Professional Documents
Culture Documents
Türk Dili I: Ders Notu
Türk Dili I: Ders Notu
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ
Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKUZEM)
ORTAK DERSLER
TÜRK DİLİ I
DERS NOTU
Konu
Hafta 1 Dönem GÜZ Öğretim Elemanı Arş. Gör. Dr. Bilal ŞİMŞEK
1. DİL NEDİR?
1.1. Dil
1.1.1. Dilin Özellikleri
2. İLETİŞİM TÜRLERİ
2
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1. DİL NEDİR?- 1.1. DİL
Dil, en basit tanımıyla insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir iletişim aracıdır.
«İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan. Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve
söz dizimi. Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı.» (Türkçe Sözlük, TDK)
Değişik bakış açılarıyla birbirinden az çok farklılıklar içeren dil tanımları vardır ancak dili bütün özellikleriyle ifade eden bir tanım yapmak zordur. Muharrem Ergin’in
dil tanımı, yapılan diğer tanımlara göre daha kapsamlıdır: Bu tanıma göre dil:
«İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta; kendine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeye
zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimai bir müessesedir.»
3
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Dil;
Seslerden örülmüştür.
4
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
İnsanoğlunun en önemli vasıf ve ihtiyaçlarından biri yakın-uzak çevresi ile iletişim kurmasıdır. İnsanlar aynı mekânda uzun süre kalsalar bile duygu ve düşüncelerini
belirtmedikleri zaman aralarında iletişim sağlanamaz. Duygular, düşünceler, istekler ancak açığa vurulmak suretiyle başkalarına taşınabilir. Bu nedenledir ki dilin
önemli görev veya fonksiyonlarının başında kişiler arası iletişimi sağlaması gelmektedir. Kişiler arası iletişimin sağlıklı gerçekleşmesi büyük ölçüde iletişim kuran
Türkçe Sözlük’te (2005) iletişim, “Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon.”
şeklinde açıklanmaktadır.
5
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
İnsanlar duygularını, fikirlerini, bilgilerini, tecrübelerini, arzularını, buluşlarını, hükümlerini, sanatsal eserlerini vb. birbirlerine aktarmak için sahip oldukları dile müracaat
ederler. Bu müracaat, bireylerin ihtiyaçlarının karşılanması için büyük önem arz eder. Bu anlamda iletişim için, insanların hayatlarını anlamlı kılan en önemli faktördür
denebilir.
Dil becerileri sayesinde kişiler arası iletişimin; sözlü, sözsüz ve yazılı olarak çift yönlü gerçekleşen bir süreçten oluştuğu bilinen bir durumdur. İletişim sürecinde bilgi,
mesaj aktaran ile bilgi, mesajı alan arasında gerçekleşen alışverişte bir takım iletişim ögeleri bulunmaktadır. Ergin (2013) bu ögeleri, kaynak, mesaj, kanal, alıcı,
6
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Shannon-Weaver’in geliştirdiği genel iletişim modelinde Ergin (2013)’in belirttiği iletişim ögelerinin tümünü görmek
mümkündür
7
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Eğitimde iletişim sürecinin işleyişinde “kaynak”, öğretmen; “alıcı” da öğrencilerdir. “Mesaj”, ders kitabı, program içeriği ya da öğretmenin yaptığı
konuşmalardır. “Kanal” ise öğretim süreçleri ya da süreçte kullanılan öğretim araç ve gereçleridir. Öğrenci tepkileri “dönüt”ü oluşturmaktadır. İletişim ortamında
öğrencilerin yaptığı yaramazlıklar, kendi aralarında konuşmalar, ilgisiz davranışlar ise iletişimi önleyen “gürültü” olarak ele alınmaktadır.
8
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Dil insanlar arasında bildirişimi, iletişimi diğer bir deyişle anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıtadır/araçtır. Dil kişilerin her türlü müdahalesine karşıdır, dışarıdan hiçbir
müdahaleyi kabul etmez. Dil, insanların bildirişim ihtiyaçlarından kendiliğinden oluşan doğal bir yapıdır. Çevremizde doğal olarak nitelendirdiğimiz (ağaç, su,
toprak, güneş, deniz, at… gibi) varlıkların tabiatını değiştirmek mümkün olmadığı gibi öz itibarıyla dilin tabiatı da değiştirilmez.
Ergin (2013) dilin vasıtalığını atın vasıtalığına benzetir. At nasıl kişiler için ulaşım aracı ise dil de anlaşma aracıdır. Kişiler nasıl atın anatomisini değiştiremiyor,
9
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Yeryüzündeki bütün milletler ortak bir dil ile bildirişimlerini sağlasın, dünyadaki anlaşmazlıklar, çatışmalar son bulsun, evrensel empati bir gelenek hâlini alsın diye
Bu yapay dillerin en bilineni Polonyalı Dr. Zamenhof ve ekibinin geliştirdiği “Esperanto”dur. J.M. Schleyer’in 1879’da geliştirdiği “Volapük”’, Fransız dilcisi L. de
Beaufront’unı “JdVyu”, “Universal” ve “Occidental” adlı diller de diğer yapma dillerdir. Ortadoğu halkları için Mehmet Muhiddin’in geliştirdiği yapma dil
10
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Hangi amaçla geliştirilirse geliştirilsin bir dilin hayatta kalması için içinde doğduğu toplumdaki insanların düşünce yapısını, bilinçaltını, kültürünü, inanışlarını,
davranışlarını, sevinç ve hüzünlerini, kısacası toplumu oluşturan bireylerin kendilerine has insani, ahlaki bütün hususiyetlerini yansıtması gerekmektedir.
Diğer bir deyişle, toplumları oluşturan insanlar, konuştukları dilde kendilerini görür ve onu benimserlerse o insanlar yaşadıkça dilleri de yaşar. Aksi durumda yapay
dillerde olduğu gibi, benimsenmeyen, özümsenmeyen, doğduğu toplumu yansıtmayan diller unutulmaya, ölmeye mahkumdur.
11
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Yeryüzündeki her varlıkta olduğu gibi dillerin de kendilerine has düzenleri ve işleyiş kanunları vardır. Milletin dil mantığı, kulak ve gırtlak yapısı, kullandığı alfabe vb.
