrarca (Petrarka) ile başlamış ve hümanistlerin çalışmaları,
matbaanın gelişimi ile daha da yaygınlaşmıştır.
✓ Hümanizm, insanı değer kabul eden, onu her şeyin ölçütü olarak tanımlayan, insanın doğasını,
yeteneklerini, sınırlarını veya ilgilerini konu edinen bir felsefi akımdır.
✓ Bu anlayışa göre insan, yeryüzündeki yaşantısında mutlu olmalıdır.
✓ Hümanizm, edebiyat, bilim, sanat alanlarında ortaya çıkmıştır. Hümanizmin önemli temsilcileri
arasında: Dante, Petrarca (Petrark), Montaigne (Monteyn), Erasmus ve Cervantes (Servantes)
sayılmaktaydı.

Sekülerleşme
✓ Sekülerleşmenin sözlük anlamı, dünyevîleşmek demektir.

 İnsanın Tanrı"dan, din"den bağımsızlaşması; otorite, hegemonya ve meşruiyet kaynaklarını


Tanrı-merkezli bir din"e dayandırmaması; insanın aklını, özgür iradesini ve seçimini "kilise"
otoritesinden ve tasallutundan kurtarması demektir.

✓ Protestanlığın ortaya çıkması ile Papalık, Hristiyanların üzerindeki dinî, politik ve ekonomik
üstünlüğünü kaybetmiştir.
o Böylece Hristiyanlığın devlet ve toplum hayatındaki etkisi azalmış ve sekülerleşme adı
verilen kavram ortaya çıkmıştır.
✓ Sekülerizm, dinî olanın karşıtı anlamına gelmektedir.
✓ Sekülerizm, bir düşünce akımı veya bir hayat tarzı olarak Protestan ülkelerde ortaya çıkmıştır.
✓ Katolikliğe bir tepki olarak doğan Protestan söylem, beraberinde sekülerleşmeyi getirmişti.
o Sekülerizmde insan aklının dini bağlardan ayrılması ve dinin bir vicdan meselesi haline
getirilmesi istenmiştir.
✓ Din, kamu hayatından giderek ayrıştırılmış, kişiye özel hâle getirilerek manevi dünyanın inşasına
kaydırılmıştır. Böylece Batı’da din sosyal önemini de yitirmiştir.
✓ Orta çağ Avrupası’nda Papa ilahi liderken imparator ise dünyevi bir liderdi.
o Reform hareketleriyle birlikte kilise dışlandı, feodal devletler güç kaybetti ve ulusal
krallıklar kuvvetlendi.
✓ Avrupa’da egemenlik kavramı ve bağımsızlık önem kazanmaya başladı.
✓ Devletler arasındaki ilişkiler sekülerleşmeye başladı.

OSMAN EMİR 5
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Rasyonalizm (Akılcılık) / Bilim Devrimi / Aydınlanma Çağı


✓ Rasyonalizm, insan aklının her türlü rehberliği yapacak güçte olduğunu ve başka hiçbir
kaynağa gerek olmadığını dile getirir.
✓ Rasyonalistlere göre akıl, işleyişini engelleyen dış faktörler olmadığı takdirde doğru düşünmeyi
sağlayacak tek kaynaktır.
✓ Rene Descartes Rasyonalizmin (akılcılık) kurucusudur.
✓ Aklın doğruya ulaşmasını engelleyen en önemli unsurlar; kilise, hukuka dayanmayan devlet, batıl
inançlar, bilgisizlik, yöntemsizlik ve ön yargılardır.
✓ Yapılması gereken ise akla karşı olan unsurları gidermek, bilimsel bir çevre hazırlamak ve
aklın aydınlanmasını sağlamaktır.
✓ Rönesans ve Reform’un ortaya çıkardığı fikir hareketleriyle birlikte filozoflar, kurallar ve kanunlar
geliştirmiş ve doğal dünyayı nasıl anlayabileceklerini araştırmıştır.
o Bu filozofların “İnsanlık, yaşamı bilimin kurallarıyla anlayabilir.” düşüncesi, bilimde
büyük değişimleri ortaya çıkarmıştır.
✓ Akıl Çağı’nda Galileo (Galile), Kepler (Keplır), Copernicus (Kopernik) ve Newton (Nivtın) gibi
bilim insanları sayesinde Avrupa’da, Bilim Devrimi gerçekleşmiştir.
✓ Newton, çağdaş anlamda bilimi kuran ve bilimsel düşünüşün en gelişmiş örneğini ortaya koymuştu.
o Evrensel çekim yasasını bulmanın ötesinde bilim ve felsefe arasındaki ilişkiyi de bugünün
bakış açısıyla belirledi.
o Modern bilimin iki önemli unsuru olan deney ve gözlem aracılığıyla başarıya ulaşmasıdır
Newton’u bu kadar önemli ve bir dönüm noktasına taşıyan durum.

✓ XVII. yüzyıl Akıl Çağı olarak adlandırılırken XVIII. yüzyıl Aydınlanma Çağı olarak
adlandırılmıştır. Rönesans ve Reform sonrasında XVII. ve XVIII. Yüzyılda Avrupa’ya egemen olan
bilimsel ve akılcı düşünce sistemi yıllarına Aydınlanma Çağı adı verilmiştir.

✓ Aydınlanma; Avrupa’da ilk olarak İngiltere’de toplumsal değişimle başlamış, Fransa’da özgürlük
hareketine dönüşmüş ve Almanya’da da felsefi temelleri atılmıştır.
✓ Böylece tüm dünyayı etkileyecek bir modernleşme hareketi hâline gelmiştir.
✓ Aydınlanma Çağı, akılcı düşüncenin önünde engel olan eski, geleneksel ve değişmez kabul edilen
tüm düşünce ve görüşlerin kaldırılmasını öngören gelişmeleri kapsayan dönemdir.
✓ Aydınlanmacı düşünürler doğa, insan, akıl, din, tanrı, bilim gibi kavramları eski bilgilerden
arındırarak akıl, deney ve gözlem yoluyla yeniden anlama yoluna gittiler.
✓ Aydınlanmacı düşünürler; akıllarıyla kavrayamadıkları, deney ve gözlem yoluyla
kanıtlayamadıkları bilgileri reddetme yoluna gittiler.

✓ Haçlı Seferleri ile Doğu'nun bilgi birikimi ve zenginliklerinin Avrupa'ya taşınması, İslam biliminin
gelişmesi ve Müslümanların Eski Yunan-Roma eserlerini tercüme etmeleri:
o Bilimsel ve teknolojik gelişmelere sebep olmuştur.
✓ Bilimsel ve teknolojik gelişmeler:
o Coğrafi Keşifler, Feodalitenin yıkılışı, Merkezî krallıkların güçlenmesi, Bilginin hızla
yayılmasını sağladı.
✓ Coğrafi Keşifler Feodalitenin yıkılışı Merkezî krallıkların güçlenmesi Bilginin hızla yayılması:
o Rönesans Hareketleri ve Reform Hareketlerini ortaya çıkardı.
✓ Rönesans Hareketleri ve Reform Hareketleri:
o Hümanizm ve özgür düşüncenin ortaya çıkması, Skolastik düşüncenin yıkılması,
Pozitif bilimlerin değer kazanması, Ulus Devlet anlayışının ortaya çıkmasını sağladı.
✓ Ve tüm bu gelişmelerin sonucu olarak:
o Akıl Çağı ve Aydınlanma Çağı doğdu.

OSMAN EMİR 6
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Aydınlanma Çağı’nın Etkileri

Sosyal, Ekonomik ve Bilimsel Siyasi ve İdari Alanlarda


Alanlarda
✓ Ulus devlet düşüncesi yayıldı.
✓ Akıl, deney ve gözlem yöntemleri öne çıktı. ✓ Özgürlük, eşitlik, insan hakları kavramları
✓ Fizik, kimya, biyoloji, astronomi bilimleri ortaya çıktı.
gelişti. ✓ Mutlakıyet rejimleri yerini parlamenter
✓ Sanayi İnkılabı ortaya çıktı. sistemlere bıraktı.
✓ Hammadde ve pazar arayışları ✓ Fransız İhtilali yaşandı.
sömürgeleşmeyi hızlandırdı. ✓ ABD kuruldu.
✓ İşçi sınıfı ortaya çıktı. ✓ Laiklik ve demokrasi kavramları yayıldı.
✓ Bilimsel gelişmeler insan hayatını ✓ Kapitalizm, materyalizm, liberalizm,
kolaylaştırdı. sosyalizm, komünizm gibi düşünce
✓ Nüfus artışı yaşandı. akımları gelişti.
✓ Sağlık alanında yeni buluşlar ortaya çıktı. ✓ Milliyetçilik hareketleri imparatorlukları
✓ Toplumda sınıflar ve sınıf çatışmaları yıktı.
ortaya çıktı. ✓ 1830 İhtilalleri, 1848 İşçi İhtilalleri çıktı.
✓ Din ve vicdan özgürlüğü yerleşti. ✓ Devletler arasında rekabet ve Dünya
✓ Günümüz düşünce dünyasının temelleri savaşları yaşandı.
atıldı.

Aydınlanma Çağı Düşünürleri


✓ Rönesans Dönemi’nde yaşanan bilimsel ve kültürel gelişmeler sayesinde Batı dünyası, XVIII.
yüzyılda Aydınlanma Dönemi’ne girmiştir.
✓ Bu dönemde ortaya çıkan Aydınlanma düşüncesi, bireyin özgürlüğünü esas alan bir felsefe
hareketidir.

Copernicus (1473-1543)
✓ Güneş Sistemi’ni keşfetmiş, Dünya’nın yuvarlak olduğunu ve Güneş’in etrafında döndüğünü
ispatlamış ve teorisini 1543’te yayımlamıştır.
✓ Copernicus, bu teorisiyle kilise tarafından dogma hâline getirilen Aristo ve Batlamyus’un
öğretilerine karşı çıkmıştır. Bu sebeple Copernicus’un yeni teorisi, modern bilimsel devrimin
başlangıcı sayılmıştır.

Machiavelli (1469-1527)
✓ XVI. yüzyılda eserler veren Machiavelli Aydınlanma Dönemi’nde yeni toplumun ve yeni devletin
şekillenmesine yardımcı olmuştur.
✓ “Hükümdar” adlı kitabında Machiavelli, İtalya’da siyasi birliğin ancak güçlü bir hükümdarla
sağlanabileceği fikrini ortaya atmıştır.
✓ “Hükümdarın önünde onu sınırlayacak hiçbir engel olmamalıdır.” diyen Machiavelli; din ve
ahlak kurallarının bile hükümdarı durdurmaması gerektiğini ileri sürmüştür.
✓ Machiavelli, bir yandan siyaseti din kurallarından ayırarak laikleştirmiş bir yandan da dini,
devletin denetimine alarak iktidarın bir aracı hâline getirmeye çalışmıştır.
✓ Amacına ulaşma uğrunda her şeyi mubah gören “Makyavelizm” akımının doğmasına neden oldu.
Ona göre esas olan devletin birliğinin sağlanmasıdır.

OSMAN EMİR 7
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Thomas More (1478-1535)


✓ İngiltere’de sanayileşmenin getirdiği sorunlardan etkilenerek “Ütopya” adlı eserini kaleme
almıştır.
✓ Eserinde özel mülkiyetin bulunmadığı bir devleti hayal eden ve anlatan More’ye göre herkes
devlet için üretir ve para geçerli değildir. Üretilenlerden herkes ihtiyacı kadar alır.

✓ Thomas More, Sanayi Devrimi'nden çok sonra uygulamaya koyulan kadın erkek eşitliği, çalışma
saatlerinin sınırlandırılması, temel eğitimin genel, parasız ve zorunlu olması, sağlık
hizmetlerinin devletçe yerine getirilmesi, yaşlıların ve düşkünlerin devletçe gözetilmesi gibi
görüşlerin öncüsü sayılır.
✓ More açısından yönetici, seçimle işbaşına gelmeli ve görevini kötüye kullanmadığı sürece
işbaşında kalmalıdır.
✓ Halk kurultaylarında ülke meseleleri konuşulmalı, bunun dışında bir araya gelerek ülke
meselelerinin konuşulması ise yasaklanmalıdır. Savaş gerektiğinde savunma amaçlı yapılmalıdır.

Immanuel Kant (1724-1804)


✓ Aydınlanma düşüncesini felsefi temellere oturtan kişi Immanuel Kant’tır. XVIII. yüzyılda “Aklını
kendin kullanma cesaretini göster.” diyen Alman Filozof Kant, aydınlanmanın parolası olan bu
sözüyle insanın aklını başkasının kılavuzluğuna bırakmaması gerektiği üzerinde durmuştur.
✓ Ön yargılarından, dinsel inançlarından ve skolastik düşünceden kurtulan insan, aklını
kullanarak yeni bir toplum inşa etme sürecine girmiştir. Saf Aklın Eleştirisi en ünlü eseridir.

Jean Jacques Rousseau (1712-1778)


✓ Halkın iktidarını, her alanda eşitliğini ve mutlak demokrasiyi savunan bir düşünürdü.
Rousseau’ya göre doğal yaşamında bir birey olarak özgür ve eşit olan insan, toplumsal
yaşamda eşitlik ve özgürlüğü kaybedebilirdi.
✓ Bu sebeple Rousseau, insanların toplum içinde de özgür ve eşit yaşamaları için bir sistem geliştirdi.
✓ Bu sistemde toplumun bir araya gelerek düzen içinde yaşaması için bir “sözleşme” oluşturacağını
öne süren Rousseau’ya göre devlet, halkın egemenliği ile yükseldiğinde meşru olacaktı.
✓ Toplum sözleşmesi ile oluşan devlet, egemen güçtür. Egemenlik bölünemez. Bu nedenle de
kuvvetler ayrılığı ilkesi kabul edilemez.

OSMAN EMİR 8
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Avrupa'da Askerî ve Teknolojik Değişimler / Ulus Devletlerin Ortaya Çıkışı

✓ Krallar ve asillerin siyasi güç kazanması devletin kiliseden ayrı olabileceği fikri gelişmiştir.
✓ Orta Çağ’daki derebeylerin yerine krallar ortaya çıkmış ve merkezî yönetim güç kazanmıştır.
✓ Bu kralların yönetimi altındaki halklar, ulus olarak tanımlanmaya başlamış ve kral, otoritesini
ulusun varlığına dayandırmıştır.

✓ Krallar güç ve yetkilerini artırarak bu ulus-devletlere mutlakiyetçi bir karakter kazandırmıştır.


✓ Artık Hristiyan dünyasında Haçlı Seferleri gibi ittifaklar görülmemiş ve sekülerleşmenin
etkisiyle her ulus-devletin kendi çıkarları için yaptığı ulusal savaşlar gündeme gelmiştir.

✓ Bu süreçte devletin içeride ve dışarıda görevlerini yerine getirebilmesi için güçlü olması gerekliydi.
✓ Ulus-devletlerin kurulma sürecinde yaşanan mali sorunları çözmek için devletlerin sömürgeciliğe
yönelmesi, daimî ve merkezî bir ordu bulundurma zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır.
✓ Bu durum kralların hazinede sürekli altın bulundurmasını gerekli kılmış ve bu gereklilik
merkantilizmin doğmasına neden olmuştur.

 Avrupa’da XV ve XVIII. yüzyıllarda hâkim olan merkantilizm, ülkelerin güç ve zenginliğinin


sahip olduğu değerli madenlerle ölçülebileceği fikrine dayanan bir ekonomik sistemdir.

✓ Avrupa’da nüfus, merkantilizmin amacı ile doğru orantılı olarak artırılmaya çalışılmıştır. Fazla
nüfus; ucuz iş gücü, fazla üretim, çok kazanç ve asker sayısının artması anlamına gelmektedir.
✓ Avrupalı devletlerin üretim ve ihracatı artırabilmek için kurdukları atölyeler, şehirleri büyük
merkezler hâline getirmiştir. Bu merkezlerin ihtiyacı olan iş gücü, Avrupa’da kırsaldan kente
göçlerin yaşanmasına sebep olmuştur.

✓ Feodalizmden merkantilizme uzanan dönemde, Avrupa’da yaşanan askerî ve teknolojik dönüşüm


savaş teçhizatlarının üretiminde de büyük gelişmelere neden olmuştur.
✓ XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren barutlu silahlar, savaşın zorunlu araçları hâline gelmiştir.
✓ Ateşli silahların etkin bir şekilde kullanılmaya başlanması, Avrupa’da Askerî Devrim’in
başlangıcı kabul edilmiştir.
✓ Hafif ateşli silahlar savaş meydanlarındaki etkinliklerini 16. ve 17. yüzyıllarda arttırmışlardır.

✓ Feodal sistemin çökmesiyle, orduların yapısı değişmiş, ağır atlı birliklere dayalı küçük askerî
birlikler yerlerini sayıca daha kalabalık, ucuza mâl edilebilir mızraklı piyadeler öne çıkmıştı.
✓ Askerî ve teknolojik gelişmeler gemilerin geliştirilmesinde de görülmüştür.
✓ Denizcilik alanında yaşanan gelişmeler okyanus gemiciliğinin gelişmesini sağladı.
✓ Özellikle XVI. yüzyılın sonunda kadırgaların yerini kalyonların almasıyla kargo kapasitesi artmış,
deniz savaşlarında ve ticarette büyük değişimler yaşanmıştır.

OSMAN EMİR 9
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

AVRUPA’DAKİ GELİŞMELERİN OSMANLI DEVLETİ’NE


ETKİLERİ / OSMANLI DEVLETİ’NDE DEĞİŞİM

Coğrafi Keşiflerin Osmanlı'ya Etkileri


✓ Coğrafi Keşifler sonrasında oluşan yeni siyasi ve ekonomik konjonktür Osmanlı aleyhine olmuştur.
✓ Akdeniz limanlarının, Baharat ve İpek yollarının önemi azalmıştır.
✓ Yeni ticaret yolları sayesinde Avrupa’nın Osmanlı bağımlılığı sona ermiştir.
✓ Osmanlı Devleti’nin jeopolitik önemi azalmıştır.
✓ Osmanlı hazinesi ciddi bir vergi kaybına uğramıştır.
✓ Osmanlı tüccarı da önemli gelir azalmasına maruz kalmıştır.
✓ Ülkede enflasyon önemli bir sorun haline gelmiştir.

Avrupa'ya Verilen Tavizler-Kapitülasyonlar


✓ Coğrafi keşifler sonunda ticaret yollarının değişmesi ile gelir kaybeden Osmanlı Devleti hem
Avrupa’da siyasi destek bulmak hem de azalan gümrük vergilerini artırmak için Avrupalı
tüccarlara yeni ayrıcalıklar vermiştir.
✓ Osmanlı Devleti deniz ticaretini canlandırmak ve ekonomik kayıpları önlemek için Hollanda
ile ekonomik ayrıcalıklar içeren bir antlaşma imzaladı.
✓ Aynı şekilde Fransa 'ya verilen kapitülasyonlar yenilendi. İngiltere'yle yapılan antlaşmalarla pek
çok ticarî ayrıcalık tanındı.
✓ Bu kapitülasyonlar yabancılara, Osmanlı Devleti’nde yerleşmek, dolaşmak ve ticaret yapmak
haklarını tanıyordu ayrıca kendi ticari mahkemesini kurma hakkını da elde etti.
o Ancak kapitülasyonlar beklenen etkiyi yapmadı.
o Osmanlı Devleti’nin vergi gelirlerinin azalmasına sebep oldu.
o Osmanlı iç pazarının Avrupa mallarıyla dolmasına sebep oldu.
o Yerli üretici zor durumda kaldı.

OSMAN EMİR 10
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Merkantilizm ve Osmanlı
✓ Merkantilizm, ülkelerin güç ve zenginliğinin sahip olduğu değerli madenlerle ölçülebileceği
fikrine dayanan bir ekonomik sistemdir.
✓ Merkantilizm, ithalatı (dış alım) kısıtlayıp, ihracatı (dış satım) teşvik ederek güçlü ve zengin bir
devlet inşa etmeyi amaçlayan milliyetçi bir ekonomik yaklaşımdır.
✓ Merkantilizme göre, zenginlik ve güç için ihracat artırılmalıdır.
✓ Merkantilist devletlerin amacı, ticaret yoluyla altın ve gümüş elde etmek olmuştur.

✓ Osmanlı'da ise temel amaç halkın ihtiyaçlarını karşılamaktır.


✓ Gerekirse ihracat kısıtlanmış, ithalat artırılmıştır.
✓ Bu nedenle Avrupalıların ucuz mallarını ülkeye sokmalarına izin vermişlerdir.

✓ 17. yüzyıldan itibaren merkantilist bir politika güden Avrupa'ya kıymetli maden akışı hızlanmıştır.
✓ Aynı tarihte Osmanlı ise kıymetli maden darlığı içine girmiştir.
✓ Osmanlı akçesinin istikrarını yitirmesi de bu dönemde başlamıştır.
✓ Takip eden dönemlerde Osmanlı parası, Batı Avrupa'daki maden akışına bağlı olarak sık sık değer
yitirmiştir.

✓ Osmanlı Devleti zaman zaman tedavüldeki parayı çekerek yerine değeri ayarlanmış akçe
çıkartmasına neden olmuştur. Bu para ayarlamalarına “sikke tashihi” denmiştir.
✓ Bazen de altın ve gümüş sikkelerin bakır oranı artırılmış veya sikkelerin hacmi küçültülerek “sikke
tağşişi” politikası uygulanmıştır.

✓ Avrupalılar, merkantilist ekonomi sistemi sayesinde zenginleşerek Askerî Devrim yaparak dünya
harp tarihi yeni bir döneme girdi ve savaşlarda üstünlük sağlaya başladılar.
✓ Bu gelişmelerle gelişen savaş teknolojisi beraberinde devlete büyük bir ekonomik yük getirdi.
✓ Zira askerî harcamaların büyük bir kısmı, tımarlardan sağlanan gelirlerle karşılanırken ateşli
silahlarla donatılmış sipahiler, savaşlarda etkili olamıyorlardı.
✓ Çözüm olarak sayı itibarıyla az olan kapıkulu askerlerinin sayısı birkaç kat arttırıldı ve ateşli
silahlarla donatıldı. Yeniçerilerin sayısını önce 30.000’e daha sonra da 50.000’e çıkarmıştır.
✓ Bu askerlere ulûfe ve bahşişlerin ödenmesi devlet ekonomisine büyük bir yük getirdi.
✓ Bu dönemde devşirme sistemi, Yeniçeri Ocağı’nın asker ihtiyacını karşılamada yetersiz kalmıştır.
✓ Bu sebeple İstanbul’a iş bulmak için gelen fakir delikanlılar bile ocağa alınmış ve asker açığı
kapatılmaya çalışılmıştır.
o Böylece ocağın yapısı bozulmuş ve dağıtılan ulufeler devlet hazinesine yük olmuştur.

✓ Avrupa’nın ilk daimî ordusu Yeniçeri Ocağı’nın bozulmasında en önemli etken, devşirme sistemi
kurallarına aykırı bir şekilde ocağa kayıt yapılmasıdır.

OSMAN EMİR 11
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Tımar Sisteminin Bozulması


✓ Devletin temel kurumlarından olan tımar sistemi ile toplanan gelirler, hazinenin önemli bir kısmını
oluşturuyordu. Fakat XVII. yüzyıldan itibaren tımar sisteminde aksaklıklar başlamıştır.
✓ Bu durum askerî alanda Osmanlı ordusunun Avrupa’nın disiplinli ve donanımlı orduları
karşısında etkisiz kalmasına neden oluyordu.
✓ 1527-1528’de seferlere katılan Tımarlı Sipahi sayısı 37.000 civarındayken 1655’e gelindiğinde bu
sayı 6.000’e kadar düşmüştür.
✓ Tımarlı Sipahilerin sayılarının azaldığı dönemde devlet, ordunun asker ihtiyacını karşılayabilmek
için farklı yöntemler geliştirmeye çalışmıştır.
o Bu amaçla sekban, sarıca ve levent olarak bilinen ücretli geçici askerler orduya
alınmaya başlanmıştır.

Tımar Sisteminin Bozulmasının Nedenleri


o Tımarların, sipahiler dışında kimselere verilmesi,
o Tımarların saray görevlilerinin eline geçerek özel mülk veya vakfa dönüştürülmesi ve
rüşvet karşılığı verilmesi,
o Dirliklerin parayla alınıp satılır hâle gelmesi, Devletin nakit para ihtiyacından dolayı
tımar topraklarını iltizama vermesi (gelirin doğrudan hazineye girmesi)
o Sipahilerin gösterişli yaşama arzusu ve çok para kazanma hırsı,
o Nüfusun hızlı artması,
o Enflasyon artışı ve paranın değer kaybetmesi,
o Geleneksel silahlarla savaşan sipahilerin, ateşli silah eğitimine ayak uyduramaması,
o Uzun süren savaşların yaşanmasıdır.

Timar Sisteminin Bozulmasının Sonuçları


o Siyasi Sonuçlar: Devlet otoritesi zayıflamıştır. Ülkede güvenlik problemi ortaya
çıkmıştır.
o Ekonomik Sonuçlar: Üretim azalmıştır. Ücretli asker alımı artmış, savaş maliyetleri
yükselmiştir. Vergi gelirleri düşmüştür.
o Askerî Sonuçlar: Tımarlı sipahi sayısı azalmıştır. Herkes Yeniçeri Ocağı'na girmek için
uğraşmıştır. Yeniçerilerin sayısının artmasıyla etkinlikleri de artmıştır.
o Toplumsal Sonuçlar: İsyanlar başlamıştır. Şehirlere göç başlamıştır. Eşkıyalık artmıştır.
İşsizlik problemleri ortaya çıkmıştır.

OSMAN EMİR 12
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Osmanlı Devleti’nde Ekonomik Tedbirler


✓ Osmanlı Devleti, Klasik Dönemde toprağa dayalı bir ekonomik sistem uygulamıştır.
✓ Klasik Dönemde fethedilen araziler mirî arazi şekline getirilmiş ve tahriri yapıldıktan sonra
kanunnamelerle koyulacak vergiler tespit edilmiştir.

✓ Osmanlı vergi sistemi, temelde örfî ve şeri olmak üzere iki kısma ayrılmıştır.
o Öşür, haraç ve cizye gibi şeri vergiler; ayni veya nakdî olarak tahsil edilmiştir.
o Örfî vergiler ise devletin gerekli gördükçe şeri kurallara dikkat ederek değişik zamanlarda
halktan aldığı vergilerdir.

✓ XVI. yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti’nin gelirleri, giderlerine oranla daha fazla artmış, XVII.
yüzyıldan itibaren ise bu durum tam tersine dönmüştür.
✓ Büyük ordular kurmak ve bu orduyu sürekli olarak eğitme zorunluluğu Osmanlının finansal
yapısını bozarken uzun ve yıpratıcı savaşlar, ekonomik sorunları daha da ağırlaştırmıştır.
✓ Girit Kuşatmasının yirmi dört yıl sürmesi ve II. Viyana Kuşatması ile başlayıp Karlofça
Antlaşması'na kadar süren on altı yıllık uzun savaş dönemi, devleti ekonomik olarak zora sokmuştur.

İltizam ve Mukataa
✓ XVII. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti’nde mali sıkıntılarla birlikte nakit ihtiyacının
artması, tımar topraklarının merkezî hazineye bağlanmasına yani iltizam hâline getirilmesine
sebep olmuştur.
✓ Genel anlamda iltizama vermek bir toprağın gelirlerinin açık artırma yoluyla bir süreliğine
kiraya verilmesi anlamına gelmektedir.
✓ İltizam, devlet gelirlerinin bir bölümünün peşin bir bedel karşılığında kişilere devredilerek
toplanması yöntemidir.

✓ Açık artırmayla iltizam hakkını alan kişiye mültezim adı verilmiştir.


✓ Vergisi toplanacak toprağa ise mukataa adı verilirdi.
✓ Mukataalar, başlangıçta en fazla üç yıllık bir dönem için iltizama verilmiştir.
✓ 16. yüzyılın sonlarından itibaren tımar ve zeamet toprakları iltizam olarak verilmeye başlanmıştır.
✓ Devletin sıcak para ihtiyacını karşılayan mültezimler ise zenginleşmiş ve nüfuz sahibi olmuştur.

✓ Geliri dirlik olarak kimseye verilmeyen ve doğrudan merkez hazinesine aktarılan vergilere ve vergi
kaynaklarına mukataa denmektedir.
✓ Tımar sisteminin uygulandığı yerlerde, merkez hazinesinin nakit ihtiyacını karşılamak için
memleketin zengin vergi kaynakları, mukataa olarak ayrılmıştır.
✓ Mültezimler, peşin para ödeyerek vergi toplama hakkını aldıkları toprağın (mukataa) işlenmesinin
yanında, köylünün ve bölgenin yönetimiyle de ilgilenmeye başladılar.
✓ Devlet bu sistemle hazineye peşin para girmesini sağlamasına rağmen, zaman içinde
mültezimler köylüye baskı yapmaya başlayınca köylüler toprakları terk etmeye başladı.

✓ XVI. yüzyıldan itibaren savaşların uzun sürmeye başlaması ve tımar sisteminin sarsılması
sonucunda Osmanlı ordusunda asker sayısında azalmalar yaşandı.
✓ Asker ihtiyacı tüfek kullanan yeniçerilerin artırılmasını ve sekban, sarıca ve levent gibi ücretli
asker alımlarını gerekli kıldı.

OSMAN EMİR 13
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Sekban ve Sarıca (Saruca)


✓ Aslı Farsça seg (köpek) olup -bân ekiyle türetilen kelimenin anlamı “köpek bakıcısı ve yetiştiricisi”
demektir. Terim olarak Osmanlı merkez ve taşra kuvvetlerinden bazı birlikler için kullanılır.
✓ Önceleri saraya ait av köpeklerine bakıp onları eğitmek için oluşturulan sekbanlar daha sonra
askerî amaçla kullanılmıştır.
✓ Sekban ve sarıca askerleri Anadolu halkından alınmakta olup daha önceleri levent adını taşıyan
kişilerden oluşuyordu.
✓ XVII. yüzyılda Celâlî isyanları döneminden itibaren taşradaki beylerbeyi ve sancak beylerinin
maiyetlerine giren bu tip askerlere “saruca-sekban” denilmiş, bunlar bulundukları yerlerde
güvenliği sağlamakta kullanılmıştır.
✓ Celâlî ve eşkıyalık olaylarının arttığı dönemlerde ihtiyaçtan dolayı kurulan bu saruca-sekban
birlikleri de zamanla bilhassa vali ve bey değişiklikleri yüzünden ülke için zararlı hale gelmiş ve
zamanla kaldırılmışlardır.

Malikâne Sistemi
✓ 1695 yılında "malikâne usulü" olarak adlandırılan bu sistem defterdarlık tarafından ilan edilen bir
fermanla yürürlüğe girmiştir.
✓ Fermanın amacı sürekli değişen mültezimlerin fazla kâr sağlama amacıyla tahrip ettikleri vergi
kaynaklarını yeniden canlandırarak sürekli hâle getirmek ve değişmez bir mültezime
bırakmaktır.
✓ Malikâne sisteminde, tımar ve iltizam sistemi âdeta kaynaştırılmıştır. Merkezî hazinenin nakit
ihtiyacının giderek artmasıyla devlet, mukataaları mültezimlere ömür boyu tahsis etmeye
başlamıştır.
✓ Mukataaların ömür boyu kiralanma uygulamasına malikâne sistemi adı verilmiştir.
✓ Malikâne sistemi ile toprağın vergi gelirlerinin miras bırakılması hakkı getirilmiştir. Bu da
malikâne sahiplerine büyük güç kazandırmıştır.
✓ Büyük zenginliğe kavuşan bu gruplar, taşra yönetiminde daha çok sorumluluk almıştır.
✓ Malikâne sistemi ile ekonomik olarak güçlenen kişiler, Anadolu’da başıboş sekban, sarıca ve
levent gibi askerî grupları da bünyelerine katarak ekonomik güçlerinin yanı sıra askerî güce de
sahip olmuştur.
✓ XVIII. yüzyılda birçok âyan, büyük mukataa gelirleri olan bu mültezimlerin içinden çıkmıştır.
✓ Sistem sayesinde başlarda Osmanlı hazinesine önemli miktarda nakit para akışı sağlandı. Diğer
yandan uzun dönemde ise bu sistem beraberinde yeni sorunları getirdi.
✓ Malikâne sahiplerinin önemli bir kısmı İstanbul'da kalmaya ve mukataaları yasa dışı yollarla
iltizama vermeye başladı.
✓ Malikâneciler ayrıca vergi kaynaklarına devletin istediği özeni göstermeme eğilimine girdiler.
Malikâne sistemi 1840'ta resmen kaldırıldı.

Avarız Vergisi
✓ Osmanlı’da 16. yüzyılın sonlarında ihtiyaç hâlinde toplanan bir vergi olarak ortaya çıkmıştır.
✓ Ancak savaşların uzaması ve gelir kaynaklarının azalmasıyla düzenli olarak toplanmıştır.
✓ Hem Müslüman hem de gayrimüslimlerden alınan avarız vergisi, başlangıçta olağanüstü
hâllerde alınsa da zamanla devamlı hâle getirilmiştir.
✓ Avarız vergileri, artan hazine açıklarını kapatmada büyük bir paya sahip olmuştur.
✓ Osmanlı Devleti’nde savaşlara bağlı ekonomik sıkıntılar nedeniyle varlıklı kişilerden imdadiyye
adı altında yardımlar toplanmaya başlanmıştır. Zamanla adeta bir varlık vergisine dönüşmüştür.
✓ Önceleri sefer masraflarını karşılamak için koyulan ve “imdad-ı seferiyye” adı verilen bu vergi,
XVIII. yüzyıl sonlarından itibaren sürekli hâle getirilmiştir.

OSMAN EMİR 14
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Âyanların Yönetime Karşı Yükselişi


✓ XV. yüzyıldan itibaren var olan âyan ve eşraf, sosyal ve iktisadi bozuklukların da etkisiyle
merkezî otoritenin yanında nüfuzunu artırmıştır.
✓ Merkezî otoritenin zayıfladığı, iç ve dış sorunların arttığı dönemlerde devlet; asker ve vergi
toplanmasında, şehir ve yolların korunmasında, eşkıyalık hareketlerinin bastırılmasında
âyanlardan sık sık yardım istemeye başlaması onların ön plana çıkmasına sebep olmuştur.
✓ XVI. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, içine düştüğü ekonomik buhran sebebiyle nakit para
ihtiyacını iltizam ve malikâne sistemlerini uygulamaya koyarak karşılamaya çalışmıştır.
✓ Bu mukataaları iltizama vermeye başlamasıyla âyanlar, toprak satın almış ve zenginleşmiştir.
✓ Merkezden gönderilen ve merkezî otoriteyi temsil eden beylerbeyleri, sancakbeyleri, Tımarlı
Sipahilerin de yavaş yavaş ortadan kalkması ile âyanların nüfuzu daha da artmıştır.
✓ Bunlar, kazanmış oldukları servet ve nüfuzlarının da etkisiyle devletin zayıfladığı dönemlerde
bölgelerinde söz sahibi olmuş ve gerek devletin gerekse halkın gözünde önemli konuma
yükselmiştir.
✓ Toprakların tasarrufunda devletin yerini alan âyanlar, İstanbul’da otururken taşraya
mütesellim adı verilen güvendikleri kişileri göndermiş ve sahip oldukları bölgelerin vergilerini
tahsil ettirmişlerdir.
✓ Üretimden alacağı payı artırmak isteyen âyanlar, reayaya kötü muameleye ve köylülerden daha
fazla para toplamaya başlamıştır.
✓ Âyan ve eşraf sınıfı; himayelerine aldıkları levent, sekban, sarıca gibi paralı askerler sayesinde
askerî nüfuz da kazanmıştır.
✓ XVIII. yüzyıl; merkezî otoriteye karşı askerî, idari, ekonomik olarak nüfuzunu giderek
artıran âyan ve eşrafın hâkim olduğu bir dönem olmuştur.

OSMAN EMİR 15
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

OSMANLI DEVLETİ’NDE İSYANLAR VE DÜZENİ


KORUMA ÇABALARI
✓ XVI ve XVII. yüzyıllarda Osmanlı Devleti, bazı muhalif hareketlerle uğraşmak zorunda kalmıştır.
✓ Bu dönemde devletin idari, askeri, ekonomik ve hukuksal alanlarında meydana gelen
bozulmalardan dolayı halkın devlete olan güveni sarsılmış ve çıkardıkları isyanlarla tepkilerini
ortaya koymuşlardır.
✓ Bu yüzyıllarda Osmanlı Devleti, bir taraftan Avusturya ve İran ile savaşırken diğer taraftan da iç
isyanlarla mücadele etmiştir.
✓ Bu isyanlar merkezde Yeniçeri; Anadolu’da Celâli ve Suhte İsyanlarıdır.

Yeniçeri (Merkez/İstanbul) İsyanları


✓ Yeniçeri İsyanlarının çoğu İstanbul’da gerçekleşmiştir. Devlet adamları arasında iktidar
mücadeleleri ve ekonomik sıkıntılar bu isyanların temel sebepleridir.

Yeniçeri İsyanlarının Nedenleri


o Saray kadınları, saray ağaları ve vezirlerin çekişmelerinin devlet yönetimine etkilemesi
o Kanunlara aykırı olarak Kapıkulu Ocağı’na asker alınması
o Orduda disiplinin bozulması
o Kapıkulu askerlerinin, üç aylık maaşları olan ulufelerin zamanında ödenememesi veya
ayarı düşük paralarla (kırpık akçe, zuyuf akçe) ödenmesi
o Yeniçerilerin sık sık padişah değiştirerek cülus bahşişi almak istemeleri
o Devlet yönetiminde etkin olmak isteyen devlet adamlarının yeniçerileri kışkırtmaları
o Tecrübesiz ve idarede sorun yaşayan padişahlar
o Saray masraflarının fazlalığı

✓ Mevki sahibi olmak ve rakiplerini ortadan kaldırmak isteyenler, yeniçerileri çeşitli vaatlerle
yanlarına çekmek istemiştir.

III. Murad Dönemi İsyanları


✓ Yeniçerilerin ilk isyanları Fatih zamanına kadar uzansa da XV ve XVI. yüzyıllarda genellikle
dirayetli padişahlar tahta geçtiğinden yeniçeriler etkili olamamıştır.
✓ III. Murad Dönemi’nde düşük ayarlı akçe ile ulufe almak istemeyen Kapıkulu Askerleri isyan
etmiş ve defterdar ile vezîriâzamın idamını istemiştir.
✓ İstekleri yerine getirilen yeniçeriler, XVII. yüzyıl boyunca istediklerini vezîriâzam yapmış hatta
tahta kimin geçeceği kararında bile etkili olmuşlardır.

Genç Osman’ın Katli


✓ 1621 yılında Hotin Seferi’ne çıkan Sultan II. Osman Yeniçerilerin disiplinsizlikleri ve savaş
meydanındaki isteksizlikleri tepkisine neden olmuştur.
✓ Yeniçeri İsyanlarının en şiddetlisi Yeniçeri Ocağı’nı kaldırarak disiplinli bir ordu kurmak ve
devlete çeki düzen vermek isteyen II. Osman zamanında çıkmıştır. II. Osman’ın bu fikirlerinin
duyulması, isyana sebep olmuştur.
✓ İsyan neticesinde Genç Osman tahttan indirilmiş ve Yedikule zindanlarına götürülerek burada
katledilmiştir. Yeniçeriler tarafından öldürülen ilk padişah II. Osman'dır.

OSMAN EMİR 16
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

IV. Murad Dönemi İsyanları


✓ IV. Murat'ın 12 yaşında tahta çıkmasından dolayı ilk dönemlerinde annesi Mahpeyker Kösem
Sultan yönetimde etkili olmuştur.
✓ Saray yeniçeriler tarafından basılmış, sadrazam Hafız Ahmed Paşa ve 20’ye yakın devlet adamı
isyancılara teslim edilmek zorunda kalınmıştır.
✓ Yeniçeri İsyancıları Padişaha gözdağı vermek amacıyla Sadrazam Hafız Ahmet Paşa'yı
padişahın gözleri önünde parçalayarak öldürmüşlerdi. 1622

IV. Mehmed Dönemi İsyanları


✓ IV. Mehmet'in 7 yaşında padişah olmasından dolayı bu dönemde saray ağaları ve hanım
sultanların yönetimdeki etkisi gittikçe artmıştır. Annesi Rus asıllı Turhan Hatice Sultan’dır.
✓ Bu dönemde maaşlarının zamanında ödenmediğini ve saray ağalarının devlet işlerine
müdahale ettiklerini öne süren yeniçeriler isyan etmişlerdir.
✓ Saraya yürüyerek bu durumun sorumlusu olarak gördükleri 30 tane devlet adamını padişahtan
istemişlerdir. Zor durumda kalan padişah mecburen isyancıların isteklerini yerine getirmiştir.
✓ İdam edilenlerin cesetleri İstanbul’daki Atmeydanı’na götürülerek orada bulunan bir çınar ağacına
asılmışlardır. Bu sebeple bu olaya Vaka-i Vakvakiye (Çınar Vakası) denilmiştir. 1656

II. Mustafa Dönemi İsyanları


✓ 1703 yılında yaşanan bu olay tarihe Edirne Vakası ya da Feyzullah Efendi Vakası olarak
geçmiştir. Karlofça Antlaşması sonrasında II. Mustafa, devlet işlerini Şeyhülislam Feyzullah
Efendiye bırakmış ve Edirne'ye çekilmişti.
✓ Feyzullah Efendi devletin en önemli mevkilerine yakınlarını doldurmuştur. Feyzullah Efendi’nin
bu hareketlerinden rahatsız olan yeniçeriler 1703 yılında ulufelerini alamadıkları için isyan etmiş,
halk da bu isyana destek vermiştir.
✓ İstanbul’dan Edirne’ye hareket eden asiler karşısında direnemeyen II. Mustafa tahttan III.
Ahmed lehine feragat etmiştir. Feyzullah Efendi ise asiler tarafından idam edilmiştir.

Yeniçeri İsyanlarının Sonuçları


✓ Yeniçeri İsyanları, önemli devlet adamlarının idam edilmesine, liyakatsiz kişilerin üst
makamlara getirilmesine sebep olmuştur.
✓ Sık sık padişah değişikliklerinin yaşanması merkezî otoriteyi sarsmış, devlet idaresinin
bozulmasına ve yapılmak istenen ıslahatların sonuçsuz kalmasına neden olmuştur.
✓ İstanbul ’da asayiş ve güven bozulmuştur.
✓ Ordunun gücü azalmış, disiplin bozulmuştur.
✓ Yeniçerilerin, yönetim üzerinde etkinliği artmıştır.
✓ İstanbul isyanları devlet düzenini değiştirmeyi değil, kişileri hedef (padişah ve idaresi) almıştır.
✓ XVII. yüzyıldan itibaren Yeniçeri Ocağını devletin temel dayanağı olmaktan çıkarmıştı.
✓ "Ocak devlet içindir." anlayışının yerini "Devlet ocak içindir." anlayışı almıştır.

OSMAN EMİR 17
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Celali (Taşra – Anadolu) İsyanları


✓ Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde Bozoklu Şeyh Celâl adında bir kişi mehdilik iddiasıyla Tokat
civarında isyan başlatmıştır. Bundan sonraki isyanlar, halk arasında onun adına nispetle Celâli
İsyanları olarak anılmaya başlanmıştır.

Celali İsyanların Nedenleri


✓ XVI. yüzyılda Anadolu’da hızlı bir nüfus artışı yaşanmış, fetihlerin de azalmasıyla mevcut toprak
ve kaynaklar artan nüfusa yetersiz gelmeye başlamıştır.
✓ Bu gelişmeler toplum düzeninde bozulmalara ve Anadolu’da işsiz güçsüz bir kalabalığın
oluşmasına yol açmıştır.
✓ Osmanlı topraklarındaki bu nüfus artışına, 1591-1595 yılları arasında yaşanan uzun süreli kuraklık
✓ Ekonominin bozulması, Uzun savaşların ağır maliyetler getirmesi, Vergilerini ödeyemeyen
köylülerin topraklarını terk etmesi, Toprağını terk eden köylünün çift bozan vergisi ödemek
zorunda kalması.
✓ İltizam sisteminin yaygınlaşması, Kadı ve sancakbeylerinin baskı ve şiddet uygulaması, Timar
sisteminin bozulması, Savaş kaçaklarının Anadolu’ya kaçarak eşkıyalık yapması Anadolu’da
Celâli İsyanları tekrar başlamıştır.
✓ Osmanlı Devleti 1578-1590 yılları arasında Safevi Devleti ve 1593-1606 yılları arasında da
Avusturya ile savaşmıştır. Sonuçsuz kalan bu savaşlar hem hazinenin para kaynaklarını hem de
ülkenin insan ve ürün kaynaklarını kurutmuştur.

Celali İsyanların Asıl Amacı


✓ XVII. yüzyılda ekonomik sıkıntılar sebebiyle toprağını terk eden köylüler, tımarı elinden alınan
sipahiler, suhteler, ücretli askerler devletin imtiyazlı yapısına girmek için isyan etmiştir.
✓ Bu isyanlar, devletin varlığına ya da Osmanlı Hanedanı’na karşı olmamıştır.
✓ Celâli İsyanları diye adlandırılan bu olaylar, devleti hedef almadığı için isyan değil daha çok
eşkıyalık hareketi şeklinde olmuştur.
✓ Celâli İsyanları, devleti çok uğraştırmışsa da devlet için ciddi bir tehlike olmamıştır.
✓ İsyana katılanlar bir gün Celâli iken ertesi gün devlet hizmetinde bir görevli veya itaatli bir
reaya olabilmiştir. Aynı şekilde isyancı liderler de bir gün eşkıya başı iken ertesi gün itibarlı
sancakbeyi hâline gelebilmiştir.
✓ Bu durum isyancıların devletten menfaat koparabilmek için isyan ettiklerinin bir göstergesidir.

Karayazıcı İsyanı
✓ Haçova Savaşı’nda, Sivas sancakbeyine vekâlet etmiş paralı bir asker olan Karayazıcı’nın devlete
karşı isyanı, ilk büyük Celâli İsyanı’dır.
✓ Sivas sancakbeyi görevinden alınınca işsiz kalan Karayazıcı; tımarları elinden alınan sipahileri,
başıboş sekban ve leventleri etrafına toplayarak yağma hareketine başlamıştır.
✓ Karayazıcı, isyanı bastırmak için gönderilen kuvvetler tarafından öldürülmüş olsa da bu isyan
hareketleri uzun süre devam etmiştir.
✓ Anadolu toprakları; Karayazıcı, Deli Hasan, Tavil Halil, Kalenderoğlu Mehmed, Canboladoğlu
gibi makam peşinde olan Celâli liderlerinin eşkıyalık hareketleriyle talan olmuştur.

