You are on page 1of 52

T.C.

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ
Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKUZEM)
ORTAK DERSLER

TÜRK DİLİ I
DERS NOTU

Konu
Hafta 1 Dönem GÜZ Öğretim Elemanı Arş. Gör. Dr. Bilal ŞİMŞEK

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM


DERSİN KAPSAMI

1. DİL NEDİR?

1.1. Dil
1.1.1. Dilin Özellikleri

2. İLETİŞİM TÜRLERİ

2.1. Sözlü İletişim


2.2. Sözsüz İletişim
2.3. Yazılı İletişim

3. YAZI DİLİ VE ÖZELLİKLERİ


3.1. Yazı
3.2. Yazının İcadı
3.3. Çağdaş Yazı Sisteminin Oluşum Aşamalarında Kullanılan Yazı Şekilleri
3.4. Yazma
3.5. Yazı Dili
3.6. Yazı Dili-Konuşma Dili Karşılaştırması

2
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1. DİL NEDİR?- 1.1. DİL

Dil, en basit tanımıyla insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir iletişim aracıdır.

«İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan. Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve

söz dizimi. Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı.» (Türkçe Sözlük, TDK)

Değişik bakış açılarıyla birbirinden az çok farklılıklar içeren dil tanımları vardır ancak dili bütün özellikleriyle ifade eden bir tanım yapmak zordur. Muharrem Ergin’in

dil tanımı, yapılan diğer tanımlara göre daha kapsamlıdır: Bu tanıma göre dil:

«İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta; kendine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeye

zamanlarda atılmış bir gizli anlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimai bir müessesedir.»

3
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

Tanımda zikredilen başlıca özellikler şu şekildedir:

Dil;

Kişiler arası anlaşmayı/iletişimi sağlar.

Tabiî/doğal bir vasıtadır.

Kendine has kanunları vardır.

Yaşayan ve gelişen canlı bir varlıktır.

Milleti birleştirir ve korur.

Milletin ortak malıdır.

Sosyal bir kurumdur.

Seslerden örülmüştür.

Muazzam, kusursuz bir yapıdır.

Temeli bilinmeyen zamanlarda atılmıştır.

Gizli anlaşma ve sözleşmeler sistemidir.

4
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

1. Dil, kişiler arası iletişimi (anlaşmayı) sağlar.

Dilin birinci ve asıl işlevi anlaşma aracı olmasıdır.

İnsanoğlunun en önemli vasıf ve ihtiyaçlarından biri yakın-uzak çevresi ile iletişim kurmasıdır. İnsanlar aynı mekânda uzun süre kalsalar bile duygu ve düşüncelerini

belirtmedikleri zaman aralarında iletişim sağlanamaz. Duygular, düşünceler, istekler ancak açığa vurulmak suretiyle başkalarına taşınabilir. Bu nedenledir ki dilin

önemli görev veya fonksiyonlarının başında kişiler arası iletişimi sağlaması gelmektedir. Kişiler arası iletişimin sağlıklı gerçekleşmesi büyük ölçüde iletişim kuran

bireylerin içten, samimi, ölçülü, düzeyli davranmasına bağlıdır.

Türkçe Sözlük’te (2005) iletişim, “Duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme, komünikasyon.”

şeklinde açıklanmaktadır.

5
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

İnsanlar duygularını, fikirlerini, bilgilerini, tecrübelerini, arzularını, buluşlarını, hükümlerini, sanatsal eserlerini vb. birbirlerine aktarmak için sahip oldukları dile müracaat

ederler. Bu müracaat, bireylerin ihtiyaçlarının karşılanması için büyük önem arz eder. Bu anlamda iletişim için, insanların hayatlarını anlamlı kılan en önemli faktördür

denebilir.

Dil becerileri sayesinde kişiler arası iletişimin; sözlü, sözsüz ve yazılı olarak çift yönlü gerçekleşen bir süreçten oluştuğu bilinen bir durumdur. İletişim sürecinde bilgi,

mesaj aktaran ile bilgi, mesajı alan arasında gerçekleşen alışverişte bir takım iletişim ögeleri bulunmaktadır. Ergin (2013) bu ögeleri, kaynak, mesaj, kanal, alıcı,

dönüt ve iletişim ortamında gerçekleşen gürültü olarak sıralamaktadır.

6
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

Shannon-Weaver’in geliştirdiği genel iletişim modelinde Ergin (2013)’in belirttiği iletişim ögelerinin tümünü görmek
mümkündür

7
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

Eğitim-öğretim etkinliklerinde iletişimin ögeleri şu şekilde örneklendirilebilir:

Eğitimde iletişim sürecinin işleyişinde “kaynak”, öğretmen; “alıcı” da öğrencilerdir. “Mesaj”, ders kitabı, program içeriği ya da öğretmenin yaptığı

konuşmalardır. “Kanal” ise öğretim süreçleri ya da süreçte kullanılan öğretim araç ve gereçleridir. Öğrenci tepkileri “dönüt”ü oluşturmaktadır. İletişim ortamında

öğrencilerin yaptığı yaramazlıklar, kendi aralarında konuşmalar, ilgisiz davranışlar ise iletişimi önleyen “gürültü” olarak ele alınmaktadır.

8
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

2. Dil, tabiî (doğal) bir vasıtadır.

Dil insanlar arasında bildirişimi, iletişimi diğer bir deyişle anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıtadır/araçtır. Dil kişilerin her türlü müdahalesine karşıdır, dışarıdan hiçbir

müdahaleyi kabul etmez. Dil, insanların bildirişim ihtiyaçlarından kendiliğinden oluşan doğal bir yapıdır. Çevremizde doğal olarak nitelendirdiğimiz (ağaç, su,

toprak, güneş, deniz, at… gibi) varlıkların tabiatını değiştirmek mümkün olmadığı gibi öz itibarıyla dilin tabiatı da değiştirilmez.

Ergin (2013) dilin vasıtalığını atın vasıtalığına benzetir. At nasıl kişiler için ulaşım aracı ise dil de anlaşma aracıdır. Kişiler nasıl atın anatomisini değiştiremiyor,

özelliklerine müdahale edemiyorsa dile de müdahale edemez, edememeli.

9
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

Yeryüzündeki bütün milletler ortak bir dil ile bildirişimlerini sağlasın, dünyadaki anlaşmazlıklar, çatışmalar son bulsun, evrensel empati bir gelenek hâlini alsın diye

dil bilimciler tarafından geliştirilen yapay/suni diller de olmuştur.

Bu yapay dillerin en bilineni Polonyalı Dr. Zamenhof ve ekibinin geliştirdiği “Esperanto”dur. J.M. Schleyer’in 1879’da geliştirdiği “Volapük”’, Fransız dilcisi L. de

Beaufront’unı “JdVyu”, “Universal” ve “Occidental” adlı diller de diğer yapma dillerdir. Ortadoğu halkları için Mehmet Muhiddin’in geliştirdiği yapma dil

“Bâlîbilen” adını taşımaktadır.

10
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

Hangi amaçla geliştirilirse geliştirilsin bir dilin hayatta kalması için içinde doğduğu toplumdaki insanların düşünce yapısını, bilinçaltını, kültürünü, inanışlarını,

davranışlarını, sevinç ve hüzünlerini, kısacası toplumu oluşturan bireylerin kendilerine has insani, ahlaki bütün hususiyetlerini yansıtması gerekmektedir.

