You are on page 1of 545

Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle

BAFRA

Editör
Prof. Dr. Osman KÖSE

Cilt-3

Ankara, 2023
Bafra Belediyesi Kültür Yayını

Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle BAFRA


Cilt-3

Editör
Prof. Dr. Osman KÖSE

ISBN: 978-625-6428-00-3 (Tk)


978-625-6428-03-4 (3.c)

Genel Yayın Yönetmeni


Ahmet Deniz AĞCA

Sayfa Düzeni/Kapak Tasarım


Nurhan AY

Baskı & Cilt


Berikan Ofset Matbaa
Ergazi Mh. 2306 Sk. No: 70 Gersan - Y.Mahalle/ANKARA

BERİKAN YAYINEVİ
Kültür Mah. Kızılırmak Cad. Gonca Apt. No: 61/6
Çankaya-Kızılay/ANKARA
Tel: (0312) 232 62 18 - Fax: (0312) 232 14 99

 Copyright 2023,
BERIKAN YAYINEVI SERTIFIKA NO: 47109
Bu baskının butun hakları Bafra Belediyesine aittir. Bafra Belediyesinin yazılı izni olmaksızın,
kitabının tumunun veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı,
çogaltımı ve dagıtımı ya-pılamaz.
BAŞKAN’DAN…
İlkçağlardan günümüze Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri
Bafra’dır. Sahip olduğu verimli toprakları ve coğrafi imkânları Bafra’yı her daim
cazip bir yaşam merkezi yapmıştır. Bundan dolayı Bafra eski çağlardan itibaren
değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Başta Hititler olmak üzere birçok
eskiçağ devlet ve uygarlıkları bölgede hüküm sürdükten sonra başka Ana-
dolu’nun Müslüman Türkler tarafından fethi ile birlikte Bafra’da Türk-İslam
medeniyeti de günümüze kadar hakim olmuştur. İlk Müslüman Türk beylikle-
rinden itibaren gerek Anadolu Selçuklu Devleti gerekse Osmanlı Devleti dönem-
lerinde Bafra bugünkü Müslüman Türk kimliğine kavuşmuştur. Bu yönleri iti-
bariyle Bafra oldukça uzun ve köklü bir tarihi geçmişe sahiptir. Günümüzde şe-
hirleri önemli kılan sadece sahip olduğu ekonomik güç ve potansiyeli değil aynı
zamanda sahip olduğu köklü tarihi geçmiş ve zengin kültürel mirasıdır Bu an-
lamda Bafra gerçekten bu zengin kültürel mirası bünyesinde barındırmaktadır.
Sahip olduğu kültürel mirasın yanı sıra verimli topraklarının sunduğu imkânlar
çerçevesinde ülkemizin özellikle tarımsal faaliyetlerinde oldukça önemli bir
yere de sahiptir. Bafra Belediyesi olarak başta sahip olduğu tarihi geçmiş ve
zengin kültürel miras olmak üzere tarım alanındaki kayda değer potansiyeli

iii
OSMAN KÖSE

dikkate alarak Bafra’yı her bakımdan öne çıkarmak, Bafralı hemşehrilerimizin


rahat ve güven içinde yaşayabilmelerini sağlamak en önemli görevimizdir. Bu-
nunla birlikte bugün ülke ekonomisine önemli katkıda bulunan Bafra’mızın ta-
rihi geçmişini ve zengin kültürel mirasını araştırmak, bilimsel veriler ışığında
ortaya çıkarmak ve bunları kalıcı eserler olarak gelecek kuşaklara miras bırak-
mak da gerçekten oldukça önemlidir. Çünkü şehirler sadece sahip oldukları
maddi imkânlarıyla değil manevi değerleriyle de aslında yaşayan birer canlıdır.
Şehirlerin de mutlak surette bir ruhu vardır ve bu ruhu tarihi geçmiş ve yaşan-
tıları oluşturmaktadır. Göreve geldiğimizden itibaren bu şuur ve bilinçle hare-
ket ettik ve bir yandan güzel ve eşsiz Bafra’mızın daha medeni, daha yaşanabilir
modern bir şehir olması için elimizden geleni yaparken diğer taraftan şehrin
geçmiş tarihi birikimini ve kültürel değerlerini de sahiplenmeyi ihmal etme-
meyi kendimize düstur edindik. Çünkü şu bir gerçek ki, bir şehrin en büyük
avantajı o şehirde hayat bulanların yaşayanların o şehre olan gönül bağlarıdır.
Bu bağı tesis etmek Bafra gibi zengin kültürel mirasa sahip bir şehir için zor
değildir. Bunun için sadece inanmak yeterlidir. İşte belediye olarak Tarihi, Sos-
yal ve Kültürel Yönleriyle Bafra adlı bu kitap çalışması böyle bir inancın bir
adımıydı bizim için. 3-6 Kasım 2022 tarihleri arasında Belediyemizin ev sahip-
liğinde düzenlemiş olduğumuz I. Uluslararası Bafra Sempozyumu bize böyle
önemli ve seçkin bir eser kazandırmıştır. Bu etkinlik ile bir yandan ülkemizin
çok değerli bilim adamlarının şehrimizi tanımaları fırsatını yakalarken diğer
yandan da kıymetli bilimsel çalışmaların sonuçlarından istifade ederek gelecek
nesillere büyük bir gururla bırakacağımız önemli bir eserin sahibi olmanın mut-
luluğunu yaşamaktayız. İnanıyoruz ki bu anlamda uzun yıllardır eksik bırakıl-
mış olan Bafra’mız için bu önemli adım gelecek kuşaklara örnek olacaktır ve
daha da önemlisi Bafralılık bilincinin oluşmasına büyük katkı sağlayacaktır.
Bafralı hemşehrilerimizin yaşadıkları şehrin geçmişini öğrenmelerine büyük
katkı sağlayacak olan bu eser aynı zamanda şehrimizin kimliğini de güçlendire-
cektir. Muhteviyat bakımından gerçekten zengin bir içeriğe sahip olan eserde
Osmanlı öncesi Bafra’nın tarihi bilimsel veriler ışığında kıymetli çalışmalarla
ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu çalışmalarda milattan önce
Bafra’daki yerleşim daha önce bilinmeyen birçok yeni bilgi ile etraflıca anlatıl-
mıştır. Bunun yanında ilk Müslüman beylikler ile birlikte şehrin yeni kültürel
kimliğinin nasıl oluştuğunu anlatan çok değerli yazılar ile Ortaçağlarda Bafra
ayrıntılı olarak incelenmiştir. Eserde Osmanlı dönemi Bafra ile ilgili çalışmala-
rın ağırlık kazandığı dikkat çekmektedir. Bu çalışmalardan da edindiğimiz bil-
giler ışığında Bafra’nın özellikle Osmanlı Devleti döneminde hızla geliştiği ve

iv
TARİHİ, SOSYAL VE KÜLTÜREL YÖNLERİYLE BAFRA

önemli bir yerleşim birimi haline geldiği görülmektedir. Bu dönemi anlatan di-
ğer yazılarda da Bafra’mızın başta demografik yapısı ve oluşumu olmak üzere,
idari yapısı ve gelişimi, ticari hayatı ve sosyal ve kültürel gelişimi bilimsel veri-
ler ışığında ortaya konulmuştur. Bu yönleriyle eser, bugüne kadar Bafra üzerine
yapılmış en önemli bilimsel çalışmaları ihtiva etmesi bakımından önemli bir
yere sahiptir. Bu yönüyle bundan sonra yapılacak bilimsel çalışmalara büyük
ışık tutacaktır. Dört kitaptan oluşan ve Baframız için eşsiz bir kıymete haiz olan
bu çalışma şüphesiz büyük bir emeğin ve özverinin ürünüdür. Bu münasebetle
öncelikle bu eserde katkı sağlayan çok kıymetli bilim insanlarına yürekten te-
şekkür ediyorum. Emekleri hiçbir şekilde ödenemez. Bu noktada özel bir teşek-
kürü de çok kıymetli hocamız, ülkemizin güzide üniversitelerinden Milli Sa-
vunma Üniversitesi Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Osman KÖSE hak etmiştir. Ge-
rek sempozyum sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesinde gerekse sonra-
sında böyle seçkin bir eserin yayına hazırlanmasında mesai sarf eden hocamız
Sn. Prof. Dr. Osman KÖSE, Bafra’mıza büyük hizmet yapmış ve Bafralıların bü-
yük sevgisini kazanmıştır. Aynı şekilde süreçte emeği geçen yürütme kurulunda
görev alan değerli bilim insanlarına da yürekten teşekkür ediyorum. Başından
beri her türlü fedakârlıkta bulunan ve şehrimizde böyle güzel bir etkinliğin ya-
pılmasında emeği geçen ve bu eserin ortaya çıkmasına katkı sağlayan başta be-
lediyemizin kıymetli başkan yardımcılarıma ve emeği geçen tüm görevli arka-
daşlarıma çok teşekkür ediyorum
Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra adlı kitabın öncelikle sevgili
Bafra’mıza, Bafralı hemşehrilerimize hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz
ediyorum. Ayrıca bu kıymetli bilimsel çalışmanın ülkemiz bilimine katkı sağla-
ması bizim için büyük bir gurur vesilesi olacaktır. Bafra sevgimizden aldığımız
ilham ile yaktığımız bu meşalenin Bafra’mızın geleceği için büyük bir ışık olması
dileğiyle…
Hayırlı Olsun Bafra’m…

Hamit KILIÇ
Bafra Belediyesi Başkanı

v
vii
EDİTÖRDEN

Milattan önce 5000’li yıllara kadar uza-


nan bir tarihe sahip olan Bafra’nın geçmişi
kültürel zenginliklerle doludur. Şu andaki
idari statüsüne bakıldığında, Türkiye’de
Bafra kadar derinlikli bir geçmişe sahip olan
yerleşim birimi çok azdır. Tarihi, Sosyal ve
Kültürel Yönleriyle Bafra adlı 4 ciltten olu-
şan bu kitap, her yönüyle zengin ve etkileyici
bir tarihi mirasın üzerinde duran ve asırları
kat ederek modern döneme dek ulaşan
Bafra’yı ele almaktadır.
Modern dönemde Samsun’a bağlı bir
kaza statüsünde olan Bafra, geçmiş dönemlerde Hititler, Pontus, Roma, Bizans,
Danişmentliler, Selçuklular, Trabzon Rum Devleti, İlhanlılar, Beylikler ve niha-
yet Osmanlı devleti gibi çok farklı devletleri, milletleri ve kültürleri bünyesinde
barındırmıştır. Bu devasa tarihi geçmiş, Bafra’yı elbette ayrıcalıklı kılmaktadır.
Kent merkezinin mevcut konumuna bakıldığında Karadeniz’i Anadolu içlerine
bağlayan Kızılırmak’ın buradan geçtiği görülmektedir. Nehrin, coşkun ve aheste
aheste akarak Karadeniz’e doğru süzüldüğü bu ova boyunca bıraktığı zenginlik-
lerin asırlar boyunca bölgeye hayat verdiği bilinmektedir. Şiirlere ve hikâyelere
konu olan Çetinkaya köprüsünden geçerken ve Irmak boyunca yürürken, asır-
larca bu toprakları vatan edinmiş insanların, kadınların, çocukların, gençlerin,
anne ve babaların bağrışmalarını, ıslaklarını, ağıtlarını veya haykırışlarını du-
yar gibi olursunuz. Kim bilir, nice gözyaşları, sevinç çığlıkları, feryat u figanlar
Kızılırmak’ın coşkun sularının musiki gibi şakıyan sesleri arasında kaybolup
gitmiştir.
Şehirlerin de bir ruhu olduğunu, uykuya dalmış gibi etrafa serpilen kentin
sokaklarını adımlarken, binalarına ve taşlarına bakarken sezebilirsiniz. Sizinle
derinlerden gelen bir sesle konuşan mırıldanışların olduğunu anlarsınız. Şehir-
den ayrılırken de içinizde bir sıcaklık oluşur; uzun süre ayrı kaldığınızda da tek-
rar görme hissi uyandırır. Bafra da insanlarla hasbihal eden, sıcaklık veren ve

ix
OSMAN KÖSE

cezbeden bu tarihi derinliğe sahiptir. Bafra kent meydanından başlayarak so-


kak aralarını dolaşırken, Hititler, Roma, Bizans ve daha sonra Selçuklu, İlhanlı
ve Osmanlı döneminde bu topraklarda yaşayan insanların da bir zamanlar bu-
ralarda adımladıklarını, soluklandıklarını ve hayaller kurduklarını hissedebilir-
siniz. Günümüzde bile verimliliği ile bölgeye hayat veren Bafra ovasına bakar-
ken, geçmiş asırlar içinde farklı kültürlere sahip nice insanların bu ovalar üze-
rinde hayaller kurduklarını, hayatlarını idame ettirdiklerini, acılarını, sevinçle-
rini yaşadıklarını duyar gibi olursunuz.
Fakat tüm bu güzellikleri hissedebilmek, yaşadığınız, yürüdüğünüz, gez-
diğiniz ve gördüğünüz mekânları anlamlandırabilmek için, durduğunuz yerle-
rin öncesini yani tarihi derinliklerini iyi bilmek gerekmektedir. Merhum Meh-
met Akif Ersoy’un İstiklal dizelerinde “Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme,
tanı, düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı” diyerek dile getirdiği işte budur.
Üzerinde yaşanılan toprağa veya içinde oturulan mekâna manevi bir anlam ve
değer kazandırmak ancak onu tanımakla olur. Geçmişini Öğrenmek ve asırların
içinden süzülerek nasıl bir yolculuk geçirdiğini bilmekle olur. İşte Tarihi, Sos-
yal ve Kültürel Yönleriyle Bafra kitabı ile bu gayeler için yola çıkılmıştır. Çok
farklı kültürel yaşama, dil ve inançlara sahip olan kadim medeniyetlerin bir za-
manlar buralarda da neşv ü nema bulduğunu öğrenince, 13. asırlardan itibaren
Türklerin bölgeyi imar ve inşa için gayretlerini görünce, asırlarca buralarda ya-
şayan insan kitlelerinin hayatlarının örgüsüne ve yaşanmışlar yumağının içe-
riklerini vakıf olunca, Bafra’nın sadece mevcut görünen kent merkezinden, ova-
sından ve ırmağından ibaret olmadığını, asırların derinliklerine kadar uzanan
kültürel ve tarihi birikime sahip olduğunu anlarsanız. 13. asır Anadolu’sunun
tasavvuf ve halk şairi olarak bilinen Yunus Emre’nin “bir ben vardır benden
içeri” dizelerinde dile getirdiği gibi Bafra’nın derinliklerine inildikçe farklı Baf-
raların olduğu görülecektir. Bu tarihi derinliklere vakıf olursanız, Bafra’nın dağ-
ları, taşları, bahçeleri, bağları, sokakları, kaldırmaları, caddeleri, ağaçları ve taş-
ları sizinle adeta konuşmaya başlar. Bir nevi 18. yüzyılda Karaköy, Zeytun, Taş-
köprü, Karaarslan, Müstecap, Engiz veya Üçpınar’dan deve ve yük hayvanların-
dan oluşan kervanların çamurlu ve patika yollardan Bafra kasabasına doğru yol
aldığını görür gibi olursunuz.
Türklerin yönetimine girdikten sonra uzun yıllar çoğunluğu Müslüman ve
Hristiyan inancına sahip insanların birlikte yaşadığı bir yer olan Bafra, 19. asrın
yarılarından itibaren dışarıdan aldığı göçlerle değişim göstermeye başlamıştır.
Kafkasya’dan gelen Çerkezler, Abazalar, Balkanlardan göç eden Müslüman kit-

x
TARİHİ, SOSYAL VE KÜLTÜREL YÖNLERİYLE BAFRA

leler bu göçün farklı çeşitlilikteki renkleridir. Daha sonraki yıllarda Anadolu-


daki çok sayıdaki vilayetlerden ve çevreden gelen göçlerle modern dönemdeki
Bafra oluşmuştur.
Bafra’nın tarih boyunca oluşan tüm özelliklerini ve zenginliklerini bilmek
için hazırlanan Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra kitabı, yukarıda an-
latmaya çalıştığımız gerekçeler ve beklentiler çerçevesinde sizler ile buluştu-
rulmuştur. Kitabın hazırlanması her şeyden önce derin bir arzu ve takdire şa-
yan bir gayretin sonucunda olmuştur. Bu çerçevede Bafra Belediye Başkanımız
Sayın Hamit KILIÇ beyin, Bafra’nın geçmişini ve zenginliklerini derli toplu an-
latacak bir çalışmanın olmayışından ve bu yöndeki ihtiyacı dile getirmesiyle bu
eserin hazırlanması çalışmaları başlamıştır. Ebetteki bu tarzdaki bir kitabın tek
bir bilim insanının kaleminden çıkması da mümkündü. Bu şekildeki bir çalışma
uzun zaman dilimini alacağından ve derinliklere inilememesi endişelerinden
dolayı, bu sahada çalışan bilim insanlarını bir araya getirerek, ortaya bir eserin
çıkarılması planlanmıştır. Bunun için de Türkiye’de yüzün üzerinde bilim in-
sanı, tarihini kaleme alacakları şehri yakından görmek için Bafra’ya davet edil-
diler. Bafra kent merkezini, sokaklarını, caddelerini, şehrin örgüsünü, dağlarını
ve tepelerini görme imkânı buldular. Bafra’da iki gün devam eden bilimsel et-
kinliklerden sonra üniversitelerine dönen bilim insanları daha önce belirlenen
konular çerçevesinde araştırmalarını ve çalışmalarını yaparak bizlere gönder-
diler. Gelen çalışmalar, hakem sürecinden ve ilmi tetkikten geçirilerek bu kita-
bın alt yapısı hazırlanmış oldu.
Sadece Bafra’yı konu alan bu çalışma dört kitaptan oluşmaktadır. Her
dört kitapta toplam 96 bilim insanının kaleme aldığı çalışma bulunmaktadır. Bu
vesileyle Bafra’nın geçmiş tarihinin bu günlere taşınmasına katkı veren ve
dünya durdukça var olacak olan bu eserin ortaya çıkmasına vesile olan değerli
bilim insanlarımıza teşekkür ediyorum.
Elinizdeki kitapta da yazıldığı gibi, asırlar öncesinden günümüze kadar
nice milletler, medeniyetler, devletler bu coğrafyadan gelip geçtiler. Bu süre
zarfında bu topraklar üzerinde sayısız ve belirsiz binalar inşa edildi, yollar ya-
pıldı ve ağaçlar dikildi. Yine milyonları geçen insanlar buralarda yaşadılar ve
hayata veda ettiler. Şimdi onlardan geriye kalan hiçbir şey yoktur. Kalan tek şey
yazılı ve çizili olan eserlerdir. Bu nedenle Bafra’da mevcut olan devasa binalar,
yollar ve insanlardan da asırlar sonra geriye bir şey kalmayacaktır. Kalacak olan
tek şey sizin elinizde olan bu eser ve benzerleridir. Bu vesile ile Belediye Başka-
nımız Sayın Hamit KILIÇ’ı bu denli önemli bir kültürel hizmete imza attığı için

xi
OSMAN KÖSE

tebrik ediyorum ve kendisine teşekkür ediyorum. Görevi süresince Bafra’da ha-


yata geçirdiği hizmetlerden asırlar sonrasına intikal edecek yegâne eser elbette
bu kitaplar olacaktır.
Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra kitabı, Bafra’nın tarihi, kül-
türü ve geçmiş değerlerini bugüne taşıması itibariyle değerli bir eserdir. Artık
bu andan itibaren Bafralılar, üzerinde yaşadıkları coğrafyanın zaman içindeki
yolculuğunu öğrenebileceklerdir. Hayatlarını geçirdikleri toprakları buna göre
anlamlandıracakladır. Bafra’yı yönetenler, bu coğrafya üzerinde halka hizmet
için yarışan siyasetçiler ve bölge üzerinde araştırma yapan bilim insanları bu
esere müracaat edeceklerdir.
Kitabın hazırlanması sürecinde Belediye bünyesinde bir taraftan emek ve
katkı verirken diğer taraftan da kitabın yayınlanmasını heyecanla bekleyenler
oldu. Bu vesileyle her daim bizimle ilgilenen Bafra Belediye Başkan yardımcısı
Şaban HÜRYAŞAR’a ve başkan yardımcısı Ahmet TOKGÖZ’e teşekkür ediyorum.
Tüm süreçlerde katkıları ve gayretleri çok oldu. Bunun yanında her daim bi-
zimle olan belediye personeline de teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Bu vesileyle emeği geçen tüm bilim insanı arkadaşlarıma ayrıca tekrar te-
şekkür ederken, Bafra’yı geçmişten günümüze taşıyan bu değerli esere katkı
vermekten büyük onur duyuyorum.
Nihayetinde bu eser Bafra’nındır; Bafra Belediyesinin ve Başkan Hamit
KILIÇ beyin Bafralılara ve geleceğe ölümsüz bir hediyesidir.
Elbette Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra kitabı ile ilgili eleşti-
riler olacaktır. Çünkü ortada bir eser vardır. Yapılmış eseri eleştirmek çok kolay
fakat yenisini oluşturmak da o kadar zordur. Şekli ve tonu ne olursa olsun gelen
her türlü eleştiriyi saygıyla karşılarız; çakıl taşları da olsa onları gül demetleri
olarak algılarız.
Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra adlı bu dört ciltlik eser, Bafra
ve Bafralılar adına devlet-i ebet müddet Cumhuriyetimizin 100. Yılına armağan-
dır.
Bafralılara ve Bafra’yı sevenlere güzel okumalar diliyorum.
Saygılarımla.

Prof. Dr. Osman KÖSE


12 Ocak 2023

xii
1930 Bafra Tekel Caddesi Solda Çarşı Camii

xiii
İÇİNDEKİLER

Başkan’dan… ................................................................................................................... iii


Editörden ......................................................................................................................... ix

C-II.MEŞRUTİYETTEN SONRA BAFRA ...................................................................... 1


Savaş Yıllarında Bafra Nüfusu (1910-1916)
/ Zafer GÖLEN ................................................................................................................... 5
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bafra’nın İdari Yapısı
/ Sevgi AKKOYUN...........................................................................................................53
Askerî Tıbbiyelilerden Bir Sima: Doktor Bafralı Yanko
/ Demet TOKSOY ............................................................................................................83
Bafra ve Civarında Rumların Eşkıyalık Faaliyetleri (1914-1923)
/ Nevzat SAĞLAM ...........................................................................................................95
Bafra’daki Ermeni Çeteleri ve Ermeni Çetecilik Faaliyetlerinin Özellikleri
/ Tamara ÖLÇEKÇİ ..................................................................................................... 141
Bafra’da Nebiyan Dağı Olayları (1914-1922)
/ Hacer KADI ................................................................................................................. 167
Bafra ve Havalisinde Pontus Çetelerinin Takip ve Tenkili (1919-1922)
/ Güzin ÇAYKIRAN ...................................................................................................... 183
Millî Kimlik İnşası Bağlamında Dağköylü Fatma Çavuş
/ Ahmet Metehan ŞAHİN.......................................................................................... 205
Mondros Mütarekesi’nden Sonra Bafra’da Rum Çetelerin Sebep Olduğu Bazı
Asayiş Olayları (1918-1922)
/ Resul KÖSE ................................................................................................................. 217
Millî Kimlik İnşa Sürecinde Bir Roman: 372
/ Hakan DEĞİRMENCİ ............................................................................................... 243
Millî Mücadele’de Bafra ve Havalisi
/ Cengiz MUTLU........................................................................................................... 257
Millî Mücadele Yıllarında Bafra Tütünü
/ Hacer GÖL ................................................................................................................... 273

xv
OSMAN KÖSE

Amerikan Konsolos S. Pinkney Tuck’ın Raporuna Göre Samsun ve Bafra’da


Tütün Yetiştiriciliği
/ Yüksel KÜÇÜKER ..................................................................................................... 295
Bafra’nın Geleneksel Cumbalı Köy Evleri
/ Şerif TÜMER............................................................................................................... 321
Bafra Belediyesinin Kuruluşu ve Osmanlı’dan Günümüze Belediye Başkanları
/ Öğretim Üyesi Ahmet YADİ ................................................................................. 341
Halk Kültürlerinin Mitolojik Muhtevaları İle Bafra Yörükleri
/ Yaşar KALAFAT - Nurdan YOLDAŞ ................................................................... 365
Bafra Bölgesinde Alevilik ve Bektaşilik
/ Fahri MADEN ............................................................................................................. 377

D-CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA ................................................................ 433


Bafra’nın Sosyal ve İktisadi Gelişimi (1923-1950)
/ Nesrin HANGÜL ........................................................................................................ 437
Cumhuriyet Döneminde Bafra’da Sosyal Hayat (1930-1938)
/ Özlem Makbule TAŞKIRAN .................................................................................. 453
Cumhuriyet’in İlk Dönemlerinde Bafra’da İdari Alanda Yapılan Düzenlemeler
ve İlçe Nüfusundaki Değişimler (1927-1950)
/ Bilal TUNÇ - Sefa YILDIRIM ................................................................................. 479
Samsun Basınına Göre Cumhuriyetin İlk Yıllarında Bafra (1925-1946)
/ Muzaffer BAŞKAYA ................................................................................................. 509

xvi
C-II.MEŞRUTİYETTEN SONRA BAFRA

1
1976 Bafra Belediyesi İtfaiye Teşkılatı Bayram Törenlerinde

3
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

Prof. Dr. Zafer GÖLEN1

Giriş
Osmanlı Devleti’nde nüfus sayımı yapmak her zaman problemli bir işti.
Halk vergi ödememek ve askere alınma korkusuyla daima sayımlara direnmiş-
tir. Üstelik maddi meselelere dinî boyut da eklenmiş, “Yeryüzündeki kulların nü-
fusunu sadece Allah’ın bilebileceği, nüfusu tespite çalışmanın Allah’a şirk koş-
makla eşdeğer olduğu”2 algısı halk arasında yerleşmiştir. Mesela Bosna gibi yer-
lerde halk nüfus sayımına öyle direnmiştir ki binlerce insan hayatını kaybetmiş-
tir3. Buna bir de nüfus memurlarının özensizlikleri eklenince durum iyice prob-
lemli hale gelmiştir. Memurların modern istatistik yöntemlerini bilmemeleri, iş-
lerine gerekli önemi vermemeleri, sayımlardaki lakaytlıkları gibi sebepler yü-
zünden istenilen verilerin elde edildiğini iddia etmek zordur. Üstelik onların
gevşek tutumları çoğu zaman karşılıksız kalmıştır. Cezalandırılmaya dair ender
örneklerden biri 6 Mart 1890 tarihlidir. Bu tarihte Bafra, Fatsa ve Terme kaza-
ları sayım memurları talimatlara uygun sayım yapmadıkları için sayım iptal
edilmiş, sayım defterlerin parası olan 2372,5 kuruş memurlardan tahsil edil-
miştir4. Fakat Bafra nüfus dairesinde problemin bir türlü çözülemediği anlaşıl-
maktadır. Ekim 1914’te Bafra nüfus müdürlüğünde yapılan denetlemede nüfus
memurlarının ölüm ve doğumların kayıtlara işlenmesinde lakayt davrandığı ve

1 Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Burdur/Türkiye.

zgolen@mehmetakif.edu.tr. Orcid: 0000-0003-3162-6076


2 Bu mesele sadece Osmanlı Dönemi ile sınırlı olmamış, Cumhuriyet’in ilanından sonra1927’de

yapılan ilk nüfus sayımında da devletin uğraştığı en önemli sorun olmuştur. Onca propaganda ve
köy köy yapılan bilgilendirmeye rağmen bazı kimseler bu gerekçe ile sayımdan kaçmaya çalış-
mıştır. Bakınız, Zafer Gölen, “1927 Genel Nüfus Sayımı”, Uluslararası Türkiye Cumhuriyeti Sem-
pozyumu Bildirileri 22-24 Ekim 2008, Editör: Bayram Kodaman vd., SDÜ Yayınları, Isparta 2008,
s.307-308.
3 Zafer Gölen, Tanzimat Dönemi Bosna İsyanları (1839-1878), Alter Yayınları, Ankara 2009, s.23-

24.
4 BOA, DH. MKT., nr:1705/97.

5
ZAFER GÖLEN

kayıtlar konusunda yeterince titiz davranmadığı anlaşılmıştır. Ne var ki bu suç


da cezasız kalmış, Bafra nüfus müdürü ikaz edilmekle yetinilmiştir5.
Bafra’nın nüfusuna dair ilk kayıtlar Osmanlı Devleti dönemine aittir.
Bafra, Osmanlı iktidarının başlangıcında şimdiki Bafra’nın 3 km kuzeyinde Kı-
zılırmak kıyısında yer alan Pazar-ı Göründür denen bölgede kurulmuş bir ka-
saba idi. Bafra’nın ilk nüfus kaydı olan 1485 tahririne göre kasabanın iki mahal-
lesi vardı. Kasaba nüfusu 1.180 Müslüman ve 347 gayrimüslimden oluşuyordu.
1520’ye kadar altı yeni mahalle daha kurulmuştur. Bu mahallelerden Debbağ-
hane (Tabakhane) mahallesi günümüzde de varlığını aynı adla korumaktadır.
1568’te kasaba nüfusu çok az bir artışla 1.195 Müslüman ve 373 gayrimüslime
yükselmiştir. 1576’ta nüfus istikrarlı bir artışla tahminî 1950-2.300 kişi ara-
sında bir rakama ulaşmıştır6.1642’de Bafra merkez 81’i zimmi 261, Nahiye-i Üs-
kübî 262, Nahiye-i Yazıyeri 211, Nahiye-i Değirmenözü 234, Nahiye-i Ayazma
414 toplamda 1.382 erkek nüfustan oluşuyordu (tahmini toplam: 6.910 kişi)7.
XIX. yüzyılda 1831’le başlayan nüfus sayımları, 1865’te yayına başlayan
Salnameler, seyyahların verileri konu ile ilgili ciddi veri zenginliği elde edilme-
sine imkân tanımıştır. 1831’de yapılan ilk nüfus sayımında, sayımı yapan Mek-
tubî Hulefasından Nazif Bey işini gereği gibi yapmamış8, baştan savma bir bi-
çimde “sözde” yaptığı sayıma dair sadece Bafra’nın tabi olduğu Canik San-
cağı’nın genel nüfusunu vermiştir. Bu yüzden Bafra’nın 1831 nüfusunun detay-
ları hakkında bir tahminde bulunmak zordur9. Onun bıraktığı boşluğu 20 Tem-
muz 1836’da Bafra’ya gelen İngiliz seyyah Hamilton doldurmuştur. Hamilton
onu misafir eden Rum Papaza dayanarak şehirde 1.000’i Müslüman (% 86,20),
110’u Rum (% 9,49), 50’si Ermeni (% 4,31) olmak üzere 1.160 hane olduğunu

5 BOA, DH.SN. THR., nr:56/74.


6 Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, TTK, Ankara 1999, s.59-60; Hasan Yiğit, Bafra
Tarihi, Bafra Tarihsiz, s.15.
7 Mehmet Öz, Orta Karadeniz Tarihinin Kaynakları VII: Canik Sancağı Avârız Defterleri (1642),

TTK, Ankara 2008, s.208-211. Hesaplama, Osmanlı Devleti’nde her hanede ortalama beş kişinin
yaşadığına dair Nejat Göyünç tarafından ortaya atılan teoriye göre yapılmıştır. Bakınız, Nejat Gö-
yünç, “Hâne Deyimi Hakkında”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, S.32, 1979,
s.345-346; Mehmet Ali Ünal, Paradigma Osmanlı Tarih Sözlüğü, Paradigma Yayıncılık, İstanbul
2011, s.291.
8 Nazif Bey cezalandırılmadığı gibi tam tersine bir devlet kaydında onun “muteberândân” olduğu

kayıtlıdır. Çünkü o eski Adana Mutasarrıfı Süleyman Paşa’nın oğlu olan bir “paşazadedir”. Bakınız,
BOA, A. MKT. NZD., nr:220/69.
9 Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, TC. Başbakanlık Devlet İsta-

tistik Enstitüsü, II. Baskı Ankara 1997, s.178, 214.

6
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

yazar10. 1835-45 yılları arasında Müslümanlar şehir merkezinde 108 hanede


257 kişi, köylerde ise 1.747 hanede 5.375 kişi olarak tespit edilmiştir11.
1869’da ilk Trabzon Salnâmesi’nin yayınlanması ile Bafra nüfusu takip
edilebilir bir hal almıştır. Bu salnameye göre Bafra’da 10.774 Müslüman
(%60,70), 6.731 Rum (%37,93) ve 243 Ermeni (%1,37) olmak üzere 17.748 kişi
yaşamaktadır. Nüfusun hanelere dağılımına göre Bafra’da 3.010’u Müslüman
(%65,88), 1.559’u gayrimüslim (%34,12) toplam 4.569 hane bulunmaktadır12.
1870-72’de nüfus bilgileri daha da detaylanır. 1870’de kazada 13 mahalle ile
114 köyde 17.906 kişi yaşamaktadır. Bunların 9.547’si Müslüman (%53,31),
1.536’sı Çerkez13 (%8,58), 6.576’sı Rum (%36,72), 247’si Ermeni’dir (%1,38).
Hane sayısına bakıldığında, 3442’si Müslümanlara (%41,8), 553’ü Çerkezlere
(%6,7), 4.108’i Rumlara (%49,9), 126’sı Ermenilere (%1,5) ait olmak üzere top-
lam 8.229 hane mevcuttur14.
Özellikle 1876’dan sonra Bafra nüfusuna dair takip edilebilir, ayrıntılı so-
nuçlar mevcuttur.

Tablo 1. 1876-78 Yılları Arası Bafra Nüfusu15


Önceki Doğum Ölüm Mevcut Durum
Müslüman
9.672 ---- ---- 9.617
Rum
1293/1876

6.736 19 38 6.717
Ermeni
308 3 9 302
Toplam 16.716 22 47 16.691

10 William J. Hamilton, Researchers in Asia Minor, Pontus, and Armenia; with Some Account of Their
Antiquities and Geology, volume I, John Murray, Albemarle Street, London 1842, p.295.
11 Cengiz Arslan, Ondokuzuncu Yüzyılın İlk Yarısında Bafra ve Alaçam Müslim Nüfusu, OMÜ SBE.

Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019, s.16-18.


12 Sadece erkek nüfus. Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 1, Trabzon Vilâyet Matbaası, 1286, s.66.
13 Çerkezler de Müslümandır. Ancak etnisiteye vurgu olarak ayrı bir millet olarak kaydedilmiş-

lerdir.
14 Sadece erkek nüfus verilmiştir. Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 2, Trabzon Vilâyet Matbaası,

1287, s.92-93; 1871-72 salnâmelerinde de 1870 verileri aynen kullanılmıştır. Salnâme-i Vilâyet-i
Trabzon, Def‘a 3, Trabzon Vilâyet Matbaası, 1288, s.100-101; Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 4,
Trabzon Vilâyet Matbaası, 1289, s.98-99.
15 Sadece erkek nüfus verilmiştir. B.O.A., Y.PRK.UM., nr:2/40, Lef:6; Zafer Gölen, “Osmanlı Nüfus

Çalışmalarına Bir Katkı: 1293-1295/1876-1878 Trabzon Vilâyeti Nüfus Verileri”, Sosyal ve Libe-
ral Bilimlerde Yeni Yönelimler-2, Editörler: Zafer Gölen-İbrahim Serbestoğlu, Gece Kitaplığı, An-
kara 2017, s.584-586.

7
ZAFER GÖLEN

Müslüman
9.672 ---- ---- 9.672
Rum
1294/1877

6.717 16 82 6.651
Ermeni
302 2 4 300
Toplam 16.691 18 86 16.623
Müslüman
9.672 ---- ---- 9.672
Rum
1295/1878

6.651 14 31 6.634
Ermeni
300 8 16 292
Toplam 16.623 22 47 16.598

1893-1904 yılları arasında ise Bafra nüfusu aşağıdaki gibidir16:

Tablo 2. 1893-1904 tarihleri arası Bafra Nüfusu


1311/1893- 1318/1900 1319/1901 1320/1902 1321-
1313/1896 22/1903-
1904
Müslü- 19.323 20.276 20.267 20.374 14.165
man Ka- %30,41 %31,03 %31 %31,03 %28,27
dın
Müslü- 20.255 20.175 20.146 20.181 14.023
man Er- %31,88 %30,88 %30,81 %30,74 %27.98
kek
Rum Ka- 10.891 11.809 11.806 11.894 10.368
dın %17,14 %18,07 %18,05 %18,12 %20.69
Rum Er- 11.938 12.068 12.083 12.092 10.438
kek %18,79 %18,47 %18,48 %18,41 %20.83
Rum Top- 22.829 23.877 23.889 23.986 20.806
lam %35,93 %36,55 %36,54 %36,53 % 41,5

16Zafer Gölen, “1905/06-1914 Osmanlı ve 1927 Cumhuriyet Dönemi Bafra Nüfus Verilerinin Göç
Açısından Değerlendirilmesi”, Geçmişten Günümüze Göç, C.III, Editör: Osman Köse, Canik Beledi-
yesi Kültür Yayınları, Samsun 2017, s.1535-1536.

8
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

Ermeni 505 473 536 553 555


Kadın %0,79 %0,72 %0,81 % 0,84 %1,10
Ermeni 620 526 537 555 555
Erkek %0,97 %0,80 %0,82 %0,84 %1,10
Ermeni 1.125 999 1.073 1.108 1.110
Toplam %1,77 %1 %1,64 % 1,1 % 2,21
Gayri 11.396 12.282 12.342 12.447 10.923
Müslim %17,93 %18,80 %18,87 %18,96 %21,80
Kadın
Gayri 12.558 12.594 12.620 12.647 10.993
Müslim %19,76 %19,27 %19,30 %19,26 %21,94
Erkek
Kadın 30.719 32.558 32.609 32.821 25.088
Toplam % 48,35 %49,84 %49,88 %49,99 %50,07
Erkek 32.813 32.769 32.766 32.828 25.016
Toplam %51,65 %50,16 %50,12 %50 %49,93
Gayri- 23.954 24.876 24.962 25.094 21.916
müslim %37,70 %38,08 %38,18 %38,22 %43,74
Toplam
Müslü- 39.578 40.451 40.413 40.555 28.188
man %62,30 %61,92 %61,82 %61,78 %56,26
Toplam
Toplam 63.532 65.327 65.375 65.649 50.104

9
ZAFER GÖLEN

Grafik 1: 1893-1904 Yılları Arası Bafra Nüfusu


45000 39578 40451 40413 40555
40000
35000
28188
30000
22829 23877 23889 23986
25000 20806
20000
15000
10000
5000 1125 999 1073 1108 1110
0
1893-96 1900 1901 1902 1903-04

Rum Ermeni Müslüman

Grafik 2: 1893-1904 Yılları Arası Bafra Nüfusu


45000
40000 39578 40451 40413 40555
35000
30000
28188
25000 23877 23889 23986
22829
20000 20806
15000
10000
5000
0 1125 999 1073 1108 1110
1893-96 1900 1901 1902 1903-04

Rum Ermeni Müslüman

Tablo 1 ve grafik 1-2’de görüleceği gibi 1903-4’te Bafra nüfusunda bir


azalma söz konusudur. Azalmanın sebebi 1903 öncesi sayımlarda Bafra ve Ala-
çam nüfuslarının birlikte gösterilmiş olmasından kaynaklanmıştır. 1903-4 sa-
yımı ise sadece Bafra nüfusunu kapsamaktadır. Ancak 1903-4 sayımında nüfu-
sun %43,74’ünü oluşturan Gayrimüslim nüfus Müslümanlar aleyhine artarak
1910’da % 45’e çıkmıştır. Bu artışta özellikle Doğu Karadeniz bölgesinden
Bafra’ya gelen Rumlar önemli rol oynamışlardır17.

17Ari Çokana, 20. Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Trakya’daki Rum Yerleşimleri, Literatür, İstanbul
2016, s.180.

10
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

A-1910 Nüfus Verileri


Bafra’nın da bağlı olduğu Canik Sancağı’na dair idarî düzenleme 1864 ta-
rihi vilâyet nizamnamesine dayanır. Nizamnameye göre yeniden kurulan Trab-
zon Vilâyeti Trabzon, Canik, Lazistan ve Gümüşhane Sancaklarından oluşmak-
tadır. Canik Sancağı ise merkez Samsun, Ünye, Çarşamba ve Bafra kazalarından
müteşekkildi18. 9 Kanûn-ı sânî 1286/21 Ocak 1871 tarihli yeni bir düzenleme
ile 1864 teşkilatlanması aynen korunmuş, Bafra’nın 1910’a kadar devam ede-
cek olan idarî yapısı kurulmuştur. 1910’da yeni bir düzenleme yapma gereği
duyulmuştur. Düzenlemenin amacı askerî, adlî ve vergi meselelerini daha dü-
zenli hale getirmekti. Düzenleme büyük ölçekli olmayıp bazı köylerin komşu
kazalara bağlanmasından ibarettir. Çalışma nedeniyle öncelikli olarak detaylı
nüfus listeleri hazırlanmış, köyler mevcut kazaya uzaklıklarına göre en yakın
kazaya bağlanmıştır. Bazı itirazlarla karşılaşılsa dahi çalışma 1911 yılı itibariyle
bitirilmiştir. Bafra’dan ayrılıp Kavak Kazasına bağlanan Belalan, Boyalı, Çelika-
lan, Erikbelen, Kasnakçı, Kirazlı, Kösedik Köyleri ile ilgili herhangi bir itiraz ya
da tartışma meydana gelmemiştir. Yine aynı çalışmada Çiftlik, Devealan, He-
cinli, Kuyumcu, Karapınar ve Zeynel Köyleri Vezirköprü’ye bağlanmak istenmiş
ancak bu sadece kâğıt üzerinde kalmıştır19. Sonraki kayıtlar incelendiğinde sa-
vaş ortamında istenen değişikliklerin yapılamadığı anlaşılmaktadır. Zira 1916
kayıtlarında adları geçen tüm köyler hâlâ Bafra’ya bağlı olarak görülmektedir.
Her ne kadar idarî taksimat bir netice vermemiş olsa da bu sayede Bafra’nın
1910 yılına ait demografik yapısı hakkında bilgi sahibi olunabilmektedir.
1910’da Bafra nüfusu 29.036’sı erkek, 26.987’si kadın olmak üzere top-
lam 56.013 kişidir. Bafra’da 1910’da idarî olarak köy statüsünde 138 yerleşim
birimi vardır. Köylerden 77’sinde Müslümanlar, 15’inde Müslümanlar ve Rum-
lar birlikte20, 46’sında ise sadece Rumlar yaşamaktadır (Tablo: 3-5).
Müslümanlar 4.981’i köyde, 896’sı şehirde olmak üzere toplam 5.877 ha-
nede ikamet etmektedirler. Müslümanlar 15.753’ü erkek 14.910’u kadın olmak
üzere 30.663 kişilik bir nüfusa sahiptir (Tablo: 3-5).

18 Talât Mümtaz Yaman, Osmanlı İmparatorluğu Mülkî İdaresinde Avrupalılaşma Hakkında Bir Ka-
lem Tecrübesi, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul 1940, s.183; Vecihi Tönük, Türkiye’de İdare Teş-
kilâtı, Kanaat Basım ve Ciltevi, Ankara 1945, s.166; Harita: 1.
19 BOA, DH. MUİ, nr:145/18.
20 Müslüman ve Rumların karışık olarak yaşadığı köylerde bugün anladığımız manada evler yan

yana olmayıp, her grup kendi mahallesinde toplu olarak yaşamaktadır. Müslümanlar ve Gayri-
müslimlerin köylerde karışık yaşamadıkları devletin kayıtları tarafından da teyit edilmiştir. Ba-
kınız, BOA, DH. SN. THR., nr:82/69, Lef:9, 29 Kanûn-ı sanî 1335/29 Ocak 1919 tarihli Bafra Nüfus
Müdürü Nedim tarafından Sicill-i Nüfûs İdâre-i Umûmiyesi Müdürlüğüne gönderilen telgraf.

11
ZAFER GÖLEN

Gayrimüslimler ise 4.285’i köyde, 210’u şehirde olmak üzere toplam


4.285 hanede ikamet etmektedir. Toplam 25.350 kişilik nüfusun 13.273’ü er-
kek, 12.077’si kadındır (Tablo: 3-5).
Kazanın nüfus oranı ise %55 Müslüman, %43 Rum ve %2 Ermeni şeklin-
dedir (Grafik: 3).
Toplam nüfusun %52’si erkek %48’i kadındır (Grafik: 4).
Genel nüfus içinde kadınların %87’si köylerde, %13’ü şehirlerde yaşar-
ken, erkeklerin %85’i köylerde %15’i şehirde yaşamını sürdürmektedir (Grafik:
5-6).
Genel olarak değerlendirildiğinde halkın %86’sı köylerde %14’ü şehirde
ikamet etmektedir. Müslümanların %87’si köyde yaşarken % 13’ü şehirde ya-
şamakta, Gayrimüslimlerin ise % 84’ü köylerde % 16’sı Bafra’da yaşamaktadır.
Bu haliyle Bafra kazası köylü nüfusa sahip bir kazadır. (Grafik: 8-9).
Şehir merkezi 10’u Müslüman, 1’i Rum, 1’i Ermeni 1’i de Müslüman-Rum
karışık olmak üzere 13 mahalleden oluşmaktadır. Merkez nüfusun %49’u Müs-
lüman, %33’ü Rum, %18’i Ermeni’dir. Aynı oran merkez erkek nüfusu için de
geçerlidir. Buna karşın kadın nüfusta Müslümanlar aynı orana sahipken, Rum-
larda 1 puanlık artışla %34, Ermenilerde ise 1 puanlık azalışla %17’dir (Grafik:
10-12; Tablo: 3-5).
Köylerde ise dikkati çeken en önemli ayırt edici unsur Bafra köylerinde
Ermeni bulunmamasıdır. Ermenilerin tamamı merkez Ermeni Mahallesi’nde
ikamet etmektedir. Köylerde yaşayan halkın %56’sı Müslümanken %44’ü
Rum’dur. Köylerde erkeklerin %55’i Müslümanken %45’i Rum’dur. Kadınlarda
da durum faklı değildir, kadınlarda nüfusun %56’sı Müslümanken % 44’ü Rum-
lardan oluşmaktadır (Grafik: 13-15; Tablo: 3-5).
Haneler bazında değerlendirildiğinde de durum farklı değildir. Hanelerin
%93’ü köylerde % 7’si şehirdedir. Müslüman hanelerin %85 köylerde %15’i şe-
hirde iken, bu oran Gayrimüslimlerde %81 köy %19 şehir şeklindedir (Grafik:
16-18).
1910’da Bafra’nın hane sayısı en kalabalık beş Müslüman köyü Bengü
(252), Kasnakçı (151), Kolay (140), Belalan (138) ve Çağşur21 (134)’dur. En

21Günümüz Esençay Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, TC. İçişleri Bakanlığı, Köylerimiz 1 Mart 1968
Gününe Kadar, Başbakanlık Basımevi, Ankara 1968, s.632. Çağşur I. Dünya Savaşı yıllarında bü-
yük bir drama sahne olacaktır. Çağşur 15 Ekim 1917’de Pontuscu Rum çeteler tarafından büyük
bir saldırıya uğramıştır. Saldırıda 300’den fazla Çağşurlu Müslüman katledilmiştir. Şehitlerden
Murad oğlu Hamid henüz bir yaşına girmemiş bebek, Mehmed oğlu Hamza 2 yaşında bebek, Hacı
Mustafa torunu Nazife 5, Ahmed oğlu Dursun 6, İmamoğlu Osman 6, Kara Osman kızı Döne 8,

12
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

tenha beş köyü ise Sarıköy (5), Elifli (6), Nohudluk Muhaciri (6), Aktekke İslâm’ı
(7), Mengenler Oniç Muhaciri, Sarı, Üçpınar Muhaciri (9) köyleridir (Tablo: 3,
5).
Nüfus yoğunluğu açısından ise en kalabalık beş Müslüman köyü Bengü
(1492), Köle Yurdu (854), Kasnakçı (852), İğdir (840) ve Kolay (817)’dır. En
tenha beş köy Sarıköy (14), Nohudluk Muhaciri (17), Elifli (18), Küçükdağ Mu-
haciri (27), Üçpınar Muhaciri (29) köyleridir (Tablo: 3, 5).
Müslüman erkek nüfus açısından Bengü (727), Köle Yurdu (413), Kolay
(412), Kasnakçı (406), İğdir (392) en kalabalık beş köydür. En az erkek nüfus
olan beş köy ise Küçükdağ Muhaciri (8), Sarıköy Muhaciri (8), Nohudluk Muha-
ciri (9), Alaylı (10), Elifli (10) köyleridir (Tablo: 3, 5).
Müslüman kadın nüfus açısından Bengü (765), İğdir (448), Kasnakçı
(446), Köle Yurdu (441), Kolay (405) en kalabalık beş köydür. En az kadın nüfus
olan beş köy ise Sarıköy Muhaciri (6), Elifli (8), Nohudluk Muhaciri (8), Üçpınar
Muhaciri (9), Civare Muhaciri (11) köyleridir (Tablo: 3, 5).
Müslüman hane başına düşen kişi sayısına bakıldığında şehir merkezinde
ortalama 4,31 olduğu görülür. Köylerde ise rakam 5,21’e yükselir. En kalabalık
köy olan Bengü’de bu oran 5,92’dir. En az kişinin yaşadığı Sarıköy’de ise oran
oldukça düşük olup 2,8’dir (Tablo: 3, 5).

Kara Osman oğlu Ahmed 10, Hacı Osman oğlu Murad 10, Halil oğlu Dursun 12 yaşında çocuklar-
dır. Köy tamamen yakılmış, köy halkı Bafra’ya kaçmak zorunda kalmıştır. Şehitlerin bazıları ateşe
verilen evlerde yanarak hayatını kaybetmiştir. Bakınız, BOA, DH. EUM.6.Şb, nr:27/10; 28/57; DH.
ŞFR., nr:80/227; MV., nr:210/144. Çağşur katliamı Bafra araştırmaları ile bilinen Hasan Yiğit’in
372 adlı romanına konu olmuştur. Bakınız, Hasan Yiğit, 372, AZ Kitap, İstanbul 2022; Nebiyan
merkezli Bafra’daki Pontuscu çeteler ve Çağşur katliamı hakkında bakınız, Yılmaz Kurt, Pontus
Meselesi, TBMM Basımevi, Ankara 1995, s.189-246.

13
ZAFER GÖLEN

Grafik 3:1910 Bafra Grafik 4:1910 Bafra


Genel Nüfusu Kadın-Erkek Genel
Nüfusu
2%
43% 55%
48%
52%

Müslüman Rum Ermeni Erkek Kadın

Grafik 5:1910 Bafra Grafik 6:1910 Bafra


Kadın Şehir-Köy Genel Erkek Şehir-Köy Genel
Nüfusu Nüfusu

13% 15%
87% 85%

Şehir Köy Şehir Köy

Grafik 7:1910 Bafra Grafik 8:1910


Genel Şehir-Köy Genel Müslüman Şehir-Köy
Nüfusu Genel Nüfusu

14% 13%
86% 87%

Şehir Köy Şehir Köy

Grafik 9:1910 Gayri- Grafik 10:1910 Bafra


Müslim Şehir-Köy Merkez Nüfusu
Genel Nüfusu
18%
16% 49%
33%
84%

Şehir Köy Müslüman Rum Ermeni

14
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

Grafik 11:1910 Bafra Grafik 12:1910 Bafra


Merkez Erkek Nüfusu Merkez Kadın Nüfusu

18% 17%
49% 49%
33% 34%

Müslüman Rum Ermeni Müslüman Rum Ermeni

Grafik 13:1910 Bafra Grafik 14:1910 Bafra


Köy Nüfusu Köy Erkek Nüfusu

44% 56% 45% 55%

Müslüman Rum Müslüman Rum

Grafik 15:1910 Bafra Grafik 16:1910 Şehir-


Köy Kadın Nüfusu Köy Hane

7%
44% 56%
93%

Müslüman Rum Şehir Köy

Grafik 17:1910 Şehir- Grafik 18:1910 Şehir-


Köy Müslüman Hane Köy Gayri-Müslim Hane

15% 19%

85% 81%

Şehir Köy Şehir Köy

15
ZAFER GÖLEN

Tablo 3. 15 Temmuz 1326/28 Temmuz 1910 tarihli Bafra Kazası Müslü-


man Nüfusu22
Sıra No Mahalle-Köy Hane Sayısı Erkek Kadın Toplam
MAHALLE
1 Cami-i Kebir 243 524 519 1043
2 Çilehane 74 182 168 350
3 Debbağhane 158 350 358 708
4 Hacı Nabi 125 278 282 560
5 Hacı Şaban 46 94 115 209
6 İshaklı 18 30 36 66
7 Kargalı 38 71 79 150
8 Küçük Hamam 36 81 80 161
9 Müfti 39 64 60 124
10 Sofulu 79 173 163 336
11 Yaka 40 85 76 161
MERKEZ TOPLAM 896 1932 1936 3868
KÖY
1 Ağalan23 39 132 113 245
2 Ak Tekke Ekradı 91 241 265 506
3 Aktekke İslâmı 7 20 21 41
4 Alancık 17 44 52 96
5 Alaylı 12 22 10 32

22 BOA, DH. MUİ, nr:145/18.


23 Günümüz Akalan Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.15. Türkiye’de yerleşim yer-

lerinin adlarının değiştirilmesinin geçmişi 1915 yıllına kadar gider. 1915 yılında Dâhiliye Neza-
reti bir genelge yayınlayarak, idarî makamlardan fetihten beri kullanılan bazı yer adlarının Os-
manlılıkla hiçbir ilgisi olmadığı gerekçesiyle uygun adlarla değiştirilmelerini istemiştir. Genelge
doğrultusunda Bafra adı da dâhil olmak üzere 29 köyün adı değiştirilmek istenmiş ancak savaş
şartlarında bu değişiklik gerçekleşmemiştir. İlgili çalışmaya göre, Bafra adı Kızılırmak ile değişti-
rilecekti. Adları değiştirilmek istenen köyler şunlardır: 1-Aktekke Hıristiyanı, 2-Ayazma, 3-Bakır-
pınarı, 4-Bedeş Muhaciri, 5-Çulhakoca Hıristiyanı, 6-Demşek, 7-Domuzağılı, 8-9-Gazibeyli İslam ve
Hıristiyanı, 10-Gelemağri, 11-Harız, 12-13-Hırso Mengenler Hıristiyanı, 14-İnegazi Hıristiyanı, 15-
İnözü Hıristiyanı, 16-Kaydalapa, 17-Kolaybaşı, 18-Kovanlık, 19-Kuşluğan, 20-21-Ledros İslâm ve Hı-
ristiyanı, 22-Lengerli Hıristiyanı, 23-24-Martıkale İslam ve Hıristiyanı, 25-Mardar, 26-Muğamlı, 27-
Ormanos, 28-Tekke Hıristiyanı, 29-Virancık. Ayrıntılı bilgi için bakınız, Selim Özcan, “XX. Yüzyılda
Canik (Samsun) Sancağında Adları Değiştirilmek İstenen Yerler ve Yeni Adları”, Karadeniz İnce-
lemeleri Dergisi, Güz 2018, S.25, s.157-158.

16
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

6 Ayazma 66 178 181 359


7 Bakırpınarı Ekradı 25 62 48 110
8 Bedeş Muhaciri 21 42 44 86
9 Belalan 138 401 337 738
10 Bengü 252 765 727 1492
11 Boyalı 62 181 144 325
12 Burunca Kuşluğan 40 117 116 233
13 Civare Muhaciri 11 16 16 32
14 Çağşur 134 358 306 664
15 Çalköy 29 79 67 146
16 Çelikalan 65 211 166 377
17 Çıkrıkçı Muhaciri24 12 26 22 48
18 Çiftlik 65 213 233 446
19 Çipinler 21 43 36 79
20 Çulhakoca 45 160 153 313
21 Dedeli 71 197 166 363
22 Demşek25 93 258 269 527
23 Devealan 64 180 187 367
24 Düzköy 83 254 246 500
25 Elalan 44 117 120 237
26 Elifli 6 8 10 18
27 Emenli 49 78 77 155
28 Engiz 66 124 96 220
29 Erikbelen 72 164 135 299
30 Fırundar 78 197 170 367
31 Gazibeyli 91 267 301 568
32 Gelemağri26 87 169 170 339
33 Girne Çakalbükü 16 36 30 66

24 Günümüzde Karpuzlu Köyü Mahallesi’dir. Bakınız, 1967 Samsun İl Yıllığı, Harita Genel Müdür-
lüğü Matbaası, Ankara 1967, s.331.
25 Günümüz Ortadurak Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.428.
26 1946 kaydında adı Gelemari olarak geçmektedir. Bakınız, TC. İçişleri Bakanlığı, Türkiye’de

Meskûn Yerler Klavuzu, C.I, Başbakanlık Devlet Matbaası, Ankara 1946, s.399; Günümüz Koruluk
Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.373.

17
ZAFER GÖLEN

34 Gökçeağaç Gültepe 74 190 195 385


35 Hacılar Kürtler27 30 62 47 109
36 Hacılar Kürtler Muhaciri 32 54 51 105
37 Harız 34 73 69 142
38 Hecinli 45 106 103 209
39 Hirso Mengenler Muhaciri 22
28 41 43 84
40 İğdir 115 448 392 840
41 İlyaslı 97 278 296 574
42 İnegazi İslâmı 49 139 134 273
43 İnözü maa Kuşça 29 38 110 97 207
44 Kabala 18 26 28 54
45 Kanlıköy 70 205 187 392
46 Kaplancık 48 123 117 240
47 Karaburç 41 101 111 212
48 Karaburç Muhaciri 42 87 94 181
49 Karayer Muhaciri 39 95 62 157
50 Kasnakçı 151 446 406 852
51 Kavakpınarı Muhaciri 37 92 67 159
52 Kayalı 125 336 346 682
53 Kaygusuz maa Kalaycılı 40 98 83 181
54 Kaygusuz Muhaciri 25 66 55 121
55 Kelik Karaköy 17 35 28 63
56 Kelikler 26 57 60 117
57 Kıran Karaca Börk 30 17 22 19 41
58 Kiremitçi 112 320 309 629

27 Günümüz Yeşilyazı Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.665.


28 Köyün adı Osmanlıca belgelerde ve 1928’de yayınlanan idari taksimat kitabında Hirso Mengen-
ler olarak geçerken, 1933 Köylerimiz kitabında Hirim Mengenler olarak geçmektedir. 1946 kata-
loğunda köyün adı yeniden Hirso Mengenler olarak yer almaktadır. Bakınız, TC. Dâhiliye Vekâleti,
Son Teşkilât-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları, Hilâl Matbaası, İstanbul 1928, s.713; TC. Dâhiliye
Vekâleti, Köylerimiz, Matbaacılık ve Neşriyat Türk Anonim Şirketi, İstanbul 1933, s.342; Tür-
kiye’de Meskûn Yerler Klavuzu, C.I, s.508. Günümüz Karpuzlu Köyü’nün eski adıdır. Aynı katalogda
adı Hırsamengeller olarak geçer. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.330. Hirso (xrýso) Rumca altın de-
mektir. Nişanyan, a.g.e., s.270.
29 Günümüz İnözükoşaca Köyü’nün eski adıdır.
30 Günümüzde Sarıköy’e bağlı bir mahalledir. Bakınız, 1967 Samsun İl Yıllığı, s.332.

18
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

59 Kolay 140 405 412 817


60 Kovanlık31 24 78 63 141
61 Köle Yurdu32 89 441 413 854
62 Köseli İslâmı 49 127 130 257
63 Kulalan 64 189 188 377
64 Kuşçular 39 97 88 185
65 Kuşçular Elekciyanı 35 90 89 179
66 Kuşkayası 39 117 97 214
67 Kuyumcu 21 62 61 123
68 Küçükdağ Muhaciri 10 19 8 27
69 Ledros maa Ahurcuk33 21 39 29 68
70 Lengerli 14 40 32 72
71 Lengerli Muhaciri 38 81 72 153
72 Mardar34 127 343 331 674
73 Martıkale 63 179 177 356
74 Mengenler Oniç Muhaciri35 9 22 18 40
75 Nohudluk Muhaciri 36 6 8 9 17
76 Oruçkoğası Muhaciri37 24 38 35 73
77 Paşaşeyh 38 136 139 275
78 Pelidbükü Karıcak 87 250 183 433
79 Pelidbükü Sekicik 83 238 187 425

31 Günümüz Tepebaşı Köyü’nün eski adıdır.


32 Günümüz Komşupınar Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.707.
33 Köyün adı Osmanlıca belgelerde Ledros maa Ahurcuk olarak geçerken, 1928’de yayınlanan

idarî taksimat kitaplarında Lodoros Ahurcuk, 1933’te yayınlanan idarî taksimat kitabında ise Lo-
doros Ahurcuk ve Loduros Ahurcu Hıristiyanı olarak iki farklı köymüş gibi geçmektedir. Bakınız,
Son Teşkilât-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları, s.714; Köylerimiz-1933, s.529.
34 Günümüz Hasırlık Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.719.
35 Köyün adı Osmanlıca belgelerde Mengenler Oniç Muhaciri olarak geçerken, 1928 ve 1933’te

yayınlanan idarî taksimat kitaplarında sadece Mengenler Muhaciri olarak geçmektedir. Bakınız,
Son Teşkilât-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları, s.714; Köylerimiz-1933, s.549. Günümüzde Koşu
Köyü Mahallesidir. Bakınız, 1967 Samsun İl Yıllığı, s.331.
36 Günümüzde Üçpınar Köyüne bağlı bir mahalledir. Bakınız, 1967 Samsun İl Yıllığı, s.333.
37 Köyün adı Osmanlıca belgelerde ve 1928’de yayınlanan idari taksimat kitabında Oruçkovası

olarak geçerken, 1933’te yayınlanan idarî taksimat kitabında Oruç Kovan olarak geçmektedir. Ba-
kınız, Son Teşkilât-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları, s.712; Köylerimiz-1933, s.596; Günümüzde Üç-
pınar Köyüne bağlı bir mahalledir. Bakınız, 1967 Samsun İl Yıllığı, s.333.

19
ZAFER GÖLEN

80 Sarı maa Klisa 9 20 20 40


81 Sarıköy Muhaciri 5 6 8 14
82 Sarpun38 118 345 308 653
83 Şeyhevran 31 59 61 120
84 Şeyhulaş 78 231 225 456
85 Tasköy39 82 248 239 487
86 Tekkesarmaşık 32 108 87 195
87 Terzili 44 103 111 214
88 Türkköy 30 90 79 169
89 Türkmenler 88 281 258 539
90 Üçpınar Muhaciri 9 12 17 29
91 Virancık40 68 162 177 339
92 Yiğidalan 51 187 190 377
MÜSLÜMAN KÖYLER TOPLAM 4981 13821 12974 26795
MÜSLÜMAN TOPLAM 5877 15753 14910 30663

1910’da Bafra’nın hane sayısı en kalabalık beş Gayri-Müslim köyü Asar


(175), Darboğaz (164), Elyagut (127), Aktekke (122) ve Domuzağılı (114)’dır.
En az Gayri-Müslim hane bulunan köyler İne Boğazı (7), Gazibeyli (8), İnözü (8),
Ledros (11) ve Kelik Karaköy (11) köyleridir (Tablo: 4-5).
Nüfus yoğunluğu açısından ise en kalabalık beş Gayri-Müslim köyü Asar
(1272), Kapıkayası (818), Darboğaz (816), Hotmaşa (777) ve Aktekke (716) kö-
yüdür. En az Gayri-Müslim bulunan köyler ise İnözü (44), Gazinbeyli (45), Led-
ros (54), Kelik Karaköy (56), Karadiken (Karatiken) (66)’dir (Tablo: 4-5).
Gayrimüslim erkek nüfus açısından Asar (617), Darboğaz (421), Hotmaşa
(380), Kapıkayası (379), Domuzağılı (348) en kalabalık beş köydür. En az erkek
nüfus olan beş köy ise Gazibeyli (18), İnözü (18), Ledros (22), Kelik Karaköy
(27), Karadiken (34) köyleridir (Tablo: 4-5).

38 1968’de Sarpın olarak geçmektedir. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.468. Günümüzde Sarpın olarak
kullanılmaya devam etmektedir. 2013’te Bafra Belediyesi’nin çıkardığı tanıtım kitabında Sarpun
olarak yanlış yazılmıştır. Bakınız, Bafra Efsane Şehir, Hazırlayan: Adnan Hazır, Bafra Ofset, Bafra
2013, s.54.
39 Tosköy olarak bilinen köyün adı tüm kaynaklarda Tasköy olarak geçmektedir. Ancak 1968’e

gelindiğinde Tosköy Boğazkaya Bucağı’nın eski adı olarak görülmektedir. Bakınız, Son Teşkilât-ı
Mülkiye’de Köylerimizin Adları, s.713; Köylerimiz-1933, s.710; TC. İçişleri Bakanlığı, Köylerimiz-
1968, s.96.
40 Günümüz Örencik Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.438.

20
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

Gayrimüslim kadın nüfus açısından Asar (655), Kapıkayası (439), Hot-


maşa (397), Darboğaz (395), Aktekke (371) en kalabalık beş köydür. En az ka-
dın nüfus olan beş köy ise İnözü (26), Gazibeyli (27), Kelik Karaköy (29), Kara-
diken (32), Ledros (32) köyleridir (Tablo: 4-5).
Gayrimüslimlerden Rumlarda hane başına düşen kişi sayısına bakıldı-
ğında şehir merkezinde Müslümanlardan yüksek olduğu görülür. Gayri-müslim
Rumların şehir merkezinde hane ortalaması 5,10’dur. Köylerde ise bu rakam
6’ya yükselir. En kalabalık köy Asar’da bu oran 7,62’dir. En az kişinin yaşadığı
İnözü’nde ise oran 5,5’tur. Ermenilerin tamamı şehir merkezinde yaşamaktadır
ve hane başına düşen kişi sayısı 4,64’tür (Tablo: 4-5).

Tablo 4. 15 Temmuz 1326/28 Temmuz 1910 tarihli Bafra Kazası Gayri-


Müslim Nüfusu41
Sıra No Mahalle-Köy Hane Sayısı Erkek Kadın Toplam
MAHALLE
1 Rum Mahallesi 454 1131 1196 2327
2 İshaklı 56 144 134 278
MERKEZ RUM NÜFUS TOPLAM 510 1275 1330 2605
KÖY
1 Ağcaalan 77 260 172 432
2 Aktekke 122 371 345 716
3 Asar 175 655 617 1272
4 Asmaçam 83 244 161 405
5 Bakırpınarı 50 141 116 257
6 Balıklar 30 78 75 153
7 Beydirli 32 110 103 213
8 Boyalıca 41 166 148 314
9 Burunca Kuşluğan 28 128 117 245
10 Büzmelek42 51 119 118 237
11 Canikli Yurdu43 55 246 235 481

41 BOA, DH. MUİ, nr:145/18; Çokana, a.g.e., s.180-181.


42 Günümüz Gümüşyaprak Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.246.
43 Günümüz Uluağaç Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.524.

21
ZAFER GÖLEN

12 Cırıklar Peskeller44 46 112 119 231


13 Çulhakoca 36 176 132 308
14 Darboğaz 164 395 421 816
15 Derbend 49 184 186 370
16 Doğanyuvası 32 95 103 198
17 Domuzağılı45 114 339 348 687
18 Elmacık Elibağlı 65 267 259 526
19 Elyagut 127 370 342 712
20 Gazibeyli 8 27 18 45
21 Gökçesu 58 208 161 369
22 Hızırilyas 25 56 69 125
23 Hirso Mengenler 83 201 177 378
24 Hotmaşa46 91 397 380 777
25 İkiztepe 29 75 54 129
26 İnegazi 7 52 51 103
27 İnözü 8 26 18 44
28 Kabaçukur 48 134 99 233
29 Kapıkayası47 107 439 379 818
30 Karadiken 15 32 34 66
31 Karapınar 103 253 255 508
32 Kavaklıca 18 73 55 128
33 Kaydalapa48 93 267 239 506

44 Günümüz Tütüncüler (Cırıklar) ve Yakıntaş (Peskeller) Köyleri’nin eski adıdır. Cırıklar yarıklar,

su kanalları demektir. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.740; Bakınız, Seven Nişanyan, Adını Unutan
Ülke, Everest Yayınları, İstanbul 2010, s.270.
45 Günümüz Esentepe Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Nişanyan, Adını Unutan Ülke, s.269. 1968’de

adı Domuzağı olarak geçmektedir. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.191.


46 Günümüz Çamaltı Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.679.
47 1933’te adına ilave olarak Kuşbükü olarak da gösterilmiştir. Bakınız, Köylerimiz-1933, s.397.

Kapıkayası (Günümüz Kapıkaya), Merzifon Amerikan Koleji öğretmeni ve idarecilerinden George


E. White’tın vaaz için gittiği köylerin başından gelir. O Kapıkaya’yı, “Tepelerin arasındaki Kapı-
kaya, Hristiyanların New England tepelerindeki köylerindeki ilk günleri gibi bir hale sahipti.” söz-
leriyle tanımlar. Bakınız, George E. White, Bir Amerikan Misyonerin Merzifon Amerikan Koleji Ha-
tıraları, Tercüme Cem Târık Yüksel, Enderun Kitabevi, İstanbul 1995, s.135. Bu da Kapıkaya’nın
neden Pontusçu çetelerin merkezi olduğunu ve saldırıların Kapıkaya merkezli olarak planlandı-
ğını çok güzel açıklar.
48 Günümüz Sarıçevre Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.462.

22
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

34 Kelik Karaköy 14 29 27 56
35 Kirazlı 76 278 187 465
36 Kolaybaşı 39 139 104 243
37 Kostantinuşağı49 40 123 134 257
38 Kovanlık 38 179 152 331
39 Kösedik 71 214 204 418
40 Köseköy 36 162 139 301
41 Köseli 58 197 174 371
42 Kuzalan 71 227 230 457
43 Ledros 11 32 22 54
44 Lengerli 23 84 70 154
45 Martıkale 36 157 144 301
46 Muğamlu50 51 112 104 216
47 Müderris Gediği 26 115 92 207
48 Ormanos51 105 272 255 527
49 Osmanbeyli 56 152 153 305
50 Otkayası 44 149 120 269
51 Pireyurdu52 46 188 137 325
52 Selemelik53 30 183 148 331
53 Sıklık 68 216 154 370
54 Sokuçukuru 25 112 64 176
55 Sürmeli 75 203 207 410
56 Tekke Hıristiyanı 40 113 115 228
57 Tikencik 44 203 186 389
58 Virancık 34 95 85 180
59 Yaraltı 79 191 137 328
60 Yayla 71 205 206 411
61 Zeynel 105 265 236 501
RUM KÖYLER TOPLAM 3482 11291 10092 21383

49 Günümüz Yeniköy’ün eski adıdır.


50 Günümüz Ormancık Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.39.
51 Günümüz Altınay Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.736.
52 Günümüzde Ağcaalan Köyüne bağlı bir mahalledir. Bakınız, 1967 Samsun İl Yıllığı, s.333.
53 Günümüz Tepebaşı Köyü’nün eski adıdır. 1968’de adı Selemedik olarak gösterilmiştir. Bakınız,

Köylerimiz-1968, s.510.

23
ZAFER GÖLEN

1 Ermeni Mahallesi 293 707 655 1362


GAYRİ-MÜSLİM NÜFUS TOPLAM 4285 13273 12077 25350
BAFRA TOPLAM NÜFUS 10162 29026 26987 56013

Müslüman-Gayrimüslim toplam sonuçlar değerlendirdiğinde 1910’da


Bafra’nın hane sayısı en kalabalık beş köy Bengü (252), Asar (175), Darboğaz
(164), Kasnakçı (151) ve Kolay (140)’dır. En tenha beş köyü ise Sarıköy (5),
Elifli (6), Nohudluk Muhaciri (6), Mengenler Oniç Muhaciri (9), Sarı (9) köyleri-
dir (Tablo: 3-5).
Nüfus yoğunluğu açısından ise en kalabalık beş köy Bengü (1492), Asar
(1272), Köle Yurdu (854), Kasnakçı (852), İğdir (840)’dir. En tenha beş köy Sa-
rıköy (14), Nohudluk Muhaciri (17), Elifli (18), Küçükdağ Muhaciri (27), Üçpı-
nar Muhaciri (29) köyleridir (Tablo: 3-5).
Bafra’da hane başına düşen kişi sayısı 5.51’dir. Şehirde bu oran 4,61’dir
(Tablo: 3-5).

24
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

Tablo 5. 1910 tarihli Bafra Kazası Genel Nüfusu54


Sıra Mahalle-Köy Hane Müslüman Müslüman G. Müslim G. Müslim Toplam
No Sayısı Erkek Kadın Erkek Kadın
MAHALLE
1 Cami-i Kebir 243 524 519 - - 1043
2 Çilehane 74 182 168 - - 350
3 Debbağhane 158 350 358 - - 708
4 Ermeni Mahallesi 293 - - 707 655 1362
5 Hacı Nabi 125 278 282 - - 560
6 Hacı Şaban 46 94 115 - - 209
7 İshaklı 74 30 36 144 134 344
8 Kargalı 38 71 79 - - 150
9 Küçük Hamam 36 81 80 - - 161
10 Müfti 39 64 60 - - 124
11 Rum Mahallesi 454 - - 1131 1196 2327
12 Sofulu 79 173 163 336
13 Yaka 40 85 76 161
MERKEZ TOPLAM 1699 1932 1936 1982 1985 7837
KÖY
1 Ağalan 39 132 113 - - 245
2 Ağcaalan 77 - - 260 172 432
3 Aktekke Ekradı 91 241 265 - - 506
4 Aktekke 129 20 21 371 345 757
5 Alancık 17 44 52 - - 96
6 Alaylı 12 22 10 - - 32
7 Asar 175 - - 655 617 1272
8 Asmaçam 83 - - 244 161 405
9 Ayazma 66 178 181 - - 359
10 Bakırpınarı 75 62 48 141 116 367
11 Balıklar 30 - - 78 75 153

Sarı: Müslüman ve Rumların birlikte yaşadığı mahalle ve köyler.


54

Mavi: Sadece Rumların yaşadığı mahalle ve köyler.


Beyaz: Sadece Müslümanların yaşadığı mahalle ve köyler.
Turuncu: Ermeni Mahallesi

25
ZAFER GÖLEN

12 Bedeş Muhaciri 21 42 44 - - 86
13 Belalan 138 401 337 - - 738
14 Bengü 252 765 727 - - 1492
15 Beydirli 32 - - 110 103 213
16 Boyalı 62 181 144 - - 325
17 Boyalıca 41 - - 166 148 314
18 Burunca Kuşluğan 68 117 116 128 117 478
19 Büzmelek 51 - - 119 118 237
20 Canikli Yurdu 55 - - 246 235 481
21 Cırıklar Peskeller 46 - - 112 119 231
22 Civare Muhaciri 11 16 16 - - 32
23 Çağşur 134 358 306 - - 664
24 Çalköy 29 79 67 - - 146
25 Çelikalan 65 211 166 - - 377
26 Çıkrıkçı Muhaciri 12 26 22 - - 48
27 Çiftlik 65 213 233 - - 446
28 Çipinler 21 43 36 - - 79
29 Çulhakoca 81 160 153 176 132 621
30 Darboğaz 164 - - 395 421 816
31 Dedeli 71 197 166 - - 363
32 Demşek 93 258 269 - - 527
33 Derbend 49 - - 184 186 370
34 Devealan 64 180 187 - - 367
35 Doğanyuvası 32 - - 95 103 198
36 Domuzağılı 114 - - 339 348 687
37 Düzköy 83 254 246 - - 500
38 Elalan 44 117 120 - - 237
39 Elifli 6 8 10 - - 18
40 Elmacık Elibağlı 65 - - 267 259 526
41 Elyagut 127 - - 370 342 712
42 Emenli 49 78 77 - - 155
43 Engiz 66 124 96 - - 220
44 Erikbelen 72 164 135 - - 299

26
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

45 Fırundar 78 197 170 - - 367


46 Gazibeyli 99 267 301 27 18 613
47 Gelemağri 87 169 170 - - 339
48 Girne Çakalbükü 16 36 30 - - 66
49 Gökçeağaç Gültepe 74 190 195 - - 385
50 Gökçesu 58 - - 208 161 369
51 Hacılar Kürtler 30 62 47 - - 109
52 Hacılar Kürtler Muhaciri 32 54 51 - - 105
53 Harız 34 73 69 - - 142
54 Hecinli 45 106 103 - - 209
55 Hızırilyas 25 - - 56 69 125
56 Hirso Mengenler 105 41 43 201 177 462
57 Hotmaşa 91 - - 397 380 777
58 İğdir 115 448 392 - - 840
59 İkiztepe 29 - - 75 54 129
60 İlyaslı 97 278 296 - - 574
61 İnegazi 56 139 134 52 51 376
62 İnözü maa Kuşça 46 110 97 26 18 251
63 Kabaçukur 48 - - 134 99 233
64 Kabalı 18 26 28 - - 54
65 Kanlıköy 70 205 187 - - 392
66 Kapıkayası 107 - - 439 379 818
67 Kaplancık 48 123 117 - - 240
68 Karaburç 41 101 111 - - 212
69 Karaburç Muhaciri 42 87 94 - - 181
70 Karadiken 15 - - 32 34 66
71 Karapınar 103 - - 253 255 508
72 Karayer Muhaciri 39 95 62 - - 157
73 Kasnakçı 151 446 406 - - 852
74 Kavaklıca 18 - - 73 55 128
75 Kavakpınarı Muhaciri 37 92 67 - - 159
76 Kayalı 125 336 346 - - 682
77 Kaydalapa 93 - - 267 239 506
78 Kaygusuz maa Kalaycılı 40 98 83 - - 181

27
ZAFER GÖLEN

79 Kaygusuz Muhaciri 25 66 55 - - 121


80 Kelik Karaköy 31 35 28 29 27 119
81 Kelikler 26 57 60 - - 117
82 Kıran Karaca Börk 17 22 19 - - 41
83 Kirazlı 76 - - 278 187 465
84 Kiremitçi 112 320 309 - - 629
85 Kolay 140 405 412 - - 817
86 Kolaybaşı 39 - - 139 104 243
87 Kostantinuşağı 40 - - 123 134 257
88 Kovanlık 62 78 63 179 152 472
89 Köle Yurdu 89 441 413 - - 854
90 Kösedik 71 - - 214 204 418
91 Köseköy 36 - - 162 139 301
92 Köseli 107 127 130 197 174 628
93 Kulalan 64 189 188 - - 377
94 Kuşçular 39 97 88 - - 185
95 Kuşçular Elekciyanı 35 90 89 - - 179
96 Kuşkayası 39 117 97 - - 214
97 Kuyumcu 21 62 61 - - 123
98 Kuzalan 71 - - 227 230 457
99 Küçükdağ Muhaciri 10 19 8 - - 27
100 Ledros maa Ahurcuk 32 39 29 32 22 122
101 Lengerli 37 40 32 84 70 226
102 Lengerli Muhaciri 38 81 72 - - 153
103 Mardar 127 343 331 - - 674
104 Martıkale 99 179 177 157 144 657
105 Mengenler Oniç Mu- 9 22 18 - - 40
haciri
106 Muğamlı 51 - - 112 104 216
107 Müderris Gediği 26 - - 115 92 207
108 Nohudluk Muhaciri 6 8 9 - - 17
109 Ormanos 105 - - 272 255 527
110 Oruçkoğası Muhaciri 24 38 35 - - 73
111 Osmanbeyli 56 - - 152 153 305

28
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

112 Otkayası 44 - - 149 120 269


113 Paşaşeyh 38 136 139 - - 275
114 Pelidbükü Karıcak 87 250 183 - - 433
115 Pelidbükü Sekicik 83 238 187 - - 425
116 Pireyurdu 46 - - 188 137 325
117 Sarı maa Klisa 9 20 20 - - 40
118 Sarıköy Muhaciri 5 6 8 - - 14
119 Sarpun 118 345 308 - - 653
120 Selemelik 30 - - 183 148 331
121 Sıklık 68 - - 216 154 370
122 Sokuçukuru 25 - - 112 64 176
123 Sürmeli 75 - - 203 207 410
124 Şeyhevran 31 59 61 - - 120
125 Şeyhulaş 78 231 225 - - 456
126 Tasköy 82 248 239 - - 487
127 Tekke Hıristiyanı 40 - - 113 115 228
128 Tekkesarmaşık 32 108 87 - - 195
129 Terzili 44 103 111 - - 214
130 Tikencik 44 - - 203 186 389
131 Türkköy 30 90 79 - - 169
132 Türkmenler 88 281 258 - - 539
133 Üçpınar Muhaciri 9 12 17 - - 29
134 Virancık 102 162 177 95 85 519
135 Yaraltı 79 - - 191 137 328
136 Yayla 71 - - 205 206 411
137 Yiğidalan 51 187 190 - - 377
138 Zeynel 105 - - 265 236 501
KÖYLER TOPLAM 8463 13821 12974 11291 10092 48178
MERKEZ TOPLAM 1699 1932 1936 1982 1985 7837
GENEL TOPLAM 10162 15753 14910 13273 12077 56013

B-1916 Nüfus Verileri


1916’da Bafra’nın 12 mahallesi vardır. Bir önceki sayımda var olan Erme-
niler tehcirle birlikte kaza dışına çıkardıklarından Ermeni Mahallesi bu sayımda

29
ZAFER GÖLEN

yoktur. 1915’te Tehcir kararının alınmasıyla birlikte Bafra Ermenilerinin bir


kısmı da tehcire tabi tutulmuştur. Ermeniler tüm ülkede olduğu gibi Bafra’da da
huzuru bozucu eylemlerde bulunmuşlar, daha 1905’ten itibaren silahlanmaya
başlamışlardır. Terör faaliyetlerinin planlayıcısı 28 kişilik Hınçak Cemiyeti üye-
leri ve Ermeni din adamları aktif olarak asayişi bozmuşlardır. Sıkıntı tehcire ka-
dar devam etmiş, tehcirle birlikte Ermeni kaynaklı terör faaliyetleri sona ermiş-
tir. Bizzat bulduğum ve kişisel arşivimde yer alan yedi adet şifreli telgraf aracı-
lığıyla Bafra’da tehcirin nasıl uygulandığına dair ayrıntılı bilgiye sahibiz. Tesa-
düfen bulunan belgelerde dahi hükümetin tehcir hususunda ne kadar dikkatli
davrandığı ortaya çıkmıştır. Bu telgraflar Bafra’ya özel olarak gönderilmemiş,
Canik Sancağı, Erzurum ve Trabzon Vilâyetleri için hazırlanan genel bir tami-
min parçası olarak Bafra’ya da iletilmiştir. Telgraflar gizli ibareli ve Nazır Talat
imzalıdır. İlk telgraf İstanbul’dan 8 Haziran 1331/21 Haziran 1915 tarihinde
doğrudan Canik Mutasarrıflığına yollanmıştır. Bu ilk telgraf Bafra’dan tehciri
başlatması açısından oldukça önemlidir. İlgili emirle Bafra’da bulunan bütün
Ermenilerin Musul Vilâyeti, Urfa ve Zor’da zorunlu iskâna tabi tutulacakları em-
redilmiştir. Devamla, sevk esnasında insanların hayat ve mallarının korunma-
sından, iaşe ve ibatelerinden güzergâhlarda görevli memurların sorumlunda ol-
duğu ifade edilmiştir. Hükümet bir gün sonra 9 Haziran 1331/22 Haziran 1915
tarihli telgrafla Ermenilerin tamamının güneye gönderilmesinden vazgeçmiş,
yirmi yaşına kadar kız çocuklarının ve en az on yaşına kadar olan erkek çocuk-
ların göç ettirilmeyerek, emniyetlerinin sağlanarak Müslüman köylere dağıtıl-
ması, buralardaki ailelere evlatlık olarak verilmesini istemiştir. 21 Haziran
1331/4 Temmuz 1915 tarihinde ise sadece komitacıların güneye gönderilmesi;
hükümetçe tanınmış kişilerin, tüccar ve esnaf ailelerinin sancak içinde ailele-
riyle birlikte yer değiştirmelerine karar verilmiştir. Nitekim Ünye’de de aynı iş-
lem uygulanmış; asker ailesi, hasta ve ihtiyarlar kapsam dışı bırakılmıştır55. Bel-
gelerden anlaşılacağı gibi, Bafra Ermenileri topyekûn tehcire tabi tutulmamış,
özellikle yaşlı, çocuk ve kadınlar Bafra’da kalmıştır56. Ermenilerin sevki 15 Mart
1916’da durdurulmuştur. Ancak tehcir sürecinde Bafra’dan kaç kişinin başka

55 BOA, DH. EUM. 2. Şb., nr: 73/75-07, 11/12 Kanun-ı Sani 1331/24 Ocak 1916 tarihli Canik Mu-
tasarrıflığı tarafından Dahiliye Nezâreti’ne gönderilen ariza.
56 Şahsi Arşivimiz Belge 1-7; Gölen, Bafra Nüfus Verilerinin Göç Açısından Değerlendirilmesi,

s.1539-1540.

30
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

yerlere gönderildiğine dair net bir sayı vermek mümkün değilse de57 tehcire
rağmen bazı Ermeniler Bafra’da yaşamaya devam etmiştir58.
Bafra’da Müslümanlardan sonra en büyük ikinci grup olan Rumlar özel-
likle 1910’lardan itibaren baskısını artıran Pontusçu teröristler Türklerle Rum-
lar arasındaki ortak yaşamı bir daha bir araya gelmeyecek biçimde parçalamış-
lardır. Terörist faaliyetlere karışan Rumların 13 Mayıs 1915’ten itibaren kaza
dışına çıkarılması için hazırlıklara başlanmıştır. Fakat Bafra’daki kitlesel Rum
tehciri Mayıs 1916’da başlamıştır. Bafralı Rumlar Kastamonu, Bolu, Sivas ve
özellikle Ankara’ya gönderilmişlerdir59. Dolayısıyla 1916 nüfus verileri derlen-
diği esnada Bafra’daki Rumlar hâlâ Bafraday’dı.
1916 Bafra’sında Müslümanlar 16.222’i erkek 15.515’i kadın olmak üzere
31.737 kişilik bir nüfusa sahiptir (Tablo. 6).
Gayrimüslimler ise 13.387’si erkek 12.268’i kadın toplam 25.655 kişiye
ulaşmaktadır (Tablo:7).
Bu tarihte Bafra nüfusu 29.609’u erkek, 27.783’ü kadın olmak üzere top-
lam 57.392 kişidir. Bafra’da 1916’da idarî olarak köy statüsünde 1910’da ol-
duğu gibi 138 yerleşim birimi vardır. Köylerden 77’sinde Müslümanlar, 15’inde
Müslümanlar ve Rumlar birlikte, 46’sında ise sadece Rumlar yaşamaktadır
(Tablo: 6-8).
Kaza genelindeki oran ise %55 Müslüman, %45 Rum şeklindedir (Grafik:
19).
Toplam nüfusun %52’si erkek %48’i kadındır (Grafik: 20).
Genel nüfus içinde kadınların ve erkeklerin %88’i köylerde, %12’si şehir-
lerde yaşamaktadır (Grafik: 21).
Genel olarak değerlendirildiğinde halkın %88’i köylerde % 12’si şehirde
ikamet etmektedir (Grafik: 22).
Müslümanların %87’si köyde yaşarken % 13’ü şehirde yaşamakta, Gay-
rimüslimlerin ise % 90’u köylerde % 10’u Bafra’da yaşamaktadır. Bu haliyle
Bafra kazası köylü nüfusa sahip bir kazadır. (Grafik: 24-25).

57 Nedim İpek tehcir sonrası 1918 tarihli bazı nüfus verilerinde Bafra’da 1.803 Ermeni yaşadığını
yazmıştır. Ancak bu sayıya şüpheyle yaklaşılmalıdır. Bakınız, Nedim İpek, “Canik Sancağı’nın Nü-
fusuna Dair Bir Değerlendirme”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S.12/1, Sam-
sun Mayıs 1999, s.32; Gölen, Bafra Nüfus Verilerinin Göç Açısından Değerlendirilmesi, s.1540.
58 Çocukluğumda (1980’li yıllar) Altınyaprak Mahallesi’nde yaşayan Ermenileri tanımıştım. Nite-

kim Bafra’da gündelik yaşama dair hatıralarını kaleme alan Alptekin Ahıshalıoğlu’da kitabında
Bafra’da yaşayan Ermenilerden bahseder. Bakınız, Alptekin Ahıshalıoğlu, Bafra… Ah Bafra, Pos-
tiga Yayınları, İstanbul 2011, s.444-445.
59 Gölen, Bafra Nüfus Verilerinin Göç Açısından Değerlendirilmesi, s.1539-1541.

31
ZAFER GÖLEN

Merkezde 10’u Müslüman, 1’i Rum, 1’i Müslüman-Rum karışık olmak


üzere 12 mahalleden oluşmaktadır. En kalabalık mahalle 2376 kişinin yaşadığı
Rum Mahallesi’dir. 1112 Müslüman’ın yaşadığı Cami-i Kebir Mahallesi ise Rum
Mahallesi’ni takip eder. Merkez nüfusun %61’i Müslüman, %39’u Rum’dur.
Merkez erkek nüfus %62 Müslüman %38 Rum, kadın nüfus ise %60 Müslüman
%40 Rum orana sahiptir (Grafik: 26-28; Tablo: 6-8).
Köylerde yaşayan halkın %54’ü Müslümanken %46’sı Rum’dur. Köylerde
erkeklerin oranı genel oranla aynıdır. Kadınlarda ise nüfusun %55’i Müslüman-
ken %45’i Rumlardan oluşmaktadır (Grafik: 29-31).
1916’da bazı köylerin nüfusu 1910’la aynıdır. Bu köylerde şüpheli bir bi-
çimde artış ya da eksilme olmamıştır. Bu köyler Ağalan, Ak Tekke İslâmı, Alaylı,
Asar, Bakırpınarı İslâmı erkek ve Hıristiyan nüfusu, Bedeş Muhaciri, Civare, Çık-
rıkçı, Çipinler erkek nüfusu, Elifli, Emenli, Engiz erkek nüfusu, Gazibeyli Hıristi-
yanı, Girne Çakalbükü, Hirso Mengenler Muhaciri İslâmı, İkiztepe, İnözü, Kabalı,
Kaplancık, Karabuç Muhaciri, Kavakpınarı, Kelik Karaköy kadın nüfusu, Kolay-
başı, Küçükdağ, Kürtler Köyü, Ledros, Lengerli İslâmı erkek nüfusu, Mengenler
Oniç Muhaciri, Nohodluk, Oruçkoğası, Ot Kayası, Pelidbükü Sekicik, Sarıköy,
Sıklık, Türkköy erkek nüfusu, Üçpınar Muhaciri’dir (Tablo: 3-8).
1916’da nüfus yoğunluğu açısından ise en kalabalık beş Müslüman köyü
Bengü (1506), Kasnakçı (859), İğdir (852), Köle Yurdu (849), ve Kolay
(822)’dır. En tenha beş köy Sarıköy (14), Nohudluk Muhaciri (17), Elifli (18),
Küçükdağ Muhaciri (27), Üçpınar Muhaciri (29) köyleridir ve nüfusları 1910’la
aynıdır. Bu köylerde herhangi bir artış ya da eksilme yaşanmamıştır (Tablo: 3,5-
6, 8).
Erkek nüfus açısından Bengü (735), Kolay (415), Kasnakçı (410), Köle
Yurdu (405), İğdir (402) en kalabalık beş köydür. En az erkek nüfus olan beş
köy ise Küçükdağ Muhaciri (8), Sarıköy Muhaciri (8), Nohudluk Muhaciri (9),
Alaylı (10), Elifli (10) köyleridir ve nüfusları 1910’la aynıdır. Bu köylerde her-
hangi bir artış ya da eksilme yaşanmamıştır (Tablo: 3,5-6, 8).
Kadın nüfus açısından Bengü (771), İğdir (450), Kasnakçı (449), Köle
Yurdu (444), Kolay (407) en kalabalık beş köydür. En az kadın nüfus olan beş
köy ise Sarıköy Muhaciri (6), Elifli (8), Nohudluk Muhaciri (8), Üçpınar Muhaciri
(12), Civare Muhaciri (16) köyleridir. Sarıköy Muhaciri, Elifli ve Nohudluk Mu-
haciri köylerinin nüfusu 1910’la aynıdır (Tablo:3, 5-6, 8).
1916’da nüfus yoğunluğu açısından ise en kalabalık beş Gayri-Müslim
köyü Asar (1272), Aktekke (874), Domuzağılı (870), Darboğaz (860), Hotmaşa
(847) köyüdür. Asar’ın nüfusunda 1910’a göre herhangi bir artış ve kayıp söz

32
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

konusu değildir. En az Gayri-Müslim bulunan köyler ise İnözü (44), Gazinbeyli


(45), Ledros (54), Karadiken (66), Kelik Karaköy (110)’dür. İnözü, Gazinbeyli,
Ledros, Karadiken köylerinin nüfusu 1910’la aynıdır. Artış ya da kayıp yaşan-
mamıştır (Tablo: 4-5,7-8).
Erkek nüfus açısından Asar (617), Darboğaz (445), Domuzağılı (443), Ak-
tekke (426) ve Hotmaşa (410) en kalabalık beş köydür. En az erkek nüfus olan
beş köy ise Gazibeyli (18), İnözü (18), Ledros (22), Karadiken (34), Kelik Kara-
köy (49) köyleridir. Gazibeyli, İnözü, Ledros ve Karadiken köylerinin nüfusu
1910’la aynıdır (Tablo: 4-5, 7-8).
Kadın nüfus açısından Asar (655), Aktekke (448), Kapıkayası (446), Hot-
maşa (437), Domuzağılı (427), en kalabalık beş köydür. En az kadın nüfus olan
beş köy ise İnözü (26), Gazibeyli (27), Karadiken (32), Ledros (32), Hızırilyas
(60) köyleridir. İnözü, Gazibeyli, Karadiken ve Ledros köylerinin kadın nüfusu
1910’la aynıdır (Tablo: 4-5, 7-8).

Grafik 19: 1916 Bafra Genel Grafik 20: 1916 Bafra Kadın-
Nüfusu Erkek Genel Nüfusu

45% 48% 52%


55%

Müslüman Rum Erkek Kadın

Grafik 21: 1916 Bafra Kadın Grafik 22: 1916 Bafra Erkek
Şehir-Köy Genel Nüfusu Şehir-Köy Genel Nüfusu

12% 12%

88% 88%

Şehir Köy Şehir Köy

33
ZAFER GÖLEN

Grafik 23: 1916 Bafra Genel Grafik 24: 1916 Müslüman


Şehir-Köy Nüfusu Şehir-Köy Nüfusu

12% 13%

88% 87%

Şehir Köy Şehir Köy

Grafik 25: 1916 Gayri-Müslim Grafik 26: 1916 Bafra Merkez


Şehir-Köy Nüfusu Nüfusu

10%
39%
61%
90%

Şehir Köy Müslüman Rum

Grafik 27: 1916 Bafra Merkez Grafik 28:1916 Bafra Merkez


Erkek Nüfusu Kadın Nüfusu

38% 40%
62% 60%

Müslüman Rum Müslüman Rum

34
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

Grafik 31: 1916 Bafra Köy Grafik 30: 1916 Bafra Köy
Kadın Nüfusu Erkek Nüfusu

45% 46% 54%


55%

Müslüman Rum
Müslüman Rum

Grafik 29: 1916 Bafra Köy


Nüfusu

46%54%

Müslüman Rum

Tablo 6. 28 Kanûn-ı Evvel 1331/10 Ocak 1916 tarihli Bafra Kazası Müs-
lüman Nüfusu60
Sıra No Mahalle-Köy İslâm Toplam
MAHALLE Erkek Kadın
1 Cami-i Kebir 555 557 1112

60 BOA, DH. EUM. 2. Şb., nr: 73/75-19. Bu veriler nüfus kayıtlarının güncellenmesinden ibarettir.
Sahadaki durumu yansıtmaktadır. Özellikle Müslüman erkek nüfusun önemli bir kısmı silahal-
tında idi. MSB şehit listesinde I. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden 131 Bafralı mevcuttur. Ba-
kınız, https://www.msb.gov.tr/SehitVefat/SehitListesi?page=1&Il=SAMSUN&Ilce=BAFRA&
Harp=Tumu&Cephe=Tumu&Sinif=Tumu&Rutbe=Tumu (Erişim tarihi: 19.11.2022, 0:35). Bu şe-
hitlerin kaçının nüfus kayıtlarından düzenli olarak düşüldüğü muammadır. Yine ne kadar gencin
hâlihazırda silahaltında olduğu da kesin olarak bilinmemektedir. Mesela Çağşur Katliamı’nda eşi
ve çocuğunu kaybeden Gazi Hasan (Yıldız) olay esnasında silahaltında idi. Bakınız, Yiğit, 372,
s.194. I. Dünya Savaşı’nda nüfusu etkileyen en önemli unsurlardan biri de salgın hastalıklardır.
Mesela Sıhhiye Müdüriyeti 7 Ocak 1917’de içlerinde Canik sancağının da olduğu çok sayıda vila-
yet ve sancağın salgın hastalıkla mücadele işini 3. Ordu Sıhhiye Başkanlığı’na vermiştir. Bakınız,
Sevilay Özer, “I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nde Tifüs (Lekeli Humma) Salgını, Belleten, C.
LXXX, S. 287, Nisan 2016, s. 225. Hatta bu öyle kronik bir sorundur ki Cumhuriyet döneminde
dahi tam olarak halledilememişti. II. Dünya Savaşı’nda da Samsun’da tifüs vakalarındaki artış dik-
kat çekici boyuttadır. Bakınız, Sevilay Özer, “II. Dünya Savaşı Yıllarında İstanbul’da Tifüs”, Çağdaş
Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C. XV, S. 30, Bahar 2015, s. 175.

35
ZAFER GÖLEN

2 Çilehane 185 177 362


3 Debbağhane 368 378 746
4 Hacı Nabi 383 290 673
5 Hacı Şaban 106 130 236
6 İshaklı 30 76 106
7 Kargalı 75 54 129
8 Küçük Hamam 86 85 171
9 Müfti 69 65 134
10 Sofulu 180 170 350
11 Yaka 90 88 178
MERKEZ TOPLAM 2127 2070 4197
1 Ağalan 132 113 245
2 Aktekke 20 21 41
3 Alancık 57 64 121
4 Alaylı 22 10 32
5 Ayazma 181 190 371
6 Bakırpınarı 62 50 112
7 Bedeş Muhaciri 42 44 86
8 Belalan 406 345 751
9 Bengü 771 735 1506
10 Boyalı 185 149 334
11 Burunca Kuşluğan 119 121 240
12 Civare 16 16 32
13 Çağşur 363 318 681
14 Çalköy 81 70 151
15 Çelikalan 219 179 398
16 Çıkrıkçı 26 22 48
17 Çiftlik 215 240 455
18 Çipinler 43 40 83
19 Çulhakoca 162 160 322
20 Dededağı 243 265 508
21 Dedeli 199 170 369
22 Demşek 261 275 536

36
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

23 Devealan 183 192 375


24 Düzköy 259 252 511
25 Elalan 123 135 258
26 Elifli 8 10 18
27 Emenli 78 77 155
28 Engiz 124 99 223
29 Erikbelen 169 142 311
30 Fırundar 222 199 421
31 Gazibeyli 271 308 579
32 Gelemağri 171 175 346
33 Girne Çakalbükü 36 30 66
34 Gökçeağaç Gültepe 194 215 409
35 Hacılar Kürtler 65 51 116
36 Harız 76 75 151
37 Hecinli 107 109 216
38 Hirso Mengenler Muhaciri 41 43 84
39 İğdir 450 402 852
40 İlyaslı 285 315 600
41 İnegazi 141 139 280
42 İnözü maa Kuşça 110 97 207
43 Kabalı 26 28 54
44 Kanlıgüney 215 198 413
45 Kaplancık 123 117 240
46 Karaburç 103 115 218
47 Karaburç Muhaciri 87 94 181
48 Karayer 97 65 162
49 Kasnakçı 449 410 859
50 Kavakpınarı 92 67 159
51 Kayalı 341 357 698
52 Kaygusuz Kalaycılı 100 90 190
53 Kaygusuz Muhaciri 68 60 128
54 Kelik Karaköy 36 28 64
55 Kelikler 58 63 121
56 Kerasteci 321 315 636

37
ZAFER GÖLEN

57 Kıran Karaca Börk 24 25 49


58 Kolay 407 415 822
59 Kovanlık 80 65 145
60 Köle Yurdu 444 405 849
61 Köseli 131 138 269
62 Kulalan 196 193 389
63 Kuşçular 99 91 190
64 Kuşçular Elekciyanı 92 95 187
65 Kuşkayası 118 102 220
66 Kuyumcu 63 65 128
67 Küçükdağ 19 8 27
68 Kürtler Köyü 54 51 105
69 Ledros maa Ahurcuk 39 29 68
70 Lengerli 40 35 75
71 Lengerli Muhaciri 82 75 157
72 Mardar 385 375 760
73 Martıkale 182 180 362
74 Mengenler Oniç Muhaciri 22 18 40
75 Nohudluk 8 9 17
76 Oruçkoğası 38 35 73
77 Paşaşeyh 139 148 287
78 Pelidbükü Karıcak 252 190 442
79 Pelidbükü Sekicik 238 187 425
80 Sarıköy 6 8 14
81 Sarıköy Muhaciri 22 25 47
82 Sarpun 348 315 663
83 Şeyhevran 61 67 128
84 Şeyhulaş 235 231 466
85 Tasköy 256 239 495
86 Tekkesarmaşık 110 92 202
87 Terzili 112 120 232
88 Türkköy 90 82 172
89 Türkmenler 283 265 548
90 Üçpınar Muhaciri 12 17 29

38
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

91 Virancık 165 186 351


92 Yiğidalan 189 195 384
KÖYLER TOPLAM 14095 13445 27540
GENEL TOPLAM 16222 15515 31737

Tablo 7. 28 Kanûn-ı Evvel 1331/10 Ocak 1916 tarihli Bafra Kazası Gay-
rimüslim Nüfusu61
Sıra No Mahalle-Köy Rum Toplam
MAHALLE Erkek Kadın
1 İshaklı 146 138 284
2 Rum Mahallesi 1156 1220 2376
MERKEZ TOPLAM 1302 1358 2660
1 Ağcaalan 285 193 478
2 Aktekke 448 426 874
3 Asar 655 617 1272
4 Asmaçam 265 181 446
5 Bakırpınarı 141 116 257
6 Balıklar 82 80 162
7 Beydirli 113 105 218
8 Boyalıca 173 155 328
9 Büzmelek 132 129 261
10 Caniklu Yurdu 267 256 523
11 Cırıklar Peskeller 122 128 250
12 Çulhakoca 184 140 324
13 Darboğaz 415 445 860
14 Derbend 191 195 386
15 Doğanyuvası 103 110 213
16 Domuzağılı 427 443 870
17 Elmacık 357 344 701
18 Elyagut 391 362 753
19 Gazibeyli 27 18 45
20 Gökçesu 222 180 402

61 BOA, DH. EUM. 2. Şb., nr: 73/75-19.

39
ZAFER GÖLEN

21 Hızırilyas 60 75 135
22 Hirso Mengenler Muhaciri 219 217 436
23 Hotmaşa 437 410 847
24 İkiztepe 75 54 129
25 İnegazi 62 60 122
26 İnözü maa Kuşça 26 18 44
27 Kabaçukur 138 99 237
28 Kapıkaya 446 387 833
29 Karapınar 262 259 521
30 Karatiken 32 34 66
31 Kavaklıca 78 60 138
32 Kaydalapa 287 259 546
33 Kelik Karaköy 61 49 110
34 Kirazlı 284 195 479
35 Kolaybaşı 139 104 243
36 Kostantinuşağı 131 140 271
37 Kovanlık 187 160 347
38 Kösedik 225 220 445
39 Köseköy 167 145 312
40 Köseli 205 188 393
41 Kuşluğan 131 120 251
42 Kuzalan 232 245 477
43 Ledros maa Ahurcuk 32 22 54
44 Lengerli 84 70 154
45 Martıkale 157 134 291
46 Muğamlu 116 110 226
47 Müderris Gediği 123 100 223
48 Ormanos 290 273 563
49 Osmanbeyli 168 170 338
50 Otkayası 149 120 269
51 Pireyurdu 197 149 346
52 Selemelik 196 160 356
53 Sıklık 216 154 370

40
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

54 Sokuçukuru 116 70 186


55 Sürmeli 223 225 448
56 Tekkesarmaşık 120 128 248
57 Tikencik 210 195 405
58 Virancık 110 100 220
59 Yaraltı 196 141 337
60 Yayla 213 212 425
61 Zeynel 285 256 541
KÖYLER TOPLAM 12085 10910 22995
GENEL TOPLAM 13387 12268 25655

Tablo 8. 28 Kanûn-ı Evvel 1331/10 Ocak 1916 tarihli Bafra Kazası Genel
Nüfusu62
Sıra No Mahalle-Köy İslâm Rum Toplam

MAHALLE Erkek Kadın Erkek Kadın


1 Cami-i Kebir 555 557 - - 1112
2 Çilehane 185 177 - - 362
3 Debbağhane 368 378 - - 746
4 Hacı Nabi 383 290 - - 673
5 Hacı Şaban 106 130 - - 236
6 İshaklı 30 76 146 138 390
7 Kargalı 75 54 - - 129
8 Küçük Hamam 86 85 - - 171
9 Müfti 69 65 - - 134
10 Rum Mahallesi - - 1156 1220 2376
11 Sofulu 180 170 - - 350
12 Yaka 90 88 - - 178
MERKEZ TOPLAM 2127 2070 1302 1358 6857
KÖYLER
1 Ağalan 132 113 - - 245
2 Ağcaalan - - 285 193 478

62 BOA, DH. EUM. 2. Şb., nr: 73/75-19.

41
ZAFER GÖLEN

3 Aktekke 20 21 448 426 915


4 Alancık 57 64 - - 121
5 Alaylı 22 10 - - 32
6 Asar - - 655 617 1272
7 Asmaçam - - 265 181 446
8 Ayazma 181 190 - - 371
9 Bakırpınarı 62 50 141 116 369
10 Balıklar - - 82 80 162
11 Bedeş Muhaciri 42 44 - - 86
12 Belalan 406 345 - - 751
13 Bengü 771 735 - - 1506
14 Beydirli - - 113 105 218
15 Boyalı 185 149 334
16 Boyalıca - - 173 155 328
17 Burunca Kuşluğan 119 121 - - 240
18 Büzmelek - - 132 129 261
19 Caniklu Yurdu - - 267 256 523
20 Cırıklar Peskeller - - 122 128 250
21 Civare 16 16 - - 32
22 Çağşur 363 318 - - 681
23 Çalköy 81 70 - - 151
24 Çelikalan 219 179 - - 398
25 Çıkrıkçı 26 22 - - 48
26 Çiftlik 215 240 - - 455
27 Çipinler 43 40 - - 83
28 Çulhakoca 162 160 184 140 646
29 Darboğaz - - 415 445 860
30 Dededağı 243 265 - - 508
31 Dedeli 199 170 - - 369
32 Demşek 261 275 - - 536
33 Derbend - - 191 195 386
34 Devealan 183 192 - - 375
35 Doğanyuvası - - 103 110 213

42
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

36 Domuzağılı - - 427 443 870


37 Düzköy 259 252 - - 511
38 Elalan 123 135 - - 258
39 Elifli 8 10 - - 18
40 Elmacık - - 357 344 701
41 Elyagut - - 391 362 753
42 Emenli 78 77 - - 155
43 Engiz 124 99 - - 223
44 Erikbelen 169 142 - - 311
45 Fırundar 222 199 - - 421
46 Gazibeyli 271 308 27 18 624
47 Gelemağri 171 175 - - 346
48 Girne Çakalbükü 36 30 - - 66
49 Gökçeağaç Gültepe 194 215 - - 409
50 Gökçesu - - 222 180 402
51 Hacılar Kürtler 65 51 - - 116
52 Harız 76 75 - - 151
53 Hecinli 107 109 - - 216
54 Hızırilyas - - 60 75 135
55 Hirso Mengenler Mu- 41 43 219 217 520
haciri
56 Hotmaşa - - 437 410 847
57 İğdir 450 402 - - 852
58 İkiztepe - - 75 54 129
59 İlyaslı 285 315 - - 600
60 İnegazi 141 139 62 60 402
61 İnözü maa Kuşça 110 97 26 18 251
62 Kabaçukur - - 138 99 237
63 Kabalı 26 28 - - 54
64 Kanlıgüney 215 198 - - 413
65 Kapıkaya - - 446 387 833
66 Kaplancık 123 117 - - 240
67 Karaburç 103 115 - - 218
68 Karaburç Muhaciri 87 94 - - 181

43
ZAFER GÖLEN

69 Karapınar - - 262 259 521


70 Karatiken - - 32 34 66
71 Karayer 97 65 - - 162
72 Kasnakçı 449 410 - - 859
73 Kavaklıca - - 78 60 138
74 Kavakpınarı 92 67 - - 159
75 Kayalı 341 357 - - 698
76 Kaydalapa - - 287 259 546
77 Kaygusuz Kalaycılı 100 90 - - 190
78 Kaygusuz Muhaciri 68 60 - - 128
79 Kelik Karaköy 36 28 61 49 174
80 Kelikler 58 63 - - 121
81 Kerasteci 321 315 - - 636
82 Kıran Karaca Börk 24 25 - - 49
83 Kirazlı - - 284 195 479
84 Kolay 407 415 - - 822
85 Kolaybaşı - - 139 104 243
86 Kostantinuşağı - - 131 140 271
87 Kovanlık 80 65 187 160 492
88 Köle Yurdu 444 405 - - 849
89 Kösedik - - 225 220 445
90 Köseköy - - 167 145 312
91 Köseli 131 138 205 188 662
92 Kulalan 196 193 - - 389
93 Kuşçular 99 91 - - 190
94 Kuşçular Elekciyanı 92 95 - - 187
95 Kuşkayası 118 102 - - 220
96 Kuşluğan - - 131 120 251
97 Kuyumcu 63 65 - - 128
98 Kuzalan - - 232 245 477
99 Küçükdağ 19 8 - - 27
100 Kürtler Köyü 54 51 - - 105
101 Ledros maa Ahurcuk 39 29 32 22 122

44
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

102 Lengerli 40 35 84 70 229


103 Lengerli Muhaciri 82 75 - - 157
104 Mardar 385 375 - - 760
105 Martıkale 182 180 157 134 653
106 Mengenler Oniç Muhaciri 22 18 - - 40
107 Muğamlu - - 116 110 226
108 Müderris Gediği - - 123 100 223
109 Nohudluk 8 9 - - 17
110 Ormanos - - 290 273 563
111 Oruçkoğası 38 35 - - 73
112 Osmanbeyli - - 168 170 338
113 Otkayası - - 149 120 269
114 Paşaşeyh 139 148 - - 287
115 Pelidbükü Karıcak 252 190 - - 442
116 Pelidbükü Sekicik 238 187 - - 425
117 Pireyurdu - - 197 149 346
118 Sarıköy 6 8 - - 14
119 Sarıköy Muhaciri 22 25 - - 47
120 Sarpun 348 315 - - 663
121 Selemelik - - 196 160 356
122 Sıklık - - 216 154 370
123 Sokuçukuru - - 116 70 186
124 Sürmeli - - 223 225 448
125 Şeyhevran 61 67 - - 128
126 Şeyhulaş 235 231 - - 466
127 Tasköy 256 239 - - 495
128 Tekkesarmaşık 110 92 120 128 450
129 Terzili 112 120 - - 232
130 Tikencik - - 210 195 405
131 Türkköy 90 82 - - 172
132 Türkmenler 283 265 - - 548
133 Üçpınar Muhaciri 12 17 - - 29
134 Virancık 165 186 110 100 561

45
ZAFER GÖLEN

135 Yaraltı - - 196 141 337


136 Yayla - - 213 212 425
137 Yiğidalan 189 195 - - 384
138 Zeynel - - 285 256 541
KÖYLER TOPLAM 14095 13445 12085 10910 50535
GENEL TOPLAM 16222 15515 13387 12268 57392

Sonuç:
Osmanlı Devleti’nde nüfus sayımı hep vardı. Ancak hiçbir zaman XIX ve
XX. yüzyıllardaki kadar sorun olmamıştır. Milliyetçilik çağında Osmanlıya bağlı
milletler ayaklanmaya başlayınca nüfusu öğrenme ihtiyacı derinden hissedil-
meye başlamıştır. Bir de buna 1905 Yemen İsyanı ile başlayıp Millî Mücadele ile
biten uzun savaş yılları eklenince, artan asker ihtiyacı, ekonomik problemler
kaçınılmaz olarak nüfus sayımlarını geçmişle kıyaslanmayacak derecede
önemli hale getirmiştir. Bafra özelinde kazada Rum ve Ermeni nüfusun bulun-
ması durumun nezaketini daha da artırmıştır. Zira Bafralı Rumlar XX. yüzyılın
şafağıyla birlikte Pontusçu hayallere dalıp, Doğu Karadeniz’de bir Pontus Dev-
leti kurmak için çeteler teşkil edip huzursuzluk çıkarmaya, Çağşur örneğinde
olduğu gibi acımasızca Müslümanlara saldırmaya başlamışlardır. Her ne kadar
Ermeniler Bafra’da dikkate alınacak bir nüfusa sahip değillerdir. Fakat onlar da
1878 Berlin Antlaşması’ndan sonra Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurma
derdiyle imparatorluğun her bölgesinde güçleri yettiği kadar huzursuzluk çı-
karmışlardır. Nitekim geniş çaplı arındırma ve yok etme faaliyetlerinin hem ide-
olojik hem de pratik temsilcisi Hınçak Komitesi üyeleri Bafra’da da örgütlenip
faaliyet yürütmüştür. Bu dönemde imparatorluğu yönetenlerde de kafa karışık-
lığı vardı. Bir yanda devam eden isyan ve savaşlar, öte yandan korkunç bir eko-
nomik darboğaz onların soğukkanlı bir politika izlemesine engel olmuştur. Tüm
bu kaotik ortamda asker ve düzenli vergi toplayabilmek için iyi bir idarî örgüt-
lenmeye ve yönetilen nüfusu bilmeye ihtiyaç vardı. Böylece eskisiyle kıyaslan-
mayacak derece öneme haiz olan nüfus sayımları titizlikle yürütülmeye çalışı-
lacaktı. Ne var ki Bafra örneğinde de görüldüğü gibi devletteki dönüşüme yerel
memurlar yeterince uyum gösterememiştir. Onlar eskinin alışkanlıklarıyla vur-
dumduymaz tavırlarını sürdürmüşler, savaş şartlarında devletin öncelikleri
farklı olduğundan yaptıkları yanlarına kar kalmıştır. Her şeye rağmen gerek
1910 idarî taksimatı, gerekse tehcir sebebiyle Bafra’da yapılan nüfus güncelle-
meleri tarihî ve demografik açıdan çok önemlidir. Her iki veri bizlere Bafra’daki
idarî, etnik, siyasî ve dinî yapı hakkında paha biçilemez bilgiler sunmuştur.

46
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

Tüm bu çalkantılı savaş yıllarında 1910’da 56.013 olan Bafra nüfusu, Er-
meni tehcirine rağmen 1916’da 57.392 kişiye yükselmiştir. 1910’a göre toplam
artış 1.379 kişidir (artış % 2.46). Türk nüfustaki artış 1.074 kişi (% 3,5) iken,
Rum nüfus Müslümanlara oranla daha fazla artmıştır. 1910’da 21.383 kişi olan
Rum nüfus, 4.272 kişi (% 20) artarak 25.655’e ulaşmıştır. Nitekim 1910’da
Rumların kaza genelindeki nüfus oranı % 43 iken, oran 1916’da % 45 olmuştur.
Bu oranlar Balkan Savaşları, Trablusgarp ve I. Dünya Savaşı’nın Türk nüfus üze-
rindeki etkisini göstermesi açısından oldukça anlamlıdır.

Kaynakça
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivi
BOA, A. MKT. NZD., nr:220/69.
BOA, DH. EUM. 2. Şb., nr: 16/35, 19/12, 73/75.
BOA, DH. EUM.6.Şb, nr:28/57.
BOA, DH. MKT., nr:1705/97.
BOA., DH.MUİ, nr:145/18.
BOA, DH.SN. THR., nr:56/74, 82/69.
BOA, HRT.h., nr:622-A.
BOA., MV., nr:210/144.
B.O.A., Y.PRK.UM., nr:2/40.
Diğer Kaynaklar
1967 Samsun İl Yıllığı, Harita Genel Müdürlüğü Matbaası, Ankara 1967.
Arslan, Cengiz, Ondokuzuncu Yüzyılın İlk Yarısında Bafra ve Alaçam Müslim Nüfusu, OMÜ
SBE. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019.
Bafra Efsane Şehir, Hazırlayan: Adnan Hazır, Bafra Ofset, Bafra 2013.
Çokana, Ari, 20. Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Trakya’daki Rum Yerleşimleri, Literatür,
İstanbul 2016.
Gölen, Zafer, Tanzimat Dönemi Bosna İsyanları (1839-1878), Alter Yayınları, Ankara
2009.
Gölen, Zafer, “1927 Genel Nüfus Sayımı”, Uluslararası Türkiye Cumhuriyeti Sempozyumu
Bildirileri 22-24 Ekim 2008, Editör: Bayram Kodaman vd., SDÜ Yayınları, Isparta
2008, s.306-314.
Gölen, Zafer, “1905/06-1914 Osmanlı ve 1927 Cumhuriyet Dönemi Bafra Nüfus Verile-
rinin Göç Açısından Değerlendirilmesi”, Geçmişten Günümüze Göç, C.III, Editör:
Osman Köse, Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2017, s.1533-1546.
Gölen, Zafer, “Osmanlı Nüfus Çalışmalarına Bir Katkı: 1293-1295/1876-1878 Trabzon
Vilâyeti Nüfus Verileri”, Sosyal ve Liberal Bilimlerde Yeni Yönelimler-2, Editörler:
Zafer Gölen-İbrahim Serbestoğlu, Gece Kitaplığı, Ankara 2017, s.561-592.

47
ZAFER GÖLEN

Göyünç, Nejat, “Hâne Deyimi Hakkında”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih
Dergisi, S.32, 1979, s.331-348.
Hamilton, William J., Researchers in Asia Minor, Pontus, and Armenia; with Some Account
of Their Antiquities and Geology, vol.I, John Murray, Albemarle Street, London
1842.
İpek, Nedim, “Canik Sancağı’nın Nüfusuna Dair Bir Değerlendirme”, Ondokuz Mayıs Üni-
versitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S.12/1, Samsun Mayıs 1999, s.29-45.
Karal, Enver Ziya, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, TC. Başbakanlık
Devlet İstatistik Enstitüsü, II. Baskı Ankara 1997.
Kurt, Yılmaz, Pontus Meselesi, TBMM Basımevi, Ankara 1995.
Meneselidou, Sofia, Yunanistan’da Bafra Kültürü, Trakya Üniversitesi SBE. Yayınlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi, Edirne 2017.
Milli Eğitim Bakanlığı, İlköğretim Genel Müdürlüğüne Bağlı Şehir, Kasaba, Köy İlkokulları
ve Bu Okullara Ait Bazı Bilgiler, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1966.
Nişanyan, Seven, Adını Unutan Ülke, Everest Yayınları, İstanbul 2010.
Öz, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, TTK, Ankara 1999.
Öz, Mehmet, Orta Karadeniz Tarihinin Kaynakları VII: Canik Sancağı Avârız Defterleri
(1642), TTK, Ankara 2008.
Özcan, Selim, “XX. Yüzyılda Canik (Samsun) Sancağında Adları Değiştirilmek İstenen
Yerler ve Yeni Adları”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Güz 2018, S.25, s.145-162.
Özer, Sevilay, “I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nde Tifüs (Lekeli Humma) Salgını,
Belleten, C. LXXX, S. 287, Nisan 2016, s. 219-260.
Özer, Sevilay, “II. Dünya Savaşı Yıllarında İstanbul’da Tifüs”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araş-
tırmaları Dergisi, C. XV, S. 30, Bahar 2015, s. 171-201.
Öztürk, Ayşe, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, OMÜ SBE. Yayınlanmamış Yüksek Li-
sans Tezi, Samsun 2019.
Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 1, Trabzon Vilâyet Matbaası, 1286.
Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 2, Trabzon Vilâyet Matbaası, 1287.
Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 3, Trabzon Vilâyet Matbaası, 1288.
Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 4, Trabzon Vilâyet Matbaası, 1299.
TC. Dâhiliye Vekâleti, Son Teşkilât-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları, Hilâl Matbaası, İstan-
bul 1928.
TC. Dâhiliye Vekâleti, Köylerimiz, Matbaacılık ve Neşriyat Türk Anonim Şirketi, İstanbul
1933.
TC. İçişleri Bakanlığı, Türkiye’de Meskûn Yerler Kılavuzu, Başbakanlık Devlet Matbaası,
Ankara 1946.
TC. İçişleri Bakanlığı, Köylerimiz 1 Mart 1968 Gününe Kadar, Başbakanlık Basımevi, An-
kara 1968.
TC. İçişleri Bakanlığı, Türkiye Mülkî İdare Bölümleri Belediyeler Köyler (1 Ağustos 1977
durumu), İller İdaresi GM., Ankara 1977.

48
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)

TC. İçişleri Bakanlığı, Türkiye Mülkî İdare Bölümleri Belediyeler Köyle (1 Kasım 1985 du-
rumu), TTK Basımevi, Ankara 1986.
Tönük, Vecihi, Türkiye’de İdare Teşkilâtı, Kanaat Basım ve Ciltevi, Ankara 1945.
Ünal, Mehmet Ali, Paradigma Osmanlı Tarih Sözlüğü, Paradigma Yayıncılık, İstanbul
2011.
White, George E., Bir Amerikan Misyonerin Merzifon Amerikan Koleji Hatıraları, Tercüme
Cem Târık Yüksel, Enderun Kitabevi, İstanbul 1995.
Yaman, Talât Mümtaz, Osmanlı İmparatorluğu Mülkî İdaresinde Avrupalılaşma Hakkında
Bir Kalem Tecrübesi, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul 1940.
Yiğit, Hasan, Bafra Tarihi, Bafra Tarihsiz.
Yiğit, Hasan, 372, AZ Kitap, İstanbul 2022.
https://www.msb.gov.tr/SehitVefat/SehitListesi?page=1&Il=SAM-
SUN&Ilce=BAFRA&Harp=Tumu&Cephe=Tumu&Sinif=Tumu&Rutbe=Tumu.

Harita 1: Trabzon Vilâyeti Haritası. Kaynak, BOA, HRT.h., nr:622-A.

49
ZAFER GÖLEN

Harita 2: Bafra Köyleri Haritası. Kaynak, 1967 Samsun İl Yıllığı, s.76.

50
1977 Bafra Tekel Caddesi

51
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

Arş. Gör. Sevgi AKKOYUN1

Osmanlı Dönemi İdari Yapı


14. yüzyılda Bafra, Bafra Beyleri olarak tanımlanan kişilerin idaresi al-
tında idi. 1396’da Osmanlı kuvvetleri orta-kuzey Anadolu üzerine yürüdü-
ğünde, 2000 kişilik kuvvetiyle Bafra beyi Yıldırım Bayezid’in tarafına geçti.
1402’deki Ankara Savaşı’na kadar kısa bir süre Osmanlıların elinde kalan
Bafra’nın daha sonra tekrar yerel beylerin eline geçip geçmediği tam olarak bi-
linmemektedir2. Bafra beylerinin ne kadar bağımsız hareket ettikleri ya da
hangi tarihte Osmanlı hâkimiyetine girdikleri bilinmemekle birlikte, tahrir def-
terlerinden yola çıkılarak 1419-1420’de Bafra’nın Osmanlı hâkimiyetine girdiği
tahmin edilmektedir3.
Bafra, Osmanlı Devleti’nin Canik Sancağı’na bağlı bir kazası konumunda
idi. Canik ise başlangıçtan itibaren Rum Beylerbeyliği’ne (daha sonra Sivas eya-
leti) bağlı olarak idare edilmekteydi. 15. yüzyılın ikinci yarısında yapılan sayım-
lara göre Canik, merkezi Amasya olan şehzade sancağına dahildi. Muhtemelen
1512’ye kadar Canik bu şekilde idare edildi. Bu tarihlerde Samsun 'nahiye' şek-
linde kaydedilmişse de bu tabirin, daha sonraki dönemlerdeki 'kaza' yerine kul-
lanıldığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte 15. yüzyıl defterlerinde kaza tabiri-
nin olmayışı idari birim olarak kazanın yokluğu anlamına gelmemektedir4. Zira
1455’e ait defterlere ve 1485’e ait belgelere nahiye olarak kaydedilen yerlerin

1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Çarşamba İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü,
sevgi.akkoyun@omu.edu.tr. ORCID ID: 0000-0001-6819-7098
2 Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999, s. 19-21.
3 İbrahim Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, Serander Yayınları,

2007, s. 190.
4 Rıza Karagöz, "Canik'in İdarî Yapısı ve İdarecileri" İlkçağ'dan Cumhuriyete Canik, Yayına Hazır-

layan (Editör) Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2011, s.121.

53
SEVGİ AKKOYUN

1520 tarihli belgeye kaza olarak yazılan yerlerden farklı olmadığı bilinmekte-
dir5. Bu kayıtlarda Bafra, ilk olarak 1485 tarihli TT 37 ve TT 41 numaralı belge-
lerde 'Nahiye-i Bafra' olarak kaydedilmiştir. 1520 tarihli TT 387 numaralı bel-
gede ise 'Kaza-i Bafra' Canik Sancağı’na bağlı yedi kazadan biri olarak yer al-
mıştır.
Klasik dönemde kaza ve nahiye tabirlerinin karşıladığı idari statü net ol-
mamakla birlikte arşiv belgelerinden görülebildiği kadarıyla dirlik ve tımar ko-
nulu belge ve defterlerde daha ziyade nahiye terimi kullanılırken aynı yer için
diğer belgelerde kaza kelimesi kullanılabilmiştir. Buradan hareketle Osmanlı’ya
intikalinden itibaren Bafra kaza olarak teşkilatlandırılmış olmakla birlikte Na-
hiye-i Bafra veya Bafra Nahiyesi gibi tabirler de karşımıza çıkabilmektedir. Ör-
neğin, H. 912 tarihli TT 41 numaralı tapu defterinde 'Nahiye-i Bafra' şeklinde
kaydedilmiştir. Aynı defterde Nahiye-i Samsun ibaresi de dikkat çekmektedir.
Defterin içeriğine bakıldığında tapu tımar bilgilerinin kaydedildiği anlaşılmak-
tadır. Benzer şekilde başka tımar içerikli belgelerde de kaza yerine nahiye teri-
minin kullanıldığı görülmektedir6.
Canik Sancağı’nın en batısındaki kazası, Göründür Pazarı kasabasıyla 110
köyden oluşan Bafra kazası idi. 15. yüzyılda Bafra kazası, merkez Bafra ve bağlı
6 nahiyeden oluşuyordu. Bunlar Üskübi, Martakala (bugünkü Martıkale), Emlak
(Boğazkaya/Tosköy), Değirmenözü, Pazarlı ve Harıs’dır. Köy isimlerinden ha-
reketle Değirmenözü nahiyesinin Bafra’nın güneyindeki dağlık bölgeye, Pazarlı
nahiyesi Alaçam’ın güney ve Bafra’nın güney-batı kısımlarına tekabül ettiği dü-
şünülmektedir. Alaçam nahiyesi ise bugünkü Alaçam kasabası ile etrafındaki
bazı köyleri kapsamaktadır7.
Bafra’da 1485 yılında 2 adet Müslüman mahallesi vardı. Bunlar Mahalle-
i Emirza Bey ile Mahalle-i Hüseyin Debbağ idi. 1485-1520 arasında Hacı Çırak,
Hacı Ahmed, Debbağhane, İshaklu ve Hoca Sinan mahallelerinin kurulmasıyla
kazadaki mahalle sayısı yediye yükselmiştir. Bu dönemde kazadaki Hristiyan
nefer sayısı da artmış olmakla birlikte toplam nüfusun 1.568 kişi olduğu tahmin
edilmektedir. 1576’ya kadar kayıtlı nüfus, sayı bakımından iki katına çıkmış
olup kazadaki mahalle sayısı da sekize yükselmiştir8. Bu dönem kazadaki köy
sayısı ise 138 idi. 1642 tarihine gelince Alaçam nahiyesindeki 18 köy ile birlikte

5 Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, s. 30.


6 Benzer ifadeler için bkz. BOA, İE. SM., 5-373, H. 1092; İE. DH., 1-8, H. 958; AE. SMST. II, 48-4785
H. 1113; İE. AS. 44-3945 H. 1113; İE. SM. 18-1818, H.1114.
7 Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, s. 34-35.
8 Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, s. 59-60.

54
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

kazadaki köy sayısı 128’e düşmüştür. Alaçam, 15 ve 16. yüzyıllarda Bafra kaza-
sının idari sınırları içerisinde yer alan bir nahiye iken 17. yüzyılda bir kaza ola-
rak kayıtlanmıştır9. Alaçam’ın kaza statüsünde sayılabilecek büyüklükte olma-
ması nedeniyle 17. yüzyıla kadar Bafra kazası sınırlarına dâhil edildiği düşünül-
mektedir.
Bafra’ya ait olan tımarların avarızhanelerini tespit etmek için 1642’de sa-
yım yapılmış ve avarızhaneler bu deftere kaydedilmiştir. Buna göre Nefs-i
Bafra’da yer alan 13 mahalle ile Nevahi-i Kaza-i Bafra kaydı altında Bafra’nın 4
nahiyesinde bulunan köyler kaydedilmiştir. Üskübi nahiyesinde 25, Yazıyeri
nahiyesinde 20, Değirmenözü nahiyesinde 29 ve Ayazma nahiyesinde ise 26
köy yer almaktadır. Üskübi nahiyesindeki Erçük ve Hıristo köylerinde gayri-
müslim ahali ikamet etmektedir. Diğer köylerde yalnızca Müslüman hane kay-
dedilmiştir.

1642 Tarihli Avarız Defteri10


Nefs-i Bafra Mahalle-i Cami-i Kebir
Mahalle-i Debbağhane
Mahalle-i Ahmedî
Mahalle-i Yaka
Mahalle-i İshaklu
Mahalle-i Müfti
Mahalle-i Çillehane
Mahalle-i Parmaklu
Mahalle-i Soflu nam-ı diğer Hacı Hayreddin
Mahalle-i Hoca Sinan
Mahalle-i Bünyad Fakih
Mahalle-i Şeyhî
Mahalle-i Zimmiyan
Nahiye-i Üskübi Karye-i Kilisa
Karye-i Cevrek
Karye-i Girni (Girne)
Karye-i Kışla
Karye-i Burtaz
Karye-i Türbe
Karye-i Hacılar
Karye-i Doğancı
Karye-i Gümere
Karye-i Çamluca
Karye-i Sonca

9Karagöz, “Canik’in İdarî Yapısı ve İdarecileri “, s.121.


10Mehmet Öz, Orta Karadeniz Tarihinin Kaynakları VIII Canik Sancağı Avarız Defterleri (1642),
Ankara 2008, s. 33-79.

55
SEVGİ AKKOYUN

Karye-i Şeyh Evren


Karye-i Elmacık
Karye-i Üskübi
Karye-i Çıkrıkçı
Karye-i Gerçeme maa Yılancı
Karye-i Atabik maa Hatuniye
Karye-i Kavala
Karye-i Uncalu
Karye-i Erçük (Z)
Karye-i Hıristo (Z)
Karye-i Ağıllar
Karye-i Karaarslan
Karye-i Erkad Yolu
Karye-i Hoca Ömerlü
Nahiye-i Yazıyeri Karye-i İvazcık
Karye-i Makamlı
Karye-i Karaağaç
Karye-i Karahasanlu
Karye-i Kışla
Karye-i Cumaharicli
Karye-i Hamam Hariçli
Karye-i Gelemari
Karye-i İsraillü
Karye-i Büyük İmanlu maa Yevgilü
Karye-i Kalaycılu
Karye-i Karaburç
Karye-i Kelikler
Karye-i Kanlıcak
Karye-i Kaygusuz
Karye-i Hızırbeğlü
Karye-i Emenlü tabi-i Hızırbeğlü
Karye-i Kuşçulu
Karye-i Salıbükü
Karye-i Küdepe
Nahiye-i Değirme- Karye-i Mardar-ı Zîr
nözü Karye-i Türk
Karye-i Selamünaleyk (Selemelik)
Karye-i Demşek
Karye-i İlyaslu
Karye-i Mardar-ı Bâlâ
Karye-i Kolay
Karye-i Pelidbükü
Karye-i Burunca
Karye-i Kuşdoğan
Karye-i Sipahilü maa Mezraa-i Alçacakdağ
Karye-i İkizlü

56
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

Karye-i Kozağzı
Karye-i İğdir
Karye-i Yörgüç
Karye-i Dedelü
Karye-i Karaşeyh
Karye-i Paşaşeyh
Karye-i Azay
Karye-i Gökçesu
Karye-i Çoban maa Virancık
Karye-i Nacaklu
Karye-i Yağmurca
Karye-i Bengi
Karye-i Ulbiyye
Karye-i Ebcelü
Karye-i Elyagud
Karye-i Boyaluca
Karye-i Tatarlu
Nahiye-i Ayazma Karye-i Gazibeğlü
Karye-i Ayazma
Karye-i Gölgülü
Karye-i Taskoy
Karye-i Tatarlu
Karye-i Tecrebelü
Karye-i Martakal’a
Karye-i Adillü
Karye-i Akzaviye
Karye-i Çal maa Beğdillü
Karye-i Köselü
Karye-i Şeyh Ulaş
Karye-i Koca Hüseyin
Karye-i Kayalu
Karye-i Kaplancık
Karye-i Akalan
Karye-i Belalan
Karye-i Erikbelanı
Karye-i Gökçealanı
Karye-i Akçay
Karye-i Çeltekalanı
Karye-i Boyalı
Karye-i Suçatı
Karye-i Çiftlik
Karye-i Fırındar
Mezra’a-i Yurtalanı nam-ı diğer Kasnakçı

57
SEVGİ AKKOYUN

H.1053/M.1643 tarihli Canik Livası’nın avarızhane defterinde ise Bafra


kazasının mahalleleri ile hane ve nefer sayıları kayıtlıdır. 1642 tarihli
avarızhaneden farklı olarak burada Mahalle-i Zimmiyan ile ilgili kayıt
bulunmamaktadır. Ayrıca Cami-i Kebir mahallesi Garipşah köyü ile birlikte
kaydedilmiştir.

Kaza-i Bafra der Liva-i Canik11


Mahalle-i Cami-i Ke- Mahalle-i Debbağ- Mahalle-i Ahmedi Mahalle-i Yaka
bir maa karye-i Ga- hane Neferan 19 Hane 12 Neferan 16 Hane 12
ripşah Neferan 27 Neferan 33
Mahalle-i İshaklu Mahalle-i Müfti Mahalle-i Çillehane Mahalle-i Parmaklu
Neferan 19 Hane 12 Neferan 9 Neferan 12 Hane 1 Neferan 17 Hane 12
Mahalle-i Soflu nam- Mahalle-i Hoca Sinan Mahalle-i Bünyad Mahalle-i Şeyhî Ne-
ı diğer Hüseyin Neferan 6 Fakih Neferan 8 feran 3
Efendi Neferan 9

1643 tarihli Canik livasına bağlı kendir haslarının kaydedildiği defterde


ise Canik livasına bağlı kazalar sırasıyla Kavak, Samsun, Bafra, Alaçam, Meydan,
Serkeş, Ökse, Arım, Ayvacık, Hisarcık, Terme, Akçay, Ünye ve Fenaris’tir. Bu def-
tere Bafra’nın kendir haslarının bulunduğu 29 köy kaydedilmiştir.

1643 Tarihli Avarızhane Kaza-i Bafra12


Karye-i Üskübi tabi-i kaza-i mez- 4 Karye-i Çıkrıkçı maa Palancı hass-ı 4
bure hass-ı tersane gayri ez reaya- tersane
yı timar
Karye-i Ahristo Hass-ı tersane iki 18 Karye-i İvazcık hass-ı tersane gayri 6
başda ez reaya-yı timar
Karye-i Makamlı tabi-i İvazcık 9 Karye-i Karaağaç maa Yağıbasan 5
gayri ez askeri hass-ı tersane iki başda
Karye-i Kışla hass-ı tersane iki 2 Karye-i Hamamharizi hass-ı ter- 5
başdan sane gayri ez reaya-yı
Karye-i Gelemari hass-ı tersane 7 Karye-i İsraillü tabi-i mezbur hass- 10
tabi-i kaza-i mezbure gayri ez re- ı tersane
aya-yı timar

11 BOA, KK.d.. 2602, s. 6-7.


12 BOA, MAD.d., Defter No: 268, (H. 25 C. 1053/M. 10 Eylül 1643).

58
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

Karye-i Büyük İmanlu maa Yevgilü 8 Karye-i Karaburç hass-ı tersane iki 10
hass-ı tersane gayri ez reaya-yı ti- başda
mar
Karye-i Kelikler hass-ı tersane 16 Karye-i Kanlıcak hass-ı tersane 7
Karye-i Kaygusuz hass-ı tersane 5 Karye-i Ahilü Mezraa 3
Karye-i Hızırbeğlü hass-ı tersane 5 Karye-i Emenlü tabi-i mezbur hass- 8
iki başında ı tersane
Karye-i Kuşçulu hass-ı tersane 4 Karye-i İlyaslu hass-ı tersane gayri 4
gayri ez Reaya-yı timar ez reaya-yı tımar
Karye-i Kolay hass-ı tersane gayri 42 Karye-i Pelidbükü hass-ı tersane iki 27
ez askeri başında
Karye-i Burunca hass-ı tersane iki 8 Karye-i Yörgüç hass-ı tersane gayri 14
başında gayri ez askeri ez reaya-yı tımar
Karye-i Dedelü hass-ı tersane 7 Karye-i Bıçaklu hass-ı tersane 8
hayri ez reaya-yı timar
Karye-i Ebcelü hass-ı tersane iki 4 Karye-i Tatarlu hass-ı tersane iki 4
başda gayri ez … başda
Karye-i Kayalu hass-ı tersane 2 Toplam 256
gayri ez reaya-yı timar

1826-1839 yılları arası Osmanlı Devleti’nin taşra yönetiminde


yeniliklerin yapılmaya başlandığı bir dönemdir. Bunlardan birisi de hükümet-
halk ilişkilerinde büyük bir önemi olan muhtarlık örgütünün oluşturulmasıdır.
Muhtarlık teşkilatı ilk defa 1829 yılında İstanbul ve Bilâd-ı Selâse (İstanbul,
Üsküdar, Eyüp) mahallelerinde uygulanmaya başlamıştır. Başkent dışındaki
kent, kasaba ve köylerde muhtarlığın kurulması ise 1833-1836 yılları arasına
rastlamaktadır. Uygulamada genellikle mahalle halkından iyi huylu ve becerikli
oldukları anlaşılan iki kişi oybirliği ile muhtar seçilmiştir. Bunlardan birisine
Muhtar-ı evvel, diğerine de Muhtar-ı sani adı verilmiştir. Seçilenlerin adları kadı
tarafından sicile geçirilerek, defter nazırına bildirilmiştir13. Gayrimüslimlerin
yaşadığı yerlerde ise muhtarların gördüğü vazifeleri yerine getirmek için

13Musa Çadırcı, “Türkiye’de Muhtarlık Teşkilatının Kurulması Üzerine Bir İnceleme”, Belleten,
XXXIV, 1970, s. 409; Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik
Yapıları, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1991, s. 38.

59
SEVGİ AKKOYUN

kahyalar atanmıştır14. Bununla birlikte eskisi gibi papaz ve kocabaşılar


yönetimdeki fonksiyonlarını yerine getirmekte devam etmişlerdir. Bu klasik
statü, 1864 Vilâyet Nizamnamesi uygulanmaya koyulana kadar değişmemiştir.
Müslüman mahalle ve köylerinde imam ile muhtar, gayrimüslim mahalle ve
köylerinde ise kocabaşı ile kahya, asayişin dışında malî ve mülki görevleri
üstlenmiş, beledî hizmetleri yerine getirmişlerdir15.
Samsun Kadısı Ahmed Hulisi tarafından tutulan bir defterde H.
1253/M.1837-1838 tarihinde Canik Sancağı kazalarının mahalle ve köylerine
tayin edilen imam ve muhtarların isimleri kaydedilmiştir. Aşağıdaki tabloda bu
deftere kayıtlı Bafra ve Alaçam’daki imam, muhtar, kocabaşı ve kahyalar
gösterilmektedir.

Kaza-i Bafra ve Alaçam Muhtarları16


Mahalle/Köy İmam Muhtar-ı Evvel Muhtar-ı Sani
M. Hacı Nabi ve So- İmam-ı Evvel Nadi Etmekçizade Meh- Cebeloğlu Hacı Ali
fulu Efendi med

M. Cami-i Kebir Numan Efendi Ahmed Efendi Hacı Seydi


M. Küçük Hamam Nazif Efendi Akman Seydi Sansaroğlu Mustafa
ve Müftü
M. Hacı Şaban ve Çamuralizade Mus- Yusufoğlu Yusuf Karaahmedoğlu İb-
Karkalu tafa Efendi rahim
M. Çilehane Geyikcizade Hafız Şeyhoğlu İsmail Gevecioğlu Seydi
Mehmed Efendi
M. Debbağhane Akçazade Salih Sarukluoğlu Ahmed Zorhacıoğlu Mustafa
Efendi Efendi
M. Yaka ve İshaklu Mansurzade Meh- Şeyh Mustafa Hacı Mehmed
med Efendi
M. Rumiyan Kocabaşı Dedelioğlu Kahyası Kalyancı-
Makdisi Vasil oğlu Makdisi Hara-
kim

14 Ali Akyıldız, “Muhtar”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), C. 31, Ankara 2020, s.
52.
15 İlber Ortaylı, Tanzimatdan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, Hil Yayın, Ankara 1985, s. 101-

102.
16 BOA, A. RSK.d., Defter No: 1693, H. 1253.

60
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

M. Ermeniyan Kocabaşı Makdisi Kahyası Halac Bagos


Agob
K. Türkköyü Mustafa Efendi Ağçaimamoğlu Dur- Nuhoğlu Hacı Meh-
sun med
K. Şirvanlu ve Ka- İbrahim Efendi Safracıoğlu Kara Ha- Burunsuzoğlu Ali
raşeyh san
K. İlyagoş Kocabaşı İngözoğlu Kahyası Bayacıoğlu
Sova Kirako
K. Kuşcular Ahmed Efendi Orakoğlu İbrahim Türkmenoğlu İbra-
him
K. Virancık Ekberli Çömezoğlu Mehmed Kürthacıoğlu Mus- Şehibaoğlu Molla
maa Elmacık ve Efendi tafa Hüseyin
Kozağzı
K. Selam Aleyk Kocabaşı Hırşooğlu Kahyası Mihayil
Yani
K. Kaygusuz ve Ka- Hüseyin Efendi Tekyeşinoğlu Ömer Akoğlan Hasan
laycılu
K. Cuma ve Hamam Sinanoğlu İbrahim Kör Osman Piroğlu Mustafa
Harızı ve Babaos- Efendi
manoğlu
K. Gökcesu Kocabaşı Sarine- Kahyası Kostanti-
koğlu Anastas oğlu Nazari
K. İlyaslu ve Gam- Hüseyin Efendi Alikocaoğlu Mustafa Teciroğlu Ali
berli ve Paşaşeyh
K. Burunca Değir- Hasanefendioğlu Topal Hüseyin Oğlu Paçaoğlu Halil
menözü ve Kuşlu- Mehmed Efendi Hasan
ğan
K. Köprüciyan ve Hocaoğlu Ahmed Gulamoğlu Halil Karahüseyinoğlu
Gulamoğlu Efendi Hasan
K. İnegazi Hüseyin Efendi Karaoğlanoğlu Meh- Hamidoğlu Mahmud
med
K. Gelemağri ve Ga- Hacıoğlu Ali Efendi Kolaycıoğlu Mustafa Put Osman
ripşah
K. Kerasteciyan ve Mehmed Efendi İbikoğlu Hasan Göleoğlu Halil
Tatarlı

61
SEVGİ AKKOYUN

K. Gökçeağaç ve Tacikıroğlu Halil Menteşoğlu Veli Erzade Mehmed


Güldepesi Efendi
K. Yörgüç Eyüblaz Musa Efendi Uzuncaoğlu Hacı Ha- Kayıkoğlu Salih
san
K. Karaburç Hasan Efendi Kavakluoğlu Hacı
Mehmed
K. Demşek Salih Efendi Ak Hüseyinoğlu Kel Mustafaoğlu Os-
Mehmed man
K. Kelikler Mustafa Efendi Kara Ahmed Mestanoğlu Mustafa
K. Çulhakoca Hüseyinoğlu Hüse- Receboğlu Nasuh Köroğlu Ali
yin Efendi
K. Eynegazi ve Ko- Kocabaşı Kırkırcı- Kahyası Deliceoğlu
vanlık Zımmileri oğlu Yani Yani
K. Müderris Gediği Kocabaşı Yani Kahyası Safoğlu Ni-
kola
K. Boyalıca Kocabaşı Vasiloğlu Kahyası Efdas
Simbos
K. Kavakluca ve Kocabaşı Manaye- Kahyası Bodnuloğlu
Çulhakoca Zımmi- loğlu Minol Yorgi
leri
K. Pelitbükü İbrahim Efendi Hüsneoğlu İbrahim Kendiroğlu Ali
K. Yiğidalan Divaneoğlu Hüseyin Posdiloğlu Hasan Sarı Osmanoğlu
Efendi Mustafa
K. Köleyurdu Tiroğlu Ali Efendi Kör Hüseyinoğlu Ah- Emiroğlu Ali
med
K. Kolay Mustafa Efendi Mustafa Dursunoğlu Ahmed
K. Asarlı Kolay Kocabaşı Göynüoğlu Kahyası Oğuzoğlu
Zımmileri Vasil Marnad
K. Eğdir Süleyman Efendi Tataroğlu Mahmud Mahmudoğlu Hasan
K. Bengü Uzun Alioğlu Meh- Çerkezoğlu İbrahim Emir Mehmedoğlu
med Efendi Mustafa
K. Kovanlık Mustafa Efendi Tataroğlu Ali Tataroğlu İbrahim
K. Kanlıgüney Söylemezoğlu Eyüb Sakızcıoğlu İbrahim Hebeloğlu İbrahim
Efendi
K. Çalköy Memiş Efendi Narközoğlu Himmet Civalı Mehmed

62
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

K. Mardar Salih Efendi Karakoçoğlu Mah- Dede Mehmed


mud
K. Köseli Gözoğlu Ahmed Osman Topalimamoğlu Ha-
Efendi san
K. Ayazma Ömer Efendi Dağlıoğlu Seydi Ömeroğlu Ömer
K. Lengerlü İlmezlü Ali Efendi Deli İbrahimoğlu Molla Ali
Maa Yörükalanı Mustafa
K. Sürmeli Kocabaşı Aslanoğlu Kahyası Lüleoğlu
Nikola Yorgi
K. Ormanos Kocabaşı Yorgi Kahyası Eğniroğlu
Panayot
K. Gülek Mehmed Efendi Karagöz Mehmed Ak Mustafa
K. Doğanyuvası Kocabaşı Lülükoğlu Kahyası Kısaoğlu Sa-
Kiraki ralini
K. Darboğaz Kocabaşı Kara Kiraki Kahyası Sovaoğlu
Dimit
K. Kasnakçı Abdullah Efendi Çarıcıoğlu Mehmed Kara Mehmed
K. Kuşkayası ve Ge- Emin Efendi Kapan İsmail Kör Mehmetoğlu
leriç Mustafa
K. Donuzağalığı ve Kocabaşı Gürcioğlu Kahyası Makdisi
Engiz Zimmileri Abos Anasdas
K. Canikliyurdu ve Kocabaşı Mirişoğlu Kahyası Kelbera-
Teknecik Yani şoğlu Yani
K. Elalan Mustafa Efendi Abdioğlu İbrahim Mahmudoğlu Molla
Hüseyin
K. Kapalu ve Kap- İsmail Efendi Tınbıloğlu Ömer Kara Ahmedoğlu Ah-
lancık med
K. Çiftlik Abdurrahman Dedeoğlu Halil Gülceoğlu Hüseyin
Efendi
K. Furundar Alan- Hacıoğlu Ali Efendi Memişoğlu Mustafa Paçaoğlu Abdi
cık
K. Belalanı Mehmed Efendi Cıbıroğlu Ali Temürcüoğlu Kara
Hasan
K. Çağşur Ali Efendi Suhteroğlu Hacıoğlu Hüseyin
K. Devealanı Hacı Hüseyin Efendi Mustafa Hacı Hasan

63
SEVGİ AKKOYUN

K. Ağlan Hüseyin Efendi Kara İbrahimoğlu Ayvazoğlu Osman


İbrahim
K. Hecelü Ömer Efendi Hasan Mustafa
K. Kozalanı Kocabaşı Beraşoğlu Kahyası Beraş Yorgi
Nikola
K. Erikpalanı Ömer Efendi Hacıoğlu Mehmed Abdullah
K. Boyalu ve Çeli- Oruçoğlu Hüseyin Lab Alioğlu Mehmed Mollabekir
kalanı Efendi
K. Sarpun Ömer Efendi Kara Alioğlu Mustafa Kara Alioğlu Osman
K. Seyflik Kocabaşı Göçeroğlu Kahyası Nazarioğlu
Vasil Yani
K. Yayla ve Köse- Kocabaşı Benlüoğlu Kahyası Araboğlu
kahya ve İstefan ve Dimit Abram
Karavasiloğlu
K. Sarmaşık ve Hüseyin Efendi Kavaklu Osman Uzunoğlu Mahmud
Tekye
K. Gazibeğlü Ahmed Efendi Çotoğlu Ali Sıddıkoğlu Mehmed
K. Aktekke ve Mar- Hacı Ahmed Efendi Şeküroğlu Mustafa Tomaloğlu Mustafa
takala
K. Hocahüseyin Osman Efendi İsaoğlu Mustafa Dırık Kel Mustafa
K. Şeyhulaş ve To- Hacı Hasan Efendi Hamzaoğlu Ali Odabaşıoğlu Süley-
runoğlu ve Tecir- man
beğlü
K. Kaydalapa Kocabaşı Kosyanti- Kahyası Tokuroğlu
oğlu Pedri Haralambi
K. Kıran ve Karaca- Ahmedoğlu Molla İnce Mehmedoğlu İnce Mehmedoğlu
burun Abdullah Mehmed Hamza
K. Girne Süleyman Efendi Deli Hasan Kabasakal Hasan
K. Lodoros ve Şey- Akçazade Mehmed Saçaksızoğlu Süley- Mustafa
hevran Efendi man
K. Çıkrıkçı Ahresto Mehmed Efendi Zapal Kurtoğlu Eyüb
ve Kurtoğlan
K. Tasköy Mehmed Efendi Çalıkoğlu Halil Hatipoğlu İsmail
K. Kapualtı Kocabaşı Çakıroğlu Kahyası Makdisi Pa-
Yani nayot
K. Kostantioğulları Kocabaşı İlye Kahyası Nikola

64
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

K. Tekye Zımmileri Kocabaşı Benlüoğlu Kahyası Makdisi İlye


Lefter
K. Büzmelük ve Os- Kocabaşı İnce Pana- Kahyası Tomakoğlu
manbeğlü yotoğlu Koda Kiraki
K. Hacılar Kürtler Hafız İsmail Efendi Numanoğlu Seydi ÇilHasan
maa Kışla
K. İnözü Osman Efendi İmamoğlu Mehmed Arapoğlu Ali
K. Ağcaalanı Kocabaşı Çonkar Kahyası Nazari Oğlu
Oğlu Yorgi Konstanti
K. Hotmişa Kocabaşı Lefter Kahyası Karapapa-
soğlu Panayot
K. Yeraltı Kocabaşı Torik Kahyası Türidoğlu
Pavli
K. Asmaçam Kocabaşı Kalaycı- Kahyası Sovaoğlu
oğlu Yorgi Vasil
K. Kirazlu Kocabaşı Tomakoğlu Kahyası İstefanoğlu
Aleksan Yorgi
K. Kabaçukur Ot- Kocabaşı Çolak Yani Kahyası Yanioğlu
kayası maa Kuşçu- Beraş
lar
K. Sofuçukuru Kocabaşı Koşnecik Kahyası Kürdoğlu
Yorgi Yorgi
K. Pireyurdu Kocabaşı Çavuşoğlu Kahyası Panayot
Hırşo
K. Doyran ve He- Ömeroğlu Osman Himmet Oğlu Ali Ayyaşoğlu Ali
belü Efendi
K. Gökçeboğaz İsmail Efendi Sivaslı Hüseyin Müezzinoğlu Ali
K. Bedeş ve Şeyhler Süleyman Efendi Deli Salih Sarı Ahmedoğlu
Mehmed
K. Akgüney Hüseyin Efendi Çakır Suhteoğlu Ah- Kel Osmanoğlu Meh-
med med
K.Yenice Karabay- Ali Efendi Kürd Ömeroğlu Fey- Arabacıoğlu Hasan
rakdaroğlu ve Yu- zullah
karıelma
K. Taşkelik ve Sin- Mehmed Efendi Tonkaloğlu Salih Kara İbrahimoğlu İs-
car mail

65
SEVGİ AKKOYUN

K. Göçgün Mehmed Efendi Hatipoğlu Mehmed Memişoğlu Mustafa


K. Zeytun Hacı Hüseyin Efendi Hanlakoğlu Mehmed Kara Şabanoğlu
Ömer
K. Karahüseyinli Kocabaşı Rassıncı- Kahyası Topuzoğlu
oğlu Pedri Dimit
K. Çetirlik Kocabaşı Dimit Kahyası Kalaycıoğlu
Dimit
K. Toplu Kayıkoğlu Mehmed Deli Mehmed Eyüboğlu Hacı Bekir
Efendi
K. Oymağbahşı Hüseyin Efendi Dengeloğlu Nasuh Mehmedoğlu Nasuh
K. Sakarinek Kabaşeloğlu Hüseyin Müezzinoğlu Hasan Hotmanoğlu Hüse-
Efendi yin
K. Kızlan Ali Efendi Himmet Çakıroğlu Hasan
K. Müstecab Ahmed Efendi Debeloğlu Mehmed Çulhaoğlu Ahmed
K. Yukarıısırganlı Himmet Efendi Kembaşoğlu İlyas Çoğoğlu Süleyman
K. Aşağıısırganlı Veli Efendi Hatipoğlu İlyas Payoğlu Ali
K. Killik Hatioğlu Ali Efendi Kızılcaoğlu Hasan Yahşioğlu Hasan
K. Gökçeağaç Haydar Efendi Dervişoğlu Ali Tınbıloğlu Mehmed
K. Terskırık Veli Efendi Takluoğlu Mehmed Battaloğlu Mehmed
K. Ali Dede Böl- Acaroğlu Hüseyin Alidedeoğlu Mustafa Müezzinoğlu Hüse-
mesi Efendi yin
K. Tepebölmesi Yörgüçoğlu Himmet Sağıroğlu Ali Kart Hasanoğlu Ha-
Efendi san
K. Viran ve Ka- Topalimamoğlu Kantaroğlu Mehmed Kara Mustafaoğlu Ali
paklu Mustafa Efendi
K. Ayınderesi Kocabaşı Kaküloğlu Kahyası Payolcıoğlu
Sova Kirkor
K. Nefs-i Alaçam Kocabaşı Uzunoğlu Kahyası Uzunoğlu
Panayot Nazari
K. Yukarı Melgüç Kocabaşoğlu Hüse- Cevhercioğlu Ali İlyasoğlu Hüseyin
yin Efendi
K. Alamet Çürükoğlu Mustafa Molla Hüseyin Umuroğlu Ramazan
Efendi
K. Vicikler Gömcüoğlu Ali Hasanoğlu Ali Divaneoğlu Abdullah
Efendi

66
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

K. Yoğunpelid ve Ali Efendi Eyüboğlu Süleyman Haliloğlu Hüseyin


Demircideresi
K. Aşağımelgüç Veli Efendi Dervişoğlu Ali Aslanoğlu Osman
K. Kayalu Süleyman Efendi Hararoğlu Osman Gödiloğlu İslam
K. Demircüköy Ka- Hasan Efendi Hasan Ahmedcioğlu Ali
lık ve Karaçukur
K. Kuzköy ve İt- Ali Efendi Osmanoğlu Mehmed Mırık Mehmed
mezli
K. Nefs-i Alaçam İs- Ali Efendi Feciroğlu Ali Kurubıçakoğlu Mus-
lamları ve Gelemet tafa

1830’lu yılların başından itibaren yapılan ve belli periyodlarla


yoklamalar halinde devam eden nüfus sayımları Osmanlı Devleti’nde
demografik nitelikteki ilk verileri sunmaktadır17. Bafra kazasına ait Müslüman
nüfus verilerinin bulunduğu deftere göre 1830’lu yıllarda Bafra’da 11 mahalle
mevcuttur. Bu mahalleler; Hacı Nabi, Hacı Şaban, Sofulu, Debbağhane, Karkalu,
Yaka, İshaklu, Küçük Hamam, Müfti, Çilehane ve Cami-i Kebir mahalleleridir.
1642 avârız defterinde kayıtlı Ahmedi, Parmaklı, Hoca Sinan, Bünyad Fakih ve
Şeyhi gibi müslüman mahalle adlarına bu nüfus defterlerinde
rastlanmamaktadır. Ayrıca 1642’de Mahalle-i Zimmiyan adıyla kayıtlı
gayrimüslim mahallesinin yerini 1830’lu yıllarda Ermeniyan ve Rumiyan adlı
iki ayrı gayrimüslim mahallesi almış görünmektedir. Hacı Nabi, Hacı Şaban,
Karkalu ve Küçük Hamam ise nüfus defterine kaydedilmiş olan yeni müslüman
mahalleleridir.
1642 avârız defterinde Bafra kazasına bağlı 128 köy görünürken 1830 ta-
rihli nüfus defterine ise Bafra kazasına bağlı toplam 83 köy kaydedilmiştir.
Buna göre aradan geçen yaklaşık iki yüz yıllık sürede kaza dahilindeki köylerin
sayısında önemli miktarda azalma söz konusudur. Avârız defterinde kayıtlı olup
nüfus defterlerinde olmayan köy sayısı toplam 45 idi. Bunlar; Türbe, Çamlıca,
Cevrek, Burtaz, Sonca, Üskübi, Gerçeme, Atabik, Kavala, Uncalu, Erkadyolu,
Hoca Ömerlü, İvazcık, Mahamlı, Karaağaç, Karahasanlu, İsraillü, Büyükimanlu,
Kanlıcak, Hızırbeğlü, İmanlu, Salıbükü, Küdepe, İlyaslu, Pelidbükü, Kuşdoğan,
Sipahillü, İkizlü, Kozağzı, Azay, Nacaklu, Yağmurca, Ulbiyye, Ebcelü, Elyagud,
Gölgülü, Tecrebelü, Adillü, Akzaviye, Gökçealanı, Akçay, Suçatı, Ağıllar, Kayalu
ve gayrimüslim nüfusun yaşadığı Erçük köyleridir. Bunların civardaki daha

17 Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu 1830-1914, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003, s. 45.

67
SEVGİ AKKOYUN

büyük köyler ile birleşmiş olduğu için 1830 kayıtlarında yer almadığı
düşünülmektedir18. 1849 yılına ait 1034 numaralı nüfus icmal defteri incelen-
diğinde ise diğer nüfus defterlerinde yer almayan 30 yeni köyün ve 1 adet çift-
liğin kayıtlı olduğu görülmektedir. Bu tarihte kazadaki köylerin sayısı 91 idi.
Mahalle sayısında ise bir değişiklik yoktur.

1834-1849 Yılları Arasında Bafra Kazasının Müslüman Köyleri 19


Gelemağri Burunca Düzköy Kabalu
Kaygusuz İlyaslu Çalköy İl Alanı
Karaburç Tosköyü Yörükalanı Ön/Erik Palanı
Kalaylu Gazibeylü Lengerlü Kaplancık
Kuşcular Ak Tekke Sürmeli Kovanlı / Kovanlık
Cuma Harızı Şeyhulaş Köseli Eğidir
Hamam Harızı Martakale Mardar Çulhakoca
Garipşah Sarıköy Bengü Pelitbükü Sekicek
Dedelü Kinise Domuzağılı Pelitbükü Kırpıcak
Yörgüç Tecir Beylü Çağşur Kolay
Tatarlı Sarmaşuk Killik Çeltik Alanı
Virancık maa Terzülü İğlemezlu Kinise
Ekberli
Elmacık maa Ko- Hacılar Ayazma Karaköy
zağızı
Keresteciyan Gümere Almaklu Alıklı
Türk Lerodos Kanlıgüney Engiz maa Geleric
Paşa Şeyh Koca Yörük Kasnakçı Ferak
Demşek Tekke Yiğitalanı Ahurcak
Kelikler Şeyhevran Sarpun Gökağaç maa Gültepesi
Karaşeyh Kıran Elalanı Kuşluhan maa Değirmenözü
İnegazi Girne Köleyurdu Çiftlik
Kazakcı Çıkrıkçı Gelericik Şeyh
Hecenlü İnözü Akalan Gülübec Çiftliği

18 Yaklaşık yüz yıl sonra, 1935 yılında merkez kaza ile Alaçam nahiyesine bağlı toplam 129 köy
arasında da bu isimde köylere rastlanılmamaktadır. Bunun nedeni nüfusun artmasına bağlı
olarak köylerin birleştirildikleri köylerden ayrılırken adlarının değişmesi olabilir.
19 BOA, NFS. d.., No: 972, 973, 990, 992, 994, 995.