OSMAN EMİR 18
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Celali İsyanların Sonucu


✓ Celâli İsyanları, devletin para sıkıntısı çekmesini, ürünlerin fiyatlarının yükselmesini ve
Anadolu’da sosyal düzenin bozulmasına sebep oldu.
✓ Anadolu’da can ve mal güvenliği bozulmuştur.
✓ Vergiler düzenli olarak toplanamadığı için devlet gelirleri azalmıştır.
✓ Halkın, devlete güveni sarsılmış devlet de kendi halkına şüpheyle bakar hale gelmiştir.
✓ Toprak terk edildiği için üretim düşmüştür. Şehirlerde işsizlik ve yoğun nüfus artışı yaşanmıştır.
✓ Osmanlı, Avusturya ve İran savaşlarında taviz vermek zorunda kalmıştır.

Büyük Kaçgun
✓ Celâli İsyanlarının yarattığı en büyük sonuçlardan biri, “Büyük kaçgun” adıyla anılan Anadolu
köylüsünün geniş çaplı bir göçe başlamasıdır.
✓ Göç eden nüfusun büyük bir kısmı vergi toplayıcılarının ulaşamayacağı dağlara çekilmiş, bir
kısmı da daha emniyetli yerler olan surlarla çevrili şehirlere göç etmiş, kalanları ise Celâliler
arasına katılmıştır.
✓ Bu göçler sonucunda başta İstanbul olmak üzere büyük şehirler güvenli yerler olmaktan çıkmış,
bu şehirlerde asayiş ciddi bir sorun hâline gelmiştir.
✓ Büyük kaçgun sırasında köylüler merkeze ilettiği şikâyetlerde, zulümlerden kurtulamazlarsa
“terk-i diyar” eyleyeceklerini bildirmiştir.
✓ Bu şikâyetlerin hakikat olduğu 1603’teki olaylarda görülmüş ve bu tarihte, Anadolu köylüsünün
büyük bir kısmı mallarını ve hayvanlarını bile yanlarına almadan köylerini terk etmiştir.
✓ Büyük kaçgun esnasında köylerini terk edenlerin, toprağa bağlı olan ve vergi ödeyen köylüler
olması önemlidir.

Eyalet İsyanları
✓ Merkezî yönetimin otoritesinin zayıflamasına bağlı olarak merkezden uzak bazı eyaletlerde
ayaklanmalar çıkmıştır. Eflâk, Boğdan, Erdel, Yemen, Bağdat, Basra, Trablusgarp ve Kırım.
✓ Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezi otoritesinin zayıflamasına bağlı olarak eyaletlerde otorite
boşluğu görülmesi
✓ Bazı eyalet yöneticilerinin rüşvet ve iltimasla göreve geldikleri için Liyakad sahibi
olmamalarının getirdiği sıkıntılar
✓ Eyaletlerdeki kötü yönetimin halkı isyana yöneltmesi
✓ Osman Devleti ile mücadele halinde olan, Avrupa devletlerinin eyalet yöneticilerini isyan
etmeleri için kışkırtmaları etkili olmuştur.
✓ 17. yüzyıl isyanlarında milliyetçi düşüncenin etkisi yoktur. Bu isyanlar neticesinde Osmanlı
topraklarından ayrılan bir eyalet yoktur.

OSMAN EMİR 19
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Suhte İsyanları
✓ XVI. yüzyılda Sivas’ın batısında kalan Anadolu topraklarında Suhte Ayaklanmaları görülmüştür.
Bu isyanların genel sebebi, klasik medrese eğitiminin bozulmasıdır.
✓ Klasik medrese geleneğinin bozulmasında; ulema çocuklarının hak etmeden ayrıcalık kazanması,
ilmiyede yükselmenin rüşvet ve iltimasla olması, medreselere kapasitesinin üzerinde talebe
alınması gibi uygulamalar etkili olmuştur.
✓ Bunun yanında nüfus artışı ve enflasyon sebebiyle gençlerin yatılı ve burslu olan medreselere
sığınması, medreselerin işsiz güçsüzlerin geçim yeri hâline gelmesine sebep olmuştur.
✓ Enflasyon nedeniyle medreselerin geliri de azalınca maddi koşullar yoksul öğrenciler için çok
sıkıntılı bir hâle gelmiştir. Bu nedenle devlet, medrese öğrencilerine cer, nezir ve kurban adıyla
para toplamaları için izin vermiştir.
✓ Bu izni kötüye kullanan çok sayıda medrese öğrencisi çeteler kurarak köyleri ve kasabaları
yağmalamış, eşkıyalık faaliyetlerinde bulunmaya başlamıştır.

 Cerre çıkmak: Müderrisler ve yetişmiş talebeler dokuz ay derslerle meşgul olduktan sonra üç
aylarda ve özellikle ramazan ayında şehir, kasaba ve köylere giderek camilerde vaaz verir, Kur’an
okur ve diğer din hizmetleriyle halkı irşad ederler, soruları cevaplandırır ve çocukların yetişmesine
yardımcı olurlardı. Buna karşılık halk da olanlara maddî yardımlarda bulunurdu.

✓ Bu durum medrese eğitimini ve öğretimini aksatmış ve geriletmişti. Bundan dolayı hem iyi hoca
yetişmemiş hem de iyi âlim olmanın arzusunu taşıyan talebe sayısı azalmıştır.
✓ Talebeler çalışmadan, bilmeden, kolayından icazet almış; hak etmeden mevki ve vazife alma
peşinde koşmuşlardır.
✓ XVI. yüzyılda Sadrazam Kuyucu Murat Paşa'nın müdahalesi sayesinde Suhte İsyanları etkisini
yitirmiştir.

 EHLİYET: Bir işi yapabilme gücünü sağlayan ustalık, beceriklilik, kābiliyet ve kifâyet, yeterlik.
 EHLİYETLİ: Belli bir işi başarmaya yetecek ustalığı, yetenek ve becerikliliği olan
 LİYÂKAT: Lâyık olma, uygunluk
 LİYÂKATLİ: Yetenekli, başarılı, ehil, işe yatkın
 ADÂLET: Hak ve hukūka uyma, herkesin hakkını gözetme, doğruluktan ayrılmama, hakkaniyet
 ADÂLETLİ: Adâletle hareket eden, adâlete uygun davranan, âdil

OSMAN EMİR 20
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Ekber ve Erşed Sistemi


✓ Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren padişahlık ile yönetiliyordu. Padişahlık babadan oğula
geçmekteydi. Şehzadeler, yönetimde tecrübe kazanması amacıyla sancaklara gönderilirdi.
✓ Osmanlı Devleti’nde, hanedan üyelerinden hangisinin tahta geçeceğini belirleyen kesin bir kuralın
olmayışı, taht mücadelelerine sebep olmuştur.
✓ Bu taht mücadelelerini kendi çıkarları için kullanmaya çalışan rakip devletler, Osmanlı için her
zaman tehlike oluşturmuştur.
✓ Fetret Devri’nde Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında, II. Bayezid ile Cem Sultan arasında, I.
Selim’in babasını tahttan inmeye zorlaması ve sonrasında kardeşleri ile yeğenlerine karşı giriştiği
mücadele, Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde yaşanan Şehzade Mustafa Olayı gibi gelişmeler,
devlette önemli siyasi sıkıntılar meydana getirmiştir.
✓ Taht mücadelelerinde devletin siyasi karışıklıklar içinde kalması hatta yıkılma tehlikesi yaşaması
üzerine Fatih, “kardeş katli” olarak bilinen uygulamayı getirmiştir.
✓ Kanuni Dönemi’nde, Şehzade Bayezid’in isyan etmesinden sonra padişahın en büyük oğlu
sancaklara gönderilmeye başlanmış ve diğer şehzadeler sarayda tutulmuştur.
✓ III. Mehmed, sancakta yetişen son şehzade olarak 1595’te Osmanlı tahtına çıkmış, onun
döneminden itibaren sancağa çıkma tamamen kaldırılmıştır.
✓ III. Mehmed’in oğlu I. Ahmet sancağa çıkmayan ve sarayda kafes usulüyle yetişen ilk Osmanlı
padişahı olmuştur.
✓ Şehzadelerin sancaklarda siyasi güç kazanmalarını engellemek ve merkezî otoriteyi
güçlendirmek için I. Ahmet Dönemi'nde (1603-1617) bu sisteme son verilerek Ekber ve Erşed
Sistemi'ne geçildi.
✓ Veraset sisteminde yapılan bu değişiklikle hanedanın en büyük (ekber) ve en olgun (erşed) üyesi
padişah olacaktı.
✓ Bu uygulamayla şehzadeler arasında taht kavgaları önleyerek kardeş katlini sona erdirse de bazı
yeni meselelere yol açmıştır. Şehzadeler bilgi ve tecrübeden yoksun kalmışlardır.
✓ Sarayda adeta hapis hayatı yaşadıktan sonra tahta çıkan şehzadelerin çoğu, doğru düzgün devlet
tecrübesi kazanamadıklarından ve dünyadan haberdar olamadıklarından padişah olunca ne
yapacaklarını bilememişler devlet adamları ve saray kadınlarının etkisi altında kalmışlardı.
✓ Kafes Usulü: Şehzadelerin sancağa gönderilmesi âdetinin kaldırılmasıdır. Alınan kararla
şehzadelerin sancağa gitmeleri, sakal bırakmaları ve çocuk sahibi olmaları yasaklanmıştır.
✓ Şehzadeler Topkapı sarayda şimşirlik adı verilen kısımda göz hapsinde tutulmuşlardır.

OSMAN EMİR 21
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Osmanlı Devleti'nde Lâyihalar


✓ XVI. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Klasik Dönem Osmanlı düzeni çözülme ve değişim
sürecine girmiştir. Bu süreç, Osmanlı devlet ve toplum yapısını derinden etkilemiş, devletin
büyük bir buhran içine girmesine sebep olmuştur.
✓ Bu buhrandan kurtulmak için yeni ve kalıcı tedbirlerin alınması gerektiğini düşünen devlet
erkânı, nasihatname tarzında raporlar düzenlemiştir.
✓ Bu raporlar, layiha ve risale olarak adlandırılmıştır.
✓ Hazırlanan layihalar, XVI. asırdan itibaren yaşanan olumsuz gelişmeleri geleneksel devlet ve
toplum düzeninin terkedilmesine bağlamıştır.
✓ Layihalarda bu olumsuzlukların büyük ölçüde iç faktörlerden kaynaklandığı öne sürülmüştür.
✓ Bundan dolayı da layihalarda, dirayetli padişahların yönetim tarzı örnek gösterilmiş ve Klasik
Dönem’deki uygulamalara aykırı iş yapılmaması tavsiye edilmiştir.
✓ Osmanlı sadrazamlarından Lütfi Paşa, tespit ettiği sorunları ve çözüm önerilerini “Âsafnâme” adlı
risalesinde anlatmıştır. Ona göre devlet hazinesi çok önemlidir çünkü devlet, hazine ile ayaktadır.
✓ Gelibolulu Mustafa Ali ise layihasında olumsuzlukların en önemli nedeni liyakat sahibi olmayan
kişilerin yönetici olarak atanmasına bağlamıştır.
✓ Koçi Bey ise sıkıntıların önüne geçilebilmesi için yöneticilerin, olayların iç yüzünü öğrenmesi
gerektiğine inanmıştır. Yöneticileri uyarmak için birden fazla risale yazmıştır.
✓ Devlet düzenindeki bozulmaları Kanuni Dönemi’ne kadar götüren Koçi Bey, bozulmalara somut
çözüm önerileri getirmiştir.
✓ XVIII. yüzyılın başlarında yazdığı risalesinde Defterdar Sarı Mehmed Paşa devlet düzeni
konusunda temel kuralı şöyledir: “Sultana devlet adamları, devlet adamlarına mal lazımdır. Mal
bayındırlıkla bayındırlık ise adalet ve iyi yönetimle olur.”
✓ Layiha yazarları, Kanuni’nin saltanat yıllarını Osmanlı toplumunun her bakımdan mükemmel
biçimde işlediği, kanun ve adaletin geçerli olduğu bir dönem olarak tasvir etmiştir.
✓ Kanuni sonrası dönem ise rüşvet, adaletsizlik ve düzensizliğin yaygın olduğu bir dönem olarak
anlatılmaktadır.
✓ Nasihatname yazarları, Kanuni Dönemi’nden sonraki sıkıntılı dönemlerde yaşadıkları için Kanuni
Dönemi’ni ideal bir dönem olarak kabul etmiştir.
✓ Layiha ve risale yazarları, Osmanlı devlet ve toplumunu gözlemlerken Avrupa’da meydana gelen
olaylar yerine, yalnızca devlet içerisinde meydana gelen değişmeler üzerine yoğunlaşmıştır.

OSMAN EMİR 22
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Osmanlı Devleti'nde Islahatlar


Islahat: Bozulan devlet kurumlarında yapılan düzenleme ve yeniliklerdir.

✓ Layihaların içerikleri dikkate alınarak bu gidişata son vermek ve Osmanlı Devleti'ni tekrar eski
gücüne ulaştırmak amacıyla hükümdarlar ile sadrazamlar döneminde ıslahatlar yapılmıştır.

II. Osman (Genç Osman) Dönemi Islahatları (1618-1622)


✓ II Osman, Şeyhülislamın fetva verme dışındaki yetkilerini kaldırmış, ilmiye sınıfının yetkilerini
sınırlandırmıştır.
✓ II. Osman, yerleşik geleneklerin dışına çıkarak saray dışından evlenmiş, saray halkının
yönetimdeki etkinliğini sona erdirmeyi hedeflemiştir. Bu evlilikle halk ve saray arasındaki
kopukluğu gidermeyi de hedeflemiştir.
✓ Genç Osman İstanbul çevrelerinin baskısından uzaklaşmak için başkenti İstanbul dışına
(Anadolu’ya) taşımayı dahî düşünmüştür.
✓ 1621'de Lehistan'a düzenlenen seferde (Hotin Seferi) Lehistan ordusu mağlup edilmiş, ancak
Yeniçeriler disiplinsiz davranışlar sergilemiştir.
✓ Yeniçeri Ocağı'nı kapatmayı planlayan II. Osman, bu düşüncesinin öğrenilmesi üzerine bir
Yeniçeri isyanı ile önce tahttan indirilmiş, sonra da öldürülmüştür (1622).

IV. Murat Dönemi Islahatları (1623-1640)


✓ Genç Osman'ın öldürülmesinden sonra tahta I. Mustafa çıkarılsa da kısa süren saltanatından sonra
IV. Murat, 12 yaşındayken Osmanlı tahtına oturdu (1623).
✓ 1632'den itibaren bütün yönetim yetkilerini eline alarak saray halkının devlet yönetimine
karışmasını önledi.
✓ İsyan eden yeniçeri ele başıları ortadan kaldırılmış, gereğinden fazla olan yeniçeri sayısı
azaltılmıştır.
✓ Başkentte baskı ve şiddet yoluyla güvenlik ve asayiş sağlanmıştır.
✓ İsyanlara teşvik ettiği için kahvehaneler kapatılmış, içki ve tütün yasağı getirilmiştir. İstanbul'da
gece sokağa çıkma yasağı uygulanmıştır.
✓ Anadolu'daki Celali isyanları bastırılmıştır. Maliye düzeltilmiş, tımarlar hak etmeyenlerden
alınarak layık olanlara verilmiştir.
✓ Emirlerine uyulup uyulmadığını kontrol etmek için tebdili kıyafet ile halk arasında dolaşmıştır.
Osmanlı tarihinde ilk defa şeyhülislam idam ettiren padişahtır. Eserlerinde kendisini hicveden
Nef’i’nin ölümünü emretmiştir.
✓ Katib Çelebi ve Koçi Bey başta olmak üzere bazı devlet adamlarından layihalar (rapor) alarak
sorunları çözmek istemiştir. Koçi Bey devletin güç kaybının nedenleri ve sorunların çözümü ile
ilgili esaslı bir rapor hazırlamıştır.
✓ “Koçi Bey Risalesi” olarak bilinen bu rapor Osmanlı Devleti’nin duraklamasının nedenlerini ve
yapılması gerekenleri ele alan ilk önemli rapor olması açısından önemlidir.

IV. Mehmed Dönemi Islahatları (1648 – 1687)


✓ IV. Mehmet 6 yaşında tahta geçtiği için devleti annesi (Hatice Turhan Sultan) ve vezirler yönetti.
İlerleyen yıllarda kontrolü eline aldı ve güvendiği devlet adamlarını göreve getirdi.
✓ IV. Mehmet Dönemi’nin ıslahatçı devlet adamları; Tarhuncu Ahmet Paşa, Köprülü Mehmet
Paşa ve Köprülü Fazıl Ahmet Paşa ‘dır.

OSMAN EMİR 23
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Tarhuncu Ahmet Paşa Islahatları (1652 – 1653)


✓ IV. Mehmed zamanında 1652 yılında Mısır’daki görevi esnasında Mısır ekonomisini iyi yöneten
Tarhuncu Ahmed Paşa sadarete getirilmiştir.
✓ Savaşlar nedeniyle zor duruma düşen mali yapıyı düzeltmeye çalıştı, ekonomik sorunlarla
uğraştı. Osmanlı tarihinde bilinen ilk bütçeyi hazırladı. Gelirler 24 milyon akçe iken giderler 25,5
milyon akçe olarak çıktı.
✓ Bütçe açığını kapatmak için saray masraflarını kıstı. Saray masraflarını kısması çıkarı zedelenen
insanları rahatsız etmiş ve bu kişiler sadrazamın idam edilmesine neden olmuştur.

Köprülü Mehmet Paşa Islahatları


✓ IV. Mehmet’in annesi valide Turhan Sultan tarafından kendisine sadrazamlık teklif edilmiş, görevi
kabul etmek için,
o saray halkının devlet işlerine karışmaması,
o görevlendirmelerde (memur atamaları) tek yetkili olmasına izin verilmesi,
o sunacağı tekliflerin kabul edilmesi ,
o hakkında şikayet olursa, savunması alınmadan cezalandırılmaması, şartlarını ileri
sürmüştür.

✓ Şartları kabul edilen Mehmet Paşa 1656 yılında sadrazamlığa atandı. Böylece Köprülüler Dönemi
başlamış oldu.
✓ Orduyu disiplin altına aldı. Hatalı gördüğü devlet adamlarını hiç düşünmeden görevden alarak
cezalandırdı.
✓ İstanbul’da, ulema arasındaki dini tartışmalara son vererek devlet otoritesini yeniden sağladı.
✓ Görevlerini yerine getirmeyen asker ve memurların maaşlarını keserek hazineden gereksiz yere
para çıkmasını önledi.
✓ Merkezi otoritenin kuvvetlenmesi ve asayişin sağlanmasına çaba göstermiştir.
✓ 5 yıllık sadaretinin ardından devlet tekrar rayına girmeye başlamıştır. Köprülü Mehmet Paşa'nın
bu faaliyetleri ile devlet Duraklama Dönemini içinde Yükselme Dönemi yaşamıştır.
✓ Köprülü Mehmet Paşa'nın başarıların nedeniyle oğullarına da sadrazamlık verilmiştir. Köprülü
Mehmet Paşa Osmanlı tarihinde ilk kez çeşitli koşulları ileri sürerek sadrazam olan ilk
görevlidir.
✓ Şiddet kullanarak düzeni sağlamış ve yönetime canlılık getirmiştir.

Köprülü Fazıl Ahmet Paşa Islahatları (1661 – 1676)


✓ Köprülü Mehmet Paşa'nın oğludur. Babasının politikalarını biraz daha yumuşak şekilde
sürdürmüştür.
✓ Fazıl Ahmed Paşa Osmanlı tarihinin en genç sadrazamı olarak tarihe geçmiştir. 1661-1676 yılları
arasında 15 yıl sadrazamlık yapmıştır.
✓ Devlet giderleri kısıtlanarak bütçe açığı giderilmeye çalışıldı. Ordu yeniden düzenlenerek topçu
sınıfı güçlendirildi.
✓ 1662 – 1664 Vasvar Antlaşması'yla sonuçlanan Avusturya Savaşını kazanmıştır. Girit'in Fethi'ni
tamamlamıştır. (1669)
✓ Lehistan ile yaptığı savaş sonrası (Bucaş Antlaşması'yla) devleti batıda en geniş sınırlara
ulaştırmıştır. (1672)

OSMAN EMİR 24
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

XVII. Yüzyıl Islahatlarının Genel Özellikleri


✓ Islahatların amacı bozulan düzeni yeniden sağlamaktır.
✓ Islahatların öncülüğünü padişah ve devlet adamları yapmış ve ıslahatlar şahıslara bağlı
kalmıştır. Kişilere bağlı kalmış, devletin resmi politikasına dönüşmemiştir.
✓ Islahatların uygulanmasında baskı ve şiddet esas alınmıştır.
✓ Islahatlarda Avrupa örnek alınmamıştır.
✓ Islahatlar Islahatlar yapılırken halkın istek ve görüşleri göz önünde bulundurulmamıştır.
✓ Sorunların kökenine inilmemiş yüzeysel çözümler üretilmiştir.
✓ Islahatların ağırlık noktasını ordu ve ekonomi oluşturur.
✓ Yeniçeriler, ulema ve saray çevresi ıslahatlara sert tepkiler göstermiştir.

III. Ahmet Dönemi Islahatları


✓ Osmanlı tarihinde Pasarofça Antlaşması'ndan Patrona Halil İsyanı'na kadar uzanan zaman
dilimine (1718 -1730) Lale Devri adı verilir.
✓ Dönemin padişahı III. Ahmet, sadrazamı ise Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır.
✓ Bu dönem için “Lâle Devri” tabirini ise ilk defa Yahya Kemal Beyatlı kullanmıştır.

Lâle Devri Yenilikleri


✓ Bu dönem, Osmanlı Devleti’nde her ne kadar barış, eğlence, sefa dönemi olarak bilinse de sosyal
ve kültürel hayatta bir reform döneminin de başlangıcı olmuştur.
✓ Yüzyıllardır savaş hâlinde olan Osmanlı Devleti ile Avrupa arasındaki ilişkiler ilk kez bu kadar
yakınlaşmıştır. Osmanlı devlet erkânı ve dönemin bazı aydınları, ilk kez Avrupalıların
üstünlüğünün altında yatan sebepleri öğrenmek gerektiğini kabul etmiştir.
✓ Bu nedenle Avrupa’daki düzene ayak uydurarak ıslahatlar yapılması ve değişimin yolunun
açılması gerekliliği ortaya çıkmıştır.
✓ Osmanlı tarihinde Avrupa tarzında ilk yenileşme hareketleri Lâle Devri hükümdarı olan III.
Ahmed Dönemi’nde başlamıştır. Bu dönemdeki ıslahat fikirleri, sonraki yenileşme çabalarına yön
vermiş ve bu yenileşme hareketlerine zemin hazırlamıştır.
✓ Lale Devri’nde diplomasi, bilim, sanat ve eğitim alanında yaşanan gelişmelerin yanında başkent
İstanbul merkezli olmak üzere eğlence hayatı yaygınlaşmıştır.
✓ İstanbul’da bir çini ve kumaş fabrikası kurulmuştur. Yalova’da kâğıt fabrikası açılmıştır. İlk kez
çiçek aşısı uygulanmıştır. Kasırlar, köşkler ve çeşmeler inşa edildi.
✓ İstanbul, birçok defa büyük yangınlara maruz kaldığı için Yeniçeri Ocağına bağlı “Tulumbacılar”
adıyla ilk defa düzenli bir itfaiye teşkilatı kurulmuştur.
✓ Lâle Devri’nin en önemli gelişmesi, Müslümanların da artık matbaa kullanmaya başlamasıdır.
✓ Bu matbaa Mehmet Said Efendi ve İbrahim Müteferrika’nın gayretleriyle 1727’de İstanbul'da
kurulmuştur. Osmanlı matbaasında basılan ilk eser Vani Efendi tarafından yazılmış Farsça-Türkçe
bir sözlük olan Vankulu Lügati olmuştur.
✓ İlk Türk matbaası ile, Kitaplar daha hatasız ve okunaklı hale geldi. Kitap ve gazeteler ucuzladı.
Kültür hayatında canlanma yaşandı.
✓ Avrupa'daki siyasi ve askerî gelişmeler takip edildi. Yenilik hareketleri yayıldı. Osmanlı kültürü
yayınlaştı.
✓ Birisi Topkapı Sarayı’nda diğeri Yeni Cami’de olmak üzere iki kütüphane kurulmuştur.
✓ Yine bu dönemde, başta edebî eserler olmak üzere kültürel ve bilimsel eserlerin Türkçeye
çevrilmesi için bir heyet oluşturulmuştur.
✓ Bu heyet; Arapça ve Farsça dışında Batı’da yazılmış birkaç tarih, felsefe ve astronomi eserini de
Türkçeye tercüme etmiştir.

OSMAN EMİR 25
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

✓ Mimari üslup olarak genellikle Batı mimarisinin Barok ve Rokoko tarzları benimsenmiştir.
Kağıthane’deki Sadabad Köşkü ve Topkapı Sarayı’nın girişindeki III. Ahmed Çeşmesi döneme
ait en ünlü mimari eserlerdir.
✓ Avrupa'nın önemli merkezlerinde ilk kez geçici elçilikler açılmıştır. Paris, Viyana, Varşova,
Lehistan ve Rusya’ya giden bu elçiler diplomatik ve ticari görüşmelerde bulundular.
✓ Elçiler, Avrupa kültürü, sanatı, sanayisi, tarımı, birlikte askerî-teknolojik gücü ve diplomasisi
hakkında bilgi edindiler. Edindikleri bu bilgileri birer rapor hâlinde İstanbul’a sundular.
✓ Avrupa’ya gönderilen ilk geçici elçi 1719 yılında Paris’e giden Yirmisekiz Çelebi Mehmed
Efendi olmuştur.
✓ Bu elçilerin önemli bir kısmı görevlerinden döndüklerinde Sefaretname adı verilen eserler kaleme
almış ve gözlemlerini padişaha sunmuşlardır.
✓ Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin Paris elçiliğinin ardından saraya sunduğu raporla Osmanlı
Devleti'nde Batılılaşma hareketleri fiilen başladı.
✓ Paris’ten getirdiği kitaplar, elbise ve mobilyalar İstanbul’da Fransız modasının yayılmasına
neden olmuştur.
✓ Batının üstünlüğü kabul edilmiş ve Batılı ülkeleri, toplumları incelenmeye, Batılı uzmanlardan
yararlanılmaya başlanmıştır. Bütün bunlar Tanzimat Dönemi’ndeki Osmanlı düşünce uyanışının
başlangıcıydı.
✓ Dönemin coşkusunu, duygularını gazellerinde dile getiren Nedim ve Şeyh Galip, Lâle Devri’nin
önemli şairlerindendir. Osmanlı sanat ve kültürünün belirli bir gelişme gösterdiği dönemde yaşayan
Levnî, minyatür sanatında büyük başarılar ortaya koymuştur.
✓ Dönemin şairi Nedim’in “Gülelim eğlenelim, kâm alalım dünyadan” dizesi devrin felsefesini
ortaya koymaktadır.
✓ Lâle Devri’nde kültür, mimari, sağlık ve sosyal alanlarda gerçekleştirilen bütün bu olumlu
gelişmelere rağmen lüks merakı ve israflarından dolayı sadrazam ve devlet adamlarına karşı
tepkiler artmıştır.
✓ İsraf dolu harcamalarına ek olarak halka yüklenen ek vergiler ve İstanbul’da hüküm süren işsizlik
sorununun aşılamaması tepkinin isyana doğru evrilmesinde önemli rol oynamıştır.
✓ Halkın tepkisini isyana dönüşmüş ve isyanın liderliğini de Kapalıçarşı’da tellallık yapan Patrona
Halil üstlenmiştir.
✓ Bu dönem 1730’daki Patrona Halil İsyanı ile kanlı bir şekilde sona ermiştir. Devrin sembolü
hâline gelen Sadâbad Sarayı ise yerle bir edilmiştir.
✓ İsyancılar sadrazamı idam etmekle yetinmemiş ve III. Ahmed’i tahttan indirerek yerine I.
Mahmud’u getirmişlerdir
✓ Patrona Halil İsyanı yeniliklere karşı değil lüks ve israfa karşı çıkmıştır. Bunun göstergesi
matbaa, itfaiye ve fabrikalara dokunulmayıp sadece eğlence mekanlarına zarar verilmesidir.

I. Mahmud Dönemi Islahat Hareketleri


✓ Aslen Fransız asıllı olan Comte de Bonneval Humbaracı Ocağı’nın (Özel Topçu Birliği) başına
getirilmiştir.
✓ Comte de Bonneval aslen Fransız asıllı olup İslâmiyet’i kabul ederek Humbaracı Ahmet Paşa
ismini almıştır. Avrupa’dan getirilen ilk askerî uzmandır.
✓ Osmanlı ordu sistemi bölük, tabur, alay sistemine göre yeniden düzenlenmiştir. 1734’te subay
yetiştirmek amacıyla Avrupa tarzı ilk teknik okul olan Hendesehâne (Kara Mühendishanesi)
kurulmuştur.
✓ Askeri alanda alınan ıslahat tedbirleri sayesinde Osmanlı ordusu Rusya ve Avusturya ile olan
savaşlardan zaferle ayrılmış ve devlet I. Mahmud’un 24 yıllık saltanatında hiç toprak
kaybetmemiştir.
✓ 1748’de Barok tarzı Avrupa mimarîsinin ilk örneği olan Nur-u Osmâniye Camii’nin inşasına
başlanmıştır.

OSMAN EMİR 26
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

III. Mustafa Dönemi Islahat Hareketleri


✓ Bu dönemdeki ıslahatlarda Macar asıllı bir Fransız olan Baron de Tott ve Sadrazam Koca Ragıp
Paşa etkili olmuştur. Baron de Tott Osmanlı Devleti’nde görev yapan ilk gayrimüslim askeri
uzman olarak kabul edilmektedir.

✓ 1773 yılında donanmanın subay ihtiyacını karşılamak için, “Palabıyık” lâkaplı Cezâyirli Gâzi
Hasan Paşa önderliğinde Mühendishâne-i Bahr-i Hümâyun (Deniz Mühendishanesi) adıyla ilk
denizcilik okulu açılmıştır.
✓ Esham Kanunu çıkartılarak esham senetlerinin düzenlenmesiyle ilk kez iç borçlanmaya
gidilmiştir. Galatalı bankerlerden (Rum, Ermeni, Yahudi) borç para alınmıştır.

✓ I. Abdülhamid Dönemi Islahat Hareketleri

✓ Avrupa’dan getirilen danışman ve uzmanların, “Müslüman olmaları ve Osmanlı kıyafeti


giymeleri” şartını kaldırmıştır.

✓ Subay yetiştirmek amacıyla İstihkâm Okulu açılmıştır. İlk kez “Yeniçeri Sayımı” yapılmıştır. İlk
kez “Ulûfe alım satımı” yasaklanmıştır. Levent Teşkilâtı kaldırılmış ve denizci asker yazımına
son verilmiştir. Cülus bahşişi kaldırılmıştır.

OSMAN EMİR 27
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

İlim ve İrfan Erleri


✓ Devletin yüksek bir medeniyet seviyesine erişmesinde âlimlerin etkisi ve önemi büyüktür. XVII.
yüzyıldan itibaren ilim ve fikir hayatı gerilemeye ve akli ilimler ikinci plana atılmaya
başlanmıştır.
✓ Merkezî otoritenin zayıflamasıyla ortaya çıkan sosyal ve ekonomik sorunlar, fetihlerin ve devlet
gelirlerinin azalması, yaşanan toprak kayıpları, ilmî gelişmeye engel olmaya başlamıştır.
✓ Bu olumsuzlukların etkisiyle, ilmî faaliyetleri teşvik edici unsurların da kaybolması, ilim ve fikir
insanlarının geçim endişesi yaşamasına neden olmuştur.

Kâtip Çelebi
✓ Kâtip Çelebi 1609-1657 yılları arası yaşamış, XVIII. yüzyıl Türk bilim dünyasının pozitif ve hür
düşünceyi savunan ismidir. Bilimsel çalışmalarıyla Türk tarihinde ve Batıda ilgi uyandırmıştır.
✓ Avrupa ile Osmanlı ilim dünyası arasındaki açığı fark eden ilk Osmanlı âlimi, Avrupa’da “Hacı
Kalfa” ismi ile tanınan Kâtip Çelebi’dir.
✓ Kendisinden önceki âlimlerden farklı olarak birçok önemli eserin tercümesini yapan ve Batı’daki
ilmî gelişmeleri de yakından takip eden Kâtip Çelebi, Arapça ve Türkçe eserler kaleme almıştır.
✓ Osmanlı ilim ve irfan geleneğindeki yenilik arayışlarının ilk hamlesini yapan Kâtip Çelebi,
ülkesini Batı’daki gelişmelerden haberdar etmeye çalışarak döneminin aydın kesimini
eleştirmiştir.
✓ Kâtip Çelebi’nin eserlerinin altyapısını genel olarak ziyaretlerde elde ettiği bilgi, gözlem ve
materyaller oluşturmuştur.
✓ Tarih, coğrafya ve bibliyografya alanlarında önemli yapıtlar vermiş; İslam bilginlerinin
eserlerinin yanı sıra, batılı kaynaklara da müracaat ederek, çağını anlamaya çalışmış bir
aydındır.
✓ Osmanlı bilim ve düşünce hayatında önemli bir yer edinen Kâtip Çelebi’nin “Keşfü’z-Zunûn” adlı
eseri, kapsamlı bir bibliyografya ve ilimler ansiklopedisi özelliğini taşımaktadır. Avrupalıların
coğrafya konusundaki bilgileriyle İslam yazarlarının bilgilerini kıyaslayıp Cihannüma adlı eserini
hazırlamıştır.

Evliya Çelebi
✓ Edebiyatçı, halk tarihçisi, halk bilimci, hattat gibi yönleri ile öne çıkan Evliya Çelebi XVII.
yüzyılda yaşamış bir Osmanlı aydınıdır.
✓ Çocukluğundan itibaren seyahat etme arzusundadır. Babasının anlattığı hikâyeler onu çok
etkilemiş ve onda farklı yerleri gezip görme hevesi uyandırmıştır.
✓ İlk seyahatini Bursa’ya yapan Evliya Çelebi, kırk iki yılda yaptığı seyahatler sonucunda gezip
gördüğü yerleri ve şahit olduğu olayları usta bir ressam bakışıyla “Seyahatname-i Evliya Çelebi”
adlı eserinde bir araya getirmiştir.
✓ Seyahatnamesinde gezdiği bölgelerde bulunan inanışlar, gelenekler, kültürel ögeler, yararlı su
ve bitkiler hakkında bilgiler vermiştir. Gezdiği topraklarda bugün otuzdan fazla devlet mevcuttur.
✓ Evliya Çelebi, iyi bir eğitim almanın yanı sıra zamanının geçerli yabancı dilleri olan Arapça,
Farsça, Rumca ve bir miktar da Latince öğrenmiştir. Evliya Çelebi hiç evlenmemiştir.
✓ Seyahatname’yi okumadan bu geniş coğrafyanın tarihini yazmak mümkün değildir. Eseri toplam on
cilttir ve dört bin sayfaya yakındır. Bu hacimde bir seyahat metni dünyada tektir.
✓ Seyahatnâme, Osmanlı dünyasının geniş bir coğrafya panoraması ile yerleşim yapısını tarihî
perspektiften verir ve yazarın seyahatle geçen hayatını içerir.
✓ Eserde yazarın gayrimüslimlerin yaşayışına ve kültürüne ait pek çok örnek yer alır.

OSMAN EMİR 28
DE Ğİ Ş İM Ç AĞ IND A AV R UP A VE OS M AN LI

Naima Efendi
✓ 1655-1716 yılları arasında yaşayan ve Osmanlı Devleti’nin ilk vakanüvisti olan Naima Efendi,
Kâtip Çelebi’nin ilim ve irfan geleneğinde açtığı yolda ilerlemiştir.
✓ Tarihe olan sevgisi ve merakı nedeniyle devrin büyüklerinin dikkatini çekmiştir. Tarih ilminin
önemi üzerinde duran Naima, tarih yazarlarında doğru sözlü olmak ve olayların aslını iyi
araştırmak gibi özelliklerin bulunması gerektiğini vurgulamıştır.
✓ Naima Efendi, “Târîh-i Naîmâ” adlı eserinde olayları, kronolojik bir sıra içerisinde nakleden
geleneğe sıkı sıkıya bağlıdır.
✓ Eserde yaklaşık 1400 başlık yer alır. Bazı başlıklar altında vakalar uzun uzadıya anlatılırken çok
yönlü değerlendirmeler yapılır, kişiler ve kurumlar hakkında önemli bilgiler verilir.
✓ Eserde sadece İstanbul ve saray merkezli haberlere değil taşradaki olaylara ve devlet
teşkilâtıyla ilgili konulara da yer verilmiştir.
✓ Târîh-i Naîmâ, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde çok kullanılan, okunan bir eser olmuştur.
✓ Naima’ya göre tarih, en eski devirlerden beri meydana gelen hadiseleri ve ibret alınacak vakaları
öğreten ilimdir. Ona göre tarih, âlimlerin zekâsını artırır ve akıllı insanlar, tarih bilgisi sayesinde
daha uyanık olur.
✓ Halk tarih sayesinde eski hadiseleri öğrenir ve yüksek zümre ise onun sayesinde bazı sırları çözerek
irfan derecesi kazanır.

Yanyalı Esad Efendi


✓ XVIII. yüzyıl Osmanlı âlimlerinden olan Yanyalı Esad Efendi, Aristo’nun bazı eserlerini
Grekçeden Arapçaya çevirmiş, onları düzeltmiş ve bu şekilde tanınmıştır.
✓ Esad Efendi, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından Lâle Devri’nde başlatılan
yenileşme hareketleri kapsamında kurulan tercüme kurulunun başkanlığına getirilmiştir.
✓ Sahip olduğu ilim ve tecrübeyle yetiştirdiği öğrenciler, yaptığı önemli vazifeler, yazdığı eserler
devrin âlimleri tarafından takdir edilmiştir.
✓ Devrinin âlimleri kendisine “muallim-i sâlis (üçüncü muallim)” unvanını verdi. (Felsefe tarihinde
Aristo birinci, Fârâbî ikinci muallim olarak anılır.)
✓ Kaynaklarda Esad Efendi’nin Nakşibendiyye tarikatına mensup âbid ve zâhid bir kişi olduğu
belirtilir.

OSMAN EMİR 29
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

OSMANLI DEVLETİ'NE YÖNELİK TEHDİTLER

Denge Politikası
✓ XIX. yüzyıl başında Osmanlı Devleti, toprak bakımından dünyanın en büyük devletleri arasında
yer almaktaydı. Bu geniş sınırlar içinde uzanan toprak ve denizlerin kapladığı alan yaklaşık dört
milyon kilometre kareydi.
✓ Devletler arası politikada “kendine yeterlilik” ilkesiyle hareket eden Osmanlı Devleti, değişen
dünya dengeleri karşısında yeni adımlar atarak gücünü korumaya çalıştı.
✓ Bu amaçla 18. yüzyılda devlet kurumlarında askerî ve teknik alanlar başta olmak üzere geniş çaplı
ıslahatlara girişildi. Batı’nın daha yakından takip için Avrupa’da daimî büyükelçilikler açıldı.
✓ XIX. yüzyılın başına gelindiğinde, güçsüzlüğü ve siyasi yapısının iyice bozulmuş olduğu görülen
Osmanlı Devleti, batılı devletler tarafından baskı altına alınmaya başlandı.
✓ Sanayi İnkılabı sonrasında artan ham madde ve pazar ihtiyaçlarını sömürgecilik yoluyla
karşılama politikasını benimseyen Avrupalı devletler, sömürge yolları üzerindeki Osmanlı
Devleti'ni daha da güçsüzleştirmeye çalıştılar.
✓ Bu doğrultuda, çok uluslu yapıya sahip Osmanlı topraklarındaki gayrimüslim(azınlık) ulusları
isyana teşvik ettiler.
✓ Osmanlı Devleti de düştüğü bu durumdan kurtulmak ve varlığını korumak amacıyla, Avrupa
devletleri arasındaki çıkar çatışmalarından yararlanma yoluna gitti.
✓ Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda varlığını koruyabilmek amacıyla dış ilişkilerinde "denge politikası"
uygulamıştır. Osmanlı Devleti dışardan kendisine yönelen tehlikelere karşı, yanına en az bir
büyük devleti almak suretiyle siyasi denge meydana getirerek varlığını korumaya çalıştı.
✓ Bu politika, kendisine baskı kuran veya doğrudan saldıran bir devlete karşı, bu durumdan
çıkarları zarar gören bir başka devlet yahut devletler grubundan yardım almak şeklinde
yürütülmüştür.

Grek ve Dakya Projesi


✓ 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’yla Kırım’ı ele geçirme yönündeki engelleri aşan Rusya,
Osmanlı toprakları üzerinde daha geniş emeller beslemeye başlamıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nin paylaşılmasını sadece Rusya değil Avusturya da istemiştir.
✓ Planlarını gerçekleştirmek için iki lider 1780’de Avusturya’da bir araya gelmiş ve aldıkları kararları
imzalamışlardır.
✓ Grek Projesine Göre: Türkler Avrupa'dan tamamen atılacak İstanbul merkez olmak üzere
Rus prensinin (Kostantin) yönetiminde Ortodoks Grek Devleti kurulacaktır.
✓ Dakya Projesi: Eflak - Boğdan ve Baserabya'da yani Dinyester ve Tuna nehirleri arasındaki
bütün bölgeyi kapsayan "Dakya" adıyla Rusya ve Avusturya'ya bağımlı bir bölge devleti
kurulacaktır.
✓ Özetle Grek ve Dakya Projesi nedir: Rusya ile Avusturya arasında Osmanlı'nın Balkan ve
İstanbul'un paylaşımı planıdır. Prens Potemkin'e göre "Doğu Sisteminin Büyük Planı" adıyla
Osmanlı Devleti'ni yıkma projesidir.

OSMAN EMİR 1
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Viyana Kongresi 1815


✓ Fransız İhtilali sonucunda ortaya çıkan özgürlük ve milliyetçilik akımları Napoleon tarafından
Avrupa kıtasına yayılmaya çalışılmıştır.
✓ Fransa’nın bu politikasına karşı Avrupalı diğer güçler birleşerek Fransa’yla savaşmıştır.
✓ On beş yıla yayılan ve Napolyon Savaşları (Koalisyon Savaşları) olarak adlandırılan bu
savaşlardan sonra Avrupa’nın siyasi haritası alt üst olmuş ve güçler dengesi değişmiştir.
✓ Fransa, Napolyon Savaşları olarak da bilinen Koalisyon Savaşları'nda yenilgiye uğratıldı. Bozulan
dengelerin yeniden kurulması, Fransız İhtilali ve yaydığı fikirlerin kendileri için tehdit
oluşturmasını istemeyen Rusya, Avusturya, Prusya ve İngiltere, 1815'te Viyana Kongresi'nde
bir araya geldiler. Fransa girdiği savaşlardan yenik çıkmasına rağmen kongreye davet edildi.
✓ Viyana Kongresi, o zamana kadar görülmemiş büyüklükte bir toplantı olmuştur. Kongrede
İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya galip devletler olarak etkili olmuş ve alınan kararlara
yön vermiştir. Kongrede alınan kararlar, 1815’te imzalanmış ve Avrupa’da yeni bir statü
meydana gelmiştir.
✓ Böylece İngiltere, Avusturya, Rusya ve Prusya kendi çıkarları doğrultusunda Avrupa’nın
siyasi haritasını ve güçler dengesini yeniden düzenlemiştir.
✓ Avusturya’yı temsil eden başbakan Metternich (Meternik), kongreye damgasını vuran diplomatlar
arasında yer aldı. Metternich, Viyana Kongresi’nden itibaren XIX. yüzyılın büyük bir kısmında
milletlerarası politikada başrolü oynayacaktır.

Yapılan görüşmelerin ardından alınan kararlar şu şekildedir:


o Fransa’nın 1792 öncesi sınırlarına çekilmesine karar verilmiştir.
o Polonya toprakları Rusya, Avusturya ve Prusya arasında paylaştırılmıştır.
o Belçika ve Hollanda Niederland adı altında birleştirilmiştir.
o İsveç-Norveç Birleşik Krallığı kurulmuştur.
o Avrupa’da milliyetçi hareketlere izin verilmemesi ve birlikte hareket etme kararı
alınmıştır.

✓ Avusturya Başbakanı Metternich’in önerisiyle İngiltere, Rusya, Avusturya, Prusya arasında


Dörtlü İttifak kurulmuştur.
✓ Metternich Sistemi denen bu yeni düzende liberal, milliyetçi düşüncelere karşı ortak hareket
edilmesi ve sert şekilde mücadele edilmesi kararı alınmıştır.
o Ancak aldıkları bu kararları Osmanlı Devleti’nde, Yunan ayaklanması çıkınca
uygulamadılar ve Yunan İsyanı’na destek verdiler.

✓ Viyana Kongresi kararlarının uygulamaya konulduğu dönem “Restorasyon Dönemi” olarak


adlandırılmaktadır.

OSMAN EMİR 2
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Şark Meselesi (Doğu Sorunu)


✓ Viyana Kongresi'nde, Osmanlı Devleti'nin durumu da gündeme getirildi. Bu bağlamda Viyana
Kongresi’nde görüşülen konulardan biri de Şark Meselesi ya da değer ifadeyle Doğu Sorunu ’dur.
✓ Kongrede ortaya konan düşünceler, Avrupalı büyük devletlerin Osmanlı Devleti’ne karşı
yürütecekleri siyaseti belirledi.
✓ Şark Meselesi tabiri ilk defa 1815’te Viyana Kongresi’nde Rus Çarı Alexander (Aleksandır)
tarafından kullanılmıştır.
✓ Bu mesele I. Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı Devleti’nin topraklarına sahip olmak isteyen
emperyalist güçlerin politikası olmuş ve bu güçler Sevr Antlaşması ile amaçlarına ulaşmak
istemiştir.
✓ Avrupa tarihi içinde önemli bir yer tutan ve Türklerin Avrupa'dan atılması şeklinde tanımlanan
Şark Meselesi, Osmanlı Devleti'nin ortadan kaldırılması ve topraklarının paylaşılması kavgasıdır.
✓ Şark Meselesi, Avrupa devletlerinin XIX. yüzyıl ve sonrasında Osmanlı Devleti’ne karşı
yürütecekleri siyaseti ifade eden bir kavramdır.
✓ Zayıflayan Osmanlı Devleti, üç kıtada sahip olduğu geniş topraklarıyla Rusya ve Avusturya ile
denizaşırı sömürge imparatorlukları kuran İngiltere ve Fransa’nın ilgisini çekmiştir.
✓ Avrupalı devletler, Osmanlı Devleti'nin başta Avrupa’daki yerleri olmak üzere bütün
topraklarını paylaşmak istemiştir.
✓ Bunun için Osmanlı üzerinde siyasi ve ekonomik baskı kurulmuş, gayrimüslim halkların
durumları istismar edilmiş ve bağımsızlık mücadeleleri desteklenmiştir.
✓ Türkleri Anadolu’dan çıkarmayı amaçlayan Şark Meselesi’ni iki aşamada incelemek
mümkündür:

 Şark Meselesi’nin ilk aşaması 1071 Malazgirt Savaşı ile başlamıştır. Bu aşamada Türkleri
Anadolu’ya sokmamak için uğraş veren Avrupalı devletler, başarısız olunca savunmaya geçmiştir.
Bu dönem içerisinde Türklerin Anadolu’da durdurulması için Haçlı Seferleri düzenlenmiş ancak
başarı sağlanamamıştır. Bu aşama Batı’daki Türk ilerleyişinin durdurulduğu 1683 II. Viyana
Kuşatması ile sona ermiştir.
 Şark Meselesi’nin ikinci aşamasında saldırıya geçen Avrupa devletleri Balkanlardaki
gayrimüslim unsurların bağımsızlıklarını kazanması için uğraşmış ve bunda da başarılı olarak
Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını hızlandırmıştır. Nihayet Anadolu’daki Türk varlığına son
vermeyi hedefleyen Avrupalı devletler, bu amaçlarını Sevr Antlaşması ile gerçekleştirmek
istemişlerse de Türk milleti buna izin vermemiştir.