Diller doğal varlıklar olduğu için kanunları da doğal süreçte kendiliğinden oluşur. Diğer bir ifadeyle, dillerdeki kurallar herhangi bir kural koyucunun rehberliği veya
Örneğin, Türkçedeki eklerin sözcüğün sonuna gelmesi, ünlü-ünsüz uyumları, söz diziminde temel unsurun tümcenin sonunda yer alması gibi özellikler, Türk milletinin dil
12
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Dil kendi kanunları içerisinde yaşayan canlı bir varlıktır. Canlıların ortak özelliklerinden olan doğma, büyüme, gelişme gibi özellikler dil için de geçerlidir. Nasıl ki
insanlar doğar, büyür ve ölürlerse dilde de bir kelime ihtiyaçtan ortaya çıkar, bir süre kullanılır ve belli bir süre sonra kullanımdan kalkabilir. Örneğin Eski Türkçede
Yalnız bu demek değildir ki şimdi kullandığımız kelimelerin hepsi bir gün tamamen unutulacak. Göktürk Yazıtları’nda geçen Türk kelimesi bugün olduğu gibi
Doğal gelişim ve değişim sürecinde diller birbirinden etkilenir. Bu etkilenme ek, kök veya sözcük boyutunda olabilmektedir. Ancak dilin kanunlarında ve
ezgisinde dikkate değer bir değişiklik olmamaktadır. Her dil ödünç aldığı ek veya sözcükleri kendi dil kanunları ve ezgisi içinde eritmektedir.
Dilin yalnız zamanla değil; bölgeye, etnik yapıya, coğrafyaya, kültüre, eğitime, konuşurlarının cinsiyetine göre de değişiklik göstermesi onun canlılığının
göstergelerindendir.
13
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Milleti millet yapan unsurların başında dil yer alır. Her milletin konuştuğu dil, kendi milletinin adıyla anılır: Türk-Türkçe
«Dil, bazı insanların veya zümrelerin değil, bütün bir milletin ortak malıdır… O yalnız, yaşayan neslin değil; ecdadın da torunların da üzerinde hakkı olan
derinliğine ve genişliğine bütün bir milletin malıdır, millet emanetidir, millet mirasıdır, millet istikbalidir.» (Muharrem Ergin)
Dil, sosyal yaşamda iletişimi sağlamak suretiyle milli kimliği ve milli kültürü de korur. Bir milletin dili; o milletin tarihi, kültürü, diğer bir deyişle kimliğidir, denilebilir. Bir
milleti millet yapan da şüphesiz öz kimliğidir. Bu nedenle dilini kaybeden milletin, öz kimliğini de kaybetmekten kurtulamayacağı açıktır. Tarihte, dilini kaybettiği için
kültürünü, millîliğini, hafızasını kaybeden, bu nedenle tarih sahnesinden silinen milletler azımsanmayacak kadar çoktur.
Bu nedenlerle ortak dil ve kültür sınırları ortadan kaldırarak milleti birleştirir, millî kimliği korur. İlk defa yurt dışına çıkan bir vatandaşın ilk iş olarak, kendi öz dilini
ve kültürünü paylaşan insanların yaşadığı eyalet, şehir, semt veya mahalleleri araması ve oralara yerleşmesi bu ihtiyaçtan ileri gelmektedir.
14
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Ergin (2013:5)’e göre dil, “Fertlerin üstünde bütün bir cemiyetin ortak malı olan ve bütün bir cemiyeti içine alan kuvvetli bir müessesedir. Cemiyetlerin en büyük
dayanağı dildir. Bir cemiyeti ayakta tutan bir cemiyetin varlığını sağlayan, devam ettiren, bir cemiyete sarsılmaz bir birlik yaratan müessese olarak dilin
Bir millet, bir devlet birçok kurum ve kuruluştan oluşmaktadır. Bütün bu kurumların eş güdüm içinde işlemesini sağlayan yegâne kurum dil kurumudur. Bu anlamda
15
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
7. Seslerden örülmüştür.
Kurumlar üstü millî bir kurum olarak önemli işlevler gören dilin malzemesi seslerdir. Sesler, bir milletin maddi manevi bütün nitelik ve isteklerini görülüp duyulabilir
kılan önemli bir sitemdir. Sesler yan yana gelerek hece ve sözcükleri, sözcükler sözcük gruplarını, sözcük veya sözcük grupları tümceleri, tümceler paragrafı,
paragraflar metinleri oluşturur. Bu anlamda dil, seslerden inşa edilmiş bir bina, bir yapıya benzer. Diğer bir deyişle dil, seslerden örülmüş sosyal bir müessesedir.
Sesler bazen tek başlarına, çoğu zaman da bir araya gelerek canlı cansız varlıkları, mefhumları ve durumları karşılayan dil unsurlarını meydana getirirler. Sesler
dilin malzemesidir, bu nedenle en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün dil birlikleri seslerden yapılır. Seslerden daha küçük bir gramer birliği yoktur. O hâlde ses
16
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Sesleri yazı dilinde karşılayan bu işaretlere harf denir. Verilen açıklamadan da anlaşılacağı üzere sesler kulağa hitap ederken harfler gözlere hitap etmektedir. Sesler
duyulan/işitilen anlamlı veya anlamsız dil birlikleri iken harfler görülebilen sembollerdir. Bir dildeki sesleri karşılayan harflerin hepsinin birden meydana getirdiği düzenli
Her milletin bir alfabesi bulunmaktadır. Türkçenin günümüzde kullanılan ve artık millî kabul edilen alfabesi Latin alfabesidir. Latin alfabesi, 29 harften oluşmaktadır.
Bu harflerin 8’i ünlü/vokal, 21’i ise ünsüz/konsonanttır. Türkler tarih boyunca, farklı alfabeler kullanmışlardır.
17
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Dilin kuralları ve yapısı; toplumun/milletin bilinçaltı, millî hafızası ile ilgili dizgeler bütününü ifade eder. Toplumu oluşturan fertler çoğu zaman kurallarını, yapısal
özelliklerini bilmediği sözcük ve sözcük gruplarıyla bildirişimde bulunur, yakın-uzak çevresiyle konuşur, meramını anlatır, anlar, anlaşılır. Henüz okul öncesi dönemde
bilinçaltına ilmek ilmek işlenen dilsel yapılar sayesinde fertler oldukça başarılı konuşmalar yaparlar. Bu yönüyle bilinçaltına, hafızaya işlenen dilsel yapılar, fertlerüstü
Sözcük çekimi ve türetimi eklerle yapılan Türkçede muazzam bir yapıya sahiptir. Türkçe ses sistemi bakımından aksamayan bir yapıya sahiptir. Türkçenin bu
aksamayan yapısı, istisnasının neredeyse olmayışı pek çok dilciyi kendine hayran bırakmaktadır.