68
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

Boyalı maa Çeli- Sarıyurt Belalanı Çiftlik-i Karaköy


kalanı
Kalaycılu Dedealanı Kozalanı Çiftlik-i Karaaslan
Yayla Beyitalanı Beyni Çiftlik-i Alaylu
Kuşkayası Kıran Eğdir Çiflik-i Hacı Çırak
Harız Dede Alanı Çimenlü Çiftlik-i Engiz Mutasarrıf-ı Me-
miş Paşa
Farander Kışla Alancık Çiftlik-i Karaca Yörük
Hüccetlü Küçük Ağaç Eynegazi Çiftlik-i Doğancık
Kültepe
Alaylu Kalaycılu Türkmenler Çiftlik-i Elive
Gökalan Ciniler Koçaklı Çiftlik-i Bakır Pınarı

1834-1845 Yılları Arasında Bafra Kazasının Mahalleleri20


Hacı Nabi Küçük Hamam
Hacı Şaban Müfti
Sofulu Çilehane
Debbağhane Cami-i Kebir
Karkalu Ermeniyan (G)
Yaka Rumiyan (G)
İshaklu

Bafra Kazasının Gayrimüslim Yerleşkeleri21


Aharisto Nebyan Giranlu
Büzmelik Nebyan Hotmişa
Aşanebeğlü Ağcaalan
Kıralaça Pireyurdu
Martıkale Yaraltı
Tekyezımmileri Asmaçam
Tekyecedarı Boyalıca
Kapualtı İneözü Zımmileri Kavakluca
İnegazi Zımmileri Müderris gediği
Kapualtı Kolay Zımmileri

20 BOA, NFS. d.., No: 972, 973, 990, 992, 994, 995.
21 BOA, NFS. d.., No: 987, 992, 994, 995; 1034(İcmal Defteri).

69
SEVGİ AKKOYUN

Selemelik Kelikler
Küçüksu Zımmileri Yazı
İlyagoş Amanözü
Kuşlugan Kovanlık
Kıveliye Engiz Zımmileri
Günlüzağası Çulhakoca
Donuzağılı Ağcaalan
Canikliyurdu Ayınderesi
Doğanyuvası Kuyualtı
Engiz civarında Terziuşağı Gökçesu
Kozalan Asar
Yayla Sakuçukuru
Teknecik Otkayası
Darboğaz Otkayası Çiftlik-i Mutasarrıf Memiş Paşa
Sürmeli Çiftlik-i Karaçukur mutasarrıfı Memiş Paşa
Edermenvi Çiftlik-i Sofuçukuru Mutasarrıf Memiş Paşa
Seyflik

Tanzimat sonrası dönemde, Osmanlı Devleti’nin mülki ve idari yapısında


1864 ve 1871 Vilayet Nizamnameleri ile yeni düzenlemeler gerçekleştirildi.
Tanzimat reformlarıyla birlikte eyaletlerin adı değişerek vilayet olmuş, sancak-
lar da liva adını alarak vilayetin alt birimi halinde örgütlenmişti. Nizamname ile
vilayetler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar da karyelere ayrılıyordu. Vila-
yet merkezinde devleti temsilen Vali, kazanın yöneticisi olan Kaymakam ve vi-
layet yönetimi için kurulan meclisler vardı. Vilayet merkezinde valinin başkan-
lığında sürekli olarak toplanan bir Vilayet İdare Meclisi, livalarda Liva İdare Mec-
lisi, kazalarda ise Kaza İdare Meclisi bulunuyordu22.
1866 yılından itibaren neşredilen Vilayet Salnameleri şehirlerin idarî
teşkilatı, memurları, coğrafyası, idarî taksimatı, kazaları, nahiyeleri, kasaba ve
köyleri, ticaret ve nüfusu hakkında pek çok bilgiyi içermektedir. Sonuncusu
1921/1922 tarihli olmak üzere toplam 504 adet vilâyet salnamesi
yayınlanmıştır23. Trabzon Vilayeti’ne ait salnameler ise 1869-1904 yılları ara-

22 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahallî İdareleri (1840-1880), Türk Tarih Kurumu,
2011 Ankara, s. 61-62.
23 Bilgin Aydın, “Salnâme”, TDVİA, C. 36, İstanbul 2009, s. 53.

70
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

sında toplam 22 adettir. Bu salnameler Canik Sancağı’nın 19. yüzyılın ikinci ya-
rısındaki idari taksimatı ve toplumsal yapısı hakkında önemli bilgiler içermek-
tir. Ayrıca Canik Sancağı’nın Trabzon vilayetine bağlı olduğu yıllarda sancağa
bağlı kazaların nüfus bilgileri de kaydedilmiştir. Bu salnamelerde 1869-1872
ile 1879-1904 yılları arasında Bafra kazası ile ilgili teferruatlı bilgiler yer almak-
tadır. Ancak 1873-1878 yılları arasında bu salnamelerde Bafra kazası hakkında
müstakil bilgi yoktur. Çünkü Canik 1872’de Trabzon vilayetinden ayrılarak
müstakil liva haline dönüştürüldü. Samsun (merkez), Çarşamba, Bafra, Fatsa,
Ünye, Terme ve Niksar Müstakil Canik Sancağı’na bağlı kazalardı. 1877 yılında
idari taksimatta tekrar bazı değişiklikler yapıldı. Bu çerçevede Canik Sancağı
yeniden Trabzon Vilayetine bağlandı. II. Abdülhamit devri sonuna kadar bu şe-
kilde idare edildi24.

Resim 1: Müstakil Canik Sancağı25

24 Rıza Karagöz, “İkinci Meşrutiyet Döneminde Canik Sancağında İdari Yapılanma”, Samsun Araş-
tırmaları, C. I, Yayına Hazırlayan (Editör) Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2013, s. 152-153.
25https://unyetv.net/icerik/kose-yazilari/canikte-idari-yapi-ve-osmanlida-yenilesme-zarureti-

1793-1851/attachment/canik-mustakil-sancagi-2/. (07/11/2022 tarihli erişim).

71
SEVGİ AKKOYUN

1869-1872 yılları arasındaki Trabzon Vilayet Salnamelerine göre Bafra


kazasının Kaymakamı, Hurşit Efendi’dir. Kaza idare meclisi kaymakamın baş-
kanlığında; naip, müftü, mal müdürü ve tahrirat kâtibi gibi üyelerden oluşu-
yordu. Bunun dışında kazada idare ve tahrirat meclisi, belediye dairesi, Meclis-
i Deavi, vilayetin iktisadi hayatını düzenlemekte mühim rol oynayan memleket
sandığı ve kazaya bağlı nahiye olan Alaçam’ın müdür ve kâtibi gibi görevlileri
mevcuttu. Bazı memuriyetlerde aynı kişilerin farklı görevlerde yer alıyor olma-
sıyla birlikte kazadaki toplam personel sayısı 30 kişi kadardı26.
Canik Sancağı’nın tekrar Trabzon Vilayetine bağlanmasından sonra
1879-1881 yıllarında kazada tahrirat kâtibi, vukuat kâtibi, tapu kâtibi ile nüfus
müdürü gibi yeni memuriyetler teşkil edildi. Ayrıca 1881 yılında Meclis-i Deavi,
Mahkeme-i Bidayet-i Kaza adını almıştır. 1879 yılında kazanın kaymakamı Be-
kir Bey, 1881 yılında ise Ali Şevket Efendi’dir.
1888 yılından 1901 yılına kadarki salnameler incelendiğinde kazada yeni
idari dairelerin kurulduğu tespit edilmektedir. Kaza idaresinde önemli bir fonk-
siyona sahip olan İdare Meclisi’ne 1894 yılından itibaren reis ve azalar dışında
Rum Metropolidi Vekili adıyla gayrimüslim cemaatin ruhani reisleri tabii üyeler
arasına girdi. Meclis-i Belediye, Mekteb-i Rüşdiye ve Reji İdaresi adıyla yeni
idari birimler teşkil edildi. Böylece eğitimden güvenliğe, tarımdan ziraata kadar
kazanın idari organizasyonu çeşitlendi. Memurin-i Müteferrika adı altında nü-
fus işleri için nüfus memuru, orman işleri için orman süvari memuru, posta hiz-
metleri için telgraf memuru ile duhan aşar memuru, zabıta memuru, sandık
emini ve eytam müdürü gibi görevliler mevcuttu. 1900 yılında belediye perso-
neline bir de tabip ilave edildi. Ayrıca kazada maʻarif komisyonu ile ziraat ve
ticaret ve sanayi odası komisyonları da teşkil edildi. Kazanın 1892 yılında kay-
makamı olan Musa Kazım Bey altı yıllık aradan sonra 1898 yılında tekrar kaza-
nın kaymakamı olmuştur. Paşalık rütbesine yükselen Musa Kazım Bey kayma-
kamlık görevini 1902 yılına kadar devam ettirmiştir. 1904 yılında ise kazanın
kaymakamı Fevzi Bey olmuştur.
1902-1904 yılları arasında Bafra kazasının idari dairelerinin yeniden ör-
gütlendiği görülmektedir. Mahkeme-i Şeriyye Kalemi, Nüfus Kalemi, Kaza Mal
Kalemi, Ferağ Komisyonu, Tahsilat Komisyonu ile Orman Dairesi, Zabıta Dairesi
ve Ziraat Odası yeni kurulan idari daireler ve komisyonlardı. Bu tarihlerde Rum

261869 Yılı Trabzon Vilayeti Salnamesi, s. 107-109; 1870 Yılı Trabzon Vilayeti Salnamesi, s. 113-
117; 1871 Yılı Trabzon Vilayeti Salnamesi, s. 125-128; 1872 Yılı Trabzon Vilayeti Salnamesi, s.
127-131.

72
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

Metropolid Vekilinin Kaza İdare Meclisi’nden çıkarılıp, Ferağ Komisyonu aza-


ları arasında yer almaya başladığı tespit edilmektedir. Erkek Rüşdiye mektebi-
nin yanı sıra 1902’de kız rüşdiyesi de açılmıştır. 1902 yılında yapılan yeni idari
düzenleme ile Alaçam’da nahiye müdürünün reislik yaptığı Nahiye Meclisi teş-
kil edildi. Bu meclisin üyeleri arasına rüşdiye muallimi, sandık emini ve zabıta
memuru da eklenmiştir. Alaçam nahiyesindeki memurlarla birlikte bu tarih-
lerde kazadaki personel sayısı 110 kişi civarında idi.
Cumhuriyet Dönemi İdari Yapı
Osmanlı döneminde Canik Sancağı’na bağlı kazalardan biri olan Bafra, bu
statüsünü Cumhuriyet dönemine kadar sürdürmüştür. 1877 yılında müstakil
hale dönüştürülen Canik, 1892 yılında tekrar Trabzon Vilayetine dahil edilmişti.
Mart 1910 tarihinde çıkartılan padişah iradesiyle Canik Livasının yeniden Trab-
zon Vilayetinden ayrılıp müstakil hale dönüştürüldüğü görülmektedir. Bu tarih-
lerde Müstakil Canik Sancağı; merkez Samsun, Bafra, Çarşamba, Fatsa, Terme
ve Ünye kazalarından oluşuyordu27. Cumhuriyet’in ilanından önce müstakil li-
vaların vilayete dönüştürülmesi sonucunda Canik, Ekim 1923’te vilayet haline
getirildi. Samsun Canik vilayetinin merkezi idi28. Bafra ise kaza statüsünü koru-
maya devam ediyordu.
Bafra kazasının Cumhuriyet dönemindeki idari yapısı 1935’den itibaren
beş yılda bir yapılan Genel Nüfus Sayımlarından takip edilebilmektedir. Bu
sayımlara ait istatistiki bilgilere Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) veri
tabanından ulaşılmaktadır29. Buna göre 1935 yılında kaza Merkez Nahiyesi ile
Alaçam Nahiyesi olmak üzere iki ayrı idari yönetime ayrılmıştı. Merkezde 87,
Alaçam’da ise 42 köy yer almaktadır. 1940 yılında toplam köy sayısında farklılık
olmamakla birlikte kazaya bağlı nahiye sayısı Darboğaz nahiyesi ile üçe
yükselmiştir.
1 Eylül 1944 yılında Alaçam ilçe statüsü kazanmış, Samsun’un sekizinci
ilçesi olmuştur30. Nitekim 1945 sayımında Alaçam ayrı olarak yazılmıştır. Daha

27Rıza Karagöz, “İkinci Meşrutiyet Döneminde Canik Sancağında İdari Yapılanma”, Samsun Araş-
tırmaları, C. I, Yayına Hazırlayan (Editör) Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2013, s. 155.
28Dursun Ali Akbulut, “Canik Müstakil Livasının Son Mutasarrıfı ve Samsun’un İlk Valisi Osman

Bey” İlkçağ’dan Cumhuriyete Canik, Yayına Hazırlayan (Editör) Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun
2011, s. 229.
29Türkiye’de Cumhuriyet döneminde ilk nüfus sayımı 1927’de, ikincisi 1935’de uygulanmıştır.

1927 genel nüfus sayımına ait veriler il bazındadır. İlçe ve bağlı köylere ait idari yapı ve nüfus
bilgilerinin yer aldığı sayımlar ise 1935’ten itibaren yapılmaya başlanmıştır. 2007 yılından
itibaren Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne geçilmiştir.
30Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı Alaçam İlçe Raporu, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (OKA), Ra-

poru Hazırlayanlar: Meltem Yılmaz, 2018, s.4.

73
SEVGİ AKKOYUN

önceki sayımlarda Bafra’nın Alaçam Nahiyesi’nde yer alan 43 köy, Alaçam


ilçesinin Merkez Bucağı’na kaydedilmiştir. Aynı sayımda Bafra ilçesi ise Merkez
Bucağı ve Tosköy Bucağı olarak ayrılmıştır. 1940 ve 1945 sayımları
incelendiğinde; Tosköy olarak adlandırılan bucak köylerinin 1940 sayımında
Merkez Bucağı’nda yer alan 21 köy ile aynı olduğu tespit edilmektedir.
Muhtemelen Alaçam ilçe olduktan sonra oluşturulan bu yeni bucaktaki köyler
Tosköy civarına yakınlığı nedeniyle bu şekilde kaydedilmiştir. 1960 yılına
kadar yapılan sayımlarda ilçenin bu şekilde iki ayrı bucağa ayrıldığı
görülmektedir.
1965 yılına gelindiğinde kaza idari olarak üç bucağa ayrılmış, Tosköy
bucağının yerine Boğazkaya ve Kolay adında iki yeni bucak oluşturulmuştur. Bu
tarihlerde kazada Tosköy adıyla bir köy ismi olmamakla birlikte bazı köy
isimlerinde değişiklikler olduğu tespit edilmektedir31. 2000 yılına kadar ilçe
Merkez Bucağı, Boğazkaya Bucağı ve Kolay Bucağı olarak idare yönetime
ayrılmıştır. Alaçam ilçesinin köyleri 1945-1955 yılları arasında 43, 1960-75
yılları arasında 54 idi. Bu sayı 2000 yılında 45’e düşmüştür. Bafra ilçesinin
bucaklarındaki köy sayısı da giderek yükselmiştir. 1945 yılında 73 olan köy
sayısı 1960 yılında 105 olup 2000 yılına kadar 116’ya yükselmiştir. Kolay
Bucağın’da 1960 yılından 2000 yılına kadar kayıtlı köy sayısı 8 idi. Aynı şekilde
Boğazkaya Bucağı’ndaki kayıtlı köy sayısında büyük bir değişiklik olmamıştır.

193532 194533 196534 200035


Merkez Alaçam Merkez Tosköy Merkez Boğazka Kola Merkez Boğazka Kola
Nahiyesi Nahiye Bucağı Bucağı Bucağı ya y Bucağı ya y
si Bucağı Buca Bucağı Buca
ğı ğı
Ağlan Alaçam Aktekke Tosköy Adaköy Ağcalan Asar Adaköy Ağcalan Asar
Ağcaalan Akgüne Asar Ağalan Ağıllar Akalan Başk Ağıllar Akalan Başk
y aya aya
Akteke Alemet Bakırpın Ağcaalan Aktekke Alaçam Beng Aktekke Alaçam Beng
arı ü ü

31 Bu köyler; Muamlı yerine Altınay, Engiz yerine Ballıca, Martıkale yerine Doğankaya, Büzmelek
yerine Gümüşyaprak, Mardar yerine Hasırlı, Çağşur yerşbe Esençay, Ormanus yerine Ormancık,
Gelemağri yerine Koruluk, Demşek yerine Ortadurak, Hotmaşa yerine Çamaltı, Ayazma yerine
İkizpınar ve Canikliyurdu yerine Uluağaç olarak kaydedilmiştir. TUİK, Genel Nüfus Sayımı, 24
Ekim 1965, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara 1969, ss. 540-541.
32 TUİK, Genel Nüfus Sayımı, 20 Ekim 1935, C. 47, T.C. Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü,

Ankara 1937, ss. 8-10.


33 TUİK, Genel Nüfus Sayımı, 21 Ekim 1945, Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara 1945, ss. 506-507.
34 TUİK, Genel Nüfus Sayımı, 24 Ekim 1965, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara

1969, ss. 540-541.


35 TUİK, 2000 Genel Nüfus Sayımı, Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara 2002, ss. 66-670.

74
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

Alancık Aşağım Bengü Ayazma Altınay Asmaçam Buru Altınay Asmaçam Buru
ülküç nca nca
Asar Aşağıısı Burunca Canikliyu Azay Çalköy İğdir Azay Başaran İğdir
rganlı rdu
Ayazma Alidede Büzmele Çağşur Bakırpına Çamaltı Sele Altınova ÇalköySele
bölmesi k rı meli meli
k k
Bakır Bahşioy Ciriklar Çalköy Balıklar Darboğaz Tepe Bakırpına Çamaltı Tepe
Pınarı mağı başı rı başı
Belalan Bedeş Çulhako Darboğaz Ballıca Düzköy Terzi Balıklar Darboğaz Terzi
ca li li
Bengü Demirci Dededağ Düzköy Cırıklar Elalan Barış Dereler
deresi ı
Boyalı Doyram Dedeli Elalan Çandır Esençay Çatak Dikencik
Burunca Eyteme Demşek Gökalan Çetirlipın Gökalan Çetinkaya Düzköy
z ar
Büzmelek Filik Derbent Hotmaşa Çulhakoc İkizpınar Çulhakoc Elalan
a a
Cenikli Gelemet Domuza İnözü Dededağı İnözü Dededağı Esençay
Yurdu ğılı
Ciriklar Göçgün Ekiztepe Kapıkaya Dedeli Kapıkaya Dedeli Gökalan
Çağşur Gökçeb Eldavut Kasnakçı DerbentKarakütü Derbent İkizpınar
oğaz k
Çalköy Gümen Elifli Kösedik Doğanca Kasnakcı Doğanca İnözü
üz mermer
Çelikalan Hebilli Emenli Kuşkayas Doğanka Kösedik Doğankay Kapıkaya
ı ya a
Çiftlik Kalık Eynegazi Meşelitür Domuzağ Kuşkayas Eldavut Karakütü
Demirci kmenler ı ı k
Çulhakoc Kalık Gazibeyl Ormanos Eldavut Kuzalan Elifli Kasnakcı
a Karaçuk ü mermer
ur
Darboğaz Kapaklı Gelemağ Sarpun Elifli Meşelitür Emenli Kuzalan
ri kmenler
Dededağı Karahü Gökçeağ Tekkesar Emenli Ormancık Evrenuşa Meşelitür
seyinli aç maşık ğı kmenler
Dedeli Karlı Hacılark Evrenuşa Ozan Fener Ozan
urtlu ğı
Demşek Kayalı Harız Eynegazi Sarpın Gazibeyli Sarpın
Derbent Killik Hırsame Gazibeyli Tekkesar Gökçeağa Şahinkay
ngenler maşık ç a
Develan Kösekö Iğdir Gökçeağa Uluağaç Gökçesu Uluağaç
y ç
Domuzağ Kızlan İlyaslı Gökçesu Yenialan Gökçeken Yenialan
ı t
Düzköy Kozköy Kanlıgün Göltepe Yeniköy Göltepe Yeniköy
ey
Ekiztepe Müstec Karabur Gümüşya Gümüşya Yeraltı
ep ç prak prak

75
SEVGİ AKKOYUN

Elalan Kökçea Kasnakçı Hacıoğlu Hacıoğlu Yeşilköy


ğaç
Eldavut Sakarin Kaydala Hariz Hariz
ek pa
Elifli Sancar Kaygısız Hasırlı Hıdrıllez
Emenli Taşkeli Kelikler İkizdere Hüseyinb
k eyli
Engiz Tepeböl Kerestec İlyaslı İkiztepe
mezi i
Erikbelen Terskırı Kolay Kahrama İlyaslı
k n
Evren Toplu Köleyur Kalaycılı Kahrama
uşağı du n
Eynegazi Viçikler Köseli Kanlıgün Kalaycılı
ey
Firinder Virane Kuşçular Karaburç Kanlıgüne
y
Gazi Beyli Yenice Lengerli Karacaoğ Kamberli
lu
Gelemağr Yukarıe Mardar Karıncak Karaburç
a lma
Gökalan Yukarııs Martıkal Karpuzlu Karıncak
ırganlı e
Gökçeağa Yukarı Osmanb Kaygusuz Karpuzlu
ç mülküç eyli
Hacılar Zeytin Örencik Kelikler Kaygusuz
Hariz Paşaşey Keresteci Kelikler
h
Hecinli Peskelle Komşupı Keresteci
r narı
Hırsımen Sarıköy Koruluk Komşupı
genler nar
Hotmaşa Selemeli Koşu Koruluk
k
İğdir Sulaş Kozağzı Koşu
İlyaslı Sürmeli Köseli Kozağzı
İnözü Terzili Kuşçular Köseli
Kabalı Türkköy Kuşlağan Kuşçular
ü
Kanlıgün Yiğitalan Küçükkav Kuşlağan
ey akpınar
Kapıkaya Lengerli Küçükkav
akpınar
Kaplancık Müstecep Lengerli
Karaburç Ortadura Müstecep
k
Kasnakçı Osmanbe Ortadura
yli k
Kaydalap Örencik Osmanbe
a yli

76
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

Kaygısız Paşaşeyh Örencik


Kelikler Sarıçevre Paşaşeyh
Keresteci Sarıköy Sahilkent
Kolay Sürmeli Sarıçevre
Kösedik Şeyhören Sarıköy
Köseli Şeyhulaş Sarıkaya
Köleyurd Taşköprü Sürmeli
u
Kuşçular Tepecik Şeyhören
Kuşkayas Türbe Şeyhulaş
ı
Kuyumcu Türkköyü Şirinköy
Lengerli Üçpınar Taşköprü
Mardar Yağmurc Tepecik
a
Martıkale Yakıntaş Türbe
Meşelitür Yeşilyazı Türkköyü
kmenler
Ormanus Yiğitalan Üçpınar
Osmanbe Yörgüç Yağmurca
yli
Paşaşıh Yürükler Yakıntaş
Pelit Yeşilyazı
Büyükkar
ıcak
Pelit Yiğitalan
Büyüksek
icek
Peskeller Yörgüç
Sarıköy
Sarpun
Selemelik
Sürmeli
Şehulaş
Tasköy
Tekesarm
aşık
Terzili
Türkköyü
Virancık
Yiğitalan

77
SEVGİ AKKOYUN

SONUÇ
14. yüzyılda, bölgede Bafra Beyleri olarak adlandırılan kişilerin idaresi al-
tında olan Bafra, Çelebi Mehmed zamanında Osmanlı hâkimiyetine girmiştir.
1520 tarihli bir belgeye göre idari yapı bakımından Bafra kazası Canik San-
cağı’na bağlı yedi kazadan biri idi. 1642 tarihinde Bafra’da Üskübi, Yazıyeri, De-
ğirmenözü ve Ayazma nahiyeleri mevcuttu. Üskübi Nahiyesi Bafra merkezinin
yakın çevresi ile kuzeydeki ova köylerini, Değirmenözü nahiyesi Bafra’nın gü-
neyindeki dağlık bölgeyi, Ayazma nahiyesi bugünkü İkizpınar merkez olmak
üzere Kızılırmak’ın batısındaki köyleri kapsıyordu.
19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin idari taksimatında ve teşkilat yapısında
görülen değişiklikler ve düzenlemeler aynı şekilde Bafra kazasında da uygu-
lama alanı bularak birçok yeni idari müessese kurulmuştur. 1830’lu yıllar Os-
manlı Devleti’nde modern anlamda nüfus sayımlarının yapılmaya başlandığı bir
dönemdir. Bu sayımlar demografik veriler içermesinin yanı sıra kazanın idari
taksimatı ve yerleşim yerlerinin dağılımı hakkında da bilgiler içermektedir. Bu
bilgiler sayesinde 1649 tarihli avarızhane defterinde kayıtlı olan yerleşim yer-
leri ile karşılaştırma yapılarak kazanın iki yüz yıllık süreçteki idari yapısı ortaya
koyulmuştur. Benzer bir karşılaştırma 1935-2000 yıllarını kapsayan Genel Nü-
fus Sayımlarından elde edilen veriler ile de yapılabilmektedir. Böylece Os-
manlı’dan Cumhuriyet’e Bafra’nın idari yapısı ve taksimatı bir bütün olarak res-
medilmeye çalışılmıştır.

78
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI

KAYNAKLAR
1- Arşiv Kaynakları
A. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi: BOA, İE. SM., 5-373, (H. 1092); İE. DH., 1-8, (H.
958); AE. SMST. II, 48-4785 (H. 1113); İE. AS. 44-3945 (H. 1113); İE. SM. 18-1818,
(H.1114); BOA, KK.d.. 2602, (H. 1053); BOA, MAD.d., 268, (H. 1053), BOA, A.
RSK.d., 1693, (H.1253).
B. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi Nüfus Defterleri: BOA, NFS.d. Defter No: 972,
973, 987, 990, 992, 994, 995; BOA, NFS.d. İcmal Defteri No: 1034.
C. Trabzon Vilayeti Salnȃmeleri: H. 1286-1287-1288-1289-1290-1291-1305-
1309-1311-1313-1316-1318-1319-1320-1321-1322 Tarihli Salnameler.
D. Türkiye Cumhuriyeti İstatistik Genel Direktörlüğü (TUİK): Genel Nüfus Sayımları
1935-2000 Yılları Arası Nüfus Verileri (Yıllara göre verilerin yer aldığı kitapçıklar
dipnotta gösterilmiştir.)
2- Tetkikler
AKBULUT, Dursun Ali, “Canik Müstakil Livasının Son Mutasarrıfı Ve Samsun’un İlk Va-
lisi Osman Bey” İlkçağ’dan Cumhuriyete Canik, Yayına Hazırlayan (Editör) Prof.
Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2011, ss. 229-256.
AKYILDIZ, Ali, “Muhtar”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), C. 31, An-
kara 2020, ss. 51-53.
AYDIN, Bilgin, “Salnâme”, TDVİA, C. 36, İstanbul 2009, ss. 51-54.
ÇADIRCI, Musa, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapıları,
Türk Tarih Kurumu, Ankara 1991.
ÇADIRCI, Musa, “Türkiye’de Muhtarlık Teşkilatının Kurulması Üzerine Bir İnceleme”,
Belleten, C. XXXIV, 1970, ss. 409-420.
KARAGÖZ, Rıza, “İkinci Meşrutiyet Döneminde Canik Sancağında İdari Yapılanma”,
Samsun Araştırmaları, C. I, Yayına Hazırlayan (Editör) Prof. Dr. Cevdet Yılmaz,
Samsun 2013, ss. 149-163.
KARAGÖZ, Rıza, "Canik'in İdarî Yapısı ve İdarecileri" İlkçağ'dan Cumhuriyete Canik, Ya-
yına Hazırlayan (Editör) Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2011, ss.119-160.
KARPAT, Kemal, Osmanlı Nüfusu 1830-1914, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003.
ORTAYLI, İlber, Tanzimatdan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, Hil Yayın, Ankara
1985.
ORTAYLI, İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahallî İdareleri (1840-1880), Türk Tarih
Kurumu, Ankara 2011.
ÖZ, Mehmet, Orta Karadeniz Tarihinin Kaynakları VIII Canik Sancağı Avarız Defterleri
(1642), Ankara 2008.
ÖZ, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999.
TELLİOĞLU, İbrahim, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, Serander
Yayınları, 2004.

79
SEVGİ AKKOYUN

YILMAZ, Meltem, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı Alaçam İlçe Raporu, Orta Karadeniz
Kalkınma Ajansı (OKA), 2018.
3 - İnternet Kaynakları
https://unyetv.net/icerik/kose-yazilari/canikte-idari-yapi-ve-osmanlida-yenilesme-
zarureti-1793-1851/attachment/canik-mustakil-sancagi-2/. (07/11/2022 ta-
rihli erişim).

80
1978 Bafra Cumhuriyet Meydanı

81
ASKERÎ TIBBİYELİLERDEN BİR SİMA:
DOKTOR BAFRALI YANKO

Demet TOKSOY1

Giriş
Geçmişten bugüne köklü bir tarihe sahip olan Bafra; ekonomik, sosyal,
kültürel yönleriyle bilinmekle beraber tanıdık simalarıyla da ön plana çıkmak-
tadır. Bu simalardan birisi Bafralı ya da Bafralı Orduluoğlu olarak anılan Doktor
Bafralı Yanko2’dur3. Askerî Tıbbiye mezunu olan Bafralı Yanko, doktorluk göre-
vinin yanında çeşitli alanlarla ilgilenmiş ve oldukça önemli eserler vermiştir.
Doktor Bafralı Yanko hem dönemin arşiv belgelerinde hem de kaleme al-
dığı eserlerde Bafralı olarak geçmektedir. Bu durum kendisinin Bafralı olduğu
düşüncesini ortaya çıkarmaktadır. Ancak bu zamana kadar kendisi ve eserleri
hakkında yapılan çalışmalarda Bafralı olduğuna dair elle tutulur bir kanıta rast-
lanılamamıştır. Bu çalışma kapsamında Millî Savunma Bakanlığı Lodumlu Arşiv
Müdürlüğü’nden elde edilen Bafralı Yanko’nun şahsi dosyasında baba adının
Emekli Tabip Yarbay Bafralı Lambo Pavli olduğuna ulaşılmıştır4. Belgede görül-
düğü üzere; Bafralı Yanko’nun babası da Bafralı olarak geçmektedir. Dolayısıyla
bu zamana kadar Doktor Yanko’nun Bafralı olabileceği varsayımı belgedeki bil-
giden hareketle kesinleşmiştir.

1 Samsun Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Tarih Bölümü, Samsun/Türkiye,

demettoksoy52@hotmail.com, ORCID ID: 0000-0002-8074-6114.


2 Bafralı Yanko’nun soyadının Haramlambo-Haralambopulos olarak geçtiği yerler mevcuttur.

Bkz. İBB Atatürk Kitaplığı Arşivi, “Yanko (Doktor, Bafralı Yanko) ve Eserleri Hakkında Biyografik
Fiş”, Müteferrik Evrak, 55885; Ekmeleddin İhsanoğlu, Ramazan Şeşen, M. Serdar Bekar, Gülcan
Gündüz, Veysel Bulut, Osmanlı Tıbbi Bilimler Literatürü Tarihi, C. II, İslam Tarih, Sanat ve Kültür
Araştırma Merkezi, İstanbul 2008, s.1133.
3 Muammer Ulutürk, “Dr. Bafralı Yanko ve Yozgat Seyahatnamesi”, Turkish Studies, S. 8, 2013, s.

350.
4 Millî Savunma Bakanlığı Lodumlu Arşivi (MSBA), Doktor Bafralı Yanko’nun Şahsi Dosyası,

31.08.1936.

83
DEMET TOKSOY

(Kaynak: Besim Ömer, Nevsâl-i Afiyet, haz. Ahmet Zeki İzgöer, C. I-IV, Sağlık
Bilimleri Üniversitesi Tıp Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları,
İstanbul 2020, s. 212.)

Doğumu ve Ailesi
Doktor Bafralı Yanko, 1861’de İstanbul’da doğmuştur5. Annesinin adı bi-
linmemekle birlikte yukarıda da bahsedildiği üzere babasının adı Tabip Yarbay
Bafralı Lambo Pavli‘dir. Ailesi hakkında kısıtlı bilgi edinilebilen Yanko’nun ula-
şılabilen bir başka yakını ise eşi Terpsitea Hanım’dır. Doktor Yanko’nun ölü-
münden sonra çıkan “İstanbul Kadastro Hakimliğinden” başlıklı bir gazete ha-
berinde, Yanko’dan kalan mirasta eşi Terpsitea Hanım’ın hakkının bulunduğu
ve adres değiştirmiş olduğundan dolayı kendisine ulaşılamadığı bilgisi yer al-
maktadır6. Yine aynı gazetede Yanko’nun ikamet adresi Bakırköy, Kartaltepe,
Millet Bahçesi Sokağı, No:8 olarak geçmektedir
Eğitimi ve Görev Yerleri
Bafralı Yanko’nun ilk ve orta öğrenimine dair bir bilgi mevcut değildir.
Yanko’nun eğitim hayatıyla ilgili ulaşılabilen ilk ve tek bilgi, 6 Haziran 1885’te

5 Emre Karacaoğlu, “Dr. Bafralı Yanko’nun ‘Bizde Tııb-ı Kanûnî’ye Dâir Birkaç Söz’ Başlıklı Yazı
Dizisi Üzerine Bir Değerlendirme”, Türkiye Klinikleri Tıp Etiği-Hukuku-Tarihi Dergisi, C. XXIX/S 3,
2021. s. 332.
6 “İstanbul Kadastro Hakimliğinden”, Son Telgraf, 21 Mart 1939, s. 6.

84
ASKERÎ TIBBİYELİLERDEN BİR SİMA: DOKTOR BAFRALI YANKO

Mekteb-i Tıbbiye-i Askerîye’den yüzbaşı rütbesiyle mezun olduğu yönündedir7.


Buradan mezun olduktan sonra bir süre Makedonya’da görev almıştır. 1903’te
binbaşı rütbesinde kolordu doktoruyken hastaları tedavide gösterdiği fedakâr-
lık ve gayretlerden dolayı terfi ettirilmesi Seraskerlik Makamından talep edil-
miştir8. Doktor Yanko Makedonya görevi sonrasında, 1907’de, Manastır Askerî
Hastanesi’nde çalışmıştır9. Buradaki görevi sonrasında 1908-1912 yılları ara-
sında Kasımpaşa Askerî Hastanesi Dahiliye Tabipliği görevinde bulunmuştur10.
Bafralı Yanko, umumî savaşa iştirak etmemekle birlikte kendisinin Bal-
kan Harp Zammı aldığı bilgisi şahsi dosyasında kayıtlıdır. Yanko ile ilgili yapılan
çalışmalara bakıldığında; Balkan Harbi sırasında kendisinin Bulgar Cephesi’nde
I. Fırka I. Seyyar Hastanesi’nin Baştabipliğinde olduğu bilgisi mevcuttur11. Ar-
dından son görev yeri olan Maltepe Askerî Hastanesi İkinci Tabipliğinde emekli
olana kadar çalışmıştır12. Sarayla yakın ilişkiler kurmuş olan Bafralı Yanko, sa-
ray doktoru olarak da tanınmaktadır.
Çok yönlü bir kişilik olan Bafralı Yanko, Cemiyet-i Tıbbiye-i Osmanîye
Azalığında da bulunmuştur13. Ayrıca Doktor Yanko’nun kendisine ait bir kliği ve
kiniğiyle ilgili dönemin gazetelerinde verdiği ilanlar mevcuttur. Üç farklı gaze-
tede “Doktor Bafralı Yanko Bey” başlığıyla ve aynı içerikle çıkan haber şu şekil-
dedir: Her gün Cağaloğlunda Mahmudiye Caddesinde 22 Numaralı hanesinde
hastalarını kabul eder14. Bununla birlikte Doktor Yanko’nun bu kliniği, mesle-
ğini yaptığı günlerde mi yoksa emeklilik yıllarında mı açtığına dair bir bilgi mev-
cut değildir.
Nitekim uzun yıllar görevini ifa eden Doktor Bafralı Yanko, 28 sene hiz-
mette bulunmakla birlikte, bu süreye dört yıl mektep müddeti ve Balkan Harp
Zammı eklendiğinde 33 sene 7 ay 24 gün sonra 1970 kuruş maaşla 21 Ocak
1914’te emekli olmuştur15. Yanko’nun emekliliği sonrasındaki hayatıyla ilgili

7 MSBA, Doktor Bafralı Yanko’nun Şahsi Dosyası.


8 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Rumeli Müfettişliği Maka-
mat Evrakı (TFR.I.MKM.), 5/418, 19 C 1321 / 13 Ağustos 1903.
9 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Rumeli Müfettişliği Maka-

mat Evrakı (TFR.I.MKM.), 22/2149, 18 Ca 1325 / 29 Temmuz 1907.


10 İhsanoğlu vd., age, s. 1133.
11 İhsanoğlu vd., age, s. 1133.
12 Atatürk Kitaplığı, Yanko (Doktor, Bafralı Yanko) ve Eserleri Hakkında Biyografik Fiş.
13 Karacaoğlu, agm, s. 332.
14 “Doktor Bafralı Yanko Bey”, Milliyet, 6 Kasım 1930, s. 4.; “Doktor Bafralı Yanko Bey”, Cumhuri-

yet, 7 Kasım 1930, s. 8.; “Doktor Bafralı Yanko Bey”, Son Posta, 11 Kasım 1930, s. 8.
15 MSBA, Doktor Bafralı Yanko’nun Şahsi Dosyası.

85
DEMET TOKSOY

çok fazla bilgi mevcut değildir. Ancak kendisi emeklilik sonrasında, ileride bah-
sedileceği üzere, oldukça çeşitli alanlarda eserler vermeye devam etmiştir.
Ölümü
Bafralı Yanko’nun ölümüyle ilgili bilgilere dönemin gazetelerinden ulaş-
mak mümkündür. 27 Aralık 1936’da hayatını kaybeden Yanko’nun ölüm haberi,
aynı tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Vefat başlığı ile verilmiştir16. Yanko’nun
ölümünden iki gün sonra yine aynı gazetede Dr. Bafralı Yanko Öldü başlığıyla
başka bir haber daha yapılmıştır. Haberin içeriği; “Doktor yarbaylığından müte-
kaid Bafralı Yanko vefat ederek cenazesi evvelsi gün defnedilmiştir. Doktor Baf-
ralı Yanko matbuat âleminde malûm bir şahsiyetti. Eski gazetelerde fennî ve edebî
birçok yazıları vardır.” şeklindedir17. Nitekim Bafralı Yanko, hayatının hemen
hemen her anını üretmeye harcamış ve 75 yaşında hayatını kaybetmiştir.
Bafralı Yanko’nun Eserleri
Yazdığı eserler ve yaptığı çevirilerle matbuat aleminde iz bırakmış olan
Yanko’nun yapılan tarama sonucunda; Yozgat Seyahâtnamesi, Kütüphâne-i Et-
fâl, Fikir ve Kalem Tecrübelerimden, Şeriât-ı Garrâ-yı İslamîye’ye Dair Mütâlaat-
ı Sıhhiye, Daü’lkelb ve Pastör, Zebedlerin Tahlilât-ı Kimyeviyeleri Hakkında
Tecârib-i Cedide, Üzn-i Eyserde Neşvü Nemâ Bulan Kurtların (Diydân) Sûret-i
İhrâcı, Hengâme-i İftirak, Elifbâ-yı Lisân-ı Ermeni, Elifbâ-yı Lisân-ı Rumi, Bir As-
kerî Hastanesinde Bir Hasta Koğuşu, Dimâğ Faaliyetleri, Fünûn, Tıp İlimler Ka-
nunu: Bizde Tıp İlimler Kanuna Dair Birkaç Söz, Hasbihallerim: Tabî’iyyat ve
Tıbbîyat, Manastır Beldesine Tuhfe-i Ziyaretim Yahut 10 Temmuz Merasiminde
Manastır’da, Makri Köyü ve Müteverrimler, Bir İntikadnâmenin Cevabı adlı eser-
lerine ulaşılabilmiştir. Bu eserlerin haricinde Doktor Yanko’nun bestesini yap-
tığı şarkı sözlerine de ulaşılmıştır18.
Bafralı Yanko’nun eserleri arasında en bilindik olanlarından biri Yozgat
Seyahatnamesi’dir. İlk başta Tarık Gazetesi’nde basılmış olan bu eser, Ebu’z-
Ziya Tevfik Bey’in teklifiyle 1889’da kitap haline getirilmiştir19. Burada 55 gün-
lük seyahatini anlatan Doktor Yanko, yolculuğuna Samsun’dan başladığını ve
bir zamanlar at ya da katırla on üç gün süren yolculuğun bugün altı hatta beş

16 Verilen haberin içeriği şu şekildedir: Doktor mütekaid Kaymakam Doktor Bafralı Yanko vefat
etmiştir. Devletin edebiyatına ve tababetine yazdığı eserlerle senelerce hizmet etmiş olan mumai-
leyhin cenaze merasimi bugün saat üçte Bakırköyündeki Rum kilisesinde icra kılınacaktır. Bkz. “Ve-
fat”, Cumhuriyet, 27 Aralık 1936, s. 4.
17 “Dr. Bafralı Yanko Öldü”, Cumhuriyet, 29 Aralık 1936, s. 4.
18 Bkz. Ek-1.
19 Ulutürk, agm, s.349.

86
ASKERÎ TIBBİYELİLERDEN BİR SİMA: DOKTOR BAFRALI YANKO

gün sürdüğünden söz etmiş ve bu durumdan dolayı padişaha övgülerde bulun-


muştur20.
Eserin devamında Samsun ile Yozgat arasında gündüzleri istirahat edile-
cek ve geceleri dinlenilebilecek yerleri Kavak, Havza, Merzifon, Çorum, Hüseyin
Abâd (Alaca) olarak göstermiş ve buralarla ilgili kısa bilgiler de vermiştir21.
Doktor Yanko eserinin ilerleyen kısımlarında; Yozgat kelimesinin anlamına, bu-
raya yerleşenlerin çoğunun Kayseri’den geldiğine ve bundan dolayı oranın kül-
türünü yaşattıklarına, Yozgat’taki yerlilerin görünüşlerine ve bölgede en çok
rastladığı hastalıkları akciğer iltihabı, romatizma, bağırsak solucanı, kara-
humma olarak tespit ettiğine değinmiştir22.
Doktor Yanko, eserinin sonunda Lahika başlığı altında Yozgatlıların mi-
safirperverliklerine değinmiştir23. Bununla birlikte Yozgat’ın askerî durumuna
da değinen Yanko, Yozgat Redif Komutanı Ahmet Şemsi Paşa’nın askerlerle ala-
kadar olduğundan ve yenilikleri takip ettiğinden söz ederek eserini sonlandır-
mıştır24. Toplamda 32 sayfadan teşkil edilmiş olan bu eser, verdiği bilgilerle bir
dönemin şehir hayatına ve yaşayışına ışık tutmaktadır.
Bafralı Yanko’nun değinilebilecek bir başka eseri, II. Meşrutiyet’in ilanı-
nın ilk yıldönümünde Neyyir-i Hakikat Gazetesi’nin çıkardığı 48 sayfadan olu-
şan özel nüshada karşımıza çıkmaktadır25. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin
önemli yayın organlarından biri olan bu gazete dört bölümden oluşan özel nüs-
hasında Bafralı Yanko’ya da yer vermiştir. Doktor Yanko, iznini II. Meşrutiyet’in
yıldönümünde Manastır’da geçirmek istemiş ve bu vesileyle dört beş gün kal-
dığı Manastır’da Neyyir-i Hakikat Gazetesi’ni de ziyaret etmiştir. Gazetenin baş-
yazarı Kemal Bey, Yanko’ya yıldönümü için çıkarılacak özel nüshadan söz etmiş
ve nüshada kendisinin de bir yazı kaleme almasını istemiştir26.
Nitekim nüshanın Makedonya ile ilgili olan üçüncü bölümünde Manastır
Beldesine Tuhfe-i Ziyaretim Yahut 10 Temmuz Merasiminde Manastır’da başlıklı

20 Bafralı Yanko, Yozgat Seyahatnamesi, Ebu’z-Ziya Matbaası, İstanbul R.1306-M. 1889, s. 6.


21 Yanko, age, ss. 8-14.
22 Ulutürk, agm, ss. 356-359.
23 Yanko, age, s. 30.
24 Yanko, age, s. 30-31.
25 Yüksel Nizamoğlu, “10 Temmuz İnkılâbının Birinci Yıldönümünde Neyyir-i Hakikat Gazetesinin

Yayınladığı Mecmua Üzerine”, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, C 0/S 30,
2011, s.103.
26 Nizamoğlu, agm, s. 116.

87
DEMET TOKSOY

yazısıyla yer alan Yanko, Fransız yazar Rene Pinon’un eserinden hareketle bü-
yük devletlerin Makedonya ile ilgili politikalarını sırasıyla değerlendirmiştir27.
Aynı zamanda Doktor Yanko, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki
Cemiyeti’nin İngiltere, Fransa, Avusturya ve Almanya ile dostça ilişkiler kur-
maya çalıştığını vurgulamakta ve aynı şekilde büyük devletlerin de Osmanlı
Devleti’ne artık düşmanca tavır takınmadığını iddia etmektedir28.
Bafralı Yanko, hayatının belli dönemlerinde her biri ayrı ayrı inceleme ge-
rektiren çeşitli eserler meydana getirmiştir. Tıp, edebiyat, felsefe gibi alanlarla
dönemin dergi ve gazetelerinde sıklıkla yazılar kaleme almış olan Yanko, uzun
yıllar adından söz ettirmeyi başarmıştır.
Bafralı Yanko’yu Tanıyanlar
Doktor Yanko’yu yakından tanıdığı düşünülen Abdurrahman Adil Eren
(1868-1942), Yanko’nun ölümünden bir yıl sonra 15 Temmuz 1937’de Yarım
Ay Dergisi’nde İki Eski Doktor Yazıcımız başlıklı yazısında Doktor Yanko’dan
bahsetmiştir29. Aynı zamanda Yanko’nun dış görünüşüyle ilgili bilgiler de ver-
miştir. Adil Eren’in bahsi geçen yazısına aşağıda yer verilmiştir.

… Doktor Bafralı Yanko orta boylu, beyaz tenli, kumral bıyıklı, elâ gözlü,
yanaklarından dokunulsa kan fışkıracak bir gençlik ve güzellikte idi. Sir-
keci garından çıkar, kırmızı fesini arkasına diker, mor yakalı ve kollu as-
kerî doktor ceketinin ilikleri açık olduğu halde Babıâli caddesinden yukarı
doğrulurdu. Ya Karabetin ya Kasbarın, veyahut Arakelin kitapçı
dükkânına girerdi.

… Doktor Bafralı Yanko da asker olmasına, Mektebi Tıbbiye hocalarından


bulunmasına rağmen, karşısındaki Vafyadis fotoğrafhanesinin bulunduğu
köşe başı binada üçüncü katta bir muayenehane sahibi idi.

… Genç ve gürbüz Bafralı Doktor Yanko ise düne kadar muammer oldu.
Birçok senelerden beri kalbinden rahatsız idi. Birçok seneler azap ve ısdı-
rap içinde ömür geçirdi. Beş sene evvel birkaç kere görüştük. Maddî ve
manevî ıstıraplarını dökedurdu. O da nihayet bu fani dünyadan göçtü!... 30.

Bafralı Yanko’yu tanıyan bir başka isim meslektaşı Doktor Besim Ömer
Akalın (1862-1940)’dır. Bir gazete haberindeki bilgiye göre; Besim Ömer Bey,

27 Nizamoğlu, agm, s. 116.


28 Nizamoğlu, agm, s. 116.
29 Abdurrahman Adil Eren, “İki Eski Doktor Yazıcımız”, Yarım Ay Dergisi, S. 59, Temmuz 1937, s.

1.
30 Eren, agm, s.1.

88
ASKERÎ TIBBİYELİLERDEN BİR SİMA: DOKTOR BAFRALI YANKO

1911’de Anadoluhisarı’na bir hasta için gittiği gün orada kalabalık bir panayır
ile karşılaşmıştır. Geri dönüşte vapura binmek isteyen Besim Ömer Bey, vapura
bineceği esnada kalabalıktan yana doğru eğilen vapurdan aşağı düşmüştür31.
Uzun uğraşlar sonucunda denizden çıkarılabilen Besim Ömer Bey’e çok sevdiği
meslektaşı ve aynı zamanda sınıf arkadaşı olan Bafralı
Yanko yarım saat sunî teneffüs yaparak onu hayata döndürmeyi başar-
mıştır32. Böylelikle bahsi geçen haber sayesinde Bafralı Yanko ve Besim Ömer
Bey arasındaki ilişki öğrenilebilmektedir.
Bafralı Yanko’yu tanıyan bir diğer isim Ebubekir Hâzım Tepeyran (1864-
1947)’dır. Tepeyran, Zâlimâne Bir İdam Hükmü adlı eserinde Yanko’dan söz et-
miştir. Kuvayı Milliye’ye destek verdiği gerekçesiyle sekiz ay hapiste kalan Ebu-
bekir Hâzım Bey, bir süre sonra idam cezasına mahkûm edilmiş ancak Padişah
Vahdettin bu cezasını kürek cezasıyla değiştirmiştir. Ebubekir Hâzım Bey, o
günlerde idama çarptırılışını ve cezaevi günlerini ayrıntılı bir şekilde bahsi ge-
çen eserde anlatmıştır.
Ebubekir Hâzım Bey eserinde, Anadolu’ya kaçmak için gizlendiği gün-
lerde kendisine yardım etmesi için Resneli Osman Bey’in evine, Bakırköy’e git-
tiğini ancak onu evinde bulamayınca eski dostu Doktor Bafralı Yanko’nun
evinde bir hafta kaldığını belirtmiştir33.
Bafralı Yanko’yu tanıyan bu üç isimden edinilen bilgiler, onu daha yakın-
dan tanımayı ve kendisiyle ilgili çıkarımda bulunulabilmeyi mümkün kılmakta-
dır.

SONUÇ
Bafra’nın değerli simalarından biri olan Doktor Bafralı Yanko, hayatı bo-
yunca gerek dönemin gazete ve dergilerinde gerekse kendi yazdığı eserlerinde
adından sıklıkla söz ettirmiştir. Buna rağmen, Yanko ile ilgili yapılan çalışma-
larda, kendisi ve ailesine dair detaylı bilgiye rastlanılamamaktadır. Ayrıca bu
zamana kadar yapılan çalışmalarda Bafralı Yanko’nun asker kimliği gözlerden
kaçan bir ayrıntı olmuştur. Yapılan bu çalışmada Millî Savunma Bakanlığı Lo-
dumlu Arşiv Müdürlüğü’nden alınan evrak sayesinde; Bafralı Yanko’nun baba
adına ulaşılabilmiş ve babasının da Bafralı olarak anıldığı tespit edilebilmiştir.

31 “Müthiş Bir Vapur Kazası Daha”, Taha Toros Arşivi.


32 “Müthiş Bir Vapur Kazası Daha”, Taha Toros Arşivi.
33 Ebubekir Hâzım Tepeyran, Zâlimâne Bir İdam Hükmü, Milli Mecmua Basımevi, İstanbul 1946,

s. 5.

89
DEMET TOKSOY

Dolayısıyla bu belge, Doktor Bafralı Yanko’nun Bafralı olma durumunu güçlen-


dirmesi bakımından önemlidir. Ayrıca babası Tabip Yarbay Bafralı Lambo
Pavli’nin de Yanko gibi askerî doktor olması, Yanko’nun babasının izinden gide-
rek bu mesleği seçmiş olabileceği ihtimalini mümkün kılabilir.
Asıl mesleği doktorluk olmasına rağmen farklı alanlarda verdiği sayısız
eseri onu diğer meslektaşlarından ayıran önemli bir özelliği olmuştur. Her biri
ayrı bir araştırma konusu olabilecek eserleri bugün hala değerini korumakta ve
araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Özellikle Yanko’nun Yozgat’a yapmış
olduğu ve 55 günlük seyahat gözlemlerini anlattığı Yozgat Seyahatnamesi, üze-
rine çalışmalar yapılmış ve sıklıkla adından bahsedilmiş önemli eserleri arasın-
dadır.
Bafralı Yanko’nun kendisi adına yapılmış toplu bir çalışması mevcut de-
ğildir. Yapılan bu çalışmayla, eldeki veriler ışığında Doktor Yanko’nun hayatı ve
eserleri bir araya toplanmaya çalışılmıştır. Nitekim Doktor Bafralı Yanko, 75 yıl-
lık ömrüne doktorluğunun yanında sayısız eser sığdırarak 27 Aralık 1936’da
vefat etmiştir.

KAYNAKLAR
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Rumeli Müfettişliği
Makamat Evrakı (TFR.I.MKM.), 5/418.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Rumeli Müfettişliği
Makamat Evrakı (TFR.I.MKM.), 22/2149.
Millî Savunma Bakanlığı Lodumlu Arşiv Müdürlüğü
Millî Savunma Bakanlığı Lodumlu Arşivi (MSBA), Doktor Bafralı Yanko’nun Şahsi Dos-
yası.
İBB Atatürk Kitaplığı Arşivi
Güftesi Cenap Şahabettin'e Bestesi Bafralı Yanko'ya Ait Şarkı Sözleri, Müteferrik Evrak,
064149.
Yanko (Doktor, Bafralı Yanko) ve Eserleri Hakkında Biyografik Fiş, Müteferrik Evrak,
55885.
Taha Toros Arşivi
Müthiş Bir Vapur Kazası Daha, Taha Toros Arşivi.
Gazeteler
“Doktor Bafralı Yanko Bey”, Cumhuriyet, 7 Kasım 1930.
“Doktor Bafralı Yanko Bey”, Milliyet, 6 Kasım 1930.
“Doktor Bafralı Yanko Bey”, Son Posta, 11 Kasım 1930.
“Dr. Bafralı Yanko Öldü”, Cumhuriyet, 29 Aralık 1936.

90
ASKERÎ TIBBİYELİLERDEN BİR SİMA: DOKTOR BAFRALI YANKO

“İstanbul Kadastro Hakimliğinden”, Son Telgraf, 21 Mart 1939.


“Vefat”, Cumhuriyet, 27 Aralık 1936.
Araştırma ve Tetkik Eserler
Eren, Abdurrahman Adil, “İki Eski Doktor Yazıcımız”, Yarım Ay Dergisi, S 59, Temmuz
1937, s. 1-26.
İhsanoğlu, Ekmeleddin-Şeşen, Ramazan-Bekar, M. Serdar-Gündüz, Gülcan-Bulut, Vey-
sel, Osmanlı Tıbbi Bilimler Literatürü Tarihi, C II, İslam Tarih, Sanat ve Kültür
Araştırma Merkezi, İstanbul 2008.
Karacaoğlu, Emre, “Dr. Bafralı Yanko’nun ‘Bizde Tııb-ı Kanûnî’ye Dâir Birkaç Söz’ Baş-
lıklı Yazı Dizisi Üzerine Bir Değerlendirme”, Türkiye Klinikleri Tıp Etiği-Hukuku-
Tarihi Dergisi, C XXIX/S 3, 2021. s. 331-339.
Nizamoğlu, Yüksel, “10 Temmuz İnkılâbının Birinci Yıldönümünde Neyyir-i Hakikat Ga-
zetesinin Yayınladığı Mecmua Üzerine”, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama
Merkezi Dergisi, C 0/S 30, 2011, s.100-126.
Ömer, Besim, Nevsâl-i Afiyet, haz. Ahmet Zeki İzgöer, C. I-IV, Sağlık Bilimleri Üniversitesi
Tıp Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları, İstanbul 2020.
Tepeyran, Ebubekir Hâzım, Zâlimâne Bir İdam Hükmü, Milli Mecmua Basımevi, İstanbul
1946.
Ulutürk, Muammer, “Dr. Bafralı Yanko ve Yozgat Seyahatnamesi”, Turkish Studies, S 8,
2013, s.349-371.
Yanko, Bafralı, Yozgat Seyahatnamesi, Ebu’z-Ziya Matbaası, İstanbul R.1306-M. 1889.

91
DEMET TOKSOY

EKLER
Ek-1 Güftesi Merhum Cenap Şahabettin Bey’e, Bestesi Merhum Baf-
ralı Yanko Bey’e Ait Şarkı

(Kaynak: İBB Atatürk Kitaplığı Arşivi, Güftesi Cenap Şahabettin'e Bestesi Bafralı
Yanko'ya Ait Şarkı Sözleri, Müteferrik Evrak, 064149.)

Ek-2 Bafralı Yanko’nun Yozgat Seyahatnamesinin Matbu Hali.

(Kaynak: Bafralı Yanko, Yozgat Seyahatnamesi, Ebu’z-Ziya Matbaası, İstanbul R.1306-


M. 1889.)

92
1979 Bafra Cumhuriyet Meydanı

93
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK
FAALİYETLERİ (1914-1923)

Doç. Dr. Nevzat SAĞLAM1

Giriş
Osmanlı Devleti’nin asıl unsurunu Türkler oluşturmaktaydı. Bununla bir-
likte farklı milletlere ve dinlere mensup gayrimüslimler de toplumun bir kesi-
mini teşkil etmekteydi. Gayrimüslimler zimmî2 statüsünde olup, kendi dinlerine
ve inançlarına göre yaşama hakkına sahipti. İslam hukukuna bağlı olan Osmanlı
Devleti, İslam’ın gayrimüslimlere tanıdığı hakları onlardan esirgememiştir. Os-
manlı idaresi altında yaşayan gayrimüslim unsurlardan biri de Rumlardı. Rum
kavramı, Araplar tarafından Doğu Roma İmparatorluğu yönetiminde yaşayan
halk için kullanılmıştır. İslam’ın ilk dönemlerinde Hristiyan ile eş anlamlı olarak
kullanıldığından bütün Hristiyanlara Rum, yaşadıkları coğrafyaya da Diyâr-ı
Rum denilmiştir. Bu çerçevede Anadolu’da Rum Eyâleti olarak adlandırılmış-
tır3. Diğer taraftan Rum adı, Yunanlılarca, Yunan soyuna bağlı bir kol olarak gös-
terilmek istenmişse de Rumluk, ırkî bir anlamdan yoksundur. Bu sebeple Os-
manlı Devleti de Sırp, Bulgar ve Ulahları Ortodoks oldukları için Rum Cema-
ati/Milleti olarak kabul etmiştir4. Dolayısıyla patrikhane ile tarihsel bağları se-
bebiyle Rumlar, Avrupa ve Asya’daki Ortodoks Hristiyanlığın temsilcisi pozis-
yonunda bulunmuşlardır.
Bilindiği üzere Osmanlı Devleti, yönetimi altındaki toplulukları din veya
mezhep esasına göre örgütlemiştir. Bu sisteme Millet Sistemi denilmiştir. Her
cemaat gibi Rumların da dini reisleri, bu sistemin sağladığı idari, hukuki statü-

1 İstanbul Medeniyet Üniversitesi


2 Zimmî: İslâm ülkelerinde yaşayan gayrimüslim tebaa için kullanılan bir terimdir. Geniş bilgi için
bk. Ahmet Yaman, “Zimmî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C 43, İstanbul 2013, 434-
438.
3 Salim Gökçen, Türkiye’de Rum-Yunan Vahşet ve Terörü, IQ Sanat Yayıncılık, İstanbul 2010, s. 38.
4 Gökçen, age., s. 39.

95
NEVZAT SAĞLAM

den yararlanarak kendi topluluklarını düzenlemiş ve yönetmiştir. Osmanlı ida-


resinde, kendi din, hukuk, eğitim, gelenek ve göreneklerini tam bir serbestlik
içinde sürdürmüşlerdir. Bu sistem içinde Rumlar emsallerine göre daha imti-
yazlı bir yere sahip olmuşlar, dahası Bizans’ın en parlak zamanlarında bile ya-
şamadıkları bir iktidar ve ayrıcalık yaşamışlardır5. Osmanlı Devleti içinde hem
nüfus hem nüfuz itibariyle gayrimüslim topluluklar arasında en güçlü unsuru
teşkil eden Rumlar, iktisadi ve ticari hayatta önemli bir konuma sahip oldukları
gibi Osmanlı diplomasisinde ayrıcalıklı bir yer edinmişlerdir. 17. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren devletin dış politikasında tercüman olarak görev almışlar,6
Eflak ve Boğdan yöneticiliğini üstlenmiş, aralarında Kostaki Musurus Paşa (ö.
1891) gibi büyükelçilik görevlerinde bulunanlar da olmuştur7.
Ne var ki, 18. yüzyılın sonlarından itibaren Fransız ihtilaliyle başlayan
milliyetçilik hareketlerinden etkilenen Rumlar, Osmanlı idaresinden koparak
siyasi bağımsızlık elde etme mücadelesi başlatmışlardır. Osmanlı Devleti üze-
rinde hesapları ve planları olan batılı devletler de Rumların bu ideallerini kendi
menfaatleri için kullanmışlardır. Osmanlı vatandaşı olan Rumlar, 1829’da ba-
ğımsızlığını kazanmış olan Yunan Devleti’nin genişleme politikasına hizmet için
yönlendirilmişlerdir. Osmanlı sınırları içinde sürdürülen Yunan propagandası
konsoloshaneler, ruhani reisler ve çetelerin koruması ve desteği altında devam
etmiştir8.
Canik sancağındaki Rumların dini işleri Samsun’da bulunan Başpiskopos
tarafından yürütülüyordu9. Ruhani reislerin telkin ve teşvikleri halk üzerinde
daha etkili olmaktaydı. Bu yüzden metropolitler devlete açıkça ihanet ederek
cahil Rum halkını adeta zehirliyorlardı10. Böylece dini merkezlerini Osmanlı
Devleti’ne karşı çalışan bir merkez haline dönüştürmüşlerdir. Ayrıca Rum okul-

5 Bilal Eryılmaz, Osmanlı Devletinde Gayrımüslim Teb‘anın Yönetimi, Risale Yayınları, İstanbul
1990, s. 17; Gökçen, age., s. 40.
6 Ali Güler, Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, Berikan Yayınevi, Ankara 2005, s. 10-11; Önder Du-

man, Emperyal Bir Araç Olarak Rum Pontus Sorunu (1908-1918), Berikan Yayınevi, Ankara 2010,
s. 7-8.
7 Sinan Kuneralp, “Bir Osmanlı Diplomatı Kostaki Musurus Paşa (1807-1891)”, Belleten, C.

XXXIV/S. 135, 1970, s. 421-435.


8 Hüseyin Kâzım Kadri, Türkiye’nin Çöküşü, Hikmet Neşriyat, İstanbul 1992, s. 72.
9 19. YY. 2. Yarısında Karadeniz Kentleri (Trabzon ve Samsun)”, İkinci Tarih Boyunca Karadeniz

Kongresi Bildirileri, Samsun 1990, s. 20. (15-23).


10 Kâzım Kadri, age., s. 72-73.

96
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

ları da gerek okutulan kitaplar gerek öğretmenler tarafından Yunan propagan-


dasının merkezi haline getirilmiştir11. Zira Osmanlı idaresinde yaşayan Rumla-
rın hangi statü veya meslekten olursa olsun Yunan propagandasına hizmet et-
mesi isteniyordu. Hiçbir vasfı olmayanlar bile Yunan donanmasına yardım için
para topluyordu12.
Osmanlı Devleti üzerinde hesapları olan Batılı devletler, I. Dünya Savaşı
sırasında küçük devletleri, onlar da dini ve milli açıdan aralarında yakınlık bu-
lunan azınlıkları birtakım vaatlerle çatışmaların içine çekmişlerdir. Osmanlı
Devleti’ni parçalayıp paylaşmayı amaçlayan büyük emperyalist güçlerin boş va-
atlerine inanan Anadolu’daki gayrimüslim azınlıklar, bunların casusları, asker
deposu ve yerel güçleri olmuşlardır13. Bu çerçevede Yunanlılar, 1919’da İngiliz-
lerin desteğiyle Rum azınlığı bir maceranın içine sürüklemişlerdir14. İngilizle-
rin, Osmanlı topraklarını paylaştırma projesinden pay kapma hevesine kapılan
Yunanlılar ırkçı, emperyalist bir mahiyet taşıyan ve Megalo İdea15 (Büyük
Ülkü/Fikir) denilen projeyi harekete geçirmişlerdir. Rum Pontus Devleti kurma
hayaliyle Anadolu’daki Rum nüfusu isyana sevk etmişlerdir16.
Rumların Pontus Devleti adıyla kurmayı hayal ettikleri devletin sınırları,
Samsun merkez olmak üzere Batum’un kuzeyinden İnebolu’nun batısını, Kara-
deniz sahiliyle Lazistan, Trabzon, Ordu, Samsun, Sinop, Kastamonu, Çankırı,
Yozgat, Sivas, Gümüşhane, Şebinkarahisar, Tokat, Amasya, Çorum’u ve kısmen
de Erzincan’ı kapsamaktaydı17. Bu hayallerini gerçekleştirmek üzere birçok ce-
miyetler ve örgütler kurmuşlardır. Kurdukları örgütleri silahlandırarak kasaba
ve köylere baskınlar düzenlemiş, masum halka öldürme, işkence, hırsızlık, gasp,
yakma gibi insanlık sınırlarını aşan muamelelerde ve katliamlarda bulunmuş-
lardır18.

11 Kerimoğlu, age., s. 157.


12 Kerimoğlu, age., 158.
13 Selahattin Sert, I. Dünya Savaşında Emperyalist Devletlerin Soykırıma Uğrattığı Anadolu Azınlık-

ları, Arvo Yayınları, İzmir 2012, s.118.


14 Yusuf Gedikli, Pontus Meselesi, İz Yayıncılık, İstanbul 2009, s. 111; Sert, age., s.115.
15 Megali İdea’nın temel amacı, Bizans İmparatorluğu ile Pontus Rum Devleti’nin yeniden ihyası,

Büyük Helen İmparatorluğu’nun kurulmasıdır. Bu ideoloji ile Rum-Yunan toplumunun İstanbul’u


ele geçirerek Yunanistan, Girit, Rodos, Kıbrıs, Anadolu ve İskenderiye’yi de içine alan topraklarda
bir Helen İmparatorluğu kurma hevesini ifade etmektedir, Salim Cöhce, “Günümüzde Doğu Kara-
deniz’de Pontusçuluk Faaliyetleri”, s. 444. Ayrıca geniş bilgi için bk. Gökçen, age., s. 47-53.
16 Sert, age., s.116.
17 Yılmaz Kurt, Pontus Meselesi, TBMM Basımevi, Ankara 1995, s. 61; Stefanos Yerasimos, “Pontus

Meselesi”, Toplum ve Bilim, , S. 43-44, Güz 1988 Kış 1989, s. 34; Gedikli, age., s. 115.
18 Gedikli, age.,, 91-101.

97
NEVZAT SAĞLAM

BAFRA’DA RUM KÖYLERİ VE NÜFUSLARI


Bafra’da Müslümanlarla Rumlar farklı köylerde yıllarca komşu olarak ya-
şamışlardır. 1830’lu yıllarda yapılan erkek nüfus sayımına (kadınlar, kızlar ha-
riç) ilişkin tutulan defterlerden Bafra’da Rumların yaşadıkları köyleri, hane ve
nüfusları hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür. Bir fikir vermesi bakımın-
dan örnek olarak seçilen bir defterde Rum köyleri, hane ve erkek nüfus mikta-
rına ilişkin şu bilgiler yer almaktadır19.

Tablo 1: Rum Köyleri, hane ve erkek nüfus miktarı


Köyün Adı Hane Nüfus
Köy adı Yok 84 305
Alpagut 36 279
Gökçesu 6 41
Gelikler (?) 2 11
Kuşlukogan 2 17
Selamaleyk (?) 19 95
Selamaleyk (?) 5 41
Kovanlık 5 65
Hristo (?) 3 6
Katdeliyye 18 72
Kapıaltı 7 55
Bozmelek 16 62
Osmanbeyli 12 34
Tekne 9 48
Lengerli 1 4
Teknecik 12 36
Kapıkaya 21 116
Doğanbuğday 11 46
Canbeyliyurdu 28 85
Sürmeli 27 90
Darboğaz 30 93
Engiz 7 24
Domuz Ağılı 27 104

19Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Nüfus Defterleri (NFS. d.),
No. 980. 28 Nisan 1835 (tt).

98
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

Boyalıca 13 114
Kavaklıca 17 91
Ormendil (?) 42 115
Çulhakoca 3 21
İnegazi 4 29
Madengediği (?) 17 89
Kozalanlı 13 54
Otakyassı Çiftliği (Sahibi Memiş 6 25
Paşa)
Sakarçukuru Çiftliği (Sahibi 9 28
Memiş Paşa)
Kataçukur Çiftliği (Sahibi Me- 21 91
miş Paşa)
Yayla …. (?) 20 140
Asmaçam 23 197
Nebiyan Kirazlı 23 98
Nebiyan’a bağlı Yaraltı 21 117
Nebiyan’a bağlı Hotmaşah (?) 29 125
Nebiyan’a bağlı Pireyurdu 13 72
Nebiyan’a bağlı Ağçaalan 16 104
Kolay 6 57
Hisar 57 289
Sıklık 22 61
Toplam 781 3.739
Kaynak: Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Nüfus
Defterleri (NFS. d.), No. 980.

Canik sancağına bağlı kazalar arasında Bafra, Rum nüfusun en yoğun bu-
lunduğu yerlerin başında gelmekteydi. 1914 senesi verilerine göre, sancağa
bağlı altı kazada yaşayan toplam 98.739 Rum nüfusun 30.838’i, Bafra’da yaşa-
maktaydı. Sancaktaki Müslüman nüfusun toplamı 265.950 idi. Bafra’daki Müs-
lüman nüfus ise her dönemde Rumlardan fazla olup, 48.944 kadardı20. Bafra ve

20 Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1014), Timaş Yayınları İstanbul 2010. s. 388.

99
NEVZAT SAĞLAM

köylerinde yaşayan nüfusun 1917 senesinde 20 bin civarında olduğu, 1918 yı-
lına ait bir başka belgede ise bu sayının 14.823 olduğu tahmin edilmektedir21.
Tapu kayıtlarının çok sağlıklı olmaması sebebiyle kesin olmasa da müba-
deleye esas olmak üzere yapılan tespitlerden Bafra’da Rum ve Ermenilere ait
emlak hakkında az da olsa bilgi edinmek mümkündür. Çünkü Rumlara ait gay-
rimenkullerin tamamı değil göçmenlere henüz teslim edilmemiş gayrimenkul-
ler burada kaydedilmiştir. Buna göre, henüz göçmen yerleştirilmemiş ve dağı-
tılmamış 25 ev, 125 dönüm bahçe, 49.940 dönüm arazi olduğu bulunmaktadır.
Yine burada göçmen yerleştirilmemiş 41 Rum köyünün isimleri yer almakta-
dır22.
Diğer taraftan Birinci Dünya Savaşı sonrası eşkıyalık olaylarının artması
üzerine Hükûmet, Canik sancağına bağlı kazalardaki Rum ve Ermeni köylerinin
isimleri ve sayıları hakkında bilgi istemiştir. Buna istinaden kazalardaki Ermeni
ve Rum köyleri tespit edilmiştir. Bafra’da Rumların müstakil olarak yaşadıkları
köylerin 70 kadar olduğu belirlenmiştir. Bu köylerin isimleri aşağıdaki tabloda
yer almaktadır23.

Tablo 2: Bafra’da Rum Köyleri


Bafra’da Rumların Yaşadıkları Köyler
Bakırpınarı Bozmelik Kale Gazibeyli
Ledros Osmanbeyli Hartı Şurumlu
Çırıklar Karaköy Derbent Lengerli
Beyler Aktekke Oşağı Kaydvelaye (?)
Dikencik Darboğaz Hotma Ormanos
Yekdirilmegun Âğırlı Köseli Canikliyurdu
Barani Artuklu Akçaalan Pireyurdu
Asmaçam Kirazlı Kapukaya Kösedik
Köseköy Ağırlıköseli Kostanti İnözü
Kozalan Yaylazenbil Çıkılık Sokuçukur
Kayacıkdır Karapınar Balıklar Ekiztepe

21 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Şifre (DH. ŞFR),
571/85-1. 17 Kasım 1917. BOA, DH. ŞFR, 576/56. 20 Ocak 1918.
22 BCA, 272-0-0-11/İSKÂN, 21-107-23. 15 Ağustos 1925.
23 Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Sicill-i Nüfus Tahrirat (DH. SN. THR),

82/69-10-11. 29 Ocak 1919; Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi


BCA, 272-0-0-11/İSKÂN, 21/107-23; 15 Ağustos 1925; Nevzat Sağlam, “Samsun ve Civarında Er-
meni ve Rumların Faaliyetleri (1880-1920)”, Ermeni Araştırmaları, S. 68, 2021, s. 78.

100
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

Maalli Alpagut Gökçe Suçıkar


İlyas Almamak Kavakluca Boyalıca
Çavalha Kocainegazi Müderris Gediği Kovanlık
Asar Kolasbaşı Selam Alibey Kuşlugan
Kuzköy Gelek Aynderesi Meydancık
Haberlik Karacalu Akgünü Çeyulubediş (?)
Doğanyuvası Mirsev (?) Esenözü Kapıkaya
Karatekin Meydancık
Kaynak: Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Sicill-i Nüfus
Tahrirat (DH. SN. THR), 82/69-10-11.

Rumlar, Pontus Devleti kurmayı hayal ettikleri coğrafyada nüfus üstünlü-


ğünü ele geçirmek için değişik yöntemlere başvurmuşlardır. Bu stratejilerden
biri de gerçekleştirdikleri kanlı eylemlerle Müslüman nüfusu korkutarak bölge-
den tamamen çıkarmaktı. Aynı zamanda Pontus Cumhuriyeti haritalarında,
başkent olarak gösterilen Samsun’da nüfus çoğunluğuna sahip olabilmek için
Samsun Rum Göçmenler Derneği’nin organizesiyle son elli sene içinde bölgeye
50 bin Rum göç ettirmişlerdir24. Rum nüfusun Doğu Karadeniz Bölgesi’ne göç
ettirilmesi, I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra da devam etmiştir.
Rusya ve Yunanistan’dan Ortodoks Rumlar, sanki savaş sırasında terk ettikleri
evlerine geri dönüyorlarmış gibi gösterilmişlerdir25. Böylece nüfus üstünlü-
ğünü ele geçirmenin bir yöntemi olarak Müslüman köylerinde terör eylemleri
gerçekleştirmenin yanı sıra nüfus göçürme yoluna da gitmişlerdir. Ancak Os-
manlı Hükûmeti, bölgede daha önce yaşadıklarını ispat edenlerin gelmesine izin
vermiştir. Hangi yöntemi takip ederlerse etsinler tarihin hiç bir döneminde böl-
gedeki Rum nüfus oranı, Müslüman nüfusun % 13’ünü geçmemiştir26.
BAFRA’DA RUM ÇETELERİ VE ELEBAŞLARI
Bafra ve civarında eşkıyalık yapan irili ufaklı onlarca Rum çetesi bulun-
maktaydı. Bu çetelerin şüphesiz sabit bir mekânı olmamıştır. Seyyar halde do-
laşarak bölgede muhtelif köylere baskınlar yapmışlardır. Bazen ayrı bazen güç-
lerini birleştirerek bu eylemleri gerçekleştirmişlerdir. Erbaa yakınında güven-

24 Ali Güler, Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, Berikan Yayınları, Ankara 2005, s. 133-134.
25 Bestami S. Bilgiç, Doğu Karadeniz Rumları: İsyan ve Göç (1919-1923), Türk Tarih Kurumu Ya-
yınları, Ankara 2011, s. 52.
26 Ali Güler, Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, Berikan Yayınları, Ankara 2005, s. 187; Bilgiç, age.,

s. 54.

101
NEVZAT SAĞLAM

lik güçleriyle girdikleri bir çatışmada öldürülen çete üyelerinden birinin ce-
binde Bafra, Havza, Samsun, Lâdik, Kavak, Çorum ve köylerindeki çete reisleri-
nin isimlerinin yazılı olduğu bir defter bulunmuştur. Aşağıdaki listede verilen
Bafra civarına ait çete elebaşlarının isimlerinin tespitinde bu belgeden yararla-
nılmıştır27. Sayıları büyük-küçük yüzü bulan bu çetelerin bilinen elebaşları şun-
lardı28;

Tablo 3:Rum Çete elbaşları ve Köyleri


Çetebaşının Adı Köyü Açıklama
Sava Domuzağıl Çetesinde 25-50 adamı vardır
Deli Andon Kurugökçe Japon tüfekleriyle silahlı 80 kişi-
lik çete
Kara İlya Atılgan 25-50 adamı vardır
Yuvan Bafralı köyü 25-50 adamı vardır
Tudor diğer adıyla Dikran Lâdikli Öldüğünden çetenin başında
Taflan köylü Erhori bulunuyor
Abanos’un Yorgi Kurugökçe Rusya’da olduğu söyleniyor
Sava diğer adı Venizelos Derecik Motorla Rusya’ya kaçarken telef
edilmiştir
Yanika Bafralı Köyü Canşur/Çağşur Mağarasında
imha edilmştir
Yanko Kızılgöl
Deli Andon’un bacanağı Ya- Kurugökçe Çatışmada öldürülmüştür
nika
Küçük İstil Taflan 11 adamıyla teslim oldu
Vasil Usta Ebeşli Rusya’da olduğu söyleniyor
Bayayani oğlu Teofidos Kertme Adamları ölü, kendisi yaralı ya-
kalandı
Teodoros oğlu Konstantin Asar 4 Aralık 1916’da kurulmuştur
Panayot oğlu Yuvan Koyunapa 4 Aralık 1916’da kurulmuştur
Konstantin oğlu Yorgi Kavakik 4 Aralık 1916’de kurulmuştur
Kiryako oğlu Bedros Pireyurdu 9 Aralık 1917’de kurulmuştur

27 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 32/63; Gedikli, age., s. 242; Baki Sarısakal, Belge ve Tanıklarla Samsun’dan-

Ankara, Samsun Büyükşehir Belediyesi Yayını, Samsun 2008, I/272.


28 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Emniyet-i Umu-

miye Kalem-i Mahsus, (DH. EUM. KLH), 3/39; Duman, age., s. 94-102.

102
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

Sava oğlu Kiryako Pireyurdu 9 Aralık 1917’de kurulmuştur


Sava oğlu Avra Pireyurdu 9 Aralık 1917’de kurulmuştur
Hecioğlu Sava Pireyurdu 9 Aralık 1917’de kurulmuştur
Pedro oğlu İstavri Pireyurdu 9 Aralık 1917’de kurulmuştur
Afram oğlu İstilyanos Pireyurdu 9 Aralık 1917’de kurulmuştur
Sava oğlu Yosek Pireyurdu 9 Aralık 1917’de kurulmuştur
İstavri oğlu Hristo Pireyurdu 9 Aralık 1917’de kurulmuştur
Vasil oğlu Anastas Pireyurdu 9 Aralık 1917’de kurulmuştur
Lazari oğlu Kiryako Pireyurdu 9 Aralık 1917’de kurulmuştur
Anastas oğlu Mihail Pireyurdu 9 Aralık 1917’de kurulmuştur
Konstantin oğlu Yani Asmaçam 9 Aralık 1917’de kurulmuştur
Yuvan oğlu Mihail Pireyurdu 7 Aralık 1916’da kurulmuştur
Sava oğlu Ananya Asmaçam 7 Aralık 1916’da kurulmuştur
Şamlı oğullarından Heci Lef- Asmaçam 4 Aralık 1916’da kurulmuştur
ter oğlu Yusuf
Apostol oğlu Lefter Asmaçam 4 Aralık 1916’da kurulmuştur
Vasil oğlu İstil Asmaçam 31 Aralık 1916’da kurulmuştur
Panayot oğlu Konstantin Derbent 31 Aralık 1916’da kurulmuştur
Heci Efendi oğlu Yani oğlu Karacagide 31 Aralık 1916’da kurulmuştur
Yorgi
Kimo oğlu Yorgi Asmaçam 31 Aralık 1916’da kurulmuştur
Yuvan oğlu Lefter Pireyurdu 7 Aralık 1916’da kurulmuştur
Lefter oğlu Panayot Pireyurdu 7 Aralık 1916’da kurulmuştur
Simon oğlu Mihail Pireyurdu 7 Aralık 1916’da kurulmuştur
Yani oğlu Sava Sukurcu 7 Aralık 1916’da kurulmuştur
Simon oğlu Garvil Pireyurdu 9 Aralık 1916’da kurulmuştur
Dimitri oğlu Yorgi Takur 9 Aralık 1916’da kurulmuştur
Andon oğlu Anasti Asmaçam 9 Aralık 1916’da kurulmuştur
Panayot oğlu İstavri Pireyurdu 9 Aralık 1916’da kurulmuştur
Nikola oğlu Lefter Asar/Kapıkayalı 3 Mayıs 1917’de kurulmuştur
Panayot oğlu Yuvan Asar 3 Mayıs 1917’de kurulmuştur
Yani oğlu Nikola Asar 3 Mayıs 1917’de kurulmuştur
Babayani oğlu Yorgi Kösedek 31 Aralık 1916’da kurulmuştur
İstavri oğlu Yorgi Kösedek 31 Aralık 1916’da kurulmuştur
Sarafim oğlu Fota Asar 3 Mayıs 1917’de kurulmuştur

103
NEVZAT SAĞLAM

Panayot oğlu Avram Asar 3 Mayıs 1917’de kurulmuştur


Teodoros oğlu Sava Kavaklık 3 Mayıs 1917’de kurulmuştur
Yani oğlu Anastas Kavaklık 3 Mayıs 1917’de kurulmuştur
Yorgi oğlu Panayot Kavaklık 3 Mayıs 1917’de kurulmuştur
Nikola oğlu Anastas Ağcalar 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Lefter oğlu Lefter Ağcalar 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Yani oğlu Haçi Sokuçukur 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Panayot oğlu İstavri Sokuçukur 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Panayot oğlu Teodori Sokuçukur 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Kiryako oğlu Yorgi Sokuçukur 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Yorgi oğlu Mihail Soğucak 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Sava oğlu Yasef Ağcalar 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Sava oğlu Vasil Ağcalar 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Lefter oğlu Avram Ağcalar 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Sava oğlu Yorgi Ağcalar 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Adam oğlu Anastas Ağcalar 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Avram oğlu Yuvan Soğucak 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Panayot oğlu Bandeli Soğucak 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Yorgi oğlu Pavli Ağcalar 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Toma oğlu Yani Ağcalar 17 Ocak 1917’de kurulmuştur
Anastas oğlu Abos Kirazlı 10 Ocak 1916’da kurulmuştur
Aleksi oğlu Anastas Kirazlı 10 Ocak 1916’da kurulmuştur
Stefan oğlu Yani Kirazlı 10 Ocak 1916’da kurulmuştur
Panayot oğlu Yorgi Kirazlı 10 Ocak 1916’da kurulmuştur
Yani oğlu Simon Kirazlı 4 Ocak 1917’de kurulmuştur
Yorgi oğlu Yani Hermosa (?) 4 Ocak 1917’de kurulmuştur
İstavri oğlu Anesti Hermosa (?) 4 Ocak 1917’de kurulmuştur
Yani oğlu İrakli Hermosa (?) 4 Ocak 1917’de kurulmuştur
Nikola oğlu Anesti Dikencik 4 Ocak 1917’de kurulmuştur
Konstantin oğlu Yoriko Kirazlı 4 Ocak 1917’de kurulmuştur
Konstantin oğlu Yorikos Kirazlı 4 Ocak 1917’de kurulmuştur
Konstantin oğlu Haralambos Kirazlı 4 Ocak 1917’de kurulmuştur
Hristo oğlu Aleksi Kirazlı 4 Ocak 1917’de kurulmuştur
Avram oğlu Mihail Derbent 4 Ocak 1917’de kurulmuştur

104
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

Yuvan oğlu Pavlos Derbent/Orta- 4 Ocak 1917’de kurulmuştur


kaya
Kobrak Bafralı
Piço Bafralı
Sorakya İstavri Bafralı
Endik Balıklar
Piç Vasil Havzalı
Aslan oğlu Heci İlyaoğlu Bed- Asmaçam
ros
Heci Andon oğlu Vasil oğlu Asmaçam
İstil
Teodor oğlu Hristo Asmaçam
Kel Kostantin Çaysalon
Çavuş oğullarından Kiryako Borporde (?)
oğlu Bedros
Sefer oğlu Sava oğlu Kiryako Borporde (?)
Aslan oğlu Sava oğlu Avram Borporde (?)
Takezer (?) oğlu Heci oğlu Borporde (?)
Sava

Yukarıda isimleri yer alan Bafralı çete reisleriyle Canik sancağının diğer
kazalarındaki çete reislerinin isimleri, işledikleri cinayet ve diğer eşkıyalıklar,
siyasi suçlular için yapılan tahkikat sonucunda düzenlenen defterde ayrıntılı
olarak kaydedilmiştir29. Bu çeteler günün şartlarına göre modern silahlarla do-
natılarak dağlarda konuşlanmış/konuşlandırılmış askeri birer kuvvet idi30.
Rum Çetecilerin Eylemleri
Rumlar, Bafra ve civarında gerçekleştirmeyi planladıkları eylemler için II.
Meşrutiyetten itibaren Bafra’da silahlanmaya başlamışlardır. Yaşadıkları köy-
lerini adeta silah deposu haline dönüştürmüşlerdir. O kadar ki, yerel güçler ta-

29 BOA, DH. EUM. KLH, 3/39. 17 Ağustos 1916.


30 Kemal Çiçek, “Amerikan İstihbarat Raporları Işığında Orta Karadeniz’de Rum Çete Faaliyetleri
Hakkında Bazı Gözlemler”, İlkadımdan Cumhuriyet’e Milli Mücadele ed. Osman Köse, Mavi Yayın-
cılık, İstanbul 2008, s. 124.

105
NEVZAT SAĞLAM

rafından yapılacak aramalarda bir olay yaşanması ihtimaline karşı yüz elli kişi-
lik bir askeri kuvvet bulundurulması gerekli görülmüştür31. Nebiyan Dağı ve ci-
varı, hem sarp bir konuma sahip olması hem civarda çok sayıda Rum köyünün
bulunması sebebiyle çok sayıda Rum çetesinin barınmasına imkân sağlamış-
tır32. Bu yüzden Bafra, Samsun ve civarında Rum çetelerinin en yoğun olduğu
ve aynı zamanda Anadolu’da Rum çetelerinin zulümlerine en fazla maruz kalan
yerlerden biri olmuştur33. Bir belgede geçen, “Eşkıyası çok, merkez şehri tama-
men âsî olan Bafra kazasında34” ifadesi de buradaki çetecilerin fazlalığını teyit
etmektedir.
Rum köyleri arasında kalan Müslüman köyler, çeteciler için kolay hedef
olmuştur. Bafra’da 1.011 hane ve 6.219 nüfustan oluşan on bir Rum köyü vardı.
1.500 kadar silahlı çete elemanı çıkarabilen bu Rum köyleri, devletin seferber-
lik emrine karşı gelmişlerdi. Bafra’da yaşayan Rumlar da bunlara katılmasıyla
daha güçlü hale gelmişlerdir35. Bu on bir Rum köyü şunlardı36;

Tablo 4: On Bir Rum Köyü


Sıra No Köyün Adı Hane Sa- Erkek Nü- Kadın Toplam Nü-
yısı fus Nüfus fus
1 Ormanos 105 290 273 563
2 Domuzağılı 114 361 378 739
3 Canikliyurdu 55 267 256 523
4 Sürmeli 75 223 225 448
5 Dikencik 44 210 195 405
6 Kapıkaya 107 446 378 824
7 Yayla 71 213 212 425
8 Zeynel 105 285 256 541
9 Sıklık 68 216 154 370
10 Karapınar 103 262 259 521
11 Darboğaz 164 415 445 860
Toplam 11 Köy 1.011 3.188 3.031 6.219

31 Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Muhâberat-ı Umumiye İdaresi (DH.
MUİ), 26/33. 5 Ekim 1909.
32 Gedikli, age., s. 239.
33 Ahmet Efiloğlu, Osmanlı Rumları Göç ve Tehcir 1912-1918, Bayrak Yayımcılık, İstanbul 2011, s.

263.
34 BOA, DH. EUM. KLH, 3/39-11.
35 Kurt, age., s. 189; Gedikli, age, s. 239; Sarısakal, age., C. I, s. 272.
36 Gedikli, age, s. 243-244.

106
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

Özellikle Rum köyleri arasında kalan Müslüman köyler, çetecilerin ilk he-
defi olmuştur. Bunlar arasında kalmış altı Müslüman köyü bulunmaktaydı. Rum
köyleri arasında kalmış altı Müslüman köyü şunlardı37;

Tablo 5:Rum Köyleri Arasındaki Müslüman Köyler


Sıra No Köyün Adı Hane Sayısı Erkek Nü- Kadın Nü- Toplam Nü-
fus fus fus
1 Boyalıtürk- 62 185 149 334
menler
2 Kasnak- 151 449 410 859
çımermer
3 Çağ- 134 363 318 68138
şur/Çakşur
4 Kuşkayası 39 118 102 220
5 İnöz veKo- 38 110 97 207
şaca
6 Cılız 21 43 40 83

Çetecilerin İlk Eylemleri


Rum çetelerinin ilk eylemleri, Kasnakçımermer köyünden iki Müslüman
Türkü sırt sırta bağlayarak diri diri yakmak olmuştur. Böylece Bafra civarında
yıllarca sürecek kanlı eylemleri başlatmışlardır. Arkasından bir jandarma ve bir
askeri, tarlada çalışan bir çiftçiyi katletmişlerdir. Yollarda karşılaştıkları Müslü-
man hanımların iffet ve namuslarına saldırıda bulunmaya başlamışlardır39. Bu
münferit hadiselerden sonra 1916’da Ruslardan aldıkları destek ve yardımlarla
toplu kıyımlara kalkışmışlardır. Rum köyleri arasında altı Müslüman köyü bu-
lunmaktaydı. Bunlardan biri de yüz elli handen oluşan Çağşur/Çakşur (Esen-
çay) idi. Dimitri, Kara İlya, Piç Vasil, Yaylalı Kel Sava, Piço ve Deli Andon gibi
elebaşların emrindeki Rum çeteleri, 600 kadar eşkıya ile 1917’de Bafra’ya sekiz
saat uzakta bulunan köye baskın yaparak tek bir ev bırakmadan hepsini yak-
mışlardır. Yaşlı, çocuk ayırımı yapmadan ele geçirdikleri köylülerin tamamını
katletmişlerdir. Sadece o sırada köyde olmayanlar katliamdan kurtulabilmiştir.

37 Gedikli, age., s. 244.


38 Belgelerde köyün nüfusunun 824 olduğu belirtilmektedir, bk. BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-2. 6
Kasım 1917.
39 Gedikli, age., s. 239.

107
NEVZAT SAĞLAM

Yardıma gelen 10 kadar jandarmayı da kurşuna dizerek şehit etmişlerdir. Çağ-


şur Faciası olarak anılan bu baskında 38’i kadın ve kız çocuğu olmak üzere top-
lam 68 kişi yaşamını yitirmiştir40. Olay sonrası Bafra kaymakamı ile Jandarma
komutanlığı tarafından bir rapor düzenlenerek şehit ve yaralıların isimleri tes-
pit edilmiştir. Bafra’da fotoğraf makinası bulunmadığı için Çağşur hadisesi fo-
toğraflanamamıştır41. Köye baskın yapan çete elebaşlarından Kurugökçe köylü
Andon, kaymakama bir mektup yazmıştır. Mektupta olayların arttığını hatırla-
tılarak bütün olayların ve Çağşur olayının faili olarak kendisinin gösterildiğini,
ancak Çağşur olayını Çorum bölgesindeki Rumlarla, alevi ve Çerkezler tarafın-
dan gerçekleştirildiğini iddia etmektedir. Köylülerle işinin olmadığını, askerle
işinin olduğunu belirtmektedir42.
Kaymakamlık ve Jandarma Komutanlığı tarafından düzenlenen 18 Ekim
1917 tarihli rapora göre, yetkililere Kolay köyü muhtarı ile öğretmen tarafından
haber verilmiştir. Köyün çeteler tarafından basılarak yakıldığı haberi alınınca
derhal jandarma ve takip taburundan 53 kişilik bir müfreze Jandarma takım ko-
mutanı mülazım (teğmen) Ahmed Efendi komutasında olay mahalline sevk edil-
miştir. Baskından sağ kurtulan köy halkından Hasan, korucu Laz Osman, Selim
oğlu Ali, Kadı oğlu Ahmet ve Himmet oğlu Osman olayı yetkililere anlatmışlar-
dır. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, Rum çetelerinin köye baskın yapacağı
daha önce haber alınmış, okulda ve camide savunma için önlem alınmıştır. An-
cak arkadaşlarının şehit olması üzerine kendileri teslim olmak zorunda kalmış-
lardır. Çete elemanları İnöz Karakol komutanı Mehmet Çavuş ve üç arkadaşını
kurşuna dizmişlerdir. Köylüleri de dere boyunda kurşuna dizecekleri sırada
daha önce ormana gizlenmiş olan Osman ile Ahmet’in ateş etmeye başlaması
üzerine yeni takviye kolluk kuvveti geldiğini zannederek paniğe kapılan çete
elemanları kaçmaya başlamışlardır43. Himmetoğlu Osman ve beraberindekile-
rin verdiği bilgilere göre ise eşkıya çoluk çocuk demeden bıçaklayarak ve ateşe
atarak 20 kişiyi yakmıştır. Mehmet Çavuş’un hanımı ile diğer kızlara ve kadın-
lara tecavüz etmişlerdir. Esasen kendi canlarının derdine düşmüş olan görgü
tanıkları, 500’ü silahlı olmak üzere sayıları 600’ü bulan eşkıya tarafından ne ka-
dar kişinin katledildiği ve yaptıkları kötülüklerin mahiyeti hakkında ayrıntılı
bilgi edinememişlerdir44.

40 Gedikli, age., s. 269; Duman, age), s. 104.


41 Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Emniyet-i Umumiye (DH. EUM. 6
Şb.), 27/10-2. 6 Kasım 1917.
42 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-4.
43 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-3. 5 Kasım 1917.
44 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-2. 6 Kasım 1917.

108
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

Canik mutasarrıflığı tarafından hazırlanan listeye göre 30’u erkek 26’sı


kadın 56 kişi şehit edilmiştir. Katledilenlerin 5 yaşından 68 yaşına kadar kişiler
olduğu görülmektedir45. Köylülerin olayların ilk safhasında karşılık vermesi
üzerine otuz kadar eşkıya vurulmuştur. Fakat sayıları çok fazla eşkıya karşı-
sında uzun süre dayanamadıkları için köyleri tamamen yakılan Çağşurlulardan
34’ü yaralı halde 412 kişi Bafra’ya gelmiştir. Bir taraftan yaralıların tedavisiyle
ilgilenilirken diğerlerinin de ihtiyaçları karşılanmıştır46. Baskında 15’i yakıla-
rak 65 kişi şehit edilmiştir. 200 kadar da hayvan telef edilmiş, köy tamamen
yakılmıştır. Çağşur köyünün kadın-erkek toplam nüfusunun 824 olduğu ve 412
kişinin kurtulduğu, 100 kişinin de silahaltında olduğu dikkate alındığında 312
kişinin eksik olduğu anlaşılmaktadır. Dere yakınında şehit edilen bir kadının
memesi ağzında, iki yaşında bir kız çocuğu bulunmuştur47.
Çağşur’da yaşananları duyan Koşaca halkı, eşyalarını alarak Kolay ve
Düzköy’e kaçmıştır. Boşaltılan Koşaca ve İnöz karakolu çeteler tarafından gece
yakılmıştır48. 600 kişilik bir çetenin izinin kaybedilmemesi ve bunlara yataklık
yapanların tespit edilmesi vurgulanmıştır49. Çağşur köyüne baskın yapan eşkı-
yanın Samsun bölgesi komutanı Mehmet Rıza tarafından takip edildikleri bildi-
rilmiştir50. Çağşur katliamından sonra çeteler, Rum köyleri arasında kalan
İnöz/Koşaca köylerine de baskın gerçekleştirdiler. Bununla da yetinmeyen
Rum çeteleri Boyalıtürkmenler, Kasnakçımermer, Kuşkayası ve Çepniler köyle-
rini de yakıp yıkmıştır. Sadece Çağşur ile Koşaca köylerinde şehit edilenlerin
sayısı 367 kişidir51.
Rum çetecileri tarafından gerçekleştirilen Çağşur ve diğer köylere yapılan
kanlı baskınlar halk da büyük bir korku ve paniğe sebep olmuştur. Çeteleri takip
için muhacir ve mülteciler içinden güvenilir kişilerin kolluk kuvvetlerine alın-
ması istenmiştir. Ayrıca çetelerin takip edilmesi ve bunlara yataklık yapanların
tespit edilmesi için çalışma başlatılmıştır52. Ancak askeri eğitimden yoksun ki-
şilerin eşkıya karşısında beklenen başarı sağlanamamıştır. Ayrıca askeri ve

45 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-5. 6 Kasım 1917; BOA, DH. EUM. 6 Şb. 28/57; Sağlam, agm., s. 79.
46 Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Meclis-i Vükelâ Mazbataları (MV), 210/144.
29 Aralık 1917.
47 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-2. 6 Kasım 1917.
48 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-6. 6 Kasım 1917.
49 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-15-19. 6 Kasım 1917; BOA, DH. ŞFR, 569/16. 19 Ekim 1917; BOA,

DH. ŞFR, 569/57.


50 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-7. 28 Kasım 1917.
51 Gedikli, age., s. 240.
52 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-15-19. 6 Kasım 1917; BOA, DH. ŞFR, 569/16. 19 Ekim 1917; BOA,

DH. ŞFR, 569/57.

109
NEVZAT SAĞLAM

mülki idareciler arasındaki bazı problemler, çetelerin silah üstünlüğü gibi me-
seleler de eşkıya ile mücadeleyi olumsuz yönde etkilemiştir.
Diğer Eylemleri
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda olduğu dönemde Rum çetecileri-
nin eylemlerinde artış olmuştur. Çünkü Osmanlı Hükûmeti asayiş ve güvenlikle
görevli jandarma birliklerinin önemli bir kısmını düzenli ordu içine dâhil etmek
zorunda kalmıştı53. Cephe gerisinde savunmasız ve güçsüz halkın yaşadıkları
kasaba ve köyleri basan çeteler ciddi bir mukavemetle karşılaşmadan her türlü
fenalığı yapmışlardır. Elmacık’ta 40, Çalköyü’nde 45, Çarın’da 75, Terzili’de 4,
Engiz’de 3, İnegazi’de 25 olmak üzere 192 evi ateşe vermişlerdir. Bölgede daha
önce yaktıkları 300 haneyle birlikte Müslümanlara ait yaktıkları ev sayısı 500’ü
bulmuştur54. Bu olaylar karşısında halk kendi imkânlarıyla çetelere karşı müca-
deleye girişmek zorunda kalmıştır. Özellikle birbirine yakın köylerin baskın ih-
timaline karşı aldıkları tedbir sayesinde çeteler kolay kolay baskına cesaret
edememişlerdir. Kuva-yı Milliye’nin kurulmasından sonra çetelerle mücadele
daha etkin yürütülmüştür. Bu arada Rumlar, hem Türkler tarafından katledil-
diklerini haykırarak batılı devletlerin dikkatini çekmek hem de bütün terör ey-
lemlerini onların üzerine atmak için Müslümanların da Rum köylerinde aynı şe-
kilde kanlı eylemler yapmalarını istemişlerdir. Ancak Müslümanlar böyle bir
hataya düşmemişlerdir.
Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı Devletinin yenilgisiyle sonuçlanması ise
Rumlarda tarifsiz bir sevinç meydana getirmiştir. Mondros Mütarekesi’nin im-
zalanmasından sonra İtilaf Devletlerinin de teşvikleriyle Pontus hayalini ger-
çekleştirmek üzere şiddet olaylarını arttırarak daha da genişletmişlerdir. Zira
savaştan çıkmış, silahlarına el konulmuş askeri güçler aciz, halk ise korkuya ka-
pılmış durumdaydı. Buna karşılık Rum çeteciler, silah ve cephane yönünden
takviye edilerek daha güçlü hale getirilmişlerdir. Dağlardan inerek önlerine ge-
len köylere saldırılara girişmiş, halkın hayvanlarını ve mallarını gasp etmeye
devam etmişlerdir. Bafra civarında 22 çiftlik ve ev yakmış, kadınların ve kızların
namusunu kirletmiş, halkın mallarını gasp etmişlerdir. Bu olaylarda 27 köy ya-
kılmıştır55. Rum çetelerinin eşkıyalıkları yüzünden ne vergi memurları ne pos-
tacılar görev yapamaz olmuşlardır. Bafra sahilinde Kumcağız mevkiinde topla-

53 Duman, age., s. 135.


54 Gedikli, age., s. 241.
55 Gedikli, age., s. 240.

110
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

nan kırk elli kadar eşkıya, posta arabasına saldırıda bulunmuş, posta görevlile-
rinden ikisini yaralamış, diğerleri kaçarak canlarını kurtarabilmiştir56.
Hükûmet Çarşamba, Terme ve Bafra’ya bağlı köylere vergi memuru göndere-
mez olmuştur. Bafra’nın Düzköy, Engiz, Karaköy, Toramanlık, Kayaköy Kestane
Sayvanı, Kurugökçe, Gürgenpınarı, Elmaçukuru gibi köylerin can emniyeti ol-
madığından memur gidememiştir. Çetecilerin faaliyet alanlarını genişletmele-
rine paralel olarak vergi kaybı daha da artmıştır. Bu sebeple vergi memurlarının
görevlerini yerine getirmelerine engel durumun ortadan kaldırılmasına çalışıl-
mıştır57.
Rum çetecileri, sayı ve silah bakımından güçlü olduklarında köyün tama-
mını hedef alan baskını düzenlerken birkaç kişilik gurup halinde iken önceden
tespit ettikleri eşraftan malı mülkü olan veya resmi görevi bulunan kişilerin ev-
lerine ve çiftliklerine saldırı düzenlemişlerdir. Bafra’da 1919 senesi Nisan
ayında özellikle gece birçok eylem gerçekleştirmişlerdir. Yirmi kadar çete ele-
manı Harsu köyünde Arnavut göçmenlerinden Ahmet’in evini kurşunlayarak
kendisini yaralamışlardır. Ağıllar köyünü basan Rum eşkıyası köylünün hay-
vanlarını ve eşyalarını alıp kaçmışlardır. Bediş köyünü basan beş kişilik çete Ka-
dıaskeroğlu Ahmet’in evine girerek eşini ağır yaralamış ve ziynet eşyalarını ala-
rak kaçmışlardır. Hacılar Kürtler köyünden Hacı Ali’nin oğlu Osman’ı kesmiş,
değerli eşyalarıyla parasını alarak firar etmişlerdir. Virüklü Boğazı denilen
mevkide ve Bediş ile Bafra arasında yol kesen Rum eşkıyası yolcuların parala-
rını, hayvanlarını ve mallarını alarak kaçmıştır. Kavaklıköy’den (?) sığır ve
öküzleri çobanlarıyla gasp ederek götürmüşlerdir58. Bafra’nın Hacılar köyün-
den Hacı Said Ağa’nın çiftliğini basan Rum çetesi çiftlikte çalışan Arnavut Mu-
harrem ile oğlu Bekir ve annesini şehit etmişlerdir. Buldukları silahları ve hay-
vanları gasp etmişlerdir. Yine Arnavut Bekir isimli bir şahıs Şardak/Çardak kö-
yüne giderken Rum eşkıyası tarafından katledilerek silahı alınmıştır59. Bafra
ileri gelenlerinden Çelebizâde Hacı Tevfik Efendi, Haris köyü altındaki koyun
ağılına Rum çetesi baskın yapmış çobanlardan birini yaralanmıştır60. (Cümle
düşüklüğü mevcut konu detayını bilmediğim için müdahale edemiyorum) Ağıl-
lar köyünde Saffetzâde Hilmi Efendi’nin çiftliğini basan Rum çetelerine mensup

56 BOA, DH. EUM. 3. Şb. 17/54. 27 Aralık 1916.


57 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 28/1-2. 8 Aralık 1917.
58 Sarısakal, age., C I, s. 273.
59 BOA, DH. EUM. 3. Şb. 25/73. 22 Haziran 1918.
60 Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Emniyet-i Umumiye Âsâyiş Kalemi

(DH. EUM. AYŞ), 3/80. 7 Nisan 1919.

111
NEVZAT SAĞLAM

eşkıyalar, hayvanları gasp ederek kaçmışlardır. Kalemkırı köyünde bir eve bas-
kın yapan çete üyeleri ise kadınlara tecavüz etmiş, Aktekke köyünde bir kadını
asmışlardır. Bunlardan başka Çaygiri ve Kaygusuz köylerinde de cinayet ve
gasp eylemlerinde bulunmuşlardır61. Bafra’da iki köyde Müslümanların evle-
rine ve Çengelli karakoluyla bir müfrezeye saldırıda bulunmuşlardır. Girdikleri
başka bir köyde ise hane sahibi Hasan’ın hanımıyla kızının namusunu kirletmiş,
kendilerine direnen kızını yaralamışlardır62.
Çeteler Kerte köyünden Salim ve Şevket isimli şahısların çiftliklerini ba-
sarak yakmışlardır. Bu arada Bafra Belediye Başkanı Dursun ve arkadaşları ta-
rafından Rum çetecilerin eylemlerine ilişkin Sadâret’e çekilen telgrafta yer alan
bilgilere göre, çeteler eşkıyalıklarının şiddetini arttırmışlar, köyleri yakmışlar,
ele geçirdikleri kişileri çeşitli işkencelerle katletmişlerdir. Hayvanları ve bütün
her şeyleri gasp edilmiş, kazaları mahvolmuştur. Çeteciler tarafından yakalanan
on dört kişiden beşinin derileri yüzülerek, dört çocukla anneleri yakılarak, di-
ğerleri de kurşuna dizilerek katledilmiştir. İlçede asayiş ve emniyet tamamen
bozulmuştur63. Olaylara ilişkin yapılan tahkikat sonucunda iddia edildiği gibi
derileri yüzülerek katledilen olmadığı Canik Mutasarrıflığı tarafından Dâhiliye
Nezareti’ne bildirilmiştir64. Şüphesiz çetelerin kötülükte sınır tanımadıkları bir
hakikat olmakla birlikte bazen olayların halk arasında abartılı olarak yayıldığı
anlaşılmaktadır. Ancak şiddet ve terör eylemlerinde sınır tanımayan Rum eşkı-
yası hakkında bu tür söylentiler, çok da şaşırtıcı değildir.
Nebiyan Dağı’nda karargâh kuran Nebiyan, Mellak, Üçpınar, Akçaalan, So-
kuçukur, Kuşboğu ve civarındaki Rum köylerinden silahlı-silahsız, atlı-piyade
üç yüzü aşkın Rum eşkıya ve yağmacısı, başlarında Akçaalanlı Nikola oğlu Sava
olduğu halde harekete geçmiştir. Bafra’nın Akalan mezrasından on haneli Me-
şeli Türkmenleri, dört haneli Dirgaz (?), yedi haneli Godoman, sekiz haneli Ka-
diroğlu, Derecikalan, on haneli Kavaklıgöl ve dokuz haneli Karagöz mahallesi
halkını Mellak (?) denilen yere götürerek kadın-erkek yirmi-otuz kadarını kat-
letmişlerdir. Öşür ambarında bulunan yüz ellisi buğday, iki yüz ellisi arpa olmak
üzere altı yüz ölçek zahireyi gasp etmiş ve hayvanlarına yükleyerek götürmüş-
lerdir. Ayrıca köylülerin kaçarken bırakmak zorunda kaldıkları hayvanlarına ve
eşyalarına da el koymuşlardır. Canını kurtaranlardan bazısı civardaki dağ ve

61 Sarısakal, age., C I, 274-275.


62 BOA, DH. EUM. 3. Şb. 27/60. 23 Haziran 1919. DH. EUM. AYŞ, 64/65.
63 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 40/41-3. 29 Mayıs 1918.
64 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 40/41-1. 27 Haziran 1918.

112
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

derelere dağılmış, kimileri Yelalan, Kavak, Belalan ve Çelikalan köylerine sığın-


mışlardır. Yardıma muhtaç duruma düşmüşlerdir. Bu arada bir, iki yaşlarında
ve altı aylık kız çocukları, eşkıyanın ateşe verdiği binalarda ya yanmış veya kat-
ledilmişlerdir. Yollar güvenli olmadığı için Bafra’ya gidemeyen Yelalan Kara-
kolu jandarma efradı, olayı Havza’ya haber vermiştir. Onlar da Giderli nahiye-
sinde bulunan müfrezeyi harekete geçirerek eşkıya hakkında bilgi toplamaya
çalışmışlardır. Rum çete mensupları daha evvel de aynı köye gelmiş ve kadın-
erkek, yaşlı çocuk herkesi toplayıp işkence etmeye kalkışmışlardır65.
Rum çetelere karşı sürdürülen mücadelelerin kazanılmasında halkın
önemli katkısı olduğu bilinmekle beraber, siyasi amaçlar dışında bazı kişisel he-
saplar ve çapulculuk için eşkıyalık yapan, bu arada Rumlara yardım eden yerli
unsurlar da olmuştur66. Eşkıya saldırılarından kendilerini koruyacaklarını va-
dederek bir süredir Akalan mezralarında kalmakta olan Sokuçukur Rumların-
dan Nakarkerya (?) torunları Heci Hariton, Akmanoğlu Selim, Demircioğlu İs-
tavri, biraderi Todori, biraderinin oğlu Lazari, Hamza oğlu İbrahim, Davulcu-
oğlu Mihail, Karaosman oğlu Ahmed, Nikola oğlu Küçük Sava, Kara Nizam oğlu
Ahmed, Kiregi oğlu Yorgi de baskın yapan ve halka işkence eden eşkıyaya yar-
dım etmişlerdir. Çetelerin saldırıda bulunduğu köylerden kurtulanlar çoğun-
lukla köylerine dönememiş, başka köylere sığınmak ve yerleşmek zorunda kal-
mışlardır. Çünkü ya köy harabeye çevrildiği için artık köyde yaşamlarını sür-
dürmelerine imkân kalmamış, tekrar baskına uğrama endişesi ve korkusuyla da
köylerine dönememişlerdir67.
Bafra Rum eşkıyası tarafından Kostantin Uşağı köyüne bağlı Osmanbeyli
köyünde bir, Düzköy’de iki, Sarıköy’de (?) on bir, Sürmeli köyünde beş, Gazi-
beyli’de bir, Kıralaça (?)’da iki ev yakmışlardır. Bu süre zarfında Çalköyünde bir,
Sarmaşık’da iki Müslüman katletmişlerdir. Çandar’da 60 hayvan gasp etmişler-
dir. Yapılan takibatta isyancılardan 140 kişi imha edilmiştir. Gasp edilen hay-
vanlardan 32’si geri alınmıştır. Eşkıya ile meydana gelen çatışmada biri ölü
17’si yaralı ele geçirilmiş, diğerleri kaçmıştır68.
Rum çete elebaşları adam kaçırarak ve tehditlerde bulunarak bazı varlıklı
kişilerden fidye talebinde de bulunmuşlardır. Çete elebaşları Binbaşı Andon ve
Avram Heci, Kuruçay köyünden Elmacı Ali Ağa’nın oğlu Emin’i kaçırarak fidye

65 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 32/25-2. 7 Şubat 1918.


66 BOA, DH. ŞFR, 570/108; BOA, DH. EUM. AYŞ, 27/33; DH. EUM. AYŞ, 7/102; DH. EUM. AYŞ,
28/33.
67 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 32/25-2. 7 Şubat 1918.
68 BOA, DH. ŞFR, 578/82. 24 Şubat 1918.

113
NEVZAT SAĞLAM

olarak 300 lira para ile 200 lira değerinde altın göndermesini istemişlerdir.
Köye baskın yapılması ihtimaline karşı tedbir alınması istenmiştir. Ancak sayı-
ları 700’ü bulan çetecilere karşı yeterli sayıda müfreze ve cephane olmadığı bil-
dirilmiştir. Köye baskın yapılmamış, fakat çobanlar tarafından kayalıklarda
Emin’in cesedi parçalanmış halde bulunmuştur69.
Bafra civarında iki köydeki üç Müslüman hanesine Rum eşkıyaları saldı-
rıda bulunmuştur. Birinin ev sahibini katletmişler, diğerlerinin aile fertlerini
darp etmiş, para ve eşyalarını gasp ederek kaçmışlardır. Çengeli karakoluna
ateşle saldıran Rum eşkıyası takip edilmiş, meydana gelen çatışmada eşkıya
kaçmıştır. Arkasından meydana gelen başka bir çatışmada ise yedi eşkıya ölü,
üçü yaralı ele geçirilmiştir. Müfrezenin eşkıya yuvasına baskın yapması üzerine
firar eden eşkıya iki Müslümanı şehit etmiştir. Bafra civarında bir köyde Hasan
isimli şahsın evine giren on beş kişilik çete gurubu hanımı ve kızına tecavüz
ederek kaçmışlardır70. Bafra’nın Belalan köyünde de zahire öğütmekte olanlara
40 kadar çete elemanı saldırmış, zahireler ile bir tüfeği gasp etmişlerdir. Değir-
mendeki şahısları da alarak bir saatlik mesafede bir kadını katletmişler, müf-
reze ile karşılaşmaları üzerine kaçmışlardır71. Dereler köyüne gelen Rum eşkı-
yası camideki halı ve kilimleri gasp etmiştir. Bafra yolu üzerinde Rum, Arnavut
ve Gürcülerden oluşan yirmi kişilik bir çete Bafra’ya giden arabalara saldırmış,
üç arabacı ile üç yolcuyu ve dokuz hayvanı gasp ederek dağlara götürmüştür.
Takipleri için müfrezeler sevk edilmiştir72.
Rum çetelerin Ermeni çeteleriyle de ortaklaşa eylemler gerçekleştirdik-
lerine dair de birçok belge ve bilgi vardır73. Orta Karadeniz Bölgesi’nde faaliyet
gösteren Ermeni Minasoğlu çetesi de Bafra civarında Kapıkaya ve Ovalık Pınar
taraflarında karargâh kurmuştur. Bunlar Rum çetecilerle birçok ortak eylem
gerçekleştirmişlerdir. Osmanlı Hükûmetine karşı isyanda ortaklaşa hareket
eden çete elemanları tanınmamak için dilencilik dâhil her kılığa girmişlerdir.
Zaptiye ile karşılaşan dilenci kılığındaki üç çete mensubuyla çıkan çatışmada
biri ölü, ikisi sağ ele geçirilmiştir74. Ayrıca destek gerektiğinde yoldaşlarının
yardımına koşmaktan da geri durmamışlardır. Bafra civarında eylem yapan

69 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 29/54. 23 Ocak 1918.


70 BOA, DH. EUM. AYŞ, 5/70. 20 Nisan 1919.
71 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 39/17. 9 Haziran 1918.
72 BOA, DH. EUM. AYŞ. 7/102. 10 Mayıs 1919.
73 Sağlam, “agm., s. 66, 80.
74 Sağlam, agm., s. 64.

114
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

Rum çeteler, dindaşlarının yardım çağrısı üzerine Havza, Gümüşhacıköy ve


Merzifon’a kadar gitmişlerdir75.
Bafra kazası dâhilinde Rum eşkıyası tarafından on sekiz Müslüman köyü
yakılmıştır. Köyleri yakılan halkın perişan olmamaları için devletten yardım ta-
lep edilmiştir76. Çeteciler çatışmalarda kaybettikleri arkadaşlarının intikamını
almak için insanlık dışı işler yapmışlardır. Bafra’nın Gelemakri (?) köyüne bas-
kın düzenleyen Deli Andon’un arkadaşlarından birinin katledilmesi üzerine in-
tikam almak için maktul ile beş Müslüman hanımı ve birkaç çocuğu aynı odaya
kapatmış, kendisi de karşılarına geçerek aklını kaybedinceye kadar içip sarhoş
olduktan sonra çocuklarla kadınları yakmıştır77. Bafra ve civarında Rum çetele-
rinin baskın yaptıkları köyler işledikleri suçlar şunlardı78.

Tablo 6:Rum Çetelerinin Eylemleri


Köyün Adı Çete Adı İşlenen Suç Kurulduğu Tarih
İlyalı Mevkii Piç Vasil Öldürme ve hay- 1332/1916
van telefi
Üçpınar Piço Öldürme 1332/1916
Kıran Köyü Soraklı Asaverşe Yakma 1332/1916
Lengerli Andon ve adam- Öldürme 1332/1916
ları
Çağırlar Andon ve adam- Öldürme 1333/1917
ları
Aygerze Nebiyan Rum çe- Yakma 1333/1917
teleri
Lengerli Kobrak Öldürme 133/1917
Enbiya Dağı Piç Vasil Öldürme 1333/1917
Nohudluk ve Gazi Muhtelif Rum çe- Öldürme 1333/1917
Baba teleri
Kırankaracabörk Sorakya İstavri , Yakma 1333/1917
Biço ve arkadaş-
ları

75 BOA, DH. ŞFR, 570/108. 7 Kasım 1917.


76 BOA, DH. ŞFR, 639/123. 1 Ağustos 1919.
77 BOA, DH. EUM. KLH, 3/39.
78 Gedikli, age., s. 268-293.

115
NEVZAT SAĞLAM

Sarıköy Endelik çetesi Öldürme ve 1333/1917


Yakma
Elifli Andon çetesi Yakma 1333/1917
Ayazma Aliko çetesi Yakma 1333/1917
Lölekler Aliko çetesi Öldürme 1333/1917
Tekkesarmaşık Piç Vasil Öldürme 1333/1917
Kasnakçımermer Kara İlya Yakma 1333/1917
Atmaca, Alacık ve Kara İlya Öldürme 1333/1917
Gelinyarlı
Oruçkoğası Muhtelif Yakma 1333/1917
Çandır Kara Sava Öldürme 1334/1918
Hacılar Kürtler Endik Öldürme ve gasp 1335/1919
Karaköy/Çandır Domi oğlu Anas- Öldürme ve yara- 1335/1919
taş lama
Madar (Hasırlı) Muhtelif Yaralama 1335/1919
Enbiyalı Eğribelli Anastaş Gasp 1335/1919
Aktekke Vasil oğlu Yuvan Öldürme 1335/1919
Kavaklıca Bafralı çetesi Gasp ve Öldürme 1335/1919
Kabalı Totos oğlu Gasp 1335/1919
Kersteci Muhtelif Öldürme 1334/1918
Ağlar Muhtelif Gasp ve Yağma 1334/1918
Yiğitalan Muhtelif Gasp ve Yağma 1334/1918
Girne Muhtelif Gasp ve Yağma 1334/1918
Gazgan Deresi Muhtelif Gasp 1335/1919
Köseli İstavri ve İsdil çe- Öldürme ve gasp 1335/1919
teleri
Köralan ve Elmalı Muhtelif Gasp 1335/1919
Dağı arası
Kelikler Anastaş, Lor Di- Gasp ve öldürme 1335/1919
mit ve Çari Aşil
Görgereller Dağı Sokrat ve Sozari Gasp ve yol kesme 1335/1919
eteği oğullar
İnegazi Aliko Gasp 1335/1919
Andavallıoğlu Çift- İstavri, Kocabıyık Gasp 1335/1919
liği Borsa

116
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

Cinler (Cirikler) İstavri Gasp 1335/1919


Hıristo İstavri Öldürme 1335/1919
Kuyumcu Muhtelif Yaralama ve öl- 1335/1919
dürme
Heris Muhtelif Yaralama 1335/1919
Bedeş Muhtelif Yaralama 1335/1919
Ağıllar Muhtelif Gasp 1335/1919
Karaköprü Biço Gasp 1335/1919
Düzköy Kali Öldürme 1335/1919
Gelemağrı Aliko Gasp ve yaralama 1335/1919
Elmacık Aliko Gasp 1335/1919
Sarıköy Çolak İlya ve To- Gasp 1335/1919
pal eşkıya
Umurcuk Kör Dimit ve Gasp 1335/1919
Anastaş
Dereköy-Çakırlar Kör Lefter ve Hayvanları telef 1335/1919
arası Anastaş
Kapıkaya Uzunatlar Kara İlya ve Ka- Öldürme, gasp, 1335/1919
mevkii paklıoğlu Yuanni yaralama ve ırza
geçme
Yün Dağı Kara İlya ve Ka- Öldürme ve yol 1335/1919
paklıoğlu Yuanni kesme

Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere jandarma ve yetkililerin tespit-


lerine göre, 1914-1920 arasında çeteler öldürme, yaralama, köy yakma, hırsız-
lık, gasp, döverek ve yakarak cana kıyma, adam kaçırma, ırza geçme, yol kesme,
posta arabalarına saldırı, eşkıyaya yataklık ve yardım gibi eylemler gerçekleş-
tirmişlerdir79. Bu eylemlere ilişkin arşivlerde binlerce belge bulunmaktadır.
Nebiyan Dağlarını mesken edinen Rum çetelerin 1920 senesine kadar
Bafra civarında resmi rakamlara göre 500’ü aşkın Müslüman katletmişlerdir.
Sayıları ve kimlikleri tespit edilemeyenler de dâhil edildiğinde bu sayı 600’ü aş-
maktadır80. Rum çetecilerinin vahşetinin bu kadarla sınırlı olmadığı, bu sayının

79 BOA, DH. EUM. 3.Şb. 23/7. 30 Temmuz 1917. Yusuf Gedikli, Pontus Meselesi, İz Yayıncılık, İstan-
bul 2009, s. 250-268.
80 Gedikli, age., s. 242.

117
NEVZAT SAĞLAM

kayıt edilen ve edilemeyenlerle 2.000’i aşkın olduğu belirtilmektedir81. Rum çe-


telerinin bölgeyi tanımaları ve tanıyan yandaşlarının onlara casusluk, yardım
ve yataklık etmesi daha planlı ve büyük kayıplarla sonuçlanan eylemler gerçek-
leştirmelerine imkân sağlamıştır. Sarp dağları mesken edinmeleri ve seyyar
halde dolaşmaları da yakalanmalarını zorlaştırmıştır82.
Bafra Kaymakamına Suikast
Rumların cinayetlerini Bafra Kaymakamı Zühdü Bey’i katledecek kadar
ileri götürdükleri görülmektedir. Bir tahkikat için Bafra’ya bağlı Alaçam’a giden
Zühdü Bey, Eytam Müdürü Kadri Bey ve eşraftan Hafız Ömer Efendi ve Arabacı
Andon pusuya düşürülerek katledilmiştir. Faillerin bulunması için geniş çaplı
arama başlatılmıştır83. Canik sancağından Zühdü Bey ve beraberindekilerin
Alaçamlı Hacı Osman ile adamları tarafından katledildiği hükûmete bildirilmiş-
tir84. Katledenler arasında Rum asıllı kişiler de bulunmaktadır85. Rum Papas Mi-
hail, Bafra Kaymakamı ve üç arkadaşını öldürmekten suçlu bulunarak 27 Ekim
1917 tarihinde 15 sene hapse mahkûm edilmiş ve Çorum hapishanesine konul-
muştur. Arkadaşlarından Alaçamlı Vasil oğlu Anastaş’a 15 sene, oğlu Serrac Mi-
hail’e 10, aynı meseleden dolayı Alaçamlı Hacı Osman’a 15 ve oğlu Mustafa’ya
da 10 sene ceza verilerek mahkûm edilmişlerdir. Çorum Mutasarrıflığından
Rum tutukluların genel aftan yararlanarak tahliye edilip edilmeyecekleri sorul-
muştur. Bunun üzerine cinayetin ne sebeple işlendiğinin bilinmesi gerektiği be-
lirtilerek Emniyet Genel Müdürlüğü’nden dosyası istenmiştir86. Yapılan tahki-
katlarda esas katilin Osman Bey olmadığı, eşkıyalığı meslek edinmiş olan asker
kaçakları olan Alaçam’da Rum mahallesinden Kabasakal oğullarından şakî Si-
mon ve arkadaşları olduğu sabit olmuştur87. Bunların Kaymakam Zühdü Bey’e
eşkıyalıkları sebebiyle evlerini yaktırdığı ve aile fertleri sorgulattığı için düş-
manlık besledikleri belirtilmiştir. Alaçamlı Hacı Osman Efendi’nin böyle bir ci-
nayette parmağı olmadığı, üstelik suikastta öldürülen Hafız Ömer Efendi’nin de
kardeşi olduğu, fakat birtakım yalanlarla cinayete ortak edildiği bildirilmiştir88.

81 Hasan Cicioğlu, “Samsun Bafra (Nebiyan Bölgesinde) Rumların Pontus Faaliyetleri (1918-
1922)”, İlkadımdan Cumhuriyet’e Milli Mücadele ed. Osman Köse, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2008,
s. 158.
82 Sağlam, agm., s. 65.
83 BOA, DH. ŞFR, 494/62. 22 Ekim 1915; BOA, DH. EUM.2.Şb. 13/39.
84 BOA, DH. ŞFR, 494/84; DH. ŞFR, 494/101; DH. ŞFR, 494/106. 4 Kasım 1915.
85 BOA, DH. EUM.3.Şb. 27/50.
86 BOA, DH. EUM. 3. Şb. 27/50. 15 Nisan 1919.
87 BOA, DH. EUM. AYŞ. 65/13. 27 Nisan 1919.
88 Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye İdâre-i Umumiye ( DH. İ. UM), 19/1.

118
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

ÇETELERLE MÜCADELELER
Dâhiliye Nezaretinden yetkililere gönderilen yazıda Yunanlılık davası için
çalışanların takip edilmesi ve her biri hakkında dosya düzenlenmesi, elde edilen
bilgilerin bildirilmesi istenmiştir89. Bafra Müftüsü Ahmet Galip ve arkadaşları-
nın Sadâret’e çektikleri telgrafta Rum çetelerinin gerçekleştirdikleri zulüm ve
eşkıyalıklar dile getirilmektedir. Bunlarla mücadele için kazada bulundurulan
taburun ise bir başarı ortaya koyamamasının hayret verici olduğuna dikkat çe-
kilmektedir90. Havza’ya bağlı köylerden gasp ettikleri zahireyi Bafra tarafına ge-
tirecekleri haber alınan çetelere karşı jandarma ve eli silah tutan halktan bir
müfreze oluşturulmuş ve yola pusu kurulmuştur. Eşkıya ile girişilen çatışmada
üçü katledilmiştir. İki beygir ve bir merkep ele geçirilmiştir. Halktan bir kişi şe-
hit, bir kişi de yaralanmıştır. Eşkıya takip edilmişse de arazi yapısının sarp ve
ormanlık olmasından yararlanarak kaçmışlardır91. Bafra'nın Karapınar ve Or-
monos köylerini de basan eşkıya ile çıkan çatışmada bir kısmı ölü, bir kısmı diri
ele geçirilmiştir92.
Eylemleri özellikle gece gerçekleştiren çeteler, baskına karşı tedbirli ve
hazırlıklı olmayan köylere büyük zayiatlar verdirmişlerdir. Ancak baskına karşı
her an tedbirli olan köyler eşkıyayı daha az zararla bertaraf etmişlerdir. Şüphe-
siz eşkıyanın kalabalık olması ve silah üstünlüğüne sahip olması halinde felake-
tin boyutları daha da artmıştır. Galebe köyüne gece baskın yapan Rum çeteciler
ile köylüler arasında çatışma çıkmış, bir kişi şehit olurken bir kişi de yaralan-
mıştır. Eşkıyadan da üçü katledilmiştir. Ancak kaçarken iki manda ile dört bey-
giri beraberlerinde götürmüşlerdir93. Köylüler karşılık vermemiş olsalardı çe-
teciler muhtemelen köyün tamamını ya kurşuna dizecek veya yakacaklardı. Zira
hiçbir mukavemetle karşılaşmadıklarında bunları yapmaktan geri durmamış-
lardır. Özellikle tarlasında, bahçesinde çalışanlar veya bir iş için komşu köylere
gidenler çeteciler için kolay hedef olmuşlardır. Zira böyle nicelerinin yollarını
keserek canlarına kıymış ve mallarını gasp etmişlerdir. Bafra’da bir köye git-
mekte olan altı erkek ile kadının önünü kesen yirmi kadar Rum eşkıyası, üç er-
keği katletmiş, zahirelerini gasp ettikleri beygir ve merkebe yükleyerek kaçmış-

89 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Emniyet-i Umu-
miye Muhaberat ve Tensikât Müdüriyeti DH. EUM. MTK, 76/9. 19 Nisan 1914.
90 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 41/43. 27 Temmuz 1918.
91 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 39/17. 9 Haziran 1918.
92 BOA, DH. ŞFR, 569/75. 27 Ekim 1917; BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-7.
93 BOA, DH. EUM. 3. Şb. 25/71. 11 Haziran 1918.

119
NEVZAT SAĞLAM

lardır. Takip edildiklerini anlayınca hayvanları bırakıp kaçmışlardır. Sarpun kö-


yünde gizlendikleri haber alınan eşkıyanın etrafı sarılmış ve üç saat süren ça-
tışmada ikisi katledilmiştir94.
Bafra ve civarında siyasi çetelerin eşkıyalıklarının önüne geçmek üzere
takibat başlatılmış, kimi canlı kimi ölü olarak ele geçirilmiştir95. Bafra’nın Mua-
meleli köyü yakınına gelen on kadar Rum eşkıyası ile jandarma ve köy halkın-
dan silahlı kişiler çatışmaya girmişlerdir. Eşkıyadan biri katledilmiş, ikisi yara-
lanmıştır. Diğerlerinin yakalanması için de takibat başlatılmıştır96.
Bafra kazası eşrafı tarafından Meclis-i Mebusan’a çekilen telgrafta asırlar-
dan beri devletin kendilerine sağladığı emniyet ve huzur içinde özgürce yaşa-
yan Rumların, hainlik ederek çetecilik yapmaya kalkıştıkları bildirilmiştir. Ka-
zanın her tarafında işledikleri çeşitli facialar artık tahammül edilemez hale gel-
miştir. Köyleri basarak yağmalarda bulunan, namusları kirleten eşkıyaya karşı,
hükûmetten can, mal, ırz ve namuslarının muhafazası için tedbir almasını iste-
mişlerdir. Eşkıyanın kökünün kazınması için çok büyük bir güç gerekmekte ise
de yerli bakayadan ve eli silah tutanlardan oluşturulacak kuvvetin kazanın asa-
yiş ve emniyetinde görevlendirilmesi teklif edilmiştir97.
Devletin seferberlik çağrısına uymayan ve kaçan Rumlar, dağlara çıkarak
eşkıyalığa başlamışlardır. Bunlar cephe gerisinde kalan masum halk üzerinde
terör eylemleri gerçekleştirmişlerdir. Bafra’da bu nevi eşkıyalık ve soygun olay-
larına karışan çok sayıda guruplar türemiştir. Bunlarla kolluk kuvvetleri ara-
sında çatışmalar meydana gelmiştir. Bafra yakınlarında asker firarisi Rumlarla
yaşanan çatışmada beşi ölü, dokuzu canlı ele geçirilmiştir. Başka bir çatışmada
ise biri Ermeni olmak üzere yedisi ölü yedisi de diri ele geçirilmiştir98.
Siyasi amaçlarla başlattıkları ve her fırsatta şiddetini arttırarak devam et-
tirdikleri terör eylemlerinin sorumluluğunu hükûmete ve güvenlik güçlerine
yüklemeye kalkışmışlardır. Bafra’nın Engiz köyü civarında Balık Gölü’nde 14-
15 Mart 1918 Cuma gecesi elim cinayette dokuz kişiyi katletmiş, üç kişiyi de
yaralamışlardır. Eşkıya reisi Andon tarafından bırakılan mektupta, Samsun ve
Bafra’daki komutanların kendilerini suç işlemeye mecbur bıraktıklarını belirt-
mektedir. Bundan sonra Bafra ile Samsun arasında ne adam ne telefon direği
bırakmayacakları tehdidinde bulunmaktadır. Kendileriyle başa çıkılamayacak

94 BOA, DH. EUM. 3. Şb. 25/72. 17 Haziran 1918.


95 BOA, DH. EUM. 3. Şb. 17/54. 27 Aralık 1916.
96 BOA, DH. EUM. 3. Şb. 25/60. 6 Haziran 1918.
97 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 25/36. 22 Ekim 1917.
98 BOA, DH. EUM. 2. Şb. 19/19. 21 Mart 1916.

120
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

kadar güçlü olduklarını, bunu göze alarak işlerine bakmalarını dile getirmekte-
dir99.
Rum çeteleri zulüm ve kötülükte çocuk kadın ayırımı yapmasalar da
Türkler aynı şekilde karşılık vermemişlerdir. Bafra civarında Kızılırmak yakı-
nında toplanmış olan 10 bin kadar Rum çocuk ve kadının güvenlik gerekçesiyle
emin bir yere nakledilmeleri talebinde bulunan Yunan ve İngiliz yetkililere Türk
makamları tarafından emniyetleri konusunda telaşa yer olmadığı bildirilmiş-
tir100.
Öte yandan Rumların, Ruslardan her türlü destek aldıkları, özellikle de
silah ve cephane yardımı aldıkları bilinmektedir. Rum çete elebaşlarından
Ebeşli Vasil, Deli Andon, Filyenin (?) Sava, Atakanlı Kara İlya, Donuz (Domuz)
Ağılı’ndan Kara Veli, Heci Sava ve Kerteme’den Baba Yani’nin Teofidos, bera-
berlerinde iki yüzü aşkın adamla birlikte içi silah dolu Rus torpidosuyla Trab-
zon’dan Engiz civarına gelmişlerdir. Daha önce alınan istihbarat üzerine asker
ve jandarma tarafından burada kuşatılmışlar, çıkan çatışma üç gün üç gece de-
vam etmiştir. Çeteciler karaya çıkardıkları 380 adet tüfek, her tüfek için orta-
lama 200 fişek ve 380 adet bombayı vermemek için canları pahasına savaşmış-
lardır. Çatışmada birkaç askerle birkaç jandarma şehit düşmüştür. Rumların ha-
reketini, Divân-ı Harb-i Örfîde mümeyyizlik yapan Fendicak köylü Yorgi haber
vermiştir. İntikam almak için Yorgi’nin köyüne giden çeteciler annesine: “Oğlun
Yorgi “alçak” Türklere ve hükûmete bizi ihbar ettiği için seni idam ediyoruz”
diyerek, oğlunun intikamını yaşlı kadını katlederek almışlardır101.
RUMLARIN SÜRGÜN EDİLMELERİ
Rumlar, Rusların 1916’da Trabzon’u işgalinden sonra onları kurtarıcı ola-
rak görüyor ve işgalin bütün Karadeniz Bölgesi’ni kapsamasını istiyorlardı. Ni-
tekim Ruslar da deniz ile kara yolunun kesiştiği noktada bulunan Samsun’u ele
geçirmek için büyük bir çaba içinde olup, şehri birkaç defa bombardıman etmiş-
lerdi102. Bu yüzden hükûmet tarafından Ruslarla işbirliği içinde bulunan, firari-
leri saklayan, casusluk ve çete faaliyetlerinde bulunan Rumların, sahilden iç böl-
gelere sevkleri kararlaştırılmıştır. Bu kararın alınmasında Yunanlıların İnebolu
Limanı’nı bombalamalarının etkisi de olmuştur. Yunan çıkarması ihtimaline

99 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 55/27.


100 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 30-18-1-1 / KARAR-
LAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928), 4/37-14. 23 Aralık 1921.
101 BOA, DH. EUM. KLH, 3/39. 17 Ağustos 1916.
102 Osman Köse, “Rusların Samsun’u Bombardımanı”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Dergisi, C 12/S. 1, 2014, s. 60.

121
NEVZAT SAĞLAM

karşı Karadeniz sahili savaş bölgesi ilan edilmiştir. Bu sebeple eli silah tutan
Rumlar için bölgeden uzaklaştırılmasına kararı verilmiştir. Tamamen askeri ge-
rekçelerle alınan bu karar üzerine Samsun, Bafra ve Alaçam’da yaşı 15 ile 50
arasındaki erkekler sürgün için toplanmış103 ve Mayıs 1916’dan itibaren Kara-
deniz sahilinde yaşayan Rumların sevkine başlanmıştır104. Önce Samsun ve Gi-
resun dolaylarındaki Rumlar, arkasından Bafra, Çarşamba ve Ünye’de yaşayan-
lar kafileler halinde ve müfrezeler nezaretinde Sivas, Tokat, Kastamonu, Çorum,
Yozgat, Çankırı ve Ankara’ya sevk edilmişlerdir105. Sevk edildikleri yerlerde
yeni problemlere sebep olmamaları için dağınık halde yerleştirilmeleri isten-
miştir106. Böylece Canik sancağındaki 98 bin Rum’un 62 bini göç ettirilmiştir. Bu
sayının içinde Bafra, Çarşamba ve Ünye’den sevk edilenlerin 30 bin kişi olduğu
kabul edilmektedir107. Bafra’dan sevkine başlanan 22 bin kişiden beş bininin
Çankırı’ya beş bin kişinin de Ankara yerleştirilmesi uygun görülmüştür108. Ha-
len silahaltında olan veya silahaltında iken ölenlerin aileleri sevk işleminden is-
tisna tutulmuşlardır. Haklarında sevk kararı verilen Rumlara hazırlanmaları
için on gün süre tanınmış, menkul mallarını götürmelerine izin verilmiştir. Be-
raberlerinde götüremedikleri taşınmaz mallarını ise emanete bırakabilecekleri
gibi satabilecekleri de bildirilmiştir109.
Sevk sırasında taşkınlık yapmamaları ve emirlere uymaları konusunda
uyarılmışlardır. Sevk kanununa itaat edenlerin taltif edilecekleri, aksine hare-
ket edenlerin ise cezalandırılacakları bildirilmiştir. Müslüman halka da sevk iş-
leminin kanuni bir zorunluluk olduğu ilan edilmiştir. Rumların ırzlarının, na-
muslarının, mallarının ve canlarının hükûmetin korumasında olduğu, saldırı ve
tecavüze kalkışanların cezalandırılacakları duyurulmuştur. Jandarma nezareti
ve sorumluluğunda 500 kişilik kafileler halinde sevkleri kararlaştırılmıştır. Yol-
larda bir saldırı ihtimaline karşı güvenlik önlemleri ve asker sayısının arttırıl-

103 Yerasimos, “agm., s. 66.


104 Ahmet Efiloğlu, Osmanlı Rumları Göç ve Tehcir 1912-1918, Bayrak Yayımcılık, İstanbul 2011, s.
290-291.
105 BOA, DH. ŞFR, 542/116; DH. ŞFR, 70/182; DH. ŞFR, 544/70; BOA, DH. ŞFR, 82/839; DH. ŞFR,

83/123; Efiloğlu, age., 293, 310; Cenk Demir, “Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele Yıllarında
Sinop Rumları: Tehcir ve Mübadele,” Tarih İncelemeleri Dergisi 34/2, 2019, 450.
106 BOA, DH. ŞFR, 76/243. 22 Mayıs 1917.
107 Efiloğlu, age., s. 296; Hadiye Yılmaz, Dünden Bugüne Pontus Macerası, Dergâh Yayınları, İstan-

bul 2016, s. 80.


108 BOA, DH. ŞFR, 83/123; DH. ŞFR, 83/124.
109 BOA, DH. ŞFR, 574/118.

122
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

ması istenmiştir. Hasta, sakat, hamile olanlar Samsun’daki metropolitin yardı-


mıyla buradaki evlere ve uygun yerlere yerleştirilmişlerdir110. Geride bıraktık-
ları malları ve eşyaları defterlere kaydedilerek muhafaza altına alınmıştır. Böy-
lece her türlü saldırıdan korunması amaçlanmıştır. İsterlerse eşkıyadan olma-
mak şartıyla güvendikleri bir şahsı vekil tayin etmelerine imkân sağlanmıştır.
Bafra Kaymakamı Hakkı ve Canik Jandarma Kumandan Vekili Ziver Bey sevk
(tehcir) işlemlerinin yürütülmesinden sorumlu ve emirlere aykırı hareketlere
engel olma konusunda önlem almakla yetkili ve yükümlü kılınmışlardır111. Sila-
haltındaki Rumların aileleri sevkten muaf tutulmakla birlikte, hükûmetin gös-
tereceği yerde oturmaları kararlaştırılmıştır112. Hükûmetin aldığı sevk kararı
iyi incelendiğinde, bir topluma düşmanlıktan değil, problemi ortadan kaldır-
maya yönelik bir adım olduğu anlaşılacaktır. Bu sebeple sevke tabi tutulacakla-
rın şüpheli köy ve kasabalarda yaşayanlara uygulanmasına öncelik verilmiştir.
Sevk esnasında emniyetleri ve güvenliklerinin temin edilmesi, yiyecek ihtiyaç-
larının devlet tarafından karşılanması kararlaştırılmıştır113. Bu çerçevede bir
kısmı sevk işlemlerinde kullanılmak üzere 500 bin kuruş gönderilmiştir114. Ay-
rıca ihtiyaca istinaden farklı tarihlerde de para gönderilmiştir. Bafra ve Gire-
sun’dan Bolu’ya sevk edilenlerin masraflarına karşılık 50 bin kuruş gönderil-
miştir115. Fakat savaş döneminin olağanüstü şartları içinde devletin ekonomik
sıkıntı içinde bulunması sebebiyle ihtiyaçların karşılanmasında aksaklıklar ya-
şanmıştır116. Sevke katılmayıp firar edenler ise Rum çetelerine katılmışlardır.
Köylerde yapılan takibatta tehcire tabi köylerden 132 kişinin eşkıyaya katıldığı
tespit edilmiştir. Sevke tabi olanlardan çoğu kadın olmak üzere 430 kişi belir-
lenmiş, 24’ü Çankırı diğerleri Bafra Samsun yoluyla sevk yerlerine gönderilmiş-
lerdir117. Zorunlu sevk kapsamında Canik sancağından 62.000 kişi gönderilmiş-
tir118. Sevke tabi tutulan Rumlar da gittikleri köylerde Müslümanların evlerine

110 BOA, DH. ŞFR, 574/118. 31 Aralık 1917.


111 BOA, DH. ŞFR, 571/85.
112 BOA, DH. ŞFR, 572/78.
113 BOA, DH. ŞFR, 555/67. 6 Haziran 1917; Duman, age., s. 147-148.
114 BOA, DH. ŞFR, 574/85. 25 Aralık 1917.
115 BCA 272-0-0-74/MUHASEBE, LEVAZIM, MÜBAYAAT, 66/27-2. 19 Mayıs 1918; 272-0-0-

74/MUHASEBE, LEVAZIM, MÜBAYAAT, 66/25-3.


116 BOA, DH. ŞFR, 567/21.
117 BOA, DH. ŞFR, 578/82. 24 Şubat 1918.
118 Mustafa Özdemir, “I. Dünya Savaşı Sırasında Osmanlı Devleti Tarafından Gerçekleştirilen Rum

Tehciri”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C VI/S. 14, s. 33. (27-40)

123
NEVZAT SAĞLAM

yerleştirilmişlerdir. Mesela, Ankara’nın Kalecik köyüne gönderilen yirmi yedi


kişilik Bafralı Rum buradaki Müslüman hanelerinde iskân edilmişlerdir119.
Öte yandan Rum çetelerinin eşkıyalıklarını arttırarak devam ettirmeleri
ve saldırılarının önü alınamaz hale gelmesi yetkilileri yeni çareler bulmak zo-
runda bırakmıştır. Çete elemanlarının ailelerinin Halep’e sürgün edilmeleri
gündeme gelmiştir120. Bu çerçevede çetecilerin köyleriyle bağlantılarını kes-
mek, casusluk faaliyetlerine engel olmak üzere 3. Ordu Kumandanı Vehip Paşa
tarafından 28 Ekim 1917 tarihinde eşkıyayı koruyan ve destek olan istisnasız
bütün Bafra kazası Rumlarının sevk edilmeleri emredilmiştir. Böylece sürgün
kararı kadınlar ve çocuklar dâhil bütün Rumları kapsayacak şekilde yeniden dü-
zenlenmiştir121. Bu çerçevede suçluların Divan-ı Harbe verilerek cezalandırıl-
maları kararlaştırılmıştır. Ayrıca askerle çatışmaya giren ve silahlarıyla yakala-
nanların olay yerinde kurşuna dizilmeleri teklif edilmiş ise de yanlış anlaşılma-
lara meydan vermemek için bu teklifin düzeltilmesi istenmiştir122. Bilahare se-
ferberliğe katılmayıp cinayet işlemek ve eşkıyalık yapmak suretiyle emniyet ve
asayişi ihlal edenlerin aile fertleriyle, eşkıyaya yardım ve yataklık ettikleri tes-
pit edilenlerin sahilden daha içerideki bölgelere sevk edilmeleri gündeme gel-
miştir123. Çünkü Rum çeteler, casusları vasıtasıyla askeri bilgiler alıyorlardı. Bu
da eylemlerini kolaylaştırıyordu. Nitekim bir çatışmada öldürülen çete mensu-
bunun cebinden çıkan defter bunu teyit etmektedir. Bu defterde daima bizimle
muharebe edenin ismi: Canik Genel kumandanı Bandırmalı Ahmet Bey, İncirli
köylü Yüzbaşı Şevket Bey, mevcut asker sayısı: 2.000. Bunun dışında Kafkas
cephesi hudut boyunda bulunan asker sayıları, Havza’daki silahlı-silahsız asker
sayısı gibi askeri açıdan kritik bilgiler bulunmaktaydı124.
Bu düzenlemeye göre, Bafra ve Samsun sahilinden başlayarak Karacavi-
ran’dan Vezirköprü’ye, buradan Boyabat’a giden yolun Kızılırmak’la kesiştiği
yere kadar olan hat üzerindeki Rum köylerinin sevke tabi oldukları bildirilmiş-
tir125. Bu emre karşılık, Kovanlık köyü ve civarındaki Rumlar çocuk, kadın, er-
kek tamamı dağlara çıkarak çetelere katılmışlardır126. Diğer Rum köyleri ve ma-
halleleri de daha güçlü ve geniş kapsamlı çete oluşturmak üzere çete reislerinin

119 BOA, Dâhiliye Umur-i Vilayât ve Mahalliye Müdürlüğü (DH. UMVM), 159/33. 26 Mart 1919.
120 BOA, DH. ŞFR, 569/75. 27 Ekim 1917; BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-7.
121 Yerasimos, agm., s. 68.
122 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 28/57-2. 15 Kasım 1917.
123 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 28/57-6. 15 Kasım 1917.
124 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 32/63-6. 9 Mart 1918.
125 BOA, DH. ŞFR, 570/11. 31 Ekim 1817.
126 BOA, DH. ŞFR, 571/85.

124
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

emrine girmişlerdir. Daha büyük eylemlere girişecekleri beklendiğinden ge-


rekli önlemlerin arttırılması istenmiştir127.
Hükûmetin aldığı sürgün kararı Rum çetecilerini hiç memnun etmemiştir.
Karara büyük tepki göstermiş, yetkililere tehditler mektupları göndermişlerdir.
Bafra’nın Köse köyü muhtarlığına, Kurugökçeli çete başı Andon tarafından gön-
derilen mektupta, Rumların fenalıkta bulunmaları sizin elinizde, şayet Rumlar
sürgün edilirlerse rastladıkları yerlerde Müslümanları öldüreceklerini bildir-
mekte ve önceden uyarıda bulunmaktadır. Muhtar ise Andon’a kendilerine
yirmi dört saat süre verildiğini ve sürgün edileceklerini bildirmiştir128. Arala-
rında Ermenilerin de bulunduğu Rum çete reisleri, Bafra kaymakamına da bir
tehdit mektubu göndermişlerdir. Bütün Rum çeteleri adına çete başı Andon Ka-
rabey, Vehip Paşa’nın Bafra’daki bütün Rumların sürgün edileceklerine dair du-
yurusu üzerine civardaki çetelerin iki bin kişilik bir kuvvet olarak Nebiyan’da
toplandıklarını ve hareket için emrini beklediklerini belirtmiştir. Sevk sırasında
ailelerinin rezillik ve zorluk çektiklerini, Türkiye’nin harap olmaması için çok
büyük gayret gösterdiğini iddia etmektedir. Sürgün sebebiyle ailelerinin kay-
bolduğunu ve buna dayanacak yürekleri olmadığını söylemiştir. Bu sebeple sür-
gün işinden vazgeçilmediği takdirde bunun çok kötü sonuçlar doğuracağı teh-
didinde bulunmuştur. Sürgün işinden vazgeçilirse kendilerinden hiçbir kötülük
gelmeyeceğini, saldırıya kalkışmamaları hususunda bütün çetelere emir vere-
ceğine dair söz vermektedir. Aksi halde kanının son damlasına kadar ayrım yap-
madan her türlü kötülüğü yapacaklarını, bu zamana kadar çete bahanesiyle
Rumların telef edildiklerini iddia etmektedir. Kendilerine yedi-sekiz ay yetecek
erzaklar ve cephanelerini hazırladıklarını bildirerek cevap beklediğini de be-
lirtmiştir129. Rumların Ermeniler tarafından da desteklendiklerini gösteren bu
mektup, Rum çetelerinin kendilerini devletle pazarlık yapacak kadar güçlü gör-
düklerini göstermektedir. Müslüman köyleri basarak masum halkı katlettikle-
rini ve niçin dağlara çıktıklarını unutan çeteler, kendilerine yataklık yapan aile-
lerinin ve dindaşların Osmanlı topraklarında başka bölgeye sevk edilmelerini
kabullenememişlerdir.
Rumlar 1918 yılı sonlarına doğru köylerine dönmeye başlamışlardır.
Sevk kararı sonrası azalan çete faaliyetleri, savaş sonrasında imzalanan müta-
rekeden sonra tekrar artma eğilimi göstermiştir130. Rumların sevk edilmelerin-

127 BOA, DH. ŞFR, 571/85.


128 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 29/22-2-4. 27 Aralık 1917.
129 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 29/22-6.
130 BOA, DH. ŞFR, 548/1; DH. ŞFR, 544/70; Hadiye Yılmaz, Dünden Bugüne Pontus Macerası,

Dergâh Yayınları, İstanbul 2016, s. 82.

125
NEVZAT SAĞLAM

den sonra onların evlerine zarurete binaen geçici olarak 390 hane Rumeli göç-
meni yerleştirilmişti. Sahiplerinin dönmesi üzerine evlerin boşaltılması sıra-
sında bazı problemler yaşanmıştır. Rum aileler birleştirilerek iskân edilmek is-
tenmiş, fakat sahipleri evlerinin teslimini istemiş, buna razı olmamışlardır. Bir
taraftan evlerin sahiplerine verilmesi zorunlu iken diğer taraftan göçmenlerin
açıkta kalmaları söz konusu olmuştur. Yeni ev inşası zaman alacağı için göçmen-
lerden iki ailenin birleştirilerek bir eve yerleştirilmesi düşünülmüştür. Konuya
İngiliz Komiserliği müdahalede bulunarak Rumlara ait evlerin bir an önce bo-
şaltılarak sahiplerine iadesini bildirmiştir131.
RUSLARIN RUM ÇETELERLE İLİŞKİLERİ
Rusya sıcak denizlere inmeyi siyasi, tarihi ve iktisadi bir zorunluluk ola-
rak görmekteydi. Bunu gerçekleştirmesinin önündeki en büyük engel Osmanlı
Devleti idi. Bundan dolayı Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması gereki-
yordu. Bu sebeple imparatorluk bünyesindeki Rumları, Slavları ve Ermenileri
ayaklandırmak ve onları desteklemek Osmanlı’nın yıkılışını hızlandıracak
önemli bir etken olarak görülüyordu. Bu yüzden Rusya’nın imparatorluk için-
deki Rum ve Ermeni komitacılarını desteklemesini bu açıdan değerlendirmek
daha doğrudur. Bu siyasetin gereği olarak Ruslar, Ermeni meselesinin ortaya
çıkmasıyla birlikte, Ermeni komitacılarının himayesi, askeri eğitim verilmesi ve
silahlandırılmaları gibi konularda gizli-açık yardımlarda bulunmuştur132. Rus
iskelelerinden hareket eden Rum ve Ermeni çetecileri, eşkıyalık yapmak üzere
motorlarla Karadeniz sahillerine çıkarak birçok eylemde bulunmuşlardır133.
Vanlı Artin diğer adı Murat ve Haydar Paşa avenesiyle Samsun’a gelerek
Rumların bölgedeki önde gelenlerini Ayı Tepesi’nde toplayarak: “Rus orduları
peyderpey ilerleyeceğinden buralara geldiklerinde sizlere itibar ve riayet etme-
leri için mutlaka çete teşkilatı kurmalısınız” diyerek yol göstermiştir. Onlar da
bunu kabul ederek namusları üzerine söz vermişler ve üzerinde anlaşma sağla-
dıkları yazılı belgeyi Rus yetkililere iletmişlerdir. Bundan sonra Ruslardan
başta silah ve cephane olmak üzere daima her türlü yardımı görmüşlerdir134.
Rum çete reisleri Trabzon’a giderek Rus yetkililerle görüşmüş ve kendilerine
nasıl hareket edecekleri konusunda talimatlar verilmiştir. Buna göre, Rum

131 BOA, DH. ŞFR, 622/12; DH. ŞFR, 624/38; DH. ŞFR, 606/19; DH: ŞFR, 97/226. 6 Mart 1919.
BOA, BEO, 4550/341227. 11 Ocak 1919.
132 BOA, DH. ŞFR, 570/108. 7 Kasım 1917; George A. Bournoutıan, Ermeni Tarihi, Ermeni Halkının

Tarihine Kısa Bir Bakış, çev. Ender Abadoğlu, Ohannes Kılıçdağı, Aras Yayıncılık, İstanbul 2011, s.
242.
133 BOA, DH. KMS, 49/2-2.
134 BOA, DH. EUM. KLH, 3/39.

126
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

gençleri asker olarak Osmanlı kıtalarına katılmayacaklar, Ruslara destek için


Osmanlı ordusunun gerisinde düzenli kuvvet oluşturacaklar ve Telgraf-telefon
hatlarını kesecekler, cepheden dönerken Osmanlı ordusunu arkadan vuracak-
lardır. Ayrıca Ruslarla işgal ettikleri yerlerde Müslüman halkı birlikte katlede-
cekler ve çetecilik yaptıkları için hükûmet iç bölgelere sevk kararı çıkardığında
silahlı direniş göstereceklerdir135. Rum çete elebaşları aldıkları bu talimatlar
doğrultusunda hareket etmişlerdir.
Bu ittifaktan sonra Rus torpidoları, Rum çetecilerini silahlandırmak için
Bafra sahiline miktarı tespit edilemeyecek kadar çok silah çıkarmışlardır136. Gü-
venlik güçleriyle çatışmalarda yaralı ele geçirilen çete üyelerinin itirafları da bu
durumu teyit etmektedir137. Dolayısıyla Rusya’nın Rum çetelerine önemli mik-
tarda para ve silah yardımında bulunduğu aşikârdır. Pontus gerilla hareketinin
en önemli çete reislerinden biri olan Vasil Usta, Rusların desteği sayesinde
güçlü bir silahlı çete kurmuş ve eşkıyalık eylemlerinde bulunmuştur138. 1916’da
gizlice Trabzon’a giderek burada Rus casus örgütünün başında bulunan Albay
Artatov ile de bir görüşme yapmıştır. Ruslardan aldığı direktif ve 2.000 silahla
çete kurmak üzere Samsun’a dönmüştür139. Rumlar, Ruslardan temin ettikleri
malzemeleri nakilde daha çok deniz yolunu kullanmışlardır. Güvenlik güçlerine
yakalanmadan yandaşlarıyla buluşmak için aralarında belli başlı noktalar ve
haberleşme yöntemleri için belirledikleri tespit etmişlerdir. Bu da torpidoların
bu mevkilere gelmesiyle anlaşılmıştır. Bafra ve civarında buluşma noktası ola-
rak Balıkgöl, Beylik mevkii, Engiz mevkii, Kürtün Irmağı belirlenmiş, diğer ka-
zalar için de belli yerler tayin edilmiştir140. Ayrıca deniz yoluyla getirilen silah
ve mühimmatın teslim ve tesellümü için de aralarında belli yöntemler ve paro-
lalar belirlemişlerdir. Bafra’ya gelecek silah ve cephane vapurları için Balık-
göl’de devamlı gece gündüz balıkçı kılığında bir Hristiyan bulundurulması, teh-
like olmadığını belirtmek bir ağaca uzaktan görülebilecek büyükçe beyaz bir
gömlek asılması, bir yöntem olarak belirlenmiştir. Bu mahallin koruması, Veni-
zelos çetesinin sorumluluğuna verilmiştir141.

135 BOA, DH. EUM. KLH, 3/39.


136 BOA, DH. ŞFR, 540/77; BOA, DH. EUM. KLH, 3/39.
137 BOA, DH. ŞFR, 570/108. 7 Kasım 1917.
138 Yerasimos, agm., s. 38-39.
139 Efiloğlu, age., s. 261-262.
140 BOA, DH. EUM. KLH, 3/39.
141 BOA, DH. EUM. KLH, 3/39.

127
NEVZAT SAĞLAM

Diğer taraftan 1916’da Trabzon’u işgal eden Ruslar, buradaki Rum ve Er-
meni çetelerine şehri yağmalama imkânı tanımışlardır. Göçe zorlanan Türklerin
mallarını yağmalayanlar arasında papazlar da bulunmaktaydı. Müslümanlara
ait cami, mezarlık gibi kutsal yerlerin yanı sıra evleri, dükkânları harabeye çev-
rilirken Rumların ve Ermenilerin kilise ve mekteplerine dokunulmamıştır142.
Bu da çetecilerin Ruslarla işbirliğini ve birlikte hareket ettiklerini açıkça ortaya
koymaktadır. Rus işgali sırasında depoladıkları silahları mütareke sonrasında
Bafra ve civarı da dâhil Karadeniz sahilinde gerçekleştirdikleri eylemlerde kul-
lanmışlardır. Rusların bütün Karadeniz sahilini işgal etmelerini isteyen Rumlar,
boş bir hayalin peşinden koşarken esasen onlara taşeronluk yapmışlardır.
PONTUS MESELESİNİN SONA ERMESİ
23 Nisan 1920 TBMM’nin kurulması ve her geçen gün güçlenmesi saye-
sinde Rum çetecilere karşı daha kapsamlı ve planlı faaliyetler sürdürülmüştür.
Milli müfrezelerin ve Merkez Ordusu’nun kurulmasıyla Rum çetecilere karşı
daha etkin askeri mücadele başlatılmıştır. Askeri tedbirlerin yanı sıra halkın
elindeki silahların toplanması, Rum halkının sahilden iç bölgelere sevk gibi idari
ve yakalananların yargılanması gibi adli tedbirler de alınmıştır143. Çetelere ka-
tılabilecek ve çetecilere yardım ve yataklık yapanların Karadeniz sahilinden iç
bölgelere sevk edilmesi kararlaştırılmıştır. Eli silah tutan 15-50 yaş arasındaki
Rumlar sevke dâhil edilmişlerdir. Samsun’dan 27.995 Sivas, Tokat, Yozgat, Ço-
rum Şebinkarahisar (Karahisar-ı Şarki)’ye gönderilmiştir144. Dağlardaki çete-
lere uyarı ve ikazlarda bulunularak itaate çağırılmışlardır. Bu çağrılara kulak
vermeyenlerin cezalandırılması ve ortadan kaldırılmaları için 1922 Şubat’ında
tenkil harekâtı başlatılmıştır. Bu çerçevede Nebiyan dağına düzenlenen operas-
yonda 517 çeteci ölü, 424’ü ele geçirilmiştir. 719 çete elemanı da teslim olmuş-
tur. Rum eşkıyalarının barındıkları Kocadağ ve Cobu/Cubi vadisine gerçekleş-
tirilen harekâtlarda da 914 çeteci öldürülmüştür. Bu arada ele geçirilemeyenler
yine eylemlerini sürdürmüşlerdir. Fakat askeri faaliyetler sonucunda Pontus ve
çete meselesi son bulmuş, bu süreçte 11.198 Rum çeteci ölü, 10.886’sı da canlı
olarak ele geçirilmiştir145.

142 Güler, age., s. 157-159; Bilgiç, age., s. 61.


143 Nuri Yazıcı, Millî Mücadele’de Canik Sancağı’nda Pontusçu Faaliyetler (1918-1922), Çizgi Kita-
bevi Yayınları, Ankara 2003, s. 121-146; Hadiye Yılmaz, Pontus Macerası, Tarihçi Kitabevi, İstan-
bul 2011, s. 54.
144 Kurt, age., s. 387-389; Yılmaz, Pontus Macerası, s. 57.
145 Ulvi Keser, “Milli Mücadele Döneminde Ayrılıkçı Faaliyetlerde Kilisenin Rolüve Hrisostomos

Hrisantos Girişimlerine Kesitsel Bir Bakış”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, ed. Osman
Köse, Etüt Yayınları, Samsun 2009, s. 367; Hadiye Yılmaz, Arşiv Belgeleri Işığında Pontus Meselesi,
Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2010, s. 173.

128
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

M. Kemal, 17 Ocak 1923 tarihinde gazetecilere: “Pontus ve Samsun hava-


lisinde vaziyetin son zamanlarda neticeye ulaştığını, muvaffak olunduğunu, hiç-
bir vukuatın kalmadığını hatta Rum teşkilatının çürüyüp dağıtıldığını” beyan et-
miştir. Büyük çabalar sonucunda Şubat 1923’te Pontus meselesi tümüyle orta-
dan kaldırılmıştır. Yakalanan Pontusçular mahkemelerde yargılanmışlar ve
suçları sabit olanlar çeşitli cezalara çarptırılmışlardır146.