OSMAN EMİR 3
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Büyük Güçler


✓ Osmanlı Devleti, XVIII. yüzyıldan I. Dünya Savaşı’na kadarki dönemde Avrupa’nın büyük
devletlerini “Düvel-i Muazzama” şeklinde isimlendirmiştir.
o Bu devletler; İngiltere, Rusya, Prusya, Avusturya ve Fransa’dır.

✓ Fransız İhtilali sonucunda çıkan karışıklıklar neticesinde Avrupa’da, Fransa’ya karşı bir cephe
oluşmuştur. Bu cepheleşme, Osmanlı Devleti’nin bir süre Rus tehdidinden uzak kalmasını
sağlamıştır.
✓ Fransa ve Avusturya arasında yaşanan savaşlar 1798 Campo Formio Antlaşması ile sona
erdirilmiş ve bu antlaşma ile Venedik toprakları iki ülke arasında paylaşılmıştır. Campo Formio
Antlaşması Osmanlı Devlet ile Fransa’yı sınır komşusu haline getirmiştir.
✓ Bu dönemde İngiltere ile büyük bir mücadele içerisinde bulunan Fransa için yeni hedef stratejik
konumu ve İngiltere’nin Hindistan’a uzanan ticaret yolunu kesmek için Mısır olmuştur.
✓ Kadim dost olarak bilinen Fransa’nın, 1798’de Mısır’ı işgal etmesiyle Osmanlı için tehdit ve
saldırının yönü kuzeyden Akdeniz’e kaymıştır.
✓ Fransızların Mısır’ı işgali karşısında diğer Avrupalı devletler, kendi menfaatleri için Osmanlı
Devleti’ni savunmuştur. Rus donanması ilk kez boğazları geçerek Akdeniz’e gelmiştir.

 Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki Nizamıcedit ordusuyla yapılan savaşı Napolyon kaybetti
(1799). III. Selim döneminde kurulan Nizâm-ı Cedit ordusu, 1798’de Cezzar (Kasap) Ahmet Paşa
komu tasında Fransızlara karşı Akka Kalesi’ni (Suriye) savunmuş ve ilk zaferini elde etmiştir. Akka
mağlubiyeti sonrasında Napolyon “Eğer Türkler beni Akka Kalesi önünde durdurmasaydı,
bütün Doğu’yu ele geçirmek işten bile olmayacaktı. Ancak kader, Akka’da beni bir ihtiyarın
(Cezzar Ahmet Paşa) oyuncağı etti.” demiştir.

✓ Savaş 1801 El-Ariş Antlaşması sona ermiş ve Fransa Mısır’dan çekilmiştir. Osmanlı- Fransız
Savaşı sonrasında 1802’de imzalanan Paris Antlaşması imzalanmıştır.
✓ Bu antlaşma ile, Mısır Osmanlı Devleti’ne verildi. İngiltere’ye Karadeniz’de ticaret yapma
hakkı tanındı. Fransa, Akdeniz'deki üstünlüğünü yitirmiştir. Osmanlı Devleti, Fransa'ya verdiği
kapitülasyonları kaldırmıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nin dış siyasetinde, Napoleon’un 1798 Mısır Seferi’yle başlayan ve XIX. yüzyıl
boyunca sürdürülen denge politikası takip edilmiştir. Osmanlı’nın giderek zayıflaması sonucunda
ortaya çıkan denge politikası ile devlet, varlığını sürdürmek istemiştir.
✓ Bu politika ile Osmanlı Devleti, Avrupa’nın büyük devletleri arasındaki çıkar çatışmalarından
yararlanmıştır. Bunun için Rusya’ya karşı İngiltere, Fransa’ya karşı Rusya; İngiltere, Fransa ve
Rusya üçlüsüne karşı ise Almanya denge unsuru olarak kullanılmıştır. Genel olarak Osmanlı
Devleti, 1878’e kadar İngiltere’ye bu tarihten sonra ise Almanya’ya yakınlaşmıştır.

OSMAN EMİR 4
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Milliyetçilik Hareketleri ve İsyanlar


Azınlık isyanlarının nedenleri:
o Fransız İhtilali sonucunda yaygınlaşan milliyetçilik akımının azınlıkları etkilemesi
o Rusya başta olmak üzere Avrupalı devletlerin azınlıkları kışkırtmaları
o Merkezî otoritenin sarsılması
o Yerel yöneticilerin halk üzerinde baskı uygulaması
o Sınır bölgelerindeki toprakların savaş alanı hâline gelmesi
o Devletin düştüğü ekonomik buhranın ağır vergiler olarak halka yansıması

Rusya ve Panslavizm
✓ Balkanlar'da nüfuz sağlayarak Akdeniz yolunu açmak isteyen Rusya, bölgedeki Slav
topluluklarını Osmanlı yönetimine karşı bağımsızlık için kışkırtmıştır.
✓ Rusya'nın bu yolla Osmanlı Devleti'ni Balkanlar'dan çıkarma ve Slavları kendi egemenliğinde
tek bir bayrak altında birleştirme düşüncesine Panslavizm adı verilmiştir.
✓ Panslavizm politikasının nihai hedefi, Rusya'nın Balkanlar üzerinden Akdeniz’e inişini
sağlamaktır.

Sırp İsyanı 1804


✓ Osmanlı ülkesinde azınlık ulus olarak ilk kez isyan çıkaran topluluk Sırplar olmuştur.

İsyanın Nedenleri:
o XVIII. yüzyılda yaşanan Osmanlı - Avusturya savaşlarında Sırp topraklarının savaş
alanına dönüşmesi
o Milliyetçilik akımının etkisi (Panslavizm)
o Osmanlı merkezî otoritesinin zayıflaması
o Bölgedeki yeniçerilerin halka kötü davranması
o Rusya ve Avusturya’nın kışkırtmaları

Gelişimi:
✓ İlk ayaklanma, 1804’te Kara Yorgi önderliğinde çıktı ve aralıklarla 1878’e kadar sürdü. 1806- 1812
Osmanlı- Rus Savaşı, isyanın bastırılmasını geciktirdi.
✓ Osmanlı Devleti’ne karşı isyan eden ilk gayrimüslim (Hristiyan) topluluktur. Sırplar aynı zamanda
Osmanlı Devleti’nden ayrıcalık elde eden ilk azınlıktır.
✓ Sırpların bu şekilde imtiyaz elde etmesi diğer azınlıkları cesaretlendirmiştir.
✓ Sırplar 1812 Bükreş Antlaşması ile ayrıcalıklar kazandı.
✓ 1829 Edirne Antlaşması ile özerklik kazandılar.
✓ Osmanlı Devleti'nin Rusya'ya yenildiği 93 Harbi'nin sonunda imzalanan Berlin Antlaşması ile tam
bağımsız oldular. (1878)

OSMAN EMİR 5
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

1806 - 1812 Osmanlı - Rus Savaşı


✓ Rusya, Balkanlar'daki etkinliğini artırmak için Osmanlı egemenliği altındaki Eflak ve Boğdan
beyleri ile Sırpları isyana teşvik etmiştir.
✓ Osmanlı yönetiminin, Rus yanlısı Eflak ve Boğdan beylerini görevden almak istemesi üzerine
Rusya, 1806'da Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmiştir.
✓ İngiltere, Rusya’nın Fransa’ya yakınlaşmasını engellemek adına Osmanlı Devleti’nin
karşısında yer almıştır bu savaşta.
✓ Rusya’ya karşı kendi imkanları çerçevesinde direnmeye çalışan Osmanlı Devleti Avrupa’da değişen
dengelerden istifade etme yoluna gitmiş ve İngiltere ile yakınlaşmanın yollarını aramaya
çalışmıştır.
✓ Savaş sırasında Fransa, Osmanlı Devleti'ne bağlı kalmamış ikiyüzlü bir politika izleyerek Rusya
karşısında Osmanlı Devleti’ni yalnız bırakmıştır. Fransa'nın bu politikası karşısında Osmanlı
Devleti ise İngiltere ile Çanakkale (Kale-i Sultaniye) Antlaşması'nı imzalamıştır. (1809)
✓ Buna göre; İngiltere, Fransa’nın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesi halinde donanması ile
yardım etmeyi taahhüt etmiştir.
✓ Boğazlar barış zamanında tüm savaş gemilerine kapalı olması kararlaştırılmıştır. Osmanlı, Fransa
ile arasına politik anlamda mesafe koyarken İngiltere ile iş birliği yapmaya başladı.
✓ Osmanlı Devleti’nin İngiltere tarafından destek görmeye başladığı bu dönemde Fransa ile Rusya
arasındaki ilişkilerin bozulması Rusya’yı barışa mecbur etmiştir.

Bükreş Antlaşması 1812


✓ Prut Nehri iki ülke arasında sınır olarak kabul edilmiştir. Ruslar işgal ettiği Eflak ve Boğdan’ı terk
etmiştir. Tuna Nehri üzerinde Rus gemileri serbestlik tanınmıştır.
✓ Sırplara ayrıcalık verilmesi Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmiştir.
✓ Böylece Osmanlı tarihinde ilk defa bir Hristiyan topluluğu ayrıcalık elde etmiş oldu ve bu durum
diğer azınlıklar için de örnek olmuştur.
✓ Nitekim Sırp İsyanı’ndan hemen sonra Yunan İsyanı başlamıştır.

OSMAN EMİR 6
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Yunan İsyanı 1821


✓ Yunan bağımsızlık hareketi, Fransız İhtilali ile yayılan ulusçuluk akımı sonucunda ortaya çıktı.
✓ 1814’te Rum tüccarların ve siyaset adamlarının yer aldığı bir grup, Rusya’nın Karadeniz’deki
önemli liman şehri Odesa’da Filiki Eteria (Dostluk Cemiyeti) adıyla gizli bir örgüt kurmuştur. Bu
örgüt kısa sürede devlet içinde ve dışında Yunan bağımsızlığı için çalışmaya başlamıştır.

İsyanın Nedenleri:
✓ Milliyetçilik akımının Rumlar arasında yaygınlık göstermesi
✓ 1814'te Rusların yardımları ile kurulan Filiki Eterya Cemiyeti’nin, İstanbul Ortodoks Patriği'nin
önderliğinde Bizans'ı yeniden diriltmek istemesi (Megalo İdea)
✓ Rusya’nın Panslavizm politikası kapsamında Yunanlıları kışkırtıcı faaliyetleri
✓ Avrupalı devletlerin Yunan halkını Avrupa medeniyetinin kurucusu olarak görmesi ve Yunan
toplumuna sempati ile yaklaşması
✓ Yanya Valisi olarak görev yapan Tepedelenli Ali Paşa’nın bölgedeki Yunan halk üzerinde baskıcı
bir idare anlayışı izlemesi ve bir süre sonra isyan ederek bölgedeki Osmanlı hâkimiyetini zaafa
uğratmasıdır.
✓ 1821’de önce Eflâk ve Boğdan’da ardından ise Mora’da, Yunan İsyanları çıkmıştır.

Gelişimi:
✓ Yunan İsyanı ilk olarak Alexander İpsilanti liderliğinde 1820'de Eflak'ta başlamış, ancak
Ruslardan ve Romanya halkından yeterli destek alınamadığı için başarısız olmuştu.
✓ 1821 yılında Mora’da başlayan ikinci isyan ise kısa sürede genişledi.
✓ Bu süreçte Avrupalı devletler de Yunanlılara duydukları sempatiden dolayı Osmanlı Devleti
üzerinde siyasi baskı kurmuşlardır.
✓ İsyan günlerinde Avrupa kamuoyunda Osmanlı askerlerinin Hıristiyan köylerini bastığı,
katliamlar ve tecavüzlerle Yunan halkı öldürdüğü ve kiliseleri ateşe verdiği gibi sayısız yalan
propaganda haberi yayılmış ve yine bu dönemde birçok Avrupalı medeniyetlerinin kurucusu
olarak gördükleri Yunanlılarla beraber Osmanlı askerlerine karşı savaşmak için gönüllü olarak
Mora’ya gelmiştir.
✓ Avrupa tarafından desteklenen Yunan İsyanı bastırılamayınca; II. Mahmut, Mısır Valisi Mehmet
Ali Paşa’dan yardım istedi.
✓ Yardım karşılığında Mora ve Girit valiliklerini isteyen Mehmet Ali Paşa’nın istekleri kabul edildi
ve oğlu İbrahim Paşa komutasındaki Mısır donanmasının desteğiyle isyan bastırıldı.
✓ Ancak İngiltere, Rusya ve Fransa, 1815 Viyana Kongresi'nde Osmanlı'ya karşı aldıkları karar
doğrultusunda yaptıkları antlaşma ile Osmanlı yönetimine ültimatom vererek Mora'dan
çekilmesini ve Rumlara özerklik vermesini istediler.
✓ Bu istek reddedilince Osmanlı'ya karşı birlikte hareket etme kararı aldılar.
✓ Üç devlet, isteklerini kabul ettirmek amacıyla harekete geçerek Navarin limanında bulunan
Osmanlı ve Mısır donanmalarını yaktılar (1827).
✓ Navarin Faciası’nın ardından Fransa isyancılara destek amacıyla Mora’ya asker çıkartmıştır.
Mısır kıyıları İngilizler tarafından abluka altına alınmıştır. Rusya Osmanlı Devleti’ne savaş
ilan etmiştir.

OSMAN EMİR 7
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

1827-1829 Osmanlı-Rus Savaşı


✓ II. Mahmud İngiltere, Fransa ve Rusya’dan Navarin’de meydana gelen zararın karşılanmasını
talep etmiştir. Çanakkale Boğazı’nı Rus gemilerine kapatma kararı almıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nin bu hamlelerine karşılık olarak Rusya savaş ilanında bulunmuştur.
✓ Yeniçeri Ocağı'nın yerine henüz bir ordu kurulamamış olması ve Osmanlı donanmasının
yakılmasının etkisiyle Ruslar, Osmanlı Devleti'ne karşı önemli başarılar kazandılar.
✓ Osmanlı birlikleri Balkanlar ve Kafkasya'da olama üzere iki cepheden saldıran Rusya birlikleri
karşısında yenilgiye uğramıştır.
✓ Batıda Edirne’ye kadar ulaşmış ve bu şehri işgal etmiş, doğuda ise Erzurum, Kars, Batum ve
Rize’yi ele geçirmiştir.
✓ Ruslara karşı daha fazla direnemeyen Osmanlı Devleti Prusya’nın arabuluculuğunda Rusya ile
Edirne Antlaşması imzaladı.

Edirne Antlaşması 1829


o Osmanlı Devleti Yunanistan'ın bağımsızlığını kabul etmiştir.
o Sırbistan özerk hâle getirilmiştir.
o Eflak ve Boğdan'a imtiyazlar verilmiştir.
o Rus ticaret gemileri Boğazlardan serbestçe geçme hakkına sahip olmuştur.
o Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya 8.500.000 lira savaş tazminatı ödemesi kararlaştırılmıştır.

✓ Edirne Antlaşması, Küçük Kaynarca Antlaşması'ndan sonra imzalanan en ağır antlaşmadır.


✓ Milliyetçilik hareketi sonucunda Osmanlı Devleti’nden bağımsızlık kazanan ilk azınlık ulus
Yunanlılardır. Yunanistan’ın bağımsızlığı diğer Balkan uluslarına örnek olmuştur.
✓ Rumların, Sırplardan daha sonra isyan etmelerine rağmen, onlardan önce bağımsız olmalarında
Avrupalı devletlerden gördükleri yoğun destek etkilidir
✓ Mora’nın kaybedilmesi, Mehmet Ali Paşa sorununun çıkmasında etkili olmuştur.

Fransa’nın Cezayir’i İşgali (1830)


✓ Şark Meselesi ekseninde Osmanlı Devleti’ne karşı işgalci faaliyetlerine devam Fransa; Osmanlı
Devleti’nin 1826 yılında kara ordusunu 1827 yılında deniz ordusunu kaybettiği, Yunan İsyanı
sırasında ciddi yaralar aldığı bir dönemde fırsattan istifade etmek isteyen Fransa Kuzey
Afrika’daki Osmanlı toprağı olan Cezayir’i 1830 yılında işgal etmiştir.
✓ İşgalin gerekçesi olarak Cezayir’de vali statüsüne yakın bir yetki ile görev yapan Cezayir dayısının
Fransız konsolosuna hakaret etmesi gösterilmiştir.
✓ İşgal hareketi karşısında Osmanlı Devleti askeri bir karşılık verememiştir. Osmanlı Devleti’nin
Kuzey Afrika’da elinden çıkan ilk bölge Cezayir’dir.

OSMAN EMİR 8
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Kırım Savaşı (1853 - 1856)


✓ Rusya’nın güneye inme politikasının bir sonucu olarak Osmanlı Devleti ile Rusya arasında
Kırım Savaşı yaşanmıştır.
✓ Rusya’nın Kutsal Yerler Sorunu’nu bahane ederek başlattığı savaşta, Rusya yenilmiş ve 1856
Paris Antlaşması imzalanmıştır.
✓ Ancak Rusya’nın Boğazlara açılma isteği ve Osmanlı Devleti’nin topraklarına göz dikmesi,
İngiltere ve Fransa’nın çıkarlarına dokunmuştur.
✓ Bu nedenle Avrupalı güçler, Osmanlı Devleti’nin yanında yer alarak Rusya’ya karşı bir Avrupa
bloğu oluşturmuştur.

Hasta Adam
✓ Osmanlı Devleti için "Hasta Adam" kavramı, ilk kez Çar I. Nikola tarafından 1853'te İngiliz
elçisiyle yaptığı bir görüşme esnasında kullanılmıştır.
✓ Bu görüşmede Rus Çarı, İngiliz elçisine "Hasta Adam" olarak gördüğü ve dağılacağını düşündüğü
Osmanlı Devleti'nin topraklarını aralarında paylaşmayı teklif etmiştir.
✓ Ancak Rusların Osmanlı topraklarında etkinlik kurarak Akdeniz'e doğru genişlemesini istemeyen
İngilizlerden olumsuz cevap almıştır.
✓ İngiltere'nin bu fikre yanaşmayınca Osmanlı'ya karşı tek başına hareket etme kararı almıştır.

Kutsal Yerler Sorunu


✓ Üç semavi din (İslamiyet, Hristiyanlık ve Musevilik) açısından kutsal bir yere sahip olan Kudüs,
tarih boyunca önemini korumuştur.
✓ Hz. İsa’nın doğduğu ve Hristiyanlığı yaydığı yer olması Kudüs’ü kutsal kılıyordu.
✓ Ortodoks ve Katolik Hristiyanlar arasında kutsal yerlerin koruyuculuğu üzerinden süregelen
rekabetin adı “Kutsal Yerler Sorunu” olarak adlandırıldı.
✓ Filistin’de Hristiyanlar tarafından kutsal sayılan yerler, 1535’te Katolik Fransız papazlarının
yönetimine bırakılmıştı. IV. Murat zamanında bu yetki Ortodoks Rumlara verilmişti (1634).
✓ XVIII. yüzyılda Katoliklerle Ortodokslar arasında mücadeleler yoğunlaştı. Meseleyi
düzenlemeye çalışan Osmanlı idaresi ne Fransa’yı ne de Rusya’yı ikna etmeyi başaramamıştır.

Prens Mençikof’un İstanbul’a Gelmesi


✓ Rusya hükümeti 1853 yılı başında kutsal yerler meselesinin müzakeresi için Prens Mençikov’u
olağanüstü elçi sıfatıyla İstanbul’a göndermiştir.
✓ İstanbul’a bir savaş gemisiyle gelen Mençikof, uluslararası diplomasinin nezaket kuralları
dışında hareket ediyordu.
✓ Rus Prens bu esnada Kutsal Yerler Meselesi ve Ortodoksların himayesi gibi konuları dile
getirerek Osmanlı Devleti’ni baskı altına almaya çalıştı. Kutsal yerlerin bakım ve koruma hakkını
Rusya'ya verilmesini talep etti.
✓ Rusya, Mençikov vasıtasıyla iletilen taleplerinin kabul edilmemesi üzerine 1853 yılı temmuz
ayında savaş ilanında bile bulunmaksızın Eflak ve Boğdan’ı işgal etmiştir.
✓ Osmanlı Devleti ilk başta bu işgali protesto etmekle yetinmiş ve Rusya’dan bölgeyi terk
etmesini istemiştir. Ancak Rusya’nın barışa yanaşmaması nedeniyle Eylül 1853’te Osmanlı
Devleti Rusya’ya savaş ilan etmiştir.

OSMAN EMİR 9
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Sinop Baskını (1853)


✓ Rusların Osmanlı Devleti'ni rahatlıkla yeneceğini ve güneye yayılabileceğini düşünen İngiliz ve
Fransızlar, Akdeniz'le ilgili çıkarlarını korumak amacıyla donanmalarını Boğazlara gönderdiler.
✓ Bunun üzerine Ruslar, 1841 Boğazlar Sözleşmesi’nin ihlal edildiği gerekçesiyle Sinop’ta bulunan
Osmanlı donanmasını yaktı ve Sinop’u tahrip etti (1853).
✓ Osmanlı tarihinde bu saldırı, Sinop Baskını (1853) adıyla anılmaktadır.
✓ Bu gelişmeler sonucunda, İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'nin Karadeniz'de hiçbir
etkinliğinin kalmadığını ve Boğazların Rus tehdidine açık olduğunu görmüşlerdir.

Savaşın Gelişimi
✓ Sinop Baskını sonrası İngiltere ve Fransa, Ruslardan Osmanlı Devleti ile anlaşmasını istedi. Rusya
tarafından bu talep kabul edilmedi.
✓ Bu gelişme üzerine İngiltere ve Fransa, Ruslardan Eflak ve Boğdan’ı derhal terk etmelerini,
Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü tanımalarını ve Ortodokslar üzerindeki koruyuculuk
politikasına son vermesini istedi.
✓ Hiçbir talebi kabul etmeyen Rusya ise ordularını Tuna Nehri’nden geçirip işgale devam etti.
✓ İngiltere ve Fransa, bir ittifak antlaşması yaparak Osmanlının yanında savaşa girdiler (1854).
✓ İtalyan birliğini sağlamaya çalışan Piyemonte de bir müddet sonra İngiltere ve Fransa’nın desteğini
alabilmek için Rusya karşısında savaşa dahil oldu.
✓ Bu süreci fırsata dönüştürmek isteyen Avusturya Rusya’dan Eflak-Boğdan bölgesini boşaltmasını
istedi ve çok fazla düşman istemeyen Rusya bu teklifi kabul etmek zorunda kaldı.
✓ Avusturya, Osmanlı Devleti’nin onayını aldıktan sonra geçici olarak Eflak ve Boğdan’ı işgal etti.
Bu durum Balkanlarda savaşı sona erdirmiş ve cephenin yerinin değişmesine neden olmuştur.
✓ İngiltere, Fransa, Piyemonte ve Osmanlı Devleti uzun süren mücadeleler sonucunda Kırım’a asker
çıkardılar. Müttefikler Kırım’da Sivastopol’u alıp Rus donanmasını yakınca Rusya barış istemek
zorunda kalmıştır (1856).
✓ Kırım Savaşı, Avrupalı devletlerin müdahalesi ile uluslararası bir boyut kazanmıştır.
o Hemşirelik mesleğinin kurucusu olarak kabul edilen ve Lambalı Kadın olarak da tanınan
İngiliz hastabakıcı Florance Nightingale Kırım Savaşı sırasında Selimiye Kışlası’nda
Osmanlı askerlerinin tedavisi ile ilgilenmiştir.

OSMAN EMİR 10
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Paris Barış Antlaşması (1856)


✓ Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Prusya ve Piyomente’nin temsilcilerinin
katılımıyla Paris’te barış görüşmeleri gerçekleştirilmiştir.
✓ Osmanlı toprak bütünlüğü Avrupalı devletlerin garantisi altında bulunacaktır.
✓ Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılacak ve Avrupa hukukundan yararlanabilecektir.
✓ Osmanlı Devleti ve Rusya, Karadeniz'de donanma bulunduramayacak ve tersane
kuramayacaktır.
✓ Osmanlı Devleti ve Rusya, savaş sırasında birbirlerinden aldıkları yerleri ve esirleri geri verecekti.
✓ Boğazlar konusunda, 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi hükümleri geçerli olacaktır.
✓ Eflak ve Boğdan'a içişlerinde ayrıcalıklar verilecektir.
✓ Osmanlı Devleti'nin ilan ettiği Islahat Fermanı, Avrupalı devletler tarafından dikkate
alınacaktır.

Kırım Savaşı'nın Sonuçları


✓ Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünü tek başına koruyamadığı bir kez daha ortaya çıkmıştır.
✓ Osmanlı Devleti'nin İngiltere ve Fransa'nın siyasi desteğine olan ihtiyacı artmıştır.
✓ Osmanlı Devleti galip tarafta yer almasına rağmen, Karadeniz’le ilgili maddelerde yenik devlet
muamelesi görmüştür.
✓ Rusya'nın Osmanlı Devleti ile ilgili planları bir süre için engellenmiştir.
✓ İngiltere ve Fransa, Doğu Akdeniz'deki konumlarını sağlamlaştırmıştır.
✓ Osmanlı Devleti'nin antlaşma öncesinde ilan ettiği ve azınlıklara bir dizi haklar verdiği Islahat
Fermanı’nın antlaşmada yer alması, Avrupalı devletlerin Osmanlının içişlerine karışmasına
ortam hazırlamıştır.
✓ Avrupa devletleri bu antlaşmada Osmanlı toprak bütünlüğünü garanti altına almalarına
rağmen, antlaşmaya aykırı olarak Osmanlı topraklarında egemenlik kurmaya yönelik
faaliyetlerini hızlandırmışlardır.
✓ Osmanlı Devleti, Kırım savaşı esnasında düştüğü mali sorunlardan dolayı ilk kez dış borç
almıştır. (İlk dış borç İngiltere'den alındı.)
✓ Hıristiyan Avrupa devletlerinin Müslüman bir devlet ile Hıristiyan bir devletin savaşında
Müslüman ülkeden yana siyaset izlediği ve savaşa dahil olduğu tek örnektir.

OSMAN EMİR 11
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi)


✓ Sıcak denizlere inmek isteyen Rusya, Osmanlı’nın Avrupa’daki topraklarını ve İstanbul’u ele
geçirmeyi amaçlıyordu.
✓ 1853 Kırım Savaşı’nın intikamını da almak isteyen Rusya, 1871’de Rusya’nın Paris Barış
Anlaşması’nı tanımadığını ilân etmesi Rus tehlikesini tekrar gündeme getirdi.

Balkan Buhranı
✓ Rusya bu dönemde, Balkan topluluklarını, bir çatı altında toplamayı amaçlayan Panslavizm
politikaları doğrultusunda onları Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtmaya devam ediyordu.
✓ Rusya’nın bu çabaları 1875’te Bosna-Hersek İsyanı ve 1876’da Bulgar İsyanı’nın çıkmasına
neden oldu. Sırbistan ve Karadağ isyanları ise devam etmekteydi.
✓ Bu isyanlar Osmanlı-Rus savaşlarının adeta ayak sesi oldu.
✓ Balkanlar’da bu gelişmeler yaşanırken II. Abdülhamit tahta geçmişti. Osmanlı Devleti, Sırp
İsyanı’nı başarıyla bastırdı ve Balkanlar’da kontrolü yeniden sağladı.

İstanbul (Tersane) Konferansı 1876


✓ Balkanlarda yaşanan bu geniş çaplı olaylar üzerine Avrupalı devletler Osmanlı Devleti’nin iç
işlerine bir kez daha karışma fırsatı bulmuş ve konuyu uluslararası bir mesele haline
getirmişlerdir.
✓ Balkanlardaki bu sorunların Osmanlı ordularının galibiyetiyle sonuçlanması üzerine Avrupalı
devletler İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, Avusturya ve İtalya; Balkanlar’daki bu
gelişmelerin görüşülmesi amacıyla İstanbul’da bir konferans düzenlenmesi kararlaştırıldı.
✓ İstanbul (Tersane) Konferansı başladığı esnada Osmanlı Devleti I. Meşrutiyeti ilan etti.
✓ Osmanlı Devleti’nin buradaki amacı azınlıklarla ilgili olumsuz bir kararın çıkmasına engel olmaktı.
✓ Konferansa katılan devletler I. Meşrutiyet’in ilanını ciddiye almadığı gibi Sırbistan ve
Karadağ’ın topraklarının genişletilmesini talep ettiler.
✓ Osmanlı Devleti’nden Bosna-Hersek ve Bulgaristan’da özerk yönetimler kurulmasını istediler.
✓ Osmanlı Devleti bu taleplerin hiçbirini kabul etmedi. Bunun üzerine konferans bir neticeye
ulaşılamadan sona ermiştir.

Londra Protokolü 1877


✓ Tersane Konferansı’nın bir neticeye ulaşmadan dağılmasının ardından Osmanlı topraklarındaki
azınlıkların durumlarını görüşmek üzere Londra’da bir başka konferans düzenlenmiştir.
✓ Osmanlı Devleti’nin davet edilmediği bu konferansa İngiltere, Rusya, Avusturya, Almanya ve
İtalyan temsilcileri katılmıştır.
✓ Yapılan görüşmelerin ardından Osmanlı idaresine bir ültimatom verilmiş ve Balkanlarda büyük
devletlerin denetlemesine tabi olmak üzere ıslahatların yapılması istenmiştir.
✓ Ültimatomun reddedilmesi halinde bunun savaş sebebi olacağı da bildirilmiştir.
✓ Osmanlı Devleti'nin istiklaline ve toprak bütünlüğüne aykırı olan teklifler, Bâbıâli’de kurulan bir
genel mecliste müzakere edildikten sonra reddedilmiştir.
✓ Bunun üzerine Rusya, 1877’de Osmanlı Devleti'ne karşı savaş ilan etmiştir. Rûmî takvime göre
1293 yılına rastladığı için bu savaşa 93 Harbi denmiştir.
✓ Bu savaşta Yunanistan, Osmanlı Devleti’ne düşmanca bir tavır takınmış; Romanya, Sırbistan ve
Karadağ prenslikleri de isyan ederek Rusya’nın yanında yer almıştır.

OSMAN EMİR 12
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Savaşın Gelişimi
✓ II. Abdülhamit savaş öncesinde asker sayımı yaptırarak ordunun ihtiyaçlarını tespit etti. Osmanlı
ordusunun mevcudu 490 bindi. Ordu içerisinde eğitimini tamamlayan asker sayısı 150 bin idi.
✓ Orduda subay kadrosu sayısının az olması ve teknik donanım yetersizliği gibi sorunlar da vardı.
✓ Rus ordusu ise Balkanlar’da 250 bin Kuzeydoğu Anadolu’da ise 160 bin civarındaydı. Öte
yandan Romanya’dan 60 binden fazla bir güç Rus ordusuna katıldığı gibi Sırplar da Ruslara
yardım ediyordu.
✓ Savaşın başlamasının ardından Prens Carol idaresindeki Romanya bağımsızlığını ilan ederek
Osmanlı Devleti’nden ayrılmış ve Rusya ile birlikte bu savaşa dahil olmuştur.
✓ Bu nedenlerden dolayı Osmanlı ordusu kendisinden sayı ve silah bakımından fazla olan Rus
ordusu ile savaşmak zorunda kaldı.
✓ 93 Harbi’nde Osmanlılar, Kafkasya ve Tuna olmak üzere iki cephede savaşmak zorunda
kalmıştır.
✓ Osmanlı Devleti, Kafkasya’da sayıca kendisinden çok üstün Rus ordusuna karşı, Ahmed Muhtar
Paşa komutasındaki sınırlı sayıda askerle mücadele etmiştir.
✓ Kafkasya Cephesi’nde Ahmed Muhtar Paşa, Ruslara karşı uzun süre direnmişse de Doğubeyazıt,
Ardahan, Kars ve Erzurum Ruslar tarafından işgal edilmiştir.
✓ Nene Hatun ve diğer Erzurumlu vatandaşlar, Aziziye Tabyası’nı Ruslara karşı büyük bir cesaretle
savunmuştur.
✓ 93 Harbi’nde Balkanlardaki muharebeler Rusların, Tuna Nehri’ni geçerek Osmanlı topraklarına
girmesiyle başlamıştır. Rus birlikleri Osmanlı ordusunu Plevne’de abluka altına almıştır.
✓ 145 gün Plevne’yi savunan Gazi Osman Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Rus ve Romen
orduları karşısında 10 Aralık 1877’de başarısız olmuştur.
✓ Plevne’nin düşmesinden sonra Sırplar da Osmanlılara karşı saldırıya geçmiştir. Hızla ilerleyen Rus
orduları Edirne ve Silivri’yi de alarak Ayastefanos’a (Yeşilköy) kadar ilerlemiştir.
✓ Bunun sonucunda Osmanlılar barış istemek zorunda kalmıştır.
o Osmanlı Devleti ile Almanya arasındaki yakınlaşmadan rahatsız olan İngiltere ve Fransa;
Rusya’dan Süveyş Kanalı’na dokunmama ve Boğazlarla ilgili statüyü bozmama
garantisi alarak savaşta tarafsız kalacaklarını ilan etmişlerdir.

 Bir Kadın Kahraman: Nene Ha tun Doğu cephesinde Ruslar, tüm maddi üstünlüklerine
rağmen Osmanlı karşısında bir başarı elde edememekteydi. Ruslar, Ermenilerin desteğiyle 8
Kasım’ı 9 Kasım’a bağlayan gece Aziziye Tabyası’na saldırdılar. Tabyadaki askerleri uykuda
yakalayarak şehit ettiler. Tabyadan yaralı olarak Erzurum’a gelen bir askerin haber
vermesiyle bu olay duyuldu. Minarelerden müezzinler halka: “Rus ordusu Aziziye Tabyası’nı
ele geçirmiştir, herkes cihada!” sözleri ile tüm Erzurum halkı genç, yaşlı, kadın ve erkeği
Aziziye Tabyasına doğru koşmuştu. Haberi duyanlardan birisi de henüz 20 yaşında olan Nene
Hatun idi. Kocası cephede düşmanla çarpışmaktaydı. Ağabeyi Hasan, cepheden yaralı olarak
dönmüş ve o gece kollarında son nefesini vermişti. Nene Hatun, kundaktaki üç aylık bebeği ni
emzirmiş ve ondan biraz büyük olan oğlunu da evde bırakıp “Sizleri bana veren Allah, ben
de sizleri Allah’a emanet ediyorum.” diyerek ağabeyinin silahını ve evdeki satırı alıp düşman
üzerine cihada koştu. Haberi duyar duymaz cepheye koşan Erzurumluların ellerinde sopa,
tüfek, kazma, kürek, satırlar; dillerinde Allah Allah nidaları ile düşman üzerine atıldılar.
Nene Hatun “Vurun kardeşlerim, vurun bacılarım, kâfirlere aman vermeyin.” diye haykırması
Erzurumluları coşturmuştu. Mükemmel silahlarla ve teçhiz atla donanmış Rus askerleri, kalbi
vatan sevgisi ve iman ile dolu olan Erzurum halkı karşısında ancak yarım saat tutunabilmişti.
Nene Hatun, düşman Erzurum’u terk edinceye kadar yaralı olduğu hâlde cephane taşıyarak,
yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pi şirip su dağıtarak Kafkas Cephesi’nin sembolü hâline
gelmiştir. Nene Hatun, Erzurum’da 22 Mayıs 1955 tarihinde doksan sekiz yaşındayken
zatürreden vefat etmiştir. Doksan sekiz yıl hayırlı ve bereketli bir ömür süren Nene Hatun,
kurtuluş mücadelesini verdiğ i Aziziye Tabyası’na defnedilmiştir.

OSMAN EMİR 13
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması 1878


o Büyük Bulgaristan Krallığı kurulacak,
o Makedonya ve Doğu Rumeli Bulgaristan’a bağlanacak.
o Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olacak.
o Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Ruslara bırakılacak.
o Bosna- Hersek’e özerklik verilecek.
o Girit ve Ermenilerin bulunduğu yerlerde ıslahatlar yapılacak.
o Osmanlı Devleti, Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecek.

✓ Ayastefanos Antlaşması Rusya’ya önemli kazançlar sağladığı için Avrupa devletlerinin


tepkisini çekmiş ve henüz uygulanamadan Avrupalılarca yeniden değerlendirilmesi için bir
kongre düzenlenmesi kararı alınmıştır. Yani durum Rusya aleyhine dönmeye başladı.
✓ 93 Harbi'nde oldukça ciddi can ve mal kaybına uğrayan Rusya, Avrupalı devletlerin baskısı
karşısında savaşı göze alamayarak, Ayastefanos Antlaşmasının yeni bir kongrede
değerlendirilmesini kabul etmek zorunda kalmıştır.
✓ İngilizler, Rusya’yı bu konferansı kabul etmeye zorlamak için Hindistan’dan getirdiği ordusunu
Malta Adası’na yerleştirdi.

Kıbrıs'ın İngiltere’ye Devredilmesi 1878


✓ İngiltere, Berlin Konferans sırasında Kıbrıs‘ın yönetiminin kendisine bırakılması şartıyla
Osmanlı Devleti'nin yanında yer almıştır.
✓ Osmanlı Devleti, İngiltere’nin Kıbrıs ’ı tamamen işgal etmesinden endişe ederek bu isteği onaylamış
ve Kıbrıs’ın yönetimi geçici olarak İngiltere'ye devredilmiştir.
✓ İngiltere Kıbrıs'ı alarak, Rusya'nın Akdeniz'e inişini engellemeyi ve Hint sömürgelerine giden
yolu güvenlik altına almayı amaçlamıştır.

Berlin Kongresi 1878


✓ Avrupalı güçlerin baskısı sonucunda Ayastefanos Antlaşması’nın yeniden düzenlenmesi için
Berlin’de bir konferans toplanmıştır.
✓ Almanya şansölyesi Otto von Bismarck’ın daveti üzerine 13 Haziran 1878 günü Berlin’de
toplanan kongreye Osmanlı Devleti, İngiltere, Rusya, Avusturya, Fransa, İtalya ve Almanya
katılmıştır.
✓ Yapılan görüşmelerin ardından Ayastefanos Antlaşması’nın yerine, onun kadar ağır bir başka
metin 13 Temmuz 1878 günü Berlin Antlaşması adıyla imzalanmıştır.

13 Temmuz 1878 Berlin Antlaşması’nın önemli maddeleri şunlardır:

✓ Ayastefanos Antlaşması ile sınırları çizilen Bulgaristan, Berlin Antlaşması ile üç bölgeye
ayrılacaktır. Böylece Rusya’nın Bulgaristan üzerinde sıcak denizlere inmesine engel olundu.

o Birinci bölge doğrudan Osmanlı Devleti’ne bağlı Bulgaristan Prensliği hâline


getirilecek,
o İkinci bölge idari yönden bağımsız olmakla birlikte siyasi ve askerî yönden Osmanlı
Devleti’ne bağlı özer bir eyalet olacak Doğu Rumeli,
o Üçüncü bölge olan Makedonya ise ıslahat yapılmak şartıyla Osmanlı Devleti’ne
bırakılacaktır.

OSMAN EMİR 14
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

✓ Girit’te ıslahat yapılacak ve Avrupalı devletler destek verecektir.


✓ Bosna-Hersek, Osmanlı Devleti’ne bağlı kalacak ancak Avusturya tarafından yönetilecektir.
✓ Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olacaktır.
✓ Tuna Nehri; savaş gemilerine kapalı, ticaret gemilerine açık olacaktır.
✓ Kars, Ardahan ve Batum Rusya’ya bırakılacak Doğu Beyazıt Osmanlı Devleti'ne ait olacaktı.
✓ Osmanlı Devleti, Ermenilerin bulunduğu yerlerde ıslahat yapacaktır.
✓ Boğazlar, 1841 Londra ve 1856 Paris Antlaşmalarında belirtilen statüye sahip olacaktır.
✓ Osmanlı Devleti, Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecektir.
1878 Berlin Antlaşması’nın önemi:
✓ 93 Harbi ve sonrasında imzalanan antlaşmalar Osmanlı Devleti’nin II. Viyana bozgunu ve
sonrasında imzalanan Karlofça Antlaşması’ndan sonra yaşadığı ikinci büyük felakettir.
✓ Osmanlı topraklarının 2/5’i (yaklaşık 210. 000 km2) kaybedilmiştir. Toplam nüfusun 1/5’i
(yaklaşık 5 milyon) Osmanlı sınırları haricinde kalmıştır.
✓ 93 Harbi sırasında Kafkaslarda Rus ve Ermenilerin, Balkanlarda da Bulgar ve Rus askerlerinin
saldırıları nedeniyle ilk kez Anadolu’ya doğru yıllar sürecek büyük bir göç hareketi başlamıştır.
✓ Ermeniler, ilk defa bu savaş sırasında Rusların kışkırtması sonucu isyan etmişlerdir.
✓ Ermeni sorunu, ilk kez uluslararası bir antlaşmaya girerek uluslararası politika konusuna
dönüşmüştür.
✓ Avrupalı Devletler, Osmanlı toprak bütünlüğünü korumaktan vazgeçtiklerini Berlin
Konferansı ile açıkça göstermişlerdir.
✓ Bunun üzerine Osmanlı Devleti, denge politikası doğrultusunda Almanya ile yakınlaşmaya
başlamıştır.
✓ Berlin Kongresi’nde sadece Ayastefanos Antlaşması’na yeni bir şekil verilmekle kalınmamış,
bozulan Avrupa güçler dengesinin yerine yeni güçler dengesi kurulmuştur.
✓ Ayastefanos Antlaşması ile karşısında sadece Rusya’yı bulan Osmanlı Devleti, Berlin Kongresi’nde
altı büyük devletin hedefi hâline gelmiştir.

OSMAN EMİR 15
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Fransa'nın Tunus'u İşgali (1881)


✓ Osmanlı Devleti’nin 93 Harbi ve sonrasındaki siyaseten zayıf halinden Fransa da faydalanmak
istemiş ve kendisine hedef olarak Tunus’u seçmiştir.
✓ 1830 yılında Fransızlar tarafından işgal edilen Cezayir’in komşusu olan Tunus Fransa için
ekonomik açıdan karlı bir pazar olarak değerlendirilmiştir.
✓ Cezayir – Tunus sınırında yaşanan ihlalleri bahane eden Fransa 1881 yılında Tunus’a asker
sokmuştur.
✓ Bu durum karşısında Tunus’a ordu yollayıp savaşacak gücü bulunmayan Osmanlı Devleti
gelişmeleri çaresizce kabullenmek zorunda kalmıştır.
✓ 1881 yılında imzalanan Bardo Antlaşması ile Tunus Fransa topraklarına dâhil edilmiştir.

İngilizlerin Mısır'ı İşgali (1882)


✓ Hindistan sömürgelerine giden yol üzerinde bulunan Mısır, İngiltere için son derece önemliydi.
✓ 1869’da Mısır valisi İsmail Paşa’nın gayretleri ve Fransa’nın desteğiyle Süveyş Kanalı’nın
açılmasıyla Mısır’ın siyasi ve ekonomik önemi iyice arttı.
✓ Kanalın açılmasıyla birlikte Akdeniz ile Kızıldeniz arasında deniz yolu bağlantı hattı kurulmuş
ve Akdeniz limanları yeniden önem kazanmaya başlamıştır.
✓ İngiltere ve Fransa, Mısır’a egemen olabilmek için rekabete girdiler.
✓ Bu sırada Mısır Hidivi İsmail Paşa Avrupa’ya aşırı borçlanmış ve eyaletin mali yönetimi
yabancıların eline geçmişti.
✓ İngiltere, alacaklarına karşılık Süveyş Kanalı hisselerinin bir bölümüne el koymuştu.
✓ Bu durum Mısır milliyetçilerinin tepkisine yol açmış, tepkiler zamanla büyüyerek isyana
dönüşmüştür. Bölgede yaşanan iç karışıklıkları ve çatışmaları bahane eden İngiltere, 1882'de
Mısır'ı işgal etmiştir.
✓ Osmanlı Devleti, Mısır’da İngiltere ile birlikte yüksek komiser bulundurma şartı ile mevcut
durumu kabul etmek zorunda kalmıştır (1885).

Doğu Rumeli’nin Kaybı


✓ 1878 yılında imzalan Berlin Antlaşması ile Bulgaristan toprakları üç parçaya bölünmüştür. •
✓ Hıristiyan bir vali tarafından idare edilmesi ve ıslahat yapılması öngörülen Osmanlı’ya bağlı özerk
Doğu Rumeli bu üç parçadan biriydi.
✓ 1885 yılında Doğu Rumeli vilayeti halkın isteği üzerine Bulgaristan Prensliği’ne iltihak ettiğini
ilan etmiştir.
✓ Osmanlı Devleti büyük devletlerin tepkisinden çekindiği için herhangi bir askeri müdahalede
bulunamamış ve durumu kabullenmek zorunda kalmıştır.