Diğer bir deyişle, toplumları oluşturan insanlar, konuştukları dilde kendilerini görür ve onu benimserlerse o insanlar yaşadıkça dilleri de yaşar. Aksi durumda yapay

dillerde olduğu gibi, benimsenmeyen, özümsenmeyen, doğduğu toplumu yansıtmayan diller unutulmaya, ölmeye mahkumdur.

11
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

3. Kendine has kanunları vardır.

Yeryüzündeki her varlıkta olduğu gibi dillerin de kendilerine has düzenleri ve işleyiş kanunları vardır. Milletin dil mantığı, kulak ve gırtlak yapısı, kullandığı alfabe vb.

hususlar dilin kanunları, kuralları üzerinde belirleyici olmaktadır.

Diller doğal varlıklar olduğu için kanunları da doğal süreçte kendiliğinden oluşur. Diğer bir ifadeyle, dillerdeki kurallar herhangi bir kural koyucunun rehberliği veya

etkisiyle ortaya çıkmamıştır.

Örneğin, Türkçedeki eklerin sözcüğün sonuna gelmesi, ünlü-ünsüz uyumları, söz diziminde temel unsurun tümcenin sonunda yer alması gibi özellikler, Türk milletinin dil

mantığının sonucu olarak kendiliğinden oluşmuştur.

12
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

4. Yaşayan ve gelişen canlı bir varlıktır.

Dil kendi kanunları içerisinde yaşayan canlı bir varlıktır. Canlıların ortak özelliklerinden olan doğma, büyüme, gelişme gibi özellikler dil için de geçerlidir. Nasıl ki

insanlar doğar, büyür ve ölürlerse dilde de bir kelime ihtiyaçtan ortaya çıkar, bir süre kullanılır ve belli bir süre sonra kullanımdan kalkabilir. Örneğin Eski Türkçede

betik kelimesinin kullanımdan düşmesi ve yerini kitap kelimesinin alması gibi.

Yalnız bu demek değildir ki şimdi kullandığımız kelimelerin hepsi bir gün tamamen unutulacak. Göktürk Yazıtları’nda geçen Türk kelimesi bugün olduğu gibi

kullanımını sürdürmektedir ve sürdürmeye devam edecektir.

Doğal gelişim ve değişim sürecinde diller birbirinden etkilenir. Bu etkilenme ek, kök veya sözcük boyutunda olabilmektedir. Ancak dilin kanunlarında ve

ezgisinde dikkate değer bir değişiklik olmamaktadır. Her dil ödünç aldığı ek veya sözcükleri kendi dil kanunları ve ezgisi içinde eritmektedir.

Dilin yalnız zamanla değil; bölgeye, etnik yapıya, coğrafyaya, kültüre, eğitime, konuşurlarının cinsiyetine göre de değişiklik göstermesi onun canlılığının

göstergelerindendir.

13
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

5. Milleti birleştirir ve korur.

Milleti millet yapan unsurların başında dil yer alır. Her milletin konuştuğu dil, kendi milletinin adıyla anılır: Türk-Türkçe

«Dil, bazı insanların veya zümrelerin değil, bütün bir milletin ortak malıdır… O yalnız, yaşayan neslin değil; ecdadın da torunların da üzerinde hakkı olan

derinliğine ve genişliğine bütün bir milletin malıdır, millet emanetidir, millet mirasıdır, millet istikbalidir.» (Muharrem Ergin)

Dil, sosyal yaşamda iletişimi sağlamak suretiyle milli kimliği ve milli kültürü de korur. Bir milletin dili; o milletin tarihi, kültürü, diğer bir deyişle kimliğidir, denilebilir. Bir

milleti millet yapan da şüphesiz öz kimliğidir. Bu nedenle dilini kaybeden milletin, öz kimliğini de kaybetmekten kurtulamayacağı açıktır. Tarihte, dilini kaybettiği için

kültürünü, millîliğini, hafızasını kaybeden, bu nedenle tarih sahnesinden silinen milletler azımsanmayacak kadar çoktur.

Bu nedenlerle ortak dil ve kültür sınırları ortadan kaldırarak milleti birleştirir, millî kimliği korur. İlk defa yurt dışına çıkan bir vatandaşın ilk iş olarak, kendi öz dilini

ve kültürünü paylaşan insanların yaşadığı eyalet, şehir, semt veya mahalleleri araması ve oralara yerleşmesi bu ihtiyaçtan ileri gelmektedir.

14
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

6. Milletin ortak malı olan sosyal bir müessesedir.

Ergin (2013:5)’e göre dil, “Fertlerin üstünde bütün bir cemiyetin ortak malı olan ve bütün bir cemiyeti içine alan kuvvetli bir müessesedir. Cemiyetlerin en büyük

dayanağı dildir. Bir cemiyeti ayakta tutan bir cemiyetin varlığını sağlayan, devam ettiren, bir cemiyete sarsılmaz bir birlik yaratan müessese olarak dilin

oynadığı rol çok büyüktür.”

Bir millet, bir devlet birçok kurum ve kuruluştan oluşmaktadır. Bütün bu kurumların eş güdüm içinde işlemesini sağlayan yegâne kurum dil kurumudur. Bu anlamda

dil kurumu için kurumlar üstü milli kurumdur, denebilir.

15
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

7. Seslerden örülmüştür.

Kurumlar üstü millî bir kurum olarak önemli işlevler gören dilin malzemesi seslerdir. Sesler, bir milletin maddi manevi bütün nitelik ve isteklerini görülüp duyulabilir

kılan önemli bir sitemdir. Sesler yan yana gelerek hece ve sözcükleri, sözcükler sözcük gruplarını, sözcük veya sözcük grupları tümceleri, tümceler paragrafı,

paragraflar metinleri oluşturur. Bu anlamda dil, seslerden inşa edilmiş bir bina, bir yapıya benzer. Diğer bir deyişle dil, seslerden örülmüş sosyal bir müessesedir.

Sesler bazen tek başlarına, çoğu zaman da bir araya gelerek canlı cansız varlıkları, mefhumları ve durumları karşılayan dil unsurlarını meydana getirirler. Sesler

dilin malzemesidir, bu nedenle en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün dil birlikleri seslerden yapılır. Seslerden daha küçük bir gramer birliği yoktur. O hâlde ses

dilin en küçük parçasıdır.

16
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

Sesleri yazı dilinde karşılayan bu işaretlere harf denir. Verilen açıklamadan da anlaşılacağı üzere sesler kulağa hitap ederken harfler gözlere hitap etmektedir. Sesler

duyulan/işitilen anlamlı veya anlamsız dil birlikleri iken harfler görülebilen sembollerdir. Bir dildeki sesleri karşılayan harflerin hepsinin birden meydana getirdiği düzenli

sıralı topluluğa “alfabe” denmektedir.

Her milletin bir alfabesi bulunmaktadır. Türkçenin günümüzde kullanılan ve artık millî kabul edilen alfabesi Latin alfabesidir. Latin alfabesi, 29 harften oluşmaktadır.