18
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Yeryüzünde konuşulan dillerin ne zaman ve ne şekilde oluştuğu, insanların kullandığı ilk dilin hangi dil olduğu henüz açıklanabilmiş değildir. Dillerin doğuşu ile
ilgili herhangi bir kayıt tutulmadığı için dillerin nasıl ortaya çıktığı sorusu esrarını korumaya devam etmektedir. Bu nedenle dillerin doğuşu ile ilgili çok sayıda fikir ortaya
atılmıştır.
Dillerin kaynağı ve doğuşu ile ilgili iki temel teori bulunmaktadır. Bunlar “tek kaynak teorisi” ve “ çok kaynak teorisi”dir. Tek kaynak teorisine göre bütün doğal diller
“proto-world language” denilen tek bir dilden türemiştir (Demirci, 2014). Çoklu kaynak teorisine göre ise bütün diller aynı kökten/kaynaktan değil, farklı köklerden
gelmektedir.
19
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Dilbilim kaynaklarında, dil teorileri başlığı altında ele alınan bu teoriler şu şekildedir:
Güneş Dil Teorisi: Yeryüzündeki ilk dilin Türkçe olduğu, diğer bütün dillerin Türkçeden türediğini savunan teoridir. Teorinin ana düşüncesinde, Güneş’in bütün
varlıklara ışık ve hayat vericiliği vardır. Tıpkı bunun gibi bütün dillere hayat veren dil, Türk dilidir. Avusturyalı dilci Herman F. Kvegiç’in öne sürdüğü bu teori ülkemizde
bir dönem hararetle savunulsa da öne sürülen görüşlerin geçeği yansıtmadığı Türk Dilini Tetkik Cemiyeti tarafından ortaya konulmuştur.
Bow-bow (Yansıma) teorisi: Alman Max Miiller tarafından ortaya atılmıştır. İlk dilin yeryüzündeki yansıma seslerin taklit edilmesiyle oluştuğunu savunan teoridir.
Pooh-pooh (Ünlem) teorisi: Bu teoriye göre insanlar, ani gerçekleşen olay veya durumlar karşısındaki şaşkınlık, öfke, sevinme, üzülme, yorulma, rahatlama,
korkma, gibi istem dışı duygularını ifade eden sesler çıkarmışlardır. Teoriye göre, günümüzde ünlem olarak kabul ettiğimiz bu sesler tekrar edilerek sözcükler üretilmiş
Yo-ho-ho (İş) teorisi: İş teorisine göre ilk sözcükler, insanların birlikte bir işi yaparken, işe hep birlikte aynı anda hamle yapmak için çıkardıkları ortak seslerden
oluşmuştur. Yani ilk dilin iş yaparken oluştuğunu savunmaktadır. Bu teoriye göre ilk olarak fiiller daha sonra isimler oluşmuştur.
La-la (Müzik) teorisi: Yeryüzündeki ilk dilin doğadaki müzikal seslerin taklit edilmesiyle oluştuğunu savunan teoridir.
Jest-Mimik teorisi: Bu teori, dilin temelini ses, mimik ve jestlerin oluşturduğunu savunur. Teoriyi savunanlar çocukları örnek göstererek şöyle derler: “Çocuklar
isteklerini önce mimiklerle, jestlerle ifade ederler. Daha sonra yavaş yavaş kelimeleri kullanmaya yönelirler.”
20
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Yeryüzündeki bütün diller, her milletin kendi içinde yaptığı, doğal süreç içerisinde aynı paydada farkında olmadan buluştuğu gizli anlaşma ve sözleşmelerin
ürünüdür. Canlı ve cansız varlıkları, mefhum ve hareketleri karşılayan sözcükler üzerinde, sözcüklerin birbiriyle münasebetleri ve fikirleri anlatmak için yapılan sözcük
sırası üzerinde bir toplumun/milletin bütün fertleri sanki gizli anlaşmalar, sözleşmeler yapmış durumdadırlar. Bu nedenle bir toplumdaki bütün fertler aynı varlığı,
21
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ
Örneğin Türk milleti masaya masa, kaleme kalem, suya su demek için adeta sözleşmiştir. Olağan şekilde, dilin doğal gelişimi sürecinde kendiliğinden
gerçekleşen bu sözleşmeyi her millet kendine göre ayrı ayrı yapmış bu sayede her milletin ayrı dili oluşmuştur. Örneğin içmek için kullanılan doğal maddeye Türkler
su, İngilizler water, Farslar ab/av, Araplar mâ’ demişlerdir. Aynı şekilde yerdeki sert madde için Türkler taş, Farslar seng, Araplar hacer, İngilizler stone demişlerdir.
Türkler yeşil, odunsu bitkiye ağaç, Araplar şecer, Farslar dıraht, İngilizler tree, Fransızlar arbre, Almanlar baum demektedirler. Bu gizli sözleşme, dili oluşturan bütün ek
ve sözcükler için her millet için ayrı ayrı olarak dilin doğal gelişim süreci içerisinde oluşmuştur.
22
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
2. İLETİŞİM TÜRLERİ
İletişim Türleri
Farklı şekil ve ölçütlere göre iletişim türleri sınıflandırılabilmektedir. Düzeye göre iletişim türleri; kişisel ve kişilerarası düzey, gruplar arası düzey, toplumsal düzey
şeklinde sınıflandırılabilirken iletişimde kullanılan araç ve teknolojiye göre bu türler, görsel, işitsel, görsel ve işitsel türler, kablolu, kablosuz iletişim olarak ele
alınabilmektedir. Biz burada bildirişimde yaygın olarak kullanılan iletişim türlerine kısaca değineceğiz. Alan uzmanları bildirişimde kullanılan kodlama ve kod açma
23
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
2.1. SÖZLÜ İLETİŞİM
a) Sözlü iletişim
Fertlerin birbiriyle konuşma dilini kullanarak gerçekleştirdiği iletişim türüdür. Konuşma yetisine sahip olan fertlerin meslek ve özel hayatlarında en yoğun
başvurdukları iletişim biçimi sözlü iletişimdir. Bu anlamda sözlü iletişim/konuşma dili toplumsal yapının temelini oluşturmakta, fert ve toplum için hayati işlevler
görmektedir.