OSMAN EMİR 16
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Osmanlı-Yunan Savaşı Dömeke Savaşı 1897


✓ 1830 yılından bu yana bağımsız olan Yunanistan ile Osmanlı Devleti arasındaki ilk savaştır.
✓ Savaşın çıkış sebebi Yunanistan’ın Girit başta olmak üzere Rumların yaşadığı Osmanlı
topraklarını ele geçirme arzusu olarak özetlenebilir.
✓ 1841 ve 1866 yıllarında isyan çıkan Girit’te yayımlanan Halepa Fermanı sorunların çözümü için
yeterli olmamıştır. 93 Harbi’nin ardından imzalanan 1878 yılındaki Berlin Antlaşması ile
Yunanistan Teselya’yı topraklarına katmış, Osmanlı Devleti de Girit’te ıslahat yapma sözü
vermiştir.
✓ Ancak 1896 yılında Girit’te bir isyan daha çıkmış ve Girit idaresi Yunanistan’a bağlanma
kararı alındığını ilan etmiştir.
✓ Bu karara binaen Yunanistan adaya asker göndermiş, Osmanlı Devleti de Yunanistan’a savaş
ilanında bulunmuştur.
✓ Girit meselesinden dolayı çıkan bu savaşta askeri çarpışmalar bu ada ekseninde değil Trakya
üzerinden karada olmuştur. Gazi Ethem Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Yunan birliklerini
mağlup etmiş ve başkent Atina’ya kadar yaklaşmıştır.
✓ Osmanlı ordusunun ilerleyişinden rahatsız olan Avrupalı devletlerin araya girmesi ile savaş sona
ermiş ve 1897 yılında İstanbul Antlaşması imzalanmıştır.

o İmzalanan antlaşma ile Yunanistan Girit’teki askerlerini, Osmanlı Devleti de Teselya’daki


birliklerini geri çekmiştir.
o Yunanistan’ın Osmanlı Devleti’ne savaş tazminatı ödemesine karar verilmiştir.
o Osmanlı Devleti’nin Girit’e özerklik vermesi ve Yunan soyundan bir prens ataması
kararlaştırılmıştır.

OSMAN EMİR 17
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Ermeni Meselesi
✓ Osmanlı Devleti’nde Ermenilerin yaşadıkları toprakların stratejik değerini göz önünde
bulunduran İngiltere, XIX. yüzyılın sonlarına doğru Ermenilerle ilgilenmeye başlamıştır.
✓ 93 Harbi’nden sonra Ermenileri kullanma girişiminde bulunan Rusya, önce Ayastefanos ardından
da Berlin Antlaşması’yla Ermeniler lehinde kazanımlar elde etmiştir.
✓ Böylece Ermeni Meselesi, uluslararası bir sorun olarak ortaya çıkmıştır.
✓ Doğu Anadolu’nun bir kısmının Rusya’nın eline geçmesi de bölgedeki Ermeniler üzerinde Rus
etkisini artırmıştır.
✓ Rusya’nın bu tutumundan rahatsız olan İngiltere, Ermenileri Rus nüfuzundan çıkartmak istemiş
ve Berlin Antlaşması’yla Ermeniler’e bağımsızlık yolunu açmayı planlamıştır.
✓ Bu durum, Doğu Anadolu’da bağımsız bir devlet oluşturmayı amaçlayan Ermeni örgütlerinin
ortaya çıkmasına ve bu örgütlerin her türlü kanlı eylemlerde bulunmasına yol açmıştır.
✓ Ermeniler bu dönemden itibaren komitacılık faaliyetleriyle emellerine ulaşmak için harekete
geçmişler ve Osmanlı ülkesinde birçok isyan girişiminde bulunmuşlardır.

✓ 1890 Erzurum ve Adana isyanları: Ayrılıkçı milliyetçi karakter taşıyan ilk isyanlardır.
✓ Sultan II. Abdülhamit’e Suikast Girişimi (1905): Ermeni komitacılarınca 21 Temmuz 1905 Cuma
günü Sultan II. Abdülhamit’e karşı bombalı suikast düzenlendi. Padişah, camiden geç çıktığı için
suikasttan kurtuldu ancak birçok vatandaş hayatını kaybetti.
✓ Adana Olayları (1909): 1909 yılında Adana ve havalisinde cereyan eden Ermeni isyanları ve
olayları; yol kesme, karakol basma, sivil insanları katletme gibi saldırılar olarak ortaya çıktı.

✓ Ermeni meselesi I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında da devam etti.


✓ Ermeni çetelerinin cephe güvenliğine zarar vermesi üzerine Osmanlı yönetimi Ermenilere yönelik
tehcir (göç) kararını almıştır.
✓ Kurtuluş Savaşı'nın Doğu Cephesi’nde Kâzım Karabekir komutasındaki TBMM ordusu,
Ermenileri mağlup edip, 3 Aralık 1920’de imzalanan Gümrü Antlaşması ile sorunu çözüme
kavuşturmuştur.

OSMAN EMİR 18
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Balkanlar ve Makedonya Sorunu


✓ Balkanlarda Osmanlı Devleti'nin kaybettiği coğrafyada küçük alanlara sahip Romanya,
Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan gibi devletler kurulmuştu.
✓ Bu devletler sahip oldukları topraklarla yetinmeyip, her birisi Osmanlı Devleti'nin
egemenliğinde bulunan Makedonya topraklarından pay alabilmek için faaliyete giriştiler.
✓ Bulgaristan, Makedonya Sorunu’nu uluslararası bir sorun hâline getirmeye çalışmıştır. Avrupalı
devletler de bu sorunu, Şark Meselesi’nin bir parçası olarak görmüştür.
✓ Sınırların tam çizilememesine rağmen Makedonya coğrafyasında çeşitli din, dil ve ırklar bir arada
yaşamıştır.
✓ Makedonya için özellikle 1878-1910 yılları arasında Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve
Romanya siyasi propaganda yürüterek silahlı çatışmalara girmiştir. Komite ve çetelerin bu
bölgedeki eylemleri, Makedonya Sorunu olarak adlandırılmıştır.
✓ Makedonya, Osmanlı Devleti’nin ve Avrupa’nın en sorunlu bölgesi hâline gelmiştir. Batılıların
da desteklediği bu faaliyetler sonucunda II. Meşrutiyet Dönemi'ne kadar Makedonya'da bir dizi
isyanlar çıktı.
✓ Bu isyanların yaygınlaşmasında Osmanlı Devleti'nin bölgede yer alan ''İzleme Taburları'' adı
verilen Jandarma birliklerinin yetersizliği de etkili oldu.
✓ Osmanlı Devleti'nin II. Meşrutiyeti ilan etmesi, bölgedeki ayrılıkçı faaliyetleri biraz azalttı.
Avrupalı devletlerin ve Rusya'nın kışkırtması sonucunda 1912 yılında Bulgaristan, Yunanistan,
Sırbistan ve Karadağ; Osmanlı Devleti’ne karşı Balkan Birliği’ni oluşturmuştur.
✓ Bu birlik Balkanlardaki Osmanlı egemenliğine son vermeyi amaçlamış ve 1912’de Osmanlı
Devleti’ne karşı Balkan Savaşları başlamıştır.
✓ Osmanlı Devleti'nin Balkan topraklarını kaybetmesi, Fransız ihtlalinin sonucunda ortaya çıkan
"Milliyetçilik" akımının etkisiyle olmuştur.

OSMAN EMİR 19
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

İtalya ve Almanya’nın Siyasi Birliklerini Kurması


✓ 1853 ile 1871 yılları arasında Avrupa diplomasisi üç büyük olay etrafında şekillenmiştir. Bunlar;
Kırım Savaşı, İtalya ve Almanya’nın siyasi birliklerini kurmaları olmuştur.
✓ Bu devletlerin XIX. yüzyılın ikinci yarısında birliklerini sağlaması, 1815 Viyana Kongresi ile
Avrupa’da oluşturulan devletlerarası dengeyi bozmuştur.
✓ Bu süreçte Fransa ve Avusturya ise Avrupa siyasetindeki etkinliklerini büyük ölçüde
kaybetmeye başlamıştır.

İtalya 1870
✓ İtalya, Avrupa’da siyasi birliğini geç tamamlayan devletlerden biri olmuştur. Bir kısmı
Avusturya’nın işgali altında olan İtalya’da Piyemonte, en kuvvetli devlet olarak dikkat çekmiştir.
✓ Siyasi birliğini sağlamak için dış desteğe ihtiyaç duyan Piyemonte, Kırım Savaşı’na katılmıştır.
Böylece Fransa’nın desteğini kazanmış olan Piyemonte, 1859 yılında Avusturya’yı mağlup
ederek 1870’te İtalyan birliğini sağlamıştır.
✓ Siyasi birliğini kurduktan sonra İtalya, sömürgecilik hareketlerine başlamış ve kısa zamanda
Avrupa politikasında söz sahibi devletlerden birisi olmuştur.
✓ İtalya millî birliğinin kurulmasında 1807’de kurulan “Carbonari” (Karbonari) adlı örgüt etkili
olmuştur. Gizli bir örgüt olan Carbonari, 1821’e gelindiğinde bağımsızlık ve birlik yanlısı ilk
isyanları başlattı.

Almanya 1871
✓ X. Yüzyıldan bu yana Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu tarafından yönetilen Almanya
toprakları Yeni Çağ yıllarında büyük olaylara sahne olmuştur.
✓ 1804 yılında Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu sona ermiştir. 1815 yılındaki Viyana
Kongresi’nde Alman toprakları üzerinde 39 tane bağımsız eyalet kurulmuştur.
✓ XIX. Yüzyılda Hegel, Kant, Goethe, Beethoven gibi entelektüellerin öncülüğündeki
Romantisizm akımı Alman milliyetçiliğini geliştirmiştir. Bu dönemde Alman milliyetçi
hareketinin önderliğini Prusya yürütmüştür.
✓ “Demir Şansölye” olarak adlandırılan Bismarck, Prusya’nın güçlenmesi için gerekli olan
politikanın “kan ve kılıç politikası” olduğu fikrine ulaştı. Tarihe geçen bu ifade Bismarck
tarafından uygulanarak Alman siyasi birliğinin yolu açıldı.
✓ Otto von Bismarck (Otto fon Bismâk) 1864’te Danimarka’ya, 1866’da Avusturya’ya ve 1870-
1871’de Fransa’ya karşı kazandığı savaşlarla Alman siyasi birliğini sağlamayı başarmıştır.
✓ Prusya’nın Fransa’yı Sedan’da yenmesi ve Alsace-Lorraine’i (Alsas-Loreyn) ele geçirmesi
sonrası kurulan Alman siyasi birliğine diğer Alman devletleri de siyasi ve ekonomik sebeplerle
katılmıştır.
✓ Prusya Kralı I. Vilhelm ise Alman imparatoru ve Otto von Bismarck da Alman Şansölyesi
olmuştur ve Almanya, Avrupa’daki siyasi dengeleri çok derinden etkilemiştir.
✓ Böylece Almanya, Avrupa’nın kuvvetli devletlerinden biri olarak sömürgecilik hareketlerine
girişmiş ve Avrupa’da devletlerarasında bloklaşma başlamıştır.

OSMAN EMİR 20
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Blokların Kurulması: Üçlü İttifak ve Üçlü İtilaf


✓ İtalya ve Almanya'nın siyasi birliklerini kurmaları ve Avrupalı devletler arasında kendilerine
yer edinmeye çalışmaları devletler arasında yeni bir güç dengesinin ortaya çıkmasına neden oldu.
✓ Avrupa’daki devletler, I. Dünya Savaşı’ndan önce çıkarları doğrultusunda birbirleri ile
yakınlaşmaya ve bloklar oluşturmaya başlamıştır.
✓ Sömürgecilik faaliyetleriyle çok güçlenen İngiltere bir grubun; siyasi birliğini geç tamamlayan ve
sömürgecilik yarışına katılan Almanya ise diğer grubun öncülüğünü yapmıştır.
✓ Avusturya-Macaristan ve İtalya, çıkarları doğrultusunda Almanya ile 1882’de yakınlaşarak
anlaşmış ve bu birlikteliğe Üçlü İttifak (Bağlaşma Devletleri) adı verilmiştir.
✓ Bağlaşma Devletleri’ne karşı İngiltere, 1904’te Fransa ile 1907’de de Rusya ile bir sözleşme
yapmıştır.
✓ Böylece İngiltere, Fransa ve Rusya arasında Üçlü İtilaf (Anlaşma Devletleri) meydana gelmiştir.
✓ Avrupa’da ortaya çıkan bu bloklara zamanla beklentileri ve çıkarları doğrultusunda diğer
ülkeler de katılmıştır.
✓ Bloklar arasında gittikçe artan gerginlik ve sömürgecilik rekabeti silahlanmanın artmasına ve
1914 yılında I. Dünya Savaşı'nın çıkmasına neden oldu.

OSMAN EMİR 21
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

MEHMET ALİ PAŞA’NIN GÜÇ KAZANMASI ve MISIR MESELESİ


✓ Tarih boyunca doğu ile batı arasındaki ticaret yolları için önemli bir geçiş noktasında bulunan Mısır,
Coğrafi Keşifler sonrasında eski işlerliğini kaybetse de Sanayi İnkılabı sonrasında artan
sömürgecilik ile birlikte yeniden önem kazandı.
✓ Sanayileşmiş sömürgeci batılı devletler, Akdeniz'de egemenlik kurmak ve doğudaki sömürge
topraklarına rahatça ulaşabilmek amacıyla, XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren Mısır'a egemen
olmaya çalıştılar.
✓ Bu doğrultuda ilk adımı atan Napolyon liderliğindeki Fransa, 1798 yılında başlattığı Mısır
işgalinde başarısız oldu. Burada Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki Nizamıcedit ordusuyla
yapılan savaşı Napolyon kaybetti (1799) ve 1801 yılında bölgeden çekilmek zorunda kaldı.
✓ Mısır, XIX. yüzyıl boyunca Avrupalı devletlerin çekişme alanı olarak gündemdeki yerini
korudu.
✓ Mehmet Ali Paşa, Mısır’ı Fransız işgalinden kurtarmak için 1799 yılında Kavala’dan gönderilen
seçme askerlerin başında Kahire’ye gelmiştir.
✓ Fransızların Kahire’yi boşaltmasından sonra kısa sürede buradaki başıbozuk askerleri yönetimi
altına alan Kavalalı Mehmet Ali Paşa, bu askerlerin komutanı olmuştur.
✓ Mehmet Ali Paşa, hızlı bir şekilde Mısır’da kendi otoritesini kurmayı başarmış ve bu nedenle
1805’te buraya vali olarak atanmıştır.
✓ Mehmet Ali Paşa, Osmanlı toprağı olmasına rağmen Mısır üzerinde söz sahibi olan Kölemen
beylerinin etkisini ortadan kaldırarak Mısır’ın tek hâkimi hâline gelmiştir.
✓ Mehmet Ali Paşa’nın Mısır’da giderek güç kazanması, Osmanlı yönetimini rahatsız etmiştir. Bu
nedenle Selanik ve Kavala valiliklerine tayin edilen Mehmet Ali Paşa bunu kabul etmeyerek
Mısır’da kalmıştır.
✓ Bu suretle Mısır’a hâkim olan Mehmet Ali Paşa, bundan sonra Mısır çevresinde nüfuzunu
yaymaya çalışmıştır.
✓ Mehmet Ali Paşa, Osmanlı Devleti’nin bir türlü sonuçlandıramadığı Hicaz’daki Vehhabi İsyanı’nı
1818’de bastırarak hac yolunu açmış ve İslam dünyasında saygınlık kazanmıştır.
✓ Bu nedenle Osmanlı Devleti, Mehmet Ali Paşa’ya Hicaz ve Habeş valiliklerini de vermiştir.
Bundan sonra Mehmet Ali Paşa, 1822’de Sudan’da hâkimiyet kurmuştur.
✓ Mehmet Ali Paşa, aynı dönemde Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu dağınık ve güçsüz durum
nedeniyle Orta Doğu’da daha da güç kazanmıştır.
✓ Nitekim Sultan II. Mahmud, Mora İsyanı’nı bastıramayınca Girit ve Mora valilikleri
karşılığında Mehmet Ali Paşa’dan yardım istemek durumunda kalmıştır. Bu ise Mısır valisinin
nüfuzunun daha da artmasına neden olmuştur.

OSMAN EMİR 22
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Vehhabilik Hareketi
✓ Vehhabilik; XVIII. yüzyılın ortalarında, Suudi Arabistan’ın Necd Bölgesi’nde yeni bir dinî akım
olarak ortaya çıkmıştır. Vehhabilik, Muhammed b. Abdülvehhâb tarafından kurulmuş ve genel
olarak tasavvufu, bidat olarak görmüştür.
✓ Özellikle tevhit inancına yönelik farklı görüşleriyle bazı âlimlerin tepkisini çeken Muhammed b.
Abdülvehhâb, 1745’te Suud ailesinin siyasi desteğini kazanmıştır.
✓ İslâmiyet’in gereklerini yerine getiremeyenlerin katli, mallarının yağmalanmasının vacip olduğu
düşüncesiyle hareket eden Vehhabilik, Araplar arasında taraftar buldu.
✓ Mekke ve Medine, Vehhabilerin eline geçtiği için hac görevi de yerine getirilemiyordu. Mehmet
Ali Paşa, Vehhabi Meselesi’ni çözmek için görevlendirildi ve bunun karşılığında kendisine Necd
bölgesi valiliği vaat edildi.
✓ Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa komutasındaki ordu bölgeye gönderildi. İsyan kısa
sürede bastırıldı. Mısır ordusu, 1813’te Mekke’yi Vehhabiler’den geri aldı.
✓ Bu hadise İslam âleminde büyük yankılar uyandırdı. Mehmet Ali Paşa’nın adı her tarafa
yayıldı.
o Osmanlı Devleti’ndeki Nizamıcedit Islahatlarından etkilenen Mehmet Ali Paşa, Mısır’ın
kalkınması için çeşitli ıslahatlar yaptı. Avrupa’dan getirttiği uzmanlarla kendine güçlü
bir ordu ve donanma kurdu. Mısır’daki Memluk egemenliğine kesin olarak son verdi.
o Osmanlı Devleti’nden önce Avrupa’ya öğrenci gönderdi.

Kütahya Antlaşması 1833


✓ Osmanlı idaresi ile Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın arasının açılmasına neden olan gelişme
Mora İsyanı olmuştur.
✓ Mora İsyan’ını bastırmasındaki yardımlarından dolayı Girit valiliğini alan ancak Yunanistan’ın
bağımsız olması nedeniyle Mora valiliğini alamayan Mehmet Ali Paşa, II. Mahmut’tan Mora’ya
karşılık Suriye valiliğini de istemiştir.
✓ Bu isteği reddedilen Mehmet Ali Paşa, oğlu İbrahirn Paşa komutasındaki bir orduyu Osmanlı
Devleti üzerine göndermiştir.
✓ İbrahim Paşa’ya bağlı birlikler Suriye ve Konya’da Osmanlı ordusunu mağlup etmiş ve
Kütahya’ya kadar ilerlemeyi başarmıştır.
✓ Mısır birliklerinin ilerleyişine engel olamayan II. Mahmud İngiltere ve Fransa’dan yardım talep
etmiş ancak olumsuz cevap alınca mecburen “Denize düşen yılana sarılır” diyerek Rusya’ya
müracaat etmiştir.
✓ Rusya bu isteğe olumlu cevap vererek donanmasını İstanbul’a göndermiştir. Rusya’nın Boğazlar
üzerinde egemenlik kurarak Akdeniz’e inmesinden endişe duyan İngiltere ve Fransa, Mehmet
Ali Paşa’ya baskı yaparak Osmanlı Devleti ile Kütahya Antıaşması‘nı yapmasını sağlamışlardır
(1833). Yapılan antlaşma ile:

o Kavalalı Mehmed Ali Paşa Mısır, Girit ve Suriye valiliklerine atanmıştır.


o Oğlu İbrahim Paşa da Adana ve Cidde valisi olarak atanmıştır.
o Mısır valiliği görevi babadan oğula geçecek şekilde Mehmed Ali Paşa ailesine
bırakılmıştır.
o Osmanlı Devleti'nin kendi valisine dahi söz geçiremeyecek kadar güçsüz olduğu
anlaşılmıştır. Osmanlı Devleti'nin uluslararası alanda prestiji sarsılmıştır.
o Osmanlı iç sorunu dış sorun haline gelmiştir.
o Mısır isyanında milliyetçi düşüncenin etkisi yoktur.

OSMAN EMİR 23
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Londra Antlaşması 1840


✓ Kütahya Antlaşması ne Osmanlı Devleti’ni ne de Mehmet Ali Paşa’yı memnun etti. Mehmet Ali
Paşa, ödemesi gereken vergileri göndermediği gibi bağımsızlığını da ilan edince II. Mahmut,
Mehmet Ali Paşa’ya savaş açtı.

✓ Mehmet Ali Paşa, Nizip Savaşı’nda Osmanlı ordusunu mağlup etti. Bu sırada II. Mahmut öldü,
yerine I. Abdülmecit padişah oldu (1839).

✓ Rusya’nın Hünkâr İskelesi AntIaşması’na göre İstanbul Boğazı’na donanma göndermesinden


çekinen İngiltere, Mısır sorununu uluslararası platforma (zemine) taşıdı. Londra’da bir
konferans topladı.

✓ Konferansa İngiltere, Prusya, Rusya, Avusturya ve Osmanlı Devleti katıldı. Mehmet Ali Paşa’yı
destekleyen Fransa bu konferansa katılmamıştır. Görüşmeler sonunda Londra Antlaşması
imzalandı (1840). Antlaşmaya göre:

o Mısır hukuki yönden, Osmanlı Devleti’ne bağlı olacaktı.


o Mısır valiliği babadan oğula geçmek koşulu ile Mehmet Ali Paşa ve soyundan gelen
kişilere bırakılacaktı.
o Mısır’da vergiler padişah adına toplanacak ve 1/5’e İstanbul’a gönderilecekti.
o Suriye, Girit, Adana ve Cidde valilikleri Osmanlı Devleti’ne geri verilecekti.
o Mısır valilerinin Osmanlı vezirine eşit sayılmasına hükmedilmiştir.

✓ Mehmet Ali Paşa, Fransa’ya güvenerek Londra Konferansı’nın hükümlerini kabul etmedi. Fakat
Osmanlı ve İngiliz donanmaları Mısır’ı abluka altına alınca Mehmet Ali Paşa durumu kabul
etmek zorunda kaldı.

Londra Konferansı’nın (1840) Önemi:


o Mısır sorunu, kesin olarak uluslararası platformda çözümlenmiştir.
o Mısır, özerk bir eyalet haline gelmiştir.
o İngiltere, Mehmet Ali Paşa’yı zayıflatırken, Rusya’yı boğazlar bölgesinden uzaklaştırmış
ve sömürge yolları üzerinde güçsüz bir Osmanlı Devleti bırakmıştır.

OSMAN EMİR 24
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

OSMANLI-RUSYA REKABETİ (1768-1914)


✓ Sıcak denizlere inmek isteyen Rusya, doğal olarak bu politikanın önünde engel olarak Osmanlı
Devleti’ni görmüştür. Bu nedenle iki devlet arasında uzun yıllar sürecek bir rekabet yaşanmıştır.
✓ XVIII. yüzyıldan itibaren Rusya, sıcak denizlere inme politikasını uygulamıştır. Bu politika gereği
Karadeniz’e inerek Boğazları ele geçirmek isteyen Rusya böylece sıcak denizlere açılmayı
amaçlamıştır.
✓ Ayrıca Balkanlarda nüfuzunu genişletmek için de milliyetçilik akımından faydalanarak
Panslavizm politikasını uygulamıştır.
✓ Bu politikalarla Rusya, XVIII. yüzyıldan itibaren gerek Karadeniz’de gerekse Balkanlarda
Osmanlı Devleti ile sürekli mücadele hâlinde olmuştur.
✓ Rusya, hedeflediği politikalar doğrultusunda gerçekleştirdiği mücadelelerle Osmanlı Devleti
aleyhinde kazanımlar sağlamıştır.

Hünkâr İskelesi Antlaşması 1833


✓ II. Mahmut, Mehmet Ali Paşa’nın yeni bir saldırı ihtimaline karşı, Osmanlı Devleti’ne karşı
sürekli ikiyüzlü politika izleyen Fransa ve İngiltere’ye güvenemediğinden Rusya ile Hünkâr
İskelesi Antlaşması’nı imzaladı. 1833

Hünkâr İskelesi Antlaşması’na (1833) göre,


o Osmanlı Devleti, bir saldırıya uğrarsa Rusya askeri yardım gönderecek, ancak
masrafları Osmanlı Devleti tarafından karşılanacaktı.
o Osmanlı Devleti, gerekli hallerde Rusya’nın isteğiyle Boğazları diğer devletlerin savaş
gemilerine kapayacaktı.
o Antlaşma, 8 yıl süre ile geçerli olacaktı.

Hünkâr İskelesi Antlaşması ile,


o Rusya Karadeniz’de güvenliğini artırırken; İngiltere ve Fransa’nın Akdeniz’de
çıkarları tehlikeye düşmüştür.
o Bu durum İngiltere ve Fransa’nın, Hünkâr İskelesi Antlaşması’na tepki göstermelerine
neden olmuştur.
o Osmanlı Devleti, Mehmet Ali Paşa’nın yeniden saldırısına karşı kendisini güvenceye
almıştır.
o Osmanlı Devleti, Boğazlar üzerindeki egemenlik hakkını son defa tek başına
kullanmıştır.
o Boğazlar sorunu ortaya çıkmıştır.

OSMAN EMİR 25
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

Londra Boğazlar Sözleşmesi 1841


✓ Mısır sorunu sırasında imzalanan, Hünkâr İskelesi Antlaşması ile Rusya’nın Boğazlar üzerinde
etkinlik kazanması, Boğazlar sorununun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
✓ Antlaşmanın sekiz yıllık süresinin dolmasından sonran İngiltere’nin ev sahipliğinde Boğazlar
konusunu görüşmek üzere Londra’da uluslararası bir konferans toplanmıştır.
✓ Bu konferansa; İngiltere, Rusya, Avusturya, Prusya, Fransa ve Osmanlı Devleti ‘nin temsilcileri
katılmış, yapılan görüşmeler sonunda Londra Boğazlar Sözleşmesi imzalanmıştır. (1841).

Londra Boğazlar Sözleşmesi 1841


o Boğazların Osmanlı egemenliği ve yönetiminde olduğu kabul edilmiştir.
o Boğazların barış döneminde savaş gemilerine kapalı; ticaret gemilerine ise açık olması
ilkesi kabul edilmiştir.
o Savaş halinde Osmanlı Devleti’nin boğazları istediği ülkenin savaş gemilerine
açabilmesine karar verilmiştir.

Londra Boğazlar Sözleşmesi’nin Önemi


o Boğazlar, ilk kez uluslararası bir statü kazanarak uluslararası hukuka tabi olmuştur.
o İngiltere ve Fransa bu antlaşmadan kazançlı çıkmıştır.
o Rusya, Hünkâr İskelesi Antlaşması ile elde ettiği hakları kaybetmiş dolayısı ile Akdeniz’e
inmesi engellenmiştir.
o Osmanlı Devleti’nin, Boğazlar üzerindeki mutlak egemenliği sona ermiş dolayısı ile
boğazlarla ilgili tek başına karar vermeyecek duruma getirilmiştir.

Reval Görüşmeleri ve Balkan Savaşları


✓ İngiltere Kralı VII. Edward (Edvırd) ile Rus Çarı II. Nikola (Nikola) 1908’de Reval Limanı’nda
bir araya gelmiştir. Bu buluşmada Makedonya ve Boğazlar Sorunu ele alınmıştır.
✓ Yapılan görüşmelerde İngiltere, Almanya karşısında kendisinin yanında yer alması karşılığında
Rusya'nın Balkanlardaki politikalarına göz yummayı kabul etmiştir.
✓ Reval görüşmeleri sonrasında Balkanlardaki etkisini iyice artıran Rusya, Panslavizm politikası
doğrultusunda Balkan devletlerinin Osmanlı Devleti'ne karşı bir araya gelmesine ön ayak oldu.
✓ Osmanlı Devleti’nin meşrutiyeti ikinci defa ilan etmesindeki en büyük dış etken Reval
Görüşmeleri olmuştur. Meşrutiyetin yeniden ilanı, Balkan topraklarının elde tutulması için
önemli bir adım olarak görülmüşse de yapılan bu karşı hamle, sonuçları itibariyle başarılı
olamamıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı öncesinde gerçekleştirdiği son savaş olan Balkan Savaşları
yüzyıllarca hakimiyeti altında bulundurduğu dört devlet ile yapmış olduğu bir savaştır.
✓ Makedonya Sorunu, Balkan Savaşları öncesinde ortaya çıkan en önemli sorunlardan biri oldu. Bu
devletlerin hepsinin isteklerinin kesiştiği yer Makedonya’ydı.
✓ Rusya’nın çabaları sonucunda oluşturulan Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ birliği
Osmanlı Devleti aleyhinde bir ittifak yaparak Balkan Savaşı hazırlıklarına hız verdiler.

OSMAN EMİR 26
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

I. Balkan Savaşı
✓ I. Balkan Savaşı 8 Ekim 1912’de Karadağ’ın saldırısıyla başladı. Balkanlar’daki Osmanlı
askerlerinin bir kısmı terhis edilmiş diğer bir kısmı ise Makedonya ve Trakya’ya sevk edilmişti.
✓ Osmanlı Devleti, savaş esnasında hem yeterli erzak ve lojistik ihtiyacını karşılayamamış hem de
Yunanistan İngiltere’den deniz gücü desteği almıştı.
✓ Osmanlı ordusu “Şark (Doğu) Ordusu” ve “Garp (Batı) Ordusu” olarak iki koldan savaştı. Şark
Ordusu Bulgaristan ile Garp Ordusu ise Yunan, Sırp ve Karadağ güçleriyle savaştı.

I. Balkan Savaşı'nın Nedenleri


o Osmanlı Devleti'nin Trablusgarp Savaşı'nda zayıfladığının açıkça ortaya çıkması
o Rusya'nın Panslavizm politikasıyla Balkan milletlerini kışkırtması
o İngiltere'nin Reval Görüşmelerinde Rusya'ya Osmanlı politikaları konusunda serbestlik
vermesi
o Balkan devletlerinin topraklarını genişleterek Türkleri Balkanlar'dan atmak istemeleri

✓ Osmanlı Devleti'ne karşı ittifak yapan Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ


Makedonya'da Hristiyanlar için ıslahat yapılmasını istediler. İstekleri kabul edilmeyince 8 Ekim
1912'de saldırı başlattılar.
✓ Sırp, Bulgar ve Karadağlılar hızla Makedonya'yı işgal etti. Yunanlılar Selanik ve Ege
Adaları'nı ele geçirdi.
✓ Coğrafi konumunun avantajını kullanan Bulgarlar Çatalca'ya kadar ilerledi.
✓ Savaş devam ederken, hükümetin başarısızlığını öne süren İttihat ve Terakki Partisi Babıali
Baskını ile iktidarı ele geçirdi (23 Ocak 1913).
✓ Bulgarların İstanbul'a yanaşması ve Yunanlıların Ege adalarını ele geçirmesi Rusya'yı rahatsız
etti. Avrupalı devletler de savaşın gidişatından rahatsızlık duyup müdahale ettiler ve bir
konferans toplanmasını istediler.

Batıların isteğiyle toplanan Londa Konferansı'nda imzalanan Londra Antlaşması (1913) ile;
o Midye-Enez hattı Osmanlı-Bulgar sınırı olmuştur.
o Trakya ve Edirne Bulgaristan’a bırakılmıştır.
o Güney Makedonya, Selanik ve Girit Yunanistan’a verilmiştir.
o Sırbistan, Kuzey ve Orta Makedonya’yı almıştır.
o Silistre ise Romanya’ya bırakılmıştır.
o Arnavutluk’un bağımsızlığı kabul edilmiştir.

I. Balkan Savaşı'nın Sonuçları


o Osmanlı Devleti Balkan topraklarını kaybetmiştir.
o Ege Denizi'ndeki Osmanlı egemenliği sona ermiştir.
o Bulgaristan Osmanlı Devleti'nin batıdaki tek sınır komşusu hâline gelmiştir.
o Balkanlarda yaşayan Türklerin bir kısmı kaybedilen topraklardan Anadolu'ya göç etmiş,
bu durum Anadolu'da Türk nüfusunun artmasına neden olmuştur.
o Balkanlarda Türk azınlık sorunu ortaya çıkmış ve Türk azınlık sorununun günümüze
kadar devam etmesine neden olmuştur.
o Osmanlıcılık akımı önemini kaybetmiş, Türkçülük akımı güçlenmiştir.
✓ Savaşın kaybedilmesinde, subay ve komutanların arasında siyasi çekişmeler bulunması, savaş
öncesinde ordunun büyük kısmının terhis edilmesi ve ordunun malzeme eksikliğinin etkisi
büyüktür. Osmanlı Devleti'nin savaştaki yenilgisini fırsat bilen ve Osmanlı topraklarıyla sınır
bağlantısı kalmayan Arnavutluk, Osmanlı'dan ayrılan son Balkan devleti olmuştur (1913).

OSMAN EMİR 27
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE DENGE STRATEJİSİ (1774 -1914)

II. Balkan Savaşı


✓ I. Balkan Savaşı’nın sona ermesiyle Osmanlı Devleti, Balkanlar’dan çekilmişti. Bu çekilme
beraberinde bölgede bir otorite boşluğunu açığa çıkardı.
✓ Bulgaristan savaş sonrası en fazla toprak kazanan devletti. Bu durum Sırbistan, Romanya,
Karadağ ve Yunanistan tarafında rahatsızlığa neden olmuştu.
✓ Bulgaristan ise eline geçen toprakların paylaşımı konusunda hiçbir ülkenin tavsiyesini dinlemedi.
✓ Bulgar kralı, Sırbistan ve Yunanistan’ı hazırlıksız yakalayıp tüm Makedonya’yı ele geçirme
amacıyla 30 Haziran 1913’te iki ülkeye birden savaş açtı. Böylece II. Balkan Savaşı başladı.
✓ Bulgaristan’ın ani saldırı hamlesi başarısızlıkla sonuçlandı. I. Balkan Savaşı’nda yer almayan
Romanya, bu yenilgiyi fırsata çevirerek Bulgaristan topraklarına girip Dobruca bölgesini ele
geçirdi.
✓ Savaş esnasında Rusya ve Avusturya’dan beklediği desteği alamayan Bulgaristan tamamen
yalnız kaldı. Bulgar ordusu kısa bir sürede birçok cephede savaşmak zorunda kaldı. Bulgaristan
için yenilgi kaçınılmaz bir hâl aldı.
✓ Bulgaristan’a karşı diğer Balkan Devletleri tarafından kurulan ittifaktan faydalanan Osmanlı
Devleti, saldırıya geçerek Edirne ve Kırklareli’yi düşman işgalinden kurtardı.
✓ II. Balkan Savaşı sonunda 10 Ağustos 1913’te Bükreş’te barış antlaşması imzalandı.
✓ II. Balkan Savaşı sonucunda Balkan Devletleri Bükreş Antlaşması ile Osmanlı Devleti’nden
aldıkları yerleri aralarında paylaştılar. Bu antlaşma ile birlikte Bulgaristan I. Balkan Savaşı
sonrası aldığı toprakların büyük bir kısmını kaybetti.

II. Balkan Savaşı sonrası Osmanlı Devleti, Balkan devletleriyle ayrı ayrı antlaşmalar imzaladı.

Bulgaristan ile İstanbul Antlaşması (1913)


o Meriç Nehri sınır kabul edildi.
o Edirne ve Kırklareli Osmanlı'ya bırakıldı.
o Bulgar topraklarında kalan Türk azınlığın hakları garanti altına alındı.

Yunanistan ile Atina Antlaşması (1913)


o Yanya, Selanik ve Girit Yunanistan'a bırakıldı.
o Yunanistan'da kalan Türklerin azınlık hakları garanti altına alındı.
o Gökçeada ve Bozcaada dışındaki Ege adaları Yunan kontrolüne geçti.

Sırbistan ile İstanbul Antlaşması (1914)


o Sırbistan'da kalan Türklerin azınlık hakları garanti altına alınmaya çalışıldı.

✓ Sonuç olarak Balkan devletlerinin sınırları değişti. Osmanlı Devleti Meriç Nehri’nin batısındaki
tüm topraklarını kaybetti.
✓ I ve II. Balkan Savaşları sonunda Balkan devletleri büyük toprak kazançları sağlasa da hiçbiri
aldıkları paylardan hoşnut olmadı.
✓ I. Dünya Savaşı’nın başlamasına bir yıldan az bir süre kala Balkan coğrafyasındaki siyasi kazan
kaynamaya devam etti.

OSMAN EMİR 28
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

İHTİLALLER ÇAĞI
✓ 1789 yılında yaşanan Fransız İhtilali’nden sonraki süreçte dünyanın yepyeni bir rotaya girmesi,
devlet-toplum ilişkilerinde meydana gelen dönüş ile Yeni Çağ kapanmış ve Yakın Çağ olarak
adlandırılan dönem başlamıştır.

Fransız İhtilali 1789


✓ Fransız İhtilali ile ortaya çıkan gelişme ve olaylar Avrupa’nın siyasi, sosyal ve ekonomik hayatını
altüst etmiştir. Sonuçları bakımından da bu ihtilal, bütün dünyayı çok yönlü olarak etkilemiştir.

Fransız İhtilali'ni Hazırlayan Nedenler


o Kralların kendilerini kimseye karşı sorumlu hissetmemesi ve baskıcı yönetim
o Soylular ve ruhban sınıfının ayrıcalıklara sahip olması
o Ekonomik gücü elinde tutan burjuva ve üretici olan köylü sınıfın yönetimde haklarının
bulunmaması
o Yedi Yıl savaşları ve ABD'nin bağımsızlık savaşına verilen desteğin getirdiği ekonomik
sıkıntılar
o Halkın yokluk içinde, kral ve yöneticilerin lüks içinde yaşamaları
o Aydınlanmacı düşünürlerin Montesquieu (Montesku), Voltaire (Volter) ve Rousseau
(Ruso) gibi özgürlük, demokrasi ve eşitlik gibi görüşleri ileri sürmeleri
o Amerika kolonilerinin bağımsızlık savaşını kazanarak örnek olması
o Yönetime karşı gelenlerin çok ağır şekilde cezalandırılmalarına duyulan tepkinin artması

OSMAN EMİR 1
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

İhtilalin Başlaması ve Gelişimi


✓ Fransa Kralı XIV. Louis (Lui) ve onu izleyen kralların genişleme politikaları, Fransa’yı
ekonomik olarak sıkıntıya sokmuştur.
✓ XVIII. yüzyılda özellikle Amerikan Bağımsızlık Savaşları’nda Amerika’ya yapılan yardımlar,
Fransa’da halktan daha fazla vergi toplanmasına neden olmuştur.
✓ Soylular ile kilise mensuplarının da vergiden muaf olması, hazineyi güç duruma düşürmüş ve
Fransa iflasın eşiğine gelmiştir.
✓ Kral XVI. Louis, mali bunalıma çözüm bulmak amacıyla 1614’ten beri toplanmayan “Etats
Generaux”yu (Eta Jenero) 5 Mayıs 1789’da toplamıştır.
✓ Etats Generaux; soylular, din adamları ve halk temsilcilerinden oluşan bir meclis olup herhangi
bir yasama ve yürütme yetkisi yoktur. Sınıflar arasında yaşanan güç ve üstünlük mücadelesi
nedeniyle bu meclis bir sonuca ulaşamamıştır.
✓ 17 Haziran 1789’da Etats Generaux’daki halk temsilcileri, halkın yüzde doksan altısını temsil
ettiklerini söyleyerek kendilerinden oluşan meclisi “Ulusal Meclis” olarak ilan etmiştir.
✓ Ulusal Meclis, egemenlik hakkını halk adına ele alarak kendilerinin rızası olmadan halktan hiçbir
vergi toplanamayacağını bildirmiştir.
✓ Kral, meclisin toplanmasına engel olmak istemiş ancak başarılı olamamıştır.
✓ Ulusal Meclis, anayasa yapılıncaya kadar dağılmama kararı almıştı.
✓ Meclis bu hareketiyle yüzyıllardan beri süregelen monarşi yönetimini değiştirmeyi hedef almış
ve bu karar Fransız İhtilali’ni başlatmıştır.
✓ Anayasa hazırlamaya başlayan Ulusal Meclis, 9 Temmuz 1789’da kendisini “Kurucu Meclis”
ilan etmiştir. Yaşanan bu gelişmeler ayrıcalıklı sınıf olan din adamları ve soyluları korkutmuş ve
kralın da desteğiyle meclis dağıtılmak istenmiştir.
✓ Meclisin dağıtılacağı söylentileri üzerine halk, 14 Tem. 1789’da kraliyetin baskısıyla hapse
atılanların bulunduğu ve mutlakiyetin sembolü olarak görülen Bastille (Bastil) Hapishanesi’ni
basmıştır.
✓ Kurucu Meclis, feodalite döneminden beri var olan ayrıcalıkları ortadan kaldırmış ve Fransa’da
eşitliğe dayanan yeni bir toplum düzenine geçilmiştir.
✓ “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”ni ilan eden Kurucu Meclis, bir anayasa hazırlamış ve bu
anayasa 1791’de kral tarafından da onaylanmıştır.
✓ Bu ilk anayasasıyla egemenlik hakkı halka verilmiş ve güçler ayrılığı prensibi kabul edilmiştir.
Böylece Fransa’da mutlak monarşi dönemi sona ererek meşruti monarşi dönemi başlamıştır.
✓ Anayasayı hazırlayarak görevini tamamlayan Kurucu Meclis, kendisini feshetmiş ve seçimlere
gitmiştir. Seçimler sonucunda 1791- 1792 yılları arasında “Yasama Meclisi Dönemi” başlamıştır.
✓ Bu meclis döneminden sonra Fransa’da Konvansiyon Meclisi kurulmuş ve bu meclis cumhuriyeti
ilan etmiştir.
✓ Bu dönemde cumhuriyet rejimi, zor kullanılarak ülkeye yerleştirilmeye çalışılmıştır.
✓ Ancak bu baskı yönetimine muhalif olanlar, ülke yönetimini ele geçirmiş ve Konvansiyon
Dönemi’ne son vermiştir. Böylece Fransa’da Direktuvar Dönemi başlamıştır.
✓ 1795-1799 yılları arasındaki bu dönemde, yürütme gücü meclis tarafından seçilen ve direktuvar
denilen beş üyeden oluşan bir kurula verilmiştir.
✓ Ancak bu yeni idareden memnun olmayan halk, yeniden ayaklanmıştır. Bu isyanları genç bir
general olan Napoleon bastırmış ve ülke içerisinde şöhret kazanmıştır.
✓ Direktuvar yönetimine son veren Napoleon kendisinin büyük yetkilerle başında bulunduğu bir
konsül yönetimi kurmuştur.
✓ Ekonomik, idari ve yasal reformlara girişerek büyük başarı sağlayan Napoleon, Fransa’da iç barışı
sağlamıştır. Böylece konsüllük yönetimiyle Fransa’da, İhtilal Dönemi sona ermiştir.
✓ 1804’te yapılan halk oylaması ile konsül yönetimi imparatorluğa dönüştürülmüş ve Napoleon
imparator olmuştur. Böylece Fransa’da 1799 yılından itibaren, on beş yıl sürecek olan Napoleon
Dönemi başlamıştır.

OSMAN EMİR 2
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

İhtilalin Sonuçları
o Eşitlik, özgürlük, ulusçuluk, ulusal egemenlik, demokrasi, laiklik, adalet gibi düşünce
akımları ve kavramlar tüm dünyaya yayıldı.
o Milliyetçilik (nasyonalizm) akımı çok uluslu devletlerin yıkılmasına neden oldu.
o Liberalizm ve milliyetçiliğin Avrupa’ya yayılmasıyla ulus-devlet anlayışı ortaya
çıkmıştır. Ulus egemenliği fikri yaygınlaştı.
o Mutlak krallıkların yıkılabileceği anlaşıldı.
o Yeni Çağ'ın sonu, Yakın Çağ'ın başlangıcı oldu.
o Avrupa ve dünya dengelerinde değişiklikler meydana geldi.
o İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi yayımlanmıştır.

Fransız İnsan ve Vatandaşlık Hakları Bildirgesi (1789)


o İnsanlar haklar bakımından özgür ve eşit doğarlar.
o Özgürlük, başkasına zarar vermeden her şeyi yapabilmektir.
o Mülkiyet hakkı dokunulmazdır.
o Egemenlik ulusundur.
o İnsan ve vatandaş hakkı kamu güvencesinde olmalıdır.
o Herkes din, inanç ve düşüncesinde özgürdür.
o Herkes suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar suçsuz (masum)dur.

Fransız İhtilali’nin, Avrupa ve Dünya Ülkelerine Etkileri


✓ Fransız İhtilali’nin gerçekleştiği dönemde Avrupa’da çok uluslu ve mutlakiyetle yönetilen
devletler bulunmaktaydı.
✓ Avusturya, Prusya, İngiltere ve İspanya gibi devletler, Fransız İhtilali’nin getirdiği fikirleri
ülkeleri için tehlikeli gördüler.
✓ Bu yüzden bu ülkelerle Fransa arasında 1793- 1815 yılları arasında “İhtilal Savaşları” adı verilen
savaşlar yaşandı.
✓ Napolyon Bonapart döneminde Fransız İhtilali’nin sonucunda ortaya çıkan eşitlik, demokrasi,
milliyetçilik gibi fikir akımlarını, kendisine düşman gördüğü devletleri parçalamak için silah
olarak kullanmaya başladı.
✓ Fransızlar “her millete bir devlet” sloganıyla çevresindeki çok uluslu devletleri parçalayarak
egemenlik alanlarını genişletmeyi amaçlamışlardır. Her millete bir devlet anlayışı temel
özgürlüklerin aracı gibi gösterilmeye çalışılmıştır.
✓ İhtilal Savaşları’nda; Avusturya, Prusya, Rusya ve İngiltere, Fransa’yla mücadele edip monarşik
düzeni korumaya çalıştılar.
✓ Savaşlar Fransa’nın Waterloo Savaşı’nda yenilmesiyle son buldu ve Avrupa’da bozulan dengeleri
yeniden sağlamak amacıyla Viyana Kongresi toplandı (1815).