Bu harflerin 8’i ünlü/vokal, 21’i ise ünsüz/konsonanttır. Türkler tarih boyunca, farklı alfabeler kullanmışlardır.

17
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

8. Muazzam, kusursuz bir yapıdır.

Dilin kuralları ve yapısı; toplumun/milletin bilinçaltı, millî hafızası ile ilgili dizgeler bütününü ifade eder. Toplumu oluşturan fertler çoğu zaman kurallarını, yapısal

özelliklerini bilmediği sözcük ve sözcük gruplarıyla bildirişimde bulunur, yakın-uzak çevresiyle konuşur, meramını anlatır, anlar, anlaşılır. Henüz okul öncesi dönemde

bilinçaltına ilmek ilmek işlenen dilsel yapılar sayesinde fertler oldukça başarılı konuşmalar yaparlar. Bu yönüyle bilinçaltına, hafızaya işlenen dilsel yapılar, fertlerüstü

kabul edilmesi gereken kusursuz olma özelliği taşırlar.

Sözcük çekimi ve türetimi eklerle yapılan Türkçede muazzam bir yapıya sahiptir. Türkçe ses sistemi bakımından aksamayan bir yapıya sahiptir. Türkçenin bu

aksamayan yapısı, istisnasının neredeyse olmayışı pek çok dilciyi kendine hayran bırakmaktadır.

18
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

9. Temeli bilinmeyen zamanlarda atılmıştır.

Yeryüzünde konuşulan dillerin ne zaman ve ne şekilde oluştuğu, insanların kullandığı ilk dilin hangi dil olduğu henüz açıklanabilmiş değildir. Dillerin doğuşu ile

ilgili herhangi bir kayıt tutulmadığı için dillerin nasıl ortaya çıktığı sorusu esrarını korumaya devam etmektedir. Bu nedenle dillerin doğuşu ile ilgili çok sayıda fikir ortaya

atılmıştır.

Dillerin kaynağı ve doğuşu ile ilgili iki temel teori bulunmaktadır. Bunlar “tek kaynak teorisi” ve “ çok kaynak teorisi”dir. Tek kaynak teorisine göre bütün doğal diller

“proto-world language” denilen tek bir dilden türemiştir (Demirci, 2014). Çoklu kaynak teorisine göre ise bütün diller aynı kökten/kaynaktan değil, farklı köklerden

gelmektedir.

19
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

Dilbilim kaynaklarında, dil teorileri başlığı altında ele alınan bu teoriler şu şekildedir:

Güneş Dil Teorisi: Yeryüzündeki ilk dilin Türkçe olduğu, diğer bütün dillerin Türkçeden türediğini savunan teoridir. Teorinin ana düşüncesinde, Güneş’in bütün

varlıklara ışık ve hayat vericiliği vardır. Tıpkı bunun gibi bütün dillere hayat veren dil, Türk dilidir. Avusturyalı dilci Herman F. Kvegiç’in öne sürdüğü bu teori ülkemizde

bir dönem hararetle savunulsa da öne sürülen görüşlerin geçeği yansıtmadığı Türk Dilini Tetkik Cemiyeti tarafından ortaya konulmuştur.

Bow-bow (Yansıma) teorisi: Alman Max Miiller tarafından ortaya atılmıştır. İlk dilin yeryüzündeki yansıma seslerin taklit edilmesiyle oluştuğunu savunan teoridir.

Pooh-pooh (Ünlem) teorisi: Bu teoriye göre insanlar, ani gerçekleşen olay veya durumlar karşısındaki şaşkınlık, öfke, sevinme, üzülme, yorulma, rahatlama,

korkma, gibi istem dışı duygularını ifade eden sesler çıkarmışlardır. Teoriye göre, günümüzde ünlem olarak kabul ettiğimiz bu sesler tekrar edilerek sözcükler üretilmiş

ve diğer sözcükler de ünlem adı verilen bu sözcüklerden türetilmiştir.

Yo-ho-ho (İş) teorisi: İş teorisine göre ilk sözcükler, insanların birlikte bir işi yaparken, işe hep birlikte aynı anda hamle yapmak için çıkardıkları ortak seslerden

oluşmuştur. Yani ilk dilin iş yaparken oluştuğunu savunmaktadır. Bu teoriye göre ilk olarak fiiller daha sonra isimler oluşmuştur.

La-la (Müzik) teorisi: Yeryüzündeki ilk dilin doğadaki müzikal seslerin taklit edilmesiyle oluştuğunu savunan teoridir.

Jest-Mimik teorisi: Bu teori, dilin temelini ses, mimik ve jestlerin oluşturduğunu savunur. Teoriyi savunanlar çocukları örnek göstererek şöyle derler: “Çocuklar

isteklerini önce mimiklerle, jestlerle ifade ederler. Daha sonra yavaş yavaş kelimeleri kullanmaya yönelirler.”

20
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

10. Gizli anlaşma ve sözleşmeler sistemidir.

Yeryüzündeki bütün diller, her milletin kendi içinde yaptığı, doğal süreç içerisinde aynı paydada farkında olmadan buluştuğu gizli anlaşma ve sözleşmelerin

ürünüdür. Canlı ve cansız varlıkları, mefhum ve hareketleri karşılayan sözcükler üzerinde, sözcüklerin birbiriyle münasebetleri ve fikirleri anlatmak için yapılan sözcük

sırası üzerinde bir toplumun/milletin bütün fertleri sanki gizli anlaşmalar, sözleşmeler yapmış durumdadırlar. Bu nedenle bir toplumdaki bütün fertler aynı varlığı,

hareketi, durumu, duyguyu vb. hep aynı sözcüklerle karşılarlar.

21
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
1.1.1. DİLİN ÖZELLİKLERİ

Örneğin Türk milleti masaya masa, kaleme kalem, suya su demek için adeta sözleşmiştir. Olağan şekilde, dilin doğal gelişimi sürecinde kendiliğinden

gerçekleşen bu sözleşmeyi her millet kendine göre ayrı ayrı yapmış bu sayede her milletin ayrı dili oluşmuştur. Örneğin içmek için kullanılan doğal maddeye Türkler

su, İngilizler water, Farslar ab/av, Araplar mâ’ demişlerdir. Aynı şekilde yerdeki sert madde için Türkler taş, Farslar seng, Araplar hacer, İngilizler stone demişlerdir.

Türkler yeşil, odunsu bitkiye ağaç, Araplar şecer, Farslar dıraht, İngilizler tree, Fransızlar arbre, Almanlar baum demektedirler. Bu gizli sözleşme, dili oluşturan bütün ek

ve sözcükler için her millet için ayrı ayrı olarak dilin doğal gelişim süreci içerisinde oluşmuştur.

22
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
2. İLETİŞİM TÜRLERİ

İletişim Türleri

Farklı şekil ve ölçütlere göre iletişim türleri sınıflandırılabilmektedir. Düzeye göre iletişim türleri; kişisel ve kişilerarası düzey, gruplar arası düzey, toplumsal düzey

şeklinde sınıflandırılabilirken iletişimde kullanılan araç ve teknolojiye göre bu türler, görsel, işitsel, görsel ve işitsel türler, kablolu, kablosuz iletişim olarak ele

alınabilmektedir. Biz burada bildirişimde yaygın olarak kullanılan iletişim türlerine kısaca değineceğiz. Alan uzmanları bildirişimde kullanılan kodlama ve kod açma

durumuna göre iletişim türlerini üç başlık altında ele almaktadır.