SONUÇ
Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin kurul-
masıyla sonuçlanan süreçte Türk Milleti çok büyük bedeller ödemiştir. Osmanlı
idaresinde asırlarca özgür olarak yaşamış olan Rumlar, Pontus Devleti kurma
hayaliyle isyana kalkışmışlardır. Canik sancağına bağlı kazalar arasında en yo-
ğun Rum nüfus Bafra’da yaşamaktaydı. Burada müstakil olarak oturdukları yet-
mişe yakın köyleri vardı. Ayrıca civarda barınmalarına imkân veren Nebiyan
Dağı gibi sarp ve ormanlık alanların bulunması bölgede daha etkin eşkıyalık fa-
aliyetlerinde bulunmalarında etkili olmuştur. Bafra ve civarındaki yerleşim yer-
lerinden elemanların katılımıyla oluşturdukları çetelerle Bafra ve civarındaki
köylere baskınlar düzenlemiş, bölgede nüfus üstünlüğünü ele geçirmek için
halkı korkutarak ve sindirerek yurtlarından çıkarmaya çalışmışlardır. Özellikle
Rum köyleri arasında kalan Müslüman köylerini öncelikli hedef olarak seçmiş-
lerdir. Baskınlarda öldürme, yaralama, köyleri yakma, hırsızlık, gasp, adam ka-
çırma, ırza geçme, yol kesme, posta arabalarına saldırı gibi birçok silahlı eylem-
lerde bulunmuşlardır. Değirmene gidenler, tarlasında, bahçesinde çalışanlar ve
yolcular en kolay hedefleri olmuştur. Birinci Dünya Savaşında ilan edilen sefer-
berlik çağrısına uymayan Rumların da dağlara çıkarak çetelere katılmasıyla
daha güçlü hale gelmişlerdir. Bafra’da gerçekleştirdikleri en elim hadiselerden
birisi 824 haneli Çağşur köyünde yaptıkları katliam olmuştur. Yaşlar 5 ile 68
arasında yaklaşık 312 kişi katledilmiştir. Bölgeyi iyi tanıyan Rumlar, gerekti-
ğinde silahlı eylemlerde Ermenilerle de işbirliği yapmışlardır. Bir tahkikat için
Alaçam’a giden Bafra Kaymakamı Zühdü Bey ve yanındaki üç kişinin katledil-
mesinde rol almışlardır.
Öte yandan seferberlik ilanı üzerine eli silah tutanların sefere katılması
ve geride halkın savunmasız kalması da çetecilerin işini kolaylaştırmıştır. Her
ne kadar jandarmaya destek için halktan birtakım şahıslar güvenlik güçlerine
dâhil edilmiş ise de bunların hem askeri eğitimlerinin olmaması hem de ileri

146 Yazıcı, age., s 146-152; Yılmaz, Pontus Macerası, s. 63-65.

129
NEVZAT SAĞLAM

yaşta olmaları sebebiyle çetecilere karşı etkin mücadele edememişlerdir. Ay-


rıca çetecilerin daha modern silahlara sahip olmaları, buna karşılık güvenlik
kuvvetlerinin silah, mühimmat ve cephane ihtiyaçlarının karşılanmasında ya-
şanan sıkıntılar da eşkıya karşısında başarısını olumsuz yönde etkilemiştir. An-
cak Kuvâ-yı Milliye’nin kurulmasıyla çetelere karşı daha etkin mücadele yürü-
tülebilmiştir.
Rum çetecilerinin silahlı eylemleri karşısında hükûmet bazı tedbirler al-
mak zorunda kalmıştır. Bu çerçevede Ruslarla işbirliği içinde bulunan, firarileri
saklayan, casusluk ve çete faaliyetlerinde bulunan Rumların sahilden iç bölge-
lere sevkleri kararlaştırılmıştır. Rusların 1916 senesinde Trabzon’u işgal etme-
leri de bu kararın alınmasını zorunlu kılmıştır. Zira Rumlar hamileri gibi gör-
dükleri Rusların bütün Karadeniz sahilini işgal etmesini istiyorlardı. Çatışma-
larda öldürülen çete üyelerinin ceplerinden çıkan defterlerde, güvenlik güçleri
hakkında ayrıntılı bilgiler bulunması da casusluk ve muhbirlik yaptıklarını teyit
etmektedir. Rum çete reisleri bu karara şiddetle karşı çıkarak yetkililere sevk
işlemini durdurmaları yönünde tehdit mektupları göndermişlerdir. Zorunlu
sevk ve iskâna tabi tutulan Rumlar, asayiş ve emniyet gözetilerek farklı bölge-
lere yerleştirilmiş ve masrafları hükûmet tarafından karşılanmıştır. Ancak eko-
nomik sıkıntılar sebebiyle bazı olumsuzluklar da yaşanmıştır. 1918 senesinden
itibaren dönmeye başlamışlardır. Zorunlu sevke tabi tutulan Rumlardan evle-
rine muhacir yerleştirilenler boşaltılarak sahiplerine teslim edilmiştir.
Vanlı Artin Samsun’a gelerek Rumların bölgede önde gelenlerini Ayı Te-
pesi’nde toplamış ve Ruslar nazarında değer ve itibar kazanmaları için mutlaka
çete kurmaları gerektiğini söylemiştir. Bunun üzerine çete kuran Rum elebaş-
ları Ruslarla irtibat halinde olmuşlardır. Rus vapurlarıyla sahildeki kazalara si-
lah ve mühimmat sevkiyatı yapılmıştır. Bafra civarında Balıkgöl birtakım yön-
temler ve parolalar belirleyerek teslim yeri olarak tayin edilmiştir. Buranın mu-
hafazası da Venizelos çetesine verilmiştir. Ruslar yardımlar karşılığında Rum
çetelerden Osmanlı ordusunu arkadan vurmalarını, haberleşme ağını kesmele-
rini, işgal ettikleri şehirlerde Rus askerlerine yardımcı olmalarını istemişlerdir.
Rum çetelerinin çökertilmesi kapsamında Bafra ve civarındaki dağlık
alanlara ve barındıkları bölgelere operasyonlar düzenlenmiş, birçoğu ölü ve
canlı ele geçirilmiştir. Böylece Pontus Devleti hayali, Şubat 1923’te tamamen
ortadan kaldırılmıştır.

130
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

KAYNAKÇA
Arşiv Belgeleri
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 272-0-0-
74/MUHASEBE, LEVAZIM, MÜBAYAAT, 66/27-2.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 272-0-0-
74/MUHASEBE, LEVAZIM, MÜBAYAAT, 66/25-3.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 272-0-0-
11/İSKÂN, 21-107-23.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), Dâhiliye Umur-
i Vilayât ve Mahalliye Müdürlüğü (DH. UMVM), 159/33.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 30-18-1-1 /
KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928), 4/37-14.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 272-0-0-
11/İSKÂN, 21/107-23.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 574/118.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 2. Şb.), 19/19.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 17/54.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 25/60.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 25/71.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 25/72.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 25/73.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 27/50.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 27/60.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 23/7.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 27/10.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 28/57.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 25/36.

131
NEVZAT SAĞLAM

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i


Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 28/1-2.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 29/22.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 29/54.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 32/25.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 32/63.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 39/17.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 40/41.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 41/43.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 55/27.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye Âsâyiş Kalemi (DH. EUM. AYŞ), 27/33.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye Âsâyiş Kalemi (DH. EUM. AYŞ), 5/70.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye Âsâyiş Kalemi (DH. EUM. AYŞ), 64/65.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye Âsâyiş Kalemi (DH. EUM. AYŞ), 65/13.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye Âsâyiş Kalemi (DH. EUM. AYŞ), 7/102.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM.3.Şb.), 27/50.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Kalem-i
Mahsus (DH. KMS), 49/2-2.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 494/101.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 494/62.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 494/84.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 540/77.

132
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 542/116.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 544/70.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 548/1.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 555/67.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 567/21.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 569/16.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 569/57.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 569/75.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 570/108.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 570/11.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 571/85.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 572/78.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 574/85.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 576/56.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 578/82.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 622/12;
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 624/38.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 639/123.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 70/182.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 76/243.

133
NEVZAT SAĞLAM

Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 82/839.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 83/123.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 83/124.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Nüfus Defterleri
(NFS. d.), No. 980. 28 Nisan 1835 (tt).
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 571/85-1.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Emniyet-
i Umumiye Kalem-i Mahsus, (DH. EUM. KLH), 3/39.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Emniyet-
i Umumiye Muhaberat ve Tensikât Müdüriyeti DH. EUM. MTK, 76/9.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye Asayiş Kalemi (DH. EUM. AYŞ), 3/80.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye İdâre-i
Umumiye ( DH. İ. UM), 19/1.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Muhâbe-
rat-ı Umumiye İdaresi (DH. MUİ), 26/33.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Sicill-i Nü-
fus Tahrirat (DH. SN. THR), 82/69-10-11.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Meclis-i Vükelâ
Mazbataları (MV), 210/144.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye Âsâyiş (DH. EUM. AYŞ), 7/102
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye Âsâyiş (DH. EUM. AYŞ), 28/33.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 494/106.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 606/19.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 97/226.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Bâb-ı Âlî Evrak
Odası (BEO), 4550/341227.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 27/10.

134
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

Diğer Kaynaklar
“19. YY. 2. Yarısında Karadeniz Kentleri (Trabzon ve Samsun)”, İkinci Tarih Boyunca Ka-
radeniz Kongresi Bildirileri, Samsun 1990, s. 15-23.
Bilgiç, Bestami S., Doğu Karadeniz Rumları: İsyan ve Göç (1919-1923), Türk Tarih Ku-
rumu Yayınları, Ankara 2011.
Bournoutıan, George A., Ermeni Tarihi, Ermeni Halkının Tarihine Kısa Bir Bakış, çev. En-
der Abadoğlu, Ohannes Kılıçdağı, Aras Yayıncılık, İstanbul 2011.
Cicioğlu, Hasan, “Samsun Bafra (Nebiyan Bölgesinde) Rumların Pontus Faaliyetleri
(1918-1922)”, İlkadımdan Cumhuriyet’e Milli Mücadele, ed. Osman Köse, Mavi Ya-
yıncılık, İstanbul 2008, s. 157-163.
Cöhce, Salim, “Günümüzde Doğu Karadeniz’de Pontusçuluk Faaliyetleri”, s. 437-481.
Çiçek, Kemal, “Amerikan İstihbarat Raporları Işığında Orta Karadeniz’de Rum Çete Fa-
aliyetleri Hakkında Bazı Gözlemler”, İlkadımdan Cumhuriyet’e Milli Mücadele, ed.
Osman Köse, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2008, s. 123-128.
Demir, Cenk, “Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele Yıllarında Sinop Rumları: Tehcir
ve Mübadele,” Tarih İncelemeleri Dergisi, C. 34/S. 2, 2019, 450.
Duman, Önder, Emperyal Bir Araç Olarak Rum Pontus Sorunu (1908-1918), Berikan Ya-
yınevi, Ankara 2010.
Efiloğlu, Ahmet, Osmanlı Rumları Göç ve Tehcir 1912-1918, Bayrak Yayımcılık, İstanbul
2011.
Eryılmaz, Bilal, Osmanlı Devletinde Gayrımüslim Teb‘anın Yönetimi, Risale Yayınları, İs-
tanbul 1990.
Gökçen, Salim, Türkiye’de Rum-Yunan Vahşet ve Terörü, IQ Sanat Yayıncılık, İstanbul
2010.
Güler, Ali, Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, Berikan Yayınevi, Ankara 2005.
Karpat, Kemal H., Osmanlı Nüfusu (1830-1014), Timaş Yayınları İstanbul 2010.
Kâzım Kadri, Hüseyin, Türkiye’nin Çöküşü, Hikmet Neşriyat, İstanbul 1992, s. 72.
Kerimoğlu, Hasan Taner, İttihat-Terakki ve Rumlar 1908-1914, Libra Kitap, İstanbul
2009.
Keser, Ulvi, “Milli Mücadele Döneminde Ayrılıkçı Faaliyetlerde Kilisenin Rolü ve Hrisos-
tomos Hrisantos Girişimlerine Kesitsel Bir Bakış”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkı-
yalık ve Terör, ed. Osman Köse, Etüt Yayınları, Samsun 2009, s. 339-370.
Köse, Osman, “Rusların Samsun’u Bombardımanı”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, C 12/S. 1, 2014, s. 59-79.
Kuneralp, Sinan, “Bir Osmanlı Diplomatı Kostaki Musurus Paşa (1807-1891)”, Belleten,
C. XXXIV/S. 135, 1970, s. 421-435.
Kurt, Yılmaz, Pontus Meselesi, TBMM Basımevi, Ankara 1995.
Önder, Duman, Emperyal Bir Araç Olarak Rum Pontus Sorunu (1908-1918), Berikan Ya-
yınevi, Ankara 2010.

135
NEVZAT SAĞLAM

Özdemir, Mustafa “I. Dünya Savaşı Sırasında Osmanlı Devleti Tarafından Gerçekleştiri-
len Rum Tehciri”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C VI/S. 14, s. 27-
40.
Sağlam, Nevzat, “Samsun ve Civarında Ermeni ve Rumların Faaliyetleri (1880-1920)”,
Ermeni Araştırmaları, S. 68, 2021, s. 57-106.
Sarısakal, Baki, Belge ve Tanıklarla Samsun’dan-Ankara’ya, Samsun Büyükşehir Beledi-
yesi Yayını, Samsun 2008, I/272.
Sert, Selahattin, I. Dünya Savaşında Emperyalist Devletlerin Soykırıma Uğrattığı Anadolu
Azınlıkları, Arvo Yayınları, İzmir 2012.
Stefanos Yerasimos, “Pontus Meselesi”, Toplum ve Bilim, S. 43-44, Güz 1988 Kış 1989, s.
33-76.
Yaman, Ahmet, “Zimmî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C 43, İstanbul 2013,
434-438.
Yazıcı, Nuri, Millî Mücadele’de Canik Sancağı’nda Pontusçu Faaliyetler (1918-1922), Çizgi
Kitabevi Yayınları, Ankara 2003.
Yılmaz, Hadiye, Arşiv Belgeleri Işığında Pontus Meselesi, Atatürk Araştırma Merkezi, An-
kara 2010.
Yılmaz, Hadiye, Dünden Bugüne Pontus Macerası, Dergâh Yayınları, İstanbul 2016.
Yılmaz, Hadiye, Pontus Macerası, Tarihçi Kitabevi, İstanbul 2011.

136
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)

Ekler

Ek 1: 1920 Bafra Nebiyan Eşkıyasının Çetebaşı Ağaçalan köyünden Anas-


tas ile Kapıkaya köyünden Taşçıoğlu Sava ve yandaşlarının Yakalanarak Bafra
Hükümet Binasına Getirilmeleri.

Ek 2: Bafra Haritası, BCA 230-0-0-0 NAFİA VEKÂLETİ 143-25-3.

137
NEVZAT SAĞLAM

Ek 3: Samsun Civarında Rum Çeteleri.

Ek 4: Bafra’daki Rum Köyleri.

138
1980 Bafra Cumuriyet Meydanı

139
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK
FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

Doç. Dr. Tamara ÖLÇEKÇİ

Giriş
Türkiye’nin günümüzde uluslararası kamuoyunda en fazla muhatap ol-
duğu konuların başında, 20. yüzyılın başlarında yaşanan hadiselerle ilgili asılsız
Ermeni iddialarıdır. Gerçeklerle hiçbir bağı olmadığı halde, tarihi gerçekleri de-
ğiştirmeye ve yeniden inşa etmeye yönelik bu asılsız iddialar, büyük devletler
için siyasi bir malzeme haline gelmiştir. Yüzyıl öncesinde üstelik büyük bir sa-
vaşın yaşandığı şartlarda gerçekleşen olaylar üzerinden oluşturulan algıyla
dünya kamuoyunun yönlendirilmesi, belli amaçlara hizmet etmekte ve asıl ger-
çeklerin üzeri örtülmektedir.
Evvela Türkler hiçbir zaman yapmadıkları bir suçla, ‘soykırım’ ile suçlan-
maktadır. Bu suçlamanın devamında, tarihi gerçeklerle uyuşmayan bu suçlama-
nın Türkler tarafından kabul edilmesi için bir zorlama söz konusudur. Öyle ki
bu asılsız iddiaların ortaya atılmasında bir plan ve stratejinin olduğu, belli
amaçlara hizmet ettiği açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Soykırımın kabul ettiril-
mesi halinde yeni adımların gelmesi de şaşırtıcı olmayacaktır.
Oysa iddia edildiğinin aksine, Osmanlı Devleti hüküm sürdüğü uzun yüz-
yıllar boyunca hâkimiyeti altında yaşayan pek çok etnik grup, din ve mezhepten
insanların barış ve huzur içerisinde yaşadığı bir medeniyet kurmuştur. Osmanlı
Devleti, hâkim olduğu topraklarda yaşayan yerli halkı Türkleştirmek ve İslam-
laştırmaya zorlamak gibi amaçlar gütmemiş, kendi kültürünü dayatmamıştır.
Bu yüzden Osmanlı’da bütün dini, kültürel ve etnik kimlikler varlıklarını yüzyıl-
lar boyunca koruyabilmiştir. Buna karşın, Osmanlı Devleti’nin tebaasına baskı
yaptığı, zulüm ettiği, kendi dilini ve dinini zorla kabul ettirmeye çalıştığına dair
üretilen bir propagandaya, yıllardır hiç değişmeden tekrarlanmaya devam edil-
mektedir.

141
TAMARA ÖLÇEKÇİ

Pax Ottomana’da1 yaşayan çok sayıda milletten birisi de Ermenilerdir. Er-


meni toplumu, 19. yüzyılda milliyetçilik akımları ortaya çıkmadan ve Osmanlı
Devleti’ndeki azınlıklar Batılı devletlerin kışkırtmaları ve destekleriyle ayaklan-
malar patlak vermeden önce barış ve uyum içerisinde yaşamaya devam etmek-
teydi. Osmanlı toplumuyla kaynaşan ve bu nedenle ‘millet-i sadıka’ unvanını
alan Ermeni nüfusu İmparatorluğun her bölgesinde dağınık bir şekilde yaşı-
yordu2. Bu nedenle hiçbir yerde nüfusun çoğunluğunu teşkil edecek sayıda de-
ğillerdi. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın (93 harbi) sonunda imzalanan
Ayastefanos ve Berlin Antlaşmaları ile büyük devletlerin destek ve himayelerini
elde ettiklerinde, Ermeniler için işler değişmeye başlamıştır. Ayrılıkçı hareket-
lere başlayan Balkan toplumlarından etkilenen Ermeni milliyetçileri, bu dö-
nemden itibaren hareketlenmiş ve Doğu Anadolu’da önce özerk daha sonra ba-
ğımsız bir Ermenistan kurmak için her türlü faaliyetin içerisine girmişlerdir.3
Osmanlı’yı her anlamda derinden sarsan Balkan ve Birinci Dünya Savaş-
ları, azınlık olmalarına rağmen ticari hayata egemen olan Rum ve Ermenilerin
iktisadi hayatı ellerine geçirip zenginleşmelerini sağlamıştır. Ekonomik ve kül-
türel ayrıcalıklarına rağmen Ermenilerde belirgin bir şekilde yükselen Türk
düşmanlığı ve nefreti üzerinden ortaya çıkan milliyetçilik hareketi yıllarca sü-
ren isyanların başlıca sebebi olmuştur.4 Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Dev-
leti’nde Rumların ve Ermenilerin ayrılıkçı faaliyetlerinin ortaya çıkması için ge-
rekli şartları hazırlamış, savaş halindeki Osmanlı otoritesinin ortadan kalkma-
sıyla çeteleri sivil halktan koruyacak herhangi bir güç kalmamıştır. Ermenilerin
çetecilik faaliyetleri Osmanlı Devleti’ni cephe gerisinde zor durumda bırakmış-
tır. Pontus adıyla bir devlet kurmak isteyen Rumların yanında, bağımsız bir Er-
menistan Devleti hayaliyle harekete geçen Ermeniler, bütün askeri gücünü ve
genç nüfusunu dış cephelere gönderen İmparatorluğu savunmasız yakalamış ve
iç kargaşaya sürüklemeye başlamıştır. Ermeniler, Türk topraklarının hemen

1 Osmanlı Barışı anlamına gelen Pax Ottomana, dünyanın diğer bölgelerine nazaran Osmanlı İm-
paratorluğu topraklarındaki istikrar ve düzeni tanımlamak için kullanılan Latince bir terimdir.
2 Ermeni nüfusla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Cevdet Küçük, Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Mese-

lesinin Ortaya Çıkışı, İstanbul 1984, s. 165-174; Mim Kemal Öke, Ermeni Meselesi, İstanbul 1986,
s. 85, 96.
3 Marziye Memmedli, Samire Memmedli, Doğu Anadolu’daki Ermeni Faaliyetleri (1914-1918),

Bölgesel Araştırmalar Dergisi, Aralık 2018, (2), s.357.


4 Turgay Uzun, Osmanlı Devleti'nde Milliyetçilik Hareketleri, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi,

Sayı IV, İzmir 2000, s.266.

142
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

her tarafında çeşitli isimlerle komitalar, cemiyetler kurarak tedhiş ve terör ey-
lemlerine yönelmiştir. Müslüman halka zülüm ve işkence etme konusunda Er-
meni çeteciler Rumlarla yarışmış hatta aşırılık göstermişlerdir.
Günümüzde bütün dünyada propagandası yapılan sözde ‘Ermeni soykı-
rımı’nın aksine, Ermeni komitacılığının Osmanlı ahalisine yaptığı soykırım ve
zulüme yönelik tarihi belgeler, gerçekleri ortaya çıkaracak niteliktedir. Ermeni-
lerin Türklere yönelik yaptığı bu katliamların sadece Doğu Anadolu’yla sınırlı
kalmadığı ve Ermenilerin kurdukları silahlı çetelerle Trabzon’dan Samsun’a ka-
dar eşkıyalık faaliyetlerinde ve birçok katliamlarda bulundukları bilinmektedir.
Bafra ve çevresi de Ermeni mezalimi konusunda istisna olmamıştır.
Literatürde, Bafra ve etrafındaki Ermeni ve Rum çeteleri ile ilgili çalışma-
lar mevcuttur5. Bu çalışmalar; askere gitmeyen, savaştan firar eden Ermenilerin
köylerde veya köylere yakın yerlerde ya Rum çetelerine katıldıklarını ya da ayrı
küçük çeteler kurduklarını ortaya koymaktadır. Bafra ve çevresinde Rumlarla
birlikte Ermeni çetelerinin yol kesme, gasp, hırsızlık, adam öldürme, köyleri ba-
sarak yakıp yıkma, hayvanları ve insanları alıkoyma ve öldürmeye hız verdikle-
rini ve diğer pek çok suçu işlediklerini belgeleriyle görmekteyiz.
Bu çalışmada, Karadeniz bölgesindeki Ermenilerin çetecilik faaliyetlerini
Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak ele almak yerine, Rus dilindeki kaynaklar
üzerinden, yani Ermeni tezlerinin dile getirildiği yayınlar üzerinden incelemek-
tedir. Çalışmanın amacı, artık uluslararası bir propaganda malzemesi haline
gelmiş sözde soykırım iddiaları ile Ermeni kaynaklarında yer alan bilgilerin ne
kadar örtüştüğü ve gerçekleri yansıttığını sorgulamaktır. Bu amaçla, bir örnek-
lem olarak seçilen Bafra’daki Ermenilerin çetecilik faaliyetleri, Ermeni tezleri-
nin dile getirildiği Rusça yayınlar üzerinden örneklerle incelenmektedir. Dokü-
man analizi tekniği kullanılan çalışmanın ilk bölümünde, Ermeni çetelerinin Bi-
rinci Dünya Savaşının kaotik ortamında Rusya’nın da desteğini alarak yürüt-
tüğü çetecilik faaliyetlerine genel hatlarıyla değinildikten sonra, Bafra ve çevre-
sindeki Ermeni çeteleri ele alınmaktadır. Çalışmanın ilerleyen bölümünde, Er-
meni kaynakları üzerinden Karadeniz bölgesinde yürüttükleri faaliyetler ve
ulaştıkları silahlı gücün doğurduğu sonuçlar ortaya konmaktadır.

5 Bu konudaki önemli çalışmalar için bkz: Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Genel-
kurmay ATASE ve Genelkurmay Denetleme Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005; Tuğba Eray Biber,
Karadeniz Rumları ve Yunanistan (1914-1923). Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2016; İsmet Binark,
Ermenilerin Türklere Yaptıkları Mezâlim ve Soykırımın Arşiv Belgeleri, TBMM Kültür, Sanat ve Ya-
yın Kurulu Yayını, Ankara 2001; Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 1983; Yusuf Halaçoğlu, Sürgünden Soykırıma Ermeni İddiaları, Babıali Kültür Yayıncılık,
İstanbul 2006; Justin McCarthy, “Kim Başlattı” Ermeni Soykırımı İddiaları, (Derleyen: Mustafa Ça-
lık), Cedit Neşriyat, Ankara 2013.

143
TAMARA ÖLÇEKÇİ

Ermeni Çetelerinin Kanlı Tarihi


Birinci Dünya Savaşı, daha önce benzeri görülmemiş bir trajediydi. Dün-
yada benzeri görülmemiş bu kitlesel savaşta milyonlarca insan ölmüş ve mil-
yonlarca insan yaralanmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonuçları itibarıyla da ben-
zersizdir. Savaşın sonunda Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Rus imparator-
lukları yok oldu, doğal olarak sınırlar değişti, geniş çaplı insan göçleri yaşandı.
Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi ve birkaç cephede savaşması, bütün
kaynaklarını kullanmasına ve dolayısıyla zayıflamasına yol açmıştır. Savaş daha
henüz başlar başlamaz Osmanlı üzerindeki olumsuz etkileri görülmeye başla-
mıştır. Ordunun cephelerde savaşla meşgul olması ve erkek nüfusun orduya
alınması nedeniyle doğan otorite boşluğu, bu fırsatı kullanan Ermeni komitacı-
ların başta Rusya olmak üzere diğer devletlerle açıktan işbirliği yapmalarına ve
şiddet olaylarıyla kendilerini göstermelerine imkân tanımıştır. Osmanlı Devleti
ile savaş halinde bulunan Rusya ile işbirliği içerisine giren Ermeni ayrılıkçıları,
imparatorluğun parçalanmasında aktif rol oynamışlardır.
Oysaki yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti’nin yönetiminde önemli ma-
kamlara ulaşan Ermeniler, ‘millet-i sadıka’ seviyesine ulaşmış ve devletin güve-
nini kazanarak huzur içinde yaşamışlardı. Ayrılıkçı düşüncenin yaygınlaşması-
nın ardından ise Ermeniler; Osmanlı Devleti’nde gayrimüslim durumunda ol-
duklarını ve fazladan vergi ödediklerini, acı çektiklerini, baskıya maruz kaldık-
larını, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerini, dinlerini ve dillerini kulla-
namadıklarını propaganda malzemesi haline getirdiler.
Buna karşın, Ermenilerin huzur ve güven içinde yaşadıklarını dile geti-
renler de olmuştur. Ermeni tarihçisi E. Gemanyan ‘19. yüzyılda Ermeni Kurtuluş
Hareketi’ adlı eserinde farklı bir görüş ileri sürmüştür. Gemanyan, Ermeni me-
selesinin halkın silahlı mücadelesi ile çözülmeye çalışılmasının hatalı olduğunu
düşünmektedir. Yazar eserlerinde İslam dünyası içerisinde iken Ermenilerin
sahip olduğu huzurun Rus yönelimleri ve Rusya’nın Doğu Politikası nedeniyle
bozulduğu görüşünü ortaya koymuştur. Gemanyan devamında, Deli Petro’nun
bakışlarını Doğu’ya çevirmeden önce, Türkiye’deki Hıristiyan Ermenilerin ge-
nel olarak kendilerini Osmanlı tahtının himayesi altında sakin ve iyi hissettikle-
rini kaydetmiştir.6 Gemanyan, Osmanlı hükümetinin Türk Ermenilerinin güve-
nilirliği konusunda hiçbir şüphesi olmadığı sürece, Türkiye’de katliam, yağma

6Е. Геманян, Армянское освободительное движение в XIX в. Москва 1915, s.35; Н.Е.Шутова,
Армянский вопрос в российско турецких отношениях 1911-1921 гг, Автореферат на
соискание ученой степеникандидат аисторических наук, Владимир 2006, s.17.

144
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

ve yıkımın olmayacağına inandığını yazmaktadır. Bu bakış açısı Ermeni tarihçi-


liğinde tepki görmüştür. Ermeni tarihçileri A. Djivelegov ve A. Çopanyan yazıla-
rında Sultan II. Abdülhamid ve Jön Türklerin milliyetçiliğini öne sürerek Ge-
manyan’ın tezlerini çürütmeye çalışmışlardır.7
Osmanlı İmparatorluğunun güvenilir saydığı Ermenilerin, savaş halin-
deki olunan Rusya gibi ülkelerle işbirliğine girerek Türklere yönelik terör olay-
larına yeltenmesi ve içeriden vurması tarihi vakalarla tespitlidir. Üstelik Erme-
nilerin eline geçen fırsatları değerlendirerek isyan ve vahşet uygulamaları sa-
dece Osmanlı’da değil, Türklerin yaşadığı başka coğrafyalarda da karşımıza çık-
maktadır. Ermeni mezalimi Türkiye dışında Türkistan ve Azerbaycan toprakla-
rında da kendini göstermiştir.8 Ermeniler sadece Türk ve Müslümanları değil,
Osmanlı topraklarında Lazları ve diğer Müslüman Gürcüleri yok etmekten de
geri durmamışlardır.
20. yüzyılın başında Ermenilerin sergilediği vahşet, yüzyılın sonunda bir
kere daha tekrarlanmıştır. Önce Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde Ermeni me-
zalimi bütün dünyanın gözleri önünde yaşanmıştır. 26 Şubat 1992’de Hocalı’da
sivil Azerbaycan Türkleri, Ermenistan’a bağlı birlikler tarafından katledilmiştir.
Ermeni vahşetini 1992-1993’te Abhazya’daki savaş sırasında Ermeni komitacı-
lar bir kez daha kanıtlamıştır. Ermeniler soykırıma varan canilikleri sırasında
görülmemiş zulümleriyle ve barışçıl Gürcü nüfusunun sınır dışı edilmesiyle
ayırt edilmişlerdir.
Bafra ve Çevresindeki Ermeni Çeteleri
Kızılırmak’ın biriktirdiği verimli bir ova üzerinde kurulmuş Bafra’da kü-
çük bir Ermeni nüfusu yaşamıştır. Bafra’da yaşayan Ermenilerin sanat, ticaret
ve tütün ekimi ile uğraştığı bilinmektedir. 20. yüzyılın başındaki nüfus istatis-
tiklerine göre, Bafra’da Türkler’den sonra Rumlar çoğunluk oluşturmaktadır.
Ermenilerin ise sayıca daha az olduğu görülmektedir. Birinci Dünya Savaşı sıra-
sında yapılan 1914 nüfus sayımına göre Samsun (merkez), Ünye, Bafra, Fatsa,
Çarşamba, Terme kazalarından meydana gelen Canik sancağında mevcut
393.340 kişiden oluşan nüfusun 265.950’si Müslüman, 98.739’u Rum, 27.319’u
Ermeni olup geriye kalanlar Yahudi, Protestan, Keldani ve yabancılardan mey-
dana gelmektedir. Aynı yılın Bafra’daki nüfus yapısının ise 48.944 Müslüman,

7Н.Е.Шутова, a.g.e, s.18.


8Tamara Ölçekçi, “Türkistan’da Ermenilerin Katliamları”, 1. Uluslararası Türk Ermeni İlişkileri ve
Büyük Güçler Sempozyumu, Erzurum 2012.

145
TAMARA ÖLÇEKÇİ

30.838 Rum, 1.735 Ermeni, 23 yabancı olmak üzere toplam 81.540 olduğu kay-
dedilmektedir9.
Dönemin Ermeni nüfusuna ilişkin, Ermeni Patrikhanesi’nin verdiği ra-
kamlar da benzerdir10.

Ermeni Patrikhanesi’nin Şubat 1913-Ağustos 1915 nüfus sayımına göre Canik


sancağındaki Ermeni nüfusu

Kaza Ermeni Nüfusu

Samsun 5.315

Bafra 2.035

Çarşamba 13.316

Terme 3.427

Ünye 7.700

Fatsa 1.330

Toplam 33.123

Ermeniler Bafra’da sayıca az olmalarına rağmen, çetecilik faaliyetinde Ka-


radeniz bölgesinin çeşitli yerlerinden gelen Ermenilerin sayesinde Türklere
azımsanmayacak vahşet sergilemişlerdir.
Aşağıdaki tabloya bakılırsa, Ermeniler her yerde bulunmuş ve eşkıyalıkta,
çetecilik hareketlerinde kendi varlıklarını hissettirmişlerdir. Bu çeteler içeri-
sinde gerek faaliyetleri gerekse efrat sayısı öne çıkanlar tabloda gösterilmiş-
tir.11

9 Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, (Haz. Ahmet Tetik), Ankara 2005, s.
643.
10 Nevzat Sağlam, “Samsun ve civarında Ermeni ve Rumların faaliyetleri (1880-1920)”, Ermeni

Araştırmaları, Sayı 68 (2021), s.15; Raymond H. Kevorkıan, Paul B. Paboudjıan, 1915 Öncesinde
Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler, Aras Yayıncılık, İstanbul 2012, 62.
11 Muhammed Sarı, “Birinci Dünya Savaşı’nda Batı Anadolu’da Rumların Casusluk ve Çetecilik Fa-

aliyetleri”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, (Editör Osman Köse), İlk Adım Belediyesi
Kültür Yayınları No 12, Samsun 2017, s.465-466.

146
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

Samsun’daki çeteler ve mıntıkaları


Mıntıka Çete Reisi İkamet- Açıklama
gâhı
Çarşamba Keskinoğlu Mestan, Hü- Ayvacık Rum, Ermeni ve Müslümanlar-
seyin dan oluşur
Çarşamba Keskinoğlu Hamid, Ayvacık Rum, Ermeni ve Müslümanlar-
Mehmed dan oluşur
Çarşamba Tahir Balahor Rum, Ermeni ve Müslümanlar-
dan oluşur
Çarşamba Ohennes Çarşam- Ermeni ve Rumlardan oluşur
balı
Çarşamba Akupolos Katranlı Ermeni ve Rumlardan oluşur
Çarşamba Afiryan Çarşam- Ermeni ve Rumlardan oluşur
balı
Çarşamba Sakil Çarşam- Ermeni ve Rumlardan oluşur
balı
Terme, Ünye Zil Ohannes - -
Terme, Ünye Bariç, namı diğer Yorgi - -
Terme, Ünye Haroti (?) - -

Ermenileri propagandalarında sıklıkla yer alan silahsız ve savunmasız ol-


dukları tezi, yayınlanan askeri tarih belgelerinde çürütülmektedir. Bu belge-
lerde, Ermenilerin bazı bölgelerde silah sayısının 30.000’e yaklaştığı gösteril-
mektedir.12 Rumlarla birlikte çetecilik faaliyetlerinde bulunan Ermenilerin si-
lahlanma konusunda çok öncelerden hazırlık yaptığı ve bu silahlı güçleriyle çe-
telerinin aktif rol hale geldiği anlaşılmaktadır.
Ermeni çeteleri ve sahip oldukları silah ve teçhizat hakkında bilgi veren
belgelerden birisi, Osmanlı 3’üncü Ordusundan Başkomutanlığa gönderilen
malumattır: “Bafra bölgesinde, Rum ve Ermenilerin oluşturduğu bir çete ile takip
müfrezemiz arasında iki gün süren çatışma sonucunda, haydutlardan yirmi do-
kuzu ölü ve yedisi sağ olarak ele geçirilmek suretiyle, çete tamamen etkisiz hale
getirilmiştir. Çeşitli cinste 13 tüfek, 1 bomba ve 210 fişek elde edilmiştir. Çetenin

12Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl 32, Sayı 83, Genelkurmay Basımevi, Ankara Mart 1983, s.84-
85.

147
TAMARA ÖLÇEKÇİ

bomba kullanmasına rağmen bir hafif yaralımız vardır. Bafra taraflarında dola-
şan Çete Reisi Kara Yorgi, 6 arkadaşıyla teslim olmuş, diğer çete reislerinden ba-
zılarının da teslim olmaları beklenmektedir. Bafra bölgesinin çeteden temizlen-
mesinden sonra, Çarşamba taraflarında da takibatın hızlandırılacağı arz olunur.
12/3/33 Üçüncü Ordu Kumandanı Mîr-livâVehîb.”13
Benzer bir başka belgede ise 10’uncu Kolordu Komutan Vekili Yarbay
Pertev Bey tarafından gönderilen bilgileri ihtiva etmektedir. 27 Mart 1915 ta-
rihli belgede Bafra, Tokat ve Suşehri’nde Ermenilerin görevli jandarma erlerini
öldürüp yaktıkları, silahsız erlere saldırdıkları ve yakalananlarda bol miktarda
silaha rastlandığına ilişkin bilgiler yer almaktadır14.
Canik Mutasarrıfı Necmi Bey’in Dâhiliye Nezaretine gönderdiği bilgiler
de, Ermeni çeteciler ve silahları hakkında bilgiler içermektedir: “Bâb-ı Âlî Dâhi-
liye Nezâreti Şifre Kalemi Mahreci: Samsun C. 16 Nisan sene [1]331. Samsun ve
Bafra'da şimdiye kadar otuz iki Ermeni tevkif edilmiş ve elde edilen evrak geceli
gündüzlü tedkik ve tercüme etdirilmekde bulunmuş idüğü ve silahların dercine
devam edilmekde olup istihsâl edilecek neticenin ve esâmî-i mevkûfînin ayrıca arz
edileceği ve taharriyât ve takibâta kemâl-i dikkat ve itina ile devam edildiği
ma‘rûzdur. Fî 18 Nisan sene [1]331 Canik Mutasarrıfı Süleyman Necmi.”15
Ermenilerin Nazarında, Karadeniz Bölgesinde Ermeni Çeteleri ve
Faaliyetleri
Her milletin olduğu gibi, Ermenilerin de tarihlerini inceleyerek milli ka-
rakterleri hakkında bilgi edinmek mümkündür. Ermenilerin kendilerine has
yönlerinden birisi, yaşadıkları devletin güçlü döneminde duygularını gizleye-
bilmeleri ve ülke zayıf düşünce farklı bir karakterle ortaya çıkmalarıdır. Erme-
niler hakkındaki yaygın bir düşünce ise, savaşçı bir millet olmadıkları yönünde-
dir. Yüzlerce yıl Türklerle birlikte yaşadıkları halde, kurdukları çetelerle sivil
halkı katleden Ermenilerle ilgili, Türkler’den ziyade onlarla ilgili yakın mütte-
fikleri Ruslar’ın görüşlerine bakmak faydalı olacaktır.
Ermeniler hakkında hayli zengin tecrübeye sahip olan ve yakından tanı-
yan Ruslar, bilhassa 20. yüzyılın başlarında Ermenileri kullandıkları dönemden
günümüze değin başlıca hami konumunda oldukları bu millet hakkında çok sa-
yıda kaynak bırakmıştır. Gümrü’deki 102. Rus askeri üssünün eski komutanı

13 Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt II, T.C. Genelkurmay Başkanlığı Basım Evi,
Ankara 2005, s.57.
14 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl 32 Sayı 83, Mart 1983 s.6.
15 Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk Ve İskânı (1878-1920), Başbakanlık Devlet Arşivleri Ge-

nel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın Nu: 91, Ankara 2007, s.145.

148
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri’nden Albay Andrey Yurieviç Ru-


zinsky’nin, Rus medyasına verdiği röportajlardan birinde, Karabağ savaşı sıra-
sında yaptığı hizmetle ilgili anıları dikkat çekicidir: “Karabağ’da görev yaptım.
Birliklerimiz Ermenilerin yanında savaştı. Bunlar arkamızda saklanıyordu. Azer-
baycanlılar uzaktan görününce hemen silahlarını bırakıp geriye kaçıyorlardı. Bir
yeri alır almaz koşturup, ondan sonra Ermeni topraklarını “Demir Aşot’ların (De-
mir Aşot, 10. yüzyılda hüküm süren ve Ermeni ve Gürcülerin kralı sayılmaktadır.
Araplarla verdiği mücadele ile tanınmaktadır) gücüyle kurtardıklarını haykırı-
yorlardı”16.
Rus Albay röportajın devamında; “Onlar korkak ve hepsi bu! Siz Ermenile-
rin hangi cesaretinden bahsediyorsunuz bilmiyorum. Evet, 1994'te Rusya olma-
saydı Karabağ Ermenilerin olmazdı. Rusya olmasaydı Ermenistan olmazdı” söz-
leriyle, Rusya’nın Ermenistan’a olan tarihi desteğini ortaya koymaktadır. Rus
Albayın bu sözleri, Ermeniler hakkında önemli bir karakteristik özelliği ortaya
çıkarmaktadır. Ermenilerin savaşta korkak oldukları, yalan tarih uydurma ve
propagandadaki yetenekleri Ruslar tarafından da bilinmektedir.
Ermenilerin propaganda konusundaki yetenekleri sayesinde, dünya ka-
muoyuna gerçekler yerine nasıl istediklerini gösterdiklerine Azerbaycanlı fel-
sefeci Amrali İsmailov dikkat çekiyor: “Yüzyıllardır büyük imparatorluklara ba-
ğımlı olan, dünya kamuoyunu manipüle etme konusunda doğal bir yeteneğe sahip
olan, her gün, her saat ve her dakika derilerinin rengini değiştiren ve tüm dünya
toplumunun gözü önünde, azılı suçlulardan "fakir, muhtaç, savunmasız ve acı çe-
kenlere" yıldırım hızıyla, hemen, gezegenin insanlarına mutluluk için gelen ma-
sum meleklere dönüştüler”17.
Oysa aynı Ermeniler, 20. yüzyılın sonunda Hocalı’da bütün dünyanın göz-
leri önünde Türklere soykırım yapabilmişlerdir. Savunmasız sivillere yönelik
Ermeni vahşeti, Ermeni propagandalarında tam tersi bir şekilde sunulmaktadır.
Ermenilerin Türk ve Müslüman sivil halka uyguladığı insanlık dışı işkenceler,
akla sığmayacak kadar ürpertici vahşilikleri ve kıyımları, içlerinde doymayan
bir canavar olduğunu göstermektedir.
Ermenilerin Türklere yönelik canice işlediği suçlar, 20. yüzyılın sonunda
bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşirken, 20. yüzyılın başlarındaki savaş
ortamını fırsat bilerek yapılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda Ermeni çetelerin

16 Экс-командующийбазой в Гюмри: Армяне – трусы, и баста!,https://aqreqator.az/ru/poli-


tika/244238, erişim tarihi 24.10.2022.
17Амрали Исмаилов, идеология, философия и преступления Армянства и Армянского

фашизма, Баку фонд знания 2018. s.23-24.

149
TAMARA ÖLÇEKÇİ

Anadolu’daki katliamlarına ilişkin, dönemin Osmanlı askeri arşivlerinde çok sa-


yıda belge bulunmaktadır. Bunlardan Başkomutanlıkla yazışılan 1916 tarihli
telgrafta, Erzurum’daki Ermeni mezalimi bildirilmektedir:
“Osmanlı Ordusu Başkomutanlığı Numara 108; 3.cü Ordudan Başkomutan-
lığa gelen numarasız şifredir. Cevap: 20 Mart 1916 tarihli İstihbarat Şubesi... ve
Ermeniler tarafından Erzurum’da yapılan mezalim hakkında 10 Mart 1916 tari-
hinde bilgi arz edilmişti. Düşman işgaline maruz kalan köylerden kaçan halka,
düşmanın ve özellikle Ermeni askerlerinin pek canice ve vahşice davrandıklarını,
genç çocuk ve kızları kaldırarak bilinmeyen bir tarafa götürdüklerini, mal ve can-
larını yağmaladıklarını, zaman zaman katlettiklerini, ırza tecavüzün akla hayale
gelmeyecek derecede bulunduğunu söylemekte ve çeşitli kaynaklardan alınan bil-
giler de bunu doğrulamaktadır. 21 Mart 1916, 3. Ordu Komutanı Vehip”.18
Sivil halkı acımasızca ve zalimce katletmenin Ermenilerin karakterleriyle
ilgili olduğuna ve savaş alanında düzenli bir ordunun karşısına hiçbir zaman çı-
kamadıkları için korkaklıkla suçlanmalarının, Ermenileri rahatsız ettiğini söy-
leyebiliriz. Bunun kanıtı mahiyetinde “Canik-Ordu’nun Hemşinli Ermenilerinin
Kahramanca Öz Savunması. 1915-1923 yy” adlı makaleyi öne sürmekteler. Bu
makalenin Misak Torlakyan’ın ‘Günlerimin Ardından’ kitabında (Beyrut 1963)
yer alan materyallere ve faaliyet gösteren Ermenilerin anılarına dayanılarak ha-
zırlandığı söylenmektedir.
Öncelikle Misak Torlakyan hakkında kısaca değinmek gerekirse; Torlak-
yan aktif bir taşnakçı ve suikastçıdır. Misak Torlakyan (1889 - 12 Kasım 1968),
1921’de Azerbaycan'ın İçişleri eski Bakanı Behbud Han Cavanşir’i öldüren sui-
kastçıdır. Torlakyan, Ekim 1921’de İngiliz askeri mahkemesi tarafından zihin-
sel durumu gerekçe gösterilerek “Suçlu ama sorumlu değil” kararıyla beraat et-
miştir. 1889 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Trabzon şehrine bağlı Küşan
köyünde doğan Torlakyan, hatıralarında fedailere ve Taşnak partisine Ermeni
halkının esaretten kurtuluşu için savaşan devrimciler olduğu için hayran oldu-
ğunu beyan etmektedir. Kitabında Taşnaklı olmayı, Türkler ve Ermeni hainlerle
hesaplaşmayı hayal ettiğini belirtmektedir. Türklere karşı kin besleyen Torlak-
yan, 18 yaşında Ermeni Devrimci Federasyonu’na (Taşnak) katılmış ve Trab-
zon’daki Türk ordusu deposundan Ermeni meşru müdafaa birlikleri için önemli
miktarda silah kaçırmayı başarmıştır.
Birinci Dünya Savaşı sırasında askeri istihbarat elde etmekle görevlendi-
rilen Torlakyan, o sıralarda Rus Ordusu keşif biriminde çalışmaktadır ve Türk

18Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt II, T.C. Genelkurmay Başkanlığı Basım Evi,
Ankara 2005, s.3.

150
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

ordusunun mevzileri hakkında değerli bilgiler temin etmiştir. 1918 yılında Rus
birliklerinin Türkiye’den çekilmesi üzerine Türk birlikleri Erivan’a girmiştir.
Bunun üzerine Torlakyan Ermeni ordusuna katılmış ve Drastamat Kanayan ön-
derliğindeki Bash Abarán’daki çatışmalara katılmıştır.
1921’de Taşnak tarafından İstanbul’a gönderilen Torlakyan, 18 Temmuz
1921’de İstanbul’daki Pera Palas otelinin önünde Azerbaycan İçişleri eski Ba-
kanı Behbud Han Cavanşir'i öldürmüştür. Bu suikast, Ermeni tehciri sonrası Er-
meni Devrimci Federasyonu tarafından yürütülen Nemesis Operasyonu’nun
parçasıdır. Torlakyan, 11 Ağustos 1921’de İngiliz askeri mahkemesinde yargı-
lanmıştır. Misak Torlakyan’ın davası, Sogomon Tehliryan davasında olduğu gibi
bir hükümet yetkilisinin öldürülmesini içeriyordu, ancak failler suçsuz bulun-
muştur. Torlakyan’ın davasında askeri yargıcı ve jürileri etkilemek için hem Er-
meni hem de Türk tarafı tarih, teoloji, felsefe, fizyoloji, psikoloji ve siyaset uz-
manlarını mahkemeye getirmiştir. Dolayısıyla bu iki dava Almanların, Türkle-
rin, Ermenilerin ve Azerbaycanlıların Birinci Dünya Savaşı sonrasında hâkim
olan siyasi stratejilerini ortaya koymaktadır. Ekim 1921’de İngiliz mahkemesi
Torlakyan’ın suçlu olduğuna, ancak epilepsi hastası olduğundan dolayı eylem-
lerinden sorumlu tutulamayacağına karar vermiştir. Torlakyan sonrasında ser-
best bırakılmış ve Yunanistan’a sürülmüştür.
Torlakyan serbest kaldıktan sonra ABD’ye gitmiştir. 1943’te Drastamat
Kanayan başkanlığındaki Ermeni keşif-sabotaj grubu AG-114'e üye olmuştur.
Hayatının son yıllarında Kaliforniya’ya yerleşmiş ve 1968’de Kaliforniya’da öl-
müştür19. Misak Torlakyan, yaklaşık yarım asır boyunca, ‘Azerbaycan’ın Talat
Paşasını tasfiye ettim’ propagandasıyla yaşamış ve Ermeniler tarafından kahra-
man olarak görülmüştür.
Aktif taşnakçı ve Türklere karşı aktif faaliyet gösteren Misak Torlakyan
Ermeni diasporasında iyi tanındığı halde Ermenistan’da az bilinmektedir. Er-
meni gazeteci ve çevirmen Levon Mikaelyan (Kazaryan) M. Torlakyan’ın Erme-
nistan Cumhuriyetinde neden az tanındığı konusunda; “Burada, muhtemelen,
genel olarak tarihsel cehaletimizin ölçeğinden ve her şeyden önce, ulusal kurtuluş
mücadelemizin tarihi hakkındaki Sovyet cehaletinden, özellikle de soykırım yılla-
rında kahramanca nefsi müdafaadan ve soykırım düzenleyicilerine karşı adil mi-
silleme eylemlerinden bahsetmek gerekiyor”20 demektedir. Mikaelyan, Sovyet

https://tr.wikipedia.org/wiki/Misak_Torlakyan, erişim tarihi 05.11.2022.


19
20Levon Mikaelyan (Kazaryan), Немезис Мисака Торлакяна, https://www.lmk.am/vo-
mume3/2009/ch3.2009.38, erişim tarihi 10.11.2022.

151
TAMARA ÖLÇEKÇİ

Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Torlakyan’ın ‘Günleri-


min Ardından’ eserinin Ermenistan Ermenileri için önemli kaynaklardan biri
sayıldığını belirtmektedir.21 Ermeni tarihinin 70 yıllık bu ‘kahramanca’ dönemi-
nin susturulmasından dolayı Misak Torlakyan ve diğerleri gibi ‘kahramanlar’
hakkında haksız yere bilgi eksikliği oluştuğu dile getirilmektedir.
Ermenilerin gurur kaynağı olarak lanse edilen Torlakyan, “Osmanlı’da ve
ardından Kemalist Türkiye’de Soykırım sırasında Ermeni direnişinin görkemli
sayfalarından birinde, Pontus Ermenilerinin 1915-1923 yılları arasındaki en
uzun meşru müdafaa döneminde geniş bir okuyucu çevresi tarafından bilinmi-
yor” üzüntüsü beyan edilmektedir. Fakat M. Torlakyan ve eserinin az bilinme-
sinin asıl nedeni, Taşnak ideolojisinin Sovyetlerle örtüşmeyişi ve Torlakyan gibi
taşnakçıların Almanlarla işbirliğinden dolayı yasaklı olması gözlerden kaçmak-
tadır.
SSCB döneminin sona ermesinin ardından eski yasakların ortadan kalk-
tığı ve Erivan’da ‘sözde’ Ermeni Soykırımının organizatörlerinden intikam alan-
lar (komitacılar) için dikilen anıtlar sevinçli bir gelişme olarak görülmektedir.22
Ermenilerin gururla toplumu anlatmaya çalıştığı “Canik-Ordu’nun Hem-
şinli Ermenilerinin Kahramanca Öz Savunması 1915-1923 yy” isimli makalenin
asıl amacı, Ermenilerin Türklere karşı nasıl direndiklerini duyurmak, zayıf ira-
deli ve direnmekten aciz oldukları efsanesini çürütmek olarak özetlenebilir. An-
laşılan Ermeniler de arkadan vurma ve sivil halka vahşet uygulamada yetenek
sahibi olduklarını kabul etmek istemektedirler. Ayrıca anlatılanların yalan ol-
duğu apaçık ortadadır. Çünkü sekiz yıl boyunca her türlü modern silahla dona-
tılmış Türk ordusuna karşı gelme ve mücadele etme, tüm ‘soykırım’ hikâyesi
gibi bir başka Ermeni propagandası mitini beslemektedir. Doğal olarak Ermeni
milliyetçileri bu olayları anlatırken, kendi terör estiren Taşnak eşkıyalarını
‘kahraman’ olarak teşhir etmektedirler. Ama kahraman Taşnaklar tarafından
katledilen yüzbinlerce Türk, Kürt ve Müslüman Gürcü hakkında makalenin ya-
zarı doğal olarak sessiz kalmaktadır. Ama Ermeni direnişinin örgütleyicileri ve
savaşçılarının katliamları, fedakârlıkları olarak sunulmaktadır. Sivil halka yap-

21 Levon Mikaelyan (Kazaryan), Немезис Мисака Торлакяна, https://www.lmk.am/vo-


mume3/2009/ch3.2009.38, erişim tarihi 10.11.2022.
22 Andranik Ghazaryan, В Ереван еустановят памятник тем, кто отомстил организаторам

Геноцида армян, https://webcache.googleusercontent.com/se-


arch?q=cache:MRbcQQPUTU0J:https://ru.armeniasputnik.am/20210914/v-erevane-ustanov-
yat-pamyatnik-tem-kto-otomstil-organizatoram-genotsida-armyan-
33261210.html&cd=19&hl=tr&ct=clnk&gl=tr, erişim tarihi 23.10.2022.

152
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

tıkları katliamların nedeni olarak kendilerini korumaktan, savunmaktan bahse-


dilmektedir. Oysa Ermeni çetelerinin faaliyetlerinin karşılarında silahlı bir güç
ya da düzenli ordu varken değil, silahsız sivillere karşı olduğu gerçeği göz ardı
edilmektedir.
Yazının devamında o dönemde Trabzon vilayetinde iki büyük savunma
merkezinin, Trabzon bölgesinde ve Canik-Ordu dağlarında mevcut olduğu be-
lirtilmektedir. Bunlara ek olarak Trabzon ve Kara Dere bölgelerinde de öz sa-
vunma birliklerinin görev yaptığından bahsedilmektedir. Hemşinli Ermenilerin
Canik ve Ordu’daki çetecilik faaliyetleri kahramanlıklar olarak anlatılarak gurur
duyulmaktadır.
Ermeni Soykırımı olaylarının 1 Haziran 1915’te bir tehcir kararnamesi-
nin yayınlanmasıyla başlatılması adettendir. Ancak Ermenilerin fikrine göre bu
doğru değildir. Bu kararnamenin yayınlanmasından önce, her yerde ‘Sözde Soy-
kırım’ yıllarında Ermeni nüfusunun durumunu ve konumunu büyük ölçüde et-
kileyen iki eylemin daha gerçekleştiğini iddia etmekteler.
İlk olarak, ‘tehcir başlamadan önce Ermenilerin Türk ordusunun saflarına
dâhil edildiği ve neredeyse tüm Ermenilerin tamamen yok edildiği’ yalanını dile
getirmekteler. Pontus’taki orduya alınma işinin öncelikle Samsun, Çarşamba,
Terme, Ünye, Bafra, Ordu gibi kentlerde yaşayan Ermenileri etkilediğini belirt-
mekteler. Zaten Ermenilerin cephede neredeyse tamamen imha edilmesi ger-
çeğe aykırıdır. Çünkü cepheden kaçan Ermenilerin bir kısmının silahları ile bir-
likte düşman tarafına geçtiği, kaçamayanların gizlice sabotaj işlerini yürüttüğü
ve düşmanlara ajanlık yaptığı çok araştırılan konulardır ve Ermenilerin her ger-
çeği nasıl çarpıttığını ortaya koyan gülünçlüktedir. Karadeniz bölgesi Rusya’nın
öncülüğünde temeli atılan ‘Rum-Ermeni ittihadının’ en önemli faaliyet sahala-
rının başında gelmiştir. Kendi memleketine çok uzak cephelerden firar edip bir
daha memleketine dönemeyenlerin olduğunu ve düşman tarafına iltica edenle-
rin de bulunduğunu söylemek gerekir. Aynı şekilde Osmanlı ordusundaki Er-
meni askerlerin bir kısmı Kafkaslarda Rus Ordusuna iltica etmiştir.23
Askere çağırma konusunda kırsalda yaşayan Ermenilerin daha az etkilen-
diği, bunun sebebinin ise köyde yaşayanların sayımının zor olmasından kay-
naklandığı ve çoğu zaman zorunlu askerliği Ermenilerin sabote ettiği dile geti-
rilmektedir. Burada bir noktaya dikkat çekmek gerekir. Birinci Dünya Sa-
vaşı’nın patlak vermesiyle birlikte Osmanlı Devleti’nde genel seferberlik ilan
edilmiş ve vatandaşların milliyeti ne olursa olsun bu seferberlik çağrısı hepsine

23Hakan Yaşar, “Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı Devleti’nin Firari Askerler Sorununa
Dair Genel Bir Değerlendirme”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, XVI/32 2016, s.17.

153
TAMARA ÖLÇEKÇİ

yapılmıştır. Karadeniz bölgesinde Gürcüler ve Lazlar da dâhil olmak üzere Müs-


lümanlar, ülkelerini savunmak için orduya gitmişlerdir. Ancak Ermeniler ve
Rumlar seferberlikten kaçınmıştır. Ayrıca, askere gidenler de belli bir süre
sonra firar etmiştir. Kaçanların bir kısmı ise çeteler oluşturarak içeride sivil
halka zarar vermiştir.
İkinci bir husus ise; 1915 yılın Nisan ve Mayıs aylarında Ermeni aydınla-
rına ve sosyo-politik çevrelere yönelik baskıların Osmanlı’nın tüm bölgelerini
sardığından bahsedilmesidir. Canik-Ordu ilçelerinin bu konuda bir istisna ol-
madığı ve böylece Nisan 1915’te Samsun’da Taşnak partisinin birkaç temsilci-
sinin tutuklandığı belirtilmektedir. 24 Haziran 1915’te tahliye kararının açık-
lanmasından sonra, bu eylemin Ermenilerin diğer kamu liderleriyle ilgili olarak
tekrarlandığı, aynı şeyin Ordu’da da gerçekleştiği ve böylece toplu tehcir başla-
madan önce Pontus Ermenilerinin örgütlenmede zayıfladıklarından bahsedil-
mektedir.
Doğal olarak Osmanlı hükümeti seferberlik ilanından itibaren 9 ay geçtik-
ten sonra Ermeni komitelerinin faaliyetlerini kontrol altına alarak isyan, terör
ve sabotajları önlemek amacıyla tedbirler almak zorunda kalmıştır. Ermeni er-
lerin silahsızlandırılmasından sonra, Dâhiliye Nezareti tarafından itimat edil-
meyen ve olaylara karıştığı tespit edilen Ermeni polis ve memurların görevden
alınması veya Ermeni olmayan vilayetlere gönderilmesi talimatı verilmiştir. Fa-
kat bu tedbirler sonuçsuz kalınca Ermenileri silahlandıran ve isyanlara sevk
eden komiteleri kapatma ve elebaşlarını tutuklama yoluna başvurulmuştur. Ni-
tekim Dâhiliye Nezareti 14 vilayet ile 10 mutasarrıflığa 24 Nisan 1915 tarihinde
meşhur genelgeyi yayımlamıştır.24
Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin aldığı bu kararların ve uygulanan yöntem-
lerin sayesinde şehirlerde Türklere karşı kayda değer bir direniş örgütleyeme-
diklerini söylemekteler. Burada alınan kararların gerekçesi hakkında altı çizil-
mesi gereken husus, 1915 yılında Ermeni komitecileri tarafından çıkarılan is-
yan ve terör olaylarının çok sayıda cephede savaşan Osmanlı Devleti’nin millî
güvenliğine ciddi bir tehdit oluşturmasıdır.
Ermeni çetelerine karşı alınan tedbirler, Ermeni komitecilerinin örgüt-
lendiği yerlerden biri olan Karadeniz bölgesinde de uygulanmıştır. Bu bölgede
yer alan Samsun mutasarrıflığından Dâhiliye Nezareti’ne 25 Nisan 1915 tari-
hinde gönderilen şifreli mesajda, Hınçak ve Taşnak komitesi erkânından 10 Er-
meni’nin tutuklandığı bildirilmektedir. 1 Mayıs 1915 tarihli şifrede ise Samsun

24Yusuf Sarınay, 24 Nisan 1915 Ermeni Tutuklamaları, https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-


yazi.php?id=239, erişim tarihi 01.10.2022.

154
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

ve Bafra’da şimdiye kadar 32 Ermeni komitecisinin tutuklandığı, silah aramala-


rının devam ettiği kaydedilmektedir. Diğer taraftan 27 Mayıs 1915 tarihli Canik
Mutasarrıflığı’ndan Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderilen yazıda; Hınçak ve
Taşnak Komitecilerine mensup oldukları için zanlı olarak Bafra’da 15, Ünye’de
24, Çarşamba’da da 25 kişinin tutuklandığı belirtilmekte ve tutuklananların
isim listesi verilmektedir.25
Bu tutuklama ve aramaları takip eden gün ve aylarda Samsun’da Ermeni
armasıyla Ermenice haritalar, Ermeni komitecilerine ait belgeler, patlayıcı mad-
deler, bomba ve cephane de yakalanmıştır. Bu tür aramalarla ilgili M.Torlakyan
kitabında, “Babam silahlarını çıkardı. Bir çakmaklı tüfek, çift namlulu kesilmiş av
tüfeği ve ünlü Çaluk Pogos’tan satın aldığı beş atış bir tabanca. Silahları kontrol
ettikten sonra babam bize en önemli şeyleri ve yiyecekleri saklamamızı söyledi”
demektedir. Yani 1915 yılına kadar neredeyse her Ermeni köylüsünün hatırı
sayılır silahlarının olduğu ve hazırlık yaptıklarını göstermektedir.26 Torlakyan,
ilçesinde yaşanan devrimci olayların Hükümetin gözünden kaçmadığından ve
tüm dikkatlerin ilçeye odaklandığından bahsetmektedir. Şüphelilerin tek tek
arandığını, bazılarının sorgulanmak üzere çağrıldığını ve Torlakyan’ın evinin de
arandığını, amcasının sorguya çekildiğini yazmaktadır. Tüm aramalara rağmen
Taşnak Partisinin de uyumadığını, her zaman yetkililerin eylemlerini takip et-
tiklerini ve aramalar öncesinde uyarılar yapıldığını bildirmektedir. Torlak-
yan’ın genç yaşında Taşnakçılara hayranlık duyduğu ve Türklere karşı nefret
beslediği anlaşılmaktadır. Torlakyan “Evimizde saklanan silahları ve kitapları çı-
karıp sakladım. Simavonyan’ın talimatı üzerine Vahan ve ben okulda toplanan
tüm yasak yayınları çantalara doldurduk. Aynı gece bu ağır çantaları sırtımıza
taktıktan sonra, kitapları zar zor ormana, tenha bir yere sürükledik. Aynı za-
manda bir parti görevini yerine getiriyor olmaktan da büyük gurur duyduk” 27de-
mektedir.
Ermeni çetelerinin faaliyetlerinin bir parçası olarak kiliselerin de kulla-
nıldığı anlaşılmaktadır. Samsun Ermeni kilisesinde şüphe üzerine yapılan ara-
mada kilisenin bodrum katında ve zeminin bir metre altına gizlenmiş 20 adet el
bombası, bomba kapsülleri ve bir şişe içinde patlayıcı madde ele geçirilmiştir.28
Yapılan bir başka takibat sonucunda ise Samsun ve Bafra’da silah kaçakçılığı

25 Yusuf Sarınay, a.g.e; BOA, EUM, 2. Şb. No: 69/11.


26 Мисак Торлакян, Вместе с моими днями, http://m.aniv.ru/archive/21/vmeste-s-moimi-
dnjami-misak-torlakjan/,erişim tarihi, 15.09.2022.
27 Мисак Торлакян, a.g.e.
28 Yusuf Sarınay, a.g.e; BOA.EUM. 2. Şb. No: 69/13.

155
TAMARA ÖLÇEKÇİ

suçundan otuz iki kişi gözaltına alınmış, ele geçirilen silahlarla Ermenice evrak-
lar incelemeye alınmıştır. Ayrıca eylem hazırlığı yapan Hınçak ve Taşnak örgü-
tüne mensup kişiler tutuklanmıştır.29
Torlakyan Samsun, Çarşamba, Bafra ve Terme’deki Ermeni gruplar tara-
fından yapılan girişimlerin hemen bastırıldığını büyük bir hüsranla dile getir-
mektedir.
Karadeniz tarafında Taşnak çetelerinin nasıl oluştuğu ve liderleri hakkın-
daki bilgiler de kitapta etraflıca anlatılmaktadır: “Kırsal kesimlerde durum fark-
lıydı, tehcir ve katliamların başlamasından hemen sonra nüfus dağlara sığınmak
ve tehcirden kaçınmak için yerleşim yerlerinden ayrılmaya başladı. Kısa süre
sonra Canik-Ordu’nun tüm ilçelerinde bir dizi fedai öz savunma grupları örgüt-
lendi”.
Oluşturulan Ermeni müfrezelerinin liderlerinin hem Taşnak’ın yerel üye-
leri hem de toplulukların ileri gelen temsilcileri olduğu belirtilmektedir. 1915
sonbaharına gelindiğinde, bu müfrezelerin liderleri şöyledir: “Ordu’da Garabed
Vartanyan (Vaştonoğlu) önderliğinde Pambukluk köyü merkez yakınlarında,
Sedrak Minasyan (Deli Sedrak, Minasoğlu) ve Küçük Artın (Arzumonyan Artın),
Çarşamba’da Der-Horen Kalencyan (Deli Papaz, Deli Keşiş), Haçik Tulumcyan,
Apriom Haçaduryan, Agop Keyan (Agopos) ve Sarkis Tatulyan (Tyakuytsa Ta-
tuloğlu). Terme bölgesinde Zeytunyan Ovannes (Zil Ovannes), Haçik Karagez-
yan (Kara Haçik) ve Minas Kasumyan. Fatsa bölgesinde Savucag köyü bölge-
sinde konuşlanmış Garabed Urumyan ve Garabed Saryan. Ünye’de Garabed
Tahmazyan (Deli Hoca), Avedis Çakryan, Dikran Zeytuncyan, Kevork Kesyan,
sonraları Keklik köyü bölgesinde ve Taz-Dağ yolunda yoğunlaşan Serop Kara-
keyan fedai grupları”.30
Akabinde sonbaharda bu müfrezelerden üç partizan oluşumu ortaya çık-
mıştır. Birincisi Tyakuytsa Tatula komutasındaki Tyakur köyü bölgesinde, ikin-
cisi Zil Ovannes liderliğindeki Terme-Çarşamba bölgelerinde, üçüncüsü Vaşto-
noğlu liderliğinde Ünye-Ordu bölgesinde faaldir. Daha sonra Terme bölgesin-
deki Pambuklu köyünden gelen en ünlü Hemşinli fedailerden biri olan Zil Ovan-
nes’in liderliğinde birleştikleri anlatılmaktadır. Çeteci direnişinin tüm gücünü
fark eden ve hisseden Türk yönetimi ve ordusu, 1916 yılı boyunca Zil Ovannes’e
takip etmiş ve sonunda çetecilik faaliyetlerini sonlandırmıştır.

29 BOA, DH. EUM. 2. Şb., 7/21-12, 25; Nevzat Sağlam, “Samsun ve Civarında Ermeni ve Rumların
Faaliyetleri (1880-1920).” Ermeni Araştırmaları, Sayı 68 (2021), s.61.
30 Героическая Самооборона Армян Джаник-Орду, https://vk.com/@sebastia_airsoft_team-ge-

roicheskaya-samooborona-armyan-dzhanik-ordu, erişim tarihi15.09.2022.

156
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

1915-1917 yıllarında Hemşinli çetecilerden Sarkis Tatulyan liderliğin-


deki Ermenilerin Tyakur bölgesindeki faaliyetleri ayrıntılarıyla anlatılmakta-
dır. Hemşin Ermenilerinin kutsal emanetlerinin saklandığı Surp Minas Kili-
sesi’ni verdikleri karar ile yakıp kutsal emanetlerini de yanlarına alarak
Rusya’ya götürdükleri de anlatılanlar arasındadır. Ermeni zulmünden etkilenen
Gürcüler, Kiliselerin dahi Ermeni çetelerin hedefi olması hakkında farklı görüş-
tedir. Onlara göre, “Taşnakların Türkler’den ‘kurtardıkları’ iddia edilen bu ‘kutsal
emanetleri’ nereye koyduklarını bilmek ilginç gelebilir. Yani sıradan saygısızlık,
vandalizm ve soygun, kiliselerin sıradan yıkımı burada bir ‘başarı’ olarak sunulu-
yor. Ve aynı Ermeni milliyetçileri hala Gürcistan topraklarında 465 Gürcü kilisesi
üzerinde hak iddia ediyor!” diye itiraz etmektedirler.31
Karadeniz Bölgesindeki Ermeni Taşnak Çetelerin Ulaştığı Silahlı Güç
Torlakyan’ın ‘Günlerimin ardından’ kitabında, 1915 yazı ve sonbaharında
Zil Ovannes’in emriyle Avedis Çakryan’ın bir fedai müfrezesiyle Giresun bölge-
sinde uzun süreli bir sefer düzenlediği ve bunun sonucunda Canik-Ordu’nun
tüm partizan gruplarının tek bir cephede birleştiği anlatılmaktadır. Ermeni
mültecilerin onun koruması altında toplandığından, onlarca esir ve rehinenin
Türkler’den kurtarıldığından bahsedilmektedir. Böylece 1915’in sonu ve
1916’nın başında, Ermeni çeteleri güçlü bir silahlı güce ulaşmıştır. 1915’in so-
nunda, çeteler Köz Tepe kasabası yakınlarındaki Gürcü Çavuş müfrezeleriyle gi-
riştikleri mücadelede galip gelir. Bunun Ermeni çeteci asilerin yankılanan ilk
zaferi olduğu beyan edilmektedir. Bahsedilen ‘Gürcü Çavuş müfrezeleri’, yerel
Gürcü nüfusun Taşnak çetelerine direnmek için örgütlenmiş savunma birimle-
riydi. Lazeti (Lazistan) köylerinden genç ve sağlıklı erkeklerin neredeyse ta-
mamı Türk ordusunda savaştığı için, bu savunma birimlerinin çoğunluğu yaşlı-
lar, engelliler, sakatlar, gençler ve dahası zayıf silahlanmış kişilerdi. Dolayısıyla
tepeden tırnağa silahlanmış Taşnak çetelerinin bu müfrezeleri bozguna uğrat-
masına şaşırmamak gerekir.
Taşnak çeteleri bir süre sonra, Türk ordusuna karşı yeni bir cephe oluş-
turarak Türkiye'nin doğu bölgelerini işgal eden Rus ordusuna yardım etmiştir.
Şubat 1916’da Taz Dağı köyü yakınlarında fedailerin Türkleri tekrar mağlup et-
tiği bir çarpışmadan sevinçle bahsetmekteler. 1916 yılı boyunca Türklerin Kek-
lik tarafında konuşlanan Zil Ovannes’i bitirme girişimlerinin durmadığı ancak

31 Дашнакские бандитыопустошализемлиисторическойЛазики и
проводилиэтночисткипротивмусульмангрузин, https://kavkazplus.com/
news.php?id=37025#.Y05quXZByUk, erişim tarihi 15.09.2022.

157
TAMARA ÖLÇEKÇİ

hepsinin başarısız olduğu anlatılmaktadır. Ayrıca Adam Çavuş’un fedai grubu


aynı yıl Yozgat’tan Canik’e taşınarak yerel birimin ikmalini yapmış, verilen ka-
yıpların yerini doldurmuştur.
Nisan 1916’da Rus birlikleri Trabzon’a girdikten sonra, Zil Ovannes Üç
Pınar köyünde müfreze komutanları ile toplantı yaparak, yeniden konuşlandı-
rılmaları ve sivillerin savaş bölgesinden çekilmesi talebiyle Trabzon’a Ruslara
bir heyet gönderilmesi kararı almıştır. Ancak Rus komutanlığı yalnızca mülte-
cilere yardım etmeyi kabul etmiş ve çeteci Ermenilerden Rus birliklerinin iler-
lemesine yardımcı olmaları için Canik’te kalmalarını istemiştir. Bundan sonra
Zil Ovannes’in karargâhı Terme yakınlarındaki Keriş Tepe köyüne yerleşmiştir.
Kısa süre sonra bu başkaldırışa nihayet son vermek için Türklerin üç yönde bü-
yük bir saldırı başlattığı belirtilmektedir. Keriş Tepe, Tyakur ve Kel Tepe’nin
saldırıya uğradığını ancak Türklerin tüm bu girişimlerinden hem 1916’da hem
de 1917’de sonuç çıkaramadığı ifade edilmektedir.
1916-1917’nin sert kışından sonra Ermeni çetecilerin onarılamaz bir ka-
yıp yaşadığı ve 1917 yılı başlarında Canik-Ordu Ermeni çetelerinin ilk komutanı
Zil Ovannes Zeytunyan’ın öldürüldüğü bilgisine rastlıyoruz. Zeytunyan’dan
sonra çetelerden oluşan Ermeni birliği; Vaştonoğlu komutasında Ordu’da ve
oluşturulan konseyin liderliğinde Çarşamba ve Terme’de olmak üzere iki gruba
ayrılmıştır. 1917 yazı ve sonbaharında bölgedeki durumun değiştiğinden ve
Türk cephesinde parçalanmanın yaşandığından bahsedilmektedir. Ordudan fi-
rarın yaygın hale geldiği ve bu durumdan yararlanan Ermeni çetelerinin terk
edilmiş bazı köylere yerleşmeye başladığı, aynı zamanda askeri teşkilatlanmayı
da sürdürdükleri anlaşılmaktadır.32
Ermeni cinayetlerinde ve soygunlarında rol oynayan kimi yerel Türklerin
her şekilde çetecilere yaranmaya başladıkları sevinçle yazılmaktadır. Dahası,
Rus birliklerinin saldırısı neredeyse bekleniyor olduğu için Ermeniler ortamın
sahibi gibi davranmaya başlamıştır. Ancak 1917-1918’de Rusya’da devrim pat-
lak verip Rus ordusu topluca Kafkas cephesini terk etmeye başlayınca işler de-
ğişecektir. Torlakyan’a göre, bundan ilham alan Türkler Ermeni çetelerini ve li-
derlerini ayrı ayrı yok etmeye çalışmıştır.33

32 Мисак Торлакян, Вместе с моими днями, http://m.aniv.ru/archive/21/vmeste-s-moimi-


dnjami-misak-torlakjan/,erişim tarihi, 15.09.2022.
33 Героическая Самооборона Армян Джаник-Орду, https://vk.com/@sebastia_airsoft_team-ge-

roicheskaya-samooborona-armyan-dzhanik-ordu, erişim tarihi15.09.2022.

158
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

Ruslar’ın desteğinden mahrum kalan Ermeniler’de sıkıntılı günler başla-


mış ve 1918’de Artın Minasyan ve Ovannes Urumyan öldürülmüş, Garabed Tah-
mazyan hapse girmiş, Avedis Çakryan ve ortaklarını öldürmeye teşebbüs edil-
diği beyan edilmektedir. Bu yarı barışçıl dönemde, Ermeni fedaileri boş durma-
mış, Ermeni yetimlerini Türk ailelerinden almakla beraber, esirleri ve rehine-
leri vb. kurtarmakla da uğraştıkları belirtilmektedir.
1920’ye gelindiğinde, işgal altındaki Türkiye’de durum yeniden kötüleş-
mesi Ermeni çeteler için yeni fırsatlar doğurmuştur. Bölgede Kuvâ-yı Milliye ile
kimi yerel unsurlar arasında bir iç mücadele başlamış, bu durumun başıbozuk
ve asker kaçağı çeteleri kudurttuğu belirtilmektedir. Böyle bir durumda Ermeni
çeteleri tekrar dağlara çıkarak yeni bir terör ve tedhiş hareketi başlatmıştır. Bu
yeni dönemde Ordu bölgesinde eskisi gibi Vaştonoğlu, Genç Minasoğlu ve Kü-
çük Artın müfrezeleri, Terme ve Çarşamba’da Ovannes Urumyan, Agop Kırbaş-
yan, Garabed Saryan, Saag Kamalyan, Mesrob Yazıdcyan müfrezeleri ve diğer-
leri faaliyet gösteriyordu. Bunların yanı sıra Avedis Çakryan’ın müfrezeleri de
mevcuttu.
Bütün bu yıllar boyunca, Ermeni çetelerin yerel Rum isyancıları ile el ele
hareket ettiklerinden de sıklıkla bahsedilmektedir. Verilen Milli Mücadele so-
nucunda Anadolu’nun işgaline son veren Türkler, Aralık 1922’ye gelindiğinde
Ermeni ve Rum çete hareketlerini de sona yaklaştırmıştır. Neticede bu süreçte
beş Yunan komutan öldürülmüş, Deli Keşiş, Deli Hoca, Artın Haçaduryan ve di-
ğerleri hapse atılmış, Ermeni çetecilerin en bilinenlerinden Kara Haçik ve diğer-
leri döktükleri kanların bedelini ödemiştir.34
Türkiye’nin işgal altında olduğu ve Anadolu insanının cephelerde savaş-
tığı bir kaos ortamında, otorite boşluğundan yararlanarak her türlü teröre baş-
vuran ve sivil halkı katleden Ermeni çeteler için artık sayılı günler kalmıştır.
1922’ye kadar Rus işbirlikçiliği yapan Ermeni çeteler, yaptıkları zulümlerin he-
sabından kaçabilmek için çeteciliğe devam etmiş ve bunu da nefsi müdafaa ola-
rak lanse etmişlerdir. Canik’te ve tüm Karadeniz’de Rum ve Ermeni kıyımları
başladığı iddiası bu olaylar silsilesine dayanmaktadır.
Ermeni çeteciler, bir zamanlar ilk kalkışmalarının doğduğu ünlü Keklik
köyü yakınlarında Türkiye’nin ilk kez üzerlerine gönderebildiği düzenli birlik-
lerle karşılaşmıştır. Bundan sonra Canik çetecilerinin çoğu Türk topraklarını

34 Дашнакские бандиты опустошали земли исторической Лазики и


проводилиэтночисткипротивмусульмангрузин, https://kav-
kazplus.com/news.php?id=37025#.Y05quXZByUk, erişim tarihi 15.09.2022.

159
TAMARA ÖLÇEKÇİ

terk etmek zorunda kalmıştır. Ermeni çetelerinin geri kalanları, Ermeni hare-
ketinin son sığınağı haline gelecek olan Ordu’da Çankırış yolu yakınında yoğun-
laşmıştır. Bu çete artıklarının liderleri Tahmazyan, Kalust Kesyan ve Vaşto-
noğlu’dur.
Her tarafı Türk güçleri tarafından kuşatılmış durumdaki Ermeni çeteciler,
durumlarının umutsuzluğunu fark ederek, her zaman yaptıkları gibi sivil halkı
kalkan olarak kullandılar. En yakın Türk köylerinin tanınmış insanlarını rehin
alıp bunlara karşılık Rusya’ya gönderilmelerini talep ettiler. Köşeye sıkıştırılan
çetecilerin sabıkalı geçmişini bilen Türk ordusu, sivil kaybını önlemek için bu
seçeneği kabul etmek zorunda kaldı. Yazar, burada çetelerin rehin alma işlerini
yürüttüklerini isteksizce de olsa kabul etmektedir. 16 Kasım 1923 yılında Çan-
kırış’tan ayrılan son Ermeni çeteleri, Türk askeri grupları eşliğinde Ünye kasa-
bası yakınlarındaki deniz kıyısına ulaştı ve geride kanlı bir tarih bırakarak Tür-
kiye’yi sonsuza dek terk ettiler. Daha sonra Abhazya’ya yerleşen Garabed Var-
tanyan, yani Vaştonoğlu ve birçok çetecinin anlatımıyla bu olaylar defalarca dile
getirilmiştir.35
Karadeniz bölgesinde Pontus hayalindeki Rumların yanında yer alan Er-
meni çeteleri, sekiz yılı aşkın bir süre boyunca Karadeniz’deki askeri ve idari
boşluğu fırsat bilerek yerel halka büyük zulümler yaptılar. Savaşta herhangi bir
varlık gösteremeseler de, cephe arkasındaki yaşlı, kadın ve çocuklara karşı acı-
masızlıkları ve katliamlarıyla halkın hafızalarında hiç silinmeyecek izler bırak-
tılar. Ermeni ve Rum çeteleri, yüzlerce yıl birlikte yaşadıkları sivil halkı ellerine
geçen ilk fırsatta vahşice öldürmenin yanı sıra, yol kesme, gasp ve yağmalama
suçlarıyla yerel halkın hafızasında yaşamaya devam ettiler.

Sonuç
Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi,
yüzlerce yıldır imparatorluk içerisinde sorunsuz bir şekilde yaşayan Ermeniler
ve Rumların ayrılıkçı hareketlerine sahne olmuştur. Bilhassa Doğu Anadolu
Bölgesi’nde yaşayan Ermeniler Ruslarla iş birliği yaparak bir taraftan Osmanlı
Ordusu’nun cephedeki faaliyetlerini zorlaştırmış, diğer taraftan da bölgedeki
Müslüman-Türk köylerinde katliamlara girişmiştir. Doğu Anadolu’da yaşanan

35 Дашнакские бандиты опустошали земли исторической Лазики и


проводилиэтночисткипротивмусульмангрузин, https://kav-
kazplus.com/news.php?id=37025#.Y05quXZByUk, erişim tarihi 15.09.2022.

160
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

Ermeni mezalimi, Rusların Karadeniz’i işgaliyle birlikte bu bölgelerde de yay-


gınlaşmıştır. Bölgede sayıca az olmakla birlikte varlıklarını sürdüren Ermeniler,
çetecilik faaliyetleriyle yerel sivil halka çok ciddi maddi ve manevi zararlar ver-
miş, soykırıma varan vahşet sergilemişlerdir.36
Birinci Dünya Savaşı’nın ağır şartlarında iç güvenliğe yönelik bu tehditler
karşısında kayıtsız kalmayan dönemin Osmanlı Hükümeti, vatandaşlarının can
ve mal güvenliği için harekete geçmiştir. Öncelikle 24 Nisan 1915 tarihinde vi-
layetlere bir genelge göndererek Ermeni komitelerinin şubelerinin kapatılma-
sını ve ileri gelenlerinin tutuklanmasını ve ardından 27 Mayıs 1915 tarihinde
Ermeni Tehcir Kanunu olarak bilinen “Zorunlu Sevk ve İskân Kanunu”nu çıkar-
mıştır. Bu kanunla isyana karışan Ermeniler, sağlıktan emniyete, erzaktan
iskâna tüm tedbirler alındıktan sonra Anadolu’dan bir başka Osmanlı toprağı
olan Suriye Bölgesi’ne göç ettirilmiştir.
Tüm bu savaş sırasında gerçekleşmiş olan Ermeni çetelerinin kanlı ey-
lemleri diğer devletlerin yapmış olduğu resmi istatistiklerle de tespit edilmiştir.
Fakat hiçbir zaman katledilen, evlerinden, mallarından, evlatlarından, anne ve
babalarından zorla ayrılan Türk halkından bahsedilmemiştir. Türk köyleri ya-
kılıp yıkılmış, insanlar diri diri toprağa gömülmüş, kadınlar ve çocuklar işkence
yapılarak öldürülmüş, tecavüze uğramıştır.37 Fakat bunlar nedense önemsen-
memiştir. Türk topraklarında azınlık olarak yaşayan Ermenilerin bu toprakları
kan dökerek ve can alarak Batı Ermenistan’a dönüştürme girişimleri, bütün dış
destekçilerine rağmen başarısız olduğundan dolayı, acısını Sözde Ermeni Soy-
kırımı ile telafi etmeyi amaçladıklarını görmekteyiz.
Bu çalışmada; kendi döktükleri masum sivillerin kanlarıyla yüzleşmek
yerine, tarihi gerçekleri bir tarafa bırakan Ermenilerin tek taraflı anlatımları ve
görüşlerin dile getirildiği bazı çalışmalar incelenmiştir. Karadeniz bölgesinde
Ermeni çetelerin faaliyetlerinin anlatıldığı Rusça yazılmış bu kaynaklarda, ma-
kale, yazı ve görüşlerde Ermeni çetecilik faaliyetleri ve dökülen yerel halkın
kanları görmezden gelinmektedir. Ellerindeki silahlarla çetecilik yapan ve kan
döken bu grupların bir taraftan da Ermeni kıyımının yaşandığından ve onların
son ana kadar kahramanca savaştıklarından bahsettikleri bu yayınlar, tek ta-
raflı bir bakışın ürünü olarak tarihi gerçeklerle örtüşmemektedirler.

36 Songül Alşan, Doğu Karadeniz’de Rus Çekilişi Sırasında Ermeni Faaliyetleri (1916-1918), Ka-
radeniz İncelemeleri Dergisi, 2014 Güz, Sayı 9, s.178-179
37 Hülya Yapar, Ermeniler Ve Türk-Ermeni İlişkileri, Hülya, OTAM Dergisi, 2002, Cilt 13, Sayı 13,

s.42.

161
TAMARA ÖLÇEKÇİ

KAYNAKLAR
Alşan, Songül, Doğu Karadeniz’de Rus Çekilişi Sırasında Ermeni Faaliyetleri (1916-
1918), Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2014 Güz, Sayı 9.
Амрали Исмаилов, идеология, философия и преступления Армянства и
Армянского фашизма, Баку фонд знания 2018.
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl 32, Sayı 83, Genelkurmay Basımevi, Ankara Mart 1983.
Армяне Причерноморья, Ansiklopedi, Cilt 1, Moskova: UpPrint 2020.
Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Genelkurmay ATASE ve Genelkurmay
Denetleme Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005.
Автореферат на соискание ученой степени кандидата исторических наук,
Владимир 2006,
Biber, Tuğba Eray, Karadeniz Rumları ve Yunanistan (1914-1923). Yeditepe Yayınevi, İs-
tanbul 2016.
Binark, İsmet, Ermenilerin Türklere Yaptıkları Mezâlim ve Soykırımın Arşiv Belgeleri,
TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayını, Ankara 2001.
BOA, EUM, 2. Şb. No: 69/11.
BOA.EUM. 2. Şb. No: 69/13.
BOA, DH. EUM. 2. Şb., 7/21-12, 25
Дашнакские бандиты опустошали земли исторической Лазики и проводили
этночистки против мусульман грузин, https://kav-
kazplus.com/news.php?id=37025#.Y05quXZByUk, erişim tarihi 15.09.2022.
Экс-командующийбазой в Гюмри: Армяне – трусы, и баста!,https://aqreqa-
tor.az/ru/politika/244238, erişim tarihi 24.10.2022.
Геманян, Е. Армянскоеосвободительноедвижение в XIX в. Москва 1915.
Героическая Самооборона Армян Джаник-Орду, https://vk.com/@sebastia_air-
soft_team-geroicheskaya-samooborona-armyan-dzhanik-ordu, erişim tarihi1
5.09.2022.
Ghazaryan, Andranik, В Ереванеустановятпамятниктем,
ктоотомстилорганизаторамГеноцидаармян, https://webcache.google-
usercontent.com/search?q=cache:MRbcQQPUTU0J:https://ru.armeniasput-
nik.am/20210914/v-erevane-ustanovyat-pamyatnik-tem-kto-otomstil-organi-
zatoram-genotsida-armyan-33261210.html&cd=19&hl=tr&ct=clnk&gl=tr, eri-
şim tarihi 23.10.2022.
Gürün, Kâmuran, Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1983.
Halaçoğlu, Yusuf, Sürgünden Soykırıma Ermeni İddiaları, Babıali Kültür Yayıncılık, İstan-
bul 2006.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Misak_Torlakyan, erişim tarihi 05.11.2022.
Исмаилов, Амрали, идеология, философия и преступленияАрмянства и
Армянскогофашизма, Баку фондзнания 2018.

162
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ

Kevorkıan, Raymond H., Paboudjıan, Paul B., 1915 Öncesinde Osmanlı İmparator-
luğu’nda Ermeniler, Aras Yayıncılık, İstanbul 2012.
Küçük, Cevdet, Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı, İstanbul 1984,
s. 165-174.
McCarthy, Justin, “Kim Başlattı” Ermeni Soykırımı İddiaları, (Derleyen: Mustafa Çalık),
Cedit Neşriyat, Ankara 2013.
Mikaelyan (Kazaryan), Levon, Немезис Мисака Торлакяна, https://www.lmk.am/vo-
mume3/2009/ch3.2009.38, erişim tarihi 10.11.2022.
Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk Ve İskânı (1878-1920), Başbakanlık Devlet Arşiv-
leri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın Nu: 91, Ankara
2007.
Memmedli, Marziye Memmedli, Samire, Doğu Anadolu’daki Ermeni Faaliyetleri (1914-
1918), Bölgesel Araştırmalar Dergisi, Aralık 2018, (2).
Öke, Mim Kemal, Ermeni Meselesi, İstanbul 1986.
Ölçekçi, Tamara, “Türkistan’da Ermenilerin Katliamları”, 1. Uluslararası Türk Ermeni
İlişkileri ve Büyük Güçler Sempozyumu, Erzurum 2012.
Sağlam, Nevzat, “Samsun ve civarında Ermeni ve Rumların faaliyetleri (1880-1920)”,
Ermeni Araştırmaları, Sayı 68 (2021).
Sarı, Muhammed, “Birinci Dünya Savaşı’nda Batı Anadolu’da Rumların Casusluk ve Çe-
tecilik Faaliyetleri”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, (Editör Osman
Köse), İlk Adım Belediyesi Kültür Yayınları No 12, Samsun 2017.
Sarınay, Yusuf, 24 Nisan 1915 Ermeni Tutuklamaları, https://www.turkyurdu.com.tr/
yazar-yazi.php?id=239, erişim tarihi 01.10.2022.
Шутова, Н.Е., Армянскийвопрос в российскотурецкихотношениях 1911-1921 гг,
Авторефератнасоисканиеученойстепеникандидатаисторическихнаук,
Владимир 2006.
Торлакян, Мисак, Вместе с моимиднями, http://m.aniv.ru/archive/21/vmeste-s-
moimi-dnjami-misak-torlakjan/,erişim tarihi, 15.09.2022.
Uzun, Turgay, Osmanlı Devleti'nde Milliyetçilik Hareketleri, Türk Dünyası İncelemeleri
Dergisi, Sayı IV, İzmir 2000.
Yapar, Hülya, Ermeniler Ve Türk-Ermeni İlişkileri, Hülya, OTAM Dergisi, 2002, Cilt 13,
Sayı 13.
Yaşar, Hakan, “Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı Devleti’nin Firari Askerler Soru-
nuna Dair Genel Bir Değerlendirme”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi,
XVI/32 2016.
Зейтуньян, Л.С, Армянское население в Османской империи накануне геноцида
1915 г, https://cyberleninka.ru/article/n/armyanskoe-naselenie-v-osmans-
koy-imperii-nakanune-genotsida-1915-g/viewer, erişim tarihi 06.10.2022.

163
1985 Efraim Ağa Konağı Gazipaşa Bafra

165
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)

Hacer KADI1

Giriş
Nebiyan Dağı, Orta Karadeniz bölümünde Samsun ili sınırları içinde, On-
dokuz Mayıs İlçe Merkezi’nin 26 km güneybatısında yer alır. Dağ idari açıdan
Bafra ve Ondokuz Mayıs ilçelerinin sınırları içinde yer alan ve Kızılırmak üze-
rinde kurulu Derbent Baraj Gölü’nün doğusunda, kuzeybatı-güneydoğu istika-
metinde uzanan Nebiyan dağı, zirve noktasında 1224 metre yükseltisi ile yöre-
nin en yüksek dağı özelliğine sahiptir. Halk arasında sivri, bazı kaynaklarda
“Bünyan Dağı” olarak da geçmektedir.2
Nebiyan Dağı, 1914 yılında Canik Sancağına bağlı Bafra kazası dahilinde
bulunan onlarca Türk ve Rum köyünü içine alan bir bölgeydi. Bavra diye de kul-
lanılan Bafra, 1923 yılı dahil olmak üzere Canik Sancağına bağlı bir kazaydı.
1924’ten sonra Samsun’a bağlı bir kaza olmuştur.3 Osmanlı döneminde ise Ca-
nik bölgesi; Vezirköprü, Havza ve Ladik dışında Samsun ile Ordu arasındaki ka-
lan bölgeye verilen isimdir.4 Osmanlı Devleti’nde Canik Sancağının en batısında
Bafra kazası bulunmaktadır. 15. Yüzyılda Bafra, merkez Bafra ve bağlı 6 nahiye
(Üskübi, Martakale, Emlâk, Değirmenözü, Pazarlı, Harıs) ile 110 köyden ibaret-
tir.5
19. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde Rumlar, Canik sancağında ekono-
mik olarak güçlenmiş ve kendi burjuvazisini ortaya çıkarmışlardı. Özellikle
Rusya ve İran’la sürdürülen ticari ilişkiler Rum burjuvazisinin hâkimiyetinde

1 MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi; Uzman. hacerkadi26@gmail.com. ORCID ID:
0000 0002 5093 7155
2 Yahya Kadıoğlu ve Aynur Aydın, Samsun İlindeki Ekoturizm Alanlarına Bir Örnek: Nebiyan Dağı,

Studıes Of The Ottoman Domaın, Ağustos 2018, c.8, sayı 15, s.29.
3 Tahir Sezen, Osmanlı Yer Adları, Devlet Arşivleri Yayınları, Ankara 2017, s. 78.
4 Cemal Sezer, Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresindeki Faaliyet-

leri (1914-1918), Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, 6/1 (2021): 349.


5 Cengiz Arslan, Ondokuzuncu Yüzyılın İlk Yarısında Bafra ve Alaçam Müslim Nüfusu, Ondokuz

Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yüksek Lisans, Ocak 2019, s.10.

167
HACER KADI

gerçekleşmiştir. Ayrıca bölgenin en önemli tarım ürünü olan tütün ile fındık
üretimi ve kıyı taşımacılığında da Rumlar söz sahibi olmuşlardır. Rum tüccarla-
rın ekonomik olarak gelişmesi kendisini yerel düzeyde de göstermiştir. Yedi
üyeli Samsun Belediye Meclisi’nin Samsun Ticaret Odası’nın sekiz üyesinin
dördü, Ziraat Meclis üyelerinden altısı Rumlardan ikisi Türklerden oluşmak-
taydı.6
Pontus Cemiyeti, Fransız İhtilali ile başladığı görülen “milliyetçilik” akı-
mının da etkisiyle, yüzyıllardır dil ve din farklılıklarına rağmen aynı coğrafyayı
paylaştıkları bütünden kopmuş ve devletimizin içinde bulunduğu elim vaziyet-
ten faydalanarak isyan hareketine girişmek amacıyla çeşitli faaliyetlerde bulun-
muşlardır. Kendi içlerinde örgütlenerek, devletimizin bünyesinde barınan diğer
unsurlar gibi, çoğunluk oldukları bölgelerde hak iddia etmiş ve bu haklarını şid-
detle, katliamlarla ve karşılıklı çıkar gözetilerek kurulan dış ittifaklarla elde et-
meyi ummuşlardır. Meşruiyetlerini dayandırdıkları geçmişleri ise yüzyıllar ön-
cesindeki Pontus Rum Krallığı’dır.7
Pontus Meselesinin şekillenmesinde 20. yüzyılının başlarından itibaren
Anadolu’da ve yabancı ülkelerde kurulmuş olan Pontusçu örgüt, cemiyet, ko-
mite ve organizasyonlar gibi teşkilatlar önemli rol üstlenmişlerdir. Bu teşkilat-
ların yoğunlukta olduğu bölgelerin başında ise Doğu Karadeniz bölgesi gelmek-
teydi. İrili ufaklı tüm bu teşkilat piramidinin öncülüğü ve çatı rolünü oynayan
Pontus Cemiyeti, 1904 senesinde Merzifon’da bulunan Amerikan kolejinin Rum
öğrencileri tarafından daha önce kurmuş oldukları Rum İrfanperver Kulübü ve
Pontus İdman Kulübü’nün birleştirilmesi ile ortaya çıkmıştı. Özellikle Millî Mü-
cadele döneminde aktif ve etkin faaliyetler yürüten Pontus Cemiyeti'nin temel
amacı Trabzon, Ordu, Giresun, Samsun, Sinop, Zonguldak, Tokat, Amasya, Ço-
rum, Yozgat ve Sivas’ı içine alacak şekilde bir Pontus Cumhuriyeti'nin kurul-
ması olmuştur.8
Pontus Örgütü’nün amacı, eski Romalıların “Euksinos Pontus” dedikleri
ve Trabzon, Ordu, Giresun, Samsun sahil vilayetleri ile içeride Amasya ve Sivas
Vilayetlerinin bir kısmını içine alan yerleri Batum’dan Ayancık’a kadar geniş bir
Türk vatan parçasını Yunanlaştırmak, ileride Yunanistan ile birleştirmek üzere
eski çağlardaki Pontus Krallığı’nı canlandırarak müstakil bir “Pontus Devleti”
kurmaktı. Bütün bu faaliyetleri Yunanistan, Fener Rum Patrikhanesi ile iş birliği

6 Sezer, agm. s.352.


7 Ümit Doğan, Atatürk'ün Terörle Mücadele Yöntemi: Pontusçu Rum Çeteler Örneği, Kripto Yayın-
ları, İstanbul 2018, s. 81
8 Yüksel Küçüker, Pontus Teşkilatları ve Pontusçuluk Propagandası, Pontus meselesi: Olaylar, Al-

gılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları, Trabzon 2019, s.96.

168
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)

içinde teşvik ve organize ediyordu. Rum çetelerinin en iyi teşkilatlanmış olan-


ları ve en tehlikelileri hiç şüphesiz, bu Pontus Terör Örgütü tarafından idare
edilenlerdi. Bu cemiyet ve şubelerinin daha Birinci Dünya Harbi sırasındaki Rus
işgali ile başlayan çalışmaları sonucunda, Çarşamba, Samsun ve Bafra civarı ile
Trabzon ve yöresindeki Rum köylerinde depolanan silahlar gençlere ve asker-
den kaçan Rumlara dağıtılıp çeteler kurulmuş bulunuyordu. Bu Pontus çeteleri,
bütün Karadeniz sahilinde ve içeride de Sivas, Amasya, Tokat’a kadar uzanan
geniş bir alanda katliamlara girişmişlerdi. Rusların 2.000 tüfekle silahlandırdık-
ları ilk çete reisleri Vasil Usta ve Dimitri Haralambidis, başta olmak üzere bu
çeteler, Türk köylerini yakmaya ve Türkleri öldürmeye başlamışlardır. Savaş
içinde Pontus çetelerinin ilk hedefi, Türkiye’yi zayıf düşürmek, Türk ordusunu
meşgul ederek düşmana dolaylı destek sağlamak, Türk ordusunu arkadan vur-
mak ve sonuçta bölgedeki Rum varlığını ispatlayarak Türkiye’nin yenilmesi ha-
linde emellerini gerçekleştirmekti.9
Balkan Savaşlarına kadar fikri alt yapısı oluşturulmuş olan “Pontusçuluk
ülküsü”, bu savaşla beraber çete faaliyetlerine, Birinci Dünya Savaşı ile beraber
ise Çarlık Rusya’sının da desteği ile büyük bir silahlı isyana dönüşmüştür. Se-
ferberlik çağrılarına uymayan yahut askere alındıktan sonra firar eden silahlı
Rumlar, artık Türk köylerine saldırmaya ve sivil halkı katletmeye başlamış-
lardı.10
20. yüzyıl başlarında ayrılıkçı eylemler, Anadolu topraklarına da yayıl-
mıştır. Bu dönemde bağımsız bir devlet kurmak amacıyla harekete geçen grup-
lardan biri de Doğu Karadeniz’deki ayrılıkçı Rumlardı. Amaçları Trabzon, Gire-
sun, Ordu, Canik, Sinop, Gümüşhane, Karahisar-ı Şarkî, Tokat, Amasya, Çorum,
Yozgat Sancaklarını tamamen; Erzurum Vilayeti, İspir ve Bayburt kazalarını kıs-
men; Erzincan Sancağının Refahiye ve Kuruçay kazalarını tamamen; Sivas Vila-
yetiyle merkez Koçgiri, Hafik, Yenihan kazalarını kısmen ve Kastamonu Vilaye-
tinin Tosya ve Taşköprü kazalarının bütününü, merkez ile İnebolu kazasını kıs-
men içine alan bölgede Pontus Devleti’ni yeniden diriltmekti.11 1904’te Merzi-
fon Amerikan Koleji’nde kurulan Pontus Cemiyeti bu sorunun temelini teşkil
eden ilk örgütlü yapılardan biridir. Gelişen şartlar Yunan Megali İdeası’nın bir

9AliGüler, Merkezi/Üniter-Milli/Ulus Devlet Bakımından Pontus Meselesi Üzerine Bir Değerlen-


dirme, Pontus meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları,
Trabzon 2019, s.204.
10 Okur, Mehmet – Berk, Abdullah, “Amerikan Basınında Pontus Rum Propagandası (1914-

1921)”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 7/12, ss.144.


11 Mustafa Balcıoğlu, Birinci Dünya Savaşı Sırasında Karadeniz’de Rum Faaliyetleri ve Sivil Tepki,

OTAM S. 4, 1993, s.91.

169
HACER KADI

uzantısı olarak İnebolu’dan Batum’a kadar muhayyel bir Pontus Devleti kurma
noktasında yeni örgütlenmeleri meydana getirdi ve daha büyük heyecanlar
oluşturdu. Bunlardan en önemlisi I. Dünya Savaşı sırasında şekillendi. Kafkas
Cephesi’nin çökmesinden sonra başlayan Rus ilerleyişi 18 Nisan 1916’da Trab-
zon’un düşüşüyle yeni bir noktaya taşındı. Trabzon Vilayetinin Müslüman hal-
kının büyük bölümünün muhacirliğe çıkması ve Rus hâkimiyetinin başlaması,
bölgede yaşamakta olan Rum unsurlara heyecan kattı ve Metropolit Hrisantos
liderliğinde büyük rüyalarını gerçekleştirmeye kalktılar. Ülke içerisinde bunlar
yaşanırken yurtdışında yaşayan Pontusçu Rumlar da boş durmuyordu. 1882-
1906 yılları arasında Giresun Belediye Başkanlığı yapan Kaptan Yorgi Paşa’nın
oğlu Konstantin Konstantinidis önderliğinde 4 Şubat 1918 tarihinde Mar-
silya’da “Dünya Pontuslular Kongresi” toplandı. Bu kongrenin toplanma amacı
yürütülecek mücadelede iş ve fikir birliği oluşturularak örgütlü bir yapı mey-
dana getirmekti. Ayrıca propagandaya ağırlık verilerek dünya kamuoyunu etki-
lemek stratejik bir hedef olarak belirlenmiştir. Dünyanın değişik yerlerine da-
ğılmış durumda olan insanların aynı ideal etrafında buluşmalarını sağlayarak
kimliklerini canlı tutmak ise en temel amaçtı.12
Merzifon-Amerikan Kolejinde de Pontusçu iki cemiyet kuruldu. Bunlar-
dan birisi, Rum İrfan Kulübü, diğeri ise Pontus Kulübü’dür. Ayrıca Pontus adlı
bir dergi de yayınlanmaya başlandı. II. Meşrutiyetle birlikte, Pontusçular dava-
larını kuvveden fiile döndürebilmenin mümkün olduğunu gördüler. Nitekim,
Bizans’ı tekrar diriltmek sevdasında olan Yunanistan ile bölgenin tütünleri ve
misyonerlik faaliyetleri ile ilgilenen A.B.D.’nin teşvik ve himayesindeki Rumlar,
Meşrutiyet’in ilânından sonra bölgede daha bir örgütlendiler. Trabzon’da Pon-
tus Muavenet Cemiyeti, Samsun Muhacirin Cemiyeti, Amasya’da Mukaddes
Anadolu Rum Cemiyeti, Samsun Teceddüd ve İhya Cemiyeti ve Fatsa, İnebolu,
Kayseri, Kırşehir, Havza, Bafra, Sinop, Ürgüp, Tokat ve Çarşamba’da şubeleri bu-
lunan Müdafaa-i Meşrûta Cemiyeti’ni kurdular. Söz konusu cemiyetlerden bir
kısmı, maksadın gerçekleştirilmesi için silahlı eylem yapmak üzere kurulmuş-
lardı. Bunun yanı sıra Rumlar bölgedeki ekonomik hayatı da denetimleri altında
tutuyorlardı. Bölgede yapılan başlıca ekonomik faaliyetler olan, tütün ve fındık
üretimi ile bunlara eklenebilecek kıyı taşımacılığını, yine Rusya ve İran’la yapı-
lan ticareti elinde bulunduran Rum burjuvazisiydi.13

12 Yusuf Sarınay, Yunanistan’ın Lozan’dan Sonra Yürüttüğü Pontusçu Faaliyetler ve Amaçları, Pon-
tus meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları, Trabzon
2019, s.68.
13 Balcıoğlu, s. 92.

170
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)

I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin mağlup olması Pontusçu Rum-


lara, başta Yunanistan olmak üzere İtilaf Devletleri desteğinin önünü açarken,
Yunanistan’a da uzun süredir planlamış olduğu emellerini gerçekleştirme fırsa-
tını vermişti. Nitekim Yunanistan, Büyük Devletlerin Osmanlı coğrafyasını tak-
sim planlarına ortak olmuş, Megali İdea hedefinde kendi stratejisini uygula-
maya koymuştu.14
Pontus Cemiyeti, I. Dünya Savaşı sonrası ülkemiz topraklarına giren ve
sonra geri çekilen Rusların bıraktığı silahlarla güç kazanmıştır. Ayrıca İngiliz ve
Yunan desteğiyle de mühim miktarda silah elde etmişlerdir. Bu durumda dev-
letin karşılaştığı sorunun çözümü sıradan bir isyanı bastırmaktan ziyade, çeşitli
dış kuvvetlerin de ülke topraklarından tamamen silinmesini sağlamakla çözü-
lebilirdi ki bilindiği üzere Milli Mücadele’nin önemli bir ayağı da bu bölgede
vuku bulmuştur.15
Karadeniz Bölgesi’nin gerek siyasi tarih gerekse sosyal yapı açısından Yu-
nanlarla ciddi anlamda bir ilişkisi olmamasına rağmen Pontus Krallığı olarak
devletin devamı olarak gören Yunan politikacıların ve din adamlarının yarattığı
hayali “Pontus Rum Devleti”, faaliyetleri sonucunda Karadeniz Rumlarını poli-
tize etmiş, Batum’dan İnebolu’ya uzanan Karadeniz hattında bu hayali devleti
gerçeğe dönüştürmek için Balkan Savaşlarından itibaren içeride silahlı eylem-
lere, dışarıda ise propaganda faaliyetine başlamışlardır.16
Samsun özellikle Millî Mücadele açısından önemli bir mevkiye sahiptir.
Daha Balkan savaşları sırasında sadakatlerinin Osmanlı Devleti’ne değil Yuna-
nistan’a olduğunu açıkça ortaya koyan ve Doğu Karadeniz bölgesinde bir Pon-
tus devleti hayaliyle hareket eden birtakım Rum teşekkülleri (Pontus İdman
Kulübü, Samsun Rum Göçmenler Cemiyeti, Mukaddes Rum Anadolu Cemiyeti
gibi) ve kiliseler Mondros Mütarekesi’nin ardından faaliyetlerini hızlandırdı.
Mustafa Kemal Paşa’nın Dokuzuncu Ordu müfettişi olarak gönderildiği Sam-
sun’a geliş sebebi zâhiren buradaki Rum çeteleriyle Müslüman çeteleri arasın-
daki çatışmalardı. Özellikle Nebiyan dağını mesken tutan Rum çetelerinin sal-
dırıları yörenin Müslüman halkından tepki görmüş ve Müdâfaa-i Hukuk örgüt-
lenmeleri çerçevesinde faaliyetler ortaya çıkmıştı. Anadolu’nun diğer yerle-
rinde olduğu gibi Samsun’da da önce mahallî cemiyetler (Cem‘iyyet-i Hayriyye-
i İslâmiyye, Karadeniz Türkleri Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti) kuruldu. Sivas

14 Okur, Mehmet – Berk, Abdullah, “Amerikan Basınında Pontus Rum Propagandası (1914-
1921)”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 7/12, ss.142.
15 Doğan, age, s. 81.
16 Okur, ve Berk, agm, s.142.

171
HACER KADI

Kongresi’nden sonra Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti etrafında


birleşince Samsun’da da Boşnakzâde Süleyman Bey başkanlığında bir şube
açıldı. Pontusçuluk faaliyetlerine karşı milli hükümet, askeri ve adli tedbirlerin
yanında sahil kesimindeki Rum halkının göç ettirilmesi gibi idari tedbirlere de
başvurdu. Millî Mücadele’nin son yılında Samsun, Yunan donanması tarafından
bombalandı (7 Haziran 1922), hükümet binası ve meskenler tahribata uğradı.
Mustafa Kemal Paşa’nın maiyetiyle 19 Mayıs 1919’da Millî Mücadele’yi başlat-
mak üzere Samsun’a çıkışı Türk tarihi bakımından müstesna bir önemi haiz ol-
duğu gibi Samsun’un tarihinde de unutulmaz bir yere sahiptir.17
Karadeniz’de Rum çete faaliyetleri nasıl ve neden başladı diye söyleyecek
olursak, şunları söyleyebiliriz: Germiyan vapuruyla gelen muhacirlerden bir
kısmı Yeniköy18’e bir kısmı da Çırakman adlı Rum karyesine yerleştirilmek is-
tenmiş ancak Rumlar bu durumu kabul etmeyerek olay çıkarmışlardır.19 Böl-
geye sevk edilen jandarma kuvvetlerine karşı taş, sopa ve silahlarla karşı koyan
Rumların20 bu durumunu incelemek üzere Canik Mutasarrıfı Süleyman Necmi
karyeye gitmiştir.21 Karyedeki olaylar sırasında Rus ve Yunan konsoloslar ile
metropolid de Çırakman karyesi yakınındaki Kirazlık mevkiine gelip gittikleri
haberi alınmıştır.22 Çırakman hadisesine karışıp tutuklananların Divan-ı Harb-i
Örfice yargılanmaları kararı verilirse sevk edilecekleri de belirtilmiştir.23 Ayrıca
Çırakman karyesinde çıkan arbedede yaralanan şahsın vefat etmesi24 üzerine
Rumlar 30.000 kişilik muazzam bir cenaze merasimi düzenleyerek, ölüyü Sam-
sun’da dolaştırmışlardı. Bu gösteri, bir anlamda daha sonraları yapacakları
ayaklanmanın provası niteliğindeydi. Bir papaz idaresinde bir müfreze silahlı
olarak Samsun’a gelince, Canik Mutasarrıfı da inzibat kuvvetleriyle bölgeye gel-
miştir. Mutasarrıf, Rumların böylesine başkaldırmalarının kanuna uygun olma-
dığını söylemeye çalışırken, papaz değnekle Mutasarrıfın elindeki kitaba vur-
muştur. Bu davranış, Rumların artık otoriteyi tanımayacaklarının göstergesi ol-
muştur.25

17 Öz, Mehmet, “Samsun”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Cilt: 36, Türkiye Diyanet Vakfı

Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, İstanbul 2009, s. 85-86.


18 İSH Kutu 2474, Gömlek 54, Belge 28.
19 BOA, DH. ŞFR., 428-98.
20 BOA, DH. ŞFR., 428-86.
21 BOA, DH. ŞFR., 428-103.
22 BOA, DH. ŞFR., 428-114.
23 BOA, DH. ŞFR., 432-111.
24 BOA, DH. ŞFR., 429-9.
25 Balcıoğlu, agm. s.93.

172
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)

Nebiyan Dağı Olayları


Bafra, Samsun, Alaçam, Kavak mıntıkalarına hakim bir mevkide bulunan
Nebiyan Dağı, Pontusçu çetelerin hareket merkezi olmuştur. Eşkıyalık hadise-
lerinden sonra buraya sığınan çeteler Müslüman köylerine büyük zararlar ver-
dikleri gibi, askeri birliklerimizle de çarpışarak zaiyatlara sebep olmaktaydılar.
Canik Sancağı ve Amasya Sancağının sınırında bulunan Merzifon’un kuzeyin-
deki Tavşan Dağı da Rum eşkıyasının yatağıydı. Buradan zaman zaman Kavak,
Bafra, Alaçam, Ladik, Vezirköprü, Havza ve Merzifon taraflarına saldırıyor-
lardı.26
I. Dünya savaşında ilk önemli Rum çetesi Bafra çevresinde görülüyor.
Bafra’nın “Nebiyan’’ bölgesi, yerinin sarplığı, Rum köylerinin yoğun oluşu, bu-
radaki Rum köylerinin asi ve silahşor olması gibi birtakım sebepler dolayısıyla
Pontus Rumluğu faaliyetlerinin ilk göründüğü yer oldu.27
Rum çeteleri korkunç olayı Kasnakcımermer köyünden iki Müslüman
köylü üzerinde uygulamışlar, bu iki zavallıyı ters bir yönde sırt sırta bağlayarak
diri diri yakmak suretiyle, Nebiyan’da senelerce devam edecek olan kanlı sah-
neyi açmışlardı. Ondan sonra görevine giden bir jandarmayı, birliğine katılmaya
çalışan bir askeri, tarlasında saban süren bir çiftçiyi öldürmüşler, yollarda rast
geldikleri İslâm kadınlarının iffetine saldırmaya başlamışlardır. Bu iğrenç olay-
lardan sonra Nebiyan çeteleri asıl toplu facialara giriştiler. İlk kanlı sahne Çağ-
şur köyünde sergilendi. Nebiyan bölgesindeki yoğun Rum köylerinin arasında
6 kadar İslâm köyü vardı. Bunların nüfusu 1 000 kadar olup, Rumların üçte biri
derecesinde idi.28
Balkan Savaşları’nda olduğu gibi I. Dünya Savaşı’nda da seferberlik em-
rine karşı çıkan ve askerden kaçan Rumların kurduğu çeteler, bir yandan Türk
ordusunu arkadan vurmuş, diğer yandan da düşman lehinde casusluk faaliyet-
lerinde bulunmuşlardı. Söz konusu çeteler bölgede, Türk halkı üzerine saldıra-
rak, onları sindirmeye çalışmışlardır. Özellikle Bafra mıntıkasında Nebiyan
Dağı’nı üs olarak seçen Rum çeteleri Türk köylerini yakmışlar ve yöre halkını
katletmişlerdir. Nebiyan mıntıkasında 50 haneli bir Türk köyünü basan Rumlar
çocuk ihtiyar demeden 367 Türk’ü öldürmüş, Rumların katliamından kaçan

26 Fahri Kılıç, Milli Mücadelede Pontus Rum Sorunu (1918-1923), İstanbul Üniversitesi, Atatürk
İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1993, s. 54.
27 Yılmaz Kurt, Pontus Meselesi, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara 1995,

s.189.
28 Kurt, age, s.189.

173
HACER KADI

2000 kişi ise diğer Türk köylerine yerleşmişlerdir.29 Bölgede Türkler tarlalarına
dahi gidemez olmuşlardı. Rum çeteleri sadece Nebiyan mıntıkasında faaliyet
göstermiyorlar, bunun yanında başka çeteler Samsun ve Amasya bölgesinde de
Türklere taarruz ve tecavüzlerde bulunuyorlardı.30
Samsun-Sivas hattının batı kısmında asayiş meselesinin yaşandığı en
önemli yer Bafra ve yakınındaki Nebiyan mıntıkası idi. Bu bölgede asayişi ihlal
eden en önemli unsur ayrılıkçı Rumlardı. Rum köylerinin en yoğun olduğu bu
bölge aynı zamanda Rum çetelerinin de ilk eylem alanlarından biri olmuştu. Bu
bölge halkı, I. Dünya Savaşı’nda seferberlik emrine itaat etmemiş, aynı emre
karşı koyan Bafra Rumları da bunlara katılmıştı. Buranın çeteleri kendilerini
yeteri derecede kuvvetli görür görmez Türk köylerine saldırmaya başlamış-
lardı. İtilaf Devletleri ve Patrikhanenin desteğini arkasına olan Nebiyan çeteleri
katliamlarını bu bölge dışına da taşımışlar ve toplam 500 Türk evini tahrip et-
mişlerdi. Kayıtlarda yer aldığı kadarıyla Nebiyan çeteleri 1914 senesi Ekim’in-
den 1920 senesi sonuna kadar Türklere yönelik 110 olay gerçekleştirmişlerdir.
Adli kayıtlar dışında kalmış olup, daha sonra jandarma ve askeriye tarafından
yapılan tahkikatta ortaya çıkarılmış olan olayların sayısı ise 83’tür. Nebiyan çe-
telerinin katlettiği Türklerden isim ve hüviyetleri bilinenlerin sayısı 136 olup,
bunlara Çağşur ve Koşaca köyleri katliamında katledilen 367 kişinin ilave edil-
mesiyle bu sayı 503’e ulaşır. Yine 1920 senesi sonuna kadar Bafra kazası ile
Bafra etrafında katledilen Türklerin 31 adediyle birlikte suç sayısı tespit edile-
meyenlerin de ilavesiyle yalnızca bu civarda katledilen toplam Türk sayısı
600’den fazla çıkar. Aralık 1920’de Bafra’daki 56. Alay Kumandanlığı tarafından
yapılmış olan bir araştırmaya göre sadece Nebiyan Dağı ve havalisinde 5-10
köyden ibaret olan Rum çetelerinin kuvveti 500 kişi idi. Bunların tamamı silahlı
olup, çetelerin en küçüğü 40-50 kişiden oluşmaktaydı.31
I. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte mağlup tarafta yerini alan Os-
manlı Devleti, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalamış ve ardından
İtilaf Devletleri bu anlaşmadaki şartlarını gerekçe göstererek ülkenin belli nok-
talarını işgale başlamışlardı. Bu süreçte istedikleri ortamı bulan Rumlar ise Ka-
radeniz Bölgesi’nde olası bir yabacı işgaline zemin hazırlama adına birtakım fa-

29 Mehmet Okur, Pontus Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Karadeniz Bölgesinde Pontusçu Faaliyetler,
Karadeniz Araştırmaları Dergisi, sayı 14, 2007, s. 9.
30 Balcıoğlu, agm. s.94.
31 Okur, agm, s.22.

174
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)

aliyetlere girişerek oluşturuldukları silahlı gruplarla bölgede bir asayişsizlik or-


tamı yaratmışlar ve Avrupa kamuoyunda bölgeye yönelik gerçekdışı bir algı
oluşturmaya çalışmışlardı.32
Mondros Mütarekesi ile Osmanlı ordusunun çökmek üzere olması, Rum
azınlıklarının özel alarak Samsun ve Amasya bölgelerinde saldırılarını artır-
mıştı33.
Mondros’tan sonra yapılan barış görüşmelerinde diplomatik atağa da kal-
kan Pontusçu Rumlar, dünyanın dikkatini buraya çekmeye çalışmışlar; Patrik-
hanenin uydurma istatistikleri ile bölgedeki Rum nüfusunu çok göstermeye ça-
balamışlardır. Gerçekte hem Osmanlı Devleti'nin resmi istatistiklerine hem de
yerli ve yabancı tarafsız kaynaklara göre Trabzon, Sivas ve Kastamonu Vilayet-
lerindeki Rum nüfusu, Müslüman Türk nüfusunun onda biri kadardı. Mesela
1914’te savaşın hemen öncesinde yapılan resmi nüfus sayımına göre bu üç vi-
layette 3.263.396 Müslüman’a karşılık sadece 361.750 Rum yaşıyordu. Bütün
bu gelişmeler karşısında Atatürk’ün Samsun’a ayak basması ile birlikte bölge-
deki bu Rum faaliyetlerine karşı Türk milletinin teşkilatlandırıldığını görüyo-
ruz. Öncelikle Erzurum Kongresi hem Doğu Anadolu’nun hem de Trabzon Vila-
yeti ile Canik (Samsun) Sancağının temsilcileri ile toplandı ve bölgeye yönelik
“Ermenilik, Kürtçülük ve Pontusçuluk” faaliyetlerine karşı “Milli sınırlar içinde
vatan bir bütündür bölünemez” haykırışı ile bir milli irade dile getirildi.34
Mondros Mütarekesini takiben Türk Ordusunun terhis edilmesine başla-
masına paralel olarak, Doğu Karadeniz Bölgesindeki Pontus çeteleri Türk köy-
lerine karşı saldırıya geçmişlerdi. İlk saldırılar Kasım 1918’de Bafra civarında
bulunan Nebiyan Bölgesinde başlamıştır. Daha sonra Samsun, Çarşamba, Vezir-
köprü, Terme, Amasya, Merzifon, Kavak, Ladik, Gümüşhacıköy, Havza, Tokat,
Erbaa ve Sivas (Zara Bölgesi) bölgelerine yayılmıştır.35
I. Dünya Harbi’nde Trabzon’da etkili olan Rum eşkıyaları, Rus işgalinin
sona ermesini müteakip onlarla beraber Rusya’ya gitmişlerdi. Mütarekeden
sonra ise Trabzon ve çevresindeki Rum eşkıyalarının sayısında büyük azalma
olmuştur. Samsun’da faaliyette olan 40’ı mütecaviz Rum çetesi gibi Trabzon’da-
kilerin de gayesi tamamen siyasidir. Mustafa Kemal Paşa, Türklerden sadece

32 Okur, ve Berk, agm, s.146.


33 Tevfik Bıyıklıoğlu, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, c.1, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1999,
s.251.
34 Ali Güler, Merkezi/Üniter-Milli/Ulus Devlet Bakımından Pontus Meselesi Üzerine Bir Değerlen-

dirme, Pontus meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları,
Trabzon 2019, s.205.
35 Sarınay, agm, s.68.

175
HACER KADI

Topal Osman Ağa’nın çetesinin önemine dikkat çekmiştir. 1919 yılı ağustos
ayında asayişi kontrol etmek gayesiyle Trabzon’a gelen Ali Fevzi Paşa başkanlı-
ğındaki heyet de Mustafa Kemal Paşa’nın raporunu teyit ederek Rum çeteleri-
nin daha ziyade Maçka kazası dâhilinde faaliyet gösterdiklerini tespit etmişti.
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti'nin, Topal Osman Ağa ile anlaş-
masından sonra bilhassa 1920’den itibaren Trabzon ve Giresun çevresinde
Rum çetelerinin faaliyetleri ortadan kalkmıştır.36.
Nebyan Bölgesindeki Rum köyleri: Ormanos, Domuzağılı, Canikliyurdu,
Sürmeli, Tekcek, Kapukaya, Yayla, Zeynel, Sıklık, Karapınar, Darboğaz, Boyalı-
türkmenler, Konakçı, Cağşur, Kuşkayası, İnözü ile Kuşca, Cılız,37 Türk köyleri ise
şunlardır: Çelikalan, Belalan, Erikbelan, Sarpun, Çiftlik, Furundar, Devealan,
Alalan, Gökalan, Kayalı, Kaplancık, Himmetli, Boyalı.38
Boyalı, Türkmenler, Kasnakçı, Kuşkayası, Çepniler köyleri de bölüm bö-
lüm yakıldı ve halkı yok edildi. Bütün kasabalarda ve köylerde ne kadar Rum
varsa hepsi silahlandırıldı. Hükümet aciz düşürüldü. İslâm halkı ise dehşet içe-
risinde bırakıldı. Nebiyan çeteleri artık bu şartlar içerisinde saldırılarım Nebi-
yan’ın dışına da yaymaya başladılar. Çeteler Nebiyan’dan inerek karşılaştıkları
köyleri basıyorlar, rast geldikleri hayvanları sürüp götürüyorlardı.39
Kalur, Ada, Ağlar köylerinin hayvanlarını, taşınabilir mallarım toptan
gasp ettiler. Eynegazi ve Kuyumcu köylerinin de bütün hayvanlarını alıp götür-
düler. Alaçam köyünü dahi basarak 26 hayvan, 25 at, 1320 liralık da eşya götür-
düler.40
Nebiyan’da ve çok defa Nebiyan’dan çıkarak Bafra çevresinde eşkıyalık
yapan Rum çetelerinin büyük-küçük sayılan yüzlere ulaşmakta olup bunlardan
başlıcalarının isimleri şunlardır: Bafra’nın Kilik köyünden çete reisi İstavri,
Samsun’un Taflan Köyünden çete reisi Lefter, Havza kazasının Küpçüdağı kö-
yünden Piç Vasil, Bafralı İstavri ile hareket eden Aliko, Osmanbeyli köyünden
Peço, Samsun’un Kurugökçe köyünden Andon, Balıklar köyünden Endik, Kara-
pınarlı köyünden Piç İlya (Kara İlya), Kirazlı köyünden Taşcıoğlu Kara Sava,
Bafra’nın Yayla köyünden Kel Sava, Samsun’un Eğribel köyünden Anastas ve
dayısı diğer Anastas, Ayndere köyünden Balcıoğlu Deli Yani, Havza’nın Elmalıca

36 Ömer Kul, Karadeniz Bölgesinde Dış Destekli Pontus Faaliyetlerinin Amaç ve Hedefleri, Pontus
meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları, Trabzon 2019,
s.s.81.
37 Kurt, age, s. 192.
38 Kurt, age, s. 197.
39 Kurt, age, s.189.
40 Kurt, age, s.190.

176
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)

köyünden Eleni Çavuş, Yeraltı köyünden Falı, Samsun’un Beylik köyünden Sarı
İstil, Kapıkaya köyünden Kavaklıoğlu Yuvan ve bunun yeğeni Totor oğlu
Ağabyos, Alaçam köyünden Gürdekoğlu Simyon, Ayndere köyünden Temüroğlu
Yani, Bakırpınarı köyünden İstavri, Zeynel köyünden Todoroğlu’dur. Bütün bu
isimleri sayılan haydutlar hep değişik çetelerin reisleri olup her birinin 10’dan
100’e kadar adamı vardı. Bunlar, Bafra çevresini yıllarca yakıp kavurdular. Bir-
çok İslam köyleri birer harabe oldu. Binlerce Müslüman onların vahşetine kur-
ban gittiler.41
1914-1920 yılları arasında Nebiyan Dağı Bölgesinde adliye kayıtlarındaki
Rum mezalimi: Eşkıyaya yardım-yataklık-kılavuzluk, adam öldürme-yaralama,
yol kesme, hırsızlık, her türlü gasp, darp, rüşvet, silah çekme, yalan yere yemin,
haydutluk, ırza tecavüz, ev baskını, dağa kaldırarak fidye isteme olayları ile ad-
liye kayıtları dışında kalmış çok sayıda Rum eşkıyasının işlediği suçlar da var-
dır.
Rum çetecileri Nebiyan’da hasta yatalak kadınları bile öldürmekten çe-
kinmemiş, her türlü eziyeti Müslüman halka reva görmüşlerdir. Müslüman hal-
kın evleri basılmış, canlı canlı derileri yüzülmüş-yakılmış, derede boğulmuş, ka-
dın ve çocuklar çırılçıplak soydurulmuş, Türklerin yollarını keserek kendilerin-
den olan Rumları kaçırmışlardır. Dağa kaldırılan çocuklar öldürülmüş, mal ve
eşyalar gasp edilmişti. Kazığa oturtulan kadınlar, karınları kasatura ile yarılmış
küçük bebekler de Rumların işkencelerine maruz kalmıştı.
Tamamen yakılan köy ve çiftlikler: Koşaca, Çağşur, Kocahüseyin Deresi,
Melikalan-Türkmenler, Kasnakcımermer, Kuşkayası, Kıran Karacayörük Köyü,
Alaylı, Üçpınar, Muhzırzâde Hacı Mehmet Efendi’nin Cem ve Mamûr çiftliği, Ha-
zinedârzâde Hacı İbrahim Bey’in, Vardaroğlu Mustafa Ağa’nın ve İslâmbeyzâde
Mehmet Efendi’nin, Hacı Hafızzâde Tevfik Ağa’nın çiftlikleridir. Kısmen yakılan
köy ve mahalleler: Köseli köyünden Barhane Mahallesi, Kuzalan köyü, Gökalan
köyü, Eğdir, Ledros, Lengerli köyleri, Terzili köyünden Barhane Mahallesi, Düz-
köy köyünün Uruk Mahallesi, Ağlan köyü.42
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Pontus emellerinin gerçekleşti-
rilmesi amacıyla Bafra kasabasından Nebiyan eşkıyasına iltihak ettirilen Rum-
ların adları: Bağcının Camus’un oğlu Yordan, Simonun Yordan, Çinici oğlu Yu-
van’ın kardeşi Lefter, Yüksekgazino çalıştırıcısı Aleko’nun kardeşi Sokrat, Ga-

41 Kurt, age, s. 191-192.


42 Kurt, age, s. 240-241.

177
HACER KADI

rib’in Aleko, Mumcu Vasiloğullanndan Pandel oğlu Dimit, Paşalı oğlu Yuvani, İs-
haklı Mahallesinden Aydoğmuş Karadağoğullarından Gavril oğlu Dimitri, İs-
haklı Mahallesinden Pandeli oğlu Platon.43
Çeteler diğer taraftan Nebiyan’ın batısındaki Kapıkaya bölgesine de ine-
rek, Vezirköprü’den Kızılırmak vasıtasıyla gelen kayıkların içindeki bütün mal-
ları ve eşyaları yağma etmeye başlamışlardı. Hükümet bunları uzaklaştırmak-
tan aciz kaldığı, milli kuvvetler daha tam olarak teşekkül etmediği için İslâm
halkı kendi başlarının çaresine kendileri bakmışlar ve Nebiyan bölgesi güneyin-
deki yoğun İslâm köyleri silahlanıp kendilerini Nebiyancılara karşı savunmaya
mecbur kalmışlardı. Nebiyan’ın güneyindeki bu İslâm köyleri 13 kadar olup 5-
6 bin nüfusları vardı. İşte ancak halkın o tedbiri sayesinde Nebiyan çeteleri bu
güney bölgesine tecavüz edememişler ve oradaki İslâm köyleri onların saldırı-
sından korunmuştur.44
Mondros Mütarekesinin imzalanmasından 1 Eylül 1920 tarihine kadar
Samsun havalisinde Rum çetelerinin kurbanı olan Müslümanların adedi 699
maktul, 59 mecruh olmuş 15 kişi dağa kaldırılmış, 13 kadının ırzına geçilmişti.
Kısa zamanda 41 Müslüman köyü, Müslümanlara ait 26 çiftlik-değirmen ihrak
veya tahrip edilmiş, hayvanları dahi boğdurulmuş ve canlı olarak yakmak için
dâhile kapatılmıştı. Bu çeteler tarafından aynı müddet zarfında 111 Müslüman
köyü tamamıyla yağma edilmiş, 914 gasp ve soygunculuk yapılmıştı.45

Sonuç
Pontus Cemiyetinin yayılma alanı hakkında bilgi toplayan hükümet, bir
süre teşkilatın başındakilerin gizlice gözetim altında tutulmasına karar vermiş-
tir. Özellikle teşkilatın merkezi Samsun’da ve Trabzon’da yapılan incelemelerle
ele geçirilen bilgiler ışığında Mustafa Kemal Atatürk, derhal tedbir almış ve hal-
kın elindeki silahların toplanması için harekete geçmiştir. Böylece, cemiyetin
İngiliz, Yunan ve Rus destekli silah yardımı amacına ulaşamamış ve güçleri bir
hayli azalmıştır. Ayrıca deniz kıyısında ve kıyıya yakın yerlerde yaşayan Rum-
ların buralardan taşınarak uzaklaştırılmasıyla cemiyetin gücü bölünmüş ve ye-
terli desteği bulamamıştır. Uzaklaşmaktan kaçan Rumlar ise dağlara kaçarak
buradaki eşkıya topluluklarına katılmış ve faaliyetlerini devam ettirmeye çalış-
mışlarsa da Türk askeri ile yaptıkları çarpışmalar sonucu çok kayıp vermişler,

43 Kurt, age, s. 246.


44 Kurt, age, s.190.
45 İSH Kutu-2474, Gömlek 54, Belge 15, 15-1.

178
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)

yakalananlar idam edilmişler ve zamanla yok olmuşlardır. Atatürk’ün Milli Mü-


cadele sırasında ülkenin dört bir yanını saran düşman işgallerine müdahalede
bulunmadan önce bölgedeki istihbaratını kullanması, ülkenin refahı ve geleceği
için geçici değil, uzun vadeleri önlemler alması ve bu önlemlerin bazı araştır-
macılarca “sert” olarak yorumlanmasına karşın, günümüzde Karadeniz kıyıları-
mızda Rum meselesinin devam etmemesi, bu sert tedbirlerin devletin birlik ve
bütünlüğü için ne kadar gerekli olduğunu bizlere göstermektedir.46

Kaynakça
1. Arşiv Belgeleri
MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi (ATASE) İstiklal Harbi Koleksi-
yonu
İSH Kutu-2474, Gömlek 54, Belge 15, 15-1.
İSH Kutu 2474, Gömlek 54, Belge 28.
Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi
BOA, DH. ŞFR., 428-86.
BOA, DH. ŞFR., 428-98.
BOA, DH. ŞFR., 428-103.
BOA, DH. ŞFR., 428-114.
BOA, DH. ŞFR., 429-9.
BOA, DH. ŞFR., 432-111.
2. Tetkik Eserler ve Makaleler
Arslan, Cengiz, On dokuzuncu Yüzyılın İlk Yarısında Bafra ve Alaçam Müslim Nüfusu, On-
dokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yüksek
Lisans, Ocak 2019.
Balcıoğlu, Mustafa, Birinci Dünya Savaşı Sırasında Karadeniz’de Rum Faaliyetleri ve Sivil
Tepki, OTAM, S. 4, 1993.
Bıyıklıoğlu, Tevfik, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, c.1, Genelkurmay Basımevi, Ankara
1999.
Doğan, Ümit, Atatürk'ün Terörle Mücadele Yöntemi: Pontusçu Rum Çeteler Örneği, Kripto
Yayınları, İstanbul 2018.
Güler, Ali, Merkezi/Üniter-Milli/Ulus Devlet Bakımından Pontus Meselesi Üzerine Bir De-
ğerlendirme, Pontus Meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik
Üniversitesi Yayınları, Trabzon 2019.
Kadıoğlu, Yahya ve Aydın, Aynur, Samsun İlindeki Ekoturizm Alanlarına Bir Örnek: Ne-
biyan Dağı, Studıes Of The Ottoman Domaın, Ağustos 2018, c.8, sayı 15.

46 Doğan, age, s. 82.

179
HACER KADI

Kul, Ömer, Karadeniz Bölgesinde Dış Destekli Pontus Faaliyetlerinin Amaç ve Hedefleri,
Pontus meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Ya-
yınları, Trabzon 2019.
Kurt, Yılmaz, Pontus Meselesi, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara
1995.
Küçüker, Yüksel, Pontus Teşkilatları ve Pontusçuluk Propagandası, Pontus meselesi:
Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları, Trabzon
2019.
Okur, Mehmet – Berk, Abdullah, “Amerikan Basınında Pontus Rum Propagandası (1914-
1921)”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 7/12.
Okur, Mehmet, Pontus Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Karadeniz Bölgesinde Pontusçu Faa-
liyetler, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, sayı 14, 2007.
Öz, Mehmet, “Samsun”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Cilt: 36, Türkiye Diya-
net Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, İstanbul 2009.
Sarınay, Yusuf, Yunanistan’ın Lozan’dan Sonra Yürüttüğü Pontusçu Faaliyetler ve Amaç-
ları, Pontus meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversi-
tesi Yayınları, Trabzon 2019.
Sezer, Cemal, Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresindeki
Faaliyetleri (1914-1918), Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi,
6/1 (2021).
Sezen, Tahir, Osmanlı Yer Adları, Devlet Arşivleri Yayınları, Ankara 2017.

180
2023 Bafra Meydan Ortasında Bulunan Paşa Han

181
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE
TENKİLİ (1919-1922)

Dr. Güzin ÇAYKIRAN1

Giriş

Harita-1: XX. yüzyılın başında Canik Sancağı2

Canik Sancağı, 1760 yılında Trabzon Eyaleti’ne katılmış3 ve bu tarihten


Cumhuriyet dönemine kadar Trabzon Vilayeti’nin bir sancağı olarak kalmıştır.
1914 yılı itibariyle Trabzon Vilayeti; Trabzon, Canik, Lazistan ve Gümüşhane

1 MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi


2 BOA, HRT-h-622-A-1.
3 Ela Özkan, 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin İdari Taksimatı (1839-1914), Yayımlanmamış Dok-

tora Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ 2017, s. 67.

183
GÜZİN ÇAYKIRAN

sancaklarından oluşmaktadır4. Bunlar içerisinde Canik Sancağı, II. Meşrutiyet


dönemi müstakil mutasarrıflık5 statüsü kazanmıştır6. Sancak; Bafra, Çarşamba,
Terme, Ünye ve Fatsa kazalarından meydana gelmiştir7. 4 Aralık 1920 tarih ve
69 sayılı kanunla Ünye8 ve Fatsa kazaları Ordu’ya katılmışlardır9. Ünye ve
Fatsa’nın bu tarihte Ordu’ya katılmış olmaları, Merkez Ordusunun sorumluluk
sahalarının belirlenmesiyle açıklanabilir. Çünkü Merkez ordusu, 9 Aralık
1920’de kurulduktan sonra Amasya ve Samsun civarında Pontus takip ve tenkil
harekâtını yürütmüştür.
Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman Bafra’nın idari taksimatı bu şekil-
deydi. Nüfusu ise 48.944 Müslüman, 30.838 Rum ve 1.735 Ermeni’den oluşmak-
taydı10. Bafra’daki Rum sayısı, Canik Sancağı merkez kazası hariç diğer kazalar
içerisinde en yüksektir. Bundan dolayı Karadeniz’deki Rumlar, 1918’de Birinci
Dünya Savaşı bittiğinde Pontus devleti kurmak için faaliyetlerine ilk olarak
Bafra’da başlamışlardır11.
30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra Anadolu, İti-
laf kuvvetleri tarafından işgal edilmiş ve bu işgalden cesaret alan Rumlar, Kara-
deniz bölgesinde bir Pontus devleti kurmak için harekete geçmişlerdi. Bu min-

4 Kemal H.Karpat, Osmanlı Nüfusu 1830-1914, Timaş Yayınları, İstanbul, 2010, s. 376-388.
5 Volkan Aksoy, II. Meşrutiyet Dönemi’nde Trabzon, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Trabzon 2014, s. 253; 17 Kasım 1909 tarihli belgeye
göre Canik sancağının bulunduğu mevki ve ticari ehemmiyeti göz önüne alınarak Samsun mebusu
Mehmet Ali Bey tarafından müstakil bir mutasarrıflık haline getirilmesi talep edildiği anlaşılmak-
tadır. BOA, ŞD-1665-8.
6 Müstakil sancakların hangi maksatlarla kurulmuş oldukları ve ne gibi idari ve mülki özelliklere

sahip oldukları bilinmemektedir. Bu sancaklar, merkezi hükümet tarafından tarafından tayin edi-
len mutasarrıflar tarafından idare edilmişlerdir. Özkan, a.g.t., s. 151.
7 Selçuk Günay, Resmi Devlet Salnamelerine Göre (H.1263-1334) Osmanlı İmparatorluğunun Sene-

ler İtibariyle Mülki Taksimatı, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Erzurum 1980, s. 357.
8 Fakat 1922 tarihli harekat raporlarında 15’inci Tümenin Pontus Takip ve Tenkil Harekatı yü-

rüttüğü anlaşılmaktadır. MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi (ATASE); İSH-Kutu:
1541, Gömlek: 68a.
9Nuri Yazıcı, Millî Mücadele’de Canik Sancağında Pontuscu Faaliyetler (1918-1922), A.Ü. Basımevi,

Ankara 1989, s. 1-2.


10 Karpat, a.g.e., s. 389.
11 Hayali Pontus devleti; Trabzon, Giresun, Ordu, Canik, Sinop, Gümüşhane, Şebinkarahisar, To-

kat, Amasya, Çorum, Yozgat sancaklarını tamamen; Sivas vilayetiyle, merkez Koçgiri, Hafik, Yeni-
han kazalarını kısmen ve Kastamonu vilayetinin Tosya ve Taşköprü kazalarının bütününü, mer-
kez ve İnebolu kazasını kısmen içine alan bölgedir. Mustafa Balcıoğlu, “Birinci Dünya Savaşı Sıra-
sında Karadeniz’de Rum Faaliyetleri ve Sivil Tepki”, OTAM, S. 4, 1993, s. 91.

184
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)

valde bulundukları bölgede çete faaliyetleri yürüterek Müslümanları katlet-


meye ve mallarını gasp etmeye başlamışlardır. Samsun ve havalisinde ilk saldı-
rılar Kasım 1918’de Bafra’da Nebiyan bölgesinde yapılmıştır. Burası, Pontus çe-
telelerinin ilk olarak ortaya çıktığı ve saldırıya geçtiği bölgedir12. Karadeniz böl-
gesindeki Pontusçu Rum çetelerinin faaliyetleri başlangıçta Sivas’ta konuşlu
3’üncü Kolorduya bağlı 5’inci Kafkas Tümeni ve 15’inci Tümen tarafından ber-
taraf edilmeye çalışılmıştır. Bu kolordu, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çık-
masından sonra 9’uncu Ordu Müfettişliğine bağlanarak asayiş ve harekât konu-
larında doğrudan müfettişlik emrine verilmiştir13.
Çalışmada Milli Mücadele döneminde Karadeniz bölgesinde Pontus dev-
leti kurmaya çalışan Rumlara karşı 3’üncü Kolordu, Merkez Ordusu ve sonra-
sında bölgede teşkil edilen askerî teşkilatın yürüttüğü harekât ele alınmıştır. Bu
harekât bölgesi Bafra ve çevresi ile sınırlı tutulmuştur. Çalışmanın ana kaynak-
larını askerî tarih belgeleri, MSB Türk İstiklal Harbi Serisi’nde yer alan çalışma-
larla konuya dair diğer çalışmalar oluşturmaktadır. Söz konusu kaynaklar nitel
ve nicel yöntemle analiz edilerek çalışma ortaya konulmuştur.
3’üncü Kolordu Döneminde Pontusçu Rumların Takip ve Tenkili
3’üncü Kolordu, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandığı za-
man Filistin’den Sivas’a çekilmiştir14. Sivas’ta konuşlanan 3’üncü Kolordunun
Komutanlığına 17 Mayıs 1919’da Albay İbrahim Refet (Tuğgeneral Bele) Bey
atanmıştır15. Refet Bey komutasındaki 3’üncü Kolordu, 5’inci Kafkas Tümeni ile
Amasya ve havalisinde, 15’inci Tümeni ile de Samsun ve havalisinde (Canik san-
cağı) Pontusçu Rum çetelerine karşı harekâtı yürütürken16 göçmen sıfatıyla
bölgeye göç eden Rum çete üyelerine karşı da mücadele etmiştir17. Diğer taraf-
tan da Zile ve Yozgat’ta çıkmış olan iç ayaklanmaları bastırmaya çalışmıştır18.

12 Pontus meselesi hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız: Yılmaz Kurt, Pontus Meselesi, TBMM Bası-
mevi, Ankara, 1995, s. 189.
13 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, c.2, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994, s. 87.
14 F.S.T. Saner, “İstiklal Savaşı’nda III. Kolordu, I. Safha Mürettep Kolordu”, Askerî Mecmua, S. 49,

1 Mart 1938, s. 7.
15 Necati Ökse, Nusret Baycan ve Salih Sakaryalı, Türk İstiklal Harekâtına Katılan Tümen ve Daha

Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1989, s. 98.


16 Tevfik Bıyıklıoğlu, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, c.1, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1999,

s. 245, 261.
17 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, c.2, s. 88.
18 Türk İstiklal Harbi Doğu Cephesi, c. 3, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1995, s. 152.

185
GÜZİN ÇAYKIRAN

Bafra ve havalisindeki Rumların çete faaliyetleri, Nebiyan Dağı mıntıka-


sında yoğunlaşmıştır. Çünkü burası ormanlık ve dağlık bir bölge olduğu gibi Ka-
radeniz ile de irtibatı kolaydı. Samsun-Bafra yolu da Engiz mıntıkasındaki Rum
çetelerin kontrolünde bulunuyordu. Nebiyan mıntıkasındaki çete faaliyetleri
Alan köyünden Nikol’un Anastas tarafından yönetiliyordu. Anastas’ın idaresin-
deki çeteler, genellikle Müslüman köylerine saldırıyor, gasp ve katliamlar ger-
çekleştiriyorlardı19.
3’üncü Kolordu döneminde Bafra ve havalisinde asayiş, 15’inci Tümene
ait müfrezeler20 tarafından sağlanmaktaydı. Tümenin sorumlu olduğu mıntı-
kada Rumlardan kaynaklanan oldukça fazla asayiş olayları meydana gelmek-
teydi. Örneğin Bafra kazası Karaköy Çiftliği’nde Gürdal Mahallesi ahalisi adına
Ardahanlı Hasan imzasıyla Dâhiliye Nezaretine bir telgraf çekilmişti. Telgrafa
göre 3 Mart 1919’da 30 kişilik bir Rum çetesi, 113 baş hayvan, eşya ve paraları
gasp ederek firar etmişlerdi21. 6 Nisan’da ise 15 kişilik bir Rum çetesi, Bafra’da
İğdelioğlu Hasan’ın evine baskın yaparak para talep etmişler, alamayınca da
zevcesi ve kerimesinin ırzına (fiil-i şeni) geçmişlerdi22. 20 Nisan 1919 tarihli
asayiş raporunda ise Bafra civarındaki iki küçük İslam köyünden birisine 10,
diğerine 7 Rum eşkıyası baskın yapmış, eşya ve paraları gasp etmişlerdi. Ayrıca
Çakallı karakoluna bu eşkıya ateşle taarruz etmiş ve takip neticesinde meydana
gelen müsademede eşkıyalar firar etmişlerdi. 12 kişilik Rum çetesiyle yapılan
ikinci müsademede eşkıyadan biri maktul, üçü yaralı ele geçirilmiş ve hayvanlar
geri alınmıştır. Aynı şekilde Bafra mıntıkasındaki müfreze, eşkıya baskınına uğ-
ramış ve yapılan müsademede eşkıyalar kaçmış ve iki Müslüman’ı şehit etmiş-
lerdi23. 7 Mayıs 1919’da Bafra yolu üzerinde Rum, Arnavut ve Gürcülerden olu-
şan 20 kişilik bir çete, Bafra’ya giden arabalardan üç arabacı ve üç yolcu ile hay-
vanları alarak dağa götürmüşler, bunları takip için müfrezeler sevk edilmişti24.
3’üncü Kolordu Komutanlığının 14 Mayıs 1919 tarihli raporuna göre; 25 Nisan
1919’da Kadamut (Çatak) ve Haydarlı istikametine devriyeye çıkan üç asker
dönmemiştir. Bunların Rum çeteleri tarafından şehit edildiği tahmin edilmek-

19 Yazıcı, a.g.e., s. 51-52.


20 Takip Müfrezeleri; 21 Eylül 1909’da alınan Şekavetin Men’i ve Mütecasirlerinin Takip ve Tedibi

Hakkında Kanunu Muvakkat’a göre gönüllülerden ve ordudan ayrılacak kuvvetlerden oluşturul-


muştu. Bunlar bulundukları mülki amirlerden alacakları emir ve tebligata göre hareket edecek-
lerdi. Osmanlı döneminde sayıları 80’i bulan bu müfrezeler, Mondros Mütarekesi sonrası ordula-
rın terhisiyle birlikte 25 nefere kadar düşmüştü. Yazıcı, a.g.e., s. 87.
21 BOA, DH-EUM-AYŞ-3-50.
22 BOA, DH-EUM-AYŞ-4-92.
23 BOA, DH-EUM-AYŞ-5-70.
24 BOA, DH-EUM-AYŞ-7-102.

186
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)

tedir. Yine aynı bölgede odun kesmeye giden üç askerin, 15 kişilik bir Rum çe-
tesi tarafından şehit edildiği tahmin edilmektedir. Askerlerin bu şekilde birer
birer şehit edilmeleri askerlerin moralini bozmaktadır. Olay sonrası müfrezeler
çıkarılsa bile bunu haber alan Rum köylüleri, dağa çıkarak kendilerini muhafaza
etmeye ve soruşturmaya dâhil olmamaya çalışıyorlardı25. Mayıs 1919’da mey-
dana gelen başka bir olayda ise Samsun’dan Bafra’ya gelmekte olan bir yolcu
arabası İncesu civarında eşkıyanın taarruzuna uğramış, arabanın hayvanları
gasledilmiştir. Yolculardan ise haber alınamamıştır. Yine Bafra civarında Çakıllı
köyüne erzak götüren üç asker, Çakıllı-Hasırlı Dağı arasındaki Karga Deresi ci-
varında yaklaşık 50 kişilik bir çeteye rastlamış, iki asker firar ederek eşkıyanın
elinden kurtulmuş, diğer askerin silah ve cephanesiyle askerî eşyası, eşkıya ta-
rafından gasp edilmişti26.
Bu olaylar her ne kadar adi bir vaka gibi gözükse de Pontusçu Rumların
buradaki amacı, Müslüman halka karşı kıyım yaparak onların topraklarını terk
etmelerini sağlamaktı. Çünkü Pontusçu Rumlar, Yunanistan’dan destek alarak
Müslümanlardan boşalan yerlere Rum muhacirlerini yerleştirerek Karadeniz
bölgesinde Rum nüfusunu artırmaya çalışmışlardı. Örneğin Alemdar Gazetesi-
nin 11 Temmuz 1919 tarihli haberine göre, “Rum muhacirlerinin bilhassa Ka-
radeniz’e avdetlerinin teminini Venizelos Paris’ten telefonla Yunanistan Hükü-
metine emretmiştir”27. Başka bir belgede ise Sohum ve Kars civarında 200.000
Rum’un Karadeniz sahillerine hicret için Venizelos’ton emir aldıkları bildiril-
mektedir. Bunların güya daha önceden tehcir edilen Rumlar olduğu ve İtilaf
devletleri tarafından bunların bölgeye yerleştirilmesi için müsaade istedikleri
haber alınmıştır28. Pontusçu faaliyetleri denetlemek üzere Yunan temsilcilerin
de Karadeniz bölgesine gelmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Örneğin bu minvalde
Yunan devletinin İstanbul temsilcisi Katikakis zirai ürün teftişi için Bafra’ya gel-
mek istemiştir. Fakat Bafra’ya gelmesine müsaade edilmemiştir29. Yine aynı şe-
kilde Pontus hayali kuran Rum Cemiyeti30 üyeleri, Sinop ve İnebolu’da temas-
larda bulunduğuna dair istihbarat alınmıştır31. 3’üncü Kolordu Komutanı Albay

25 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri 1918-1922, c.1, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2009, s. 13.
26 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 15-20.
27 İSH-Kutu: 99, Gömlek: 80.
28 İSH-Kutu: 314, Gömlek: 129aa.
29 BOA, DH-KMS-50-31 (30 Temmuz 1919).
30 Cemiyetin amacı, Zonguldak’tan Batum’a kadar bir Pontus Cumhuriyeti kurmaktı. Pontus adlı

bir gazete ile de çalışmalarını ilmi bir zemine oturtmaya çalışmıştı. Cemiyet metropolit ve papaz-
lar tarafından idare edilmekteydi. Mesut Çapa, Pontus Meselesi, Türk Kültürünü Araştırma Ens-
titüsü Yayınları, Ankara, 1933, s. 28-29.
31 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 40, Haziran 1962, s. 157.

187
GÜZİN ÇAYKIRAN

Selahattin Bey,32 komutanlığı devraldıktan sonra 16 Temmuz 1919’da Harbiye


Nezaretine Samsun ve havalisi ile burada yaşayan Rumlar ve çete faaliyetleri
hakkında tafsilatlı bir rapor göndermiştir. Rapora göre;

“Birinci Dünya Savaşı sırasında Rumlar, teşkil ettikleri çetelerle bölgenin


asayişini bozmuşlar ve devleti, takip taburları teşkiline mecbur etmişler-
dir. Mütarekeden beri bunların şımarıklıkları artmıştır. Eşkıyalar, Sam-
sun’da gündüz çarşılarda silahlı gezmekte, geceleri kasaba kenarlarında
yaylım ateşleri açmakta ve Çarşamba, Bafra ve Sivas yollarını kapatarak
ulaşımın durmasına sebep olmaktadırlar. Bu durum karşısında zorda ka-
lan Müslüman halk da çeteler oluşturma yoluna gitmiştir. Hayat şartları
ağırlaşmıştır… Benden önce görevde bulunan 3’üncü Kolordu Komutanı
Albay Refet ve Mutasarrıf Hamit Bey, Samsun’daki Müslüman çetelerini
çeşitli yollarla teslim olmaya ve kanuna uymaya davet etmişler, bunda da
başarılı olmuşlardır. Daha sonra Rum Metropolitinin tahriklerine karşı
Rum çetelerine de kanunlara uymaları için süre vermişler, gerekli telkin-
lerde bulunmuşlardır. Dün de bu eşkıyanın ileri gelenleriyle görüşerek sol
sahilindeki köylere ait çetelerin teslim olmalarını sağlamışlardır… Kaza-
lara İstanbul’dan kabiliyetli kaymakam ve jandarma subayı gönderilme-
miştir. Kaza kaymakamlıkları ve birçok jandarma karakolu tamamen boş
veya düzensiz bir hâldedir. Hiçbir yaptırım gücü olmayan ve birçok kez
Samsun Rumları tarafından istismar edilen bu makamların yapması gere-
ken işler, sırf alınan tedbirlerle ve gayretlerle yapılmıştır. Böylelikle kuru-
lan bu güven ortamının, Mutasarrıf Hamit Bey’in azline dair söylentilerle
ortadan kaldırılması, Müslüman, Hristiyan, aklı başında herkesi şaşırtmış-
tır… Bölgede güvenliğin sağlanması için elimizde yeterli kuvvet bulunma-
dığı malumunuzdur. İzmir gibi millî bir felakete kaynaklık edebilecek
böyle bir fesat ocağında, yönetim kabiliyeti olan ve yabancılara kendisini
sevdirmiş devlet adamlarından birinin yönetici olmasının gerekliliğini ve
önemini takdirlerinize arz etmeyi görev bilirim.”33

Albay Selahattin Bey, Rum çetelerinden halkın mustarip olduğunu ve


bundan dolayı Müslümanların kendilerini korumak için çeteler kurduklarından
bahsetmektedir. Ayrıca Canik mutasarrıfı Hamit Bey’in görevden alınmasından
yakınırken yerine kabiliyetli bir idarecinin atanması konusunda görüşlerini bil-
dirmektedir. Görüldüğü üzere rapora göre Samsun ve havalisinde merkezi hü-
kümetin otoritesi kalmamıştır. Münferit çabalarla asayiş sağlanmaya çalışılmış-
tır. İdareciler kabiliyetsiz ve yeterli düzeyde can güvenliği sağlanamamaktadır.

32 Refet Bey, 13 Temmuz 1919’da istifa ettikten sonra 3’üncü Kolordu Komutanlığını Çolak Sela-
hattin (Albay Köseoğlu) Bey devralmıştır. İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922,
TTK Yayınları, Ankara 2014, s. 275.
33 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 44.

188
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)

7 Ekim 1919’da sekiz kişiyle birlikte Samsun’dan Bafra’ya giden jandarmaların,


Bafra’nın Asar köyü havalisinde önlerine çıkan Rum eşkıyaları tarafından atları
ve silahları alınmış ve biri hafif yaralanmıştır34. Olay sonrası müfreze takibe
başlamıştır. 14 Aralık 1919 tarihli asayiş raporunda ise Bafra’dan Amasya mın-
tıkasına geçen bir Rum çetesi, bazı Çerkezlerin yardımıyla iki köye saldırmış ve
hayvanları gasp etmişlerdir35. Aralık 1919’da ise Rum ve Ermenilerin Karadeniz
bölgesine göçlerinin arttığı anlaşmaktadır. Bu kapsamda 1919 yılı Aralık ayı
içinde Amasya sancağından ve Tokat’tan üç Ermeni İstanbul’a, iki Ermeni Sam-
sun’a; Reşadiye’den üç Rum Ordu’ya; Havza’dan üç Rum ve dokuz Ermeni Sam-
sun’a ve beş Ermeni de Amasya’ya gitmiştir. İki Rum’un da Yenihan’dan
Havza’ya ve oradan da çalışmak bahanesiyle Bafra’ya gitmiştir36.

Kroki-1: Mayıs 1920’de Anadolu’nun genel vaziyeti37

Anadolu’da iç ayaklanmaların bastırılmasıyla 1920 başlarından itibaren


sıkı tedbirler alınarak 3’üncü kolordu bütün gücüyle Rum çetelerini tepeleme
harekâtına başlamıştır. Ancak yeterince sonuç alınamamıştır. Bunun üzerine
Mustafa Kemal Paşa, TBMM’de yaptığı bir konuşmasında Anadolu’nun ortasın-
daki güvenlik sorununu çözmeye memur kuvvetlerin büyük bir komuta altında

34 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 82.


35 BOA, DH-EUM-AYŞ-27-133.
36 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 187.
37 Askerî Mecmua, S. 96, Mart 1935.

189
GÜZİN ÇAYKIRAN

birleştirilmesi gerektiğine işaret etmiş38 ve bu minvalde 3’üncü Kolordu lağve-


dilerek Merkez Ordusu kurulmuştur.

Merkez Ordusu Döneminde Pontusçu Rumların Takip ve Tenkili


9 Aralık 1920 tarihli ve 407 sayılı kararnameyle 3’üncü Kolordu lağvedil-
miş ve yerine Amasya’da Merkez Ordusu kurulmuştur39. Ordu Komutanlığına
Nurettin (Korgeneral Sakallı) Paşa atanmıştır40. Nurettin Paşa, diğer ordu ko-
mutanları gibi sorumlu olduğu mıntıkadaki mülkiye amirine emir ve talimat
verme yetkisine sahipti41.

Merkez Ordusu Karargâhı ve Amasya


Bağlı Birlikleri
5’inci Kafkas Tümeni Amasya

5’inci Kafkas Tümeni Karargâh Bir- Amasya, Erbaa, Tokat, Zile, Turhal ve
likleri Merzifon
5’inci Topçu Alayı Amasya

5’inci Hücum Taburu Merzifon

15’inci Tümen Samsun


Merkez Ordusu

15’inci Tümen Karargâh Birlikleri Samsun, Çarşamba, Çakallı, Kadamut, Ka-


vak, Vezirköprü, Bafra, Lâdik
15’inci Topçu Alayı Kavak, Samsun, Çakallı, Diphanlar, Lâdik

15’inci Hücum Taburu Samsun

14’üncü Süvari Tümeni Zara

27’nci Süvari Tugayı Divriği, Kangal, Sivas

28’inci Süvari Tugayı Kuruçay, Hafik

13’üncü Bağımsız Süvari Tugayı Tokat, Zile, Zara

47’inci Piyade Alayı (Osman Ağa Samsun (16 Nisan 1921)


(Topal) Alayı)

38 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, c.2, Ks.2, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1999 s. 112.
39 BOA, 30-18-1-1 KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928)-2-22-4 (9 Aralık 1920).
40Ökse vd., a.g.e., s. 31.
41 BOA, 30-18-1-1 KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928)-2-33-10 (30 Ocak 1921).

190
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)

Merkez Ordusunun 1920 Kuruluşu42


Merkez Ordusunun sorumluluk sahasına dikkat edildiği zaman özellikle
tümenlerin Amasya ve Samsun’da konuşlandığı görülmektedir. Çünkü Pon-
tusçu Rumlar, Samsun ve Amasya havalisinde çete faaliyetlerini artırmış ve her
kötülüğe başvurmaya başlamışlardı43 .
Lağvedilen 3’üncü Kolordu teşkilatında iki tümen bulunmaktaydı. Mer-
kez Ordusu kuruluşunda ise üç tümen ve tugay birlikleri vardır. Dolayısıyla An-
kara Hükümeti, Karadeniz bölgesindeki Pontus meselesinin kati çözümüne ka-
rar vermiş ve bu minvalde bölgedeki askeri birlikleri kuvvetli tutmuştur. Çünkü
bu dönemde Yunanistan, Pontus devletinin kurulması için Rumlara desteğini de
artırmıştı. Örneğin Bafra ve havalisinin asayişinden sorumlu 15’inci Tümen, Yu-
nanlıların Pontus ve Kafkas Gönüllülerinin terhis edildiğini haber almıştı. Tü-
menin raporuna göre bu serseriler, çapulsuz ve iaşesiz kaldıkça kendilerine bir
mıntıka arayacaklar ve bunlar için en münasip yer Canik Livası idi. Bundan do-
layı tümen komutanı, sahil mıntıkalarına dikkat ve takip edilmesini Bafra, Çar-
şamba, Ünye, Kavak mıntıka komutanlıkları, Samsun Merkez Komutanlığı ve
Canik Jandarma Tabur Komutanlığından rica etmişti44. 1921 yılı başında 10.000
kadar kuvvet, Pontus Takip ve Tenkil Harekâtına memur edildi. Rum çeteleri
başlangıçta 5.000 civarındayken bu sayı göçlerle 1921 yılında 25.000’e kadar
çıkmıştır45.
Merkez Ordusunun kurulmasından sonra Pontusçu Rumlara karşı başla-
tılan harekât, olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır. Örneğin Samsun Mutasar-
rıflığına 6 Ocak 1921 tarihli şifresinde; Elmalıköy bölgesinde suç işleyen Rum-
ların, haklarında takibat yapılmaması ve can güvenliklerinin sağlanması şar-
tıyla silahlarını teslim etme fikrinde olduklarını bildirmişlerdi. Bunun üzerine
alay komutanı ve Bafra kaymakamı Nebiyan bölgesine giderek tetkikte bulun-
muş ve bölgedeki Rumların, tüfek bırakarak sabana sarıldıklarını görmüşlerdir.
Tedbir olarak da bölgenin ortasında Akçalan’a bir müfreze bırakılmıştı. Esasen
Rumlar, bu tarihlerde Pontus hülyasının hayal kırıklığına uğrayacaklarına ka-
naat getirdikleri için affedilmeyeceklerine inanan bazı çeteler hariç silah teslim
etmekten başka olmadığını anlamışlardı. Bu durum karşında Samsun Mutasar-
rıflığı, bu durumun iyi değerlendirilmesini, halkın can güvenliğinin sağlanması

42Hamdi Ertuna, Türk İstiklal Harbi; İstiklal Harbi’nde Ayaklanmalar (1919-1921), c.6, Genelkur-
may Basımevi, Ankara 1974, s. 291.
43 Mahmut Goloğlu, Anadolu’nun Milli Devleti Pontos, (b.y.), (t.y.), s. 246.
44 İSH-Kutu: 968-132aa (20 Aralık 1920).
45 Ertuna, a.g.e., s. 291.