Yapılan araştırmalar fertlerin günlük aktif yaşamlarında en sık (%75) başvurdukları iletişim türünün sözlü iletişim olduğunu ortaya koymaktadır. Sözlü iletişimde
sözcükler ve sözcüklerin ifade edilmesi bildirişimin sağlıklı gerçekleşmesi büyük önem taşımaktadır. Sözcüklerin doğru ve etkili kullanılmasında seslerin telaffuz edilme
durumları önem arz etmektedir. Bu anlamda konuşmada vurgu ton, ritm, şiddet, hız gibi sessel özelliklere dikkat etmek gerekmektedir.
24
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
2.2. SÖZSÜZ İLETİŞİM
b) Sözsüz iletişim
İletişim denince akla çoğu zaman sözlü ve yazılı bildirişim gelse de sözcüklerin kullanılmadığı özel bir iletişim türü de bulunmaktadır. Sözsüz iletişim olarak bilinen bu
iletişim biçiminde sözlerin yerini beden hareketleri, yani jest ve mimikler almaktadır. Sözlü iletişim türünde de jest ve mimikler verilmek istenen mesajın daha iyi
anlaşılmasına önemli katkı sunmaktadır. Bu anlamda sözsüz iletişimin sözlü iletişimin etkililiğini artıran, sözlü iletişime katkı sunan bir özellik taşıdığı da söylenebilir.
25
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
2.2. SÖZSÜZ İLETİŞİM
Sözsüz iletişim, konuşma ve işitme yetisine sahip olamayan fertlerin en önemli bildirişim yöntemidir. Bu nedenle sözsüz iletişim becerisinin fertlere kazandırılması
için açılan, beden dili eğitimini veren kurslar, önemli sosyal bir işlevi de yerine getirmektedir. Beden dilinde önemli yer tutan davranış, jest ve mimikler duygu ve
düşüncelerin dışa vurumunun somut göstergeleridir. Bu noktada kişinin kendi bedenini tanıması, onun dış dünyaya tepki veriş biçimini anlamaya çalışması, önce
kendi kendisiyle daha sonra çevresiyle sağlıklı bir iletişim kurması açısından oldukça önemlidir (Temizyürek, Erdem ve Temizkan, 2014:22).
Yapılan araştırmalar beden dilinin iletişimde %60, sözcüklerin %10, ses tonunun ise %30 oranında etkili olduğunu göstermektedir (Altıntaş ve Çamur, 2004:55).
26
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
2.3. YAZILI İLETİŞİM
c) Yazılı iletişim
Yazı yoluyla iletişim de tıpkı sözlü ve sözsüz iletişim gibi fikirlerin, duyguların, bilgilerin aktarılmasında tercih edilen bir bildirişim yoludur. Yazılı iletişim, mesajların,
bilgi ve deneyimlerin, duygu ve düşüncelerin karşı tarafa yazı dili kullanılarak aktarıldığı bir iletişim biçimidir. Yazılı iletişimi Gündüz ve Şimşek (2011, s.17); hem bir
düşünme aracı hem de düşünceleri, duyguları, hayalleri ve izlenimleri başkalarına aktarmak, bunları en iyi şekilde ifade edebilmek için bir takım sembol ve işaretleri
27
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3. YAZI DİLİ VE ÖZELLİKLERİ
Bir anlatma becerisi olarak yazılı bildirişim, insanoğlunun binlerce yıldır kullandığı en önemli iletişim araçlarındandır. İnsanlar yazı sayesinde medeniyetlere
önemli katkılar sağlamışlardır. Bilgi ve kültür aktarımının daha pratik ve kalıcı olması, yazının sağladığı önemli katkılardandır. Bu katkı ancak amacına ve türüne
Diğer becerilerin yanı sıra yazma becerisi, toplumları oluşturan geniş halk kitlelerine kazandırılması gereken önemli bir nitelik olmakla birlikte, bunun milletlerin
kalkınmasında önemli bir itici güç olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle bireylerin yazma ihtiyaçlarının doğru ve yeterli düzeyde karşılanmasında, okul yıllarında
28
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3. YAZI DİLİ VE ÖZELLİKLERİ
Yazma; öğrencinin öğrenme, düşünme, anlama, iletişim kurma duyguları aktarma gibi becerilerine de doğrudan katkı sağlamaktadır. Zihinsel süreçlerin
harekete geçirilmesini, düzenlenmesini, cümlelere aktarılmasını, böylece iletişim kurulmasını kolaylaştırır. Yazma, düşüncelerin kâğıt üzerine dökülerek
Pilancı (2003) yazılı anlatımın, yakınlarımızla iletişim kurmak için “kişisel”; insanları bilgilendirmek, aydınlatmak, onlara yön gösterip aynı amaçlar doğrultusunda
hareket etmelerini sağlamak için “toplumsal”; meslekî hayatta başarılı olmakta yazma zorunluluğu olduğu için “uğraşısal” bir ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır.
29
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3. YAZI DİLİ VE ÖZELLİKLERİ
Yazma ihtiyacını ve sebebini tespit etmeye yönelik yabancı yazarlara yöneltilen “Niçin yazıyorsunuz?” sorusuna, yazarların verdikleri cevaplar da yazmanın
insanoğlu için ne denli büyük bir ihtiyaç olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Bu soruya Jacgues Duchateau, “İnsan kendinden bahsetmek, dünyadan söz açmak istiyor.” diyerek cevap verirken Pierre Hulin, “Ben varlığımı duymak için
yazıyorum.”, Francoise Emmanuel Sauron ise, “Yazmak, duygularımı ve yaşadığımı göstermektedir.” cevabını vermiştir.