Bunlar; sözlü iletişim, sözsüz iletişim ve yazılı iletişimdir.

23
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
2.1. SÖZLÜ İLETİŞİM

a) Sözlü iletişim

Fertlerin birbiriyle konuşma dilini kullanarak gerçekleştirdiği iletişim türüdür. Konuşma yetisine sahip olan fertlerin meslek ve özel hayatlarında en yoğun

başvurdukları iletişim biçimi sözlü iletişimdir. Bu anlamda sözlü iletişim/konuşma dili toplumsal yapının temelini oluşturmakta, fert ve toplum için hayati işlevler

görmektedir.

Yapılan araştırmalar fertlerin günlük aktif yaşamlarında en sık (%75) başvurdukları iletişim türünün sözlü iletişim olduğunu ortaya koymaktadır. Sözlü iletişimde

sözcükler ve sözcüklerin ifade edilmesi bildirişimin sağlıklı gerçekleşmesi büyük önem taşımaktadır. Sözcüklerin doğru ve etkili kullanılmasında seslerin telaffuz edilme

durumları önem arz etmektedir. Bu anlamda konuşmada vurgu ton, ritm, şiddet, hız gibi sessel özelliklere dikkat etmek gerekmektedir.

24
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
2.2. SÖZSÜZ İLETİŞİM

b) Sözsüz iletişim

İletişim denince akla çoğu zaman sözlü ve yazılı bildirişim gelse de sözcüklerin kullanılmadığı özel bir iletişim türü de bulunmaktadır. Sözsüz iletişim olarak bilinen bu

iletişim biçiminde sözlerin yerini beden hareketleri, yani jest ve mimikler almaktadır. Sözlü iletişim türünde de jest ve mimikler verilmek istenen mesajın daha iyi

anlaşılmasına önemli katkı sunmaktadır. Bu anlamda sözsüz iletişimin sözlü iletişimin etkililiğini artıran, sözlü iletişime katkı sunan bir özellik taşıdığı da söylenebilir.

25
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
2.2. SÖZSÜZ İLETİŞİM

Sözsüz iletişim, konuşma ve işitme yetisine sahip olamayan fertlerin en önemli bildirişim yöntemidir. Bu nedenle sözsüz iletişim becerisinin fertlere kazandırılması

için açılan, beden dili eğitimini veren kurslar, önemli sosyal bir işlevi de yerine getirmektedir. Beden dilinde önemli yer tutan davranış, jest ve mimikler duygu ve

düşüncelerin dışa vurumunun somut göstergeleridir. Bu noktada kişinin kendi bedenini tanıması, onun dış dünyaya tepki veriş biçimini anlamaya çalışması, önce

kendi kendisiyle daha sonra çevresiyle sağlıklı bir iletişim kurması açısından oldukça önemlidir (Temizyürek, Erdem ve Temizkan, 2014:22).

Yapılan araştırmalar beden dilinin iletişimde %60, sözcüklerin %10, ses tonunun ise %30 oranında etkili olduğunu göstermektedir (Altıntaş ve Çamur, 2004:55).

26
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
2.3. YAZILI İLETİŞİM

c) Yazılı iletişim

Yazı yoluyla iletişim de tıpkı sözlü ve sözsüz iletişim gibi fikirlerin, duyguların, bilgilerin aktarılmasında tercih edilen bir bildirişim yoludur. Yazılı iletişim, mesajların,

bilgi ve deneyimlerin, duygu ve düşüncelerin karşı tarafa yazı dili kullanılarak aktarıldığı bir iletişim biçimidir. Yazılı iletişimi Gündüz ve Şimşek (2011, s.17); hem bir

düşünme aracı hem de düşünceleri, duyguları, hayalleri ve izlenimleri başkalarına aktarmak, bunları en iyi şekilde ifade edebilmek için bir takım sembol ve işaretleri

belli bir disipline göre düzenlemek şeklinde açıklamaktadır.

27
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3. YAZI DİLİ VE ÖZELLİKLERİ

Bir anlatma becerisi olarak yazılı bildirişim, insanoğlunun binlerce yıldır kullandığı en önemli iletişim araçlarındandır. İnsanlar yazı sayesinde medeniyetlere

önemli katkılar sağlamışlardır. Bilgi ve kültür aktarımının daha pratik ve kalıcı olması, yazının sağladığı önemli katkılardandır. Bu katkı ancak amacına ve türüne

uygun; doğru, güzel ve etkili anlatımlarla mümkün olabilmektedir.

Diğer becerilerin yanı sıra yazma becerisi, toplumları oluşturan geniş halk kitlelerine kazandırılması gereken önemli bir nitelik olmakla birlikte, bunun milletlerin

kalkınmasında önemli bir itici güç olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle bireylerin yazma ihtiyaçlarının doğru ve yeterli düzeyde karşılanmasında, okul yıllarında

yapılan yazılı anlatım çalışmaları önem taşımaktadır.

28
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3. YAZI DİLİ VE ÖZELLİKLERİ

Yazma; öğrencinin öğrenme, düşünme, anlama, iletişim kurma duyguları aktarma gibi becerilerine de doğrudan katkı sağlamaktadır. Zihinsel süreçlerin

harekete geçirilmesini, düzenlenmesini, cümlelere aktarılmasını, böylece iletişim kurulmasını kolaylaştırır. Yazma, düşüncelerin kâğıt üzerine dökülerek

somutlaştırılmasını ve daha etkili hâle getirilebilmesi için işlenmesine olanak sağlar.

Pilancı (2003) yazılı anlatımın, yakınlarımızla iletişim kurmak için “kişisel”; insanları bilgilendirmek, aydınlatmak, onlara yön gösterip aynı amaçlar doğrultusunda

hareket etmelerini sağlamak için “toplumsal”; meslekî hayatta başarılı olmakta yazma zorunluluğu olduğu için “uğraşısal” bir ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır.

29
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3. YAZI DİLİ VE ÖZELLİKLERİ

Yazma ihtiyacını ve sebebini tespit etmeye yönelik yabancı yazarlara yöneltilen “Niçin yazıyorsunuz?” sorusuna, yazarların verdikleri cevaplar da yazmanın

insanoğlu için ne denli büyük bir ihtiyaç olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

Bu soruya Jacgues Duchateau, “İnsan kendinden bahsetmek, dünyadan söz açmak istiyor.” diyerek cevap verirken Pierre Hulin, “Ben varlığımı duymak için

yazıyorum.”, Francoise Emmanuel Sauron ise, “Yazmak, duygularımı ve yaşadığımı göstermektedir.” cevabını vermiştir.

Aynı soruya Eric Westphal, “Yazıyorum çünkü bu, kendimi anlatmamın en doğal biçimi. Hepimiz şu ya da bu yoldan kendimizi anlatmak gereği duyarız. Bir

şeyden, bir sıkıntıdan, bir sorundan kendimi kurtarmak için yazıyorum. Yazıyorum çünkü bir şey söylemem gerek, bunu başkalarıyla paylaşmam gerek.” karşılığını

vermiştir (Bağcı, 2007, s. 56).

30
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3. YAZI DİLİ VE ÖZELLİKLERİ

Kaplan (2002, s. 128) da yazılı anlatımın önemini şu sözlerle aktarmaktadır:

“Yazı, düşünceyi tespit etmek suretiyle, sözden daha çok fikrî çalışmaya yardım eder. Konuşmada fikir her an uçar. Yazı, düşünceyi başka mekân ve zamana

taşımak suretiyle, hakikatlerin keşfi için lazım bir şart olan, ayrı kafaların aynı mevzu üzerinde karşılaşmasını sağlar. Yazar zaman ve mekân içinde, çok geniş bir

diyalog kurar. Dünya tefekkürü bu diyalog sayesinde teşekkül eder ve gelişir.”

“Söz uçar, yazı kalır; hatırda kalmaz, satırda kalır”, “Kaydetmeyen kaybeder.” gibi sözler de yazmanın bu önemini anlatmak için söylenmiş olsa gerek (Kardaş,

2016:19-23).

31
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.1.YAZI

Yazı; konuşma dışında iletişim imkânı sağlayan, belli manalara sahip işaret ve şekillerden meydana gelmiş, insan gözüne hitap eden bir ifade vasıtasıdır (MEB [Millî
Eğitim Bakanlığı], 2012, s.2).

Yazı, duygu ve düşünceleri başkalarına iletmek için herhangi bir madde üzerine çizerek veya kazıyarak gösterilen şekil ve işaretlerdir (Uslay, 1975).
Dil, bir semboller sistemidir. Yazı da bu semboller sisteminin sembolleridir (Morris, 2000).

Yazı; “ağızdan çıkan seslerin, yani sözcüklerin gözle görülebilen ve bazen de el ile dokunulabilen işaretler hâlinde biçimlendirilmesidir. Daha geniş tanımıyla yazı,
kulak ve jest yardımı olmaksızın belirli değerdeki şekillerin aracılığıyla dilin anlatımını mümkün kılan yegâne araçtır (Kılıç, 2009, s.123).

Yazı; ses ve sözcüklerin gözle görülen ve elle dokunulabilen işaretler hâline getirilmesidir (Bafra, 1995).

İnsanoğlunun duygu ve düşüncelerini ifade etmek amacıyla dildeki sesleri karşılayan simgeleri bulmasıyla oluşan anlatım aracına yazı denir (Feder ve Majnemer,
2007).

Yazı kavramı daha çok simgesel işaretler olarak belirginleşirken yazma eylemi ve yazı dili yazının gelişim sürecinde ortaya çıkan daha karmaşık ve üst düzey
etkinliklerdir. Yazının tarihî seyri gözden geçirildiğinde yazının ortaya çıkışının medeniyetin gelişimi açısından devrim niteliğinde bir adım olduğu anlaşılmaktadır.

32
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.2. YAZININ İCADI

Yerleşik medeniyetlerin ilk örneklerinin, Ön Asya’da nehir kenarlarında ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Kınal, (1969) bu medeniyetlerin Mezopotamya, Mısır ve

Anadolu olduğunu ve Mezopotamya kültüründe hiyeroglif ve çivi yazısı, Mısır kültüründe ise hiyeroglif yazısı kullanıldığını belirtmiştir. Akbaşak, (2013) ise

Mezopotamya kültür bölgesinde kil tabletler, Mısır’da papirüs ve Çin’de kemik ve kaplumbağa kemikleri gibi nesnelerin üzerine yazılar yazıldığını vurgulamıştır. Her iki

açıklamaya göre de yazının ilk olarak Ön Asya uygarlıklarında bulunduğu sonucu çıkarılabilir.

Yazının doğuşuyla ilgili iki farklı yaklaşım vardır. Bunlardan ilki yazının tek bir kaynaktan ve bir yerde doğduğu; diğeri ise yazının, birbirine yakın zamanlarda ancak

farklı kültürlerde ve yerlerde ortaya çıktığı görüşüdür (Akbaşak, 2013).

33
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.2. YAZININ İCADI

Yazının icadı MÖ 3200’lü yıllarda Mezopotamya’da Sümerlilere dayanır. Çivi yazısı denilen bu yazı çeşidi MS 70’lere kadar geçerliliğini korumuştur (Kramer, 1999).

Bunu, yazının şekle dönüşmesi, fikir yazısı başka bir ifadeyle resim yazısı ve fikir yazısından heceye geçilmesi süreçleri takip etmiştir (Alkım, 1991).

MÖ 3000’lere kadar uzanan geçmişiyle Mısır’da kullanılan hiyeroglif yazısı daha sonraları Anadolu’da genişletilerek kullanılmıştır (Özkaral, 2015). Sümerliler tarafından

icat edilen çivi yazısı Mısırlılar tarafından geliştirilen Hiyeroglifler ile birleştirilerek Asur, Babil ve Akadlar tarafından kullanılmaya devam edilmiştir.

Günümüz alfabesi ise Fenikelilerin Sümer yazısı üzerine şekillendirdikleri Fenike alfabesine dayanmaktadır. Fenike alfabesine Yunanlıların sesli harfleri eklemesi

günümüz Latin alfabesinin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır (Demir ve Yılmaz, 2014).

34
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.3. ÇAĞDAŞ YAZI SİSTEMİNİN OLUŞUM AŞAMALARINDA KULLANILAN YAZI ŞEKİLLERİ

Çağdaş yazı sisteminin oluşum aşamalarında kullanılan yazı şekilleri şu şekilde sıralanabilir:

Resimlerle ifade edilmesi (ikonografi)

Konunun seri hâldeki resimlerle anlatılması (ideografi)

Kısmen resim kısmen fonetik ile ifade edilmesi (analitik sistem)

Sesin grafik şeklini ifade eden yazı sistemi (fonetik sistem)

Hecelerin ayrı ayrı sembollerle ifade edilmesi (heceleme)

Sesli sessiz 20-40 harften meydana gelen (alfabe) yazıları (MEB, 2012, s.2).

35
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.4. YAZMA

Gündüz ve Şimşek (2012) yazmayı, “konuşma gibi başkalarıyla iletişim kurma ve kendini tanıtma yolu” olarak tanımlamakta ve iletişim aracı olarak

nitelendirmektedir.

Özbay (2007) yazmayı dilin anlatım yönü olarak tanımlamakta; yazma ve yazı kavramlarını aynı kavram alanı içinde değerlendirerek yazıyı, insanların iletişim kurmak

için kullandıkları dil sisteminin belirli işaretlerle başka bir sistem aracılığıyla ortaya konulması ve sözün resmedilmesi şeklinde açıklamaktadır. Bu tanımda yazı ve

yazma eylemi aynı kavram olarak görülmektedir.

Sever (1988) yazmanın; düşüncelerin, duyguların, tasarlananların ve yaşanılanların yazıyla anlatımı, başkalarıyla iletişim kurma ve bireylerin yaşam deneyimlerini

paylaşma yolu olarak tanımlamaktadır. Sever, iletişim bağlamında bir tanım yaparak yazmayı iletişimin vasıtası olarak nitelendirmiştir.