OSMAN EMİR 3
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Fransız ihtilali’nin Osmanlı Devleti’ne Etkileri


✓ Mutlak monarşi haricinde siyasi ve sosyal durumu Avrupa’ya benzemeyen Osmanlı Devleti,
başlangıçta Fransız İhtilali’nden dolayı herhangi bir endişe duymadı.
✓ Osmanlı Devleti’nde millet sistemine ve meslek gruplarına göre bir sınıflandırma olup
Avrupa’daki gibi ayrıcalıklı bir sınıf bulunmamaktaydı.
✓ İslam ülkesi olması ve Avrupa Devletler Hukukuna tabii olmamasından dolayı Osmanlı
Devleti, Fransa’da ilan edilen İnsan Hakları ve Yurttaşlık Bildirgesi’nin kendisi için tehlike
oluşturacağını düşünmüyordu. Osmanlı Devleti ihtilal sırasında tarafsızlığını korudu.
✓ Fransız İhtilali’nin, Osmanlı ülkesinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri olmuştur.
✓ Fransız ihtilali, Osmanlı ülkesinde temel hak ve özgürlüklerin yasal güvence altına alınmasında,
yargı güvencesinin sağlanmasında ve toplumsal eşitlik ilkesinin yaygınlaşmasında önemli rol
oynamıştır.
✓ Demokrasi hareketleri ve Batılı tarzda yapılan yenilikler hızlanmıştır. Tanzimat ve Islahat
Fermanları ilan edilmiş ayrıca, I. Meşrutiyet’in ilanı ihtilalin getirdiği düşüncelerin etkisi ile
gündeme gelmiştir. Meşrutiyet ilan edilerek parlamenter yönetime geçilmiştir.
✓ Fransız İhtilali’nin getirmiş olduğu nasyonalizm akımı çok uluslu Osmanlı Devleti’ni de etkiledi.
✓ Osmanlı Devleti üzerinde emelleri olan devletler, milliyetçilik akımını azınlıklar arasında
yaymaya çalıştılar. Avusturya ve Rusya, Balkanlar’da egemenliklerini güçlendirmek için
milliyetçilik düşüncesini Sırplar arasında yaymaya başladılar.
✓ 1804 yılında başlayan isyanlar 1878 yılında Sırpların bağımsızlığı ile sonuçlandı. 1828-1829
Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı Devleti yenilince yapılan Edirne Antlaşması ile Yunanistan
bağımsızlığını ilan etti.

OSMAN EMİR 4
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Sanayi Devrimi
✓ Sanayi Devrimi, insan ve hayvan gücüne dayalı üretim tarzından, makine gücüne dayalı üretim
tarzına geçiştir.
✓ Bu üretim tarzı, XVIII. yüzyıl sonunda İngiltere’de ortaya çıkmış ve zamanla Avrupa’nın diğer
ülkelerine yayılmıştır.
✓ Sanayi Devrimi’nin temeli, kömürün enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlanması ve James
Watt (Ceyms Vat) tarafından buhar makinesinin geliştirilmesiyle atılmıştır.
✓ Daha sonra makineleşme tekstil sanayisine uygulanmış ve özellikle demir-çelik üretim
yöntemlerindeki gelişmeler bu süreci ileri aşamaya taşımıştır.
✓ Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkmasında Avrupa’da düşünce alanındaki gelişmeler ve teknik
buluşlar etkili olmuştur.

Sanayi İnkılabı'nın İngiltere'de Başlama Nedenleri


o Her türlü üretim faaliyetinde kol gücünün yerini, makine gücünün alması demek olan
Sanayi İnkılabı, XVIII. yüzyılda İngiltere'de başladı.
o Bilimsel çalışmaların yapılabileceği özgür ortamın olması
o Kömür ve demir gibi hammaddelere sahip olması
o Sömürgeleri sayesinde pazar ve hammadde sıkıntısı yaşamaması

Sanayi İnkılabı iki ana döneme ayrılmaktadır:

o Birinci Sanayi Devrimi: Makinelerde buhar kullanımı


o İkinci Sanayi Devrimi: Makinelerde petrol ve elektrik kullanımı

✓ Liberalizm ve milliyetçilik akımlarıyla birlikte Sanayi Devrimi, Avrupa’yı büyük ölçüde


değiştirmiş ve sömürgecilik sayesinde tüm dünyaya yayılmıştır.

İşçi Sınıfı
✓ Sanayileşmeyle birlikte üretim fabrikalarda yapılmaya başlanmıştır. Fabrikaların çoğalmasıyla da
işçi sınıfı ortaya çıkmıştır.
✓ Sermaye sahibi burjuva sınıfının kurduğu büyük fabrikalarda işçiye ihtiyaç duyulduğundan
köylerden kentlere göç hızlanmıştır. Böylece Avrupa’da hızlı bir şehirleşme süreci yaşanmıştır.
✓ Avrupa’da tarımsal alanlardan sanayi merkezlerine gerçekleşen göçler, yeni sosyal
problemlerin de doğmasına sebep oldu. Fabrika çevreleri, hayat şartları iyi olmayan yeni
işçilerin yerleşim bölgeleri hâline geldi.
✓ Yetişkin erkeklere göre daha düşük ücret ödenen kadın ve çocukların çalıştırılması yaygınlaştı.
Çalışma saatleri uzun ve çalışma şartları çok ağırdı.
✓ Çalışanlara verilen ücret bütün aile fertlerinin çalışmalarını gerektirecek kadar azdı. Hafta tatili ve
iş güvenliği uygulamaları ile sağlık ve emeklilik sigortaları henüz mevcut değildi.
✓ Bütün bu olumsuz şartlar, çalışan kesimde genel bir hoşnutsuzluğa yol açtı.

OSMAN EMİR 5
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Sanayi İnkılabı'nın Sonuçları


o Üretilen mal miktarı arttı.
o Bu artış ülkeleri daha çok ve ucuz hammadde ile ihracat için pazar arayışına yöneltti.
o Böylece sömürgecilik yaygınlaştı ve ülkeler arasında rekabete neden oldu.
o Uluslararası ekonomik ilişkiler eskisinden daha fazla önem kazandı.
o Geleneksel üretim biçimleri ve bazı meslekler ortadan kalktı.
o El tezgâhları ve atölyeler kapanmaya, bunların yerini büyük fabrikalar almaya başladı.
o Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş süreci başladı.
o Köylerden kentlere göç arttı.
o Büyük işletmeler ve şirketler ortaya çıktı.
o Biriken zenginlik Avrupa'da endüstri, sermayedar, burjuva ve işçi sınıfını doğurdu.
o İşçi ve işveren sorunları yeni düzenlemelere yol açtı.
o Demir ve deniz yolları önem kazandı.
o Haberleşme alanında önemli adımlar atıldı.
o Posta hizmetleri önem kazandı.
o Avrupa’da üretimde artış sağlanmış ve ekonomik büyüme yaşanmıştır.
o Geçimlik ekonomi anlayışı terk edilmiş ve ekonomide kâr etmek amaç olmuştur.
o Sanayinin geliştiği ve ticari faaliyetlerin merkezi konumundaki yerlerde kentleşme
başlamıştır.
o Bankacılıkta, ticarette ve para hacminde genişleme olmuştur.

✓ Zaman içerisinde insanlar daha çok üretmiş, teknolojik gelişmeler doğrultusunda daha kaliteli ve
uzun bir ömür sürmeye başlamıştır.
✓ Ancak bununla birlikte Sanayi İnkılabı sürecinde hızla artan hammadde ve üretilen malların
satılabileceği pazarlara olan ihtiyaç sömürgecilik faaliyetlerine hız kazandırmıştır.
✓ Sömürge topraklarında yaşayan insanlar MODERN BİR KÖLELİK DÜZENİNE MAHKÛM EDİLMİŞ
ve sanayileşmiş ülkeler arasındaki sert rekabetin sonucu olarak 1914- 1918 yılları arasında I.
Dünya Savaşı yaşanmıştır.
✓ Üretim tarzının değişmesiyle makineleşme, makineleşmenin etkisiyle de işçi sınıfı ortaya çıkmıştır.
Bu durum Sanayi Devrimi'nin en büyük sorunu olmuştur.
✓ Proletaryanın (işçiler) haklarını korumak için sendikalar ve siyasi partiler ortaya çıktı.
✓ Gelişmiş ve hatta gelişmekte olan ülkelerde gözlenen en büyük değişikliklerden biri boş
zamanlardaki kayda değer artıştır. Boş zamanın artışı, etkinlik yarışına giren sektörlerde
canlanmaya neden olmaktadır.
✓ Örneğin moda, turizm, spor, oyun, hobiler, tüketim, dinlenme ve eğlenceye dayalı endüstriyel
alanlardaki faaliyetler boş zaman endüstrisini oluşturdu.

OSMAN EMİR 6
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Sanayi İnkılabı'nın Osmanlı'ya Etkileri


✓ Sanayi İnkılabı, Osmanlı ekonomisini olumsuz yönde etkilemiştir.
✓ Osmanlı topraklarında sanayileşme hamlesinin gerçekleştirilememesi devletin gücünün daha da
azalmasına neden olduğu gibi büyük devletlerin Osmanlı toprakları üzerindeki siyasetinin de
değişmesine neden olmuştur.
✓ Osmanlı Devleti'nde el tezgahlarında üretilen mallar, Avrupa'dan ülkeye gelen bol miktardaki
ucuz mal ile rekabet edememiş, üretim sisteminin çökmesiyle dışa bağımlı bir pazar durumuna
gelinmiştir.
✓ Artık Osmanlı elindeki hammadeyi dışarıya satıyor, daha sonra bu hammaddeyi işlenmiş olarak
çok daha pahalı bir fiyata satın alıyordu.
✓ İthalat-ihracat dengesinin tamamen bozulması ve Osmanlı ekonomisi üzerinde gerçekleştirilen
ıslahatların başarısızlığı devletin iflasına neden olmuş ve yayımlanan Muharrem
Kararnamesi’nin ardından Osmanlı Devleti’nde Düyun-ı Umumiye dönemi başlamıştır.
✓ Osmanlı Devleti Avrupa’nın açık pazarı haline gelmiştir. Osmanlı Devleti hammadde ve pazar
ihtiyacı nedeniyle Avrupalı devletlerce işgal edilmeye başlamıştır.
✓ Ekonomideki gerileme, siyasî çöküşü hızlandırmıştır.

Yeni İhtilallere Giden Yol


✓ Fransız İhtilali’nin milliyetçilik ve özgürlük düşünceleri bütün Avrupa devletlerini etkilemiştir.
✓ Kendileri için yıkıcı olan bu düşünceleri engellemek isteyen Avrupalı devletler, 1815 Viyana
Kongresi kararlarıyla eski düzeni sürdürmeye çalışmıştır.
✓ Sanayi Devrimi sonrası zenginleşen ve etkinliğini artıran burjuva sınıfı, kendi görüşlerine ve
çıkarlarına uygun politika izleyen bir hükûmet biçimi kurmaya çalışmıştır.
✓ Bunun yanında işçilerin gerek yaşam gerekse çalışma koşullarının elverişsiz olması, büyük
toplumsal sorunları da beraberinde getirmiştir.
✓ Burjuvazi ve işçi sınıfının yeni haklar elde etmek istemesi, monarşilerin yetersizliği ile
birleşince Avrupa’da yeni devrimler başlamıştır.
✓ Meydana gelen bu gelişmeler sonucunda ve özgürlük düşüncesinin etkisiyle Avrupa’da anayasal
sistem savunulmaya başlanmıştır.
✓ Bunun sonucunda, mutlakiyete karşı tepki olarak Fransa başta olmak üzere Avrupa’nın birçok
yerinde ihtilaller başlamıştır.
✓ Sanayi Devrimi, liberalizm ve milliyetçilik gibi yeni güçler; Avrupa’da Orta Çağ’dan beri hâkim
olan monarşi, kilise ve feodaliteye karşı mücadele etmiştir.
✓ Bu güçler arasında yaşanan çatışmalar sonucunda Avrupa’da 1830 ve 1848 İhtilalleri yaşanmıştır.

OSMAN EMİR 7
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

1830 İhtilalleri
✓ X. Charles (Çarls), Fransa’da monarşiyi yeniden kurmak için harekete geçmiş ve kiliseyi
koruyan kanunlar çıkarmıştır.
✓ Bu kanunlarla X. Charles, iktidarını din adamlarına ve soylulara dayandırmak istemiştir.
✓ Gelişmeler karşısında tedirgin olan liberaller, hoşnutsuzluklarını belli etmeye başlamıştır.
✓ X. Charles, ülkede her türlü muhalefeti ortadan kaldırmak isteyince 1830’da Paris’te üç gün
süren kanlı çarpışmalar yaşanmış ve kral tahtını bırakarak kaçmıştır.
✓ Bunun üzerine Fransız İhtilali’ne olan sempatisi ve liberal fikirleri ile tanınan Louis Philippe (Lui
Filip) Fransa tahtına geçmiştir.
✓ Mecliste ant içerek görevine başlayan Louis Philippe, halkın seçimi ile Fransa kralı olarak
iktidara gelmiştir.
✓ Bu nedenle 1830 İhtilali ile Fransa’da daha demokratik bir yönetim kurulmuş ve ihtilal
başarıyla sonuçlanmıştır.
✓ Viyana Kongresi ve onun temsil ettiği düzene karşı olan 1830 İhtilalleri, Avrupa’da kralların
alışık olmadığı bir direnme hareketidir.
✓ Bu tarihe kadar genellikle devletler birbirleri ile karşı karşıya gelmiştir. Oysa burada kralın
karşısına, bizzat ihtilal düşünceleriyle uyanmış olan Avrupa halkı çıkmıştır.
✓ 1830 İhtilali sonrası Avrupa Fransa’ya yeni bir düzen getirerek halk egemenliğini ortaya koyan bu
ihtilal, Avrupa’nın diğer ülkelerinde de yankı uyandırmıştır.

İhtilal sonrasında;

o 1830 İhtilalleri, Fransa’da olduğu gibi Belçika ve İspanya’da da liberalizmin başarısı ile
sonuçlanmıştır.
o 1815 yılında kurulan Neiderland’ın yıkılmasına ve Hollanda ile Belçika’nın ayrılmasına
neden olmuştur. Yine 1815 yılında kurulan İsveç-Norveç Birleşik Krallığı da dağılmıştır.
o Hollandalılara karşı bağımsızlığını kazanan Belçika’da ve liberallerin yönetimi ele
geçirdiği İspanya’da, meşruti yönetimler kurulmuştur.
o İngiltere’de liberalizm daha da güçlenmiş ve liberaller hükümete geçmiştir.
o Alman prenslikleri arasında kurulan Gümrük Birliği’nin (1834) giderek siyasi
bütünleşmeye dönüşebileceği ümidi milliyetçileri heyecanlandırmaktaydı.
o Birleşmiş bir Almanya emeli geniş kitleleri ayaklanmalarda peşinden sürükledi.
o İtalya ve Polonya’daki bağımsızlık hareketleri ise Avusturya ve Rusya tarafından
bastırılarak engellenmiştir.

✓ Dolayısıyla Doğu Avrupa’da mutlakıyet yönetimleri sürmekle beraber Batı Avrupa’da


demokrasi gelişmeye devam etmiştir.

OSMAN EMİR 8
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

1848 İhtilalleri
✓ Avrupa’da 1815-1830 yılları arasında yaşanan siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmeler ile
1815 Viyana Kongresi’nin getirmiş olduğu düzen, 1848 İhtilallerini de beraberinde getirdi.
✓ Avrupa’da gelişen özgürlük ve eşitlik anlayışı sonucunda ortaya çıkan yeni hak talepleri ile bütün
kıtayı derinden etkileyen 1848 İhtilalleri yaşanmıştır.
✓ İlk olarak Fransa’da başlayan 1848 İhtilallerinde liberalizmin yanında milliyetçilik ve sosyalizm
akımları etkili olmuştur.
✓ Yaşanan gelişmelerin neticesinde burjuva sınıfının siyasal hak ve özgürlükleri genişlemiştir.
✓ Ancak bu özgürlük ortamından en az faydalanan kesim halk olmuş, halkın yönetime katılımı
tüm bu gelişmelere rağmen sınırlı bir seviyede kalmıştır.
✓ Bununla birlikte sanayileşme çağında yeni oluşan işçi sınıfı da kötü hayat şartlarından
şikayetçidir.
✓ Liberalizm ve sosyalizm hareketleriyle ortaya çıkan 1848 İhtilalleri kanlı çatışmalara sahne
olmuştur.

İhtilal sonrasında;
o İsyan sonucunda kral Lui Filip ülkeden kaçtı ve 24 Şubat 1848 tarihinde Fransa’da İkinci
Cumhuriyet ilan edildi.
o Avrupa’da birçok hükümdar ya tahtından uzaklaştırılmış ya da liberal bir yönetimi
kabul etmek zorunda kalmıştır.
o Böylece mutlakiyetler sona ermiş veya anayasalarla kralların yetkileri
sınırlandırılmıştır.
o Hollanda, İsviçre ve Danimarka’da yeni anayasalar yapılmış ve bunların uygulanması
ile bu ülkelerde demokratik yönetimler kurulmuştur.
o İngiltere’de, işçiler daha geniş haklar elde etmek için harekete geçmiş fakat bu hareketler
başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
o Bu ihtilallerde ulusal birlik ve bağımsızlıklarını sağlamak isteyen İtalya, Almanya ve
Macaristan ise amaçlarına ulaşamamıştır.
o Metternich Sistemi çökmüştür.

✓ Avrupa tarihinde 1815-1870 arası üç büyük fikir akımının, toplumları etkilediği ve toplumlarda
sarsıntılara neden olduğu bir dönem olmuştur.
✓ Bu üç fikir akımı liberalizm, sosyalizm ve milliyetçiliktir.
✓ Liberalizm, kapitalizm, sosyalizm ve Marksizm gibi ideolojiler; Avrupa merkezli olarak gelişmiş
ve modern dünyayı şekillendirmiştir.
✓ Bu ideolojilerin ortaya çıkmasında birey ve toplumun dünyayı anlamlandırma arayışları etkili
olmuştur.

OSMAN EMİR 9
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Modern Siyasal İdeolojiler


✓ Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan ve bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına
yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dinî, moral ve estetik düşünceler bütününe “ideoloji”
denir.
✓ 1815 Viyana Kongresi’nin getirdiği yeni düzen, birtakım modern fikir akımlarının da ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Bu akımlar: Marksizm, liberalizm, kapitalizm ve sosyalizmdir.

Liberalizm
✓ Özgürlük, serbestlik anlamlarına gelen liberalizm, insanların özgürlüğünü savunan bir düşünce
sistemidir.
XVII. yüzyılın başlarında liberal fikirlerin ortaya çıkmasında etkili olan dört sorun bulunmaktadır:
o Durağan sosyal yapı
o Ekonomik faaliyetlerde yaşanan kısıtlamalar
o Devletin elinde tuttuğu gücün yoğunluğu
o Dinî tutuculuk

Liberal düşünürler, bu dört soruna karşı şu düşünceleri savundular:


o Tüm bireyler eşit haklara sahiptirler (doğal haklar doktrini).
o Ekonomik faaliyetler ve özgürlüklerin önündeki sınırlandırılmalar kaldırılmalı (rekabetçi
piyasa ekonomisi).
o Keyfi yönetimler sınırlandırılmalı (anayasal yönetim felsefesi).
o Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılıp din ve vicdana ait hususların kişilerin özel alanına
girdiği meseleler olduğu kabul edilmeli (sekülerizm-laiklik).

✓ Thomas Hobbes (Tamıs Habs), John Locke (Con Lok), Adam Smith (Edım Simit), Adam Ferguson
(Edım Förgisın) ve David Hume (Deyvid Hüm) liberalizme katkı sağlayan isimlerdendir.

OSMAN EMİR 10
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Kapitalizm
✓ Kapitalizm, serbest piyasa ekonomisi veya serbest girişim ekonomisi olarak bilinir. Özel
teşebbüse ve piyasa serbestliğine dayalı olan bir üretim sistemidir.
Üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan üretimle tüketimin pazar tarafından dengelendiği bir
ekonomik sistem de denilebilir.
✓ Tarım ekonomisine dayanan feodalizmin çöküşünden sonra Sanayi Devrimi ile kapitalizm
ortaya çıkmıştır.

Kapitalizm İdeolojisinin Ortaya Çıkma Nedenleri


o XIV ve XVII. yüzyıl arasında uluslararası ticaretin artması
o Bankacılığın gelişmesi
o Sermaye birikimine sahip yeni bir iş adamı sınıfının ortaya çıkması
o XVI, XVII ve XVIII. yüzyıllardaki İngiliz kumaş sanayisinin büyümesi
o Bilimin özellikle de gözlem ve tümevarım metodundaki gelişimin eski düzene olan
inancı yıkması
o Zenginleşen sanayi ve tüccar sınıfının (burjuvazi) XVIII ve XIX. yüzyılda kendi
çıkarlarına uygun yeni bir düzen istemesi
o Protestan Kilisesi’nin getirdiği sermaye biriktirmek anlayışını kapitalist girişim ruhu ile
örtüşmesi.

✓ Protestan Kilisesi’ndeki sermaye biriktirmek anlayışıyla tasarruf etmek, yatırım yapmak ve para
kazanmak Tanrı uğruna yapılması gereken olgular hâline dönüştüler.
✓ Alman din sosyoloğu Max Weber, Protestan ahlakının kapitalizmin ruhunu oluşturduğunu öne
sürdü. Burjuvaziler, dinî inanç olarak Protestanlık mezhebinin yayılmasına destek verdiler.
✓ Kapitalizmin merkezinde birey ve bireysel menfaatler ön planda tutulmuştur.

Kapitalizmin amaçları arasında şunlar vardır:


o En yüksek kârı elde edebilmek,
o Bireylere serbest girişim yapabileceği hakları kazandırmak,
o Üretim aşamasında devletin müdahalesini en asgari düzeye düşürmek,
o Üretilen malları satmak ve ekonomiyi özel kesime bırakmaktır.
o Özel teşebbüslerin büyüyerek devam etmesi,

✓ Teknolojide yaşanılan gelişmeler, büyüyen sermaye artışı, büyük pazarların ve sanayi kuruluşlarının
meydana gelmesi kapitalizmin günümüzde de yaşamasına imkân tanımıştır.

Marksizm
✓ Bilimsel sosyalizm olarak da adlandırılan Marksizm, Karl Marx ve Fredrich Engels tarafından
ortaya atılan bir fikir akımıdır.
✓ İşçi sınıfını ön plana çıkaran Karl Marx, bu sınıfa kapitalizmi yıkıp yeni bir düzeni oluşturma
görevi verir. Marksizm’de irade, bireylere veya belirli bir gruba değil, işçi sınıfına verilmiştir.
✓ Marx’ın en önemli eserleri olan Kapital’deki düşüncelerini ifade etmiştir. Marksizm devletin
olmadığı yeni bir dünya öngören bir ideolojidir.
✓ Kapitalizm sadece kapitalistlerin refahı için çalışıyordu. Marksizm’e göre işçi sınıfı, bir sınıf
mücadelesi verecek ve kapitalist sistem bu devrimle yıkılacaktı.

OSMAN EMİR 11
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Sosyalizm
✓ Sosyalizm, kapitalizme bir tepki olarak doğan ve kapitalizmin özel mülkiyet, piyasa ekonomisi
ve kâr esasına karşı çıkan bir ideolojidir.
Sosyalizmin amaçları:
o Sermaye sahipleriyle işçiler arasındaki eşitsizliği giderme,
o Servet ve refah farklarını ortadan kaldırma,
o Üretim araçlarını toplumun mülkiyetine geçirme,
o Özel mülkiyet yerine kolektif mülkiyeti oluşturma,
o Toplumda sınıf farklılıklarını ortadan kaldırma,
o Sınıfsız ve devletsiz bir toplum düzeni sağlama yer almaktadır.

✓ Kapitalist üretim, işçi sınıfını örgütlü siyasi bir güce dönüştürdü. Fransız İhtilali’nin getirmiş
olduğu eşitlik ilkesinin yeterli olmadığını dile getiren bazı yazarlar 1815 yılından itibaren tam
eşitliğin gerçekleşebilmesi için ekonomik eşitliğin de olması gerektiğini savundular. Böylece
Sosyalizm ideolojisi doğmaya başladı.
✓ Sosyalizm, farklı coğrafi bölgelerde farklı dönemlerde ortaya çıktı, gelişti ve etkisini zamanla
yitirdi. Dünyadaki ilk sosyalist devrim 1917’de Vladimir Ilyich Lenin (Vilademir İliyç Lenin)
liderliğinde Rusya’da gerçekleşti.

Siyasi İdeolojilerin Toplumsal Etkileri


o Herkesi iş gücü hâline getiren kapitalizm, sekülerleşmenin de hızlanmasına sebep oldu.
o Dünya genelinde modernleşme süreciyle beraber insanın kutsalla olan bağı zayıfladı.
o Yaşamın anlam ve amacı yalnızca dünyaya özgü tüketime indirgendi.
o Evrensel değerlerle, millî kültürel değerler erozyona uğradı.
o Değerlerde yaşanan aşınma ve ahlaki çöküntü toplumsal pek çok sorunu ortaya çıkardı.
o Liberalizmin etkisiyle Cumhuriyet idaresi güçlendi.
o Ekonomik kalkınma sağlandı.
o Toplumların dinî hayatını ve bilime bakışını etkiledi.
o İşçi sınıfı ortaya çıktı. İşçi hareketleri sonucunda sendikal faaliyet başladı.
o Liberalizm, içerisinde barındırdığı fikirler ile halkın mutlak ve sınırsız yönetme gücüne
sahip kralların yönetimine karşı çıkmalarını sağladı.
o Liberalizm Avrupa’da güzel sanatları da etkiledi. Güzel sanatlarda tabiat ile tabiattaki
şekilleri özgürce kullanmayı ilke edinen Romantizm akımının doğmasına yol açtı.
o Kapitalizmin olumlu yanları; insanlara parlamenter rejim imkânı sunmuş, din ve vicdan
hürriyeti tanımış ve ticarette bireysel girişimlere ve mülk edinmeye imkân vermiştir.
o Kapitalizm olumsuz yanı; eşit olmayan bir servet ve gelir dağılımı da sunmuştur.

OSMAN EMİR 12
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Mutlak Monarşiden, Anayasal Monarşiye Geçiş


✓ Yeni Çağ’da burjuvazinin desteği ile krallar, feodaliteye karşı iktidarını güçlendirmiş ve
Avrupa’da mutlak monarşiler ortaya çıkmaya başlamıştır.
✓ Bu çağda yükselen sınıf olan burjuvazi, kendi üretim ilişkilerini destekleyecek ve güvenli bir
merkezî yönetim kurabilecek olan kralların yanında yer almıştır.
✓ Böylece Avrupa’da değişen ekonomik yapıya uygun bir yönetim biçimi olan mutlak monarşiler
kurulmuş ve ülkenin her yerinde aynı ticaret yasaları hâkim kılınmıştır.
✓ Monarşinin oluşum sürecinde, çıkarlarına uygun davranan burjuvazi ile krallar arasında feodal
güçlere karşı geçici bir iş birliği yapılmıştır.
✓ Ancak Sanayi İnkılabı sonrasında bu iş birliği bozulmaya başlamış ve belirleyici sosyal sınıf olan
burjuva, soyluların yerini almıştır.
✓ Ekonomik gücüne dayanarak siyasal yapıda da hak arayışları içine giren burjuvazi ile krallar
arasındaki denge, burjuvazi lehine değişmiştir.
✓ Artık burjuvazi, kralın yetkilerini sınırlandırarak siyasi haklar elde edebilmenin mücadelesini
vermeye başlamıştır.
✓ Anayasal sistem ilk kez İngiltere’de XIII. yüzyılda doğmuş ve gelişmiştir. Milliyetçilik ve
demokrasi anlayışı; Sanayi Devrimi ve sömürgecilikle birleşmiştir.
✓ Böylece anayasal süreç; Batı Avrupa’dan Orta Avrupa’ya, oradan da Doğu Avrupa ve Osmanlı
Devleti üzerinden geçerek tüm dünyaya yayılmıştır.
✓ Avrupa’da Aydınlanma düşüncesi ilkelerine dayanan ilk modern ve yazılı anayasa 3 Mayıs 1791
tarihli Polonya Anayasası’dır. Bu anayasadan bir süre sonra yeni bir anayasa da Fransa’da ilan
edilmiştir.
✓ İhtilalle birlikte mutlak iktidarını kaybeden kralın yetkileri, anayasayla sınırlandırılmış ve bu
yetkiler meclisle paylaşılmıştır.
✓ Diğer Avrupa ülkelerinin de örnek aldığı Fransa Anayasası’yla Avrupa'da anayasaya dayalı
meşruti monarşiler devri başlamıştır.
✓ Bu sayede Viyana Kongresi’nde alınan kararların egemen kılınmak istendiği 1815-1830 yılları
arasında bile Avrupa’da birçok ülke anayasa ile yönetilmiştir.
✓ Krallar bu anayasaları kaldırmak veya sınırlarını daraltmak için çalışmış, liberaller de anayasanın
sınırlarını daha da genişletmek ve tam uygulanmasını sağlamak istemiştir.

OSMAN EMİR 13
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

OSMANLI DEVLETİ’NDE MODERN ORDUYA GEÇİŞ

Zorunlu Askerlik Sistemi


✓ İmparatorluklar çağının sona ermesi ile beraber art arda gelen devrimler (Fransız Devrimi ve Sanayi
Devrimi) beraberinde yeni bir devlet örgütlenmesini getirmiştir.
✓ Bu süreçte toplumsal ve siyasal hayatın oluşumu ve gelişimi ulus devletler üzerinden şekillenmiş
ve bu oluşma durumunun felsefi arka planını milliyetçi ideoloji doldurmuştur.
✓ Milliyetçi düşünce ile şekillenen bu yeni devlet biçimi beraberinde bir ulus olma durumunu ve bu
ulusa uygun insanın inşasını da getirmiştir.
✓ Tarihsel olarak ilk siyasi örgütlenmelerle birlikte ortaya çıkan ordu ise modern devletin kuruluş
sürecinde ve kurulduktan sonra da korunmasında en temel kurumdur.
✓ Ordu bir yandan siyasal iktidara bağlılığı ve itaati sağlama işlevi görürken, bir yandan da
egemenliğin bekçisi görevini yürütür.
✓ Dünya askerî tarihinde her erkek yurttaşın askerlik hizmetiyle mükellef tutulmasına dayanan
zorunlu askerlik ilk kez Fransa’da 1793’te ortaya çıktı ve 19. yüzyılda başta Avrupa olmak üzere
pek çok ülkede uygulanır oldu.
✓ İmparatorluk ve krallıkların ulus-devlet esaslı cumhuriyetlere dönüşmesinin en önemli
sebeplerinden biri, zorunlu askerlikle birlikte siyaset diline giren eşitlik, millet ve vatan
kavramlarıydı.
✓ Ulus devlet anlayışına göre her birey vatan savunmasından sorumludur. Milletin gerektiğinde
orduya katılarak görev yapması gereklidir.
✓ Bu şekilde ulus kavramı ile birlikte “millî ordu” kavramı ulus devlet modelinin ayrılmaz bir parçası
hâlini almıştır.
✓ Bu sebeple, her ulus devlet kendisiyle beraber ilk olarak ordusunu kurar ve bu ordu, ulus–
devletin kendine özgü kimliğini benimsemek ve temsil etmek durumundadır.
✓ Böylece millî bir devlet kurma fikri, zorunlu askerliğe dayalı millî bir ordu kurma fikrinin
doğmasına sebep olmuştur.
✓ Özellikle de Fransa’yı örnek alan Avrupalı devletlerde paralı askerlerin yerini vatandaş orduları
almaya başlamıştır.
✓ Söz konusu zorunlu askerlik sayesinde aynı üniformayı giyen, aynı dili konuşan, aynı marşları
söyleyen ve en önemlisi vatanına bağlı bir vatandaş anlayışı ortaya çıkmıştır.
✓ Vatandaşların zorunlu askerlikle orduya alınması, ulus devletin vatandaşlarına tanıdığı hakların da
gelişmesine ve eşit vatandaşlığa geçişe neden olmuştu.
✓ Devleti oluşturan topluluklar arasındaki eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasıyla bu topluluklardaki
vatandaşlar anayasa önünde eşit hak ve görevlere sahip oldu.
✓ Bu sayede bireyin kendini yaşadığı devletle özdeşleştiren vatandaşlara dönüştürülmesi
amaçlanmıştır.
✓ Zorunlu askerlik sayesinde orduya katılan sıradan vatandaşa devletin resmi dili, okuma yazma,
devletin temel değerleri, vatandaş olmanın gerekleri vb. öğretilerek bir çeşit vatandaşlık eğitimi
de verilmiştir.

OSMAN EMİR 14
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Osmanlı Ordusunda Modernleşme ve


Nizam-ı Cedit Ordusu
✓ Pek çok Avrupa devleti 1793-1815 arasındaki Koalisyon Savaşları, Napolyon Savaşları ve
İspanya Savaşı’nda Fransa ile karşı karşıya geldi. Bunlar arasında Osmanlı Devleti de vardı.
✓ General Napolyon komutasındaki ordunun 1798’de Mısır’ı işgal etmesi üzerine Osmanlı ordusu da
İkinci Koalisyon Savaşı’nda Fransa karşıtı ittifaktaki yerini aldı.
✓ Girdiği pek çok savaşı kazanan Fransız ordusunu güçlü kılan zorunlu askerlik, topçu ve
piyadelerin müşterek harekâtı ile yeni piyade talimi gibi hususlar Osmanlılarda da yeni bir ordu
kurma düşüncesine neden olmuştu.
✓ Osmanlı ordusunun temel gücü olan Yeniçeri Ocağı uzun süredir askerî bir güç olmaktan daha
ziyade, Osmanlı başkenti ve çevresinde neredeyse bir ticarî unsura dönüşmüştü.
✓ Gerçekte, Yeniçeri olarak görünen büyük bir çoğunluk cephede savaşa iştirak etmiyor, savaşa
katılanlar ise modern ve güçlü ordular karşısında kaçmayı tercih ediyordu.
✓ Böyle bir ocağı ıslah etme teşebbüsleri ise öteden beri sonuçsuz kaldığı için, III. Selim ve ekibi
farklı bir yol takip ettiler. 1792’de İstanbul’da Levent Çiftliği’nde bazı Avrupalı uzman askerlerin
eğitiminde yeni askerî birlikler kurdular.
✓ Nizâm-ı Cedit adı verilen bu asker ocağının sayısı İstanbul’da 1600 olmak üzere taşradakilerle
beraber 12000 kişiden oluşan bir ordu olması hedeflenmişti. Yeni ordunun masrafının karşılanması
için İrâd-ı Cedit isminde bir hazine kuruldu.
✓ İstanbul’da ise Nizâm-ı Cedit için göz alıcı bir kışla yaptırıldı. 1800’de Üsküdar’da inşa edilen ve
Selimiye diye isimlendirilen kışlada daha nitelikli bir askerî eğitim verilmesi hedefleniyordu.
✓ Nizam-ı Cedit ordusu kurulurken mevcut ocakların ıslahı için de çaba gösterildi, yeniçerilere ise
dokunulmadı. Humbaracı, Lağımcı ve Topçu ocaklarının dönemin ihtiyaçlarına göre
yenileştirilmesine çalışıldı.
✓ Fransa, İngiltere ve İsveç’ten mühendisler ve ustalar getirtilerek Tophane’de önemli
düzenlemeler yapıldı. Topçu askerinin eğitim ve öğretimine önem verildi.
✓ Yapılan bu yeniliklere karşılık eski yapıdan menfaat sağlamış bir takım toplumsal guruplar Nizâm-
ı Cedit aleyhinde planlı ve kapsamlı bir kampanya yürütüyorlardı.
✓ Nitekim Kabakçı Mustafa İsyanı sonucu III. Selim’in tahttan indirilmesi ve öldürülmesi (1807)
bu faaliyetlerin başarıyla devam etmesini engelledi. Padişahın öldürülmesiyle İstanbul’daki Nizam-
ı Cedit birlikleri dağıtıldı, taşradaki kışlalar yıktırıldı.

OSMAN EMİR 15
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Yeniçeri Ocağı’nın Kaldırılması


✓ II. Mahmud Dönemi’nde, Alemdar Mustafa Paşa’nın sadrazamlığı sırasında Nizam-ı Cedit
Ordusu örnek alınarak Sekban-ı Cedit isimli bir birlik oluşturulmuştur. Ancak kısa süre sonra çıkan
isyan sonucu Alemdar Mustafa Paşa öldürülmüş ve Sekban-ı Cedit birlikleri de dağıtılmıştır.
✓ Böylece yeniçeriler, Osmanlı yönetimi üzerindeki güçlerini bir kez daha artırmıştır. Bu
dönemde adam kayırma ve rüşvet gibi yollarla alınan yeniçerilerin sayısı, bu sırada kışlalarda
bulunan askerlerin sayısından daha fazla hâle gelmiştir.
✓ Yeniçeri Ocağı’ndaki bozulmayı gören padişah ve devlet adamları bozulmayı düzeltmek için
tedbirler almak istemiştir.
✓ Fakat yeniçeriler yapılmak istenen düzenlemelere karşı çıkarak bildikleri eğitim düzenini ve
kullandıkları silah ve araç-gereçleri yeni olanlarıyla değiştirmeye yanaşmamıştır.
✓ Bunun sonucunda Yeniçeri Ocağı, yenilik taraftarı padişah ve devlet adamlarına karşı zaman
zaman silahlı mücadeleye girişen bir fitne yuvası hâline dönmüştür.
✓ Yeniçeriler, başta İstanbul olmak üzere kışlaların bulunduğu yerlerde halktan ve esnaftan haraç
almış, açtıkları kahvehaneler ve benzeri işyerleriyle haksız rekabet sonucu büyük kazanç elde
etmişlerdir.
✓ Bu konumlarını kaybetmekten korkan yeniçeriler, başta askerlik olmak üzere devletin kurum ve
kuruluşlarında yapılmak istenen bütün yeniliklere karşı çıkmıştır.
✓ Ayrıca Yeniçeri Ocağı, Sırp ve Yunan İsyanlarını bastırmakta da yetersiz kalmıştır.
✓ II. Mahmud bu durumun önüne geçmek için 1826’da Yeniçeri Ocağı içinde Eşkinci adı verilen
talimli tüfekçi birliklerin kurulmasını sağlamıştır.
✓ Bu birliğe Yeniçeri Ocağı’nın bir şubesi görüntüsü verilmeye çalışılsa da Eşkinci birliği, talime
dayalı bir düzene sahip olduğu için yeni bir askerî teşkilat gibi algılanmıştır.
✓ Bu nedenle yeniçeriler, Eşkincilerin talime başladığı gün İstanbul kahvehanelerinde, Eşkinciler
aleyhinde propaganda yapmaya başlamıştır. Yeniçerilerin ileri gelenleri, yapılan işin kâfirleri
taklit, esas amacın ise Yeniçeri Ocağı’nın yok edilmesi olduğunu savunmuştur.
✓ Bu arada yeniçeri olan binlerce esnafın da gelirlerini kaybedeceği söylenerek ayaklanma için
uygun bir ortam hazırlanmıştır. Sonunda Eşkinci birliği aleyhinde yapılan tahrikler etkisini
göstermiş ve yeniçeriler 1826’da isyan etmiştir.
✓ II. Mahmud, hızlı bir şekilde Meclis-i Meşveret’i toplayarak durum değerlendirmesi yapmıştır.
Toplantı sonucunda isyancılara karşı, kuvvet kullanılması yönünde karar çıkmış ve bu karar,
ulema tarafından da onaylanmıştır.
✓ Hem halkın hem de ulemanın desteğini alan II. Mahmud, yeniçeri kışlalarını topa tutarak
ortadan kaldırmıştır. Osmanlı tarihine “Vaka-i Hayriye” olarak geçen Yeniçeri Ocağı’nın
kapatılması, Osmanlı Devleti’nde ordu ve devlet teşkilatındaki modernleşmenin asıl başlangıcı
kabul edilmiştir.
✓ Vaka-i Hayriye Olayı’ndan sonra toplanan Meşveret Meclisi’nde, Yeniçeri Ocağı’nın
kaldırılmasına karar verilerek bir ferman hazırlanmıştır. Bu ocağın yerine Asâkir-i Mansûre-i
Muhammediye adıyla talimli ve düzenli yeni bir ordu kurulmuştur.

OSMAN EMİR 16
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Ordusu


✓ Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasını ilan eden fermandan sonra Hz. Muhammed’in adına ithafen,
bu yeni orduya Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye (Hz. Muhammed’in Muzaffer Askerleri) ismi
verilmiştir.
✓ 1843 yılından itibaren bu ismin yerine düzenli ordu manasına gelen Asâkir-i Nizamiye
kullanılmıştır. Günümüzde kışlalar ve askerî tesislerin ana giriş kapılarına Nizamiye Kapısı
denilmesinin sebebi de bu geleneğin bir uzantısıdır.
✓ Batı tarzında talim yapan bu yeni ordu, özellikle III. Selim Dönemi’ndeki Nizam-ı Cedit
Ordusunun yapısı dikkate alınarak oluşturulmuştur.
✓ Yeni kurulan ocağa on beş ile otuz yaş arasındaki gönüllü askerler seçilmiştir. Asgari hizmet süresi
on iki yıl olarak belirlenmiş ve bu süre sonunda askerlere emeklilik hakkı tanınmıştır.
✓ Kişinin askerliğini tamamlayıp sivil hayata dönmesi, bir meslekle uğraşması ve evlenmesi için bu
sürenin dolması şart koşulmuştur.
✓ Yeni orduya asker alımında Balkanlarda bir direniş olması üzerine II. Mahmud, Anadolu’daki
gençleri orduya almaya çalışmıştır.

Osmanlı Devleti’nde
Zorunlu Askerlik Sistemine Geçiş
✓ 1839 Tanzimat Fermanı’nda, ulus devlet modelini andıran “muhafaza-i vatan” ifadesi yer almıştır.
Bu durum askerliğin artık Osmanlı tebaasının ortak sorumluluğunda olduğunu göstermiştir.
✓ Tanzimat Fermanı’ndan sonra 1843 yılında çıkarılan bir kanunla askerlikte kura usulü
getirilmiştir. Böylece özel statüdeki eyaletler dışında kalan yerlerdeki Osmanlı tebaasının
tamamı askerlik hizmetinden sorumlu tutulmuştur.
✓ Osmanlı Devleti’nde 1844’te yapılan bir düzenlemeyle askerlik süresi beş sene olarak
belirlenmiştir. 1846’da çıkarılan bir kanunla sadece Müslümanlar askerlikle yükümlü kılınmış,
gayrimüslimler zorunlu askerliğin dışında tutulmuştur.
✓ Osmanlı Devleti’nin 1847’de gayrimüslimleri askere alması yoğun şekilde tartışılmıştır.
✓ Devlet, Müslüman nüfusun azaldığını ve ordunun asker ihtiyacının karşılanamadığını
belirterek gayrimüslimlerin de askerlik yüküne ortak olması gerektiği görüşünü savunmuştur.
✓ Hristiyan cemaatler ise gençlerin askere alınmasıyla zaten kötü olan ekonomik durumların daha
da kötüleşeceğini öne sürmüştür.
✓ 1856 Islahat Fermanı’yla Osmanlı tebaasının hakta ve görevde eşit olduğu ilan edilmiştir.
Böylece Osmanlı Devleti’nde hukuken zorunlu askerlik sistemine geçilmiş olsa da uygulama bu
karar doğrultusunda olmamıştır.
✓ Gayrimüslimlerin isteksizliği de göz önünde bulundurularak bedel-i askerî (bedel ödeyerek)
yoluyla gayrimüslimlere askerlik görevinden muafiyet getirilmiştir.
✓ Bu hak, tüm Osmanlı tebaasını kapsamış olsa da Müslümanların ödemesi gereken bedel,
gayrimüslimler için öngörülenden fazla olmuştur. Ayrıca peşin olarak ödenmesi şartı da
getirilmiştir.
✓ 1870 tarihinde yeni bir kanun yayınlayan Osmanlı Devleti, muvazzaf askerlik süresini dört yıla
indirmiştir. Ticaret ve esnaflıkla uğraşanlar için bedelli askerlik uygulaması, belirli kurallara
bağlanarak sürdürülmüştür.

OSMAN EMİR 17
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Ahmet Cevdet Paşa’ya Göre Askerlik


o Ahmet Cevdet Paşa, Osmanlı ordusunun şimdiye kadar “ya gaza ya şehadet ya da din-i
mübin uğruna” sözleriyle harekete geçirildiğini, gayrimüslim askerlerle karışık bir
ordunun bu kavramlarla hareket ettirilemeyeceğini belirtiyordu.
o Böyle bir orduyu Batı’daki ulus devletlerdeki gibi “vatan uğruna” diyerek harekete
geçirmek gerekirdi ancak “bizde vatan denilürse askerin köylerindeki meydanlar
hatırlarına gelür.” diyordu Ahmet Cevdet Paşa.
o Osmanlı’da “vatan” sözü uygulamaya konsa ve sonra halk arasında kabul görerek
Avrupa’da sahip olduğu etkiye sahip olsa bile “gayret-i diniyye” kadar etkili
olamayacağını belirten Ahmet Cevdet Paşa, bunun çok uzun bir zaman gerektireceğini
vurguluyordu.
o Bu şekilde gayrimüslimlerle Müslümanları karıştırarak oluşturulacak bir ordunun,
Osmanlı toplumunun o dönemdeki gerçek koşullarıyla mümkün olmayacağının da altını
çiziyordu.
o Bununla Ahmet Cevdet Paşa, aslında Osmanlı ordusunun var olan koşullarda ancak bir
Müslüman ordusu olarak geliştirilebileceğini ileri sürüyordu.

✓ II. Abdülhamid Dönemi’nde, Almanya’dan gelen Von der Goltz (Fon Der Goltz) Paşa’nın
öncülüğünde 1886 yılında yeni bir askere alma (ahz-ı asker) kanunu çıkarılmıştır.
✓ Bu kanuna göre askerlik yaşı 20 ile 40 arası olarak belirlenmiş ve askerlik süreleri de yeniden
düzenlenmiştir. Bu düzenlemeyle beraber bedel-i şahsi olarak bilinen ve askere gitmek istemeyen
kişilerin yerine başka birini göndermesi uygulaması da kaldırılmış ve nakdî bedel ödenmesi
kuralı getirilmiştir.
✓ Ancak nakit bedel ödeyenlerin silahaltına hiç alınmaması şeklindeki eski uygulama terk edilerek
bedel ödeyenlerin kendilerine en yakın askerî birlikte beş ay eğitim görmeleri sağlanmıştır.
✓ II. Abdülhamid Dönemi’nde askere alma usulünde yapılan bir diğer önemli düzenleme de Hamidiye
Süvari Alayları olmuştur. Bu hafif süvari birlikleri, Doğu Anadolu’daki aşiretlerin Osmanlı
ordusuna katılması ile oluşturulmuştur.
✓ İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidara geldikten sonra 1909’da gayrimüslimlerin de askere
alınması kanunu çıkarılmış ve böylece Osmanlı Devleti’nde zorunlu askerlik sistemine
geçilmiştir.
✓ Osmanlı meclisinde (Meclis-i Mebusan) bu konuyla ilgili yapılan tartışmalarda gayrimüslim
mebuslar zorunlu askerlik kanununa tam destek vermiştir.
✓ Mecliste gayrimüslim mebusların gösterdiği olumlu tepki, kilise temsilcileri tarafından
gösterilmemiş ve uygulamaya geçildiğinde gayrimüslim halkın tepkileriyle karşılaşılmıştır.