Aynı soruya Eric Westphal, “Yazıyorum çünkü bu, kendimi anlatmamın en doğal biçimi. Hepimiz şu ya da bu yoldan kendimizi anlatmak gereği duyarız. Bir
şeyden, bir sıkıntıdan, bir sorundan kendimi kurtarmak için yazıyorum. Yazıyorum çünkü bir şey söylemem gerek, bunu başkalarıyla paylaşmam gerek.” karşılığını
30
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3. YAZI DİLİ VE ÖZELLİKLERİ
“Yazı, düşünceyi tespit etmek suretiyle, sözden daha çok fikrî çalışmaya yardım eder. Konuşmada fikir her an uçar. Yazı, düşünceyi başka mekân ve zamana
taşımak suretiyle, hakikatlerin keşfi için lazım bir şart olan, ayrı kafaların aynı mevzu üzerinde karşılaşmasını sağlar. Yazar zaman ve mekân içinde, çok geniş bir
“Söz uçar, yazı kalır; hatırda kalmaz, satırda kalır”, “Kaydetmeyen kaybeder.” gibi sözler de yazmanın bu önemini anlatmak için söylenmiş olsa gerek (Kardaş,
2016:19-23).
31
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.1.YAZI
Yazı; konuşma dışında iletişim imkânı sağlayan, belli manalara sahip işaret ve şekillerden meydana gelmiş, insan gözüne hitap eden bir ifade vasıtasıdır (MEB [Millî
Eğitim Bakanlığı], 2012, s.2).
Yazı, duygu ve düşünceleri başkalarına iletmek için herhangi bir madde üzerine çizerek veya kazıyarak gösterilen şekil ve işaretlerdir (Uslay, 1975).
Dil, bir semboller sistemidir. Yazı da bu semboller sisteminin sembolleridir (Morris, 2000).
Yazı; “ağızdan çıkan seslerin, yani sözcüklerin gözle görülebilen ve bazen de el ile dokunulabilen işaretler hâlinde biçimlendirilmesidir. Daha geniş tanımıyla yazı,
kulak ve jest yardımı olmaksızın belirli değerdeki şekillerin aracılığıyla dilin anlatımını mümkün kılan yegâne araçtır (Kılıç, 2009, s.123).
Yazı; ses ve sözcüklerin gözle görülen ve elle dokunulabilen işaretler hâline getirilmesidir (Bafra, 1995).
İnsanoğlunun duygu ve düşüncelerini ifade etmek amacıyla dildeki sesleri karşılayan simgeleri bulmasıyla oluşan anlatım aracına yazı denir (Feder ve Majnemer,
2007).
Yazı kavramı daha çok simgesel işaretler olarak belirginleşirken yazma eylemi ve yazı dili yazının gelişim sürecinde ortaya çıkan daha karmaşık ve üst düzey
etkinliklerdir. Yazının tarihî seyri gözden geçirildiğinde yazının ortaya çıkışının medeniyetin gelişimi açısından devrim niteliğinde bir adım olduğu anlaşılmaktadır.
32
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.2. YAZININ İCADI
Yerleşik medeniyetlerin ilk örneklerinin, Ön Asya’da nehir kenarlarında ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Kınal, (1969) bu medeniyetlerin Mezopotamya, Mısır ve
Anadolu olduğunu ve Mezopotamya kültüründe hiyeroglif ve çivi yazısı, Mısır kültüründe ise hiyeroglif yazısı kullanıldığını belirtmiştir. Akbaşak, (2013) ise
Mezopotamya kültür bölgesinde kil tabletler, Mısır’da papirüs ve Çin’de kemik ve kaplumbağa kemikleri gibi nesnelerin üzerine yazılar yazıldığını vurgulamıştır. Her iki
açıklamaya göre de yazının ilk olarak Ön Asya uygarlıklarında bulunduğu sonucu çıkarılabilir.
Yazının doğuşuyla ilgili iki farklı yaklaşım vardır. Bunlardan ilki yazının tek bir kaynaktan ve bir yerde doğduğu; diğeri ise yazının, birbirine yakın zamanlarda ancak
33
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.2. YAZININ İCADI
Yazının icadı MÖ 3200’lü yıllarda Mezopotamya’da Sümerlilere dayanır. Çivi yazısı denilen bu yazı çeşidi MS 70’lere kadar geçerliliğini korumuştur (Kramer, 1999).
Bunu, yazının şekle dönüşmesi, fikir yazısı başka bir ifadeyle resim yazısı ve fikir yazısından heceye geçilmesi süreçleri takip etmiştir (Alkım, 1991).
MÖ 3000’lere kadar uzanan geçmişiyle Mısır’da kullanılan hiyeroglif yazısı daha sonraları Anadolu’da genişletilerek kullanılmıştır (Özkaral, 2015). Sümerliler tarafından
icat edilen çivi yazısı Mısırlılar tarafından geliştirilen Hiyeroglifler ile birleştirilerek Asur, Babil ve Akadlar tarafından kullanılmaya devam edilmiştir.
Günümüz alfabesi ise Fenikelilerin Sümer yazısı üzerine şekillendirdikleri Fenike alfabesine dayanmaktadır. Fenike alfabesine Yunanlıların sesli harfleri eklemesi
günümüz Latin alfabesinin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır (Demir ve Yılmaz, 2014).
34
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.3. ÇAĞDAŞ YAZI SİSTEMİNİN OLUŞUM AŞAMALARINDA KULLANILAN YAZI ŞEKİLLERİ
Çağdaş yazı sisteminin oluşum aşamalarında kullanılan yazı şekilleri şu şekilde sıralanabilir:
Sesli sessiz 20-40 harften meydana gelen (alfabe) yazıları (MEB, 2012, s.2).
35
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.4. YAZMA
Gündüz ve Şimşek (2012) yazmayı, “konuşma gibi başkalarıyla iletişim kurma ve kendini tanıtma yolu” olarak tanımlamakta ve iletişim aracı olarak
nitelendirmektedir.
Özbay (2007) yazmayı dilin anlatım yönü olarak tanımlamakta; yazma ve yazı kavramlarını aynı kavram alanı içinde değerlendirerek yazıyı, insanların iletişim kurmak
için kullandıkları dil sisteminin belirli işaretlerle başka bir sistem aracılığıyla ortaya konulması ve sözün resmedilmesi şeklinde açıklamaktadır. Bu tanımda yazı ve
Sever (1988) yazmanın; düşüncelerin, duyguların, tasarlananların ve yaşanılanların yazıyla anlatımı, başkalarıyla iletişim kurma ve bireylerin yaşam deneyimlerini
paylaşma yolu olarak tanımlamaktadır. Sever, iletişim bağlamında bir tanım yaparak yazmayı iletişimin vasıtası olarak nitelendirmiştir.