Zorbaz’a (2014,s. 109) göre “Yazma ya da yazılı anlatım; zihinde yapılandırılmış duygu, düşünce ve bilgilerin düzenlenip anlamlı bir yapı hâline getirilerek birtakım

sembollerle kâğıda veya başka bir yüzeye dökülmesidir”.

Zorbaz’ın tanımına benzer bir tanım da Yaman (2008) tarafından yapılmıştır. Ona göre yazma; düşünülen, duyulan, görülen, hayal edilen ve hissedilenlerin birtakım

semboller aracılığıyla başkalarına anlatılmasıdır.

36
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.4. YAZMA

Yazma eyleminin tanımları incelendiğinde yazmanın bir iletişim aracı olarak nitelendirildiği ve yazı ile yazma eyleminin aynı anlam dünyasında değerlendirildiği

görülmektedir. Oysa yazı tek tek seslerin fiziksel gösterimini ifade ederken özel; bütün dillerin görsel boyutunu temsil ederken genel anlamıyla yazma eyleminden

ayrılmakta ve bir eylemden ziyade bir varlığı ifade etmektedir.

Yazma eylemi ise yazıyı uygulamaya dökme veya yazıyı bir etkinlik olarak gerçekleştirme, başka bir ifadeyle yazı yazma işidir. Bu bağlamda Vardar (1982, s. 60)

“Doğal dile dayalı iletişimde kullanılan araçlardan biri olan yazma, sözlü iletişim aracı olan dili, yazı denilen görsel ve tek boyutlu bir dizgeye aktarma eylemidir.”

tanımıyla yazı ile yazma eyleminin arasındaki farkı ortaya koymuştur. Aslında bu tanımla yazmanın yazının bir sonraki safhası olduğu da açıklanmış olmaktadır.

37
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.5. YAZI DİLİ

Türk Dil Kurumu (TDK, 2005, s. 2154) sözlüğünde yazı dili, “Bir ülkede konuşulan ağızlardan birinin yazılı anlatımlar için kabul edilmiş biçimi, ölçünlü dil, standart dil.”

olarak tanımlanmıştır.

Bu tanıma benzer bir tanım da Karaağaç, tarafından yapılmış ve yazı dili sosyal bir varlık olan toplumun yapısal bir gerekliliği olarak ifade edilmiştir: “Toprağı,

bayrağı, asker gücü ve alfabesi olan lehçeye yazı dili denir.(…) Yazı dili hâline geliş; dilin kendi yapısından değil, dil topluluğunun sosyal ve tarihsel boyutlarından

kaynaklanan bir konudur.” (Karaağaç, 2013, s.863).

Bir milletin kullandığı lehçenin devlet olma süreciyle birlikte yazı dili hâline geldiği ifade edilen bu tanımla yazı dilinin siyasi bir özellik de taşıdığı ortaya konulmaktadır.

Ergin (2002) yazı dilini konuşma diliyle karşılaştırarak açıklamıştır. Ona göre bir dilin iki yönü vardır. Biri konuşma dili, diğeri yazı dilidir. Konuşma dili insanların bir

bağlamda karşılıklı ve sesli olarak görüştükleri, yani konuşurken kullandıkları dildir. Yazı dili ise insanların söylemek istediklerini yazı ile anlattıkları dildir. (…) Yazı dili

kitaplarda, dergilerde kullanılan kültür ve edebiyat dilidir. Yazı dili ifade edilenin doğru anlaşılması için düşünülerek ve dilin kurallarına bağlı kalınarak kullanılan dildir.

Ergin’in tanımında yazı diliyle edebiyat dilinin birlikte değerlendirildiği görülmektedir. Oysa edebiyat dilinin, yazı dilinin çeşitlenmesiyle beliren dil türleri içerisinde

değerlendirilmesi daha isabetli olur.

38
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.5. YAZI DİLİ

Aksan (2007, s.86) yazı diline iki farklı yorum getirmiştir. Birinci bakış açısına göre yazı dili kendine özgü nitelikleri dikkate alınmadığında konuşma dilinin yazıya

geçirilmiş biçimidir. Bu görüş yazı ile yazı dili sınırının çizilmediği tanımları hatırlatmaktadır ve yazı tanımıyla yazı dili tanımını aynı anlam dünyasında değerlendirmenin

bir sonucudur. İkinci bakış açısına göre ise yazı dili; geleneği, kendine has kuralları ve biçimi olan bir dildir. Aksan’a göre bir lehçeye dayanan ortak dilin

yazışmalarda kullanılması, okul kitaplarının, bilim ve sanat eserlerinin onunla yazılması sonucunda ortaya çıkan dile yazı dili denilmektedir.

İkinci görüşte yazı dili kendi sınırları içinde değerlendirilmekte ve uzun bir zamanı içine alan gelişim süreci sonucunda ortaya çıkan ve belirli özellikleri içinde

barındıran dili ifade etmektedir

39
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI

Konuşma dili sese, yazı dili harfe dayanır. Konuşma dilinin aracı ses organları, yazı dilinin aracı kalem, bilgisayar ve benzeri araçlardır. Bu açıklamaya göre yazı dilinin

araçları yüzyıllar içinde değişiklik göstermektedir. Sözlü dil konuşma ve işitmeye, yazı dili yazma ve konuşmaya bağlıdır.

Konuşma dili daha samimi, yazı dili ise daha resmîdir. Konuşma dilinde günlük dil; yazı dilinde kitap dili, edebî dil esastır. Konuşma dilinin daha samimi oluşu

tartışılabilir çünkü aynı samimiyet yazı dilinde de bulunabilir. Böyle bir sınırlandırma doğru olmayacaktır. Ayrıca yazı dilinin edebî dil olarak nitelendirilmesi de edebî

dilin yazı dili içerisinde gelişen dil türlerinden biri olması bakımından isabetli bir tespit değildir.

Konuşma dilinde öznellik başka bir ifadeyle subjektiflik, yazı dilinde ise objektiflik esastır. Ama günümüzde konuşma dili düşünüldüğünde bir konferansta veya

seminerde konuşulan dilin öznellik taşıdığını iddia etmek ve böyle bir genelleme yapmak da doğru olmayacaktır.

40
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI

Yazı dili görsel izlenimlere dayalıdır ve kalıcılık bakımından işitsel izlenimlerin yerini almaktadır. Konuşma kulağa yönelik bir iletişim aracıdır, yazı dili ise grafiksel olarak

yazılmış ve okunma amacına dönük bir iletişim türüdür. Konuşma dilinde gerçek bir alıcı vardır ve alıcıyla iletiyi gönderen aynı bağlamdadır. Yazı dilinde alıcı ve

göndericinin beklentilerinin uygunluğu net değildir. Buradaki açıklama aslında konuşma ve yazı dilinin bir muhatap gerektirdiği gerçeğini de vurgulamaktadır.

Konuşma dili insan hafızasının bellekte tutma süresiyle sınırlı, yazı dili ise kayıt altına alındığı için daha kalıcıdır. Yazı dilinin kalıcılığı aslında onun ortaya çıkış

gerekçelerinin en önemlisidir. Zira yazı dili, dilin ses boyutunu kayıt altına alma ve insan düşüncesinin kalıcılığını artırma amaçlarına dayalıdır.