191
GÜZİN ÇAYKIRAN

vesilesiyle terörist eylemlerde bulunan Rumların fazla olduğu köylerin merke-


zine şimdiden kuvvetli birer müfreze yerleştirilmesini teklif etmişti. Ayrıca si-
lah teslimi çağrısına uyan Rum çetelerinin geçici olarak takiplerinin ertelenme-
sine müsaade edilerek ellerinde bulunan silahların kimseye zarar verilmeden
toplanmasını, silah teslim etmeyenlerin daha sonra şiddetle takip edilerek hak-
larında gerekli işlemin yapılmasını ve suç işleyenlerin de yine aynı şekilde tu-
tuklanmasını uygun görmekteydi. Canik Mutasarrıfı İbrahim Bey, Emniyet Ge-
nel Müdürlüğünden durumun Merkez Ordusuna bildirilmesini istemekteydi46.
Çünkü bölgede yürütülen güvenlik hizmetinden Merkez Ordusu sorumluydu.
3 Şubat 1921’den itibaren Pontusçuluk yapan Rumlar, Merkez Ordusu ta-
rafından tutuklanarak Amasya İstiklal mahkemesine sevk edilmeye başlanmış-
tır. Bu kapsamda 9 Şubat 1921’de Yunanistanlı, Adalı, İstanbullu ve İzmirli pa-
pazlar47 halkı ihtilala sevk ettikleri için Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile sınır
dışına çıkarılmalarına karar verilmiştir48. Samsun Metropolit Vekili Eftimos49
ve Başrahip Platon Metnos, İstiklal Mahkemesine sevk edilmişlerdir. Ayrıca
Merzifon Amerikan50 Koleji basılmış ve kurul, yurt dışına çıkarılmıştır. Samsun
ve Trabzon Metropolit merkezleri basılarak Pontusçulara ait belgeler ele geçi-
rilmiştir51. Bunların yanı sıra Samsun ve havalisinde Pontus-Yunan Hükûmeti
kurmak amacıyla faaliyet gösteren Pontus Örgütü Yönetim Kurulu üyelerinden
74 kişinin tutuklanmasına karar verilmiştir. Bu 74 kişi içerisinde Bafralı Andon
oğlu Yorgi, Bafralı Militadi, Bafralı Yorgi’nin oğulları E., Y., A. adlarındaki üç kar-
deş, Bafralı Yelkenci oğlu Hacı Yani’nin oğlu Preşkeva ve Bafra Tekel İdaresin-
den Yorgi’de bulunmaktaydı52. Diğer taraftan Mustafa Kemal Paşa imzalı Bakan-
lar Kurulu kararnamesi ile 3 Mart 1921’de Merkez Ordusu mıntıkasında Yozgat

46 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 226-228.


47 Bazı belgelerde Karadeniz bölgesinde nerelerde papaz olup olmadığı sorulmuştur. Örneğin 24
Şubat 1921 tarihli belgeye göre 3’üncü Tümen (Trabzon’da konuşlu 3’üncü Kafkas Tümeni) La-
zistan (Rize) Mutasarrıflığına bölgesinde papaz olup olmadığını sormuş ve mutasarrıflık, bölge-
sinde yerli veya yabancı hiç papaz olmadığını bildirmiştir. İSH-Kutu: 913, Gömlek: 6ac.
48 İSH-Kutu: 913, Gömlek: 6aa.
49 Ayrıca Samsun Metropoliti ile beraber 50 Rum’da İstiklal Mahkemesi’ne sevk edilmiştir. İSH-

Kutu: 922, Gömlek: 152 (16 Şubat 1921).


5016 Şubat 1921’de Merzifon Amerikan Hastanesi ve Koleji’nde yapılan aramada; silah ve cep-

hane bulunamamış fakat nizamnameler, Yunan bayrakları, Pontus armaları, haritalar ve evraklar
ele geçirilmişti. İSH-Kutu: 567, Gömlek: 37.
51 Ertuna, a.g.e., s. 293.
52 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 235-236.

192
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)

hariç … kanunların seriyen uygulanması ve müfsitlerin defi ve izalesi için… sıkı-


yönetim ilan edilmişti53. Bu önlemler karşısında Rumların, bulundukları yerler-
den işgal mıntıkalarına göç etmeye başladıkları anlaşılmaktadır. Örneğin 23 Ka-
sım 1921’de Bafra ve civarında yaklaşık 10.000 Rum kadın ve çocuğun başka
mıntıkalara nakli için Yunan komiseri, İstanbul’da İngiliz temsilcilere başvur-
muş ve Hariciye Vekâleti durumu İcra Vekilleri Heyetine bildirmiş, İcra Vekilleri
Heyeti ise bunların başka bölgelere azimetlerine izin vermemişti54. Yine aynı
dönemde Samsun ve Ordu sancaklarının bütün kasaba ve köylerindeki Hıristi-
yan halkının 16-50 yaş arası eli silah tutanların Amasya, Tokat, Şebinkarahisar
livaları dâhiline sevki gündeme gelmiş ve 1922’de Büyük Taarruz hazırlıkları
kapsamında Karadeniz sahilindeki kazalar, savaş sahası ilan edilerek Rumların
dâhile55 sevkine karar verilmiştir56.

Merkez Ordusu Karargâhı Amasya


ve Bağlı Birlikleri
43’üncü Piyade Alayı Amasya
16’ncı Tümen Süvari Bölüğü Merzifon
Merkez Ordusu

10’uncu Tümen Karargâhı: Samsun, Birlikleri: Karamut,


Kavak
15’inci Topçu Alayı Kavak
16’ncı Tümen Karargâhı: Amasya, Birlileri: Tokat, Çorum,
Sivas, Erbaa, Ladik, Nebiyan
5’inci Hücum Taburu Amasya

27’nci Süvari Tugayı Karargahı: Sivas, Birlikleri: Sivas ve Erbaa


64’üncü Piyade Alayı 47’nci Alay, (Osman Ağa (Topal) Alayı),
Batı Cephesi emrine girince kurulmuştur.
Merkez Ordusunun 1921 Kuruluşu57

53 İSH-Kutu: 635, Gömlek: 204aa.


54 BOA, 30-18-1-1 KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928)-4-37-14.
55 Bu karar, Haziran 1921’de Kılkış zırhlısıyla beraber gelen Yunan donanmasının İnebolu’yu

bombardıman etmesinden (Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 56, (Eylül 1966), vesika no.: 1290)
sonra da görüşülmüş fakat dahile sevki düşünülen Rumların, “…düşmana mühim bir istinatgah
teşkil edecekleri…gerekçesiyle vazgeçilmiştir. Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 57, (Eylül 1966),
vesika no.: 1304.
56 Yazıcı, a.g.e., s. 102-103.
57 Ertuna, a.g.e., s. 293.

193
GÜZİN ÇAYKIRAN

3. Merkez Ordusunun Lağvı Sonrası Pontusçu Rumların Takip ve


Tenkili
Karadeniz bölgesinde Pontus meselesi halledilmeye çalışılırken Batı Cep-
hesi’nde Yunanlılarla yapılan savaşlarda yeni koşullar ortaya çıkmış ve kuvvet-
lerin Batı Cephesi’ne kaydırılması gerekmiştir. Bu kapsamda 5’inci Kafkas Tü-
meni ve 15’inci Tümen, Batı Cephesi emrine girmiştir. Bu tümenlerin yerine
Samsun’da 10’uncu Tümen ve 16’ncı Piyade Tümeni teşkil edilmiştir. 1922 yı-
lında Merkez Ordusunun kuvveti, 20.000’e ulaşmış durumdaydı. Bu kuvvetle
Merkez Ordusu yıl boyunca Karadeniz bölgesinde asi Rum köylerinde arama-
tarama faaliyeti yürütmüştür58. Batı Cephesi’nde Türk ordusunda 1’inci ve 2’nci
Ordunun kurulmasından sonra Merkez Ordusu, 16 Şubat 1922’de lağvedilmiş-
tir59. Merkez Ordusu lağvedildikten sonra Samsun ve havalisinde Pontus Takip
ve Tenkil Harekâtı, Albay Cemil Cahit (Orgeneral Toydemir) Bey komutasındaki
10’uncu Tümen ve 16’ncı Tümen tarafından idare edilmişti. Albay Cemil Cahit
Bey, 22 Şubat 1922’de Nebiyan mıntıkasındaki harekâtı takip ve yakından sevk
ve idare etmek için Sevinç Boğazı’na hareket etmiştir60. Ayrıca Nebiyan mıntıka-
sında 16’ncı Piyade Tümenin 48’inci Alayının 1’inci ve 2’nci Taburları bulun-
maktaydı61.
Bafra Müfrezesi 22 Şubat 1922’de Ormanos (Ormancık) köyü civarındaki
Rum asileri Nebiyan Dağı’na sürmüş ve asilerden yedisi ölü ve iki inek ele geçi-
rilmiştir. Yine Haveciriş Dağı’nın kuzeyindeki asiler müsademe ile Nebiyan
Dağı’na ricat etmişlerdir. Müsademede mülazım Nazif Efendi yaralanmış, bir
jandarma süvarisi de şehit olmuştur. Aynı tarihte müfrezeler tarafından 34 asi
ölü olarak ele geçirilmiştir62. 23 Şubat’ta ise Kızılırmak’ta Rum asilere ait üç ka-
yık batırılmıştır. Haveciriş Dağı’nın kuzeyinde asilerden ikisi ölü ve üçü yaralı,
iki eşek ve iki öküz ele geçirilmiştir63. Ayrıca 22 Şubat’ta 32 Rum asi teslim ol-
muştur64. 24 Şubat’ta Kızılırmak müfrezesi tarafından nehrin sol tarafında ya-
pılan müsademelerde üç asiden ikisi ölü ele geçirilmiş ve biri firar etmiştir. Yine
aynı tarihte Bafra müfrezesi tarafından Nebiyan Dağı’nın 1.250 rakımlı tepesi

58 Ertuna, a.g.e., s. 293-294.


59Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Birinci, İkinci İnönü, Aslıhanlar ve Dumlupınar Muharebeleri (9
Kasım 1920-15 Nisan 1921), c.2, Ks.3, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1999, s. 30.
60 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ak.
61 Yazıcı, a.g.e., s. 98.
62 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68al.
63 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68an.
64 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ana.

194
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)

müsademe ile asilerden geri alınmıştır. Asiler, Pireyurdu istikametinde firar et-
mişlerdir. Müsademede bir nefer yaralanmıştır65. Aynı şekilde 24 Şubat’ta Bafra
müfrezesi tarafından 19 Rum asi yakalanmıştı66. 25 Şubat’ta Bafra müfrezesinin
yaptığı müsademelerde asi kafilesini Çağşur Deresi’ne sürerek iki Rum asi ölü,
üç manda ve iki inek yavrusu ele geçirilmiştir67. 25/26 Şubat’ta Nebiyan mıntı-
kasında şiddetli müsademeler olmuştur68. 7/8 Mart 1922’de Nebiyan mıntıka-
sında yapılan arama-tarama faaliyetlerinde asilerden 200’ü ölü, 9’u da tutukla-
narak ele geçirilmişti. Ayrıca 68 baş koyun da teslim alınmıştır. Nebiyan mıntı-
kasında gerçekleşen müsademelerde toplamda altı nefer şehit olmuş beş ne-
ferde yaralanmıştı69. 10 Mart’ta ise Kadamut’ta takip müfrezeleri tarafından beş
Rum yakalanmıştır70. Bafra’nın doğusunda Osmanbeyli köyüne saldıran 40 si-
lahlı Rum asi, otlamakta olan hayvanların 50’sini gasp ederek birini yaralamış
ve ikisini öldürmüşlerdir71. 19 Mart 1922’de Bafra mıntıkasında Çağşur’un ku-
zeybatısında ve Kızılırmak sol sahilinde Gölyurdu köyüne saldıran asiler, dördü
erkek biri kadın olmak üzere beş Müslüman’ı şehit etmişler ve bir kadını yara-
lamışlardır. Yedi haneyi yakmışlar ve yedi koyun ile mevcut eşya ve zahireyi
gasp etmişlerdir. Yine aynı tarihte Bafra’da Aktekke köyüne saldıran asilerden
biri ölü ele geçirilmiş biri de firar etmiştir72. 24 Mart’ta Bafra mıntıkasında bir
asi ölü, bir asi de tutuklanarak ele geçirilmiştir73. 25 Mart tarihli rapora göre
10’uncu Tümen mıntıkasında 65 asi öldürülmüş, 81 asi de yakalanmıştır74.
Görüldüğü üzere 10’uncu Tümen, Batı Cephesi’nde muharebelere katıl-
mamış, Karadeniz bölgesinde Merkez Ordusu lağvedildikten sonra yani Şubat
1922’den itibaren Pontus takip ve tenkil harekâtını yürütmüştür. Hatta Başko-
mutan Mustafa Kemal Paşa Büyük Taarruz hazırlıkları sırasında 10’uncu Tüme-
ninin Batı Cephesi emrine girmesine karşı çıkmış ve “Pontus meselesinin yarım
ve sürüncemede kalması caiz değildir” diyerek tümenin tamamının değil bazı ak-
samının Batı Cephesi’ne gönderilmesini istemiştir75 .

65 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ao.


66 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ap.
67 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68aqa.
68 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ar.
69 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bh.
70 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bi.
71 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bpa.
72 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bv.
73 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68cb.
74 İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68cba.
75 İSH-Kutu: 1777, Gömlek: 67 (31 Mart 1922).

195
GÜZİN ÇAYKIRAN

Neticede 6 Şubat 1923 itibariyle Pontusçu Rumların isyanına tamamen


son verilmiştir. Bir kısım Rum çeteleri de 1923 yılı başlarında Yunanistan’a kaç-
mıştır76. Arama-tarama faaliyetinde 10.886 Rum etkisiz hale getirilmiş, 11.188
Rum çeteci de öldürülmüştür77.

Sonuç ve Değerlendirme
Milli Mücadele döneminde Karadeniz bölgesinde Rumlar, Yunanistan’ın
desteğiyle Pontus devleti kurmak için harekete geçmişler ve bu minvalde çete
faaliyetleri yürütmüşlerdi. Buradaki amaç, bölgede Müslümanlara kıyım yapa-
rak onların bölgeyi terk etmesini sağlamaktı. Bu çetelere karşı başlangıçta
3’üncü Kolordu birlikleri mücadele etmişti. Bu kapsamda 15’inci Tümen de
Bafra ve havalisinde faaliyet göstermiştir. Çetelere karşı kati bir netice alınama-
yınca 3’üncü Kolordu lağvedilmiş ve yerine Amasya’da Merkez Ordusu kurul-
muştur. 15’inci Tümen de bu defa Merkez Ordusu teşkilatında Bafra ve havali-
sinde Pontus takip ve tenkil harekâtını yürütmüştür. Merkez Ordusu teşkila-
tında bulunan 5’inci Kafkas Tümeni ve 15’inci Tümen, Batı Cephesi emrine gi-
rince ordu, yeniden teşkilatlandırılmıştır. Batı Cephesi’nde 1’inci ve 2’nci Ordu-
nun kurulmasıyla Şubat 1922’de Merkez Ordusu lağvedilerek Samsun ve hava-
lisinde harekât, 10’uncu Tümen ve 16’ncı Tümen tarafından yürütülmüştür. Do-
layısıyla Samsun ve havalisinde Pontus takip ve tenkil harekâtını 1919’dan
1920 sonuna kadar 3’üncü Kolordu, 1920’den 1922 başına kadar Merkez Or-
dusu, 1922’den 1923’e kadar 10’uncu ve 16’ncı Tümen gerçekleştirmiştir. Ha-
rekâtın üç farklı teşkilat altında yürütülmesi Batı Cephesi’nde Yunanlara karşı
yapılan şiddetli muharebeler neticesinde savaş koşullarının değişmesiyle açık-
lanabilir. Neticede Türk İstiklal Savaşı’nın başarıya ulaşmasıyla Karadeniz böl-
gesinde Pontus meselesi kalmamış ve Pontus devleti kurma hayali tarihe karış-
mıştır.

76 Çapa, a.g.e., s. 86.


77 Ertuna, a.g.e., s. 294.

196
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)

KAYNAKLAR
Arşiv Kaynakları
MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi (ATASE) İstiklal Harbi Koleksi-
yonu
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68a.
İSH-Kutu: 99, Gömlek: 80.
İSH-Kutu: 314, Gömlek: 129aa.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ak.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68al.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68an.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ana.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ao.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ap.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68aqa.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ar.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bh.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bi.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bpa.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bv.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68cb.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68cba.
İSH-Kutu: 1777, Gömlek: 67.
İSH-Kutu: 968-132aa.
İSH-Kutu: 913, Gömlek: 6ac.
İSH-Kutu: 913, Gömlek: 6aa.
İSH-Kutu: 922, Gömlek: 152.
İSH-Kutu: 567, Gömlek: 37.
İSH-Kutu: 635, Gömlek: 204aa.
İSH-Kutu: 913,Gömlek: 6K
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi
BOA, HRT-h-622-A-1.
BOA, DH-EUM-AYŞ-3-50.
BOA, DH-EUM-AYŞ-4-92.
BOA, DH-EUM-AYŞ-5-70.
BOA, DH-EUM-AYŞ-7-102.
BOA, ŞD-1665-8.
BOA, DH-KMS-50-31.
BOA, DH-EUM-AYŞ-27-133.
BOA, 30-18-1-1 KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928)-2-22-4.

197
GÜZİN ÇAYKIRAN

BOA, 30-18-1-1 KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928)-2-33-10.


BOA, 30-18-1-1 KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928)-4-37-14.
Telif ve Tetkik Çalışmalar
Aksoy, Volkan, II. Meşrutiyet Dönemi’nde Trabzon, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Trabzon 2014.
Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri 1918-1922, c.1, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2009.
Askerî Mecmua, S. 96, (Mart 1935).
Balcıoğlu, Mustafa, “Birinci Dünya Savaşı Sırasında Karadeniz’de Rum Faaliyetleri ve
Sivil Tepki”, OTAM, S. 4, (1993), ss. 91-97.
Bıyıklıoğlu, Tevfik, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, c.1, Genelkurmay Basımevi, Ankara
1999.
Çapa, Mesut, Pontus Meselesi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara
1933.
Ertuna, Hamdi, Türk İstiklal Harbi; İstiklal Harbi’nde Ayaklanmalar (1919-1921), c.6, Ge-
nelkurmay Basımevi, Ankara 1974.
Goloğlu, Mahmut, Anadolu’nun Milli Devleti Pontos, (b.y.), (t.y.).
Görgülü, İsmet, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, TTK Yayınları, Ankara 2014.
Günay, Selçuk, Resmi Devlet Salnamelerine Göre (H.1263-1334) Osmanlı İmparatorluğu-
nun Seneler İtibariyle Mülki Taksimatı, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-
titüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum 1980.
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 40, (Haziran 1962).
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 57, (Eylül 1966).
Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 56, (Eylül 1966).
Karpat, Kemal H., Osmanlı Nüfusu 1830-1914, Timaş Yayınları, İstanbul 2010.
Kurt, Yılmaz, Pontus Meselesi, TBMM Basımevi, Ankara 1995.
Ökse, Necati, Baycan, Nusret ve Sakaryalı, Salih, Türk İstiklal Harekâtına Katılan Tümen
ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genelkurmay Basımevi,
Ankara 1989.
Özkan, Ela, 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nin İdari Taksimatı (1839-1914), Yayımlanma-
mış Doktora Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ 2017.
Saner, F.S.T., “İstiklal Savaşı’nda III. Kolordu, I. Safha Mürettep Kolordu”, Askerî Mecmua,
S. 49, (1 Mart 1938).
Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, c.2, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994.
Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, c.2, Ks.2, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1999.
Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, Birinci, İkinci İnönü, Aslıhanlar ve Dumlupınar Muhare-
beleri (9 Kasım 1920-15 Nisan 1921), c.2, Ks.3, Genelkurmay Basımevi, Ankara
1999.
Türk İstiklal Harbi Doğu Cephesi, c. 3, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1995.
Yazıcı, Nuri, Millî Mücadele’de Canik Sancağında Pontuscu Faaliyetler (1918-1922), A.Ü.
Basımevi, Ankara 1989.

198
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)

Ek-1 Merkez Ordusunun teşkiline dair kararname (9 Aralık 1920)

BOA, 30-18-1-1 KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928)-2-22-4

199
GÜZİN ÇAYKIRAN

Ek-2 Papazların sınır dışı edildiğine dair Bakanlar Kurulu kararnamesi


(23 Şubat 1921).

İSH-Kutu:913, Gömlek:6aa.

200
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)

Ek-3 Samsun Metropolitin evi aranırken tutulan tutanak (taharri zabıt


varakası)

İSH-Kutu: 913,Gömlek: 6K

201
203
MİLLÎ KİMLİK İNŞASI BAĞLAMINDA
DAĞKÖYLÜ FATMA ÇAVUŞ

Öğr. Gör. Dr. Ahmet Metehan ŞAHİN1

“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil,


omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”
Mustafa Kemal ATATÜRK

Giriş
Geçmişten günümüze değin çeşitli araştırmalar ve incelemeler netice-
sinde “Türk”2 adına birçok anlam atfedilmiştir. İlk olarak A. Vambery’nin görü-
şüne göre Türk kelimesi “türemekten” meydana gelmiştir. J. Deny de A. Vam-
bery ile aynı fikirdedir. Daha sonra ise Ziya Gökalp Türk adının “türeli”den (ka-
nun ve nizâm sahibi) geldiğini ifade eder. W. Barthold da Gökalp ile aynı düşün-
celere sahiptir. G. Doerfer, kelimenin Törük-Türük-Türk şeklinde gelişmiş ola-
bileceğini söylemenin doğru bir yaklaşım tarzı olmadığını dile getirir. Ona göre:
“Orhun kitabesindeki ‘Türk’ tâbiri daha ziyade ‘devletin esas halkını teşkil eden
millet’ (‘Staatsvolk’) mânasına gelmektedir”3. Tüm bu tanımlamalar dikkate
alındığında “Türk” adının düzen ve ahkâm sahibi bir milleti temsil ettiği anlaşıl-
maktadır.
Yukarıdaki bilgilerden anlaşılacağı üzere tarihte, Türk’e ve Türk adına çe-
şitli manalar yüklenmiş, kendisine verilen bu anlamlar ve sorumluluklar ile bir-
likte Türk ve Türk’ün adı yayılmaya ve gelişmeye her devirde devam etmiştir.
Türk ve Türk milleti için kullanılan ifadeler ve ifadelerin anlamları tesadüf eseri

1 Millî Savunma Üniversitesi, Kara Harp Okulu Dekanlığı, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
2 “Esasen Asya kıt’asının şimâl-i garbî cihetinde münteşir bir büyük ümmet ki oradan tevârih-i
muhtelifede cihangirlikle ve kişver-küşâlıkla cenup ve garba doğru yayılarak Avrupa’nın dahi
şark-ı cenûbî cihetlerine sokulmuşlardır. Şu’ubât-ı muhtelifeye münkasım olup, kable’l-islâm
(Uygur) ve el-yevm (Çağatay) ve (Osmanlı) şubeleri lisân-ı edebîye nail olmuşlardır.” (Sami,
2019: 1266)
3 İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1986, s. 43.

205
AHMET METEHAN ŞAHİN

yahut rastgele seçilmiş bir konumda değildir. Atfedilen isimlerin ve tabi onların
anlamları, Türkler tarafından tarih boyunca gerçekleştirdikleri mücadeleler ve
onların karakteristik yapıları neticesinde kendilerine verilmiştir. Daha önce
Ziya Gökalp’ın Türk adının “türeli” kelimesinden gelmiş olabileceğini düşündü-
ğünü dile getirmiştik. Ayrıca türeli kelimesinin manasına bakıldığında ise “ka-
nun ve nizâm sahibi” anlamlarına denk geldiği görülür. Türkler, eski dönemler-
den beri cihan hakimiyeti mefkûresine sahip bir millet olarak tüm dünyaya dü-
zen verme anlayışı çerçevesinde hareket etmiş, dolayısıyla da kendisine yükle-
nen tanımlamaları hak ederek yoluna devam etmiştir.
İşte bu geçmişten gelen kuvvet ve köklü tarih ile birlikte Türk milletinde,
millî kimlik bilinci ve inancı eski çağlardan günümüze gelinceye değin her de-
virde gelişerek yerleşmeye başlamıştır. Selami Alan, millet olabilmenin teme-
linde siyasi ve sosyal teşkilatlanmanın olduğunu ve bir topluluğun vücuda gel-
mesi yani millet hâlini alabilmesi için uzun bir sürecin geçmesi gerektiğini ifade
eder4. Türk milletinin tarih sahnesindeki uzun ve görkemli geçmişi göz önüne
alındığında, nesiller boyu süregelen bir millî kimlik şuurunun oluştuğu anlaşı-
lacaktır.

“ ‘Millet’ kavramı, sosyologlar tarafından çeşitli şekillerde tarif edilmiştir.


Bu tariflerin ortak noktasından hareket ederek diyebiliriz ki, “millet” de-
mek, “bir veya birkaç temel vasıf etrafında birleşmiş olan insan kitlesi de-
mektir”. Bu temel vasıfların başlıcalarını da sayabiliriz: Soy birliği, kültür
birliği, vatan birliği, dil birliği, din birliği, tabiîyet birliği, ülkü birliği, tarih,
menfaat, gelenek, örf, fikir, his, ümit, ahlâk, hâtıra birliği…” 5

Yukarıda da ifade edildiği üzere bir insan kitlesinin millet vasfı kazanabil-
mesi için belirli bir amaca ve müşterek değerlere sahip olması gerekir. Kişilerde
vatan algısının oluşmasına katkı sağlayan ve onları ortak bir paydada buluştu-
ran en temel unsur ise “vatan” mefhumudur. Türkler, tarih sahnesine çıktıkları
andan itibaren bağımsızlıkları ve dolayısıyla da vatanları için mücadele etmiş-
ler, bu durumda onlarda vatana karşı bir hassasiyetin oluşmasına neden olmuş-
tur. Bu hassasiyet ile birlikte Türklerde vatan algısı ve millet ile vatana dair olan
aidiyet duygusu güçlenmiştir. Bahsedilen durumun bir neticesi olarak ise yeri
ve zamanı gelerek vatan topraklarının savunulması icap ettiğinde büyük bir fe-

4Selami Alan, Tanzimat Edebiyatı’nda Millî Kimlik İnşası, Kesit Yayınları, İstanbul 2018, s. 27.
5Ş. K., Seferoğlu, H., Başbuğ, Millet ve Millî Birlik Bilinci, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, An-
kara 1985, s. 1.

206
MİLLÎ KİMLİK İNŞASI BAĞLAMINDA DAĞKÖYLÜ FATMA ÇAVUŞ

dakârlık ile bunu icra etmişlerdir. Sonuç olarak vatanın ve milletin birer men-
subu olan kişilerde millî kimlik bilincinin uyandırılması yahut kazandırılması
için vatan algısının/hassasiyetinin vücuda getirilmesi gerekmektedir6. Bu nok-
tada Anthony Smith’in millî kimliğin özellikleri olarak belirlediği şu maddeler
önem arz etmektedir:
“1. Tarihî bir toprak/ülke ya da yurt
2. Ortak mitler ve tarihî bellek
3. Ortak bir kitlesel kamu kültürü
4. Topluluğun bütün fertleri için geçerli ortak yasal hak ve görevler
5. Topluluk fertlerinin ülke üzerinde serbest hareket imkânına sahip ol-
dukları ortak bir ekonomi”7.
Smith’in ifade ettiği ve kendisinin “millî kimliğin özellikleri” olarak nite-
lendirdiği yukarıda yer alan maddelere dikkatle bakıldığında önemli bir husu-
sun altını çizmek gerekmektedir. Bahsi geçenlerden birincisi olan “Tarihî bir
toprak/ülke ya da yurt” maddesi çıkarıldığında geriye kalan maddelerin önem
arz etmesi mümkün değildir. Çünkü diğer maddeler vatan mefhumundan ayrı
düşünülemez. Vatan olmadığı takdirde her şey ehemmiyetini kaybeder ve diğer
tüm unsurlar ancak vatandan söz edildiği durumda kıymetlenir. Aksi takdirde
hiçbir unsurun bir değeri yoktur. Böylece tüm maddeler birleştiği durumda
millî kimlik inşasından söz edilmesi mümkün olacaktır.
Millî kimlik inşası sürecinde topluma millî bilinci aşılayarak inşanın ta-
mamlanmasına yardımcı olan en önemli araç ise şüphesiz edebiyattır. Millî kim-
liğin temelinin atılmasında ve vatanın bir mensubu olan bireyler arasında bu
inanç ve şuurun yerleşmesinde edebiyatın rolü yadsınamayacak kadar büyük-
tür. Murat Gür’ün ifadesine göre de edebiyat, “milliyetçi söylemin filizlenerek
varlığını sürdürebileceği en güçlü alandır”8. Türk edebiyatında özellikle Millî
Mücadele dönemi ve sonrasında vücuda getirilmiş edebî eserlere bakıldığında
edebiyatın, toplumda millî kimlik inşası oluşturma sürecinde sıklıkla kullanıl-
dığı bilinen bir gerçektir. Halide Edip Adıvar’ın Ateşten Gömlek ve Yakup Kadri
Karaosmanoğlu’nun Yaban isimli romanları bu tür edebî eserlere verilebilecek
en güzel örneklerdendir9.

6 Selami Alan, Tanzimat Edebiyatı’nda Millî Kimlik İnşası, s. 31.


7 A. D., Smith, Millî Kimlik, İletişim Yayınları, İstanbul 1994, s. 31-32.
8 Murat Gür, Türk Romanında Erkeklik ve Milliyetçilik (1908-1923), Kesit Yayınları, İstanbul 2019,

s. 28.
9 Halide Edip Adıvar tarafından kaleme alınan Ateşten Gömlek romanında, İzmir’in işgali üzerine

verilen kurtuluş mücadelesi anlatılmaktadır. Bir Millî Mücadele romanıdır. Roman hakkında daha

207
AHMET METEHAN ŞAHİN

Hacer Gülşen’in de ifade ettiği üzere, “Savaş, milletlerin hayatındaki en


önemli olaylardandır. Bu önemli olay edebiyata aksederek birtakım eserlerin ya-
zılmasına sebep olur. Savaş edebiyatının kaynaklarını da savaş konularını işleyen
bu edebî eserler oluşturur”10. Dolayısıyla Millî Mücadele sırasında yazılmış; Ateş-
ten Gömlek, Yaban ve Dağköylü Fatma Çavuş gibi eserler, Türk edebiyatında bir
tür harp edebiyatı alanın varlık göstermesine ön ayak olmuştur. Şüphesiz bu
türden bir edebiyatın vücuda gelmesinin, Türk milletinde millî kimlik inşasının
oluşmasında ve gelişmesinde etkisinin olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Günümüze gelindiğinde ise Türk’ün kurtuluşunu, millî mücadelesini konu
alan yeni eserler verildiği görülmekte, son dönemde Millî Mücadeleden bahse-
den ve kahramanlarını gerçekten yaşamış isimlerden seçmeyi tercih eden ro-
manlar yazılmaktadır. Bu romanların başında ise Hasan Yiğit tarafından kaleme
alınan Dağköylü Fatma Çavuş gelir. Eserde olayın geçtiği yer olan ve romanın
başlığında yer alan Dağköy, günümüzde Samsun ilinin 19 Mayıs ilçesine bağlı
bir mahalle olarak bilinmektedir. Yazarın, “Vatan sevgisinin ve savunmasının
bayraklaştığı bir direniş hikâyesi.” olarak tanımladığı eserde, Osmanlı Dev-
leti’nin zayıflaması ile birlikte birtakım unsurlar tarafından kışkırtılan Rumla-
rın; bebek/çocuk, genç/yaşlı, kadın/erkek demeden Türkler üzerinde uygula-
mış oldukları eziyetler konu edilmektedir.
Vatan Nöbetinden Vatanın Temsiline: Dağköylü Fatma Çavuş
Romanın en dikkat çeken özelliği; konusunu/kişilerini gerçek hayattan
almasıdır. Eserde, Türk milletinin tüm yokluk ve sıkıntılara rağmen ne denli bü-
yük bir istiklâl mücadelesi verdiği gözler önüne serilir. Eser, Millî Mücadele yıl-
larını anlatan ve nesilleri bu konuda bilinçlendiren gerçekçi bir roman hüviye-
tindedir. Bu sebeple de bireylerde vatan algısının ve millî kimlik inşasının oluş-
masında önemli bir konumdadır.
Eserde yazarın üzerinde durduğu en önemli detay, Rumların Türklere
yaptığı mezalimler ve Türklerin tüm olumsuzluklara rağmen mücadelelerini
sürdürmeleridir. İlan edilen seferberlikle beraber Dağköy’de erkek nüfusu azal-
mış, bu durum ise askerlikten muaf olan Rumlar için eziyetlerini icra edebile-
cekleri yeni bir kapı aralamıştır. Ancak Türkler her ne kadar hem maddi hem

fazla bilgi almak için bkz: Şahin, A. M. (2019). Millî Mücadele’den Millî Kimlik İnşasına: Ateşten
Gömlek. Journal of Turkology, Cilt-29 Sayı-Özel Sayı, 151-168.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından yazılan Yaban ise I. Dünya Savaşı ve Sakarya Meydan Mu-
harebesi yıllarını içerisine alan kült eserlerdendir.
10 Hacer Gülşen, (2008). “Millî Mücadele Döneminde Savaş Edebiyatımız”, İlmi Araştırmalar, (25:

85-96, 2008), s. 86.

208
MİLLÎ KİMLİK İNŞASI BAĞLAMINDA DAĞKÖYLÜ FATMA ÇAVUŞ

de manevi olarak sıkıntılı günlerden geçmiş olsalar da vatan, Türk’ün namusu-


dur ve onu nesiller boyu her şart ve koşulda korumaya ant içmişlerdir. İşte Dağ-
köylü Fatma ve diğer köylüler bu inanç ve kararlılık ile vatan müdafaasını kan-
larının son damlasına kadar yerine getirmişlerdir.
Genelde ülkenin, özelde ise Dağköy’ün erkekleri vatan uğruna savaşmaya
gitmiş olsalar da geride bıraktıkları eş, dost ve akrabaları onların ne uğruna ve
neleri göze alarak savaşmaya gittiklerinin bilincindedir. Eserde, Kocakulak Çeş-
mesi yanında geçen şu konuşma bu durumu ispatlar niteliktedir:

“- Ama gene de şu savaşlar artık bir son bulsa da kadınlar dul, bebeler ye-
tim kalmasa. Bak ben de sana canlı bir misalim ortada bir çocukla… Köyde
genç erkeğimiz yok sağlam olarak… olanlar da sakata çıkanlar.

- Sorma, ama giden de bizim için, vatan için gidiyor be abla”11.

Görüldüğü üzere köy halkı, vatan müdafaasına gidenler için son derece
minnettardır. Çünkü onlar kendilerinin ve vatan toprağının selameti için eşle-
rini, çocuklarını ve memleketlerini bırakmak zorunda kaldıklarının şuurunda-
dır. Burada şunu da dile getirmek yerinde olacaktır. Türklerin bu inanç ve bi-
linçte olmasının en büyük sebeplerinden biri de şüphesiz İslam dinini benimse-
miş bir toplum olmalarıdır. Bu anlamda Fatma Çavuş’un şu söylemi önem arz
eder: “Bizim inandığımız, sizin ise unuttuğunuz bir şey var: bizim, bizi yaratan
Allah’a bir can borcumuz var, onu da bu topraklar için gözümüzü bile kırpmadan
koşa koşa ve seve seve veririz”12.
Türklerde ve de İslam dininde şehidin/şehitliğin13 ayrı bir yeri ve önemi
vardır. Fatma Çavuş’un eşi asker olarak Çanakkale’ye gitmiştir. Ancak 4 yıl ol-
masına rağmen memleketine geri dönmemiştir. Dolayısıyla muhtemelen Fatma
Çavuş, bir şehit eşidir14. Eserde yer alan Türk kahramanlarının tamamının as-
kere ve şehide olan eşsiz saygıları derinden hissedilir. Türklerde şehitlik nasıl
kutsal sayılıyorsa, askerlikte mesleklerin en kutsalı ve en şereflisidir. Eserin ba-
şından sonuna kadar, Türklerin asker bir millet olduğu içten içe sezdirilir. Türk

11 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, A’dan Z’ye İyi Kitaplar, İstanbul 2020, s. 19.
12 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 22.
13 Eserin kahramanlarından Aşık Hasan’ın şu sözleri, Türklerin vatan ve millet için canlarını seve

seve feda edebilecekleri gerçeğini bir kez daha ortaya koyması bakımından önem arz eder: “Allah
sevdiğine dert, dağına göre kar verir muhtar! Bugün bu sıkıntıları yaşıyorsak, demek ki inşallah
üstesinden de geleceğiz. O’nun inayetiyle Rum hainliklerini aşacağız. Nihayetinde O’na bir can
borcumuz var. Cephedeki gençlerimiz gibi biz de burada seve seve veririz. Şehitlikten güzel mer-
tebe mi vardır!” (Yiğit, 2020: 51-52)
14 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 32.

209
AHMET METEHAN ŞAHİN

ahkamında yer alan “Her Türk Asker Doğar.” anlayışı da bunun en güzel örne-
ğidir.
Türklerde millî kimlik inşasının oluşmasındaki en büyük etkenlerden biri
de Türk kültürüdür. Örneğin aşıklık geleneği Türk kültürünün önemli ve vazge-
çilmez bir parçasını teşkil etmektedir. Eserde de Aşık Horasanî isimli bir kişinin
dile getirdiği şu dörtlükler, Türklerde millî kimlik inşasının oluşumunda, aşık-
ların ve aşıklık geleneğinin rolünün olduğunu da gösterir. Çünkü dörtlüklerde
yer alan kelimeler ve onların ifade ettiği anlamlar, Türk’e ve Türklüğe dair ge-
lecek nesillere öğütler vermesi bakımından mühim bir konumdadır:
“Soyum sopum Türk’tür benim,
Düşman eli görmez tenim,
Bir tutarsa hele kinim,
Kork bizlerden kahpe düşman!
Komşu dedik, kucak açtık,
Çevremizde çiçek saçtık,
Fitnelerden hep biz kaçtık,
Kork bizlerden kahpe düşman!
Sabrımızla geçti zaman,
Göreceksin Türk ne yaman,
Vursan batmaz artık kaman,
Kork bizlerden kahpe düşman!
Horasanî der, tamam artık,
Uyku geçti, kalktık artık,
Yolun sonu bitti artık,
Kork bizlerden kahpe düşman!”15
Dörtlüklerde yer alan kelimelerden ve şiirin bütününden anlaşılacağı
üzere amaç, vatanın birer mensubu olan bireylere kimliklerini ve benliklerini
hatırlatmaktır. Böylece bu ve benzeri şiirlerin tamamının asıl maksadı, millete
millî ve manevi duyguları aşılamaktır. Aslında yazar millî kimlik inşa etme sü-
recinde edebiyatın gücünü bu dörtlüklerle ortaya koymaya çalışmıştır.
Atatürk’ün, “Türk çocuğu, atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak
için kendinde kuvvet bulacaktır”16 sözünden yola çıkan yazar, aranan kuvveti
okurlarına sağlamak ve onlarda millî kimlik bilinci oluşturmak için atalarını ve

15Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 48-49.


16Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul
2009.

210
MİLLÎ KİMLİK İNŞASI BAĞLAMINDA DAĞKÖYLÜ FATMA ÇAVUŞ

onların vatanları için ne fedakârlıklar yaptıklarını, nelerden vazgeçtiklerini ese-


rinde gözler önüne sermektedir17. Yazar, eserin kahramanlarından Veli Usta
üzerinden, okuyucusuna bu mesajı verir. Veli Usta, Millî Mücadelenin sembol
isimlerinden biri olan Nene Hatun’dan ve onun kahramanlıklarından bahseder:

“ ‘Bebem anasız büyür de, vatansız büyüyemez’ demiş. Ve henüz üç aylık


olan evladını önce Allah’a, sonra geride kalanlara teslim etmiş. Ver elini
tabyalar. Ruslara karşı öyle kahramanlıklar göstermiş ki hep dillerde söy-
lenir olmuş. Oraların düşman ellerine geçmesini önlemişler diğer kadın-
larla birlikte. Askerimize güç ve moral olmuşlar. İşte böyle kardeş, düş-
man; bu tür kahramanlarımızı, yaşlılarımızın ve kadınlarımızın da zamanı
geldiğinde erleri kadar kahramanlık göstereceklerini hesap etmez. Kısa-
cası gün, yeni Nene Hatunlar günüdür bir anlamda” 18.

Yukarıda yer alan alıntıda geçen, “Kısacası gün, yeni Nene Hatunlar günüdür bir
anlamda.” cümlesinden kasıt, vatan ve millet için en az Nene Hatun kadar fedakâr olmak
gerektiğidir. Eserin en önemli kahramanlarından olan Fatma Çavuş ise Nene Hatun’unu
aratmayacak nitelikte bir yapıya sahiptir. O da tıpkı Nene Hatun gibi fedakâr ve millî
hislerle dolu bir bilince haizdir. Fatma Çavuş, atalarından aldığı güç ile birlikte, kendi
devrinin Nene Hatun’u olur. Fatma Çavuş’u özel kılan, içinde bulundukları durumdan
kurtulmak için bir kahraman aramak veyahut onu beklemek yerine, kurtarıcı olarak
kendisini ön plana atmasıdır. O, kadınlık ve annelik vasfından sıyrılarak, vatan ve millet
için asker bir kişiliğe bürünür. Muhtar Musa’nın Fatma Çavuş’u kastederek “keşke er-
kek olsaymışsın” lafzından sonra Fatma Çavuş’un şu ifadeleri yukarıda söylediklerimizi
destekler niteliktedir: “Bu toprakları sadece siz erkekler mi vatan yaptınız? Sadece siz
mi mücadele verdiniz? Sadece siz mi şehit oldunuz? Kaldı ki genç erkek olsam, zaten
bugün burada mı olurdum?”19
Ayrıca yazar eserde, Türklerde kulaktan kulağa aktarılarak efsaneleşmiş bir hâl
almış olan Kürşad ve kırk çerisinden de söz eder. Kürşad, kırk çerisi ile birlikte Çin sa-
rayını basmış ve kahramanca mücadele ederek şehit olmuş bir askerdir 20. Eserde, kö-
yün muhtarının Rumlara karşı az sayıda adam ve mühimmatları olduğundan yakınması

17 Eserde Muhtar Musa’nın, Rum elebaşılarından birisini öldüren Kani’nin Ali’yi takdir ederken
geçmişe atıf yaptığı görülür: “Aferin Ali oğul. 9 yaşında hafız, senin yaşındayken padişah olan, 21
yaşında çağ açıp çağ kapayan Fatih Sultan Mehmet Han’ın torunu olduğunu şu kafirlere gösterdin
evladım. Allah, yüreğini ve bileğini bundan böyle de kavi kılsın koç Ali!..” (Yiğit, 2020: 161-162)
Böylelikle yazar, Muhtar Musa üzerinden gelecek nesillere atalarını hatırlatır ve onlarda millî his-
lerin uyanmasında ateşleyici bir konumda yer alır.
18 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 64.
19 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 90.
20 Bu olay, Hüseyin Nihal Atsız tarafından kaleme alınan Bozkurtların Ölümü (1946) ismini taşı-

yan romana da konu olmuştur.

211
AHMET METEHAN ŞAHİN

üzerine Ali, Kürşat ve kırk çerisi örneğini verir 21. Kürşad’da asker bir kişiliktir. Bu ör-
neğin verilmesindeki maksat, kahramanlara cesaret aşılamak; bitti, tükendi denildiği
anda Türklerin, yeniden ilk günkü güç ve şevk ile yeniden başladığını hatırlatmaktır.
Eserin geneline bakıldığında Türklük vurgusunun da yapıldığı yoğun bir şekilde
hissedilir. Yazar, böylece o ana kadar unutulan yahut unutulduğu düşünülen
Türk’e/Türklüğe dair hatırlatmalar yapar. Bir Yüzbaşı tarafından köylülere yapılan şu
konuşma Türk’ün niteliklerini ortaya koyması bakımından mühimdir: “Türk olmak;
dini, vatanı, ezanı, bayrağı, namusu için canını düşünmeden seve seve feda etmektir. Türk
olmak; güzel ahlâklı, ilmi ve irfanıyla örnek olmaktır. Türk olmak; merhamet, vicdan ve
yardımseverlik duygularıyla hayat sürmektir. Türk olmak; adalet, hak ve hukuk üzere ya-
şamaktır. İşte bu özellikleri yüzünden Türk olarak yaşamak zordur”22.
Eserde daha önce de dile getirildiği üzere Türklüğün yanında en fazla vurgusu
yapılan kavram şehitliktir. Yazar, eserde Türklüğü ve şehitliği birbirinden ayrı düşün-
mez/düşünemez. Türkler, asker bir millettir. Bundan dolayı korkusuzdurlar ve savaş-
maya eğlenceye gider gibi giderler. En fazla arzu duydukları şey ise şehitliktir. Eserde
de sıklıkla şehitliğe dair tanımlar ve kavramlar yer alır. Bu konuda Yüzbaşının söylem-
leri, mücadele ateşinin yakılması bakımından birer kıvılcım mahiyetindedir: “Cenab-ı
Allah’a bir can borcumuz var. Onu da şehitlik mertebesiyle teslim etmeye hazırız. Çünkü
şehit olmak şereftir! Şehit olmak nimettir! Şehit olmak biz Türklerin hayal edebileceği en
büyük mutluluk, ayrıcalıktır. Yani şehitlik en güzel makam, mevki, istikbaldir. Rabbim cep-
hedeki kardeşlerimize nasip ettiği gibi burada da bizlere nasip etsi.”23.
Vatanı korumak için şehit olmak, makamların en özeli ve en kutsalıdır. Çünkü
Türkler, vatan olmadan hiçbir şeyin kıymeti olmayacağının bilincinde ve inancında-
dır24. Şayet vatan yoksa namus tehlikededir. Dolayısıyla vatanı korumak, namusu koru-
makla eş değerdedir25. İşte Dağköylü Fatma Çavuş bunun en güzel örneğidir. Eserde
Dağköy’lülerin, baskına gelen Rum çetecilerine karşı baskın yapması, bölge halkı için
büyük bir olay olmuştur. En başta Fatma Çavuş olmak üzere Türk kadınının vermiş ol-
duğu mücadele yanında göstermiş oldukları kahramanlıklar, büyük bir yankı uyandır-
mıştır. Ayrıca Ali gibi henüz 14 yaşında bir çocuğun tek atışta çete elebaşlarından biri-
sini öldürmesi bütün Türk çocuklarını heyecanlandırmış ve hepsine güven aşılamıştır 26.

21 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 149.


22 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 102-103.
23 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 103.
24 Eserde, bu konuya dair Fatma Çavuş’un söylemlerine de yer verilmiştir: “Mal, mülk, eşya, vatan

varsa vardır. O olmazsa zaten yoktur. O yüzden derim ki bu vatan için bu köyden daha birkaç sene
önce aynı günde 115 genç ve daha niceleri seve seve canını feda etmek için gitmişken, onlar gibi
yüz binlercesi şehit düşmüşken biz neyin tasasını çekeceğiz?” (Yiğit, 2020: 197)
25 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 105.
26 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 163.

212
MİLLÎ KİMLİK İNŞASI BAĞLAMINDA DAĞKÖYLÜ FATMA ÇAVUŞ

Bu ve bunun gibi olaylar daha sonraları nesilden nesile aktarılacak, bu hikâyelerle bü-
yüyen Türk çocukları zor zamanlarda aradıkları inancı ve gücü kendilerinde bulacak-
lardır. Millî kimlik inşasının yegâne amacı işte budur.

Sonuç
Şüphesiz Dağköylü Fatma Çavuş’un ve Dağköy’lülerin hikâyesi bir direnişin ve
zaferin kalıplaşmış ifadesidir. Okurların dolayısıyla da gelecek nesillerin bu eserden çı-
kartacakları çok fazla ders vardır. Çünkü gelecek, geçmişinden ders çıkaranların elle-
rinde yükselecektir. Bu vatanın her bir ferdi, ülkesini geçmişte düşman işgalinden kur-
tarmak için canını hiçe sayarak mücadelesini icra etmiştir. Türkler geçmişten günü-
müze gelinceye değin emsali görülmemiş mücadelelere imza atmışlardır. Bu mücadele-
lerden biri de Dağköylü Fatma Çavuş’unkidir. O, tüm yokluk ve imkânsızlıklar karşı-
sında, varlığını vatan uğrunda kaybetmeyi göze alarak mücadelesine durmadan ve yo-
rulmadan devam etmiştir. Ondaki bu mücadele ve iman aşkını gören/görebilen herkes
de Fatma Çavuş’un yanında, ülkenin kurtuluşu için mücadele vermiştir. Başta Fatma
Çavuş olmak üzere eserin tüm kahramanlarına bakıldığında birtakım ortak özellikler
dikkat çeker. Vatanın kurtuluşu için mücadele veren kahramanlar, Türk’e/Türklüğe, şe-
hitliğe ve atalarına son derece saygılıdırlar. Onları ortak paydada toplayan işte bu de-
ğerlerdir. Fatma Çavuş, bu değerlerin bütününü temsil eder. Eserin başında olası bir
baskın durumunda nöbet bekleyen Fatma Çavuş’un vermiş olduğu kurtuluş mücadelesi
nesiller geçtikçe unutulmamış, ölümünden sonra bile vatan ile birlikte anılır olmuştur.
Dolayısıyla günümüzde Fatma Çavuş; bir nevi vatan nöbeti tutan asker iken, vatanın
temsili bir mahiyete bürünmüş, vatan onunla birlikte anılır ve konuşulur olmuştur. Ne-
siller, onun ve yanındakilerin kahramanlıkları ile büyümüş, günü geldiği vakit onları
örnek alarak vatanın imdadına yetişmeyi kendilerine görev edinmişlerdir. Millî kimlik
inşasından beklenen sonuç da tam olarak budur.

213
AHMET METEHAN ŞAHİN

Kaynaklar
Smith, A. D., Millî Kimlik, İletişim Yayınları, İstanbul 1994.
İnan, Afet, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
İstanbul 2009.
Gülşen, Hacer, “Millî Mücadele Döneminde Savaş Edebiyatımız”, İlmi Araştırmalar, 25:
85-96, 2008.
Yiğit, Hasan, Dağköylü Fatma Çavuş, A’dan Z’ye İyi Kitaplar, İstanbul 2020.
Kafesoğlu, İbrahim, Türk Millî Kültürü, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1986.
Gür, Murat, Türk Romanında Erkeklik ve Milliyetçilik (1908-1923), Kesit Yayınları, İstan-
bul 2019.
Alan, Selami, Tanzimat Edebiyatı’nda Millî Kimlik İnşası, Kesit Yayınları, İstanbul 2018.
Seferoğlu, Ş. K., - H. Başbuğ, Millet ve Millî Birlik Bilinci, Türk Kültürünü Araştırma Ens-
titüsü, Ankara 1985.
Sami, Şemseddin, Kamus-ı Türkî, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2019.

214
1948 Cimbilik'in Fırını-Patron Mehmet Ekmekçi (üst solda). Çalışanlar: Soldan Yakup
Usta, Karakaş, 'Nalinci' Hamit Çalış (misafir usta)

215
MONDROS MÜTAREKESİ’NDEN SONRA BAFRA’DA RUM
ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI
(1918-1922)

Dr. Öğr. Üyesi Resul KÖSE1

Giriş
Osmanlı’nın son döneminde Bafra, 1910 yılında Trabzon vilayetinden ay-
rılarak müstakil bir hâle gelen Canik Sancağı’na bağlı bir kazaydı. Sancak, Sam-
sun merkez olmak üzere Bafra, Çarşamba, Fatsa, Terme ve Ünye kazalarından
meydana gelmekteydi2. 1914 sayımına göre Canik Sancağı’nda 393.340 kişi ya-
şamaktaydı. Bu nüfustan 265.950 kişiyle Müslümanlar, 98.739 kişiyle Rumlar
en çok nüfusa sahip iki unsuru oluşturmaktaydı. Çalışma bölgemiz olan Bafra’da
ise 81.540 kişilik toplam nüfusun 48.944 kişisini Müslümanlar, 30.838 kişisini
ise Rumlar oluşturmaktaydı3 Bu veriler, Bafra’nın Osmanlı son döneminde ciddi
bir nüfusa sahip bir kaza olduğunu ve Müslümanlar kadar olmasa da hatırı sa-
yılır miktarda Rum nüfusu barındırdığını göstermektedir.
Osmanlı Devleti’nin içerisinde yüzyıllardır Türklerle huzur içinde yaşa-
yan Rumlar, 19. yüzyılda ortaya çıkan milliyetçilik akımından etkilenmiş ve ayrı
devlet kurmak istemişlerdi. Yunanistan devletinin kurulmasına kadar Tür-
kiye’de yaşayan Rumları teşvik edecek bir devlet yoktu. İşte bu göreve Yunanis-
tan kendini uygun gördü. Dışarıda Yunanistan içeride ise Fener Rum Patrikha-
nesi Rum milliyetçiliğinin güçlenmesinde iki önemli güçtü. Bu iki gücün amacı,
Osmanlı Devleti içerisinde yaşayan Rumları kışkırtıp Türklerin aleyhine karı-
şıklıklar çıkartarak Avrupalı devletlerin müdahalesini sağlamaktı4.

1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü, İstan-
bul/Türkiye. resul_kose80@hotmail.com. ORCID: 0000-0002-4658-6778
2 Rıza Karagöz, “Canik’in İdarî Yapısı ve İdarecileri”, İlkçağdan Cumhuriyete Canik, Editör Cevdet

Yılmaz, Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2011, s. 133.


3 Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, Genelkurmay ATASE ve Genelkurmay

Denetleme Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005, s. 643.


4 Pontus Meselesi, Hazırlayan Yılmaz Kurt, TBMM Yayınları, Ankara 1995, s. 31.

217
RESUL KÖSE

Rumların kurmak istediği Pontus devletine ait "Pontus" deyimi eski Yu-
nanların Karadeniz’e verdikleri isimdi. Bu kelime aynı zamanda Karadeniz’e kı-
yısı bulunan Trabzon vilayetiyle Ordu, Giresun, Samsun sancaklarını ve kıyıdan
iç kesimde yer alan Amasya ve Sivas’ın bir bölümünü kapsayan toprak parçası-
nın da eski adıydı5. Pontus hedefi doğrultusundaki ilk teşkilat olan Pontus Ce-
miyeti, 1904 yılında İnebolu’da Rum asıllı Amerikalı Papaz Klematyos tarafın-
dan kuruldu6. Yine aynı yıl Merzifon Amerikan Koleji’ndeki Rumlar tarafından
biri Rum İrfanperver diğeri Pontus Kulübü olmak üzere iki kulüp kuruldu. Daha
sonra Pontus Kulübü’ne bir de musiki kısmı eklenerek Pontus Cemiyeti adı al-
tında bir dernek hâline getirildi. Bu ilk gizli dernek Samsun, Merzifon, Trabzon,
Gümüşhane, Amasya ve Giresun gibi yerlerde kurulacak teşkilatların temeli ni-
teliğindeydi7. Pontusçu Rumlar teşkilatlanmaya başladıktan sonra Batılı devlet-
lerin himayesinde faaliyet ilk ayaklanması yürütmeye başladılar. Pontusçuların
Balkan Savaşları sırasında oldu. Rumlar, Savaş’ta Samsun’daki iki Rum köyüne
muhacirlerin yerleştirilmesini bahane ederek isyan ettiler8.
Pontusçu hareket, I. Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletlerinin desteği ile "Pon-
tus Meselesi" adıyla uluslararası bir boyut kazandı. Bu devletler haricinde Fener
Rum Patrikhanesi ve Rum cemiyetlerinin girişimleriyle bölgeye çok sayıda si-
lahlı çete gönderildi9. I. Dünya Savaşı’nda ilk önemli Rum çete faaliyetleri Bafra
ve civarında görüldü. Osmanlı Devleti’nin seferberlik çağrısına cevap vermeyen
ya da askerî birliklerinden firar eden Rumlar, Nebiyan olarak bilinen dağlık böl-
gede toplandılar. Bafra’daki Rum çeteleri Çarlık Rusya’dan aldıkları destekle
1916 yılı ortalarından itibaren sistemli bir şekilde büyük gruplar hâlinde ey-
lemlere yöneldiler. Hedefleri Nebiyan bölgesindeki 6 Türk köyünü tamamen or-
tadan kaldırmaktı. Bu maksatla Çağşur Köyü’ne 15 Eylül 1917 tarihinde 600 ka-
dar çete mensubu saldırmış ve 68 Türk’ü katletmişti. Rum çetelerin faaliyetleri

5 Pontus Meselesi, s. 60.


6 Mustafa Balcıoğlu, “Birinci Dünya Savaşı Sırasında Karadeniz’de Rum Faaliyetleri ve Sivil Tepki”,

Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 4, Ankara Üniversitesi Basımevi, An-
kara 1993, s. 92.
7 Pontus Meselesi, s. 64.
8 Balcıoğlu, agm., s. 93; Cemal Sezer, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra

ve Çevresindeki Faaliyetleri (1914-1918)”, Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi,


6/1 (2021) s. 355.
9 Mehmet Okur, "Karadeniz Bölgesi’nde Rum Çete Faaliyetleri ve İtilaf Devletlerinin Rolü", Kara-

deniz’de İsyan, Mübadele ve Propaganda, Editör İsmail Hakkı Demircioğlu, Rahmi Çiçek, Mehmet
Okur, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2019, s. 57-59.

218
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)

bununla sınırlı kalmamış I. Dünya Savaşı boyunca baskın, katil, yaralama,


yağma, yakma ve hırsızlık gibi birçok eyleme imza atmışlardı10.
Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’ndan yenik olarak ayrıldığını tescilleyen 30
Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi gerek Karadeniz Bölgesi’nde gerekse
Bafra’daki asayişi ve Rum çetelerinin faaliyetlerini etkileyecek bazı maddelere
sahipti. Bu maddeler şunlardı:
"1. Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarının açılması ve Karadeniz’e geçişin
sağlanması; Çanakkale ve Karadeniz Boğazları kalelerinin müttefiklerce işgal
edilmesi.
2. Türk sularındaki tüm mayın tarlalarının, torpido kovanlarının ve öteki
engellerin yerlerinin gösterilmesi ve bunların taranması ya da kaldırılması için,
istemde bulunulunca, yardım edilmesi.
3. Karadeniz’deki mayınlara ilişkin eldeki tüm bilgilerin verilmesi.
6. Türk karasularında ya da Türkiye’nin işgalindeki sularda bulunan tüm
savaş gemilerinin teslim edilmesi; Türk karasularında kolluk ya da benzeri
amaçlar için gerekli görülebilecek belirli küçük gemiler dışında anılan gemile-
rin gösterilecek Türk limanında ya da limanlarında gözaltına alınması.
7. Müttefiklerin, kendi güvenliklerini tehdit edecek herhangi bir durum
ortaya çıkarsa, herhangi bir stratejik noktayı işgal etme hakkı bulunması.
9. Tüm Türk limanlarında ve tersanelerinde her türlü gemi onarımı ko-
laylıklarından yararlanılması.
13. Denizciliğe, askerliğe ve ticarete ilişkin her türlü gereçlerin yok edil-
mesinin önlenmesi.
20. Beşinci madde uyarınca terhis edilecek Türk ordusunun, taşıtlarıyla
birlikte, araç ve gereçlerinin, silahlarının ve cephanesinin kullanılış biçimi ko-
nusunda verilebilecek emirlerin yerine getirilmesi"11.
Bu maddelere bakıldığında Osmanlı Devleti’nin topraklarının işgale açık
hâle gelmesi, ordusunun terhis edilerek Türklerin savunmasız hâlde bırakıl-
ması gibi hususlar devletin fiilen sonlandığını göstermekteydi. Bu durum ilerle-
yen günlerde yıllardan beri zaten Türklerin zayıf anını kollayan Pontusçu Rum-
lar için bir fırsat olmuş ve Türklerin can, mal ve namus güvenliğine yönelik sal-
dırılarda bulunarak yabancı devletlerin teşviki ve desteği ile emellerine ulaş-

10 Önder Duman, Emperyal Bir Araç Olarak Rum-Pontus Sorunu (1908-1918), Berikan Yayınevi,
Ankara 2010, s. 103-115.
11 İsmail Soysal, Tarihçeleri ve Açıklamalarıyla Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları I. Cilt

(1920-1945), 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2000, s. 12-14.

219
RESUL KÖSE

maya çalışmışlardı. İşte bu çalışmada, arşiv belgeleri ve literatürdeki diğer ça-


lışmalardan yararlanılarak Rumların Bafra’da sebep olduğu bazı asayiş olayları
ele alınmaktadır.
1. Mütareke Dönemi’nde Bafra’daki Asayiş Sorunlarının Sebepleri
Mondros Mütarekesi’nden sonra Karadeniz Bölgesi’nde asayiş olayları-
nın en çok yaşandığı yerlerden biri Bafra olmuştu. Bu durumun başlıca sebebi
Rumların diğer etnik unsurlar örneğinde olduğu gibi milliyetçilik akımından et-
kilenip Osmanlı’dan ayrılma isteği ve adi şekavet olaylarıydı. Rumların olumsuz
faaliyetlerini kolaylaştıran etkenler ise mütarekenin ardından Osmanlı askerî
birliklerinin büyük bir kısmının terhis edilmesi, bölgede güvenliği sağlayacak
yeterli derecede kuvvetin bulundurulamaması, merkezi otorite boşluğu, bazı
devletlerin teşvik ve desteği, bölgede hatırı sayılır miktarda Rum nüfusunun
varlığı ve bölgenin coğrafi yapısının eşkıyalık için oldukça müsait olması şek-
linde sıralanabilir. Bu etmenler dolayısıyla Mondros Mütarekesi’nden sonra ay-
rılıkçı Rumlar Karadeniz Bölgesi’ndeki faaliyetlerini iyice arttırdı.
Rumlar bu faaliyetlerine devam ederken nihai emelleri için Yunanistan,
ABD ve İngiltere ile sürdürdükleri sıkı irtibatı da devam ettirmekteydi. Özellikle
Mondros’un 7. maddesini işleterek bölgeye yabancı devletlerin müdahale et-
mesi için ellerinden geleni yapmaktaydılar. Bu bağlamda ayrılıkçı Rumlar, Ka-
radeniz Bölgesi’ndeki dağlara çıkarak çeteler kurmaya başladılar. Amasya ve
Samsun metropoliti Germanos Karavengelis bu çetelerin faaliyetlerini organize
etmekteydi. Tüm bu faaliyetlerin hedefi bölgede Batum’dan İnebolu’ya kadar
uzanan bir Pontus devleti kurmaktı. Bu devletin merkezi olarak görülen yer ise
Samsun’du. Bu sebeple ayrılıkçı Rumlar faaliyetlerini daha çok Samsun bölge-
sinde yoğunlaştırdı12. Samsun’da Pontusçuların yoğun olarak faaliyet göster-
dikleri yerler başta Nebiyan olmak üzere Bafra, Samsun merkeze bağlı bazı Rum
köyleri, Havza, Çarşamba, Terme, Lâdik, Kavak, Ünye ve Fatsa’ydı13. Rumların
bölgedeki hedefleri konusunda Dâhiliye Nezareti Trabzon ve Canik Mutasarrıf-
lıklarını bu konuda uyarmak zorunda kalmıştı. Buna göre 19 Şubat 1919 tari-
hinde Dâhiliye Nezaretinden Trabzon ve Canik Mutasarrıflıklarına gönderilen
yazıda, Karadeniz sahilinde Rumların Pontus Cumhuriyeti adıyla bağımsız bir
hükûmet kurmak üzere teşebbüs ve icraatta bulundukları gibi bu bağlamda

12 Bünyamin Kocaoğlu, Millî Mücadele Yıllarında Samsun (15. Fırka’nın Samsun’daki Faaliyetleri
(1919-1921), Samsun Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Samsun 2008, s. 88-92.
13 Kocaoğlu, age., s. 92.

220
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)

emellerinin desteklenmesi maksadıyla Paris’te bir de özel heyetleri bulunduğu-


nun haber alındığından Rumların hareket ve teşebbüslerinin takibi ve alınacak
esaslı malumatın peyderpey bildirilmesi istenmişti14.
Pontusçu çeteler Mütareke Dönemi’nde özellikle Yunanistan’dan çok bü-
yük destek gördüler. Dönemin Yunan Başbakanı Eleftherios Venizelos, Pontus
Rum devletinin kurulması için yoğun çaba sarf etti. Venizelos, mütarekeden he-
men sonra ABD başkanı Woodrow Wilson’ın özel muhabirliği görevinde bulu-
nan Amerikan Kiliseleri Piskoposluk Heyeti başkanı James Henry Darlington’a
gönderdiği telgrafta, Türk hâkimiyeti altında yaşayan Hristiyanlara tam bağım-
sızlık verilmesi yönünde taleplerini iletmişti15. Bölgede faaliyet gösteren Rum
çetelerin eleman, silah ve cephane gibi ihtiyaçları Yunanistan tarafından karşı-
lanıyordu16. Yunanistan, Kızılhaç Cemiyetini siyasi amaçlı kullanmaktaydı. Teş-
kilat sayesinde Rum çetelerine silah ve cephane yardımı yapmaktaydı. Sağlık
görevlisi adı altında bölgeye subay ve propagandacılar gönderiyordu17.
Pontusçu çeteler bu dönemde İngiltere’den de çok büyük destek gördü-
ler. Mondros Mütarekesi’nin gereği olarak Türk askerinin sayıca ve teçhizatça
gücünün azalması ve bölgeye İngiliz askerî birliğinin gelmesi Samsun’da özel-
likle 1919 yılının ilk yarısında Rum çetelerinin faaliyetlerini iyice arttırdı18. İn-
gilizlerin 9 Mart 1919’da Samsun’a çıkardığı 200 kişilik askerî birlik Rumlar ta-
rafından sevinçle karşılandı19. İngilizler Samsun’a çıktıkları zaman Rum çetele-
rine 10.000 silah dağıttı ve ardından bölgenin demografik yapısını Rumlar le-
hine değiştirmek amacıyla Bolşevik idaresinde yaşamak istemeyen Rumları va-
purlarla Samsun çevresine getirmeye başladı20. Yine, Samsun’a çıkan işgalci İn-
giliz askerlerinin komutanı Yüzbaşı Soilter 7 Nisan 1919’daki Yunan bağımsız-
lık kutlamalarından sonra Samsun Metropoliti Germanos başkanlığında bir ör-
güt kurarak Rum çete reislerini Samsun’da bir araya getirdi. Burada Samsun,
Bafra, Çarşamba, Ünye, Fatsa, Tokat, Niksar, Merzifon, Havza, Erbaa, Lâdik,

14 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Şifre Kalemi (DH,
ŞFR), 96- 234.
15 Yüksel Küçüker, Tarihî Arka Planıyla Pontus Meselesi ve Yabancı Basına Yansımaları, Türk Tarih

Kurumu Yayınları, Ankara 2019, s. 131-132.


16 Okur, agm., s. 57-59.
17 Okur, agm, s. 59.
18 Okur, agm, s. 61.
19 Dursun Ali Akbulut, "Hamit Bey’in Canik Mutasarrıflığı Sırasında Karşılaştığı Problemler". On-

dokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Yıl 1999, C. 12, Sayı 1, 111, s. 106.
20 Pontus Meselesi, s. 188.

221
RESUL KÖSE

Amasya ve Vezirköprü’de örgütlerin kurulması kararlaştırıldı. Daha sonraki sü-


reçte Rum çetelerinin en çok faaliyet göstereceği yerler buralar olacaktı21.
Samsun’da bulunan işgalci İngilizlerin, Rumların ne derece savunucusu
ve kışkırtıcısı olduğu, mütareke sonrasında Bafra’ya gelen Rumların tekrar eski
yerlerine yerleşmesi konusunda yaşanan sorunlardan da anlaşılabilmektedir.
Amasya Metropolitliğinden Dâhiliye Nezaretine gönderilen bir telgrafta,
Bafra’dan sevk edilen Rumların bir kısmının mütarekeden sonra memleketle-
rine geri döndüğü belirtilmekteydi 22. Ancak dönenlerin eski yerlerine yerleş-
meleri problem oldu. Çünkü bunların yerlerine Arnavut muhacirler yerleştiril-
mişti. Bu sebeple Dâhiliye Nazırı, 26 Mart 1919 tarihinde Samsun Mutasarrıfına
"fevkalade acele" notuyla bir telgraf göndererek, İngiliz Komiserliğinden,
Bafra’ya bağlı on iki Rum köyünden tehcir edilenlerin yerlerine Arnavut muha-
cirlerin yerleştirildiği bilgisinin geldiğini belirtti ve buralara beş gün içerisinde
Rumların tekrar yerleştirilmelerini isteyerek "neticeden derhâl nezarete malu-
mat veriniz. Bu hususta en ufak bir tehir vukuu hâlinde azliniz mukarrerdir" şek-
linde sert bir uyarıda bulundu23. Böylelikle İngiliz istekleri bir an önce karşılan-
maya çalışıldı. 2 Nisan 1919 tarihinde Samsun Mutasarrıfı cevaben çektiği telg-
rafta, Bafra Rum köylerindeki muhacirlerin sakin oldukları hanelerin on beş
günde tedricen tahliyesinin İngiliz Komiser vekiliyle kararlaştırıldığı ve zikre-
dilen köylerin bir kısmının tahliye edilip diğer kısmının da iki güne kadar tah-
liye edileceğini bildirdi24.
Samsun Mutasarrıfı, her ne kadar merkezden gelen kararı uygulamak zo-
runda kalsa da mevcut durumdan oldukça rahatsızdı. Dışarıdan desteklenen çe-
telerin faaliyetleri öyle bir hâl aldı ki Mutasarrıf Edhem Bey sadece üç hafta
sonra Dâhiliye Nezaretine gönderdiği bir telgrafta bir durum tespiti yaptıktan
sonra alınacak askerî tedbirlerle ilgili isteklerini bildirdi. 24 Nisan 1919 tarihli
bu telgrafa göre liva dâhilinde Rum eşkıyasının Müslüman köylere karşı dört-
beş senedir devam eden tecavüzleri son zamanlarda artık tahammül edileme-
yecek boyutlara ulaşmıştı. Bununla birlikte gerek Çarşamba gerekse Bafra’da
eşkıyanın teslim alınmasına çalışılmaktaydı. Edhem Bey, eşkıyanın takibi için
liva jandarma taburunun bin nefere çıkarılması ve beş yüz mevcutlu, kuvvetli

21 Hadiye Yılmaz, Arşiv Belgeleri Işığında Pontus Meselesi, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,
Ankara 2010, s. 76-77.
22 BOA, DH.ŞFR./ 95- 254.
23 BOA, DH.ŞFR./ 97- 276.
24 BOA, DH.ŞFR./ 624- 38.

222
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)

bir nizamiyenin de Samsun’a gönderilmesini istedikleri hâlde gelen cevapta is-


teklerinin karşılanmadığını, bunun yerine jandarma mevcuduna üç yüz kadar
gönüllü kaydına müsaade edildiğini ve hemen işe başlandığını yazmıştı25.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıktığında şehir
İngiliz kuvvetlerinin kontrolü altındaydı. İngilizler Pontusçu Rum eşkıyalarını
himaye etmekteydiler. Samsun’da ne işgal güçlerine direnebilecek ne de Rum
eşkıyaların faaliyetlerine engel olabilecek etkili bir idare bulunmadığı için Mus-
tafa Kemal Paşa ilk iş olarak mutasarrıfı görevden alarak yerine Refet Bey’i
atadı. Ardından 20 Mayıs günü Harbiye Nezaretine çektiği telgrafta bölgedeki
İngiliz varlığının Mütareke hükümlerine aykırı olduğunu, bu durum devam et-
tiği müddetçe bölgede hükûmet nüfuzunun hissettirilemeyeceği gibi asayişin de
temininin güç olacağı uyarısında bulundu26. Daha sonra, Refet Bey’in önerisi
doğrultusunda Hamit Bey’in Samsun’a mutasarrıf olarak atanmasını Harbiye
Nezaretinden istedi. Bunun üzerine işlemler hemen başlatıldı. 26 Mayıs’ta bu
atama gerçekleşmiş, 28 Mayıs’ta da Hamit Bey Samsun’a gelmişti. Hamit Bey,
gelir gelmez bölgedeki asayiş problemine eğildi. Bu maksatla Rum çete reisle-
riyle Dereköy’de görüşmüş ve onlardan üç gün içinde silah bırakmaları sözünü
almıştı. Ancak Metropolit Germanos Karavengelis, çete reislerinin Pontus dava-
sını güttüklerini iddia etmemeleri ve silah bırakma sözlerine hiddetlenerek on-
lara kızmıştı. Esasında Hamit Bey’in iddiasına göre bölgede faaliyet gösteren
birçok çetenin maksadı Pontus davası değildi. Çetelerin büyük bir kısmı adi şe-
kavet olayları için kurulmuştu. Bu iddia Mustafa Kemal Paşa’nın 22 Mayıs’ta Sa-
daret makamına yazdığı yazıyla da doğrulanmaktadır. Paşa, telgrafında eşkıya-
lık olaylarının başlangıçta siyasi bir boyutunun olmadığını ancak mütarekeden
sonra eşkıyaların Pontus Hükûmetinin kurulması düşüncesi etrafında toplan-
dıklarını ve bütün Rum çetelerin Samsun’daki Rum Komitesi ve Rum Metropo-
lit’i tarafından yönetildiğine inandığını yazmıştı27.
Bafra’da asayiş olaylarının sebeplerinden biri de otorite boşluğuydu. Ha-
mit Bey görev yaptığı dönemde Samsun’daki idari vaziyetten hiç memnun de-
ğildi ve bu durumu Dâhiliye Nezaretine defalarca kez bildirmişti. O’na göre ül-
kenin diğer yerlerinde olduğu gibi Canik’te de yönetim boşluğu vardı. Devlet

25 BOA, DH.ŞFR./ 627- 14.


26 Mehmet Okur, "IX. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın Raporlarında Karadeniz’de Pontusçu

Faaliyetler", Karadeniz’de İsyan, Mübadele ve Propaganda, Editör İsmail Hakkı Demircioğlu,


Rahmi Çiçek, Mehmet Okur, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2019, s. 72-73.
27 Akbulut, agm., s. 106-108.

223
RESUL KÖSE

otoritesi zayıflamıştı. Başta Rumların köyleri olmak üzere çoğu yere uzun za-
mandır jandarma ve devlet memuru girememişti. Devletin gücü hükûmet kona-
ğının ötesine geçmiyordu. Üç kazada kaymakam yok, diğer ikisinde de "becerik-
siz ve yeteneksiz" kaymakamlar vardı. Jandarma sayıca yetersizdi. Merkezi yö-
netim bütün bunlara seyirci kalmaktan başka bir şey yapamıyordu28. Hamit
Bey’in idaredeki aksaklıklar ya da yönetimdeki istikrar sorununu 1919 yılı için
Bafra özelinde açık bir şekilde görebiliyoruz. Arşiv belgelerinden takip ettiğimiz
kadarıyla durum gerçekten çok kötüydü. Çünkü 27 Ocak 1919 tarihinde Bafra
Kaymakamı Hakkı Bey görevinden azledilmişti29. Bu göreve 27 Şubat 1919 ta-
rihinde daha önce Bayramiç’te görev yapan isimlerden Karabet Efendi tayin
olunmuştu30. 9 Ağustos tarihli irade ile Bafra Kaymakamlığına Finike eski kay-
makamı Edhem Bey tayin olunmuştu31. Edhem Bey de bu görevde pek kalma-
mış ve 23 Aralık 1919 tarihli irade ile İnebolu Kaymakamı Cemil Bey ile becayiş
istekleri üzerine görev yerlerinin değiştirilmesi kararlaştırılmıştı32. İşte bu idari
tasarruflar da Bafra’daki idari sorunlara işaret eden önemli göstergelerdir. Yö-
netimsel zafiyetin yaşandığı böylesi bir ortamda Mutasarrıf Hamit Bey, sorumlu
bir devlet adamı olarak yönetimdeki eksiklikleri gidermeye çalışıyordu. Bu bağ-
lamda, 31 Ağustos 1919 tarihinde Bafra kaymakamının değiştirilmesini, diğer
kazalara tayin olunan kaymakamların da süratle gönderilmesini istemişti33.
Bu arada 1919 yılı Temmuz ayında Yunanistan’ın İstanbul temsilcisinin
ziraat teftişi için Bafra’ya gitme durumu ortaya çıkmıştı. Bununla ilgili olarak,
temsilcinin seyahatinin kolaylaştırılmasının İngiliz temsilci tarafından rica edil-
diği Canik Mutasarrıflığından Dâhiliye Nezaretine bildirilmişti ancak Dâhiliye
Nezareti, Yunan temsilcinin bu gibi bahanelerle oralarda dolaşmasını özel mak-
satları olduğu şeklinde değerlendirmiş ve Hariciye Nezaretini bu seyahatin en-
gellenmesi konusunda uyarmıştı. Nezaret ayrıca Canik Mutasarrıflığına gönder-
diği bir yazıyla bu seyahatin engellenememesi durumunda temsilciye hissettir-
meden takibat yapılmasını ve edinilecek bilgilerin merkeze bildirilmesini iste-
mişti34. Dâhiliye Nezareti Yunanistan’ın bölge üzerindeki emelleri konusunda

28 Akbulut, agm., s. 110.


29 BOA, Bab-ı Ali Evrak Odası (BEO)/ 4553- 341433.
30 BOA, BEO / 4558- 341811.
31 BOA, BEO / 4586- 343881.
32 BOA, BEO / 4607- 345508.
33 BOA, Dâhiliye Hapishaneler Müdüriyeti (DH.MB.HPS.) / 125- 54, 12.
34 BOA, Dâhiliye Kalem-i Mahsus (DH.KMS.) / 50- 31, 1; BOA, DH.ŞFR. / 101- 86.

224
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)

her şeyin farkındaydı. Bu bağlamda Dâhiliye Nezaretinden 15 Haziran 1919 ta-


rihinde Trabzon Vilayetine çekilen telgrafta, Yunanların Trabzon ve Canik’te
"fesat çevirmekte oldukları tahakkuk etmiştir. Bu fesatların önünü almak için
merkezce lazım gelen tedbirlere tevessül ve makamlara müracaat edildi" denil-
mekteydi35. Yine aynı ay içerisinde, 14 Temmuz 1919 tarihinde Dâhiliye Neza-
retinden ülkedeki tüm vilayet ve mutasarrıflıklara gönderilen bir yazıda, Gayri-
müslimlerin özellikle Rumların ülkede emniyetin olmadığı yönünde Avrupa’da
bir kanaat oluşturmak için birtakım faaliyetler içerisinde oldukları hatta bu id-
diayı desteklemek amacıyla Müslümanları kendi aleyhlerine kışkırttıklarından
dolayı böylesine durumlara karşı dikkatli olunması ve gerekli tedbirlerin alın-
ması istenmişti36.
16 Temmuz 1919 tarihinde 3. Kolordu Komutanı Selahattin Bey tarafın-
dan Harbiye Nezaretine gönderilen şifre raporda Samsun bölgesinin güvenlik
ve genel durumu hakkında bilgi verilmişti. Rapora göre Rumların Birinci Dünya
Savaşı sırasında kurdukları çeteler bölgede asayişi bozmuş, bu durum da dev-
leti takip taburları kurmaya mecbur etmişti. Mondros’tan beri Rumların taşkın-
lıkları artmıştı. Eşkıyalar gündüz Samsun merkezde çarşılarda silahlı olarak
gezmekte, geceleri ise kasaba kenarlarında yaylım ateşiyle Çarşamba, Bafra ve
Sivas yollarını kapatarak ulaşımın durmasına sebep olmaktaydılar. Raporda,
kazalara merkezden yetenekli kaymakam ve jandarma subayı gönderilmediği
gibi bu makamların birçoğunun boş ve düzensiz bir hâlde olduğu da belirtil-
mişti. Selahattin Bey, güvenliğin sağlanması için bölgede yönetim kabiliyeti olan
ve yabancılara kendisini sevdirmiş devlet adamlarından birinin yönetici olması
gerektiği fikrini ileri sürmüştü37.
Bu arada 1919 yılı Eylül ayında Türkler açısından sevindirici bir gelişme
yaşandı. İngilizler Sivas Kongresi’nden sonra Anadolu’nun İstanbul’la irtibatı-
nın kesilmesi kararından dolayı rahatsızlık duymuşlardı. Bu sebeple önce Mer-
zifon’da bulunan askerî birliklerini Samsun’a taşımış ardından da 25 Eylül’den
itibaren Samsun’u boşaltmaya başlamışlardı38. Bu durum en büyük destekçile-
rini kaybeden ayrılıkçı Rumların taşkınlıklarının daha da ileri gitmemesi adına
çok önemli bir gelişme olsa da bu tarihten sonra da yıllarca Rum çeteleriyle mü-
cadele, ülkenin ve bölgenin en önemli gündem başlıklarından biri olmuştu.

35 BOA, DH.KMS. / 53– 74, 1.


36 BOA, DH. ŞFR, 101/19.
37 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri 1918-1922, Cilt 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2009, s.

44.
38 Akbulut, agm., s. 110.

225
RESUL KÖSE

2. Mütareke Dönemi’nde Bafra’da Rum Çetelerin Sebep Olduğu Bazı


Asayiş Olayları
Pontusçu Rumlar Mondros Mütarekesi’nden sonra Türklerin elinden si-
lahların alınmasını da fırsat bilerek emellerini gerçekleştirmek maksadıyla çe-
telerini genişlettiler. Bölgedeki Müslümanların can, mal ve namusuna saldıra-
rak bölgeyi tamamen Rumlaştırmak istediler. Pontusçu Rumların bu dönemde
Bafra’da sebep olduğu asayiş olaylarının sayısı oldukça fazladır. Biz burada ön-
celikle Osmanlı Arşivinde yer alan belgelere yansıyan bazı asayiş olaylarını ve-
receğiz. Ardından 1922 yılında, Lozan’da barış görüşmeleri sürerken Türkiye
Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Türk tezinin haklılığını açıklamak
üzere hazırlanan belge ağırlıklı "Pontus Meselesi" adlı çalışmadan derlediğimiz
Bafra özelinde Pontusçuların sebep olduğu asayiş olaylarını vereceğiz.
Mütarekeden sonra arşiv belgelerine yansıyan ilk olay, Şubat 1919 tarih-
lidir. Canik Mutasarrıf Vekilinin Dâhiliye Nezaretine bildirdiğine göre 27 Şubat
1919 tarihinde Bafra’ya gitmekte olan devecilerin bir kısım ticari eşyaları yirmi
kadar Rum eşkıyası tarafından gasp edilmişti39. Olayları kronolojik olarak ver-
meye devam ettiğimizde, 5 Mart 1919 tarihinde Alaçam’dan Bafra’ya gelen bir
Arnavut, Bafra’nın Eminli Köyü’nden bir Rum delikanlı tarafından yaralan-
mıştı40. 12 Mart 1919 tarihinde otuz kişiden oluşan bir Rum eşkıya çetesi
Bafra’nın Karaköy Çiftliği’nden Gürdal Mahallesi’ne baskın yaparak yüz on üç
baş çift ve sağmal hayvanı ve bir miktar parayı gasp ederek firar etti. Mahalleli
namına Ardahanlı Hasan imzasıyla Dâhiliye Nezaretine gönderilen telgrafa göre
ahali tarafından takip edilen eşkıyalardan Todor, silahıyla birlikte ele geçirildi.
Çeteye yardım ve yataklık eden birkaç kişi de mahallî hükûmet tarafından tu-
tuklandı41. Ayrılıkçı Rumlar, 12 Mart 1919’da Bafra’ya bir buçuk saat mesafe-
deki Kıran Karaca Yüsük Köyü’ne bir baskın yaparak köyden bir kaç kişiyi öl-
dürmüş, 150 koyun, 18 sığır ve 1 kısrağı gasp etmişti42. 6 Nisan 1919 tarihinde
on beş kişiden oluşan bir Rum çetesi Bafralı Hasan’ın hanesine taarruzla iste-
dikleri parayı alamadıklarından Hasan’ın karısıyla kızı Fatma’ya tecavüz edip
Fatma’yı bir kaç yerinden yaralamışlardı43.
O günlerde İstanbul’daki hükûmet, olayların yaşanmasına engel olamasa
da bölgede yaşanan gelişmelerden haberdar olmak istiyordu. Bu bağlamda Har-

39 BOA, Dâhiliye Asayiş Kalemi (DH.EUM.AYŞ). / 3– 8, 4.


40 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 3-80.
41 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 3- 50.
42 Kocaoğlu, age., s. 106-107.
43 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 4- 92; BOA, DH.EUM.AYŞ. / 5- 70, 2.

226
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)

biye Nezareti, Dokuzuncu Ordu ve Üçüncü Kolordu Kumandanlığından gelen ra-


porları bilgi amaçlı 13 Nisan 1919 tarihinde Dâhiliye Nezaretine göndermişti.
Buna göre Bafra civarında bir köy on silahlı Rum eşkıyasının saldırısına uğra-
mış, eşkıyalar bir Müslümanın hanesini basarak hane sahibini katledip eşya ve
parasını gasp etmişti. Yine, Bafra ile Bedeş arasında seyahat eden yolcuların pa-
rası 12 Rum eşkıyası tarafından gasp edilmişti. Yine, Alaçam’dan Bafra’ya gelen
bir Müslüman bir Rum tarafından yaralanmıştı44. 14 Nisan 1919 tarihine kadar
Üçüncü Kolordu Kumandanlığı bölgesinde meydana gelen asayiş olayları içeri-
sinde ise şunlar vardı: Bafra civarındaki iki köyün üç Müslüman hanesinden bi-
rine on, diğer ikisine yedi Rum eşkıyası taarruz etmiş birinin ev sahibi katledil-
miş, diğerlerinde bulunan kişiler darp edilerek eşya ve paraları gasp edilmişti.
Yine, Çengelli Karakolu’na saldıran eşkıya takip edilerek meydana gelen çatış-
mada eşkıyalar firar etmişti. On iki Rum çetesiyle yapılan ikinci çatışmada eşkı-
yadan biri ölü, üçü yaralı olarak ele geçirilmiş, iki öküzle bir inek eşkıyadan geri
alınmıştı45. Yine, 15 Nisan 1919 tarihinde Gürüller Köyü’nden birçok koyun ve
sığır46, 22 Nisan 1919’da ise Dereler Köyü Camii mefruşatından yedi adet kilim
ve üç adet halı Rum çeteler tarafından gasp edilmişti47.
Yaşanan bu son olaylar üzerine Dâhiliye Nezareti 23 Nisan 1919 tarihinde
Canik Mutasarrıflığına gönderdiği telgrafta, Bafra civarında faaliyet gösteren
Rum eşkıyasının iki köyde Müslüman hanelerine ve Çengelli Karakolu ile bir
müfrezeye taarruz etmeleri ve yine o civarda bir köyde Hasan’ın evine saldırıp
karısı ve kızına tecavüz ettiklerinden bahisle zikredilen çetelerin tenkili ile be-
raber bunların faaliyet sebeplerinin siyasi olup olmadığının bildirilmesini iste-
mişti48.
Bölgedeki Rum çetelerin sayısı ve İstanbul Hükûmetinin olaylar karşısın-
daki aciz durumu Ankara Valisi Muhiddin Bey ile Dâhiliye Nezareti arasında
gerçekleşen yazışmaya da yansımıştı. Muhiddin Bey tarafından Dâhiliye Neza-
retine gönderilen bir telgrafa göre Samsun ve Köprü civarlarında şekavet icra
eden Rum çeteleri birleşerek üç bin kişilik bir Rum eşkıya grubu kurmuşlar ve
Köprü’nün köylerine saldırmaktaydılar. Bunlar için Amasya’dan müfreze gön-
derilmişti ancak bu kadar kalabalık bir çete grubuyla baş edebilmek için yeni

44 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 4- 101.


45 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 5- 70, 2.
46 Kocaoğlu, age., s. 106-107.
47 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 7- 102.
48 BOA, Dâhiliye Üçüncü Şube (DH.EUM.3.Şb) / 27- 60.

227
RESUL KÖSE

askerî birlikler gerekmekteydi49. Dâhiliye Nezareti, Harbiye Nezaretinden aldığı


bilgiye atfen 20 Mayıs 1919 tarihinde Ankara Vilayetine yazdığı yazıda, Rum
çetesi ile mücadelede yetersiz kalan kuvvetlerin mütareke gereğince takviye
edilemeyeceğini bildirmekteydi50.
6 Mayıs 1919’da bir Rum çetesi Mardar Köyü’nü basmış, köydeki birkaç
evi yakarak mallarını gasp etmişti. 7 Mayıs’ta 5 kişilik bir Rum çetesi Bafra’nın
Çorak Köyü’ne saldırmış ve 500 koyunu gasp etmişti. Olay üzerine Bafra’daki
56. Alay’dan tertip edilen takip müfrezesi bir kaç Rum eşkıyasını ölü olarak ele
geçirdi51. 7 Mayıs 1919’da elli kişilik bir Rum çetesi Bafra’nın Eminli (Emenli)
köyüne taarruz ederek otuz küsur koyun gasp etti52. Bu arada Rum çetelerin
Arnavut ve Gürcü çeteleriyle işbirliği yaptıkları da olmuştu. 7 Mayıs günü Bafra
yolu üzerinde Rum, Arnavut ve Gürcülerden oluşan yirmi kişilik bir çete tara-
fından Bafra’ya giden arabacılardan üç arabacı, üç yolcu ve yanlarındaki dokuz
hayvan dağa kaçırıldı53.
13 Mayıs 1919 tarihinde 3. Kolordu Komutanlığından Başkomutanlık
Vekâletine gönderilen bir rapora göre Samsun’dan Bafra’ya gelmekte olan bir
yolcu arabası İncesu civarında eşkıyanın saldırısına uğramış, arabanın hayvan-
ları gasp edilirken yolculardan haber alınamamıştı. Yine, Bafra civarındaki Ça-
kıllı Köyü’ne erzak götüren üç asker, Çakıllı- Hasırlı Dağı arasındaki Karga De-
resi civarında yaklaşık 50 kişilik bir çeteye rastlamıştı. İki asker firar ederek
eşkıyanın elinden kurtulurken diğer askerin silah cephane ve askerî eşyaları eş-
kıya tarafından gasp edilmişti54.
1919 yılı Haziran ayı içerisinde Bafra’nın Boyalı Köyü’nden Ahmet ve ar-
kadaşı iki katırla Havza’ya gitmekte iken Aydoğdu Köyü önünde önlerine çıkan
beş Rum eşkıyasının saldırısına uğramıştı. Eşkıya ile çıkan çatışmada Ahmet ba-
şından yaralandığı hâlde eşkıyadan kurtulurken diğer arkadaşı katledilmişti.
Eşkıya ayrıca hayvanları gasp etmişti55.
3. Kolordu Komutanı Selahattin Bey’in 16 Ekim 1919 tarihinde Harbiye
Nezaretine sunduğu rapora göre 7 Ekim 1919 tarihinde Samsun’dan Bafra’ya
gitmekte olan jandarmalar beraberlerindeki sekiz kişiyle birlikte, Bafra’nın

49 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 8- 92, 9.


50 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 8- 92, 1.
51 Kocaoğlu, age., s. 106-107.
52 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 8- 6.
53 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 7- 102.
54 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 15.
55 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 14- 83, 3.

228
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)

Asar Köyü çevresinde önlerine çıkan Rum eşkıyanın saldırısına uğramıştı. Ya-
şanan çatışmada bir asker hafif şekilde yaralanırken askerlerin at ve silahları
eşkıya tarafından gasp edilmişti56.
14 Aralık 1919’da Sivas Valisi Mehmet Reşit Bey’in vilayet mıntıkasının
asayişine dair Dâhiliye Nezaretine gönderdiği rapora göre Bafra’dan Amasya
mıntıkasına geçen bir Rum çetesi buradaki bazı köyleri basarak ahalinin hay-
vanlarını gasp etmişti57. İşte bu örnek de Bafra’daki Rum çetelerinin faaliyetle-
rinin ne kadar genişlediğinin bir göstergesi olsa gerektir.
Arşiv belgelerine yansıyan bu olayların ardından 1922 yılında Meclisin
belge ağırlıklı olarak hazırladığı "Pontus Meselesi" adlı çalışmada yer alan Pon-
tusçu Rum çetelerin faaliyetlerine geçtiğimizde, Mondros Mütarekesi’nden
sonra Rumların Nebiyan bölgesindeki çetelerini genişlettikleri ve bütün kasaba
ve köylerdeki tüm Rumları silahlandırdıkları anlaşılmaktadır. Hükûmetin aciz
kaldığı o günlerde Müslümanlar dehşet içerisindeydi. Çeteler Nebiyan’dan çıka-
rak karşılaştıkları köylerde katil, tecavüz ve gasp gibi eylemlere giriştiler. Nebi-
yan çetelerinin sebep olduğu olayların türlerine göre sınıflandırılması yapıldı-
ğında 1914 yılı Ekim ayından 1920 yılı sonuna kadar adlî kayıtlara geçirilen
olay sayısı 110’dur. Mütareke sonrasını dikkate aldığımızda bu sayı aşağıdaki
tablodan da takip edileceği üzere (Tablo 1) 26 olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tablo 1. Adliye Kayıtlarından Çıkarılan Bafra-Nebiyan’daki Rum Eşkıya-


sının Mezalimini Gösterir Cetvel58
Sıra No Suçun Türü Olay Ta- Sıra Suçun Türü Olay Tarihi
rihi No
1 Eşkıyalık ve 3.12.1918 14 Öldürme ve hay- 23.4.1919
gasp van çalma
2 Öldürme, 22.12.1918 15 Gasp 22.6.1919
gasp, ırza
geçme
3 Gasp 25.12.1918 16 Hırsızlık 9.7.1919
4 Gasp 4.1.1919 17 Öldürme, gasp 10.8.1919
ve dağa kaldıra-
rak fidye iste-
mek
5 Öldürme 20.1.1919 18 Öldürme 1.9.1919

56 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 82.


57 BOA, DH.EUM.AYŞ. / 27- 133.
58 Tablodaki bilgiler Pontus Meselesi, s. 208-214’ten derlenmiştir.

229
RESUL KÖSE

6 Katl ve gasp 11.3.1919 19 Öldürme, gasp 12.10.1919


ve eşkıyaya ya-
taklık
7 Öldürme ve 25.3.1919 20 Silahlı hırsızlık 25.10.1919
yaralama
8 Gasp 29.3.1919 21 Eşkıyalık 8.12.1919
9 Öldürme, ya- 4.4.1919 22 Gasp 1.5.1920
ralama ve
gasp
10 Ev basarak 8.4.1919 23 Öldürme, gasp 13.7.1920
hırsızlık ve eşkıyaya ya-
taklık
11 Öldürme 14.4.1919 24 Öldürme 1.9.1920
12 Asker ko- 19.4.1919 25 Öldürme 14.9.1920
yunlarını
gasp
13 Gasp 22.4.1919 26 Gasp vesaire 26.12.1920

Tablodaki bu veriler dikkate alındığında bugün elimizde yer alan arşiv


belgelerinin bize sunduğu bilgilerden çok daha fazla asayiş olayının o günlerde
yaşandığı anlaşılmaktadır.
Yine, Nebiyan çetelerinin sebep olduğu olayların türlerine göre sınıflan-
dırılması yapıldığında 1914 yılı Ekim ayından 1920 yılı sonuna kadar adliye ka-
yıtları dışında kalan ancak daha sonra jandarma ve askerî kuvvetlerin soruştur-
malarıyla çıkarılan olayların sayısı 83’tü59. Mütareke sonrasını dikkate aldığı-
mızda bu sayı aşağıdaki tablodan da takip edileceği üzere (Tablo 2) 44 olarak
karşımıza çıkmaktadır.

Tablo 2. Adliye Kayıtları Dışında Kalmış Bafra’da Rum Çeteleri Tarafın-


dan İşlenen Suçlar60
Suçun
Sıra Tarihi Çeşidi Yeri
No
1 1919 Öldürme ve gasp Hacılarkürtler köyü
2 1919 Öldürme ve gasp Karaköy’ün Çandır Mahallesi
3 1919 Yaralama Bafra Mardar Köyü civarı
4 1919 El koyma ve gasp Bafra-Samsun arasında Enbiyalı’da

59 Pontus Meselesi, s. 190-191


60 Tablodaki bilgiler Pontus Meselesi, s. 217-226’dan derlenmiştir.

230
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)

5 Ocak 1919 Öldürme, gasp ve ırza Kapukaya’nın Uzunatar mevkii


geçme
6 1.1.1919 Öldürme ve yol Yün Dağı’nda
kesme
7 3.1.1919 Gasp Bafra’nın Gazgan (Kazgan) Deresi
8 3.1.1919 Gasp Bafra’nın Köseli Köyü
9 8.1.1919 Öldürme Bafra’nın Mardar Köyü
10 10.1.1919 Gasp Bafra’nın Köseli Köyü
11 16.1.1919 Öldürme ve yaralama Bafra’nın Köseli Köyü
12 20.1.1919 Gasp Alaçam’ın Gerlinli Köyü
13 3.2.1919 Gasp Bafra’nın Güralan Dağı ile Elmalı
Dağı arası
14 3.2.1919 Gasp Bafra’nın Ayazma Köyü
15 11.2.1919 Gasp Bafra’nın Karaköy Köyü
16 2.3.1919 Gasp ve yol kesme Bafra’nın Gürgüler Dağı eteği
17 5.3.1919 Gasp Eynegazi Köyü
18 7.3.1919 Gasp Andavallı oğlu çiftliği
19 8.3.1919 Gasp Bafra Cindar Köyü
20 8.3.1919 Öldürme Bafra Hristo Köyü
21 9.3.1919 Öldürme ve gasp Bafra Kıran Karacayörük
22 11.3.1919 İtali Dağı tarafı
23 14.3.1919 Boğaz kesmek, öldür- Tekkesarmaşık Köyü
mek, gasp
24 24.3.1919 Gasp İnözü mevkii
25 24.3.1919 Yaralama Kuyumcu Köyü
26 4.4.1919 Öldürme ve gasp Hacılarkürtler Köyü
27 6.4.1919 Gasp Mardan Köyü
28 6.4.1919 Yaralama Hariz Köyü
29 7.4.1919 Yaralama Bedeş Köyü
30 9.4.1919 Gasp Ağıllar Köyü
31 11.4.1919 Gasp Karaköprü Köyü
32 25.4.1919 Gasp Elmacık Köyü altında yol üzerinde
33 27.4.1919 Gasp ve yaralama Vezirköprü’nün Adaeylen Deresi
34 28.4.1919 Gasp Sarıköy Köyü
35 28.4.1919 Gasp Lengerli Köyü

231
RESUL KÖSE

36 29.4.1919 Gasp Sarıköy Köyü


37 29.4.1919 Gasp Elife Köyü
38 5.5.1919 Gasp Umurcak Köyü
39 6.5.1919 Hayvanların öldürül- Dereköy ile Çakırlar arasında
mesi
40 11.9.1919 Gasp Bafra’nın Kayalı Köyü
41 17.9.1919 Öldürme Hacılarkürtler Köyü
42 6.10.1919 Öldürme ve gasp Bafra’nın Kavaklıca mevkii
43 11.10.1919 Öldürme Aktekke Köyü
44 15.2.1921 Gasp ve öldürme Bafra’nın Karaköy ile Sigara mevkii
arasında ve şose üzerinde

Tablodaki bilgileri takip ettiğimizde asayiş olaylarının mütarekeden he-


men sonra başladığı ve Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmadan önceki ta-
rihlerde yoğunlaştığı görülmektedir. Aşağıda verilen (Tablo 3) bir diğer listede
de yine Bafra’daki Rum çetelerinin mezalimi gözler önüne serilmektedir.

Tablo 3. Bafra Rum Eşkıyasının Yaptığı Mezalimlerin Listesi61


Suçun
Sıra No Tarihi Çeşidi Yeri
1 29.11.1918 Eşkıyalık ve gasp Koşaca Köyü
2 15.12.1918 Eşkıyalık ve gasp Bafra Hacı Nabi Mahal-
lesi
3 22.12.1918 Öldürme, gasp ve ırza Yayla Karapınar
geçme Hoca’nın Aydoğdu
Tanca köyleri
4 25.12.1918 Gasp Köseli Hristiyanı Köyü
5 4.1.1919 Gasp Ayndere Köyü
6 5.1.1919 Gasp Samsun Taflan Köyü
7 20.1.1919 Öldürme Samsun Eğribel Köyü
Osmanbeyli Köyü
8 25.2.1919 Öldürme ve yaralama Derbend ve Dikiluşağı
köyleri
9 29.2.1919 Gasp Kirazlı Köyü

61 Tablodaki bilgiler Pontus Meselesi, s. 242-245’ten derlenmiştir.

232
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)

10 22.3.1919 Eşkıyalık ve gasp


11 22.3.1919 Öldürme ve gasp Beyliuşağı
12 22.3.1919 Ağıl yakmak Muğamlı Köyü
13 1.4.1919 Öldürme, yaralama, Beylik Uşağı Köyü
gasp ve ırza geçme
14 14.4.1919 Öldürme Yeraltı Köyü
15 19.4.1919 Gasp Pireyurdu ve Derbend
köyleri
16 19.4.1919 Askeriyeye ait davar- Yakapınar Köyü
ları gasp
17 19.4.1919 Öldürme Aktekke ve Beyliuşağı
köyleri
18 22.4.1919 Yaralama ve gasp Akcaalan Köyü
19 23.4.1919 Öldürme ve hayvan Köseli Hristiyan Köyü
çalma
20 28.4.1919 Ev basarak hırsızlık Ayndere Köyü
21 31.5.1919 Başkasını vurmak ve öl- Kasaba
dürmek kastıyla silah
atmak
22 22.6.1919 Gasp Karapınar Köyü
23 10.7.1919 Hırsızlık Kasaba
24 10.8.1919 Öldürme ve para alın- Bakırpınarı, Balıklar,
ması Domuzağılı köyleri
25 1.9.1919 Öldürme Alpagut
26 13.10.1919 Öldürme, gasp Alaçam Rum Mahallesi
27 25.10.1919 Hırsızlık, öldürme ve Ormanos
gasp
28 1.5.1920 Gasp Hotmaşa Köyü
29 13.8.1920 Öldürme ve gasp Yayla Köyü
30 1.9.1920 Öldürme ve gasp Rum Mahallesi
31 14.9.1920 Öldürme ve gasp Gürlan damı Köyü

Bu listelere bakıldığında o günlerde Bafra’da gerçekten huzur ve güven-


likten bahsedilemeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
1920 yılının sonuna kadar Samsun bölgesinde Pontusçu çetelerin en çok
faaliyet gösterdikleri yer Bafra Kazası ve özellikle Nebiyan bölgesi oldu. Aralık

233
RESUL KÖSE

1920 tarihinde Bafra’daki 56. Alay Kumandanlığının hazırladığı bir rapora göre
sadece Nebiyan Dağı bölgesinde en küçüğü 40-50 kişiden oluşan 10’dan fazla
Rum çetesi olup bunların toplam sayıları 500’den fazlaydı. Bu çetelerden bazı-
larının isimleri şu şekildeydi: "Hacı Andon Çetesi, Anastas Yorgi Çetesi, Eczacı
Aleko Çetesi, Reji Müdürü Duracı Çetesi, Papas Anastas Çetesi, Hacı Abos Çetesi,
Dağanoğlu Todori Çetesi, Suzirioğlu Kiryako Çetesi, Orakoğlu Penayurt Çetesi,
Balcıoğlu Yorgi ve Kostantin Çetesi"62
1920 yılından sonra TBMM’nin aldığı idari ve askerî tedbirler ile Merkez
Ordusu tarafından gerçekleştirilen tenkil harekâtları Bafra’da asayişi büyük öl-
çüde sağlamıştı ancak buna rağmen yine 1922 yılında toplanan veriler doğrul-
tusunda 1922 yılı Ocak ayı başından 22 Haziran 1922 tarihine kadar Bafra’da
Pontus Rumlarının sebep olduğu birçok asayiş olayının yaşandığını görüyoruz.
Bunlar şu şekilde sıralanabilmektedir: Bafra’nın 25 km. güneybatısında Kanlı-
güney Koyu’nun Sakızcı Mahallesi’ne Rum haydutları tarafından 31 Aralık/1
Ocak 1922 gecesi baskın yapılmış ve 35 büyükbaş hayvan gasp edilmişti. 19
Ocak 1922 gecesi Rum eşkıyası Tekke ve Sarmaşık köylerine saldırmış, çıkan
çatışma sonrasında kaçmak zorunda kalmışlardı. Yine 25-26 Ocak 1922’de
Bafra’nın 25 km. güneyinde yer alan ve Kızılırmak’ın dirsek oluşturduğu yerde
bulunan Yiğitalan Koyu’nun Koz Mahallesi’nden 7 ev, 4 samanlık ve 6 ambar
Rum eşkıyası tarafından yakılmıştı. 16 Mart 1922’de Bafra’nın doğusundaki Os-
manbeyli Köyü’ne saldıran 40 silahlı asi Rum, 50 koyunu gasp ederken bir ço-
banı öldürmüşler diğerini de yaralamışlardı. 22 Mart 1922’de Köleyurdu
Koyu’nun Hacıyaylası Mahallesi’ne saldıran asiler 4’ü erkek l’i kadın olmak
üzere 5 kişiyi öldürmüşler ve bir kadını yaralarken 7 evi yakmışlar, 7 büyükbaş
hayvan ile mevcut eşya ve zahireyi gasp etmişlerdi. 19 Mart 1922’de bir grup
çete Aktekke Köyü’ne saldırmışsa da uzaklaştırılmıştı. 3 Nisan 1922’de Bafra’da
köyüne dönen 3 kişiden 2’si çetenin elinden kurtulurken diğeri asiler tarafın-
dan kaçırılmıştı. 21 Mayıs 1922’de Dağköy Köyü’ne ait hayvanlar asiler tarafın-
dan gasp edilmiş ve 2 kişi öldürülmüştü. 9 Haziran 1922’de Ağalan Köyü’ne sal-
dıran asiler tarafından 3 kişi yaralanmış, 33 ev yakılmış, 100 hayvan gasp edil-
mişti. 13 Haziran 1922’de Cinekli Köyü’ne saldırmak isteyen asiler başarılı ola-
mamıştı. 16 Haziran 1922’de Filik ve Düzköy köylerine saldırmak isteyen asiler
dağıtılmışlardı. 19 Haziran 1922’de Dağköy Köyü’ne saldıran asiler 14 kişiyi öl-
dürmüş, 2 kişiyi de yaralamış, 36 binayı da yakmışlardı. 21 Haziran 1922’de

62 Kocaoğlu, age., s. 96; Okur, agm., s. 64.

234
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)

Rum asiler Karakova Köyü’ne ait hayvanları götürmek istemişler ancak başarılı
olamamışlardı63
3. Pontusçu Rum Çetelerinin Faaliyetlerine Karşı Alınan Tedbirler
Mondros Mütarekesi’nden sonra Pontus çetelerinin Bafra bölgesinde ar-
tan faaliyetlerini önlemek için yerel ve ulusal çapta askerî, idari ve adli birtakım
tedbirler alındı. Yerelde Bafra Kaymakamlığı çetelerin faaliyetlerine son ver-
mek için yoğun çaba sarf etti. Bafra Kaymakamı 1919 yılı Mayıs ayında Rum
çeteleri üzerinde nüfuz sahibi Rum eşraf ile görüşerek Rum çetelerine iaşe yar-
dımı yapma karşılığında çetelerin faaliyetlerini durdurması konusunda onlar-
dan söz almıştı. Bu girişim kısa süreliğine de olsa sonuç vermiş, çeteler 15 gün
herhangi bir hadiseye sebep olmamıştı64. Bafra Kaymakamının aldığı askerî ted-
birler de sonuç vermekteydi. Bölgenin ortasında yer alan Akçaalan’a geçici ola-
rak kuvvetli bir müfrezenin bırakılması sayesinde Bafra bölgesindeki Rumlar o
günlerde tüfek bırakarak artık sabana sarılmışlardı. Bafra Kaymakamı bu du-
rumu suçluların can güvenliğinin sağlanması şartıyla silah teslimine meyilli ol-
dukları şeklinde değerlendirmişti. Bu gelişme Canik Mutasarrıfı İbrahim Bey ta-
rafından 6 Ocak 1921’de Harbiye Nezaretine bildirildi65.
Karadeniz Bölgesindeki Pontusçu Rum faaliyetlerine karşı genel olarak
alınan tedbirler de vardı. Alınan bu tedbirler tüm bölgede olduğu gibi Bafra’da
da asayiş olaylarının sonunu getirecekti. Alınan en önemli tedbirlerden biri 15.
Fırka’nın Batum’dan Samsun’a getirilmesi olmuştu. Fırka, Samsun, Çarşamba,
Bafra ve Havza bölgesinde görev yapmıştı66 1919’da 15. Tümenin 45. Takip
Alayı Samsun’a getirildi. Nisan başında Amasya’dan 100 kişilik bir müfreze
Samsun’a gönderildi. Bu tedbirler sayesinde 1919 yılının Haziran ayı sonunda
kadar sürdürülen mücadele başarılı olmuş, Bafra’daki Rum çeteleri teslim ol-
muş gasp ettikleri hayvanları da geri vermişlerdi. Bundan dolayı 9. Ordu Müfet-
tişi olarak bölgede bulunan Mustafa Kemal Paşa, 19 Haziran’da Eşme’de bulu-
nan 17. Kolordu Kumandanı Bekir Sami Bey’e çektiği telgrafta: "Pontus Cumhu-
riyeti kurulması gayesine yönelik teşkilat ve haince teşebbüslerin bir zarar vere-
meyecek hâle getirildiğini" haber vermişti. 1920 yılının başında Yunan ha-
rekâtına paralel olarak Rum çetelerinin faaliyetleri artış kaydetti. Bunun üze-
rine Mustafa Kemal Paşa 15 Temmuz 1920’de 3. Kolordu, 5. Fırka, 15. Fırka ve

63 Pontus Meselesi, s. 350-367.


64 Kocaoğlu, age, s. 227.
65 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 44.
66 Nuri Yazıcı, Millî Mücadele’de Canik Sancağı’nda Pontosçu Faaliyetler 1918-1922, Çizgi Kitabevi

Yayınları, Konya 2003, s. 122-123.

235
RESUL KÖSE

Samsun Mutasarrıflığına gönderdiği şifre telgrafla alınması gereken tedbirler


konusunda uyarılarda bulundu67.
9 Aralık 1920 tarihinde Anadolu merkezindeki asayiş meselesini çözüme
kavuşturmada görevli kuvvetleri büyük bir kumanda altında birleştirmek mak-
sadıyla Sivas merkezli III. Kolordu kaldırılarak, merkezi Amasya’da olmak üzere
Merkez Ordusu kuruldu. Başına da Nurettin Paşa getirildi. Merkez Ordusu, ilk
tedbir olarak halkın çeşitli vasıtalarla aydınlatılmasını sağlamaya çalıştı. Ardın-
dan silah toplama ve çete elebaşlarının yakalanması işine girişildi.68. Merkez Or-
dusu 1921 yılı Haziran ayında şiddetlenen tenkil harekâtını 10.000 kişilik bir
kuvvetle gerçekleştirmekteydi. Ekim ayının sonuna gelindiğinde görev sahasın-
daki tüm cephelerde sükûnet sağlanmıştı. Harekâtın sonunda 3.877 çeteci öl-
dürülürken 210’u askerden olmak üzere 914 kayıp verilmişti. 1922 yılı tenki-
linde, 15 Şubat 1922 tarihinde Nebiyan Dağı’na düzenlenen harekâtın netice-
sinde 517 çeteci ölü, 424’ü ise sağ olarak ele geçirildi. 719 asi teslim oldu69.
Alınan bir diğer tedbir, Yunan ordusunun bölgeye çıkarma yapma ve iç-
teki Rumların Yunanlarla işbirliği yapma ihtimaline karşı Hristiyan unsurların
iç kesimlere göç ettirilmesi uygulamasıydı. Çünkü Yunan donanması 9 Haziran
1921’de İnebolu’yu bombardımana tutmuştu. Düşmanın karaya asker çıkarma
ihtimali üzerine Karadeniz kıyıları savaş bölgesi ilan edildi. 16 Haziran 1921
tarihli kararname ile eli silah tutan 15-50 yaşındaki Rumların dâhile sevk edil-
mesine karar verildi. Karar gereğince 17, 21 ve 24 Haziran tarihlerinde
Bafra’dan üç kafile yola çıkarıldı. Bu kafilelerin her birinde 500-600 arasında
Rum vardı70.
Pontusçu Rumlara karşı alınan tedbirlerden biri de istiklal mahkemeleri-
nin kurulmasıydı. Bu bağlamda 30 Temmuz 1921-31 Temmuz 1922 tarihleri
arasında Samsun’da da bir istiklal mahkemesi kurulmuştu71.
Alınan tüm bu tedbirler sayesinde Mustafa Kemal Paşa 16/17 Ocak 1923
tarihinde gazetecilere verdiği beyanatta: "Pontus ve Samsun havalisinde vaziye-
tin son zamanlarda neticeye ulaştığını, muvaffak olunduğunu, hiçbir vukuatın
kalmadığını hatta Rum teşkilatının çürüyüp dağıtıldığını" bildirdi72.
Pontus meselesi 1923 yılına çözüme kavuştuktan sonra içerideki Rumla-
rın mübadeleye tabi tutulması gündemi meşgul etmiştir. Lozan’da belirlendiği

67 Yılmaz, age., s. 137-140.


68 Yazıcı, age., s.134; Yılmaz, age., s. 143, 148-140.
69 Yılmaz, age., s. 156-157, 173.
70 Mesut Çapa, Pontus Meselesi, Serander Yayınları, Trabzon 2001, s. 115; Yılmaz, age., s. 150-152.
71 Yazıcı, age., s. 150-151.
72 Yılmaz, age., s. 177.

236
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)

üzere Türkiye ve Yunanistan arasında nüfusların karşılıklı olarak yer değiştir-


mesi kararı gereğince mübadelenin başlamasından hemen sonra Samsun lima-
nından 38.164 Rum Yunanistan’a gitmiştir73.

Sonuç
19. yüzyılda Osmanlı Devleti içerisinde yaşayan etnik unsurlar Os-
manlı’dan ayrılarak bağımsız olmak istediler. Bu unsurlardan biri de meskûn
oldukları yerlerde yüzyıllardır Türklerle birlikte huzur içinde yaşayan Rum-
lardı. Ancak ayrılıkçı bazı isimlerin ve yabancı devletlerin teşvik ve destekle-
riyle Rumlar Karadeniz Bölgesinde Pontus adıyla bir devlet kurma hayaline ka-
pılmıştır. Rumların ilk başta en büyük destekçisi Yunanistan olurken daha
sonra başka devletler de Osmanlıyı parçalama düşüncesi etrafında bu kervana
katılmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında uluslararası bir boyut kazanan Pon-
tus meselesinde ayrılıkçı Rumlar, İtilaf Devletlerinden yoğun bir destek gör-
müştür. Bu destek sayesinde yaşadıkları yerlerde özellikle çalışma bölgemiz
olan Bafra kazasında çeteler kurarak Türklerin can, mal ve namus güvenliğini
tehdit etmeye başlamıştır. İlk başta adi şekavet olayları şeklinde başlayan olay-
lar daha sonra özellikle Samsun Metropolitliğinin kışkırtması ve yönlendirmesi
ile siyasi bir hedefe yönelmişti. Pontusçu Rumlar Bafra’da Türk köylerine toplu
baskınlar düzenleyerek bölgeyi Türklerden arındırmak istemişlerdi. Savaş sıra-
sında Çağşur Köyü’ne yapılan baskın ve katliam bu düşüncenin bir ürünüydü.
Bu türden olaylar savaş boyunca devam etmişti.
Mondros Mütarekesi ile I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti,
antlaşma gereğince ordularının terhisi, silah cephane vs. teslimi gibi maddeleri
kabul ederek fiilî anlamda devlet otoritesini kaybetti. İşte böylesine nazik bir
durum karşısında savunmasız kalan Türk halkı taşkınlıkları iyice artan Rum çe-
telerinin her türlü zulmü karşısında yıllarca sürecek olan bir hayatta kalma mü-
cadelesi vermiştir.
Mütareke Dönemi’nde bölgedeki Rumların taşkınlıklarının artmasında en
büyük sebeplerden biri de İngiltere ve Yunanistan desteğinin sınırsız bir şekilde
Rumların arkasında olmasıydı. Yunanistan mütarekenin imzalanmasından he-
men sonra harekete geçerek bölge halkının Türklerden ayrılarak bağımsızlığını
kazanması için teşebbüslere başladı. Bu hedefe ulaşmak için ayrılıkçı Pontus

73Yılmaz, age., s. 183. Pontus çetelerine karşı alınan tedbirler için ayrıca bak. Rahmi Doğanay,
Milli Mücadele’de Karadeniz (1919-1922), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2001, s.
257; Tuğba Eray Biber, Karadeniz Rumları ve Yunanistan (1914-1923), Yeditepe Yayınevi, İstanbul
2016, s. 216-260.

237
RESUL KÖSE

Rumlarını silah, eğitim, propaganda vs. gibi akla gelebilecek her türlü şekilde
desteklemekten geri durmadı. İngiltere ise 1919 yılının Mart ayında Samsun’a
asker çıkardığı ilk andan itibaren Rumların en büyük destekçisi oldu. Pontus
çetelerinin örgütlenmesi, silahlandırılması, bölgeye Rum nüfusun naklî, Os-
manlı Devleti nezdinde Pontusçu Rumların hamisi sıfatıyla yaşanan mezalimin
destekçisi oldu.
Mütareke Dönemi’nde Bafra’da Türklerin can, mal ve namus güvenliğine
yönelik saldırılar tahammül sınırlarını aşınca Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a
çıkışına kadar Samsun ve Bafra bölgesinde daha çok yerel imkânlarla mücadele
edilirken artık sorunlara karşı ulusal ve daha etkili tedbirler alınmaya başlandı.
Mustafa Kemal Paşa’nın İstiklal Harbi’nin örgütlenme safhasında Anadolu’nun
büyük bir kısmında otoriteyi eline almasıyla birlikte İngilizler telaşa düşerek
Samsun’dan çekilince bölgede yaşanan asayiş olaylarının önemli ölçüde azaldı-
ğını söyleyebiliriz. 1920 yılında Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıl-
masıyla birlikte Bafra özeli ve Karadeniz Bölgesi genelinde yıllardan beri süre
gelen Pontus sorununa karşı daha etkili askerî, idari ve adli tedbirler alınmıştır.
1920 yılı Aralık ayında kurulan Merkez Ordusu’nun 1921 ve 1922 yılı tenkil ha-
rekâtları bölgedeki Pontusçu Rum çetelerin temizlenmesi konusunda çok bü-
yük faydalar sağlamıştır. Meclisin kurduğu İstiklal Mahkemesi asilerin yargılan-
masında görev yapmıştı. İdari tedbir olarak Karadeniz kıyı kesiminde yer alan
Hristiyan unsurların Yunanistan ile işbirliği yapma ihtimaline karşı iç kesimlere
naklî bölgede asayişin sağlanmasına katkı sağlayan bir diğer uygulamaydı. Alı-
nan tüm bu tedbirler ve Türklerin İstiklal Harbi’nden zaferle ayrılmasının ar-
dından Lozan’da belirlenen Türkiye ve Yunanistan arasında nüfusların karşı-
lıklı olarak yer değiştirmesi, cumhuriyetin ilk yıllarında hayata geçirilince Pon-
tus devletinin kurulması hayali suya düşmüştür. Böylelikle bölgede eskiden ol-
duğu gibi huzur ve güven ortamı yeniden sağlanmıştır.

238
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)

Kaynakça
1. Arşiv Belgeleri
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA)
Bab-ı Ali Evrak Odası (BEO): 4553- 341433; 4558- 341811; 4586- 343881; 4607-
345508.
Dâhiliye Asayiş Kalemi (DH.EUM.AYŞ). / 3– 8, 4; 3- 50; 3-80; 4- 92; 4- 101; 5- 70; 7- 102;
8- 6; 8- 92, 1; 8- 92, 9; 14- 83, 3; 27- 133.
Dâhiliye Hapishaneler Müdüriyeti (DH.MB.HPS.) / 125- 54, 12.
Dâhiliye Kalem-i Mahsus (DH.KMS.) / 50- 31, 1; 53– 74, 1.
Dâhiliye Şifre Kalemi (DH, ŞFR): 95- 254; 96- 234; 97- 276; 101- 86; 101/19; 624- 38;
627- 14,
Dâhiliye Üçüncü Şube (DH.EUM.3.Şb) / 27- 60.
2. Araştırma, İnceleme ve Diğer Kaynaklar
Akbulut, Dursun Ali, "Hamit Bey’in Canik Mutasarrıflığı Sırasında Karşılaştığı Problem-
ler". Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Yıl 1999, C. 12, Sayı 1,
111, s. 105-113.
Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, Genelkurmay ATASE ve Genel-
kurmay Denetleme Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005.
Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri 1918-1922, Cilt 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara
2009.
Balcıoğlu, M. “Birinci Dünya Savaşı Sırasında Karadeniz’de Rum Faaliyetleri ve Sivil
Tepki”, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 4, Ankara
Üniversitesi Basımevi, Ankara 1993, s. 91-97.
Çapa, M. (2001). Pontus Meselesi. Trabzon: Serander Yayınları.
Doğanay, R. (2001). Milli Mücadele’de Karadeniz (1919-1922). Ankara: Atatürk Araş-
tırma Merkezi Yayınları.
Duman, Ö. (2010). Emperyal Bir Araç Olarak Rum-Pontus Sorunu (1908-1918). Ankara:
Berikan Yayınevi.
Eray Biber, T. (2016). Karadeniz Rumları ve Yunanistan (1914-1923). İstanbul: Yeditepe
Yayınevi.
Hadiye Y. (2010). Arşiv Belgeleri Işığında Pontus Meselesi. Ankara: Atatürk Araştırma
Merkezi Yayınları.
Karagöz, R. (2011). “Canik’in İdarî Yapısı ve İdarecileri”, İlkçağdan Cumhuriyete Canik,
Editör Cevdet Yılmaz, Samsun: Canik Belediyesi Kültür Yayınları.
Kocaoğlu, B. (2008). Millî Mücadele Yıllarında Samsun (15. Fırka’nın Samsun’daki Faali-
yetleri (1919-1921). Samsun: Samsun Büyükşehir Belediyesi Yayınları.
Küçüker, Y. (2019). Tarihî Arka Planıyla Pontus Meselesi ve Yabancı Basına Yansımaları.
Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

239
RESUL KÖSE

Okur, M. (2019). "IX. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın Raporlarında Karadeniz’de
Pontusçu Faaliyetler", Karadeniz’de İsyan, Mübadele ve Propaganda, Editör İs-
mail Hakkı Demircioğlu, Rahmi Çiçek, Mehmet Okur, İstanbul: Yeditepe Yayınevi.
Okur, M. (2019). "Karadeniz Bölgesi’nde Rum Çete Faaliyetleri ve İtilaf Devletlerinin
Rolü", Karadeniz’de İsyan, Mübadele ve Propaganda, Editör İsmail Hakkı Demir-
cioğlu, Rahmi Çiçek, Mehmet Okur, İstanbul: Yeditepe Yayınevi.
Pontus Meselesi, Hazırlayan Yılmaz Kurt, TBMM Yayınları, Ankara 1995.
Soysal, İ. (2000). Tarihçeleri ve Açıklamalarıyla Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları
I. Cilt (1920-1945), 3. Baskı. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Yazıcı, N. (2003). Millî Mücadele’de Canik Sancağı’nda Pontosçu Faaliyetler 1918-1922,
Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları.

240
Eski PTT Cad. (Tekel Cad.) Taş Döşeli Yollarda Halk

241
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372

Doç. Dr. Hakan DEĞİRMENCİ1

Giriş: Kolektif Bellek/ Millî Kimlik/ Edebiyat


Günümüzde en çok kullanılan, sorgulanan temel kavramlardan bir tanesi
de kimlik’tir. Başta toplumbilim çalışmalarında olmak üzere sosyal bilimlerin
hemen her alanında kullanılan bu kavram, psikoloji’den felsefeye, antropoloji-
den siyaset bilimlerine ve edebiyata kadar oldukça geniş bir alanda karşımıza
çıkmaktadır. Her disiplin, kavrama kendi bakış açısı ve ihtiyaçları yönünde yak-
laşarak literatürün gelişmesine katıda bulunmuştur. Ancak bu durum kavramı
çok boyutlu ve karmaşık hâle getirmiş ve işin içinden çıkılmazlığa sürüklemiş-
tir. Böylelikle sosyal bilimlerin kavram tanımlayamama kasasına yeni bir kav-
ram eklenmiştir.
Her ne kadar sözlükte “toplumsal bir varlık olarak insana özgü olan be-
lirti, nitelik ve özelliklerle, birinin belirli bir kimse olmasını sağlayan şartların
bütünü”2 olarak tanımlansa da kimlik en yalın şekliyle kişiye sorulan “kimsin?”
sorusunun cevabıdır. Alına cevap/lar kimliğin tanımıdır. Bu bizi bazen biyolojik
bir yere götürür, zira aldığımız cevap kadın veya erkek şeklindedir. Bazen ta-
rihsel ve etnik bir yerlere götürür. Kişi Türküm, Arap’ım Alman’ım demiştir. Ba-
zen de Müslüman’ım yahut Hristiyan’ım cevabını alırız ki, bu da bizi dinsel alan-
lara iter. Bunların hepsi hakikatin bir yönünü temsil eder. Zira kimlik, insanı
biyolojik, felsefî, psikolojik ve toplumsal olarak saran bir bütündür. Aidiyet bil-
dirir. Kişi bu bütün içinde var olur, kimlik kazanır. Buna kimliğin tarihsel oluşu
diyebiliriz. Tarihsel motiflerin ve hatıraların içinde kendini bulan kişi, bir taraf-
tan da tahayyülü ile var olmaya çalışır. Bir gelecek tasarlar. Geçmişten geleceğe
uzanan sımsıkı bir bağ kurar. Bu bağ, zaman içerisinde bireyin ihtiyaçlarına, es-
tetik anlayışına, değişen yaşam koşullarına, çağın değer yargılarına göre değişir

1 Aydın Adnan Menderes Üniversitesi


2 Türkçe Sözlük, TDK Yayınları, Ankara 2001.

243
HAKAN DEĞİRMENCİ

ve dönüşür. Demek ki kimlik denildiğinde süreklilik taşıyan bir kavramdan bah-


sedildiğini unutmamalıyız. Alan’a göre bu oluşum ve değişim, ölüm sonrasında
bile devam edebilmektedir3. Nitekim kahraman ya da hain olma vasfı, bazen kişi
öldükten çok sonra toplum tarafından verilir. Demek ki kimlik kişiseldir ama
aynı zamanda dışarıdan biçilen bir formdur, kim olduğunu bazen toplum belir-
ler4.
Buraya kadar anlattıklarımızdan hareketle kimliğin bireyin veya toplu-
mun kendini tanımlaması ile ortaya çıktığını, fakat burada temel belirleyici olan
unsurun tarih olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim kimlik konusundaki çalışmaları
bugün hemen herkes tarafından kabul görmüş olan Smith, millî kimliğin temel
özellikleri olarak tarihî bir toprak/ülke ya da yurt, ortak mitler ve tarihî bellek,
ortak bir kitlesel kamu kültürü, topluluğun bütün fertleri için geçerli ortak yasal
hak ve görevler, topluluk fertlerinin ülke üzerinde serbest hareket imkânına sa-
hip oldukları ortak bir ekonomiyi gösterir5. Yine Smith’e göre millî kimliği ya-
ratan milliyetçiliktir ve mevcut etnik kimlik ne denli güçlü ve inatçıysa bu kim-
liğe dayanarak bir milletin doğabilme ihtimali de o denli fazladır. Bu düşünceyi
mefhum-u muhalifinden okumak gerekirse milliyetçiliğin kazanılması ve ida-
mesi de kimliğin gücü ile irtibatlıdır. Millî kimliğin inşasında Smith’in işaret et-
tiği şekliyle milliyetçiliğin rolünden bahsetmiş olmamız, bir bakıma millet mo-
delinin modernleşme süreçleriyle bağlantılı olmasındandır.
Başta dil olmak üzere kültürel ortaklıklar, ütopik bir gelecek, kitle ileti-
şimi, sembol ve ritüeller, eğitim sistemi, mimari ve edebiyat da millî kimliği inşa
eden unsurlardır. Edebiyat, yani efsaneler, halk şarkıları, ağıtlar, menkıbeler,
tarihsel romanlar. Bunlar bir ulusa kendini tahayyül etme imkânı sağlayan ka-
nallardır. Ulusun sembolleri, bellek kişileri ve ritüelleri her gün bu sahnede, bir-
birinden uzakta, ilişkisiz ve bağlantısız kitlelere ortak bir ad, çıkar birlikteliği,
geçmiş ve kardeşlik duygusu vaad eder6. Bu unsurlar hep birlikte toplumsal bel-
leği oluştururlar. Bellek, kimliğin özünü teşkil eder7.

3 Selami Alan, Tanzimat Edebiyatı’nda Millî Kimlik İnşası-Kurgu Kahramanları Örneği, Yıldırım
Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara 2016, s. 10.
4 Cengiz Aydoğdu, “Kimlik, Aidiyet ve Mensubiyet Mefhumlarına Dair”, Türk Yurdu, C 32/ S 295,

Mart 2012, s. 307.


5 Anthony D. Smith, Millî Kimlik, çev. Bahadır Sina Şener, İletişim Yayınları, İstanbul 2010, s. 31-

32.
6 Gökçen Başaran İnce, “Ulusal Kimlik Kolektif Bellek ve Edebiyat Dersimli Kız Romanında Resmi

Bellek Temaları”, Monograf, 2016 (5), s. 42.


7 Fatih Dinçer, Cumhuriyet Dönemi Türk Hikâyesinde Millî Kimlik İnşası (1922-1940), Erciyes

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Kayseri 2017, s. 32.

244
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi edebiyat, millî kimliğe hizmet eden bir araç-
tır. Bu yönüyle milliyetçiliğe de hizmet eder. Jusdanis’e göre edebiyat, kitlesel
olarak üretilip milliyetçiliğin hizmetine koşulan ilk sanattır ve hem tekil hem
geneli yansıtma kapasitesiyle donatılarak bu şekilde kişiye özel anları kamusal
hakikatlere bağlamaktadır8. Kanon olarak ulusal edebiyat, bir taraftan ulusların
kendilerini başka uluslardan ayırt etmelerini sağlayacak kültürel sınırları inşa
ederken (yani dışlama mekanizmasını kurarken) bir taraftan da ulusun hikâye-
sini kurgulayarak çok yönlü bir levâzımatçı gibi işlev görür9. Bu, edebiyatın tıpkı
diğer kültür unsurlarında olduğu gibi birleştirici ve ayırt edici yönüyle ilgilidir.
Birbirine benzeyen bireyleri birleştirerek ulusu yaratır ve o ulusu diğer ulus-
lardan ayırt edici sınırları inşa eder.
Edebî türlerin içinde bu anlamda en dikkat çeken tür hiç kuşkusuz ro-
mandır. Tarihsel romanlar Batı’da romantik çağlardan itibaren ulus bilincine
hizmet etmiştir. Batı’da millî sınırların belirlenmesi, kültürce belirlenmiş bir
toplumun doğuşu, arazi ve mülk sahiplerinin ortak çıkarlarından kaynaklanan
ortak toprağı savunma kaygısı vatan fikrini ve vatanperverliği doğurmuştur10.
Sümer de tezinde edebiyatın milliyetçilikle evliliğini daha çok romantik bir ni-
telik olarak görür ve bunu Aydınlanmacı akla karşı toprağa ve tarihe dönmeyi
amaçlayan bir karşı hareket olarak değerlendirir11. Türk edebiyatında da du-
rum farklı değildir. Roman ile millî kimliklerin inşası arasında bir paralellik bu-
lunmaktadır. 1860’larda ortaya konan ilk ürünlerden itibaren Türk romancılığı
savaş meydanlarında ardı ardına alınan yenilgilere, ekonomik ve toplumsal an-
lamda geriye gidişlere karşı toplumu moral olarak toparlanmayı görev edinir.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemleri, İstanbul’un fethi gibi konular öne çıka-
rılarak Türk tarihinin şanlı sayfalarına sığınılmış ve oradan güç alarak zedele-
nen imajı düzeltme misyonunu üstlenir. Böylelikle geçmişte yaşanan acıların
oluşturduğu travmatik izler silinir, zor şartlar altında kazanılan zaferler toplu-
mun özgüvenini yeniden yükler, her bir bireyin bütünleşme ve aidiyet fikrini
besleyerek kolektif belleğe olumlu katkılar sağlar.

8 Gregory Jusdanis, Gecikmiş Modernlik ve Estetik Kültür: Milli Edebiyatın İcat Edilişi, çev. Tuncay

Birkan, Metis Yayınları, Ankara 1998, s. 230.


9 Mehmet Şerif Eskin, Cumhuriyet Türkiyesi'nde (1923-1950) Ulusal Kimlik ve Hafıza İnşası Bağ-

lamında Edebiyat Faaliyetleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış


Doktora Tezi, İstanbul 2017, s. 7.
10 İbrahim Şirin, “Kollektif Kimlik İnşa Aracı Olarak Tarihî Roman”, Türk Yurdu, C 20/S 153-154),

Mayıs-Haziran 2000, s. 171.


11 Mehmet Sümer, Millî Kimliğin İnşasında Edebiyatın Rolü (1911-1920), Marmara Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2015, s. 27.

245
HAKAN DEĞİRMENCİ

Roman karakterlerine odaklandığımızda da yukarıdaki misyona uygun


olarak kahraman tiplerin öne çıktığını görürüz. Nihayetinde roman, kavim ça-
ğındaki destanların, ümmet çağında menâkıbnâme, gazâvâtnâme ve fütüv-
vetnâmelerin yaptığı işi üstlenmiştir. Hâl böyle olunca İslam öncesindeki alp ve
bilge, ümmet devrinde ise velî, ahî ve gazi olarak karşımıza çıkan edebiyat tip-
leri, Tanzimat edebiyatından itibaren kahraman tipe dönüşür. Bunun ilk örnek-
lerini Namık Kemal’in Vatan yahut Silistre piyesindeki İslam Bey, Abdullah Ça-
vuş ve Zekiye karakterleriyle ve Cezmi romanında İran seferine katılan bir nefer
olan Cezmi’nin şahsında görürüz. İster halk içinden olsun ister havastan olsun,
Türk tarihinin üç ayrı dönemini temsil eden bu tiplerin hepsinin ortak özelliği
vatanları için canlarını feda etmeye hazır birer kahraman olmalarıdır. Namık
Kemal İstanbul’un fethini anlattığı Bârika-i Zafer’i, Ziya Paşa’nın Endülüs tari-
hine yönelik çalışmaları, Abdülhak Hâmid’in Tarık yahud Endülüs’ün Fethi, İbn
Musa, Nazife ve Eşber piyesleri, Şemsettin Sâmi’nin Gâve ve Seydi Yahya piyes-
leri Tanzimat döneminin konusunu Osmanlı veya İslam tarihindeki kahraman-
lıklardan alan piyesleridir. Bu dönemde konusunu Orta Asya’dan, Kırım’dan,
Malazgirt ve genel olarak Türkçülükten alan piyesler de kaleme alınmıştır. Na-
mık Kemal’in Renan Müdafaanâmesi’ni ve Muallim Naci’nin konusunu Osmanlı
ve İslam tarihinden alan ve günümüzde pek bilinmeyen manzum hikâyelerini
zikretmek gerekir. Naci’nin manzumelerinden Mûsâ bin Ebü'l Gâzân -yahud- Ha-
miyyet’te Endülüs müdafaasındaki kahramanlıklardan, Zâtü'n-Nitâkayn -yahud-
İbnü'z-Zübeyr’de İslam tarihinde yaşanmış bir trajediden, Ertuğrul Gazi Bey’de
ise Osmanlı Devleti’nin bânisi Osman Bey’in babası Ertuğrul Gazi’nin yiğitliğin-
den bahsedilir. İsimlerini zikrettiğimiz bu ilk eserler çağın ruhuna uygun bi-
çimde “romantik” bir karakter taşımaktadır.
Tanzimat devresinden sonra, yani İttihat ve Terakki döneminde Genç Ka-
lemler Dergisini ve Yeni Lisan Hareketini, millî kimliğin peşinde bir entelektüel
olarak Ziya Gökalp’i ve Ömer Seyfettin’in millî hikâyelerini hatıra getirmeliyiz.
Bu dönemde en çok dikkat çeken eser Halide Edib’in “Türkçü bir ütopyanın ro-
manı” olarak değerlendirebileceğimiz Yeni Turan (1913)’ıdır. Anlaşılacağı
üzere bu ikinci devrede, çağın ruhuna uygun biçimde “Türkçülük” söylemi ge-
lişmiştir.
Meşrutiyet dönemini edebiyatın bir propaganda malzemesi olarak kulla-
nıldığı Kurtuluş Savaşı yılları izlemiştir. Hem bu dönemde hem de takip eden
yıllarda kaleme alınan ve konusunu millî mücadeleden alan pek çok eser, nüvesi
bir önceki dönemde atılmış olan Türk millî kimliğini tekmil etmiştir. Bu bağ-
lamda en dikkat çeken roman Halide Edib Ateşten Gömlek (1922) romanıdır.

246
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372

1922 yılının Haziran ayında İkdam Gazetesi’nde tefrika edilmeye başlanan ro-
man 11 Ağustos 1922 tarihinde tamamlanmıştır. Kurtuluş Savaşını bizzat cep-
hede yaşayarak tanıyan müellif, romanda savaşı sıcağı sıcağına anlatmış ve he-
nüz zafer kazanılmadan okuyucularına mücadelenin zaferle sonuçlanacağı müj-
desini vermiştir. Ateşten Gömlek bu anlamda roman sanatının kolektif şuur
oluşturmadaki gücüne çarpıcı bir örnek teşkil eder. Takip eden yıllarda Yakup
Kadri Karaosmanoğlu’nun Sodom ve Gomore (1928) ve Yaban (1932) romanla-
rını; bunların yanı başında Mehmed Emin Yurdakul’un 1920’lerden sonra peş-
peşe kaleme aldığı milliyetçi ve yurtsever şiirlerini örnek verebiliriz. Aynı dö-
nemde Müfide Ferit Aydemir (1918) ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu Gönül Hanım
(1920) romanlarıyla edebî sahada Turancılığın ilk örneklerini vermişlerdir.
Dördüncü bir devre olarak kabul edebileceğimiz, Cumhuriyet dönemine
geldiğimizde ise günümüze kadar uzanan bir çizgide Aka Gündüz Dikmen Yıldızı
(1927), Mehmet Rauf Halas (1929), Kemal Tahir Esir Şehrin İnsanları (1956) ve
Yorgun Savaşçı (1965), İlhan Tarus Var Olmak (1957), Samim Kocagöz Kalpak-
lılar (1962), Tarık Buğra Küçük Ağa (1963), Halide Nusret Zorlutuna Aşk ve Za-
fer (1966), Hasan İzzettin Dinamo Kutsal İsyan (1968), Talip Apaydın Toz Du-
man İçinde (1974) ve yakın zamanlarda Turgut Özakman Şu Çılgın Türkler
(2005) anlatılarıyla toplumda ortak bilinç oluşturmaya hizmet etmişlerdir.
Bu romanlarda Türk halkının sömürgecilere karşı nasıl ayaklanıp dire-
nişe geçtiği, Kuva-yı milliyenin oluşumu, meclisin kuruluşu, bu esnada yaşanan
malî sorunlar ve diğer pek çok konu, kimi zaman kronolojik bir biçimde kimi
zaman da roman dünyasının geniş sınırları içinde sunulur. Hatta öyle ki bazı
romanlar bir anı yahut belgesel biçiminde ortaya konmuştur. Romanlarda Ci-
han Harbi’nin hemen ardından oluşan toplumsal yapı, işgal yıllarının Türk insa-
nına etkisi, yaşanan türlü sıkıntılar, insanî ve sosyolojik süreçler bağlamında
gözler önüne serilir. Bu romanların bazılarında öndeki bir aşk hikâyesinin ya-
hut psikolojik sorunların arka planında kurtuluş mücadelesi verilir.
Gerçekten Kurguya Pontus Mezalimi
“Pontus” kavramı, köklerini Yunan bağımsızlık hareketinden ve bunun
sembolü haline gelen megali idea’dan alır. “Büyük fikir” anlamına gelen kavram,
teoride Bizans Devleti ile daha doğudaki Pontus Rum Devleti’ni ihya etmek ve
böylece Büyük Helen İmparatorluğu’nu kurmayı öngörür. İlk kez 1844’de Yu-
nan Parlamentosu’nda dile getirilen fikir, Anadolu’nun kuzeyinde kurulan ce-
miyetlerle pratiğe dönüşmüştür. Bu anlamda en kritik hamle, Amasya Metropo-
liti Germanos tarafından yüzyılın başında Merzifon’da açılan Amerikan Ko-
leji’nde Müdafaa-ı Meşruta adlı bir cemiyet kurmak ve civardaki Rum gençlerini

247
HAKAN DEĞİRMENCİ

silahlandırmak olmuştur. Daha sonra İstanbul’daki Fener Patrikhanesi üs ola-


rak seçilmiş, Anadolu’da bütün kiliseler, Rum okulları, yetimhaneler, hastaneler
ve Rum gazeteleri örgütlendirilmiştir.
Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra oluşan siyasî iklim Yunanistan’ı
harekete geçirmiş, bağımsız Rum çeteleri, Samsun’un Bafra ilçesinin güneydo-
ğusunda bulunan Nebiyan Dağı’nda birleştirilerek büyük bir güç hâline getiril-
miştir. Bu çetelerin yaptığı katliamlardan en büyüğü, 5 Kasım 1916 tarihinde
başta Çağşur olmak üzere civardaki köyleri tamamen yakmak ve dört yüze ya-
kın köylüyü katletmek olmuştur. İki yıllık bir süre içerisinde yüzlerce köy bas-
kına uğramış, iki binden fazla köylü katledilmiş, evler ateşe verilmiş, hayvanlara
ve mallara el konulmuştur.
372, yakın tarihte cereyan eden bu mezalimin romanıdır. Müellifi Hasan
Yiğit, kendisi de Bafralı olması sebebiyle bölgenin tarihsel ve kültürel yönlerini
ortaya çıkarılmasını önemseyen ve bu uğurda çalışmalar yapan bir aydındır.
Daha çok çocuk edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan yazar, tarihî ro-
manlar da kaleme almıştır: Tarihe Damga Vuran Aslanlı Paşa, Bir Milletin Yeni-
den Dirilişi İstiklal Marşı, Gölgedeki Zafer: Kût’ül Amâre, Kıbrıs Bizim Canımız ve
Aslan Yürekli Cüce, 372 ve Dağköylü Fatma Çavuş. Bunların son ikisinde Çağşur
katliamını doğrudan kurgu dünyasına taşımış, Bir Milletin Dirilişi İstiklal Marşı
romanında ise yaşanan katliama değinmek suretiyle temas edilmiştir.
Bir Mezalimin Romanı: 372
372, aynı köyde bir günde katledilen Türk’ün sayısıdır. Bu yönüyle yazar
romanına sembolik bir isim seçmiştir. Hasan Yiğit tarafından kaleme alınan ve
ilk kez 2020 yılında basımı yapılan roman, kısa zamanda üçüncü baskısını yap-
mıştır. Az Kitap tarafından okurlara ulaştırılan romanın sayfa sayısı 198’dir.
Adeta bir tarihsel belgesel kıvamında kaleme alınan roman on üç bölümden olu-
şur. Bunlardan Kahreden Mazi başlığını taşıyan ilk bölüm ile Alçaklar başlığını
taşıyan son bölüm romanın vak’a zamanını oluşturur. Bu ikisinin arasında kalan
ve anlatının asıl gövdesini oluşturan on bir bölüm, geriye dönüş tekniği ile kur-
gulanır. Yani roman içinde bir romandır 372. Vaka zamanında takvimler 1922
yılını gösterirken ortada kalan anlatıda altı yıl evveline gidilir. Bu kısımda kat-
liama giden süreçler özetlenir ve buranın finali 5 Kasım 1916 Pazar günü yaşa-
nan katliamla neticelenir. Her iki anlatıda da kronolojik zaman tercih edilir.
Romanın izleği anlatının ikinci bölümünde geçen “Türkler için ‘yer demir
gök bakır’ görünüyordu” (s. 30) ifadesinde gizlidir. Zira Türkler için şartlar zor,
imkânlar kısıtlıdır ve yardım için, çıkış için hiçbir yol gözükmemektedir. Bu
cümle ile yaşanacak çetin günler ve ardından gelecek katliam sezdirilmektedir.

248
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372

Olay örgüsü, 1922 yılında Bafra kazasının 35 km. uzağındaki Çağşur Köyünde
yaşayan Hasan’ın bir sabah kalktığında yüzünü yıkamasıyla başlar. “Gene erken
kalkmıştı. Bahçedeki kuyunun başına geçti. Tulumbaya birkaç defa kuvvetlice
asılarak su çekti. Eline bol su dökerek yüzüne çarptı. Mahmurluğunu atmaya
çalıştı. Çağşur’da gün sakin başlıyor görünüyordu” (s. 5) ifadeleriyle gerilimi
açıkça ve tedricen hissettiren anlatıcı, okuyucuyu adeta romanın sonundaki tra-
jik sona hazırlar. Esasen Hasan her güne böyle başlamaktadır. Erkenden kalkıp
köyün yakınındaki “Çağşurlu’nun birçok hatırasının saklı olduğu yer” olan De-
ğirmenyanı mevkiine gitmekte ve “deli gibi” toprağı kazarak bir şeyler aramak-
tadır. İlk bölümün sonunda nihayet aradığı şeyi bulur. Bu bir madalyondur. Ma-
dalyondaki gizem her ne kadar Hasan’ın kişisel hikâyesini taşısa da aslında bu
koca bir köyün hüznünü sembolize etmektedir.
İkinci bölümle birlikte takvime bağlı olan zaman durdurularak altı sene
öncesine dönülür. Buradan itibaren 5 Kasım’a giden süreç tahkiye edilir. Sam-
sun, Bafra, Nebiyan Dağı ve başta Çağşur olmak üzere çevre köyler ve muhitler
tanıtılır. Nihayetinde mekân, bir tahkiyeli eserde olayların cereyan edeceği bir
sahnedir. Romandaki bütün mekânlar somut mekândır. Genellikle açık mekân-
ların kullanıldığı anlatıda öne çıkan mekânların başında Samsun yer alır. Anla-
tıcı “Neden Samsun?” diye sorarak istifham sanatı oluşturur, zira cevap bekler
bir hali yoktur. Hemen arkasından cevabı kendisi verir: Çünkü Samsun tam or-
tada, Karadeniz üzerinden Avrupa’yla, Rusya’yla, Rusya üzerinden Asya’yla bağ-
lantılı Kızılırmak vasıtasıyla da iç kısımlarla. Samsun, bu açık konumu itibariyle
önemli bir kent! Ekonomisi de oldukça canlı birçok ülkenin şehirde büyükelçilik ve
konsolosluk binaları var. (s. 47) Bu özellikleriyle öne çıkan şehir, anlatıcının ifa-
desiyle iç ve dış odakların Karadeniz bölgesinde kurmayı planladıkları Pontus
Rum Devleti’nin başkenti olarak planlanmaktadır.
Bafra ilçesi, romanda önemli bir yer teşkil eder. Düzköy Muhtarının bir
sorusu üzerine ilçenin jandarma komutanı olan Yüzbaşı Fehmi, Bafra’nın Rum-
lar açısından kıymetini şöyle anlatır: Çünkü burada diğer alanlara göre biraz
daha fazla Rum köyü var. Nebiyan Dağı da silahlı çetelerin toplanması ve saklan-
ması için müsait mağaralarla dolu. Dış güçlerin yanı sıra içeride kilise papazları-
nın ve Rum tüccarların da desteğini arkalarına almış durumdalar. (s. 103) Yüz-
başı Fehmi’nin bu sözlerinden anlaşılmaktadır ki Bafra’da Rum nüfus görece
olarak diğer ilçelerden daha fazladır. Nitekim Kabaçukur, Sıklık ve Otkayası, bu
bölgede sıklıkla Rumların yaşadığı mahallelerdir. Demografik yapının getirdiği
bu koşullara ilaveten romanda Bafra’daki tütüncülük faaliyetlerinden de bah-

249
HAKAN DEĞİRMENCİ

sedilir. Tütün, Çağşur’un “yegâne geçim kaynağı”dır. Üretimi son derece zah-
metli olan bu ürün için halk kendi arasında “Müslümana gâvur eziyeti” tabirini
kullanır. Alışılageldikleri üzere her sene tütünlerini Türk toptancı Hacı Osman’a
satan köylülere artık tütünlerini Simidis’e satmaları yönünde baskı yapılmakta,
itiraz edenler ise gizlice öldürülmektedir. Bütün bunların arkasında olan güç ise
Samsun’daki Fransız Reji İdaresi’dir. Amaçları tütün ticaretini tümüyle kontrol
altına alarak kazançlarını büyütmek ve böylece planladıkları saldırının malî alt-
yapısını hazırlamaktır.
Pontus çetecileri ve avenesi fitneye düşmanlık aşılamadan, bölgenin dir-
lik ve düzenini bozmadan evvel herkes ne kadar mutludur. Bunda Osmanlı Dev-
leti’nin inşa ettiği devlet sisteminin de etkisi büyüktür. Nitekim hâli hazırda
Bafra ilçesinin kaymakamı, bir Ermeni olan Garabet Efendi’dir. Binlerce Müslü-
man’ın yaşadığı bir şehre bir Gayrimüslim’in tayin edilmesi suretiyle Osmanlı,
liyakat ve adaletini göstermiştir. Fakat onlarda bunu anlayacak vicdandan eser
kalmamış, her birinin gözünü kan bürümüştür.
Anlatıda sıkça geçen yer adlarından birisi de Nebiyan Dağı’dır: Bafra’nın
güneyinde ormanlık, engebeli bir bölge. En tepeleri yayla, rengarenk çiçekleri ve
kendine has yeşili ile göz alıcı bir tablo oluşturuyor. Hele biraz aşağı doğru indikçe
öyle bir orman başlıyor ki arasına girdiğinizde güneşi göremiyorsunuz. Nebiyan
bölgesi birçok mağarayla dolu. Bir kısmı oldukça geniş. (s. 47) Böylesi güzel ta-
biat güzelliklerine sahip olan Nebiyan Dağı, artık vadilerinde ve mağaralarında
çetelerin toplandığı, yaylalarında silahlı milislerin tâlim yaptıkları bir
mekândır. Arazi şartları nedeniyle bütün çeteleri saklayan ve barındıran bir
yerdir. Bu nedenle dağ artık çiçek ve ağaç değil kan kokmaktadır.
Katliamın merkez üssü olan Çağşur köyü romanın ana mekânıdır. İlçe
merkezinin güneybatısında yer alan köy, merkeze 40 km. uzaklıktadır. İlçenin
kuzeyinde Kızılırmak, diğer cephelerinde ise sırtını yaslandığı Nebiyan Dağı bu-
lunmaktadır. Roman boyunca başka bir anlam ifade etmeyen burası hakkında
malumat sahibi olabildiğimiz tek konu, köydeki Hıdırellez kutlamaları üzerine-
dir. Buna göre şenliklere iki üç gün kala evdeki hazırlıklara başlayan halk, her
hıdırellezde köyün üst tarafındaki Anlak Kaya’da toplanmakta, sırıklara takarak
Çağşur Kebabı pişirmektedirler. Yanında mutlaka keşkek de olan bu ziyafetler
sütlaç ve yufka tatlısı ile tamamlanır. Daha sonra erkekler, kadınlar ve çocuklar
kendi aralarında eğlenceler düzenlemektedir. Yakılan ateşin üzerinden atlan-
makta, üstü başı acemilikten tutuşan olursa gülünmektedir. Akşamüstü tatlı bir
yorgunlukla evine dönen köylülere birçok Rum da eşlik etmekte hoşça vakit ge-
çirilmektedir. Romandaki hıdırellez ayrıntısı, sulh zamanda yüzyıllarca süren

250
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372

toplumsal barışa ve mutluluğa işaret etmek için kullanılmış bir detay gibidir.
Rumların neleri mahvettiklerini göstermesi bakımında da kayda değerdir. Ro-
manın bir yerinde de Çağşur Deresi namıyla bilinen debisi oldukça yüksek bir
dereden de bahsedilir.
Romandaki oldukça geniş bir şahıs kadrosu göze çarpmaktadır. Romanın
başkişisi Kocaimamların İsmail Efendidir. Sarıköy civarında, halk arasında Ço-
rak olarak da bilinen ovalık bir bölgede Pontus çetelerinin korkulu rüyası olmuş
bir kahramandır. İri yarı, pehlivan gibi bir gövdesi olan İsmail son derece cesur-
dur. Yaylada hayvancılık yapan İsmail, Rum tasallutlarını önlemek için yirmi
beş kişilik bir silahlı güç kurar. Sayısı zaman zaman yüzü bulan bu birlik, za-
manla bölgedeki çetelerin korkulu rüyası olmuştur. Onu ve ailesini ilk olarak
karakol komutanı Yüzbaşı Fehmi’nin verdiği bir görevle tanırız. Buna göre En-
giz Çayı’nın denize kavuştuğu bir noktada yer alan Kumcağız’da silah sevkiyatı
yapan çeteye İsmail’in adamları baskın yapmış ve sevkiyata mâni olmuştur.
Daha sonra da Rumlar İsmail’in Elalan yaylasındaki evine baskın yaparlar. O sı-
rada yaylada olan eşi Hayriye Ana ve Çoban Mehmet bu baskını başarıyla sa-
vuştururlar. Nüfuzlu bir insan olan İsmail, ilerleyen günlerde çevresindeki gö-
nüllülerle birlikte dört yüz kişilik bir kuvvet oluşturur.
Diğer karakterler İsmail Efendi’nin etrafında kenetlenmiş birer norm ka-
rakterler olarak karşımıza çıkmaktadır. Romanın vaka zamanında yer alan Ha-
san katliamda eşi ve çocuğu hunharca öldürülen bir gazidir. Romanda Hasan’ın
kişisel özelliklerine, fiziki görünümüne, kişilik yapısına girilmez. Burada önemli
olan onun romana aksiyon kazandıran itici güç olmasıdır. Aynı şekilde Osman
Ağa, köyün çilekeşi ve şehididir. Baskın sırasında eşi Elik Ana ile birlikte acıma-
sızca öldürülmüştür. Musa Dede, romanın bilge ihtiyarıdır. Bütün öngörüleri bir
bir çıkmıştır. Hacı Osman ise çevrenin en zenginidir. Tütün tüccarı olması ne-
deniyle rejinin hedefi olmuştur. Kardeşi Göğ Mehmet, çetelerin komutanlığını
yapan Yuani’nin kâbusudur. Bu yiğit delikanlı, çetelerin en çok çekindiği isim-
dir. Yüzbaşı Fehmi Bey ise anladığımız kadarıyla anlatıdaki tek kurgu karakter-
dir. Köylü ile iş birliği içinde çetecilere karşı mücadele vermiş olan Fehmi, ro-
manda aydın asker tipini temsil etmektedir. Kır Hasan, Molla Mehmet, Molla’nın
Halil, İsmail’in Kara, Mizanların Bekir Ağa, Hacı Osman’ın kızı Emine ve oğlu
Mustafa, köy odasında gördüğümüz Mehmet çavuş, Şahlığın Mehmet, Dandiri-
ğin Ahmet, Töke’nin Ali ve Cogal’ın Hüseyin, tip veya karakter özellikleri olma-
yan, olayın tamamlanmasına yardımcı olarak ihtiyaç duyulduğunda ve zaman
zaman ortaya çıkan şahıslardır.

251
HAKAN DEĞİRMENCİ

Romandaki Rumların tamamı birer karşı güç olarak gözükmektedir. Bun-


lardan Dangal Ağa ve Yuani birer norm karakterdir. Anlatıcı onların ruh hâlle-
rini, en gizli sırlarını ve fiziksel özelliklerini okuyucu ile paylaşır. Dangal Ağa,
Kabaçukur köyünden bir tütün tüccarıdır. Bölgenin en zengin Rum’u kendisidir
ve Rum çetelerinin en büyük destekçisi odur. İri yarı, pos bıyıklı ve oldukça şiş-
man biridir. Romanda onu ilk olarak Otkayası’ndaki büyük şatafatlı konağında
tertip ettiği gizli toplantıya ev sahipliği yaparken görürüz: İngiliz kumaşından
dikilmiş parlak takım elbisesiyle zaten hemen göz alıyordu. Ağzının içine kadar
giren uzun, kirli, sarı bıyıklarını bir eliyle burkarken, diğer eliyle yeleğinin sol ce-
bindeki köstekli saatini çıkardı. Ağzını kibirli kibirli kıvırarak baktı. İşin fiyaka-
sındaydı. (s. 17) İlerleyen sayfalarda kendisini tütün işinde tekel oluşturmaya
çalışırken görürüz. Amaç, bölgenin en büyük geçim kaynağı olan tütünleri halkı
korkutarak Dangal Ağa’da toplamak ve böylece Rum ekonomisini büyütmektir.
Yuani ismiyle ilk kez Dangal Ağanın konağında yapılan toplantıda karşılaşırız.
Geçmişine dair bir sırrı olduğunu öğrendiğimiz Yuani, son derece muhteris bir
tiptir. Kindar, gözü kara ve acımasız bir insandır. Nihayet emellerine ulaşmış ve
Nebiyan Dağındaki çetelerin başına getirilmiştir. Haber Çağşur’a ulaştığında
köylüler hayret içinde kalırlar, zira Yuani onların “Bizim Yuani” dedikleri eski
bir dosttur. Diğer Rumlar, yani Andon, silah nakliyatçıları Sarı İstil ve Taflanlı
Lefter, Elalan baskınını yöneten Sava, Tütüncü Simidis, Yermanos; Reji fabrikası
direktörü Takamanidis ve Samsun’daki Yunan Konsolosluğu sekreteri Lazaros
olsa olsa dekoratif unsur konumunda olan fon karakterlerdir.
Romanda genel anlamda Kurutuluş Savaşı’na dair bir bakış geliştirilme-
miştir. Zira dönem itibariyle henüz böyle bir mücadele başlamamıştır. Ro-
manda pek çok kurtuluş romanında görülen yapı ve tema özellikleri bulunmaz.
Mesela, toplumsal sınıf ve tabakalar arasında eşrafından sade köylüsüne kadar
bir uyum söz konusudur. Muhtar, komutan, imam ve köylüler elbirliğiyle müca-
deleye girişirler. Bir aydın-köylü çatışması da göze çarpmaz. Din adamı son de-
rece vatansever bir kişidir. Savaşın ortasında bir aşk hikâyesi de yoktur. İşbir-
likçi köylüye rastlanmamıştır. Sonuç olarak 372, öncelikle yöre insanının kolek-
tif belleğine hitap eden bir romandır. Tarihte yaşanan bir trajediden yola çıkı-
larak millî şuur oluşturma amacı gütmektedir. Yazar, roman boyunca hamaset-
ten uzak bir dil kullanmış, realiteye sadık kalmıştır. 372, roman tekniği anla-
mında birçok eksikleri bulunsa da akıcı anlatımı ve sağlam kurgusuyla dikkat-
leri çekmektedir ve bu bakımdan tarihî roman sahasında hak ettiği yeri alacak-
tır.

252
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372

Kaynakça
Alan, Selami, Tanzimat Edebiyatı’nda Millî Kimlik İnşası -Kurgu Kahramanları Örneği,
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara
2016.
Aydoğdu, Cengiz, “Kimlik, Aidiyet ve Mensubiyet Mefhumlarına Dair”, Türk Yurdu, C 32/
S 295, Mart 2012, s. 306-309.
Başaran İnce, Gökçen, “Ulusal Kimlik Kolektif Bellek ve Edebiyat Dersimli Kız Roma-
nında Resmi Bellek Temaları”, Monograf, 2016 (5), s. 36–68.
Dinçer, Fatih, Cumhuriyet Dönemi Türk Hikâyesinde Millî Kimlik İnşası (1922-1940),
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Kayseri 2017.
Eskin, Mehmet Şerif, Cumhuriyet Türkiyesi'nde (1923-1950) Ulusal Kimlik ve Hafıza
İnşası Bağlamında Edebiyat Faaliyetleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2017.
Jusdanis, Gregory, Gecikmiş Modernlik ve Estetik Kültür: Milli Edebiyatın İcat Edilişi, çev.
Tuncay Birkan, Metis Yayınları, Ankara 1998.
Smith, Anthony D., Millî Kimlik, çev. Bahadır Sina Şener, İletişim Yayınları, İstanbul
2010.
Sümer, Mehmet, Millî Kimliğin İnşasında Edebiyatın Rolü (1911-1920), Marmara Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2015.
Şirin, İbrahim, “Kollektif Kimlik İnşa Aracı Olarak Tarihî Roman”, Türk Yurdu, C 20/S
153-154), Mayıs-Haziran 2000, s. 170-178.
Türkçe Sözlük, TDK Yayınları, Ankara 2001.