Zorbaz’a (2014,s. 109) göre “Yazma ya da yazılı anlatım; zihinde yapılandırılmış duygu, düşünce ve bilgilerin düzenlenip anlamlı bir yapı hâline getirilerek birtakım
Zorbaz’ın tanımına benzer bir tanım da Yaman (2008) tarafından yapılmıştır. Ona göre yazma; düşünülen, duyulan, görülen, hayal edilen ve hissedilenlerin birtakım
36
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.4. YAZMA
Yazma eyleminin tanımları incelendiğinde yazmanın bir iletişim aracı olarak nitelendirildiği ve yazı ile yazma eyleminin aynı anlam dünyasında değerlendirildiği
görülmektedir. Oysa yazı tek tek seslerin fiziksel gösterimini ifade ederken özel; bütün dillerin görsel boyutunu temsil ederken genel anlamıyla yazma eyleminden
Yazma eylemi ise yazıyı uygulamaya dökme veya yazıyı bir etkinlik olarak gerçekleştirme, başka bir ifadeyle yazı yazma işidir. Bu bağlamda Vardar (1982, s. 60)
“Doğal dile dayalı iletişimde kullanılan araçlardan biri olan yazma, sözlü iletişim aracı olan dili, yazı denilen görsel ve tek boyutlu bir dizgeye aktarma eylemidir.”
tanımıyla yazı ile yazma eyleminin arasındaki farkı ortaya koymuştur. Aslında bu tanımla yazmanın yazının bir sonraki safhası olduğu da açıklanmış olmaktadır.
37
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.5. YAZI DİLİ
Türk Dil Kurumu (TDK, 2005, s. 2154) sözlüğünde yazı dili, “Bir ülkede konuşulan ağızlardan birinin yazılı anlatımlar için kabul edilmiş biçimi, ölçünlü dil, standart dil.”
olarak tanımlanmıştır.
Bu tanıma benzer bir tanım da Karaağaç, tarafından yapılmış ve yazı dili sosyal bir varlık olan toplumun yapısal bir gerekliliği olarak ifade edilmiştir: “Toprağı,
bayrağı, asker gücü ve alfabesi olan lehçeye yazı dili denir.(…) Yazı dili hâline geliş; dilin kendi yapısından değil, dil topluluğunun sosyal ve tarihsel boyutlarından
Bir milletin kullandığı lehçenin devlet olma süreciyle birlikte yazı dili hâline geldiği ifade edilen bu tanımla yazı dilinin siyasi bir özellik de taşıdığı ortaya konulmaktadır.
Ergin (2002) yazı dilini konuşma diliyle karşılaştırarak açıklamıştır. Ona göre bir dilin iki yönü vardır. Biri konuşma dili, diğeri yazı dilidir. Konuşma dili insanların bir
bağlamda karşılıklı ve sesli olarak görüştükleri, yani konuşurken kullandıkları dildir. Yazı dili ise insanların söylemek istediklerini yazı ile anlattıkları dildir. (…) Yazı dili
kitaplarda, dergilerde kullanılan kültür ve edebiyat dilidir. Yazı dili ifade edilenin doğru anlaşılması için düşünülerek ve dilin kurallarına bağlı kalınarak kullanılan dildir.
Ergin’in tanımında yazı diliyle edebiyat dilinin birlikte değerlendirildiği görülmektedir. Oysa edebiyat dilinin, yazı dilinin çeşitlenmesiyle beliren dil türleri içerisinde
38
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.5. YAZI DİLİ
Aksan (2007, s.86) yazı diline iki farklı yorum getirmiştir. Birinci bakış açısına göre yazı dili kendine özgü nitelikleri dikkate alınmadığında konuşma dilinin yazıya
geçirilmiş biçimidir. Bu görüş yazı ile yazı dili sınırının çizilmediği tanımları hatırlatmaktadır ve yazı tanımıyla yazı dili tanımını aynı anlam dünyasında değerlendirmenin
bir sonucudur. İkinci bakış açısına göre ise yazı dili; geleneği, kendine has kuralları ve biçimi olan bir dildir. Aksan’a göre bir lehçeye dayanan ortak dilin
yazışmalarda kullanılması, okul kitaplarının, bilim ve sanat eserlerinin onunla yazılması sonucunda ortaya çıkan dile yazı dili denilmektedir.
İkinci görüşte yazı dili kendi sınırları içinde değerlendirilmekte ve uzun bir zamanı içine alan gelişim süreci sonucunda ortaya çıkan ve belirli özellikleri içinde
39
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI
Konuşma dili sese, yazı dili harfe dayanır. Konuşma dilinin aracı ses organları, yazı dilinin aracı kalem, bilgisayar ve benzeri araçlardır. Bu açıklamaya göre yazı dilinin
araçları yüzyıllar içinde değişiklik göstermektedir. Sözlü dil konuşma ve işitmeye, yazı dili yazma ve konuşmaya bağlıdır.
Konuşma dili daha samimi, yazı dili ise daha resmîdir. Konuşma dilinde günlük dil; yazı dilinde kitap dili, edebî dil esastır. Konuşma dilinin daha samimi oluşu
tartışılabilir çünkü aynı samimiyet yazı dilinde de bulunabilir. Böyle bir sınırlandırma doğru olmayacaktır. Ayrıca yazı dilinin edebî dil olarak nitelendirilmesi de edebî
dilin yazı dili içerisinde gelişen dil türlerinden biri olması bakımından isabetli bir tespit değildir.
Konuşma dilinde öznellik başka bir ifadeyle subjektiflik, yazı dilinde ise objektiflik esastır. Ama günümüzde konuşma dili düşünüldüğünde bir konferansta veya
seminerde konuşulan dilin öznellik taşıdığını iddia etmek ve böyle bir genelleme yapmak da doğru olmayacaktır.