Konuşma dilinde yöresel ağız özellikleri görülürken yazı dilinde belirli kurallar vardır. Buradaki ifade yazı dilinin oluşum sürecini belirtmekte ve yazı dilinin ağızların bir üst

formu olduğu fikrini desteklemektedir.

41
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI

Konuşma dili, etkisi insan hafızasının hatırlama yeterliliğiyle sınırlıdır; yazı dilinde ise kalıcılık yazının okunabilirliği ile doğru orantılıdır. Bu ifade teknolojideki gelişmelerle

birlikte etkisini yitirmektedir. Çünkü bir konuşma kaydedilerek daha sonraki yıllarda tekrar dinlenebilir. Bu yönüyle konuşma dilinin etkisinin sınırlı olduğunu ifade etmek

isabetli olmayabilir.

Konuşma dili bir konuşma ortamında ve anlık olarak ortaya çıkar, yazı dili ise planlı ve kasıtlı eylemler sonucunda oluşturulur. Yazı dilinin öncesi ve sonrası vardır.

Konuşma dilinde de kasıtlı ve planlı eylemler görülebilir. Dolayısıyla böyle bir genelleme doğru olmayacaktır. Planlı konuşmanın öncesi ve sonrasındaki süreç de göz

ardı edilmemelidir.

Konuşma dili anında cevap verilip düzeltilebilir; yazı dili ise anında cevap verilip düzeltilemez, sonradan düzeltilir. Başka bir ifadeyle yazı diline yönelik düzeltmeler

yazının alıcıya ulaşması sonrasında yapılabilir. Yine yazı dilinde yazarın yazısını oluşturma sürecinde yeterli zamanı vardır ve bu sürede de yazısında düzeltmeler veya

yazısına eklemeler yapabilir. Konuşma dilinde konuşan kişinin hazırlıksız konuşmalarda kendi konuşmasını düzeltme imkânı yoktur ancak muhatabın konuşan kişinin

konuşmasını anında düzeltme şansı vardır.

42
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI

Konuşma dili daha kuralsız, yazı dili daha kurallıdır. Konuşma dilinin kuralsız olduğu görüşü dilbilim kuramlarının ortaya koyduğu görüşe ve yazı dilinin oluşum sürecine

göre yanlışlanabilir. Yapısalcı dilbilim kuramında dilin bir sistem olduğu ifade edilmektedir. Dil sisteminin ses boyutunun sistemsiz veya kuralsız olduğunu söylemek

doğru olmayacaktır. Ayrıca yazı dili, dilin ses boyutunun resmî olan yazıya dayalı olarak ortaya çıkmıştır. Ancak buradaki kuraldan kasıt noktalama işaretlerinin

kullanımı ve görsel açıdan belirli kurallara riayet etmek olabilir.

Konuşma dilinde kısmi olarak kontrolsüzlük vardır ve kurallar delinmeye çalışılır. Yazı dili ise daha kontrollüdür ve buradaki kurallar korunur. Konuşma dilinin kontrolü,

anlık ve onu ortaya koyan bireyin düşünme becerisiyle sınırlıdır. Bu durum kontrolsüzlük olarak yorumlanabilir. Yazı dilinde de kontrolsüz durumlar ortaya çıkabilir.

Hazırlıksız yazılar buna en iyi örnektir.

Konuşma dilinde değişim daha hızlı görülür ve yanlışların düzletilmesi sınırlıdır; yazı dilinde ise değişim daha yavaş ancak dil yanlışlarının düzletilmesi sınırsızdır.

43
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI

Konuşma dilinde söz dizimi gelişigüzel, yazı dilinde söz dizimi kurallıdır. Konuşma dilinde cümleler daha kısa yazı dilinde ise daha uzundur. Dil bir sistem ise bu sistemin

ses boyutunda söz diziminin gelişigüzel olduğunu ifade etmek isabetli olmayacaktır. Bu ifade konuşma dilinin ve yazı dilinin söz dizimi bakımından kendine has

özellikler gösterdiği şeklinde düzletilebilir. Yine konuşma dilindeki cümle nitelikleri konuşan kişiye bağlı olarak uzunluk veya kısalık bakımından değişiklik gösterebilir.

Konuşma dili sınırlı sayıda, yazı dili sınırsız sayıda insana ulaşır. Konuşma dilinin yayılma alanı daha dar, yazı dilinin yayılma alanı daha geniştir. Yukarıda ifade edildiği

gibi teknolojideki gelişmeler konuşma dilinin sınırlılığını ortadan kaldırmış hatta yazı ile aynı konuma gelmesini sağlamıştır. Yine konuşma dilinin teknolojik olanaklarla

yazı dilinin yayılma alanının ötesine geçtiği söylenebilir.

Konuşma dili, dışa dönük ve canlı; yazı dili içe dönük ve cansızdır. Yazı dilinin konuşma dilinin yansıması olduğu fikri bu ifadeyi doğrulamaktadır.

44
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI

Konuşma dili erken etkilenir ve kolay değişir, yazı dili geç etkilenir ve zor değişir. Yazı dilindeki değişimler ve etkilenmeler uzun bir süreçte gerçekleştiği için böyle bir

genelleme yapılmıştır.

Konuşma dili herkesin bildiği dil birimlerini içerir, yazı dilinde bilimsel terimler daha fazladır. Buradaki ifade de konuşma dili ve yazı dilinin kullanım amacı

doğrultusunda veya konuşmayı gerçekleştiren bireylerin kişilik ve eğitimlerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir.

Konuşma dilinde sesler bireylerin ses özelliklerini yansıtır ve bireye özel bir kullanım ortaya çıkar. Yazı dilinde ise seslerin ortak gösterimi vardır ve bu gösterim bütün

bireyler için aynıdır. Bu anlamda yazı dili genel, konuşma dili özel bir kullanımdır.

Yazı dilinde içinde bulunulan zamanda dil birimlerinin en yaygınları kullanılır ve genel geçer dil kalıpları yazı dilinin özelliklerindendir. Yazı dilinde geçmişte kullanılmış

ancak içinde bulunulan anda kullanımı sınırlı olan dil birimleri de görülebilir. Konuşma dili, bu anlamda daha sınırlı bir dil kullanım özelliği gösterir.

45
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI

Konuşma dilinde vurgu, tonlama, ezgi, jest ve mimikler başka bir ifadeyle beden dili kullanılır. Yazı dilinde ise vurgu; tonlama, ezgi ve mimikler noktalama işaretleri ve

özel yazımlarla bir nebze olsun yansıtılmaya çalışılır ancak burada konuşma dili yazı dilinin önüne geçer.

Konuşma dilindeki kolaylıklar yazı dilinde, yazı dilindeki kolaylıklar da konuşma dilinde olmayabilir ve yazı dili hiçbir zaman konuşma dilindeki her şeyi tam anlamıyla

yansıtamayabilir. Bu genelleme bireysel dil kullanımıyla yanlışlanabilir ancak yazı dilinin konuşma diline göre ifade gücünün daha sınırlı olduğu açıktır.