OSMAN EMİR 18
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

XIX. YÜZYILDA SOSYAL HAYATTAKİ DEĞİŞİMLER

Nüfus ve Nüfuz
✓ XIX. yüzyılda devletler, gelişmenin ana unsurlarından biri olan nüfus gücü için çeşitli
politikalar üretmiştir.
✓ Fetihler yapmak, hâkimiyet sahasını genişletmek ve saygınlık kazanmak isteyen devletler, özellikle
askerî endişelerle nüfuslarını korumak istemiştir.
✓ Avrupa’da XVI. yüzyılda gelişen ve XIX. yüzyıla kadar etkili olan merkantilist ekonomi anlayışı,
güçlü ve zengin bir devlet için nüfus artışını desteklemiştir.
✓ Merkantilistlere göre nüfusun büyüklüğü; siyasi, askerî ve mali açıdan önemli bir güçtür.
✓ Merkantilistler, ülkedeki nüfus artışıyla üretimin de artırılacağını ve bu durumun hazineye gelir
olarak yansıyacağına inanmıştır.
✓ Ormanlar tarım arazisine dönüştürülmüş, bataklık veya tepeliklere kadar ziraat yaygınlaşmıştır.
✓ Sanayileşme sonucunda da kentler büyümüş ve göç hareketleri hız kazanmıştır.
✓ XIX. yüzyıldan itibaren nüfus, merkantilizm anlayışında olduğu gibi ulus devletler tarafından
da zenginliği artıran bir araç olarak görülmüştür.
✓ Bu yüzyılda meydana gelen siyasi, askerî, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlar, devlet yöneticilerini
ülke nüfuslarını artırmayı amaçlayan politikalar üretmeye yöneltmiştir.
✓ Yöneticiler, nüfus artışını hızlandırıcı politikalarla devletlerin politik-askerî güç kazanmasını
sağlamaya çalışmıştır. Ayrıca Avrupalı devletler, sosyo-ekonomik durumlarını güçlendirmek için
nüfustan faydalanmak istemiştir.
✓ Avrupa’da sanayileşme ve kapitalizm süreçleriyle birlikte insanlar, fabrikalara ve kentlere akın
etmiştir. Bu nüfus hareketleri sonucunda XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren devletler,
nüfuslarını tam olarak tespit etmek amacıyla nüfus sayımları yapma ihtiyacı duymuştur.
✓ Nüfusun sayısal olarak artışını tek başına yeterli görmeyen devletler, nüfusun eğitimli ve üretken
olması için çalışmalar yapmıştır.

Osmanlı Nüfus Politikaları


✓ Osmanlı Devleti; Klasik Dönem’de nüfusu, asker ve vergi kaynağı olarak görmüş ve fethettiği
toprakları imar etmek için kullanmıştır.
✓ XIX. yüzyılda ise Osmanlılarda, Avrupa’daki bürokratik devlet ve nüfus teorilerinin etkisiyle nüfus
sayımları yapılmaya başlanmış ve nüfus hizmetlerine dair teşkilatlar kurulmuştur.
✓ Nüfus artışıyla ticaret, sanayi, tarım ve askerî bakımdan güçlü bir Osmanlı Devleti
oluşturulacağına vurgu yapılmıştır.
✓ Bu doğrultuda nüfusun artışının doğal kaynağı olarak görülen evliliklerin önündeki en önemli
engel olan masrafların azaltılması için taşra idaresi ve ileri gelenlerine emirler gönderilmiş ve
müfettişlerle ebeveynler ikna edilmeye çalışılmıştır.

OSMAN EMİR 19
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Ulaşım ve Haberleşme
✓ Sanayi Devrimi ile birlikte Avrupalı devletler yüksek kapasiteli, ucuz maliyetli ve güvenli bir
taşıma sistemine ihtiyaç duymuştur.
✓ Bu nedenle XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren Avrupa’da yol ve kanal inşası gelişmiştir. Yapılan
bu yollar ve kanallar sayesinde hem insanlar hem de ürünler daha süratli ve daha ucuza
taşınmıştır.
✓ XIX. yüzyılda kapitalist devletler, hammadde ve pazarlara kolay ulaşabilmek için yeni bir
ulaştırma aracı olan treni icat etmiştir.
✓ Avrupa’da ilk başarılı demiryolu 1830’da İngiltere’de açılmış ve kısa sürede bu ülkenin önemli
şehirleri demiryoluyla birbirine bağlanmıştır. Zamanla bu yeni teknolojinin emniyeti artırılmış,
sürati ve taşıma kapasitesi yükseltilmiştir.
✓ Limanlar; demiryolu ile iç bölgelere bağlanarak buğday, kömür, demir gibi ağır ve hacimli mallar
daha ucuz ve daha hızlı bir şekilde taşınmıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nde ilk demiryolu girişimleri, Islahat Fermanı’nın yabancı sermayeye imkân
tanımasıyla gerçekleşmiştir. Osmanlılardan demiryolu imtiyazı alan İngiliz girişimciler, 1867’de
130 km uzunluğundaki İzmir-Aydın hattını inşa etmiştir.
✓ Osmanlı Devleti’nde demiryolu faaliyetleri; yapım maliyetinin yüksek olması, sermaye ve kaynak
yetersizliği gibi güçlükler nedeniyle istenilen düzeyde olmamıştır. Bu nedenlerle demiryolu inşası
ve işletilmesi bir imtiyaz olarak yabancı şirketlere verilmiştir.
✓ Bu durumda Osmanlı Devleti, demiryolu yapımını kapitalist devletlerin ekonomik, siyasi ve askerî
çıkarlarına göre ele almak durumunda kalmıştır.
✓ Yabancıların inşa ettiği demir yolu güzergâhlarının geçeceği araziler üzerindeki taş ve maden
ocakları bedelsiz olarak şirketlere devrediliyordu. Bu nedenle yabancılar yer altı ve yer üstü
kaynaklarından daha fazla faydalanmak için gerekmediği hâlde “S” şeklinde güzergâhlar
çizmişlerdi.
✓ Osmanlı Devleti’nde demiryolu yapımı Abdülmecid, Abdülaziz ve özellikle II. Abdülhamid’in
politikalarından biri olmuştur.
✓ II. Abdülhamid, Osmanlı Devleti’nin tüm demiryolu ağının yaklaşık %73’ünü inşa ettirmiştir. Hicaz
Demiryolu hattının, 1.500 km’lik kısmı finansmanıyla, inşaatıyla ve tasarımıyla İslam dünyasından
toplanan bağışlarla Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nde yapılan yerli bir girişimdir.

OSMAN EMİR 20
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Osmanlı devlet yöneticileri; demiryolu yatırımlarıyla,


o Merkezî devlet otoritesinin ülkenin uzak bölgelerine kadar ulaştırılmasını,
o İç güvenliğin sağlanmasını, tarımsal vergilerin toplanmasını,
o Savaş dönemlerinde cepheye asker ve malzeme sevk edilmesini amaçlamıştır.
o Ayrıca ülkeyi boydan boya kat edecek bir demiryolu ağı, Osmanlı egemenliğini içten ve
dıştan gelecek tehlikelere karşı da güvenlik altına alacaktır.
o İsyan bölgelerine kısa sürede ulaşılabilecek ve devletin otoritesini sarsan isyanlar
önlenebilecektir.

✓ Osmanlı Devleti’nde işletmeye açılan demiryolları sayesinde askerî birliklerin taşınması hızlanmış,
isyan ve savaşlarda kolaylıklar sağlanmıştır. İnşa edilen demiryolları; Dömeke Savaşı’nda,
Balkan Savaşlarında ve I. Dünya Savaşı’nda faydalı olmuştur.
✓ XIX. yüzyılda Avrupa’da haberleşme alanında da önemli gelişmeler yaşanmıştır. İlk olarak düzenli
posta hizmetleri kurulmuş ve 1844’te telgrafın icat edilmesiyle Avrupa’daki büyük şehirler,
haberleşme ağıyla da birbirine bağlanmıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nde telgraf hattı ilk kez 1855’te kurulmuş ve bu hat İstanbul’u Avrupa’ya
bağlamıştır. Kısa sürede telgraf, Osmanlı yöneticileri tarafından benimsenen başlıca teknolojik
gelişmelerden biri olmuştur.
✓ Padişahlar, telgrafı birbirinden uzakta olan vilayetler üzerinde bir denetim aracı olarak
kullanmıştır. Böylece devletin merkezî otoritesi ülke genelinde sağlanmaya çalışılmıştır.

Osmanlı Devleti’nde Telgraf


✓ Osmanlı Devleti’ne, demiryolu ve telgraf aynı anda geldi. Fakat telgraf hatları, demiryolunun
aksine devletin tüm köşelerine hızlı bir şekilde yayıldı.
✓ 1860’larda telgraf, tren seferlerini kontrol etmek ve demiryolu mesajlarını göndermek için
kullanıldı. 1869’da var olan 320 telgraf istasyonundan 39’u özellikle demiryolu haberleşmesi için
kullanıldı.
✓ Ayrıca telgraf, Osmanlı ordusunda haberleşme için de kullanıldı. I. Dünya Savaşı’nda telgraf,
Osmanlıların birbirinden uzak dört cephe olan Kafkas, Çanakkale, Irak ve Suriye’de askerî
operasyonların gerçekleştirilmesinde önemli bir rol oynadı.

OSMAN EMİR 21
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Zorunlu Eğitim ve Askerlik


✓ Ulus devletler, modernleşme süreciyle birlikte iktidara tek başına hâkim olmaya başlamıştır. Millî
birlik unsurunun ön plana çıktığı bu devlet anlayışında, ulus ile devlet eşdeğer olarak kabul
edilmiştir.
✓ Bu devlet anlayışının devam ettirilmesinde okul ve ordu ön plana çıkan iki kurum olmuştur.
✓ XVIII. yüzyılda Prusya’da başlayan zorunlu eğitim uygulaması ile devlet, vatandaşlarının daha
nitelikli eğitilmesini ve devlet politikalarına daha sadık hâle gelmesini amaçlamıştır.
✓ Ulus devlet anlayışıyla oluşan modern eğitim sistemi; okulöncesi, ilköğretim, ortaöğretim,
yükseköğretim ve sürekli eğitimin temeli üzerinde oluşturulmuştur.
✓ XIX. yüzyılda eğitimde modernleşmenin yaşandığı Fransa ve Prusya, diğer ülkelere model
olmuştur.
✓ Fransa, modern eğitim anlayışında devlet okullarında standart Fransızca öğretmiş, zorunlu eğitimle
birlikte zorunlu askerlik sistemini de getirerek Avrupa’nın modern ulus devletini oluşturmuştur.
✓ Modern ulus-devletler, eğitim ve askerlik sistemini, kalkınmış bir ulus oluşturmak için bir vasıta
olarak kullanmıştır.
✓ Açılan modern eğitim kurumları ve ordu, birlikte uyum içerisinde çalışmıştır. Bunun sonucunda da
ulus devlet anlayışı ilkesine sahip bir vatandaş ordusu ortaya çıkmıştır.
✓ XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde meydana gelen modernleşme hareketlerinin özünde
merkezileşme çabası yer almıştır.
✓ Modernleşme hareketleri kapsamında açılan eğitim kurumlarında ve askerî teşkilatlarda,
padişaha sadık bir ordu ve toplum oluşması amaçlanmıştır.

OSMAN EMİR 22
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Osmanlı Devleti’nde Modern Eğitim Kurumları


✓ XVII. yüzyıldan itibaren siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel sebeplerle Osmanlı Devleti’nin
klasik yapısı bozulmuş ve Osmanlı Devleti geri kalmıştır. Kuruluş ve Yükselme dönemlerinde
girdiği savaşları kazanan Osmanlı ordusu, XVIII. yüzyılda yaptığı savaşları kaybetmeye
başlamıştır.
✓ Bu yüzyıla kadar Batı ile çok ilgilenmeyen Osmanlı Devleti, alınan mağlubiyetler üzerine
Avrupa’daki gelişmeleri yakından takip etmeye başlamıştır.
✓ Mevcut ordu ve eğitim düzeninde Batı’yla mücadele edemeyeceklerini anlayan Osmanlı devlet
adamları, Avrupa’dan uzmanlar getirtmiştir. Böylece ilk kez XVIII. yüzyıldan itibaren
gerçekleştirilen reformlarla Osmanlı Devleti’nde çağdaşlaşma hamleleri yapılmıştır.
✓ Avrupa devletleriyle girilen siyasi ve askerî rekabet çerçevesinde, Osmanlı Devleti’nde yeni
kurumlar açılmaya başlamıştır.

Hendesehane
o Çağdaşlaşma hareketinin ilk kurumudur. I. Mahmud, Osmanlı ordusunun yeniden
güçlenmesi için çağdaş askerlik bilgisi bulunan subaylara ihtiyaç olduğunu düşünmüştür.
o Modern askerî teknikler hakkında eğitim veren Hendesehane’de, Batı eserlerinden
tercüme edilmiş trigonemetri, geometri ve matematik kitaplarından dersler
okutulmuştur.
o Tercüme edilen bu kitaplarla ilk defa modern matematik, Osmanlı ülkesine girmiştir.

Mühendishane-i Bahr-i Hümâyun


o I. Abdülhamid Dönemi’nde açılan bu okulda, gençleri özendirmek için öğrencilere burs ve
okulun adının bulunduğu padişah tuğralı madalyalar verilmiştir. Okulun ilk hocaları
Hasan Paşa ve Baron de Tott’tur (Baron dö Tott).
o Programında yabancı dil, pozitif bilimler ve uygulamalı derslerin yer aldığı
Mühendishane-i Bahr-i Hümâyun, Batı tarzında eğitim veren çağdaş bir kurumdur.
o Mühendishane-i Bahr-i Hümâyun, modern eğitim-öğretim anlayışı içerisinde günümüzde
Deniz Harp Okulu adı ile varlığını sürdürmektedir.

Mühendishane-i Berr-i Hümâyun


o Avrupa’daki gelişmeleri yakından takip eden III. Selim tarafından 1795’te İstanbul Eyüp’te
kurulmuştur. Kara Mühendishanesi olarak da bilinen okul humbara, istihkâm ve
mühendislik olmak üzere üç bölümden oluşmuştur.
o Okul programında pozitif bilimler ve uygulamalı savaş sanatı yer almaktadır. Askerî
kurumlara önem veren III. Selim, okula bağışlar yapmış ve Avrupa’dan hoca ve kitaplar
istemiştir.
o Mezunlarının askerî ocaklara subay olarak atandıkları okul için ayrıca bir matbaa da
kurulmuştur.

Mekteb-i Harbiye
o II. Mahmud’un isteğiyle 1834 yılında İstanbul Maçka’da kurulmuştur. Çağdaş bir kurum
olan Mekteb-i Harbiye, Asâkir-i Mansûre-yi Muhammediye Ordusuna modern askerî
ve teknolojik bilgiye sahip subay yetiştirmek amacıyla açılmıştır.
o 1936 yılında Ankara’ya taşınan Mekteb-i Harbiye, günümüzde Millî Savunma
Üniversitesine bağlı olarak eğitim ve öğretime devam etmektedir.
OSMAN EMİR 23
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Mekteb-i Tıbbiye
o II. Mahmud Dönemi’nde 1827 yılında İstanbul Şehzadebaşı’nda kurulmuştur. Modern bir
tıp okulu olan Tıbbiye, Asâkir-i Mansûre-yi Muhammediye Ordusu’nun sağlık
alanındaki ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla açılmıştır.
o Öğretim dili Fransızca olan okulda anatomi dersleri, modeller ve resimlerle yapılmıştır.
Okuldan mezun olanlar, tıp muavini olarak çeşitli görevlere atanmıştır.
o Tıbbiye ile yakından ilgilenen II. Mahmud, Avrupa’dan ünlü tıp hocalarını davet ederek
Tıbbiye’de görevlendirmiştir.
o Pozitif bilimleri içeren programıyla Tıbbiye, II. Mahmud’un okulu ziyareti sırasında
“Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane” adını almıştır.

Mekteb-i Mülkiye
o Osmanlı Devleti’nin ilk sivil yüksekokulu olarak 1859 yılında İstanbul’da açılmıştır.
Modernleşme hareketinin uygulanabilmesi için gerekli olan çağdaş ve bilgili devlet
adamlarının yetiştirilmesi amacıyla kurulmuştur.
o Programında tarih, coğrafya, iktisat, siyaset, muhasebe ve devletler hukuku gibi dersler yer
almıştır. 1877 yılında Mekteb-i Mülkiye-i Şahane ismini alan okulun mezunları, üst
düzey devlet kademelerine atanmıştır.
o Bu okul, günümüzde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak eğitim
faaliyetlerini sürdürmektedir.

✓ Osmanlı Devleti’nde akademik ve askerî eğitim veren modern kurumların yanında mesleki eğitim
veren çağdaş okullara da ihtiyaç duyulmuş ve bu konuda çalışmalar yapılmıştır.
✓ 1869 yılında yayımlanan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile mesleki eğitim önem kazanmıştır.
✓ Modernleşme amacıyla Sanat Mektepleri, Kondüktör Mektebi, Aşı Memurları Mektebi,
Telgraf Memurları Mektebi, Rüsumat Memurları Mektebi, Dişçi Mektebi, Demiryolu
Memurları Mektebi ve Çırak Mektepleri gibi meslek okulları açılmıştır.
✓ II. Mahmud, 1824 yılında yayınladığı bir fermanla İstanbul’da ilköğretimi zorunlu hâle getirmiştir.
Eğitimde önemli bir yenilik olarak kabul edilen bu gelişmeyle II. Mahmud Dönemi’nden itibaren
zorunlu örgün eğitim başlamıştır.

OSMAN EMİR 24
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Osmanlı Devleti’nde Yabancı Okullar


✓ Osmanlı Devleti’nde azınlıklar tarafından açılan okullar, zamanla yabancı devletlerin
himayesine girmiştir.
✓ Hristiyanlığı yaymak isteyen misyonerler de genç nesillere fikirlerini aşılamak, kültürel etkileşimi
sağlamak için yaygın bir biçimde Osmanlı ülkesinde okullar açmaya başlamıştır.
✓ Resmî tarihli ilk Fransız okulu, 18 Kasım 1583’te Cizvit rahiplerinin açtığı Saint-Benoit (Sen
Bönua) Fransız okuludur.
✓ Amerika’nın Osmanlı topraklarındaki ilk kurumu 1859’da açılan Harput Amerikan Kolejidir.
Ermenilerin ilk resmî okulu ise Amerika iş birliğiyle 1790’da Kumkapı’da açılmıştır.
✓ Azınlık okulları, yabancı devletlerin belirlemiş olduğu politikalara uygun olarak Osmanlı
Devleti’ne yönelik yıkıcı faaliyetlere başlamıştır.
✓ Teşkilatlanan bu okulların faaliyetlerini ilk başlarda dikkate almayan Osmanlı Devleti’nin bu
tutumu; Fransa, İngiltere, Amerika, İtalya gibi devletlerin Osmanlı denetiminden uzak, kendi
okullarını açmasına neden olmuştur.
✓ Yabancı devletlerin, misyonerlerin ve azınlık okullarının sayısı 1860’lı yıllarda büyük bir artış
göstererek yaklaşık 1.600 civarına ulaşmıştır.
✓ Osmanlı topraklarında yabancı okullar özellikle Orta Doğu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu
ve İstanbul’da açılmıştır. Okulların kurulma yerleri dikkate alındığında siyasi amaçla
kuruldukları açık bir şekilde görülmektedir.
✓ Yabancı okullar, gizli olarak yürüttükleri siyasi faaliyetlerden dolayı Osmanlı Devleti için
büyük bir sorun olmuştur.
✓ Okullar, Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’ne göre denetlenmiştir. Bu nizamnameye göre Osmanlı
ülkesinde yabancı okulların açılabilmesi için yabancı okullarda çalışan veya çalışacak olan
öğretmenlerin Maarif Nezaretinden onaylı diplomalarının olması gerekmektedir.
✓ Yabancı okullarda okutulacak olan kitapların ve uygulanacak programların Maarif Nezareti
tarafından onaylanması ve eğitim faaliyetlerine devam etmek isteyen ya da yeni açılacak olan
okulların Maarif Nezaretinden ruhsat alması zorunluluğu getirilmiştir.
✓ Alınan bütün bu tedbirlere rağmen yasal denetim tam olarak 1923’te imzalanan Lozan Barış
Antlaşması’na kadar sağlanamamıştır.

Bir Yabancı Okul Programı


✓ Edremit’e bağlı Cunda Adası’ndaki bir Rum okulunun 1884 yılına ait ders programında; Türkler,
Rumlara düşman olarak tanıtılmış ve Türklerin ekonomik olarak çökertilmesi gerekliliği
vurgulanmıştır.
✓ Türklerin Avrupa devletleri karşısında saygınlığının zedelenmesini isteyen programda Türk
milletinin ahlak, din, milliyet ve gelenek bakımından zayıflatılması, Türk gençliğinin bozulması,
İstanbul’un ele geçirilmesi, rüşvet ve kandırma yoluyla Türklerden taraftar edinilmesi gibi hedefler
yer almıştır.

OSMAN EMİR 25
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Sosyal Devlet ve II. Abdülhamid


✓ Osmanlı eğitim sistemindeki temel gelişmeler II. Abdülhamid Dönemi’nde gerçekleşmiştir.
Modern eğitimin yerleştiği bu dönemde eğitim ve öğretim faaliyetlerinde merkeziyetçi bir yapı
benimsenmiştir.
✓ II. Abdülhamid Dönemi’nde Maarif Merkezî Teşkilatı yeniden düzenlenerek her öğretim
kademesi için genel müdürlükler ve müfettişlikler oluşturuldu.
✓ Tanzimat Dönemi’nde yapılan okullar İstanbul ve çevresi ile sınırlı kaldığı hâlde II. Abdülhamid
Dönemi’nde okullaşma tüm ülkeye yayıldı.

Bu dönemde;
o İptidai (ilkokul) mektepler, rüştiyeler ve idadiler yaygınlaştırıldı. Mekteb-i Funûn-ı Maliye,
Ziraat ve Baytar Mektebi, Gümrük Mektebi, Hamidiye Ticaret Mektebi, Polis Mektebi gibi
memur yetiştiren okullar açıldı.
o Mekteb-i Hukuk, Hendese-i Mülkiye, Maliye Mektebi, Ticaret Mektebi, Deniz Ticareti
Mektebi, kız sanayi mektepleri gibi yüksekokullar açıldı.
o Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Okulu) açıldı. Sanayi-i Nefise Mektebi, güzel
sanatlar alanında eğitim vermek üzere İstanbul’da 1882’de kurulmuştur. Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin temellerini oluşturmaktadır.
o Öğretmen okullarının sayısı artırılarak yeniden yapılandırıldı.
o Devletin kritik bölgelerinde yer alan aşiretlerin çocuklarını Osmanlılık bilinciyle
yetiştirmek amacıyla İstanbul’da bir Aşiret Mektebi açıldı.
o Bağcılık ve Aşı Mektebi, Orman ve Maâdin Mektebi, Çoban Mektebi, Zeytincilik ve
Yağcılık Mektebi, Sulama Drenaj Mektebi gibi tarım ve sanayi mektepleri açıldı.

OSMAN EMİR 26
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Sivil Toplum Kuruluşlarının Devlet Kurumuna Dönüştürülmesi

✓ XIX. yüzyılda yaşanan dönüşümler ve devlet örgütlenmesindeki yenilikler sosyal yardım


kurumlarının da değişmesine neden olmuştur.
✓ Osmanlı Devleti'nde özellikle vakıflar ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla gerçekleştirilen
sosyal yardımlaşma ve topluma yönelik hizmetler yeni devlet anlayışı gereği devlet
kurumlarının görevi hâline gelmiştir.
✓ Zira vatandaşlar devlete karşı askerlik, vergi ödeme gibi yükümlülüklere girerken devlet de
vatandaşın eğitim, sağlık gibi sosyal ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü olmuştur.
✓ Ayrıca sanayileşmenin getirdiği kapitalist üretim ilişkilerinin artması, kentleşmedeki hızlı artış,
sosyal dayanışmanın azalması, toprak kayıplarıyla beraber demografik dönüşümlerin yaşanması
ve bunlara bağlı olarak da toplumdaki sosyal sorunların artması devletin sosyal alanda daha
fazla etkin olma gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
✓ Bu gereklilikler sonucunda Osmanlı Devleti’nin eğitim ve sağlık alanında faaliyette bulunan
vakıflar ve sivil toplum kuruluşlarının yerini XIX. yüzyıldan itibaren devlet kurumları almaya
başlamıştır.
✓ II. Abdülhamid sağlık sistemini zamana uygun hâle getirmek amacıyla devlet 1839’da Mekteb-i
Tıbbiye ve 1867’de Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Okulu) kurumlarını açtı.
✓ 1871 yılından itibaren taşraya hekim gönderilmeye başlandı. Sağlık hizmetlerini koordine
edebilmek için il merkezlerinde ilin tüm sağlık işlemlerinden sorumlu Sağlık Müdürlükleri de
kurdu.
✓ II. Abdülhamid Dönemi’nde vatandaşlar her türlü iktisadi, sosyal ve doğal olaylar karşısında
devlet garantisi ve koruması altına alındı.
✓ II. Abdülhamid, eğitim olanaklarını kasaba ve köylere kadar ulaştırmanın yanında birçok vilayet
merkezinde hastaneler de açtırdı.
✓ Ayrıca kadın, çocuk ve yaşlıların korunması ve özürlülerin bakımına yönelik günümüze kadar
varlığını koruyan kurumlar oluşturmuştu.
✓ 1895’te bu kurumların başında Dârülaceze (yoksullar evi) gelirken Anadolu’nun çeşitli
vilayetlerinde kurulan “gureba” hastaneleri de önemli yer tutmaktaydı. Bir başka kurum ise çocuk
hastanesi olan Hamidiye Etfal Hastanesiydi.
✓ II. Abdülhamid Dönemi’nde, başta 89 genel kamu hastanesi, 27 kurum hastanesi, 74 asker
hastanesi, 26 Hilal-i Ahmer hastanesi, 12 gayrimüslim cemaat hastanesi olmak üzere üç yüzden
fazla hastane yapılmıştır.
✓ I. Dünya Savaşı sırasında yetim kalan binlerce çocuk, İstanbul’a ve işgale uğramayan diğer
vilayetlerimize getirildi. Bu çocuklar mevcut okullara, yurtlara yerleştirildiler. Bu okullara
“yetimler yurdu” manasına gelen “darüleytam” adı verilerek yetim çocukların eğitimi sağlandı.
✓ Dönemin yeni uygulamalarından bir diğeri de emeklilik sisteminde (tekaütlük sistemi) yaşanan
değişimdir.
✓ Osmanlı Devleti’nde emeklilik herkesi kapsayan bir uygulama değildi. Tanzimat Dönemi’nde
emeklilik belirli bir maaşla karşılanan bir sisteme dönüştürüldü.
✓ 1865’te Emeklilik Kanunu ile emekliliği düzenleyen ilk kurumlar ortaya çıktı. II. Abdülhamid
Dönemi’nde emekli sandıklarının kurulması ile emeklilik sistemi askerî ve sivil memurlarının
dışında dul ve yetimleri de kapsayacak şekilde genişletildi.
✓ Yoksul ve muhtaç kimselere maaş bağlanması uygulaması da Tanzimat’la birlikte ortaya çıkmış ve
II. Abdülhamid Dönemi’nde kapsamı genişletilerek devam ettirilmiştir.
✓ Bu dönemde yoksulluk maaşı yalnızca fakirlere verilmemiş aynı zamanda emeklilik yaşına kadar
çalışamamış maaşsız kalan kişilere, bir paşanın ölümünden sonra ortada kalan eşi ve
hizmetçilerine, çeşitli nedenlerden dolayı memurluktan çıkmış ve emeklilik hakkını elde
edememiş kişilere de maaş bağlanmıştır.

OSMAN EMİR 27
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

OSMANLI DEVLETİ’NDE
DEMOKRATİKLEŞME HAREKETLERİ

Sened-i İttifak (1808)


✓ XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı eyaletlerinde mali, idari ve askerî kanunların
oluşturduğu zeminin etkisiyle âyan adı verilen zengin bir zümre, gücünü artırdı.
✓ II. Mahmut’un tahta çıktığı zaman devlet otoritesi sadece başkent İstanbul ve çevresiyle sınırlı
bir hâldeydi.
✓ II. Mahmut, merkezde siyasi gücü artan Alemdar Mustafa Paşa’yı, sadrazamlığa getirdi. Alemdar
Mustafa Paşa devlet otoritesinin yeniden tesisi için her şeyden önce asayişin sağlanmasını gerekli
gördü ve işe İstanbul’dan başladı.
✓ Yeniçeri Ocağının muhasebesini teftiş vesilesiyle yeniçeri zorbaları öldürüldü veya sürgüne
gönderildi. Böylece İstanbul’un asayişi sağlandı.
✓ Anadolu ve Rumeli’deki karışıklıklar, terör faaliyetleri, derebeyi veya âyanların merkezî otoriteyi
tanımama durumları ise devam ediyordu. Devletin taşra yönetimi, âyanlar ve hanedanlar arasında
fiilen paylaşılmış durumdaydı.
✓ Alemdar Mustafa Paşa, taşrada yok olan merkezî otoriteyi tekrar tesis etmek amacıyla âyanlarla
anlaşma yoluna giderek âyanları İstanbul’a çağırdı.
✓ Amacı merkez ile taşra arasında bir uzlaşma sağlamak, âyanlara hak ve görevler vererek resmiyet
kazandırmak, böylece devletin dağılma tehlikesini önlemekti.

o Âyan: Herhangi bir vilayet ve kazada o yerin idaresi ile alakadar olarak halk ile hükûmet
arasındaki işleri idare eden ve halk tarafından seçilen bir vazife sahibidir.
o Âyanlar o memleketin nüfuzlu aileleri olan ve “eşraf-ı belde” denilen zümre arasından
seçilirdi. Hükûmet âyanları seçmez bu işi valiler takip ederdi.
o Âyanlar vergi ve asker toplamada devlete yardım ederlerdi. Bu yardımlara karşılık âyanlara
toplanan vergiden hisse verilirdi.

OSMAN EMİR 28
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

1808 yılı Eylül ayında padişah ile ayanlar arasında imzalanan bu senetle;
o Ayanlar; padişah, sadrazam ve devletin kanunlarına bağlı kalacaklar, halka haksızlık
yapanları devlete bildirerek bu durumun önlenmesine çalışacaklardı.
o Ayanlık haklarının babadan oğula geçmesi kabul edilecekti.
o Ayanlar, vergi ve asker toplamada devlete yardımcı olacaklar, yapılan yeniliklere ve
devletin eyaletlerden asker almasına karışmayacaklardı.
o Padişaha karşı bir isyan çıkarsa, ayanlar İstanbul’a yardıma geleceklerdi.
o Padişah aşırı vergi koyamayacak, eşit ve adaletli vergi alacaktı.
o Ayanlar, devletin kanunlarına uygun olarak, kendi bölgelerinde hazine gelirlerini
toplayacaklardı.

✓ Devlet ile tebaa arasında yapılan ve bir çeşit anlaşmaya benzeyen “Sened-i İttifak”, Osmanlı
tarihinde örneği olmayan bir belgedir.

Sened–i İttitak Sözleşmesi’nin önemi


o Osmanlı Devleti, ayanların (yerel güçlerin) varlığını resmen tanımıştır.
o Padişah ilk kez kendi otoritesi dışında bir gücü kabul etmiştir.
o Mutlakiyetle yönetilen Osmanlı Devleti'nin hiçbir siyasi ve askeri yetkisi olmayan
Ayanlara dahi söz geçiremeyecek kadar zayıfladığını gösterir.

✓ Ancak Eylül 1808’de bu belge imzalandıktan çok kısa bir süre sonra Kasım 1808’de çıkan yeniçeri
isyanında Alemdar Mustafa Paşa ve İstanbul’da bulunan ayanların ortadan kaldırılması ile belge
hükümsüz hale gelmiştir.
✓ Yine de Sened-i İttifak Türkiye’de anayasal yönetime geçişte ilk adım olarak değerlendirilmekte,
İngiltere’deki Magna Charta ile kıyaslanmaktadır.

OSMAN EMİR 29
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Tanzimat Fermanı (3 Kasım 1839)


✓ Osmanlı Devleti’nin iç ve dış sorunlarla karşı karşıya kaldığı bu dönemde, içerde bütünlüğü
sağlamak, devletin zayıflamasını engellemek ve Avrupa kamuoyunun desteğini kazanmak için
daha kapsamlı yenilik hareketlerine ihtiyaç duyulmuştur.
✓ Bu amaçla Sultan Abdülmecid’in emriyle Sadrazam Koca Hüsrev Paşa’nın başkanlığında
Bâbıâli’de bir Meşveret Meclisi toplanmıştır. İlmiye mensupları ve bürokratların katıldığı bu
mecliste kabul edilen ilkeler, padişah tarafından da onaylanmıştır.
✓ Ferman dış etkilerden ziyade Osmanlı Devleti’nin iç etkenlerinin ürünü olarak ortaya
çıkmıştır.
✓ Ancak Tanzimat Fermanı’nda geçen “eski idare usulünü tamamen değiştiren bu iradenin dost
devletlere duyurulması” ifadesi Osmanlı Devleti’nin, Mısır Meselesi’nin görüşüleceği Londra
Konferansı’ndan önce Avrupalı devletlerin desteğini kazanma arzusunu da göstermiştir.
✓ Tanzimat Fermanı’nda; eskiden devletin güçlü, ülkenin mamur ve halkın refah içinde olduğu
ancak son 150 yıldan beri bu durumun zaaf ve fakirliğe dönüştüğü ifade edilmiştir. Ardından
gerekli tedbirlerin alınması hâlinde, devletin kısa sürede eski durumuna kavuşacağı belirtilmiştir.
✓ Tanzimat Fermanı, Osmanlı Devleti’nde geleneksel yapıyı kökten sarsacak yenilikler getirmiştir.
✓ Tanzimat Fermanı, milliyetçilik akımından etkilenen gayrimüslimlerin devletten ayrılmasını
önlemek amacıyla ortaya atılmış ve Müslim gayrimüslim eşitliğini esas alan bir Osmanlı milleti
oluşturmayı hedeflemiştir.
✓ Tebaanın kanun önünde eşitliğine dayanan Osmanlı birliği siyaseti, Tanzimat Devri’nin en
önemli unsurlarından olmuştur.
✓ Tanzimat Fermanı’yla padişah, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş ve bu olay anayasal rejim
yolunda atılan ilk adım olmuştur.
✓ Ayrıca Tanzimat Fermanı, modernleşmeyi devlet siyaseti hâline getiren resmî bir belgedir.
✓ Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Mustafa Reşid Paşa; Tanzimat Fermanı’nı 3 Kasım 1839’da
Gülhane Meydanı’nda yüksek rütbeli devlet adamları, ulema, Rum ve Ermeni patrikleri,
hahambaşı, esnaf temsilcileri ve sefirlerin de hazır bulunduğu bir törende okumuştur.

Fermanın Hazırlanma Nedenleri


o Millîyetçilik hareketi karşısında, Osmanlı egemenliğindeki tüm toplulukları din, dil, ırk
farkı gözetmeksizin kaynaştırmak ve yeni bir Osmanlı toplumu meydana getirmek
o Osmanlı toprak bütünlüğünü korumak
o Devletin modernleşmesini ve demokratikleşmesini sağlamak
o Avrupa devletlerinin azınlıkları bahane ederek iç işlerine karışmasını engellemek
o Mısır sorununda Avrupa’dan destek sağlamak
o Rusya’nın Balkanlar ve Boğazlarda yayılma politikalarını engellemek

OSMAN EMİR 30
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Tanzimat Fermanı’nın önemli maddeleri şunlardır:


o Müslüman ve Hristiyan bütün tebaanın can güvenliği, mal, ırz ve namusu korunacaktır.
o Vergi, herkesin gücü oranında tahsil edilecektir.
o Askerlik tüm Osmanlı tebaası için zorunlu olacak ve askerlik süresi dört veya beş yıl
olarak belirlenecektir.
o Hiç kimseye yargılanmadan ölüm cezası verilmeyecek, herkes malını mülkünü istediği
gibi tasarruf edebilecektir.
o Ülkenin harap olmasına yol açan rüşveti önlemek amacıyla etkili bir kanun
hazırlanacaktır.
o Mahkemeler herkese açık olarak yapılacaktı.
o Müsadere usulü kaldırılacaktı.

✓ Osmanlı padişahı, ilk kez kendi gücünün üstünde kanun (yasa) gücü olduğunu kabul etmiştir.
Padişahın yetkileri, (mutlak otoritesi) yasa gücü ile kısıtlanmıştır.
✓ Anayasal rejime ve hukukun üstünlüğüne geçişte ilk adımdır.
✓ Aydınların etkisiyle Osmanlı ülkesindeki Batılılaşma çabaları yoğunlaşmıştır.
✓ Askerlik vatan hizmeti haline getirilerek süresi 5 yıl olarak belirlenmiş, gayrimüslimlerin de
askerlik yapmaları kararlaştırılmıştır. Osmanlı’da zorunlu askerliğin başlangıcı olmuştur.
✓ Müslüman ve gayrimüslimlerin eşit görülmesi Cidde ve Suriye gibi bölgelerde tepki ile karşılandı.
✓ Diğer azınlıklara nazaran daha ayrıcalıklı bir durumda olan Rumlar ayrıcalıklarını
kaybedebileceklerinden dolayı fermana tepki ile yaklaşmışlardır.
✓ Ferman ile Osmanlı Devleti’nin güçlenmesinden çekinen Rusya fermandan memnun olmamıştır.
Ayrıca Rusya'nın azınlıklar konusunda Osmanlı'yı suçlayacak bahanesi kalmamıştır.
✓ Tanzimat Fermanı Osmanlı vatandaşlığı kapsamında bir yaklaşım sergileyen, Osmanlıcılık
akımı içerisinde ele alınabilecek bir metindir.
✓ Fermanla birlikte Avrupa tipi yeni mahkemeler ve okulların açılması, eğitim ve hukuk alanında
ikilik doğmasına neden olmuştur.

OSMAN EMİR 31
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Islahat Fermanı (1856)


✓ Osmanlı Devleti, 3 Kasım 1839’da ilan ettiği Gülhane Hatt-ı Hümâyunu ile bütün Osmanlı
tebaasının kanun önünde eşit sayıldığını ve herkesin devletin güvencesi altında olduğunu
açıklamıştır.
✓ Ancak Avrupalı devletler, bu fermanı yeterli bulmamış ve Osmanlı Devleti’nde Müslümanlarla
gayrimüslimler arasında bazı siyasi ve hukuki farklılıklar olduğunu ileri sürmüştür.
✓ Avrupalı devletlerin daha köklü reformlar yapılması talepleri sonucunda, Osmanlı tarihinde
önemli bir yere sahip olan Islahat Fermanı hazırlanmıştır.
✓ Islahat Fermanı’nda gayrimüslimlere, vatandaşlık hukuku açısından Müslümanlarla tam
eşitlik sağlayan önemli haklar verilmiştir. Böylece Avrupalı devletlerin, Osmanlı’nın iç işlerine
müdahalesi önlenmek istenmiştir.
✓ Islahat Fermanı’nın, Paris Antlaşması maddeleri arasında yer alması, bu fermanın siyasi nitelikli
olduğunu göstermektedir.
✓ Islahat Fermanı’nın hazırlanması için İstanbul’da İngiltere, Fransa ve Avusturya’nın elçilerinin
de yer aldığı bir komisyon kurulmuştur. Fermanın hazırlanmasında bu devletlerin elçilerinin büyük
baskıları olmuştu.
✓ Islahat Fermanı’nda Hristiyanlara yeni haklar tanındı. Hristiyanlar, Müslümanların düzeyine
getirilerek halkın kaynaşması sağlanmaya çalışıldı.
✓ Islahat Fermanı, Paris Kongresi’nin başlamasından sonra İstanbul’da 18 Şubat 1856 tarihinde
yabancı devlet temsilcilerinin de katıldığı bir törenle ilan edilmiştir.

Fermanın getirdiği önemli hususlar özetle şöyledir:


o Tanzimat Fermanı kararları, bu fermanla yenilenecek ve uygulanması için gerekli
önlemler alınacak.
o Müslümanlar ile gayrimüslimler kanun önünde eşit olacak.
o Patrikhanelerde yeni meclisler kurulacak ve verecekleri kararlar Bâbıâli tarafından
onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek.
o Hükûmetten izin almak şartıyla gayrimüslimler şehir ve kasabalarda bulunan kilise,
manastır, mezarlık, okul, hastane gibi kurumlarını tamir ettirebilecek veya yeniden
yaptırabilecek.
o Irk, din, dil farkı gözetilmeden hiçbir mezhep diğerine üstün sayılmayacak.
o Hiç kimse din değiştirmeye zorlanmayacak.
o Devlet hizmetlerine, askerliğe ve okullara ayrım gözetmeksizin tüm tebaa kabul edilecek.
o Bütün milletler okul açabilecek.
o Cizye vergisi kaldırılacak, gayrimüslimler askerlik yapacak veya askerlik bedelini
nakit olarak ödeyecek.
o Tebaanın eşit ve serbest şekilde ticari ve ekonomik girişimlerde bulunabilmesi
sağlanacak.
o Mahkemeler herkese açık olacak, keyfî cezalar verilmeyecek.
o Müslümanlar ile gayrimüslimler arasındaki davaları görmek için karma mahkemeler
kurulacak.
o Gayrimüslimlerin şahitlikleri kabul edilecek ve herkes kendi inancına göre yemin
edebilecek.
o Yazışmalarda veya halkın ve memurların söyleminde gayrimüslimleri aşağılayan
tabirler kullanılmayacak.
o Yabancılar da Osmanlı Devleti sınırları içerisinde mülk sahibi olabilecek.
o İltizam usulü kaldırılacak, bütün Osmanlı tebaası din ve mezhebi ne olursa olsun aynı
vergiyi ödeyecek.

OSMAN EMİR 32
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Islahat Fermanı’nın Etkileri


✓ Islahat Fermanı’nın amacı Müslümanlar ile gayrimüslimlerin haklarını eşit hâle getirerek
bütün toplulukları ırk, din, dil ayrımı gözetmeksizin kaynaştırmak ve böylece bir Osmanlı
toplumu meydana getirmektir.
✓ Ancak Ferman, gayrimüslimlerin ayrıcalıklarını genişletmiş, Müslümanlar için ise yeni haklar
getirmemiştir.
✓ Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlerin baskısı karşısında, Müslüman olmayan toplumlara eşitlik
tanıdığını resmen açıklamak zorunda kalmıştır.
✓ Bu fermanla gayrimüslimler üzerindeki nüfuzlarını artıran Avrupalı devletler; Osmanlı
topraklarında siyasi, ekonomik, hukuki ve kültürel alanlarda yeni hak ve çıkarlar sağlamıştır.
✓ Islahat Fermanı, Müslümanlar tarafından olumlu karşılanmadığı gibi kendilerine birtakım
haklar tanınan gayrimüslimler tarafından da olumsuz karşılanmıştır.
✓ Örneğin fermandan önce devlet katında üstün sayılan Rumlar, Islahat Fermanı’yla diğer
gayrimüslimlerle eşit hâle geldikleri için fermana karşı çıkmıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nde yaşayan gayrimüslimlerin ruhban sınıfı ise kendi egemen konumu
sarsıldığı için fermana tepki göstermiştir.
✓ Devlet içinde bu tepkilerle karşılanan Islahat Fermanı, uygulamada da birçok güçlükle
karşılaşmıştır.
✓ Fermana siyasi açıdan en büyük tepki Tanzimat Fermanı’nın mimarı olan Mustafa Reşid Paşa’dan
gelmiştir. Mustafa Reşid Paşa kendisinin yetiştirdiği Ali ve Fuad Paşa’yı bu fermanı yayımlayarak
devlete büyük tahribat vermekle suçlamıştır.
✓ Islahat Fermanı ile Osmanlı ülkesindeki gayrimüslimlerin Müslümanlarla eşit haklara sahip olmaları
sağlanmıştır. Bu yolla, Osmanlıcılık düşüncesi doğrultusunda gayrimüslimlerin devlete olan
bağlılıkları artırılmaya çalışılmıştır.
✓ Gayrimüslimler, bağımsız olmayı istediklerinden, Müslümanlarla eşit haklara sahip olmayı yeterli
bulmamışlardır.

o Tanzimat ile tüm Osmanlı vatandaşlarına haklar tanımıştır. Islahat ile özellikle
gayrimüslim halka haklar tanımıştır. (Azınlıklara yöneliktir.)
o Tanzimat Osmanlı padişahının kendi isteği sonucunda ilan ettiği bir fermandır. Islahat ise
Avrupa devletlerinin baskıları sonucunda ilan edilmiş ilk belgedir. Elçiler bile baskı
yapmıştır.
o Her iki fermanda Osmanlı vatandaşlığı hedefine ve herkesin eşitliğine vurgu
yapmaktadır.

OSMAN EMİR 33
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

I. Meşrutiyetin İlanı
✓ Avrupa’da 1830 ve 1848 İhtilalleriyle mutlak monarşilerin yerini anayasal monarşilerin alması,
bazı Osmanlı aydınlarında Osmanlı Devleti’nin de bu yönetime geçmesinin gerekli olduğu
fikrini doğurmuştur.
✓ “Yeni Osmanlılar” olarak bilinen aydınlar, Osmanlı Devleti’nin sadece meşruti yönetim ile
kurtulabileceğine inanmıştır.

o Tanzimat ile birlikte eğitim faaliyetlerinin artması ve basın-yayın hayatının gelişmesi


sürecinde yetişen aydın sınıfına “Yeni Osmanlılar” denmiştir.
o Genç Osmanlılar adıyla da bilinen bu grup, genellikle bürokrat ve gazetecilerden
oluşmuştur.
o 1860’lardan sonra örgütlü hâle gelmeye başlayan Yeni Osmanlılar, anayasanın kabulünü
ve meşrutiyet yönetimine geçilmesi gerektiğini savunmuştur.

▪ Meşrutiyet (Meşruti Monarşi): Bir hükümdarın başkanlığı altında toplanan


parlamenter sisteme meşrutiyet denir. Bu sistemde hükümdarın yanı sıra halkın
oluşturduğu bir meclis ve anayasa yer alır. Böylelikle halk, padişahın yanında
yönetime katılır.

✓ Yeni Osmanlılara göre devletin çöküşünün tek sorumlusu kararları tek başına alan ve uygulayan
yönetim anlayışıydı.
✓ Yeni Osmanlılar, meşrutiyeti ilan etmeye yanaşmayan dönemin padişahı Abdülaziz’in (1861-
1876) yerine veliaht Murat’ı padişah yapmaya karar verdiler.
✓ Hüseyin Avni Paşa, Mütercim Rüştü Paşa ve Mithat Paşa liderliğinde yapılan saray darbesiyle
Abdülaziz tahttan indirildi.
✓ Ancak V. Murat’ın psikolojik sorunlarının ortaya çıkması nedeniyle meşrutiyeti ilan edeceği
sözünü veren II. Abdülhamit’i tahta çıkardılar.
✓ II. Abdülhamit, Yeni Osmanlılara verdiği söze uygun olarak Mithat Paşa başkanlığındaki heyete
Kanun-ı Esasi’yi hazırlattı.

OSMAN EMİR 34
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Kanun-ı Esasi
✓ 1876’da Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu iç ve dış sorunlar, bir anayasanın ilanını zorunlu
kılmıştır. II. Abdülhamid, bu iş için Mithat Paşa başkanlığında bir komisyon kurulmasına izin
vermiştir.
✓ Bu komisyon Fransa, Belçika ve Prusya anayasalarından esinlenerek bir anayasa metni
hazırlamış ve padişahın da katkılarıyla 119 maddelik Kanun-ı Esasi ortaya çıkmıştır.
✓ II. Abdülhamit tahta çıktığında Balkanlar’da ayaklanmalar başlamıştı. Avrupa devletlerinin
İstanbul (Tersane) Konferansı’nda Balkan sorununu tartıştıkları ve Osmanlı Devletinden
reformlar yapmasını istedikleri sırada II. Abdülhamit siyasal bir manevrayla 23 Aralık 1876
günü törenle Kanun-ı Esasi’yi ilan etmiştir. Böylece I. Meşrutiyet Dönemi başlamış oluyordu.
✓ Türk tarihinin bu ilk anayasasıyla Osmanlı Devleti’nde meşrutiyet yönetimine geçilmiştir.
✓ Kanun-ı Esasi’nin metni bastırılarak halka dağıtılmış ve halk meşrutiyeti büyük bir heyecanla
karşılamıştır. İstanbul’un değişik yerlerinde top atışları yapılmış ve İstanbul’da büyük şenlikler
düzenlenmiştir. Vilayetlere, sancaklara ve kazalara bir genelge gönderilerek Kanun-ı Esasi’nin ilan
edildiği duyurulmuştur.
✓ Kanun-ı Esasi’ye göre Osmanlı Genel Meclisi, üyelerini halkın seçtiği Mebusan Meclisi ve
padişahın seçtiği Âyan Meclisi olmak üzere iki meclisten oluşmuştur.
✓ 19 Mart 1877’de ilk Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı padişahın da katıldığı büyük bir törenle
Dolmabahçe Sarayı’nda açılmıştır Kanun-ı Esasi hem dış sorunlara çare bulmayı hem de içeride
bir değişimi hedeflemiştir.
✓ Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla Mısır Meselesi’nde, Islahat Fermanı’nın ilanıyla da Paris
Konferansı’nda Batılı devletlerin desteğinin sağlanması amaçlanmıştır. Benzer şekilde Kanun-ı
Esasi’nin ilanında da Tersane Konferansı’na katılan Avrupalı devletleri etkilemek amaçlanmıştır.
✓ Her ne kadar halkın desteği ve baskısı olmasa da Kanun-ı Esasi’nin ilanını bütünüyle dış
sebeplere bağlamak da mümkün değildir.
✓ Tanzimat’la başlayan modernleşme sürecinin doğal bir devamı olan Kanun-ı Esasi’nin ilanında,
Genç Osmanlıların halkın yönetime katılması düşüncesi etkili olmuştur.

OSMAN EMİR 35
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Kanun-i Esasi’nin Bazı Maddeleri


o Osmanlı Devleti bir bütündür, hiçbir sebeple ayrılık kabul etmez.
o Osmanlı saltanatı ve halifeliği hanedanın büyük oğluna aittir.
o Mebusan Meclisi dört yılda bir seçilir.
o Meclisi açma ve kapama yetkisi padişaha aittir.
o Savaş ve barışa padişah karar verir.
o Meclisin aldığı kararlarda son söz padişaha aittir.
o Hiç kimse kanunun belirttiği sebepler dışında başka bir bahane ile cezalandırılamaz.
o Basın, kanunlar çerçevesinde hürdür.
o Halkın mülkiyetine ve meskenine dokunulamaz.
o Müsadere ve angarya yasaktır.
o Memuriyetlere tayin, usulüne göre ve ehliyet ile liyakat esasına göre yapılır.
o Her memur vazifesinden sorumludur. Memur, kanuna aykırı emirler verilmesi hâlinde
âmire itaat ederse sorumluluktan kurtulamaz.

✓ Ancak anayasaya rağmen eski mutlakiyetçi anlayış devam ettirilmiştir. Anayasaya göre Osmanlı
padişahı geniş yetkilere sahip fakat sorumsuzdur. Hükümet meclise değil padişaha karşı
sorumludur.
✓ Padişahın istediği zaman meclisi toplama ya da dağıtma hakkı vardır. Sadrazam ve nazırları
atama yetkisi padişahtadır. Yasaların onaylanması ve yürürlüğe girmesinde tek yetkili
padişahtır.
✓ Kanun-i Esasi’ye göre haklar ve hürriyetler açısından bütün Osmanlı vatandaşları kanun
önünde eşittir. Padişaha istediği kişiyi sürgüne gönderme yetkisi verilmiştir. (Bu kararın
uygulandığı ilk kişi Midhat Paşa olmuş, Taif’e sürgüne gönderilmiştir.)
✓ Kanunuesasi ile Osmanlı Devleti'nde parlamenter sisteme geçilmiş, halk ilk defa padişahın
yanında yönetime katılarak, seçme ve seçilme hakkını kullanmıştır.
✓ Seçimlerin ardından 1877’de ilk Mebusan Meclisi açılmıştır. Mecliste Müslüman vekillerin yanı
sıra azınlık vekilierinin de temsil edilmesi sağlanmıştır.
✓ Gayrimüslimlerin 93 Harbi devam ederken Meclis’teki ayrılıkçı faaliyetleri Sultan
Abdülhamid’in tepkisine neden olmuştur.
✓ II. Abdülhamit ayrılıkçı mebusların faaliyetlerini ve 93 Harbi’ni gerekçe göstererek Kanun’un
kendisine verdiği yetkiyle Meclisi feshetti (13 Şubat 1878).

OSMAN EMİR 36
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

II. Meşrutiyet’in İlanı


✓ Sultan II. Abdülhamid 13 Şubat 1878’de meclisi süresiz tatil etmiş ve böylece Osmanlı Devleti
mutlakiyetçi bir yönetime dönmüştür.
✓ 1908 yılında içerde ve dışarda gelişen olaylar üzerine İttihat ve Terakki Cemiyeti harekete
geçmeye karar vermiştir.

o 1889’da meşrutiyet taraftarı aydınlar tarafından İttihat ve Terakki (Birleşme ve İlerleme)


Cemiyeti kuruldu.
o Bu cemiyetin amacı anayasayı tekrar yürürlüğe koydurarak Mebusan Meclisi’ni açtırıp
yeniden meşrutiyet yönetimine geçişi sağlamaktı.
o İttihat ve Terakki’ye göre devleti kurtaracak tek yol II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi
ve meşrutiyet rejimine geçilmesiydi.

✓ Bu dönemde Rusya ve İngiltere Estonya’nın Reval şehrinde Haziran 1908’de bir görüşme yaptılar.
Bu görüşmede, Makedonya’da Osmanlı yönetiminin kaldırılması ve Osmanlı’daki diğer
Hristiyanlar için de ıslahat projeleri hazırlanması kararlaştırılırdı.
✓ İttihat ve Terakki Cemiyeti bu gelişme üzerine harekete geçti. Cemiyet, bir bildiri yayınlayarak
Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmalarının temel nedeni olarak II.
Abdülhamid’i gösterdi.
✓ İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne bağlı subayların askerleriyle birlikte ayaklanması ve gösterilerin
tüm ülkeye yayılması üzerine II. Abdülhamit, Kanunuesasi’yi yeniden yürürlüğe koyarak II.
Meşrutiyeti ilan etti (24 Temmuz 1908).
✓ II. Meşrutiyet ülkede büyük bir hürriyet ortamı oluşturdu. Ancak bu durum iç karışıklıkları
engelleyemedi.

II. Meşrutiyet ve Kanunuesasi’nin Getirdiği Yenilikler


o Basındaki sansür kaldırılmıştır.
o Bakanlar Kurulu padişaha değil meclise karşı sorumlu hale gelmiştir.
o Meclise padişahı tahttan indirebilme yetkisi tanınmıştır.
o Padişah mecliste anayasaya bağlılık yemini etmiştir.
o Meclis padişahtan izin almadan yasa yapma hakkına sahip olmuştur.
o Uluslararası karar ve antlaşmalar meclisin onayına bırakılmıştır.
o İttihat ve Terakki Partisi’ne karşı yeni partiler kurulmuş ve çok partili hayat başlamıştır.

OSMAN EMİR 37
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

II. Meşrutiyet Dönemi’nde Yaşanan Siyasî Gelişmeler


o 1878'de Berlin Antlaşması ile geçici olarak Avusturya'ya bırakılan Bosna-Hersek, 1908
yılında Avusturya tarafından tamamen ele geçirilmiştir.
o Berlin Antlaşması ile ıslahatlar yapılmak şartıyla Osmanlı yönetiminde kalan Doğu
Rumeli, 1885'te çıkarılan bir isyan ile Bulgar prensliğine bağlanmıştır.
o Bulgaristan da Doğu Rumeli gibi 1908'de yaşanan siyasi karışıklıklardan yararlanmış
Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiştir.
o 1897’de İstanbul Antlaşması ile özerk hale gelen Girit, 1908 yılında Yunanistan ’a
bağlanmıştır.

✓ II. Meşrutiyet ile birlikte Türk demokrasi tarihinde gerçek anlamıyla siyasi partiler kurulmaya
başlanmıştır. Böylece daha meşrutiyetçi bir yapı ve gerçek parlamenter hükûmet modeli
benimsenmiştir.

II. Meşrutiyet Dönemi’nde Kurulan Siyasi Partiler


o İttihat ve Terakki Fırkası Ahrar Fırkası
o Osmanlı Demokrat Fırkası İttihad-ı Muhammedi Fırkası
o Mutedil Hürriyetperveran Fırkası Islahat-ı Esasiye Osmaniye Fırkası
o Ahali Fırkası Osmanlı Sosyalist Fırkası
o Hürriyet ve İtilaf Fırkası Millî Meşrutiyet Fırkası

OSMAN EMİR 38
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemlerindeki


Hukuksal Gelişmeler
✓ Osmanlı Devleti’nde var olan kanunlar XIX. yüzyıla gelindiğinde, değişen şartlar karşısında
yürürlükteki kanunların bıraktığı boşluklar, bir yanda mevcut kanunların ıslahıyla diğer
yandan da Batı’dan esinlenilerek oluşturulan yeni kanunlarla doldurulmaya çalışılmıştır.
✓ Bu tür çalışmaların dönüm noktası Tanzimat Fermanı olmuş, modern anlamda kanunlaştırma
hareketleri bu dönemde hukuk alanındaki yeniliklerle başlamıştır.
✓ Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesiyle kanun üstünlüğünün esas alınacağı bildirilmiştir. Hukuk
belli kurallara göre düzenlenerek kanunlaştırma kavramı ortaya çıkmıştır.
✓ İdari alanda tüm sivil ve askerî görevlerin bir kişide toplanmasına son verilmiş, devlet görevleri
ayrıma tabi tutulmuştur.
✓ Fermandan Osmanlı vatandaşlarının hepsinin yararlanması öngörülmüş, Müslümanların hukuki
ayrıcalığı sona ermiştir.
✓ Şeri hukuk yanında Batılı tarzda düzenlenen yeni kanunlar hukuk birliğini daha da
parçalamıştır.
✓ Devlet-toplum ilişkilerini belirli bir düzene koyan bu kanunlaştırma çabaları ayrıca Osmanlı
Devleti’nin Avrupa siyasi ve hukuki sistemine entegrasyonunu da sağlamaya yöneliktir.

OSMAN EMİR 39
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Bu dönemde çıkarılan başlıca kanunlar şunlardı:


1840 Tarihli Ceza Kanunu;
o Fransız hukukundan etkilenmiş olmakla beraber esas itibariyle şeriatın ceza hukuku
çerçevesinde kalıyordu.
o Herkesin kanun önünde eşit olduğu belirtilmişti. Suç sayılan eylemler belirtilerek idam
cezasının sınırları belirlendi.

1851 Tarihli Ceza Kanunu (Kanun-ı Cedit);


o Önceki ceza kanununa yapılan bazı eklemelerle oluşturuldu.
o Sarhoşluk, kumarbazlık, kız kaçırma, sahtekârlık, kalpazanlık gibi yeni suçlar eklendi.

Arazi Kanunnamesi:
o 1858 yılında Ahmed Cevdet Paşa’nın başkanlığındaki bir heyet tarafından hazırlanmıştır.
o O döneme kadar uygulanagelen arazi hukuku esaslarının bir araya getirilmesiyle
oluşturulmuş ve toprak hukuku alanındaki karışıklığa son vermeyi amaçlamıştır.

Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye:


o Medeni Hukuk olarak da bilinen Mecelle, 1868-1878 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa
başkanlığındaki ilmî bir heyet tarafından hazırlanmıştır.
o Mecelle, şeri mahkemelerde 1877-1926 yılları arasında hukuki kaynak olarak
kullanılmıştır.
o Bu kanun, dönemin en önemli ve millî kanunu olup esas olarak borçlar ve kısmen de eşya
ve yargılama hukukuna dair maddeleri içermektedir.
o Mecelle, adliyede hukuk birliğinin temelini de atmıştır.
o Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra da bazı ülkelerde uzun süre yürürlükte
kalmıştır.

✓ Ticaret hukuku ile ilgili olarak Fransa ticaret hukuku örnek alınarak Kanunname-i Ticaret,
Ticaret-i Bahriye Kanunnamesi, Usul-i Muhakeme-i Ticaret Nizamnamesi gibi kanunlar
oluşturulmuştur.
✓ Mali hukuk alanında 1855 tarihinde Bütçe Nizamnamesi yapıldı. Ayrıca 1861’de Avrupa
hukukundan da esinlenerek 68 maddelik gayet geniş ve önemli olan “Umur-i Maliyeye Dair
Nizamname” yayımlandı.
✓ Adliye teşkilatında yaşanan nitelikli eleman sıkıntısını çözmek amacıyla 1875’te “Galatasaray
Sultanisi”nin bir şubesi olarak “Mekteb-i Hukuk-i Sultani” kuruldu.
✓ Bu okulun kapatılmasından sonra, 1880’de Mekteb-i Hukuk adıyla yeni bir okul açıldı.
Günümüzdeki İstanbul Üniversitesine bağlı Hukuk Fakültesinin temelini oluşturan bu okulun
kuruluş amacı Batı hukukunu bilen hâkim ve avukat yetiştirmekti.

OSMAN EMİR 40
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Dağılmayı Önleme Çabaları Fikir Akımları


✓ Avrupa’da yaşanan gelişmelerin Osmanlı Devleti’ne de yansımaları olmuştur.
✓ Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında ülke parçalanmaya doğru giderken kötü gidişi önlemek
amacıyla birtakım kurtuluş çareleri ortaya atılmıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nde merkezî idarenin ve düşünce adamlarının, devletin dağılmasını önlemek
için siyasi ve toplumsal birliği koruma çabaları, farklı fikir akımlarının ortaya çıkmasını
sağlamıştır.
✓ Bu fikir akımları Üç Tarz-ı Siyaset olarak bilinmektedir.

Osmanlıcılık
✓ Osmanlı halkını oluşturan tüm unsurları din, dil, ırk farkı gözetmeksizin yasalar önünde eşit
kabul eden düşüncedir.
✓ Osmanlıcılık, milliyetçi düşüncenin Osmanlı azınlıkları üzerindeki etkisini sonlandırmayı
amaçlar.
✓ Ziya Paşa, Namık Kemal gibi Yeni Osmanlılar Cemiyeti üyeleri tarafından şekillendirilen
Osmanlıcılık akımı Tanzimat Fermanı'nı takip eden dönemde etkinlik kazanmıştır.
✓ Osmanlıcılık Osmanlı topraklarında yaşayan farklı etnik unsurların kaynaştırılmasını
öngörür.
✓ 1876'da Kanun-i Esasi'nin ilanı, meşruti rejime geçilerek Mebusan Meclisi’nin açılması,
Osmanlıcılık düşüncesinin ürünüdür.
✓ Kanun-i Esasi'de, “Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan herkes din, ırk ve mezhep ayrımı
gözetilmeksizin Osmanlı'dır.” ifadesi yer almıştır.
✓ Balkan Savaşları’ndan sonra önemini kaybetmiştir.

İslamcılık
✓ İslam inancından yararlanılarak Osmanlı Devleti'nin ayakta tutulması çabasıdır. İslamcı aydınlara
göre, tüm Müslümanlar halife etrafında bir araya gelmelidir (Panislamizm).
✓ II. Abdülhamit'in tahta geçmesiyle birlikte XIX. yüzyılın sonlarında etkinlik kazanmış ve devlet
politikası hâline getirilmiştir.
✓ Mehmet Akif, Said Halim Paşa ve Ahmet Hamdi Akseki bu fikri desteklemişlerdir
✓ Bazı Arap toplulukların I. Dünya Savaşı'nda İngilizlerle birlikte hareket etmeleri nedeniyle
başarısız olmuştur.
✓ İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yönetimi ele geçirmesiyle birlikte etkinliğini kaybetmiştir.

OSMAN EMİR 41
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Türkçülük
✓ Osmanlı Devleti'nde milliyetçilik akımından en son etkilenen unsur Türkler olmuştur.
✓ Osmanlıcılık düşüncesinin başarısız olması ve Balkan Savaşları'yla meydana gelen Türk göçlerinde
yaşanan olaylar Türkçülük akımını beslemiştir.
✓ Bu akım Osmanlı Devleti'nin ancak Türkler tarafından ayakta tutulabileceğini savunmuş, aynı
dili konuşan, aynı ideali paylaşan, millî bilince sahip bir millet oluşturmayı öngörmüştür.
✓ İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından bir devlet politikası olarak kullanılmıştır.
✓ Temsilcileri Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Yusuf Akçura ve Ömer Seyfettin gibi
aydınlardır.
✓ Turancılık düşüncesi ile bütün Türklerin bir siyasi çatı altında toplanması hedeflenmiştir
(Pantürkizm).
✓ Türkçülük, Batı’nın bilim ve teknikte örnek alınması, millî ve kültürel yapının korunması
düşüncesiyle Atatürk’ün ortaya koyduğu milliyetçilik ilkesinin oluşmasında etkili olmuştur.

Batıcılık
✓ Batıdaki gelişmeler örnek alınarak yapılan yeniliklerdir.
✓ Batılılaşma düşüncesinin Osmanlı Devleti'ndeki varlığı XVIII. yüzyıla kadar dayanır. XIX.
yüzyılda daha sistematik hale getirilmiş, devletin Batılı yenilik hareketleri ile ayakta
kalabileceği savunulmuştur.
✓ Tanzimat Dönemi’nde hukuk ve toplumsal alanda; Meşrutiyet Dönemi’nde siyasal alanda bu akım
etkili olmuştur.
✓ Batıcı düşünceye sahip devlet adamı ve aydınlar Avrupa'dan yararlanılarak yeni ve çağdaş bir
yapı oluşturulması gerektiğini, Batı uygarlığının tek ölçü olduğunu savunmuşlardır.
✓ Tevfik Fikret ve Celal Nuri bu görüşü savunan aydınlardır.
✓ Batıcılık, Osmanlı'nın çöküşünü engelleyememiş, ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve
yapılan inkılaplarda etkili olmuştur.

OSMAN EMİR 42
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

OSMANLI DEVLETİ’NDE DARBELER


✓ Osmanlı tarihinde isyanların önemli bir yeri olmakla birlikte XIX. yüzyıla kadar yaşanan isyanlar,
hanedanın değiştirilmesine yönelik bir halk hareketi olmamıştır. Buna rağmen bu isyanların
bazılarında hükümdar ya tahtını ya da hayatını kaybetmiştir.
✓ XIX. yüzyıldan itibaren ise devlet kademelerindeki değişim, Avrupa’da eğitim almış devlet
adamlarıyla bazı aydınların tutumu ve özellikle de Avrupa’daki siyasi akımların etkisi, rejimi
hedef alan gelişmelere neden olmuştur.

o Genel anlamda darbe, ordunun ya da devlet içindeki siyasi elitlerin örtük ve yasadışı
yöntemlerle mevcut hükûmeti değiştirmesi olarak tanımlanır.

1876 Darbesi / Sultan Abdülaziz’in Tahttan İndirilmesi


✓ 1876 Darbesi’ni önemli kılan ise Osmanlı Türk tarihinde darbe tanımlamasına uyan ilk siyasi
hareket olmasıdır.
✓ Sultan Abdülaziz 1861’de Osmanlı tahtına geçmişti. Abdülaziz, padişahlığı döneminde,
Avrupa’daki gelişmeleri bizzat görmek amacıyla bir Avrupa seyahati de yaptı. Abdülaziz seyahat
dönüşü gördüklerini kendi ülkesinde uygulamak için çabaladı.
✓ Demir yolları inşası, metro ve tramvay hattı, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) gibi okulların
açılması, yeni bir donanma oluşturulması gibi girişimlerde bulunmuştu.
✓ Batı’yı örnek alarak yapılan yenilikler; aydınlar tarafından yeterli bulunmamış, siyasi rejimin
değişmesi ve devlet otoritesinin sınırlandırılması tek yol olarak görülmüştür.
✓ Sultan Abdülaziz’in sert mizacı ve otoriter yapısı, aydınların parlamentolu rejim taleplerini
daha da artırmıştır.
✓ Bu sırada, Hersek ve Bulgaristan ayaklanmalarında binlerce Müslüman’ın katledilmesi,
Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin içişlerine sürekli olarak müdahale etmeleri, yine
Avrupa’yla olan diplomasinin azınlıkların menfaatine olması ve Selanik Olayı gibi gelişmeler,
siyasi ve toplumsal tepkilerin artmasına neden oldu.
✓ Bu esnada sadrazamlığa Rus taraftarlığı bilinen Mahmut Nedim Paşa’nın getirileceğine dair
söylentiler yayılmış olduğundan Abdülaziz’in hal’i (tahttan indirilmesi) için harekete geçildi.
✓ Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Adalet Nâzırı Mithat Paşa ve
Şeyhülislam Hayrullah Efendi’den oluşan dörtlü, Sultan Abdülaziz’e karşı ittifak yaptı.
✓ Yaşanan ortamı fırsat bilen bu dörtlü tarafından yapılan askerî bir darbe ile Sultan Abdülaziz
tahttan indirildi ve yerine Veliaht V. Murad padişah yapıldı.
✓ Sultan Abdülaziz ise önce Topkapı Sarayı’na sonra da Feriye Sarayı’na (günümüzde Kabataş
Erkek Lisesi) götürüldü. Burada birkaç gün kaldıktan sonra da bilekleri kesilmiş bir hâlde ölü
olarak bulundu.
✓ Ölüm şeklinin intihar mı cinayet mi olduğu hâlâ tartışılmakla birlikte II. Abdülhamid, padişah
olduktan sonra bu olayı bir suikast olarak değerlendirmiştir.
✓ 1881’de oluşturduğu Yıldız Mahkemesi’nde başta Mithat ve Mahmut Celalettin Paşa olmak
üzere suçlu gördüklerini cezalandırmıştır.
✓ Daha önce de Osmanlı padişahları Yeniçeriler tarafından tahttan indirilmesine rağmen,
Abdülaziz’in hal’i ise, şekil ve uygulanış bakımından tipik bir askerî darbe niteliğindedir.
✓ Sultan Abdülaziz, devlet adamlarınca görevden alınan ilk padişahtır. Ancak bu sonucu ortaya
çıkartan asıl güç, hareketin gerçek amacından habersiz olarak istismar edilen askerler olmuştur.
✓ Türk siyasi hayatında bu gücü bilenler, orduyu bu amaçla kullanmış ve ordunun fiilen rol
almadığı hiçbir darbe girişimi başarılı olamamıştır.

OSMAN EMİR 43
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

1909 Darbesi / 31 Mart Olayı


✓ Meşrutiyet’in ilanında etkin bir rol oynayan İttihat ve Terakki Cemiyeti devletin en önemli siyasi
gücü oldu. Avrupa’nın büyük bir savaşa doğru sürüklendiği bu dönemde İttihat ve Terakki liderleri
devletin çöküşünü önlemek istiyorlardı ancak olaylar ittihatçıların istediği şekilde
gelişmiyordu.
✓ Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre sonra; Bulgaristan’ın bağımsız olması (1908), Bosna
Hersek’in Avusturya tarafından işgal edilmesi (1908) ve Girit’in Yunanistan’a katılmasıyla (1908)
beraber yaşanan olumsuzluklar, iç politikadaki huzursuzluğu daha da artırdı.
✓ II. Meşrutiyet Dönemi’nde kurulan ve Türk siyasî tarihinin ilk muhalefet partisi olan Osmanlı
Ahrar Fırkası’nı destekleyen Volkan ve Serbestî gazetelerinde İttihat ve Terakki’yi sert bir dille
eleştiren yazılar çıkmaya başladı.
✓ İttihatçılara muhalif “Serbestî” gazetesi başyazarı Hasan Fehmi, 6 Nisan 1909 akşamı Galata
Köprüsü üzerinde vurulunca cinayeti işleyenlerin ittihatçılar olduğu düşünüldü.
✓ Hasan Fehmi cinayeti ayaklanmanın fitilini ateşledi. Cenazenin kaldırılacağı gün büyük bir
kalabalık vardı. On binlerce kişi cenazedeydi. Üniversite öğrencileri, subaylar, dervişler Hasan
Fehmi Bey’in cenazesini kaldırmaya gelmişlerdi.
✓ Cenaze töreni ittihatçı muhaliflerinin bir gövde gösterisine dönüştü. İttihatçılara karşı duyulan
öfke ve kızgınlık cenazeyle iyice artmıştı. Taksim Kışlası’ndaki Avcı Taburları’na bağlı askerler
ayaklanma çıkararak, ülkenin şeriata göre yönetilmesini istemişlerdir.
✓ Meşrutiyet yönetimine karşı olanlar tarafından sergilenen bütün bu olaylar ve isyan hareketi
31 Mart Ayaklanması olarak tarihe geçmiştir.
✓ 31 Mart Olayı Türk tarihinde rejime (yönetim şekline) karşı çıkan ilk isyandır.
✓ İstanbul’daki isyan Selanik’te bulunan İttihat ve Terakki Cemiyeti merkezine “Meşrutiyet
mahvoldu.” şeklinde bildirildi. Bunun üzerine komutanlığını Mahmut Şevket Paşa’nın yaptığı
kurmay başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı Hareket Ordusu birlikleri 23- 24 Nisan’dan
itibaren İstanbul’a girmeye başladı. Bu ordu isyanı bastırarak duruma hâkim oldu.
✓ Meclisin 27 Nisan 1909’daki oturumunda ayaklanmada etkisi olduğu gerekçesiyle hakkında fetva
çıkarılan II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesine ve yerine Veliaht Mehmet Reşat’ın padişah
olmasına karar verildi. (Sultan’ın olayla ilişkisi ispatlanamadı.)
✓ 31 Mart Olayı Sultan II. Abdülhamit Dönemi’nin kapanmasına neden oldu.
✓ 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılmasından sonra İttihat ve Terakki Cemiyetinin ülke
yönetimindeki etkisi daha da arttı.
✓ Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının sonuçsuz kaldığını gören İttihat ve Terakki Cemiyeti,
Türkçülük politikasına ağırlık verdi.

OSMAN EMİR 44
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

1913 Darbesi / Bâbıâli Baskını


✓ II. Meşrutiyet’in ilânında rol oynayan İttihat ve Terakki Cemiyeti 31 Mart Vakası'nda orduya
dayanarak iktidarı ele geçirdikten sonra ülke yönetiminde tek söz sahibi parti durumuna geldi.
✓ İttihatçıların meclise dayalı bir dikta rejimi uygulamaları ülkede hızla gelişen bir muhalefet
cephesini de ortaya çıkardı.
✓ 1911 yılında Hürriyet ve İtilâf Fırkası kuruldu. Yoğun baskı altında yapılan ve sonradan “sopalı
seçim” olarak ifade edilen 18 Ocak 1912 seçimlerini İttihatçılar kazandı.
✓ Ancak İttihatçıların politikalarını beğenmeyen askerler arasından Halâskâr Zâbitân adını verdikleri
bir grup dağlara çıktılar.
✓ Bu grubun İstanbul’daki mensupları hükûmete bir muhtıra vererek meclisin dağıtılmasını,
Kâmil Paşa başkanlığında yeni bir hükûmet kurulmasını, aksi halde yönetime el koyacaklarını
bildirdiler.
✓ İttihatçılar buna boyun eğmek zorunda kaldılar ancak tekrar iktidarı ele geçirme arzusunda
olan İttihatçılar askerler arasından destek aramaya devam ettiler.
✓ Bu sırada devam eden Balkan Savaşları'nda Bulgar ordusu Çatalca’ya kadar ilerlemişti. Avrupa
devletleri 17 Ocak 1913’te Bâbıâli’ye verdikleri bir nota ile Edirne’nin Bulgaristan’a ve
Adalar’ın da kendilerine bırakılmasını istediler.
✓ Yaşanan bu gelişmeyi fırsat bilen Enver ve Talat paşalar ve yanındaki İttihatçılar Avrupa
devletlerine verilecek cevabı görüşmek üzere hükûmetin Bâbıâli’de toplandığı gün (23 Ocak 1913)
Bâbıâli’yi bastı.
✓ Baskın başarılı olup sadece birkaç kişinin gösterdiği direniş de kırılınca Talat Bey ve Enver Bey,
Sadrazam Kâmil Paşa’nın odasına girdiler. Kâmil Paşa’dan istifa etmesini istediler. Kâmil Paşa,
ahali ve askerlerden gelen teklif üzerine istifa ettiğini bildirdi.
✓ Bina dışında kalabalık artmış, İttihatçıların meşhur hatibi Ömer Naci etrafına topladığı insanlara:
“Edirne elden gidiyor, din elden gidiyor, vatan elden gidiyor” sloganlarının hâkim olduğu bir
konuşma yapmaya başlamıştı.
✓ Babıâli Darbesi, 1908-1913 arasında süre giden görece çoğulcu ve demokratik dönemi
sonlandırarak İttihat Terakki Cemiyeti’nin mutlak iktidarını başlattı.
✓ 1914 genel seçimleriyle bütün üyeleri İttihatçılardan oluşan Mebusan Meclisi, I. Dünya Savaşı
süresince hükûmetin gölgesinde bir onay organı hâline geldi.
✓ Savaşın doğurduğu olağanüstü şartlar rejimin tek partiye dayalı niteliğini güçlendirdi.
✓ Bâbıâli Baskını siyasi tarihimizin hükûmet darbelerinden biri olarak tarih sahnesine geçti.
✓ Bâb-ı Âli Baskını bir hükûmet darbesidir. Rejimi değiştirmeye yönelik değildir.

OSMAN EMİR 45
DEVRİMLER ÇAĞINDA DEĞİŞEN DEVLET TOPLUM İLİŞKİLERİ

Darbelerin Neden Olduğu Kayıplar


✓ Osmanlı Devleti’nin son yüzyılında meydana gelen darbeler devletin iç ve dış politikada güç
kaybetmesine sebep oldu.
✓ Sultan Abdülaziz’in bir darbe sonucu indirilmesiyle yaşanan kargaşa ortamında 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) yaşandı ve Osmanlı Devleti bu savaşı kaybetti.
✓ Savaş sonunda imzalanan Berlin Antlaşması sonucunda Sırbistan, Karadağ ve Romanya’ya
bağımsızlık verildi. Osmanlı Devleti büyük toprak kayıpları yaşadı.
✓ II. Meşrutiyet’in ilan edildiği ve 31 Mart Vakası gibi iç politikaya dönük olayların yaşandığı
dönemde ise önce Bosna-Hersek ve Bulgaristan’ın tamamını ardından da Girit’i kaybetti.
✓ 1912-1913 yıllarında yine iç politikada yaşanan gelişmeler ve Babıali baskını gibi hadiseler
sonucunda da Balkan devletleri Çatalca’ya kadar ilerlemişlerdi.
✓ Her ne kadar Bâbıâli Baskını “Edirne elden gidiyor!” sloganlarıyla gerçekleşmiş olsa da iktidarı ele
geçiren İttihat Terakki Cemiyeti, Kâmil Paşa kabinesinin bir hayli yumuşattığı barış şartlarından
daha ağırlarını kabul etmek zorunda kaldı.
✓ İttihatçılar uğrunda hükûmet darbesi yaptıkları Edirne’yi 30 Mayıs 1913 tarihli Londra
Antlaşması’yla Bulgaristan’a terk ettiler. Yine bu süreçte Arnavutluk’un da Osmanlı
Devleti’nden ayrılmasına neden oldu.

OSMAN EMİR 46
SERMAYE VE EMEK

EL EMEĞİNDEN MAKİNELEŞMEYE
✓ Ekonomik feodal yapıdan kurtulan Avrupa, XVIII. yüzyılda Sanayi Devrimi ile önemli bir
dönüşüm yaşamıştır.
✓ Sanayi Devrimi’yle o döneme kadar hâkim olan el emeğine dayanan üretim tarzı değişmiş ve
makineleşmeye dayalı endüstriyel üretim başlamıştır.
✓ Böylece Avrupa’da üretim artmaya ve ekonomik refah yükselmeye başlamıştır.
✓ Sanayi Devrimi’yle daha fazla makine gücü kullanılmaya başlanmış, daha çok hammadde
işlenmiş ve daha fazla ürün elde edilmiştir.
✓ Üretimdeki bu artış daha çok tüketiciyi ve büyük sermayeyle kurulmuş fabrikaları ortaya
çıkarmıştır. El emeğine dayanan üretimde, teknolojinin geriliği yüzünden ürün fazlası oluşturma
kapasitesi sınırlı kalmıştır.
✓ Sanayi Devrimi’yle birlikte el çıkrığından enerjiyle çalışan iplik makinelerin kullanımına
geçilmiştir. Bunun yanında demir ocaklarında yakıt olarak odun yerine kömür kullanılmaya
başlanmıştır.
✓ Böylece daha eski ve daha basit üretim tarzının yerini daha ucuz ve standart kalitedeki
mallarıyla endüstriyel üretim almıştır.
✓ Sanayileşme ile işçi sınıfı denilen yeni bir sınıf doğmuştur. Bu yeni sınıfla birlikte çalışma
hayatının geleneksel aktörleri değişmiştir.
✓ Sanayi Devrimi öncesinin meslek kuruluşları, XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren önemini
yitirmiş ve usta-çırak kavramı yerini patron-işçi kavramına bırakmıştır.
✓ Bu dönüşüm, aktörlerin adının değişimiyle sınırlı kalmamış, usta-çırak arasındaki dayanışma
olgusu, Sanayi Devrimi sonrasında yerini patron-işçi arasındaki menfaat çatışmasına bırakmıştır.
✓ Sanayi Devrimi sonrası üretimdeki organizasyon, işçinin fabrikada yoğun mesai harcamasına ve
hep aynı işi yapar hâle gelmesine sebep olmuştur. Böylece işçi, yaptığı işe yabancılaşmıştır. Bu
durum işçinin kendi alanı dışındaki alanlarda ustalaşmasına engel olmuştur.
✓ Daha önce geleneksel yöntemlerle yürütülen tarımsal faaliyetlerde, bilimsel metotlar uygulanmaya
başlanmıştır. Ekili alanların genişlemesi, maliyet düşürücü teknik gelişmelerin yaygınlaşması,
çiftçilerin uzmanlaşması ve tarımın makineleşmesi üretimi artırmıştır.
✓ Sanayi Devrimi’yle çiftçilik, büyük ölçekli işletmelerde yapılmaya başlanmıştır.
✓ XX. yüzyıldaki ülke ekonomilerinin en önemli özelliği, Sanayi Devrimi’nden sonra ortaya çıkan
endüstriyel üretim tarzına dayalı olmasıdır.
✓ Bu üretim tarzının ortaya çıkması, Avrupa’da el emeğine dayalı olarak üretim yapan
işletmelerin yavaş yavaş
ortadan kalkmasına neden
olmuştur.
Endüstriyel üretime
geçemeyen ülkeler ise
ihtiyacına cevap
verebilecek yeterlikte bir
üretim kapasitesine
ulaşamadığı için ithalata
yönelmiş ve bundan dolayı
tüketici bir toplum yapısı
oluşmaya başlamıştır.
✓ Sanayi Devrimi el
emeğine dayanan üretim
yerine, sermaye ve makinelerin yer aldığı yeni bir ekonomik yaşama geçmeyi sağlamıştır.
✓ Bunun sonucunda Avrupa’da mal ve ürünlerde üretim hızı ve miktarı artmıştır. Bu durum ziraate
dayalı Osmanlı ekonomisini temelden sarsmıştır.
SERMAYE VE EMEK

OSMANLI DEVLETİ’NDE SANAYİLEŞME ÇABALARI


✓ Sanayi Devrimi’nden önce Osmanlı Devleti’nin ekonomisi tarıma, ticarete ve küçük ölçekli
atölyelerde yürütülen üretime dayanmaktadır.
✓ Zamanla merkezî otoritenin zayıflaması, tımar sisteminin bozulması, savaşlarda alınan
başarısızlıklar ve toprak kayıpları sonucunda Osmanlı ekonomisi; sanayileşen Avrupa’yla
rekabet edememiştir.
✓ Bu durum karşısında Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılın başından itibaren Avrupa ülkeleri gibi
sanayileşmek istemiştir.
✓ Ancak Osmanlı’nın sanayileşme çabaları; sermaye birikiminin yetersizliği, bilimde ve
teknolojide geri kalınması, yetişmiş personel eksikliği ve geleneksel iktisadi düşünce biçimi
gibi nedenlerden dolayı sonuçsuz kalmıştır.
✓ Bunun yanında sömürgeci devletlerin faaliyetleri ve kapitülasyonlar, Osmanlı Devleti’nde
sanayileşme politikalarının başarısız olmasına neden olmuştur.
✓ İngiltere, Fransa ve Hollanda gibi Avrupalı devletler; XVI. yüzyılın sonlarına doğru merkantilizm
sistemi sayesinde sermayelerini güçlendirmiştir.
✓ Batı’da bu tür gelişmeler yaşanırken Osmanlı Devleti merkantilizm karşıtı politikalar izlemiştir.
✓ Merkantilizmin tersine ihracatı sınırlandıran Osmanlılar, sadece aşırı bolluk olduğunda ve iç talep
karşılandığında ihracata sıcak bakmıştır. İhracatın çok az olması ise sermaye girişini yavaşlatmıştır.
✓ Bu durum sanayi alanında sermaye birikimini olumsuz etkilemiş ve ülkeden sermaye çıkışını
hızlandırmıştır.
✓ Bunun yanında yabancı tüccarlara sürekli imtiyazlar tanınması, sermayenin büyük bir kısmının
sadece bu ellerde toplanmasına sebep olmuştur.
✓ Osmanlı toplumundaki gayrimüslimler, ekonomik hayatta ticareti ve tefeciliği tekelinde tutmuş ve
birikimlerini sanayiye aktarmamıştır.
✓ Bu gelişmeler neticesinde Osmanlı’da, Avrupa devletlerinde olduğu gibi ulusal sanayi, gelişme
imkânı bulamamıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nin sanayileşememesinin bir diğer sebebi Batı’daki yenilikleri takip
edememesidir. XVII. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı Devleti, bilimde ve teknikte Avrupa’nın
gerisinde kalmıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nde sanayileşme çabalarındaki bir diğer engel de nitelikli personel sıkıntısıdır.
Osmanlı Devleti’nde sanayileşmeyi yürütecek personeli yetiştirmek amacıyla 1860’da Islah-ı
Sanayi Komisyonu kurulmuştur.
✓ Bu komisyonun sanayi eğitimi vermek, gümrük vergisini artırmak, sergiler açmak ve esnaf
içinde şirketleşmeyi sağlamak gibi görevleri vardır.
✓ Sanayileşmenin önündeki bir başka engel de devletin ekonomik kalkınma için uzun vadeli
stratejiler üretememesidir.
✓ Avrupa’nın üstün duruma geçmesini başta önemsemeyen Osmanlı Devleti; oluşan ekonomik
sıkıntıları, geçmişle olan bağlarının zayıflaması şeklinde açıklamıştır. Bu durum devletin
sanayileşme için uygulaması gereken uzun vadeli stratejilerin oluşturulmasını engellemiştir.
✓ Osmanlı Devleti’nde sanayileşmenin önündeki engellerden bir diğeri ise XIX. yüzyılda uzun süren
ağır maliyetli savaşlardır. Bu savaşlar, bir yandan işgücünü azaltırken diğer yandan devletin
sanayileşme için bütçeden gelir ayırmasına engel olmuştur.
✓ Ekonomisi tarıma dayalı olan Osmanlı Devleti’nde, nüfusun üretken kesimi savaşlarda
kullanıldığı için devletin tarımsal üretimi azalmış ve üründen elde edilen vergi gelirleri
düşmüştür.
✓ Ayrıca ağır dış borçlar da devletin sanayileşmesi için gerekli kaynağı ayırmasını engellemiştir.

OSMAN EMİR 1
SERMAYE VE EMEK

Mehmet Genç’e Göre Osmanlı Ekonomisi


o “Osmanlı’nınki talan ekonomisiydi. Fetihlerle geçiniyorlardı. Fetihler durunca kendi
halkını sömürdü ve sonra dağıldı gitti” diyorlar. Bunu demeye imkân yok.
o Osmanlı üretim yapıyordu. Üretim olmadan milyonlarca km2 toprağın üzerinde o kadar
insanın yaşaması mümkün değil.
o Üretim vardı ama küçük ölçekliydi. Ziraatte de sanayide de küçük birimler hâkimdi. Bu
küçük ölçekli üretim sistemi Batı’daki Sanayi Devrimi’nin getirdiği değişim olmasaydı
pekâlâ yaşayabilir bir sistemdi.
o Bu sistem, teknolojik gelişmeyi kolaylaştıran bir sistem değil ama adalet içinde herkesin
kıt kanaat de olsa yaşamasını sağlayan bir yapıyı oluşturduğu da muhakkaktır.

✓ Osmanlı yöneticileri, aslında XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren ülkenin ihtiyaçlarını dikkate
alan pek çok sanayileşme hamlesi yapmıştır. Ancak gerçek anlamda fabrikaların faaliyete
geçmesi XIX. yüzyılın başlarını bulmuştur.
✓ Çeşitli alanlarda faaliyet gösteren fabrikalar çoğalmış, aynı yıllarda özel teşebbüse de fabrika
kurması için çeşitli teşvikler ve kolaylıklar gösterilmiştir.
✓ XIX. yüzyılda ordunun, donanmanın ve sarayın taleplerini karşılamak amacıyla Osmanlı
Devleti, en son kullanılan teknolojiyi Avrupa’dan ithal ederek bir dizi fabrika kurmuştur.
✓ Özellikle Tanzimat Dönemi’nden sonra hız kazanan sanayileşme hareketi sonucunda; İstanbul ve
çevresinde dokuma, çuha, basma ve demir döküm fabrikaları ile feshane, tophane ve tersane
açılmıştır.
✓ Fakat sanayileşme amacıyla kurulan bu fabrikalar, istenilen başarıları elde edememiş ve kısa
sürede kapanma noktasına gelmiştir.

OSMAN EMİR 2
SERMAYE VE EMEK

Balta Limanı Antlaşması’nın Osmanlı Devleti’ne Etkisi (1838)


✓ XIX. yüzyılın başlarında Sanayi Devrimi’ni tamamlayan İngiltere, Napoleon Savaşları’nda
Fransa’yı yenerek dünya pazarlarında rakipsiz duruma gelmiştir.
✓ Ancak aynı yıllarda, Sanayi Devrimi’ni yaşamakta olan diğer Avrupa ülkeleri, aldıkları önlemlerle
İngiliz mallarının kendi pazarlarına girmesini engellemiştir.
✓ Bu durumda Avrupa dışındaki ülkelere yönelen İngilizler, Latin Amerika’dan Çin’e kadar
birçok ülkeyle ya diplomasi yoluyla ya da silah kullanarak serbest ticaret antlaşmaları
imzalamıştır.
✓ Bu dönemde Osmanlı Devleti siyasi ve mali sorunlarla uğraşsa da hâlâ çok geniş topraklara
sahiptir. Bu nedenle pazar olmaya müsait Osmanlı ülkesi, özellikle İngilizlerin ilgi odağı hâline
gelmiştir.
✓ Bu pazarı ele geçirmek amacıyla İngiltere, Osmanlı Devleti ile serbest ticaret antlaşması
imzalamak istemiştir.
✓ XIX. yüzyılın başlarından itibaren Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, Doğu Akdeniz’de güçlenmiştir.
Bu durum ekonomik çıkarlarını tehdit ettiği için İngiltere’yi; saltanatını tehlikeye soktuğu için de
Osmanlı Devleti’ni rahatsız etmiştir.
✓ Mehmet Ali Paşa tehdidi karşısında II. Mahmud, Rusya ile 1833’de Hünkâr İskelesi
Antlaşması’nı imzalamıştır. Ancak bu antlaşma ile İngiltere, Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını Rus
tehdidi altında hissetmiş ve Mehmet Ali Paşa sorununda Osmanlı Devleti’ne yardım etmiştir.
✓ Bu yardımı karşılığında Osmanlı Devleti, İngiltere ile 16 Ağustos 1838’de Balta Limanı
Konağı’nda bir ticaret antlaşması imzalanmıştır.

1838 Balta Limanı Ticaret Antlaşması’nın önemli maddeleri şunlardır:


o Mevcut kapitülasyonlar devam edecek ve İngiltere’ye yeni imtiyazlar verilecektir.
o İngilizler, Osmanlı ülkesindeki tarım ve sanayi ürünlerini serbestçe alıp satabilecektir.
o Osmanlı Devleti, ihracat yasaklarını ve iç ticarette uyguladığı her türlü tekelleşmeyi
kaldıracaktır.
o Yabancı tüccarlar, Osmanlı ülkesinde yerli tüccara sağlanan hak ve kolaylıklardan
yararlanacaktır.
o İhracattan alınan vergiler %12, ithalattan alınan vergiler ise %5 olarak uygulanacaktır.

✓ İngiltere ile imzalanan Balta Limanı Antlaşması; her devlete açık tutulmuş ve bütün Avrupa
ülkeleri bu antlaşmadan yararlanmak istemiştir.
✓ Aynı yıl Fransa ile daha sonra da İsveç, Norveç, İspanya, Hollanda, Prusya, Danimarka ve
Belçika gibi ülkelerle ticaret antlaşmaları imzalanmıştır.
✓ Balta Limanı Antlaşması’yla iç ve dış ticaretteki sınırlamalar kaldırılmış ve yabancı malların
ülkeye kolayca girişine imkân sağlamıştır.
✓ Balta Limanı Antlaşması yabancı tüccarlara vergi muafiyeti getirirken yerli tüccarlar vergi
ödemeye devam etmiştir.
✓ Böylece Osmanlı pazarları geniş ölçüde yabancıların denetimine geçmiş ve Avrupa’yla girilen
rekabet karşısında Osmanlı esnafı faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmıştır.
✓ Avrupa ülkeleri ile imzalanan ticaret antlaşmaları ve uygulanan reformlar, Osmanlı
ekonomisinde büyük tahribata neden olmuştur.
✓ Bu durum karşısında yabancı sanayi ile rekabet edemeyen lonca örgütü ve yerel esnaf el
tezgahlarını kapatmış bu yüzden Osmanlı Devleti Avrupa'nın yarı sömürgesi konumuna
gelmiştir.

OSMAN EMİR 3
SERMAYE VE EMEK

Kapitalist Avrupa’nın Sömürgeciliği


✓ Sömürgecilik, eski çağlardan modern zamanlara gelene kadar farklı şekillerde uygulanmıştır.
Günümüzde de devam eden sömürgecilik, XV. yüzyılın sonlarından itibaren sistemli bir şekilde
uygulanmaya başlanmıştır.
✓ Coğrafi Keşiflerle Amerika kıtası gibi yeni topraklara ulaşan Avrupalılar, bu toprakları kısa
zamanda istila etmiştir. Keşfedilen bölgelerdeki yerli halklar katliama maruz kalmış ve kültür
varlıkları tamamen tahrip edilmiştir.
✓ Buralarda kurulan sömürgelerde, ihtiyaç duyulan işgücünü karşılamak için milyonlarca Afrikalı
köleleştirilmiştir.
✓ Kapitalizmin işgücü ihtiyacı, köle ticaretini ortaya çıkarmış ve Afrika'nın hür insanları Avrupalılar
tarafından ticari bir mal hâline getirilerek kıtalar arası köle pazarlarında satılmıştır.
✓ İngilizler, Hollandalılar ve Fransızlar; Sanayi Devrimi’nin etkisiyle sömürgeciliğe farklı bir
boyut kazandırmıştır. Bu ülkelerin kapitalist uygulamalarla ucuz ve fazla mal üretimi, dünya
ticaret dengesini değiştirmiştir.
✓ Bu durum Avrupa’da hammadde ve pazar sorununu ortaya çıkarmış aynı zamanda Avrupa
ülkelerini yeni pazarlar aramak zorunda bırakmıştır.
✓ Sömürgelerindeki pamuk, yün, kauçuk, buğday ve et gibi hammaddeleri ülkelerine taşıyan
Avrupalılar; demiryolu malzemesi ve tekstil ürünlerini ise bu bölgelerde pazarlamıştır.
✓ Bu sayede uluslararası pazarlar denetim altında tutulmuş ve ticaret, Avrupa’nın lehine işlemiştir.
✓ Sömürgeleştirilen toprakların giderek genişlemesi, rekabetin daha da artmasına ve Avrupalıların
önlemler almaya başlamasına sebep olmuştur.
✓ Ucuz hammadde teminine ve işlenmiş malların ihracına önem veren Avrupalılar, kendi
pazarlarını yüksek gümrük vergileriyle korumuştur.
✓ Avrupa uyguladığı kapitalist politikalar gereği; İran, Çin ve Osmanlı Devleti gibi ülkelerin
madenlerini ve tarım alanlarını işletmiş ayrıca buralarda liman ve demiryolu inşa etme
haklarını alarak sömürgecilik politikalarını uygulamıştır.
✓ Avrupalılar yol ve demiryolu inşasında yerli halkları zorla çalıştırarak insan kaynağını da kullandı.
✓ Küresel kapitalizm, Avrupa’da aşırı sermaye birikimi meydana getirmiş, İngiliz ve Fransız
yatırımcılar, fazla paralarını Osmanlı Devleti gibi ülkelere borç vererek değerlendirmiştir.
✓ Böylece Avrupalı devletler, borçlandırdığı ülkeler üzerinde ekonomik nüfuz elde ederek hem
ürettikleri malları hem de nakdî sermayelerini değerlendirmiştir.
✓ Sanayi Devrimi’nin sağladığı teknik üstünlükle dünyaya egemen olan Avrupalılar, sadece
ekonomik sömürüyle yetinmemiştir.
✓ Kendi uygarlıklarının üstünlüğüne inanan Avrupalı devletler, bu üstünlüğü dünyanın geri
kalanına da yayma amacıyla asimilasyon hareketine başlamıştır.
✓ Önce misyonerler vasıtasıyla Hristiyanlığı dünyaya yaymaya çalışan Avrupalılar, ardından ticaret
ve diplomasi alanında kendi dillerini zorunlu hâle getirerek yerli halklrn dillerini asimile etmiştir.
✓ Balta Limanı ve sonrasında yapılan ticaret antlaşmaları ile Osmanlı Devleti hem Batı’nın pazarı
hâline gelmiş hem de Avrupalıların sermayesini değerlendirdiği bir ülke olmuştur.
✓ Osmanlı topraklarına giren yabancı sermaye, Osmanlının gelişimine katkı sağlamayı
amaçlamamıştır. Yabancı sermayenin amacı Osmanlının kaynaklarını ele geçirmek olmuştur.
✓ Osmanlı’nın iç pazarlarına nüfuz etmek isteyen Avrupalılar, bunun önünde en büyük engel olarak
ulaşım yetersizliğini görmüştür.
✓ Bu nedenle başta İngiltere olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri iç pazarlara mal taşımak için
demiryolu ağının kurulması üzerinde durmuştur.
✓ Böylece yabancı mallar iç pazara ucuz fiyatla ve kolayca taşınmış, o bölgelerin hammadde ve
tarım ürünleri de Avrupa’ya nakledilmiştir.
✓ Bu amaçla İngilizler, İzmir-Aydın demiryolunu inşa etmiştir. Yine aynı amaçla Almanlar da
Bağdat-Basra üzerinden demiryoluyla tüm Doğu’ya açılmayı düşünmüştür.
OSMAN EMİR 4
SERMAYE VE EMEK

EKONOMİYİ DÜZELTME ÇABALARI


✓ Osmanlı Devleti’nde yaşanan mali bunalımlar sonucu ortaya çıkan bütçe açıkları, dış
borçlanmanın en önemli sebebidir.
✓ Fetihlerin durması, artan savaş maliyetleri ve vergi gelirlerinin azalması bütçe açıklarına neden
olmuştur.
✓ XVII. yüzyılın ortalarına kadar yaşanan bütçe açıkları, Galata bankerleri olarak bilinen sermaye
sahiplerinden alınan kredilerle kapatılmıştır.
✓ Ancak Osmanlı’daki idari yapı ve ordunun modernleştirilme çabaları, devlet harcamalarının
daha da artmasına neden olmuştur.
✓ XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa, Osmanlı Devleti’ne sadece mal satmakla
yetinmeyip sermaye yatırımı da yapmaya başlamıştır.
✓ Büyük bankalar tarafından tahviller aracılığı ile devletlere borç vermek kazançlı bir iş hâline
gelmiştir. Böylece Avrupa devletlerinin borç alan ülkeyi mali kontrol altına alması da
kolaylaşmıştır.
✓ Bu yüzden İngiltere ve Fransa kendilerinden borç alması için Osmanlı’ya baskı yapmıştır.
✓ 1853 yılında başlayan Kırım Harbi, Osmanlı maliyesini zor durumda bırakmıştır. Osmanlı
yöneticileri, Kırım Savaşı’nda destek veren İngiltere ve Fransa’nın kredi açma konusundaki
tekliflerini kabul ederek ilk borç antlaşmasını 24 Ağustos 1854 tarihinde İngiltere ve Fransa ile
imzalamıştır.
✓ Böylece Osmanlı tarihinde dış borçlanma dönemi başlamıştır.
✓ İlk borcun üzerinden henüz bir sene geçmişken savaş giderlerini karşılamak için devlet, çok daha
ağır koşullar altında İngiltere’den ikinci kez borç almıştır.
✓ Osmanlı, aldığı bu borca karşılık Mısır gelirleri ile Suriye ve İzmir gümrüklerini teminat
göstermiştir.
✓ 1881 yılına kadar Osmanlılar, Avrupalı devletlerden toplam on altı kez borç almıştır. Her borç
alışta devlet, gelir kaynaklarını teminat olarak göstermiş ve bu durum ülkeyi ipotek altına
sokmuştur.
✓ Osmanlı Devleti’nin borç aldığı paraların nerelere harcanacağı borç veren devletler tarafından
belirlenmiştir.

o Adapazarı’nda yetişen patatesi İstanbul’a getirmek isteyen Osmanlı sadrazamı, İstanbul-


Adapazarı arasında yapılacak yol için 1860 yılında Avrupa’dan borç para istemiştir.
Avrupalı sermaye sahipleri, “Şimdi size sadece silah almanız için para lazım, onu veririz.
Tabii silahları kimden alacağınızı da biz tayin ederiz.” demiştir.

✓ Alınan borçların büyük kısım ise plansız ve kontrolsüz kamu harcamalarına, borç taksitlerinin
ödenmesine, sarayların yapımına, orduya ve devlet memurlarının maaşlarının ödenmesine
harcanmıştır. Böylece ödenemeyen dış borçlar yeni borçlanmaları da beraberinde getirmiştir.

OSMAN EMİR 5
SERMAYE VE EMEK

Düyûn-ı Umûmiye İdaresi


✓ Ekonomik hayatı canlandıracak yatırımlara kaynak ayrılamadığı için borçlar giderek ödenemez
olmuş ve en sonunda da Osmanlı maliyesi iflas etmiştir.
✓ 1876’da tahta çıkan Sultan II. Abdülhamid, dış borçlar meselesinin bir an önce çözüme
kavuşturulmasını, devletin çıkarları açısından gerekli görmüştür.
✓ Böylece Avrupa’nın her fırsatta borçları bahane ederek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine
müdahale etmesi engellenmek istenmiştir.
✓ Bu nedenle Bâbıâli, 3 Ekim 1880 tarihli bir nota ile alacaklıların temsilcilerine görüşme
çağrısında bulunmuştur.
✓ Temsilcilerle yapılan görüşmeler sonucunda 20 Aralık 1881’de “Muharrem Kararnamesi”
yayımlanmıştır. Bu kararnameye göre Maliye Bakanlığı dışında bağımsız bir Düyûn-ı Umûmiye
yönetimi kurulmuştur.
✓ Bu yönetim; İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya, Osmanlı ve Galata bankerlerini
temsil eden yedi kişilik bir konseyden oluşmuştur.
✓ Osmanlı Devleti, Düyûn-ı Umûmiye yönetimine altı kalemden oluşan vergi gelirlerini vermeyi
kabul etmiştir.
✓ İdareye bırakılan altı kalem vergi (Rüsum-u Sitte); tuz tekeli gelirleri, tütün tekeli gelirleri,
damga vergisi, pul gelirleri, içkiler üzerinden alınan vergiler, balık avı vergileri ve
kararnamede isimleri yazılı vilayetlerin ipek gelirlerinden oluşmuştur.
✓ Düyûn-ı Umûmiye İdaresi; kendisine verilen gelirlerin toplanmasından, işletilmesinden ve
alacaklıların borçlarının ödenmesinden sorumludur.
✓ Bu idare, Osmanlı Devleti’nin hem dış borçlarını hem de iç borçlarını ödeyecektir. Osmanlı
Hükûmeti, Düyûn-ı Umûmiye yönetimine vergilerin toplanması konusunda her türlü yardımda
bulunmayı taahhüt etmiştir.
✓ II. Abdülhamid Dönemi’nde bütçeyi dengelemek için yeni borçlar alınsa da ekonomik hayatı
canlandıracak yatırımlar yapılmıştır.
✓ Ancak Düyûn-ı Umûmiye İdaresi’nin kuruluşundan sonra Osmanlı ekonomisinin önemli bir kısmı
kademeli olarak yabancıların denetimi altına girmiştir.
✓ Bu durum Osmanlı hazinesinin değil Avrupalı alacaklıların zenginleşmesine sebep olmuştur.

OSMAN EMİR 6
SERMAYE VE EMEK

Millî İktisat Politikası


✓ Osmanlı ekonomisi, yapılan ticari antlaşmalar ve kapitülasyonlar ile XIX. yüzyılda dışa bağımlı
duruma gelmiştir. Dış borçlar giderek artmış, yabancı sermaye ülkenin bütün ekonomik girişim
alanlarını ele geçirmiştir.
✓ Gayrimüslim girişimcilerin yanında, yabancı sermaye sahipleri de Osmanlı’nın sanayileşme
çabalarını sevk ve idare etme konusunda tam yetkili kılınmıştır. Bu sermaye sahipleri ellerindeki
imkânları devletin kalkınması için değil kendi kişisel çıkarları uğruna kullanmıştır.
✓ Galata bankerleri olarak bilinen gayrimüslim sermaye sahipleri, Avrupalı girişimcilerle iş birliği
yaparak, Osmanlı ekonomisinin her alanına hâkim olmaya çalışmıştır.
✓ Bunun sonucunda gayrimüslimler, hükûmetin para ve maliye politikalarını yürütür konuma
gelmiştir.
✓ Toplumun çoğunluğunu oluşturan Müslüman ve Türk nüfus, sermaye ve üretimin ancak %15’ini
elinde bulundurmuştur.
✓ Geri kalan %85’lik sermaye ve üretim ise Rum, Ermeni ve Musevilerin elindedir.
✓ Osmanlı sanayi tesislerinin büyük çoğunluğu İstanbul ve İzmir’de kurulurken Anadolu şehirleri,
sanayileşme hamlesi içine dâhil edilmemiştir.
✓ Müslüman ve Türk nüfus ise daha çok tarım, hayvancılık, küçük esnaflık, zanaatkârlık ve
askerlikte kendini göstermiştir.
✓ II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki Partisi iktidara gelmiştir. Bu dönemde giderek
güçlenen milliyetçilik düşüncesi, Osmanlı aydınının iktisadi fikirlerini de etkilemiştir.
✓ İttihatçılar, Millî İktisat Politikası’yla hem Batı kapitalizminin Osmanlı ekonomisi üzerindeki
etkilerini giderebileceklerine hem de ülke içinde giderek güçlenen azınlık tüccarlara karşı millî
burjuvazi oluşturabileceklerine inanmıştır.
✓ Dönemin düşünce adamlarından Yusuf Akçura bu konuda, “Eğer Türkler kendi içlerinden bir
sermayedar burjuva sınıfı çıkaramayacak olursa yalnız memur ve köylüden ibaret Osmanlı
toplumunun muasır bir devlet hâlinde devamlı yaşayabilmesi zordur.” demiştir.
✓ İttihatçılar, “Her savaşta Türk olmayan unsurlar servet sahibi oluyor, Türkler evlatlarını savaşa
gönderdikleri için geçim sıkıntısına düşüyorlardı; bu nedenle Türkleri ticarete teşvik etmek ve
kendilerine kolaylık göstermek gereklidir.” ve “Bu sefer Türkler zenginleşsin.” gibi söylemlerle
Millî İktisat Politikası’nı uygulamaya koymuştur.
✓ Millî İktisat adı altında Müslüman Türkler, girişimciliğe özendirilmiş ve sermaye birikimini
hızlandıran kazançlara yönlendirilmiştir.
✓ İttihatçılar, Millî İktisat Politikası kapsamında yerli burjuvazinin sanayi yatırımlarını desteklemek
amacıyla Teşvik-i Sanayi Kanunu’nu çıkarmıştır.
✓ İttihatçılar, serbest dış ticaret politikasından vazgeçmiş ve koruyucu bir dış ticaret politikası
uygulamıştır.
✓ Millî İktisat Politikası, I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla uygulamaya konmuştur. Bu süreçte
Müslümanlara ait birikimlerle bankalar kurulmuş ve savaş sırasında kapitülasyonlar tek
taraflı olarak kaldırılmıştır.
✓ Savaş döneminde deniz ticaret yolları kapandığı için ithalat aksamıştır. Bu nedenle büyük
şehirlerin yiyecek ihtiyaçlarının karşılanması için Anadolu’nun üretim kaynaklarından
yararlanılması düşünülmüştür.
✓ İttihat ve Terakkinin taşra örgütleri, kredi ve satış kooperatifleri kurarak üretici ve Müslüman
tüccarları örgütlemiş ve böylece piyasayı denetimleri altında bulunduranların karşısına tek
satıcı olarak çıkmıştır.
✓ İttihatçılar, basın yayın yoluyla da toplumun eğitilmesini gündeme getirmiştir. Bu doğrultuda 1915
yılında “millî iktisada doğru” anlayışıyla İktisadiyat Mecmuası yayımlanmaya başlanmıştır.

OSMAN EMİR 7
XIX VE XX. YÜZYILDA DEĞİŞEN GÜNDELİK HAYAT

ULUS DEVLETE GİDEN SÜREÇTE NÜFUS


✓ İmparatorluktan ulus devlete giden süreçteki iki önemli gelişme Westphalia Antlaşmaları ve
Fransız İhtilali olmuştur.
✓ 1648’de imzalanan Westphalia ile devletler, başka devletlerin meşru varlığını tanımış ve iç
işlerine müdahale etmeme garantisi vermiştir. Ayrıca devletler karşılıklı ilişkilerde, üst bir
otoriteyi kabul etmemiş ve kendi topraklarında “mutlak egemen” bir konuma yükselmiştir.
✓ Westphalia Barışı, Fransız Devrimi’ne giden yolu açmış ve Fransız Devrimi’nin getirdiği ulusal
egemenlik ilkesi, yerel ve bölgesel ayrıcalıkları yok etmiştir.
✓ Böylece ülkeyi ulusal sınırlar içinde elde tutacak merkezî bir devlet anlayışı benimsenmiştir.
✓ Fransız İhtilali, ulus devlet anlayışının pekişmesini sağlayan bir diğer dönüm noktasıdır.
✓ Avrupalı önemli aydınlar, aydınlanma çağında sıkça vurgulanan eşitlik, özgürlük, özgür irade gibi
kavramlarla monarşilerin ve baskıcı uygulamaların önüne geçmeye çalışmıştır.
✓ Aydınların öncülüğünde demokratik ve anayasal bir süreç başlamıştır. Böylelikle ulusallaşmaya
giden yol açılmış ve krallık devletinden, ulus devlete geçişin adımları atılmıştır.
✓ Ulus devlet anlayışında, toplumsal ve siyasal yapının şekillenmesinde ulusal değerler öne
çıkmıştır.
✓ Milliyetçilik ve demokrasi akımları, XIX. yüzyıldan itibaren ulus devletin yaygınlaşmasında
etkili olmuş, XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ulus devlet anlayışı küresel ölçekte yaygınlık
kazanmıştır.
✓ İmparatorluklardan ulusa devletlere geçiş süreci, beraberinde demografik hareketleri de
getirmiştir. İnsanların aidiyet duygusunu geliştiren bu hareketler sonucunda, modern anlamda
siyasal egemenliğin kaynağının ulus olduğu vurgulanmaya başlanmıştır.
✓ Ulus devlet; sınırları belirlenmiş bir toprak parçası üzerinde güç kullanma hakkına sahip olan
yönetimi altındaki halkı; ortak dil, kültür ve değerler etrafında birleştirmeyi amaçlayan siyasal ve
toplumsal manada ulus üzerine tesis edilmiş bir devlet biçimidir.

OSMAN EMİR 1
XIX VE XX. YÜZYILDA DEĞİŞEN GÜNDELİK HAYAT

Ulus Devlet Anlayışının Osmanlı Devleti’ne Etkisi


✓ Fransız İhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımından, Osmanlı Devleti bünyesinde bulunan uluslar
etkilenerek bağımsızlık için isyan etmiştir.
✓ XIX. yüzyıldan itibaren devlet, tebaası olan ulusların birer birer bağımsızlıklarıyla sonuçlanan isyan
hareketlerini bastıramaz duruma gelmiş, toplum düzeni ve uyum sarsılmıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nin güç kaybetmesi ve Balkan halklarının büyük devletler tarafından
bağımsızlık için kışkırtılması, Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarını kaybetmesinde ve
toprak bütünlüğünün bozulmasında çok etkili olmuştur.
✓ Sırplar ve Yunanlılar başta olmak üzere Osmanlı Devleti’ne bağlı Balkan ulusları, ayrılıkçı
hareketlere girişmeye başlamıştır.
✓ Bu uluslar, özellikle 1828-1829 ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşları ile kendi ulus devletlerini
kurmak için istedikleri fırsatları bulmuştur.
✓ Bu savaşlar sonunda imzalanan Edirne Antlaşması ile Yunanistan, Berlin Antlaşması ile de
Sırbistan, Romanya ve Karadağ ulus devletleri kurulmuştur.
✓ II. Meşrutiyet’in meydana getirdiği karışıklıklardan istifade eden Bulgaristan, Balkan Savaşları’nı
fırsat bilen Arnavutluk da bağımsızlığını ilan etmiştir.
✓ Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarında Sırbistan, Yunanistan, Bulgaristan gibi ulus devletlerin
ortaya çıkışı, beraberinde demografik hareketleri de getirmiştir.
✓ Avrupalı devletler, Balkanlardaki Hristiyan unsurları devlet kurmaları için desteklerken
Müslümanlara aynı destek verilmemiştir.
✓ Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki topraklarında bu devletlerin kuruluşu sırasında yaşanan savaşlar
ve ulus devletlerin izlediği baskı politikaları, bu bölgelerden kitlesel göçlere sebebiyet vermiştir.
✓ Hristiyan topluluklar, çoğunluğu sağlamak için o bölgelerdeki Türk topluluklarını azaltmayı
amaçlamıştır. İşgal edilen bölgeden Müslüman ve Türklerin çıkarılması için birçok zulüm ve
baskı yapılmıştır.
✓ Yunanistan, Bulgaristan ve Makedonya’dan; Anadolu’ya doğru kafileler hâlinde göç dalgaları
başlamıştır. Bu da Balkan topraklarından binlerce insanın Anadolu’ya gelişine, kalanların ise
zulüm ve baskı görmesine sebep olmuştur.

OSMAN EMİR 2
XIX VE XX. YÜZYILDA DEĞİŞEN GÜNDELİK HAYAT

Anadolu’ya Göçler ve Sonuçları


✓ Balkanlarda Sırplar, Hırvatlar, Slovenler, Bulgarlar, Makedonlar, Arnavutlar, Türkler gibi çok
çeşitli din ve ırka mensup halk; uzun yıllar Osmanlı yönetiminde barış içinde idare edilmiştir.
✓ 1699 Karlofça Antlaşması ile Osmanlı Devleti, Balkanlarda toprak kaybetmeye başlamış ve
bölgede gün geçtikçe artan siyasi ve sosyal sıkıntılar ortaya çıkmıştır.
✓ Balkanlardan yapılan Türk göçleri XIX. yüzyıdan itibaren artarak devam etmiştir. Kaybedilen
yerlerde kurulan yeni idarelerin ve bölge halkının baskısı, zulümleri, saldırıları ve malların
gasp edilmesi gibi sebepler; Türk göçlerindeki en önemli sebepler olarak dikkat çekmiştir.
✓ 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması, Osmanlı
tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, gayrimüslim tebaanın
çoğunlukta olduğu topraklar dışında bir Müslüman Türk toprağı olan Kırım’ı da kaybetmiştir.
✓ Küçük Kaynarca, Türk İslam tarihi için önemli sosyal sonuçları beraberinde getirmiştir. Kırım
Hanlığı; halkın karşı çıkmasına rağmen Osmanlı’dan ayrılmış ve bağımsız hâle getirilmiş, bir
süre sonra da Rus işgaline uğramıştır.
✓ Hâkimiyet sahasını Güney Kafkasya’ya kadar yayan Rusya, ele geçirdiği sahalara Slavları
yerleştirmiş, yerli Müslüman halkı göçe zorlamış ve bölgeyi Ruslaştırmaya çalışmıştır.
✓ Özellikle Kırım ve Kafkasya’da, Rus baskıları artmış ve halk ya Sibirya’ya sürülmeye ya da
yerini yurdunu terk ederek Osmanlı ülkesine göç etmeye başlamıştır.
✓ Fransız İhtilalinin yaydığı milliyetçilik akımı ve Rusya’nın Balkan coğrafyasına yönelik
politikaları, Balkanlarda da benzer siyasi sorunları ortaya çıkartmıştır.
✓ Bölgedeki siyasi sorunlar, başta göç olmak üzere pek çok sosyal sorunu da beraberinde getirmiştir.
Hristiyanların faaliyetleri sonucu, Türkler bölgede azınlık durumuna düşürülmeye çalışılmıştır.
✓ Balkanlardaki çetelerin katliamlarından kaçan binlerce Müslüman Türk, kafileler hâlinde
Anadolu’ya göç ederken Rus ve Bulgar çetelerinin saldırılarına maruz kalmıştır.
✓ 1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Makedonya ve Trakya hariç Balkanların büyük bir
kısmı Osmanlı idaresinden çıkmıştır.
✓ İngiliz Konsolosluğu raporlarına göre bu savaşta üç yüz ile dört yüz bin arası Müslüman
öldürülmüş, bir milyon kadarı da göçe zorlanmıştır.
✓ 93 Harbi sonrası daralan Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalan Türk ve Müslümanların
büyük bir kısmı İstanbul’a ve Anadolu’ya, diğer bir bölümü de Batı Trakya’ya yerleşmiştir.
✓ Osmanlı Devleti yaşadıkları sıkıntıları azaltmak adına göçmenlere çeşitli muafiyetler tanımıştır.
✓ Muhacirler; bütün malını mülkünü bırakıp geldikleri Anadolu’da, yerleştikleri yerlerde büyük
sıkıntılar çekmiştir. Ayrıca göçmenlerle yerleştikleri bölgelerin ahalisi arasında çeşitli sorunlar
da yaşanmıştır.
✓ 1912-1913 Balkan Savaşları sonucunda Balkanların siyasi haritası önemli ölçüde değişmiştir.
Bu savaşlarda Osmanlı Devleti, Avrupa’daki topraklarının yaklaşık %80’ini, Avrupa’da yaşayan
nüfusunun da %70’ini kaybetmiştir.
✓ 93 Harbi’nde olduğu gibi Balkan Savaşları da beraberinde pek çok ekonomik ve sosyal sıkıntı
getirmiştir. Savaş sırasında ve sonrasında da Balkan devletlerinin askerleri ve kurdukları
komitalar tarafından bölgenin Müslüman Türk halkına yapılan baskı, zulüm ve katliamlar;
toplu göçlerin en büyük sebebi olmuştur.
✓ Göçmenler, yeni geldikleri yerlerin yapısına büyük etkide bulunmuş; metruk, harabe ve boş yerler
ziraata açılmış, göçmenler sayesinde yeni yerleşim birimleri oluşturulmuştur.
✓ Ancak devletin normal masrafları, iskân masrafları ile birleşince artmış, hazine de bu açığı kapamak
için dış borçlanma yoluna gitmiştir.

OSMAN EMİR 3
XIX VE XX. YÜZYILDA DEĞİŞEN GÜNDELİK HAYAT

MODERN HAYATTAKİ SOSYAL DEĞİŞİM


✓ Sanayi devrimi sonrası XIX. yüzyılda kent sistemi ortaya çıkmış ve Avrupa’da ekonomik
merkezler durumuna gelen büyük metropoller oluşmuştur.
✓ Kamusal alan ile özel alan birbirinden ayrıldığı bu dönemde kentler modern toplumsal
yapısına uygun olarak yeniden tasarlanmaya, hastane, adliye, üniversite gibi binalar ile bulvar
ve caddeler yapılmaya başlanmıştır.
✓ Büyük şehirlerin ve metropollerin oluşumu sonrası meydana gelen nüfus yoğunluğu beraberinde
pek çok toplumsal ve altyapı sorunu getirmiştir.
✓ Hızlı ve plansız göç hareketleri beraberinde bazı sıkıntıları da getirmiştir. Su, kanalizasyon, atık
toplama gibi belediye hizmetleri yanında eğitim, sağlık ve kültür hizmetlerinin de aksamasına
ve çarpık kentleşmeye sebep olmuştur.
✓ Üretilen mal ve hizmetlerin, insanın ihtiyaç ve isteklerini karşılamak için kullanılması şeklinde
tanımlanabilen tüketim; paraya, zamana ve mekâna bağlı olarak değişiklik göstermiştir.
✓ Sanayi Devrimi dünyada pek çok yeni gelişmeyle birlikte tüketim ekonomisini de ortaya çıkartan
önemli bir aşamadır. Avrupa ürünleri piyasada fazlaca bulunmaya başlamış ve insanların talepleri
de farklılaşmıştır.
✓ XIX. Yüzyıldan itibaren Avrupa’daki gelişmeler, tüm dünyada olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde
de tüketim kalıplarını değiştirmiştir.
✓ XVIII. yüzyıldan itibaren Avrupa medeniyeti, Osmanlı için çekici hâle gelmeye başlamış ve
Avrupa’nın tüketim temelli unsurlarını alma siyaseti geliştirilmiştir.
✓ Lâle Devri’nden itibaren diplomatik, ticari, kültürel alanlarda artan ilişkilerle birlikte Avrupa
kökenli pek çok eşya da kullanılmaya başlanmıştır.
✓ Modernleşme adına yapılan girişimler, Osmanlı Devleti’nin tüketim alışkanlıklarında da
farklılıklar meydana getirmiştir.
✓ İstanbul’da XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren “Frenk modası” yavaş yavaş hissedilmeye
başlanmış; Batı tarzı mobilyalar, döşemeler, ev düzenlemeleri toplumda popüler hâle gelmiştir.
✓ Özellikle Fransa’dan gelen hediyeler, gravürler, saatler, çeşitli aletler, kumaşlar, mobilyalar,
mikroskop, teleskop gibi eşyalar Osmanlı toplumunu dönüştürmeye başlamıştır.
✓ Askerî ve teknik alanlara ek olarak XIX. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti, idari ve hukuki
çalışmalardan moda, âdetler ve davranış biçimlerine kadar Avrupa’nın kültür unsurlarını da
almaya başlamıştır.
✓ Osmanlı Devleti için Avrupa’nın gelişmişliğinin beraberinde getirdiği kültürel çekicilik, ülkede
Avrupa ürünlerinin yaygınlaşmasına neden olmuştur. Buna bağlı olarak gelenek ve
göreneklerde de önemli farklılıklar yaşanmaya başlanmıştır.
✓ II. Mahmud Dönemi kültürden ekonomiye, eğitimden idareye, ulaşımdan haberleşmeye kadar
Avrupa’nın pek çok alanda örnek alındığı reformlar dönemi olmuştur. Bu dönemde devlet,
topluma Avrupai bir görünüm vermeye çalışmış, bunda da belli ölçüde başarılı olmuştur.
✓ Klasik tüketim anlayışı, ihtiyaç duyulan ürünlerin alınması ve hayatı sürdürebilecek kadar
eşyaya sahip olunması şeklinde tanımlanabilir. Yani din ve ahlakın önemli yer tuttuğu Osmanlı
toplumunun tüketiminde “kanaat” esas olmuş ve tüketimde israftan kaçınma benimsenmiştir.
✓ Ancak XIX. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti’nin Avrupa’ya ait pek çok kültür unsuruna
maruz kalması, geleneksel tüketim algısında değişiklik yaratmıştır.
✓ Tüketim kalıplarındaki değişim, Osmanlı Devleti’nin şehirleşmesinde etkili olmuştur. XIX. yüzyıla
gelindiğinde Osmanlı şehirleri; camiler, medreseler, büyük meydanlar, kiliseler, çarşılar,
bedestenler, kışlalar, sokaklar, mahalleler gibi birimlerden oluşmaktadır. Bazı mahallelerde
fabrikalar ve küçük işletmeler de bulunmaktadır.

OSMAN EMİR 4
XIX VE XX. YÜZYILDA DEĞİŞEN GÜNDELİK HAYAT

MODERN HAYATTAKİ SOSYAL DEĞİŞİM


✓ İnsanların rahat yaşama isteği, başkent İstanbul’u her zaman önemli bir cazibe merkezi yapmıştır.
XIX. yüzyılda taşradan göçler öylesine artmıştı ki İstanbul’a giriş ve yerleşim denetim altına
alınmaya çalışılmış hatta bunun için bir çeşit pasaport olan mürur tezkiresi uygulaması
başlatılmıştır.
✓ Bütün önlemlere rağmen başkente yapılan göçlere ve şehrin plansız bir şekilde büyümesine engel
olunamamıştır. İstanbul başta olmak üzere büyük şehirler, XIX. yüzyılda yabancı sermayenin
etkisini hissetmeye başlamıştır.
✓ Ulaşım ağının geliştiği bu şehirlerde iş hanları, fabrikalar, hastaneler, kışlalar çoğalmış ve
şehirleşmedeki gelişim beraberinde aşırı nüfus artışını da getirmiştir.
✓ Ayrıca ulaşım ağının gelişmesi büyük kentlerin sayısını artırmış ve birçok yabancı iş adamı, tüccar,
devlet adamı ve seyyah Osmanlı Devleti’ne gelmiştir.
✓ Şehirleşmenin artmasıyla birlikte ihtiyaçların da artması kaçınılmaz hâle gelmiş, devlet halkın
yaşam koşullarını iyileştirmek için tedbirler alma ihtiyacı duymuştur.
✓ Limanların modernleştirilmesi, iş merkezlerinin sayısının artırılması, alt yapı, su, tramvay gibi
hizmetler bu bağlamda değerlendirilebilir.
✓ Bu hizmetlerle birlikte şehir yönetim tarzının yeniden düzenlenmesi zorunluluğu doğmuş ve
modern belediyelerin kurulması fikri ön plana çıkmıştır.

Kamuoyu
✓ XVIII. yüzyıl sonrasında Batı Avrupa’da modern anlamda kamuoyu kavramını; kültürel, siyasal,
ekonomik ve toplumsal koşullar ortaya çıkarmıştır.
✓ Özellikle XIX. yüzyılda görülen demokratik gelişmeler, kamuoyunun önem ve etkinlik
kazanmasında büyük rol oynamıştır.
✓ Demokrasilerde halkı ikna etmeden iktidara gelmek ya da iktidarı sürdürmek pek mümkün
olmadığı için kamuoyu, demokratik sistemlerin en önemli hususlarından biri hâline gelmiştir.
✓ XIX. yüzyılda basın hayatının gelişmesiyle okuryazar sayısında artış görülmüştür. Bununla
birlikte insanlar, gazete ve diğer süreli yayınlar vasıtasıyla ülkenin iç ve dış gelişmeleri hakkında
bilgi sahibi olmaya başlamıştır.
✓ Basının kamuoyu oluşturma ve toplumu istenen yönlere çekmede önemli bir etken hâline
gelmesi, devletlerin de bu gücü daha etkin kullanmak istemelerini sağlamıştır.
✓ Bu bağlamda çoğu devlet, kamuoyunu kontrol altında tutmak için basını da kontrol etmek
gerektiğini fark etmiştir. Olayları aktarırken kişisel yargı ve düşünceleri de aktardığı için gazeteler,
dönem itibariyle kamuoyu oluşturmada en etkili araç olarak dikkat çekmiştir.
✓ Osmanlı Devleti’nde, “kamuoyu” kavramı Tanzimat Dönemi’nde önem kazanmıştır. Yine bu
dönemde; hürriyet, meşrutiyet ve demokrasi fikirleri ilk kez kamuoyuna sunulmuştur.
✓ Tanzimat Dönemi’nde değişen gazetecilik anlayışı, Osmanlı Devleti’nin siyasi yaşamının
belirleyicisi olmuştur.

OSMAN EMİR 5
XIX VE XX. YÜZYILDA DEĞİŞEN GÜNDELİK HAYAT

Popüler Kültür
✓ Ekonomik ve siyasal süreçlerle birlikte kültür, sosyal hayatın önemli bir parçasıdır. Batı’da Sanayi
Devrimi sonrası yükselen kapitalizm, ekonomik ve sosyal alanlarda olduğu gibi kültürel alanda
da belirleyici olmuştur.
✓ Sanayileşme, toplumun en temel ayırt edici özelliklerinden olan kültürü belirlemiş ve alınıp
satılan bir ticaret ürünü hâline dönüştürmüştür.
✓ Dolayısıyla kitle iletişim araçlarına sahip olanlar, kültüre de yön vermeye başlamıştır.
✓ Bütün bunlar Sanayi Devrimi sonrası, insanları tüketmeye teşvik eden popüler kültürü ortaya
çıkarmıştır.
✓ Popüler kültürün ortaya çıkardığı kültür endüstrisi; kendi ürünlerini ihtiyaç hâline getirerek
topluma, hayatın olmazsa olmazı olarak sunmuştur.
✓ Popüler kültürün en önemli özelliği, toplumları etkisine alması ve kendi sınırları içerisinde
insanlara özgürlük sunmasıdır.
✓ Dışarıdan bakıldığında özgürlük vadeden popüler kültür, insanları tüketim hırsıyla yeni bir
çıkmaza ve bunalıma sokar. Popüler kültürle tek tip düşünce ve davranış oluşturmak istenmiştir.
✓ Bunun için üretilen kültürel ve sanatsal ürünler, kâr elde etme amaçlarına uygun olarak kitlelerin
tüketimi için hazırlanmıştı.
✓ Bir süre sonra tüketici birey, kendisine sunulan ve şartlandırılan ürünleri bir yaşam biçimi
hâlinde kabullenmiştir.
✓ Popüler kültürün en önemli hedefi aynı şeyleri tüketen “tek tip birey yaratma” şeklinde
özetlenmektedir.
✓ Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise popüler kültürde halkın sadece maddi olanı değil
zamanı da tüketmesidir. İnsan aslında tüketirken tükenmektedir.
✓ İnsanların günlük yaşamlarını kurgulayan Popüler kültür, bunu yaparken kitle iletişim araçları
kullanır ve reklama dayanır.
✓ Reklam kimi zaman sinema ve spor yıldızlarının giysi ve söylemleri yoluyla yapılırken kimi
zaman farklı ülkelerin dizileri vasıtasıyla sunulur.
✓ Geniş halk kitlelerine kitle iletişim araçları vasıtasıyla yayılan popüler kültür, radyo ve televizyon
kanallarında, gazete ve dergilerin renkli sayfalarında insanların tüketim taleplerini artırmakta
ve insanların ekonomik etkinliklerine yön vermeye başlamıştır.
✓ Giyim kuşamdan beslenmeye, ev dekorasyonundan müziğe kadar sosyal hayatın her aşamasında
yönlendirici olan popüler kültür sayesinde insan ihtiyaçları yönlendirilmiştir.
✓ Aynı şekilde inşa edilen geniş evlerde çekirdek aile hayatı yaygınlaşmaya başladığı gibi boş
zaman kavramının oluşumuyla da insanların hayat tarzlarında değişimler yaşanmıştır.
✓ Modern dünya, insanların yaşamlarında ve zaman tasavvurlarında da değişimlere sebep
olmuştur.
✓ Modernite ve endüstrileşme ile birlikte boş zaman kavramı, sosyal hayatın temeline
yerleştirilmiştir.
✓ Modern kapitalist sistemlerin ortaya çıkardığı şartlar, boş vakit ve tüketim etkinliklerini kâr ve
maliyet hesaplarına göre işlemeye başlamıştır.
✓ Yani kapitalizm, çalışma zamanını organize ettiği gibi boş zamanı da organize etmeye
başlamıştır. Kapitalizm, çalışma zamanının sınırlarını kesin bir şekilde çizdiği gibi boş zamanı da
kârlı bir alan olarak düzenleme çabası içinde olmuştur.

OSMAN EMİR 6
XIX VE XX. YÜZYILDA DEĞİŞEN GÜNDELİK HAYAT

Metropollerin Oluşumu ve Osmanlı Şehirleri


✓ Avrupa’da özellikle Endüstri Devrimi’nin etkisiyle XVIII. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan sanayi
toplumu, şehirlerin dokusunda hızlı bir değişimi de beraberinde getirmiştir.
✓ Şehirlere göç eden işsizler ordusu, fabrikalar etrafında yoğun yerleşim yerleri meydana
getirmeye başlamıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nde modern anlamda şehirlerin kuruluşu ise fabrikalaşmadan ziyade ülkenin dış
pazarlara açılışı, ulaşım ve tarım teknolojisindeki gelişmelere bağlı olarak gerçekleşmiştir.
✓ 1826 yılına kadar başkent İstanbul’un kentsel hizmetleri, sadrazamın yönetiminde genellikle
Yeniçeri Ocağı’na bağlı farklı kişiler ve kurumlar tarafından yerine getirilmiştir.
✓ Ancak Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla birlikte, şehirdeki hizmetlerin kimler ve hangi kurumlar
tarafından yerine getirileceği problemi ortaya çıkmıştır.
✓ Bu soruna çözüm bulmak amacıyla özellikle 1830’lu yıllarda yeni yönetim birimleri kurulmuş ve
buna bağlı olarak da sorumluluk alanları yeniden tanımlanmıştır.
✓ İstanbul, farklı dönemlerde büyük değişimler geçirmekle birlikte en büyük değişimi XIX. yüzyılda
yaşamıştır. Başta nüfus artışı olmak üzere ticari faaliyetler, batılılaşma hareketleri, değişen
şehircilik anlayışı ve mimarideki gelişmeler; şehrin modern dünyadaki değişimlerden nasibini
almasını sağlamıştır.
✓ Avrupa’daki Paris, Londra, Berlin gibi büyük metropollerde görülen Batılı hayat tarzı, XIX.
yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nde yaygınlaşmaya başlamış ve özellikle Üsküdar ve Galata
bölgelerinde sosyal hayat gelişmiştir.
✓ İstanbul’da sık sık çıkan yangınlara karşı kâgir (taş ve tuğladan) binalar yapılmış ve geometrik
caddeler oluşturulmaya çalışılmıştır.
✓ XIX. yüzyılda İstanbul’un en önemli yapılarından birisi 1836’da yapılan Galata Köprüsü’dür.
Yapıldıktan sonra köprü, İstanbul’un en işlek noktası hâline gelmiştir.
✓ Osmanlı Devleti’nin başkenti olduğu kadar üretim ve ticaretin de merkezi durumunda olan
İstanbul; XIX. yüzyıldan itibaren Batı kapitalizminin, Osmanlı ekonomisine uzanan güzergâhı
da olmuştur.
✓ Özellikle İngiltere ile sıkı ticari ilişkiler kurulmuş ve 1838’de imzalanan Balta Limanı Ticaret
Antlaşması, Osmanlı Devleti’ni Batı’ya bağımlı hâle getirmiştir.
✓ XIX. yüzyılda İstanbul’un idari yapısında ciddi değişimlere gidilmiştir. 1826’da İhtisab Nezareti
kurularak esnaf denetimi, şehir güvenliği, göç denetimi, vergi denetimi görevlerini bu kurum
üstlenmiştir.
✓ Ayrıca muhtarlık teşkilatı kurulmuş ve tayin edilen muhtarlar görev yapmaya başlamıştır.
✓ Osmanlı Devleti’nde klasik bedesten merkezli şehir yapıları yavaş yavaş yerini eski şehir
merkezlerinin yanı sıra bankaların bulunduğu modern şehirlere dönüştürmeye başlamıştır.
✓ Özellikle İstanbul, İzmir ve Selanik gibi dışa dönük ticaretin merkezi durumuna gelmeye
başlamıştır.
✓ 1430-1912 yılları arasında Osmanlı egemenliğinde kalan Selanik, Osmanlı Devleti’nin
Balkanlardaki en önemli limanı olmuştur.
✓ Bölgede yetiştirilen ürünlerin dünyaya ulaştırıldığı bir liman olan şehir; Karadeniz, İstanbul ve
İzmir arasında bir transit ticaret merkezi konumundadır.
✓ Selanik, 1830’larda bütün Balkanların ekonomik açıdan doğal giriş-çıkış limanı olmuş ve deniz
ticaretinin canlanmasıyla önemini artmıştır.
✓ 1840’larda Selanik’le İstanbul arasında bir gemi hattı kurulmuş ve Adriyatik limanlarına da
seferler başlatılmıştır.

OSMAN EMİR 7
XIX VE XX. YÜZYILDA DEĞİŞEN GÜNDELİK HAYAT

Metropollerin Oluşumu ve Osmanlı Şehirleri


✓ Sanayi Devrimi sonrası artan ham madde ihtiyacı, Selanik Limanı’nı daha da canlandırmış ve
liman, demiryolu ile Avrupa içlerine bağlanmıştır.
✓ Böylece Selanik Limanı, İstanbul ve İzmir limanlarının da üzerinde bir ticaret hacmine ulaşmıştır.
Ayrıca Selanik, Süveyş Kanalı’nın açılmasından sonra Avrupa için daha büyük önem
kazanmıştır.
✓ XIX. yüzyılda İzmir’in ekonomisi, Avrupa ülkeleri ile sürdürülen ticarete bağlı olarak gelişmiştir.
Liman yatırımının devamı niteliğindeki İzmir-Kasaba ve İzmir-Aydın demiryolları, İngiliz ve
Fransızlar tarafından inşa edilmiştir.
✓ İç kısımlardan toplanan ürünler, deve kervanları ve demiryolu ağı vasıtasıyla İzmir'e taşınmıştır.
İzmir’deki ambar ve hanlarda işlenen ve tasniften geçirilen bu ürünler, İzmir Limanı’ndan
Avrupa’ya ihraç edilmeye başlanmıştır.
✓ XVIII ve XIX. yüzyıllarda İzmir, altın çağını yaşayarak Doğu Akdeniz’in en önemli liman kenti
hâline gelmiş, Osmanlı Devleti’nin önde gelen ihraç limanları arasında yer almıştır.
✓ Telgraf hattı, demiryolları, liman ve rıhtımların yapılmasıyla gerçekleşen yabancı sermaye
yatırımları, İzmir’in sosyo-ekonomik yapısında önemli değişimlere yol açmıştır.
✓ Aynı dönemde kaybedilen bölgelerden gelen göç, şehrin yapısını derinden etkilemiş ve şehir Batılı
ve yerli unsurların bir arada yaşadığı kent hâline gelmiştir.
✓ Bu sayede İzmir, diğer Osmanlı liman kentlerinden farklı olarak Batı tarzı bir yaşam benimseyen
nüfus yapısına da sahip olmuştur.

OSMAN EMİR 8

You might also like