40
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI
Yazı dili görsel izlenimlere dayalıdır ve kalıcılık bakımından işitsel izlenimlerin yerini almaktadır. Konuşma kulağa yönelik bir iletişim aracıdır, yazı dili ise grafiksel olarak
yazılmış ve okunma amacına dönük bir iletişim türüdür. Konuşma dilinde gerçek bir alıcı vardır ve alıcıyla iletiyi gönderen aynı bağlamdadır. Yazı dilinde alıcı ve
göndericinin beklentilerinin uygunluğu net değildir. Buradaki açıklama aslında konuşma ve yazı dilinin bir muhatap gerektirdiği gerçeğini de vurgulamaktadır.
Konuşma dili insan hafızasının bellekte tutma süresiyle sınırlı, yazı dili ise kayıt altına alındığı için daha kalıcıdır. Yazı dilinin kalıcılığı aslında onun ortaya çıkış
gerekçelerinin en önemlisidir. Zira yazı dili, dilin ses boyutunu kayıt altına alma ve insan düşüncesinin kalıcılığını artırma amaçlarına dayalıdır.
Konuşma dilinde yöresel ağız özellikleri görülürken yazı dilinde belirli kurallar vardır. Buradaki ifade yazı dilinin oluşum sürecini belirtmekte ve yazı dilinin ağızların bir üst
41
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI
Konuşma dili, etkisi insan hafızasının hatırlama yeterliliğiyle sınırlıdır; yazı dilinde ise kalıcılık yazının okunabilirliği ile doğru orantılıdır. Bu ifade teknolojideki gelişmelerle
birlikte etkisini yitirmektedir. Çünkü bir konuşma kaydedilerek daha sonraki yıllarda tekrar dinlenebilir. Bu yönüyle konuşma dilinin etkisinin sınırlı olduğunu ifade etmek
isabetli olmayabilir.
Konuşma dili bir konuşma ortamında ve anlık olarak ortaya çıkar, yazı dili ise planlı ve kasıtlı eylemler sonucunda oluşturulur. Yazı dilinin öncesi ve sonrası vardır.
Konuşma dilinde de kasıtlı ve planlı eylemler görülebilir. Dolayısıyla böyle bir genelleme doğru olmayacaktır. Planlı konuşmanın öncesi ve sonrasındaki süreç de göz
ardı edilmemelidir.
Konuşma dili anında cevap verilip düzeltilebilir; yazı dili ise anında cevap verilip düzeltilemez, sonradan düzeltilir. Başka bir ifadeyle yazı diline yönelik düzeltmeler
yazının alıcıya ulaşması sonrasında yapılabilir. Yine yazı dilinde yazarın yazısını oluşturma sürecinde yeterli zamanı vardır ve bu sürede de yazısında düzeltmeler veya
yazısına eklemeler yapabilir. Konuşma dilinde konuşan kişinin hazırlıksız konuşmalarda kendi konuşmasını düzeltme imkânı yoktur ancak muhatabın konuşan kişinin
42
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI
Konuşma dili daha kuralsız, yazı dili daha kurallıdır. Konuşma dilinin kuralsız olduğu görüşü dilbilim kuramlarının ortaya koyduğu görüşe ve yazı dilinin oluşum sürecine
göre yanlışlanabilir. Yapısalcı dilbilim kuramında dilin bir sistem olduğu ifade edilmektedir. Dil sisteminin ses boyutunun sistemsiz veya kuralsız olduğunu söylemek
doğru olmayacaktır. Ayrıca yazı dili, dilin ses boyutunun resmî olan yazıya dayalı olarak ortaya çıkmıştır. Ancak buradaki kuraldan kasıt noktalama işaretlerinin
Konuşma dilinde kısmi olarak kontrolsüzlük vardır ve kurallar delinmeye çalışılır. Yazı dili ise daha kontrollüdür ve buradaki kurallar korunur. Konuşma dilinin kontrolü,
anlık ve onu ortaya koyan bireyin düşünme becerisiyle sınırlıdır. Bu durum kontrolsüzlük olarak yorumlanabilir. Yazı dilinde de kontrolsüz durumlar ortaya çıkabilir.
Konuşma dilinde değişim daha hızlı görülür ve yanlışların düzletilmesi sınırlıdır; yazı dilinde ise değişim daha yavaş ancak dil yanlışlarının düzletilmesi sınırsızdır.
43
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI
Konuşma dilinde söz dizimi gelişigüzel, yazı dilinde söz dizimi kurallıdır. Konuşma dilinde cümleler daha kısa yazı dilinde ise daha uzundur. Dil bir sistem ise bu sistemin
ses boyutunda söz diziminin gelişigüzel olduğunu ifade etmek isabetli olmayacaktır. Bu ifade konuşma dilinin ve yazı dilinin söz dizimi bakımından kendine has
özellikler gösterdiği şeklinde düzletilebilir. Yine konuşma dilindeki cümle nitelikleri konuşan kişiye bağlı olarak uzunluk veya kısalık bakımından değişiklik gösterebilir.
Konuşma dili sınırlı sayıda, yazı dili sınırsız sayıda insana ulaşır. Konuşma dilinin yayılma alanı daha dar, yazı dilinin yayılma alanı daha geniştir. Yukarıda ifade edildiği
gibi teknolojideki gelişmeler konuşma dilinin sınırlılığını ortadan kaldırmış hatta yazı ile aynı konuma gelmesini sağlamıştır. Yine konuşma dilinin teknolojik olanaklarla
Konuşma dili, dışa dönük ve canlı; yazı dili içe dönük ve cansızdır. Yazı dilinin konuşma dilinin yansıması olduğu fikri bu ifadeyi doğrulamaktadır.
44
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI
Konuşma dili erken etkilenir ve kolay değişir, yazı dili geç etkilenir ve zor değişir. Yazı dilindeki değişimler ve etkilenmeler uzun bir süreçte gerçekleştiği için böyle bir
genelleme yapılmıştır.
Konuşma dili herkesin bildiği dil birimlerini içerir, yazı dilinde bilimsel terimler daha fazladır. Buradaki ifade de konuşma dili ve yazı dilinin kullanım amacı
doğrultusunda veya konuşmayı gerçekleştiren bireylerin kişilik ve eğitimlerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Konuşma dilinde sesler bireylerin ses özelliklerini yansıtır ve bireye özel bir kullanım ortaya çıkar. Yazı dilinde ise seslerin ortak gösterimi vardır ve bu gösterim bütün
bireyler için aynıdır. Bu anlamda yazı dili genel, konuşma dili özel bir kullanımdır.