Yazılı dilde alıcı konumundaki okuyucu istediği yazıyı okuyabilir, istemediğini okumayabilir. Ancak konuşma dilinde alıcının yani dinleyicinin seçim şansı sınırlıdır.

(Günay, 2004; Dursunoğlu, 2010; Karaağaç, 2013).

46
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
3.6. YAZI DİLİ-KONUŞMA DİLİ KARŞILAŞTIRMASI

Gerek yukarıdaki açıklamalar gerekse yapılan araştırma sonucunda yazı dilinin genel bir özellik yansıttığı, dilin kalıplaşmış olduğu ve sözlüğünde bulunan dil

birimlerini kullandığı ifade edilebilir. Buna göre Saussure’ın yapısalcı dilbilim kuramında yer verdiği dil ve söz ayrımında yazı dilinin, dil tarafında yer aldığı söylenebilir.

Bu karşıtlıkta konuşma dili daha öznel ve içe dönük olduğu için bireysel dil kullanımını belirten söz ile nitelendirilebilecek özellikler gösterdiği bir gerçektir.

47
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
SONUÇ

Yazı dili, bir toplumun geçmişten bugüne getirdiği dil birikiminin ideal formudur ve bu form temsilcisi olduğu kültürün ve dilin özelliklerini yansıtır. Yazı dili, toplumu

birleştiren ve onun devamını sağlayan bir görev üstlenir. Bu görev ona iletişim yetkinliği ve doğal süreçte diğer dil varyantları karşısında öne çıkması, diğer dil

varyantlarını da kapsaması bakımdan verilir. Buna toplumda hâkim olan gücün, baskın dil varyantını seçimi de eklenebilir.

Yazı dili; yazıyı, yazma eylemlerini içeren ve bu eylemler sonucunda oluşan karmaşık etkinlikler ve kurallar bütünüdür. Yazı dili, anlatımın kalıcı hâle getirilmesi, insanın

kendini ifade etmesi, ona sınırları ve zamanı aşma imkânı vermesi noktasında işlevseldir. Zaten ortaya çıkışı da bundan kaynaklanır. Kısaca yazı dili, medeniyetin

oluşmasında ve medeniyetin oluşum sürecinde ortaya çıkan, bir toplumun kültürel birikimini ve bunların dil ile aktarımını sesten şekle taşıyan etkinlikleri kapsayan en

geniş ve en fazla tercih edilen dil varyantıdır.

48
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
HAFTALIK
HAFTALIK KONUKONUDEĞERLENDİRME
DEĞERLENDİRME SORULARI
SORULARI

1. Dilin asıl işlevi nedir? Dilimizin bu özelliğinden yeterince yararlanabiliyor muyuz?

2. Dilin kuralları zamana bağlı olarak değişebilir mi? Niçin?

3. Günlük yaşamda fertlerin en çok başvurdukları iletişim biçimi hangisidir?

4. Ana dilimizi korumak için neler yapmalıyız? Anlatınız.

49
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ORTAK DERSLER TD I DERS NOTU / AKUZEM
HAFTALIK KONU DEĞERLENDİRME SORULARI

Aşağıdakilerden hangisi dilin özelliklerinden değildir?


a) Anlaşmayı sağlar.
b) Kendiliğinden oluşmuştur.
5.
c) Gizli anlaşmalar sistemidir.
d) İnsanların kurallarını koyarak oluşturduğu bir sistemdir.
e) Temeli bilinmeyen zamanlarda atılmıştır.

«Güneş»e niçin güneş, «deniz»e niçin deniz dendiğini açıklayamamamızın sebebi dilin hangi özelliğinden ileri gelmektedir?
a) Temelinin bilinmeyen zamanda atılmasından
b) Gizli anlaşma ve sözleşmeler sistemi olmasından
6.
c) Kendine has kuralları olmasından
d) Sesler sistemi olmasından
e) Doğal bir araç olmasından

İletişim modeli düşünüldüğünde «kanal» neyi ifade eder?


a) İletiyi gönderme şeklini / gönderme aracını
b) Anlatılan / söylenen / yazılan bilgiyi
7. c) Dönütü / Tepkiyi
d) Göndericiyi
e) Çözümleyiciyi

8.

50
KAYNAKÇA

Ders kapsamında yararlanılan ana kaynaklar:


Kardaş, N., M. Ve Koç, R. (2019). Türk dili 1 yazma eğitimi.(2. Baskı). Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık
Kayasandık, A., Direkci, B., Yavuz, O. ve KARASOY, Y. (2017); Üniversiteler için uygulamalı Türk dili ve kompozisyon bilgileri.(15. Baskı) Konya:.Palet Yayınları
Korkmaz, Z., Ercilasun, A., Gülensoy, T., Parlatır, İ., Zülfikar, H., Birinci, N. (2007). Türk dili ve kompozisyon. (2. Baskı). Ankara: Ekin Yayıncılık.

51
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM
KAYNAKÇA

Yararlanılan diğer kaynaklar:

Kıran, Z., Kıran, A. (2006). Dilbilime giriş. (3. Baskı), Ankara: Seçkin Yayınları.
Korkmaz, Z. (2005). Türk dili üzerine araştırmalar C.I, Ankara: TDK Yayınları.
Kramer, S. N., (1999). Tarih Sümer’de başlar. (çev. Kayukan, H.). İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Kuran, Z., Kıran, A., (2006). Dilbilime giriş. Ankara: Seçkin Yayınları.
Kükey, M. (2003). Türkçenin dilbilgisi 1, (1. Baskı), Samsun: Cem Ofset.
Macit, M., Cavkaytar, S. (Ed.). (2012). Türk dili- 1. (1.Baskı). Eskişehir: T.C. Anadolu Üniversitesi Yayını.
MEB, (2012). Grafik ve fotoğraf- temel yazı. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları.
Morris, Ron N., (2000), Forensic handwriting ıdentification, Great Britian: Academic Press.
Özbay, M. (2007) Türkçe özel öğretim yöntemleri II. (2.baskı), Ankara: Öncü Yayınevi.
Ruhlen, M., (2006). Dilin kökeni -ana dilin evriminin izinde. (çev. Ulutaş, İ.), Ankara: Hece Yayınları.
Temizyürek, F., Erdem, İ., Temizkan, M. (2014). Konuşma eğitimi, sözlü anlatım. (5. Baskı), Ankara: Pegem Akademi.
Türk Dil Kurumu, (2005). Türkçe sözlük. (10. Baskı), Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
User, A. Ş., (2006). Başlangıcından günümüze Türk yazı sistemleri. (1. Baskı), Ankara: Bilge Kültür Sanat Yayınları.
Ünalan, Ş. (2005). Dil ve kültür. (3. Baskı). Ankara: Nobel Yayınları.
Yaman, E., (2013). Türkiye Türkçesinde güncel söyleyiş sorunları ve dil yanlışları. Türk Dili Dergisi, 735, 67-73.
Zorbaz, K. Z., (2014). Yazma eğitimi. (1. Baskı). Yeni gelişmeler ışığında Türkçe öğretimi (s.109-147) içinde, (Ed. Yılmaz, M.), Ankara: Pegem Akademi.

52
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ / ORTAK DERSLER / TD I / DERS NOTU / AKUZEM

You might also like