253
1950 ler Eski Minibüs Durağı- 'Molotof' Süleyman Usta Ayakta Poz Vermiş

255
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ

Doç. Dr. Cengiz MUTLU1

Giriş
3 Kasım 1914'te Cihad-ı Ekberi ilan eden olan Osmanlı Devleti, ilandan
birkaç ay sonra seferberlik halindeki orduyu takviye etmek için jandarma mev-
cudunun 1/3'ünü muharip sınıfa dâhil etmek zorunda kalmıştır2. Bu durum el-
bette asayişi sağlama hususunda özellikle Karadeniz’de belli zaafları berabe-
rinde getirmişti. I.Dünya Savaşı’nda ilk önemli Rum çetesi Bafra çevresinde gö-
rülmüştü. Zira Bafra’nın Nebyan bölgesinin sarp oluşu, asi olup sık yerleşimli
Rum köylerin varlığı Pontos faaliyetleri için bulunmaz kaftandı. O dönemki ka-
yıtlara göre Nebyan’da 17 Rum köyünde 8.612 Rum nüfus vardı. 1500 kişilik
silahlı adam çıkarabilen 17 Rum köyü seferberliğe uymadığı gibi, Bafra Rumları
da bunlara katılmıştı. Yeterli güce kavuştuklarına kanaat getiren Rumlar saldı-
rıya geçmişti. Bölgedeki İslam köylerine karşı katliama girişen Rum çetelerine
karşı Bafra’daki askeri makamlar İstanbul’a raporlar göndermekte, bu çetelere
karşı önlemler alınmasını istemekteydi3. JANDARMA SAYISINDAKİ ZAFİYET
23 MART 1916’DA ÇIKAN KANUNLA ASKERLİK GÖREVİNİ YAPMAYAN-
LARLA GİDERİLMEYE ÇALIŞILDI. 20 YAŞINDAN BÜYÜK, SİLAH KULLANA-
BİLENLER, MAAŞ KARŞILIĞI JANDARMAYA ALINDI. EĞİTİMDEN YOKSUN
45-50 YAŞINDAKİ KİŞİLERLE RUM ÇETELERİNE KARŞI BAŞARI KAZAN-
MAK ZOR OLDUĞUNDAN 19 HAZİRAN 1916’DA ÇIKAN TALİMATNAMEYLE
TAKİP MÜFREZELERİ KURULMUŞTU. BU MÜFREZELER BAFRA, ÇAR-
ŞAMBA, HAVZA, MERZİFON’DAKİ PONTOSÇU ÇETELERİN ÜZERİNE GÖN-
DERİLMİŞTİ4. RUM ÇETELERİN BAZILARI RUSLARLA İŞ BİRLİĞİ HALİN-
DEYDİ. NİTEKİM, Türk kuvvetleriyle çatışmaya giren Rum çete reisi Vasil Usta

1 Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi. cengizmutlu@subu.edu.tr


2 Cengiz Mutlu, Birinci Dünya Savaşı’nda Amele Taburları, IQ Yay, İstanbul 2007, s.33.
3 Pontos Meselesi, (Yay.Haz.Yılmaz Kurt), TBMM Kültür Sanat Yay, Ankara 1995, s.189.
4 Cemal Sezer, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresindeki Faali-

yetleri”, Vakanüvis- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl/Vol. 6, Sayı/No. 1, Bahar 2021,
s.365.

257
CENGİZ MUTLU

ve diğer çeteciler Ruslara sığınmak zorunda kalmıştı. Osmanlı Devleti Rumların


isyanına ve Ruslarla iş birliği yapmalarının önünü almak için bazı önlemler al-
mak zorunda kaldı. Bunlardan biri düşmanla iş birliğinde olan veya olabilecek
Rumları cephe gerilerinde ve sahillerden içeriye iskân etmekti. 30 Aralık
1916’da Melet Vadisi doğusundaki sahil Rumlarının Karahisar ve Sivas’a sevk-
leri 3. Ordu Kumandanlığının 28 Aralık 1916 tarihli emriyle bildirilmişti. Sevke
tabi tutulanların güvenliklerinin, iaşelerinin sağlanması için açık talimat veril-
miştir. Samsun’dan 4.000 Rum önce Havza’ya ardından Çorum’a sevk edilmişti.
Takip eden aylarda Bafra, Çarşamba, Ünye, Sinop, Ordu Rumları Ankara’ya ge-
çici olarak iskân edilmişlerdi. Sevk sırasında herhangi bir asayiş olayı vukua gel-
memişti5. 1917 yılında aralıklarla Bafra’dan Çankırı sancağına bağlı Çerkeş ka-
zasına 100 civarı, yine Bafra, Çarşamba ve Ünye’den yaklaşık 30.000 Rum An-
kara vilayetine sevk edilmişti6.
Stefanos Yerasimos, Rum tehcirinin Ermenilere uygulandığı şekilde cere-
yan etmediğini öne sürmüştür. Ona göre, ne Rum ne de başka bir kaynak bu
konuda herhangi bir iddia öne sürmüş değildi. Buna karşılık Yunanlı yazarlar
sevke tabi tutulanların toplam nüfusun üçte birinden fazla olduğunu ve kayıp-
ların da sürülenlerin içte ikisine ulaştığını ileri sürerek, sevkin amacını sevke
tabi olan Rumların yoksunluk ve hastalık yoluyla ortadan kaldırmak olan kansız
bir katliam olarak nitelemişlerdi7. Sevke tabi tutulan Rumlar savaşın bitimiyle
geriye dönmeye başlamıştı.
1. Mütareke Döneminde Bafra’ya Dönen Muhacirlerin Karşılaştığı
Sorunlar
Mütarekenin imzalanmasında sonra İstanbul Hükümeti Rum muhacirle-
rin memleketlerine iadesi için İngilizlerce tazyik edilmeye başlanmıştı. Nitekim,
22 Mayıs 1919’da İngiliz komiseri, Bafra kazasının Rum köylerinde iskân edilen
Rumeli muhacirlerinin dört gün zarfında mezkûr köyleri tahliye etmelerini is-
temişti8.
Mütareke günlerinde yerlerine dönen Rum muhacirlerle Müslümanlar
arasında bazı sürtüşmeler yaşanabilmekteydi. Memleketlerine iade olundukları
halde daha evvel yerlerinde iskân edilmiş olan Arnavutlarla mahalli ahali bu

5 Başlangıcından Günümüze Pontos Sorunu, (Ed.Veysel Usta), , Süleyman Beyoğlu, “Giresun’da


Pontosçu Faaliyetler ve Osman Ağa”, Serander Yay, Trabzon 2007, s.367-68.
6 Sezer, a.g.m, s.368.
7 Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar, İletişim Yay, İstanbul 1994, s.364.
8 BOA, DH. ŞFR, 622/12.

258
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ

yerleri iade etmeyip silahla mukabele etmişlerdi. Bu sebepten Dahiliye Nezare-


tine Bafra’nın Rum muhacirleri namına Sarısu ve Lazarioğlu Yorgi imzasıyla
Samsun’dan şikâyet dilekçesi gelmişti. Nezaret ise memleketin içinde bulun-
duğu nazik şartlar göz önüne alınarak, herhangi bir karışıklığa mahal verilme-
mesi için seri bir şekilde tahkikat yapılmasını istemişti9.
Dahiliye Nezareti’nce Bafra’da evkafa ait olup muhacir iskanına müsait
olan hanelere açıkta kalan muhacirinin derhal iskanı istenilmiştir. Nezaret,
Bafra kaymakamlığından kullanılmayan metruk haldeki on bin dönüm arazinin
muhacir iskanına müsait olup olmadığını sormuştur. Muhacirler için köy tesisi
olanaklarını soran nezaret, bu arazilerin iskâna dönüşümünün ehven şartları
içerip içermediğini sormuştur10. Bu dönemde Bafra’da muhacir iskânı için ev-
kafa ait on hane mevcuttu. 1500 nüfus gayrimüslimin merkez ve civar yerlere
yerleştirilmek üzere dönmesiyle bunların bir kısmı için evler ayrılmıştı.
Bafra’da ise bölgeyi boşaltan Müslümanların evleri dahil olmak üzere açıkta ka-
lan muhacirlerden 300 hane halkı iskân edilebilmişti11.
Canik mutasarrıflığı Samsun İngiliz komiser vekiliyle Bafra Rum köyle-
rindeki muhacirlerin sakin oldukları hanelerin on beş günde tedricen tahliye-
sini kararlaştırmıştı. Hemen işe başlayan mutasarrıflık adı geçen karyelerin bir
kısmının tahliye edilip diğerlerinin ise iki güne kadar boşaltılacağını İstanbul’a
bildirmişti12.
10 Nisan 1919’da Kalecik kazası dahilinde bulunan Bafralı Rumlardan 24
nüfusun Sungurlu yoluyla memleketlerine, Rumlardan yedi çocuğun Ankara’ya
ve Ermenilerden 17 nüfusun Çarşamba’ya, birinin Sungurlu’ya sevk ve iade
olunduklarını ve bir Rum yetimin de Ankara’ya gönderilmek üzere bulunduğu
bildirilmiştir13.
Bafra’da Ermeni cemaatine ait kilise ve mekteplerin askeriye ve hüküme-
tin işgali altında bulunduğu haber verilmiştir. Bunun üzerine Dahiliye Nezareti
gereken tahkikatın yapılmasını istemiştir14. Bunun üzerine gerekli tahkikatı ya-
pan Canik mutasarrıflığı, mektep ve kiliselerin Ermeni cemaatine iade edildiğini
bildirmişti15.

9 BOA, BEO, 4550/341227.


10 BCA, 272, 0, 0, 11/14,51, 4, lef 3.
11 BCA, 272, 0, 0, 11/14,51, 4, lef 1.
12 BOA, DH. ŞFR, 624/38.
13 BOA, DH.UMVM, 159/33.
14 BOA, DH. ŞFR, 98/31.
15 BOA, DH. ŞFR, 625/66.

259
CENGİZ MUTLU

Birinci Dünya Savaşı sırasında Bafra’dan sevke tabi tutulan Rumların bir
kısmının memleketlerine döndükleri halde diğerlerinin Bafra’nın Sarpın karye-
sinde katledildiklerine dair Dahiliye Nezaretine Amasya metropoliti bir şikâyet
dilekçesi göndermişti16. İngiliz sefareti de İstanbul Hükümeti’ne aynı yönde
uyarmıştır. Bunun üzerine Dahiliye Nezareti Canik mutasarrıflığından gereken
tahkikatın süratle yapılıp ortaya çıkacak duruma göre faillerin hemen zahire ih-
racını ve haklarında kanuni muamelenin yapılıp sonucun bildirilmesini iste-
mişti17. Yine Bafra’da Çakıryan Maria imzasıyla Ermeni patrikhanesine çekilen
telgrafnamede Şehirkışla’da bıraktığı kızını Yüzbaşı Niyazi’nin zorla nikâhladı-
ğına dair şikâyet dilekçesi verilmişti. Dahiliye Nezareti Sivas vilayetinden iddi-
anın hemen soruşturulmasını istemişti18.
Bafra kazasında mutasarrıf oldukları Karaköy çiftliğine mahalli hükü-
metçe rızaları alınmadan Arnavut muhacirler yerleştirilmeye teşebbüs edilmesi
üzerine Şura-yı Devlet azası Bahaddin Bey’in şikâyeti incelemeye alınmıştı19.
Bunun üzerine yapılan tahkikatta Hazinedarzade Ahmet Bey’e ait olup Bafra ka-
zasının Karaköy karyesindeki çiftliğine yerleştirilen muhacirlerin başka mahal-
lere nakil ve iskânları çaresinin aranmaya başlanılmıştı20.
2. Bafra’da Asayiş Vakaları
Millî Mücadele yıllarında Bafra ve havalisinde asayiş vakaları had safhaya
ulaşmıştı. Nitekim, 20 Nisan 1919’da Bafra’dan Samsun’a gelmekte olan iki
araba eşkıya tarafından saldırıya uğramıştır. On dakikalık çatışmanın ardından
eşkıya firar etmişti21. 23 Nisan 1919’da Bafra ve havalisinde faaliyette bulunan
Rum çetelerinin, Bafra’ya bağlı iki köyde İslam haneleriyle Çinekli karakoluna
ve bir müfrezeye saldırdığı, aynı zamanda o civardaki Hasan isimli şahsın hane-
sine hücum ederek adı geçenin zevcesiyle kerimesine fiil-i şeni icra ettikleri ve

16 BOA, DH. ŞFR, 95/254.


17 BOA, DH. ŞFR, 95/258; 98/221.
18 BOA, DH.KMS, 50/13.
19 BOA, DH.İ.UM, 19/1, lef 1.
20 BOA, DH.İ.UM, 19/1, lef 3. İşgal yıllarında yöre Hristiyanları aleyhine oldukları iddia edilen

mülki memurlar görevlerinden azledilmekteydiler. Nitekim, Genel Harp esnasındaki Rum sevkin-
den sorumlu olan Bafra ve Çarşamba kaymakamları Hakkı ve Galip Beyler 27 Ocak 1919’da azle-
dilmişlerdi. Bk. BOA, İ.DUİT, 114/87. 27. Şubat 1919’da Bafra kaymakamlığına Karabet Efendi
tayin edilmişti. Bk. BOA, İ.DUİT, 47/61. Bafra müdde-i umumisi İhsan Bey de Hristiyanlar aley-
hinde bulunduğu gerekçesiyle memuriyetten azledilmiştir. BOA, HR.TO, 608/25. 5 Mayıs 1919’da
Çarşamba Ahz-ı Asker Reisi Binbaşı Said Bey ile Bafra sabık kaymakamının ifsadatta bulundukla-
rına dair Dahiliye Nezareti’ne İngilizlerden şikâyet gitmiştir. Bunun üzerine adı geçenler hak-
kında tahkikat başlatılmıştır. Bk. BOA, DH.ŞFR, 99/52.
21 BOA, DH.EUM, AYŞ, 5/70.

260
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ

adı geçen şahsın kerimesini yaraladıkları haber alınmıştı. Dahiliye Nezareti di-
ğer yerlerde de faaliyette bulunan çetelerin tenkiliyle, bu çetelerin faaliyetleri-
nin siyasi olup olmadığının araştırılmasını istemiştir22. Alaçam’dan Bafra’ya ge-
len postaya yapılan eşkıya saldırısında 200 lira gasp edilmiştir23. Bafra’nın Kö-
seli karyesinde Halim Ağa’nın evine saldıran eşkıya hakkında derhal tahkikat
başlatılmıştır24. Bir Rum çetesinin baskınına uğrayarak hayvanları, paraları
gasp edilen Bafra’nın Karaköy çiftliği ahalisi adına Ardahanlı Hasan, gereken
tedbirlerin alınması için Dahiliye Nezareti’ne bir telgraf çekmiştir25. On beş ki-
şiden oluşan bir Rum çetesi Bafra’da bir haneye tecavüzle istedikleri parayı ala-
madıklarından dolayı fiil-i şeni işlemişlerdi26. Bafra’da sadece Rum çeteleri de-
ğil Laz çeteleri de faaliyetteydi. Nitekim, Bafra’nın Ekşirtepe köyüne saldırarak
birçok evi yağmalayıp beş kişiyi dağa kaçıran Laz çetesinin takibi için bir müf-
reze görevlendirilmişti27. Aynı şekilde Bafra’da Arnavut ve Gürcü çeteleri de
gasp vukuatlarına karışmaktaydı28. Yöredeki asayiş zafiyetinden Rumlar da na-
sibini almaktaydı. Sözgelimi, Bafra’nın Sarıdan karyesinde katledildikleri ihbar
edilen Rumlar hakkında tahkikat yapılması istenilmişti29. Tüm imkânsızlıklara
rağmen takip müfrezeleri suçluları kanun önüne çıkarabilmekteydi. Bafra’da
reji bekçisi Hacı Todor ile Karapirinçli Haralambos Simyonidis’in katil zanlıları
takibat neticesinde yakalanmıştır30. Yine Bafra Kaymakamı Zühdü Bey ve arka-
daşlarını katleden Alaçam’ın Rum mahallesinden Kabasakal oğullarından şaki
Simon ve arkadaşları olduğu ortaya çıkmıştı31.
Bafra’da Menades köyünün güney batısındaki Ağalan köyüne saldıran
asiler tarafından 3 Müslüman yaralanmış, 33 ev yakılmış, 100 hayvan gasp edil-
mişti. İkizköyü civarında otlayan hayvanlar ile iki çocuk asiler tarafından götü-
rülmüştü. Kavak doğundaki Asarcık nahiyesinin Öğülü köyüne saldırmak iste-

22 BOA, DH.EUM, 3.Şb, 27/60.


23 BOA, DH.ŞFR, 95/63.
24 BOA, DH.ŞFR, 96/62
25 BOA, DH. EUM.AYŞ, 3/50.
26 BOA, DH.EUM, AYŞ, 4/92.
27 BOA, DH.EUM.AYŞ, 7/78.
28 BOA, DH.EUM.AYŞ, 7/102.
29 BOA, DH.ŞFR, 96/316.
30 BOA, DH.EUM.AYŞ, 1/15.
31 BOA, DH.EUM.AYŞ, 65/13.

261
CENGİZ MUTLU

yen asiler teşebbüslerinde başarılı olamamıştı. Yine Bafra’nın Memados civa-


rındaki Çinekli köyüne saldırmak isteyen asilerin çabası boşa gitmişti32. 24 Ha-
ziran 1919’da Canik Mutasarrıflığının Dahiliye Nezareti’ne gönderdiği şifrede,
Rum eşkıyasının Müslüman köylere yönelik saldırıların artık tahammül edile-
meyecek bir noktaya geldiğinden gerek merkez, gerekse Bafra ve Çarşamba ka-
zalarında eşkıyanın teslimi için çalışıldığı bildirilmiştir33. 30 Eylül 1919’da Ca-
nik mutasarrıflığı, Bafra dahilinde Rum eşkıyası tarafından imha edilen on sekiz
İslam köyüne yardım için Dahiliye Nezareti’nden yardım talep etmişti34. Sam-
sun, Köprü, Bafra civarı Rum şekavetinin yoğunlaştığı bölgeler olmuştu.
Amasya’ya kadar uzanan Rum şekaveti karşısında yerel makamlar Dahiliye Ne-
zareti’nden ek kuvvet istemek durumunda kalmıştı35.
Asayiş vakaları had safhadayken İstanbul Hükümeti’nin İtilaf Devletleri
karşısında acziyeti düşündürücüydü. Nitekim, Bafra kaymakamı ve on arkada-
şının katledilmesinden sorumlu Papaz Mihail on beş seneye mahkûm olmuştu.
Mihail, önce Samsun, oradan Amasya ve sonrasında ise Çorum hapishanesine
nakledilmişti. Adı geçenin serbest kalması için genel affın uygulanıp uygulana-
mayacağı Dahiliye Nezareti’nce ilgililerden sorulmuştur36.
Tüm bunlar olurken Samsun’daki İngiliz zabiti Mutasarrıflığa gelerek
Samsun hapishanesinde altı hırsızlık, biri adam öldürmeden zanlı, beşi çeşitli
suçlardan tutuklu on iki Rum’un tahliyesini, hasta olanların da Amerika Salib-i
Ahmer idaresi altındaki hastaneye ve yaralı olanların da kendi yazıhanesine tes-
limini istemişti37. Bafra ve çevresindeki asayiş vakaları Ankara’daki milli mec-
lisi uzunca bir süre meşgul etmişti.
3. Bafra ve Havalisinde Pontos Sorunu
1840 yılından beri Rize’den İstanbul Boğazı’na kadar Anadolu’nun Kara-
deniz sahilinde eski Yunanlılığın ihyası için çalışan bir Rum zümre vardı. Ame-
rika Rum muhacirlerinden Rahip Klematios ilk Pontos merkezini İnebolu’da
kurmuştu. Münferit eşkıya çeteleri şeklinde organize olan bu teşkilat mensup-
ları bölgede faaliyete geçmişti. I. Dünya Savaşı esnasında dışarıdan gönderilen
silahlarla Samsun, Çarşamba, Bafra ve Erbaa Rum köyleri silah deposu halini

32 Kurt, a.g.e, s.190.


33 BOA, DH.ŞFR, 627/14.
34 BOA, DH.ŞFR, 639/123.
35 Nuri Yazıcı, Milli Mücadele’de Canik Sancağı’nda Pontosçu Faaliyetler, Çizgi Yay, Samsun 2003,

s.149.
36 BOA.DH.EUM.3.ŞB, 27/50.
37 BOA, DH.KMS, 50/20.

262
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ

almıştı38. Mütarekeden sonra Trabzon ve Samsun sahillerinden başlayarak iç


kısımlara devam eden Pontos devleti kurmayı amaçlayan faaliyetler yoğunlaş-
mıştı. Pontos çeteleri Samsun, Bafra, Çarşamba, Terme, Kavak, Merzifon çevre-
sinde şiddetini arttıran bir şekilde Müslüman halka mezalim yapmaya başla-
mıştı. Yunanistan sadece 1919’da Samsun ve civarına 130 çete reisi ve 20.000
lira yollamıştı39. Yunanistan’ın istiklal gününde bilhassa Samsun’da nümayişler
yapılmıştı. Yermanos’un küstahlığı Rumların düşünce ve emellerini aleniyet de-
recesine çıkarmıştı. Bafra ve Çarşamba havalisindeki yerli Rumlar sürekli kili-
selerde toplanıyor, teşkilat ve teçhizatlarını takviye ediyorlardı. Pontos eşkıya-
sının kuvveti başlangıçta 6-7.000 iken zamanla 25.000’i bulmuştu. Pontos çete-
lerinin amacı İslam köylerini yakmak, İslam ahaliye karşı cinayetlere kalkış-
maktı40. Rum çete reisi Vasil Usta -sonradan Batı Pontos gerilla şefi ilan edildi-
anılarında Sivas’a gidip Niksar, Tokat, Reşadiye havalisinde genel ayaklanmayı
başlatmak üzere 10.000 gönüllü topladığını itiraf etmiştir. Rus işgali altındaki
topraklardan getirtilip Taflan köyü yakınlarında saklanan silahların ele geçiri-
lişi sırasında Pontos çeteleriyle Türk Ordusu arasında silahlı çatışma vukua gel-
miştir41. Temmuz 1914-Aralık 1920 arasında Nebyan Rum eşkıyası 110 hadise-
nin faili olmuştu. Bafra adliye kayıtlarına göre, 37 şekavet, 21 şakiye yataklık, 6
yol kesme, 13 yaralama,7 hırsızlık, 25 gasp, bir adam kaçırma olayları vukua
gelmişti42.
Diğer taraftan işgaller devam ederken Yunan istihbaratçılar Bafra civa-
rında faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardı. Yunan istihbaratından olduğu şüphele-
nilen Katikakis’in Bafra havalisinde dolaşmasının engellenmesi için siyasi te-
şebbüs icrası hariciye nezaretine yazılmıştı. Nezaretin teşebbüsü başarılı ola-

38 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, TTK Yay, II, Ankara 1989, s.836.
39 Başlangıcından Günümüze Pontos Sorunu, s.370. Meclis başkanlığına ve padişaha Bafra’dan Mü-

dafa-i Hukuk-ı Milliye Reisi Dursun imzasıyla gönderilen telgrafta, İtilaf Devletlerinin mütareke
hükümlerine aykırı olarak sergiledikleri baskı karşısında hükümetin istifasından duyulan endişe
ve üzüntü belirtilerek misak-ı milliye sadık kalmayacak herhangi bir kabineye itimat edilmeye-
ceği bildirilmekteydi. Bk. Yazıcı, a.g.e, s.130.
40 Atatürk, a.g.e, s.838. 30 Temmuz 1919’da İngiliz mümessili, zirai teftiş bahanesiyle Bafra’ya

gitmek isteyen bir Yunanlıya kolaylık sağlanmasını istemiştir. Sözü edilen Yunanlının Yunanis-
tan’ın İstanbul’daki mümessili olduğu öğrenilmiştir. Canik mutasarrıflığınca Yunanlının orada
dolaşması kabul edilemeyeceğinden İngilizler nezdinde teşebbüste bulunulması istenilmiştir. Bu
olmazsa mutlaka Yunanlının yanına güvenilir bir şahsın verilmesi istenilmiştir. Bk. BOA, DH.KMS,
50/31.
41 Yerasimos, a.g.e, s.361.
42 Yazıcı, a.g.e, s.135.

263
CENGİZ MUTLU

mayıp dolaşmaya devam ederse kendisine hissettirilmeksizin daima takip edi-


lerek merkeze bilgi verilmesi istenilmiştir43. Yine Yunanlı Meztakinlis’in Bafra
kazasındaki Rumların servetleri, hane ve nüfuslarını içeren defter tanzimiyle
meşgul olduğu istihbaratı alınmıştı44. Bunun üzerine Dahiliye Nezareti Canik
sancağından adı geçen şahsın hissettirilmeden gözetlenmesini talep etmişti45.
Eldeki kuvvetlerle bölgede asayişin sağlanamayacağının ortaya çıkması üzerine
harekete geçen TBMM 9 Aralık 1920 tarihinde aldığı kararla 1.,3. Orduları lağ-
vederek, 5.,15. fırkalarla Sivas’ta 6. Atlı Piyade fırkalarını tek komuta altında
birleştirmiş ve Merkez Ordusu’nu kurmuştur. Yeni kurulan ordunun başına da
Nurettin Paşa getirilmiştir46. Bu şekilde Pontos çeteleriyle daha etkin mücadele
edilmesi hedeflenmiştir.
Pontos ülküsüyle hemhal olan çeteler olanca kuvvetiyle devletle savaşır-
ken vatana bağlı bazı gayrimüslim vatandaşlar ise çektikleri telgraflarla Millî
Mücadele’nin yanında olduklarını ikrar etmekteydiler. Nitekim, Samsun Erme-
nileri adına TBMM Hükümeti’ne hitaben bir telgraf çekilmişti. Samsun Ermeni-
lerinin sadakatinden şüpheye düşmenin uygun olmadığı şeklinde başlayan telg-
rafta, Patrik Zaven ve Bogos Nubar’ın Avrupa’da Türkiye aleyhine uğraşırken
Samsun Ermenilerinin bunların ahval ve hareketlerini takbih ettiklerinin altı çi-
zilmekteydi. Üstelik patrikhane tarafından Samsun’a yollanan murahhası Sam-
sun Ermenileri kabul etmemişti. Telgrafta, “Patrik Zaven Efendi, ve emsali Av-
rupa kapılarını dolaşacağına ve garp imparatorlarının fikirlerine alet olacağına
doğrudan doğruya Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin yanına gelmesi daha iyi
olurdu.” cümleleri dikkat çekiciydi. İstanbul Ermenilerinin taşkınlıklarını kabul
eden telgrafta, Ermenilerin sadakatinden şüphe edilmemesi üzerinde durul-
maktaydı. Çekilen telgrafın samimiyet göstergesi olarak addedilmesini isteyen
Samsun Ermenileri, dışarıdan telkine uğramaksızın hiçbir baskı altında kalma-
dıklarını ilan etmekteydiler. Yunan kralının İzmir’e geldiği gün İzmir Ermeni
murahhası Turyan Yunan kralını son derece iyi karşılamıştı. Ermeniler adına
kelam eden Ermeni murahhası bütün Ermeniler adına Yunan ordusunun zaferi
için dua ettiklerini beyan etmişti. Bu beyanatı kemal-i nefretle kınadıklarını bil-
diren telgrafla, Turyan’ın tüm Ermeniler adına söz söylemeye katiyetle salahi-
yetinin olmadığı, sözlerinin kendini bağladığı ilan edilmekteydi. Telgrafta şu
cümlelere vurgu yapılmaktaydı: “Samsun ve mülhakat Ermenileri Büyük Millet

43 BOA, DH.ŞFR, 101/86.


44 BOA, DH.ŞFR, 641/56.
45 BOA, DH.EUM.AYŞ, 18/107.
46 Mustafa Balcıoğlu, Belgelerle Millî Mücadele Sırasında Anadolu’da Ayaklanmalar ve Merkez Or-

dusu, YÖK, Ankara 1991, s.10-11.

264
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ

Meclisi Hükümeti’nin tesisinden beri saadetle yaşıyor ve beraber yaşadığımız


Türkler ve İslamlarla istihlas-ı vatan hususunda samimi fikir ve hislerle mütehas-
sis bulunuyoruz. Kemal-i minnetle arz ederiz ki, Büyük Millet Meclisi Hükümeti
bütün Anadolu Ermenilerinin hayat, ırz ve malını kendi hayat, ırz ve malları gibi
muahafaza eylemişlerdir. Garp imparatorlarının muzafferiyleterini temin için
bizi kendilerine alet ittihaz edeceklerine kanaatüı kamile hasıl ettiğimiz dakika-
dan itibaren Dersaadet Ermeni patrikhanesiyle kat’-ı münasebet edilmiş ve gön-
derilen murahhasaya da yol verilmiş ve Anadolu hükümetinin zir-i adalet ve hi-
mayesinde refah ile yaşamaya azim ettik…”47
4. Rum Sevkinin Başlaması
Karadeniz sahillerinde Rumların taşkınlıklarının artması üzerine Merkez
Ordusu Kumandanı Nurettin Paşa, Samsun askerlik şubesi başkanlığından
Rumlardan hükümetin emirlerine uymayanların, silahla karşı koyanların
Amasya harp divanına gönderilmelerini istemişti. Fakat olayların önü bir türlü
alınamamıştı. Mütareke yıllarında Yunan donanmasının Karadeniz’de gelişen
faaliyeti ve İnebolu’yu bombardıman etmesi Samsun’a çıkarma yapma ihtima-
lini kuvvetlendirmişti. Bu yüzden sahildeki 15 yaşından 50 yaşına kadar eli si-
lah tutan Rumların iç kısımlara gönderilmeleri Merkez Ordusu Kumandanlığı-
nın isteği üzerine Meclis-i Vükelanın 16.06.1921 tarihli toplantısıyla karar al-
tına alınmıştı48. Rum eşkıyasına yataklık ve ortaklık eden köylerle Bafra, Neb-
yan, Kocadağ, Ladik, Havza, Taşan, Yeşilırmak mıntıkalarındaki Rumların nakil-
lerine 2 Temmuz 1921’de karar verilmişti. Alınan tedbirlere rağmen Rum şeka-
vetinin sürmesi TBMM’de tartışmaları beraberinde getirdi. Ayrıca sevk sıra-
sında kayırmaların olduğu yönünde de şikâyetler gelmişti49.
TBMM’nin aldığı sevk kararı sadece bir endişeden ibaret değil, aksine İti-
laf Devletleri mümessillerinin aralarındaki müzakerelerin doğal bir sonucuydu.
Üstelik Londra Konferansı devam ederken Albay Sarıyannis, Yunan Ordusunun
Sivas’a kadar gitmek zorunda kalması halinde geri çekilen Türk Ordusu’nun sa-
vaşma gücünü kaybedeceği inancındaydı. Ona göre, böylesi bir durumda Yu-
nanlılar Karadeniz sahillerine çıkarma yapmalı ve orada tesis edeceği bir üsle
ikmal hatlarını oldukça kısaltabilirdi50. Karadeniz sahillerine olası bir Yunan çı-
karması ve sahilin bombardıman edilmesi buna bir de yöre Rumlarının yardımı

47 Vakit, 9 Temmuz 1921.


48 Kurt a.g.e, s.407. 3 Eylül 1919’da Bafra’ya düşman gemilerinden ateş açılmıştır. Bk. BOA,
DH.ŞFR, 636/19.
49 Nuri Yazıcı, a.g.e, s143.
50 Bilal Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, TTK Yay, Ankara 1975, c. 3, s.171.

265
CENGİZ MUTLU

düşünüldüğünde, elbette Ankara Hükümeti aldığı tedbirleri sıkılaştırmak zo-


runda kalmıştı. Üstelik bazı Pontoslu Rumlar Yunan subayların himayesinde ba-
şıbozuk birlikler kurma yolunda ilerlemekteydi. Karadeniz limanlarının top atı-
şına tutulmasındaki amaç Türklerin karşılık vermelerini sağlamaktı. Yunan ge-
nelkurmayına göre, limanların bombardımanıyla Karadeniz yoluyla Ankara Hü-
kümeti’ne gelen silah ve cephane sevkıyatı da engellenebilirdi51.
Erkeklerin ardından genişletilerek kadın ve çocukları da kapsaması dü-
şünülen nakil kararı Ordu Mutasarrıfı Ahmet Faik Bey’in ve TBMM’nin uygun
görmemesi üzerine uygulanmamıştır. Ünye, Samsun, Bafra, Çarşamba, Terme
şehir ve kasabalarındaki Rum aileler nakil edilmemişti52.
Nurettin Paşa 19 Haziran 1921 tarihinde ilgili vilayetlere gönderdiği
emirle; sahil kesiminden içerilere gönderilmekte olan eli silah tutan Rumların
Ergani, Malatya ve Maraş Sancaklarına, Sivas’tan Gürün ve Darende kazalarına
taşınmalarını istemiştir. Sevkıyatın gözetiminden ise yüksek dereceli mülkî me-
murlar sorumlu tutmuştu. Bu memurlar göçmen kafilelerinin dağınık yerleşti-
rilmelerinden sorumlu olduğu gibi ikamet yerlerinin tespiti ve güvenlikleriyle
de ilgilenecekti. Göçemeleri gidecekleri yere kadar selametle ulaştırmak ve hem
yolculuk esnasında hem de gittikleri yerlerden firarlarına mani olmak yine
mülki memurların uhdesindeydi. İkamet yerlerinden firar edenler ise yakalana-
rak haklarında yasal kovuşturma açılacaktı. Caydırıcılığı sağlama açısından fi-
rar edenlerin isimleri bağlı bulundukları kazalara bildirilerek memleketlerin-
deki aile fertlerinin onların yerine sevk edileceği hükme bağlanmıştı. Jandarma-
nın yetersiz olduğu yerlerdeki askeri birliklere ise muhafız verilerek güvenliği
sağlamada mülki memurlara yardımcı olacaklardı. Nurettin Paşa, sevke tabi
olanların taşınır taşınmaz mallarının korunduğunu, bunların yasalara aykırı
olarak satışının yasaklandığını ve herhangi bir saldırıya mahal verilmeyeceği
hususunu tebliğ etmiştir. Paşa yine emrin titizlikle uygulanmasına yönelik vur-
guyu takririn sonuna koyduğu, “gevşeklik veya göz yumulması halinde bütün me-
murların en sert şekilde cezalandırılacağı” şeklindeki klişeyle kuvvetlendir-
mişti53. Ahmet Faik Bey’e göre, kafilelerin korunması için ihtimam gösterilmiş
ve sevke tabi olanlar Mesudiye’ye salimen varmışlardı. Kasaba ve köylerde ka-

51 M. Llewellyn Smith, Yunan Düşü, (Çev.Halim İnal), Ayraç Yay, Ankara 2002, s.301.
52 Süleyman Beyoğlu, İki Devir Bir İnsan Ahmet Faik Günday ve Hatıraları, Bengi Yay, İstanbul
2011, s.417.
53 Cengiz Mutlu, Mütareke Döneminde Rum Nüfus Hareketleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara

2014, s.156.

266
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ

lan ailelere de her gün ilgi gösteren Ahmet Faik Bey, hiçbir vukuatın işlenmedi-
ğini hatıralarına almıştır54. Sevkedilen Rumların saldırıya uğramaması için tüm
tedbirler alınarak yolda koruyucu asker bırakılmıştı. Sevkten sorumlu memur-
lar arasında irtikab sahibi olanlar istiklal mahkemelerine gönderilmiştir. Sevke
tabi olan Rumların iç kesimlere sevki esnasında sevki sekteye uğratmak için
Pontos çeteleri kafilelere saldırmıştı. Muhafız ve muhacir Rumlardan ölenler ol-
muştu. Bunun üzerine civardaki Rum köylerin kaldırılmasına karar verilmişti.
Bu esnada gelen istihbaratlarla Rum bayanların çetelere yardım ve yataklık
yaptıkları, öğretmenlerin okullarda Pontosçu fikirler aşıladığı öğrenilmişti. Bu-
radan yola çıkan Ankara Hükümeti kıyı köyleriyle Bafra, Nebyan, Kocadağ, La-
dik, Havza, Tavşan Dağları, Tokat Sancağı’nın Destek Boğazı ve Heris Dağ-
ları’ndaki Rumların da sevklerine 2 Temmuz 1921’de karar vermiştir55. Bunun
ardından sevk genişletilerek kadınlarla beraber ihtiyarları da kapsar hale geti-
rilmişti. Nitekim bu haklı durum Nureddin Paşa’ya göre Rum kadınlarının Pon-
tusçuluk emeli güden erkeklerine fikren, bedenen ve malca yardım etmelerin-
den kaynaklanmaktaydı. Ayrıca Paşa, bazı yaşlı Rumların da Yunan Ordusu’na
istihbarat sağladığını ikrar etmekteydi56. Bafra civarında Kızılırmak’a dökülen
yerde biriken takriben 10.000 Rum kadın ve çocuğun emin bir mahalle nakli
için Yunan komiseri İstanbul’daki İngiliz temsilcisine müracaat etmişti. Ankara
Hükümeti’nin İstanbul temsilcisi Hamit Bey ile görüşen İngiliz temsilci, bunla-
rın gönderilecek vapurlarla nakline müsaade edilmesini rica etmişti. Fakat An-
kara Hükümeti bu Rumların istirahatlerini temin ettiği için söz konusu müraca-
atı reddetmiştir57. Büyük bir ihtimamla uygulanan Rum sevk ve iskânında Ka-
sım 1921’e kadar Merkez Ordusu kayıtlarıyla 63.844 Rum’un sevki gerçekleşti-
rilmiştir58.
Karadeniz’de Pontosçu faaliyetler sonucu 15 Ekim 1921’e kadar Merkez
Ordusu kayıtlarıyla yanan ev sayısı 3300, katledilen 1700, dağa kaçırılan 1037,
yaralı 148’i bulmuştu. Rum eşkıyası emellerine hizmet etmek için kadın ve ço-
cukları dahi kullanmıştır. Nitekim, Bafra civarındaki sarp kayalıklardaki bir ma-
ğarada teslim alınan çeteyle beraber kadın ve çocuklar da bulunmuştur59.

54 Beyoğlu, a.g.e, s.410.


55 Kurt, Pontus Meselesi, s.338-339.
56 Balcıoğlu, a.g.e, s.109.
57 BCA, 30.18.1.1/4.37.14.
58 Mustafa Balcıoğlu, İki İsyan Koçgiri, Pontus Bir Paşa Nurettin Paşa, Ankara, Babil Yay, 2003,

s.114-120.
59 Mutlu, a.g.e., s.174.

267
CENGİZ MUTLU

Pontus sorununu çözmek ve dağlardaki asilerin silahlarını teslim etmele-


rine yönelik TBMM bir çağrı yapma gereği duymuştur. Nitekim, Samsun’a gelen
Dahiliye Vekili Fethi Bey; Samsun, Amasya, Tokat mutasarrıflıkları vasıtasıyla
dağlardaki Rum asilere dönük bir beyanname neşretmişti. Beyannamede Fethi
Bey, Türk Milleti’nin ölüm kalım mücadelesi verirken Rumların Türkler aley-
hine hareket ettiğini, bu yüzden gerekli askeri tedbirlerin alınacağını aralarında
Bafra’nın da olduğu hükümet memurlarının bulunduğu yerlere teslim olmala-
rını istemişti. Verilen sürede Pontos çetelerinin teslim olmamaları üzerine takip
harekâtının yapılmasıyla çetelerin büyük bir kısmı etkisiz hale getirilmişti. Çe-
teler zamanla Kavak, Bafra, Ladik, Erbaa’daki hükûmet yetkililerine teslim ola-
maya başlamıştı60. Pontos sorunu Türk-Yunan mübadelesine kadar devam et-
miştir.

Sonuç
Mora isyanından itibaren Osmanlı Devleti yüzyıllardır topraklarında ya-
şayan Rum unsurun sadakatsizliğine şahit olduğundan dışişlerindeki Rum me-
murlara dönük yavaş yavaş tasfiye süreci başlatmıştı. Balkan Savaşları ve Bi-
rinci Dünya Savaşı’nda Rum unsurun yaşadıkları devletten ziyade Yunanistan’a
gönül bağı ile bağlı oluşu ve hatta ihanetlerine şahit olunması bu unsura karşı
devletin önlem alması elbette gerekliydi. Zira savaş sırasında Rum unsurun çe-
teler kurması ve köylere saldırması, casusluk faaliyetlerine girişmesi devleti
belli kararları almaya itmiştir. Öncelikle sahil kesimindeki Rumların içeriye
alınmasıyla devlet en azından ordunun arka tarafını güvenlik altına almayı um-
muştu. Mütarekeyle işgallerin başlaması ve Rumların geri dönmeye başlamala-
rıyla devlet bir de Rum muhacirinin iskân sorunlarıyla ve İtilaf Devletleri’nin
müdahaleleriyle uğraşmak zorunda kalmıştı. Ortada duran bir diğer sorun ise

60 Mutlu, a.g.e., s.175. Millî Mücadele yıllarında Bafralılar Türk Ordusu’nu desteklemekten geri
kalmamıştır. Nitekim, İnönü Savaşı’nı tebrik için Bafra ve Alaçam ahalisi hemen toplanarak kah-
raman Türk Ordusu’na hediye edilmek üzere 4.000 kilo tütün göndermeye karar vermişlerdi.
BCA, 30.10/198.355.1.0.0. Rus tabiiyetinde olduklarını iddia ederek Samsun Rus konsolosluğun-
dan dört Rum pasaport almıştı. Sonrasında ise Osmanlı tebaası oldukları Bafra nüfus sicilinden
ortaya çıkarılan Bafra kazasının Rum mahallesinden Çatalbaşoğlu Dimit zevcesi 280 doğumlu Ne-
yencakahva, Alaçam Rum mahallesinden Yani oğlu Sokrat zevcesi 300 doğumlu Tiyalobi bint-i
Hacı Sava, Rum mahallesinden Papas oğlu Lazari eşi 90 doğumlu İskivi bint-i Yuvan, Rum mahal-
lesinden Papaz oğlu 314 doğumlu Mendani bint-i Lazari adlı dört Rum’un Türk tebaası sayılarak
uygun surette muamele edilmesi Canik mutasarrıflığından Bafra kaymakamlığına tebliğ edilmişti.
Fakat Hariciye Vekaleti 26 Aralık 1922’de bu gibi kişilerin vatandaşlıktan çıkarılarak sınır dışına
çıkarılmasını istemiştir. Bk. BCA, 30.18.1.1/6.41.20.

268
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ

dışarıdan aldıkları yardımlarla güçlenen Pontos çetelerinin sebep olduğu tahri-


battı. Millî Mücadele’nin başlamasıyla Bafra ve civarında artan Pontos sorunu
üzerine Ankara Hükümeti, çetelerin köylerden yardım almalarının önüne geçe-
bilmek için yine yöredeki Rumlara dönük sevk kararı almıştı. Elbette ki ölüm
kalım savaşı veren Ankara Hükümeti’ni bu kararı almaya iten, sahile olası bir
Yunan çıkarması ve çetelerin Yunan ordusuyla birleşmesini engellemek, ayrıca
Pontos çetelerinin faaliyetlerini en aza indirgeme endişesi olmuştur. Sorunu
sulhla, çetelere silah bırakma çağrısıyla çözmek isteyen Ankara Hükümeti’nin
çabası ise sonuçsuz kalmıştı. Ankara Hükümeti’nin aldığı haklı tedbirler Batı ka-
muoyunda etkili Rum lobisi tarafından katliam olarak nitelendirilmişti. Bugün
bile Yunanistan’daki yüzlerce Pontos kulübü Türkiye’yi suçlayıcı faaliyetlerine
devam etmektedir.

269
CENGİZ MUTLU

Kaynaklar
Arşivler
BCA (Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi)
BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivi)
Gazeteler
Vakit
Eserler
Atatürk, Mustafa Kemal, Nutuk, TTK Yay, II, Ankara 1989.
Balcıoğlu, Mustafa, Belgelerle Millî Mücadele Sırasında Anadolu’da Ayaklanmalar ve Mer-
kez Ordusu, YÖK, Ankara 1991.
Balcıoğlu, Mustafa, İki İsyan Koçgiri, Pontus Bir Paşa Nurettin Paşa, Ankara, Babil Yay,
2003.
Başlangıcından Günümüze Pontos Sorunu, (Ed.Veysel Usta), , Süleyman Beyoğlu, “Gire-
sun’da Pontosçu Faaliyetler ve Osman Ağa”, Serander Yay, Trabzon 2007.
Beyoğlu, Süleyman, İki Devir Bir İnsan Ahmet Faik Günday ve Hatıraları, Bengi Yay, İs-
tanbul 2011.
Cengiz Mutlu, Mütareke Döneminde Rum Nüfus Hareketleri, Atatürk Araştırma Merkezi,
Ankara 2014.
Mutlu, Cengiz, Birinci Dünya Savaşı’nda Amele Taburları, IQ Yay, İstanbul 2007.
Pontos Meselesi, (Yay.Haz.Yılmaz Kurt), TBMM Kültür Sanat Yay, Ankara 1995.
Sezer, Cemal, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresin-
deki Faaliyetleri”, Vakanüvis- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl/Vol. 6,
Sayı/No. 1, Bahar 2021.
Smith, M. Llewellyn, Yunan Düşü, (Çev.Halim İnal), Ayraç Yay, Ankara 2002.
Şimşir, Bilal, İngiliz Belgelerinde Atatürk, TTK Yay, Ankara 1975, c. 3.
Yazıcı, Nuri, Milli Mücadele’de Canik Sancağı’nda Pontosçu Faaliyetler, Çizgi Yay, Samsun
2003.
Yerasimos, Stefanos, Milliyetler ve Sınırlar, İletişim Yay, İstanbul 1994.

270
23.4.1969 Bafra Ortaokulu Kızlar Geçit Töreninde

271
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ

Doç. Dr. Hacer GÖL1

Giriş
19. yüzyıla gelindiğinde Sanayi Devrimi ile sanayi ve zirai faaliyetler ara-
sında mevcut denge bozulmuş, ananevi usullerle yapılan ziraat yerini büyük ya-
tırımların yapıldığı sanayi sektörüne bırakmıştı.2 Osmanlı Devleti ise Avrupa’da
gelişen bu şartlara uyum sağlayamadı ve bu gelişmeler karşısında iktisadi ola-
rak giderek güç kaybetti. Ardı sıra gelen savaşlar kötü olan ekonomisini daha
da bozdu. İlk borçlanmasını Kırım Harbi ile yaptı. Bundan sonra da bütçesinde
oluşan açığı bir türlü kapatamadı ve 1875 tarihinde mali olarak iflas ettiğini
açıklamak zorunda kaldı. 1876 tarihinde ise bütün borçlarının ödemesini dur-
durdu. Durum üzerine Osmanlı Hükümeti ile Fransız, İngiliz, Alman, Avustur-
yalı ve diğer alacaklılarının temsilcileri arasında görüşmeler başladı. 10/ 22
Teşrinievvel 1879 yılında yapılan antlaşma gereğince tütün inhisarı geliri, tütün
öşrü hariç olmak üzere tuz inhisarı ile beraber 10 sene müddetle önce Galata
bankerlerine daha sonra 20/ 8 Kânunuevvel 1891 (28 Muharrem 1299) tarihli
nizamnamenin 8. maddesi gereğince Düyun-u Umumiye idaresine yani yabancı
alacaklılar tarafından yönetilen yeni bir kuruluşa bıraktı.3 Burada dış borçların
miktarları ve ödeme koşulları yeniden tanzim edildi. Düyun-u Umumiye’nin ku-
rulması ile birlikte Osmanlı Devleti vergi gelirlerinin bir bölümünü devlet içinde
yabancı alacaklılar adına onların temsilcileri tarafından toplanılarak Avrupa'ya
aktarılmasını kabul etmiş oldu.

1 Bitlis Eren Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı,
hacergol@gmail.com. ORCİD: /0000-0003-2371-7947
2 Vedat Eldem, Harp ve Mütareke Yılları İmparatorluğu'nun Ekonomisi, Tarih Kurumu Yayınları,

Ankara 1994, s. 2-3


3 Muharrem Öztel, II. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Maliyesi, Kitabevi Yayınları, İstanbul 2009,

s.154-158; Tütünün Osmanlı Devletinde ilk olarak ekimi Rumeli bölgesinde başlamıştır. Daha
sonra Suriye, Ege ve Karadeniz bölgelerine yayılmıştır. İhracatı ise 19. yy da önem kazanmıştır.
Daha detaylı bilgi için bkz: Filiz Dığıroğlu, Memalik-i Osmaniye Duhanları Müşterekü’l Menfaa Reji
Şirketi, Trabzon Reji İdaresi, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi Yayınları, İstanbul
2007, s. 20-22

273
HACER GÖL

Blaisdell, Osmanlı Devleti’nde Düyun-u Umumiye idaresinin kurulması


ile başlayan dönemi iki kısımda inceler: Bunlardan ilki içine 1882 ve onu takip
eden yirmi seneyi alır. Bu dönemi 1897 Türk- Yunan harbi hariç tutulursa bir
sükûn devresi olarak görür. İkinci dönem ise 1902’yi takip eden yirmi senelik
dönemdir. Birinci dönemdeki sükûnun aksine ikinci dönemde oldukça hareketli
ve önemli hadiselere şahit olmuştur. Bunlardan 1908’de ki Jön Türk İnkılabı ile
parlamentolu bir rejime geçilmesi, bunu takip eden 1911-12 Trablusgarp Harbi
-ki bunun neticesinde Trablus ve Bingazi vilayetlerinin kaybı- daha bu harp bit-
meden 1912-1913 Balkan devletleri ile yapılan iki Balkan Savaşı –ki bu savaşlar
sonunda Osmanlı Avrupa'daki toprakların 4/5’ini kaybetmişti- ve ardından
başlayan I. Dünya Savaşı bu hadiseler içinde yer alır.4
I. Dünya Savaşı şüphesiz ki tüm dünyada önemli etkiler bıraktı. Osmanlı
Devleti savaşa girdiği 1914'te ekonomik açıdan hala ziraat memleketi vasfını
koruyordu. Ne yazık ki bu alanda kullandığı teknoloji açısından da Batı’ya naza-
ran geri kalmış bir durumdaydı. Batı Avrupa'da gelir seviyesi nüfus başına or-
talama 170, Çarlık Rusya’sında 68 dolarken Osmanlı İmparatorluğu'nda bu de-
ğer bölgeden bölgeye farklılık gösteriyordu. Ortalama 44 dolara tekabül eden
bu miktar Trakya, İstanbul ve Batı Anadolu ortalaması için 66 dolara yükseliyor,
Irak'ta ise 35 dolara düşüyordu. Buna rağmen Balkanlar ve Ortadoğu'da gerek
nüfusu gerek müesseseleri ve hatta iktisadî gücü bakımından hala bir dev ola-
rak görülüyordu.5 Gerçekte ise aralıksız savaşlar Osmanlı Devleti’nin bozuk
olan maliyesini daha da bozmuş, enflasyonu hızlandırmış, hayat pahalılığını ar-
tırmıştı.6 Karaborsa, darlık, salgın hastalıklar, göçler ürünlerin fiyatlarında oy-
namalara neden olmuştu. Her ne kadar ürünlerin fiyatlarına ilişkin tahsis ve sı-
kıyönetim politikaları uygulansa da çoğu zaman bir ürün iki ayrı fiyattan satıla-
biliyordu.7 Bu da piyanın dengesizliğini gösteriyordu.
Osmanlı Devleti 1914'te girdiği savaşı 4 sene sonra ancak Mondros Mü-
tarekesi ile önemli noktaların müttefikler tarafından işgalini kabul ederek neti-
celendirdi. Uzun savaş yılları askeri faktörler kadar iktisadi faktörlerin de sava-
şın gidişatı ve neticesi üzerinde etkili olduğunu ve sadece askeri güce güvenme-
nin vahim neticeler doğuracağı öğretti.8 İşte bu şartlar altında Osmanlı toprak-

4 Donald C. Blaısdell, Osmanlı İmparatorluğu'nda Avrupa Mali Kontrolü, (Çev: Hazım Atıf Kuyu-
cak), Arkadaş Matbaası İstanbul 1940 s.206
5 Eldem, age, s.IX
6 Tevfik Çavdar, Yüz Yıllık Pahalılık, Ülke Yayınları, Ankara 1983, s.54
7 Çavdar, age, s. 60
8 Eldem, age, s.IX

274
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ

ları işgale uğradı, önemli noktalar yabancıların eline geçti. Zaten Düyûn-u Umu-
miye ile kendisini hissettiren ekonomik baskı da ekonomik durumu olumsuz
yönde etkiledi. Ordu terhis edilmeye başlanmıştı. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa
önderliğinde Anadolu’da bir direniş hareketi başladı. Ancak savaş ortamında da
olsa diğer bütün alanlarda olduğu gibi iktisadi hayat ve üretim devam ediyordu.
Konumuzu teşkil eden Bafra tütününün bu dönemdeki durumunu incelemeden
önce Bafra’nın coğrafi konumu ve milli mücadele öncesi iktisadi önemine de-
ğinmek yerinde olacaktır.
1-Bafranın Konumu, Önemi ve Milli Mücadele’den Önce Bafra’da Tütün
A-Bafra’nın Konumu ve Önemi
Bafra, Milli mücadele yıllarında Çarşamba, Terme, Ünye ve Fatsa gibi Ca-
nik Sancağı’na bağlı bir kazaydı.9 Bölge Osmanlı döneminden itibaren yoğun
olarak Türklerin ve onlara nispetle daha az Ermeni ve Rumların birlikte yaşa-
dıkları çok milletli ve İslamiyet, Katoliklik, Protestanlık, Yahudilik gibi çeşitli
dinlerin de bir arada yaşandığı çok dinli kozmopolit bir yapıya sahipti.
Bafra, Canik Limanı -daha sonraları buraya Tütün İskelesi de denmişti-
aracılığı ile dış dünyaya açılıyordu. Canik Limanı coğrafi konumu itibari ile Ana-
dolu’daki ticaret yollarını Karadeniz’e bağlayan bir geçiş noktasında bulunu-
yordu. Başka bir deyişle Orta Doğu'ya uzanan ve ulaşımı kolay olan bir gü-
zergâhın başlangıç noktasını teşkil ediyordu. Anadolu’ya ya da Harput’a gitmek
isteyen gemiler İstanbul’da kalma masrafından kurtulmak için transit olarak
buradan geçmeyi tercih ediyordu.10 Bu liman aynı zamanda da Diyarbakır, Har-
put ve Sivas vilayetlerinin yolcu iskelesi konumundaydı. Küçük Kaynarca Ant-
laşması (1774) ile yabancı devletlere Karadeniz’de serbest geçiş hakkı tanın-
ması ile burada gemi ticareti canlandı. Önce Rus, sonra Avusturya, İngiltere,
Fransa ve diğer ülke gemilerinin uğradığı bir liman haline geldi.11 Yüksek vasıflı
balya tütün başta olmak üzere tahıl, ipek kozası, un, sebzeler, deri, kuru meyve,
tiftik, iplik, balmumu, mısır ve yulaf gibi çok çeşitli ürünler ticarette revaçtaydı.
Dış ülkelerden Canik Limanı’na gelen gemilerden ise genelde sanayi ürünleri
alınmıştı. Bunlar arasında çimento, demir ve bunların yanı sıra kahve, nişasta,
boya, zeytinyağı, kına, hırdavat, dokumalar, şeker, tuz ve sabun gibi çeşidi çok
olan mallar da vardı.

9 Tahir Sezen, Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Yayınları, Ankara 2017,
s. 29
10 Suraiya Faroqui, Osmanlı İmparatorluğu ve Etrafındaki Dünya, Çev: Ayşe Berktay, Kitabevi Ya-

yınları, İstanbul 2007, S.204


11 Besim Darkot “Samsun”, İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1988, s. 175

275
HACER GÖL

Bölge, 19. yüzyılda Rusya ile yapılan savaşların kaybedilmesi sonucu Bal-
kanlar ve Kafkasya'dan gelen göçmenlerin yerleşim yeri haline geldi. İlk göç-
men kafileleri 1850 -1856 Kırım Savaşı'ndan sonra, diğer önemli bir göç dalgası
ise 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi sonucunda oldu. Rusların önünden kaçan pek
çok Çerkez buraya geldi. Onlarla birlikte savaş yıllarının verdiği sıkıntılardan
kaynaklanan ekonomik sıkıntılar daha da arttı ve ayrıca birçok salgın hastalık
ortaya çıktı. Fakat sıkıntılar bunlarla da bitmedi. Özellikle bölgede yaşayan gay-
rimüslim tebaanın yabancı ülke diplomatları ve misyonerlerin etkisi ile ayak-
landırılması bölgedeki huzur ortamını bozdu. Amerikalı misyoner ve Merzifon
Amerikan Koleji görevlilerinin bölgedeki Ermeni ve Rumları devlete karşı teş-
kilatlandırmaları ve kışkırtmaları ile özellikle Bafra, Çarşamba, Ünye ve Fatsa
eşkıyalık olayları ile çalkalandı. Rusya’dan temin edilen silahlar sayesinde Er-
meni kiliseleri ve evleri birer silah ve bomba deposu haline getirildi.12
Ermeni ve Rum çetelerinin faaliyetleri, Rusların Karadeniz limanlarına
saldırma olasılığı ve Canik sahillerini de kapsayan bir alana mayın döşemeleri
gibi pek çok nedenden dolayı bölgede ticarette sekteye uğradı. Bunun sonucu
da ekonomiye yansıdı ve fiyatlar arttı. Bölgedeki azınlıkları desteklemekle ye-
tinmeyen Ruslar 10 Haziran 1915 yılında Fatsa, Ünye, Terme ve Çarşamba'dan
başlayarak bölgeyi bombaladı. Müslümanlara ait gümrük ambarı, gazhane de-
posu, reji şirketine bağlı şimendifer iskelesi, Kılıçdede Mahallesi isabet alan yer-
lerdendi. Pek çok ticaret gemisi de bu dönemde tahrip olmuştu. Bölgede bir di-
ğer önemli sorun da Pontusçuluk faaliyetleriydi. Pontus İdman Kulübü, Samsun
Rum Göçmenler Cemiyeti, Mukaddes Rum Anadolu Cemiyeti gibi birtakım Rum
kuruluşları ile propagandalar hız kazandı.13 Rumların dış destekli olarak Kara-
deniz'de bir devlet kurmaya yönelik bu faaliyetleri bölgeye Ermeni olayların-
dan daha çok zarar vermişti.14 Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Amerika
konsolosları Ermeni ve Rumları bu dönemde desteklemişlerdi.
B- Millî Mücadele Öncesinde Bafra Tütünü
Devlet borçlarının ifasına karşılık olan gösterilen varidat arasında "Rü-
sumu-ı Sitte" denilen damga, müskirat, balık avı, ipek öşrü, tuz ve tütün resim-
leri vardı. Tütün rüsumu yapılan düzenleme ile 1883 yılında, İstanbul'da Os-

12 Serpil Sürmeli, “Samsun ve Çevresinde Pontus Hareketi”, A. Ü. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Ata-
türk Yolu Dergisi, S.19, 1997, s. 327-330; Cemal Sezer, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum
Çetelerin Bafra ve Çevresindeki Faaliyetleri”, Vakanüvis, 6/1, 2021, s.355-360
13 Mehmet Öz, “Samsun”, TDV, C.36, İstanbul 2009, s.83-88
14 Dursun Ali Akbulut, Nedim İpek, İbrahim Tellioğlu, Cevdet Yılmaz, Rıza Karagöz, Osman Köse,

İlkçağlardan Cumhuriyete Canik, Editör: Cevdet Yılmaz, Samsun 2013, s.108-111

276
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ

manlı Bankası, Viyana'da Kreditanstalt ve Berlin Bleichröder müesseseleri ta-


rafından “Müşterek- ül Menfaa İnhisarı Duhanı Devleti Aliye'yi Osmaniye" de
denilen fakat kısaca “tütün rejisi” adı ile tarihe geçen devlete ortak bir kuruluş
olan imtiyazlı bir şirket tarafından toplanacaktı.15 Ayrıca Osmanlı Devleti bu şir-
kete devlet içindeki tütün üretiminin denetlenmesinden tütün alım ve satımına,
üretim, depolama, işletme, sigara üretimi ve satışında tekelci ayrıcalıklar tanı-
maktaydı. Reji şirketinin yıllık kârlarının bir bölümü dış borç ödemelerinde kul-
lanılmak üzere Düyun-u Umumiye idaresine aktarılacaktı.16 Şirket bu imtiyaz
ile çiftçinin elinde kalan tütünü almayı ithal edilen yaprak, sigara, ağız sütünü
ve enfiyeden alınmakta olan vergiyi ve tütün bayilerinden alınacak vergileri
tahsis etmeyi, tütün mahsulünün artmasını sağlamayı, çiftçinin sermaye ihtiya-
cını faizsiz karşılamayı, ithal edilmekte olan yaprak, sigara, ağız tütünü ve enfi-
yeden alınmakta olan verdiği tütün bayilerinden alınacak satış vergisini tahsil
etmeyi vs. yükümlülükleri yerine getirmeyi taahhüt etmişti. Böylece binlerce
kişi çalıştıran bu tekel, tarımın yılda 100.000 liradan fazla öşür getiren en zen-
gin kesimini kontrol altına almıştı.17
Ülkenin çeşitli yerlerinde reji şirketine bağlı tütün fabrikaları kurul-
muştu.18 1887 yılında Canik’te açılan Reji Tütün Fabrikası da bölgenin gelişi-
mine ayrı bir önem katmıştı. Bataklıkların kurutulması, bayındırlık faaliyetleri,
yangınların söndürülmesi, eğitim ve sosyal hizmet alanlarında pek çok hizmet
vermişti.19 Ancak pek çok zaman da merkezi hükümet, yerel idare ve tütün üre-
ticisi ile önemli sorunlar yaşamıştı. Aslında bu sorunlar ülke genelinde tütün
üretiminin gerçekleştiği hemen hemen her yerde kendini gösteriyordu. Bunları
kısaca özetleyecek olursak: Şirketin kârını her şeyin üzerinde görmesi, çiftçinin
tütününe düşük fiyat vermesi, imtiyaz sözleşmesinde olmadığı halde verdiği
krediye %5 faiz istemesi, çiftçinin ürününe düşük fiyat vermesi ancak başka
yerlerde üç kat fazla fiyat verilmesine rağmen tütünün şirketten başka yere sat-
masına yasak getirmesi, üreticilere krediler verilmesi bunlara karşılık onların

15Öztel, age, s.154-158; Vedat Eldem, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir
Tetkik, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1994, s.76-77
16 Şevket Pamuk, Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2016,

s. 22-123
17 Öztel, age, s.154-158
18 Bu şirket tarafından biri 1884 yılında İstanbul'da diğeri İzmir'de 2 fabrika kurulmuş ve bun-

lardan başka Samsun, Adana, Şam ve Halep’te daha küçük ölçüde birer fabrika işletmeye açılmıştı.
Bkz, Eldem, age, s.76-77
19 Mucize Ünlü, “Samsun Reji İdaresi ve Tütün İşçisi Kadınlar”, Geçmişten Günümüze Şehir ve Ka-

dın, C.II, Samsun 2016, s. 775

277
HACER GÖL

ürünleri alındığı halde halen tütün üreticisinin borçlu bırakılması vs. büyük so-
run teşkil ediyordu.
Reji Şirketi kurduğu kolluk kuvvetleri sayesinde tütün kaçakçılığına engel
oluyordu. Fakat bu kolluk kuvvetlerinin tütün üreticisine yaptıkları kötü mua-
meleler ise büyük bir sorun oluşturmaya başlamıştı. 1912 tarihinde Reji İda-
resi’nin alacağı mahsulün zaten hükümet hesabına alınmış olduğu belirtilmiş ve
tütün kaçakçılığına yasak getirilmişti. 20 Ancak Samsun'dan çekilen telgraflarda
şirketin üreticilere uyguladığı baskılar sebebiyle halkın gruplar halinde bölge-
den ayrıldığı dile getiriliyordu. Rejinin 100000 kıyye tütün üreten her bir köyde
ambar yapması gerekirken bunu yapmaması ve üreticinin tütününü merkeze
kadar nakliye masraflarını cebinden ödeyerek getirmeye zorlaması, zarar gö-
ren üründen üreticiyi suçlaması gibi nedenler en büyük şikâyet konusuydu. Tü-
tünün eksik geldiği gerekçesiyle çiftçinin para cezasına çarptırılması, mahsulü
götürmeyen üreticilerin tütünlerinin evlerine gidilerek silahlı kolcular tarafın-
dan müsadere edilmesi, kolcuların rastgele girdikleri evlerden zorla aldıkları
tütünlerin kaçak olduğunu beyan ederek üreticilerin hapsine sebep olmaları
gibi pek çok usulsüz durum nedeni ile halk bölgeden ayrılmaya başlamıştı. Yak-
laşık 5600 kişi göç etmiş, binlerce kişi de göç etmeye hazır hale gelmişti.21
Reji şirketi uyguladığı kötü muameleler neticesinde Canik’te defalarca
protesto edilmişti. Bunlardan biri, köylerdeki tütün üreticilerinin Canik mer-
keze gelerek 1887 yılı şubat ayında -tütün fabrikasının kurulduğu yılda- hükü-
met konağı önünde toplanarak ve bir hafta süreyle şehir merkezine gelerek
yaptıkları protestolardı. Bu protestolar sırasında hükümet binaları taşlanarak,
görevlilere saldırıldı. İstanbul basınına olayların yansıması üzerine hükümet
konuya ilişkin araştırma yapmak üzere maliye meclisi azası Zühtü Bey'i görev-
lendirdi. Çeşitli inceleme ve araştırmaları sonucu Zühtü Bey rejinin üreticiler-
den aldığı tütüne düşük fiyat vermekte olduğunu ve kredilerde zorluk çıkardı-
ğını raporlamıştı. Genel merkez aracılığıyla görevlilere, bundan sonra nizamna-
menin çiftçi ve tüccar hukuku ile ilgili hükümlerinin uygulanmasına dikkat edil-
mesi yönünde uyarılarda bulunulmuştu.
Tütün üreticilerinin bir diğer protestosu ise 1905 yılı ortalarında ol-
muştu. Tabip ücreti ve ecza bedeli olarak işçilerin yevmesinden haftada 100
para kesinti yapılması işçilerin tepkisine sebep olmuştu. Ama asıl büyük pro-
testolar 1908 yılında ülke genelinde üyelerinin azlığından dolayı çalışanların

20 BDA, BOA, DH.HMŞ 18/113-1


21 Ünlü, age, s. 775-776

278
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ

zam talebinde bulunmaları ile ortaya çıkmıştı. Yevmiyelerine %25 oranında


zam yapılan işçiler bu miktarı az bularak zam oranını %30 a çıkarılmasını talep
etmişler ve taleplerini kabul ettirmek için gösteriler yapmışlardı.22
2-Millî Mücadele’de Bafra Tütünü
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaş sonunda İtilaf Devletleri ile askeri ve si-
yasi varlığını sona erdiren 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’ni imzaladı.23 Ül-
kenin stratejik noktaları işgale uğramaya başladı. Buna karşılık Anadolu’da bir
istiklal mücadelesi ateşlendi. Bu sırada ülke içinde Düyun-u umumiye faaliyet-
lerine devam ediyordu. İltizam sistemi tasfiye edilmediği için Düyun-u Umu-
miye kurumunun çatısı altında kalan reji ve benzeri kuruluşlar onun başka bir
şekli olarak çalışmalarını sürdürüyorlardı. Durum daha da kötüleşmiş, birçok
gelir kaynakları adeta haciz altına alınmıştı.24
Anlaşılacağı üzere Anadolu, Kurtuluş Savaşı’na hazırlanırken savaşın fi-
nansında kullanılacak gelirlerin çok büyük bir kısmı yabancı uyruklu dış borç
alacaklıları adına yabancı bir kuruluşun eline bırakılmıştı. Bu örgüt Ana-
dolu’nun en küçük yörelerine kadar uzanan geniş bir ağ kurmuştu. Reji idaresi
normalde kârdan Osmanlı idaresine de pay vermeyi kabul etmiş olsa da, uzun
seneler hep zarar ettiğini iddia ederek elde ettiği kârı gizlemişti. Durum, Paris
borsalarında tütün rejisinin zarar ettiğinin yalanlanması ile ortaya çıkmış ancak
Osmanlı Devleti yine de kendi lehine bir kâr sağlayamamıştı.25 Her ne kadar Reji
İdaresi’nin imtiyaz suresi Trablusgarp'ta İtalyanlarla savaştığımız günlerde
sona ermişse de Osmanlı Devleti’nin savaş giderlerini karşılayacak mali kay-
naklardan yoksun olması nedeniyle Reji İdaresi'nden %6 faizle 10 milyon lira
borç almıştı. Bu durumu fırsat bilen Reji İdaresi bu kârlı imtiyazın süresini Os-
manlı Hükümetinden alacaklı olmanın verdiği rahatlıkla 15 yıl daha uzatmıştı.

22 Mehmet Yavuz Erler, Kerim Edinsel, “Samsun’da Tütün Üretimi (1789-1919), C. 4, S.18, 2011,
s. 238-244
23 Cemil Öztürk, “Mondros Mütarekesi”, İslam Ansiklopedisi, C.30, Ankara 2020, s.271
24 Niyazi Berkes, Türk iktisat Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2017, s.354
25 Paris borsası Reji İdaresi'nin büyük kârlarını yansıtan bir ayna gibiydi. Reji İdaresi kurulduğu

zaman 200 Frank ihraç değeri olan 200.000 hisse senedi çıkarmış, bu senetler kısa zamanda Fran-
sa'da satılmıştı. Reji idaresinin her yıl hissedarlarına dağıttığı yüksek kâr payı, sağlam mukabele
hükümleri ve koşulları, aynı zamanda da geleceğinin güvence altında bulunması ile hisse senet-
lerinin piyasa değeri gün geçtikçe yükseldi. 1900 yılına gelindiğinde bu hisse senetleri Paris bor-
salarında iki kat değer kazanmış hale gelmişti. Oysaki Reji İdaresi, Osmanlı Devleti'ne karşı çok
düşük kârlar göstermekteydi. Daha detaylı bilgi için bkz: Alptekin Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşı-
nın Mali Kaynakları, Maliye Bakanlığı Yayınları Ankara 1974, s. 131

279
HACER GÖL

Böylece Anadolu çiftçisini sömürmeye devam etti.26 Daha önceki dönemde ol-
duğu gibi Bafra ve çevresinde de özellikle tütün konusunda yine söz sahibiydi.
Bu idare ve kolluk kuvvetleri olan kolcularla yaşanan sorunlar bu dönemde
daha da artarak devam etti.
Anadolu’daki İstiklal mücadelesini idare edenler daha o zamanlar kaza-
nılacak siyasi istiklâl ve milli hâkimiyetin bir seri inkılâplarla desteklenmesi ge-
rektiğine, sosyal ve ekonomik bünyenin istiklâl ve hâkimiyeti teminat altına ala-
bilecek bir şekilde yeniden tanzimi lüzumuna inanıyorlardı. Ayrıca iktisadi ba-
ğımsızlığın gerekliliğini savunuyorlardı.27 Ülkeyi yarı sömürge durumuna geti-
ren nedenlerin ekonomik olduğu bilinmekte ve gerçek kurtuluş için ekonomik
bağımsızlığın önem taşıdığı fark edilmekteydi.28 Milli kurtuluş hareketini yürüt-
mek için ihtiyaç duyulan mal ve hizmetlerin çoğu bütçeden karşılanmaya çalı-
şılsa da halkın yardım ve bağışları da savaş bütçesi için önemli bir miktarı oluş-
turuyordu.29 Bu dönemde de Samsun ve Bafra halkının en önemli geçim kay-
naklarından biri tütündü. Hatta tütün öyle önemli bir üründü ki genel olarak
herkesin hayrına olan işlerde yani amme hizmetinde hep tütüne müracaat edil-
diği görülürdü. Mesela donanmaya, Müdafaa-i Milliye’ye, Hilal-i Ahmer’e, frengi
hastanesine tütün üretiminden elde edilen kaynaklardan aktarım yapılmak-
taydı. Hatta hastane çok nadir görülür bir örnektir ki tütün üreticisinden alınan
yardım paraları ile vücuda getirilmişti.30
Osmanlı Devleti’nde art arda gelen savaş koşulları neticesinde ekonomik
sıkıntılar kendini göstermeye başlamıştı. Bu dönemde Bafra’nın da bağlı olduğu
Canik sancağı için en önemli sorunlardan biri bütçe açığı olmuştu. Canik sanca-
ğının 1334 yılı bütçe hesaplaması 1332 senesi kesin hesaplarına göre yapıl-
mıştı. Hayat pahalılığı ve harp harcamalarının vilayetin gelir kaynaklarını azalt-
ması, idare-i hususiye (il özel idaresi) bütçesini yardıma muhtaç hale getirmişti.
Her ne kadar Tarik Bedelat-ı Nakdiyesi” adı verilen bir çeşit yol vergisi olan ver-
giye zam yapılarak bütçeye ek gelir sağlanmaya çalışılmışsa da bu yetersiz ol-
muştu. Tütünden “iane” adı altında alınan ve başka kurumlara aktarılan parala-

26 Müderrisoğlu, age, s. 133-134


27 Ömer Lütfi Barkan, Milli Kurtuluş Hareketinin İktisadi Esasları Türkiye’de Toprak Meselesi, C.I,
Gözlem Yayınları, İstanbul 1960, s.107.
28 Ahmet Emin Yalman, “Kurtuluş Savaşı Ekonomisi ve Maliyesi” Ankara Üniversitesi Türk İnkılap

Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 12; Ankara 1993, s.425


29 Müderrisoğlu, age, s. 4; Faruk Yılmaz, Osmanlı'nın borç batağı, Duyûn-ı Umumiyye, İz Yayıncılık

İstanbul 2011 s. 163


30Devlet Arşivleri Başkanlığı (BDA); Başbakanlı Osmanlı Arşivi (BOA), Dahiliye Nezareti Umûr-ı

Mahalliye ve Vilayat Müdürlüğü Evrakı (DH. UMVM) 154/49- 4,2

280
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ

rın tekrar vilayet bütçesine aktarılması durumunda bile 40 bin lira açık oluşu-
yordu. Vilayetin masraf bütçesine konan zamlar ile hastane teçhizatı ikmal edi-
liyor ve inas mektepleri daha iyi hale getirilmeye çalışılıyordu. Dahiliye Neza-
reti’nden gelen emir ile livanın bütçe açığının azalması için okul ihtiyaçlarına
daha az tahsisat yapılıyor, frengi hastanesi giderlerinin de genel bütçeden kar-
şılanmasına çalışılıyordu. Bütçe açığı tütünden elde edilen fazla gelirden ve Zi-
raat Bankası’ndan alınan borç paradan kapatılmaya çalışılıyordu. Bölgede tütün
önemli bir gelir kaynağıydı. Ancak tütünden başka kurumlar adına vergi alın-
ması liva meclisinde ve tütün tüccarları nezdinde olumsuz etki yapmıştı. Reji
İdaresi’nden alınan kayıtlara göre tütünün beher kilosundan; idare-i hususiye
için 12,5, Osmanlı Donanma Cemiyeti için 12,5, Müdafaa-i Milliye için 5, kışla
inşası için 12,5, Bafra Gümüşsuyu için 2,5 ve Hilal-i Ahmer (Kızılay) için 2,5 ol-
mak üzere toplam 47,5 santim yani 19 para vergi alınmıştı. Bu vergiler tütün
üreticisinden, tüccardan ve nakliyecilerden alınmıştı. Anlaşılacağı üzere tütün
üreticisinin vergi yükü ağırdı. Bu durum livanın gider yükünü biraz hafifleti-
yordu. Tütünden eski mevzuata göre özel idarece vergi alınmasının uygun ol-
duğu ama başka kurumlara vergi aktarılmasının mahalli hizmetleri aksattığı,
bunun için de yeni bir kanuni düzenlemeye gerek duyulduğu şikâyet olarak li-
vadan merkeze bildiriliyordu.31 Bafra ve Samsun’un çeşitli bölgelerinde üreti-
len tütünden elde edilen gelir ile halkın sosyalleşmesi ve ihtiyaçlarını karşıla-
ması için oldukça önemli bir bütçe kullanılıyordu. Halkın yardımlaşma ve ihti-
yaçlarını giderecek alanlar için tütün üreticisinden alınan vergilerden ayrılan
payın kesilmesi ve bu kesintinin rejiye aktarılması halk açısından sosyalleşme
ve tedavi gibi ihtiyaçlarının karşılanamaması anlamına geliyordu. Bu durum
halk üzerinde olumsuz etki yaratıyordu.
Millî Mücadele döneminde Bafra ve çevresindeki tütün üreticisinin
önemli bir diğer sorunu ise Samsun’da İdare-i Hususiye’ye ait iskelelerden nak-
ledilecek olan tütünlerden eskiden 12,5 santim müruriye resmi alınıyorken
daha sonra Canik Liva Encümeninin kendi aldığı bir kararla bu ücrete ek olarak
beher kilo tütüne 2 kuruş zam yapmış ve uygulamaya koymuş olmasıydı. Bu
durum tütün üreticilerinin protestosuna sebep olmuştu.32 Beher kilo tütüne 2
kuruş “İskele resmi” adı altında alınan bu verginin tütün üreticisine dayatılması
ve üreticinin tütününü Samsun Limanı’ndan geçirmeye zorunlu bırakılması
karşısında tütün üreticisi üzerine çok ağır bir mali yük biniyordu. Özellikle eko-

31 BDA, BOA, DH.UMVM 47/55-1,1; BOA, DH.UMVM 47/55-2,1


32 BDA, BOA, DH.UMVM 47/55-4,1

281
HACER GÖL

nomik sıkıntılar yaşanan bir dönemde bu ağır bir vergiydi. Ayrıca liva encüme-
ninin yardım paralarını kaldırması ve tütüne koyduğu vergiyi beher kilo başına
20 kuruşa çıkarması da bir başka şikâyet konusuydu.
Durum tütün üreticilerini rahatsız etmişti. Kâzım Emin vekâletiyle Kibar
Ali ve etrafındaki tütün tüccarları hazırladıkları arzuhâlde özetle durumu şu şe-
kilde İstanbul’a yani devlet merkezine şikâyet ediyorlardı:33
1- Resmin alınması kanuna aykırı olduğu,
2- Ticaret odasının reyi alınmaksızın ticari menfaatlerin ihlal edildiği ve
nezaretin emrinin ihmal edildiği,
3- Resm ta‘biri düzeltilmiş olsa bile malın diğer iskelelerden geçirilmesi
mümkünken buna müsâade olunmayıp munhasıran İdâre-i Husûsîyye iskele-
sinden geçmesinin mecbur tutulduğu. Alınan meblağın ücret vaz‘ından çıkarıla-
rak vergiye inkılâbı gerektireceği
4- Tütün ihracat ticaretinin son sene zarfında düştüğü durum ve buhran
nedeniyle umumi iktisat menfaatimizi korumak için tütün bedelinin artmasına
sebep olacak durumlardan mümkün mertebe kaçınılması gerekirken bilakis
Nezâret-i Celîlece kabul edilmeyen yirmi para ile dahî kalmayarak kilo başına
bu meblağın ikişer kuruşa çıkarılması suretiyle tüccarın ihtiyaçlarının büsbü-
tün gözardı edildiği belirtiliyordu. Bu durum gerek kanunlara ve gerek idari ic-
raata ve iktisata uymuyordu. Böyle bir karar neticesinde genel olarak tütün tüc-
carı büyük büyük zararlara uğrayacaktı. Bütçe kesinlik kazanmadan İdâre-i
Husûsîyye-i Vilâyat Talimatnâmesinin 8, 11 ve 13. maddeleri mucibince du-
ruma müdahale edilmeliydi.
Samsun’da tütünlerin beher kilosuna 20 yirmi para resmin kabul edilmiş
olması ve idâre-i hususiye iskelesinden imrar ve iskele resmi olarak her kilodan
iki kuruş resim alınması ve bu durumun mutasarrıflık tarafından resmen ilan
edilmesi karşısında bu iskele resminin zamanla yerleşecek bir vergi mahiyetini
alacağı endişesi tütün tüccarının duruma itiraz etmelerine sebep oluyordu.34
Ayrıca tütün üreticileri hayat pahalılığından da şikâyet ediyorlardı. Bir
tahta iki kuruştan iki yüze, bir okka çivi yüz paradan yüz elli kuruşa, usta yev-
miyesi on kuruştan yüz elliye çıkmış, demir fiyatı yükselmiş, eczayı tıbbiye, tül-
bent, pamuk, kaput bezi vesaire bire yüz nispetinde zamlanmıştı. İskele başında
Reji idaresinin tütün üreticisinden ürünlerini ucuza alarak aracıları ile sonsuz

33 BDA, BOA, DH.UMVM 57-44,1


34 BDA, BOA, DH. UMVM 158/26-4,1; BDA. BOA, DH. UMVM 158 /26-5,1

282
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ

karlar ettikleri halde bir de iskele başında bir de vergi koymaları ne vatan hay-
rınaydı ne de kanuni idi. Mahalli idarenin de bunu desteklemesi protesto edil-
mişti.35
Bu şikâyetler üzerine liva encümenince yanlışlıkla “ücret” yerine “resm”
kelimesinin kullanıldığı ve bunun düzeltileceği yönünde açıklamalarda bulun-
muştu.36 Duhan Osmanlı Anonim Şirketi tarafından ise bu duruma itiraz edilmiş
ve 20 Haziran 1334/1918 tarihinde yapılan açıklama ile Canik Livası İdare-i
Hususiyesi tarafından alınan 2 kuruş zamlı müruriye resminin kanuna aykırı
olduğu ifade edilmişti. İdare-i Hususiye tarafından yayımlanan bir ilânla bunun
bir vergi olmadığı bir ücret olduğunu ifade edilmişse de bu açıklama kabul edil-
miyordu.

“Şirketin değerlendirmesine göre, bu bir nevi vergidir. Vergi değilse neden


tütünlerin ihracının İdare-i Hususiye iskelelerinden yapılması mecburi tu-
tuluyor. Üstelik dünyanın hiçbir limanında böyle fahiş bir ücret alınmıyor.
Bu uygulama diğer ülkelerle rekabet etme gücümüzü zayıflatıyor. Her ba-
kımdan bu uygulama kanun ve nizama aykırıdır. Bu 2 kuruş zamlı uygula-
madan vazgeçmesi için Canik Mutasarrıflığına kesin emir verilmesi gerek-
lidir.” denilerek duruma itiraz ediliyordu.37

Dahiliye Nezâreti tarafından aslında 15 Nisan 1918 tarihinde Canik Mu-


tasarrıflığına gönderilen bir yazı ile livanın bütçesine ilişkin inceleme ve karar-
larda tütün ile ilgili şikayetlere de değiniyor ve “iskele resmi” adı altında alınan
verginin- idâre-i husûsîyyeye ait kısmının cüz’i olmasına ve bu vergiden bazı
müesseseslere dağıtılan iânat ve resmlerin kaldırılmış olduğundan bahisle bu
yetkinin mutasarrıflığa ait olduğu belirtiliyordu.38 Bu bedel (taşınan)geçişi sağ-
lanan tütünlerden İdâre-i Umûmîyye-i Vilâyat Kanunu’nun sekseninci madde-
sinin onuncu fıkrasının bahşettiği salâhiyyete istinâden bir nevi iskele ücretin-
den ibaretti. Bu tütünlerin her kilosu vasatî 5 kuruş ve daha aşağı bir fiyatla sa-
tıldığı zaman ortaya çıkacak o zamanki resme tabi tütüne nisbetle yüzde iki bu-
çuğa yakındı. Böyle olduğu hâlde hâl-i hazırda tütünün kilosunun yüz kuruştan
fazla olması ve İdâre-i Mahalliye’nin masraflarının hepsi ve iskele tamiratının
muhtaç olduğu meblağ eskiyle kıyas kabul etmeyecek derecede yüksek bulun-
muştu. Buna nazaran resmin mevcut ihtiyaçlara ve tütünlerin şimdiki fiyat ve

35 BDA, BOA DH. UMVM 154/49-6,6


36 BDA, BOA, DH.UMVM, 154/49-8,1
37 BDA, BOA, DH. UMVM 47/55-5,1
38 BDA, BOA, DH. UMVM 154/49- 4,2

283
HACER GÖL

tahammüllerine göre artırılması gerekli ve tabii görülmüştü. Yine eskiye nisbe-


ten daha aşağı olmak üzere nakl ve geçirilecek tütünlerin her kilosundan alına-
cak iskele rüsûmunun iki kuruşa yaklaştırılması özellikle İdâre-i Husûsiyye’nn
tasarrufuna aitti. Nakliyata özellikle iskeleden tahmil ve sevkiyatın Gümenüz
(Yakakent) İskelesi’nden nakil ve geçişi olunduğu düşünüldüğünde eğer orada
mevcut bir iskele yoksa hemen yeniden bir iskelenin tesis edilmesi istenmişti.
Bafra kazasındaki tütünlerin bir kısmı da bu iskeleden geçiriliyordu. O nedenle
bu konuya bu tütünler de dahil edilmişti.39 Yani Gümenüz (Yakakent) İskelesi
tütün geçişinde alternatif bir iskele olarak gösteriliyordu.
Oysaki tütün üreticisinin bu konudaki şikâyetleri devam etti. İskele res-
minin meşru ve kanuni bir resm olmadığı konusunda ısrarlıydılar. Ayrıca ücreti
verilmemiş tütünlerin iskeleden geçirilmemesi için polise emir verilmişti. Şim-
diye kadar iskele ücreti nakli muamelesi Reji marifetiyle yapılıyordu. Yeni tarife
Reji Başmüdüriyeti’ne de tebliğ edilmişti. Tütün sahiplerinin iskele ücreti tek-
lifleri kanundışı addedilerek iskele ücretini düzeltmekten imtinâ ettikleri Reji
Müdüriyeti’nden haber verilmesi üzerine iskeleye polis takviyesi yapılarak üc-
reti verilmeyen tütünlerin iskeleden geçirilmemesi iskele memurluğuna tebliğ
edilmişti. Diğer taraftan müracaat eden bazı tütün sahiplerine kendilerini yet-
kili gördükleri kanuna ilişkin müracaatları hâlinde karara bağlanıncaya kadar
ücretin depozito olarak Ziraat Bankası’na verildiği anlaşılmış ve arzu edenler
tarafından bu suret-i muamele geciktirilmişti. Askeri Demiryolları Müdüriyet-i
Umûmîyyesi namına tütün sevk eden Samsun ve havâlisi kumandanı Rıza Paşa
iskeleden naklettirdiği tütünlere ait olmak üzere müdüriyet-i umûmîyyeden
tesviye ettiği ücreti emanet hesabına kaydolunmuştu.40
Bazı tütün sahipleri ise durum karşısında kanunlar dâhilinde teşebbüs ve
icra kılınan bu muameleye itiraz ederek bir protestonâme göndermişler ve bu-
nun bir suretini de anlaşılmayan bir nedenle herhâlde bu ücretlerin fazla ve
aşırı olduğu gerekçesiyle Mülkiye müfettişliğine de göndermişlerdi.41
5 Teşrîn-i Evvel 1334/5 Ekim 1918 de maliye nazırı tarafından Dâhiliye
Nezareti’ne gönderilen bir yazı ile Samsun İskelesi’nden geçirilecek tütünlerin
beher kilosu için idâre-i husûsîyye-i liva bütçesine yirmi para tütün mürûriye

39 BDA, BOA, DH. UMVM 154/49-5,1


40 BDA, BOA, DH. UMVM 154/49-7,1
41 BDA, BOA, DH. UMVM 154/49-7,2

284
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ

resmi konulması üzerine bunun kanun dışı olduğu Canik Mutasarrıflığına bildi-
rilmişti. Durumun davet edilen Meclis-i Umûmîde incelenmesi kararlaştırıl-
mıştı.42
Mülkiye Müfettişi Ahmet Fuat Efendi teftiş ile görevlendirilmişti. Durumu
inceleyen müfettişin Samsun’dan Dahiliye Nezareti’ne çektiği telgrafa göre;
Meclis-i Umumi, İdare-i Hususiyeye ait iskelelerden nakledilen tütünlerden 19
para ücret alınmasına karar verilmiş ve o yılın bütçesine zamlı tarife konul-
muştu. Fakat Dahiliye Nezareti 15 Nisan 1334 tarihinde gönderdiği yazısında
bu bütçeyi reddettiğini bildirmişi. Fakat daha sonra Canik Liva Encümeni mü-
ruriye resmine 2 kuruş zam yapmış ve zammı ödemeyen kişilerin tütünlerinin
İdare-i Hususiye iskelelerinden geçirilmesine müsaade etmemişti. Bunun üze-
rine tütün üreticileri Canik Mutasarrıflığını protesto etmişlerdi. Müfettiş Ahmet
Fuat Bey, İdare-i Hususiye iskelelerinde alınan müruriye resminin İdare-i
Vilâyat Kanunu 80. Maddesinin 10. Fıkrasına göre alındığını, zam yapmaya Mec-
lis-i Umuminin yetkili olduğu fakat Liva Encümeninin böyle ikinci defa zam yap-
maya yetkisinin olmadığı Canik Mutasarrıflığına hatırlatılmıştı.43 İdare-i Vilayat
Kanunu’nun kararı ortada iken, Canik Livası Encümeninin aldığı 2 kuruş mürur
resmine zam karar doğru değildi. Ancak Liva Encümeni acil ve gerekli durum-
larda Meclis-i Umumi gibi karar alabilirdi. Fakat müruriye tarifesini değiştire-
mezdi. Çünkü acil ve gerekli bir durum ortada yoktu.44 Anlaşılacağı üzere alınan
bu haksız resm ya da ücret haksız bulunmuştu.
Milli Mücadele yılları ekonomik açıdan çeşitli nedenlerle üretimin aksa-
dığı ve sorunlarla karşılaşılan bir dönem olmasına rağmen Türk tütününün yurt
dışına ihracatına bakıldığında yine de önemli bir gelir kaynağı olduğu görül-
mektedir. Özellikle Birleşik Krallık, Hollanda, Norveç, İsveç gibi ülkelerde rağ-
bet görmüştür. Oriental yani doğuya özgü olarak adlandırılan yumuşak içimli
ve lezzetli bu Türk tütünü özellikle sigara yapımında başka tütünlerle karıştırıl-
mak suretiyle kullanılmış ve bu ülkelerin 1919, 1920, 1921 ve 1922 ithalat tab-
lolarına bakıldığında önemli bir yer işgal etmiştir. 45
Tütün üreticilerinin sorunları Bafra ve çevresinde devam ederken Millî
Mücadele de hızla başarıya doğru gidiyordu. Millî Mücadelenin başlatıldığı ilk
yer Samsun’du. Halk mücadeleye sahip çıkıyordu. Tütün üreticileri de Millî Mü-
cadele’yi destekliyorlardı. Öyle ki İkinci İnönü zaferi haber alındığında Bafra

42 BDA, BOA, DH.UMVM, 57/44-2,1


43 BDA, BOA, DH.UMVM 47/55-3,1;BDA.BOA.DH. UMVM 47/55-3,2
44 BDA, BOA, DH. UMVM 47/55-6,1
45 J.B. Hutson, Consuptıon and Production of Tobacco in Europe, Washington 1937, s. 17-25

285
HACER GÖL

halkı da çok sevinmişti. Bu münasebetle 15. Fırka kumandanlığına bir telgraf


çekmişlerdi. Bafra ve Alaçam Mahallesi derhal toplanarak kahraman ordumuza
bir hediye takdim etmek istemişlerdi. En kıymetli ürünleri olan ve tütünden
başka verebilecekleri layık bir hediyeleri olmadığından o anda 4000 kilo tütün
toplamışlar ve Samsun Reji fabrikasında tütünü sigara haline getirilerek orduya
hediye edileceğini belirtmişlerdi.46
Millî Mücadele’yi yürüten lider kadrosu Osmanlı Devleti'nin dış borçları
konusunda oldukça acı deneyimler yaşamışlar ve bu borçların devleti olumsuz
yönden etkilediğini görmüşlerdi. Bu nedenle Kurtuluş Savaşı'nın en karanlık
günlerinde bile dış borçlanma yoluyla mali kaynak bulma üzerinde hemen he-
men hiç durmamışlardı. Bunun yerine mevcut kaynakları son kuruşuna kadar
değerlendirme yoluna gidilmişti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ardın-
dan 26 Şubat 1925 tarihli ve 558 sayılı kanun ile Reji İdaresi nihayet kaldırılmış,
Mart 1925'te şirket devletçe satın alınarak tüm hal ve yükümlülükleri devlete
devretmişti. Böylece halk üzerinde yıllarca devam eden yabancı devletlerin sö-
mürüsü sona ermiş oldu.

Sonuç
Sanayi Devrimi ile meydana gelen değişmelere ayak uyduramayan Os-
manlı Devleti, I. Dünya savaşına girdiği dönemde bile hâlâ bir ziraat devleti ola-
rak görülüyordu. 1881 tarihinde kurulan Düyun-u Umumiye ve ona bağlı birçok
idare tarafından Osmanlı Devleti’nin gelirleri yabancılar tarafından toplanı-
yordu. Tütün rüsumu ise yapılan düzenleme ile 1883 yılında, İstanbul'da Os-
manlı Bankası, Viyana'da Kreditanstalt ve Berlin Bleichröder müesseseleri ta-
rafından “Müşterek- ül Menfaa İnhisarı Duhanı Devleti Aliye'yi Osmaniye" de
denilen fakat kısaca “tütün rejisi” adı ile tarihe geçen devlete ortak bir kuruluş
olan imtiyazlı bir şirkete bırakılmıştı. Bu şirket ülkenin pek çok yerinde fabri-
kalar kurmuştu. Bunlardan biri de Samsun’daydı. Kurulduğu dönemde bu fab-
rika, özellikle Samsun’da bataklıkları kurutma, bayındırlık faaliyetleri, yangın-
ların söndürülmesi, eğitim ve sosyal hizmet alanlarında pek çok hizmet ver-
mişti. Ancak Reji İdaresi sahip olduğu kolluk kuvveti aracılığı ile tütün üreticisi,
yerel idare ve hükümetle birçok sorunlar yaşamıştı. Bu sorunların çoğu ülke ge-
nelinde de mevcuttu. Özellikle kolcuların zorla halkın evine girmesi, ürünleri
ucuz fiyata müsadere etmesi gibi davranışları zamanla şiddete dönmüşmüş ve

46 TBMMZC İ: Devre:1, C.9, İçtima: 2, s.375-376 (17.7. 4. 1337). ; BDA, BCA, 30-10-198-355/1-2-
3

286
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ

pek çok tütün üreticisinin ceza almasına neden olmuştu. Özellikle halkın ihti-
yaçlarını hiçe sayan Reji İdaresi kendi kârına bakmış ve faaliyetlerini her geçen
gün daha sıkı bir denetim ile devam ettirerek tütün üreticisine göz açtırmaya-
rak adeta zulmetmişti. Yapması gereken hizmetleri yapmayan Reji’nin baskıcı
tutumu karşısında zaten ekonomik koşullar altında bunalan halk daha da ezil-
mişti. Millî Mücadele döneminde her ne kadar savaş yılları olsa da üretim de-
vam etmişti. Pek çok Avrupa ülkesinde rağbet gören Türk tütünü Reji İdaresi
tarafından toplanmaya devam etmişti. Bafra halkı bu dönemde mali bütçenin
bir önceki döneme göre hesaplanmasından dolayı sorun yaşamıştı. Çünkü uzun
yıllar süren savaşlar ekonomiyi kötüleştirmiş üretimin azalmasına ve güçleş-
mesine neden olmuştu. Üstelik hayat pahalığı nedeni ile her şeyin fiyatı yüksel-
miş, yapılan hesaplamalar ve harcamalar bütçeyi dengesiz hale sokmuştu. Bafra
tütün üreticilerinin bir başka sorunu ise tütünlerini Canik iskelesinden geçir-
meye ve beher kilo başına 2 kuruş vergi ödemeye zorunlu bırakılmaları ol-
muştu. Bu tütün üreticisi için önemli bir yük oluşturmuştu. Üstelik halkın inas
mektebi, donanma, hastane gibi yerlere vergi olarak ödedikleri bütçe de kesile-
rek rejiye aktarılmış bir anlamda sosyalleşme ve ihtiyaçların karşılanması en-
gellenmişti. Millî Mücadele’nin ateşinin ilk fitillendiği yer olan Samsun halkı sa-
vaş yıllarında bu mücadeleye de sahip çıkmış ve desteklemişti. II. İnönü zafer
kutlamalarına Bafra halkı da katılmış ve her zaman destek oldukları askeriyeye
o zor şartlar altında ürettikleri tütünlerinden hediye etmişlerdi. Dış borçlanma-
nın ne kadar tehlikeli olduğunu bilen Millî Mücadele’nin liderleri savaş zaman-
larında bile ellerindeki imkânları zorlayarak hareket etmişlerdi. Çünkü siyasi
bağımsızlık kadar ekonomik bağımsızlık da bir devletin bağımsız olmasında
önemliydi. Bu nedenledir ki Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan en önemli işler-
den biri, 26 Şubat 1925 tarihli ve 558 sayılı kanun ile Reji İdaresinin kaldırıl-
ması olmuştu. Böylece tütün üreticisine yabancı zulmü ortadan kaldırılmıştı.

287
HACER GÖL

Kaynakça
Arşiv ve Zabıt Cerideleri
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri (BDA) Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Başbakan-
lık Osmanlı Arşivi Dahiliye Nezareti Umûr-ı Mahalliye ve Vilayat Müdürlüğü Ev-
rakı (DH. UMVM) 154/49- 4,2
BDA, BOA, DH.UMVM 47/55-1,1
BDA. BOA, DH.UMVM 47/55-2,1
BDA. BOA, DH.UMVM 47/55-3,1
BDA. BOA.DH. UMVM 47/55-3,2
BDA. BOA, DH.UMVM 57-44,1
BDA. BOA, DH.UMVM, 57/44-2,1
BDA. BOA, DH. UMVM 154/49- 4,2
BDA. BOA, DH. UMVM 154/49-5,1
BDA. BOA, DH. UMVM 154/49-7,1
BDA. BOA, DH. UMVM 154/49-7,2
BDA. BOA, DH. UMVM 158/26-4,1
BDA. BOA, DH. UMVM 158 /26-5,1
BDA. BOA. DH.UMVM 47/55-4,1
BDA. BOA.DH.UMVM 47/55-4,1
BDA. BOA DH. UMVM 47/55-6,1
BDA. BOA. DH. UMVM 47/55-5,1
BDA, BOA DH. UMVM 154/49-6,6
BDA. BOA. DH.UMVM, 154/49-8,1
BDA., Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri (BCA). 30-10-198-355/1-2-3
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıtları (TBMMZC). İ: Devre:1, C.9, İçtima: 2

ARAŞTIRMA ESERLERİ, MAKALE, ANSİKLOPEDİ MADDELERİ VE DİĞER KAYNAK-


LAR
Akbulut, Dursun- İpek, Ali Nedim- Tellioğlu, İbrahim, Yılmaz, Cevdet- Karagöz, Rıza,
Köse, Osman, İlkçağlardan Cumhuriyete Canik, (ed: Cevdet Yılmaz), Samsun
2013.
Barkan, Ömer Lütfi, Milli Kurtuluş Hareketinin İktisadi Esasları, Türkiye’de Toprak Mese-
lesi, C.I, Gözlem Yayınları, İstanbul 1960, ss.107-123.
Berkes, Niyazi, Türk iktisat Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2017.
Blaısdell, Donald C., Osmanlı İmparatorluğu'nda Avrupa Mali Kontrolü, (Çev: Hazım Atıf
Kuyucak, Arkadaş Matbaası, İstanbul 1940.
Çavdar, Tevfik, Yüz Yıllık Pahalılık, Ülke Yayınları, Ankara 1983.
Darkot Besim, “Samsun”, MEB, İslam Ansiklopedisi, C.9, İstanbul 1988, s. 175.

288
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ

Dığıroğlu, Filiz, Memalik-i Osmaniye Duhanları Müşterekü’l Menfaa Reji Şirketi, Trabzon
Reji İdaresi, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi Yayınları, İstanbul
2007.
Eldem, Vedat, Harp ve Mütareke Yılları İmparatorluğu'nun Ekonomisi, Tarih Kurumu Ya-
yınları, Ankara 1994.
Eldem, Vedat, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Türk Ta-
rih Kurumu Yayınları, Ankara 1994.
Erler, Mehmet Yavuz-Kerim Edinsel, “ Samsun’da Tütün Üretimi (1789-1919)”, C.4,
S.18, 2011, ss. 230-247.
Faroqui, Suraiya, Osmanlı İmparatorluğu ve Etrafındaki Dünya, (Öev: Ayşe Berktay), Ki-
tabevi Yayınları, İstanbul 2007.
Hutson, J.B., Consuptıon and Production of Tobacco in Europe, Washington 1937.
Müderrisoğlu, Alptekin, Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları, Maliye Bakanlığı Yayınları,
Ankara 1974.
Öz, Mehmet, “Samsun”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.36, İstanbul 2009, s.83-88.
Öztel, Muharrem, II. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Maliyesi, Kitabevi Yayınları, İstanbul
2009.
Öztürk,Cemil, “Mondros Mütarekesi”, İslam Ansiklopedisi, C.30, Ankara 2020, s.271
Pamuk, Şevket, Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstan-
bul 2016.
Sezen, Tahir, Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Yayınları, An-
kara 2017.
Sezer, Cemal, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerin Bafra ve Çevresindeki
Faaliyetleri”, Vakanüvis, S. 6/1, 2021, ss.349-380.
Sürmeli, Serpil, “Samsun ve Çevresinde Pontus Hareketi”, A. Ü. Türk İnkılap Tarihi Ens-
titüsü Atatürk Yolu Dergisi, S.19, 1997, ss. 325-330.
Ünlü, Mucize, “Samsun Reji İdaresi ve Tütün İşçisi Kadınları, Geçmişten günümüze Şehir
ve Kadın, C.II, Samsun 2016, s. 775-782.
Yalman, Ahmet Emin, “Kurtuluş Savaşı Ekonomisi ve Maliyesi”, Ankara Üniversitesi Türk
İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 12 (1993), ss.418-429.
Yılmaz, Faruk, Osmanlı'nın Borç Batağı, Duyûn-ı Umumiyye, İz Yayıncılık, İstanbul 2011.

289
HACER GÖL

Ek 1: Mülkiye Müfettişi Ahmet Fuad Bey’in Samsun Mutasarrıflığı teftiş


layihasından iki sayfa (BDA. BOA. DH. UMVM, 154/49-4,2)

290
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ

EK 2: Bafra ve Alaçam halkının II. İnönü zaferini kutlamak için orduya


tütün hediye ettiklerine dair belge (BDA.BCA., 30.10/198-355,1)

291
15.4.1987 Eski Bafra Otogarı. Burası Yüksek Okulun Bahçesi

293
AMERİKAN KONSOLOS S. PİNKNEY TUCK’IN RAPORUNA
GÖRE SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

Dr. Öğr. Üyesi Yüksel KÜÇÜKER1

Giriş
Anadolu’nun tütünle tanışmasının 16. yüzyılın sonu ile 17. yüzyılın başla-
rında olduğu düşünülmektedir.2 Tütün Anadolu’ya İngiliz, Venedik ve İspanyol
gemici ve tüccarları vasıtasıyla gelmiştir.3 Çeşitli kesimler tarafından farklı tep-
kilerle karşılanan tütünün ekonomik açıdan değerlendirilmesi bu tür neden-
lerle uzunca bir süre mümkün olmamıştır.4 Tüketimde yaşanan artışla birlikte
kâr sağlayan bir ürün haline gelmeye başlayan tütünün üretimine olan ilgi de
doğal olarak zaman içinde artmaya başlamıştır. 17. yüzyılın ortalarına gelindi-
ğinde Batı Anadolu’dan Marmara’ya, İç Anadolu’dan Balkanlar’a kadar olan coğ-
rafyalarda tütün üretimi yapılır hale gelmiştir.5 Samsun ve yöresinde ise 18.
yüzyılın sonlarından itibaren tütün üretimi için çalışmalara başlanıldığı bilin-
mektedir.6 Bölgenin tütün üretimi için elverişli bir yapıda olması bölgede yetiş-
tirilen tütünün iç ve dış pazarlarda kabul görmesini kolaylaştırmıştır.7

1 Karadeniz Teknik Üniversitesi, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü, Trabzon/Türkiye. ykucu-


ker@ktu.edu.tr. ORCID: 0000-0002-0243-2961
2 Güven Şahin-Nuran Taşlıgil, “Türkiye’de Tütün (Nicotiana tabacum L.) Yetiştiriciliğinin Tarihsel

Gelişimi ve Coğrafi Dağılımı”, Doğu Coğrafya Dergisi, C 18, S. 30, 2014, s. 73.
3 Vakıf Mercimek, “Tarihi Süreç İçerisinde Türkiye’de Yetiştirilen Tütün Miktarı ve Değişim Se-

bepleri”, Tütün Eksperler Derneği Bülteni, S. 42, Mart-Nisan 1999, s. 11.


4 Necdet Çamaş, “Tütün Üretimi, Yaprak Tütün Ticareti ve Sigara Sanayinin Samsun’un Tarımsal

ve Sosyo-Ekonomik Yaşamı Üzerindeki Rolleri”, Geçmişten Geleceğe Samsun, I. Kitap, Samsun


2006, s. 569.
5 Ersin Gürdamar, Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Tütün Politikaları, Yayınlanmamış Doktora Tezi,

İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya 2019, s. 14.


6 Sinop’tan Trabzon’a kadar olan bölge zamanla bir tütün bölgesine dönüşmüştü. 1840 yıllarda

Bafra’da 800 ton, Canik’te ise 2200 ton üretim gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Gürdamar, agt.,
s. 14.
7 Mehmet Yavuz Erler-Kerim Edinsel, “Samsun’da Tütün Üretimi (1788-1919)”, Uluslararası Sos-

yal Araştırmalar Dergisi, C 4, S. 18, Yaz 2011, s. 231.

295
YÜKSEL KÜÇÜKER

Osmanlı topraklarında yetiştirilen tarım ürünlerinin sanayisi gelişmiş ül-


kelere ihraç edilmesinde limanların yoğun olarak kullanımı sahil şehirlerinin
önemini artırmıştır. Samsun ve Trabzon’da tütün ve fındık gibi ürünlerin ihra-
catında yaşanan artış, bölgenin ön plana çıkmasında önemli bir role sahiptir.8
Karadeniz’deki birçok kente kıyasla oldukça geniş ve verimli bir hinterlanda sa-
hip olan Samsun, bu özelliğinin doğal bir sonucu olarak zamanla Karadeniz’in
başlıca limanı konumunu ele geçirmiştir. Samsun’un artan önemi farklı devlet-
lerin de bölgeye olan ilgisini artırmıştır.9 Kentte birçok konsolosluk ve yabancı
şirket temsilcilikleri açılmıştır.
1920’li yıllara gelindiğinde Samsun’un tütün üretimi ve ticaretinde ken-
dini kabul ettirmiş bir kent olarak öne çıkması burada bulunan yabancı devlet
temsilcilerinin bölgeye ilişkin değerlendirmelerine de yansımıştır. Öyle ki böl-
geye ilişkin hazırlanan raporlarda konuya özel yer ayrıldığı görülmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri adına Samsun’da sorumlu konsolos pozisyonunda
bulunan Somerville Pinkney Tuck10 tarafından hazırlanan raporlarda bölgedeki
tütün üretimi ve ticaretine ilişkin oldukça detaylı bilgilere yer verilmiştir.
Tuck’ın imzasını taşıyan 20 Ağustos 1920 tarihli raporda tütünün ekilmesinden
toplanmasına, kurutulmasından nakliyesine kadar tüm süreçlerine ilişkin
önemli değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Samsun Bölgesindeki Tütün Endüstrisi Hakkında Raporda Yer Alan
Bilgi ve Değerlendirmeler
S. Pinkney Tuck Samsun’da yaptığı görev süresi içinde bölge hakkında çok
sayıda rapor hazırlamıştır. Raporlarında bölgedeki siyasî, sosyal ve ticarî du-
rum ve gelişmeler hakkında bilgi ve değerlendirmelere yer veren Tuck bölgenin
tarım endüstrisine oldukça geniş yer ayırmıştır. Samsun’da yetiştirilen tütünün
kaliteli yapısı, uluslararası boyutta ticaretinin yapılması ve bundan dolayı tütün
sektöründe yer alan birçok Amerikan şirketinin burada bulunması sebebiyle
raporlarda bu konunun daha geniş yer bulmasını sağlamıştır. Tuck tarafından

8 Özlem Güneş Erdoğu, 19. ve 20. Yüzyıllarda Samsun Kentinin Tütün Tarımı ve Sanayii Çerçeve-
sinde Ekonomik ve Toplumsal Gelişimi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlan-
mamış Doktora Tezi, İstanbul 2021, s. 129.
9 Neslişah Leman Başaran, “Samsun Konsolosluk Belgelerine Göre Cumhuriyet’in İlk Yıllarında

Samsun’da Ticari Faaliyet”, Tarih Boyunca Karadeniz Ticareti ve Canik, Samsun, C I, ed. Osman
Köse, Ankara: Canik Belediyesi Kültür Yayınları, s. 474.
10 Mısır’da önde gelen bir hukukçulardan olan babasıyla aynı adı taşıyan S. Pinkney Tuck İsviçre

ve Almanya’da eğitim görmüş, İskenderiye, Samsun, Cenevre kentlerinde konsolosluk ve konso-


los yardımcılığı ile Macaristan, Çekoslovakya, Fransa, Belçika ve Arjantin’deki büyükelçiliklerde
çeşitli diplomatik misyonlarda ülkesi adına hizmet vermiştir. 1946’da ABD’nin ilk Mısır Büyükel-
çisi olarak atanan Tuck emekli olduktan sonra Amerika’da ölmüştür. https://www.findag-
rave.com/memorial/21084979/somerville-pinkney-tuck, son erişim tarihi: 13.11.2022

296
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

20 Ağustos 1920 tarihinde Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na gönderilen


rapor bu bağlamda bölgedeki tütün endüstrisi konusunda değerli bilgi ve de-
ğerlendirmeler ihtiva etmektedir.
İlgili rapora Samsun’un bulunduğu bölgenin coğrafi konumu hakkında
bilgi vererek başlayan Tuck, İstanbul’un dört yüz mil doğusunda yer alan 35 bin
nüfuslu Samsun’un tütün yetiştirilen ilçelerinin savaş öncesi dönemde kabaca
37 bin dönümlük bir alanı kapladığını ifade etmiştir. Samsun, Bafra, Alaçam ve
Tokat, Niksar, Erbaa ve Zile’yi kapsayan Taşova ilçelerinin bölgedeki ana tütün
üretim kuşağını oluşturduğu, bu ilçelerde geçimini tütün üretimi ile sağlayan
çok sayıda köy bulunduğunu belirten Tuck, Amerika Birleşik Devletleri’ne sevk
edilen yüksek dereceli tütün yaprağının yaklaşık %80’inin bu bölgelerde yetiş-
tirildiği bilgisini vermiştir.11 Tuck’ın verdiği oran göz önünde bulunduruldu-
ğunda Samsun’da yetiştirilen tütünün yüksek kalitede olduğu ve Amerikan şir-
ketlerinin Samsun’a özel önem vermelerinin anlamı ortaya çıkmaktadır.
Raporda Samsun’un Dere, Maden, Canik, Evkaf [Ayazlı Mahallesi] ve Ka-
ragöl olmak üzere beş bölgeye ayrıldığı ve Samsunlu tüccarların bunları dağlık
ve ovalık olarak iki gruba ayırdıkları ifade edilmiştir. Yukarı Maden, Yukarı Ca-
nik, Evkaf’ın merkezi ve Karagöl’ün dağlık bölgeleri oluşturduğu, Aşağı Maden,
Aşağı Canik ve Evkaf’ın küçük bir kısmının ise düzlük alanları oluşturduğu be-
lirtilmiştir. İlçelerin aynı bölgede yer almalarına rağmen tüccarlar tarafından
böyle bir kategorileştirmeye gidilmesindeki temel nedeninin buralarda yetişen
tütünler arasında farklılığın olduğuna işaret edilmiştir.12
Kızılırmak nehri üzerinde yer alan Bafra bölgesinde yetişen tütünün bu
bölgenin verimli bir yapısı sebebiyle Samsun kuşağında yetişen tütüne benzer
karakterde ancak çok daha büyük boyutta olduğu belirtilmiştir. Bafra tütünü-
nün farklı bir yapıda olmasında bu tütünün en çok yetiştirildiği Bafra’ya bağlı
köylerin ilçenin zengin vadilerinde yer almasının etkili olduğu değerlendirmesi
yapılmıştır. Öte yandan, Bafra’nın batısında yer alan Alaçam bölgesinde yetişen
tütünün Bafra ve Samsun kuşaklarında yetişenlere kıyasla daha az kaliteli, daha
ağır ve daha güçlü olduğu ifade edilmiştir.13

11 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
12 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,

861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
13 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,

861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.

297
YÜKSEL KÜÇÜKER

Raporda tütün yetiştiriciliği başlığı altında raporda birtakım değerlendir-


melerde bulunulmuştur. Yapılan değerlendirmelerde tütün yetiştirme yol ve
yöntemleri olumsuz anlamda eleştirilmiştir. Bu bağlamda, Samsun ve yöresinde
takip edilen tütün yetiştirme yöntemlerinin bilimsel olmadığı, tütünün yetişme-
sinin şansa ve doğaya bırakıldığı belirtilerek tütün ekiminde sistematik bir ro-
tasyon uygulamasının olmadığı, tarlaların ilk sürümünün mevsim koşulları izin
verirse Şubat ayında yapıldığı, Mart ayının sonları ile Nisan ayında tekrar sürül-
düğü ifade edilmiştir. Anadolu’da yapılan çiftçiliğin hâlâ ilkel aşamada olduğu
ve modern tarım makinelerinin yaygın olmadığı tespiti yapılmıştır.14
Kimyasal gübrelerin henüz kullanılmadığı, esas olarak at ve öküz gübresi
ile bazı ilçelerde keçi ve koyun gübresinin yaygın bir şekilde kullanıldığı belir-
tilmiştir. Tütün ekim alanı sayısının fazla olduğu birkaç ilçede alternatif üretim
yapıldığı ancak bunun istisnaî bir durum olduğu, geleneksel üretim tarzının bir
sonucu olarak aynı tarlalara her yıl dinlendirmeden tütün ekildiği, bunlardan
çok azının her üç veya dört yılda bir dinlenmeye bırakıldığı15 bilgileri de ra-
porda tütün üretimi konusunda eleştiri konusu yapılan bir diğer başlık olarak
öne çıkmıştır.
Raporda tohum ekimi konusunda da birtakım teknik değerlendirmelere
yer açılmıştır. Tütün toplandıktan sonra en verimli alanların çiçek açmaya ve
tohum üretmeye bırakıldığı, tohumların güneşte kurutulup açılarak çıkarıldığı
ve daha sonra küçük torbalarda toplanıp rutubetten korunduğu ve tohumların
nadiren satıldığı ifade edilmiştir. Mart ayının ortalarında tohumun, bolca ser-
best sulanan gövdelere ekildiği, don durumunda gövdelerin ağlarla ve muslin
parçalarıyla kaplandığı, sürgünlerin 3 ila 4 inç yüksekliğe ulaştığında köyler-
deki yetiştiricilere satıldığı belirtilerek [Birinci Dünya] Savaşı öncesi fiyatların
kilogram başına 20 veya 30 sent olduğu bilgisine yer verilmiştir.16
Ekim işleminin Mayıs ayının başından Haziran ayının ortasına kadar ya-
pıldığı, bitkilerin genellikle dik şekilde yerleştirildiği, bitkiler arasındaki mesa-
fenin 6 ila 8 inç arasında olduğu, bitkiler büyümeye başladıktan sonra tarlaların

14 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
15 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,

861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
16 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,

861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.

298
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

çapalanarak işlendiği, nadiren sürme işleminin yapıldığı, yağmur yağmaması


durumunda bitkilerin kovalarla sulandığı ve bu dönemde toprağa özel bakım
yapılarak zararlı yabani otların temizlenmesine özen gösterildiği bilgilerine yer
verilmiştir. Tütünlerin Temmuz ayının sonlarına doğru toplanmaya başladığı,
ancak mevsim şartlarına bağlı olarak bu işlemin ayın 15’ine veya 20’sine kadar
gecikebildiği, ürünlerin dört aşamada toplandığı17 da raporda göze çarpan tek-
nik bilgiler arasındadır.
Bitki yapraklarının toplanma aşamasına geldiklerini gösteren sararmış
bir yeşile döndüklerinde, saplarından koparılıp köylere götürülüp uzun bir iğne
ile her bir yaprağın diplerinden delinerek pamuk iplere asılan sepetlere konul-
duğu, görünüş olarak çelenklere benzeyen yaprak dizilerinin, yaprakların sark-
masını ve güneş ışınlarıyla kurumasını sağlayan yatay raflar üzerine yerleştiril-
diği, bu rafların yağmur yağması durumunda bağlı tütünü bozmadan korunması
için kulübe yanlarına inşa edildikleri, yaprakların kurutulması işleminin genel-
likle Eylül ayının sonunda sona erdiği, ancak elverişsiz hava koşulları nedeniyle
Ekim ortasına, hatta bazen Kasım ayının başına kadar gecikebildiği, bunun da
mahsulü maddi olarak etkileyip tütünün kalitesini düşürdüğü, açık havada ku-
rutma işleminden sonra dizilen tütün yaprağı dizilerinin üçlü ve dörtlü gruplar
halinde toplanarak evlerin veya depoların çatılarına asıldıkları aktarılmıştır.18
Köylülerin tütün miktarına göre yaklaşık 1 Ekim’de başlayıp Mart ayının
sonuna kadar süren el işi üretim işlemi hakkında da raporda detaylı bilgiler
mevcuttur. Buna göre; tütün yapraklarının esnek ve yumuşatılmış olmaları için
çukurlara yerleştirilmesinden sonra köylünün evine taşınarak yaprakların bo-
yut ve renge göre eşleştirilip yığınlar halinde ayırma işleminin yapıldığı, yeterli
miktarda yaprak eşleştirildiğinde balyalamaya başlandığı, bunun için yaprakla-
rın 10’arlı küçük demetler halinde toplanarak uçlarının mısırla kapatılıp bağ-
landığı, demetlerin daha sonra kutuya benzer şekilde çubuklara iplerle bağlan-
dığı ve bu şekilde yaklaşık 100 libre ağırlığında oluşturulan balyaların pazara
taşınmaya hazır hale getirildiği bilgileri paylaşılmıştır.19

17 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
18 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,

861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
 0,45359237 kilograma eşit bir ağırlık ölçüsü birimi. https://www.britannica.com/science/po-

und-unit-of-weight, son erişim tarihi: 15.11.2022


19 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,

861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.

299
YÜKSEL KÜÇÜKER

Raporda tütün bitkisini etkileyen zararlılar hakkında da bilgiler verilmiş-


tir. Bu bağlamda, tütün bitkisinin alt tabakasına saldıran köstebeklerin yaygın
zararlılar olduğu, üreticilerin bitkileri bunlardan korumak için bitkinin taba-
nına arsenik bir preparat kullandıkları ifade edilmiştir. Yine yeşil bitlerin de
yapraklara saldırdıkları, yağmurun bu zararlıların yok edilmesi için en iyi yol
olduğu, bazen bataklık alanlarda ve taze gübrenin kullanıldığı tarlalarda ortaya
çıkan mayısböceği haşerelerinin nadir de olsa bitkilere zarar verebildikleri, çe-
kirgelerin ve cırcır böceklerinin nadiren belirli bir miktar hasara neden olduk-
ları, tütün bitkisinin özsuyu üzerinde yaşayan sarı çiçek isimli parazitin de bit-
kilere zarar verdiği belirtilmiştir. Bol yağmurdan sonra tütün yaprağında kellik
veya beyaz pas görüldüğü, bunun yanı sıra şarbon şeklinde başka bitki hasta-
lıklarının da olduğu, bunların tütün yaprağının damarlarını etkileyerek kolayca
kırılmalarını, canlılıklarını ve kalitelerini kaybetmelerine neden olduğu, her yıl
daha nadir hale gelen bu hastalıklara karşı etkili çözümlerin olmadığı, direkler-
deki yaprakların kuruması başladığında fark edilen küfün direkleri kurutarak
ve güneş ışınlarına maruz bırakarak önlendiği, tütün bitkisinin en büyük düş-
manının yeşil bir tırtıla benzeyen ve bitkinin yapraklarını yiyen tütün kurdu ol-
duğu, köylülerin bu zararlıyı fark ettiğinde tarlalarını periyodik olarak kontrol
edip yapraklardan topladığı raporda bu konuda değinilen diğer bilgiler arasın-
dadır.20
Raporda tütünün köylerden nakliye merkezine taşınması ile ilgili olarak
şu bilgiler yer almaktadır:

“Tütün satın alındıktan sonra sevkiyat merkezlerine nakledilir. Tütün ya-


kın köylerden Samsun’a yük atları ve öküz arabalarıyla gelmektedir. Ta-
şova ilçesinin kırsalları gibi en uzak bölgelerden gelen balyaları taşımak
için develer kullanılır. Bir deve, her biri 100 librelik dört balya taşıyabilir
ve öküz arabalarına 10 balya yük yüklenir. Bafra ve Alaçam bölgelerinden
sıklıkla büyük dört tekerlekli mandaların çektiği arabalar kullanılmakta-
dır. Bu arabalar 20 ila 25 balya taşıma kapasitesine sahiptir. Samsun ilin-
deki tüm balyalar kısa mesafelere 100 librelik yük taşıyan “hamallar” ta-
rafından taşınmaktadır.

Samsun limanının bulunmaması ticari gemilerin hızlı yüklenmesi için çok


ciddi bir engel teşkil etmektedir. Gemiler sığ sular nedeniyle bazen kıyı-
dan bir milden fazla uzakta beklemektedir. Yükleme işlemi sert havalarda
zordur. Sakin havalarda, sevkiyata hazır olan preslenmiş tütün balyaları,

20 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.

300
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

arabalardaki uzun iskelelere indirilir ve buradan yan yana duran düz ta-
banlı mavnalara elle yüklenir. Mavnalar daha sonra yükü alan vapura gön-
derilir.

Dönüm başına verim

Tütünün yetiştirildiği tüm Samsun bölgesi, bu raporda ayrıntılı olarak


açıklanan 5 ana kültür bölgesine ayrılmıştır. Aşağı ve Yukarı Maden böl-
gelerinde dönüm başına verim 120 libre ila 200 libre arasında değişmek-
tedir. Aşağı Canik ve Karagöl bölgelerinde dönüm verimi 220 libre ila 264
libre arasındadır. Daha küçük Evkaf ve Yukarı Canik bölgelerinde, dönüm
başına verim 176 libre ila 220 libre arasında değişmektedir. Maden’in iki
bölgesinde, yaprakların küçüklüğü ve toprağın kötü durumu nedeniyle
dönüm başına verim daha düşüktür. Minimum ve maksimum verim ara-
sındaki farklar, mevsim koşullarının etkisinden kaynaklanmaktadır. 21

Samsun bölgesinde yetişen tütün türleri hakkında verilen bilgiler şu şe-


kildedir:

Samsun bölgesi

1. Dere türü tütün yaprağı. Bu yaprak küçük boyutlu ve tatlı ve tütsüleme


kalitesinde hafiftir. Yaprak şekli dar ve sivridir, sigara içilen tütünün üstün
bir türüdür.

2. Maden türü tütün yaprağı. Tüm tütün bölgesinde üretilen en iyi türdür.
Yapraklar orta büyüklükte, omuzları geniş ve sivri uçludur. Renkleri kır-
mızımsı sarıdır. Tatlı ve çok aromatiktir.

3. Canik tipi tütün yaprağı. Görünüm ve renk olarak Maden yaprağına ben-
zer. Orta kuvvette ve aromatiktir.

4. Evkaf türü tütün yaprağı. Yapraklar orta büyüklükte ve kırmızımsı kah-


verengi renktedir. Kalite olarak daha düşük, tadı acı ve aromasızdır. Bu
tip, fermantasyondan sonra görünümü bozulur ve değeri düşer.

5. Karagöl türü tütün yaprağı. Orta büyüklükte, rengi koyu kırmızımsı kah-
verengidir. Ağır ve yağlıdır. Sigara içme kalitesi oldukça güçlüdür ve aro-
ması yoktur.

21 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.

301
YÜKSEL KÜÇÜKER

Bafra ilçesi

Bafra türü tütün yaprağı. Boyutu büyük ve rengi sarımsı kırmızıdır. Sigara
içme kalitesi bakımından Samsun tipine benzer ancak daha güçlüdür. Yap-
rağının sapı büyüktür.

Alaçam ilçesi

Alaçam türü tütün yaprağı. Büyük boyutlu bir yapraktır, kırmızımsı kah-
verengi renktedir. Büyük gövdeli, kaba, kalın ve ağırdır. Sigara kalitesi
Bafra’nınkinden daha düşüktür.22

Tütün yetişme maliyeti hakkında raporda bölgesel ve dönemsel bağ-


lamda detaylı karşılaştırmalı bilgiler bulunmaktadır. Buna göre raporda; o gü-
nün şartlarında tütün yetiştirmenin maliyetinin savaş öncesi günlere göre ne-
redeyse iki katına çıktığı, tütün üreticileri hayvan gübresi kullandığı için gübre
maliyetinin olmadığı, kasaba veya köylerde satın alınan fidanlık fiyatlarının bü-
yük farklılıklar gösterdiği, üreticiler don nedeniyle gerekli sürgün miktarını
elde edemediklerinde ellerinde fidan bulunanların bunları fahiş fiyatlardan sat-
tıkları, normalde maliyetin dönüm başına 40 ila 50 sent arasında, nakil maliye-
tinin dönüm başına 1,60 ila 2,40 dolar arasında ve yaprakların toplanması ma-
liyetinin ise dönüm başına 2 ila 3,20 dolar arasında değiştiği, köylerdeki üre-
timde yaprakların kurutulmasının dönümünün yaklaşık 40 sente mal olduğu,
tütün yapraklarının nispeten küçük olduğu Yukarı ve Aşağı Maden bölgelerinde
tasnif ve demetleme maliyetinin 4 ile 5 dolar arasında, diğer ilçelerde ise 3,60
ile 4,40 dolar arasında değiştiği, balyalama maliyetinin 1 ila 1,50 dolar arasında
olduğu, çiftçilerin kendi işlerini takip ettikleri ve işlerin çoğunun aile üyelerinin
yardımlarıyla yapıldığı için maddi olarak giderlerin azaltıldığı23 şeklindeki bil-
giler yer almaktadır.
Osmanlı Devleti’nin siyasî ve ekonomik açılardan yaşadığı sorunlar nede-
niyle iç ve dış borçlarını çeviremez bir noktaya gelmişti. Bunun üzerine mevcut
borçların ödenmesi işini denetlemek amacıyla müstakil bir kurumun teşkil edil-
mesi yoluna gidilmiş ve uzun yıllar devletin ekonomik ve malî yapısında etkin
rol oynayan Düyun-u Umumiye ortaya çıkmıştı. Düyun-u Umumiye’nin bir ayağı

22 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
23 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,

861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.

302
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

şeklinde teşkil edilen Regie Co-interessec des Tabacs de l’Empire Ottoman (Reji
İdaresi)’ın ortaya çıkışı da Avrupalı devletlerin Osmanlı topraklarında üretilen
tütünden elde edilen vergi gelirlerine talip olmaları sonucunda olmuştur. Os-
manlı Bankası ile Alman-Avusturyalı bankerlerin sermaye ortaklığıyla kuru-
lan24 Reji İdaresi 1883 yılından 13 Haziran 1921 tarihine kadar25 tütün endüst-
risini tekeline almıştır. Osmanlı Devleti’nde tütünün yetiştirildiği bölgelerin ba-
şında gelen Samsun kaçınılmaz olarak bu kurumun özel olarak ilgilendiği yer
olmuştur.26 Tuck raporunda Reji İdaresi ve Osmanlı Devleti’ndeki tüm tütün ye-
tiştiriciliği ile olan iş ve bağlantısı hakkında bilgi verme gereği duymuş ve şu
bilgileri paylaşmıştır:

1884 yılında Türkiye Osmanlı Bankası’na, Osmanlı İmparatorluğu’nda ye-


tiştirilen tüm tütünlerin tekelini yürütmek amacıyla Regie Co-interessee
des Tabacs de l’Empire Ottoman olarak bilinen bir limited şirket kurma
yetkisi verilmiştir. 30 yıl süreyle 100 milyon frank sermaye ile 500 frank-
lık 200 bin hisseye bölünmüştür. Bu imtiyaz 1914 yılında sona erdiğinde,
on beş yıl daha aynı şirkete verildi. Reji İdaresi böylece İmparatorlukta
tüketilen tüm tütünler üzerinde tekel sahibi olmuştur. Tütün, puro, sigara
ve çiğneme tütünü ve enfiye, her ne amaçla kullanılırsa kullanılsın tütün-
lerin imalatı Reji’nin tekelindedir. Osmanlı İmparatorluğu’na yabancı yap-
rak tütün ithal edilemez. Yabancı puro ve sigaralar, normal verginin öden-
mesinden sonra ithal edilebilir. İmparatorlukta yetişen yaprak tütün ih-
racı serbesttir. Ancak yaprak tütünlerin ihracat için satın alınması, taşın-
ması, depolanması ve sevkiyatı Reji İdaresi’nin koyduğu kontrol ve koşul-
lara tabidir. Bu kuruluşla ilgili olarak, şu anda ana hisse sayısının ve yöne-
timin ve kontrolün Fransız elinde olduğu belirtilmelidir.

Temmuz ve Ağustos aylarında Reji uzmanları köyleri ziyaret eder ve çe-


şitli tütün mahsullerini kaydeder. İki ay sonra tekrar köyleri ziyaret eder-
ler ve her bir yetiştiricinin mahsulünü topladıktan sonra tartarlar. Yetişti-
rici, birinci ve ikinci ziyaretler sırasında sahip olduğu tütün miktarına iliş-
kin onlardan bir sertifika alır. Yetiştiricinin daha sonra bir yıl içinde ürü-
nünü, teslim edilen miktarın tekrar kontrol edildiği Reji’nin depolarına
teslim etmesi gerekir. Yetiştirici gönderdiği tütünün ayda %2 çekme-
sini(büzülme) bekler ve %12,5 oranında “dime” 27 (yetiştirici vergisi)
ödendikten sonra tütününü satmakta serbesttir. Mahsul, Reji’nin depo-

24 Çamaş, agm., s. 569.


25 Mercimek, agm., s. 11.
26 Erdoğu, agt., s. 318.
27 Fransızca “la dîme” isimli âşar vergisi, toprak mahsullerinden şer’an alınan bir vergidir. Meh-

met E. Palamut, “Aşar ve Düşündürdükleri”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, Prof.
Dr. Sabri Ülgener’e Armağan Özel Sayısı, C 43, İstanbul 1987, s. 69.

303
YÜKSEL KÜÇÜKER

suna konulduğunda, uzmanların köyüne ikinci ziyareti sırasında yetişti-


rici adına kayıtlı olan miktarın altına düşerse, genellikle kaçakçılıktan şüp-
helenilir ve bazı durumlarda para cezasına çarptırılır.

Reji İdaresi’nin Samsun’daki şubesi, yerel tüketime yönelik yılda yaklaşık


200 milyon adet sigara üretmektedir. Bu amaçla altı sigara yapma maki-
nesi kullanılmaktadır. Bunlardan dördü Alman üretimi (Calberla) ve ikisi
Rus üretimi (Aivas)’dir. İkincisi, uzun karton uçlara sahip olan Rus tipi si-
garayı üretir. Alman makineleri saatte 12.000 sigara ve Rus makineleri sa-
atte yaklaşık 5000 sigara üretebiliyor. Bu bağlamda, Türkiye’de Amerikan
sigara makineleri için tartışmasız bir pazar olduğunu belirtmekte fayda
var. Reji İdaresi’nin çeşitli şubelerine daha modern makineler tedarik et-
meyi amaçladığı ve ancak Türkiye’deki istikrarsız siyasi koşulların bunu
engellediği biliniyor. Tüm ihaleler, Reji İdaresi’nin İstanbul’daki genel
merkezine değil, şubelerine yönelik olmalıdır. Yerel şubede başta kadın ve
çocuklar olmak üzere 360 kadar işçi çalışıyor. Savaştan önce yerel tüketim
için sigara üretiminde kullanılan kâğıt Avusturya’dan geliyordu. Şu anda
İstanbul’dan tedarik ediliyor ve çok kalitesizlerdir. 28

Mahsul satın alma yöntemleriyle ilgili olarak da raporda birtakım bilgiler


bulunmaktadır. Raporda Samsun, Bafra ve Alaçam ilçelerinin tütünlerinin Ana-
dolu’nun tütün yetiştirilen diğer bölgelerinin aksine, daha çok köylerden satın
alındığı belirtilerek bayilerin elinde bulunan stokların ihracat taleplerine göre
alım süresinin değiştiği ifade edilmiştir. Satın alma işinin genellikle Mayıs
ayında başladığı ve bu işin zengin köylüler tarafından yapılan satın alma, ko-
misyoncular tarafından yapılan satın alma ve ihracat komisyonu acenteleri ta-
rafından yapılan satın alma olarak üç şekilde yapıldığı bilgisi verilmiştir. Zengin
köylülerin veya komisyoncuların yaptığı alımların için kesin bir zaman olma-
dığı, bu tür alımların zamanını yetiştiricilerin mali durumunun ve tütününün
durumunun belirlediği belirtilmiştir.29
Satın alma işinde sabit fiyatlar olmadığı, yetiştiricinin borcu olması duru-
munda genellikle zengin köylü ve komisyoncu sınıflarının teklif ettiği fiyatı ka-
bul etmek zorunda kaldığı, bu nedenle, kilosu 80 sente alınabilecek olan tütü-
nün, genellikle kilosu 60 ila 70 sentten satıldığı ve bunun da yetiştiricilerin sık-
lıkla daha zengin köylüye veya komisyoncuya borçlu olmasının ve ayrıca paraya
ihtiyacı olmasının bir sonucu olduğu bilgisi paylaşılmıştır. Yetiştiricilerin, %10

28 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
29 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,

861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.

304
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

ila %12 arasında değişen oranlarda çok yüksek faiz karşısında genellikle büyük
meblağlarla borçlu kaldıkları da raporda bu bahiste yer verilen bir başka bilgi-
dir. Raporda ihracat komisyonu acenteleri usulü alım işinin Samsun’daki daha
büyük yaprak tütün ihracatçısı firmaların uzmanları tarafından ve genellikle
yerli bir uzman eşliğinde köylere giden bir firma üyesi tarafından yapıldığı bil-
gisine yer verilmiştir. [Birinci Dünya] Savaşı’ndan bu yana köylerde daha önce
olduğu gibi tütün satılmadığı, Samsun, Bafra veya Alaçam’daki tüm satışların
savaştan etkilendiği değerlendirmesinde bulunan Tuck, savaştan önce köyleri
ziyaret eden ve mahsulün değerleme fiyatını belirleyen Reji İdaresi temsilcileri
tarafından yapılan önemli satın almalar olduğuna raporda değinmiştir. Raporda
bir yetiştiricinin ürününün bir kısmını birden fazla alıcıya satmasının istisna ol-
duğu, tüm mahsulün genellikle bir kişiye satıldığı, köyün ileri gelenlerinin satış
zamanı boyunca aracı olarak çok önemli bir rol oynadıkları ve alıcıların yetişti-
riciler tarafından talep edilen fiyatların düşürülmesini sağlamak için sık sık
kendi tür ofislerine başvurdukları ve bu eşrafın genellikle kendi mahsullerinin
satışında önemli bir artıştan yararlandıkları şeklinde tespitlere yer verilmiş-
tir.30
Her şeyin mahsulün bolluğuna ve kalitesine bağlı olduğu değerlendirme-
sinin yapıldığı raporda yüksek kaliteli tütünlerin her zaman talep gördüğü ve
daha büyük ihracatçıların üst kalitedeki tütünler için çok yüksek fiyatlar öde-
dikleri ifade edilmiştir. Reji İdaresi acentelerinin çiftçilere sunduğu parasal
avanslardan bağımsız olarak komisyoncuların ve komisyon acentelerinin de
fon avans verdikleri, bunlar tarafından verilen avanslarının faizinin azami %12
olduğu, ancak buna rağmen arazi sahipleri ile borçlu arasında öngörülen koşul-
ların bir sonucu olarak faiz oranının genellikle arttığı, sık sık borçluyu alıcının
insafına bıraktığı ve bu nedenle üreticinin tütününü küçük bir kârla bile zar zor
satabildiği şeklindeki değerlendirmeler de yapılmıştır.31
Raporda tütünün ambarlarda korunması ve burada yapılan işlemler hak-
kında da oldukça teferruatlı bilgiler bulunmaktadır. Raporda konuyla ilgili şu
bilgiler yer almaktadır:

30 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
31 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,

861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.

305
YÜKSEL KÜÇÜKER

Ambarlarda tütünün korunması

Tütün ilk kez Mayıs ayında henüz çiftçilerin elindeyken fermente edilir.
Eylül ayında alıcılar tarafından ambarlarında tekrar fermente edilir. 15 ila
20 gün süren fermantasyon süresi boyunca, tütüne özel bir özen gösteril-
mez ve işlenmeden önce balyalar yeniden yapılır. Geçmiş yıllarda ambar-
larda tütün kurdu çıkmış ve daha yumuşak ve daha az dayanıklı yaprak-
lara saldırmıştı. Bazı tütün tüccarları işlenme dönemini bekler ve solucan-
lardan kurtulmak için tütünü silkeler ve fırçalar. Güveler ortaya çıkarsa
hastalıklı balyalar ayrı bir hazneye alınır ve haşere bir fenik asit çözeltisi
ile yok edilir. Daha büyük ihracatçı ambarlarında, yerler dikkatlice süpü-
rülür ve lizol serpilir. Örümcek ağları da kaldırılır ve duvarlar badanalanır.

Ambarlardaki işlem

Tütünün ambarlarda işlenmesi farklı şekillerde yapılmaktadır. Tütünün


ihracat hedefi ve kullanım şekli, işlenmesini önemli ölçüde etkiler. Reji
İdaresi çok sayıda tütünün yetiştiriciden alıcıya yasal olarak transferini
sağladıktan sonra, alıcı bunu işlenmesi için kendi ambarına çıkarmakta
özgürdür. Bazı yerel firmalar, özellikle de Amerikan firmaları, temiz ve
dikkatli işlenmeye büyük önem verir. Süreç aşağıdaki gibi işler:

a. Sıralama. Köy balyası ambara geldiğinde iyice karışmış olmasına ve it-


halatçı firmanın talep ettiği standartlara yakın kalitelere ayrılması gere-
ken bir dizi nitelik ve kaliteden oluşmasına dikkat edilir. Bu iş uzman sı-
ralayıcılar tarafından yapılır.

b. Balyalama. Tütün, belirli bir tütün çeşidinden bir balya oluşturan balya
makinelerine veya kutu yapımcılarına teslim edilir. Balya daha sonra
firma uzmanı tarafından incelenir ve temsil ettiği tütünün türünü belirten
bir etiketle etiketlenir. Balya daha sonra “terleme” tehlikesi tamamen ge-
çene kadar bir depoya yerleştirilir. Bu süreç, balyaların preslenmesinin
başladığı Eylül ayının ilk gününe kadar sürer.

c. Sıkıştırma. Çuval bezi veya “kendir” ile kaplı balya, köy balyasındakilerle
aynı şekilde yerleştirilmiş altı çubukla bir arada tutulur. Çubuklu balya, iki
adam tarafından çalıştırılan bir “kriko” presinin altına yerleştirilir. Çubuk-
ları birbirine bağlayan halatlar daha sonra presin altından çıkarıldıktan
sonra sıkılır, böylece rıhtım işçileri çuvalı birbirine sıkıca dikebilir ve bal-
yayı formda tutabilir. Çubuklar daha sonra çıkarılır ve balya, genellikle
dört kez etrafından kordonla bağlanır ve markası basıldığında sevkiyata
hazır hale gelir. Yukarıda bahsedilen çubuklar yaklaşık 4 fit uzunluğunda-
dır ve köylüler tarafından kesilir. Savaştan bu yana köylüler, tütünler iş-
lendikten sonra çubuklarının iadesini talep ediyor. Tütünün balyalanma-
sıyla bağlantılı olarak kullanılan neredeyse tüm kordon ve ipler yerel ola-
rak ve iç bölgelerin çeşitli kasabalarında üretilir. “Kendir” olarak bilinen

306
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

ambalaj malzemesi Hindistan’dan Süveyş Kanalı ve İstanbul yoluyla ithal


edilmektedir. Böyle bir çuval bezinin bugünkü fiyatı, yard kare başına ka-
baca 25 senttir. Bir balyanın kaplaması için yaklaşık %3 yard kare gider.

Yetenekli işleyiciler şu anda günde 1,50 ila 2,00 dolar arasında maaş alı-
yorlar ve günde 100 librelik bir balyayı işleyebiliyorlar. Bu, birinci kalite
tütün balyası için geçerlidir. Aynı durum ikinci derece tütünler için de ge-
çerlidir. Üçüncü sınıf ve altı tütün için, işlem daha maliyetlidir ve genellikle
günde yaklaşık 60 sent ödenen ve 100 librelik bir balyayı işleyebilen ka-
dınlar tarafından 4 günde yapılır. Bu farklılığın nedeni, yetiştirici tarafın-
dan özenle seçilen birinci ve ikinci derecelerin aksine, üçüncü derecelerin
ve altındakilerin köy balyasında gelişigüzel boyutlandırılması ve dolayı-
sıyla ambar işleyicisi tarafından çok dikkatli yapılması gerektiğindendir.

… Bugün Türk tütün işçisine ödenen ücret, Avrupa ve diğer ülkelere göre
düşük olmakla birlikte, ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Bu nedenle,
daha önce belirtildiği gibi, deneyimli bir tütün yetiştiricisi, günlük 1,50 ila
2,00 ABD Doları arasında bir gelir elde eder. İkinci sınıf işçiler günde 60
sentten 1 dolara, deneyimsiz işçiler ise günde 30’dan 60 sente kadar alı-
yorlar.32

Raporda Samsun’da tütün yaprağı satın alan Amerikan firmaları hak-


kında da birtakım bilgiler yer almaktadır. Buna göre Samsun’da P.Lorillard Co.
ve American Tobacco Company firmaları adına satın alan New York Alston To-
bacco Company; Ligget & Hyers Tobacco Company ve The British American To-
bacco Company Ltd. adına New York’taki Gary Tobacco Şirketi ile Tobacco Pro-
ducts Co. Inc. ve yan kuruluşları adına satın alan Melachrino Tobacco Trading
Company isimli üç Amerikan firmasının bulunduğu, bu firmaların raporda bah-
sedilen çeşitli ilçelerde üretilen en kaliteli tütünlerin neredeyse %80’ini satın
aldıkları ifade edilerek bu firmaların Amerika Birleşik Devletleri’nde tütün yap-
rağı üzerindeki 35 sentlik ithalat vergisi nedeniyle Avrupa pazarları için düşük
kalitelileri elden çıkarmayı avantajlı buldukları tespiti yapılmıştır.
1913 yılı ve 1914 yılının ilk 6 ayı (Tablo 1) ile 1919 yılı ve 1920 yılının ilk
6 ayı (Tablo 2) boyunca bu firmaların Amerika Birleşik Devletleri’ne sevk ettik-
leri tütün miktarını göstermek için raporda aşağıdaki tablolara yer verilmiştir.

32 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.

307
YÜKSEL KÜÇÜKER

Tablo 1. Samsun’daki Amerikan firmalarının 1913 yılı ve 1914 yılının ilk


6 ayı boyunca ABD’ye sevk ettikleri tütün miktarı
Firma Adı Tütün Ağırlığı Değeri
Alston Co. 9,635,710 4,336,520
Gary Co. 2,681,362 1,049,960
Melachrino Co. 191,773 66,067
Toplam (libre) 12,509,845 Toplam ($) 5,452,547

Tablo 2. Samsun’daki Amerikan firmalarının 1919 yılı ve 1920 yılının ilk


6 ayı boyunca ABD’ye sevk ettikleri tütün miktarı
Firma Adı Tütün Ağırlığı Değeri
Alston Co. 8,899,782 7,564,815
Gary Co. 2,784,117 2,058,374
Melachrino Co. 871,572 760,317
Toplam (libre) 12,555,421 Toplam ($) 10,382,506

Tablolar incelendiğinde Birinci Dünya Savaşı öncesi dönemle savaş son-


rası dönemde Samsun’da faaliyet yürüten Amerikan firmalarının aynı olduğu,
bu firmaların sevk ettikleri toplam tütün ağırlığının neredeyse hiç değişmediği
ancak elde edilen gelirde büyük artış sağlandığı göze çarpmaktadır. Bu haliyle
ürün miktarında savaşın olumsuz etkilerinin giderildiği, elde edilen gelir mik-
tarında ise yüksek artış olduğu görülmektedir.
Samsun’da güvenilir gümrük istatistikleri olmadığını iddia eden Tuck, bu
nedenle raporun kapsadığı dönemlerde Avrupa ülkelerine yapılan tütün sevki-
yatlarının değerini tespit etmenin imkânsız olduğunu ifade etmiştir. Reji İda-
resi’nin yerel şubesinin kayıtlarından, 1913 ve 1914’ün ilk 6 ayında, tüm Sam-
sun ihracatçıları tarafından Avrupa destinasyonlarına 20.525.487 pound tütün
sevk edildiği, bu rakama Avrupa ülkelerine ABD için aktarılan tütünün dahil ol-
madığı bilgisinin yer aldığı raporda 1919’da ve 1920’nin ilk 7 ayında, Avrupa
ülkeleri için Samsun’dan 15.415.300 libre tütün ayrıldığı, Samsun’da yerleşik
üç Amerikan firmasına ek olarak, yerli menşeli üç ya da dört ana ihracatçı fir-
manın daha olduğu, bu firmaların ABD’ye tütün ihraç etmeyip esas olarak Av-
rupa ve Mısır pazarlarına düşük kaliteli tütün ihraç ettikleri bilgileri paylaşıl-
mıştır.
Raporunda Samsun’daki Amerikalı tütün alıcılarının dürüstlüğüne itibar
duyulduğuna değinen Tuck, burada tütün işiyle uğraşanların Amerikan tütün

308
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

alıcılarına sorgusuz sualsiz güvendiğini ve uzun yıllara dayanan tecrübesinin


sonucu olarak bu satıcıların adil muamelelerine ikna olduğunu belirtmiştir.
Tuck raporda Amerikan tütün alıcılarının ilk olarak 1903 ve 1904 yılla-
rında dikkatlerini Anadolu’ya çevirdiklerini ve ilk şubenin o güne kadar dış dün-
yada tanınmayan Anadolu tütününün çekici niteliklerinin farkına varmalarıyla
1905’te kurulduğunu belirterek Amerikalı alıcıların gösterdiği ilginin doğrudan
bir sonucu olarak yerel üretici tarafında yıllık tütün üretimini artırma yönünde
belirgin bir eğilim olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur. Tuck ilerleyen sü-
reçte diğer üreticilerin Amerikan üreticilerini takip etmekte gecikmediklerini
ve bunun sonucunda talep ve piyasa değerinde bir düşüşün meydana geldiğini
belirtmiştir.33
Raporun son bölümlerinde Samsun ve bölgesinde tütün endüstrisi hak-
kında var olan eksikliklere ve yanlış uygulamalara işaret eden Tuck şu değer-
lendirmelere yer vermiştir:

Yetiştiricilerin güncel tarım makineleri ile kimyasal gübre kullanımı ve tü-


tün bitkisine saldıran birçok zararlının üstesinden gelmek için daha mo-
dern yöntemleri benimsemeleri bahsedilen bölgelerde tütünün yetiştiril-
mesi için önemlidir.

Ticari açıdan bakıldığında, daha iyi bilinen tütün bölgelerinde araziye sa-
hip olan ve mahsullerinin bir kısmını daha az verimli bölgelerdeki yetişti-
ricilerin daha kalitesiz tütünleriyle karıştırmak için satan yetiştiricilerin
bu uygulamaya bir son vermeleri iyi olabilir. Bu yetiştiriciler ayrıca, bazen
daha verimsiz topraklarda üretim yapanlardan aldıkları tütünlerle kendi
kaliteli tütünlerini karıştırmak için tütün satın alarak alıcıları aldatmaya
çalışırlar.

İhraç edilecek tütün üzerindeki tüm vergilerin kaldırılması da kuşkusuz


iyi olacaktır. Bu adım Türk tütününün Yunan ve Rus tütünleri ile rekabete
girmesine izin verecektir.

Tütün mahsulünün miktarının yıllara göre tahminini yapmak için şu anda


kullanılan yöntemler yetersizdir. Tahminler hala tarlalarda yeşil olan bit-
kiden alınmaktadır. Mevsim koşulları, neredeyse bir gecede bir tahmini
değiştirebilir. Mahsul toplanıp kurutulduğunda tahmin edilmeli ve daha
sonra uygun şekilde tartılmalı ve yetkin bir çalışan kadrosu tarafından
doğru tahminlerin yapılması için titizlikle uygulanmalıdır.

33 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.

309
YÜKSEL KÜÇÜKER

Ayrıca tütün Amerika’da bazı tütün yetiştiren eyaletlerde olduğu gibi açık
pazarda müzayede ile satılsaydı köylü tütünü için tek tip bir fiyat elde
ederdi, oysa mevcut yönteme göre tütün gerçek veya hak edilmiş değerin-
den ziyade hemen hemen bir bölgede belirlenen fiyattan satılmaktadır. Bu
nedenle, mevcut koşullar altında, bir köyü ziyaret eden ve çok miktarda
tütün için fiyat belirleyen bir alıcı, bu fiyatın sonraki pazarlık görüşmele-
rini büyük ölçüde etkilediğini ve daha düşük fiyatlarla veya değerlerini
tahmin ettiği kadar düşük fiyatlarla daha düşük ürün satın alamayacağını
bilmektedir.

1920 tütün mahsulünün tahmini

Samsun, Bafra, Alaçam ve Taşova ilçeleri için 1920 tütün mahsulünün yak-
laşık on milyon pound olduğu tahmin ediliyor. Son birkaç haftadaki çok
şiddetli yağışlar nedeniyle, mahsulün artması, ancak aynı zamanda doğal
değerin düşmesi muhtemeldir.34

Raporun son kısmında 1913 yılı ile 1918 yıllarında Samsun bölgesinde
tütün üretim süreçlerinde görev yapan kişi sayıları kıyaslanmıştır. Buna göre
1913 yılında 34 bin küsur olan üretici sayısının 1918 yılında 7 bine kadar düş-
tüğü ifade edilerek bu düşüşün ana sebebi olarak savaşın bölgedeki etkisi vur-
gulanmıştır. Bu noktada birtakım siyasi değerlendirmeler yapma gereği duyan
Tuck, Rumların ve Ermenilerin birçok defa Türkler tarafından sürgün ve katli-
amlarına maruz kaldığını iddia etmiştir. Raporda savaş döneminde hem Rum
hem de Türk köylerinde tütün ekiminin neredeyse tamamen kadın ve çocukla-
rın elinde olduğu, mevcut istikrarsız siyasi koşullara rağmen işlerin yavaş yavaş
normal hale geldiği ve yıllık mahsullerde artış olduğu ifade edilmiştir. Barışın
sağlanmasıyla birlikte tütün endüstrisinin de savaş öncesi önemini yeniden ka-
zanacağı belirtilerek rapor sonlandırılmıştır.

Sonuç
17. yüzyıl başlarında Anadolu’ya ulaşan tütün sonraları Anadolu’da da ye-
tiştirilmeye başlanmıştır. Tütün bitkisi için uygun iklime ve coğrafî koşullara
sahip olan Samsun ve yöresinde yetiştirilen yüksek kalitede tütün zamanla
yurtdışından da rağbet görmeye başlamış ve yabancı firmaları bölgeye çekmiş-
tir. Amerikan firmaları da bölgeye yakın ilgi göstermiş ve 20. yüzyılın başından

34 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.

310
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

itibaren Samsun’da şubeler açmaya başlamışlardır. Amerika’nın Samsun so-


rumlu konsolosluğu görevini yapan S. Pinkney Tuck tarafından İstanbul’daki
Amerikan Başkonsolosluğu’na bölge hakkında çeşitli bilgiler içeren çok sayıda
rapor gönderilmiştir. Bu raporlar arasında bölgedeki tütün endüstrisi hakkında
bilgiler içeren raporlar da bulunmaktadır. 20 Ağustos 1920 tarihli rapor da
bunlardan biridir. Rapor bölgedeki tütün yetiştiriciliği konusunda teknik, eko-
nomik, sosyal ve siyasî açılardan oldukça teferruatlı malumat içermektedir.
ABD konsolosunun konuya bu derece yakın ilgi göstermesini elbette ülkesinin
çıkarları açısından düşünmek gerekir. Nitekim raporda Amerika’ya sevk edilen
tütünün yaklaşık %80’inin Samsun bölgesinden gerçekleştiğinin ifade edilmesi
bunu ortaya koymaktadır.
Raporda tütün bitkisinin ekilmesinden toplanmasına, kurutulmasından
saklanmasına, taşınmasından satılmasına kadar hemen her aşaması hakkında
teknik bilgilerin yanı sıra bölge halkının sosyal ve ekonomik hayatı içindeki ye-
riyle ilgili de etraflı bilgi ve değerlendirmeler bulunmaktadır. Öte yandan rapo-
run kimi kısımlarında siyasî değerlendirmeler de yapılmıştır. Ancak bu değer-
lendirmeler daha ziyade öznel ve yüzeysel boyutlu kalmıştır. Bir bütün olarak
incelendiğinde, raporun Samsun ve yöresi özelinde çok yönlü bilgi ve değerlen-
dirmeler içerdiği ve dönemin şartları içinde tütün endüstrisi konusunda önemli
bilgiler sunduğu söylenebilir.

311
YÜKSEL KÜÇÜKER

KAYNAKLAR
Arşiv Kaynakları
US National Archives and Records Administration (NARA)
Araştırma ve İnceleme Eserleri
Erler, Mehmet Yavuz-Edinsel, Kerim, “Samsun’da Tütün Üretimi (1788-1919)”, Ulusla-
rarası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C 4, S. 18, Yaz 2011, s. 230-247.
Erdoğu, Özlem Güneş, 19. ve 20. Yüzyıllarda Samsun Kentinin Tütün Tarımı ve Sanayii
Çerçevesinde Ekonomik ve Toplumsal Gelişimi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2021.
Başaran, Neslişah Leman, “Samsun Konsolosluk Belgelerine Göre Cumhuriyet’in İlk Yıl-
larında Samsun’da Ticari Faaliyet”, Tarih Boyunca Karadeniz Ticareti ve Canik,
Samsun, C I, ed. Osman Köse, Ankara: Canik Belediyesi Kültür Yayınları, s. 473-
476.
Palamut, Mehmet E., “Aşar ve Düşündürdükleri”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Mecmuası, Prof. Dr. Sabri Ülgener’e Armağan Özel Sayısı, C 43, İstanbul 1987, s.
69-78.
Mercimek, Vakıf, “Tarihi Süreç İçerisinde Türkiye’de Yetiştirilen Tütün Miktarı ve Deği-
şim Sebepleri”, Tütün Eksperler Derneği Bülteni, S. 42, Mart-Nisan 1999, s. 11-17.
Çamaş, Necdet, “Tütün Üretimi, Yaprak Tütün Ticareti ve Sigara Sanayinin Samsun’un
Tarımsal ve Sosyo-Ekonomik Yaşamı Üzerindeki Rolleri”, Geçmişten Geleceğe
Samsun, I. Kitap, Samsun 2006, s. 565-583.
Gürdamar, Ersin, Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Tütün Politikaları, Yayımlanmamış Dok-
tora Tezi, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya 2019.
Şahin, Güven-Taşlıgil, Nuran, “Türkiye’de Tütün (Nicotiana tabacum L.) Yetiştiriciliği-
nin Tarihsel Gelişimi ve Coğrafi Dağılımı”, Doğu Coğrafya Dergisi, C 18, S. 30,
2014, s. 71-102.
Hayreddin Nadi, Abdullah Yesari, Samsun Ticaret Rehberi, Birinci Sene-1339, Samsun
1339 (1923).
İnternet Kaynakları
https://www.findagrave.com/memorial/21084979/somerville-pinkney-tuck, son eri-
şim tarihi: 13.11.2022
https://www.britannica.com/science/pound-unit-of-weight, son erişim tarihi:
15.11.2022

312
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

EKLER
Resim 1. Yağmur Durumuna Karşı Hazırlanan Korunaklar

Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.

Resim 2. Tütün Güneşte Kurutulurken

Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.

313
YÜKSEL KÜÇÜKER

Resim 3. Depolarda Presleme ve Balyalama Odasında İşlem Gören Tütün

Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.

Resim 4. Tütün Demetleri Balyanırken

Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.

314
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

Resim 5. Tütün Depolarında Çalışan Kadın ve Çocuk İşçiler

Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.

Resim 6. Uzmanlar Depolarda İnceleme Yaparken

Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.

315
YÜKSEL KÜÇÜKER

Resim 7. Gemilere Taşınmak Üzere Hazırlanan Tütün Mavnalara Yükle-


nirken

Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.

Resim 8. Reji Fabrikasının Tütün Harman Dairesi

Kaynak: Hayreddin Nadi, Abdullah Yesari, Samsun Ticaret Rehberi, Birinci Sene-1339,
Samsun 1339 (1923), s. 67.

316
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ

Resim 9. Samsun Reji Fabrikası, Sigara Makineleri

Kaynak: Hayreddin Nadi, Abdullah Yesari, Samsun Ticaret Rehberi, Birinci Sene-1339,
Samsun 1339 (1923), s. 68.

Resim 10. Samsun Reji Fabrikası, Sigara Dairesi

Kaynak: Hayreddin Nadi, Abdullah Yesari, Samsun Ticaret Rehberi, Birinci Sene-1339,
Samsun 1339 (1923), s. 73.

317
Ali Bey Çeşmesi

319
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ*

Dr. Öğr. Üyesi Şerif TÜMER1

Giriş
Geleneksel Türk evi, yayılım gösterdiği tüm alanlarda iç mekân teşekkülü,
cephe düzeni ve mimari detayları ile kendine has üslûp özelliklerine sahip yapı
tiplerindendir. Türk şehrinin temel unsurlarından olan geleneksel konutlar, so-
kak dokusu ve konutun sokak ile olan ilişkisi açısından da Türk sanatının ince-
lemeye değer çalışma alanlarındandır. Türk evinin dış dünyayla olan ilişkini dü-
zenleyen bir mimari birim olarak karşımıza çıkan cumbalar ise geleneksel Türk
evinin en karakteristik öğesidir. Osmanlı Devleti’nin yayılım gösterdiği coğraf-
yada yoğun olarak karşımıza çıkan bu kullanım Anadolu geleneksel konutunun
da en önemli öğesi olarak yüzyıllardır varlığını sürdürmüştür.
Bu çalışmada Bafra’nın geleneksel cumbalı köy evleri ele alınmaktadır.
Konu Bafra’nın köyleri ile sınırlandırılmıştır. Daha önce tek tek konut bazında
bütüncül bir araştırma yapılmamış olması nedeniyle çalışma alanı köyler olarak
belirlenmiştir. Ayrıca gözden uzak olan bu köylerdeki geleneksel konutların ye-
rini hızla modern olarak tabir edilen yapı malzemeleri ile inşa edilen konutların
alması, çalışmayı daha da önemli kılmaktadır. 2016 yılı yazında yapılan incele-
melerde aynı parsel içinde geleneksel konutun yanında çağdaş konutun inşa
edildiği geleneksel konutun ise çeşitli amaçlarla (depo, kuruluk vb.) kullanıldığı
görülmüştür. Özellikle ahşap konutların ya sökülerek yakıldığı ya da kaderine
terkedildiği anlaşılmıştır. Bu konutların bir an önce belgelenerek kayıt altına
alınması için yapılan arazi çalışmalarında Bafra şehir merkezi ile Karadeniz ara-
sındaki bölümde neredeyse hiç geleneksel konut kalmadığı tespit edilmiştir.

*Bu çalışma ‘‘Bafra Kırsal Konut Mimarisi’’ isimli doktora tezinden üretilmiştir.
1Mardin Artuklu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü. Orcid: 0000-0002-0108-
9647

321
ŞERİF TÜMER

Ancak Bafra şehir merkezinin güneyinde özellikle de yüksek dağ köylerinde ha-
tırı sayılır sayıda ve nitelikte konut tespit edilmiştir. Böylelikle çalışma alanı
Bafra’nın güneyindeki köy evleri olarak sınırlamıştır.
İncelenen konutların Bafra köylerindeki son geleneksel konutlar olması
çalışmanın önemini ortaya koymaktadır. Çalışma yapılan köylerde çağdaş mal-
zeme ve konut tiplerinin sayısının hızla arttığı görülmekte, incelenen bu son ge-
leneksel örneklerse işlevlerini tamamlayacakları günü beklemektedir. Belki de
birkaç on yıl içerisinde bu konutlardan geriye hiçbir şeyin kalmayacağı düşü-
nülmektedir.
Çalışma kapsamında Bafra’nın güneyinde yer alan on köy (Şekil 1) ince-
lenmiştir. Bunlar Bengü, Çulhakoca, Kapıkaya, Karakütük, Kolay, Kuzalan, Me-
şelitürkmenler, Selemelik, Şahinkaya ve Terzili köyleridir. Konu kapsamında
ele alınacak cumbalı konutlara ise beş köyde rastlanılmıştır. Bu köyler Şahin-
kaya, Kolay, Selemelik, Terzili ve Kuzalan köyleridir. Yapılan incelemelerde 26
geleneksel cumbalı konut tespit edilmiştir. Konutların özel mülkiyet niteliğinde
olması nedeniyle hepsinin içine girilememiştir. İçine girilip ölçüsü alınıp
plânları çizilen konut sayısı 11’dir. Selemelik köyünde konutlara girilememiş
olsa da dıştan fotoğrafı çekilen konutlar çalışmaya eklenmiş ve böylece en azın-
dan görsel hafızada yer almaları amaçlanmıştır. İncelenen konutların görsel ve
plânları metin içine eklenmiş, incelenen köyün başlığı altında verilmiştir. Bu
yöntemle doküman analizi yapılmış sonrasında ise değerlendirilerek cumbalı
köy evlerinin Türk evi içerisindeki yeri ya da yapı ustalarının bu mimari tarz ile
neyi hedefledikleri üzerine görüşler belirtilmiştir. Çalışmanın değerlendirme
bölümüne bir tablo eklenerek incelenen konutların yapım tarihi, malzemesi ve
tekniği belirtilmiş bu yöntemle çalışmanın daha anlaşılır olması hedeflenmiştir.
Kırsal konut mimarisinin tamamlayıcı unsurlarından olan ek yapılar (ahır, sa-
manlık, fırın vb.) çalışmanın amacını ve kapsamını aşmaması için verilmemiştir.
İkiztepe Kazıları kapsamında ortaya çıkarılan yapım tekniklerinin
Bafra’nın köy evlerinde hâlâ varlığını sürdürdüğü de bu çalışma ile bir kez daha
ortaya konmuştur. Nitelikli örneklere sahip olan Bafra’nın güney köyleri gerek
malzeme gerekse de teknik açısından oldukça çeşitlilik arz etmektedir. Değişen
sosyo-ekonomik şartlar ve konfor beklentileri karşısında eski önemini yitiren
bu geleneksel konutlar halk yapı sanatının önemli örneklerindendir.

322
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ

Şekil 1. İncelenen Bafra köylerinin harita üzerindeki konumları

Şahinkaya köyü
Bafra şehir merkezine yaklaşık 55 km. mesafede yer alan Şahinkaya Köyü
(Şekil 1) Bafra’nın dağ köylerindendir. Ulaşım ağı gelişmemiş olan köyün arazisi
engebeli ve serttir. Yükseltiye bağlı olarak kış ayları oldukça soğuk geçmekte-
dir. Kaynaklar incelendiğinde2 köyün ismine rastlanamamakla birlikte yakının-
daki Elalan, Akalan gibi köylerin ismine rastlanıyor. Eski isminin ‘‘Bürük’’ ol-
duğu öğrenilen köy daha önce Elalan köyüne bağlıyken ayrılarak Şahinkaya is-
mini almıştır. Elalan köyü nüfusu 1834-35 tarihli defterlerde 109 erkektir3.
Gelişmiş bir yol ağına sahip olmayan köyün nüfusu her geçen yıl azalmak-
tadır. Köyde temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Yükseltiye bağlı ola-
rak kış aylarının hayli sert ve zor geçtiği köyde geleneksel doku büyük ölçüde
korunmuştur. Malzemenin kolay temini açısından ahşap başlıca konut ve ek-
lenti malzemesidir. Köyde üç tane cumbalı konuta rastlanmıştır. Bu üç konuttan
sadece birisinin (F.2) zemin katında taş malzeme kullanılmış üst katı ise ahşap-
tan inşa edilmiştir. Diğer iki konut (F.1-3) hem zemin hem de üst katta tamamen
ahşap malzeme kullanılarak yapılmıştır. Çantı evler yörede kandil ev olarak da
isimlendirilmektedir. Üç konutunda zemin katları ahır ve aşhane olarak kulla-
nılmaktadır. Bu kullanım konutlara tamamıyla kırsal nitelik kazandırmaktadır.
Üst katın geleneksel Türk evinde temel yaşama birimi olması geleneği
Bafra köy evlerinde de devam etmektedir. İncelenen bu üç konutta da zemin

2 Mehmet Öz ,”XV. Yüzyıldan XVII. Yüzyıla Samsun Yöresi” Geçmişten Geleceğe Samsun 1. Kitap
2013, Yayına Hazırlayan (Editör)Doç. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2013, s.29.; Mehmet Öz, XV-XVI.
Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999.
3 Tancan Özkan, 19. Yüzyılın İlk Yarısında Bafra Kazası Nüfusu, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2012, s. 38.

323
ŞERİF TÜMER

katlar geçim kaynağı ile ilgili temel birimler olarak düzenlenmiş üst katlar ise
temel yaşam alanı olarak kalmıştır. Zemin katı ahır olarak kullanmayan konut
sahipleri de yine üst katları tercih etmiştir. Bunun zorunluluktan ziyade bir ter-
cih olduğu anlaşılmaktadır.

a) genel görünüm Plân.1. Konutun plânı

b) zemin kat ahır-aşhane bölümü c) sofanın genel görünümü

F.1. Konutun genel ve detay görselleri (üstte)

a) konutun genel görünümü Plân 2. Konutun plânı

324
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ

b) zemin kattaki aşhane c) ocak ve gusülhane

F.2. Konutun genel ve detay görselleri (üstte)

a) konutun genel görüntüsü Plân 3. Konutun plânı

b) zemin kattaki ahır c) ocağın üstündeki süslemeler


F.3. Konutun genel ve detay görselleri (üstte)

Kolay köyü
Bafra şehir merkezine 23 km. mesafede yer alan Kolay köyü ulaşımın her
dönem rahatlıkla yapılabildiği karayoluna sahip köylerdendir. Derbent Barajı

325
ŞERİF TÜMER

gölü kıyısına kurulu olan köyde Karadeniz iklim özellikleri görülür. Köyün geç-
mişi hakkında kaynaklardan bilgi edinebilmektedir. 15. ve 16. yüzyıl kayıtla-
rında karşılaşılan Kolay köyü, Pazarlı nahiyesine bağlıydı4. 1642 tarihinden
önce Bafra nahiyesinin en önemli köylerinden olan Kolay, 1642 yılında Baf-
ra'nın batısındaki köyleri kapsayan Değirmenözü nahiyesinde bağlıydı.
Çalışma kapsamında gezilen köyler arasında en nitelikli konut örnekleri
Kolay’da tespit edilmiştir. Malzeme ve teknik açısından çeşitlilik arz eden Kolay
köyü evleri özellikle ahşabın kaliteli işlendiği örneklere sahiptir. İyi bir ustalık
becerisi ile inşa edildiği anlaşılan ahşap evler, parsel içinde oturduğu alan açı-
sından da diğer köylerdeki evlerden daha büyüktür. Neyzen Tevfik’in köyü ola-
rak bilinen Kolay, geçmişte belde belediyesi statüsüne erişmişse de günümüzde
köy statüsündedir.
Köyde toplamda 14 cumbalı ev tespit edilmiş olup üçünün içine girilebil-
miş (F.4-5-6) ve ölçüleri alınmıştır. Konutların özel mülkiyet statüsünde olup
hâlihazırda kullanılıyor olması içlerine girip gerekli çalışmanın yapılmasını zor-
laştırmaktadır. Girilemeyen konutların dışarıdan fotoğrafları çekilerek çalış-
maya dâhil edilmiş ve böylece konutların en azından görsel hafızada yer alma-
sını sağlamak amaçlanmıştır. Çalışma kapsamındaki 14 konutun sadece ikisi
(F.8-16) hem zemin hem de üst katta ahşap ile inşa edilmiştir. Zemin katın
taş/tuğla üst katın ahşap olduğu (F.4-5-10-11-12-14-17) konut sayısı yedidir.
Diğer konutlar ise tümüyle taş ve tuğla malzemeden inşa edilmiştir. Kolay köy
evlerinde zemin katlar diğer köylerin aksine ahır olarak düzenlenmemiştir. Ko-
nutlar bu yönü ile kır meskenlerinden ziyade şehir evleri niteliği göstermektedir.

a) konutun genel görünümü Plân 4. konutun plânı

4 Öz, a.g.e, s. 29.

326
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ

b) sofa ve cumbanın içerden görünümü c) ocak ve dolap

F.4. Konutun genel ve detay görselleri (üstte)

a) konutun genel görünümü (önünde taş eklentisiyle) Plân 5. Konutun Plânı


b) ocağın görünümü
c) oda tavan detayı
F.5. Konutun genel ve detay görünümler (üstte)

327
ŞERİF TÜMER

a) konutun genel görünümü Plân 6. Konutun plânı

b) sofa ve cumbanın görünümü c) zemin katı üst kata bağlayan merdivenler

F.6. Konutun genel ve detay görüntüleri (üstte)

F.7. Konutun genel görünümü F.8. Konutun genel görünümü

328
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ

F.9. Konutun genel görünümü F.10. Konutun genel görünümü

F.11. Konutun genel görünümü F.12. Konutun genel görünümü

F.13. Konutun genel görünümü F.14. Konutun genel görünümü

329
ŞERİF TÜMER

F.15. Konutun genel görünümü F.16. Konutun genel görünümü

F.17. Konutun genel görünümü

Selemelik köyü
Selemelik köyü Bafra şehir merkezine 19 km mesafede yer almaktadır.
Bafra’nın güneyinde yer alan köy Derbent Barajı’na hâkim bir noktada eğimli
bir arazi üzerine kurulmuştur. Bafra’nın ova köylerinden birisi olan Selemelik
Köyü’nde Karadeniz iklimi hâkimdir. Ulaşım ağının iyi ve her mevsim kullanıla-
bilir olduğu köyde temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Köyün demog-
rafik yapısına bakıldığında hâkim unsurun 1924 mübadelesinde Selanik ve ci-
varından gelen Türk mübadiller olduğu5 görülür. Selemelik köyünün, Türk mü-
badillerin Selanik’te temel geçim kaynakları olan tütüncülüğe elverişli olması
nedeniyle Selemelik Köyü’ne yerleştirilmişlerdir. Dolayısıyla köyün temel ge-
çim kaynağı tütün üretimi ve bunun yanında hayvancılıktır.

5Cevdet Yılmaz ve Halil İbrahim Zeybek, Samsun Coğrafyası, Canik Belediyesi Kültür yayınları,
Samsun, 2016, s. 181-182.; Nedim İpek, "Canik Sancağı'nın Nüfusuna Dair Bir Değerlendirme",On-
dokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 10, Samsun 1997, s.44.

330
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ

Kaynaklarda köyün ismine Selamünaleyk olarak rastlanmaktadır6. Harıs


nahiyesine bağlı olan bu köyün 1835 yılı nüfus sayımında 19 haneli ve 95 nü-
fuslu olduğu görülmektedir7. Yine aynı sayımda Tabii Selemelik köyü adı altında
6 hane, 41 nüfus vardır. Köyün 1924 mübadelesine kadar rum yerleşimciler ta-
rafından kullanılmış olması nedeniyle nüfus sayımlarında gayrimüslim nüfus
bilgilerine rastlanmaktadır. 1849 yılı kayıtlarında köyde 274 gayrimüslim ya-
şamakta olup 46 hane vardır.
Köyde temel yapı malzemesi tuğla ve taştır. Ahşap konutun tercih edilme-
mesi burada yaşayan mübadillerin geldikleri topraklardaki alışık ve uygula-
mada hâkim oldukları inşa yapı malzemelerini kullanmaya devam ettiği eğili-
minde olduklarını düşündürmektedir. Bazı köylerdeki yapı malzemesi tercih ve
eğilimi8 bu durumla açıklanabilir. 1939 tarihli iki konut (F.18-19) bunun henüz
ilk yerleşim dönemlerinde uygulamada olduğunu göstermesi açısından önem-
lidir. Köydeki bir konut (F.18) bağdadi tekniğinin nitelikli örneklerindendir.
Bağdadi tekniğinde inşa edilen evlere genellikle mübadil köylerinde rastlan-
maktadır. Çalışma kapsamındaki bir diğer mübadil köyü olan Kuzalan’da tespit
edilen diğer bağdadi yapım teknikli ev de (F.26) mübadil evidir.
Köyde yapılan çalışmalarda 4 adet cumbalı ev tespit edilmiştir. Köy sa-
kinlerinin genellikle Bafra merkezde de yerleşik durumda olması ve her zaman
köyde bulunmamaları, konutların içine girilmesini zorlaştırmaktadır. İçine giri-
lemeyen evlerin dışarıdan fotoğrafları çekilmiş ve çalışmaya dâhil edilmiştir.

a) konutun genel görünümü b) bağdadi tekniğindeki üst kat ve tarih detayı


F.18. Konutun genel ve detay görselleri (üstte)

6 Öz, a.g.e., s.29.


7 Özkan, a.g.t., s. 20.
8 Cevdet Yılmaz, Bafra Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Ofset ve Matbaacılık Te-

sisleri, Bafra-Samsun, 2007, s.111.

331
ŞERİF TÜMER

a) konutun genel görünümü b) konutun cumbasının üzerindeki tarih detayı


F.19. Konutun genel ve detay görselleri (üstte)

F.20. Konutun genel görünümü F.21. Konutun genel görünümü

Terzili köyü
Bafra şehir merkezine 20 km. mesafede yer almaktadır. Temel geçim kay-
nağının tarım ve hayvancılık olduğu köy Bafra’nın ova köylerindendir. Köy, tü-
tün üretimi ile ön plâna çıkmaktadır. Düz sayılacak bir arazi yapısına sahip olan
köyde dağınık yerleşme düzeni görülmektedir. Yapılan araştırmalarda köyde 4
adet cumbalı konut (F.22-23-24-25) tespit edilmiştir. Bu konutların biri tuğla
malzeme ile inşa edilmişken (F.22) kalan üç konut zemin katta taş/tuğla üst
katta ise ahşap malzeme ile inşa edilmiştir. Malzemenin kaliteli konutların işçi-
liğinin ise nitelikli olduğu gözlenen köy evlerinin zemin katları yaşam alanı ola-
rak kullanılmış, ahır yapılmamıştır. Ahır için ayrı ek yapıların tasarlandığı bu
evlerin ocak yapılarının üstünde usta isimlerinin yazılmış olduğu görülmekte-
dir. İncelenen evlerin hepsinin içine girilerek ölçüleri alınmıştır (Plân.7-8-9).
Sadece bir konutun içinin fotoğraflarının çekilmesine konut sahibi izin verme-
diği için (F.22) konutun dış görüntüsü eklenmiştir.

332
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ

F.22. Konutun genel görünümü Plân 7. Konutun plânı

a) konutun genel görünümü Plân 8. Konutun plânı

b) ocak üzerindeki usta ismi c) ocak üzerindeki konutun yapım tarihi


F.23. Konutun genel ve detay görselleri (üstte)

333
ŞERİF TÜMER

a) konutun genel görünümü Plân 9. konutun plânı

b) zemin kattaki aşhane ocağı c) üst kat oda düzeni


F.24. Konutun genel ve detay görselleri (üstte)

a) konutun gelen görünümü Plân 10. Konutun plânı

334
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ

b) konutun inşa tarihi ve usta ismi c) konutun sofası ve çatı kurgusu


F.25. Konutun genel ve detay görselleri (üstte)

Kuzalan köyü
Bafra’nın yaklaşık 35 km. güneyinde yer alan bu köy Derbent Barajı’na
hâkim bir noktada yer almaktadır. Kuzalan köyü ulaşımın her dönem rahatlıkla
yapılabildiği bir karayoluna sahiptir. Karadeniz iklim özelliklerinin görüldüğü
köyün temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Ağırlıklı olarak mübadille-
rin yaşadığı köyde bir tane cumbalı ev (F.26) tespit edilmiştir. Zemin katın
yığma taş olduğu konutun üst katı bağdadi tekniğinde inşa edilmiştir. Konutun
bodrum katı ahır olarak kullanırken zemin katı konutun aşhane ve depolama
alanı şeklinde kullanılmaktadır. Temel yaşama birimi ise üst kattır.

a) konutun genel görünümü Plân 11. Konutun plânı


b) sofa ve cumbanın görünümü c) zemin kat
F.26. Konutun genel ve detay görselleri (üstte)

335
ŞERİF TÜMER

Değerlendirme
Cumba terimi sözlükte ‘‘yapının zemin katının üstündeki katta yer alıp so-
kağa doğru uzanan çıkmalı oda veya eski İstanbul evlerinde pencerenin önünde
sokağa doğru çıkma yapan kafesle örtülü bölüm’’ olarak tanımlanmaktadır9. Ge-
leneksel Türk Evi’nin en karakteristik mimari öğelerinden olan cumba genel-
likle kent evlerinde sokağı dışarıdan görebilme amacıyla düzenlenmişlerdir.
Doğan Kuban bu noktada kadının sokağı görme isteğinin zorlayıcı olduğuna
dikkat çekmektedir10. Şehir evleri için kabul görebilecek bu düşünce, kırda ge-
niş parseller üzerine ayrık nizam olarak inşa edilen ve birbirine çokta yakın ol-
mayan köy evleri için daha farklı arayışın sonucu gibi görünmektedir. Sofa çık-
ması olarak da bilinen cumbalar hem konutun iç-dış ilişkisini düzenleyen mi-
mari birimler olmuş hem de konut cephesini durağanlıktan kurtararak ona es-
tetik bir görünüm vermiş mimari çözümlerdir.
Bafra’nın toplam beş köyünde (Ş.1) toplam 26 cumbalı konut tespit edil-
miş, bunların 11 tanesinin içine girilebilmiş fotoğrafları çekilerek ölçüleri alına-
bilmiştir. Konutların özel mülkiyet kapsamında olması bu noktada çalışmaları
zorlaştıran temel etkendir. İncelenen konutlar arasında en erken tarihli olanı
1900 tarihli olup Kolay Köyü’nde (Şekil 1) tespit edilmiştir. En geç tarihli konut
yine Kolay Köyü’nde yer almakta olup 1970 tarihlidir.
Cumbaların on yedisi ahşaptan, beşi tuğladan, üçü taştan biri ise ahşap ve
taş malzemenin birlikte kullanımından meydana gelmektedir. Ahşap ve taşın
bir arada kullanıldığı örnek aynı zamanda bir bağdadi konut (F.18-26) örneği-
dir. Ancak tabloda da görüldüğü gibi (Ş.1) Bafra köy evlerinde cumba malze-
mesi için en yoğun olarak ahşap kullanılmıştır. Ahşabın bölgenin coğrafyası ile
ilgili olarak daha kolay ulaşılabilir bir malzeme olmasının yanı sıra yükün hafif-
letilerek konut cephesindeki bozulmanın da önlenmek istendiği açıktır.
Bafra’nın cumbalı köy evleri plân açısından (girilebilen konutlarda) ince-
lendiğinde iç ve köşe sofalı tipin en fazla uygulanan tip olduğu görülmektedir.
Yan sofalı tipte sadece bir örnek varken iç sofalı tipte ise hiçbir örnekle karşıla-
şılmamıştır. İç sofalı tipte sofanın konut cephesinin dışına taşırılması hem sofa-
nın daha geniş bir alana sahip olması açısından hem de bol ışık alarak aydınlık
ve ferah bir mekân olgusu edilebilmesi adına akıllıcadır.
Hangi sofa tipinde kullanılırsa kullanılsın Bafra köy evlerinde cumbalar
hep cephenin merkezinden çıkma yapmışlardır. Bunda parselden istendiği gibi
istifade edilebilmesinin de etkili olduğu söylenebilir. Örnekler bazen sofanın

9 Metin Sözen ve Uğur Tanyeli, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul 2003,
s. 54.
10 Doğan Kuban, Türk Ahşap Konut Mimarisi 17-19. Yüzyıllar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,

İstanbul 2017, s. 14.

336
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ

ebatlarında11 (P.2-3), bazen de sofanın ebatlarından daha küçük (P.6) tutulmuş-


tur. Cumbaların zemin kat için bir sundurma vazifesi görmesi onun başka bir
yararlı yönüdür.

Şekil 1. İncelenen evlerin tarih, malzeme ve plân tipi tablosu

Sonuç
Türk geleneksel evini oluşumundaki önemli etkenlerden olan kültürel ve
sosyo-ekonomik vb. koşullar Bafra köy evleri üzerinde de etkili olmuştur. Bafra
köy evlerinin inşa malzemesi, plân kurgusu ve cephe düzeni Türk Evi’nin Ana-
dolu kırsalındaki nitelikli örneklerindendir. Bafra köylerinde yapılan bu ça-
lışma ile geleneksel dokunun Bafra şehir merkezinin güneyinde yoğun bir şe-
kilde varlığını sürdürürken gözlenirken, kuzeyinde neredeyse yok denecek ka-
dar az olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumun, gelişmiş yol ağı, ekonomik durum
ve yerleşim geçmişinin güneyde daha eskiye dayanması sonucu olduğu düşü-
nülmektedir.
Köy evleri estetik arayıştan ziyade temel geçim kaynakları ile de alakalı
olarak işlevselliği ön plâna alan konut türlerdir. Ancak Bafra köylerinde işlev-
sellik olgusunun yanı sıra tavan detayları, ocak üzerinde yer alan boya süsleme-
ler bu evlerin tasarımında estetik arayışın da dikkate alındığını göstermektedir.

11 Mesut Evren, Türk Evinde Çıkma, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1959, s. 9.

337
ŞERİF TÜMER

Ağırlıklı olarak mübadillerin yaşadığı Selemelik ve Kuzalan köylerinde


tespit edilen iki bağdadi konut burada yaşayan insanların geldikleri topraklar-
daki yapım sistem ve tekniklerini buraya taşıdıklarını düşündürmektedir.
Çünkü ziyaret edilen diğer mübadil köylerinde de konut inşasında taş malze-
menin ciddi anlamda kullanıldığını göstermektedir. Bağdadi yapım tekniğinin
diğer köylerde tercih edilmediği gözlenmektedir. Kolay köyü hem Bafra hem de
köy içinde gelişmiş bir yol ağına sahiptir. İncelenen Bafra köyleri arasında mal-
zeme, teknik ve plân kurgusu açısında en nitelikli konutlar bu köyde tespit edil-
miştir. Kolay köyü bu özellikleri ile köy evi kurgusunun şehir evlerine yaklaştığı
önemli bir köydür.
Bafra köy evlerinin cumbalı cephe düzeni tek başına işlevsellik arayışı ile
açıklanabilecek bir husus değildir. Cumbalar özellikle şehir evlerinde ve sıkışık
parsellerde konutun mahremiyet kaygısı noktasında cephe tasarımına etki
eden mimari unsurlar olarak değerlendirilebilir. Fakat Bafra köy evleri geniş
parsel kullanımına uygun alanlar ve dağınık yerleşimin görüldüğü köylerde bile
cumbalı konut cephe düzenini sürdürmüştür. Tüm bu hususlar göz önüne alın-
dığında Bafra’nın köy evlerindeki cumbalı cephe düzeninin büyük ölçü belirle-
yen temel tutumun estetik arayış olduğu sonucuna varılır.

Kaynakça
Evren, Mesut, Türk Evinde Çıkma, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1959.
İpek, Nedim, "Canik Sancağı'nın Nüfusuna Dair Bir Değerlendirme", Ondokuz Mayıs
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 10, Samsun 1997, s.29-45.
Kuban, Doğan, Türk Ahşap Konut Mimarisi 17-19. Yüzyıllar, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul 2017.
Öz, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
1999.
Öz, Mehmet, ,”XV. Yüzyıldan XVII. Yüzyıla Samsun Yöresi” Geçmişten Geleceğe Samsun
1. Kitap 2013, Yayına Hazırlayan (Editör)Doç. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2013,
s.23-44.
Özkan, Tancan, 19. Yüzyılın İlk Yarısında Bafra Kazası Nüfusu, Ondokuz Mayıs Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun
2012.
Sözen, Metin ve Tanyeli, Uğur, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İs-
tanbul 2003.
Tümer, Şerif, Bafra Kırsal Konut Mimarisi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2020.
Yılmaz, Cevdet ve Zeybek, Halil İbrahim, Samsun Coğrafyası, Canik Belediyesi Kültür
Yayınları, Samsun 2016.
Yılmaz, Cevdet, Bafra Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Ofset ve Mat-
baacılık Tesisleri, Bafra-Samsun 2007.

338
Bafra Alaçam Caddesi

339
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN
GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI

Dr. Öğretim Üyesi Ahmet YADİ1

Giriş
Belediye kelimesi belde ve bilâd kelimeleriyle bağlantılı olup bugünkü an-
lamıyla kullanılışı Tanzimat dönemiyle başlamıştır.2 Belediye en basit ifadeyle
bir şehir veya kasabanın sokaklarıyla ilgili genel işler ve temizlik gibi ihtiyaçla-
rına bakan idareye verilen isimdir.3 Tanzimat dönemine kadar belediye işleri-
nin hisbe müesseseleri ve kadıların yürüttükleri bilinmektedir. II. Mahmud dev-
rinde şehirlerde vergi toplamak, asayişi sağlamak, ekonomik faaliyetleri ve
çarşı pazarın denetlenmesi ve sağlıkla ilgili kontrolü sağlamak adına İhtisab Ne-
zareti kuruldu. Ancak bu kurum bir müddet sonra yetersiz kaldı.4 Nitekim Kırım
Savaşı’nın İstanbul’da karışıklığı artırması üzerine İhtisab Nezareti ilga edilerek
16 Ağustos 1854 tarihinde İstanbul Şehremaneti kuruldu.5 İstanbul Şehrema-
neti de bekleneni veremeyince belediye teşkilatına yardımcı olmak üzere
1857’de Altıncı Daire-i Belediye (Beyoğlu-Galata) teşkil edilmiştir.6 Daha gerek
II. Abdülhamid gerekse II. Meşrutiyet dönemlerinde belediye teşkilatıyla ilgili
düzenlemeler devam etmiştir.7

1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Çarşamba İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü. Sam-
sun/Türkiye, ahmetyadi87@gmail.com. ORCID: 0000-0002-0405-3535
2 İlber Ortaylı, “Belediye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Diyanet Vakfı Yayınları, C. 5,

İstanbul 1995, s. 398.


3 Şemsettin Sami, Kâmûs-ı Türkî, Nadir Eserler Kitaplığı, İstanbul 2016, s. 301.
4 Ortaylı, “Belediye”, s. 398-399.
5 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), Türk Tarih Kurumu Ya-

yınları, 3. Baskı, Ankara 2018, s. 134-135.


6 Şevki Bilgehan Önver, “Altıncı Daire-i Belediye ve Günümüz Belediye Hizmetleriyle Karşılaştı-

rılması”, Takvim-i Vekayi, C. 7, Haziran 2019, s. 46.


7 Yüksel Demirkaya, “Osmanlı Devleti’nde Belediye (Hisbe) Teşkilatı”, Sosyal Siyaset Kitapları 41-

42. Kitap, Çantay Kitabevi, İstanbul 1998, s. 308.

341
AHMET YADİ

İstanbul dışında da belediye örgütlerinin kurulma çabaları 1864 yılından


itibaren görülmektedir.8 1864’te çıkarılan Vilayet Nizamnamesine göre her yer-
leşim yeri bir belediye olarak kabul edilmiş, 1867’de çıkarılan iki talimatname
ile Tuna, Selanik, İzmir ve Bağdat gibi şehirlerde belediye uygulamalarına yasal
zemin hazırlamıştır.9 Ancak taşradaki belediyeler mali sıkıntılardan dolayı pek
fazla varlık gösteremediler. Nitekim 1877 Vilayetler Belediye Kanunu ile eski-
sine göre belediyeye yeni görevler yükleyerek daha teşkilatlı bir yapıya bürün-
mesini sağlamıştır.10 Bu çalışmada ise kaynakların yol gösterdiği kadar Bafra
Belediyesinin kuruluşu ve Osmanlı’dan günümüze sırasıyla belediye başkanları
hakkında bilgiler verilmiştir. Yine Cumhuriyet döneminde basına yansıyan be-
lediyenin faaliyetleri hakkında bilgiler sunulmuştur.
Bafra Belediyesinin Kuruluşu
Bafra Belediyesinin kuruluşuyla alakalı olarak Osmanlı Arşivi’nde her-
hangi bir belge bulunmamaktadır. Bundan dolayı Bafra kazası Trabzon vilaye-
tinin bir parçası olması hasebiyle Trabzon Vilayet Salnameleri bu konuda bize
ışık tutmaktadır. Bu bağlamda 1869 tarihli Trabzon Vilayet Salnamesinde Canik
sancağına bağlı Bafra kazasının olduğu kısımda yer alan Meclis-i Daire-i Bele-
diye başlıklı yerin altında belediye reisi, azaları ve kâtibinin isimlerine yer ve-
rildiğini görmekteyiz. Buna göre; Bafra’nın ilk belediye başkanı Osman
Efendi’dir. Azalar; Hacı Hüseyin Efendi, Firuz Ağa, Akdem Ağa ve Mihail Ağa
olup, kâtip ise Safvet Efendi’dir.11 Buradan hareketle 1869 yılına ait salnamenin
verilerinin bir önceki yıla ait olduğunu düşünürsek Bafra’da belediyenin 1868
yılında teşkil edilmiş olduğunu söylemek yerinde olacaktır.
Osmanlı Arşivi’nde ise belediye ile ilgili ilk belge 1891 tarihlidir. Bu bel-
gede Bafra Belediyesi tabibinin istifa etmesi üzerine yerine Tıbbiye Nezaretin-
den Misail Efendi’nin atandığından bahsedilmektedir.12 Osmanlı Arşivi kayıtla-
rında daha çok belediye çalışanlarının ataması ve taltifi ile ilgili belgeler bulun-
maktadır.

8 Şafak Ertan Çomaklı, “Osmanlı Devleti’nden Cumhuriyet’e Türk Belediyeciliğinin Tarihsel Geli-
şimi”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı 134, Ekim 2001, s. 77.
9 Tarkan Oktay, “Osmanlı Döneminde Modern Belediye Kurumunun Doğuşu ve Gelişimi”, Selçuk-

ludan Cumhuriyete Şehir Yönetimi, Forart Basımevi, İstanbul 2008, s. 377-378.


10 10 Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), s. 188, 191.
11 Trabzon Vilayeti Salnamesi (TVS), 1286 (1869), s. 48.
12 Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA),

Dâhiliye Nezâreti Mektubî Kalemi (DH. MKT), Nr: 1848/44, 25 Haziran 1307 (7 Temmuz 1891).

342
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI

Bafra Belediye Başkanları*


Osmanlı Arşivi’nde konuyla alakalı belgelerin az olmasından dolayı
1868’den 1872 yılına kadar Bafra’daki belediye teşkilatını Trabzon Salnamele-
rinden takip edebilmekteyiz. Ancak 1870’li yıllarda Canik sancağının Kafkasya
ve Kırım’dan gelen göçmenlerin oluşturduğu kozmopolit bir sosyal yapıyla ön
plana çıkmaya başlamıştır. Bunun yanında ticaret amacıyla yabancıların da böl-
geye gelip gitmesiyle birlikte nüfus hareketliliği daha da artmıştır. Nitekim
1872 yılında Trabzon’dan ayrılarak müstakil bir sancak haline getirildi. Ancak
1877 yılında tekrar Trabzon vilayetine bağlanmıştır.13 Bu dönemde Canik san-
cağına ait bilgiler herhangi bir salnamede yer almadığından 1872 yılından 1877
yılına kadar belediye başkanlığı görevinde kim yâda kimlerin bulunduğu tespit
edilememiştir. Daha sonra Canik sancağının tekrar Trabzon vilayetine bağlan-
masıyla birlikte salnamelerden 1904 yılına kadar Bafra Belediye teşkilatına
dair bilgiler edinebilmekteyiz. 1904 yılından sonra Trabzon’a ait salnamelerin
olmayışı belediye başkanlarını tespit etmekte güçlük yaratmıştır. Çünkü bele-
diye başkanlarına dair bilgilerin arşiv kayıtlarında yer alması için ya taltif edil-
mesi ya ceza alması yâda merkeze yazdığı bir yazıda imzasının olması gerek-
mekteydi. Bu bağlamda bazı belediye başkanları arşiv vesikalarından tespit et-
miş olduk. Ayrıca gazete haberlerine yansıyan Bafra Belediye başkanlarına dair
haberler de eksikliklerin giderilmesinde faydalı olmuştur. Cumhuriyet döne-
minde ise başkanları tespit edememe gibi sorun yaşanmamıştır. Yine Bafra Be-
lediyesi resmi internet sitesinde de belediye başkanlarının bir listesi bulunmak-
tadır. Ancak oradaki ile bu çalışmadakiler arasında özellikle Osmanlı dönemi
için bazı farklılıklar görülmektedir. Orada bulunan bazı isimler kaynaklarla
doğrulanamadığından bu çalışmaya dahil edilmedi. Yine bu çalışmada olup in-
ternet sitesindeki listede bulunmayan başkanlar da bulunmaktadır.141868’de
Bafra Belediyesinin kuruluşuyla birlikte Osmanlı’dan günümüze Bafra Belediye
başkanları şu şekildedir:
1-Osman Efendi
Kendisi elde edilen kaynaklar neticesinde Bafra Belediyesinin ilk başkanı
olarak karşımıza çıkmaktadır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla 1868-1872 yılla-
rında başkanlık görevi yürütmüştür. Belediye başkanlığı döneminde azalar;

*Fotoğraflar Saffet Ay arşivinden alınmıştır.


13Rıza Karagöz, “Canik’in İdarî Yapısı ve İdarecileri”, İlkçağdan Cumhuriyet’e Canik, Canik Beledi-
yesi Kültür Yayınları, Samsun 2011, s. 131.
14 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-

Tarihi, (Erişim Tarihi: 14.11.2022).

343
AHMET YADİ

Hacı Hüseyin Efendi, Firuz Ağa, Akdem Ağa, Mihail Ağa, Mehmed Efendi
(1870’te dâhil), Hafız Efendi, Yordan Ağa, Artin Ağa (1871-1872’de dâhil) ve
kâtip ise Safvet Efendi’dir.15
2-Aziz Efendi
1872-1877 yıllarında müstakil bir sancak olan Canik’in tekrar Trabzon’a
bağlanmasıyla birlikte salnamelerdeki bilgilere göre 1879’da Bafra Belediye
Başkanı Aziz Efendi’dir. Azalar; Abdullah Efendi, Süleyman Efendi, Hacı Reşid
Efendi, Mehmed Efendi, Kiryako Ağa, Nişan Ağa ve kâtip ise Derviş Efendi’dir.16
3-Asım Efendi
1881 yılında Bafra Belediye başkanı Asım Efendi’dir. Azalar; Mehmed Ali
Kemali Efendi, Osman Efendi, Mehmed Rasim Efendi, Yorgi Ağa, sandık emini
ve kâtip Hafız Derviş Efendi’dir.17 1888 yılında da Bafra Belediye başkanının
Asım Efendi olduğunu görmekteyiz. Sadece bu dönemde belediye teşkilatına
müfettiş olarak Hafız İsmail Efendi’nin dâhil edilmiştir.18
4-Osman Efendi
1892’de Bafra Belediye başkanı Osman Efendi olarak kayıtlara yansımış-
tır. Onun başkanlığında belediye müfettişi Hafız İsmail Efendi, sandık emini ve
kâtip ise Derviş Efendi’dir.19
5-Emin Efendi
1893 yılında Bafra Belediye başkanı Hacıömerzade Emin Efendi’dir. Aza-
lar; Morzade Hacı Mehmed Efendi, Cemilzade Hasan Efendi, Sarraf Dimid Ağa,
Hacı Yovani Ağa ve Akob Ağa’dır. Tabib Misail Efendi, Müfettiş Hacı İsmail
Efendi ve Kâtip ve Sandık Emini Derviş Efendi belediye teşkilatının diğer üyele-
ridir.20
6-Osman Naci Efendi
1894 yılındaki Bafra Belediye başkanını bir Osmanlı Arşivi kaydından
tespit edebilmekteyiz. Bafra’daki Kızılırmak nehrinin üzerine büyük bir köprü
inşa edilmiş ve bu konuda çaba sarf eden belediye reisi Osman Naci Efendi rabia
rütbesi ile taltif edilmiştir.21 1896’da yine başkan Osman Naci Efendi’dir. Azalar;

15 TVS, 1286 (1869), s. 48.; TVS, 1287 (1870), s. 53.; TVS, 1288 (1871), s. 59.; TVS, 1289 (1872), s.
58.
16 TVS, 1296 (1879), s. 81.
17 TVS, 1298 (1881), s. 78.
18 TVS, 1305 (1888), s. 265.
19 TVS, 1309 (1892), s. 247.
20 TVS, 1311 (1893), s. 271.
21 BOA, DH. MKT, Nr: 226/26, 6 Nisan 1310 (18 Nisan 1894).

344
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI

Çelebizade Ahmed Çelebi Efendi, İsmail Efendi, Delmidoğlu Dimid Ağa, Ara-
boğlu, Dimitri Ağa, Yordan Ağa’dır. Belediye tabibi Misail Efendi, müfettişi Hacı
İsmail Efendi, kâtip ve sandık emini Ali Rıza Efendi’dir.22
7-Mehmed Hâkî Efendi
1897 yılında İkdam gazetesindeki bir habere göre Bafra Belediye Başkanı
Mehmed Haki’dir.23 Kendisi hakkında başka bir bilgi bulunmamaktadır.
8-Mustafa Kâşif Efendi
1898’de Bafra Belediye başkanı Mustafa Kâşif Efendi’dir. Belediye müfet-
tişi Abdülkadir Efendi, kâtip İsmail Hakkı Efendi ve sandık emini ise İsmail
Efendi’dir.24 1900’de yine başkan Mustafa Kâşif Efendi’dir. Azalar; Abdurrah-
man Ağa, İsmail Efendi, Akob Ağa, Hacı Yani Ağa, Dimid Ağa, Dimitraki Efendi
ve Kalfed Bogos Ağa’dır. Belediye tabibi İstepan Efendi ve müfettişi ise Safer
Bey’dir.25 1901 yılındaki kayıtta Derebeyzade Kâşif Efendi’nin başkanlık göre-
vinde devam ettiği görülmektedir. Değişikliklerle birlikte azalar; Kazanosman-
zade Abdurrahman Ağa, Arifağazade İsmail Efendi, Yelkencizade Hacı Yani Ağa,
Odabaşıoğlu Dimid Ağa, Araboğlu Dimitri Efendi ve Pesmendiyan Agob Ağa’dır.
Ayrıca tabib İstepan Efendi, müfettiş Safer Bey, kâtip ve sandık emini ise Ende-
runzade İsmail Fevzi Efendi’dir.26 Yine aynı yıl Kâşif Efendi, iyi hizmetlerinden
dolayı salise rütbesi ile taltif edilmiştir.27
9-Tevfik Efendi
1902 yılında Çelebizade Tevfik Efendi’nin Bafra Belediye başkanı olduğu
görülmektedir. Azalar; Hacılokmanzade Zihni Efendi, Mayısoğlu İstavri Efendi,
Dedebalıoğlu Murat Ağa, Budakoğlu Dimid Ağa, İnciyan Bogos Efendi, Yakobyan
Memas Ağa, Dermosesyan Arakil Ağa’dır. Tabib Hristo Efendi, müfettiş Mustafa
Bey ve kâtip ve sandık emini ise İsmail Fevzi Efendi’dir.28 1903 yılında başkan
Çelebizade Tevfik Efendi, hükümet işlerinde ve memleketin kalkınmasında gö-
rülen gayretlerinden dolayı salise rütbesiyle taltif edilmiştir.29 1904 yılında ise
Bafra’da eğitim faaliyetlerinin günden güne geliştiği ve bunda ahalinin yardım-

22 TVS, 1313 (1896), s. 255.


23 Baki Sarısakal, Samsun Basınında Olaylar ve İnsanlar Birinci Kitap, Samsun Büyükşehir Beledi-
yesi Yayınları, Samsun 2012, s. 244.
24 TVS, 1316 (1898), s. 314.
25 TVS, 1318 (1900), s. 205.
26 TVS, 1319 (1901), s. 135.
27 BOA, DH. MKT, Nr: 2454/4, 10 Şubat 1316 (23 Şubat 1901).
28 TVS, 1320 (1902), s. 240.; TVS, 1321 (1903), s. 399.; TVS, 1322 (1904), s. 346.
29 BOA, DH. MKT, Nr: 783/23, 14 Teşrinievvel 1319 (27 Ekim 1903).

345
AHMET YADİ

larının önemli olduğu ifade edilmektedir. Tevfik Efendi, görevini iyi yapmadı-
ğından ve eğitim-öğretim için halktan toplanan parayı şahsi işleri için kullandı-
ğından dolayı hakkında şikâyet olmuştur. Yetkililer Tevfik Efendi hakkında ya-
pılan suçların doğruluğu kesinleşirse gereğinin yapılacağını bildirdiler. 30 Bu ha-
diseden dolayı Tevfik Efendi’nin bir ceza alıp almadığına dair bir bilgi bulunma-
maktadır. Cumhuriyet’in ilanından sonra Çelebi soyadı almış ve Kasım 1938’de
vefat etmiştir. Çevresi tarafından çok sevilen ve fukara babası olarak nitelenen
bir şahsiyet olarak göze çarpmaktadır. Vefat ettiği tarihlerdeki belediye binası-
nın da onun eseri olduğuna dikkat çekilmiştir.31

30 BOA, MF. MKT, Nr: 773/33, 27 Kanunievvel 1319 (9 Ocak 1904).; DH. MKT, Nr: 924/82, 12
Şubat 1319 (25 Şubat 1904).
31 Bafrasesi, Nr: 85, 30 Kasım 1938, s. 2.

346
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI

10-Yordonaki Efendi
Yordonaki Efendi, Aks-ı Sada gazetesindeki bir haber vasıtasıyla tespit edil-
miştir. Kendisi 1910 yılında Bafra Belediyesi başkanlığında bulunmaktaydı.32

11-Hilmi Efendi
1915 yılında Bafra Belediye başkanlığında Hilmi Efendi’yi görmekteyiz.
Aks-ı Sada gazetesindeki bir haberde kendisinin telgraflarına yer verilmiştir.33

12-Dursun Ağa
1918 yılında Bafra’da yaşanan çetecilik faaliyetlerine dair bir yazıdan o
dönemki belediye başkanının Dursun Ağa olduğunu anlamaktayız. O sıralarda
bölgedeki çete faaliyetlerinden halkın huzursuz ve rahatsız olmasından dolayı
gereğinin yapılması belediye başkanı ve diğer idareciler tarafından talep edil-
miştir. Dursun Ağa’nın döneminde azalardan bazıları Hakkı Efendi, İsmail
Efendi ve Ahmed Efendi’dir.34

32 Baki Sarısakal, Samsun’da Unutulmayan Olaylar Birinci Kitap, Samsun Büyükşehir Belediyesi
Yayınları, Samsun 2008, s. 107.
33 Sarısakal, Samsun Basınında Olaylar ve İnsanlar Birinci Kitap, s. 255.
34 BOA, DH. EUM. 6. Şb, Nr: 40/41, 27 Haziran 1334 (27 Haziran 1918).

347
AHMET YADİ

Bafra Belediye başkanlığında ve Vilayet Meclis-i Umumi azalığında uzun


seneler bulunmuştur. Memleket için önemli hizmetleri görülmüştür. Özellikle
yol, köprü ve su işlerinde çok çaba sarf ederek başarılı olmuştur. Memleketi ta-
rafından sevilen ve sayılan biri olan Dursun Ağa (Çakıroğlu) 3 Haziran 1937 ta-
rihinde hayata veda etmiştir. Cenazesi Tayyar Paşa Camii’nde namazı kılındık-
tan sonra aile kabristanlığına defnedilmiştir. Cenaze töreninde hükümet me-
murları, belediye personelleri, tüccar, esnaf ve halktan büyük bir kalabalık ka-
tılmıştı. Kendisi Bafra’nın tütüncülüğünde 45 sene büyük rol oynamış meşhur
tütüncülerden biriydi. Halk arasında hayırsever, halk işlerine çalışır ve hürmete
layık bir insan olarak tanınmıştır.35
13-Rahmi Çakır
Rahmi Çakır, Cumhuriyetin ilk yıllarında 1925-1926 yılları arasında Bafra
Belediyesi başkanlığını yürütmüştür.36

14-Zihni Lokman
Zihni Lokman, 1903 Bafra doğumludur. Hacılokman ailesine mensup
olup, 1928’de Saadet Hanım’la evlendi. 1934-1938 yılları arasında Bafra Bele-
diye başkanlığı yaptı.37

35Bafrasesi, Nr: 9, 7 Haziran 1937, s. 1-2.


36 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-
Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)
37 https://www.brthaber.com/bafra-tarihi/bafra-tarihine-iz-birakanlar-1bolum-zihni-lokman-

h3416.html (Erişim Tarihi: 31.10.2022.)

348
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI

15-Kamil Çuhacı
Zihni Lokman’dan sonra Bafra Belediye başkanlığına Kamil Çuhacı seçil-
miştir. Başkan yardımcılığına Rıfat Işın, ikinci yardımcılığına Hasan Bengü ve
kâtipler ise Mustafa Ergin ve Necati Bora’dır.38 Onun döneminde belediye mu-
hasebeciliğine Halil Ünal, yazı işlerine de Mansur Çakmaklı getirilmiştir.39 4 Ka-
sım 1942 tarihinde belediye meclis üyeleri tarafından belediye salonundaki
toplantı sonucunda 20 oyla belediye başkanlığına ikince defa Kamil Çuhacı se-
çilmiştir.40 Kendisi 1938-1943 yılları arasında Bafra Belediyesi başkanlığı göre-
vini yürütmüştür.41

16-Ahmet Çakın
Ahmet Çakın, 1943-1944 yıllarında kısa süreli Bafra Belediyesi başkanlı-
ğında bulunmuştur.42

38 Bafrasesi, Nr: 81, 2 Kasım 1938, s. 1.


39 Bafrasesi, Nr: 100, 27 Eylül 1939, s. 1.
40 Bafrasesi, Nr: 247, 4 Kasım 1942, s. 2.
41 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-

Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)


42 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-

Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)

349
AHMET YADİ

17-Mustafa Ergin
Mustafa Ergin, 1944-1950 yılları arasında Bafra Belediyesi başkanlığı
yapmıştır.43

18-Necati Bora
Necati Bora, 1950-1954 yılları arasında Bafra Belediyesi başkanlığında
bulunmuştur.44 Kendisi 1910 yılında Drama’da dünyaya gelmiştir. Babasının
ismi Hilmi ve annesinin adı ise Zehra olup mesleği eczacılıktır. Uzun yıllar Hava
Kurumu ve Çocuk Esirgeme Kurumu idare heyetlerinde bulundu. Kendisi mü-
badil bir devlet adamıdır.45

43 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-


Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)
44 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-

Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)


45 Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA),

Siyasi Partiler Cumhuriyet Halk Partisi (490-1-0-0), Nr: 317-1304-1, 28 Mart 1950.

350
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI

19-Mahmut Barutçu
Mahmut Barutçu, 1954-1955 yıllarında kısa süre Bafra Belediyesi baş-
kanlığı yapmıştır.46 Kendisinin daha önce Bafra Ticaret ve Sanayi Odası başkan-
lığı yaptığı da bilinmektedir.47

20-Ali Kale
Ali Kale, 1955-1973 yılları arasında 18 yıl gibi uzun bir süre Bafra Bele-
diye başkanlığı görevini yürüttü.48

46 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-


Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)
47 Bafrasesi, Nr: 475, 28 Ocak 1950, s. 1.
48 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-

Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)

351
AHMET YADİ

21-Duha Sertkaya
Duha Sertkaya, uzun süre başkanlık görevini yürüten Ali Kale’nin ardın-
dan 1973-1977 yılları arasında Bafra Belediye reisliğini yapmıştır.49

22-Sefer Peker
Sefer Peker, 1977-1980 ve 1989-1994 yılları arasında iki dönem Bafra
Belediyesi başkanlığında bulunmuştur.50 Sefer Peker ilk başkanlığında 5 yılı ta-
mamlamadan 12 Eylül 1980 tarihinde askeriyenin yönetime el konulmasıyla
görevinden alındı. Yerine Bafra Kaymakamı Cengiz Kentli 1983 yılına kadar be-
lediye başkanı olarak görevlendirildi. 1983 yılında ise Bafra’da veteriner olan
Durmuş çakır 1984 yılına kadar belediye başkanlığı görevini yürüttü.51

49 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-


Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)
50 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-

Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)


51 https://www.brthaber.com/bafra-haber/gecmisten-gunumuze-bafra-belediye-secimleri-
h19057.html (Erişim Tarihi: 06.12.2022)

352
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI

23-Yaşar Buharalıoğlu
Askeri yönetimden sonra belediye seçimleri 25 Mart 1984’te yapıldı. Bu
seçim sonucunda Yaşar Buharalıoğlu 5.300 oy alarak Bafra Belediye başkanı
oldu.52 Kendisi 1984-1989 yıllarında Bafra Belediyesi başkanlığını yapmıştır.53

24-Hasan Aslan
Hasan Aslan, 1994-2004 yılları arasında 10 yıl Bafra Belediyesi başkanlığı
görevini yürütmüştür.54

52 https://www.brthaber.com/bafra-haber/gecmisten-gunumuze-bafra-belediye-secimleri-
h19057.html (Erişim Tarihi: 06.12.2022)
53 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-

Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)


54 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-

Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)

353
AHMET YADİ

25-Şükrü Neiş
Şükrü Neiş, 2004-2009 yılları arasında Bafra Belediyesi başkanlığında
bulundu.55

26-Zihni Şahin
Zihni Şahin, 2009 yılından 2018 yılına kadar Bafra Belediyesi başkanlık
görevini yürütmüştür.56

55 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-


Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)
56 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-

Tarihi (Erişim Tarihi: 14.11.2022)

354
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI

27-Hamit Kılıç
Hamit Kılıç, 1967 yılında Bafra’da dünyaya geldi. Bafra’da ilk ve orta öğ-
renimini tamamladıktan sonra Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fa-
kültesi’nden mezun oldu. Çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 13 Mayıs 2018
tarihinde Belediye Meclisi tarafından Bafra Belediye Başkanlığına seçildi. 31
Mart 2019 tarihindeki yerel seçimlerde de halk tarafından seçilerek tekrar
Bafra Belediyesi Başkanlığı yürütmeye başladı. O tarihten itibaren de başkanlık
görevini yürütmektedir.57

Belediye’nin Basına Yansıyan Faaliyetleri


Osmanlı Devleti zamanında Bafra Belediyesine dair kaynak azlığından
dolayı bu başlıkta Cumhuriyet döneminde basına yansıyan haberler üzerine bir
değerlendirmede bulunulmuştur. Özellikle 1930’lu yıllardaki haberler üzerine
yoğunlaşılmıştır. Gazetelerde daha çok belediyenin ihale, yol ve su çalışmaları,
çevre düzenlemesi, yasaklar ve halkın belediyeden taleplerine yer verilmiştir.
Ayrıca belediye atamaları ve belediyenin faaliyetlerine dair bilgiler de bulun-
maktadır.58
Cumhuriyetin ilk yıllarında özellikle 1930’lu yıllar şehirlerde çevre dü-
zenlemesi konusunda ülke genelinde çalışmalar olmuştur. Bu durum Bafra için
de geçerliydi. Zamanla nüfusun artması ve evlerin yapılmasıyla birlikte şehir

57 https://www.bafra.bel.tr/Gorev/5540816118f86f0a0cd46a4b/Hamit-KILIC (Erişim Tarihi:


06.12.2022)
58 Bafrasesi, Nr: 9, 9 Haziran 1937, s. 1-2.; Bafrasesi, Nr: 10, 16 Haziran 1937, s. 2.; Bafra, Nr: 593,

2 Ocak 1961, s. 4.; Bafrasesi, Nr: 4, 5 Mayıs 1937, s. 4.; Bafrasesi, Nr: 11, 23 Haziran 1937, s. 3.

355
AHMET YADİ

içinde kalan mezarlıkların kaldırılarak şehrin dışında uygun bir yere nakledil-
mesi çalışmalarını görmekteyiz.59
Belediyenin bazı tüketim maddelerinin fiyatlarının belirlemekte ve ge-
rektiğinde narh koyulmaktaydı. 1937 yılının temmuz ayında odun sıkıntısından
dolayı Bafra Belediyesi birinci ekmeğin kilosuna 12 ve ikinci ekmeğin kilosuna
9 kuruş narh koymuştur.60 Yine belediyenin gaz ve benzin fiyatlarını belirlemesi
de dönemin belediyecilik faaliyetlerini anlamamız açısından önemlidir.61
Belediyenin uyguladığı yasaklar ve cezalara bakacak olursak bu konuda
gazetelerden bilgi sahibi olabilmekteyiz. Örneğin; 1937 yılında sırt hamallığının
yasakladığına dair haberler gazetelerde yer almaktadır. Buna göre sırt hamal-
lığı yasaklanırken zaruri durumlarda 30 kiloyu geçmeyecek şekilde eşya taşı-
nabilecekti. Eğer yasağa uymayan olursa ilk sefer 2, ikinci seferde 10 ve üçüncü
kez yaparsa 30 lira para cezası verecekti.62 Yine araçlarını muayene getirmeyen
şoförlere de 5 lira para cezası verilecekti.63 Ayrıca ölçü aletlerini denetimi ya-
pılması için belediyenin ilan verdiğini görmekteyiz. Bu konuda usulsüzlük ya-
panlara gereken cezaların verileceği belirtilmiştir.64 Diğer bir konu ise motosik-
let ve bisikletlerle ilgiliydi. Ehliyetsiz motosiklet kullanmanın cezası 50 lira olup
bisiklete bir kişiden fazla binmek yasaktı. Bu yasağı ihlal edenler de 2 lira para
cezası verecekti.65
Cumhuriyet döneminde Bafra Belediyesinin içinde bulunduğu önemli iş-
lerden biri de kültürel faaliyetlerdi. Gazetelerde en çok yer tutan kültürel faali-
yet ise Kızılırmak kenarında ilkbahar ve sonbaharda yapılan at yarışlarıydı.
Yine burada pehlivan güreşleri ve eşek yarışları da yapılmaktaydı. Bu faaliyetin
programları da gazetelerde geniş yer bulmuştur.66
Salgın hastalıklar ve haşerelere karşı mücadele belediyenin uğraştığı iş-
lerden olmuştur. İnsanlar arasında at ve eşek gibi hayvanlardan yayılan Ruam
hastalığına karşı Bafra’da bazı tedbirler alınmaya başlanmıştır. Hayvan sahip-

59 Bafrasesi, Nr: 13, 7 Temmuz 1937, s. 1-2.; Bafrasesi, Nr: 24, 22 Eylül 1937, s. 3.; Bafrasesi, Nr:
25, 29 Eylül 1937, s. 2.
60 Bafrasesi, Nr:14, 14 Temmuz 1937, s. 1.
61 Bafrasesi, Nr: 18, 11 Ağustos 1937, s. 4.
62 Bafrasesi, Nr: 7, 26 Mayıs 1937, s. 3.
63 Bafrasesi, Nr: 4, 5 Mayıs 1937, s. 4.
64 Bafrasesi, Nr: 15, 21 Temmuz 1937, s. 3.
65 Bafrasesi, Nr: 17, 4 Ağustos 1937, s. 3.
66 Bafrasesi, Nr: 7, 26 Mayıs 1937, s. 4.; Bafrasesi, Nr: 8, 2 Haziran 1937, s. 4.

356
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI

leri 3 gün içinde Bafra hayvan sağlığı merkezine götürmeleri şart koşulmuş-
tur.67 Yine sivrisinek ve karasinekle belediyenin mücadele ettiğini görmekteyiz.
Bu konuda belediye gerekli tedbirleri almıştır. Ancak halkın da gerekenlere dik-
kat edilmesi istenerek meselenin çözümü için çalışılmıştır.68 Hatta belediye ka-
rasinek ve sivrisinekle mücadele için bir talimatname bile yayınlanmıştır.69
Gazetelerdeki belediye haberlerinden en dikkat çekenleri halkın beledi-
yeden taleplerinin basın yoluyla iletilmesidir. Bafralıların tatil günlerinde aile-
leriyle birlikte vakit geçirebildiği yerlerden biri Askerlik Şubesi bahçesiydi. Ay-
rıca Halkevinin de orada bulunan bandosu sayesinde halk eğlenceli vakit geçir-
mekteydi. Halkın şikâyetçi olduğu sorun ise buraya gidiş geliş meselesiydi. On-
lara göre İstiklal ve Kazımpaşa caddelerinden kazasız bir şekilde geçmek kah-
ramanlıktı. Ayrıca otomobil, kamyon, bisiklet ve hayvanların gelip geçmesi yol-
dan geçenleri toza dumana bulamaktaydı. Belediye itfaiyesi sık sık sulamakta
ise de bu geçici bir tedbirdi. Belediye aileleri düşünerek pazar günü öğleden
sonra bu caddeleri trafiğe kapatarak önlem almıştı. Ancak bu yasak uygulanma-
dığından halk ise belediye bahçesi yapılıncaya kadar bu yasağa uyulması tale-
binde bulunmaktaydı.70 Daha sonra belediye bu talebi dikkate alarak gerekli
tedbirlerin aldığı anlaşılmaktadır. Çünkü gazete yoluyla belirtilen meseleye dair
ilgisinden dolayı belediyeye teşekkür edilmiştir.71
Belediyenin aile için en önemli görevlerinden biri evlenmeleri yani nikâh-
ları yapmasıdır. Nikâhların kaydedilmesiyle birlikte evliliklerin sayısal olarak
değerlendirilmesi de gazetelerde kendisine yer bulmuştur. Örneğin; 20 Ekim
1937 tarihli Bafrasesi gazetesine göre evlenme işleri geçen senelere göre artış
göstermiştir. 1936 yılında 66, 1937 yılı Eylül ayı sonuna kadar 65 nikâh kıyıl-
mıştır. Daha çok yılsonu aylarının evlenmek için tercih edildiği ifade edilerek
bu sayının 100’ü geçeceği tahmin edilmekteydi.72 Düşünüldüğü gibi olmuş 1937
yılında 121 evlenme olmuştur.73
Belediye başkanının nasıl seçilmesine ve ne gibi özellikler barındırma-
sına dair de gazetelerde yazılar bulunmaktadır. Bunlardan biri Bafra gazete-
sinde Alptekin Güven tarafından yazılan Nasıl Bir Belediye Başkanı Seçilmeli?
Başlıklı yazıdır. Gazetedeki yazı aynen şu şekildedir:

67 Bafrasesi, Nr: 11, 23 Haziran 1937, s. 3.


68 Bafrasesi, Nr: 15, 21 Temmuz 1937, s. 1.
69 Bafrasesi, Nr: 19, 18 Ağustos 1937, s. 1-2.
70 Bafrasesi, Nr: 12, 30 Haziran 1937, s. 1-2.
71 Bafrasesi, Nr: 14, 14 Temmuz 1937, s. 2.
72 Bafrasesi, Nr: 28, 20 Ekim 1937, s. 3.
73 Bafrasesi, Nr: 45, 16 Şubat 1938, s. 1.

357
AHMET YADİ

“Bir yurt parçası tabiatın en çetin zorluklarına rağmen cennete döndürü-


lebilir. İnsanların yapamayacağı, başaramayacağı ne vardır ki zaten, yeter ki az-
metsinler. Taşı delen göğe yükselen toprağın derinliklerinden okyanusların ma-
viliklerine kadar her an yeni başarılar sağlayan bu asrın insanları tabiatı tanrı-
nın halk edeceğini fakat onu güzelleştirmek için çalışmanın her kula vergi oldu-
ğunu haykırmıyorlar mı?
Her insan şüphesiz ki tanrının bahşettiği nimetlerden faydalanmak, etra-
fındakilerine eserleriyle övünmek ister. Yeter ki fırsat ve zaman bulsun.
Bir şehrin sınırlarından itibaren göze çarpan her güzellik ve yenilik der-
hal bizde o şehrin iyi bir belediyeye sahip olduğu kanaatini hasıl eder. Sokak-
lardaki çocukları çocuk bahçesine, kahve köşelerinde pinekleyenleri temiz ve
havadar parklara alıştırabilen, muntazam ve ağaçlı yollarla şehrin her tarafını
birbirine kavuşturan, halkı iyi bir içme suyuna sahip kılan, temiz ve titizliği ile
tanılan belediye reisine kim gıpta etmez, saygıyla anmaz. Esasen o şahıs zaten
vazife başına geçtiği günden beri o şehrin dertlerini kendisini seçenler kadar
hissetmeğe mecburdur.
Bafra’mızda yakında belediye reisini seçerken Bafra’yı bir parti oyuncağı
olmaktan kurtarmalıdır. Seçeceğimiz reis ister DP’den ister HP’den ve ister hiç-
bir partiye mensup olmayan bir kimseden seçilsin. Yeter ki bize ve Bafra’mıza
faydalı olabilsin. Seçeceğimiz reis güvendiğimiz sevdiğimiz bir tüccar, bir öğret-
men bir memur veya bir serbest meslek sahibi olabilir. Onu seçerken çoğunluk
partisi gibi azınlık partisi de desteklenmelidir. Unutmayalım ki bu şirin
Bafra’mızın davasıdır. Millet davası değil.”74
Bu gibi yazıların daha çok yerel seçimlerin yaklaştığı dönemlerde yayın-
landığı görülmektedir. Cumhuriyet döneminde özellikle Bafra’daki yerel basın
başta olmak üzere ulusal gazetelerde de belediyenin faaliyetlerine dair birçok
haber bulunmaktadır.

Sonuç
Tanzimat dönemiyle birlikte modern belediyeciliğin temelleri atılmıştır.
Eksiklikler görüldükçe gereken tedbirler alınmış ve Osmanlı coğrafyasında be-
lediyecilik yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda ulaşabildiğimiz kay-
naklar neticesinde 1868 yılında kurulmuş olan Bafra Belediyesi Osmanlı Dev-
leti’nden günümüze kadar kesintisiz bir şekilde devam etmiştir. Sadece bele-
diye teşkilatının daha modernize edilmesi için bazı değişiklikler yapılmıştır. İn-
ternet ortamındaki Bafra sitelerinde belediye başkanlarının 1868’den günü-
müze listesi verilmiştir. Ancak bizim yaptığımız araştırmalarda gerek Osmanlı

74 Bafra, Nr: 3, 22 Temmuz 1950, s. 2.

358
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI

Arşivi kayıtları gerekse salnamelerde özellikle Osmanlı dönemi başkanlarına ait


kaynaklar sınırlıdır. Bundan dolayı kaynağı olmayan bilgilerin doğruluğundan
şüphe ederek kendi tespit edebildiğimiz başkanlara çalışmamızda yer verdik.
Cumhuriyet dönemindeki başkanların tespitinde sıkıntı yaşanmamıştır. Hatta
Cumhuriyet döneminde Bafra Belediyesi ile ilgili daha kapsamlı bir çalışma ya-
pılabilecek kadar materyal bulunmaktadır. Sonuç itibariyle yerel tarihin önemli
bir parçası olan belediyeciliğin Bafra’da Tanzimat döneminden beri varlığı bi-
linmektedir.

Kaynaklar
1-Arşiv Kaynakları
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Ar-
şivi (BOA)
Dahiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti (DH. EUM. 6. Şb), Nr: 40/41.
Dâhiliye Nezâreti Mektubî Kalemi (DH. MKT), Nr: 226/26, 783/23, 924/82, 1848/44,
2454/4,
Maarif Nezareti Mektubî Kalemi (MF. MKT), Nr: 773/33.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet
Arşivi (BCA)
Siyasi Partiler Cumhuriyet Halk Partisi (490-1-0-0), Nr: 317-1304-1
2-Süreli Yayınlar
Gazeteler
Bafra, Nr: 3, 593.
Bafrasesi, Nr: 4, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 24, 25, 28, 48, 81, 85, 100,
247, 475.
Salnameler
Trabzon Vilayeti Salnamesi (TVS), 1286 (1869), 1287 (1870), 1288 (1871), 1289
(1872), 1296 (1879), 1298 (1881), 1305 (1888), 1309 (1892), 1311 (1893),
1313 (1896), 1316 (1898), 1318 (1900), 1319 (1901), 1320 (1902), 1321
(1903), 1322 (1904).
3-Araştırma Eserler
Çomaklı, Şafak Ertan, “Osmanlı Devleti’nden Cumhuriyet’e Türk Belediyeciliğinin Ta-
rihsel Gelişimi”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı 134, Ekim 2001, ss. 75-
80.
Demirkaya, Yüksel, “Osmanlı Devletinde Belediye (Hisbe) Teşkilatı”, Sosyal Siyaset Ki-
tapları 41-42. Kitap, Çantay Kitabevi, İstanbul 1998, ss. 303-317.
Karagöz, Rıza, “Canik’in İdarî Yapısı ve İdarecileri”, İlkçağdan Cumhuriyet’e Canik, Canik
Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2011, ss. 120-162.
Oktay, Tarkan, “Osmanlı Döneminde Modern Belediye Kurumunun Doğuşu ve Gelişimi”,
Selçukludan Cumhuriyete Şehir Yönetimi, Forart Basımevi, İstanbul 2008, ss. 377-
402.

359
AHMET YADİ

Ortaylı, İlber, “Belediye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Diyanet Vakfı Yayın-
ları, C. 5, İstanbul 1995, ss. 398-402.
Ortaylı, İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), Türk Tarih Ku-
rumu Yayınları, 3. Baskı, Ankara 2018.
Önver, Şevki Bilgehan, “Altıncı Daire-i Belediye ve Günümüz Belediye Hizmetleriyle
Karşılaştırılması”, Takvim-i Vekayi, C. 7, Haziran 2019, ss. 37-72.
Sarısakal, Baki, Samsun Basınında Olaylar ve İnsanlar Birinci Kitap, Samsun Büyükşehir
Belediyesi Yayınları, Samsun 2012.
Sarısakal, Baki, Samsun’da Unutulmayan Olaylar Birinci Kitap, Samsun Büyükşehir Be-
lediyesi Yayınları, Samsun 2008, s. 107.
Şemsettin Sami, Kâmûs-ı Türkî, Nadir Eserler Kitaplığı, İstanbul 2016.
4-Elektronik Kaynaklar
https://www.bafra.bel.tr/Gorev/5540816118f86f0a0cd46a4b/Hamit-KILIC (Erişim
Tarihi: 06.12.2022)
https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-Tarihi (Eri-
şim Tarihi: 14.11.2022)
https://www.brthaber.com/bafra-haber/gecmisten-gunumuze-bafra-belediye-secim-
leri-h19057.html (Erişim Tarihi: 06.12.2022)
https://www.brthaber.com/bafra-tarihi/bafra-tarihine-iz-birakanlar-1bolum-zihni-
lokman-h3416.html (Erişim Tarihi: 31.10.2022)
5-Kişisel Arşivler
Safet Ay Arşivi

EKLER
Ek-1 Motosiklet ve Bisiklet İçin Ceza

(Kaynak: Bafrasesi, Nr: 17, 4 Ağustos 1937, s. 3.)

360
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI

Ek-2 Bafra Belediye Başkanı Zihni Lokman ve Açıklamaları

(Kaynak: Bafrasesi, Nr: 16, 28 Temmuz 1937, s. 1.)

361
AHMET YADİ

Ek-3 Belediyenin Gaz ve Benzin Satış Fiyatlarını Belirlemesi

(Kaynak: Bafrasesi, Nr: 18, 11 Ağustos 1937, s. 4.)

362
Bafra Belde Hastanesi (Günümüzde Askerlik Şubesi) ve Hüseyin Bey Çeşmesi

363
HALK KÜLTÜRLERİNİN MİTOLOJİK MUHTEVALARI İLE
BAFRA YÖRÜKLERİ

Yaşar KALAFAT1
Nurdan YOLDAŞ2

Giriş
Bu sunumda Bafra halk kesimlerinden Yörükler ele alınmıştır. Yörüklerin
bölgede tarih sahnesine çıkışlarında Hüseyin Kurt’un muhtevalı Samsun Yörük-
leri3 isimli eserinden geniş çapta yararlanılmıştır. Bilindiği gibi Yörükler Türk
kültüründe bir boy değildir. Yörük, Türk kültürlü halklarda göçerlik, yarı göçer-
lik anlamında bir yaşam biçimidir. Bu itibarla çalışmamızda Bafra bölgesi-Yö-
rükler bağlantılı spot bilgileri bir araya getirmeye çalıştık; hangi dönemde
Bafra’ya geldiler, hangi güzergâhı izlediler, gelişleri kimlerle oldu ve Bafra’da
nereleri mesken tuttular gibi tespitleri toplu hâlde görmeye çalıştık.
Bölgede yaşam şekilleri esas alınmaksızın farklı tarihlerde Oğuz boyların-
dan iskânlar ve göçler de olmuştu. Bunlardan Avşarlar4 ve bilhassa Salurlar5 ile
Kızıklar6 hakkında daha ziyade Türkiye merkezli yaptığımız halk inanmaları ça-
lışmaları Bafra’yı da kapsıyordu. Çalışmamızda farklı vesilelerle bu ilişkilendir-
melere de yer verdik.
Açıklamasında yarar gördüğümüz diğer iki husustan birisi Diyanet İşleri
Başkanlığı Arşiv kayıtlarından hareketle bölge yatırlarına dair verilen bilgileri
esas alarak yaptığımız bölge ulu zatları ile bölge Yörük ziyaret kültürü verilerini

1 yasarkalafat@gmail.com
2 egekisiselgelisim@gmail.com
3 Hüseyin Kurt, Karadeniz’in Son Konargöçerleri Samsun Yörükleri, Ayata Yayınları Samsun Mart

2022
4 Yaşar Kalafat- Adnan Menderes Kaya Mustafa Aksoy, Avşar Coğrafyası ve Halk Kültürü, Berikan

yayınevi, Ankara, 2013


5 Yaşar Kalafat-Muhammed Avşar-Ahmet Turan, Türk Kültür Coğrafyasında Salur Halk İnançları,

Berikan Yayınevi, Ankara, 2017


6 Ed. Yaşar Kalafat, Ali Osman Abdurrezzak, Oğuz Boylarından Kızıklar ve Halk İnançları, Avrasya

Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, İstanbul 2020

365
YAŞAR KALAFAT – NURDAN YOLDAŞ

karşılaştırmak diğeri de Ordu ve Giresun efsane verileri ile Bafra efsane verile-
rine bakabilmek olmuştur.
METİN
Samsun Yörüklerinin Kızılırmak deltasının doğusunda bulunan Geleriç
bölgesine yerleşmeleri 1905 yılına denk gelir. Karakeçili aşiretine bağlı 16-17
cemaatin ismi kaynaklarda verilmektedir.7 Günümüz itibarıyla Yörükler Sam-
sun’un 19 Mayıs ilçesine bağlı Yörükler mahallesinde konargöçer yaşamı terk
ederek yaşamaktadırlar.
Samsun Yörüklerinin Vezirköprü Öz Yörük Köyü’ndekilerle birlikte 56 ça-
dır ve 206 nüfusla Bafra bölgesinde Nebi Yaylası eteklerinde Köstekli köyünde
1911 yılında iskân olurlar8.
Sözlü kaynaklardan edinilen bilgilere göre Yörükler Bafra’ya ilk defa
1905 yılında gelmişler. 1918 ve 1951 yılı kayıtlarında Bafra Yörüklerine dair
bilgiler vardır9. Bölgeye Yörük göçü 1911 ve 1927 yıllarında da tekrarlanır.
Yine Bölgeye Yörük göçü Trabzon, Giresun, Rize, Tokat ve Ordu’dan de-
vam eder.10 Giresun ve Ordu efsaneleri11 ile Bafra efsaneleri arasında ortak mo-
tiflerin yoğunluğu bu halk kültürü ile ve göçle izah edilebilir. Keza Trabzon, Rize
ve Ordu’da görülebilen Kalafat soy isimli ailelere az da olsa Bafra’da da rastla-
nabilir olması bu göçle de ilişkilendirilebilir12.
Kalafatlar, Anadolu’nun Karadeniz sahil şeridinde, Çanakkale bölgesinde,
batı Anadolu, Kıbrıs, Girit, Rodos, Batı Trakya, Bulgaristan, Romanya, Kırımda
var olmuşlardır ve vardırlar. Mehmet Kıldıroğlu “Kıldıroğlu” isimli eserinde Ku-
man/Kıpçak olabileceklerine de işaret ettiği Kalafatlar’a dair bilgi de vermekte-
dir13.
1865 yılında Siverek’ten bir kısım yerleşik Yörük Bafra’ya gelir iklim şart-
larına ve sivrisinek faktörüne direnemez dönerler.14
Bölge Yörüklerinde Ekonomi
Bafra yöresi Yörüklerinin ekonomisinde salyangoz toplamak, salep bitki-
sinin yumrularını devşirmek, çiçekçilikte dekor malzemesi olarak kullanılan
goga bitkisi, sülükçülük, balıkçılık kadar önemli yer tutmaktadır.

7Hüseyin Kurt a.g.e.S. 149-150


8Hüseyin Kurt a.g.e. S. 153
9Hüseyin Kurt a.g.e. S. 155
10Hüseyin Kurt a.g.e. S. 157
11Yaşar Kalafat, Halk İnançlarında Hikmet İzleri, Ordu ve Kastamonu Efsaneleri, Berikan Yayınevi

Ankara 2019
12Yaşar Kalafat, Kalafatlar ve Halk Kültürleri, Aktif Yayınevi, İstanbul, 2021
13Mehmet Kıldıroğlu, Kuman/Kıpçaklar, Berikan yayınları Ankara 2022
14Hüseyin Kurt a.g.e. S. 162

366
HALK KÜLTÜRLERİNİN MİTOLOJİK MUHTEVALARI İLE BAFRA YÖRÜKLERİ

Yörük kültürünün giderek yok olması esefle karşılanırken durumu dile


getiren bir anlatımda Yörüklüğün geçirdiği son evrelerin ardından uğradığı kül-
türel değişime ve kayıplara vurgu yapılmaktadır.
“Unutmuş Yörük unutmuş” isimli metinde;
Keçi tulumunda ayranı, yağı, peyniri,
Devetüyünden yastığı,
Ala çuvalı, palazı, golanı, keçeyi unutmuş…
Istarı yakmış, kirmeni kaybolmuş,
Gümüş cılırı kaba, ıstar dokuma kilimi makine halısına vermiş,
Bişşeki, dağırcığı tanımaz olmuş.
Çek deveciyi bilmez, zeybeğe yabancı olmuş
Düğünleri düğün olmaz, bayramları düz olmuş…
Hıdırellez bayramını unutur olmuş,
Çiseden yoğurt mayasını bilmez olmuş…
İncir dondurmasını unutmuş,
Ovmaçı, öğerlemeçi yapamaz olmuş…
Topolanı yemez, höşmerime yabancı olmuş Yörük…
Bu da yetmemiş;
Saç ekmeğine pıtıl, yağlı böreğe katmer,
Saç böreğine gözleme der olmuş…
Abahane yağlığa poşu, yazmaya eşarp der olmuş…

Konup göçmeyen Yörük, Yörüklükten çıkar olmuş…”15 derken Yörük kültü-


rünün, Yörük yaşam tarzının bir ürünü olduğunu anlatmaktadır.
Bu anlatımda Yörük yaşam tarzı içerisinde oluşmuş Yörük el sanatları,
beslenme kültürü, mevsimlik merasimleri, halk inanmaları, ekonomik hayatı,
sosyal yaşamı, hayatın geçiş dönemleri ile ilgili bulgular dile getirilmektedir.
Tespiti yapılan bu hususlar aidiyet içerikli bulgulardır. Kültür emperya-
lizmi, onun başlıca silahlarından olan siyasi oryantalizm vasıtasıyla faaliyet va-
satları oluştururken, faaliyet göstereceği o ülkenin halkı arasında yabancı kül-
türe özel ilgi uyandırır, ortak millî kültürünü ihtilaflı yerel kültürlere böler, kül-
türel dejenerasyonu sağlar, kültürel köklerinden koparır, yabancı kültür hay-
ranlığı sağlar, birlikte yaşamakta olan halkların kültürleri arasına düşmanca to-
humlar eker.

15Hüseyin Kurt a.g.e. S. 185

367
YAŞAR KALAFAT – NURDAN YOLDAŞ

2000-2005’lerde batı emperyalizmi Anadolu’da etnik kesim sayısını artı-


rabilmek adına yaşam biçimi olan Yörüklüğü de etnik kesim olarak yansıtı-
yordu. Hâlbuki Anadolu’da geçmişte ve günümüzde Zazalar ve Kürtler arasında
da Türkmenlerde olduğu gibi göçebe süreç yaşanmıştır ve hâlen örnekleri de
vardır.
Bu tür tespitler bir dönem bölgede petrol veya doğal gaz bulunduğunun
ifade edilmesi veya “Bafra Yılkı Atları” anlatıları kadar önemlidir.
19 Mayıs ilçesindeki “Çivisiz Cami” dikkatimizi çekti Makedonya Türkle-
rinin cami mimarisi kültüründe de çivisiz cami örnekleri var. Daha sonra Kara-
deniz sahil şeridinde çok sayıda çivisiz caminin varlığı tespitini yapabildik.
Bölge Ulu Zatları ve Yörük Manevi İlişkisi
Hızır İlyas Höyüğü, bölgede mezarlık olarak kullanılmaktadır. Yörenin
manevi mahiyeti olan yerleri arasında Şahbet Dede (Şeyh Beg) Türbesi vardır.
Türkistan’dan gelmiş ulu bir zat olduğuna inanılan Samsun İlk Adım ilçesinde
bulunan İsa Baba, Kılıç Baba ve Şeyh Kutbettin ile Teke Köy ilçesinde bulunan
Şeyh Zeynel Abidin Hz. ile kardeştir. Başka bir anlatıya göre de Şeyh Beg, Çöp
Dede, Hasan Dede, Hızır İlyas, Lodros, İkiz Dede, Ayan Dede, Yelli Dede yedi kar-
deştirler.
Şeyh Beg 1730-1825 yılları arasında yaşamış ve Yörükler köyünde şehit
olmuştur. Kendisi gibi şehit düşen Hızır, Hüseyin ve Musa adındaki kardeşler
Dağ köyde metfundurlar Türbeye genellikle zihinsel engelliler ruhi sorunları
olanlar, çocuğu olmayan kadınlar gelmektedirler. Türbede uyunarak rüya gö-
rülmekte, adak adanıp niyetlenmekte, niyet kabul olduktan sonra tekrar gelinip
kurbanlar kesilmektedir. Ziyaretler özellikle Hıdırellez’de olmakta, türbedeki
yaşlı dut ağacının dallarına adak bezleri asılmaktadır. Türbeye daha ziyade
Bafra Dede Dağı Kürtleri ve Engiz Kürtleri ziyarete gelmektedirler. Şahbet
Dede’nin Anadolu’da yaşamış bir Ehlibeyt evliyası olduğuna ihtimal verilmek-
tedir16.
Bu tür ulu zatlar üç, beş veya yedi kardeş olmakta ve çok kere her biri
çevre tepelerden birinde yatmaktadır.
Bafra Yörüklerinin halk tababeti kültüründe hamile olmak ve olmamak
için uygulanan bazı uygulama şekilleri vardı. Kadınların kasıklarının çekilmesi,
Şah Melek Otunun buharına oturma, gibi uygulamalar önleyici tedbirler olarak
bilinir. Hamile kadının dünyaya getireceği bebeğinin cinsiyetini tahmin için de

16Hüseyin Kurt a.g.e. S. 189

368
HALK KÜLTÜRLERİNİN MİTOLOJİK MUHTEVALARI İLE BAFRA YÖRÜKLERİ

bazı uygulamalar vardı. Bütün bunlar Anadolu halk inançlarının bilinen uygu-
lama şekillerindir.17Bafra halk inançlarında aşerme inancı ve kırk çıkarma
inancı konusunda da bir farklılık yoktur18.
Aydaş Aşı/Orasa geleneğinde, üç veya dört yol ağzında sembolik kazan da
bir aş pişirme uygulaması yapılır. Sacayağı ters konularak altına konulan odun-
lar yakılmaz. Uygulama genelde ikiz çocuk anasına yaptırılır. Çocuğun içine ko-
nulacak kazanına su koyulur. Kız çocukları ile Aydaş aşı pişiren arasında bir di-
yalog başlar.
Çocuklar, “Ne yapıyorsun ebe” diye sorarlar o da “Aydaş aşı, Basık aşı pi-
şiriyorum.” der ve “Pişir pişir.” cevabını alır.19
Bize göre bu uygulama kara iyelerin kara eylemlerini aka olumluya dö-
nüştürme olayıdır. Pişirildiği izlenimi yaratılarak kara iyeler için adeta aldatma
saçısı yapılmıştır. Aydaş aşına, Basık aşı da denilmiş olması, hastalanan çocuğun
basılmış olması inancını anlatır. Basmak, bir kara iye eylemidir ve büyü türü
olarak da bilinir. Saç ayağı 3 bacaklı demir bir gereçtir. Sağanak hâlinde yağan
Yağmurun veya dolunun da durması için ocaktan saç ayağı çıkarılıp eşikten dı-
şarı atılır. Eşik, kara iyelerin haneye, çadıra girişini engelleyen menzil sınırı ola-
rak bilinir. Eşik etrafında toplanan inançlar buna şahitlik ederler. Kırkı çıkma-
mış bebeğin iç çamaşırları gün battıktan sonra eşiğin dışında bırakılmaz, aynı
biçimde gün battıktan sonra eşikten dışarı sıcak su da dökülmez. Günün batma
saati kara iyelerin faaliyetinin arttığı dönemdir. 3 yol ağzı tekin olmayan bir
nokta olarak bilinir. Aynı şekilde ateş de kara iyelere karşı koruyucu olarak bi-
linir. Külle ilgili inançlar da ateş iyesi bağlantılıdırlar.
Bu uygulamada vurgu yapılacak diğer önemli bir husus bize göre aş pişir-
mek için ikiz çocuk anasının seçilmesine özen gösterilmesidir. Halk inançla-
rında, evlenmesi gecikmiş kızlar, başından çift nikâh geçmiş kadın, eşini kaybe-
dip dul kalmış kadın, bebeği olamayan veya yaşayamayan kadın da bir kara
hâlin olduğuna inanılır. O, kına gecesi, kız istemeğe gitme ve benzeri gibi bir
kısım kutlu meclislerden uzak tutulurken, çocukları bilhassa erkek çocukları da
yaşayan annelerde de bir kutlu hâlin olduğuna inanılır. Onun bebeklerini bü-

17Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri. Ankara, 2010 Berikan yayınevi 6.
bsk.
18Yaşar kalafat, “Sivas Yöresi ile Halk İnançlarında Aşerme/Yerikleme” Türklük Bilgisi Araştırma-

ları, S. 10 (Aralık2001 s. 160-172


19Hüseyin Kurt a.g.e. S. 211

369
YAŞAR KALAFAT – NURDAN YOLDAŞ

yüttüğü beşik ödünç alınarak kullanılmak istenir. İkiz çocuk anası olan hanım-
larda da aynı izahı açıklanan türden bir kutun varlığına inanılır. Bu tespiti ilgili
litaratüre araştırmacı Hüseyin Kurt kazandırmıştır.20
Duşak Kesme/Ayak Bağı Keme inanç ve uygulaması da Bafra Yörükleri
halk inançlarında yaşamaktadır. Bu uygulamada iki ayağı bağlı olan çocuğun
ayak bağı camiden çıkan ilk şahsa kestirilir. Bazı yörelerde de bu uygulama
ayağı yeğin hızlı yürüyen kimseye yaptırılır. Bağı kesen kimsenin hızlı yürüye-
bilme yeteneğinin çocuğa geçeceğine inanılır. Ayağının bağı kesilen anne çocu-
ğunu kucağına alır ve arkasına bakmadan yöreden uzaklaşır.
Bu uygulamanın irdelenmesi şunları düşündürmektedir. Bağ, bir büyü ve
bağlama da bir büyü bozma uygulamasıdır. Nikâhlar da parmaklar ve kollar
hatta ayaklar bile bağlı tutulmaz. Düğüm atma bir büyü çeşidi olarak bilinir, da-
madın özel gecesinde başarı olmaması için çeşitli yöntemlerle bağlandığı bili-
nir. Korunmak ve kurtulmak için çeşitli yöntemlere başvurulur. Kısmetini bağ-
lamak, kurtağzını bağlamak, gözünü bağlamak kara büyü türü olarak bilinir-
ler.21
Arkasına bakmama tespiti de semavi dinlerle halk inanmaları arasında
devamlılığı süren bir uygulamadır. Birçok peygamber halkını yerleşim yerinden
uzaklaştırırken halkın yıkılmaya başlayan şehri görmemeleri için dönüp arka-
larına bakmamaları için onları uyarırlar.
Düğünlere davet, koskos şekeri ile yapılır. Bu bir nevi okuntudur. Düğün-
ler 3 gün 3 gece olur. Birinci gün “Bayrak Hayvanı” kesilir. Kız ve oğlan evine
bayrak asılır. Düğün evine bir bayrakçı tayin edilir. Bayrakçı bayrağı nereye di-
kerse çalgıcılar arada çalardı. Bayrakçının bayrak sopasının ucuna soğan türü
bir şey takılır. Sırığına havlu veya bez bağlanır.22 Gagavuz Türk düğünlerinde
bu bayrak gönderi köyde dolandırılır, halk ona yeni evlilere verilmek üzere çe-
şitli hediyeler bağlar.
Yörüklerde gelin sandığı olarak ala çuval olurdu. Düğün evinden kaşık
türü bir şeyler çalma uygulaması Yörüklerde de vardır. Oğlan evi kız evini çiç-
cilik geleneği adı altında ağırlar. Bu habersiz alma işlemi çalmadan farklıdır. Ha-
nede kaşık, kişinin rızkını nasibini sembolize eder. Gelinin kızken rızkı baba
evinde kayıtlıdır. Damadın ailesi gelinlerinin kısmeti ile gelmesini istemektedir.

20Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halkların Halk İnançlarında Geçmişten Günümüze Kişioğlu, Beri-
kan Yayınları Ankara, 2015
21Yaşar Kalafat, Yaşayan Halk İnançlarında Büyü I, Aktif Yayınevi, İstanbul 2020
22Hüseyin Kurt a.g.e. S.212

370
HALK KÜLTÜRLERİNİN MİTOLOJİK MUHTEVALARI İLE BAFRA YÖRÜKLERİ

Anadolu’da evin hanımına “kaşık düşmanı” denilmesi aşağılamak amaçlı değil-


dir, o ifade tasarrufu anlatmış olur. Ev hanımının diğer adı ev iyesidir. İye sahip
demektir. Kırsal kesimde beyler eşlerini yeni tanışılan bir erkeğe tanıtırken
“Çocuklarımın annesi veya evin sahibi.” der.
Yörüklerde eskiden gelinlik yerine üç etek olarak bilinen entari üzerine,
fermene, beline gümüş kuşak boynuna gıdıklık denilen gerdanlık takılır. Kız evi
gelinin bineceği atı da süslerler. Kız evinden kadınlara ayrı erkeklere ayrı ço-
cuklara ayrı mendiller dokunur.
Düğünde yüksekçe bir ağaca yumurta dikilir, davetliler ateş ederek onu
kırmaya çalışırlar, silah sesleri duyulunca misafirler karşılamaya gelinmezse
misafirler geri dönerlerdi. Kızın beline kuşağını babası bağlar, yok ise ağabeylisi
bağlar, gelin oğlan evine gelince indirmelik istenir. Gelin yeni evine girmeden
başına saçı saçılır. Eşikten girmeden eline bardak verilir kırması sağlanır. Eşik-
ten önce eline tereyağı ve ekmek verilir, kapının eşiğine veya üstüne yağ sürer.
Bununla yağ sembolüyle gelinin yumuşak huylu ve uyumlu olması amaçlanır.
Gelinin elinde gelin ekmeği vardır. O ekmek bekâr kızlara kısmetleri açılsın diye
verilir. Oturtulan gelinin kucağına erkek çocuğu verilir bununla amaç gelinin
soyunun devamını sağlamaktır. Bundan sora misafirlere gelin yemeği verilir.
Gelin ata binmeden de kucağına yaşına girmemiş erkek çocuğu verilir. Yatağı
seren ve kaldıranın alması için damat yastığın altına bir miktar para koyar. Kız
tarafı oğlan evine 7. günden sonra yediliğe giderlerdi.
Yörük inanışlarında ölüm emaresi olarak bazı mesajların alındığına ina-
nılır. Bunlar;
Yörüklere akşamüstü evden acı biber soğan gibi şeyler verilmez, Genel
halk inançlarında eşikten dışarıya, sadece acı olan şeyler değil tatlılar da çıka-
rılmak istenilmez. Yumurta, sirke gibi mayalanma özellikli şeyler de verilmez
istenmez. Ocaktan ateşin verilmek istenmediği de olur.
Yörüklerde, köpeklerin nedensiz ulumaları ve hayvanların huzursuzlan-
ması, yeni ölüm emaresi olarak görülürken23 bu özellik sadece Yörük halk
inançları kültürüne has değildir. Bazı hayvanların ölüm meleğini görebileceğine
olan inançla izah edilmektedir. Hayvanların depremleri daha önce hissetmeleri
ise yerle olan bağlantılarının daha güçlü oluşu ile izah edilmektedir.
Akşamdan sonra rüyada görünen alt dişin düşmüş olması kadın ölümüne
üst dişin düşmüş olması da erkek ölümüne işaret alarak yorumlanır.

23 Hüseyin Kurt a.g.e. agy.

371
YAŞAR KALAFAT – NURDAN YOLDAŞ

Ölen kişinin vücudunun katılaşmayıp hâlâ yumuşak oluşu da yeni bir


ölüm beklentisi olarak algılanır. Bu inanışlar Yörük olmayan halk kesimlerinin
kültürlerinde de yaşamaktadır.
Yas süresi kırk gün olarak bilinir kırkında helvası yapılır Mevlit okutulur,
elli ikisinde burnunun düşeceği inancı vardır. Ölü acı duymasın diye o gün bü-
yük yemek verilir.24 Yörük mutfağının ünlü yemekleri; Topalan Yemeği, İncir
Dolması, Höşmerim, Öğlemeç/Ölemeç, Ovmaç, Çakal Aşı’dır.
Bafra Yörüklerinde yağmur duasına Tokuç Gelin ile çıkılır. Çokça yağmur
yağması isteniyorsa 8-10 çocuk bir araya gelir özellikle perşembe günleri yağ-
mur duasına çıkarlar. Bunlar bir toguçun başına yağlık bağlar, anlını çeki ile bo-
ğar, üzerine eski giysiler giydirirler. Kars yöresinde bu yağmur duası için dola-
şan çocukların annesinin ilk çocuğu olması da esas alınmıştır. Üremenin doğur-
ganlığın sembolü olan bu çocukların bereket istemekte adeta öncülükleri var
sayılmıştır. Kars yöresinde gezdirilen tonguça godu godu adı verilmiş ve mani-
lerle söylemi de dillendirilmiştir.
Çocuklar dolaştıkları evlerden topladıkları yiyecekleri pişirir yerler. Bu
çocuklar boş çevrilmezler.25
Akşam evin önü süpürülür ise evin bereketinin gideceğine inanılır.26 Bu
tespit de eşik, iyesi ile ilgili olmalı, zira mevcut verilere göre kara iyelerin aktif
oldukları dönem akşam, akşamdan sonradır ve onların eşikten içeriye girebil-
melerine eşik iyesi mâni olmaktadır.
Yörüklerde karagura inancı geceleri ortaya çıkan bir varlık olarak bilinir.
Bu kara iye Kars’ta da bu isimle tanınmaktadır27.
Kül dökülen yere ve bulaşık suyu dökülen yere çiş yapılmaz, akşam dar
vakit ateşe su dökülmez külün üstünden geçilmez uymayanın çarpılacağına ina-
nılır.28 Şüphesiz bunlar ateş kültü ile ilgilidirler, Anadolu evlerindeki çöplük ile
küllük farklı yerlerdedirler. Küllüğe gösterilen itina çöplüğe gösterilmez.

Sonuç
Bafra Yörükleri halk kültürleri adeta bir hazinedir. Yerleşik ve göçebe
halk kültürünü bir arada içermektedir. Yaşayan halk kültürlerindeki verilerden
yola çıkılarak mitolojik döneme rahatlıkla yolculuk yapılabilmektedir.

24Hüseyin Kurt a.g.e. S. 215


25Hüseyin Kurt a.g.e. S. 233
26Hüseyin Kurt a.g.e. agy.
27Yaşar Kalafat. Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri. Ankara, 2010 Berikan yayınevi 6.

Bsk 89.
28 Yaşar Kalafat a.g.e. agy.

372
HALK KÜLTÜRLERİNİN MİTOLOJİK MUHTEVALARI İLE BAFRA YÖRÜKLERİ

Kaynakça
Kurt, H. (2022). Karadeniz’in Son Konargöçerleri Samsun Yörükleri. Samsun: Ayata Ya-
yınları.
Kalafat, Y. (2013). Adnan Menderes Kaya Mustafa Aksoy, Avşar Coğrafyası ve Halk Kül-
türü. Ankara: Berikan Yayınevi.
Kalafat, Y., Avşar, M., Turan, A. (2017). Türk Kültür Coğrafyasında Salur Halk İnançları.
Ankara: Berikan Yayınevi.
Kalafat, Y., Abdurrezzak, Ali O. (2020). Oğuz Boylarından Kızıklar ve Halk İnançları. İs-
tanbul: Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları.
Kalafat, Y. (2019). Halk İnançlarında Hikmet İzleri, Ordu ve Kastamonu Efsaneleri. An-
kara: Berikan Yayınevi.
Kalafat, Y. (2021). Kalafatlar ve Halk Kültürleri. İstanbul: Aktif Yayınevi.
Kıldıroğlu, M. (2022). Kuman/Kıpçaklar. Ankara: Berikan Yayınları.
Kalafat, Y. (2010). Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri. Ankara: Berikan Yayı-
nevi.
Kalafat, Y. (2001). Sivas Yöresi ile Halk İnançlarında Aşerme/Yerikleme. Türklük Bilgisi
Araştırmaları.
Kalafat, Y. (2015). Türk Kültürlü Halkların Halk İnançlarında Geçmişten Günümüze Kişi-
oğlu. Ankara: Berikan Yayınları.
Kalafat, Y. (2020). Yaşayan Halk İnançlarında Büyü I. İstanbul: Aktif Yayınevi.
Kalafat, Y. (2010). Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri. Ankara: Berikan Yayı-
nevi.

373
Bafra Çetinkaya Köprüsü 1940

375
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Doç. Dr. Fahri MADEN1

Giriş
Alevilik, özünü kutsal kitap Kur’an’dan ve onu yaşayıp tatbik eden Hz.
Peygamberin yaşamından, İslam’ın değiştirilmeden ve asli hüviyetinden kopa-
rılmadan uygulanması için mücadele eden Hz. Ali ve Hz. Fatma’nın sülbünden
devam eden Ehl-i Beyt-i Resulullah’ı rehber edinen bir inançtır. Oniki İmamlar
yoluyla bu inanç Türk dünyasına yayılmış, Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi’ye
ve Horasan erenlerine kadar ulaşmıştır. Ardından Horasan erenleri tarafından
Anadolu’ya taşınmıştır. Anadolu’nun İslamlaşmasında ve Türkleşmesinde bu
Ehl-i Beyt anlayışın ve Horasan irfanının katkıları büyüktür. Anadolu’yu fethe
gelen Arap ve Türk orduları içerisinde Ehl-i Beyt soyundan gelen Seyyidler ve
Şerifler diyar-ı Rum olarak adlandırılan bu toprakların dört bir yanını yurt tut-
muşlardır. Anadolu’ya Moğol istilasıyla devam eden Türkmen akınları içeri-
sinde de sözünü ettiğimiz Horasan irfanının doğrudan tesirleri vardır.
Horasan’dan 13. yüzyıl öncesi ve sırasında gelenler arasında Baba İlyas-ı
Horasani, Hacı Bektaş-ı Horasani ve daha pek çok, saymakla bitmeyecek sayıda
gönül ereni teşrif etmişler, birer manevi işaretle yerleştikleri yerlere yeni köy-
ler ve yerleşim birimleri meydana getirmişlerdir. Bu yerleşim birimlerinden
biri konumuz ilgilendiren yönüyle Kızılırmak deltası boyunca oluşan şehirler-
den olan Bafra’dır. Bafra şehir merkezi ve köyleri Hızır Baba, Hızır İlyas, Şeyh
Ali Baba, Ali Dede, Uryan Baba, Hacı Baba, Dede Baba, Şeyh Evran, Avuncu Baba
ve Veli Baba isimlerindeki Bektaşi erenlerinin faaliyetleriyle yaşam alanlarına
kavuşmuştur. Bu zatlar sadece bölgede isim babalığı yapmamışlar, beraberle-
rinde gelip bölgeye yerleşen Türkmen ve Yörük boylarının iskânında ve ekono-
mik faaliyetlerinde de kolonizatör roller üstlenmişlerdir. Erenlerin bu faaliyet-
lerinin etkisiyle inanış biçimleri bakımından Türk örf, adet, gelenek ve görenek-
leri başta günümüze ulaşan Alevi köylerinde olmak üzere Sünniler arasında da
yaşatılmaktadır.

1 Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü. Alevi Bektaşi Kültürü Anabilim Dalı.
fahri_maden@hotmail.com

377
FAHRİ MADEN

1. Bafra’da Alevilik ve Bektaşilik


Bafra bölgesinde Aleviliğin coğrafi dağılım olarak Emenli (Emenlü/
İmanlı), Üçpınar ve Dededağı köylerinde yaygın olduğu araştırmalara belirtil-
miştir2. Alevilik ocak sistemine göre şekillenmiş bir inançtır. Sözünü ettiğimiz
köylerden Emenli (Emenlü/İmanlı) Köyü Hubyar Sultan Ocağı’na (Tokat, Al-
mus, Hubyar Tekke Köyü merkezli3) ve Üçpınar köyündeki Aleviler Ali Baba
Ocağı’na (Sivas, Alibaba Mahallesi merkezli4) bağlıdırlar. Samsun Alevileri üze-
rine inceleme ve araştırma yapan Dr. İsa Doğan’ın 1990 yılında tespitlerine göre
o dönemde Emenli ve Üçpınar köyündeki Aleviler inançlarını korumakta, “Ale-
viliği bütün kurallarıyla yaşayıp” herhangi bir Sünnileşme bulunmamaktaydı.
Ancak Sünnileşme endişesi vardı5. Dededağı köyünün ise Şeyhbızınlı (Şeyhbo-
zanlı/Şeyhbuzunlu) aşiretinden olduğu ifade edilmektedir. Ancak geçmişte bu
köyde yaşayan Alevilerin hangi ocağa bağlı bulunduklarını tespit edemedik.
Bölgede yaptığımız araştırmada günümüzde de köyde Alevi inancında kimse ol-
madığı anlaşılmaktadır6.
Yakın dönemin en önemli Bektaşi Dedebabalarından ve Bektaşililk tarihi
üzerine araştırma eserler kaleme alan Dr. Bedri Noyan Dedebaba, Bafra’da es-
kiden 3 adet Bektaşi tekkesi mevcut olduğunu, ancak bunların hepsinin harap
edilip yerleri belirsiz hale geldiğini, dolayısıyla günümüze ulaşamadıklarını be-
lirtmektedir7. Bafra merkezinde ve çevresinde Bektaşi zaviyelerinin açılıp faa-
liyet gösterdiğini tespit ettiğimiz köyler Kolay, Hızır İlyas (Hıdırellez), Dedeli,
Şeyh Evran, Gelemağri ve Kışla (bügun Koruluk, Sahilkent ve Fener) ile Karahü-
seyinli (bugün Alaçam’a bağlı)’dir. Bu köylerin tamamı Kızılırmak nehrinin Batı

2 Yasin İpek, “Samsun ve Çevresindeki Alevilerin Hayatın Safhalarıyla İlgili İnanış ve Uygulama-
ları”, Samsun Sempozyumu (13-16 Ekim 2011), Ed. M. Aydın-S. Özyurt-B. Şişman-H. Atsız, C. II,
Samsun Valiliği yayınları, Samsun 2012, s.320; Zekeriya Özkan, Bafra ve Çevresindeki Halk İnanç-
ları ve Uygulamaları, Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi, Samsun 2012, s.4.
3 Cenksu Üçer, Tokat Yöresinde Geleneksel Alevilik, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2005, s.191;

Dilek Bakan, Alevi Bektaşi Geleneğinde Hubyâr Sultan, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Aydın 2011, s.40; Hamza Aksüt, Aleviler (Türkiye-
İran-Irak-Suriye-Bulgaristan), Yurt Yayınları, Ankara 2020, s.280.
4 Aksüt, a.g.e, s.194.
5 İsa Doğan, Anadolu’da Alevîliğin Doğuşu ve Samsun Alevîleri, Aksiseda Matbaası, Samsun 1990,

s.82, 87, 103.


6 Samsun Alevileri üzerine araştırma yapan Dr. İsa Doğan da 1990 yılında yayınladığı eserinde

Bafra’da Emenli ve Üçpınar köyleri dışında Alevilerin bulunduğu bir yerleşim yerinden söz etme-
mektedir. Doğan, a.g.e, s.103.
7 Bedri Noyan, Bütün Yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik, C. V, Ardıç Yayınları, Ankara 2022, s.313.

378
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

ve Kuzey kesinlerinde yer almaktadır. Bazıları merkeze uzak yerleşim birimle-


ridir. Alevi-Bektaşi yerleşimli köylerin kaza merkezine uzak olmasında sosyo-
ekonomik etkinliklerden daha ziyade inancını rahat yaşayabilme arayışı ve ta-
rihi süreçte Alevilik-Bektaşilik üzerine yapılan baskılar etkilidir. Sözünü ettiği-
miz Alevi köyleri ve Bektaşi zaviyeleri hakkında ana kaynaklar ve araştırma
eserlerde bulunan bilgiler şu şekilde tarafımızdan derlenmiştir.
2. Bafra’da Alevi Köyleri
2.1. Emenli (Emenlü/İmanlı) Köyü
Çok eski ve köklü bir geçmişi olan Emenli (Emenlü/İmanlı) en az beş-altı
asırlık, belki de daha eski bir Türk yerleşimidir. Osmanlı döneminde 15-17. yüz-
yıllarda Bafra’nın en önemli köyleri arasında sayılmaktadır8. Köyün Osmanlı ka-
yıtlarında nüfusu 1485 yılında 31, 1520 yılında 28 ve 1576 yılında 63 hanedir9.
Emenli (Emenlü/İmanlı) Köyü’nün ahalisinin çoğu Türkmen olup bu halkın ka-
hir ekseriyeti Alevi inancındadır. Köydeki Alevi inancındaki ahalinin Sivas böl-
gesinden buraya geldikleri rivayet edilmektedir. Bununla birlikte zamanla köye
Trabzon ve Tokat gibi yerleşim birimlerinden de aileler gelmiştir. Geçmişte sö-
zünü ettiğimiz yerlerden gelenler arasında Türk nüfusun dışında Çerkes, Laz
veya Rum kökenli olanlar da vardı.
Günümüzde nüfus olarak kalabalık olan Emenli (Emenlü/İmanlı) Köyü
Alevi ocaklarından Hubyar Sultan Ocağı’na bağlıdır. Köy ahalisi kendilerini
Hubyar Sultan Ocağı’na bağlı köyler arasında “en gelişmiş ve modern köy ola-
rak” ifade etmektedirler. Bu durum bir iddiadan ibaret değildir. Keza köyde eği-
tim ve sanata çok önem verilmektedir. Ayrıca köy ahalisi Türkiye’de ilk cemevi
yaptıran köylerden olduklarını söylemektedirler10. Bununla birlikte yine günü-
müzde Emenli Köylü Alevilerinin ziyaret ettikleri ve Kurban tığlanması gibi bazı
ibadetleri yerine getirdikleri Sahilkent Köyü’ndeki Avuncu (Avunca) Baba Zavi-
yesi’nin vakfının tasarrufunda, Emenlü Köyü sınırında, icare-i vahideli (kira ge-
lirli) Tüneklik ismiyle anılan bir Kışlak ile üzerinde bina, ağıl gibi yapıların ol-
duğu tespit edilmektedir11.

8 Z. Özkan, a.g.t, s.26.


9 Öz, a.g.e, s.210.
10 Harun Yıldız, “Gelenek ve Değişim Ekseninde Samsun Yöresi Alevîleri”, Alevilik Araştırmaları

Dergisi, Sayı 6, Ankara Kış/Aralık 2013, s.3-4; Orhan Yılmaz, Sıraçlar (Anşabacılı ve Hubyarlar)
Beydilli Alevî Türkmenleri, Ankara 2009, s.36; Muhammet Avcı, Kültür ve Yaşayışları Yönünden
Bafra ve Hacıbektaş Alevileri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yük-
sek Lisans Tezi, Kayseri 1999, s.43.
11 BOA, EV.MKT, 2388/7.

379
FAHRİ MADEN

Bafra merkeze 10 km uzaklıktaki köyde her yıl Muharrem aylarında “Ge-


lin canlar bir olalım. Münkire kılıç çalalım” diyerek “Geleneksel Emenli Köyü
Aşure Etkinliği” yapılmakta olup yedincisi 13 Ağustos 2022 tarihinde gerçek-
leştirilmiştir. Etkinlikte nefesler eşliğinde sazlar çalınıp semahlar dönülmekte,
sevgi, kardeşlik, memleket için birlik beraberlik ve bereket dileyen dualar edil-
mektedir. Etkinlik sırasında aşure lokması pişirilip dağıtılmaktadır.
Emenli (Emenlü/İmanlı) Köyü’nün bugün ekonomik etkinlikleri arasında
saz bitkisinin yetiştirilmesi ve işlenmesi bulunmaktadır. Evlerde işlenerek ha-
sır, sepet vs. yapılarak iç piyasada satılmaktadır12.
2.2. Üçpınar Köyü
Bafra’nın büyük köylerinden biri olan Üçpınar günümüzde ilçe merkezine
9-10 km uzaklıktadır. Köy adını merkezindeki üç kuyudan almıştır. Balkan Sa-
vaşları sırasında Rumeli’den gelen göçmenlerin bir kısmı Üçpınar Köyü’ne yer-
leştirilmiştir13. 1944 yılında ise Kafkasya’dan göçle gelen 50 civarında Çerkez
kökenli aile iskân edilmiştir. Ancak bu aileler köydeki susuzluk ve sivrisinekler
sebebiyle çok zarar görmüşlerdir. Bu ailelerden sadece 2’si geride kalmıştır. Ay-
rıca Balkanlardan Arnavut kökenli göçmenlerin yanı sıra mübadele ile Yunanis-
tan’dan gelen muhacirler de köye yerleştirilmişlerdir. Üçpınar köyünde Os-
manlı’nın son döneminde gayrimüslim (Rum) nüfus da sakin bulunmaktaydı14.
Köyün geçmişi çok daha eskilere dayanan sakinleri ise Yörüklerdir.
Köyde Alevi Türkmenler, Giresun ile Ordu’dan gelen Çepniler, Rize’den gelen
Hemşinler ve Sünni Türkmenler bir arada yaşamaktadır. Bu yönleriyle Üçpınar
Köyü Karadeniz’in özeti gibidir. Üçpınar Köyü’ndeki Alevi nüfusun buraya Nik-
sar’ın Çamiçi köyünden 1950 sonrası geldiği rivayet edilmektedir.
Üçpınar köyü 1953 yılında Osmanbeyli köyünden ayrıldığında 25 hane
kadardır. 1954 yılında köye ilkokul açılmıştır. Zamanla Anadolu’nun pek çok
mahrumiyet bölgesinde olduğu üzere Üçpınar köyünden de şehre göçler yaşan-
mış, son yıllarda 2.500’lerden 700’lere kadar nüfusu düşmüş olup buna rağmen

12 Z. Özkan, a.g.t, s.73.


13 Üçpınar köyüne yerleştirilen Kosovalı göçmen aile sayısı 18’dir. Bunlar 25 erkek 27 kadın ol-
mak üzere toplam 52 kişidir. Ayrıca göçmenler arasında 27 Yugoslavya, 11 Priştine, 13 Gilan, 1
İpek’ten gelen kişiler de vardır. Mehmet Köseoğlu, “Nüfus Kaynakları ve Sözlü Tarih Kaynaklarına
Göre Balkan Savaşları Sırasında Kosova’dan Samsun’a Göçler”, History Studies, Volume 5, Issue 6,
November 2013, s.33.
14 “…kıbel-i şer‘den vasî-i mansubu karye-i Üçpınar’dan Sava veled-i Haralanbo talep ve ma‘ri-

feti...” Abdurrahman Okuyan, 1772 No’lu Samsun Şer’iyye Sicili Defteri’nin Değerlendirilmesi, On-
dokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 1998,
s.91.

380
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Bafra’nın nüfus bakımından 6. büyük köyüdür. Köy 13 mahalleden oluşmakta-


dır. Köyün tarım ve hayvancılık dışında ekonomik etkinlikleri arasında tıpkı
Emenli Köyü’nde olduğu gibi saz bitkisinin yetiştirilmesi ve işlenmesi bulun-
maktadır. Evlerde işlenen saz bitkisi hasır, sepet vs. haline getirilerek iç piya-
sada satılmaktadır15. Ayrıca Üçpınar köyü halı dokumacılığında önemli bir yer-
leşim birimidir16. Köyün günümüzde eğitim seviyesi yüksek durumdadır. Köyde
okuma yazma oranı %98’dir. Yükseköğrenim görenler köy nüfusunun %20’si-
dir.
2.3. Dededağı Köyü
Köy günümüzde Bafra ilçesi şehir merkezine 2 km mesafededir. 20. yüz-
yılın başlarına ait Osmanlı sicil kayıtlarında ismine rastlanan17 köye o dönemde
Kürt (Zaza) yerleşimi söz konusu olduğu dile getirilmiştir. Dededağı Köyü’nün
Şeyhbızınlı (Şeyhbozanlı/Şeyhbuzunlu) aşiretinden olduğu iddia edilmektedir.
Bu aşiretin İmam Muhammed Bakır, Zeynelabidin ve Şeyh Selahaddin sülale-
sinden geldiği söylenmekte ve köy halkının yüzyıllardan beri burada yaşadıkla-
rını belirtiyorlarsa da köyde Alevilik inancı günümüze ulaşmamıştır. Bugün
köyde Sünni tarikatlara ait dergâhlar bulunmasına rağmen Alevi-Bektaşi izine
rastlanmamakta, hele hele yeni neslin böyle bir aidiyetten haberi bulunmamak-
tadır.
2021 yılı verilerine göre köyün nüfusu 3.785 kadardı. Köy halkı günü-
müzde odunculuk ve tütün yetiştiriciliği ile uğraşmaktadır. Ayrıca Kürt kökenli
vatandaşların ağırlıkta olduğu köyde 2015 yılında terör örgütü PKK’nın ve terör
olaylarının protesto edilip tepkiyle karşılanması, yürüyüş ve konvoy düzenlen-
mesi, ayrıca Dededağlılar tarafından PKK ile savaşmak için gönüllü askerlik baş-
vurusu yapılması bölgede birlik ve beraberlik ile vatan sevgisinin, bu konularda
Dededağlıların hassasiyetinin bir göstergesidir.

3. Bafra Zaviyeleri ve Bektaşilik


1485, 1520 ve 1576 yılları arşiv kayıtlarına göre Bafra’da Ali Zâhid, Aydın
Ağa, Şeyh Evren, Şeyh Ulaş18, Övünç Baba, Şeyh Miskince, Müstecab, Şeyh Ali

15 Z. Özkan, a.g.t, s.73.


16 İlknur Hacıoğlu, Bafra 2000, http://docs.neu.edu.tr/library/6251271671.pdf, s.22.
17 “Bafra Dededağ karyesinden Öksüz oğlu Muhammet’ten tahsil olunan…” Mustafa İmamoğlu,

1793/39 Numaralı Samsun Şer’iyye Sicil Defterinin Transkripsiyonu ve Tahlili, Ondokuzmayıs Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2013, s.210.
18 VGMA, Defter nr. 2597, s.8; BOA, EV.MKT.CHT, 86/364.

381
FAHRİ MADEN

Paşa, Kara Şeyh, Üryan Dede, Hızır İlyas, Şeyh Ali veled-i Şeyh Elçi, Şeyh Hızır
(Hızır Baba) 19, Saru Şeyh20, Şeyh Bali, Canlarcanı ve Şeyh Tonbak adlarında on
sekiz zâviyenin faaliyet gösterdiği ve vakıf gelirlerinin bulunduğu tespit edil-
miştir. Samsun merkez’de dahi bu sayıda zaviye bulunmamaktaydı21. Bu itibarla
Bafra tasavvufi hayatın yaşandığı tekke ve zaviyeler açısından zengin bir yerdi.
Daha sonraki dönemlerde bu sayı kaza merkezi ve köylerinde iki katına çıkmış-
tır. Keza tarihi kayıtlarda ve evkaf defterlerinde Bafra kazasında az önce ismini
zikrettiğimiz zaviyelere ilave olarak Karayenice/Beyce, Emirü’l-Hac, Pir Meh-
met ve Abdurrahman, Hazım Baba, Şeyh Ahmet, Abdi Efendi, Şeyh Baba, Koca
Çulha, Cafer-i Kiriş, Şeyh Enam, Emir Arslan22, Veli Baba23, Gazi Baba24, Ak-
tekke25, Tatlıbey26, Armutca Baba27, Ekbervirancık Köyü’nde Şeyh Ekber
Dede28, Kışla’da Avucu/Avunca/Avuncalı/Erence Baba29, Dede/Dedelü Baba,
Ali Dede, Hacı Baba30, Seyyid Şeyh Mahmud31 ve İnce Dede32 isimlerinde zavi-
yeler bulunduğu tespit edilmektedir. Bu zaviyeler bölgenin İslamlaşmasında ve
Türkleşmesinde, Türk nüfusun iskânında, köylerin oluşmasında, ekonomik ve
sosyal faaliyetlerin gelişmesinde önemli katkılar sağlamışlardır. Zaviyelerin ku-
rucularının her biri birer Horasan ereni olup yerleşim birimlerine, köylere ve
mezralara kadar isimlerini verip adeta buralara Türk damgasını vurmuşlardır.

19 BOA, C.EV, 631/31832.


20 BOA, EV.MKT.CHT, 508/127.
21 Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999, s.145-148.
22 Ali Emre İşlek, “XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Canik Zaviyelerinde Yerine Getirilen Hayrî Hizmet-

ler”, Studies of The Ottoman Doman, C. V, Sayı 9, Ağustos 2015, s.3-4.


23 Ayşe Değerli, “Vaka-i Hayriyye’ye Kadar Anadolu’da Bektaşi Tekkeleri ve Zaviyeleri”, Alevilik

Araştırmaları Dergisi, Sayı 15, Ankara Yaz/Haziran 2018, s.111.


24 BOA, EV.MKT, 263/25; VGMA, Defter nr. 2597, s.15; BOA, EV.MH, 709/115; 1932/14.
25 BOA, EV.MKT, 263/25; 133/1108; BOA, EV.MH, 1044/35; VGMA, Defter nr. 660, s.308.
26 BOA, EV.MH, 1044/35.
27 Dilek Kaleli, 1857-1863 Yıllarına Ait 1764/10 Numaralı Samsun Şer’iye Sicil Defterinin (VR.31A-

60B) Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Ondokuzmayıs Üniversitesi SBE Basılmamış Yüksek


Lisans Tezi, s.107.
28 BOA, EV.MH, 1218/24.
29 VGMA, Defter nr. 235, s.169, 171; Defter nr. 265, s.10; Defter nr.2055, s.71; Defter nr.260, s.225;

Defter nr.283, s.118; Defter nr. 1771, s.25; Defter nr. 280, s.5; Defter nr. 2597, s.17; BOA,
EV.MKT.CHT, 86/364; BOA, EV.MH, 781/58; 784/14; 865/14; 910/49; 1212/65; 1844/28;
1856/38; 1916/60; 1893/49; BOA, EV.MKT, 163/9; 197/76; 198/68; 800/73; 800/90; 800/335;
809/124; 169/88; 821/71; 879/22; 879/27; 886/22; 2384/101; 2388/7; 2791/40; 2798/29,
3118/64; VGMA, Defter nr. 312, s.232; Defter nr. 2597, s.9, 18, 24; BOA, EV.MKT.CHT, 86/364;
374/79; 411/29; 414/142; BOA, EV.MKT, 1524/44; 2297/5; 2429/21.
30 BOA, C. EV, 102/5100.
31 BOA, EV.MKT.CHT, 86/364.
32 BOA, EV.MKT.CHT, 86/364.

382
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Bu zaviyeler içerisinde Bektaşilikle bağlantılı olanların Hızır Baba, Hızır


İlyas, Şeyh Evran, Şeyh Ali Baba (Uryan Baba), Dede/Dedelü Baba,
Avucu/Avunca/Avuncalı Baba, Ali Dede, Hacı Baba ve Veli Baba olduğu tespit
edilmektedir. En azından şimdilik elimizdeki bilgi ve bulgular bu doğrultudadır.
Bu itibarla ileride ulaşılacak yeni kayıt ve bilgiler bölgede Bektaşi zaviyesi ola-
rak hizmet vermiş olan diğer zaviyeleri de ortaya çıkaracaktır.
3.1. Kolay Köyü’nde Şeyh Hızır Baba Tekkesi
Bafra’ya bağlı Kolay köyünde Şeyh Hızır Baba isminde bir Bektaşi tekkesi
kurulmuştur. Elimizde bu tekkeye ait çok sayıda arşiv belgesi bulunmaktadır.
Ancak bu kayıtlar ne yazık ki tekkenin kuruluşundan günümüze kadar tüm ta-
rihi sürecini aydınlatmaya yetmemektedir. Bu belgeler daha ziyade dönem dö-
nem tekkedeki şeyh atamaları ve vakıf gelirleriyle alakalıdır. Bu kayıtlar dâhi-
linde Kızılırmak deltasındaki Kolay köyündeki bu Bektaşi kurumunun tarihi du-
rumu ve faaliyetleri belirlenmeye çalışılacaktır.
Kolay köyü yerleşim yeri açısından Kızılırmak deltasında yer alan önemli
bir yerleşim yeridir. Kolay’a gelen Yörükler Kızılırmak’ın çizdiği yay ve vadi ke-
narındaki platoya yerleşmişlerdir. Bölgenin Osmanlı idaresine geçmesinden iti-
baren tahrir kayıtlarında geçmektedir. Köyün Osmanlı’dan önce çok eski bir ta-
rihi geçmişi vardır. Cenevizlilerin Kızılırmak üzerinde kayıkla Vezirköprü’den
Bafra’ya yük ve emval taşıdıkları, yöreye yerleşen Türklerin de bu ırmak ulaşı-
mından faydalandığı ifade edilmektedir. Ayrıca Kolay Köyü, Kavak’tan gelen bir
kervan yolu üzerinde bulunmaktaydı. Bektaşi tekkelerinin bu şekilde kervan ti-
careti veya kesişme noktalarında, bazı stratejik yerlerde ve derbentlerde kurul-
dukları dikkate alındığında benzeri bir durumun Kolay bölgesinde de geçerli
olduğu anlaşılmaktadır.
Anadolu’da Horasan’dan gelen erenlerin Kızılırmak boyunca yerleşme-
leri ve buraları iskânları söz konusudur. Bu Horasan erenlerine “Nehrin Piri”33
unvanı verilmiştir. Kızılırmak deltasındaki Kolay köyünde yer alan Hızır Baba
da bunlardan biridir. Horasan ereni, Horasan’da yetişmiş dervişler zümresi için
kullanılan bir tabirdir. Bunlar Ehl-i Beyt-i Resullah’ın soyundan ve manevi sil-
silesinden gelen, Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi’nin öğretileriyle yetişip
Anadolu’ya gelen ve Anadolu’nun maddi-manevi fethinde önemli roller üstele-

33“Nehrin Piri” unvanını Kızılırmak nehri boyunca çok sayıda tekke, zaviye ve türbeleri bulunan
Koyun Baba için Prof. Dr. Ahmet Taşğın kullanmıştır. Ahmet Taşğın, “Nehrin Piri: Koyun Baba ve
Menakıbı”, Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi, Sayı 11, 2015, s.117-174.

383
FAHRİ MADEN

nen zatlardır. Horasan bölgesi, Arap-Fars İslam dünyası ile Türk dünyası ara-
sında bir geçiş yeri olup İslamiyet, Türkler arasına buradan girmiştir. Dolayı-
sıyla Horasan ereni olarak ifade edilen zatlar halkın inanç dünyasında Hora-
san’dan gelen veli insanlar olarak ifade edilmiştir34.
Kolay Köyü’nün Osmanlı kayıtlarında nüfusu 1485 yılında 65, 1520 yı-
lında 29 ve 1576 yılında 97 hanedir35. 1835 yılında köyün erkek nüfusu 144
kişidir36. 1849 yılında ise köyün nüfusu 49 hanede 148 kişi olarak tespit edil-
miştir 37. 19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı kayıtlarına göre Kolay Köyü’nde 1
adet imam ve 1 adet hatip olmak üzere iki din görevlisi bulunuyordu38.
Kolay Köyü’ndeki Şeyh Hızır Baba Tekkesi’nin Bektaşi tarikatına bağlı ol-
duğunu gösteren en önemli belge ve delil 1800 tarihli arşiv kaydıdır. Bu kayda
göre tekkenin zaviyedarı Seyyid Mustafa’nın vefatı üzerine yerine iki oğlu Sey-
yid Mustafa ve Seyyid Ömer’in atanmaları söz konusudur. Atama belgesinin ba-
şında “e’izze-i kiramdan” olan Hızır Baba’nın zaviyesinin Hacı Bektaş Veli Haz-
retlerinin tarikat-ı aliyyesine bağlı bulunduğu ifade edilmektedir. Bu atamayı
onaylayan kişiler ise dönemin Hacı Bektaş Veli Tekkesi seccadenişini Şeyh Ab-
düllatif ile Bafra kazası kadısı Ahmet Efendi’dir. Gerek vefat eden Seyyid Mus-
tafa’nın gerekse yerine zaviyedar olarak atanan oğullarının erbab-ı istihkaktan
oldukları vurgulanmaktadır. Aynı belge tekkenin bölgede icra ettiği fonksiyon-
larına da ışık tutmaktadır. Aslında benzeri pek çoğunda görülen ayende ve re-
vendeye (gelen ve giden yolculara, misafirlere) yemek ikram etmek şartı ve gö-
revi bu zaviye için de söz konusudur39.
Arşiv kayıtlarına yansıyan bu fonksiyonların dışında belgelerde zaviye-
nin işleyişi ve içerisindeki dini faaliyetler hakkında bilgiler yer almamaktadır.
Ancak başka örneklerden hareketle, kıyas yapılarak bu Bektaşi zaviyesinin dini
faaliyetlerini tahmin etmek mümkündür. Dini faaliyetin dışında özellikle tarım
arazisi üzerinde, ticaret ve ulaşım yolları ile kervan güzergâhlarında kurulan
zaviyelerin barınma ve yiyecek temini dışında da fonksiyonları yerine getirdiği
bilinmektedir.

34 Erdal Aday, “Horasan Erenleri’nin Menkıbevi Şahsiyetlerindeki Ortak Özellikler”, Türk Dünyası
Bilgeler Zirvesi: Gönül Sultanları Buluşması (26-28 Mayıs 2014), Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kül-
tür Başkenti Ajansı (TDKB), Eskişehir 2014, s.382-383.
35 Öz, a.g.e, s.211.
36 Arslan, a.g.t, s.18.
37 T. Özkan, a.g.t, s.34, 97.
38 Arslan, a.g.t, s.49.
39 BOA, C.EV, 631/31832, Tarih 29.12.1214/24 Mayıs 1800.

384
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Öte yandan Bektaşilik 1826 yılında Yeniçeri Ocağı ile birlikte yasaklanmış
ve başta İstanbul tekkeleri olmak üzere Osmanlı coğrafyasındaki pek çok Bek-
taşi tekkesi yıktırılmıştır. Merkeze uzak bölgelerdeki ve küçük zaviyelerin bu
yasaklı politikayı az zararla atlattıkları tespit edilmiştir. Bafra Kolay Köyü’ndeki
Hızır Baba Zaviyesi de dokunulmayan Bektaşi zaviyelerinden biridir40. Bunun
sebebi muhtemelen zaviyenin merkeze olan uzaklığı, ehl-i sünnet zaviyedarlar
eliyle idare edildiği kanaati veyahut bir türbeden ibaret, bakımsız halde bulun-
ması gibi etkenlerdir.
Zaviye ile ilgili 1826 sonrasına ait ilk bilgi Aralık 1848 tarihidir. Bu tarihte
zaviyedarlığa Seyyid Ömer Halife’nin vefatı üzerine göreve müşterek ve eşit his-
selerle oğulları Ahmet, Abdülhamit, Abdülaziz ve Abdülvahit Halifeler getiril-
miştir. Bu arada Seyyid Ömer Halife’nin zimmetinde kalan 1846 yılına ait 123
kuruş öşür vergisi yeni zaviyedarlardan tahsil edilmiştir41. Her Osmanlı padi-
şahı değişikliğinde zaviye idaresine berat belgesi verilerek görevlendirilen ki-
şilerin bu berat kayıtları yenilenmekteydi. 1861 yılında tahta Sultan Abdüla-
ziz’in geçmesi üzerine de Bafra’nın Kolay Köyü’ndeki Hızır Baba Zaviyesi vakfı-
nın muayyen vazifelerle zaviyedarlık ciheti tasarruflarında olan adı geçen bu
dört kardeşin beratları yenilenmiştir42.
19. yüzyılda ait arşiv kayıtları Kolay Köyü’ndeki Şeyh Hızır Baba Zavi-
yesi’ne ait vakfın vakfiyenamesinin mevcut olmadığına işaret etmektedir43. An-
cak zaviye vakfının faaliyetlerine devam ettiği ve gelirlerinin bulunduğu anla-
şılmaktadır. Zaviye vakfının Kolay Köyü’nde üç çift öküzle ekilip biçilebilecek
büyüklükte, mahsulünden 300 akçe vergiye tabi çiftlik arazisi bulunmaktaydı.
Ayrıca yine Kolay Köyü’nde zaviyenin adıyla anılan ve geliri bulunan mezraası
mevcuttu44.
Zaviye vakfının emlakının zaman zaman gelir ve giderlerinin muhasebe
kayıtları incelenmiştir. Zaviye vakfının 1857-1858 yıllarında 2.256 kuruş geliri
olup bu para zaviyedarlığa mutasarrıf Ahmet b. Ömer Halife’ye ita edilmiştir45.

40 Fahri Maden, Bektaşi Tekkelerinin Kapatılması (1826), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
2018, s.289.
41 BOA, EV.THR, 197/65; BOA, EV.MH, 187/31; BOA, EV.MH, 191/46; Fahri Maden, “Alevilik-Bek-

taşilik’te Hızır İnancı ve Hızır (Hıdır) İsmiyle Anılan Alevi-Bektaşi Tekke, Türbe ve Ocakları”, Ale-
vilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi, Sayı 14, 2016, s.128.
42 VGMA, Defter nr. 2597, s.19; BOA, EV.MKT.CHT, 407/21.
43 BOA, EV.MKT, 542/42; BOA, EV.MKT, 409/1.
44 BOA, EV.MH, 187/31; BOA, EV.MKT, 2307/45.
45 BOA, EV.MH, 1171/17.

385
FAHRİ MADEN

1864 yılında zaviye vakfının bir senelik 1230 kuruş geliri olduğu anlaşılmakta-
dır46. Ayrıca zaviye vakfının gelir-giderlerine dair incelemelerden bir diğeri
1871 yılında gerçekleştirilmiştir47. Bu tür denetim ve yoklamalarda zaviyenin
vakfiyesinin bulunup bulunmadığı araştırılmış, ancak ne yazık ki zaviyenin iş-
leyişine dair bilgileri ihtiva eden vakfiyenamesine ulaşılmamıştır. Bu durumda
örneğin 1897 tarihli kayıtta vakfiye olmaması sebebiyle zaviye vakfıyla ilgili
Şura-yı Devletin önceki ve sonraki kararlarına müracaat edilmiştir48.
1873 yılında Hızır Baba Zaviyesi’nin zaviyedarlık görevinin boş olduğu
gerekçesiyle Mehmet Emin Efendi kendi uhdesine verilmesini talep etmiştir.
Yapılan incelemede zaviyenin az önce adı geçen dört kardeşin uhdesinde kayıtlı
gözüktüğünden Mehmet Emin Efendi’nin isteği geri çevrilmiştir. Ancak bu arşiv
kaydında zaviyenin Kolay Köyü’nde değil de Hızır İlyas Köyü’nde bulunduğu-
nun yazılması bir karışıklıktan değil Hızır İlyas Köyü’nde yer alan bir başka za-
viyenin bulunmasından neş’et etmiştir49. Bu zaviyenin bazı arşiv belgelerinde
doğrudan Bafra kazasında yazılması da zaviye sanki kaza merkezinde bulunu-
yormuş düşüncesi uyandırmaktadır50. Mehmet Emin Efendi’nin verdiği bir di-
ğer arzuhalinde kendisine tevcih edilmesini istediği Hızır Baba Zaviyesi’nin
Bafra Kazası’nın Budamış Köyü’nde (başka bir kayıtta Bulaş Köyü’nde51) bulun-
ması ve zaviyedarı Amasyalı Mehmet Efendi’nin çocuksuz vefatı söz konusu
edilmektedir. Yine yapılan soruşturmada Hızır Baba Zaviyesi’nin ismi zikredi-
len kişilerin uhdelerinde kayıtlı bulunduğu, bu zaviyenin Amasyalı Mehmet
Efendi diye birine tevcihine dair kayıt olmadığı, bu vesileyle konunun mahalli
meclis üyeleri ve vakıf muhasebecisi tarafından incelenmesi istenmiştir52. Bu
durum az çok bir vakıf geliri bulunan Osmanlı taşrasındaki zaviyenin idaresi
için yapılan başarısız bir ara girişimi göstermektedir. Keza Mehmet Efendi Ko-
lay Köyü’ndeki Hızır Baba Zaviyesi’nin adı geçen dört kardeşin uhdesinde ol-
duğu ifade edilip başvurusunun reddinin ardından bu defa Hızır İlyas

46 BOA, EV.MH, 1218/96; BOA, EV.MH, 1271/126.


47 BOA, EV. MKT, 542/42, Tarih 22 Cemaziyelahir 1287/8 Eylül 1871.
48 BOA, EV.MKT.CHT, 409/1, Tarih 14 Temmuz 1313/26 Temmuz 1897.
49 BOA, EV.MKT, 684/97.
50 Şu belgelerde zaviye doğrudan “Bafra kazasında vaki” şeklinde yazılmıştır. BOA, EV.MH,

1171/17; BOA, EV.MH, 1271/126; Bazı belgelerde hem Kolay Köyü’nde hem de “Bafra kazasında
ka’in” şeklinde kullanım dikkat çekmektedir. BOA, EV.MKT, 2307/45; Biz her iki kullanımda da
zaviyeyi, zaviyedarların aynı olmasından hareketle Kolay Köyü’ndeki Hızır Baba Zaviyesi olarak
kabul ettik.
51 BOA, EV.MKT.CHT, 20/81.
52 BOA, EV.MKT, 647/114.

386
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Köyü’ndeki zaviyenin zaviyedarlığına yönelmiştir. Ancak ondan da bir sonuç


alamamıştır. Bu durumda az önce belirttiğimiz Hızır Baba Zaviyesi’nin bulun-
duğu yer isimlerindeki farklılık bir karışıklıktan ziyade kendisine zaviyedarlık
arayan Mehmet Emin Efendi’nin muhtelif arzuhallerinden ortaya çıkmıştır53.
Böyle bir zaviyedarlık yarışı 1826 sonrasında Bektaşiliğin yasaklanıp Bektaşi
zaviyelerinin diğer tarikat mensubu kişilere devredilmiş olmasından da kay-
naklanıyor olmalıdır. Zaviyenin bir miktar vakıf gelirinin de olması haliyle dı-
şardan müdahalelerin yaşanmasına sebebiyet vermektedir.
Nitekim 1878 yılında Hızır Baba Zaviyesi’ne mart ayı itibarıyla Abdülha-
mit Efendi zaviyedar olarak atanmıştır. O sırada yine zaviyenin vakfiye kaydının
olmadığı, bu münasebetle derkenardan hareketle bu zata tevcih edilmiştir. O
sırada zaviye vakfının gelirlerin 300 kuruş vergi miktarı vardı54. Bu belgede za-
viyedar olarak tek kişinin adı geçiyor ise de Nisan 1878 tarihli vakıflar arşivin-
deki bir başka belgede zaviyenin muayyen vazifesine Canik vakıf teftiş mahke-
mesi ilamı üzere zaviyedarlığa daha önce Ahmet, Abdülaziz ve Abdülvahid’in de
mutasarrıf oldukları, ancak bu kişilerin geride evlat bırakmadan vefatları mü-
nasebetiyle hisselerinin birbirine ilhaken istihkak sahiplerinden tek bir kişiye
intikal ettiği anlaşılmaktadır. Bu şekilde Abdülhamit Efendi’ye geçen zaviyedar-
lık görevi onun kurallar çerçevesinde ve kusursuz olarak vazifesini yerine ge-
tirmek kaydıyla ve hele hele zaviyede yemek ikramında bulunulması hususunu
aksatmamak üzere verilmiştir55. Abdülhamit Efendi’nin zaviyedarlığı sırasında
1874-1876 yılları arasında zaviye vakfının arazi ve mezrasından hububat hası-
latı olarak 4.338 kuruş geliri ve bir o kadar da zaviyede yemek ikramı ve zavi-
yedar maaşı gideri bulunmaktaydı56.
Arşiv kayıtları zaviyenin sonraki zaviyedarlarına ve vakıf gelirlerine de
ışık tutmaktadır. Haziran 1895 tarihinde Müftüoğlu Abdülhamit Efendi b.
Ömer’in vefatı üzerine zaviyedarlığa geride bıraktığı oğlu Ömer Efendi tevcih
edilmiştir. Bu tevcih yapılırken zaviyenin Kolay Köyü’nde mamur ve mevcut ol-
duğu, zaviyede ayende ve revendeye (gelip giden konuklara) yemek ikramının
devam ettiği, vefat eden zaviyedarın Ömer Efendi’nin başka erkek evladı bulun-
madığı, ayrıca Ömer Efendi’nin vakıf ve isthikak evladından geldiğine, göreve
ehil ve ehliyeti köyün imam ve muhtarı tarafından şehadetname ile diğer ismi

53 BOA, EV.MKT.CHT, 20/81.


54 BOA, EV.MKT.CHT, 379/45; BOA, EV.MKT, 2307/45.
55 VGMA, Defter nr. 2597, s.47; BOA, EV.MKT, 2307/45.
56 BOA, EV.MKT, 2307/45.

387
FAHRİ MADEN

yazılı şahitlerin de ihbarlarıyla uhdesine tevcih ve eline berat verilmiştir57. Bu


arada Canik sancağı evkaf müdürlüğü Şeyh Hızır Baba Zaviyesi’nin 1877-1896
yılları arasına ait 18 yıllık muhasebe kayıtları zaviyedar Ömer Efendi hazır bu-
lunduğu halde incelenmiştir. Bu inceleme neticesinde zaviye vakfının ortaya çı-
kan 18 yıllık toplam geliri 29.484 kuruştur58.
Elimizdeki arşiv belgelerinde Kolay’daki Bektaşilik izleriyle alakalı ulaş-
tığımız bilgiler bu kadardır. Ancak uzun yıllar Kolay Belediye Başkanlığı yapmış
olan Hüseyin Şahin Beyle 4 Kasım 2022 tarihinde yaptığımız görüşmede halk
arasında dilden dile gelen bazı rivayetleri nakletmiştir. Buna göre bir Alevi-Bek-
taşi yerleşimi olan Kolay halkı Yavuz Sultan Selim dönemindeki baskılar ve ta-
kibat nedeniyle Sünniliğe dönmüştür. Günümüze Şeyh Hızır Baba zaviyesi ve
türbesinden herhangi bir iz kalmamıştır. Kolay’da Tekkeleri adıyla anılan mev-
kiide toprak altından eski kap-kacak ve kiremit gibi parçalar ortaya çıkmakta,
uzun su depolarına rastlanmaktadır. Ayrıca Kolay’da eski uzun yapımlı mezar-
lara rastlanmaktadır. Ayrıca Şahin, Kolay’daki Bektaşi tekkesinin geniş arazile-
rinin bulunduğunu haber vermektedir. Bu arazilerle ilgili tapu ve vakıf kayıtla-
rının Arif Torun tarafından tespit edildiği, arazi numaralarıyla birlikte yazılı bir
not kâğıdını tarafımıza ulaştırmıştır.
3.2. Gelemağri (Koruluk) Köyü’nde Şeyh Ali Baba (Dedelü
Baba/Dede Baba/Uryan Baba) Zaviyesi
Bafra bölgesindeki bir başka Bektaşi yapısı ve kurumu kayıtlarda dört
isimle anılan (Şeyh Ali Baba/Uryan Baba/Dede Baba/Dedelü Baba) zaviyedir.
Arşiv kayıtlarının çoğunda bu zaviyenin hangi köyde bulunduğu belirtilme-
mekle birlikte bir kayıtta Şeyh Ali Baba’nın diğer adıyla59 Uryan Baba’nın Gele-
mağri Köyü’nde metfun olduğu ifade edilmektedir60. Gelemağri Köyü’nün adı-
nın halk arasında “Kalemağra”dan geldiği rivayet edilmektedir. Günümüzde bu
köyün bulunduğu bölgede Koruluk, Fener ve Sahilkent isimlerinde üç köy bu-
lunmaktadır. Ayrıca bugün Bafra’ya bağlı Dedeli adıyla müstakil bir köy de mev-
cuttur. Bu itibarla Gelemağri Köyü yer adlarının değiştirilmesi tahribatına uğ-
ramıştır. 15. ve 16. yüzyıl Osmanlı kayıtlarında köyde 1485’te 150, 1520’de 109

57 BOA, EV.MKT, 2307/45; BOA, EV.MKT, 2307/372; BOA, EV.MKT, 2307/45.


58 BOA, EV.MKT, 2307/195; BOA, EV.MKT, 2307/45.
59 BOA, EV.MKT, 2293/74.
60 BOA, EV.MKT, 2293/74; Gelemağri Köyü’nün 1485 ve 1520 tarihlerinde Bafra Kazası Bazarlu

Nahiyesi’ne tabi olduğu ve malikane olarak gelirlerinin Samsun Medresesi’ne vakfedildiği tespit
edilmektedir. Ali Yılmaz, Samsun Kazasının İdari İktisadi ve Sosyal Durumu (1485-1520), İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1990, s.34.

388
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

ve 1576’da 120 hane meskûndur61. 1835 yılında köyün erkek nüfusu 38’dir62.
1849 yılında ise köyün nüfusu 30 hanede 79 kişi olarak tespit edilmiştir63. 19.
yüzyılın ilk yarısında Osmanlı kayıtlarına göre Gelemağri Köyü’nde imam, hatip
veya müezzin türünden herhangi bir din görevlisi bulunmuyordu64.
Elimizdeki bu zaviye ile ilgili en eski arşiv kaydı 1676 yılına kadar geri
gitmektedir. İlgili tarihte Darendeli Mehmet isimli zat Şeyh Ali Baba Zaviyesi ve
Mezraası ile Dedelü Zaviyesi’nde şeyhülislamın işaretiyle görevli iken dışardan
bazı kişilerin usulsüz bir şekilde müdahalelerine maruz kalmıştır. Darendeli
Mehmet’in şikâyeti üzerine kayıtlar incelenmiş, mezraa ve zaviyelerin idaresi
yeniden kendisine bırakılmıştır. Fakat iki yıl sonra zaviyedar Evhad oğlu Meh-
met kanunlara uygun hareket etmemesi sebebiyle Samsun’a çağrılmış, bu defa
da firar ederek kaçmıştır. Bu durumda zaviyedarlık görevine ehil ve müstehak
olan Ahmet getirilmiştir65.
Dedelü ismiyle bilinen Şeyh Ali Baba Zaviyesi’nin vakıf kaydı ve gelirleri
de bulunmaktaydı. 1691 yılındaki padişah değişikliğinde ve tahta Sultan II. Ah-
met’in geçmesi üzerine zaviyedar beratının yenilenmesi mevzu bahis olmuştur.
Bu yenileme sırasında zaviyede ve vakıfta muayyen vazifelerle Mustafa ve Meh-
met isimlerinde iki zatın zaviyedar bulundukları görülmektedir66.
Ekim 1701 tarihli belgeye göre Bafra kasabasında bulunan Şeyh Ali Baba
ve Dedelü Zaviyedarlığının yarım hissesine mutasarrıf olan Mehmet Efendi’nin
vefatı sebebiyle göreve ehil ve layık olan zaviyenin istihkak erbabından Abdur-
rahim Efendi getirilmiştir67. 1736 tarihinde Abdurrahim Efendi’nin hala göre-
vini devam ettirdiği tespit edilmektedir68. Zaviyedarlık ve mütevellilik görevi-
nin diğer yarım hissesi ise Şeyh Mustafa Efendi’nin uhdesinde idi. 1706 yılında
Şeyh Mustafa Efendi görevi kendi iradesiyle oğlu Mehmet Halife’ye devretti. Bu
devir belgesinde zaviyenin ismi Dede Baba şeklinde de zikredilmekteydi69.
Dedelü Baba Zaviyesi ve Şeyh Ali Baba Mezraası’nda 1743 yılındaki yine
vefat sebebiyle meydana gelen zaviyedarlık değişiminde buranın Ariflerin

61 Öz, a.g.e, s.210.


62 Cengiz Arslan, Ondokuzuncu Yüzyılın İlk Yarısında Bafra ve Alaçam Müslim Nüfusu, Ondokuz-
mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019, s.16.
63 T. Özkan, a.g.t, s.31, 97.
64 Arslan, a.g.t, s.47.
65 BOA, İE.EV, 11/1258.
66 BOA, C.EV, 654/32956.
67 BOA, AE.SMS.II, 136/15032.
68 BOA, AE.SABH.I, 48/3445.
69 BOA, C.EV, 654/32956.

389
FAHRİ MADEN

Kutbu Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin yüce tarikatına meşruta olduğu zikredil-
mekte, bu sebeple zaviyeye yapılacak görevli atamasının da Hacı Bektaş Veli’nin
kendi asitanesinde seccadenişin olan evlatlarının arzıyla tevcih edileceği vur-
gulanmaktadır. Bu bilgi bize zaviyenin Bektaşilik bağına işaret etmektedir. Ni-
tekim Aralık 1743 tarihi itibarıyla Bafra Kazası’nda mevcut Dedelü Baba Zavi-
yesi ve Şeyh Ali Baba Mezraası’nın dörtte bir hissesine mutasarrıf iken vefat
eden Mustafa oğlu Abdurrahman’ın zaviyedarlık hissesinin kendisine tevcih
edilmesini oğlu Seyyid İbrahim talep etmiştir. Bu arşiv kaydında zaviyenin di-
ğer ismi Uryan Dede olarak verilmiştir70. Ayrıca bugün Bafra’ya bağlı Dedeli
adıyla bir köy de mevcuttur. Bu köye ismini Dedeli Baba’nın verdiğini söyle-
mekte bir behis bulunmasa gerek. Öte yandan 1762 yılında sözü geçen dörtte
bir hissenin o dönemin Hacı Bektaş Veli Asitanesi seccadenişini Bektaş
Efendi’nin arzıyla Ahmet oğlu Ahmet’in tasarrufuna bırakıldığı da tespit edil-
mektedir71.
Bafra Kazası’ndaki Ali Baba ve Uryan Dede Zaviyesi hakkında Sultan I. Ab-
dülhamit’in tuğrasıyla Mart 1778 tarihinde bir ferman düzenlenmiştir. Bu fer-
manda Bafra Kazası’ndaki Ali Baba ve Uryan Dede Zaviyesi vakfının yarım hisse
zaviyedarlığına mutasarrıf Seyyid İbrahim ile dörtte birer hisseye sahip diğer
Seyyid İbrahim ve Mehmet bin Mehmet Derviş’in sekiz sene önce vefatlarıyla
zaviye vakfı idaresinin boş ve sahipsiz kaldığı dile getirilmektedir. Bu sebeple
sekiz içinde zaviye harap hale gelmiştir. Bu duruma son vermek ve zaviyeyi ta-
mir edip yeniden ihyasını gerçekleştirmek amacıyla yeni bir zaviyedar atan-
ması mevzu bahis olmuştur. Bu münasebetle dönemin Hacı Bektaş Veli Asita-
nesi seccadenişini ve Hacı Bektaş Veli evlatlarından Şeyh Abdüllatif’in arzı ve
şeyhülislamın işaretiyle zaviyedarlığa Ahmet Halife getirilmiş ve kendisinden
eskiden beri zaviyede yürütülmekte olan hizmetleri eksiksiz yerine getirmesi,
ayende ve revendeye (gelen ve giden yolculara) yemek ikramında bulunması
istenmiştir. Böylece zaviye harap durumdan kurtaırılmış ve mahlûkata hizme-
tinin devamı temin edilmiştir72. Bu bilgilerden ve diğer arşiv kayıtlarındaki ifa-
delerden vakıf mülküne de sahip olan zaviyenin vakıf şartına göre zaviyedarı-
nın binanın bakımı ve misafirlere yemek ikramı gibi görevlerle mükellef bulun-
duğu anlaşılmaktadır73.

70 BOA, C.EV, 441/22308.


71 BOA, AE.SABH.I, 48/3445.
72 BOA, C.EV, 240/11961; BOA, AE.SABH.I, 48/3445.
73 BOA, AE.SABH.I, 48/3445.

390
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Arşiv kayıtlarından Şeyh Ali Baba ve Uryan Dede Zaviyesi’nde görev ya-
pan zatların isimlerini belirlemeye devam edecek olursak 1814 yılında zaviye-
dar olarak Seyyid Hüseyin ibn Seyyid Hasan’ın ismi geçmektedir. 1830 yılında
bu zatın vefatı üzerine zaviyede hizmetin devam etmesi için oğulları Yusuf ve
Mustafa göreve getirilmişlerdir74. Bu tarihten sonra uzun süre sessiz kalan arşiv
kayıtları 1870 yılında zaviyedarlığa Seyyid Hasan Efendi ibn Mustafa’nın berat
verilerek tayinini haber vermektedir75. Arşiv kayıtlarının kırk yıl sessiz kalma-
sının sebebi zaviyedarlığa tasarruf eden Yusuf’un geride evlat bırakmadan,
Mustafa’nın ise ömrü boyunca görevde kalıp Seyyid Hasan’ı terk ederek Tem-
muz 1870 tarihi itibarıyla vefat etmesidir. Böylece Seyyid Hasan geride evlat
bırakmadan vefat eden amcası ile babasının yerine Şeyh Ali Baba ve Uryan Dede
Zaviyesi’nde her sene zaviye vakfının muhasebesini görmek ve zaviyede ayende
ve revendeye (gelip giden misafirlere, yolculara) yemek ikram etmek şartıyla
zaviyedar atanmıştır. Atama gerçekleştirilirken konuyu takip etmekle görevli
devlet adamlarına verilen berata aykırı dışardan kimsenin müdahalesine izin
verilmemesi emredilmiştir76.
Zaviyedara verilen maaş, tamir ve yemek ikramı gibi giderleri bulunan
zaviyenin vakıf gelirleriyle ilgili arşiv kayıtlarında az da olsa bilgi mevcuttur.
1874 yılı gelir-gider kaydında zaviye vakfının Gelemağri Köyü’ndeki arazisin-
den hububat ve hayvanat aşarı olarak iki senelik 2.840 kuruş geliri, aynı mik-
tarda da yemek ikramı ve maaş için gideri mevcuttur77. Bir yıl sonraki gelir kay-
dına bakıldığında zaviye vakfının 3.801 kuruş duhan (tütün) bedeli bulunduğu
ve bu gelirin de zaviyede yemek ikramı ve maaş için sarf edildiği görülmektedir.
O sırada vakfın mutasarrıfı olarak Hasan ismi geçmektedir78.
Elimizdeki arşiv kayıtları bir sonraki zaviyedar değişikliğinin 1895 yı-
lında yaşandığına işaret etmektedir. Bu tarihte daha önce benzeri görülmeyen
bir zaviyedar değişimini göstermektedir. Keza arşiv kaydına göre Bafra Ka-
zası’nın Gelemağri Köyü’nde metfun olan Şeyh Ali Baba diğer adıyla Uryan Dede
Zaviyesi’nin Kâküllü oğlu Hasan Ağa’dan boşalan zaviyedarlık cihetinin kızı
Dudu Hatun’a tevcih edilmiştir. 19. yüzyılın sonunda bir Bektaşi zaviyesi zavi-
yedarlığına bir kadının atanması Bacıyan-ı Rum geleneğinin izlerine işaret et-

74 BOA, C.EV, 183/9122.


75 BOA, EV.MKT.CHT, 508/127; BOA, EV.MKT.CHT, 400/6.
76 VGMA, Defter nr. 2597, s.23.
77 BOA, EV.MH, 1773/54.
78 BOA, EV.MH, 1844/28.

391
FAHRİ MADEN

mektedir. Bu atama gerçekleşitirilirken uzun zamandır zaviye vakfının muha-


sebesinin incelenmediği dile getirilerek geçmiş senelere ait koçanlar gözden ge-
çirilip cetveli hazırlanarak gönderilmesi istenmiştir79. Bu itibarla zaviye vakfı
vakfiyesinin sicillerden bulunması ve vakfın gelir-giderlerinin çıkartılması için
yoğun bir yazışma trafiği yaşanmıştır80.
Bafra’daki Şeyh Ali Baba Zaviyesi’yle ilgili elimizdeki son arşiv kaydı 1911
yılına aittir. Bu kayda göre zaviye vakfının öşür geliri başka bazı mescit ve zavi-
yelere ait olanlarla birlikte Samsun’da muhterik olan Hızır Bey Camii’nin yeni-
den inşasında harcanmak üzere tahsis edilmiştir. Bu durumda adı geçen cami-
nin inşaat masrafları bitinceye kadar öşür geliri zaviye için harcanmamıştır81.
Gelemağri ismi zamanla değiştirilerek bu köy günümüzde Koruluk, Fener
ve Sahilkent adlarında üç mahalleden ibarettir. Koruluk Köyü’nde faaliyet gös-
terdiği anlaşılan Şeyh Ali Baba (Uryan Dede) Zaviyesi’nden geriye sadece türbe
mahalli kalmıştır. Ancak bu türbeden metfun bulunan zat günümüzde “Şahlı
Dede” şeklinde telaffuz edilmektedir. Halk tarafından restore edilen türbede 13.
yüzyıla kadar geriye giden kabir formatında normalden uzun bir yatır-mezar
bulunmaktadır82.
3.3. Hızır İlyas Köyü’nde Hızır İlyas/Şeyh Ali Dede (Baba)/Hacı Baba
Zaviyesi
Bafra’da faaliyet gösteren bir başka zaviye Hızır İlyas adını taşımaktaydı.
Hızır İlyas Zaviyesi kurulduğu köye adını vermiş olmakla birlikte arşiv belgele-
rinde bu köyde Şeyh Ali Dede/Baba ve Hacı Baba adlarında iki zaviye daha zik-
redilmektedir.
Hızır İlyas Köyü Türkmen nüfus ile Yunanistan’dan gelen muhacirlerden
oluşmaktadır. Köyün adı günümüzde Hıdırellez olarak da anılmaktadır83. 19.
yüzyılda Hızır İlyas Köyü’nde gayrimüslim nüfusun varlığı da söz konusuydu84.
Bununla birlikte Bafra’da Hızır, Hızır İlyas, Hıdırellez isimlerinde yerleşim bi-
rimleri ve zaviyeler açılması, Aleviler ve Bektaşiler arasındaki “Bozatlı Hızır”

79 BOA, EV.MKT, 2293/74.


80 BOA, EV.MKT.CHT, 403/120; BOA, EV.MKT.CHT, 407/87; BOA, EV.MKT.CHT, 408/24.
81 BOA, BEO, 3957/296750.
82 Resim 3’e bakınız.
83 İlknur Karagöz, “Bafra Göçmen Türk Ağızları ve Bazı Özellikleri”, Turkish Studies, Volume 7/4,

Ankara 2012, s.2142.


84 1849 yılında Hızır İlyas köyünde 20 hanede 62 kişilik gayrimüslim nüfus tespit edilmiştir. Tan-

can Özkan, 19. Yüzyılın İlk Yarısında Bafra Kazası Nüfusu, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bi-
limler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2012, s.21; Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıl-
larda Canik Sancağı, Ankara 1999, s.101.

392
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

inancının yoğun olarak varlığı bölgeye Hıdırellez kültürünün de Horasan eren-


leri tarafından getirildiğini ortaya koymaktadır.
Arşiv kayıtları Hızır İlyas Köyü’ndeki Ali Dede ve Hacı Baba Zaviyesi’nin
birlikte idare edildiğini göstermektedir. Bu kayıtlar en eski 1721 yılın ait zavi-
yedar değişikliğine işaret etmektedir. Bu tarihte zaviyedar Ahmet’in vefat et-
mesi sebebiyle oğlu Ahmet’e Bafra kadısının arzıyla tevcih olunmuştur. Fakat
kıs abir süre sonra Ahmet görevden uzaklaştırılmış, bu arada Şeyh Hafız Mus-
tafa isimli şahıs naib arzıyla zaviyedarlığı kendi üzerine aldığı tespit edilmiştir.
Bunun üzerine dışardan müdahale eden Şeyh Hafız Mustafa el çektirilerek, ve-
fat eden istihkak sahibi Recep ve Resul’ün geride kalan oğulları Mahmut, Ahmet
b. Recep ve Himmet b. Resul’e 1722 yılında zaviyedarlık tevcih edilmiştir. Daha
sonra bu üç şahıs da görevden alınıp yine Bafra kadısının arzıyla 1726 yılında
Ahmet b. Mustafa zaviyedar tayin edilmiştir. Onun evlatsız vefat etmesi üzerine
kendi talebiyle göreve 1735 yılında Seyyid Mehmet getirilmiştir. Seyyid Meh-
met’in ardından 1757 tarihinde oğlu Seyyid Ahmet zaviyenin başına geçmiştir.
Ancak Seyyid Ahmet kendi rızasıyla 1778 yılında görevden feragat etmiş, bu
defa zaviyedarlığı Seyyid Abdülkadir devralmışsa da o da görevi kendi isteğiyle
1782’de Seyyid Mehmet’e bırakmıştır. Bu sırada daha önce görevden feragat et-
miş olan Seyyid Ahmet’in vefatı üzerine oğlu Seyyid Halil ortaya çıkarak zaviye-
darlıkta hak iddia etmiş, hatta naib efendinin arzıyla 1792 yılında zaviyedarlığı
kendi üzerine berat ettirmiştir. 1793 yılında zaviyedarlık Seyyid Halil’den alınıp
Şeyh Mustafa’ya verilmişse de Seyyid Halil zaviyedarlık yarışından vazgeçme-
miştir. 1798’de başarısız bir girişimde daha bulunmuş, ancal muvaffak olama-
mıştır85. 1801 tarihli kayıtta Hızır İlyas Zaviyesi Vakfı’nın zaviyedarı olan Şeyh
Mustafa’nın geride evlat bırakmadan vefatı üzerine görevin boş kalması müna-
sebetiyle Seyyid Hasan isimli şahıs göreve kendisinin vazifelendirilmesini talep
etmiştir. Bu talep karşısında eğer gerçekten Şeyh Mustafa vefat etmişse bu ki-
şiye tevcihi uygun görülmüştür86.
Seyyid Hasan Halife’nin talebi uygun görülüp 1 Ağustos 1801 tarihi itiba-
rıyla Hızır İlyas Köyü’ndeki Şeyh Ali Dede ve Hacı Baba Zaviyesi zaviyedarlığına
getirilmiştir. Ancak Seyyid Halil’in hak iddiası devam etmiş ve müdahalede bu-
lunmuştur. Nitekim Seyyid Halil askeri ruznamçeden üzerine berat kaydettir-
miştir. Konu detaylı bir şekilde incelendikten sonra, iki yıl süren bu sürtüşme

85 BOA, C. EV, 102/5100.


86 BOA, C. EV, 550/27799, Tarih 29.03.1216/9 Ağustos 1801.

393
FAHRİ MADEN

ve rekabete Seyyid Halil’in aldığı askeri beratın iptaliyle son verilmiştir. Böylece
zaviyedarlık mücadelesini Seyyid Hasan Halife kazanmıştır87.
Arşiv kayıtları 19. yüzyılın başlarında zaviyede yaşanan bu zaviyedarlık
mücadelesinden sonra uzun süre sessizdir. Hızır İlyas Köyü’ndeki Şeyh Ali Baba
Zaviyesi’nde bundan sonra ancak 1858 yılında bir zaviyedar değişikliği belge-
lere yansımıştır. İlgili kayda göre zaviyedarlığa mutasarrıf bulunan Hacı Mus-
tafa bin Ali çocuksuz bir şekilde vefat etmiş, bu sebeple zaviyede görev kesin-
tiye uğramıştır. Nitekim yeni bir atama yapılması kararlaştırılmış, Samsun Han-
çerli Mahallesi sakinlerinden Hacı Mehmet Efendi bin Osman’ın bu göreve layık
olduğu idare meclisinden bildirilerek bir senelik geliri 2.900 kuruş olan zavi-
yeye ataması yapılmıştır88. 1866 tarihli arşiv kaydında ise zaviyenin 1847-1862
yılları arası 15 yıllık 22.965 kuruş varidatı bulunduğu ifade edilmektedir. Ayrıca
bu kayıttaki bilgilerden Bafra Kazası’ndaki Şeyh Ali Baba Zaviyesi ile Hızır İlyas
Köyü’ndeki zaviyenin isim benzerliği olmakla birlikte birbirlerinden farklı ol-
dukları anlaşılmaktadır89. Zaviye vakfının 1864-1868 yılları arasındaki öşür ge-
liri ve zaviye masraflarının gideri ise 11.900 kuruştu. 1869 yılında zaviyedar
olarak 1822 doğumlu, orta boylu ve köse sakallı Habiboğlu Amasyalı Mehmet
Efendi b. Osman görevine devam etmekteydi90.
Bununla birlikte bir arşiv kaydında Bafra’daki Hızır İlyas Zaviyesi’nin da-
ğınık halde bulunan mezraalarının hasılatının bilinmediği91, bir diğerinde Hızır
İlyas malikânesi vakfının 688 kuruş 30 para geliri, 229 kuruş 30 para gideri
kaydedilmiş, ancak orada da malikâne mutasarrıflarının vefat ettikleri ve hay-
rat kaydı olmadığı dile getirilmiştir92.
3.4. Kışla (Sahilkent) Köyü’nde Avuncu (Avucu/Avunca/Avun-
calı/Arınca/Erence) Baba Zaviyesi ve Şeyh Evran Köyü’nde Şeyh Evran Za-
viyesi
Osmanlı dönemi arşiv kayıtlarında Bafra bölgesinde Avuncu Baba ve Şeyh
Evran Zaviyesi genel birlikte anılmaktadır. Avuncu Baba Zaviyesi Gelemağri
Köyü sınırları içerisinde bazen Kışla adlı yerleşim biriminde zikredilirken Şeyh
Evran Zaviyesi kendi adıyla anılan köyde bulunmaktadır.

87 BOA, C.EV, 102/5100.


88 BOA, EV.MH, 1406/60.
89 BOA, EV.MKT, 365/39.
90 BOA, EV.MH, 1406/232.
91 BOA, EV.MKT, 928/50.
92 BOA, EV.MKT, 3236/158.

394
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Avuncu/Avunca Baba Zaviyesi Osmanlı dönemi arşiv kayıtlarında Gele-


mağri veya Kışla Köyü’nde gösterilirken bu köyün günümüzde adı değiştirilerek
Sahilkent şeklinde anıldığı tespit edilmektedir. 15. ve 16. yüzyıl Osmanlı kayıt-
larında köyde 1485’te 63, 1520’de 38 ve 1576’da 11 hane meskûndur93. 1835
yılında köyün erkek nüfusu 7 kişidir94. 19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı kayıt-
larına göre Kışla Köyü’nde imam, hatip veya müezzin türünden herhangi bir din
görevlisi bulunmuyordu95. Ayrıca zaviyenin ve türbede medfun zatın adı günü-
müzde “Avuncu Dede Türbesi” olarak anılıyorsa da arşiv kayıtlarında buranın
adı “Avunca/Avuncalı/Avucu/Arınca/Erence Baba”96 gibi farklı ses tonlarıyla
kullanılmıştır.
Avunca Baba Zaviyesi ve vakfına ait elimizdeki ilk bilgi 1689 yılında bu-
rada Seyyid Ali isminde bir zatın mütevelli ve zaviyedar bulunduğu şeklindedir.
1692 yılında ise sulehadan Meehmet isimli zata görev tevcih edilmiştir97. Bir
sonraki kayıt ise 1710 yılına aittir. Bu tarihte zaviyenin tevliyet ve zaviyedarlı-
ğında görevli Seyyid İbrahim kasr-ı yed ederek görevi damadı Seyyid Ahmed’e
devretmiştir. Ayrıca aynı dönemde burada Seyyid Şeyh Abdurrahman’da göre-
vin diğer yarı hissesine sahiptir. Bu şekilde müşterek olarak zaviye ve vakfı
ayende ve revendeye (gelip giden yolculara, misafirlere) yemek ikramında bu-
lunurken 1717 yılında dışardan bir müdahale ile karşılaşılmıştır. Bafra’daki
ulema, suleha, imam ve sair kişiler şer’i meclise gidip zaviyenin müşterek gö-
revlileri Seyyid Ahmet ve Seyyid Şeyh Abdurrahman’ın zaviyede ikamet etme-
yerek görevlerini ihmalleri sonucu zaviye hücre ve binalarının harap bir du-
ruma geldiği şikâyetinde bulunmuşlardır. Ayrıca Şeyh Mustafa adlı şahsın vakıf
evadından ve bu göreve her şekilde ehil olduğunu belirterek Bafra kadısı Ab-
dullah Efendi’nin arzıyla 15 Şubat 1717 tarihinde zaviyeyi üzerine berat ettir-
mişlerdir. Ancak bu son görevlendirme yetkililerce uygun bulunmayarak Şeyh

93 Öz, a.g.e, s.211.


94 T. Özkan, a.g.t, s.33; Arslan, a.g.t, s.17.
95 Arslan, a.g.t, s.47.
96 BOA, EV.MKT, 2297/5; Bir arşiv kaydında Avucu Baba ile Avunca Baba Zaviyeleri birbirinden

ayrı olarak zikredilmiştir. BOA, EV.MKT, 2798/29; Bazı vesikalarda ise “Avucu Baba nâm-ı diğer
Avuncalı” şeklindedir. VGMA, Defter nr. 310, s.5; Meryem Güneş zaviyenin ismini “Erince Baba”
olarak okumuştur. Meryem Güneş, 1764/10 Nolu Samsun Şer’iyye Sicil Defterinin (Vr.1a-30b)
Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basıl-
mamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2015, s.78-79.
97 VGMA, Defter nr. 265, s.10.

395
FAHRİ MADEN

Mustafa’nın görevden uzaklaştırılıp görevin Seyyid Ahmed ve Seyyid Şeyh Ab-


durrahman’a müşterek olarak iadesine karar verilmiştir98. 1732 yılında ise Sey-
yid Ahmet kendi rızasıyla tevliyet görevini Seyyid Süleyman bin Mahmud’a bı-
rakmıştır99. Arşiv kayıtları aynı yüzyıl içerisinde zaviye görevli değişiklikleri dı-
şında usulsüz müdahalelere de işaret etmektedir. Nitekim 1777 yılında Avunca
Baba Zaviyesi mütevelli ve zaviyedarı Hasan Efendi ibn Mustafa dilekçesinde
bazı kişilerin kendisi hakkında vefat etti diyerek yerine başkasını geçirmek
maksadıyla müdahalede bulunduklarından şikâyetçi olmuştur100. 1785 yılında
Hasan Efendi b. Mustafa’nın vefatı üzerine göreve Eyüp Halife getirilmiştir. An-
cak bir yıl sonra Ahmet b. Hasan tevliyet ve zaviyedarlık görevinin kendisine
verilmesi gerektiğini belirterek kendisine asker ruznamçeden berat kaydı yap-
tırıp müdahalede bulunmuştur. Yapılan incelemede görevin Eyüp Halife üze-
rinde bulunduğu belirtilerek Ahmet b. Hasan’ın askeri beratı iptal edilmiştir101.
1831 yılında Avunca Baba Zaviyesi’nde bir görev değişikliği yaşanmıştır.
O sırada mütevelli ve zaviyedar olan Şeyh Seyyid Mustafa Halife ibn Mehmet
görevden kendi rızasıyla feragat ederek ayrılmış, yerine erbab-ı istihkakdan
Şeyh Veli Baba Halife ibn Mustafa getirilmiştir102. Bu zat uzun süre, 1860 yılında
vefat edinceye kadar görevi yürütmüştür. Şeyh Veli Baba ibn Mustafa’nın vefatı
üzerine vazife boş ve hizmet atıl kaldığından yeni bir atama yapılması gündeme
gelmiştir. Vefat eden Şeyh Veli Baba’nın geride Mehmet, Mustafa, Ali ve Hasan
isimlerinde dört erkek evladı kalmıştır. Bunlardan Şeyh Mehmet’in diğerlerine
nazaran her yönüyle göreve daha ehil ve müstehak olduğu anlaşılıp tevliyet ve
zaviyedarlığa getirilmesi kararlaştırılmıştır. Bu duruma diğer kardeşler de razı
olmuşlar, ardından Samsun naibi, Canik evkaf müdürü ve evkaf müfettişinin
onayıyla atama gerçekleştirilmiştir. Bu arada 1848-1857 yılları arasına ait do-
kuz yıllık vakfın muhasebesi çıkartılıp 9.109 kuruş geliri olduğu tespit edilmiş,
bir o kadar da masrafı olup gelir-gideri birbirine denk geldiği anlaşılmıştır. Ay-
rıca zaviyenin o sırada mamur bir şekilde ayende ve revendeye (gelip giden yol-
culara, konuklara) yemek ikramının aksatılmadığı da tespitler arasındadır103.
XIX. yüzyıl kayıtlarında Avunca Baba Zaviyesi vakfının gelir ve giderleri
de takip edilebilmektedir. Keza zaviyeden ve kurucusundan adını alan Avunca

98 VGMA, Deftter nr. 235, s.169, 171.


99 VGMA, Deftter nr. 2055, s.71.
100 VGMA, Deftter nr. 260, s.225.
101 VGMA, Defter nr. 265, s.10.
102 VGMA, Defter nr. 283, s.118.
103 BOA, EV.MH, 781/58; BOA, EV.MH, 784/17.

396
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Köyü’nün gelirlerinin tamamının zaviye vakfına ait olduğu anlaşılmaktadır104.


1870 yılında Avunca/Erence Baba Zaviyesi’ne bağlı Elyagut köyünün iki yıllık
(1862-1863) 14.218 kuruş gelir ve gideri bulunduğu ve bu gelirin senet karşılı-
ğında zaviyedar Mehmet’e verildiği tespit edilmektedir105. 1875 yılı kayıtlarına
göre Hüseyin ve Yusuf adlı zatlar tasarrufunda olan ve malikâne usulü ile idare
edilen zaviye vakfının 3.455 kuruş 20 para duhan (tütün) geliri bulunmaktaydı.
Bu gelirin 20 para 1295 kuruş zaviyedar Hüseyin’e tevliyet ve yemek masrafı
olarak, 1728 kuruş zaviyedar Yusuf’a tevliyet ve yemek masrafı olarak, kalan
432 kuruş ise harç ve diğer maaş giderlerine ayrılmıştır106. İlerleyen yıllara ait
kayıtlarda ise zaviye vakfının muhasebesinin her yıl kontrol edildiği anlaşıl-
maktadır. Bununla birlikte 1897 tarihli bir arşiv kaydı iki yıl öncesine ait muha-
sebe incelemelerinin yapıldığını, ancak bir önceki yılın yapılmadığını dile getir-
mektedir. Onun da yapılması istenmektedir107.
4 Aralık 1857 tarihli bir mahkeme kaydında zaviyeye “bir mütedeyyin ki-
mesne kâimmakâm nasb ve tayîn olunmak ehem ve elzem olduğu ecilden hiz-
met-i mezkûreleri rûʼyete kâdir idüğü zeyl-i hüccette muharrerü’l-esâmî müs-
limîn ihbârlarıyla mütehakkik olan” Şeyh Mehmed ibni Veli tayin edilmiştir108.
1870 yılında zaviyedar Şeyh Mehmet (Mahmut) bin Şeyh Veli’nin vefatı üzerine
yerine oğulları Yusuf ve Hasan Halifelere müşterek olarak eda-yı hizmet etmek,
vakfın güzel bir şekilde idare edilip her sene muhasebesinin görülüp genel mas-
raflar harcandıktan sonra kalan fazlasının hazineye gönderilmek, ayrıca zavi-
yede gelip giden yolculara ve misafirlere yemek ikramını kesintiye uğratmaları
durumunda görevden uzaklaştırılarak başkasına verilmesi şartıyla kendilerine
berat verilmiştir. Ayrıca dışardan kimsenin müdahale etmemesi emredilmiş-
tir109. Aynı tarihe ait bir başka arşiv kaydında göre zaviye Şeyh Ahmet isimli
şahsa berat edilmekle birlikte yapılan incelemede zaviyenin Şeyh Mehmet’in
oğulları Yusuf, Hüseyin ve Hasan Efendilerin uhdesinde olduğu anlaşılmıştır110.
Arşiv kayıtlarına göre Avunca Baba Zaviyesi vakfının kira geliri olan ko-
yun kışlağı mevcuttu. 1877 yılında hayvan tüccarlarından Mustafa Bey verdiği
arzuhalde Avunca Baba Zaviyesi zaviyedarının büyük kardeşi Molla Yusuf’un
vefatı üzerine daha önce kendisine 5 seneliğine senet ile kiralamış olan kışlağın

104 BOA, EV.MKT, 800/73.


105 BOA, EV.MKT.CHT, 86/364.
106 BOA, EV.MH, 1844/28.
107 BOA, EV.MKT.CHT, 414/142.
108 Güneş, a.g.t, s.78-79.
109 VGMA, Deftter nr. 2597, s.9, 18, 24.
110 BOA, EV.MKT.CHT, 374/79; BOA, EV.MKT.CHT, 411/29.

397
FAHRİ MADEN

başkasına kiralanmasından şikâyetçi olmuştur. Zira kendisinin kışlaktaki hay-


van ağılları için hayli masraf yaptığını, buranın başkasına kiralanması sebebiyle
zarar ettiğini ve zararının sürdüğünü dile getirmiş, kışlağın yeniden kendisine
kiralanmasını istemiştir. Bu istek üzerine yapılan incelemede Avunca Baba Za-
viyesi’nin tevliyet ve zaviyedarlık görevlerinin Yusuf, Hasan ve Hüseyin’in uh-
delerinde olduğu, beş sene müddetle kontratla beraber kiralaya verildiği kont-
rat müddetinin sonuna kadar da kiralanan kişide kalması gerektiği belirtilmiş-
tir111. Mustafa Bey’in bu isteğine olumlu yaklaşılmışsa da bir süre sonra zaviye-
darlar bu duruma itiraz edeceklerdir.
Arşiv kayıtlarında Avunca Baba Tekkesi’ndeki postnişin değişiklikleri
ilerleyen yıllarda da takip edilmektedir. 1889 yılında tekkenin mütevelli ve za-
viyedarı bulunan Tekkenişin oğlu Yusuf ve Hüseyin’in evlatsız olarak vefatları
üzerine vazifeye Yusuf’un biraderzâdesi Tekkenişin oğlu Veli b. Hüseyin ve Yu-
suf b. Hüseyin’in layık oldukları ve ifaya iktidarları bilindiğinden kendilerine
Gelemağri Köyü imam ve muhtarları tarafından şehadetname verilmiştir112. Bu
zatlar göreve gelir gelmez verdikleri dilekçede evlad-ı vakıfdan olarak amcaları
yerine Avunca Baba Tekkesi’nde zaviyedar olduklarını, ancak tekkeye bitişik
arazideki koyun kışlağının işletme hakkını üzerine alan Aliçavuşzâde Mustafa
Bey’in zaviyedarlığı da Samsun meclis idaresinden mazbata tanzimle üzerine
tevcih ettirmesinden şikâyetçi olmuşlardır. Dilekçede kışlağın işletmesini üze-
rine alan Mustafa Bey’in koyunlarını İstanbul’a sevk için senede, bazen iki se-
nede yedi sekiz gün Bafra’ya geldiği, son zamanlarda ise Bafra’ya uğramadığı,
böyle bir kişiye mugayir-i kanunla zaviyadarlığı tevcih eden mazbatanın redde-
dilip kendilerine tevcihini talep etmişlerdir113.
Bir başka arşiv kaydında Avunca/Arınca Baba Hazretlerinin tevliyet ve
zaviyedarlık cihetine görevli olan Tekkenişin diğer adıyla Hacıoğlu Yusuf ve Hü-
seyin müştereken mutasarrıflar iken Yusuf’un evlatsız vefatı, Hüseyin’in ise Veli
ve Yusuf isminde iki oğlunu bıraktığı ve onların tevliyete atandığı tekrar edil-
mekte, bu arada 1897 yılında muhasebesi gözden geçirilen zaviye vakfının
2.572 kuruş geliri bulunduğu anlaşılmıştır. BU gelirin yarısı mütevelliye, diğer
yarısı zaviyedarlık cihetine aittir. Ancak o yıl harç vergisi olarak gelirden 674
kuruş şeklinde iki katı vergi alındığı tespit edilmiştir. Bu fazla verginin zaviye-
nin yenilenen berat harcına sayılması kararlaştırılmışken evkaf müdürlüğünün

111 BOA, EV.MKT, 879/22; BOA, EV.MKT, 879/27; BOA, EV.MKT, 886/22.
112 BOA, EV.MKT, 1524/44.
113 BOA, EV.MKT, 1524/44.

398
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

bunu kabul etmeyip berat harcı istemesi sorunuyla karşılaşılmıştır. Mütevelli-


ler Veli ve Yusuf’un bu durumun düzeltilmesi taleplerine fazla alınan verginin
geri iade edilmesi emredilerek olumlu dönüş yapılmıştır114.
Yine 1898 tarihinde Emenli köyü sınırları içerisindeki Tüneklik adıyla bi-
linen kışlak ile üzerindeki bina, ağıl ve sair kısımlar Avunca Baba Kuddise Sur-
rehü’l-ali Hazretlerinin vakfından denilerek Bafra evkaf müdürlüğü tarafından
müzayede ile kiraya verilmek istenmiştir. Ancak Aliçavuşzâde Mustafa, İsmail
ve Sami Beyler bu duruma itirazda bulunup kışlağın kendi tasarruflarında ol-
duğunu belirterek inceleme yapılmasını talep etmişlerdir. Böyle söz konusu kış-
lağın kullanımı hakkında mahalli yetkililerce araştırma yapılması emredilmiş-
tir115.
Gelemağrı Köyü’ndeki Avunca/Erence Baba Zaviyesi vakfına mütevelli ve
zaviyedar olarak 1915 yılında Aliçavuşzâde Mustafa Bey atanmıştır. Bu atama
yapılırken zaviye hakkında küçük bir araştırma yapılmıştır. Araştırmaya göre
zaviyenin adı geçen köyde mevcut ve mamur olduğu, zaviye eklentileri olarak
türbe bitişiğinde misafir odası, tekkenişinlere mahsus iki kapılı mesken, ahır ve
sair binalarıyla ayende ve revendeye (gelip giden yolculara, misafirlere) yemek
ikram edilmekte devam edildiği, zaviyenin işler durumunun sürdüğü anlaşıl-
mıştır116.
Arşiv kayıtlarında zaman zaman Avunca/Avucu Baba Zaviyesi ile birlikte
anılan Şeyh Evran Zaviyesi’nin yer aldığı Şeyh Evran Köyü tarihi arşiv belgele-
rinde aynı adla zikredilmekle birlikte günümüzde ses değişimine uğrayarak
Şeyhören şekline dönüşmüştür. Bu durum iki zaviye idaresinin zamanla birleş-
tirildiğini göstermektedir. Köyün ismi bölge halkı tarafından “Şervan” olarak te-
laffuz edilir. Köy Bafra’ya 8 km uzaklıktadır. 15. ve 16. yüzyıl Osmanlı kayıtla-
rında köyde 1485’te 18, 1520’de 18 ve 1576’da 22 hane meskûndur117. 1835
yılında köyün erkek nüfusu 45 kişidir118. 1849 yılında ise köyün nüfusu 21 ha-
nede 48 kişi olarak tespit edilmiştir119. Bugün köyde ilkokul olmakla birlikte
açık olmadığından taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır.
1813 tarihli arşiv belgesinde Evkaf-ı Hümayun’a bağlı Bafra’da Avucu
Baba ve Şeyh Evrran Köyü vakfının vakfiyesinin kaybolması sebebiyle mevcut

114 BOA, EV.MKT, 2297/5; BOA, EV.MKT, 2429/21.


115 BOA, EV.MKT, 2388/7.
116 VGMA, Defter nr. 312, s.231.
117 Öz, a.g.e, s.212.
118 Arslan, a.g.t, s.17.
119 T. Özkan, a.g.t, s.32, 99.

399
FAHRİ MADEN

olmadığı, bu münasebetle benzerleri gibi işlem yapıldığı, vakfın işlerinin zavi-


yede zaviyedar bulunan kimseler tarafından yürütülmesinin teamül haline gel-
diği ahalinin de şahitlik etmeleriyle belirtilmiştir. O sırada evladiyet ve meşru-
tiyet üzere zaviyedar bulunan vakıf evladı Ahiağazâde (Akağazâde) Hasan Ha-
life ibn Abdurrahman’ın burayı güzel idare etmesi de göz önünde bulundurula-
rak mamur ve mevcut bulunan zaviyenin tevliyet görevinin de kendisine tevci-
hine karar verilmiştir120.
1862 tarihli arşiv kaydında Bafra Kazası’nda Şeyh Evran Türbe ve Zavi-
yesi ile Kışla’da Avucu Baba zaviyeleri vakfından ödenek almak üzere bu iki za-
viyenin zaviyedarlığına kendi isteğiyle Akağazâde Hasan Efendi görevlendiril-
miştir. Bu arada iki zaviyenin de tevliyet ve vakfiyesine dair kayıt bulunmadığı
belirtilmiş, zaviyenin geliriyle tamirinin yapıldığı, fazlasıyla da ayende ve re-
vendeye (gelip giden ziyaretçilere, yolculara ve misafirlere) yemek ikram edil-
diği, ancak zaviyedarlık ve tevliyetin hayli zamandan beri boş olduğu, görevin
kimseye tevcih edilmeden şunun bunun eliyle idare edildiği hususları dile geti-
rilmiştir. Yine bu atama yapılırken yapılan incelemede daha önce zaviyeye ma-
halli idare tarafından Mehmet Efendi ibn Osman’in görevlendirildiği ifade edil-
miştir. Bu görevlendirme bir önceki zaviyedar Halil bin İbrahim’in evlatsız ve-
fatı üzerine gerçekleşmiştir. Ancak Akağazâde Hasan Efendi duruma müdahale
edip vefat eden son zaviyedarın hemşirezâdesi olduğunu belirterek göreve tev-
cihini talep etmiştir. Yapılan incelemede vakfiyesi kayıp olan zaviyenin bu se-
beple atama şartlarının da net olmadığı belirtilmişse de Avucu Baba ve Şeyh
Evran Zaviyesi vakfının evladiyet ve meşrutiyet üzere 1757 yılından bu tarafa
idarelerinde bulunan Mehmet ve Ali veledan-ı Abdullah isimli zatların vefat et-
tiği, geride sadece Ali’nin kızı Aişe’nin kızı Zeynep’in oğlu Hasan’ın kaldığı be-
lirtilmektedir. Bu durumda vakıf evladı olarak başka kimsenin bulunmaması se-
bebiyle itinayla vakıf idare etmek, her sene muhasebe kayıtlarını mahallinde
tutup mühürlü defterini Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne göndermek, zaviyede
ayende ve revendeye (gelip giden yolculara, misafirlere) yemek ikram etmek ve
bu görevlerin aksamaması için gayret sarf etmek üzere vefat eden son zaviye-
darın kızkardeşi çocuğu (hemşirezâdesi), evald-ı vakıf olan Hasan Efendi’ye
tevliyet ve zaviyedarlık görevi tevdi edilmiştir. Bununla birlikte Hasan
Efendi’nin atanması konusunda yetkililer tarafından bir soruşturma da yürütül-
müş, kendisi İstanbul’da bulunduğu sırada çağrılarak görüşüne başvurulmuş,
Hasan Efendi’nin zaviyedarlığın evladiyet üzere tasarruf edilmesinin teamül ha-
line geldiğini ve kendisinin de vakıf evladından olduğunu ifade etmesi üzerine

120 BOA, EV.MH, 1212/6.

400
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

bu işin teamül olup Hasan Efendi’nin de vefat eden vakıf evladı kişilerin torunu
bulunup bulunmadığının mahalli yetkililerce incelenerek ortaya çıkartılması
emredilmiştir. Mahalli yetkililer yaptıkları araştırmada ve bu konuda görüşüne
başvurdukları şahitlerin de ifadelerini dikkate alarak zaviyedarlığın teamül
üzere evladiyet ve meşrutiyet usulüne göre idare edildiğini bildirmişler, Hasan
Efendi evlad-ı vakıfdan ve istihkakdan olmamakla beraber Mehmet Efendi ibn
Osman’dan göreve daha ehil ve müstehak bulunduğunu ifade etmişlerdir. Bu
sırada 1850-1860 arası on yıllık zaviye vakfının 14.628,5 kuruş fazla gelirinin
varlığı da anlaşılmıştır121.
Şeyh Evran Hazretleri Hangâhı’nda türbedarlık ve tevliyet cihetine muta-
sarrıf olan Hasan Efendi göreve getirildikten sonra bir dilekçe ile yetkililere baş-
vurarak zaviyedarı bulunduğu Avucu Baba ve Şeyh Evran vakıflarının 14 bin
küsur fazla gelirinin gösterilmesinin sebebinin anlaşılması için vakıf muhasebe
kayıtlarının tekrar kısım kısım incelenmesini ve herhangi bir maduriyetin ya-
şanmamasını istemiştir. Bunun üzerine Canik kaymakamı ve evkaf müdürüne
bu durumun araştırılması, Şeyh Evran vakfının 1850-1860 yılları arası on yıllık
aşar hasılatının 14.628,5 kuruş fazla geliri zuhur etmesinin neden kaynaklan-
dığı, Avucu Baba Zaviyesi vakfının muhasebesinin ayrıca görülüp görülmediği-
nin anlaşılması, her iki zaviyenin beraber mi şart edildiğinin de tespit edilmesi,
fazla gelirin ne tarafa ait bulunduğunun mahalli mahkeme, meclis ve evkaf mü-
dürü tarafından tahkik sonucunun bildirilmesi talep edilmiştir122.
XIX. yüzyıl kayıtlarında Şeyh Evran Zaviyesi vakfının gelir ve giderleri de
takip edilebilmektedir. 1870 yılında zaviyeye bağlı Şeyh Evran köyüyle Ağunca
Mezraası’nın yıllık (1862-1863) 12.763 kuruş gelir ve gideri bulunduğu ve bu
gelirin senet karşılığında zaviyedar Hasan Şevki’ye verildiği tespit edilmekte-
dir123. Bununla birlikte Şeyh Hasan Şevki Efendi imzasıyla 1876 yılında bir di-
lekçe verilmiştir. Dilekçede 1864-1870 yılları arasında Şeyh Evran ve Avuncu
Baba Zaviyesi vakfının görülen muhasebelerinde Şeyh Evran Köyü buğday, arpa
ve sair tahıl gelirleri hasılatının yarısı vakfa diğer yarısının miri hazineye,
Avunca Köyü buğday, arpa ve sair tahıl gelirleri hasılatının ise az bir kısmı vakfa
ayrıldığı, bu sebeple 1871 yılında görülecek muhasebeden de buna göre kesin-

121 BOA, EV.MKT, 163/9; BOA, EV.MKT, 169/88; BOA, EV.MKT, 2384/101; BOA, EV.MH, 865/14;
BOA, EV.MH, 910/49; VGMA, Defter nr. 2597, s.17; BOA, EV.MH, 910/49; BOA, EV.MKT, 163/9;
BOA, EV.MKT, 169/88.
122 BOA, EV.MKT, 198/68; BOA, EV.MKT, 197/76.
123 BOA, EV.MKT.CHT, 86/364.

401
FAHRİ MADEN

tiler yapılacağı anlaşıldığından, hâlbuki bu köylerinin hasılatının tamamının va-


kıflarına gitmesi gerektiğini dile getirmiş ve bu durumun düzeltilmesini talep
etmiştir. Hasan Şevki Efendi yeni görülecek muhasebe sırasında köylerin hası-
latından kesinti yapılmayıp eski kesintilerin de vakfa iadesini istemiştir. Böy-
lece meydana gelen haksızlığın giderilmesini rica etmiştir124. Yapılan araştır-
mada her iki zaviyenin de evladiyet ve meşrutiyet üzere dilekçe sahibinin uh-
desinde olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca Şeyh Evran Köyü’nün buğday ve arpa gibi
tahıl ürünlerinde 1.295 akçe hasılatının tamamının Şeyh Evran Zaviyesi vak-
fına, yine Avunca Baba Köyü’nün buğday ve arpa gibi tahıl ürünlerinin 1.900
akçe hasılatının tamamının Avunca Baba Zaviyesi vakfına ait olduğu tespit edil-
miş, buna göre muhasebe işlemlerinin yapılması emredilmiştir125. Hasan Efendi
aynı yıllarda bir başka dilekçesinde Şeyh Evran ve Avunca Baba Zaviyesi vak-
fına ait köylerin sınırında bulunan Düvancı ve Çamcı isimlerinde çiftliklerin ha-
sılatının mütevelli olarak kendisine verilmediğini, bunların incelenerek ortaya
çıkarılmasını, ayrıca zaviye vakfına ait 9.000 kuruşun kendisinin zimmetinde
kaldığı iddia edilerek bu meblağın talep edilmekte olduğunu, bu konunun da
açıklığa kavuşturulmasını talep etmiştir. Yapılan tahkikatta Şeyh Evran ve
Avunca Köylerinin ilgili vakıflara kayıtlı bulundukları, ancak adı geçen Düvancı
ve Çamcı isimli çiftliklerle alakalı kayıta rastlanmadığı, dolayısıyla bu çiftlikle-
rin her iki zaviyenin vakıf mülkü köylerin sınırı içerisinde yer alıp almadıkları-
nın evkaf muhasebeciliği tarafından araştırılması emredilmiştir. Ayrıca zaviye
vakfına ait 1872 yılına mahsus Şeyh Evran Köyü’nde 1.743 ve sahil tarafındaki
Kürtler (Kışla) mevkiindeki Avunca mezrasının 570 kuruş olmak üzere hasılat
tespit edilmiştir126.
1902 yılında da Şeyh Evran ve Avucu/Avunca Baba Zaviyeleri vakfı ara-
zileri hakkında inceleme yapılmıştır127. Hacı Hasan Şevki Efendi’nin vefatı üze-
rine 1907 yılında göreve çocuklarının tayini gündeme gelmiştir. Geride bırak-
tığı İbrahim, Cemil, Recep ve İsmail isimlerindeki dört oğluna eşit olarak ve
müştereken görev tevcih edilmiş, bunlardan ikisinin yaşı küçük olması sebe-
biyle onların zaviyede hizmete güçleri yetecek yaşa ve hale gelinceye kadar va-
lideleri Dursun Hatun vekil tayin edilmiştir128.

124 BOA, EV.MKT, 800/90.


125 BOA, EV.MKT, 800/73; BOA, EV.MKT, 800/90.
126 BOA, EV.MKT, 821/71; BOA, EV.MKT, 1856/38; BOA, EV.MH, 1893/49.
127 BOA, EV.MKT, 2791/40.
128 VGMA, Defter nrr. 310, s.5; BOA, EV.MKT, 3118/64.

402
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Kendisi de Emenli Köyü’nden olan kıymetli eğitimci dostumuz Yusuf


Baş’tan derlediğimiz bilgilere göre Avuncu Türbesi avlusunda taş yapıştırılan
ve taş yapışırsa dileğin kabul olacağına inanılan, dolayısıyla kutsal olduğu kabul
edilen “dilek taşı” bulunmaktadır129. Ayrıca halk arasında Avuncu Baba ile Şahlı
Dede’nin kardeş olduğuna inanılmaktadır. Ancak elimizdeki tarihi kayıtlarda
böyle bir bilgiye rastlamadık.
3.6. Veli Baba Zaviyesi
Vesâik-i Bektaşiyan’a göre Bafra’da Karahüseyinli Köyü’nde (günümüzde
Alaçam’a bağlıdır) bulunan Veli Baba Zaviyesi de Bektaşi tarikatına bağlı olarak
faaliyet göstermiştir130. Şimdilik zaviye ile ilgili elimizdeki tek kaynağımız olan
Vesâik-i Bektaşiyan’da detaylı bilgiler bulunmamaktadır. Nisan 1746 tarihli iki
hükümde zaviye idaresine yapılan dışardan müdahalenin menedilmesi söz ko-
nusudur. Zaviyede Bektaşi halifelerinden Seyyid Abdurrahman oğlu Ali Halife,
Hacı Bektaş Veli evladından seccadenişin olanların arzıyla zaviyedar iken
Bafra’da oturan mütegallibeden Gülistan oğlu Hacı Ali hevasına kapılıp Sarıca
adlı eşkıyadan güç alarak zaviyedar Ali Halife’yi zorla buradan uzaklaştırmıştır.
Ayrıca Hacı Ali adlı bu şahıs zaviyedarlık beratına dahi el koyup zaviyedarlık
beratını kaza naibinin onayıyla kendi üzerine geçirtmiştir. Bu arada zaviyedar
Ali Halife’ye de baskı ve zulüm uyguladığı dindar ve garazsız kişilerin şehadet-
leriyle anlaşılmıştır. Ardından zorla zaviyeyi zapt eden Hacı Ali buradan uzak-
laştırılarak göreve yeniden, daha önce şeyhülislamlık onayıyla ve askeri ruz-
namçede kayıtlı beratla mutasarrıf bulunan Ali Halife getirilmiştir131. Bu zavi-
yenin tarihi ve akıbeti hakkında elimizde başka bir bilgi bulunmamaktadır.

129 Bu tür dilek taşlarına muhtelif zaviye ve türbelerde rastlanmaktadır. Halkın mübarek ve ma-
nevi etkisine inandığı bu taşların kudert-i İlahi tarafından yaratılıp tasarruf edildiğinde şüphe
yoktur. İstanbul Merdivenköy’deki Şahkulu Dergâhı’nda da benzer bir taş vardır. Ancak herkesin
bu tür maneviyata yaklaşımı aynı değildir. Rivayete göre Mustafa Behcet Efendi bir Merdiven-
köy’e gelip oradaki Şahkulu Bketaşi Tekkesi’nin gezmiş, kendisine rehberlik edenlerin türbe ya-
kınında bulunan mübarek olduğuna inanılan bir taşı kendisine gösterip; “Horasan erenlerinden
birnin, bir babamızın taşıdır. Kendisi Horasan illerinde iken bu taşı atmış, sonra seyahate çıkmış,
taşın buraya düştüğünü görünce bu makamı kurmuş” demişler. Konuyu naklaeden Şehsuva-
roğlu’na göre “Orta Asya’dan göçtükten sonra Türk’ün ikinci vatan yaptığı bu güzel topraklara
ulaşması yolundaki kader okunu göremeyen ve onu remzeden bu fıkranın esas manasını anlaya-
mayan Mustafa Behcet Efendi; Acaip, Allah’ı Peygamberi inkâr edip de bu taşın buraya Hora-
san’dan atıldığına inanmak doğrusu şaşılacak şey!” diyerek karşılamıştır. Bedi N. Şehsuvaroğlu,
Göztepe, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını, İsstanbul 1969, s. 27.
130 Ayşe Değerli, “Vaka-i Hayriyye’ye Kadar Anadolu’da Bektaşi Tekkeleri ve Zaviyeleri”, Alevilik

Araştırmaları Dergisi, Sayı 15, Ankara Yaz/Haziran 2018, s.111.


131 Vesâik-i Bektaşiyan, Haz. Ayşe Değerli-Eşref Temel-Bekir Şahin, Çizgi Kitabevi, Konya 2015,

s.32-33, 83.

403
FAHRİ MADEN

Sonuç
Bafra bölgesinin Türkleşmesi ve İslamlaşması Anadolu’nun 1071 Malaz-
girt Zaferi’nden sonra yurt haline getirilmesine kadar eskiye gider. Bu yurt
tutma ve yerleşmede tekke ve zaviyelerin, Abdalan-ı Rum, Gaziyan-ı Rum ve Ba-
cıyan-ı Rum adlarıyla anılan Horasan erenlerinin katkıları büyüktür. Bu itibarla
Bafra’da şehrin ve köylerin oluşmasında bu erenlerin gelip fetihlere katılmaları
kadar bölgeye yerleşmelerinin de etkisi yadsınamaz. Yaptığımız bu araştırmada
Bafra bölgesinde çok sayıda Alevi ve Bektaşi yerleşim birimi ile zaviye ve tür-
belerin oluştuğu ortaya çıkmıştır. Bu itibarla çalışmamız bölgedeki Alevi ve
Bektaşi faaliyetleri açısından bir giriş mahiyetindedir. Yeni inceleme ve araştır-
malarla çok daha fazla belge ve bilgiye ulaşılacağı muhakkaktır.
Eldeki arşiv kaynakları ve diğer verilerle Bafra’da Alevilik ve Bektaşilik
inancının tarihi açısından bunlar söylenebilmektedir. Yapılacak yeni araştırma-
lar, özellikle saha incelemeleri, gezi ve gözlemler, halk ile yapılacak görüşme ve
derlemelerrle daha fazla bilgi elde edilebileceği şüphesizdir. Bu münasebetle
yapmış olduğumuz arşiv kayıtları üzerinde Bafra’da Alevilik ve Bektaşilikle il-
gili bu çalışmanın daha kapsamlı ve belirttiğimiz şekilde yapılacak çalışmalara
zemin teşkil etmesini temenni ederiz.
Bafra bölgesindeki Bektaşi zaviyelerinin ortak yönlerinden biri zaviye-
darların “Seyyid” soylu olmalıdır. Bu bilgi hem zaviyelerle ilgili detaylı bir araş-
tırmayı hem de Bafra bölgesindeki Seyyidlerin genel olarak araştırılmasını ge-
rekli kılmaktadır. Ayrıca Osmanlı coğrafyasındaki diğer bölgelerde de benzer
şekilde karşımıza çıkacak olan zaviyelere yönetici atamalarında yerelde köyün
imam ve muhtarı, kadı ve naip gibi bölge idarecileri etkiliydi Merkezi idareden
ise en üst düzey yetkili şeyhülislamlık kurumuydu. Tarikatlar içerisinde de dev-
let hiyerarşik bir sistem belirlemişti. Her tarikatın merkez tekkesi diğer tekke
ve zaviyelere zaviyedar atanmasında yetkili idi. Bafra bölgesindeki Bektaşi za-
viyelerine doğrudan Hacı Bektaş Veli Asitanesi’nde seccadenişin olan zatların
iradesiyle zaviyedarlar atandığı, berat adlı belgelerin verildiği ve bu yetkilen-
dirme belgelerinin her padişah değişikliğinde yenilendiği görülmektedir.
Tarihi süreçte Bektaşiliğin 1826 ve 1925 yıllarında yasaklanıp zaviye ve
türbelerin kapatılması söz konusudur. Bafra’daki Bektaşi zaviyelerinin bu ya-
saklardan nasıl etkilendiğine dair araştırmamızda detaylı bilgiler elde edileme-
miştir. Osmanlı arşivi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki belgelerden ha-
reketle çalışmamız Bafra’da Bektaşi zaviyelerini tespite çalışmıştır. Bu konuda
yapılacak yeni araştırmalar muhtemelen eksik kalan yönlerin tamamlanmasına
hizmet edecektir.

404
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Elimizde sözünü ettiğimiz arşivlerdeki vesikaların bulunması Bafra’da


Alevilik ve Bektaşilik tarihinin aydınlatılmasına katkı sağlamıştır. Ancak yerel
kaynakların olmaması, en azından sözü edilen zaviye ve türbelerin, eski mezar
taşı kitabeleri ve tamir kitabesi gibi kalıntıların elde olmaması bu çalışmadaki
bilgilerin zenginleştirilememesinde etkilidir. Bahsettiğimiz ana kaynakların bu-
gün elimizde mevcut olmamasına hayıflanmakla birlikte, yapılacak yeni saha
araştırmalarıyla bu tür bilgi kaynaklarının da ortaya çıkması en önemli temen-
nimizdir. Keza bu çalışmayı meydana getirirken kısa süreli alan araştırmamıza
katkı sağlayan Kolay Beldesi Eski Belediye Başkanı Hüseyin Şahin ve TOKİ İlko-
kulu Müdürü, Emeenli Köyü’nden dostumuz Yusuf Baş hocanın bize ulaştırdığı
bilgiler araştırmanın derinleştirilmesi gerektiğine şüphe bırakmamıştır. Her iki
bilgi kaynağımıza da temin ettikleri bilgi, belge ve resimler için teşekkür ediyo-
ruz.
Bu makale ile Bafra bölgesinde tarihi süreçte çok sayıda Alevi-Bektaşi za-
viyesinin kurulup ayende ve revendeye (gelip giden ziyaretçi, yolcu ve misafir-
ler) yemek ikramında bulundukları tespit edilmiştir. Bu zaviyeler bölgede dini
faaliyetin, İslamiyet’in yayılıp beldenin İslamlaşmasının yanı sıra göçle gelen
Türkmen ve Yörük nüfusun iskânına, dolayısıyla bölgenin Türk yurdu haline
gelmesine hizmet etmiştir. Bu zaviyeler insanoğlunun bunca tahribatına karşı-
lık hala Hızırellez (Hızır İlyas), Şeyhören (Şeyh Evran) ve Dedeli gibi köy isim-
lerinde varlığını devam ettirmektedirler. Ayrıca Şeyh Ali Baba (Şahlı Dede) ve
Avuncu/Avunca Baba Türbeleri başta Emenli köyü ahalisi tarafından ayakta tu-
tulmakta, birer inanç merkezleri olarak günümüz insanına da hizmet vermek-
tedirler. Bazı zaviye ve türbeler (Hızır Baba ve Veli Baba gibi) ise ne yazık ki
kaybolup gitmiş, geri de elle tutulur bir iz kalmamıştır.

405
FAHRİ MADEN

KAYNAKÇA
A. Arşiv Belgeleri
BOA, AE.SABH.I, 48/3445.
BOA, AE.SMS.II, 136/15032.
BOA, BEO, 3957/296750.
BOA, C. EV, 102/5100; 550/27799; 183/9122; 240/11961; 441/22308; 631/31832;
654/32956.
BOA, EV.MH, 1212/65; 1044/35; 1171/17; 1218/24; 1218/96; 1271/126; 1406/232;
1406/60; 1773/54; 1844/28;, 187/31; 191/46; 709/115; 1932/14; 781/58;
784/14; 865/14; 910/49; 1212/65; 1844/28; 1856/38; 1916/60; 1893/49;
1844/28; 781/58; 910/49; 784/17; 865/14; 1893/49.
BOA, EV.MKT, 1524/44; 2297/5; 2429/21; 163/9; 197/76; 198/68; 800/73; 800/90;
800/335; 809/124; 169/88; 821/71; 879/22; 879/27; 886/22; 2384/101;
2388/7; 2791/40; 2798/29, 3118/64; 2293/74; 2307/195; 2307/372;
2307/45; 2388/7; 263/25; 263/25; 133/1108; 2798/29;
3236/158; 365/39; 409/1; 542/42; 542/42; 2429/21; 2388/7; 647/114; 684/97;
879/22; 879/27; 886/22; 928/50; 800/73; 2791/40; 3118/64; 198/68; 163/9;
197/76; 169/88; 800/90; 821/71; 1856/38.
BOA, EV.MKT.CHT, 20/81; 374/79; 379/45; 400/6; 403/120; 407/21; 407/87;
408/24; 409/1; 508/127; 86/364; 374/79; 411/29; 411/29; 414/142.
BOA, EV.THR, 197/65.
BOA, İE.EV, 11/1258.
VGMA, Defter nr. 235, s.169, 171; Defter nr. 265, s.10; Defter nr.2055, s.71; Defter
nr.260, s.225; Defter nr.283, s.118; Defter nr. 1771, s.25; Defter nr. 280, s.5; Def-
ter nr. 2597, s.8, 9, 15, 17-19, 23-24, 47; Deftter nr. 235, s.169, 171; Defter nr.
310, s.5; Defter nr. 312, s.232; Defter nr. 660, s.308; Deftter nr. 2055, s.71; Deftter
nr. 260, s.225; Defter nrr. 310, s.5; Defter nr. 312, s.231; Defter nr. 265, s.10; Def-
ter nr. 2597, s.17; Defter nr. 283, s.118.
B. Kaynak Eserler ve Araştırmalar
ADAY, Erdal, “Horasan Erenleri’nin Menkıbevi Şahsiyetlerindeki Ortak Özellikler”, Türk
Dünyası Bilgeler Zirvesi: Gönül Sultanları Buluşması (26-28 Mayıs 2014), Eskişehir
2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı (TDKB), Eskişehir 2014, s.382-383.
AKSÜT, Hamza, Aleviler (Türkiye-İran-Irak-Suriye-Bulgaristan), Yurt Yayınları, Ankara
2020.
ARSLAN, Cengiz, Ondokuzuncu Yüzyılın İlk Yarısında Bafra ve Alaçam Müslim Nüfusu,
Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi, Samsun 2019.
AVCI, Muhammet, Kültür ve Yaşayışları Yönünden Bafra ve Hacıbektaş Alevileri, Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kay-
seri 1999.

406
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

BAKAN, Dilek, Alevi Bektaşi Geleneğinde Hubyâr Sultan, Adnan Menderes Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Aydın 2011.
DEĞERLİ, Ayşe, “Vaka-i Hayriyye’ye Kadar Anadolu’da Bektaşi Tekkeleri ve Zaviyeleri”,
Alevilik Araştırmaları Dergisi, Sayı 15, Ankara Yaz/Haziran 2018, s.111.
DOĞAN, İsa, Anadolu’da Alevîliğin Doğuşu ve Samsun Alevîleri, Aksiseda Matbaası, Sam-
sun 1990.
GÜNEŞ, Meryem, 1764/10 Nolu Samsun Şer’iyye Sicil Defterinin (Vr.1a-30b) Transkripsi-
yonu ve Değerlendirilmesi, Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2015.
HACIOĞLU, İlknur, Bafra 2000, http://docs.neu.edu.tr/library/6251271671.pdf, s.22.
İMAMOĞLU, Mustafa, 1793/39 Numaralı Samsun Şer’iyye Sicil Defterinin Transkripsi-
yonu ve Tahlili, Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılma-
mış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2013.
İPEK, Yasin, “Samsun ve Çevresindeki Alevilerin Hayatın Safhalarıyla İlgili İnanış ve Uy-
gulamaları”, Samsun Sempozyumu (13-16 Ekim 2011), Ed. M. Aydın-S. Özyurt-B.
Şişman-H. Atsız, C. II, Samsun Valiliği yayınları, Samsun 2012.
İŞLEK, Ali Emre, “XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Canik Zaviyelerinde Yerine Getirilen Hayrî
Hizmetler”, Studies of The Ottoman Doman, C. V, Sayı 9, Ağustos 2015, s.3-4.
KALELİ, Dilek, 1857-1863 Yıllarına Ait 1764/10 Numaralı Samsun Şer’iye Sicil Defterinin
(VR.31A-60B) Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Ondokuzmayıs Üniversitesi
SBE Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2015.
KARAGÖZ, İlknur, “Bafra Göçmen Türk Ağızları ve Bazı Özellikleri”, Turkish Studies, Vo-
lume 7/4, Ankara 2012, s.2142.
KÖSEOĞLU, Mehmet, “Nüfus Kaynakları ve Sözlü Tarih Kaynaklarına Göre Balkan Sa-
vaşları Sırasında Kosova’dan Samsun’a Göçler”, History Studies, Volume 5, Issue
6, November 2013, s.17-40.
MADEN, Fahri, “Alevilik-Bektaşilik’te Hızır İnancı ve Hızır (Hıdır) İsmiyle Anılan Alevi-
Bektaşi Tekke, Türbe ve Ocakları”, Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi, Sayı
14, 2016, s.128.
MADEN, Fahri, Bektaşi Tekkelerinin Kapatılması (1826), Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 2018.
NOYAN, Bedri, Bütün Yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik, C. V, Ardıç Yayınları, Ankara 2022.
OKUYAN, Abdurrahman, 1772 No’lu Samsun Şer’iyye Sicili Defteri’nin Değerlendirilmesi,
Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi, Samsun 1998.
ÖZ, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Ankara 1999.
ÖZ, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999.
ÖZKAN, Zekeriya, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları ve Uygulamaları, Ondokuzmayıs
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun
2012.

407
FAHRİ MADEN

ÖZTAN, Tancan, 19. Yüzyılın İlk Yarısında Bafra Kazası Nüfusu, Ondokuz Mayıs Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2012.
ŞEHSUVAROĞLU, Bedi N., Göztepe, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını, İsstan-
bul 1969.
TAŞĞIN, Ahmet, “Nehrin Piri: Koyun Baba ve Menakıbı”, Alevilik-Bektaşilik Araştırma-
ları Dergisi, Sayı 11, 2015, s.117-174.
ÜÇER, Cenksu, Tokat Yöresinde Geleneksel Alevilik, Ankara Okulu Yayınları, Ankara
2005.
Vesâik-i Bektaşiyan, Haz. Ayşe Değerli-Eşref Temel-Bekir Şahin, Çizgi Kitabevi, Konya
2015.
YILDIZ, Harun, “Gelenek ve Değişim Ekseninde Samsun Yöresi Alevîleri”, Alevilik Araş-
tırmaları Dergisi, Sayı 6, Ankara Kış/Aralık 2013, s.3-4.
YILMAZ, Ali, Samsun Kazasının İdair İktisadi ve Sosyal Durumu (1485-1520), İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
1990.
YILMAZ, Orhan, Sıraçlar (Anşabacılı ve Hubyarlar) Beydilli Alevî Türkmenleri, Ankara
2009.

408
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

EKLER
A. Belgeler
Belge 1. Bafra kazasına bağlı Kolay Köyü’ndeki Hızır Baba Tekkesine Hacı Bek-
taş Veli Tekkesi Seccadenişini Şeyh Abdüllatif’in arzıyla zaviyedar tayini (BOA,
C.EV, 631/31832, Tarih 29.12.1214/24 Mayıs 1800)

Der devlet-i mekine arz-ı dâ‘i-i kemine budur ki


Cedd-i azizimiz kutbü’l-ârifin gavsü’l-vâsılin el-Hâc Bektâş Velî Kuddise Sır-
rehü’l-hafî ve’l-celî Hazretlerinin memalik-i mahrûsetü’l-mesâlik-i pâdişâhide
vâki‘ tarikat-ı aliyyesine meşruta ve meşrut-ı mer‘iyyeye müntehi olan
zevâyâdan olub Bafra Kazâsına tâbi‘ Kolay Karyesi’nde vâki‘ e‘izze-i kiramdan
Hızır Baba Kuddise Sırrehü’l-aziz zaviyesinin vazife-i mu‘ayyene ile bâ-berât-ı
şerif-i âlişân zâviyedarı olan Seyyid Mustafa bin Seyyid Mustafa bu esnâda bâ-
emrillahi te‘âlâ fevt olub yeri hâli ve hizmet-i lazımesi mu‘attıl kalmağıyla ye-
rine erbâb-ı istihkâkdan müteveffâ-yı merkumun sulbî oğulları Seyyid Mustafa
ve Seyyid Ömer dâ‘îleri her veçhile layık ve mahal-i müstehak ve sezavâr-ı
inâyet olmağıyla babaları mahlûlünden zâviyedarlığı mezkûru ale’l-iştirâk tev-
cih olunmasını vâkı‘a mühr-i mutabık kaza-i mezbûr kadısı Ahmed Efendi
dâ‘îleri i‘lâm edüb ancak bu makule zevâyâ cedd-i azizim tarikine meşruta ve
müntehi zevâyâdan olmağın şerefbahş-ı sudur eden mübârek ve mes‘ûd hutut-
ı hatt-ı hümâyûn-ı şevketmakrûnda olan evâmir-i âliyyeye inkıyâden bu dâ‘ile-
rinden dahi arz-ı iltimas etmeğin inâyetlû sultanım hazretlerinin merâhim-i âli-
yelerinden mercû ve mutasarri‘dir ki Mevlana-yı mumaileyhin arzı nâtık olduğu

409
FAHRİ MADEN

minvâl-i meşrûh üzere zâviyedarlığı mezkûru müteveffâ-yı mezbur Seyyid Mus-


tafa mahlûlünden sulbî oğulları iş bu bâ‘is-i arz-ı rakib Seyyid Mustafa ve Seyyid
Ömer dâ‘ilerine ayende ve revendeye it‘âm-ı ta‘âm etmek şartıyla vazife-i
mu‘ayyenesiyle tevcih-i inâyet ve yedlerine müceddeden bir kıt‘a berât-ı şerîf-i
âlişân sadaka ve ihsân buyurulmak niyazıyla ol vâki ‘ü’l-hâldir bi’l-iltimâs pâye-
i serir-i a‘lâya arz olundu bâkî emr-i fermân hazret-i men lehü’l-emrindir hur-
rire fî yevm-i aşer min şehr-i Zilhicce li-sene erba‘a aşer ve mi’eteyn ve elf (10
Zilhicce 1214/5 Mayıs 1800).

Efkarü’l-verâ hâdimü’l-fukarâ eş-Şeyh Abdüllatif an evlâd-ı Hacı Bektâş Veli


seccâdenişîn-i hâlâ.
Mühr mutabıkdır emr u ferman devletlû sultanım hazretlerinindir

Belge 2. Kolay Köyü’ndeki Şeyh Hızır Baba Zaviyesi vakfının üç öküzlük ve 300
akçe vergili çiftliğe/araziye sahip olduğu (BOA, EV.MH, 187/31).

Defter emini sa‘adetlû efendi hazretleri mukteza-yı defter-i hakani arz ve i‘lama
himmet buyurulmak
Bafra Nahiyesine tâbi‘ (silik) ile zaviye-i Şeyh Hızır der karye-i Kolay tahtında
çiftlik-i zaviye üç öküzlük ve sahib-i ma‘e’r-rüsum üç yüz akçe ile defterler

410
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

(silik) muharrer kalemiyle tahrir-i defter olmuş olmağla bu takdirce ber muk-
teza-yı defter-i hakani salifü’z-zikr üç öküzlük çiftliğin mahsulüne ve rüsumatı
Kolay Karyesinde vâki‘ Şeyh Hızır Zaviyesi vakfı tarafından zabt olunmak iktiza
eder ferman devletlû sultanım hazretlerinindir

Me’al-i arz ve merbut mazbata derkenarda Hızır Baba Zaviyesi vakfının zavi-
yedarlık ciheti pederleri mahlûlünden tevcihine dâ’ir olub kuyud-ı lazımeleri
ihraç kılınmış olmağla bu surette me’al-i ariza ve ihraç kılınan derkenarlara na-
zaran keyfiyeti ma‘rifet-i şer‘le bi’t-tahkik i‘lam olunmak üzere evkaf-ı hümayun
müfettişi faziletlû efendiye havale buyurulmak babında ferman devletlû efen-
dim hazretlerinindir fî 23 M sene 1265 (19 Aralık 1848).

Ber vech-i telhis bi’t-tevcih berat ve ilmühaberi i‘ta olunmak fî 5 Receb sene 65
(27 Mayıs 1849).

Ma‘ruz-ı çâker-i kemineleridir ki

İş bu i‘lam ve derkenarlar ile evkaf-ı hümayun müfettişi faziletlû efendi da‘ileri-


nin i‘lamı natık olduğu üzere Bafra Kazâsında Kolay Karyesinde vâki‘ Hızır
Baba Vakfının vazife-i mu‘ayyene ile zaviyedarlık ciheti mutasarrıfı Seyyid
Ömer Halife’nin sulbî sahih oğulları Ahmed ve Abdülhamid ve Abdülaziz ve Ab-
dülvahid Halifeleri terk ederek vuku‘-ı vefatı cihetle mahlûlünden oğulları mer-
kumun uhdelerine iştiraken seviyyen ba-ru’us-ı hümayun bi’t-tevcih yedlerine
kaleminden şurutu derciyle iktiza eden beratı ve muhallefat zimmeti defterle-
rine ilmühaberi i‘ta olunmak babında emr u ferman hazret-i veliyyü’l-emrindir
fî 29 S sene 65 (27 Mayıs 1849).

Evkaf müfettişi faziletlû efendinin i‘lamına nazaran derkenarda muharrer zavi-


yedarlık ciheti mutasarrıfı es-Seyyid Ömer’in vefatıyla mahlûlünden oğulları
derun-ı i‘lamda isimleri mezkûr Ahmed ve Abdülhamid ve Abdülaziz ve Abdül-
vahid Halifelere tevcihi hususu bir kısmında i‘lam olunmuş ise de tevcihi cenab-
ı hazret-i fetvadan işaret-i aliyye buyurulub ba‘dehu canib-i nezaret-i aliyyele-
rinden i‘lam ve ba-ru’us-ı hümayun bi’t-tevcih kaleminden şurutu derciyle ni-
zamı iktizasındandır ferman atûfetlû efendim hazretlerinindir fî 25 S sene 1265
(20 Ocak 1849).
(silik) yüz yirmi üç guruşdan ibaret olduğu müfredatıyla mazbata-i mezkure ba-
lasında beyan olunmuş ve bu suretle taciz olarak canib-i hazineden zabta gayr-

411
FAHRİ MADEN

i şayan bulunmuş olmağla ber vech-i müsted‘i zaviye-i mezkure müteveffâ-yı


merkumun mahlûlünden oğulları merkumun Ahmed ve Abdülhamid ve Abdü-
laziz ve Abdülvahid Halifelere iştiraken ve sviyen tevcihi menut-ı re’y-i valaları
idüğü huzur-ı atûfilerine i‘lam olundu el-emr limen lehü’l-emr fi’l-yevmi’r-râbi‘
aşere min Saferi’l-hayr li-sene hamse ve sittin ve mi’eteyn ve elf (14 Safer
1265/9 Ocak 1849). Seyyid Mehmed Sa‘adeddin.

Belge 3. Kolay Köyü’ndeki Şeyh Hızır Baba Zaviyesi zaviyedarlığının 1878 yı-
lında Abdülhamit Efendi’ye tevcihi (BOA, EV.MKT, 2307/45).

Evkâf-ı mülhakadan Bafra Kazâsı’nda Kolay Karyesi’nde vâki‘ Hızır Baba Zâvi-
yesi vakfının vazife-i mu‘ayyene ile zaviyedarlık cihetinin husus-ı münhalesinin
tevcihine dâ’ir varid olan inha üzerine kaydı bi’l-ihrâç mu‘âmele-i kalemiyyesi
lede’l-icrâ olbabda canib-i mahkeme-i teftiş-i evkafdan olunan i‘lâm mucebince
cihet-i mezkûre mutasarrıflarından Ahmed ve Abdülaziz ve Abdülvahid’in bila
veled vefatları vuku‘uyla mahlûllerinden hisseleri biraderleri ve müşterekleri
iş bu râfi‘-i tevki‘-i refi‘ü’ş-şân Abdülhamid zide salahuhunun kadim uhdesinde
olan hisselerine ilhaken ber muceb-i nizam bi’n-nefs bila kusûr edâ-yı hizmet

412
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

etmek ve zaviye-i mezburede it‘am-ı ta‘âm ettirmek ve terk ve tekâsül et-


memek şartıyla bi’t-tevcih yedine berat-ı şerifim i‘tâ olunmak babında ma-
kam-ı nezaret-i evkaf-ı hümayunumdan ba telhis ifade kılınmağla mucebince
tevcih olunmak fermanım olmağın bin iki yüz doksan beş senesi Rebi ‘ü’l-ahiri-
nin on ikinci günü (12 Rebiülahir 1295/15 Nisan 1878) tarihiyle bu berat-ı hü-
mayunumu verdim ve buyurdum ki mumaileyh Abdülhamid kadim uhdesinde
olan hissesine ilhaken cihet-i mezkurenin hissesi münhalesine dahi vazife-i
mu‘ayyenesiyle şart-ı mezkûr üzere mutasarrıf ola tahriren fi’l-yevmi’s-sâlis
ve’l-ışrîn min şehr-i Zilhicceti’ş-şerife li-sene hamse ve tis‘în ve mi’eteyn ve elf.
Tıbk-ı aslıhu ed-dâ’i es-Seyyid Mehmed Es‘ad

Belge 4. Kolay Köyü’nde mamur ve mevcut olan Şeyh Hızır Baba Zaviyesi’ne
ayaende ve revendeye (gelen giden yolculara) yemek ikram etmek şarıyla 1895
yılında Ömer Efendi’nin zaviyedar atanması (BOA, EV.MKT, 2307/45).

Der devlet-i mekine arz-ı dâ ‘î-i kemineleridir ki

413
FAHRİ MADEN

Nezaret-i evkaf-ı hümayuna mülhak evkafdan Bafra Kazâsı’na tâbi‘ Kolay Kar-
yesi’nde vâki‘ Şeyh Hızır Baba Zaviyesinin ba-berat-ı şerif-i âlişan mutasarrıfı
olduğu ve berat-ı şerif-i mezkûru dahi Samsun evkaf kaleminden mahfuz bulun-
duğu kaza-i mezkûr evkaf vekili Osman Ni‘met Efendi ifade-i tahririyyesiyle za-
hir olan Mütfü oğlu Abdülhamid Efendi ibn Ömer bundan akdem vuku‘-ı vefa-
tıyla cihet-i mezkûre mahlûlünden sulbî oğlu olub ceride-i nüfusda bin iki yüz
doksan iki tevellüdüyle mukayyed olduğu kaza-i mezkûr nüfus me’murluğun-
dan musaddak ketebe pusulası me’alinden müsteban olan Ömer Efendi’ye in-
tikâl eylediği ve zaviye-i mezkure dahi karye-i mezkurede el-yevm ma‘mur
ve mevcud olub zaviye-i mezkurede ayende ve revendeye it‘am-ı ta‘âm
olunmakda olduğu ve mumaileyh Ömer Efendi’ye başka müteveffâ-yı mez-
burun evlad-ı zükuru olmayub mezbur Ömer Efendi evlad-ı vakıf ve erbab-
ı istihkakdan olduğu karye-i mezkure imam ve muhtaranı taraflarından
mevrud şehadetname ile ceride-i zabtlara esamileri Mehmedçavuşzâde
Mehmed Efendi ve Belelegelenzâde Zeyni Efendi ve Hovacazâde Mustafa Safvet
Efendi ve Hovacazâde Tevfik Efendi ve Mumcu Bekir Ağa ve Müftü Efendi hafidi
Behcet Efendi meclis-i şer‘a hazirûn olub mumaileyh Osman Nimet Efendi mah-
zarında alâ tariki’ş-şehâde ihbar etmeğin gıbe’t-tasdiki’ş-şer‘î cihet-i mez-
kure müteveffâ-yı mezbur Abdülhamid Efendi’nin mahlûlünden iş bu bâ‘isü’l-
arz mezbur Ömer Efendi uhdesine tevcih ve yedine bir kıt‘a berat-ı şerif-i âlişan
sadaka ve ihsan buyurulmak ricasına bi’l-iltimas derbâr-ı ma ‘deletkarara arz
ve i ‘lâm olundu el-emr limen lehü’l-emrindir tahriren fi’l-yevmi’s-sâni min
şehr-i Receb li-sene isnâ aşere ve selâsemi’e ve elf.

El-ebdü’d-dâ ‘î li-Devleti’l-Aliyyeti’l-Osmaniyye e’n-nâ’ib-i be-kazâ-i Bafra es-


Seyyid Hasan
Mührü mutabık ve me’ali cihet-i mezkûrenin be rvech-i muharrer tevcihini is-
tirhamdan ibâret idüğü fî 18 Şevvâl sene 313 (2 Nisan 1896).

414
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Belge 5. Şeyh Hızır Baba Zaviyesi Vakfının 1877-1896 yılları arası 18 yıllık
29.484 kuruş geliri bulunduğu (BOA, EV.MKT, 2307/45).

415
FAHRİ MADEN

İş bu hususa dâ’ir olan evrak-ı atikanın evrak odasından rabtı lazım gelür fî 19
Mayıs sene 313 (31 Mayıs 1897).

Husus-ı mezkure dâ’ir mahfuz olan evrak-ı atika dört aded olarak rabt kılınmış-
dır fî 24 Mayıs sene 313 (5 Haziran 1897).

İş bu inha muhasebe-i umumiyye idaresinin akdemce vuku‘ bulan ifadesi üze-


rine makam-ı nezaret-i celilelerinden tastir kılınan tahrirat-ı aliyyeye cevaben
varid olub evrak-ı atikası rabt olunmuş olmasıyla mal ve evrak ve derkenarlara
nazaran iktizası idare-i mezkureden beyan olunması lazım gelür fî 27 Mayıs
sene 313 (8 Haziran 1897).

Trabzon vilayetine tâbi‘ Canik Sancağının Bafra Kazasında kâ’in Hızır Baba Za-
viyesi vakfının doksan üç senesi Martı ibtidasından üç yüz on bir senesi Şubatı
gayetine kadar mütevellisi Ömer Efendi hazır halde ba-ma‘rifet-i şer‘-i şerif ve
müdür-i evkaf rü’yet olunan muhasebesi suretidir

Varidat
Para Guruş
2835 bedel-i maktu‘u sene 93
10 2126 kaime farkı
30 708
30 708 bedelatı sene 94
20 2362 bedelatı sene 95
2835
20 471 lira farkı
20 2362
2268 bedelatı sene 96
2835
567
2268
2268 bedelatı sene 97
2268 bedelattı sene 98
2268 bedelatı sene 99
12852
756 bedelatı sene 300
756 bedelatı sene 301
756 bedelatı sene 302
756 bedelatı sene 303

416
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

756 bedelatı sene 304


756 bedelatı sene 305
756 bedelatı sene 306
18144
2268 bedelatı sene 307
2268 bedelatı sene 308
2268 bedelatı sene 309
2268 bedelatı sene 310
2268 bedelatı sene 311
29484

İş bu şukka-i cevabiyyede muharrer vakfın doksan üç senesi martı ibtidasından


üç yüz on bir senesi şubatı gayetine kadar muhasebesi rivayet olunub takdim-i
hazine kılındığı gösterilmiş ve zikr olunan seneler muhasebesi bi’l-vürud balaya
aynen ihraç kılınmış ve zata tevcihe dâ’ir bulunmuş olmağla icrâ-yı icabı zım-
nında iş bu evrak cihat idaresine tevdi‘ kılındı fî 1 Temmuz sene 313 (13 Tem-
muz 1897).

Vakf-ı mezburun mahallince ve hazine ve kuyud-ı hakanice derdest ve mukay-


yed vakfiyesi olmamasına ve şura-yı devletin karar-ı evvel ve ahirine nazaran
iktizasının meclis-i idareden beyan olunması lazım gelür fî 15 Temmuz sene
313 (27 Temmuz 1897).

Zaviye-i mezkure hangi mahalle ve sokakda ve kaç numarada ve dâ’ire-i beledi-


yede zaviye olarak mı yoksa felanın hanesi diye mi mukayyed idüğünü mahal-
linden isti‘lamı hususunun mektubi kalemine havalesi lâzım gelür fî 25
Rebi‘ülevvel sene 1315 ve 13 Ağustos sene 1313 (24 Ağustos 1897).

Belge 6. Bafra’da Şeyh Ali Baba ve Dedelü Baba Zaviyesi’ne 1676 yılında Daren-
deli Mehmet’in zaviyedar atanması (BOA, İE.EV, 11/1258).

417
FAHRİ MADEN

Zaviyedarlık-ı Şeyh Ali Baba mezari‘i ve Dedelü Baba Zaviyesi tâbi‘-i kaza-i
Bafra ve Alaçam

Hüküm ki Darendeli Mehmed gelüb zikr olunan Şeyh Ali Baba Zaviyesi ve me-
zari‘i ve Dedelü Baba Zaviyesi Şeyhülislam işaretiyle kendüye tevcih olunub
suret-i ru’us ile üzerinde iken ahardan ba‘zı kimesneler hilaf-ı inha berat ettirüb
dahl etmeleriyle ru’us-ı kaydına müraca‘at olundukda zikr olunan Şeyh Ali
Baba Zaviyesi ve mezari‘i ve Dedelü Baba Zaviyesi bi’l-fi‘il üzerinde olduğu
mestur ve mukayyed bulunmağla berat olan suret-i ru’us mucebince zabt içün
hükm verilmişdir fî evâ’il-i C sene (10)87 (Temmuz 1676).

Mucebince tevcih olunmak 14 C sene (10)90.

Mucebince sadaka buyurulmak rica olunur mine’d-dâ‘i ani’l-fakir gufire anhu.

418
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Der devlet-i mekine-i arz-ı da‘i-i kemine-i bî-mikdar budur ki Bafra Kazasında
vaki‘ Şeyh Ali Baba Zaviyesi zaviyedarı Mehmed nâm kimesne kiraren ve mi-
raren varide olan evamir-i şerifeye ita‘at etmediği içün Samsun’a icla-i ferman
olunub bi’l-muvacehe kıra’et olundukda adem-i ita‘at üzere firaren cela-yı vatan
etmekle zaviye-i mezbure mahlûle olmağla iş bu râfi‘-i (silik) Ahmed dâ‘ileri her
veçhile mahal ve müstehak olmağın tevcih olunub berat-ı alişan sadaka ve ihsan
buyurulmak ricasına der devlet-i mısıra arz ve i‘lam olundu bâkî ferman der
adaletdir tahriren fi’l-yevmi’s-sadis min Şevvâli’l-mükerrem li-sene tis‘a ve se-
manin ve elf (Şevval 1090/Kasım 1679).

E’d-dâ‘i li-Devleti’l-Aliyye el-fakir Mehmed el-kadı-i Bafra

İclasına verilen ferman derkenar

Vakf-ı mezkûrun Anadolu muhasebesinden kaydı yokdur sa‘adetlû sultanım fî


23 R sene 1090 (1679).

Bafra kadısı Canik mütesellimne hüküm ki

Sen ki kadısın mektub gönderüb Bafra sakinlerinden olub (silk) Mehmed Sam-
sun’da vasıl i‘tibarıyla Arifeyn-i Hakimeyn Medresesi ki müderris ve me’zun
bi’l-iftâ olduğuna ferman ve terkim ve (silik) ve şeyhülislamdan mekatib-i (si-
lik) ve ol ki medine-i mezbureden Evhad oğlu Mehmed kendü halinde olmayup
bundan yirmi sene zi-müşerrah (?) fetvaya ……….iderim deyu iddi‘a etmeğin
beyne’n-nâs ……..ve gavamü’n-nas iclaya ba‘is ve medar olduğunu ……ihbar et-
mekle mezburu hükkam-ı salif-i arz mektubi evamir-i terkim varid olundukda
….Evhad oğlu Mehmed’in ………emr-i ali etmekle ………..olunmak babında fer-
man-ı alişan sadır olmuşdur Evail-i B sene 1089 (Ağustos 1678).

Belge 7. Bafra’da Dedelü Baba ve Şeyh Ali Baba Zaviyesi ve Mezraasına Hacı
Bektaş Veli Asitanesi’nde seccadenişin olan şeyhlerin arzıyla Seyyid İbrahim’in
zaviyedar atanması (BOA, C.EV, 441/22308).

419
FAHRİ MADEN

Kutbü’l-ârifin Hacı Bektaş Veli Kuddise Sırrehü’l-celî hazretlerinin memalik-i


mahruse-i padişahide baba ve dede ve abdal ve derviş ve sultan namıyla elsine-
i nâs-ı mezkûr olan tarikat-ı aliyyesine meşruta zaviyeleri kuzzat ve nüvvab ve
(silik) ve mütevelliler ve sâ’ir ashab-ı (silik) arz ve sâ’ire arzuhâl ile tevcih olu-
nub aziz-i müşarünileyhin evladından kendü asitanelerinde seccadenişin şeyh
olanların arz ve icazet namlarıyla tevcih olunmak üzere bundan akdem baş mu-
hasebeye kayd olunan şerh ve i‘lâm verilen ilmühaber kayıdlarrı mucebince (si-
lik) meşruh verilen emr-i âlişanın unvnına mucebince amel oluna deyu hatt-ı
hümayun-ı şevketmakrûn keşide kılınmak mucebince mahalline kayd ve ilmü-
haberi verilmek ferman-ı âlî ısdar olmağın asl-ı ferman-ı alişan …..muhasebede
mahfuz kaydı mahalline keşide kılınan hatt-ı hümayun-ı şevketmakrûn kayd

420
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

olunmağla mucebince fî 16 N sene 1156 (3 Kasım 1743) tarihinde verilen ilmü-


haber kayimesi mucebince mahalli kaydına dahi şerh verilmişdir emr u ferman
devletlû sa‘adetlû merhametlû sultanım hazretlerinindir fî 14 L sene 1156 (1
Aralık 1743).

İşaretleri mucebince tevcih olunmak


Tevcih buyurulmak mercûdur
E’d-dâ‘î es-Seyyid Mustafa gufire anhu

Faziletlû inâyetlû veliyyü’n-ni‘am efendim sultanım hazretleri sağ olsun


Bafra Kazâsı’nda Dedelü Baba zâviyesi ve Şeyh Ali Baba mezra‘asının rub‘
hisse zâviyedarlığına mutasarrıf olan Abdurrahman fevt ve hisse-i merkûme
mahlûl olmağla mezbûr Abdurrahman’ın mahlûlünden bu kullarına tevcih bu-
yurulmak babında işâret-i aliyyeleri ricâ olunur bâkî lutf-ı kerem veliyyü’n-
ni‘am efendim sultanım hazretlerinindir fî 19 L sene 1156 (6 Aralık 1743).
Bende Seyyid İbrahim

Vakf-ı zaviye-i Şeyh Ali Baba ve Uryan Dede tâbi‘-i kaza-i Bafra
Abdurrahman veled-i Mustafa
Hisse-i rub‘-ı zaviyedar
Zikr olunan rub‘ hisse zaviyedarlık işaret-i aliyyeleriyle Abdurrahman veled-i
Mustafa’nın üzerinde mukayyedler emr u ferman devletlû sa‘adetlû sultanım
hazretlerinindir fî 14 L sene 1156 (1 Aralık 1743).

421
FAHRİ MADEN

Belge 8. Bafra Kazası’nda Ali Baba ve Uryan Dede Zaviyesi’nin sekiz sene zavi-
yedarsız kalması sebebiyle harap olmuş, 1778 yılında Ahmet Halife zaviyedar
atanarak zaviyeyi tamir ile ihya eylemiş, misafirlere ve yolculara yemek hizmeti
vermeye devam etmiştir (BOA, C.EV, 240/11961).

Tuğra
Abdülhamid-i evvel

Bafra Kazâsı’na tâbi‘ Ali Baba ve Uryan Dede Zâviyesi vakfının nısf zaviyedar-
lığına es-Seyyid İbrahim ve rub‘ hissesine es-Seyyid İbrahim ve rub‘-ı ahir his-
sesine Mehmed bin Mehmed Derviş mutasarrıflar iken sekiz sene mukaddem
müte‘âkiben vefat etmeleriyle yerleri hâlî ve hizmet-i lâzımeleri mu‘attıl kaldı-
ğından mâ‘adâ zâviye-i mezkûre harabe-i müşerref olmağın erbab-ı istihkak-
dan iş bu râfi‘-i tevki‘-i refi‘ü’ş-şân-ı hâkâni Ahmed Halife zide salahuhu her veç-
hile lâyık ve mahal ve müstehak olduğunu kazâ-i mezbûre ahalilerinden (silik)
üç nefer kimesneler haber vermeleriyle zâviye-i mezkûre mezbûrunun mahlûl-
lerinden merkum Ahmed Halife zide salahuhuye ta‘mir ve ihyâ eylemek şar-
tıyla tevcih ayende ve revendeye it‘âm-ı ta‘âm etmek üzere yedine berat-ı
şerif-i âlişânım verilmek ricasına evlâd-ı Hacı Bektaş Veli’den hâlâ asitanesinde

422
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

seccadenişin olan iftihârü’l-sulehâi’l-sâlikin eş-Şeyh Abdullatif dâme mec-


duhu arz etmekle mucebince tevcih olunmak içün ilmü’l-ulemaü’l-müteberrin
efzalü’l-fuzelâ’il-müteverri‘în bi’l-fi‘il Şeyhülislam Mevlanâ Mehmed Es‘ad
edâmallahu te‘âlâ fezâ’iluhu işaret etmekle işareti mucebince tevcih olunmak
fermanım olmağın hakkında mezid-i inayet-i padişahanem zuhura getürüp bin
yüz doksan iki senesi Saferinin on beşinci günü (15 Safer 1192/15 Mart 1778)
tarihiyle müverrih verilen ru’us-ı hümayunum mucebince bu berat-ı hümayun-
ı izzetmakrunu verdim ve buyurdum ki merkum Ahmed Halife zide salahuhu
varub müteveffâ-yı merkumlar yerine zaviye-i mazburun zaviyedarı olub
hizmet-i lâzımesi mer‘î kılındıktan sonra bundan evvel zaviye-i mezbureye ne
veçhile mutasarrıf olagelmişler ise merkum dahi ol hâl üzere mutasarrıf olub iş
bu berat-ı âlişânımla hiç müdahil ve ta‘arruz kılmayalar şöyle bileler alâmet-i
şerife i‘timad kılalar tahriren el-yevmi’s-sâbi‘ aşere Safer li-sene isnâ tis‘în ve
mi’e ve elf (16 Safer 1192/16 Mart 1778).
Be makam-ı Konstantiniye el-mahrûse

Belge 9. Bafra Kazası’nda Gelemferi Köyü’nde metfun Şeyh Ali Baba nâm-ı diğer
Uryan Dede Zaviyesi zaviyedarlığına Kâküllü oğlu Hasan Ağa’nın vefatı üzerine
kızı Dudu Hatun’un getirilmesi (BOA, EV.MKT, 2293/74).

423
FAHRİ MADEN

Mektubi kalemine mahsus müsveddedir


Evrak numarası 1308
Tesvidi tarihi 18 Haziran sene 1313 (30 Haziran 1313)
Tebyizi tarihi 4 S sene 1315/22 Haziran sene 1313 (4 Temmuz 1897)
Trabzon Vilayet-i Aliyyesiyle Evkâf Muhasebeciliğine
Evkâf-ı mülhakadan Canik Sancağı’nda Bafra Kazâsı’nda Gelemferi Karyesi’nde
medfûn Şeyh Ali Baba nâm-ı diğer Uryan Dede Zaviyesinin Kâküllü oğlu Hasan
Ağa’dan mahlûl olan zaviyedarlık cihetinin kerimesi Dudu Hatun uhdesine tev-
cihi hakkında varid olan 22 Haziran sene 311 (4 Temmuz 1895) tarih ve iki nu-
maralı Canik sancağı idâre meclis mazbatası ile melfufâtı üzerine tedkikat-ı la-
zıme lede’l-icrâ vakf-ı mezkûr muhasebesinin rü’yet olunduğuna dâ’ir kayd bu-
lunamamış ve zaviyedarlık tevcihi vakfının geçmiş seneler muhasebelerinin
rü’yetle mütevakkıf bulunmuş olduğundan ba ‘de icabına bakılmak üzere evvel
emirde vakf-ı mezburun icab eden tarihden şimdiye kadar geçmiş seneler mu-
hasebelerinin bi’r-rü’ye koçanlarının heman ve mürettebatın cedvele idhalen
irsali ve vakf-ı mezburun derun-ı sicilatta muakked vakfiyyesi var ise aslının
veya musaddak suretinin esbâli zımnında keyfiyetin savb-ı âlilerine iş ‘arı cihat
kaleminden ifade kılmağın olbabda.

Belge 10. Bafra’daki Şeyh Ali Baba Zaviyesi gelirinin adı geçen mescit ve zavi-
yeleirn gelirleriyle birlikte Samsun’da yeniden inşa edilen Hızır Bey Camii için
sarf edilmesi emri (BOA, BEO, 3957/296750).

424
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Evkâf-ı Hümayun Nezâreti Celilesi

Evrâk numarası 2/2024


Tarih-i tesvid 9 Zilkade sene (1)329/18 Teşrin-i evvel sene 1327 (1 Kasım
1911)
Nezâret-i Celîlenin 13 Teşrin-i evvel sene (1)327 tarihli ve 26958/492 numa-
ralu takrir-i vâlalarına cevabdır Bafra Kazâsı’nın Hacılar Görenler Karyesi’nde
Borta nâm mahalde kâ’in mescid-i şerif ve kaza-i mezkûrda Şeyh Ali Baba ve
Çaharşanba Kazâsı’nda Sarı Şeyh ve Şeyh Hızır Zâviyeleri bedelât-ı öşriyye
maktu‘alarının evkâf-ı mülhakadan Samsun kasabasında muhterik olan Hızır
Bey Câmi‘-i Şerifinin arsası üzerine müceddeden inşâ olunan câmi‘-i şerif leva-
zımına sarf olunmak üzere nakl ve tahsis ve bu bâbda mu‘âmele-i mukteziyye-
nin icrâsı husûsen mahkeme-i evkâfdan mu‘tî i‘lâm mucebince ruhsat i‘tâsı zım-
nında tanzim ve irsal olunan kararnâme lede’l-arz tasdik-i âliye iktirân ederek
suret-i musaddakası leffen irsâl kılınmağla icrâ-yı îcâbına himmet.

Belge 11. Bafra Hızır İlyas Köyü’nde Ali Dede ve Hacı Baba Zaviyesi’nin 1721-
1798 yılları arasındaki zaviyedarları (BOA, C. EV, 102/5100).

425
FAHRİ MADEN

Askeriden atik ve cedid kaydları görülmek


Bafra’da Hızır İlyas nâm karyede Ali Dede Zaviyesinin yevmi bir akçe ile zavi-
yedarı olan Ahmed fevt mahlûlünden oğlu Ahmed’e kadı efendi arzıyla bin yüz
otuz üç (1133/1721) senesi Şa‘banında tevcih olunub ba‘dehu Ali Dede ve Hacı
Baba ve mezkûr Ahmed’in ref‘inden Şeyh Hafız Mustafa’ya nâ’ibi Ahmed arzıyla
sene-i mezbur Ramazanında tevcih olunub ba‘dehu Receb ve Resul fevt oldukda
oğulları var ise ahardan Hafız Şeyh Mustafa olmağla ref‘inden müteveffâ-yı
mezbur terk oğulları Mahmud ve Ahmed bin Receb ve Himmet bin Resül’e ba-
arzuhâl bin yüz otuz dört (1134/1722) senesi Ramazanında tevcih olunub
ba‘dehu Mahmud ve Ahmed bin Receb ve Himmet bin Resül ref‘lerinden Şeyh
Ahmed bin Mustafa’ya kadısı İbrahim arzıyla bin yüz otuz sekiz senesi Zilka‘de-
sinde (1138/1726) tevcih olunub ba‘dehu Ahmed bin Mustafa bila veled fevt
mahlûlünden Seyyid Mehmed’e arzuhal bin yüz kırk yedi (1147/1735) senesi
Zilhiccesinde tevcih olunub Seyyid Mehmed fevt mahlûlünden oğlu Seyyid Ah-
med’e ba-berat bin yüz yetmiş (1170/1757) senesi Şa‘banında tevcih olunub
ba‘dehu Seyyid Ahmed ferağından Seyyid Abdülkadir’e ba-berat bin yüz doksan
iki (1192/1778) senesi Zilka‘desinde tevcih olunub ba‘dehu Abdülkadir fera-
ğında Seyyid Mehmed’e ba-berat bin yüz doksan altı (1196/1782) senesi
Zilka‘desinde tevcih olunub ba‘dehu Seyyid Ahmed bila veled fevt mahlûlünden
Seyyid Halil’e na’ibi Ahmed arzıyla bin iki yüz yedi (1207/1792) senesi
Rebi‘ülahirinde tevcih olunub üzerinde iken bin iki yüz on üç (1213/1798) se-
nesi na’ibi Ahmed arzıyla zayi‘den berat verilmiş iken derun-ı arzuhalde der ke-
nar olunduğu üzere ruznamçe-i askeride kaydı ref‘-i defter olunmuşdur emr u
ferman inayetlû efendim sultanım hazretlerinindir fî 11 Ra sene 1219 (20 Ha-
ziran 1804).

İ‘lamı mucebince fevti vaki‘ ise şartıyla tevcih olunmak fî 11 R sene 219 (20
Temmuz 1804).

Ma‘ruz-ı bendeleridir ki
Canik sancağında Bafra nahiyesinde vâki‘ Şeyh Ali Zaviyesi vakfının vazife-i
mu‘ayyene ile zaviyedarlığı ba-berat-ı askeri mutasarrıfı Şeyh Mustafa’ya bin
yüz sekiz (1208/1793) tarihinde müceddeden küçük evkaf muhasebesine kayd
ile maliyeden berat verilüb ba‘dehu mahlûlünden iki yüz on altı (1216/1801)
senesi Rebi‘ülevvel de Hasan Halife’ye tevcih ve iki yüz on yedi (1217/1802)
senesinde emr-i şerif verildikden sonra Bafra’da İlyas nâm karyede Şeyh Ali

426
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Dede ve Hacı Baba Zaviyesi vazife-i mu‘ayyene ile zaviyedarlığı Seyyid Meh-
med mahlûlünden iki yüz yedi (1207/1792) senesinde na’ibi arzıyla Seyyid Ha-
lil’e tevcih ve iki yüz on üç (1213/1798) senesinde zayi‘an berat verildikden
sonra mezkûr Seyyid Halil’in kaydı askeri ruznamçesinde ref‘ ve terkin ve
mezkûr Seyyid Hasan’ın ref‘inden hâsıl olmak üzere bin iki yüz sekiz
(1208/1793) senesinde Bafra ve Samsun na’ibi arzıyla ba-i‘lam Seyyid Halil’e
ibka ve muhasebe-i varakaya kayd ile berat verildiği muhasebe kaydından ve
Bafra’da Hızır İlyas nâm karyede Ali Dede Zaviyesinin zaviyedarlığı Ahmed bin
Mustafa’nın bila veled mahlûlünden Seyyid Mehmed’e bin yüz kırk yedi
(1147/1735) senesinde tevcih olunub ba‘dehu mahlûlünden yetmiş senesinde
(1170/1757) oğlu Seyyid Ahmed’e ve anın dahi kasr-ı yedinden doksan iki
(1192/1778) senesinde Seyyid Abdülakadir’e ve anın dahi ferağından doksan
altı (1196/1782) senesinde Seyyid Mehmed’e berat verilmişken tekrar Seyyid
Ahmed’in bila veled mahlûlünden olmak üzere iki yüz yedi (1207/1792) sene-
sinde nâ’ini arzıyla Seyyid Halil’e berat verilüb ba‘dehu küçük evkaf muhasebe-
sine nakl ile kaydı terkin olunduğu askeri ruznamçesinden başka başka derke-
nar olunmuş şimdi Seyyid Hasan iş bu arzuhalinde salifü’z-zikr zaviyedarlığa
ba-berat-ı askeri mutasarrıf olan büyük pederi Seyyid Mehmed fevt oldukda
oğlu Seyyid Ahmed’e tevcih ve ol dahi fevt oldukda kendüye verilmek iktiza
eder iken zayi (?) olduğu ecilden Mehmed nâm kimesne bila veled deyu üzerine
berat ve hilesine tekvin içün isimden isime tevcih olarak Halil ismine tevcih ve
askeriden berat ettirdikden sonra müceddeden küçük evkaf muhasebesine nakl
ve askeri kaydını terkin ettirüb babası (silik) mahrum kalmakla babası
mahlûlünden ve mezkûr Halil’in ref‘inden kendüye tevcih buyurulmak babında
istid‘â-yı (silik) eder ref‘i (silik) iki yüz yedi (1207/1792) senesinde Seyyid Ah-
med’in bila veled fevtinden olmak üzere berat ettirdiği askeri kuyudatı natık
olub ancak sahib-i arzuhal dahi müteveffa Seyyid Ahmed’in oğlu olduğu vâki‘
ise şartıyla babası mahlûlünden ve merkumun ref‘inden tevcihi irade-i aliyye-
lerine menuttur ferman devletlû sultanım hazretlerinindir

427
FAHRİ MADEN

Belge 12. Bafra’da Hızır İlyas Köyü’ndeki Hızır İlyas/Şeyh Ali Zaviyesi’nin
1847-1862 yılları arası 15 yıllık 22.965 kuruş varidatının bulunduğu, Bafra Ka-
zası’ndaki Şeyh Ali Baba Zaviyesi ile Hızır İlyas Köyü’ndeki zaviyenin isim ben-
zerliği olmakla birlikte birbirinden farklı oldukları (BOA, EV.MKT, 365/39).

Makam-ı Âli-i Nezaret-i Celile-i Evkâf-ı Hümayun


20 numara
Atûfetlû efendim hazretleri
Nezaret-i celile-i evkaf-ı hümayun-ı mülukaneye mülhak evkafdan Canik San-
cağı’na tâbi‘ Bafra Kazâsı’nda vâki‘ Şeyh Ali Baba Zaviyesinin ba-berat-ı âli za-
viyedarlık cihetine mutasarrıf olan Hacı Mustafa Halife vakf-ı mezkûrun altmış
dört senesinden yetmiş dokuz senesi gayetine değin on beş senelik muhasebe-
sini müdir-i esbak Mustafa Vasfi Efendi zimmetinde rü’yet ederek vâridatı olan
yirmi iki bin dokuz yüz altmış beş guruşdan iki bin sekiz yüz yetmiş guruş
yirmi beş para mürettebat hazinesi bi’t-tenzil kusur yirmi bin doksan dört gu-
ruş on beş para mumaileyhe i‘ta olunmuş ve hazinece mu ‘amele kalemiyyesi
bi’l-icrâ fî 29 S sene 83 (13 Temmuz 1866) tarihiyle müverrih ve altıncı numa-
rasıyla mürekkam şerefvârid olan emr-nâme-i ni ‘manelerinin mütearrif birinci

428
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

cildin otuz altıncı varakasına doldurularak bir kıt‘a suret-i muhasebesi dahi ir-
sal buyurulmuş ise de hizmette mahfuz bulunan bir kıt ‘a suret-i defterhânede
zaviye-i Hızır İlyas tâbi‘-i Bafra ra‘kıbında zaviye-i Şeyh Ali Baba tâbi‘-i Bafra
deyu muharrer olub mezkûr Hızır İlyas Zaviyesinin mutasarrıfı olmayarak
mahlûl olduğu misillü bidayet-i tanzimattan beri muhasebesinin dahi rü’yet
olunduğuna dâ’ir bir güne kayd görülemediğine ve mezkûr Şeyh Ali Zaviyesine
varidat olarak kaza-i mezkure tâbi‘ Hızır İlyas karye a‘şârından hasılat gösteril-
miş ise de karye-i mezbure mezkûr Şeyh Ali Zaviyesine merbut olduğuna dâ’ir
zaviyedar-ı mumaileyhin berat-ı şerifinde müteverrih olamayarak yedinde def-
terhâne ve vakfiye misillü bir şey bulunamadığına ve sene be-sene muhasebesi
görülerek te ‘âmül hükmüne giremediğine mebni mezkûr Hızır İlyas Kar-
yesi’nin Hızır İlyas Zaviyesine merbubiyeti varid hatr-ı çakeri ise de vakfeyn-i
mezkurinin hazine-i celilece kaydları olacağı melhuz bulunması cihetiyle keyfi-
yetin pişgah-ı sami-i ni’mânelerine arz ve ifadeye mecburiyet-i kemteranem
hâsıl olmuş olmağla olbabda ve herhalde emr u ferman hazret-i men lehü’l-em-
rindir fî 29 Rebi ‘ülahir sene 283 ve fî 28 Ağustos sene 284 (10 Eylül 1866).
Müdir-i evkaf-ı liva-i Canik

429
FAHRİ MADEN

B. Resimler

Resim 1. Bafra haritası üzerinde Alevi ve Bektaşi yerleşimli köyler-böl-


geler (Emenli, Üçpınar, Dedebağı, Kolay, Hıdırellez, Dedeli, Şeyhören, Koruluk,
Sahilkent, Karahüseyinli)

Resim 2. Bafra’nın Emenli Köyü Cemevi’nden bir görüntü.

430
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK

Resim 3. Gelemağri (Koruluk) Köyü’nde Şeyh Ali Baba (Şahlı Dede) Tür-
besi’nin günümüzdeki hali132.

Resim 4. Gelemağri (Sahilkent) Köyü’nde Avuncu/Avunca Dede Tür-


besi’nin günümüzdeki hali133.

132 Fotoğraflar için Yusuf Baş’a teşekkür ederiz.


133 Fotoğraflar için Yusuf Baş’a teşekkür ederiz.

431
FAHRİ MADEN

Resim 5. Gelemağri (Sahilkent) Köyü’nde Avuncu/Avunca Dede Türbesi


yanından halkın dilek dileyip taş yapıştırdığı kutsal taş.

432
D-CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA

433
Bafra Deniz Feneri 1923

435
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ ( 1923-1950)

Dr. Öğr. Üyesi Nesrin HANGÜL1

Giriş
Bafra, Kızılırmak nehrinin meydana getirdiği verimli topraklar üzerinde
kurulmuştur. Tarih boyunca Hititler, Paflogonlar, Lidyalılar, Pers, Roma Bizans
gibi birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Türk hâkimiyetine ise Selçuklular dö-
neminde girdi. Selçuklular, bölgeye Türkmen aşiretlerini yerleştirdi. 1243’te
Moğol istilaları sonucu Selçuklu devletinin yıkılmasıyla başlayan Beylikler Dö-
neminde Bafra Beyliği kuruldu2. 15. yüzyılın sonlarında artan Karadeniz ve Kaf-
kasya seferleri sonucunda 1461’de birçok bölgenin ele geçirilmesiyle beraber
Bafra da Osmanlı hâkimiyetine girdi. Osmanlı döneminde Canik sancağına bağlı
kaza haline getirildi3.
Rumlar, Karadeniz’de Pontus-Rum Devletini kurmak amacıyla Balkan Sa-
vaşlarından itibaren ayaklanırken Rum çetecileri bölgede saldırılara başladı4.
Birinci Dünya Savaşı’nda Bafra civarında Nebyan çetesi adında ilk Rum çetesi
ortaya çıktı. Bafra ilçe merkezinin güneyindeki dağlık arazi çete faaliyetine uy-
gun zemin teşkil ederken Rum köylerinin fazla olması pontusçuluk faaliyetleri-
nin artmasına neden oldu5. Fener Rum Patrikhanesi ve metropolitlerin her türlü

1 Kafkas Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Kars/Türkiye, nesrin_soyer@hot-


mail.com. Orcid: 0000-0002-6019-3487
2 Bafra Belediyesi, Bafra Efsane Şehir, Bafra Ofset, Bafra 2011, s.12.
3 Cevdet Yılmaz, Bafra Ovası’nın Beşerî ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Ofset Matbaacılık, Sam-

sun 2007, s.74; Sibel Orhankazi, “Osmanlı Devleti İdaresinde Gönye (Gonio) Sancağı”, Karadeniz
İncelemeleri Dergisi, Sayı 31/Güz 2021, Serander Yayınevi, Trabzon, s. 172; Sibel Orhankazi,
“XVIII. Yüzyılda Batum Sancağı’nda Eşkıyalık Meselesi ve Asayiş”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi,
Sayı 29/Güz 2020, Serander Yayınevi, Trabzon, s. 105.
4 Cemal Sezer, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresindeki Faali-

yetleri (1914-1918)”, Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, 6/1 (2021), s.355.


5 Yılmaz, Bafra Ovası’nın Beşerî ve İktisadi Coğrafyası, s.76.

437
NESRİN HANGÜL

desteğini alan Pontusçu Rumlar, Bafra ve çevresindeki Rum köylerini kısa sü-
rede silah deposu haline getirdi6.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi’nin 7.
ve 24. maddeleri ülkeyi işgale açık hale getirdi. İtilaf devletleri 24. maddeyle
Ermeni komitacıları harekete geçirerek Doğu Anadolu’da Ermeni devleti kur-
mayı, 7. maddeyle de Rumları harekete geçirerek Doğu Karadeniz’de Pontus-
Rum Devleti kurmayı hedefliyordu. Samsun ve çevresi kurulması düşünülen
Pontus-Rum Devleti’nin sınırları içerisinde bulunuyordu. Samsun’un liman
kenti olması ve sahip olduğu ekonomik potansiyel Rumları heveslendiriyordu7.
9 Mart 1919’da Samsun’un yanı sıra Bafra İngilizler tarafından işgal edildi. 30
Aralık 1919’da Bafra Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti kuruldu. Cemiyet
halkı silahlandırarak eli silah tutan gençleri eğitti. Rum çetelerle mücadele et-
mek için seyyar takip kolları oluşturdu. Bafra sahillerinden itilafların herhangi
bir çıkarma yapma ihtimaline karşı müdafaa karakolları kurdu8. 6 Şubat
1923’te Merkez Ordusu, bölgeyi Rum çetelerden temizleyerek Rumların Pon-
tus-Rum Devleti kurma hayaline son verdi. Lozan Antlaşması’nın ardından böl-
gedeki Rumlar Balkan Türkleriyle mübadele edilerek bölgede ayrılıkçı faaliyet-
lere son verildi9.
1. Bafra’nın Sosyal Durumu
1.1. Nüfus
Bafra, Canik Sancağı içerisinde yer alıyordu. 19. yüzyıl sonlarında Trab-
zon vilayetine bağlı olan Canik sancağı idari bakımdan Samsun, Kavak, Ünye,
Çarşamba, Fatsa, Bafra, Alaçam, Terme ve Akçay kazalarından meydana geli-
yordu. Canik sancağı, II. Meşrutiyet Döneminde Trabzon’dan ayrılarak müstakil
hale getirildi. Cumhuriyet döneminde de vilayet oldu. Bafra kazası da Sam-
sun’un ilçesi olmayı sürdürdü10.

6 Selçuk Ural, “Mütareke Döneminde Pontus Hareketinin Doğuşuna Yönelik Faaliyetler”, Editör:
Veysel Usta, Başlangıçtan Günümüze Pontus Sorunu, Serander Yayınları, Ankara 2007, s.230.; Se-
zer, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresindeki Faaliyetleri
(1914-1918)”, s.355-356.
7 Selçuk Ural, Mondros Mütarekesi ve Doğu Vilayetleri, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2008,

s.47, 54.; Yılmaz, Bafra Ovası’nın Beşerî ve İktisadi Coğrafyası, s.75.


8 Bafra Belediyesi, Bafra Efsane Şehir, s.16.
9 Yılmaz, Bafra Ovası’nın Beşerî ve İktisadi Coğrafyası, s.76.
10 Mehmet Öz, “Samsun”, C. 36, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2009, s.86.;

Şevki Duymaz, “XIX. Yüzyılda Samsun’un Kentsel Gelişimine Dair Birkaç Mimari Örnek”, Yay. Haz.
Cevdet Yılmaz, Geçmişten Geleceğe Samsun, Samsun 2006, s.449-450.

438
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Osmanlı döneminden kalan veriler


nüfusla ilgili yeteri kadar bilgi içermiyordu. Ayrıca uzun süren savaşlar, göçler,
salgın hastalıkların nüfusun yapısı ve özelliklerini nasıl etkilediği tam olarak bi-
linmiyordu. Bu nedenle nüfusun özelliklerini tespit etmek amacıyla nüfus sa-
yımı hazırlıklarına başlandı. Hazırlıklar kapsamında 3 Mayıs 1926’da İstatistik
Umum Müdürlüğü kuruldu11. Müdürlüğün başına Belçikalı istatistikçi ve Ulus-
lararası İstatistik Enstitüsü üyesi Camille Jacquart getirildi. Hazırlıklar tamam-
lanınca 28 Ekim 1927’de nüfus sayımı yapıldı12. Nüfus sayımı ülke genelinde
53.673 mıntıkada yapılırken 52.276 memur görev aldı. Sayımda kullanılan
8.632.000 fişin tasnifi 17 ay sürdü13.
1927 nüfus sayımına göre Samsun vilayetinin toplam nüfusu 274.055’di.
Bafra’nın nüfusu ise 30.462’si kadın 28.173’ü erkek olmak üzere toplamda
58.635 idi. Yüzölçümü 2.135 km2 olan Bafra’da km2’ye düşen kişi sayısı ise
27,6’dır. Medeni durum itibariyle bakıldığında bekâr erkeklerin sayısı 16.069
kadınların sayısı 13.059 idi. Erkeklerin 11.463’ü evliyken kadınların 12.635’i
evliydi. Buna göre bekârlar evlilerden fazlaydı. Okuma-yazma bilenlerin 2.851’i
erkek 616’sı kadındı14.
1935 sayımına göre Bafra’nın nüfusu 1927’ye nazaran artarak 74.903’e
yükseldi. Şehirde yaşayan nüfusun 5.139’u erkek, 5.121’i kadındı. Nahiye ve
köylerde yaşayanların 32.053’ü erkek, 32.590’ı kadındı. Km2’ye düşen kişi sa-
yısı 35’e yükseldi. İlçeye bağlı köy sayısı toplam 129 olup köy başına düşen kişi
sayısı 501 idi. Bafra idari olarak merkez nahiye ve Alaçam nahiyelerinden olu-
şuyordu. Merkez nahiyesinin nüfusu toplam 48.091’idi. Bunun 21.710’u erkek,
21.381’i kadındı. Merkez nahiyeye bağlı 87 köy bulunuyordu. Köy başına düşen
kişi sayısı 495 idi. Alaçam nahiyesi ise 10.843’ü erkek, 11.209’u kadın olmak
üzere toplam 21.559 nüfusa sahipti. Alaçam’a bağlı köy sayısı 42, köy başına
düşen kişi sayısı 513’tü15.
Bafra şehrinde 2.873 bekâr erkeğe karşılık 2.389 bekâr kadın; 2.186 evli
erkeğe karşılık 2.002 evli kadın; 60 dul erkeğe karşı 703 dul kadın; 14 boşanmış

11 Muharrem Turp, “Cumhuriyet’in İlk Nüfus Sayımı Verileri Işığında Giresun”, Kafkas Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Bahar 2021, Sayı:27, s.316-317.
12 Selçuk Ural- Nebahat Oran Arslan, Cumhuriyet Devri Kars Tarihi (1923-1950), Kars 2015, s.33.
13 Turp, “Cumhuriyet’in İlk Nüfus Sayımı Verileri Işığında Giresun”, s.319.
14 Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül I, Hüsnütabiat Matbaası,

Ankara 1929, s.142,


15 Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, Genel Nüfus Sayımı, 20 İlkteşrin 1935, Samsun Vila-

yeti Cilt:47, Mehmet İhsan Basımevi, Ankara 1937, s.5-6.

439
NESRİN HANGÜL

erkeğe karşılık 23 boşanmış kadın bulunuyordu. Bafra şehir merkezinde 2.253


okuma yazma bilen erkeğe karşılık 1.037 kadın toplam bulunuyordu. Sadece
okuma bilen 23 erkeğe karşılık 21 kadın okuyabiliyordu. 2.863 erkeğe karşılık
4.063 kadın toplam 7.926 kişi okuma-yazma bilmiyordu. Meslek itibariyle veri-
ler incelendiğinde ise 1.697 kişinin ziraatla uğraştığı 28 kişinin hayvancılıkla,
tütün sanayisiyle ise 471 kişinin uğraştığı anlaşıldı16.
1940 nüfus sayımına göre Bafra’nın toplam nüfusu 80.370’ye yükseldi.
Bunun 39.355’ini erkekler 41.015’ini kadınlar oluşturuyordu. Nüfusun
10.947’si şehirde, 69.423’ü nahiye ve köylerde yaşıyordu. Km2’ye düşen kişi sa-
yısı 38’e yükseldi. Bafra’ya bağlı köy sayısı 130, köy başına düşen kişi sayısı
534’dü. Bafra merkez, Alaçam ve Darboğaz nahiyelerinden oluşuyordu. Merkez
nahiyenin nüfusu 19.771’i erkek 20.508’i kadın olmak üzere 40.279 kişiden olu-
şuyordu. Merkeze bağlı köy sayısı 74, köy başına düşen nüfus 544’idi. Alaçam’ın
nüfusu 10.659 erkeğe karşılık 11.594 kadın olmak üzere 22.233 kişiden oluşu-
yordu. Köy sayısı 43 olup köy başına düşen kişi sayısı ise 517’idi. İlçenin en az
nüfusa sahip olan nahiyesi Darboğaz’dı. Darboğaz’ın nüfusu 3.611’i erkek
3.300’ü kadın olmak üzere toplam 6.911’di. Nahiyenin köy sayısı 13 olup köy
başına düşen kişi sayısı 532’idi17.
1945 nüfus sayımında Bafra, 30.062’si erkek, 29.238’i kadın olmak üzere
toplam 59.300 nüfusa sahip olduğu anlaşıldı. Önceki sayıma göre ilçenin nüfu-
sunda azalma göze çarpmaktadır. Bu durumun en önemli nedeni idari yapı-
sında yaşanan değişiklikti. Çünkü ilçe, merkez ve Tosköy’den müteşekkil hale
getirildi. Bu nedenle yüzey ölçüsü 1.243 km2’ye düştü. Km2’ye düşen kişi sayısı
ise 48’di. Bağlı köy sayısı 73 olup köy başına düşen ortalama nüfus 657 idi. Mer-
kez nahiyenin nüfusu 18.737 erkeğe karşılık 18.190 kadın olmak üzere 36.927
kişiden oluşuyordu. Merkeze bağlı 52 köy bulunmakta köy başına düşen nüfus
ise 710’du. Tosköy nahiyesi ise 5.662 erkeğe karşılık 5.402 kadın olmak üzere
11.064 kişiden oluşuyordu. Bağlı köy sayısı 21, köy başına düşen nüfus sayısı
527’dir18.
1950 nüfus sayımında Bafra’nın toplam nüfusu bir önceki sayıma göre
71.742’ye yükseldi. Nüfusun 13.822’si şehirde yaşıyorken 57.920’si köylerde

16 Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, Genel Nüfus Sayımı, 20 İlkteşrin 1935, Samsun Vila-
yeti Cilt:47, s.54-60.
17 Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı, 20 İlkteşrin 1940 (Vilayetler, Kazalar, Nahiyeler

ve Köyler İtibariyle Nüfus ve Yüzey Ölçü), Ankara 1941, s.530-531.


18 Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı, 21 Ekim 1945: İl, İlçe, Bucak ve Muhtarlıklar

İtibariyle Nüfus Miktarı ve Yüzey Ölçü, Ankara 1945, s. XXI, XLII, 504.

440
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)

yaşıyordu. Yüzölçümü 1.243 km2, nüfus yoğunluğu 58’dir. Bafra’ya bağlı 74 köy
bulunuyorken köy başına düşen nüfus ortalaması 783’dür. İdari olarak bağlı
olan merkez nahiyenin nüfusu toplam 44.427 olup bağlı köy sayısı 53’tür. Tos-
köy nahiyesinin ise toplam nüfusu 13.493 iken bağlı köy sayısı 21’dir19.
1.2. Eğitim, Spor ve Sağlık
Eğitim, süreklilik arz eden sosyal bir süreç olup toplumların yaşam biçim-
lerine göre değişiklik göstermektedir. Aynı zamanda kişinin gerekli bilgi ve dav-
ranışları elde etmesini sağlayan bir araçtır. Bafra ilçesinde de eğitime önem ve-
rilerek halkın desteğiyle önce erkek sonra kız rüşdiyesi açıldı20. Cumhuriyetin
ilk yıllarında Bafra’da kurulan okullara bakıldığında ilk olarak Merkez Mektebi
göze çarpmaktaydı. Maarif Nazırı Derviş Paşa döneminde 1872’de açılan Bafra
Zükur (Erkek) Rüşdiyesi Cumhuriyetin ilanından sonra isim değiştirerek Mer-
kez Mektebi ismini aldı. Sonrasında adı Merkez İlkokulu olarak değiştirildi21.
Diğer bir okul Ekim 1898’de açılan Bafra İnas (Kız) Rüşdiyesidir. Bu okul
1928’de Gazi İlkokulu adını alarak kız-erkek karma eğitime geçildi22. Diğer bir
okul ise Bafra Kızılırmak okuluydu. Okul binası ilçenin merkezinde yer alıyordu.
1905 yılında Rum okulu olarak inşa edildi. 1926’da eğitim-öğretime başladı23.
1924’te Fevzi Cumhuriyet Ortaokulu kuruldu. Okul, iki yıl öğretim yaptıktan
sonra kapatıldı. Kemal Topuz’un “Geçmişten Günümüze Bafra” isimli eserinde
yayınladığı resimlerden anlaşıldığı kadarıyla Bafra’da Bafra Merkez Muhtelit
Mektebi (Karma Okulu) ve Bafra Ortaokulu adında iki okulun daha faaliyette
olduğu anlaşılıyordu24. 1932’de Vakit Gazetesi’nin haberine göre ilçede üçü
kaza merkezinde, onu kaza köylerinde, biri Alaçam nahiye merkezinde, dördü
nahiye köylerinde olmak üzere toplam 18 ilkokul bulunuyordu. 42 öğretmenin
görev yaptığı bu okullarda öğrenci sayısı yaklaşık olarak 1600 kadardı25.

19 Başbakanlık İstatistik Umum Müdürlüğü, 22 Ekim 1950, Umumi Nüfus Sayımı (Vilayet, Kaza,
Nahiye ve Köyler İtibariyle Nüfus), Ankara 1954, s.21, 38, 320.
20 Havana Tuğçe Yılmaz, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent Simgeleri, Basılmamış

Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2019, s.18.
21 Mesut Ayar, “Bafra’da Osmanlı Dönemine Ait Modern Eğitim Kurumlarına İki Örnek: Zükur (er-

kek) ve İnas (kız) Rüşdiyeleri”, Uluslararası Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Cilt:8, Sayı:8, 2010,
s.76.
22 Ayar, “Bafra’da Osmanlı Dönemine Ait Modern Eğitim Kurumlarına İki Örnek: Zükur (erkek) ve

İnas (kız) Rüşdiyeleri”, s.83, 88.; Erişim Linki: https://bafragaziortaokulu.meb.k12.tr/meb


23 Ayşe Öztürk, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2019, s.160.


24 Kemal Kopuz, Geçmişten Günümüze Bafra, Erol Ofset, Samsun 2002, s.142,152, 184.
25 “Memleket Haberleri”, Vakit, 17 Ekim 1932, s.6.

441
NESRİN HANGÜL

Cumhuriyet idaresinin Türk kültürünün geliştirilmesi, yaygınlaştırılması


amacıyla hayata geçirdiği projelerden biri Halkevleriydi. Atatürk inkılâplarının
halka benimsetilmesini sağlamak ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın eğitim politi-
kalarını hayata geçirmek amacıyla 19 Şubat 1932’de Ankara başta olmak üzere
14 il merkezinde Halkevi açıldı26. Halkı ilgilendiren her türlü konuda halkı eğit-
mek, bilgilendirmek amacıyla Halkevleri, dergileri ve faaliyetleriyle birleşerek
eğitimde kalkınma görevi üstlendi27. Halkevlerinde 9 ayrı kol oluşturulup çalış-
malara başlandı. Bu kollar Dil, Edebiyat ve Tarih, Güzel Sanatlar, Temsil, Spor,
Sosyal Yardım, Halk Dersaneleri ve Kurslar, Kütüphane ve Yayın, Köycülük ve
Müze kollarıydı28. Halkevleri sayı olarak her yıl artmaya başladı. Bafra Halkevi
de 24 Şubat 1933’te açılarak faaliyete geçti. Bafra Halkevi’nin ilk başkanı Hacı
Mustafa Bey oldu. Bafra Halkevi faaliyetlerini Dil, Edebiyat, Tarih, Güzel Sanat-
lar, Temsil, Spor, Sosyal Yardım, Halk Dershaneleri ve Kurslar, Kütüphane ve
Neşriyat, Köycüler olmak üzere sekiz kolda topladı29.
Bafra’nın spor tarihi eskiye dayanıyordu. 1924 yılında Kadı Süleyman
Efendi’nin oğlu Nuri Bey’in girişimiyle Bafra’nın kırmızı-beyaz renkli ilk spor
kulübü kuruldu. Kulübe ilçenin dışından geçen nehre ithafen Kızılırmak Spor
Kulübü ismi verildi. Kulüp üç sene faaliyet gösterdi. 1927’de Gençlerbirliği’nin
kurulmasından bir yıl sonra kapandı. 1927’de ikinci futbol takımı kuruldu30.
Kırmızı-Lacivert renkli kulüp ilk olarak Fevzi Cumhuriyet Ortaokulu öğrencileri
tarafından gayri resmi olarak kuruldu. Daha sonra ulemadan İsmail Hakkı
Efendi’nin oğlu Mustafa Zihni Lokman başkanlığında toplanan yönetim kurulu
tarafından resmen kuruldu. Takımda gençler çoğunlukta olduğu için Gençler-
birliği Spor denildi31. Gençlerbirliği, ilerleyen dönemde futbol dışında voleybol,
boks, musiki ve tiyatro gibi kollarda da çalışmalarıyla büyük ilgi gördü. Kulübün

26 Selçuk Ural, “Atatürk Döneminde Kars’ın Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Durumu”, Kars, Beyaz,
Uykusuz Uzakta, İstanbul 2006, s.135.; Ahmet Kuşci, Türk Eğitim Tarihi (1923-1950), İksad Yayı-
nevi, Ankara 2021, s.100.
27 Ekin İlhan, “Halkevi Dergicilik Geleneğinin Dil ve Edebiyata Katkıları: Çorum Halkevi Dergisi

Örneği”, Editör: İlkin Gulusoy, The XIV International Scientific Symposium “A Person İn History”
Dedicated To The 140th Anniversary Of The Founder Of Modern Turkey Mustafa Kemal Ataturk, 26
Mayıs 2021, Ankara, s.123.
28 Yasemin Doğaner, “Halkevleri”, Atatürk Ansiklopedisi, 26/11/2022 tarihinde https://atatur-

kansiklopedisi.gov.tr/bilgi/halkevleri/?pdf=3626,(21.08.2021) adresinden erişilmiştir.


29 Gürbüz Arslan, Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951), Karadeniz Araştırma-

ları, XVIII/72, s.909-913.


30 Kopuz, Geçmişten Günümüze Bafra, s.267.
31 Hasan Yiğit, Bütün Yönleriyle Zümrüt Bafra, Trabzon 1990, s.101.

442
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)

faaliyetleri ilçede Halkevi’nin kurulmasına da vesile oldu. Bafra’da Gençlerbir-


liği’nin yanında 1930 yılında sarı-siyah renklerden oluşan Bafraspor kulübü ku-
ruldu. Bafraspor ve Gençlerbirliği Bafra Halkevi’nin spor kolunda aktif rol ala-
rak spor kolunun canlı kalmasını sağladı32.
Spor kulüpleri İkinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle yaşadıkları maddi sıkın-
tıdan dolayı birleşme kararı aldı. Gençlerbirliği’nin kırmızısı Bafraspor’un si-
yahı alınarak kırmızı-siyah renklerinde 1938 yılında Bafra Gençlik Kulübü ku-
ruldu. Başkanlığına Mahmut Barutçu getirildi. Renkleri sonradan kırmızı-laci-
vert olarak değiştirildi. 1945-1950’de iki kez Samsun Bölge Şampiyonluğunu
kazandı. 1947’de ilçede yeni bir spor takımı olarak Bafra Yeşilay takımı ku-
ruldu33.
İlçede 1940 yılında 25 yatak kapasiteli Memleket Hastanesi hizmete girdi.
1954 yılında yatak kapasitesi 40’a çıkarılarak hastanenin adı devlet hastanesi
olarak değiştirildi. İlçe Sağlık Grubu Başkanlığına bağlı en büyük sağlık teşkilatı
olarak uzun yıllar hizmet verdi34.
2. Bafra’nın Ekonomik Durumu
2.1. Tarım ve Hayvancılık
Bafra, Kızılırmak nehrinin getirdiği zengin alüvyonlu toprakların oluştur-
duğu delta üzerinde bulunmasından ötürü ülkenin en önemli tarım merkezle-
rinden biriydi. Bunun yanı sıra hayvancılık ve balıkçılık faaliyetleri de önemli
bir yer tutuyordu. Tarım ürünleri açısından oldukça zengin olan Bafra’da buğ-
day, arpa, yulaf, çavdar, pirinç, mısır, ayçiçeği, tütün en önemli tarım ürünle-
riydi35. 1927 zirai sayım sonuçlarına bakıldığında Bafra’da 53.464 dönümden
3.765.602 kilo buğday, 13.234 dönümden 955.780 kilo arpa, 3.629 dönümden
103.680 kilo yulaf, 323 dönümden 16.692 kilo çavdar, 4.831 dönümden
231.027 kilo pirinç, 7.904 dönümden 201.635 kilo darı, 8.617 dönümden
941.187 kilo mısır, 1.052 dönümden 10.815 kilo keten ve 27.831 dönümden
3.058.031 kilo tütün elde edildiği tespit edildi36. Görüldüğü üzere dönüm olarak
en çok üretimi yapılan ürün buğday iken ikinci sırada tütün geliyordu. Tütün,
Bafra’nın ekonomik hayatında önemli bir yere sahipti. Bafra’nın gelişmesinde
en büyük etkenlerden biriydi. Koku, renk ve kalite bakımından ticari değeri

32 “Bafra Mektupları”, Akşam, 12 Temmuz 1934, s.8.; Kopuz, Geçmişten Günümüze Bafra, s.268.
33 Kopuz, Geçmişten Günümüze Bafra, s.268.
34 Yiğit, Bütün Yönleriyle Zümrüt Bafra, s.77.
35 Öztürk, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, s.23.
36 1927 Senesi Zirai Tahrir Neticeleri, Ankara 1928, S.30-31, 96.

443
NESRİN HANGÜL

yüksek olan Bafra tütünü en kaliteli tütün olarak dünya literatürüne girmişti37.
Aile tarımı olarak yaygın bir şekilde üretilen tütün, kurutulmuş yapraklardan
yararlanılan tek yıllık tarım ürünüdür38. Senede 3-4 milyon üretilen tütünü
Amerika ve Avrupa’dan gelen yabancı tüccarlar satın alıyorlardı39. Tütün üreti-
mini kolaylaştırmak, satım işlerinde üreticiye her türlü yardımı yapmak, tütün-
lerin verimini artırmak, iç ve dış piyasalarda Bafra tütünlerinin sürümünü ar-
tırmak üzere elli bin lira sermayeyle Bafra Tütünleri Türk Anonim Şirketi ku-
ruldu. Şirket, Bafra İş Bankası yöneticisi Saracettin Bey’in girişimi, tütün üreti-
cilerinin para yardımı ve ortaklığıyla açıldı40.
Bafra’da hayvancılık tarımdan sonra ikinci sırada geliyordu. Bölgenin ve-
rimli topraklara ve uygun iklim koşullarına sahip olması tarımın gelişmesine
katkı sunarken hayvancılığı ikinci plana itti41. Bölgede hayvancılığı geliştirmek
amacıyla 1946’da mali yönden Malatya Sultansuyu Harası’na bağlı olarak Kara-
köy Tarım İşletmesi kuruldu. 1949 yılından sonra Karaköy Harası olarak faali-
yetine devam etti. Bafra-Samsun karayolu üzerinde Bafra’ya 10 km mesafede
idare binası ve arazisinin çoğunluğu Bafra ilçesinde bir kısım arazisi de 19 Ma-
yıs ilçesinde yer alıyordu. Kuruluş amacı Karadeniz bölgesine uyum sağlayacak
yüksek vasıflı damızlık hayvan yetiştirmek, bölge hayvancılığını, yerli ırkların
ıslahı yoluyla kalkındırmaktı42. İşletmenin kurulmasıyla birlikte hayvancılık fa-
aliyetleri başladı. 1949-1958 yılları arasında yerlikara ırkı sığırlarla çalışmalar
yürütüldü43.
Bafra, siyah havyarıyla da ünlü bir ilçeydi. Kızılırmak nehri şehrin kena-
rından geçtiğinden ve denize olan yakınlığından dolayı her yıl 1.500-2.000 kilo
kadar siyah havyar çıkarılırdı. Havyardan birçok vatandaş geçimini sağlıyordu.
Havyarın bir kısmı İstanbul’a satılıyordu44.

37 Öztürk, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, s.181-182.


38 Necdet Çamaş, “Tütün Üretimi, Yaprak Tütün Ticareti ve Sigara Sanayinin Samsun’un Tarımsal
ve Sosyo-Ekonomik Yaşamı Üzerindeki Rolleri”, Yay. Haz. Cevdet Yılmaz, Geçmişten Geleceğe Sam-
sun, Samsun 2006, s.565.
39 “Bafra Demiryol İstiyor”, Milliyet, 24 Eylül 1933, s.5.
40 Fuad Kaynar, “Bafra’da Tütün ve Ekonomik İşleri”, Ulus Gazetesi, 16 Ocak 1935, s.5.
41 Yılmaz, Bafra Ovası’nın Beşerî ve İktisadi Coğrafyası, s.171.
42 Şule Osmanağaoğlu, Karaköy Tarım İşletmesinin Tarihsel Gelişimi”, Vet. Bil. Derg. (2006) 22, 3-

4, s. 80-81.
43 Bafra Belediyesi, Bafra Efsane Şehir, s.82.
44 “Bafra Nasıl Yerdir” Vakit, 4 Ağustos 1932, s.9.; “Bafra Demiryol İstiyor”, Milliyet, 24 Eylül 1933,

s.5.; Zübeyiroğlu Fuat, “Bafra Mektupları”, Akşam, 12 Temmuz 1934, s.8.; Fehmi Bayraklı, Osman
Özdemir, “Bafra Ovası Topraklarının Toprak Verimliliği ve Gübrelemeye İlişkin Sorunları”, Bafra
Ovası Tarım Sempozyumu, 11-12 Ocak 1988 Bafra, Samsun 1988, s.59-60.

444
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)

2.2. Sanayi ve Ticaret


Bafra, 9. yüzyıldan beri ticaret bakımından aktif bir yerleşim merkeziydi.
Bunun en önemli nedeni ise bereketli topraklar üzerinde kurulması ve Kızılır-
mağın kenarında bulunmasıydı. O günlerde kara taşımacılığı yeterli olmadığın-
dan Kızılırmak üzerinde küçük yelkenlilerle uzak yerlerden, ülkelerden
Bafra’ya ticari maksatlı yapılan ziyaretler bölgeye uzun yüzyıllar canlılık kazan-
dırdı45.
Tütün yetiştiriciliğinde Bafra, bölgenin en önemli sanayi kesimi haline
geldi. Tütün işlemeleri ve atölyeleri ilçenin dünyaca tanınmasını sağladı. Yerli
ve yabancı tütün tüccarlarının ilçeye çok sık gelmesi, ihracat potansiyelinin art-
ması üzerine 1903’te Tecim ve Endüstri Odası açıldı. Bu teşkilat sonradan Tica-
ret ve Sanayi Odası adını aldı46.
Bafra’daki ilk sanayi kuruluşu 1931’de kurulan Bafra Kereste Fabri-
kası’dır47. Eskişehir mebusu Emin Bey tarafından kurulan fabrika 1931’de iki
95’lik, iki 80’lik, bir 60’lık, bir 55’lik olmak üzere 6 katrakla48 faaliyete geçti. Ka-
radeniz ve çevresinin kereste ihtiyacını temin eden fabrika son sistem makine-
leriyle, otomatik teçhizatıyla günde 300 m2 kereste işlemekteydi49. Fabrika, ke-
restelerini deniz yoluyla sevk etmek mecburiyetinde bulunduğu için 27 km ile-
rideki Kumcağız iskelesine kadar 60 santimlik dekovil hattı oluşturdu. Bu küçük
hattın üzerinde iki küçük lokomotif işlemekte ve çıkan keresteleri iskelede bek-
leyen fabrikanın motör ve çaparlarına taşımaktaydı50.
Fabrika, 11 Ağustos 1933’te İş Bankası’na devredildi. 8 Mart 1944’te Or-
man Genel Müdürlüğü’ne intikal etti. 1944’te çıkan büyük yangında fabrikanın
% 70’i harap oldu. 1945’te onarımdan geçen fabrika 1946’da yeniden faaliyete
geçirildi. İşletme Bafra’da kurulan Orman İşletme Müdürlüğü’ne verildi51.
Bafra’da Hacı Yusufzade İsmail Mithat Bey’in yaptırdığı elektrik ve buz fabrika-
ları bulunuyordu. Elektrik fabrikası Kasım 1928’de yaptırıldı. Kollektif şirket

45 Bafra Belediyesi, Bafra Efsane Şehir, s.144.


46 Kopuz, Geçmişten Günümüze Bafra, s.88.; Bafra Belediyesi, Bafra Efsane Şehir, s.144.
47 Bafra Ovası’nın Beşerî ve İktisadi Coğrafyası, s.180.
48 Katrak: Marangozlukta tomrukları biçmeye yarayan ve birden çok testeresi olan biçme maki-

nesi demektir.
49 “Samsun Mektupları”, Akşam, 6 Temmuz 1934, s.7.
50 “Bafra’da Son Sistem Tesisatı Havi Kereste Fabrikasının Faaliyeti”, Cumhuriyet, 4 Mayıs 1930,

s.4.; “Samsun Mektupları”, Akşam, 6 Temmuz 1934, s.7.


51 Kopuz, Geçmişten Günümüze Bafra, s.52.; Yiğit, Bütün Yönleriyle Zümrüt Bafra, s.83-84.

445
NESRİN HANGÜL

halinde idare edilen fabrika, Almanya’da üretilmiş iki motörle kasabanın elekt-
rik ihtiyacını karşılıyordu. En büyük müşterisi belediyeydi. Buz fabrikası da
günde 1.000 kilo kadar buz çıkarabilmekteydi52.
1927 Sanayi sayımına göre Bafra’da başlıca sanayi kollarının tarım, evcil
hayvanlar, av ve balıkçılık sanayi üzerinde yoğunlaştığı görüldü. Bu alanda 103
işletme bulunuyorken 526 çalışan mevcuttu. Diğer dallardan dokuma sana-
yinde 28 işletme, 88 çalışan, bitkisel madde ve ağaç mamulleri sanayinde 13
işletme, 36 çalışan, bina inşaatı sanayinde 3 işletme, 21 çalışan, maden ve ma-
den işletmesi sanayi ile makine imalatı sanayinde 43 işletme, 82 çalışan bulu-
nuyordu53. 1927 nüfus sayımı verilerinde meslek gruplarına bakıldığında nüfu-
sun daha çok zirai alanda çalıştığı görülüyordu. Bu alanda 13.607 erkek ve
13.977 kadın çalışıyordu. Sınai alanda çalışan nüfusun 874’ü erkek, 69’u ka-
dındı. Ticaretle uğraşan nüfusun ise 645’i erkek, 20’si kadındı54. 1935 nüfus sa-
yımı verileri incelendiğinde ise 1.697 kişinin ziraatla uğraştığı 28 kişinin hay-
vancılıkla, 471 kişinin de tütün sanayinde uğraştığı görüldü55.

Sonuç
Bafra, Kızılırmak nehrinin getirdiği zengin alüvyonlu toprakların üze-
rinde bulunmasından dolayı ülkenin en önemli tarım merkezlerindendir. Sahip
olduğu bu özellik nedeniyle tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği ya-
pan Bafra, Samsun’a bağlı olup Samsun’un da en önemli ilçelerinden biridir.
Bafra’nın ekonomisini tarım belirlemekteydi. Tarım ürünleri açısından
oldukça zengin olan Bafra’da ekonomi ve ticaret tütün üzerine kuruluydu. Bafra
tütünü kokusu ve kalitesi bakımından dünyanın en iyi tütünlerindendi. Avru-
palı ve Amerikalı tüccarlar tarafından rağbet görmekteydi. Bafra’nın iktisaden
gelişmesinde önemli rol oynayan tütünün yine Bafra’nın sosyal ve kültürel ya-
pısını da etkilediği gayet açıktı. Sosyal ve kültürel etkinliklere bakıldığında nü-
fusunun 1940 yılına kadar sürekli arttığı tespit edildi. İkinci Dünya Savaşı’nın
etkisiyle 1945’te azalan nüfusun sonraki sayımda yine artış gösterdiği görüldü.
Bafra’da eğitimin durumuna bakıldığında iktisaden kalkınmış bir ilçede eğitim

52 “Bafra’da Son Sistem Tesisatı Havi Kereste Fabrikasının Faaliyeti”, Cumhuriyet, 4 Mayıs 1930,
s.4.; “Memleket Haberleri”, Vakit, 17 Ekim 1932, s.6.
53 Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 1927 Sanayi Sayımı, Devlet İstatistik Enstitüsü Matba-

ası, Ankara 1969, s.41.


54 Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül I, Hüsnütabiat Matbaası,

Ankara 1929, s.154.


55 Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, Genel Nüfus Sayımı, 20 İlkteşrin 1935, Samsun Vila-

yeti Cilt:47, s.58-60.

446
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)

veren kurumların daha fazla olması beklenirken ilçede ilkokul sayısının çok ye-
tersiz olduğu anlaşıldı. Spor alanında ses getiren ilçede önemli iki futbol takımı
kurulduğu ve bu takımların sadece sporla değil de tiyatro, tenis, boks gibi dal-
larda da faaliyet yürüttüğü ve bu faaliyetlerin sonucunda Bafra Halkevi’nin ku-
rulduğu tespit edildi.
Ticaret ve üretim merkezi olan Bafra’da bir kereste fabrikası kurularak
Karadeniz bölgesinin kereste ihtiyacı buradan temin edildi. İlçenin elektrik ih-
tiyacı elektrik fabrikasından, buz ihtiyacı da buz fabrikasından karşılandı. Bölge
halkının tütünle ilgili her türlü sorununu çözmek amacıyla Ticaret ve Sanayi
Odası açıldı. Buna ek olarak Bafra Tütünleri Türk Anonim Şirketi kuruldu.

447
NESRİN HANGÜL

Kaynakça
Resmi Yayınlar
1927 Senesi Zirai Tahrir Neticeleri, Ankara 1928.
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 1927 Sanayi Sayımı, Devlet İstatistik Enstitüsü
Matbaası, Ankara 1969.
Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, Genel Nüfus Sayımı, 20 İlkteşrin 1935, Sam-
sun Vilayeti Cilt:47, Mehmet İhsan Basımevi, Ankara 1937.
Başbakanlık İstatistik Umum Müdürlüğü, 22 Ekim 1950, Umumi Nüfus Sayımı (Vilayet,
Kaza, Nahiye ve Köyler İtibariyle Nüfus), Ankara 1954.
Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül I, Hüsnütabiat
Matbaası, Ankara 1929.
Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı, 20 İlkteşrin 1940 (Vilayetler, Kazalar,
Nahiyeler ve Köyler İtibariyle Nüfus ve Yüzey Ölçü), Ankara 1941.
Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı, 21 Ekim 1945: İl, İlçe, Bucak ve Muhtar-
lıklar İtibariyle Nüfus Miktarı ve Yüzey Ölçü, Ankara 1945.
Telif Eserler
“Bafra’da Son Sistem Tesisatı Havi Kereste Fabrikasının Faaliyeti”, Cumhuriyet, 4 Mayıs
1930.
“Bafra Demiryol İstiyor”, Milliyet, 24 Eylül 1933.
“Bafra Mektupları”, Akşam, 12 Temmuz 1934.
“Bafra Nasıl Yerdir” Vakit, 4 Ağustos 1932.
“Memleket Haberleri”, Vakit, 17 Ekim 1932.
“Samsun Mektupları”, Akşam, 6 Temmuz 1934.
Arslan, Gürbüz, Çevik, Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951), Karadeniz
Araştırmaları, XVIII/72, s. 905-936.
Ayar, Mesut, “Bafra’da Osmanlı Dönemine Ait Modern Eğitim Kurumlarına İki Örnek:
Zükur (erkek) ve İnas (kız) Rüşdiyeleri”, Uluslararası Karadeniz İncelemeleri Der-
gisi, Cilt:8, Sayı:8, 2010, s.67-90.
Bafra Belediyesi, Bafra Efsane Şehir, Bafra Ofset, Bafra 2011.
Bayraklı, Fehmi, Özdemir, Osman, “Bafra Ovası Topraklarının Toprak Verimliliği ve
Gübrelemeye İlişkin Sorunları”, Bafra Ovası Tarım Sempozyumu, 11-12 Ocak
1988 Bafra, Samsun 1988, s.59-78.
Çamaş, Necdet, “Tütün Üretimi, Yaprak Tütün Ticareti ve Sigara Sanayinin Samsun’un
Tarımsal ve Sosyo-Ekonomik Yaşamı Üzerindeki Rolleri”, Yay. Haz. Cevdet Yıl-
maz, Geçmişten Geleceğe Samsun, Samsun 2006, s.565-583.
Duymaz, Şevki, “XIX. Yüzyılda Samsun’un Kentsel Gelişimine Dair Birkaç Mimari Ör-
nek”, Yay. Haz. Cevdet Yılmaz, Geçmişten Geleceğe Samsun, Samsun 2006.

448
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)

İlhan, Ekin, “Halkevi Dergicilik Geleneğinin Dil ve Edebiyata Katkıları: Çorum Halkevi
Dergisi Örneği”, Editör: İlkin Gulusoy, The XIV International Scientific Symposium
“A Person İn History” Dedicated To The 140th Anniversary Of The Founder Of Mo-
dern Turkey Mustafa Kemal Ataturk, 26 Mayıs 2021, Ankara, s.121-125.
Kaynar, Fuad, “Bafra’da Tütün ve Ekonomik İşleri”, Ulus Gazetesi, 16 Ocak 1935.
Kopuz, Kemal, Geçmişten Günümüze Bafra, Erol Ofset, Samsun 2002.
Kuşci, Ahmet, Türk Eğitim Tarihi (1923-1950), İksad Yayınevi, Ankara 2021.
Orhankazi, Sibel, “Osmanlı Devleti İdaresinde Gönye (Gonio) Sancağı”, Karadeniz İnce-
lemeleri Dergisi, Sayı 31/Güz 2021, Serander Yayınevi, Trabzon, s. 171-187.
Orhankazi, Sibel, “XVIII. Yüzyılda Batum Sancağı’nda Eşkıyalık Meselesi ve Asayiş”, Ka-
radeniz İncelemeleri Dergisi, Sayı 29/Güz 2020, Serander Yayınevi, Trabzon, s.
105-120.
Osmanağaoğlu, Şule, Karaköy Tarım İşletmesinin Tarihsel Gelişimi”, Vet. Bil. Derg.
(2006) 22, 3-4, s.79-84.
Öz, Mehmet, “Samsun”, C. 36, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2009,
s.83-88.
Sezer, Cemal, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresin-
deki Faaliyetleri (1914-1918)”, Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Der-
gisi, 6/1 (2021), s.349-380.
Turp, Muharrem, “Cumhuriyet’in İlk Nüfus Sayımı Verileri Işığında Giresun”, Kafkas
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Bahar 2021, Sayı:27, s.315-333.
Ural Selçuk, Arslan, Nebahat Oran, Cumhuriyet Devri Kars Tarihi (1923-1950), Kars
2015.
Ural, Selçuk, “Atatürk Döneminde Kars’ın Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Durumu”, Kars,
Beyaz, Uykusuz Uzakta, İstanbul 2006.
Ural, Selçuk, “Mütareke Döneminde Pontus Hareketinin Doğuşuna Yönelik Faaliyetler”,
Editör: Veysel Usta, Başlangıçtan Günümüze Pontus Sorunu, Serander Yayınları,
Ankara 2007, s.225-247.
Ural, Selçuk, Mondros Mütarekesi ve Doğu Vilayetleri, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul
2008.
Yılmaz, Cevdet, Bafra Ovası’nın Beşerî ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Ofset Matbaacı-
lık, Samsun 2007.
Yiğit, Hasan, Bütün Yönleriyle Zümrüt Bafra, Trabzon 1990.
Tez Çalışmaları
Öztürk, Ayşe, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, On Do-
kuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2019.

449
NESRİN HANGÜL

Yılmaz, Havana Tuğçe, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent Simgeleri, Ba-
sılmamış Yüksek Lisans Tezi, On Dokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ens-
titüsü, Samsun 2019.
Elektronik Linkler
https://bafragaziortaokulu.meb.k12.tr/meb: Erişim Tarihi: 23 Kasım 2022.
Doğaner, Yasemin, “Halkevleri”, Atatürk Ansiklopedisi, 26/11/2022 tarihinde
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/halkevleri/?pdf=3626,(21.08.2021)
adresinden erişilmiştir.

450
Bafra Gazipaşa Aya Marine Rum Ortodoks Kilisesi

451
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT
(1930-1938)

Dr. Özlem Makbule TAŞKIRAN1

Giriş
Bafra’nın geçmişinin M.Ö. 5000’lere dayandığı bilinmektedir2. Yerleşim
yerinin ilk ev sahipleri M.Ö. 7. yüzyılda burada yaşayan Paflagonlar’dı. Akabinde
sırasıyla Lidyalıların, Perslerin, Pontus Krallığı’nın, Roma, Bizans imparatorluk-
larının egemenliği altına giren Bafra’da, sonrasında Danişmentlilerin, Anadolu
Selçukluların, Moğolların ve Trabzon Rum Devleti’nin izleri görüldü. 1071 Ma-
lazgirt Savaşı’nın ardından bir süre Bizansların hâkimiyetinde kalan bölge
1214’te II. İzzettin Keykavus tarafından ele geçirilerek Türk yurdu haline geti-
rildi. Selçuklu İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla 13. yüzyıl sonlarında Sinop’ta
kurulan Pervaneoğullarının yönetimine girdi. 1420-1428 yılları arasında Os-
manlı İmparatorluğu’nun eline geçti3. 15. yüzyılda nahiye olarak yönetilen
Bafra, 16. yüzyılda kaza oldu. Daha sonra zaman zaman nahiye olduğu görülen
yerleşim yeri1854’te tekrar kaza haline getirildi4.
Birinci Dünya Savaşı başından 1920 yılına kadar geçen süreçte Rum çete-
lerin baskılarına maruz kalan Bafra, 6 Şubat 1923 tarihinde çetelerden temiz-
lendi. Sonrasında ise kaza başta nüfus değişimleri olmak üzere sosyal hayatın
çeşitli unsurlarına sahne oldu5. Çalışmada çeşitli etkenlerle nüfusunda farklılık-
ların yaşandığı Bafra’daki 1930-1938 yılları arasındaki sosyal hayat hakkında
detaylı bilgilerin gün yüzüne çıkarılması ve aktarılması amaçlanmıştır.

1 Bağımsız Tarihçi/Araştırmacı
2 Cevdet Yılmaz, Bafra Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Ofset Matbaacılık, 2.
Baskı, Samsun 2007, s. 68.
3 Yılmaz, age, s. 69, 71.
4 MESUT AYAR, “BAFRA'DA OSMANLI DÖNEMİNE AİT MODERN EĞİTİM KURUMLARINA İKİ ÖR-

NEK: ZÜKUR (ERKEK) VE İNAS (KIZ) RÜŞDİYELERİ”, KARADENİZ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, C 8/


S 8, 2010, S. 68.
5 Yılmaz, age, s. 76.

453
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

Bafra’nın belirtilen yıllar arasındaki nüfus yapısı, eğlence yaşamı, kültürel ve


spor faaliyetleri, aynı zamanda dini ve milli bayramların kutlamalarına dair ör-
nekler verilmeye çalışılmıştır.

Bafra’nın Nüfus Yapısı


Sivas yakınlarındaki Kızıldağ’dan doğup Vezirköprü’de Samsun şehrinin
sınırlarına giren Kızılırmak’ın denize döküldüğü yer6 ve dolayısıyla verimli bir
ovaya sahip olan Bafra, her zaman nüfus çeken yerleşim yerlerinden biri oldu7.
13-16. yüzyıllar arasında Bafra’nın nüfusu istikrarlı bir şekilde kalırken özel-
likle 1576 yılında önceki yıllara göre önemli miktarda arttı. Bu yılda Mehmet
Öz’ün hesaplamalarına göre Bafra’nın nüfusu toplamda 1,950-2,300 arasın-
daydı. Akabinde 17. yüzyıla kadar da buranın nüfusu nispeten artmaya devam
etti8. Cumhuriyetten önce, Osmanlı yönetimindeki Trabzon Vilayeti’nin Samsun
Sancağı’na bağlı olan Bafra Kazası’nın toplam nüfusu ise 6,000’di9. Cumhuriye-
tin ilanından sonra 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında ilçede 28,173’ü er-
kek, 30,462’si kadın olmak üzere toplam nüfusun 58, 635 olduğu tespit edildi10.
Akabinde göç ve salgın hastalıklar gibi etkenlerden dolayı 1930’larda ilçenin
nüfusunda dalgalanmalar yaşandı. Özellikle dış ülkelerden ilçeye yapılan göçle-
rin 1930’ların ortalarından itibaren nüfus miktarının artmasında etkili olduğu
görülmektedir. Bafra’ya göç edenler genellikle Nevrekop ve Darıdere’den gelen
muhacirlerdi. Bu muhacirlerin 1934 yılı itibariyle ilçeye geldiği görülmek-
teydi11. Mayıs ayında ise Bulgaristan’dan gelen 87 muhacir çevre köylere yer-
leştirilirken12 Darıdere’den gelen ilk ailelerin Vekiller Heyeti’nin 3.12.1934 gün
ve 368 nolu Tabiyet Muhacir Kâğıdı ile Samsun’a, oradan da iskân edilecekleri
yerleşim yeri olan Bafra’ya geldikleri görülmektedir. Muhacirlerin bir kısmı
Darboğaz, Hotmeşe ve Ağcaalan köylerine gönderilirken diğer bir kısmı Bafra

6 Hanife Zengin, Geçmişten Günümüze Kültürel Değerleriyle Samsun, Yakın Doğu Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü, Yayınlanmamış Lisans Tezi, Lefkoşa 2001, s. 12.
7 Ayla Yaşar, Bafra’nın Şehir Coğrafyası, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1994, s. 28.


8 Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1990, s.

59-60.
9 Yaşar, agt, s. 28.
10 Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 28 Teşrinievvel 1927 Umumi Nü-

fus Tahriri, Hüsnütabiat Matbaası, Ankara 1929, s. XIV.


11 Bafra, 26 Temmuz 1934, s. 3.
12 Vakit, 28 Mayıs 1934, s. 6.

454
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)

Türk Ocağı binasına süreli olarak yerleştirildi13. Bununla birlikte 1934-1938 yıl-
ları arasında adı geçen yerleşim yerlerinden, Bafra’ya ulaşan ailelerin yerleşti-
rildiği yerlere baktığımızda Büyükyeraltı Köyü’ne 1934-1936 yılları arasında
11 aile yerleştirildiği ve 1938’e kadar da bu göç olayının devam ettiği görülmek-
teydi. Çamaltı Köyü’ne aynı yıl aralığında 19 aile iskân ettirildi ve sonrasında da
bu köye de göçler sürdü. Ağcaalan Köyü’ne ise 1936 yılına kadar 30 aile geldi ve
yine aynı yıl itibariyle göçler devam etti14.
Dış göçlerin yanı sıra iç göçler de Bafra’nın nüfus miktarını etkiledi. İl-
çeye, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen aileler de yerleşerek nüfusun art-
masında önemli rol oynadı. Bu ailelerden biri 1929 yılında Of’ta meydana gelen
sel baskınından etkilenenlerden, altı nüfuslu ailesiyle birlikte Bafra’ya gelen
Of’lu bir aileydi. Aile, 1930 yılında Bafra’ya bağlı Darbugaz köyüne yerleşerek
Rumlardan kalan 80 dönümlük arazide toprakla ilgilenmeye başladı15. Kuşku-
suz bu aile gibi Anadolu’nun farklı yerlerinden gelen ailelerin çeşitli gerekçe-
lerle ilçeye göç ettiği görülmektedir. Dersim İsyanı’nın ardından hükümet, 2510
Sayılı Kanunun 2. maddesine dayalı olarak Doğu Anadolu’daki şehirlerde ya-
saklı bölgeler tespit etti. Akabinde bu yerlerde yaşayan halkın iskân edilmesine
karar verdi. Ailelerin nakledileceği şehirlerden biri ise Samsun’du. Buna göre
Bitlis-Mutki’de yaşayan 76 kişi, 8 Haziran 1938 tarihinde önce Samsun’a, ora-
dan da iskân edilmek koşuluyla Bafra’ya gönderildi16. Bununla birlikte göçlerin
nüfus miktarında artış yaşanmasını sağladığını 1935 yılında ülke genelinde ya-
pılan nüfus sayımının neticesinden anlıyoruz. Buna göre 1935’te Bafra’da
37,441’i erkek, 37,956’sı kadın olmak üzere toplamda 75,397 kişi yaşamak-
taydı17.
Göçler nüfusun artmasına sebep olurken nüfusu etkileyen bir diğer faktör
olan salgın hastalıkların Bafra’da nüfus miktarında değişime yol açmaması için
bir takım önlemlerin alınmasını zorunlu hale getirmişti. Özellikle dönemin

13 Mehmet Köseoğlu, “Darıdere Pomakları’nın Nüfus Kayıtlarında Bafra’ya Zorunlu Göçü”, Geç-
mişten Günümüze Göç, C I, Ed Osman Köse, Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun, 2017, s.
251-252.
14 Ayşe Öztürk, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz

Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, Samsun 2019, s. 109-110.
15 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 30.18.1.2/ 65.45. 13,

29.05.1936.
16 Önder Duman, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Doğu Anadolu’dan Samsun’a Zorunlu Göç Ve

İskân” , Karadeniz İncelemeleri Dergisi, C 11/S 21, 2016, s. 219-220.


17 Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Genel Müdürlüğü, 20 İlkteşrin 1935 Genel Nüfus Sa-

yımı, Ulus Basımevi, Ankara 1935, s. XIV.

455
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

önemli hastalıklarından biri olan sıtmanın tetikçisi olan sivrisinek, bataklıklar


ve sazlıklarla mücadele 1930’ların ilk yıllarından itibaren dikkat çekmekteydi.
1934 yılında sazlıkların kurutulması çalışmaları da bunlardan biriydi. Kuşçular,
Karaburç, Kaygusuz, Emenli, Gelemağrı, Sulaş, Martıkale, Gazibeyli ve Derbent
köylerinde sıtmaya yol açan sazlıkların Sıtma Komisyonu ve ilçe kaymakamı
olan Abdülkadir Bey’in gözetiminde temizlenmesi çalışmaları yapılırken bu
yolla sıtmanın önüne geçilmesi mümkün oldu18. Sonraki yıllarda bu çalışmalara
belediyenin aldığı bir takım önlemler de dâhil edildi. Hatta konu önemli gün-
dem maddelerinden biri haline getirildi. 1937 yılında temmuz ayının başlarında
da Bafra’da belediyenin konuya ilişkin gerekli tedbirleri alacağına dair basında
haberler yayılmaya başladı19. Ertesi yıl ise Belediye encümeni sivrisineklerle
mücadele kapsamında bir talimatname hazırladı. Ardından belediye temizlik
bürosu açık lağımlara sivrisinekleri öldürücü ilaç attı. Akabinde Bafra’da bulu-
nan evlerdeki kuyuların teftişine başlandı. Bununla da kalınmayıp halka ağzı
açık kuyu bulundurulmaması ve tuvalet kuyularına on metreye kadar yakın su
kuyularının yararlanılmayacak şekilde kapatılması gerektiği bildirildi20. Alınan
önlemler yerini bulmuş olacaktır ki 1940 yılında yapılan nüfus sayımında diğer
faktörlerle birlikte nüfus miktarının arttığı görülmektedir. Verilere baktığı-
mızda; 1940 yılına gelindiğinde Bafra’da 39,355 erkek, 41,015 kadın nüfus bu-
lunmaktaydı. Toplamda ise 80,370 kişi yaşamaktaydı21. Nüfus miktarında yaşa-
nan artışa bakıldığında, salgın hastalıklara karşı alınan tedbirlerin yerini bul-
duğu ve yaşanan göçlerin nüfusu arttırdığı görülmektedir. Bununla birlikte
Bafra’nın, yaşanan bu nüfus artışına bağlı olarak sosyal hayat açısından geli-
şime açık bir yer olduğu görülmektedir. Lüks sayılabilecek yeme-içmeye yöne-
lik mekânların açılması, sinema, tiyatro, konser gibi kültürel faaliyetlere yer ve-
rilmesi, sporun geliştirilmesi için çalışmaların yapılması yukarıdaki savımızı
destekler niteliktedir.
Yeme-İçme, Konaklama ve Eğlence İhtiyacını Karşılayan Mekânlar
Hükümet ve İstiklal caddeleri gibi oldukça geniş alanlara sahip olan
Bafra’da yeme-içme ihtiyacına ve eğlence yaşamına yönelik mekânlar genellikle
bu caddeler üzerinde yer alırdı. Daima bir hareketliliğin göze çarptığı bu yer-

18 Bafra, 15 İkinciteşrin/Kasım 1934, s. 1.


19 Bafrasesi, 7 Temmuz 1937, s. 2.
20 Bafrasesi, 8 Haziran 1938, s. 1.
21 Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Genel Müdürlüğü, 20 İlkteşrin 1940 Genel Nüfus Sa-

yımı, Devlet İstatistik Enstitüsü Yayını, Ankara 1941, s. XXI.

456
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)

lerde, yeme-içme ihtiyacını sağlayan mekânlar içerisinde düzgün ve temiz ser-


visleri olan lokantalar bulunmaktaydı22. Bu lokantaların bazıları lüks olarak ni-
telendirebileceğimiz mekânlardı. Kahvehaneler ise sabahtan akşama kadar
dolu olmadıkları gibi23 yalnızca kültürel açıdan bir görev görmezler, aynı za-
manda iaşe ihtiyacını da karşılayarak halka yiyecek ve içecek imkânı sağlar-
lardı24. Buna verilebilecek en önemli örnek Muşta Kahvesi’ydi. Buranın ketesi
meşhurdu. Gazeteci Sait Çelebi, yazdığı bir köşe yazısında bu kahveden şu söz-
lerle bahsetmekteydi.

“Otomobilimiz akşam karanlığında bu kahveye geldi. Büyük gazinolardaki


şemsiyelerin solmuş bir teki bahçesine kondurulmuş ve biz bunun altında
bu ikinci meşhuru yemek için çaylarımızı ısmarlamıştık.” 25

Bafra’da konaklama ihtiyacını karşılayan mekânlara baktığımızda, bu gö-


revi birinci sınıf olarak adlandırabileceğimiz oteller üstlenmişti. Bu mekânlar,
yerleşim yerinin gelişmişliği konusunda ne kadar büyük adımlar atıldığını gös-
termekteydi26. İlçede halkın eğlence ihtiyacını ise gazinolar karşılamaktaydı.
Buradaki gazinolar oldukça geniş ve ferahtı27.
Eğlence sektörüne yönelik diğer mekânlar da kuşkusuz kültürel faaliyet-
lerin yürütüldüğü sinema ve tiyatrolardı. Yerleşim yerinde kültürel faaliyetler
başta belediye olmak üzere Halkevinin de çabaları doğrultusunda oldukça
önem kazanmıştı.
Kültürel Faaliyetler
Eğlence hayatına renk veren faaliyetlerden bir diğeri de kültürel aktivite-
lerdir. Bunlar, Bafra’da halkın sosyal hayatında önemli yer edinmiştir. Başta ti-
yatro olmak üzere sinema, balolar ve konserler kültürel açıdan ilçede halkın il-
gisini çekmekteydi. Ancak bu alana yönelik mekânların eksikliği 1930’ların baş-
larında hissedilmekteydi. 1934 yılı itibariyle de bu tür binaların halkın hizme-
tine sunulduğu görülmektedir. Bunların ilki tiyatro binasıydı.
Bafra’da 1934 yılında halka hizmet veren bir tiyatro binası bulunmak-
taydı28. Halka temsilleri ise çoğunlukla Bafra Halkevi ulaştırmaktaydı. 1934’te

22 Akşam, 12 Temmuz 1934, s. 8.


23 Zaman, 28 Kanunisani/Ocak 1935, s. 4.
24 Akşam, 12 Temmuz 1934, s. 8.
25 Sait Çelebi, “Bafra yeni tütün mevsimine emniyet ve ümitle bakıyor”, Tan, 30 Haziran 1936, s.6.
26 Zaman, 28 Kanunisani/Ocak 1935, s. 4.
27 Zübeyir Oğlu Fuat, “Memleket Postası Bafra”, Hakimiyeti Milliye, 1 Temmuz 1934, s. 4.
28 Vakit, 5 Ekim 1934, s. 8.

457
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

çalışmalarına başlayan Temsil şubesi, halkevinin yöneticilerinin Alaçam nahi-


yesine yapmış olduğu ziyaret sırasında “İstiklal” temalı bir oyun sergileyerek
halkı tiyatroya dâhil etmişti. Ertesi yıl şube oyuncuları “İstiklal ve Sönen Ümit”
temsillerini ortaya koyarlarken Samsun Lisesi’nde eğitim gören Bafralı öğren-
ciler, yine bu şubenin desteğiyle 550 seyirci kapasiteli bir ortamda “Beş Devir”
adlı tiyatro oyunlarını sergilediler. Tiyatrodaki en büyük eksiklik kadın oyun-
cuların olmaması meselesiydi. Temsil Şubesi’nde kadın oyuncuların olmaması
sebebiyle bazı oyunların ilçede sergilenemediği görülmekteydi. Bu nedenle
1936 yılında önceki yıllarda halka sunulan bazı oyunların yeniden oynandığı
bilinmektedir. 1937 yılı itibariyle kadınların da temsillere tam olarak dâhil ol-
ması Bafra açısından olumlu bir gelişmeyken halkın eğlence hayatına yeni
oyunların girmesini sağladı29. Akabinde tiyatro artık Bafralıların vazgeçilmez-
lerinden biri oldu. Kısa süre sonra da Bafra, yalnızca ilçedeki tiyatro oyuncula-
rının temsillerinin değil aynı zamanda çevre ilçelerden gelen oyuncuların da pi-
yeslerinin sergilendiği bir yer haline geldi. Nisan 1937 tarihinde bunun bir ör-
neği, basında halka 1 Mayıs 1937 Cumartesi günü ilçeye iadeyi ziyaret yapmak
üzere Çarşamba Halkevinin geleceği ve bir temsil yapacağı şeklinde duyu-
ruldu30. Belirtilen günde de halka “Kahraman” isimli tiyatro oyunu sergilendi31.
Bafra’da sinemaya bakıldığında, 1932 yılında Türkiye genelinde 129 si-
nemanın bulunmasına karşın bunlardan birinin burada yer alması yerleşim ye-
rinde yaşayan halkın eğlence ve kültürel hayatı açısından önemli bir gelişmeydi.
Halk Sineması adındaki bu sinema 400 kişi kapasiteliydi32. 1934 yılında ise be-
lediye daha modern bir sinema binasının yapımına destek olma kararı aldı33.
Nisan 1935 tarihine gelindiğinde yaz başlarında ilçede yeni ve çağa uygun bir
sinemanın açılacağı haberi basın tarafından halka duyuruldu34. Bu sinemanın
oluşturulması için ciddi anlamda çaba gösterilirken maddi anlamda da büyük
miktarların harcandığı görülmekteydi. Sinemanın en önemli özelliği, Anadolu
genelinde bu tarzda açılmış olan sinema sayısının toplamda yalnızca iki olma-
sıydı. Mekânda bulunan özel mevkiler için İzmir’den koltuklar getirtildi ve bu-

29 Gürbüz Aslan, Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz Araştırma-
ları Dergisi, C 18/S 72, 2021, s. 917-918.
30 Bafrasesi, 21 Nisan 1937, s. 2.
31 Bafrasesi, 5 Mayıs 1937, s. 3.
32 Hilmi Adnan M, Türkiye’de Sinema ve Tesirleri, Hakimiyeti Milliye Matbaası, Ankara 1933, s. 12.
33 Haber, 23 Temmuz 1934, s. 8.
34 Bafra, 24 Nisan 1935, s. 1.

458
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)

raların üstleri hava şartlarından izleyicilerin etkilenmemesi için kapatıldı. Sine-


manın bir başka özelliği ise bahçesinde bir büfesinin olmasıydı. Bu büfede gelen
konuklara limonata, şurup gibi içeceklerin satışı yapılırdı35. Kendine has özel-
likleriyle Aile Sineması, Bafra’nın film izleme ihtiyacını karşılayan tek mekândı.
Üstelik burası zengin film seçenekleriyle de dikkat çekerdi36. Sinema, başlarda
Bafralıları yazın bunaltıcı sıcaklarından uzaklaştırırken halkın eğlence hayatını
da büyük ölçüde bünyesinde toplamıştı. Bununla birlikte yaz sonrasında verdiği
1 aylık tatilin ardından açtıkları kışlık sinema ile de halkın kış aylarının vazge-
çilmezi haline geldi37. Sinemada gösterilmesi planlanan filmlerin bazıları aşağı-
daki gibiydi:

“Nansi Karol-Karımı Ben Öldürdüm

Marta Eggerth-Çardaş Frustin

Marta Eggerth-Bitmemiş Senfoni

Fay Vray-Mumyalar Müzesi

Pat Pataşon-Nişancı”

Adı geçen filmlerin hepsi renkliydi. Bunların dışında gösterime giren film-
ler arasında Kimsiz, Ken Manyurt- Hafiye ve Çocuğumu Çaldılar isimli yapımlar
bulunmaktaydı38.
Balolar da Bafra’nın kültürel hayatında önemli bir yer kaplamaktaydı. Bu
balolar bazen bir hayır kurumu tarafından bazen de spor kulüpleri aracılığıyla
düzenlenirdi. Bunlardan biri 1937 yılında tertip edildi. Bafra kaymakamı Nedim
Aker ve eşinin ev sahipliğinde, Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından yapılması
planlanan bu balo, özellikle kostümlü olmasından ötürü kadınların çok fazla il-
gisini çekmişti. Askerlik şubesinin yanındaki binada yapılması düşünülen balo
için muazzam hazırlıklar yapılması baloların Bafra’da ne kadar önem arz etti-
ğini göstermekteydi39. Bir diğer örnekte Bafra Gençlerbirliği Spor Kulübünün

35 Bafra, 8 Haziran 1935, s. 4.


36 Bafra İlavesi, 3 Birincikanun/Aralık 1935, s. 2.
37 Bafra, 21 Birincikanun/ Aralık 1935, s. 1-2.
38 Bafra İlavesi, 3 Birincikanun/ Aralık 1935, s. 2.
39 Bafrasesi, 14 Nisan 1937, s. 1.

459
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

kuruluşunun 9. yıl dönemi sebebiyle düzenlenen baloydu. Yine Askerlik şubesi-


nin yanındaki binada olan bu balonun oldukça eğlenceli geçtiği basında yer alan
bilgiler arasındaydı40.
Konserler de Halkevinin Güzel Sanatlar şubesi aracılığıyla tertip edilmek-
teydi . Şube keman ve piyano resitalleri düzenler, bu konserler Halkevi tara-
41

fından satın alınmış olan hoparlörler ile Bafra halkına dinletilirdi42. Özellikle de
uzun kış gecelerinde, Bafralıların keyifli vakit geçirmeleri için konserler düzen-
lenirdi43. Eğlence hayatının bir parçası olan kültürel faaliyetler, Bafra’da belirt-
tiğimiz yönde bir gelişim gösterirken spor faaliyetleri de ilçede sosyal hayatın
önemli bir unsuruydu.
Spor Faaliyetleri
Bafra’da spor faaliyetleri denildiğinde akla ilk gelen dallardan biri kuşku-
suz Anadolu’nun dört bir yanında olduğu gibi futboldu. Bununla birlikte ilçede
iki tane futbol kulübü vardı. Biri 1929 yılında kurulan Bafra Gençlerbirliği44, di-
ğeri ise Bafra Spor’du. Halkevinin Spor şubesi iki kulübü bünyesine alarak il-
çede spor faaliyetlerinin gelişmesi noktasında önemli rol oynadı. Yerleşim ye-
rinde maçlar ise Hasbahçe’de bulunan 1700 m2 lik arazide yine halkevinin spor
şubesinin de desteğiyle yaptırılan spor sahasında oynanmaktaydı45. Bu sahanın
yapımı için belediye, Mayıs 1934 tarihinde bütçe ayrılmasına karar kıldı. Saha-
nın inşası için Hasbahçe’nin seçilme nedeni ise alanın evkafa ait ve spor için en
elverişli yer olmasıydı46. Sahada oynanan maçların biri 31 Ağustos 1934 tarihli
Bafra Spor-Samsun İdman Yurdu karşılaşmasıydı. 3000 kişinin izlediği bu fut-
bol müsabakası, ilçede bu tarihe kadar görülmemiş en coşkulu karşılaşmaydı.
Maç 5-3 Bafra Spor’un galibiyetiyle sonuçlandı47. İki kulüpte lig de etkili oyun-
larıyla dikkat çekerken 1937 yılında Bafra Spor etkili çıkışıyla dikkat çekti. Ka-
radeniz grubu şampiyonu olan takım, halkı gururlandırırken Manisa grubu
şampiyonu olan Balıkesir İdman Birliğini 3-1 yenerek Türkiye grup şampiyona-
sında finale kaldı48. Final maçında ise başarılı bir oyun sergileyen Bafra Spor,

40 Bafrasesi, 8 Haziran 1938, s. 1.


41 Tan, 12 Temmuz 1936, s. 4.
42 Işıl Tuna, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra Halkevi Dergisi Altın Yaprak (1935-1936)”,

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, S 72, Haziran 2018, s. 588.


43 Ulus, 3 İlkkânun/Aralık 1934, s. 3.
44 Akşam, 21 Haziran 1934, s. 5.
45 Aslan, Çevik, agm, s. 918.
46 Vakit, 28 Mayıs 1934, s. 6.
47 Bafra, 6 Eylül 1934, s. 1.
48 Ulus, 16 Kasım 1937, s. 8.

460
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)

Türkiye grup şampiyonu oldu49. Bununla birlikte bu başarısına rağmen kulüp


1938 yılının başında Bafra Gençlerbirliği Kulübü ile birleşti. Oluşturulan yeni
kulübün adı “Bafra Gençlik Kulübü” oldu50.
Bafra’da at yarışları da futbol kadar ilgi gören bir spor dalıydı. Osmanlı
döneminde yaygın olan at yarışları, Cumhuriyetin ilanının ardından yeni kuru-
lan devlette de ilgi görmüştü. İlk at yarışları ise 10 Haziran 1927 tarihinde Gazi
Koşusu adı altında Ankara’da yapıldı51. Başkentin ardından pek çok şehirde at
yarışları düzenlenmeye başladı. Bu şehirlerden biri de Samsun’du52.
Samsun’da ilk at yarışlarının ne zaman yapıldığına ilişkin bilgileri, Fatma
Emek’in çalışmasından aktarıyoruz:

“At yetiştiriciliğini teşvik etmek amacıyla da XX. yüzyılın ilk yıllarından iti-
baren birçok vilayette yerel yönetimlerinde destekleriyle at yarışları or-
ganize edilmeye başlandı. Bu vilayetlerden biri de Samsun oldu. Sam-
sun’da at yarışlarının yapılmasına 1895 yılında mutasarrıf olarak atanan
Hamdi Bey ön ayak olmuştur. Yarışlar ise Mart 1902 tarihli belgeden an-
ladığımıza göre 1899-1900 yıllarından itibaren başlatılmıştır. Halkın me-
sire alanı olarak kullandığı Mert Irmağı kenarında bulunan 3000 m2’lik
düzlük alan ise yarışların yapılacağı yer olarak belirlendi. Hamdi Bey’in
gayretleriyle buraya bir pist ve büyük bir izleme tribünü yaptırıldı.
1901’de inşaatların tamamlanmasıyla da düzenli şekilde at yarışları dü-
zenlenmeye başlandı.”53.

Cumhuriyet dönemine gelindiğinde, Samsun’da at yarışlarına ilgi artınca


hipodromun düzenlenmesi kararlaştırıldı. Akabinde 1924 yılında ikinci tribün
inşa edildi54. 1930’larda bu yarışlar düzenlenmeye devam etti55. Kuşkusuz Sam-
sun’da yapılan at yarışlarına olan ilgi, Bafra’da ve Bafralılar arasında da vardı.

49 Ulus, 17 Kasım 1937, s. 8.


50 Aslan, Çevik, agm, s. 919.
51 Özlem M. Taşkıran, Atatürk Döneminde Ankara’da Günlük Yaşam, Dokuz Eylül Üniversitesi Ata-

türk İlkeleri ve İnkılâpları Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılâpları Programı, Yayınlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2013, s. 68.
52Duhan Doru, Samsun At Yarışlarının Tarihsel Gelişimi Üzerine Bir Araştırma, Ondokuz Mayıs Üni-

versitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı, Yayın-
lanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019, s. 8.
53 Fatma Emek, “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısından XX. Yüzyılın Başlarına Kadar Osmanlı Devleti’nde

Islah ve Üretim Aracı Olarak At Yarışları”, Journal of Economics and Social Research, C 8/S 16,
2021, s. 32.
54 Doru, agt, s. 22.
55 Doru, agt, s. 26.

461
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

Özellikle 1930’ların ortalarından itibaren yerleşim yerinde yarışlar tertip edil-


meye başlandı. 7 Haziran 1936 tarihinde Samsun şehri genelindeki atlara dair
düzenlenen at yarışları da bunlardan biriydi. Aynı yıl Samsun’un ilçelerinde at
yarışlarının yapılmasına ilişkin ilanlar yayınlandı. Sonbaharda, Bafra başta ol-
mak üzere çeşitli ilçelerde at yarışlarının yapılabilmesi için Veteriner Müdür-
lüğü ve Tarım Bakanlığından onay beklenmekteydi56. Alınan onayın ardından
27 Eylül 1936 tarihinde ise 1936 yılı sonbahar at yarışlarının yapılması karar-
laştırıldı57. 1937 yılı ilkbaharına gelindiğinde Kaymakam Nedim Aker’in gözeti-
minde, Belediye Başkanı Zihni Lokman’ın başkanlığı altında, Bafra Belediyesi
adına at yarışları düzenlenmesi kararlaştırıldı. 13 Haziran 1937 tarihinde ya-
pılması planlanan bu yarışlar, Kızılırmak kenarındaki koşu sahasında gerçek-
leştirilecekti. Yarışların programı ise şu şekildeydi:

“Birinci Koşu

3 Yaşında yerli yarımkan arap, halis kan arap erkek dişi yalnız Vilayet tay-
larına mahsustur.

İkramiyesi (120) liradır. Birinciye 95, ikinciye 15, üçüncüye 10 liradır.

Girmelik 5 liradır.

Ağırlık 56 kilodur.

Iraklık 1300 metredir.

İkinci Koşu

4 Ve daha yukarı yaşta yerli yarımkan İngiliz yalnız Vilayet At ve kısrakla-


rına mahsustur.

İkramiyesi (110) liradır. Birinciye 85, ikinciye 15, üçüncüye 10 liradır.

Girmelik 4 liradır.

Ağırlık 60 kilodur. Şimdiye kadar kazandığı ikramiye yekûnu 200 liraya


baliğ olanlara 2 kilo, 300 liraya baliğ olanlara 3 kilo eklenir.

Iraklık 3000 metredir.

56 Agt, s. 32.
57 Tan, 18 Eylül 1936, s. 7.

462
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)

Üçüncü Koşu

4 Ve daha yukarı yaşta ve hiç koşu kazanmamış yerli, yarımkan arap, halis
kan arap yalnız Vilayet at ve kısraklarına mahsustur.

İkramiyesi (300) liradır.

Ağırlık 58 kilodur.

Iraklık 2500 metredir.

Dördüncü Koşu

4 Ve daha yukarı yaşta yerli, yarımkan arap, halis kan arap yalnız Vilayet
at ve kısraklarına mahsustur.

Ağırlık 60 kilodur.

Iraklık 3500 kilodur.”58.

Programın açıklanmasının ardından büyük gün geldiğinde halk arasında


yarışlara olan ilginin yoğun olduğu görüldü. Bununla birlikte yarışlara katılımın
her geçen dönem daha da arttığı gözden kaçmıyordu59. 1937 yılında da sonba-
har at yarışlarının 26 Eylül 1937 Pazar günü yapılması kararlaştırıldı60. Yarış-
ları yine önceki dönemlerde olduğu gibi belediyenin düzenlediği görülmek-
teydi. Belediyenin kazananlara ciddi anlamda iyi miktarda ikramiye vermesi, bu
yarışlara diğer ilçelerden çok fazla at gönderilmesine sebep oldu61. Halkın yo-
ğun ilgisinin görüldüğü bu yarışların neticesine baktığımızda; Tay koşusunda 1.
Bafra kaymakamının Önalı, 2. Vezirköprülü Ali Murçel’in Ceylan’ı, 3. Bafralı Bay-
ram’ın Beyhan’ı oldu. İkinci koşuda İngiliz kanı at bulunmamasından ötürü tek
at yarışmıştı. Üçüncü koşuda birinciliği Asteğmen Hakkı’nın Yaşar’ı, ikinciliği
Salih Mürçel’in Oynak’ı, üçüncülüğü Mecid yamanın Doğan’ı kazandı. Dördüncü
koşuda ise Çarşambalı Yaşar’ın kısrağı birinci, Binbaşı Tahir Kral’ın Hilal’i
ikinci, Bafralı Mahmut’un Kumrusu üçüncü geldi62. Bu yarışlardan sonra 1938
yılı ilkbahar at yarışlarının, Kaymakam vekili Ahmet Eymir’in gözetiminde, Be-
lediye Reisi vekili Selahattin Doğu’nun Başkanlığında, 26 Haziran 1938 Pazar
günü Kızılırmak kenarındaki koşu sahasında yapılması kararlaştırıldı. At yarış-
larının programı ve başlangıç saatleri ise aşağıdaki gibiydi:

58 Bafrasesi, 26 Mayıs 1937, s. 4.


59 Bafrasesi, 16 Haziran 1937, s. 3.
60 Samsun, 24 Eylül 1937, s. 1.
61 Samsun, 24 Eylül 1937, s. 1.
62 Samsun, 1 Teşrinievvel/Ekim 1937, s. 2.

463
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

“Birinci Koşu ( Kızılırmak koşusu) Saat 14 de

Üç yaşında, yerli, yarımkan arap, haliskan arap erkek ve dişi yalnız Vilâyet
Taylarına mahsustur.

Ödeni: 130 liradır: Birinciye 100, İkinciye 20, üçüncüye 10 liradır.

Ağırlık: 54 kilodur.

Iraklık:1350 metredir.

İkinci Koşu (Teselli koşusu ) Saat 14,43 de

Dört ve daha yukarı yaştaki yerli-yarımkan İngiliz yalnız Vilâyet at ve kıs-


raklarına mahsustur.

Ödeni: 100 liradır. Birinciye 75, İkinciye 15, üçüncüye 10 liradır.

Girmelik: 4 liradır.

Ağırlık: 60 kilodur. Şimdiye kadar kazandığı ikramiye mecmuu 300 liraya


kadar olanlara üç kilo daha fazla kazananlara beş kilo eklenecektir.

Iraklık: 3000 metredir.

Üçüncü Koşu ( Ümid koşusu) Saat 13,30da

Dört ve daha yukarı yaşta yerli, yarımkan arap, haliskan arap yalnız
Vilâyet at ve kısraklarına mahsustur.

Ödeni: 120 liradır. Birinciye 90, İkinciye 20, üçüncüye 10 liradır.

Girmelik: 5 liradır.

Ağırlık: 56 kilodur. Şimdiye kadar kazandığı ikramiyenin beher yüz lirası


için bir kilo ağırlık eklenecektir.

Ancak bu zam yedi kiloyu geçmiyecektir.

Iraklık: 2600 metredir.

Dördüncü Koşu ( Delta koşusu ) Saat 17 de

Dört ve daha yukarı yaşta yerli, yarımkan arap, haliskan arap yalnız Vila-
yet at ve kısraklarına mahsustur.

464
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)

Ödeni: 150 liradır. Birinciye 120, İkinciye 20, üçüncüye 10 liradır.

Girmelik: 6 liradır.

Ağırlık; 56 kilodur. Beş yüz liraya kadar olan ikramiye kazançlarının beher
yüz lirası için birer kilo, ondan fazlası için sekiz kilo eklenecektir.

Iraklık: 3500 metredir.”63

Yarışlar Bafra’da sosyal hayatın ve sporun önemli dallarından birini oluş-


tururken ilçede voleybol ve atletizm de ilgi görmekteydi. Futbol için kullanılan
Hasbahçe’deki arazi bu spor dallarının da yapılmasına uygundu. Bundan dolayı
çeşitli nedenlerle bu arazide voleybol müsabakalarının düzenlendiği bilinmek-
teydi. Bunlardan biri 15 Ağustos 1936 tarihinde Bafra Halkevi ile Sinop Halkevi
sporcuları arasında gerçekleştirildi. Maç beraberlikle sonuçlandı64. 1 Mayıs
1937 tarihinde ise Çarşamba Halkevinin Bafra Halkevini ziyareti nedeniyle yine
bir voleybol müsabakası düzenlenirken65 Bafra’da voleybolun kulüplerden zi-
yade Halkevi aracılığıyla özelde oynandığını söyleyebiliriz.
Yerleşim yerinde yaya koşusu ve bisiklet yarışlarının da yapıldığı görül-
mektedir. Bunların içerisinde en dikkat çekeni Haziran 1938 tarihinde düzen-
lenen yarışlardır. Bu yarışların programı şu şekildedir:

“Mukavemet Koşusu ( Yaya koşusu )

Öden: 7,5 liradır. Birinciye 5, İkinciye 2,5 liradır. Mesafe 1000 metredir.

Bisiklet Koşusu

Girmelik: 50 kuruş. Öden: 15 liradır. Birinciye, 10, İkinciye 5 liradır. Me-


safe 1500 metredir.”66

Yukarıda sıraladığımız spor dallarının yanı sıra Türklerin ata sporu olan
pehlivan güreşleri de Bafra’da ilgi gören önemli spor dallarındandı. Bu spora
dair müsabakalardan biri Haziran 1937 tarihinde gerçekleştirildi67. Pehlivan
güreşlerinin önemli yer edindiği Bafra’da, geniş yelpazeli spor dallarının halkın

63 Bafrasesi, 15 Haziran 1938, s. 2.


64 Tan, 23 Ağustos 1936, s. 8; Aslan, Çevik, agm, s. 919.
65 Bafrasesi, 21 Nisan 1937, s. 2.
66 Bafrasesi, 15 Haziran 1938, s. 2.
67 Bafrasesi, 26 Mayıs 1937, s. 4.

465
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

eğlence yaşamına önemli katkı sağladığı görülmekteydi. Bununla birlikte sosyal


hayatın önemli unsurlarından birini toplumların birleştirici unsurlarından biri
olan bayram kutlamaları oluşturmaktaydı.
Dini ve Milli Bayramların Kutlanması
Bayramlar halkta millet olma bilincini oluşturan ve aşılayan bireyleri bir
araya getiren özel ve önemli günlerdir68. Dini ve Milli bayramlar olarak ikiye
ayrılan bayramların ilki inançların doğrultusunda kutlanan bayramlardır. Bu
bayramların Bafra’da nasıl kutlandığına baktığımızda geleneksel olarak kılınan
bayram namazları ile başlardı. Ahali namaz sonrasında bayramlaşır, bu sırada
evlerde bayram yemekleri ve kahvaltıları hazırlanırdı. Aile büyüklerinin bulun-
duğu bu yemeklerde Bafra’ya özgü yiyecekler ikram edilirdi. Büyüklerin elleri
öpülür, ardından yakınlara bayram ziyaretleri yapılırdı69.
Milli bayramlara baktığımızda, bu bayramların halk arasında tüm yurtta
olduğu gibi coşkulu şekilde kutlandığı görülmekteydi. Cumhuriyet döneminin
resmi olarak kutlanması kararlaştırılan ilk bayramı olan 23 Nisan Ulusal Ege-
menlik ve Çocuk Bayramı, Bafra’da önem arz etmekteydi. Kutlamalar her geçen
yıl daha coşkulu olurken resmi binaların bayraklarla donatıldığı Bafra’da, 1935
yılında bütün okulların ve halkın katılımıyla bayram kutlanmıştı70. 1937 yılında
bayramın daha verimli olması için Çocuk Esirgeme Kurumu yoğun çalışmıştı.
Ayrıca bir kutlama komitesi oluşturularak program oluşturuldu. Bafra’daki
okullarda bayram için ayrı ayrı hazırlıklar yapılmaktaydı71. Aynı yıl bayrama
yönelik kutlama programı ise aşağıdaki gibiydi:

“23 Nisan Bayramı Çocuk Bayramı Programı

1. Bayrama rastlayan Cuma günü saat sekiz buçukta bütün mektep-


ler ellerinde “İsteriz” levhaları ve çocuğa ait şiarlar olduğu halde
Cumhuriyet meydanında toplanacaklar ve mahsus Kurulca göste-
rilen yerlerini alacaklardır.

2. Tam saat Dokuzda mekteplerden seçilecek talebeler tarafından


söylenecek (İstiklal) marşı ile merasime başlanacaktır. ( Çocukla-
rın seçimi Kültür İşyarlığınca yapılacaktır).

68 Ayşegül Şentürk, “Milletleşmede ve Çağdaşlaşmada Millî Bayram Kutlamalarının Rolü: Isparta


Örneği (1925-1940)”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Der-
gisi, S 54, Aralık 2021, s. 178.
69 Alptekin Ahıshalıoğlu, Bafra… Ah Bafra… , Postiga Yayınları, İstanbul 2011, s. 419-420.
70 Bafra, 24 Nisan 1935, s. 2.
71 Bafrasesi, 14 Nisan 1937, s. 2.

466
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)

3. Çocuk Esirgeme Kurumu adına verilecek söylevden sonra talebe


tarafından şiirler okunacak ve şarkılar söylenecektir.

4. Bandonun iştiraki ile Onuncu yıl Cumhuriyet marşı söylendikten


sonra alay hareketle Belediye caddesini takiben Halkevine gidile-
cek ve orada talebe tarafından şiirler okunacak ve şarkılar söyle-
necektir.

5. Seçilmiş talebe mümessilleri tarafından Halkevinde tebrikat ka-


bul olunacak ve bu sırada Kurum tarafından talebeye yemiş ik-
ram edilecektir.

6. Halkevindeki merasimden sonra mektepler Yemiş pazarını taki-


ben Cumhuriyet caddesinden İstiklal caddesine ve oradan Mer-
kez okulunun önüne gelinerek alay burada dağılacaktır.

7. Bayram günü resmi ve hususi binalar Milli ve Kurum bayrakları


ile süslenecektir. Bu programın tatbikine Kurum Başkanı ve jan-
darma Komutanı Memurdur.”72

Cumhuriyet döneminde resmi olarak kutlanmasına karar verilen kuşku-


suz en önemli bayram olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı da Anadolu’nun dört
bir yanında olduğu gibi Bafra’da da coşkulu bir şekilde kutlanmaktaydı. Yerle-
şim yerinin her tarafı, resmi binalar, ticarethaneler ve evler, bayraklarla dona-
tılırken geceleri her yer ışıklandırılırdı. Kaymakam eşliğinde resmi törenler ya-
pılır, günün anlam ve önemine ilişkin konferanslar verilirdi. 1937 yılı bu kutla-
malarda farklı bir özelliğiyle dikkat çekmişti. Bafra’nın Tasköy’de dikilen ilk
Atatürk anıtı olan noktada, 29 Ekim günü açılış yapılırken törene binlerce kişi
katılmıştı. İstiklal Marşı ile başlayan kaymakam ve ilçenin önemli isimlerinin
konuşmalarıyla devam eden tören, Onuncu Yıl Marşı ile son bulmuştu73.
30 Ağustos Zafer Bayramı da ilçede diğer milli bayramlarımız gibi büyük
coşkuyla kutlanırdı. Yapılan resmi törenlerle birlikte günün anlam ve önemini
belirten konuşmalar törenlerde dikkat çekerken 1938 yılında yapılan törenler
bando ekibinin askerlik şubesine gelmesi ve İstiklal Marşını çalması ile başladı.
İlçenin önemli büyüklerinin yaptıkları konuşmaların ardından sonlandı. Halkın
kutlamalara coşkuyla katıldığı gözlemlenirken meydanlarda öğlen yemeği ve-

72 Bafrasesi, 21 Nisan 1937, s. 4.


73 Bafrasesi, 29 İlkteşrin/Ekim 1937, s. 1.

467
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

rilmiş, yemekten sonra oyun ve eğlenceler düzenlenmişti. Ayrıca askerlik şube-


sinin yanındaki pavyonda resmi balolar yapılırdı74. Bu kutlamaların biri 1936
yılında yaşanmıştı. Bayram coşku ile karşılanırken bu özel gün sebebiyle mey-
danda bir toplantı, ardından konuşmalar yapılmıştı. Halkevinde düzenlenen
balo ise sabaha kadar devam etmişti75.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramına baktığımızda, genç-
liğe armağan edilen bu bayram da diğer bayramlarımız gibi Bafra halkı arasında
önem arz etmekteydi. Bu nedenle de coşkuyla kutlanmaktaydı. Bafralılar Milli
Mücadelenin zaferle sonuçlandığı bu büyük zaferin temelinin atıldığı bu günün
bayramına karşı üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getiriyordu. Özellikle
Bafra uçaklarının gösterileri halk tarafından coşku ve tezahürat eşliğinde ilgiyle
izlenirdi. Herkesin temennisi ileriki bayram kutlamaları için yeni uçakların il-
çeye getirtilmesiydi76. Bu bayram, ilçede de diğer bayramlarda ve tüm yurtta
olduğu gibi komiteler eşliğinde hazırlanan resmi programlar dâhilinde kutlan-
maktaydı. 1937 yılında hazırlanan 19 Mayıs’ın tarihi değerini canlandıracak
olan bir törenle başlayan kutlama programı, çeşitli konuşmalar, jimnastik gös-
terileri ile birlikte bu programlar içerisinde dikkat çekmekteydi77.

Sonuç
1930’lu yıllar savaştan yeni çıkmış bir devletin kabuk değiştirmeye baş-
ladığı bir dönemdi. Aynı durum Samsun’un bir ilçesi olan Bafra özelinde de söz
konusuydu. Bulunduğu coğrafi konum itibariyle gelişime çok açık bir yerleşim
yeri olması, burayı birçok yerleşim yerinden sosyal hayatının içeriği noktasında
farklı kılmıştı.
Kızılırmak’ın sınırlarından geçtiği ve verimli bir ovada yer alan Bafra, bu
nedenle yüzyıllar boyu nüfus aldı. Bu özelliğini Cumhuriyet dönemi Türki-
yesi’nde de korudu. 1927 nüfus sayımından 1940 nüfus sayımına kadar geçen
sürede nüfusu hızla arttı. Bunun en önemli sebebi göç faktörüydü. Balkanlardan
gelen muhacirler, dış göçü oluştururken iç göçte nüfusun şekillenmesinde etkili
oldu. Bununla birlikte nüfusu etkileyen etkenler arasında salgın hastalıklarda
önem arz etmekteydi. Bunun önünü kesmek amacıyla belediyenin aldığı önlem-
ler hastalıkların yayılmasını önlerken salgınlara bağlı ölümlerin azalmasında
rol oynadı.

74 Bafrasesi, 31 Ağustos 1938, s. 1.


75 Tan, 10 Eylül 1936, s. 8.
76 Bafra, 6 Eylül 1934, s. 1.
77 Bafrasesi, 14 Nisan 1937, s. 3.

468
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)

Sosyal hayatın renkli bir yelpazeye yayıldığı görülen yerleşim yerinde,


halkın ihtiyaçlarını karşılayacak faaliyetler kuşkusuz çok fazlaydı. Yeme-içme,
konaklama, eğlenceye yönelik mekânlar; kültürel faaliyetler; spor faaliyetleri ve
bayram kutlamaları bunların temel başlıklarını oluşturmaktaydı.
Yeme-içme, konaklama, eğlenceye yönelik mekânlar; kahvehaneler, lo-
kantalar ve gazinolardan oluşmaktaydı. Bu mekânlar genellikle şehrin halka
açık, geniş caddelerinde bulunurken bu durum halkın evleri dışındaki
mekânlarda da önemli vakitlerini geçirmesi sonucunu doğurmuştu.
Kültürel faaliyetler, çok yönlü bir yapıda seyrederken Türkiye’de büyük
şehirlerde dahi bulunmayan sinema binasının bulunması, düzenli olarak tiyatro
oyunlarının sergilenmesi, Bafra’da kültürel hayatının ne denli geliştiğinin bir
göstergesiydi.
Spor faaliyetlerine baktığımızda; ata sporu olan pehlivan güreşlerinin ve
at yarışlarının Osmanlı döneminden kalma bir adet olarak yerleşim yerinde
varlığını devam ettirdiği görülmektedir. Bununla birlikte Halkevi Spor şubesi
ve belediyenin desteğiyle birlikte futbol başta olmak üzere diğer spor dallarının
gelişme gösterdiği aşikârdır. Birçok spor dalına tanıklık eden Hasbahçe’de ki
spor sahasının inşası ise sporun desteklendiğinin en önemli kanıtıdır. Voleybol,
atletizm gibi modern spor dallarının da gelişim gösterdiği Bafra’da spor faali-
yetleri, sosyal hayatın etkin faaliyetleri arasında yerini almayı başardı.
Birlik ve beraberliğin önemli unsurlarından olan bayramlarda, halkın
sosyal hayatının önemli bir parçasını oluştururken dini bayramlar örf ve adet-
lerin yaşatılmasını sağladı. Milli bayramlar ise birleştirici özelliği nedeniyle ulus
algısının oluşmasında önemli rol oynadı.

469
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

Kaynaklar
Arşiv Kaynakları
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 30.18.1.2/
65.45. 13.
Resmi Yayınlar
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 28 Teşrinievvel 1927
Umumi Nüfus Tahriri, Hüsnütabiat Matbaası, Ankara 1929.
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Genel Müdürlüğü, 20 İlkteşrin 1935 Genel
Nüfus Sayımı, Ulus Basımevi, Ankara 1935.
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Genel Müdürlüğü, 20 İlkteşrin 1940 Genel
Nüfus Sayımı, Devlet İstatistik Enstitüsü Yayını, Ankara 1941.
Süreli Yayınlar
Gazeteler
Akşam, 21 Haziran 1934.
Akşam, 12 Temmuz 1934.
Bafra, 26 Temmuz 1934.
Bafra, 6 Eylül 1934.
Bafra, 15 İkinciteşrin/Kasım 1934.
Bafra, 24 Nisan 1935.
Bafra, 8 Haziran 1935.
Bafra, 21 Birincikanun/ Aralık 1935.
Bafra İlavesi, 3 Birincikanun/Aralık 1935.
Bafrasesi, 14 Nisan 1937.
Bafrasesi, 21 Nisan 1937.
Bafrasesi, 26 Mayıs 1937.
Bafrasesi, 16 Haziran 1937.
Bafrasesi, 7 Temmuz 1937.
Bafrasesi, 29 İlkteşrin/Ekim 1937.
Bafrasesi, 8 Haziran 1938.
Bafrasesi, 15 Haziran 1938.
Bafrasesi, 31 Ağustos 1938.
Haber, 23 Temmuz 1934.
Zübeyir Oğlu Fuat, “Memleket Postası Bafra”, Hakimiyeti Milliye, 1 Temmuz 1934.
Samsun, 24 Eylül 1937.
Samsun, 1 Teşrinievvel/Ekim 1937.
Sait Çelebi, “ Bafra yeni tütün mevsimine emniyet ve ümitle bakıyor”, Tan, 30 Haziran
1936.
Tan, 12 Temmuz 1936.
Tan, 23 Ağustos 1936.

470
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)

Tan, 10 Eylül 1936.


Tan, 18 Eylül 1936.
Ulus, 3 İlkkânun/Aralık 1934.
Ulus, 16 Kasım 1937.
Ulus, 17 Kasım 1937.
Vakit, 28 Mayıs 1934.
Vakit, 5 Ekim 1934.
Zaman, 25 Kanunisani/Ocak 1935.
Dergiler
Akademik Sosyal Araştırmalar
Journal of Economics and Social Research
Karadeniz Araştırmaları
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler
Tezler
Doru, Duhan, Samsun At Yarışlarının Tarihsel Gelişimi Üzerine Bir Araştırma, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deon-
toloji Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019.
Öztürk, Ayşe, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, Sam-
sun 2019.
Taşkıran, Özlem, M., Atatürk Döneminde Ankara’da Günlük Yaşam, Dokuz Eylül Üniver-
sitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâpları Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılâp-
ları Programı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2013.
Yaşar, Ayla, Bafra’nın Şehir Coğrafyası, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1994.
Zengin, Hanife, Geçmişten Günümüze Kültürel Değerleriyle Samsun, Yakın Doğu Üni-
versitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü, Yayınlanmamış Li-
sans Tezi, Lefkoşa 2001.
Araştırma Eserler
Kitaplar
Ahıshalıoğlu, Alptekin, Bafra… Ah Bafra… , Postiga Yayınları, İstanbul 2011.
Köseoğlu, Mehmet , “Darıdere Pomakları’nın Nüfus Kayıtlarında Bafra’ya Zorunlu
Göçü”, Geçmişten Günümüze Göç, Cilt I, Ed Osman Köse, Canik Belediyesi Kültür
Yayınları, Samsun, 2017.
Malik, Hilmi, A, Türkiye’de Sinema ve Tesirleri, Hâkimiyeti Milliye Matbaası, Ankara
1933.
Öz, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara
1990.
Yılmaz, Cevdet, Bafra Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Ofset Matbaa-
cılık, 2. Baskı, Samsun 2007.

471
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

Makaleler
Aslan, Gürbüz, Çevik, Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz
Araştırmaları Dergisi, Cilt 18/Sayı 72, 2021, s. 905-936.
Ayar, Mesut, “Bafra'da Osmanlı Dönemine Ait Modern Eğitim Kurumlarına İki Örnek:
Zükur (Erkek) ve İnas (Kız) Rüşdiyeleri”, Uluslararası Karadeniz Araştırmaları
Dergisi, Cilt 8/Sayı 8, 2010, s. 67-90.
Duman, Önder, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Doğu Anadolu’dan Samsun’a Zorunlu Göç
Ve İskân” , Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Cilt 11/Sayı 21, 2016, s. 215-224.
Emek, Fatma, “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısından XX. Yüzyılın Başlarına Kadar Osmanlı Dev-
leti’nde Islah ve Üretim Aracı Olarak At Yarışları”, Journal of Economics and So-
cial Research, Cilt 8/Sayı 16, 2021, s. 28-35.
Tuna, Işıl, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra Halkevi Dergisi Altın Yaprak (1935-
1936), Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 72, Haziran 2018, s. 585-596.
Şentürk, Ayşegül “Milletleşmede ve Çağdaşlaşmada Millî Bayram Kutlamalarının Rolü:
Isparta Örneği (1925-1940)”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fa-
kültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 54, Aralık 2021, s. 178-198.

472
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)

Ekler
Ek 1 Bafra’dan Genel Bir Görünüm78.

Ek 2 Bafra İstiklal Caddesi79.

78 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı Fotoğraf Albümü.


79 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı Fotoğraf Albümü.

473
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

Ek 3 1936-1937 Türkiye Bölgeler Arası Futbol Birinciliğini Kazanan


Bafra Spor Sporcuları80.

Ek 4 Bafra ve Sinop Halkevleri Voleybolcuları Bir Arada81.

80 Ulus, 17 Kasım 1937, s. 8.


81 Tan, 23 Ağustos 1936, s. 8.

474
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)

Ek 5 1937 Yılı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlama-


ları82.

Ek 6 1937 Yılı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlama-


ları83.

82 Bafrasesi, 26 Mayıs 1937, s. 1.


83 Bafrasesi, 26 Mayıs 1937, s. 1.

475
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN

Ek 7 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlamaları84

84 Bafrasesi, 31 Ağustos 1938, s. 1.

476
Bafra Havuz Tesisleri 1975

477
CUMHURİYET’İN İLK DÖNEMLERİNDE BAFRA’DA İDARİ
ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE
NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER (1927-1950)

Doç. Dr. Bilal TUNÇ1


Sefa YILDIRIM2

Öz
Bu çalışmada, Samsun’un coğrafi alan ve nüfus bakımından büyük bir il-
çesi olan ve Türkiye’de ilk belediye teşkilatı kurulan yerlerden birisi olan Bafra
ele alınmıştır. İlçenin Cumhuriyet’in ilanından 1950’ye kadar geçen süre içeri-
sinde idari alandaki düzenlemelerle nüfusun tarihsel gelişimi, şehirsel ve kırsal
nüfus, cinsiyet ve yaş yapısı, göçler, eğitim, nüfusun ekonomik sektörlere bölü-
nüşü, yoğunluğu ve dağılışı üzerinde durulmaktadır. Bu çerçevede, bu bildiriyle
Samsun’a bağlı bir ilçe olan Bafra’nın yerel tarihi hakkında gerçek bilgilerin or-
taya çıkarılması için burada idari ve nüfus alanındaki değişimlerin ortaya çıka-
rılması amaçlanmıştır.
Tarihsel süreç içerisinde önemli bir yaşam alanı olan ve birçok kültürün
beşiği durumundaki Bafra’da çok sayıda idari yapı ve sınır düzenlemeleri yapıl-
mıştır. Söz konusu düzenlemelere Cumhuriyet döneminde de devam edilmiş ve
Bafra’da nüfus hareketlerine bağlı olarak birtakım idari sınır düzenlemeleri
gerçekleştirilmiştir. Böylesine önemli bir yerleşim alanına ve tarihe sahip Bafra
ile alakalı arşivlerde çok sayıda bilgi ve belge bulunmaktadır. Söz konusu bilgi
ve belgeler ışığında Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde Bafra’da idari ve nüfus ala-
nıyla alakalı yapılan değişiklik ve düzenlemelerin ortaya çıkarılması hedeflen-
miş olup bu yolla yerel tarih çalışmalarına katkı sağlanması planlanmaktadır.
Bilindiği üzere, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Bafra’da idari
alanda birçok düzenlemeler yapılmış ve bu durum doğal olarak nüfusu da etki-
lemiştir. Bilhassa idarî alandaki düzenlemelere bağlı olarak Bafra’ya bağlı ma-
halle ve köylerin statülerinde birtakım değişikliklerin ve yeniliklerin yapılması

1 Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, btunc@agri.edu.tr.
2 Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, s.yildirim@agri.edu.tr

479
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

zorunlu hale gelmiştir. Bu durum, doğal olarak nüfus artış hızını da etkilemiştir.
Bu eser başta arşiv kayıtları, Resmî Gazete ve Türkiye İstatistik Kurumu verileri
olmak üzere; araştırma ve inceleme eserlerinden yararlanılarak oluşturulmuş-
tur. Son olarak “Cumhuriyet’in İlk Dönemlerinde Bafra’da İdari Alanda Yapılan
Düzenlemeler ve İlçe Nüfusundaki Değişimleri (1927-1950)” adlı bildiride do-
küman analiz tekniği kullanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Bafra, Düzenleme, İdari Yapı, Nüfus ve Samsun.

Administrative Arrangements and Changes in the District Population in


Bafra in the First Periods of the Republic (1927-1950)

Abstract
In this study, in Bafra, which is a large district of Samsun in terms of ge-
ographical area and population and one of the first places where a municipal
organization was established in Turkey, the historical development of the po-
pulation with the arrangements in the administrative field from the proclama-
tion of the Republic to 1950, urban and rural population, gender and age struc-
ture, migrations, education, division of the population into economic sectors,
density and distribution are emphasized. In this context, with this symposium
paper, it is aimed to reveal the changes in the administrative and population
area in order to reveal real information about the local history of Bafra, a dist-
rict of Samsun.
In Bafra, which has been an important living space in the historical pro-
cess and is the cradle of many cultures, many administrative structures and bor-
der arrangements have been made. These arrangements were continued during
the Republican period and some administrative border arrangements were
made in Bafra depending on population movements. There are many informa-
tion and documents in the archives related to Bafra, which has such an impor-
tant settlement area and history. In the light of the aforementioned information
and documents, it is aimed to reveal the changes and regulations made in Bafra
in the first periods of the Republic related to the administrative and population
area.
In the first years of the Republic, many arrangements were made in the
administrative field in Bafra and this situation naturally affected the population.
Especially depending on the regulations in the administrative field, it has be-
come necessary to make some changes and innovations in the status of the ne-

480
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

ighborhoods and villages of Bafra. This work, especially archival records, Offi-
cial Gazette and Turkish Statistical Institute data; were created using research
and examination works. Finally, document analysis technique was used in this
paper.
Keywords: Bafra, Regulation, Administrative Structure, Population and
Samsun

Giriş
Günümüzde Samsun’a bağlı bir ilçe olan Bafra, son derece önemli bir coğ-
rafi konuma sahiptir. Halkın "Altın Yaprak" ve "Altın Ova" adını verdiği Bafra
ovası, Orta Karadeniz Bölgesi’nde Kızılırmak deltasının bulunduğu bir yerdir3.
Bu bağlamda Bafra, Türkiye’nin tarım açısından son derece önemli olan verimli
araziler içerişimde yer almakta olup; Karadeniz Bölgesi’nin orta kısmında bu-
lunmaktadır. Bir ovada bulunan Bafra’yı oluşturan düz araziler, yaklaşık 40 km
uzunluğa sahip olup yer yer 20 km genişliğe sahip adı geçen bölgenin en büyük
düzlüğüdür4.
Bafra’nın bağlı olduğu Canik (Samsun), Osmanlı İmparatorluğu döne-
minde Anadolu Beylerbeyliğine bağlı bir sancak olarak idare edilmiştir. Tanzi-
mat Dönemi’ne kadar da sancağın bu idari statüsü aynı şekilde devam etmiştir.
XV. Yüzyılın ikinci yarısında yapılan tahrir sayımlarına göre burası, merkezi
Amasya’da bulunan Şehzade sancağına dâhil edilmiştir. Büyük bir ihtimalle de
Canik, 1512 yılına kadar buraya bağlı kalmıştır. Canik sancağına bağlı olan Bafra
kasabası, şehrin kuzeybatısında Kızılırmak'ın yaklaşık olarak 2 km yakınlarında
kurulmuştur. Burada 1900’lü yılların başlarında etrafı meyve ağaçlarıyla çevrili
ve daha çok taş ile ağaçtan yapılan çok sayıda bina edilmiştir. 1915 sayımlarına
göre, 2.500 adet hane bulunan kasabada 11.000 kişi yaşamaktaydı. Bu arada
söz konusu nüfus içerisinde 1873-1876 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Kı-
rım’dan Bafra’ya göç eden çok sayıda göçmen Türk aile de yer almıştır5.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Bafra’da nüfusun artmasında mübadeleyle bu-
raya yerleştirilen mübadillerin de önemli bir etkisi vardır. 24 Temmuz 1923’te
imzalanan Lozan Antlaşması’ndan sonra imzalanan “Türk-Yunan Mübadelesi”
ne ait olan sözleşme ve protokol gereğince, Batı Trakya bölgesinin dışında kalan

3 Aydoğan Köksal, “Bafra Ovası İklimi Hakkında”, Türkiye Coğrafyası Dergisi, S.24-25, 1967, s.158.
4 Emre Arslanbay, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı Bafra İlçe Raporu, Orta Karadeniz Kalkınma
Ajansı Yayınları, Samsun 2018, s.2.
5 Gürbüz Aslan ve Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951”, Karadeniz Araştırma-

ları Dergisi, C. XVII/S.72, 2021, s.910.

481
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

Yunanistan’daki Türklerle İstanbul dışında Türkiye’de yaşayan Hristiyan Orto-


dokslarının 1 Ocak 1923 tarihi itibarıyla mecburi olarak yer değiştirmeleri gün-
deme gelmiştir. Bu anlaşma hükümleri gereğince Türkiye’de ve Yunanistan’da
doğup büyümüş milyonlarca insan, “zorunlu” göçe tabi tutulmuştur. Drama, Ka-
vala, Selanik ve Girit’te doğmuş 500.000 Türk ve Müslüman; Kayseri, İzmir, Ma-
nisa, Samsun’da doğmuş yüz binlerce Ortodoks Rumları, boşaltılan topraklara
yerleştirilmiştir. Bafra ilçesinin de bağlı olduğu Samsun vilayeti de mübadillerin
yerleştirilmesi için belirlenmiş olan 10 bölgenin içerisinde yer almaktadır.
Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, Samsun ve çevresine yerleşti-
rilen mübadil göçmen sayısı 16.277’dir. Ancak diğer bazı bölgelerde olduğu gibi
Samsun ve Bafra çevresinde de iç karışıklıklar, isyanlar ve çetecilik faaliyetle-
rinden dolayı köyler ve yerleşim alanları tahrip edildiğinden, gelen mübadille-
rin yerleşebilecekleri konut sayısı son derece sın ırlıolmuştur. Bu arada Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti, buraya yerleşen kişilerin en kısa süre içerisinde üretici
duruma gelmeleri için ciddi mücadele vermiş, birinci derecede tütün yetiştiri-
len Samsun ve Bafra gibi yerlerde beş kişilik bir aileye en az 12, en çok 15 dö-
nümlük toprak dağıtılarak bu kişilerin bölgeye adapte olmaları temin edilmeye
çalışılmıştır. Ayrıca tarım araç- gereç ve tohumluk dağıtılmış ve fakir durumda
olan ailelere para yardımında bulunulmuştur. Yardıma muhtaç ailelere bir de-
faya mahsus olarak verilen balta, kazma, pulluk gibi araç gereçler gelen kişilerin
ne ölçüde zor durumda oldukları hakkında bir fikir vermektedir6. Böylesine
önemli bir tarih ve yerleşime sahip Bafra’da Cumhuriyet’in ilk yıllarında çok sa-
yıda idari hudut düzenlemeleri yapılmıştır. Söz konusu düzenlemelerde nüfus
hareketleri dikkate alınmıştır. Bu çalışmayla yerel tarih alanında çalışma yapan
kişilere katkı sunulması amaçlanmıştır.
1. Bafra’nın Nüfusu ve İdari Yapısındaki Düzenlenmeler (1923-
1935)
1927 yılına kadar Türkiye topraklarında yaşayan nüfusu bir bütünlük içe-
risinde görmeye yarayacak sayım ya da araştırma verileri bulunmuyordu. Os-
manlı İmparatorluğu döneminde düzenli ve karşılaştırılabilir bir hale getirile-
memiş nüfus bilgilerine, bir de uzun yıllar süren savaşların demografik süreçler
üzerindeki etkisi eklendiğinde, nüfusun büyüklüğü ve yapısına dair bilinmezli-
ğin boyutu artmaktaydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun uluslararası kri-
terlere uygun olarak sayılması, yeni rejimin mevcut insan kaynaklarını değer-
lendirebilmesi için son derece önemliydi. 28 Eylül 1927’de gerçekleştirilen ilk

6Cevdet Yılmaz, Bafra Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Yayıncılık, (2. Basım),
Samsun 2007, s. 68-74.

482
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

nüfus sayımı, hem süregelen modernleşmenin hem de nüfus büyüklüğüne da-


yanan gücün bir göstergesiydi7. Bu anlamda, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapı-
lan ilk nüfus sayımı 1927 tarihlidir ve bu nüfus sayımıyla birlikte Türkiye nüfu-
sunun potansiyel yapısı ortaya çıkmıştır.
1927 nüfus sayımından önce Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihi olan
1923’te Bafra’nın nasıl bir nüfusa sahip olduğu bazı verilerle ortaya çıkmakta-
dır. Bu anlamda, yeni Türk devletinin ilk vilâyetlerinden birisi olan Samsun’un
Bafra, Çarşamba, Havza, Merkez, Terme ve Vezirköprü olmak üzere toplam beş
adet ilçesi içerisinde hem coğrafi alan hem de nüfus bakımından en büyük yeri
Bafra’dır8. Cumhuriyet’in ilk kazalarından birisi olan Bafra kaymakamı, 2 Şubat
1922’de buraya atanan ve 21 Kasım 1923’e kadar görev yapan Salih Bey’dir
(Ayhan)9. Nüfus sayımının yapıldığı tarihte ise Bafra kaymakamı olan kişi Sü-
leyman Sırrı Bey’dir10. 1868 yılından beri belediye teşkilatı olan Bafra’da, nüfus
sayımında belediye başkanı olan kişi Enderunzade İsmail Enderun’dur. 1927
yılı itibarıyla 2.135 km² alana sahip Bafra’da nüfus yoğunluğu 27,6’dir11. Bu ve-
riler, Bafra’da km² başına yaklaşık olarak 28 kişi düştüğünü ortaya çıkarmakta-
dır. Konuya açıklık getirmek amacıyla 1 numaralı tablonun verilerinden istifade
edilmiştir.

Tablo 1: 1927 Nüfus Sayımına Göre Samsun Nüfusuna Ait Sayısal Veriler
SAMSUN (CANİK) VİLÂYETİ
Erkek Kadın Coğrafi Nüfus Yo- Yerleşim
İlçeler Toplam
Nüfusu Nüfusu alan (km² ğunluğu Yeri Sayısı
Bafra 28.173 30.462 58.635 2. 135 27,6 207
Çarşamba 20.995 24.363 45.358 1.350 33,5 207
Havza 18.000 20.010 38.010 1.140 33,3 141
Samsun 39.097 39.946 76.043 2.115 35.9 168
Terme 9.823 11.542 21.365 535 39.9 57

7 Aytül Tamer ve Alanur Çavlin Bozbeyoğlu, “1927 Nüfus Sayımının Türkiye’de Ulus Devlet İnşa-
sındaki Yeri: Basında Yansımalar”, Nüfusbilim Dergisi, C. XXVI/S.1, 2004, s.73-88.
8 Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri Fasikülü I,

Hüsnü Tabiat Matbaası, İstanbul 1929, s. 16.


9 Abdülhalim Durma, Cumhuriyetin Valileri, https://www.academia.edu/63141211/Cumhuriye-

tin_Valileri (E.T. 20.07.2022), s.376.


10 BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0, Yer No: 52.36.11.
11 Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri Fasikülü I,

Hüsnü Tabiat Matbaası, İstanbul 1929, s. 16.

483
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

Vezirköprü 15.706 18.948 34.654 1.935 17.9 124


Toplam 131.794 142.271 274.065 9.210 29..7 904
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 1927 Umumi
Nüfus Tahriri Fasikülü I, Hüsnü Tabiat Matbaası, İstanbul 1929, s. 16.

Bilindiği üzere nüfus sayımları, herhangi bir yerin nüfus yapısını ve po-
tansiyelini ortaya çıkarmak bağlamında son derece önemlidir12.Türkiye Cum-
huriyeti tarihinde yapılan ilk olarak 1927’de yapılan nüfus sayımı, vilâyetlerin
durumunu birçok yönden ortaya çıkarmaktadır13. Gerçekten de 1927 Nüfus Sa-
yımı, Samsun’un demografik yapısı ile alakalı önemli bilgilerin elde edilmesini
sağlamıştır. Tablo 1’deki verilere göre, 1927 yılı itibarıyla 9.210 km² coğrafi
alana ve 904 adet yerleşim yerine sahip Samsun’da 131.794’ü erkek ve
142.271’i kadın olmak üzere 274.265 kişi yaşamaktadır. Bu da, dönem itibarıyla
Samsun’un Türkiye’nin yoğun vilâyetlerinden birisi olduğunu ortaya çıkarmak-
tadır.
Karadeniz Bölgesi’nin Orta Karadeniz Bölümü içinde yer alan ve günü-
müzde 17 ilçesi olan Samsun’un 1927’de sadece altı adet ilçesi bulunmaktadır14.
Tablo 1’deki verilerden de açık bir biçimde görülebileceği üzere Samsun’un
alan bakımından en büyük ilçesi Bafra’dır. 2.135 km² alana sahip Bafra’da 207
adet yerleşim yeri almaktaydı. Bu durum, söz konusu dönemde Bafra’da 207
adet muhtarlık olduğunu ve idari birim olarak da buranın ne kadar büyük oldu-
ğunu ortaya çıkarmaktadır. Bafra, bugün de nüfus ve alan olarak büyük ilçe sta-
tüsünü devam ettirmektedir.
1927 yılı itibarıyla Bafra’da 28.173’ü erkek ve 30.462’si kadın olmak
üzere toplam nüfus sayısı 58.635 kişidir. Ancak buranın coğrafi alanı büyük ol-
duğundan nüfusun yoğunluğu çok fazla değildir. 1927 yılı itibarıyla 2.135 km²
alana sahip Bafra’da km² başına sadece 27,6 kişi düşmektedir. Bu da, Bafra’da
nüfus yoğunluğunun çok fazla olmadığını göstermektedir. Örneğin Bafra’ya kı-
yasla Terme15 çok daha fazla nüfus yoğunluğuna sahip bir yerdir. Ancak aynı

12 Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2013, s.40.
13 Bilal Tunç ve Mehmet Özcan, “Cumhuriyet’in İlk Dönemlerinde Maraş’ta İdari Alanda Yapılan
Düzenlemeler (1923-1940)”, AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi, C. X/ S.29, 2021, s. 216.
14 Eren Şenol, “Samsun İlinin Metropol İlçeleri Arasında Demografik ve Kültürel Özelliklere Göre

Mekânsal Ayrışma”, International Journal of Geography and Geography Education (IGGE), S.41,
2020, s.179.
15 Terme, Terme, Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Samsun ilinin önemli ilçelerinden biridir. Kuze-

yinde Karadeniz, doğusunda Ünye (Ordu) ve ikizce (Ordu), güneyinde Akkuş (Ordu), batısında
Çarşamba ve Salıpazarı ilçeleri bulunur. (Daha fazla bilgi için bkz. Mutlu Kaya ve Cevdet Yılmaz,

484
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

durum, Bafra için geçerli olmamış ve büyük bir alana sahip Bafra’da nüfus yo-
ğunluğu görece düşük olmuştur.
Tablo 1’deki verilere göre, Bafra’da 1927 yılı itibarıyla 207 adet yerleşim
yeri bulunmaktadır. 1927 yılı nüfus sayımlarında mevaki adedi diye geçen yer-
leşim yeri sayısı, aynı zamanda muhtarlık sayısını da vermektedir. İdari açıdan
Samsun’a bağlı bir ilçe olan Bafra’da 207 adet muhtarlık vardır. Bu da, idari açı-
dan Bafra'da ne denli bürokratik işlemlerin yapıldığını göstermesi açısından
büyük bir önem taşımaktadır16. Cumhuriyet’in ilk yıllarında mahalle muhtarlığı
bulunmamaktadır ve sadece köylerde muhtarlık yer almaktadır17. 1944 yılına
kadar sadece köylerde muhtarlık olduğu için, mahalleler köylere bağlı durum-
dadır. Bu nedenle idari açıdan 207 adet köy bulunan Bafra’da, köylere bağlı çok
sayıda mahalle de mevcuttur. Bu da, 1927 yılı itibarıyla Bafra’da çok sayıda yer-
leşim yeri olduğunu bir kez daha kanıtlar niteliktedir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Bafra’da hem yerleşim yerinin hem de nüfu-
sun artmasındaki en büyük neden, 1923’te Türkiye ile Yunanistan arasında ya-
pılan Nüfus Mübadelesi sonucu çok sayıda mübadilin Samsun’a ve buradan da
Bafra’ya yerleştirilmesidir. Nüfus Mübadelesi sonucunda Samsun’un geneline
6.288 aileyle toplamda 23.454 kişi yerleştirilmiştir18. Bunlardan 260 aileyle 968
kişinin Bafra’da ikamet etmesi sağlanmıştır19. Bafra’ya yerleşen yeni kişiler, bu-
ranın nüfus yapısının ve idari düzenlemesinin yeniden düzenlenmesinde etkin
rol oynamıştır. Zira hem nüfus yapısının niteliğinde birtakım değişimler olmuş
hem de yeni gelenlerin farklı köy ve mahallelere yerleştirilmesiyle yeni muhtar-
lıklar tesis edilmiştir. Bu durumu, tablo 1’deki verilerden görmek mümkündür.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci nüfus sayımı 20 Ekim 1935’te yapılmış-
tır . Bu nüfus sayımında Bafra Kaymakamı olan kişi Abdullah Bey iken; bele-
20

diye başkanı da Zihni Lokman’dır21.1927’den sonra 1935 yılında yapılan nüfus

“Terme İlçesinde Kırsal Mimari”, Terme Araştırmaları, Ed. Cevdet Yılmaz, Serander Yayınları,
Samsun 2017, s.322).
16 1927 Umumi Nüfus Tahriri Fasikülü I, s. 16.
17 Yusuf Şahin ve Semih Asarkaya, “ Mahalle Muhtarlığı Kurumunun Tarihi Gelişimi”, Aksaray Üni-

versitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. XI, S.3, 2019, s. 23.
18 Sibel Terzioğlu, 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi Neden Olduğu Sosyo Ekonomik

Kriz ve Günümüze Yansımaları, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Rumeli Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2020, s. 43.
19 Mehmet Kiracı, Cumhuriyet Döneminin İlk Göçü: Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi, (Yayınlanma-

mış Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne 2016, s.60.
20 Bilal Tunç, “1935 Nüfus Sayımı Bağlamında Ağrı Nüfusunun Potansiyel Durumu”, İnsan ve Top-

lum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, C. VIII, S. 4, 2019, s. 2444.


21 Gürbüz Aslan ve Murat Çevik, s. 912,916.

485
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

sayımında Bafra’da hem idari yerleşim yeri hem de nüfus sayılarında ciddi de-
ğişimler olduğu anlaşılmaktadır22. İdari yerleşim yerlerinin sayılarının ve nüfu-
sun değişimine bağlı olarak Bafra’nın idari hudut sınırları da daralmıştır. Ko-
nuya açıklık getirmek amacıyla aşağıda verilen 2 numaralı tablonun verilerin-
den istifade edilmiştir.

Tablo 2: 1935 Nüfus Sayımına Göre Samsun Nüfusuna Ait Sayısal Veriler
SAMSUN VİLAYETİ
Kazalardaki Coğrafi alan Nüfus Yoğun-
Nüfus Erkek Kadın Toplam (km²) luğu
Samsun
(Merkez) 33.493 30.339 63.832 1.270 50.3
Bafra 37.441 37.956 75.397 2.135 35.3
Çarşamba 28.270 30.266 58.536 1.350 43.4
Havza 12.324 13.527 25.851 610 42.4
Kavak 13.237 14.694 27.931 845 33.0
Ladik 8.564 9.811 18.375 530 34.7
Vezirköprü 18.531 20.883 39.414 1.935 20..4
Terme 13.844 14.834 28.678 535 53.6
Toplam 165.704 172.310 338.014 9.210 36.7
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1935 Genel Nü-
fus Sayımı, Mehmet İhsan Basımevi, Ankara 1937, s. 6.

2 numaralı tablodan açık bir biçimde görülebileceği üzere, 8 adet ilçe bu-
lunan Samsun’un alan bakımından en büyük ilçesi Bafra’dır. 2.135 km² alana
sahip Bafra’da 1935 yılı itibarıyla 37.441’i erkek ve 37.956’sı kadın olmak üzere
toplamda 75.397 kişi yaşamaktadır ve burası Samsun’un en kalabalık ilçesi du-
rumundadır. Bu arada her ne kadar alan bakımından çok büyük bir ilçe olsa da;
nüfusu yoğunluğu diğer yerlere oranla görece azdır ve 35,3’tür. Yani 1935 yılı
itibarıyla Bafra’da km²’ye ortalama 35 kişi düşmektedir ve nüfus yoğunluğu di-
ğer ilçelere göre azdır. Bunun dışında aradan geçen sekiz yıllık süreçte Bafra
nüfusu 16.762 kişi artarak 75.397’ye çıkmıştır. Söz konusu artışlarda doğumlar
kadar Bafra’ya yerleştirilen Yunanistan’dan gelen mübadillerin de önemli bir
etkisi olmuştur.

22 Başvekâlet İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 İlkteşrin Genel Nüfus Sayımı, Türkiye Nüfusu, Ulus
Basımevi, Ankara 1935, s.25.

486
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

1927 yılında 207 adet yerleşim yeri bulunan Bafra’da arada geçen sekiz
yıllık süre içerisinde köy sayısı 207’den 129’a düşmüştür. Her ne kadar
Bafra’nın idari hudut sınırlarında herhangi bir daralma olmamış ise de; köylerin
sayısının düşmesinin temel sebebi bazı köylerin tek isim altında birleştirilmesi
ve tek muhtarlığa bağlanmasıdır23. Türkiye’de idari birim düzenlenmeleri yapı-
lırken; bazı dönemlerde köy ya da mahalleler birleştirilmektedir24. 1935’te
Bafra’daki köylerin sayısının bu kadar düşmesinin sebebini de bahsi geçen idari
düzenleme kapsamında görmek gerekir.
Yukarıda da belirtildiği üzere Bafra nüfusunun artmasında buraya yerleş-
tirilen mübadillerin önemli bir etkisi olmuştur. Mübadillerin yerleştirildikleri
alanlarda kişilere özellikle ev ve arazi verilirdi25. Toprak dağıtılan mübadiller-
den bilhassa toprağı işletmeleri ve ürün elde etmeleri beklenirdi. Bu bağlamda,
toprak dağıtılan mübadil, toprağı işlemezse burası elinden alınırdı. Örneğin 14
Nisan 1935’te 1405 Sayılı Kanun kapsamında Akcalan köyünde mübadillere ve-
rildiği halde işletilmeyen araziler ellerinden alınmış ve başka kişilere verilmiş-
tir26. Bu durum, Cumhuriyet’in ilk yıllarında tarımın geliştirilmesini sağlamak
ve daha fazla tarımsal ürün elde etmek amacıyla arazilerin boş bırakılmamasına
önem verildiğini göstermektedir.
1935’te Bafra’da idari alanda yapılan en önemli düzenleme, buraya yeni
bir nahiyenin eklenmesidir. 1927 sadece bir nahiyeye sahip Bafra’da Alaçam
adında bir nahiye kurulmuş ve mevcut köyler Merkez ile Alaçam nahiyeleri ara-
sında paylaştırılmıştır. 1935 yılı sayımı verilerine göre, Merkez nahiyesinin 87
ve Alaçam nahiyesinin ise 42 adet köyü bulunmaktadır. Merkez nahiyesinde her
köy başına ortalama 495 kişi düşüyorken; Alaçam’da bu sayı 513’tür27. Her iki
nahiyede de nüfusu en az ve en fazla olan köyleri vermek ve aralarındaki nüfus
yoğunluğu farkını göstermek için 3 numaralı tablonun verilerinden istifade
edilmiştir.

23 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Meh-
met İhsan Basımevi, Ankara 1937, s. 6.
24 Gökçe Karalezli, “Mahalle ve Köyün Birleştirilmesi İle Oluşan Yeni Bir Birim: Kırsal Mahalleler”,

Kent ve Çevre Araştırmaları Dergisi, C .I/ S.3, 2021, s. 50-61.


25 Bilal Tunç, “İkinci Dünya Savaşı Sonrasında Bulgaristan’daki Türklerin Türkiye’ye Göçleri: Ko-

caeli Örneği”, Göç, Mültecilik ve İnsanlık Sempozyumu Uluslararası Akademik Tebliğler Kitabı, 2.
Cilt, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Kocaeli 2018, s. 75, (69-84).
26 BCA, Fon Kodu: 30.18.1.2; Yer No: 53.28.5.
27 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 Samsun Genel Nüfus Sa-

yımı, Ankara: Mehmet İhsan Basımevi, 1937, s. 6.

487
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

Tablo 3: 1935 Yılı Verilerine Göre Merkez Nahiyesi Köyleri ve Nüfusu


Sı Köy Sı Köy Sı Köy
ra Köy adı Nüfusu ra Köy adı Nüfusu ra Köy adı Nüfusu
1 Ağlan 215 30 Eldavut 568 59 Keserteci 1.222
2 Ağcaalan 426 31 Elifli 571 60 Kolay 1.414
3 Akteke 660 32 Emenli 251 61 Kösedik 465
4 Alancık 126 33 Engiz 606 62 Köseli 672
5 Asar 487 34 Erikbelen 441 63 Köleyurdu 726
6 Ayazma 516 35 Evren Uşağı 308 64 Kuşçular 570
7 Bakır Pınarı 449 36 Eynegzi 272 65 Kuşkayan 232
8 Belalan 708 37 Firinder 294 66 Kuyumcu 196
9 Bengü 1.473 38 Gazi Beyli 881 67 Lengerli 430
10 Boyalı 273 39 Gelemağra 443 68 Mardar 953
Buruncu
11 Kuşlağan 394 40 Gökalan 298 69 Martıkele 768
Gökçeağağ Meşelitürk-
12 Büzmelek 134 41 (Göltepesi) 542 70 menler 366
Canikli Hacılar Kurt-
13 Yurdu 309 42 lar 478 71 Ormanus 197
14 Cirikler 229 43 Hariz 330 72 Osmanbeyli 290
15 Çağsur 470 44 Hacinli 182 73 Paşaşıh 385
Hırsımengen- Pelit Büyük-
16 Çalköy 301 45 ler 670 74 karıcak 524
Pelit Büyük-
17 Çelikalan 364 46 Hotmaşa 496 75 sekicek 529
18 Çiftlik 413 47 İğdir 957 76 Peskeller 236
19 Çulhakoca 285 48 İlyaslı 777 77 Sarıköy 434
20 Darboğaz 826 49 İnözü Kuşaca 175 78 Sarpun 511
21 Dededağı 664 50 Kabalı 742 79 Selemlik 370
22 Dedeli 670 51 Kanlıgüney 850 80 Sürmeli 465
23 Dimşek 673 52 Kapıkaya 641 81 Şehulaş 726
24 Derbent 252 53 Kaplancık 268 82 Tasköy 946
Tekesarma-
25 Develan 269 54 Karaburç 539 83 şık 341
26 Domuzağı 760 55 Kasnakçı 287 84 Terzili 367

488
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

27 Düzköy 531 56 Kaydalapa 683 85 Türkköyü 289


28 Ekiztepe 195 57 Kaygısız 496 86 Virancık 853
Kelikler Ka-
29 Elealan 171 58 vakpınarı 384 87 Yiğitalan 435
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 Samsun
Genel Nüfus Sayımı, Ankara: Mehmet İhsan Basımevi, 1937, s.6.

1935 yılı nüfus verilerine göre Merkez nahiyesinde toplamda 87 adet köy
ve bu köylerin yönetiminde yer alan 87 muhtarlık bulunmaktadır. Bu köyler
içerisinde nüfusu en az olan yer 126 kişiyle Alancık köyüdür. Nüfusu en az olan
köy ise 1.473 kişiyle Bengü köyüdür ve Bengü’den sonra da en fazla nüfusa sa-
hip olan yer ise 1.414 kişiyle Kolay adlı yerdir. Dönem itibarıyla bir nahiyenin
87 adet köye sahip olması, Merkez nahiyesinin nüfus bakımından ne derecede
yoğun bir nüfusa sahip olduğunu açık bir biçimde ortaya çıkarmaktadır.
Bafra’nın ikinci nahiyesi ise Alaçam isimli nahiyedir. Merkez nahiyesine oranla
daha az nüfusa sahip olan Alaçam’da 42 adet köy mevcut olup; nüfusu daha az-
dır. Konuyla ilgili 4 numaralı tablonun verilerinden istifade edilmiştir.

Tablo 4: 1935 Yılı Verilerine Göre Alaçam Nahiyesi Köyleri ve Nüfusu


Sıra Köy Sıra Köy Sıra Köy
No Köy adı Nüfusu No Köy adı Nüfusu No Köy adı Nüfusu
Gökçebo- Oymağı
1 Alaçam 3.951 15 ğaz 667 29 Kökçe Ağaç 840
2 Akgüney 327 16 Gümenüz 1.219 30 Sakarinek 419
3 Alamet 164 17 Habili 133 31 Sancar 161
Aşağıül- Kalık De-
4 küç 638 18 mirci 252 32 Taşkellik 901
Aşağıısır- Kalık Ka- Tepeböl-
5 ganlı 225 19 raçukur 273 33 mezi 301
Alidede
6 Bölmesi 222 20 Kapaklı 146 34 Terskırık 204
Bahşi Oy- Kara Hü-
7 mağı 781 21 seyinli 224 35 Toplu 235
8 Bedeş 463 22 Karlı 318 36 Viçikler 248
Demirci-
9 deresi 460 23 Kayalı 221 37 Virane 675
10 Doyran 426 24 Killik 201 38 Yenice 480

489
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

11 Etyemez 658 25 Köseköy 407 39 Yukarı Elma 430


Yukarı Isır-
12 Filik 320 26 Kızlan 275 40 ganlı 513
Yukarı Mül-
13 Gelemet 287 27 Kozköy 667 41 küç 554
14 Göçgün 326 28 Müstecep 463 42 Zeytin 343
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 Samsun
Genel Nüfus Sayımı, Ankara: Mehmet İhsan Basımevi, 1937, s.11.

Tablo 4’ten anlaşılacağı üzere, 1935 yılı verilerine göre Bafra’nın diğer
nahiyesi Alaçam’ın28 42 adet yerleşim yeri ve muhtarlığı bulunmaktadır. Ala-
çam’a ait 42 köyün içerisinde nüfusu en fazla olan ve nahiyenin de merkezi olan
yer 3.951 kişiyle Alaçam’dır. Nüfusu en az olan köy ise sadece 146 kişilik nüfusa
sahip olan Kapaklı köyüdür. Tablodan çok rahat bir biçimde görülebileceği
üzere; bu nahiyede nüfus bakımından son derece büyük köyler de bulunmakta-
dır.
Bafra’da 1936’da idari alanda yapılan en önemli düzenleme yeni bir na-
hiyenin oluşturulmasıdır. Resmi Gazete’de 30 Eylül 1936’da yapılan düzenle-
meyle Merkez nahiyesinin büyük köylerinden birisi olan Darboğaz nahiye mer-
kezi yapılmak ve buraya Merkez nahiyesinden 12 adet köy bağlanmak suretiyle
Darboğaz nahiyesi kurulmuştur. Merkez nahiyesinden buraya bağlanan köyler
sırasıyla şunlardır: Darboğaz (nahiye merkezi), Hotmaşa, Ağcaalan, Tosköy,
Tekkesarmaşık, Çalköy, Ayazma, Canikliyurdu, Ormanos, Köselik, Kuşkayası,
İnönükoşaca ve Düzköy29. Yeni düzenlemeyle birlikte her ne kadar Bafra’nın
yerleşim yerlerinde herhangi bir azalma olmamış olsa da; ilçenin en büyük na-
hiyesi olan Merkez’in köy sayısı 13 adet eksilmiştir. Ayrıca daha önce Merkez
ve Alaçam olmak üzere iki adet nahiyeye sahip olan Bafra’nın yeni düzenle-
meyle birlikte nahiye sayısı üçe çıkmıştır.
Cumhuriyet Arşivinden elde edilen bilgilere göre, Bafra’da çok sayıda köy
bulunmasına rağmen burada sadece iki adet nahiyenin bulunması, idari açıdan
yönetimi zorlaştırmış ve Darboğaz adlı bir nahiyenin oluşturulmasını zorunlu
hale getirmiştir30. Esasında çok sayıda köyün sadece bir ya da iki nahiyeye bağlı
olması, Bafra’da idari açıdan yönetimi zorlaştırdığı ve nahiye merkezlerine

28 Alaçam nahiyesi, Osmanlı son dönemlerinde Canik’e bağlı bir kazadır. (Daha fazla bilgi için
bknz. Mehmet Öz, “Tahrir Defterlerine Göre Canik Sancağında Nüfus (1455-1643)”, Ondokuz Ma-
yıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C. VI/ S.1, 2014, s. 174.
29 Resmi Gazete, 6 Ekim 1936, Sayı: 3427, s. 7198.
30 BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0, Yer No: 107.35.14.

490
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

uzak köylerde yaşayan halkın hükümet işlerini yapmada ciddi sorunlar yaşadığı
bilinen bir gerçektir. Bu nedenle Darboğaz adında yeni nahiyenin tesis edilmesi,
yönetim açısından son derece olumlu bir düzenleme olmuştur.
1930’lu yıllarda Bafra nüfusunun sayısal artmasında Doğu Anadolu Böl-
gesi’nden buraya zorunlu olarak yerleştirilen ailelerin etkisi olmuştur. Hükü-
met tarafından Dersim İsyanı sonrasında Doğu Anadolu Bölgesi’nde güvenlik ve
asayiş gereği Tunceli, Muş, Elazığ, Bitlis ve Diyarbakır’da bazı yasak bölgeler
belirlenmiş ve buralardaki halkın bir bölümü batı illerine iskân amacıya gönde-
rilmiştir. Bu yerlerden birisi de Samsun’a bağlı Bafra ilçesidir. Örneğin Bitlis ili
Mutki ilçesinde ikamet eden 23 haneden 76 kişi Haziran 1938’de Bafra’ya yer-
leştirilmiştir31. Bu da zaman içerisinde artan nüfusa bağlı olarak Bafra’daki Kürt
vatandaşlarının sayıca artmalarına ortam hazırlamıştır.

2. 1940-1950 Verilerine Göre Bafra’nın Nüfusu ve İdari Yapısındaki


Düzenlenmeler
1940 yılı verilerine göre, idari düzenlemeler kapsamında üç adet nahiye
bulunan Bafra’da nüfus değişimleri ve yapılan düzenlemeler neticesinde Mer-
kez, Alaçam ve Darboğaz nahiyelerindeki köylerin sayısını ve nüfusunu ortaya
çıkarmak amacıyla, her bir nahiyeyi tek tek gösteren üç adet tablo oluşturul-
muştur. 1935’te iki olan nahiye sayısı 1936’da üçe çıkarıldığından Bafra’da hem
nahiyelerin köy sayıları değişmiş hem de aradan geçen beş sene içerisinde ilçe
nüfusu görece artış göstermiştir.
1935’te olduğu gibi 1940’ta da 2.135 km² coğrafi alana sahip Bafra’da köy
sayısı ve doğal olarak da muhtarlıkların sayısında artış olmuş ve 129’dan 130’a
çıkmıştır. Bir adet yeni köyün eklendiği Bafra’da aradan geçen süre içerisinde
nüfus 75.397’den 80.370’e çıkmıştır. Yani ilçe nüfusunda 4.973 kişi artmıştır.
1940’ta nüfustaki artışa bağlı olarak ilçede nüfus yoğunluğu da artmış ve
35,3’ten 38’e çıkmıştır32. Konuyla ilgili 5 numaralı tablonun verilerinden isti-
fade edilmiştir.

31 Önder Duman, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Doğu Anadolu’dan Samsun’a Zorunlu Göç ve
İskân”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, C. XI/ S. 21, s. 219-220.
32 Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1940 Genel Nüfus Sayımı, Ankara: Başbakanlık İstatis-

tik Genel Müdürlüğü Yayınları, 1941, s. 530.

491
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

Tablo 5: 1940 Yılı Verilerine Göre Merkez Nahiyesi Köyleri ve Nüfusu


Sıra Köy Sıra Köy Sıra Köy
No Köy adı Nüfusu No Köy adı Nüfusu No Köy adı Nüfusu
1 Ağlan 258 26 Emenli 243 51 Keserteci 1.402
2 Akteke 731 27 Engiz 739 52 Kolay 1.496
3 Alancık 140 28 Erikbelen 449 53 Köseli 756
4 Asar 546 29 Evren Uşağı 373 54 Köleyurdu 787
5 Bakır Pınarı 478 30 Eynegzi 395 55 Kuşçular 699
6 Belalan 723 31 Fırındar 317 56 Kuyumcu 192
7 Bengü 1.645 32 Gazi Beyli 891 57 Lengerli 433
8 Boyalı 334 33 Gelemağra 420 58 Mardar 1.036
Buruncu
9 Kuşlağan 445 34 Gökalan 331 59 Martıkele 836
Gökçeağağ Meşelitürk-
10 Büzmelek 445 35 (Göltepesi) 766 60 menler 387
11 Cirikler 232 36 Hacılar Kurtlar 433 61 Osmanbeyli 310
12 Çağsur 564 37 Harız 261 62 Paşaşıh 417
Pelit Büyük-
13 Çelikalan 395 38 Hacinli 207 63 karıcak 641
Hırsımengen- Pelit Büyük-
14 Çiftlik 409 39 ler 739 64 sekicek 489
15 Çulhakoca 297 40 İğdir 999 65 Peskeller 247
16 Dededağı 733 41 İlyaslı 814 66 Sarıköy 408
17 Dedeli 744 42 Kabalı 767 67 Sarpun 455
18 Dimşek 707 43 Kanlıgüney 348 68 Selemlik 425
19 Derbent 271 44 Kapıkaya 700 69 Sürmeli 529
20 Develan 307 45 Kaplancık 261 70 Şehulaş 752
21 Domuzağı 446 46 Karaburç 573 71 Terzili 390
Kasnakçı Mer-
22 Ekiztepe 214 47 mer 315 72 Türkköyü 323
23 Elealan 181 48 Kaydalapa 700 73 Virancık 957
24 Eldavut 568 49 Kaygusuz 476 74 Yiğitalan 455
25 Elifli 598 50 Kelikler 356 Toplam Nüfus 40.279
Kaynak: Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1940 Genel Nüfus Sayımı, Ankara:
Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü Yayınları, 1941, s. 533-534.

492
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

1940 yılı nüfus verilerine göre, Merkez nahiyesinin köy ve muhtarlık sa-
yısında 13 adet azalarak 87’den 74’e düşmüştür. Söz konusu değişimin temel
sebebi, Bafra’da Darboğaz adında yeni bir nahiyenin oluşturulmasıdır. Yukarıda
verilen 3 numaralı tablodan görülebileceği üzere 1935’te Merkez nahiyesine
bağlı Darboğaz köyü, adı geçen nahiyeden alınarak yeni bir nahiyenin hem ken-
disi hem de merkezi durumuna getirilmiştir. Bu yeni nahiyeye bağlanan köyle-
rin tamamı Merkez nahiyesinden alınmıştır.
Tablo 5’teki verilerden görülebileceği üzere 1940 yılı itibarıyla 74 adet
köy bulunan Merkez nahiyesinin toplam nüfusu 40.279’dur. Bu nahiyenin köy-
leri içerisinde nüfusu en fazla olan köy Bengü 1.645 kişiyken; en az nüfusa sahip
olan yer ise sadece 140 kişilik nüfusa sahip Alancık köyüdür. 1. 000 kişinin üze-
rinde nüfusa sahip dört adet köyün bulunduğu Merkez nahiyesinde nüfusu 100
civarında olan sadece bir köy bulunmaktadır. Yani bahsi geçen nahiyedeki köy-
lerin nüfusu genel olarak yüksek olmuştur.
1940 yılında Merkez dışında Bafra’nın bir diğer nahiyesi olan yer ise Ala-
çam’dır. Merkez nahiyesine göre daha az köye sahip olan Alaçam’ın köy sayısı
bir adet artarak 43’e çıkmıştır. Ayrıca aradan geçen beş yıllık süreç içerisinde
Alaçam’ın nüfusu da görece bir artış göstermiştir. Konuya açıklık getirmek ama-
cıyla yani Alaçam’ın idari birimleri ve nüfusu hakkındaki gerçekçi bilgileri or-
taya çıkarmak amacıyla 6 numaralı tablonun verilerinden istifade edilmiştir.

Tablo 6: 1940 Yılı Verilerine Göre Alaçam Nahiyesi Köyleri ve Nüfusu


Sıra Köy Sıra Köy Sıra Köy
No Köy adı Nüfusu No Köy adı Nüfusu No Köy adı Nüfusu
Gökçebo-
1 Alaçam 4.125 16 ğaz 707 31 Sancar 188
2 Akgüney 738 17 Gümenüz 1.282 32 Taşkellik 912
Tepeböl-
3 Alamet 359 18 Habili 94 33 mezi 230
Kalık De-
4 Aşağımülküç 687 19 mirci 250 34 Terskırık 211
Aşağıısır- Kalık Ka-
5 ganlı 215 20 raçukur 271 35 Toplu 232
Alidede Böl-
6 mesi 236 21 Kapaklı 165 36 Viçikler 313
Bahşi Oy- Kara Hü-
7 mağı 813 22 seyinli 316 37 Virane 704

493
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

8 Bedeş 426 23 Karlı 311 38 Yenice 516


Demircide- Yoğun-
9 resi 289 24 Kayalı 242 39 pelit 169
Yukarı
10 Doyram 368 25 Killik 213 40 Elma 384
Yukarı
11 Etyemez 734 26 Köseköy 429 41 Isırganlı 503
Yukarı
12 Filik 361 27 Kızlan 290 42 Mülküç 169
13 Gelemet 317 28 Kozköy 729 43 Zeytin 343
14 Göçkün 330 29 Müstecep 511
Gökçe Ağaç Toplam Nüfus 22.233
15 Oymağı 625 30 Sakarinek 386
Kaynak: Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1940 Genel Nüfus Sayımı, Ankara:
Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü Yayınları, 1940, s. 534.

Tablo 6’daki verilerden görülebileceği üzere 1935’te 42 adet yerleşim


yeri ve muhtarlığı olan Alaçam nahiyesinde aradan geçen beş yıllık süre içeri-
sinde bir köy daha oluşturulmuş ve köy sayısı 43’e çıkarılmıştır. Söz konusu bu
yeni köy başka bir nahiye ya da ilçeden alınmadan oluşturulmuştur. İdari dü-
zenleme kapsamında tesis edilen yeni köy Yoğunpelit köyüdür. Diğer köylere
oranla daha az nüfusa sahip Yoğunpelit’in toplam nüfusu 169 kişidir. Yoğunpe-
lit köyü tesis edildikten sonra buraya yönetim için bir adet muhtarlık kadrosu
ihdas edilmiştir.
1940 yılı sayımlarında 43 adet yerleşim yeri bulunan Alaçam’ın toplam
nüfusu 22.233 kişidir. Bunlar içerisinde en büyük kısmı, Nahiye merkezi 4.125
kişiyle en önde yer alırken; nüfusu en fazla olan köy ise 1.282 kişiyle Güme-
nüz’dür. Nüfusu en az olan köy ise sadece 94 kişiyle Habili köyüdür. Esasında
Bafra’nın bütün köylerinin nüfusu 100 kişinin üzerinde iken; sadece Habil’de
nüfus 100 kişinin altındadır. Bu da, dönem itibarıyla Habil’in hem Alaçam nahi-
yesi hem de ilçe genelindeki köylerin nüfusuna oranla, daha az nüfus yoğunlu-
ğuna sahip olduğunu göstermektedir.
Bafra’nın diğer nahiyesi olan ve yeni oluşturulan Darboğaz nahiyesinin
idari birimleri ve nüfus yapısı hakkında ayrıntılı bilgileri ortaya çıkarmak ama-
cıyla aşağıda verilen 7 numaralı tablonun verilerinden yararlanılmıştır33.

33 1940 Genel Nüfus Sayımı, 1941, s. 534.

494
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

Tablo 7: 1940 Yılı Verilerine Göre Darboğaz Nahiyesi Köyleri ve Nüfusu


Sıra Köy Nü- Sıra Köy Nü- Sıra Köy Nü-
No Köy adı fusu No Köy adı fusu No Köy adı fusu
Darbo-
1 ğaz 1.093 6 Düzköy 602 11 Ormanos 277
2 Ağcaalan 506 7 Hotmaşa 674 12 Tosköy 1.083
İnözü Tekkesar-
3 Ayazma 572 8 Kuşaca 188 13 maşık 407
Canikli
4 Yurdu 392 9 Kösedik 484
Toplam Nüfus 6.911
Kuşka-
5 Çalköy 362 10 yası 268
Kaynak: Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1940 Genel Nüfus Sayımı, Ankara:
Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü Yayınları, 1940, s. 534.

Tablo 7’nin verilerinden 1940 yılı itibarıyla 13 adet köy ve muhtarlık


bulunan Darboğaz nahiyesinin hem nüfus hem de idari yerleşim yerleri
açısından Merkez ve Alaçam nahiyelerinden çok daha küçük olduğu
anlaşılmaktadır. Söz konusu küçük nahiyede nüfusu en fazla olan yer nahiye
merkezi olan Darboğaz’dır. Bunun dışında en fazla nüfuslu köy 1.083 kişiyle
Tasköy iken; nüfusu en az olan da 188 kişiyle İnözü Kuşaca köyüdür.
Darboğaz’da İnözü Kuşaca’nın dışındaki bütün köylerin nüfusu 250’nin
üzerinde olmuştur. Bu da, adı geçen nahiyede nüfus yoğunluğunun fazla
olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
1941 yılı içerisinde Bafra’da idari alanda yapılan çok önemli bir
düzenleme bulunmaktadır. Söz konusu düzenleme, Bafra’ya bağlı Sarpun
adında yeni bir nahiyenin oluşturulmasıdır. Bu nahiyeye toplamda on üç adet
köy bağlanmıştır. Söz konusu köyler şunlardır: Çiftlik, Erikbelen, Belalan,
Hacinli, Çelikalan, Boyalı, Kaplancık, Alancık, Kabalı, Kuyumcu, Fırındar,
Devalan, Gökalan, Ağalan, Elealan, Neşelitürkmenler, Çağsur, Kapıkayai Sarpun
ve Kozköy’dür. Bu köylerin neredeyse tamamı, Merkez nahiyesinden alınmıştır.
Yani yeni tesis edilen Sarpun nahiyesi, Merkez nahiyenin içerisindeki köylerden
oluşturulmuştur. Bunun temel sebebi, burada yapılan hükümet işlerini
kolaylaştırarak halkın devletle olan işlerinin daha rahat yapmasını sağlamak
olmuştur.
Türkiye’de 5 Nisan 1944 tarihli 4541 sayılı “Şehir ve Kasabalarda Mahalle
Muhtar ve İhtiyar Heyetleri Teşkiline Dair Kanunun” uygulamaya geçmesiyle,

495
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

belediye bulunan şehir merkezlerinde muhtarlıklar tesis edilmiş ve yeni


mahalleler kurularak muhtarlıklara bağlanmıştır34. Bu kapsamda, 2 Mayıs
1944’te Bafra merkezde sekiz adet mahalle oluşturulmuştur. Söz konusu
mahalleler şunlardır: Gazi Paşa, İsmet Paşa, Hacı Nebi, Tabakhane, Çilhane,
Büyük Cammi, İshaklı ve Cumhuriyet35. Böylece ülke genelinde yapılan idari
düzenlemeler kapsamında Bafra ilçesinde köyler dışında belediye sınırları
dahilinde yeni mahalleler ve bunlara bağlı muhtalıklar oluşturulmuş
olunuyordu.
1942’de tesis edilen Sarpun nahiyesi, 1945 nüfus sayımından önce
lağvedilmiş ve buraya bağlı köyler başka idari birimlere bağlanmıştır. Bu
bağlamda, Sarpun nahiyesi 5 Haziran 1942’de lağvedilerek buraya bağlı 20 adet
köyün tamamının başka ilçe ve nahiyelere bağlanması kararlaştırılmıştır36.
Ancak söz konusu düzenlemenin uygulama tarihi 17 Mayıs 1945 olmuştur37.
Yukarıda belirtildiği şekliyle 17 Mayıs 1945’te Sarpun nahiyesine bağlı bütün
köyler başka birimlere aktarılmıştır. Bu kapsamda, Çiftlik, Erikbelen, Belalan,
Hacinli, Çelikalan ve Boyalı olmak üzere toplamda altı köy Havza ilçesine;
Kaplancık, Alancık, Kabalı, Kuyumcu, Fırındar ve Devalan köyleri Vezirköprü
içesine; Gökalan, Ağalan, Elealan, Neşelitürkmenler, Çağsur, Kapıkayai ve
Sarpun ilçeleri Bafra ilçesi Merkez nahiyesine ve Tozköy de Alaçam nahiyesine
bağlanmıştır38. Söz konusu değişikliklerin sebebi, adı geçen köylerin adı geçen
ilçe ve nahiyelere daha yakın olmasıdır. 1944 yılında Bafra’da yapılan bu idari
hudut düzenlemesiyle birlikte Bafra ilçesinin hem coğrafi alanında hem de
yerleşim birimi sayılarında azalmalar olmuş ve Samsun’un en büyük kazası olan
Bafra, alan bakımından giderek küçülmeye başlamıştır. Söz konusu küçülme,
Alaçam nahiyesinin buradan alınarak müstakil bir ilçeye dönüştürülmesiyle
daha da artmıştır.
1944 yılı içerisinde Bafra’da idari alanda yapılan en önemli düzenleme
buraya bağlı 43 adet yerleşim birimine sahip Alaçam’ın müstakil bir ilçe haline
getirilmesidir. Bu bağlamda, 5 Eylül 1944’te tesis edilen Alaçam ilçesine
bağlanan köyler şunlardır: Alaçam Akgüney, Aşağıısırganlı, Alidedebölmsi,

34 Fatma Aydın ve Nilüfer Negiz, “Mahalleye Dönüşen Köyler Üzerine Bir İnceleme”, Mehmet Akif
Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. XI/ S.30, 2019, s. 733.
35 Ayla Yaşar, Bafra’nın Şehir Coğrafyası, Mehmet Kiracı, Cumhuriyet Döneminin İlk Göçü: Türk-

Yunan Nüfus Mübadelesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Enstitüsü, İstanbul 1994, s. 26.
36 BCA, 30.11.1.0, Yer No: 154.18.3.
37 BCA, 30.11.1.0, Yer No:167.14.11.
38 Resmi Gazete, 29 Mayıs 1944, Sayı: 5716, s. 6954.

496
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

Aşağımelküç, Bedeş, Bahşoymağı, Doyran, Demircideresi, Etyemez, Fiylik,


Delemet, Göçkün, Gökçeboğaz, Gümenüs, Kayalı, Kalukdemirci, Kalukkaraçuku,
Kapaklı, Karh, Kozköy, Karahüseyinli, Köseköy, Kızlan, Müstecepi,
Gökçeağaçoymağı, Sancar, Sakarinek, Toplu, Taşkelik, Tersikerik, Tepebölmesi,
Virane, Vicikler, Yenice, Yukarıelma, Yukarıısırganlı, Yukarımelküç, Yoğunpelit,
Zeytun, Pelithüküsekecek ve Pelitbükükaracak39. Yeni düzenlemelerle birlikte
hem yeni bir ilçenin kurulması hem de Bafra’ya ait 12 adet köyün Havza ve
Vezirköprü ilçelerine bağlanmasından dolayı Bafra’nın köylerinden 58 adet
eksilmiştir. Bu da, Bafra’nın alan bakımından neredeyse yarı yarıya küçülmesi
anlamına gelmektedir.
1945’in hemen başında Bafra’da çok önemli bir idari düzenleme
yapılmıştır. Söz konusu düzenleme Darboğaz nahiye merkezinin Tosköy’e
taşınması ve yeni nahiye adının da Tosköy olarak değiştirilmesidir. Bu
düzenlemenin sebebi ise Darboğaz köyünün coğrafi konumu nedeniyle
gelişmeye uygun bulunmaması; buraya bağlı köylerin asayiş, idari ve kalkınma
konusunda gerekli kontrollerin yapılması sırasında zorlukların yaşanması
olarak gösterilmiştir. Bu nedenle söz konusu zorlukları kaldırmak amacıyla
Kızılırmak kenarında ve yol üzerinde bulunan Tosköy nahiye merkezi yapılmış
ve Darbğaz’a bağlı Çağşur, Elalan, Gökalan, Neşelitürkmenler, Kasnakçı,
Mermer, Kapukaya ve Sarpun köyleri buraya bağlanmıştır40. Bu dokuz köy
dışında Merkez nahiyesinden de buraya 14 adet köy aktarılmış ve burası 23
köyden oluşan bağımsız bir nahiye haline getirilmiştir. Böylece 1945 yılı nüfus
sayımı verileri öncesinde Bafra’da idari alanda çok önemli bir düzenleme
gerçekleştirilmiş olunuyordu.
21 Ekim 1945’te yapılan genel nüfus sayımı verilerinden Bafra’nın hem
alan bakımından hem de nüfus bakımından son derece küçüldüğü ortaya
çıkmaktadır. 1940’te alan olarak Samsun’un en büyük ilçesi konumunda olan
Bafra’da yapılan idari hudut düzenlemeleri neticesinde hem buraya bağlı
Alaçam’ın ilçe yapılması hem de Bafra’nın bazı köylerinin diğer ilçelere
aktarılması, ilçe alanının iyice küçülmesine ortam hazırlamıştır. Bu durum,
doğal olarak ilçe nüfusunu da azaltmıştır. Örneğin 1940’ta 2.135 km² coğrafi
alana sahip ve 130 köy bulunan Bafra’da 1945’te alan 1.243’e düşmüş ve köy
sayısı da 67 azalarak 73 olmuştur41. Ayrıca 80.370 ile büyük bir nüfusa sahip

39 Resmi Gazete, Sayı: 5800, 5 Eylül 1944, s. 7586.


40 BCA, 30.11.1.0, Yer No:173.1.20.
41 Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı 21 Ekim 1945, Ankara: Devlet İstatistik Enstitüsü

Yayınları, 1945, s. 504

497
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

olan Bafra nüfusu, idari düzenlemeler neticesi 59.300 olmuştur. Konuya açıklık
getirmek amacıyla Bafra’nın iki nahiyesiyle ilgili iki farklı tablodan istifade
edilmiştir. İlk bilgiler için 8 numaralı tablo kullanılmıştır.

Tablo 8: 1945 Yılı Verilerine Göre Merkez Nahiyesi Köyleri ve Nüfusu


Sıra Köy Nü- Sıra Köy Nü- Sıra Köy Nü-
No Köy adı fusu No Köy adı fusu No Köy adı fusu
1 Akteke 799 19 Evren Uşağı 462 37 Köseli 925
Kuşçu-
2 Asar 612 20 Eynegzi 332 38 lar 672
Len-
3 Bakır Pınarı 629 21 Gazi Beyli 982 39 gerli 474
4 Bengü 1.689 22 Gelemağra 523 40 Mardar 1.165
Buruncu Kuş- Gökçeağağ Martı-
5 lağan 455 23 (Göltepesi) 948 41 kele 981
Osman-
6 Büzmelek 249 24 Hacılar Kurtlar 555 42 beyli 546
7 Cirikler 306 25 Harız 397 43 Örencik 433
Çulha Koca Hırsımengen-
8 (Söğütlü) 275 26 ler 1.037 44 Paşaşıh 1.036
Peskel-
9 Dededağı 875 27 İğdir 971 45 ler 836
10 Dedeli 778 28 İlyaslı 884 46 Sarıköy 387
Selem-
11 Dimşek 812 29 Kanlıgüney 403 47 lik 310
12 Derbent 309 30 Karaburç 703 48 Şehulaş 417
13 Domuzağılı 933 31 Kaydalapa 819 49 Sürmeli 641
14 Ekiztepe 257 32 Kaygusuz 624 50 Terzili 489
Türk-
15 Eldavut 655 33 Kelikler 403 51 köyü 247
Yiği-
16 Elifli 704 34 Keresteci 1.511 52 talan 408
17 Emenli 356 35 Kolay 1.611 Toplam Nü-
36.927
18 Engiz 1.323 36 Köleyurdu 796 fus

498
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı 21 Ekim 1945, Ankara: Dev-
let İstatistik Enstitüsü Yayınları, 1945, s. 506.
Tablo 8’deki verilerden görülebileceği üzere Merkez nahiyesinin hem
idari birim sayılarında hem de nüfusunda ciddi bir azalma olmuştur. 1940 yılı
verilerine göre 74 adet köy bulunan bu nahiyede, yapılan idari düzenleme neti-
cesi köy sayısı 22 azalarak 52 olmuştur. Ayrıca 1940 sayımı verilerine göre
40.279 kişilik nüfusa sahip Merkez’in nüfusu da 3.352 kişi azalarak 36.927 ol-
muştur. Beş yıl boyunca olan genel nüfus artışı da göz önünde bulundurulursa,
Merkez nahiyesinin nüfusunun ne derece düştüğü çok açık bir biçimde görüle-
bilir.
1945 yılı sayımı neticelerine bakıldığında Merkez nahiyesinde yeni bir
köyün oluşturulduğu görülmektedir. Bu yeni köy Örencik’tir ve söz konusu köy
kurulduktan sonra buraya bir adet muhtarlık kadrosu ihdas edilmiştir. Bunun
dışında Merkez’in bazı köylerinde ciddi nüfus artışları olmuştur. Örneğin
1940’ta 732 olan Engiz köyü nüfusu 1.323’e ve 739 olan Hırsımmengelere köyü
nüfusu 1.037’ye çıkmıştır. Buna karşılık bazı köylerin de nüfusu azalmıştır. Ör-
neğin 1940’ta 699 olan Kuşçular köyünün nüfusu 672’ye düşmüştür. Bunun dı-
şındaki köylerin genelinde nüfus artışı olmuştur. Bu arada Bafra ilçesinin diğer
nahiyesi olan Tosköy ile ilgili verileri ortaya çıkarabilmek amacıyla 9 numaralı
tablonun verilerinden faydalanılmıştır.

Tablo 9: 1945 Yılı Verilerine Göre Tosköy Nahiyesi Köyleri ve Nüfusu


Sıra Köy Sıra Köy Sıra Köy
No Köy adı Nüfusu No Köy adı Nüfusu No Köy adı Nüfusu
1 Tosköy 1.121 9 Düzköy 660 17 Kuşkayası 326
Meşeli
2 Ağalca 311 10 Elalan 209 18 Türkmenler 457
Ağcaa-
3 lan 634 11 Gökalan 336 19 Ormanos 438
4 Ayazma 613 12 Hotmaşa 707 20 Sarpun 609
Canikli- İnözü Ko- Tekkesar-
5 yurdu 431 13 şaca 223 21 maşık 463
6 Çağsur 584 14 Kapıkaya 756
Kasnakçı
7 Çalköy 387 15 Mermer 364 Toplan Nüfus 11.064
Darbo-
8 ğaz 1.313 16 Kösedik 120

499
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı 21 Ekim 1945, Ankara: Dev-
let İstatistik Enstitüsü Yayınları, 1945, s. 507.
1940 yılında merkezi Darboğaz köyü olan ve yapılan idari düzenlemeyle
merkezi Tosköy’e taşınan nahiyenin hem köy sayılarında hem de nüfusunda gö-
rece bir artış olmuştur. Buna göre 13 olan nahiyenin köy sayısı 8 adet artarak
21’e ve 6.911 olan nüfusu da 11.064’e yükselmiştir. Dönem itibarıyla en fazla
nüfusa sahip olan köy 1.313 kişiyle Darboğaz köyü iken; nüfusu en az olan da
120 kişilik nüfusuyla Kösedik köyüdür. Bunun dışındaki diğer köylerin büyük
çoğunluğunun nüfusu 220 kişi ve üzeridir.
1945 yılı nüfus sayımı sonrasında Bafra ilçesinin kaymakamı da
değişmiştir. Mevcut kaymakam Hayri Özlü’nün yerine 21 Eylül 1946’da
İstanbul ili Kartal ilçesi Kaymakamı olan Arif Dinç atanmıştır42. Arif Dinç’in
kaymakamlığı döneminde Bafra ilçesinin idari hudutlarında veya yerleşim
birimlerinin sayılarında herhangi bir değişim olmamıştır. Daha sonra Bafra
Kaymakamlığı’na 25 Kasım 1948’de İçel İline bağlı Tarsus ilçesinin kaymakamı
olan Adnan Aksel atanmıştır43. Yeni kaymakam döneminde Merkez nahiyesinde
yapılan bir idari düzenlemeyle bu nahiyenin köy sayısı 52’den 53’e
çıkarılmıştır.
22 Ekim 1950’de yapılan genel nüfus sayımı neticesinde Bafra ilçesinin
1243 km² olan coğrafi alanında herhangi bir azalma olmamış, ancak ilçenin
nüfus yoğunluğu artarak 58’e çıkmıştır. Yani Bafra ilçesinde km²’ye düşen kişi
sayısı 1945’te 48 iken; nüfusun artışına bağlı olarak 58 olmuştur. 1945’te
toplam köy ve muhtarlık sayısı 73 iken; 1950’de sadece 1 köy artarak 74
olmuştur. Ayrıca ilçe nüfusunda büyük bir artış olmuştur. Buna göre 1945’te
59.300 olan ilçe nüfusu 1950 sayımın akadar 12.442 kişi artarak 71.442 kişiye
çıkmıştır. Söz konusu sayısal verileri nahiyeler bağlamında değerlendirmek için
10 numaralı tablodan istifade edilmiştir44.

42 BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0; Yer No: 186.34.19.


43 BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0; Yer No: 202.31.3.
44 Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 22 Ekim 1950 Umumi Nüfus Sa-

yımı, Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Ankara 1951, s. 322.

500
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

Tablo 10: 1950 Yılı Verilerine Göre Merkez Nahiyesi Köyleri ve Nüfusu
Sıra Köy Nü- Sıra Köy Nü- Sıra Köy Nü-
Köy adı Köy adı Köy adı
No fusu No fusu No fusu
1 Akteke 919 19 Evren Uşağı 576 37 Köseli 687
Kuşçu-
2 Asar 641 20 Eynegzi 324 38 802
lar
3 Bakır Pınarı 885 21 Gazi Beyli 1.024 39 Lengerli 564
4 Bengü 1.757 22 Gelemağra 765 40 Mardar 1.371
Buruncu Kuş- Gökçeağağ Martı-
5 497 23 1.088 41 1.029
lağan (Göltepesi) kele
Osman-
6 Büzmelek 359 24 Hacılar Kurtlar 1.011 42 884
beyli
7 Cirikler 365 25 Harız 607 43 Örencik 1.203
Çulha Koca Hırsımengen-
8 323 26 1.527 44 Paşaşıh 480
(Söğütlü) ler
Peskel-
9 Dededağı 1.025 27 İğdir 1.032 45 506
ler
10 Dedeli 972 28 İlyaslı 990 46 Sarıköy 1.769
Selem-
11 Dimşek 852 29 Kanlıgüney 373 47 446
lik
12 Derbent 330 30 Karaburç 828 48 Şehulaş 1.060
13 Domuzağı 1.037 31 Kaydalapa 879 49 Sürmeli 781
14 Ekiztepe 303 32 Kaygusuz 784 50 Terzili 461
Türk-
15 Eldavut 696 33 Kelikler 612 51 397
köyü
Yiği-
16 Elifli 1.739 34 Keresteci 1.674 52 483
talan
Çeterli-
17 Emenli 370 35 Kolay 1.642 53 311
pınar
Toplam Nü-
18 Engiz 1.767 36 Köleyurdu 620 44.427
fus
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 22 Ekim 1950
Umumi Nüfus Sayımı, Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü,
Ankara 1951, s. 322.

1950 yılı nüfus verilerine göre Merkez nahiyesinin 52 olan köy ve


muhtarlık sayısı yapılan düzenleme neticesi bir adet artarak 53’e çıkmıştır.

501
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

1948’de yapılan idari düzenlemeyle Merkez nahiyesinde oluşturulan ve bir adet


muhtarlık ihdas edilen yer Çeterlipınar köyüdür. 1950’de Bafra’nın coğrafi
alanında herhangi bir artma olmadığı için, Çeterlipınar diğer yakın ilçelerden
Bafra’ya dahil edilmiş bir köy değildir. Burası doğrudan Merkez nahiyesinin bir
köyünün ikiye ayrılması suretiyle ortaya çıkan yeni bir köydür.
1946’dan 1950’ye kadar geçen süre içerisinde Merkez nahiyesinin
nüfusunda büyük bir artış olmuştur. Örneğin 1945’te 36.927 olan nahiye
nüfusu aradan geçen beş yıllık süre içerisinde 7.500 kişi artarak 36.927’den
44.427’ye çıkmıştır. Merkez nahiyesinde 1950 yılı itibarıyla nüfusu en fazla olan
köy 1.769 kişiyle Sarıköydür. Bu arada Sarıköy’ün nüfusunda çok büyük bir
artış olmuş ve köy nüfusu 1.382 kişi artarak 387’den 1.769’a çıkmıştır. Nüfusu
en az olan köy ise 303 kişiyle Ekiztepe köyüdür. Zaten dönem itibarıyla Merkez
nahiyesinin bütü köylerinin nüfusu 300 ve üzeridir. Bu da, söz konusu nahiyede
nüfus yoğunluğunun fazla olduğunu göstermektedir.

Sonuç
Günümüzde Samsun’a bağlı bir ilçe olan Bafra, büyük bir tarihi ve coğrafi
konuma sahiptir. Tarih boyunca önemli bir yaşam alanı olan ve birçok milletin
yaşam alanı olan Bafra’da çok sayıda idari sınır düzenlemeleri yapılmıştır. Söz
konusu düzenlemelere Cumhuriyet dönemi öncesinde olduğu gibi Cumhuriyet
döneminde de devam edilmiştir. İfade edildiği üzere, Cumhuriyet’in ilk yılların-
dan itibaren Bafra’da idari alanda birçok düzenlemeler yapılmış ve ilçedeki nü-
fus değişimlerinin nasıl olduğu ayrıntılarıyla ortaya çıkarılmıştır. Özellikle de
idarî alandaki düzenlemelere bağlı olarak Bafra’ya bağlı mahalle ve köylerin
statülerinde birtakım değişiklikler ve düzenlemeler yapılmıştır. Bu durum, do-
ğal olarak nüfus artış hızı üzerinde de etkili olmuştur.
Bafra nüfusuyla ilgili ilk gerçekçi bilgiler 1927 yılında yapılan nüfus sayı-
mıyla ortaya çıkmıştır.1927 yılı nüfus verilerine göre 207 adet köy bulunan
Bafra’da toplam nüfus, 58.635 kişidir. 1927 yılı itibarıyla 2.135 km² alana sahip
Bafra’da km² başına sadece 27,6 kişi düşmektedir. Bu da, dönem itibarıyla
Bafra’da nüfus yoğunluğunun fazla olmadığını açık bir biçimde ortaya çıkar-
maktadır. Bu arada 1923’lü yıllarda ilçe nüfusunun artış göstermesinde 1923
yılında yapılan Nüfus Mübadelesi neticesi Yunanistan’dan Türkiye’ye göç eden
Türklerin bir bölümünün Bafra’ya yerleştirilmesidir.
1935 yılı nüfus sayımlarına göre itibarıyla 2.135 km² alana sahip Bafra’da
köy sayısı 207’den 129’a düşmüştür. Bu dönemde her ne kadar Bafra’nın sınır-

502
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

larında herhangi bir küçülme olmamış olsa da; köy sayılarının düşmesinin te-
mel sebebi bazı köylerin tek isim altında birleştirilmesi ve tek muhtarlığa bağ-
lanmasıdır. 1935 yılında Bafra nüfusu 75.397’dir. Yani aradan geçen sekiz yıllık
süre içerisinde ilçe nüfusu ciddi oranda artmıştır. Bu arada 1935’e kadar Mer-
kez adında sadece bir nahiye bulunan Bafra’da, yapılan yeni idari düzenlemeyle
Alaçam adıyla yeni bir nahiye yapılmıştır. Yapılan idari düzenleme neticesi Mer-
kez ve Alaçam olarak iki adet nahiye bulunan Bafra’da nüfus ve köy sayısı bakı-
mından en büyük nahiye Merkez olmuştur.
Bafra’da 1935’te olduğu gibi 1936’da da yapılan idari düzenleme neticesi
yeni bir nahiye daha tesis edilmiştir. 30 Eylül 1936’da yapılan düzenlemeyle
Merkez nahiyesinin büyük köylerinden birisi olan Darboğaz nahiye merkezi ya-
pılmak ve buraya Merkez nahiyesinden 12 adet köy bağlanmak suretiyle Dar-
boğaz nahiyesi kurulmuştur. Böylece Bafra’da yapılan üçüncü nahiye ile birlikte
halkın hükümet işleri daha kolaylaşmış oluyordu.
1940 yılı itibarıyla 2.135 km² coğrafi alana sahip Bafra’da köy sayısı
129’dan 130’a çıkmıştır. Bir adet yeni köyün eklendiği Bafra’da aradan geçen
beş yıllık süre içerisinde nüfus 75.397’den 80.370’e çıkmıştır. Yani Bafra’nın nü-
fusunda ciddi bir artış olmuştur. Bu arada 1941 yılı içerisinde Bafra’da idari
alanda yeni bir düzenleme daha yapılmış ve Sarpun adında yeni bir nahiye
oluşturulmuştur. Bu yeni düzenlemeyle çok kısa süreli olsa da Bafra’nın nahiye
sayısı dörde çıkmıştır. Kısa olmasının sebebi, Sarpun nahiyesinin bir yıl
içerisinde yeniden köy yapılmasıdır.
Bafra idari tarihinde yapılan en önemli düzenlemelerden birisi 1944 ta-
rihlidir. Söz konusu düzenleme, buraya bağlı 43 adet yerleşim birimine sahip
Alaçam’ın müstakil bir ilçe haline getirilmesidir. Bu düzenleme, Bafra’nın
sadece alan bakımından küçülmesini değil; aynı zamanda nüfusunun da çok
ciddi anlamda azalmasına sebep olmuştur. Yani Alaçam’ın bağımsız bir ilçe
yapılması, Bafra için çok da olumlu bir sonuç doğurmamıştır. Bunun dışında
Bafra’ya bağlı bazı köyler idari düzenlemeler bağlamında Vezirköprü ve Havza
ilçelerine bağlanmıştır. Bunuın sonucunda Bafra’nın coğrasi alanı neredeyse
1.000 km² azalmıştır.
1945 yılı nüfus sayımından önce Bafra’da bir idari düzenleme daha
yapılmış ve Darboğaz nahiyesinin merkezi Tosköy’e taşınarak nahiye adı da
Toskoy olarak değiştirilmiştir. Bu düzenlemeden sonra yapılan nüfus
sayımında Bafra nüfusu 50.300 olarak hesaplanmıştır. 1940’te 80.000’den fazla
nüfusa sahip ilçede bu denli nüfusun düşmesinin temel sebebi, idari alanda
yapılan düzenlemeler olmuştur. Zira 2.135 km² olan ilçenin alanı 1.243 km²’ye

503
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

düşmüş ve ilçedeki yerleşim alanı sayısı da ciddi oranda azalmıştır. Bunun do-
ğal sonucu olarak Bafra nüfusu büyük ölçüde azalmıştır. Bu arada 1950’de ya-
pılan nüfus sayımında yerleşim yeri sayısı artan Bafra’da nüfusu 12.442 kişi
artarak 71.442 kişiye çıkmıştır. Bu da, Bafra’da nüfusun yeniden artış eğilimi
içerisinde olduğunu ortaya çıkarmıştır.

KAYNAKLAR
Arşiv Belgeleri
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet
Arşivi (BCA)
BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0, Yer No: 52.36.11.
BCA, Fon Kodu: 30.18.1.2; Yer No: 53.28.5.
BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0, Yer No: 107.35.14.
BCA, 30.11.1.0, Yer No: 154.18.3.
BCA, 30.11.1.0, Yer No:167.14.11.
BCA, 30.11.1.0, Yer No:173.1.20.
BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0; Yer No: 186.34.19.
BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0; Yer No: 202.31.3.
Telif Eserler
Arslanbay, Emre, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı Bafra İlçe Raporu, Orta Karadeniz Kal-
kınma Ajansı Yayınları, Samsun 2018.
Aslan, Gürbüz- Çevik, Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951”, Karadeniz
Araştırmaları Dergisi, C. XVII/S.72, 2021, s.905-936.
Aydın, Fatma- Negiz, Nilüfer, “Mahalleye Dönüşen Köyler Üzerine Bir İnceleme”, Meh-
met Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. XI/ S.30, 2019, s.
730-745.
Başvekâlet İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 İlkteşrin Genel Nüfus Sayımı, Türkiye Nü-
fusu, Ulus Basımevi, Ankara 1935.
Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1940 Genel Nüfus Sayımı, Ankara: Başbakanlık
İstatistik Genel Müdürlüğü Yayınları, 1941.
Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı 21 Ekim 1945, Ankara: Devlet İstatistik
Enstitüsü Yayınları, 1945.
Duman, Önder, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Doğu Anadolu’dan Samsun’a Zorunlu Göç
ve İskân”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, C. XI/ S. 21, s. 215-224.
Durma, Abdülhalim, Cumhuriyetin Valileri, https://www.academia.edu/63141211/Cum-
huriyetin_Valileri (E.T. 20.07.2022).
Karalezli, Gökçe, “Mahalle ve Köyün Birleştirilmesi İle Oluşan Yeni Bir Birim: Kırsal Ma-
halleler”, Kent ve Çevre Araştırmaları Dergisi, C .I/ S.3, 2021, s. 50-61.
Karpat, Kemal, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2013.

504
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER

Kaya, Mutlu- Yılmaz, Cevdet, “Terme İlçesinde Kırsal Mimari”, Terme Araştırmaları, Ed.
Cevdet Yılmaz, Serander Yayınları, Samsun 2017, s.321-340.
Kiracı, Mehmet, Cumhuriyet Döneminin İlk Göçü: Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi, (Ya-
yınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Edirne 2016.
Köksal, Aydoğan, “Bafra Ovası İklimi Hakkında”, Türkiye Coğrafyası Dergisi, S.24-25,
1967, s.158-171.
Öz, Mehmet, “Tahrir Defterlerine Göre Canik Sancağında Nüfus (1455-1643)”, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C. VI/ S.1, 2014, s. 173-205.
Resmi Gazete, 6 Ekim 1936, Sayı: 3427, s. 7198.
Resmi Gazete, 29 Mayıs 1944, Sayı: 5716, s. 6954.
Resmi Gazete, Sayı: 5800, 5 Eylül 1944, s. 7586.
Şahin, Yusuf- Asarkaya, Semih, “ Mahalle Muhtarlığı Kurumunun Tarihi Gelişimi”, Aksa-
ray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. XI, S.3, 2019, s. 23-
32.
Şenol, Eren, “Samsun İlinin Metropol İlçeleri Arasında Demografik ve Kültürel Özellik-
lere Göre Mekânsal Ayrışma”, International Journal of Geography and Geography
Education (IGGE), S.41, 2020, s.177-198.
Tamer, Aytül- Bozbeyoğlu, Alanur Çavlin, “1927 Nüfus Sayımının Türkiye’de Ulus Dev-
let İnşasındaki Yeri: Basında Yansımalar”, Nüfusbilim Dergisi, C. XXVI/S.1, 2004,
s.73-88.
Terzioğlu, Sibel, 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi Neden Olduğu Sosyo Eko-
nomik Kriz ve Günümüze Yansımaları, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İs-
tanbul Rumeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2020.
Tunç, Bilal, “İkinci Dünya Savaşı Sonrasında Bulgaristan’daki Türklerin Türkiye’ye Göç-
leri: Kocaeli Örneği”, Göç, Mültecilik ve İnsanlık Sempozyumu Uluslararası Akade-
mik Tebliğler Kitabı, 2. Cilt, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Kocaeli
2018, s. 69-84.
Tunç, Bilal, “1935 Nüfus Sayımı Bağlamında Ağrı Nüfusunun Potansiyel Durumu”, İnsan
ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, C. VIII, S. 4, 2019, s. 2441-2455.
Tunç, Bilal- Özcan, Mehmet, “Cumhuriyet’in İlk Dönemlerinde Maraş’ta İdari Alanda Ya-
pılan Düzenlemeler (1923-1940)”, AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi, C.
X/ S.29, 2021, s. 206-218.
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri Fa-
sikülü I, Hüsnü Tabiat Matbaası, İstanbul 1929.
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri Fa-
sikülü II, Hüsnü Tabiat Matbaası, İstanbul 1929.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1935 Genel Nüfus Sayımı,
Mehmet İhsan Basımevi, Ankara 1937.

505
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM

Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 22 Ekim 1950 Umumi Nü-
fus Sayımı, Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Ankara
1951.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 Samsun Genel Nü-
fus Sayımı, Ankara: Mehmet İhsan Basımevi, 1937.
Yaşar, Ayla, Bafra’nın Şehir Coğrafyası, Mehmet Kiracı, Cumhuriyet Döneminin İlk Göçü:
Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1994.
Yılmaz, Cevdet, Bafra Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Yayıncılık, (2.
Basım), Samsun 2007.

506
Bafra İlk Belde Hastanesi. Gazıpaşa Mahalesinde Kızılırmak İlkokulu Köşesi (Yanık Ev)

507
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK
YILLARINDA BAFRA (1925-1946)

Doç. Dr. Muzaffer BAŞKAYA1

Giriş
Gerek nüfusu gerekse de verimli ovası ve burada yapılan tarımsal üreti-
min boyutları nedeniyle Bafra, her daim cazibe merkezi olan bir yer olmuştur.
Samsun’un en büyük kazası olan Bafra, Osmanlı hâkimiyetine girdikten sonra
önceleri nahiye olarak idare edilmiş, XVI. yüzyılda ise kaza niteliği kazanmıştır.
XVIII. yüzyılda kaza merkezi olmaya devam eden Bafra, sonraları yine nahiye
ve nihayet 1854 yılında tekrar kaza hâline getirilmiştir. 1860’lardan itibaren
Kafkasyalı göçmenlerin bir kısmının iskân edildiği bir bölge olan Bafra, XIX. yüz-
yılın sonlarından itibaren özellikle tütün üretiminin bölgede yaygınlaşmasının
tesiriyle sağlanan kalkınmayla birlikte göç alan bir merkez durumuna gelmiş ve
Bafra’nın nüfusu 1914 sayımına göre köyleriyle birlikte 81 bin küsur olmuştur.2
Milli Mücadele yıllarında bilhassa Pontusçu faaliyetlerin yoğun olarak gö-
rüldüğü bir yer olan Bafra, Cumhuriyetin kurulmasından itibaren de Samsun
ilinin büyük bir ilçesi olarak yerini muhafaza etmiştir. Dışarıdan aldığı göçlerle
Samsun’un en kalabalık kazası olan Bafra’nın bu duruma paralel olarak aynı
oranda gelişip gelişmediği ise bir soru işareti olarak kalmaktadır. Zira verimli
arazisi ve burada yetiştirilen tütünün getirdiği ekonomik kazanca rağmen
Bafra, Cumhuriyetin ilk yıllarında gerek ulaşım gerekse de beledi hizmetler
noktasında istenilen seviyede değildi.
Ekonomik ve sosyal sorunlara rağmen Samsun ve Bafra’da Cumhuriyetin
ilk yıllarında canlı bir basın hayatı olduğunu görüyoruz. Zira Samsun merkezde
Ahali, Samsun Vilayet Gazetesi, 19 Mayıs Halkevi Dergisi gibi önemli gazete ve
mecmualar varken Bafra da ise Bafra Gazetesi, Bafra’nın Sesi gibi gazeteler ya-
yınlanıyordu.

1 Trabzon Üniversitesi/Fatih Eğitim Fakültesi/ Türkçe ve Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü, Trab-
zon/ Türkiye. mbaskaya61@gmail.com. ORCİD: 0000-0002-4593-0979
2 Gürbüz Arslan-Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz Araştırma-

ları, XVIII/72, s.910.

509
MUZAFFER BAŞKAYA

Doküman tarama tekniği ile kaleme alınan bu çalışmada 1925-1946 yıl-


ları arasında yukarıda belirtilen gazetelerde yer alan haberler doğrultusunda
Bafra’nın genel durumu ele alınmıştır. Daha önce aynı yönde başka bir çalışma
yapılmaması bu araştırmanın önemini bir kat daha artırmaktadır. Bu çalışma
oluşturulurken ismi zikredilen basın ve yayın organları haricinde ayrıca Sam-
sun ve Bafra ile ilgili arşiv belgelerinden, yine aynı paralelde bilgiler veren kay-
nak eserlerden de istifade edilmiştir.
Bafra’nın Nüfusu
Bafra’nın nüfusu özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısında dışarıdan gelen
göçlerin etkisiyle iyice artmıştır. Gerçekten de 1914 yılına ait rakamlara bakıl-
dığında Bafra’nın toplam nüfusunun 81’bini bulduğu görülmektedir.3 Cumhuri-
yetin ilk nüfus sayımı olan 1927 yılı rakamlarına bakıldığında Bafra’da 28 bin
erkek 30 bin kadın nüfus olmak üzere toplam 58 bin kişinin yaşadığı anlaşıl-
maktadır.4 1935 yılına gelindiğinde Bafra’da gözle görülür bir nüfus artışı ol-
muştur. Zira 20 Ekim 1935 günü yapılan nüfus sayımına göre Bafra’da 37.192
erkek, 37.711 kadın olmak üzere toplam 74. 903 kişi yaşıyordu. Bu rakamın
64’bini ise köylerde ikamet ediyordu.5
Yukarıda verilen rakamlardan da anlaşıldığı üzere Bafra, Samsun’un en
kalabalık bölgesiydi. Mesela bu durumla ilgili olarak bir bilgi vermek gerekirse
1935 yılı itibarıyla Samsun’un bir diğer ilçesi Çarşamba ile Bafra’nın toplam köy
sayısı aynı yani 129’du. Fakat köylerde yaşayan ortalama nüfus sayısı Çar-
şamba’da 399 iken bu rakam Bafra’da 501 idi.6
1927’den 1935’e kadar geçen 8 yıllık zaman diliminde Bafra nüfusunun
16 bin kişi arttığı görülmektedir. Cumhuriyetin ilk yılarında Bafra’da görülen
nüfus artışı 1940’lı yıllarda da devam etmiştir. Zira 1940 tarihli bir gazete ha-
berine göre Bafra’nın nüfusu 80 bin sınırına gelmişti.7
Ekonomik Hayat
Bafra ekonomisini hayata bağlayan en önemli unsur hiç şüphesiz tütün
tarımıydı. Daha ziyade kumlu ve zayıf topraklarda yetişen tütünün üretim ra-
kamlarına bakıldığında yıldan yıla farklılık gösterdiği görülmektedir. Mesela

3 Arslan-Çevik, a.g.m, s.910


4 Umumi Nüfus Tahriri, 28 Teşrinievvel 1927, Ankara 1927, s.8.
5 Genel Nüfus Sayımı Neticeleri Samsun Vilayeti, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel

Direktörlüğü, Ankara 1937, s.5.


6 Coşkun Topal, Cumhuriyetin İlk Yıllarında Samsun’un Ekonomisi, Samsun Büyükşehir Belediyesi,

Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı, 2008, s.35.


7 Ahali Gazetesi, 20 Mart 1940.

510
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)

1925 yılında 1.270 bin ton üretilen tütün, 1935’de 3 milyon 400 bin, 1940’da
ise 2 milyon 670 bin ton, 1942 yılında ise 3 milyon 500 bin ton üretilip satılmış-
tır. Yani ortalama olarak yılda 2,5- 3 milyon ton tütün elde edilmektedir.8
Tütün, Bafra ekonomisinin can damarını oluşturmaktadır. Zira 1929 yı-
lında yayınlanan Âli İktisat Meclisi Raporuna9 göre Bafra’da 4.491 kişi tütün ta-
rımı ile uğraşıyordu. Geçmişe doğru gidildiğinde 1926 yılında 3.781 kişi,
1927’de 4.500 kişi, 1928’de 4.700 kişi tütün ziraatı ile geçimini sağlıyordu. Vi-
layet genelinde ise toplam tütünle uğraşan çiftçi sayısı 10 ila 13 bin kişi arasın-
daydı.10
Bafra tütünleri cins itibarı ile Samsun tütünlerine has olarak küçük yap-
raklıydı. Fakat onlardan farklı olarak uçları daha sivri olup rengi açık kırmızı ve
içimi tatlı, kokusu hafif ve yanma hassaslığı iyi olması nedeniyle makbul bir tü-
tün olarak kabul ediliyordu. Samsun’da üretilen tütünler kendi içinde 4 gruba
ayrılırdı:11
1. Dere
2. Maden
3. Canik
4. Evkaf
Bu dönemde Bafra’da en iyi tütünler ise şu köylerde yetiştiriliyordu:
Örencik, Elmacık, Sürmeli, Gazi Beyli, Kaleli, Hisar, Tosköy, Düzköy ve Marti-
kale.12
Cumhuriyetin ilk yıllarında Samsun tütün piyasası ve alıcıları Dizi Piya-
sası ve Demet Piyasası Alıcıları olarak ikiye ayrılmaktaydı.
Dizi Piyasası ve Alıcıları genellikle Amerikalılar ve onların adına alım ya-
pan yerli küçük alıcılardı. Bu meyanda Austro-Türk, Şahinzade ve Nemlizade
Mithat Müesseseleri bu piyasanın en aktif figürleriydi. Ayrıca Amerikan firma-
ları Garry Tobacco ile Di Amerikan Şirketleri piyasada iş yapıyordu. Mesela bu
firmalardan Garry Tobacco Şirketi, senede 700-800 bin kilo Samsun-Bafra dizi

8 Mahir Karakum, “Bafra”, 19 Mayıs Halkevi Dergisi, 1945, s.7.


9 Milli Mücadele sona erdikten sonra, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte her sahada olduğu gibi eko-
nomi alanında da yeni hamleler yapılmış ve bu kapsamda 25 Haziran 1927 tarihinde Ali İktisat
Meclisi kurulmuştur. Fehmi Akın-Serkan Bayraktar, “Erken Cumhuriyetin İktisadi Kurumların-
dan Biri: Ali İktisat Meclisi”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 29, Nisan 2011,
s. 115.
10 “Türkiye İhracat Ticaretinin İnkişafı Tedbirleri Hakkında” Ali İktisat Meclisi Tarafından 1930

tarihinde hazırlanan rapor. Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 030.01/84.528.1.


11 Samsun Gazetesi, 20 İkinciteşrin 1940.
12 Karakum, a.g.m, s.8.

511
MUZAFFER BAŞKAYA

tütünü satın alıyordu ve Amerika, Mısır ve Almanya’ya satış yapıyordu.13 Garry


Tobacco Şirketi ile ilgili bir gazete haberinde Garry Amerikan Kumpanyasının
denk ve tonga olarak iki binden fazla sevkiyat yaptığı, gelecek günler içinde iki
bin tonga daha sevk olunacağı, yeni sene tütünlerinin doruklarının alındığı ve
bu seneki mahsulün çok nefis olduğu belirtilmiştir. Yazara göre Bafra’da 7-8 se-
neden beri böyle tütün yetişmemişti.14 Bafra tütünleri bilhassa İkinci Dünya Sa-
vaşı yıllarında yüksek fiyata satılmıştır. 1940 yılında konuyla ilgili yayınlanan
bir haberde şu ifadelere yer verilmiştir:15

1929 senesinden beri diyebiliriz ki ilk defa olarak Bafra tütünlerinin lâyık
bulunduğu fiyatlarda satılmakta olduğunu görüyoruz. Esasen tütünlerimi-
zin iyi fiyatlarda satılacağını bir kaç ay evvel kıymetli Ticaret Vekilimiz
Bay Nazmi Topçuoğlu radyo ile hepimize müjdelemiş ve acele etmemekli-
ğimizi de tavsiye etmişti. Hâlihazır piyasada iyisi 104 ila 130 görmesi 20
ilâ 32 kuruş arasında oldukça hararetli alış verişler olmakta ve gün geç-
tikçe yükselmektedir.

Bu şirket dışında ayrıca Di Amerikan Tobacco Firması ise senede 500-600


bin kilo Samsun-Bafra dizi tütünü satın alıyordu. İzmir ve Triyeste’de işleme
fabrikaları olan firma, iyi kısımlarını kendi ihtiyacı için kullanırken geri kalan-
ları Almanya ve İtalya’ya sevk ediyordu. Demet Piyasası Alıcılarına bakıldığında
ilk dikkati çeken firma Mithat Nemlizade Şirketi idi. Bu firma her sene İsveç te-
keli için Samsun ve Bafra’nın yüksek ve kokulu tütünlerinden olmak üzere 400-
500 bin kilo satın alırdı. Bu müessese, Cumhuriyetin ilk yıllarında Samsun’da en
mühim Türk ihracat şirketi olarak kabul ediliyordu. Bu firma dışında ayrıca
Remzi Şahinzade Şirketi merkezi Brüksel’de bulunan Mısıryan Biraderler adına
Samsun ve Bafra’dan 150-200 bin kilo tütün satın alarak bunları Samsun’da iş-
ledikten sonra mahallerine sevk ediyordu. 16
Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra’da bulunan tütün bakımevlerinin duru-
muna bakıldığında İnhisarlar İdaresi’nin 2 büyük ambarının var olduğunu gö-
rüyoruz. Reji İdaresi’nden kalan bu ambarların dışında yukarıda ismi geçen
Garry Tobacco ve Nemlizadeler’e ait ambarlar mevcut bulunuyordu. Bunlar dı-
şında diğer tüccarlar, tütünlerini bir takım mağazalarda muhafaza ediyordu.17

13 Garry Tobacco ve Di Amerikan Tobacco bazı mevsimlerde 2.000’e yakın kadın işçiyi imalatha-
nelerinde çalıştırırdı. Yoksulluk çeken bu vatandaşlara iş bulduğu için bu iki şirket, vilayet ileri
gelenlerinin takdirini toplamıştır. Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 490.01./700.383.1.
14 Bafra Gazetesi, 6 Eylül 1934.
15 Bafrasesi Gazetesi, 28 Şubat 1940.
16 Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 030.01/84.528.1.
17 Samsun Gazetesi, 20 İkinciteşrin 1940.

512
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)

Bu dönemde ambar ve bakımevi eksikliği nedeniyle Bafra’da zaman zaman


ürünler zarar görebiliyordu. Zira ürünler çoğu zaman sigorta dahi yapılmadan
gelişigüzel bir şekilde ambarlara bırakılıyordu. Sel, yangın veya hırsızlık gibi ge-
lişmeler meydana gelince üreticiler zarar ediyordu. Bu durumun bir benzeri
1932 yılında meydana gelmiş, Hacı Kadirzade vereselerine ait bir tütün depo-
sunda yangın çıkmış yangın fazla büyümeden söndürülmüştür. Yürekleri ağıza
getiren bu gelişmeden de anlaşıldığı üzere çiftçilerin, bir yılın emeklerini daha
güvenilir şartlarda, her türlü tehlikeye karşı korunaklı mekânlarda saklamaları
lazım geliyordu.18
Bu dönemde Bafra tütüncülüğünün en önemli eksikliklerinden biri de ka-
sabada bir tütün işleme imalathanesinin bulunmamasıydı. Karadeniz’in adeta
tütün deposu olan Bafra’da böyle bir imalathanenin bulunmaması buradaki in-
sanların dış memleketlere göç etmesine neden oluyordu. Bu durumun ele alın-
dığı bir gazete haberinde şu ifadelere yer verilmiştir:19

Her sene beş milyon kiloya yakın tütün çıkaran Bafra Kazasında bir tütün
imalathanesinin bulunmaması yüzünden tütün işçilerimiz çok vakit işsiz
kalmakta oldukları gibi… Samsun’daki imalathanelerden 100 kuruş gün-
lük alan bir kadın işçi, Bafra’da aynı işten neden 30 kuruş günlük alıyor?
Birçokları burada razı oldukları halde niçin devamlı iş bulamıyorlar? Yerli
tütün tüccarımızın büyük sermayelere sahip oldukları senelerde, kaza-
mızda daima 10 kadar imalathane acık bulunuyordu. Ve her zaman çalışan
1500 -2000 kadın, erkek tütün amelesi layık oldukları günlükleri alıyor-
lardı. 1929 senesini takip eden bir iki sene zarfında umumi ve iktisadi
buhranın silip götürdüğü muazzam sermayelerin açık kalan yerleri doldu-
rulamayacak derecede geniş olduğundan yerli tüccarımızın iş hacmi kü-
çülmüş ve bu vazıyet karşısında işsiz kalan ve tenezzül eden ücretleri tat-
minkâr bulamayan işçilerin çoğu başka sahalarda iş aramak veya evlerine
çekilerek hiç çalışmamak mecburiyetinde kaldılar. O zamandan beri
Bafra’da büyük bir imalathane açılmamış ve işçileri yeniden çekecek sevi-
yede ücretlerde. Halen kazamızda istenildiği kadar kadın, erkek tütün iş-
çisi vardır. Yeter ki Samsun’da olduğu gibi aynı şeraiti haiz bir imalathane
burada da açılsın, aynı günlükler verilsin.

Görüldüğü üzere Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra tütüncülüğünün yaşa-


dığı en büyük sorun 1929 ekonomik buhranıydı. Söz konusu küresel kriz o dö-
neme kadar oldukça kârlı olan ve kasabanın temel geçim kaynağını oluşturan
tütün ziraatına büyük darbe vurmuştur. Kriz sırasında ve sonrasında eldeki tü-
tünler elde kalmış ve uzun yıllar depolarda çürümeye terk edilmiş, kasabada

18 Ahali Gazetesi, 11 Temmuz 1932.


19 Bafrasesi Gazetesi, 24 Haziran 1942.

513
MUZAFFER BAŞKAYA

bulunan ve sayıları 10’u bulan işleme evleri kapanmıştır. Bu bunalım dönemle-


rinde Bafra tütüncülerini destekleyecek, onlara kredi imkânları sağlayacak bir
kurumun eksikliği hissediliyordu. Bu cümleden olmak üzere Bafra tütüncüleri
tarafından 1940 yılında Bafra Tütüncüler Birliği adı altında bir cemiyet teşkil
edilmiştir. Birliğin kuruluş gayesi, nizamnamesinde şu şekilde ifade edilmiş-
tir:20

Birliğin mevzu ve gayesi; tütün ziraat ve ticaretinin, memleketin yüksek


menfaatine uygun bir şekilde inkişafına hizmet etmektir. Bu maksatla bir-
lik tütünlerin istihsal ve imal işlerinde en faydalı yol ve usulleri neşriyat,
konferanslar ve sair suretlerle gösterip, çiftçiyi tenvire çalışacağı gibi tü-
tün iktisadiyatını tanzim için zirai ve tüccarı şirketlerin kurulmasına, tü-
tünlerimiz hakkındaki yanlış telakkilerin, aleyhteki propagandaların ber-
taraf edilmesine ve tütüncüler arasındaki samimiyet ve tesanütün artma-
sına sarfı mesai edecektir.

Bu gibi faydalı cemiyetler dışında ayrıca zaman zaman Bafra’da bulunan


tüccarlar kendi inisiyatifleri ile bir şirket kurmaya da çalışmışlarsa da bu çaba-
lardan bir netice elde edilememiştir. Bu girişimlerden bir tanesi İkinci Dünya
Savaşı yıllarında yapılmış, 500 bin lira sermaye ile bir tütün anonim şirketi ku-
rulması için harekete geçilmiştir.21 Fakat ilerleyen günlerde bu konuda bazı de-
ğişiklikler yaşanmıştır. Zira Samsun Valisi Faik Türel ve Bafra Kaymakamı Na-
zım Üner ve Ziraat Bankası Müdürü İshak Özkan’ın teşvikiyle Bafra Tütün Türk
Anonim Şirketi yerine hem kredi ve hem de ihracat işleri yapabilecek kudrette
bir Bafra Tütüncüler Bankası vücuda getirmeye karar verilmiştir. Haberde,
1929 krizinden önce Bafra’da mevcut olan tütün ticarethanelerinin muazzam
sermayelerinin olduğu fakat buhran karşısında bunların birdenbire eridiği ha-
tırlatılarak söz konusu banka sayesinde bu gibi travmaların bir daha yaşanma-
yacağı belirtilmiştir.22
Bafra’da tütün üretimi dışında öne çıkan bir başka ekonomik faaliyet or-
mancılıktı. Zira Bafra’nın 4/3’nü kaplayan ormanlara deltada ve güneyin yük-
sek alanlarında büyük ölçüde rastlanırdı. Bu ağaç toplulukları baltalık (funda-
lıklar, çalılıklar), çam ve meşelerden mürekkep “hakiki orman” olmak üzere
ikiye ayrılmaktadır. Fundalıklara şehir ve çevresi ile çorakta, çam ve meşe gibi

20 Bafrasesi Gazetesi, 13 Mart 1940.


21 Bafrasesi Gazetesi, 8 Temmuz 1942.
22 Bafrasesi Gazetesi, 31 Mart 1943.

514
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)

ağaçlara da bilhassa yaylada Nebyan, Dürtmen ve Kaplan Dağlarında rastlan-


maktaydı.23 Bu dönemde Bafra’da 25 bin hektar orman olduğu görülmekte ve
buradan elde edilen tomruklar Bafra’daki atölye ve kereste fabrikasının da
hammaddesini oluşturuyordu.
Bafra’da tütün ve ormancılık faaliyetleri dışında mısır, arpa ve hemen her
yerinde yetiştirilebilen buğday, yulaf, çavdar ve darı gibi tahıllar üretiliyordu.
Bu familyadan olan buğday yılda ortalama 3.310 ton, arpa 4.450 ton, kaplıca
4.415 ton, mısır 1.800 ton, çavdar 580 ton, yulaf 80 ton civarında yetiştirili-
yordu. Sebzelerden ise patates 290 ton, fasulye 130 ton, nohut 44 ton ve merci-
mek 7 ton kadar ekilir ve bunlar daha ziyade ilçenin ihtiyacını karşılardı.24
Endüstri
Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra’da bulunan sanayi tesisleri ilgili bilgi
vermek gerekirse 1927 yılı Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesine göre
Bafra’da 2 un fabrikası bulunuyordu.25 İlerleyen yıllarda kasabada bulunan sa-
nayi tesislerinin artığını görüyoruz. Zira İkinci Dünya Savaşı yıllarında yayınla-
nan bir mecmuada Bafra’daki sanayi tesislerinden söz edilirken 1 kereste fab-
rikası, 1 gazoz, şıra, pasta ve şekerleme imalathaneleri ile bazı evlerde kurul-
muş bulunan fanila ve çorap tezgâhlarını ve 1’i Bafra’da bulunan 2’si Çal-
köyü’nde 1’i Martikale’de, 1’i Ellezli’de, 1’i Tosköy’de olmak üzere su ile işleyen
6, ateşle işleyen yüzlerce değirmen olduğu ifade edilmiştir.26 1949 yılında ya-
yınlanan bir başka eserde ise 1 kereste fabrikası, 1 nebati yağ fabrikası, 1 pulluk
ve araba imalatı atölyesi, 1 demir işleri27 ile uğraşan fabrika bulunduğu belirtil-
miştir.
Bafra’da sanayi denilince ilk akla gelen şey kasaba merkezinde bulunan
ve o günlerde oldukça meşhur olan kereste fabrikasıdır. Kasabadaki ormanların
değerlendirilmesi ve ilçe halkının istihdamı sağlamak maksadıyla faaliyete ge-
çen söz konusu fabrika zamanla o kadar ilgi çekici bir yer haline gelmiştir ki
ulusal bir gazetenin muhabiri fabrikayı gezerek burayla ilgili bir haber yapmış-
tır. Söz konusu haberde şu ifadelere yer verilmiştir:28

23 Karakum, a.g.m, s.3


24 Karakum, a.g.m, s.8
25 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi 1927-28, s.800.
26 Karakum, a.g.m, s.9.
27 Osman Remzioğlu, “Nüfus, İktisat ve Çalışma Hayatı Bakımından Samsun”, 19 Mayıs Samsun

Halkevi Mecmuası, Kasım 1949, Cilt:9, Sayı:109, s.12.


28 Cumhuriyet Gazetesi, 4 Mayıs 1930.

515
MUZAFFER BAŞKAYA

Tütünü ile maruf olan Bafra’da, müteşebbis vatandaşlarımızdan Eskişehir


Mebusu Emin Bey ve arkadaşları tarafından yeni yapılan son sistem ke-
reste fabrikası sayesinde bir kat daha ehemmiyet kesbedecektir. Fabrika,
kasabanın kenarında inşa edilmiş olup yalnız hızar hanesi 686 metre
uzunluğunda bir sahadan oluşmaktadır. Kasaba ile fabrika arasında mun-
tazam bir yol da yapılmıştır. Ortadaki büyük bina içinde transmisyon dai-
resi, testere, tesviye, marangoz vesaire daireleri mevcuttur. Büyük bina
haricinde de müdüriyet binası, biçki, demirhane, kurutma fırını ve vinçler
bulunmaktadır. Osmancık ormanından gelen ormanların, gelen tomrukla-
rın Kızıl Irmak Nehri vasıtasıyla fabrikaya kadar sevki için nehrin kena-
rında asri bir vinç ve dekovil hattı vücuda getirilmiş ve nehir içinde sallar
ve sandalları yapılmıştır. Fabrika sahası dâhilinde müteaddit dekovil hat-
ları inşa edilmiştir. Fabrikada yalnız kereste değil mobilya işleri de yapı-
lacaktır. Fabrikanın idaresi Cemal Bey adında bir zat ile mütehassıslara ve
sanatkâr genç Türk ustalara tevdi edilmiştir.

Fabrikaya odun yetiştiren Osmancık ormanı gayet vâsi bir saha işgal et-
mekte olup dâhilinde bir hayli tesisat ve dekovil hatları yapılmıştır ki bu
hususta yapılan masraf 1.200.000 liraya çıkmıştır. Orman, çam ağaçları ih-
tiva ediyor. Senevi 35.000 metre mikâbı kereste temin edebilir. Fabrika
günde 100 metre mikâbı tahta çıkarabilecektir. Tesisatın ufak tefek nok-
sanı ikmal edildikten sonra fabrikanın açılma merasimi yapılacaktır. Bu
fabrika Bafra halkına iş tedariki konusunda büyük hizmetler ifa edecektir.

Fabrika kurulduktan yaklaşık 10 yıl sonra burası hakkında bilgi veren bir
yazara göre Bafra Kereste Fabrikası, Kunduz Ormanlarından Kızılırmak yoluyla
gelen tomrukları işleyerek 27 kilometrelik dekovil yolu ile Kumcağız İskelesine
ve buradan vapurlara yüklenirdi. Ardından Türkiye’nin çeşitli bölgelerine ihraç
edilirdi. 250.000 beygir gücünde motorla çalışan fabrika 6 tomruk katrağı, 1 ka-
las katrağı ve 2 büyük otomatik daire tezgâhı ve birçok küçük ve otomatik tez-
gâhlarla donatılmıştı. Fabrikada günde 100 metreküp tomruk işleniyordu.29
Bafra sanayisinin yüz akı durumunda olan kereste fabrikasındaki dekovil
hatların, zamanla uzatılarak tütün sevkiyatında da kullanılması düşünülmüştür.
Konuyla ilgili bir haberde verilen bilgilere göre kereste fabrikasının sahilden
başlayan dekovil hattının İnhisarlar İdaresi ambarlarına kadar uzatılması dü-
şünülüyordu ve bu hususla bazı tetkikler yapılmıştı. Haberin devamında verilen
malumata göre Bafra’dan senede dört milyon kiloya yakın tütün sevk olunu-

29 Karakum, a.g.m, s.9.

516
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)

yordu. Gittikçe artan kamyon kiraları karşısında kısmen bu hatla ve kısmen de-
niz vasıtalarıyla nakliyat yapılmasına imkân verilirse Bafra için çok istifadeli
olacaktı.30
Uzun yıllar Bafra ekonomisinin en önemli kurumlarından olan kereste
fabrikası 1944 yılına gelindiğinde devletleştirilmiştir. Özel teşebbüs tarafından
idare edilen bu fabrika söz konusu yıl itibarıyla hükümetin eline geçmiştir. Ko-
nuyla ilgili verilen bir haber bu tespitimizi doğrulamaktadır:31

Kereste fabrikası hükümete geçti. Hükümetçe satın alınan Bafra Kereste


Fabrikasının orman kısmına ait devir işleri geçen senenin ikinci teşrin
ayında bitirilmişti. Bu kere de fabrikanın ve Kumcağız’a kadar imtidat
eden 27 kilometrelik dekovil hattının muharrik ve müteharrik, kuvvetler
ile tesellümü yapılmıştır. Kumcağız kısmı da Nisan ayı sonlarına doğru de-
vir alınmış olacaktır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra’da bir de elektrik fabrikası bulunu-


yordu. 1929 yılında faaliyete başlayan fabrika Hacı Yusufzade İsmail Mithat Bey
tarafından tesis edilmişti. Aynı kişi burada bir de buz fabrikası kurmuştu. Alman
teknolojisinden yararlanılarak kurulan fabrika Bafra’nın elektrik ihtiyacı temin
ediyordu. Buz fabrikasından da günde 100 kg buz elde ediliyordu.32 Mazotla ça-
lışan fabrika sık sık arızalanıyor ve bu suretle Bafra, karanlık altında kalıyordu.
Konuyla ilgili bir haberde elektrik fabrikasının büyük motorunda yer alan mü-
him bir aletin kırıldığı ve bu yüzden motorun çalışmadığı, küçük motorun taka-
tinin de kasabayı tenvire yetmediği, kırılan aletin yapılması için İstanbul’a gön-
derildiği ve alet tamir edilip gelinceye değin kahve ve lokantalarda 2’şer lamba,
evlerde ise 1 lambanın yakılması lazım geldiği halka ilan edilmiştir. 33
1942 yılına ait bir gazete haberinde verilen bilgilere göre Bafra’da 2 adet
gazoz fabrikası bulunuyordu. Buna rağmen gazoz şişelerinin temiz olmadığı yö-
nünde eleştirilerin yer aldığı haber sayesinde daha evvel 1 olan gazoz fabrika-
sının sayısının arttığını anlıyoruz.34
İçme Suları
Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra’da modern bir su tesisatı bulunmu-
yordu. Kasaba merkezinin su ihtiyacı etraftaki kaynak sularının borularla çeş-

30 Bafrasesi Gazetesi, 9 Kânunuevvel 1942.


31 Bafrasesi Gazetesi, 18 Mart 1944.
32 Cumhuriyet Gazetesi, 4 Mayıs 1930.
33 Bafrasesi Gazetesi, 31 Temmuz 1943.
34 Bafrasesi Gazetesi, 8 Temmuz 1942.

517
MUZAFFER BAŞKAYA

melere getirilmesi suretiyle karşılanmaya çalışıyordu. Fakat Bafra halkı bu du-


rumdan oldukça şikâyetçiydi. Zira gelen sular temizlik yönünden tatmin edici
bir durumda olmuyordu. Konuyla ilgili bir gazete haberinde verilen bilgilere
göre, yıllardan beri Bafra’nın kaza merkezine civar köylerden iyi bir memba
suyu getirilmeye çalışıldığı fakat bu konuda bir mesafe kat edilemediği, bugün
Bafra halkının içtiği suyun kireçli ve çamurlu olduğu, akşamdan tertemiz dol-
durulan sürahinin sabahleyin sapsarı kesildiği, hele yağmur yağdığında bütün
suların kirlendiği ifade edilmiştir. Kasabada bulunan varlıklı kimselerin 25-30
kuruş vererek tenekelerle köylerden temiz sular getirttiği fakat herkesin bu şe-
kilde su satın alamayacağı belirtilmiştir. Haberde verilen bilgilere göre o sıra-
larda Bafra Belediyesi, Nebiyan Dağı’nda çıkan iyi bir kaynak suyunu kasabaya
getirmek istiyordu.35
Bu dönemde yayınlanan bir mecmuada verilen bilgilere göre Bafra’da
içme suyu olarak kullanılan sulardan ilki “Dedeağaç” suyu idi ve kasabaya 3,5
km mesafede bulunan Akteke Köyü civarından borularla getirilerek çeşmelere
dağıtılmaktaydı. Bunun dışında ayrıca ilçe merkezine yarım saat mesafede bu-
lunan “Gümüş suyu”, 2 saat mesafede bulunan “Fındıklı suyu”, 8 saat mesafede
bulunan “Ağlan suyu” tenekelerle getirilerek halka parayla satılırdı.36
Eğitim
Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra Kazasında eğitimle ilgili en büyük ek-
siklik, bir ortaokulun bulunmamasıydı. Zira 1930’ların ortalarına kadar Bafra-
lılar, ortaokuldan mahrum bir şekilde yaşıyorlardı. Bu sorun 1936’da halle-
dilme yoluna girmiştir. Zira ilk anda geçici bir binada İsmet Paşa İlkokulu’nun
içinde, 2 öğretmenle faaliyete başlayan ortaokul37 ertesi sene yeni binasına ta-
şınmıştır. 1937 yılı eğitim-öğretim döneminin başında faaliyete başlayan orta-
okulun açılış merasimi oldukça parlak bir törenle yapılmıştır.38
1942 yılına gelindiğinde Bafra’da eğitim-öğretim faaliyetlerine bakıldı-
ğında merkez ilkokullarına 1685 talebenin devam ettiği ve bunlar-
dan1214’ünün sınıfını geçtiği, köy okullarında ise 1139 talebenin okula devam
ettiği ve bunlardan 614’ünün bir üst sınıfa yükseldiği belirtilmiştir. Ortaokula
286 talebe devam etmiş, son sınıf mevcudu olan 72 talebeden 68’inin mezun

35 Bafrasesi Gazetesi, 24 Temmuz 1940.


36 Karakum, a.g.m, s.8.
37 Samsun Gazetesi, 9 İkinciteşrin 1936.
38 Samsun Gazetesi, 8 Teşrinievvel 1937.

518
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)

olduğu ve bunlardan 15’inin parasız yatılı imtihanları kazandığı ifade edilmiş-


tir.39 Bafra’daki okulların durumuna bakıldığında 1945 yılı itibarıyla İsmet
İnönü, Gazi Paşa, Merkez ve Kızılırmak adıyla 4’ü şehir merkezinde bulunan il-
kokul vardı. Bunun dışında 13’ü köylerde olmak üzere toplam 17 ilkokul faali-
yet halindeydi.40
Ulaşım
Bafra’yı çevresine bağlayan düzenli yolların başlıcaları Bafra-Samsun (53
km), Bafra-Alaçam (31 km), Bafra-Alaçam-Gerze ile Bafra-Tosköy şoseleriydi.
Bu yollar dışında köyleri birbirine bağlayan fakat kışın ulaşımı oldukça zor olan
yollar da bulunuyordu. Bafra Kazasında bulunan köprüler ise şunlardı: Çetin-
kaya, Engiz, Karaköy, Cigara, Cırıklar, Kazandere Köprüleri. Bunlar dışında
İmam Pınarı ve Kalaycılı adıyla tahta köprüler de bulunuyordu.41 Fakat bu köp-
rülerin görüntüsü içler acısı bir haldeydi. Hemen hepsinden geçişin tehlikeli ol-
duğu bu yapıların vaziyeti zamanla yerel basının da gündemine gelmiştir. Ko-
nuyla ilgili haber şu şekildedir:42

Ne talihtir bilmem Bafra, Samsun - Bafra, Alaçam arasındaki köprülerin


hepsi hiç bir vakit geçilebilecek bir halde bulunmamaktadır. Geçenlerde
Kızılırmak köprüsü yıkıldı bir hafta oldu İnce Su köprüsü yıkıldı. Karaköy
Köprüsü de hemen göçmek üzeredir. Aradaki ufak tefek köprülerden de
hayır yok İncesu Köprüsü yapılacak diyorlar bu köprünün ancak dört beş
metrelik bir köprü olduğu da meydanda. Bu kadar ufak bir köprü bir
günde yapılabilir çünkü ağaçtır ve tahtadır. Bafra’da koca bir kereste fab-
rikası var bu kesilecek yontulacak ağaçlarını bir saate yapar en nihayette
bir günde yerine takılır. Zaman kış tütün nakliyatı hararetli bir devrede-
dir. Bu köprülerin yapılmaması memleket için ne kadar büyük zararlar
açıklıyor. Nakliyatın bir hafta geri kalması yüzbinlerce liranın memleket
kapılarında bekleyerek içeri girmemesi muciptir.

Bafra-Samsun-Alaçam yolu ile ilgili bir gazete haberinde verilen bil-


gilere göre 51 kilometrelik yolun Türkiye’nin en işlek yollarından biri ol-
duğu, bu yolda Samsun ve Bafra Belediyesi’ne kayıtlı araçların, otomobil-
lerin, otobüs, kamyon ve kaptıkaçtı gibi birçok motorlu vesaitin işlediği
belirtilmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan evvel Bafra’dan Samsun’a adam
başı 150 kuruş, otobüs ve kaptıkaçtılar 75 ila 100 kuruş ücret aldıkları,

39 Bafrasesi Gazetesi, 15 İkincikanun 1944.


40 Karakum, a.g.m, s.7.
41 Karakum, a.g.m, s.7.
42 Bafra Gazetesi, 30 İkincikanun 1935.

519
MUZAFFER BAŞKAYA

şimdilerde ise bir kaptıkaçtı adam başına 5 lira, bir otomobil 7.5 ila 10
lira almaktaydı.43
Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra’da ulaşım adına yapılan en önemli
hamle tarihi Kızılırmak Köprüsü’nün yerine Çetinkaya Köprüsü’nün ya-
pımı olayıdır. Bafra’da Kızılırmak Nehri’nin üzerinde bulunan tarihi
köprü ahşaptan yapıldığı için sürekli yıkılıyordu. Mesela 1935 yılında ko-
nuyla ilgili bir gazete haberinde köprünün durumu hakkında şu ifadeler
kullanılmıştır:44

Her vakit diyoruz bu Kızılırmak Köprüsü memleketi ikiye bölüyor. Çok la-
zımlı bir köprüdür ve yapılması lazımdır. İşte gecen Perşembe gecesi de
(27) numaralı şoför Nevzatın idaresindeki kamyonet köprünün çökmesin-
den aşa düşmüştür. Böyle binlerce liralık bir ticaret malı dolu binlerce li-
ralık bir arabanın bir an için mahvolması ve insanlarında beraber sular
içinde boğulması gibi vakalarla karşılaşmak var. Bir an evvel bu köprünün
çaresine bakılmalıdır.

Kızılırmak Köprüsü’nün sürekli şekilde tehlike arz etmesi ve halkın yük-


selen şikâyetleri karşında nihayet yetkililer de harekete geçmiştir. İlk olarak Vi-
layet makamı olaya el atmış ve köprünün yeniden ve betonarme bir şekilde inşa
edilmesi için düğmeye basılmıştır.45 Fakat yapılacak olan köprünün maliyetinin
bir kısmı ise yine Bafralılar tarafından karşılanmıştır. Zira konuyla ilgili bir ha-
berde verilen bilgilere göre, bedelinin bir kısmı üretilen tütünün kilosundan 40
para alınmak suretiyle Bayındırlık Bakanlığı tarafından bu köprü Haziran
1935’de ihaleye çıkarılacaktı. Konuyla ilgili olarak Bayındırlık Bakanlığı yetkili-
lerinden Kemal Bey, Bafra’ya gelerek ilgili keşiflere başlamıştı.46
Bafra’nın en önemli ihtiyaçlarından biri olan söz konusu köprünün bu şe-
kilde yeniden inşa edilmesi ve bu konuda dönemin Nafıa Vekili Ali Çetin-
kaya’nın göstermiş olduğu olumlu yaklaşım, Bafralıların gözünden kaçmamış-
tır. Bunun üzerine teşekkür mahiyetinde olmak üzere köprüye Çetinkaya adının
verilmesi gündeme gelmiştir. Bu fikrin hızlıca kabul görmesi üzerine harekete
geçen Bafra Belediye Meclisi, 27 Ağustos 1937 günü yaptığı oturumda söz ko-

43 Bafrasesi Gazetesi, 20 Kânunusani 1943.


44 Bafra Gazetesi, 20 İkincikanun 1935.
45 Bafra Gazetesi, 6 Mart 1935.
46 Samsun Gazetesi, 24 Nisan 1935.

520
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)

nusu köprünün adının Çetinkaya olarak değiştirilmesi ile ilgili gelen teklifi gün-
demine almıştır. Bu noktadan sonra yaşanan gelişmeler dönemin basınına şu
şekilde yansımıştır:47

19 sayılı nüshamızda, memleketimizin en başta gelen hayatî bir derdini


(Kızılırmak köprüsünü betonarme yaptırmak suretiyle) karşılayan Cum-
huriyet hükümetimizin Sayın Nafia vekili Bay Ali Çetinkaya’ya Bafra’nın
şükran ve kadirşinaslık borcunu ödemiş olmak için yeni köprünün (Çetin-
kaya) köprüsü namıyla adlanmasını teklif ve belediye meclisince bunun
tahtı karara alınması için fevkalâde bir toplantı yapılacağını haber aldığı-
mızı yazmıştık. Belediye meclisi 27 Ağustos 1937 Cuma günü saat 14 de
Belediye Reisi Bay Zihni Lokman’ın reisliğinde fevkalâde toplanarak
Bafra’nın en mühim ihtiyacını karşılayan Sayın Nafia Vekilimiz Bay Ali Çe-
tinkaya’ya bir şükran ve kadirşinaslık eseri olmak üzere yeni yapılan Kızı-
lırmak Köprüsü’nün (Ali Çetinkaya) köprüsü namıyla adlanmasının te-
mennisine ittifakla karar vermiş ve bu karar derhal sayın vekilin muvafa-
kat ve müsaadeleri almak üzere yüksek makamata arz edilmiştir. Meclis
ayrıca Bay Ali Çetinkaya’ya Bafra’nın minnet ve şükranlarını bildirmeyi de
karar altına almıştır. Halkın efkârına bihakkın tercüman olarak gösterdiği
bu kadirşinaslık eserinden dolayı Belediye meclisimizi tebrik ve takdir
ederiz. Köprünün, Eylül sonlarına doğru resmi küşadının yapılacağı ve Sa-
yın Nafia vekilimizin memleketimize şeref vereceği sevinçle haber alın-
mıştır.

Bafra Belediyesi Meclisi tarafından alınan bu kararla birlikte yıllarca Kı-


zılırmak Köprüsü adıyla bilinen yapının adı bu şekilde Çetinkaya Köprüsü ola-
rak değiştirilmiştir. Adı ve yapısı değişen köprünün açılış merasimi ise oldukça
büyük bir ilgi görmüştür. Günler öncesinde Bafra Gazeteleri tarafından yapılan
duyurularla halk, açılış törenine davet edilmiştir.48 Nihayet 4 Kasım 1937 gü-
nüne gelindiğinde Bafra’da adeta yer yerinden oynamış, Vali, Belediye Başkanı,
Nafıa Vekili Müsteşarı açılış törenine katılmıştır. Fakat daha evvel katılacağı
açıklamasına rağmen Nafıa Vekili Ali Çetinkaya, açılış törenine gelmemiştir. Na-
fıa Vekili, törene katılamasa da açılış merasimi ile ilgili olarak bir telgraf gön-
dermiştir. Telgrafta şu ifadelere yer verilmiştir:49

Cumhuriyet Hükümetinin ve nafıasının vatanperver çalışkan Bafra ahali-


sine lâyık bir hizmeti ve bir eseri olmak üzere kurmak istediği köprünün
hitam bularak bu defa açılma töreni münasebetiyle gösterdiğiniz duygu-

47 Bafrasesi Gazetesi, 1 Eylül 1937.


48 Bafrasesi Gazetesi, 29 Ekim 1937.
49 Bafrasesi Gazetesi, 10 Sonteşrin 1937.

521
MUZAFFER BAŞKAYA

nuza ve kadirşinaslığa hassaten teşekkür ederim. Karşılıklı devlet ve mil-


let birliğinin sevgisinin bir sembolü olmak üzere vücuda gelen bu eserin
güzel Bafra’mıza kutlu olmasını diler ve cümlenizi saygı ve sevgi ile
selâmlarım. Nafıa Vekili Ali Çetinkaya.

Söz konusu tören, dönemin Samsun basınında oldukça geniş bir şekilde
halka duyurulmuştur. Büyük puntolarla ve geniş sütunlarla oldukça çarpıcı bir
şekilde halka aksettirilen bu törende çok sayıda yetkili zevat konuşma yapmış
ve bu konuşmalar olduğu gibi yerel basında kendine yer bulmuştur. Açılış tö-
reni ile ilgili Bafra ve Samsun basınında yer alan haberlerden birinde şu ifade-
lere yer verildiği görülmektedir:50

Alaçam arasında Kızılırmak üzerinde Nafia Vekâletince betonarme inşa


edilen Çetinkaya Köprüsü 4-11-1937 Perşembe günü saat 11 de büyük te-
zahürat arasında geliş, gidişe açıldı. Bütün şehir baştanbaşa bayraklarla
süslenmiş bir bayram manzarası arz ediyordu Törende Nafia Vekâleti
Müsteşarı Bay Arif Baytın, Şose köprüler reisi Bay Ali Talip Güran, Köprü-
ler başmühendisi Bav Kemal Hayırlıoğlu, Valimiz Bay Fuat Tuksal, Tümge-
neral Lütfi Karapınar, Vilâyet Askerî, Mülkî rüesa ve erkânı, umumî meclis
azaları ve gazeteciler hazır bulundular. Altmış beş kişilik olan bu güzide
heyet Samsundan saat 8 de hareket etmiş ve şehre on kilometre mesafede
Kaymakam, Belediye, Parti, Ticaret ve Sanayi odalar erkânı, jandarma ko-
mutanı, meclisi umumî azalar tarafından karşılanmıştır.

Kızılırmak Köprüsü’nün açılışı ile ilgili olarak Başvekâlete gönderilen bil-


gilendirme yazısında, köprünün halkın katılımıyla coşkulu bir şekilde açıldığı,
asırlardan beri yokluğu çekilen bu köprünün uzunluğunun 255 metre olduğu
ve 7 gözden oluştuğu ve toplam 221.000 lira ödenerek betonarme şekilde inşa
edildiği ifade edilmiştir. 51
Bafra’nın en önemli ihtiyaçlarından birisi olan Kızılırmak Köprüsü, beto-
narme bir şekilde yeniden inşa edilirken diğer bir köprü olan Engiz Köp-
rüsü’nün durumu ise içler acısı halini koruyordu. Köprü üzerinden geçiş nere-
deyse imkânsız hale gelince, yetkililere sesini duyurmak isteyen Bafralılar, du-
rumu gazeteler aracılığıyla gündeme getirmişlerdir. Böylece basına yansıyan
köprünün durumu ile ilgili yayınlanan bir haberde şu ifadelere yer verilmiştir:52

Dört beş aydan beri yıkık duran Engiz Köprüsü henüz yapılmadı. Vesaiti
nakliye dereden geçmek mecburiyetinde kalıyor. Dere kış münasebetiyle

50 Bafrasesi Gazetesi, 10 Sonteşrin 1937.


51 Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 30.10.0/155.91.15.
52 Bafra Gazetesi, 7 İkinciteşrin 1934.

522
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)

ikide bir de geçit vermiyor. Bununla beraber iki tarafı da bataklıktır. Ge-
çenlerde bir araba devrildi. Tüccarın birçok malı sular içinde mahvoldu
binlerce lira değerinde arabalar da perişan oluyor. Hangi idareye ait ise
köprünün en seri bir surette yapılmasını yapılmamasından facialar doğur-
ması muhtemel olan bu bozukluğun böylece devam ettirilmemesini tekrar
rica ediyoruz.

Karayolu ulaşımının sıkıntılı olduğu Bafra’da aslında halkın en büyük


beklentisi, Çarşamba-Samsun Demiryolu hattının Alaçam’a kadar uzatılma-
sıydı. Zira Bafralılar, Çarşamba halkının çok şanslı olduğunu zira onların demir-
yolu sayesinde ulaşım imkânlarının daha iyi olduğunu düşünüyorlardı. Bu ko-
nuyla ilgili yayınlanan bir haberde şu ifadelere yer verilmiştir:53

Bafra’dan Samsun’a gelen bir zat diyor ki, vilayetimizde en çok yola muh-
taç olan yer varsa o da Bafra’dır. Çarşamba ve Havza demiryoluna sahip
olduğu için şoselerin bozuk olması onları müteessir etmez. Hâlbuki
Bafra’dan maada bütün şoseler iyidir. Sizde takdir edersiniz ki Bafra, kül-
tür, ziraat ve ekonomi bakımından değeri olan kazalardan biridir. Tamire
başlanan yol da bizi ümitsizliğe sevk ediyor.

Bafra halkının bu isteği zamanla Bafra’ya da demiryolu hattının uzatıl-


ması fikrini gündeme getirmişti. Aslında böyle bir fikir Çarşamba demiryolu ya-
pıldığı tarihten itibaren bir şekilde gündeme geliyordu. Mesela 1934 yılında çı-
kan bir gazete haberinde Samsun- Çarşamba hattının Bafra’ya uzatılması gerek-
tiği hatta bununla ilgili olarak 1931 yılında yayınlanan Demiryolu Mecmuasında
bazı bilgiler verildiği ifade edilmiştir. Söz konusu mecmuada Samsun-Bafra de-
miryolu hakkında şu bilgiler verilmiştir:54
Samsun-Bafra arasında hazır şose tulünün 52 kilometreden ibaret oldu-
ğundan ve demir yolu güzergâhının, şosenin 40’ncı kilometresinden itibaren
mevcut sert iniş ve yokuşları hafifletme için 3-4 kilometre kadar dolaşmak mec-
buriyeti olacağından işbu güzergâh tulü 56 km. olarak tahmin edilebilir. Buna,
istasyonların genişlemesi ve makas tulleri de ilave edilirse güzergâh tulünün 60
km olarak kabulü icap eder ki, derbent de dâhil ve umum masrafın 128.4000
lira olduğu mezkûr mecmuanın mütalaası sahifesinden olduğu ayrıca temin
edeceği varidatı o zamana göre şöyle tahmin etmiştir:

53 Ahali Gazetesi, 9 Haziran 1938.


54 Ahali Gazetesi, 17 Birinciteşrin 1934.

523
MUZAFFER BAŞKAYA

Lira Ton
Tütün havaleli eşya 24000 4000
Mütenevvi Zahire Hububat 13000 3000
Meyve sebze 6750 1500
Mevat ve mahsulat hayvaniye 6750 1500
Mahrukat ve müteferrik eşya 13500 3000
İthalat eşyası 22500 5000
Kereste fabrikasının umumi ih- 75000
racı
Toplam 375600

İşletme Masrafı Lira


İdare İşletme Umum Masrafı 50000
Bir Milyon Üç yüz bin Liralık Sermayesinin Amor- 20000
tismanı
Gayrı Melhuz Masraf 20600
Toplam 90600

Yukarıda verilen rakamlara bakıldığında masraflar çıkınca 285.000 lira


kalmaktadır ki bu miktar da safi kâr anlamına gelmektedir. Yani Samsun-Bafra
Demiryolu yapıldığı takdirde yıllık 285.000 lira gelir, ülke ekonomisine kalı-
yordu.
Görüldüğü üzere Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafralılar, demiryolu hattı-
nın kendi memleketlerine kadar uzatılmasını istiyordu. Bir ara söz konusu de-
miryolunun yapım masrafları ile ilgili ortaya çıkan gerekli meblağın 1935 yılı-
nın bütçesine konulacağı haberleri gündeme gelse de incelediğimiz yıllar içinde
bu konuda somut bir adım atılmamıştır.
Sonuç
Tütün bilhassa Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’nin en önemli ihraç
maddelerinden biriydi. Tütün denilince akla gelen yerlerden biri de elbette ki
Samsun ve Bafra idi. Karadeniz’in en nefis tütünlerinin yetiştirildiği bu mıntıka,
aynı zamanda ülke ve bölge ekonomisinin de can damarlarından birini teşkil
ediyordu. Mazisi oldukça eskiye dayanan Bafra tütüncülüğü bilhassa Cumhuri-
yetin ilk yıllarında dalgalı bir süreç geçiriyordu. Modern tarım usullerinden
uzak, geleneksel yöntemlerle yetiştirilen ve gerektiği derecede iyi muhafaza

524
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)

edilemeden satışa sürülen Bafra tütünleri 1929 ekonomik buhranına kadar nis-
peten iyi denecek fiyatlarla satılmıştır. Fakat buhran yıllarında Samsun ve Bafra
tütünlerinin alıcısı olan Avrupa piyasalarında yaşanan durgunluk bir anda bu
kârlı ticaretin sonunu getirmiştir. 1929 krizinden sonra Bafra’da bulunan bir-
çok tüccar sermaye kaybı yaşamış, kasabada bulunan imalathaneler kapanmak
durumunda kalmış ve böylece işsizlik baş göstermeye başlamıştır. Maalesef o
günlerde Bafra tütüncülerini bu tür krizlerden koruyacak, gerektiğinde destek
verecek bir kurum bulunmuyordu. İnhisarlar İdaresi, piyasalara bu desteği ve-
recek derecede etkili ve güçlü bir aktör konumunda değildi.
Bafra’nın tütün dışında en önemli sermayesi kereste fabrikasıydı. Gerek
sermayesi, gerek kuruluş sahası ve gerekse de müştemilatıyla bu fabrika Bafra
sanayisinin en önemli kurumuydu. Bölge halkına istihdam sağlayan en önemli
tesis olan bu fabrika 1944 yılına kadar özel teşebbüsün elinde kalmış ardından
devletleşmiştir.
Bafra’nın, ticari ve ekonomik durumuna paralel olarak aynı oranda geli-
şim sağlayamadığı noktalardan biri de maariftir. Zira Cumhuriyetin ilk yılla-
rında Bafra’da ilkokul dışında her hangi bir eğitim kurumu bulunmuyordu. Or-
taöğretim adına her hangi bir eğitim kurumunun olmadığı Bafra’da bu eksiklik
ancak 1937 yılında giderilebilmiştir. Böylesi kalabalık bir kasabada uzun yıllar
ortaokul olmaması, önemli bir sorun olarak göze çarpmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra’nın ulaşım alanındaki en büyük sıkıntısı
dışarıyla demiryolu bağlantısının kurulmamasıdır. Zira Bafralılar, uzun yıllar
Çarşamba-Samsun hattının kendi memleketlerine de uzatılacağı ümidiyle yaşa-
mış fakat her defasında hayal kırıklığına uğramışlardır. Buna karşın Bafra’yı
komşu kasaba ve vilayetlere bağlayan yolların durumu ise içler acısı bir hal-
deydi. Denizle birleşen derelerin ve bunların üstünden geçen köprülerin birçok
kez yıkılması nedeniyle bu dönemde can ve mal kayıplarının görüldüğü birçok
kaza meydana gelmiştir. Bu durumun önüne geçebilmek adına kasabanın can
damarı durumunda bulunan ve Kızılırmak Köprüsü olarak adlandırılan ahşap
köprü 1937 yılında betonarme olarak yeniden inşa edilmiş ve adı da dönemin
Nafıa Vekili Ali Çetinkaya’ya atfen Çetinkaya Köprüsü olarak değiştirilmiştir. Bu
gelişme Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra’da yaşanan en önemli devlet yatırımı
olarak dikkat çekmektedir.
Bu çalışmada yer verilmeyip bir başka araştırmanın konusu olabilecek
olan Bafra’nın sosyal ve içtimai durumu ile ilgili birkaç kelime etmek gerekirse,
Bafra’nın ekonomik durumuna göre beledi hizmetler noktasında oldukça geri

525
MUZAFFER BAŞKAYA

bir vaziyette olduğu dikkat çekmiştir. Zira Bafra’da içme suyu konusunda sıkın-
tılar yaşanırken ayrıca kasaba merkezinde yeterince park, bahçe ve sayfiye yeri
bulunmuyordu. Kanalizasyon sorunu halledilmediği için kasabada sık sık tifo ve
diğer salgın hastalıklar çıkıyor, ağaçlandırmaya özen gösterilmiyor, düzensiz
yapılaşma görülüyor ve imar planının eksikliği hissediliyordu.

Kaynaklar
Arşiv Belgeleri ve Süreli Yayınlar
Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 030.01/84.528.1
Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 490.01./700.383.1
Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 30.10.0/155.91.15
Ahali Gazetesi
Bafra Gazetesi
Bafrasesi Gazetesi
Cumhuriyet Gazetesi
Samsun Gazetesi
Diğer Kaynaklar
Akın, Fehmi -Bayraktar, Serkan, “Erken Cumhuriyetin İktisadi Kurumlarından Biri: Ali
İktisat Meclisi”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:29, Nisan
2011, ss.115-121.
Arslan, Gürbüz - Çevik Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz
Araştırmaları, XVIII/72, Yıl: s.905-936.
Genel Nüfus Sayımı Neticeleri Samsun Vilayeti, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatis-
tik Genel Direktörlüğü, Mehmet İhsan Basımevi Ankara 1937.
Karakum, Mahir, “Bafra”, 19 Mayıs Halkevi Dergisi, Samsun 1945.
Remzioğlu, Osman, “Nüfus, İktisat ve Çalışma Hayatı Bakımından Samsun”, 19 Mayıs
Samsun Halkevi Mecmuası, Kasım 1949, Cilt:9, Sayı:109, ss.12-14.
Topal, Coşkun, Cumhuriyetin İlk Yıllarında Samsun’un Ekonomisi, Samsun Büyükşehir
Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı, 2008.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi 1927-28, Tabhane-i Amire Matbaası, İstanbul
1928.
Umumi Nüfus Tahriri, 28 Teşrin-i Evvel 1927, Başvekâlet Merkezi İstatistik Müdüriyet-
i Umumiyesi Neşriyatından, Ankara 1927.

526
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)

EKLER
Ek 1. Bafra Ortaokulu

527
MUZAFFER BAŞKAYA

Ek 2. Çetinkaya Köprüsü’nün Açılış Merasimi İle İlgili Bir Haber

528

You might also like