Yazı dilinde içinde bulunulan zamanda dil birimlerinin en yaygınları kullanılır ve genel geçer dil kalıpları yazı dilinin özelliklerindendir. Yazı dilinde geçmişte kullanılmış
ancak içinde bulunulan anda kullanımı sınırlı olan dil birimleri de görülebilir. Konuşma dili, bu anlamda daha sınırlı bir dil kullanım özelliği gösterir.
45
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI
Konuşma dilinde vurgu, tonlama, ezgi, jest ve mimikler başka bir ifadeyle beden dili kullanılır. Yazı dilinde ise vurgu; tonlama, ezgi ve mimikler noktalama işaretleri ve
özel yazımlarla bir nebze olsun yansıtılmaya çalışılır ancak burada konuşma dili yazı dilinin önüne geçer.
Konuşma dilindeki kolaylıklar yazı dilinde, yazı dilindeki kolaylıklar da konuşma dilinde olmayabilir ve yazı dili hiçbir zaman konuşma dilindeki her şeyi tam anlamıyla
yansıtamayabilir. Bu genelleme bireysel dil kullanımıyla yanlışlanabilir ancak yazı dilinin konuşma diline göre ifade gücünün daha sınırlı olduğu açıktır.
Yazılı dilde alıcı konumundaki okuyucu istediği yazıyı okuyabilir, istemediğini okumayabilir. Ancak konuşma dilinde alıcının yani dinleyicinin seçim şansı sınırlıdır.
46
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI
Gerek yukarıdaki açıklamalar gerekse yapılan araştırma sonucunda yazı dilinin genel bir özellik yansıttığı, dilin kalıplaşmış olduğu ve sözlüğünde bulunan dil
birimlerini kullandığı ifade edilebilir. Buna göre Saussure’ın yapısalcı dilbilim kuramında yer verdiği dil ve söz ayrımında yazı dilinin, dil tarafında yer aldığı söylenebilir.
Bu karşıtlıkta konuşma dili daha öznel ve içe dönük olduğu için bireysel dil kullanımını belirten söz ile nitelendirilebilecek özellikler gösterdiği bir gerçektir.
47
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
SONUÇ
Yazı dili, bir toplumun geçmişten bugüne getirdiği dil birikiminin ideal formudur ve bu form temsilcisi olduğu kültürün ve dilin özelliklerini yansıtır. Yazı dili, toplumu
birleştiren ve onun devamını sağlayan bir görev üstlenir. Bu görev ona iletişim yetkinliği ve doğal süreçte diğer dil varyantları karşısında öne çıkması, diğer dil
varyantlarını da kapsaması bakımdan verilir. Buna toplumda hâkim olan gücün, baskın dil varyantını seçimi de eklenebilir.
Yazı dili; yazıyı, yazma eylemlerini içeren ve bu eylemler sonucunda oluşan karmaşık etkinlikler ve kurallar bütünüdür. Yazı dili, anlatımın kalıcı hâle getirilmesi, insanın
kendini ifade etmesi, ona sınırları ve zamanı aşma imkânı vermesi noktasında işlevseldir. Zaten ortaya çıkışı da bundan kaynaklanır. Kısaca yazı dili, medeniyetin
oluşmasında ve medeniyetin oluşum sürecinde ortaya çıkan, bir toplumun kültürel birikimini ve bunların dil ile aktarımını sesten şekle taşıyan etkinlikleri kapsayan en
48
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
HAFTALIK
HAFTALIK KONUKONUDEĞERLENDİRME
DEĞERLENDİRME SORULARI
SORULARI
49
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ORTAK DERSLER TD I DERS NOTU / AKUZEM
HAFTALIK KONU DEĞERLENDİRME SORULARI
«Güneş»e niçin güneş, «deniz»e niçin deniz dendiğini açıklayamamamızın sebebi dilin hangi özelliğinden ileri gelmektedir?
a) Temelinin bilinmeyen zamanda atılmasından
b) Gizli anlaşma ve sözleşmeler sistemi olmasından
6.
c) Kendine has kuralları olmasından
d) Sesler sistemi olmasından
e) Doğal bir araç olmasından
8.
50
KAYNAKÇA
51
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
KAYNAKÇA
Kıran, Z., Kıran, A. (2006). Dilbilime giriş. (3. Baskı), Ankara: Seçkin Yayınları.
Korkmaz, Z. (2005). Türk dili üzerine araştırmalar C.I, Ankara: TDK Yayınları.
Kramer, S. N., (1999). Tarih Sümer’de başlar. (çev. Kayukan, H.). İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Kuran, Z., Kıran, A., (2006). Dilbilime giriş. Ankara: Seçkin Yayınları.
Kükey, M. (2003). Türkçenin dilbilgisi 1, (1. Baskı), Samsun: Cem Ofset.
Macit, M., Cavkaytar, S. (Ed.). (2012). Türk dili- 1. (1.Baskı). Eskişehir: T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını.
MEB, (2012). Grafik ve fotoğraf- temel yazı. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları.
Morris, Ron N., (2000), Forensic handwriting ıdentification, Great Britian: Academic Press.
Özbay, M. (2007) Türkçe özel öğretim yöntemleri II. (2.baskı), Ankara: Öncü Yayınevi.
Ruhlen, M., (2006). Dilin kökeni -ana dilin evriminin izinde. (çev. Ulutaş, İ.), Ankara: Hece Yayınları.
Temizyürek, F., Erdem, İ., Temizkan, M. (2014). Konuşma eğitimi, sözlü anlatım. (5. Baskı), Ankara: Pegem Akademi.
Türk Dil Kurumu, (2005). Türkçe sözlük. (10. Baskı), Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
User, A. Ş., (2006). Başlangıcından günümüze Türk yazı sistemleri. (1. Baskı), Ankara: Bilge Kültür Sanat Yayınları.
Ünalan, Ş. (2005). Dil ve kültür. (3. Baskı). Ankara: Nobel Yayınları.
Yaman, E., (2013). Türkiye Türkçesinde güncel söyleyiş sorunları ve dil yanlışları. Türk Dili Dergisi, 735, 67-73.
Zorbaz, K. Z., (2014). Yazma eğitimi. (1. Baskı). Yeni gelişmeler ışığında Türkçe öğretimi (s.109-147) içinde, (Ed. Yılmaz, M.), Ankara: Pegem Akademi.
52
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM