Professional Documents
Culture Documents
BAFRA
Editör
Prof. Dr. Osman KÖSE
Cilt-3
Ankara, 2023
Bafra Belediyesi Kültür Yayını
Editör
Prof. Dr. Osman KÖSE
BERİKAN YAYINEVİ
Kültür Mah. Kızılırmak Cad. Gonca Apt. No: 61/6
Çankaya-Kızılay/ANKARA
Tel: (0312) 232 62 18 - Fax: (0312) 232 14 99
Copyright 2023,
BERIKAN YAYINEVI SERTIFIKA NO: 47109
Bu baskının butun hakları Bafra Belediyesine aittir. Bafra Belediyesinin yazılı izni olmaksızın,
kitabının tumunun veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı,
çogaltımı ve dagıtımı ya-pılamaz.
BAŞKAN’DAN…
İlkçağlardan günümüze Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri
Bafra’dır. Sahip olduğu verimli toprakları ve coğrafi imkânları Bafra’yı her daim
cazip bir yaşam merkezi yapmıştır. Bundan dolayı Bafra eski çağlardan itibaren
değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Başta Hititler olmak üzere birçok
eskiçağ devlet ve uygarlıkları bölgede hüküm sürdükten sonra başka Ana-
dolu’nun Müslüman Türkler tarafından fethi ile birlikte Bafra’da Türk-İslam
medeniyeti de günümüze kadar hakim olmuştur. İlk Müslüman Türk beylikle-
rinden itibaren gerek Anadolu Selçuklu Devleti gerekse Osmanlı Devleti dönem-
lerinde Bafra bugünkü Müslüman Türk kimliğine kavuşmuştur. Bu yönleri iti-
bariyle Bafra oldukça uzun ve köklü bir tarihi geçmişe sahiptir. Günümüzde şe-
hirleri önemli kılan sadece sahip olduğu ekonomik güç ve potansiyeli değil aynı
zamanda sahip olduğu köklü tarihi geçmiş ve zengin kültürel mirasıdır Bu an-
lamda Bafra gerçekten bu zengin kültürel mirası bünyesinde barındırmaktadır.
Sahip olduğu kültürel mirasın yanı sıra verimli topraklarının sunduğu imkânlar
çerçevesinde ülkemizin özellikle tarımsal faaliyetlerinde oldukça önemli bir
yere de sahiptir. Bafra Belediyesi olarak başta sahip olduğu tarihi geçmiş ve
zengin kültürel miras olmak üzere tarım alanındaki kayda değer potansiyeli
iii
OSMAN KÖSE
iv
TARİHİ, SOSYAL VE KÜLTÜREL YÖNLERİYLE BAFRA
önemli bir yerleşim birimi haline geldiği görülmektedir. Bu dönemi anlatan di-
ğer yazılarda da Bafra’mızın başta demografik yapısı ve oluşumu olmak üzere,
idari yapısı ve gelişimi, ticari hayatı ve sosyal ve kültürel gelişimi bilimsel veri-
ler ışığında ortaya konulmuştur. Bu yönleriyle eser, bugüne kadar Bafra üzerine
yapılmış en önemli bilimsel çalışmaları ihtiva etmesi bakımından önemli bir
yere sahiptir. Bu yönüyle bundan sonra yapılacak bilimsel çalışmalara büyük
ışık tutacaktır. Dört kitaptan oluşan ve Baframız için eşsiz bir kıymete haiz olan
bu çalışma şüphesiz büyük bir emeğin ve özverinin ürünüdür. Bu münasebetle
öncelikle bu eserde katkı sağlayan çok kıymetli bilim insanlarına yürekten te-
şekkür ediyorum. Emekleri hiçbir şekilde ödenemez. Bu noktada özel bir teşek-
kürü de çok kıymetli hocamız, ülkemizin güzide üniversitelerinden Milli Sa-
vunma Üniversitesi Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Osman KÖSE hak etmiştir. Ge-
rek sempozyum sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesinde gerekse sonra-
sında böyle seçkin bir eserin yayına hazırlanmasında mesai sarf eden hocamız
Sn. Prof. Dr. Osman KÖSE, Bafra’mıza büyük hizmet yapmış ve Bafralıların bü-
yük sevgisini kazanmıştır. Aynı şekilde süreçte emeği geçen yürütme kurulunda
görev alan değerli bilim insanlarına da yürekten teşekkür ediyorum. Başından
beri her türlü fedakârlıkta bulunan ve şehrimizde böyle güzel bir etkinliğin ya-
pılmasında emeği geçen ve bu eserin ortaya çıkmasına katkı sağlayan başta be-
lediyemizin kıymetli başkan yardımcılarıma ve emeği geçen tüm görevli arka-
daşlarıma çok teşekkür ediyorum
Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra adlı kitabın öncelikle sevgili
Bafra’mıza, Bafralı hemşehrilerimize hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz
ediyorum. Ayrıca bu kıymetli bilimsel çalışmanın ülkemiz bilimine katkı sağla-
ması bizim için büyük bir gurur vesilesi olacaktır. Bafra sevgimizden aldığımız
ilham ile yaktığımız bu meşalenin Bafra’mızın geleceği için büyük bir ışık olması
dileğiyle…
Hayırlı Olsun Bafra’m…
Hamit KILIÇ
Bafra Belediyesi Başkanı
v
vii
EDİTÖRDEN
ix
OSMAN KÖSE
x
TARİHİ, SOSYAL VE KÜLTÜREL YÖNLERİYLE BAFRA
xi
OSMAN KÖSE
xii
1930 Bafra Tekel Caddesi Solda Çarşı Camii
xiii
İÇİNDEKİLER
xv
OSMAN KÖSE
xvi
C-II.MEŞRUTİYETTEN SONRA BAFRA
1
1976 Bafra Belediyesi İtfaiye Teşkılatı Bayram Törenlerinde
3
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
Giriş
Osmanlı Devleti’nde nüfus sayımı yapmak her zaman problemli bir işti.
Halk vergi ödememek ve askere alınma korkusuyla daima sayımlara direnmiş-
tir. Üstelik maddi meselelere dinî boyut da eklenmiş, “Yeryüzündeki kulların nü-
fusunu sadece Allah’ın bilebileceği, nüfusu tespite çalışmanın Allah’a şirk koş-
makla eşdeğer olduğu”2 algısı halk arasında yerleşmiştir. Mesela Bosna gibi yer-
lerde halk nüfus sayımına öyle direnmiştir ki binlerce insan hayatını kaybetmiş-
tir3. Buna bir de nüfus memurlarının özensizlikleri eklenince durum iyice prob-
lemli hale gelmiştir. Memurların modern istatistik yöntemlerini bilmemeleri, iş-
lerine gerekli önemi vermemeleri, sayımlardaki lakaytlıkları gibi sebepler yü-
zünden istenilen verilerin elde edildiğini iddia etmek zordur. Üstelik onların
gevşek tutumları çoğu zaman karşılıksız kalmıştır. Cezalandırılmaya dair ender
örneklerden biri 6 Mart 1890 tarihlidir. Bu tarihte Bafra, Fatsa ve Terme kaza-
ları sayım memurları talimatlara uygun sayım yapmadıkları için sayım iptal
edilmiş, sayım defterlerin parası olan 2372,5 kuruş memurlardan tahsil edil-
miştir4. Fakat Bafra nüfus dairesinde problemin bir türlü çözülemediği anlaşıl-
maktadır. Ekim 1914’te Bafra nüfus müdürlüğünde yapılan denetlemede nüfus
memurlarının ölüm ve doğumların kayıtlara işlenmesinde lakayt davrandığı ve
1 Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Burdur/Türkiye.
yapılan ilk nüfus sayımında da devletin uğraştığı en önemli sorun olmuştur. Onca propaganda ve
köy köy yapılan bilgilendirmeye rağmen bazı kimseler bu gerekçe ile sayımdan kaçmaya çalış-
mıştır. Bakınız, Zafer Gölen, “1927 Genel Nüfus Sayımı”, Uluslararası Türkiye Cumhuriyeti Sem-
pozyumu Bildirileri 22-24 Ekim 2008, Editör: Bayram Kodaman vd., SDÜ Yayınları, Isparta 2008,
s.307-308.
3 Zafer Gölen, Tanzimat Dönemi Bosna İsyanları (1839-1878), Alter Yayınları, Ankara 2009, s.23-
24.
4 BOA, DH. MKT., nr:1705/97.
5
ZAFER GÖLEN
TTK, Ankara 2008, s.208-211. Hesaplama, Osmanlı Devleti’nde her hanede ortalama beş kişinin
yaşadığına dair Nejat Göyünç tarafından ortaya atılan teoriye göre yapılmıştır. Bakınız, Nejat Gö-
yünç, “Hâne Deyimi Hakkında”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, S.32, 1979,
s.345-346; Mehmet Ali Ünal, Paradigma Osmanlı Tarih Sözlüğü, Paradigma Yayıncılık, İstanbul
2011, s.291.
8 Nazif Bey cezalandırılmadığı gibi tam tersine bir devlet kaydında onun “muteberândân” olduğu
kayıtlıdır. Çünkü o eski Adana Mutasarrıfı Süleyman Paşa’nın oğlu olan bir “paşazadedir”. Bakınız,
BOA, A. MKT. NZD., nr:220/69.
9 Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, TC. Başbakanlık Devlet İsta-
6
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
6.736 19 38 6.717
Ermeni
308 3 9 302
Toplam 16.716 22 47 16.691
10 William J. Hamilton, Researchers in Asia Minor, Pontus, and Armenia; with Some Account of Their
Antiquities and Geology, volume I, John Murray, Albemarle Street, London 1842, p.295.
11 Cengiz Arslan, Ondokuzuncu Yüzyılın İlk Yarısında Bafra ve Alaçam Müslim Nüfusu, OMÜ SBE.
lerdir.
14 Sadece erkek nüfus verilmiştir. Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 2, Trabzon Vilâyet Matbaası,
1287, s.92-93; 1871-72 salnâmelerinde de 1870 verileri aynen kullanılmıştır. Salnâme-i Vilâyet-i
Trabzon, Def‘a 3, Trabzon Vilâyet Matbaası, 1288, s.100-101; Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 4,
Trabzon Vilâyet Matbaası, 1289, s.98-99.
15 Sadece erkek nüfus verilmiştir. B.O.A., Y.PRK.UM., nr:2/40, Lef:6; Zafer Gölen, “Osmanlı Nüfus
Çalışmalarına Bir Katkı: 1293-1295/1876-1878 Trabzon Vilâyeti Nüfus Verileri”, Sosyal ve Libe-
ral Bilimlerde Yeni Yönelimler-2, Editörler: Zafer Gölen-İbrahim Serbestoğlu, Gece Kitaplığı, An-
kara 2017, s.584-586.
7
ZAFER GÖLEN
Müslüman
9.672 ---- ---- 9.672
Rum
1294/1877
6.717 16 82 6.651
Ermeni
302 2 4 300
Toplam 16.691 18 86 16.623
Müslüman
9.672 ---- ---- 9.672
Rum
1295/1878
6.651 14 31 6.634
Ermeni
300 8 16 292
Toplam 16.623 22 47 16.598
16Zafer Gölen, “1905/06-1914 Osmanlı ve 1927 Cumhuriyet Dönemi Bafra Nüfus Verilerinin Göç
Açısından Değerlendirilmesi”, Geçmişten Günümüze Göç, C.III, Editör: Osman Köse, Canik Beledi-
yesi Kültür Yayınları, Samsun 2017, s.1535-1536.
8
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
9
ZAFER GÖLEN
17Ari Çokana, 20. Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Trakya’daki Rum Yerleşimleri, Literatür, İstanbul
2016, s.180.
10
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
18 Talât Mümtaz Yaman, Osmanlı İmparatorluğu Mülkî İdaresinde Avrupalılaşma Hakkında Bir Ka-
lem Tecrübesi, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul 1940, s.183; Vecihi Tönük, Türkiye’de İdare Teş-
kilâtı, Kanaat Basım ve Ciltevi, Ankara 1945, s.166; Harita: 1.
19 BOA, DH. MUİ, nr:145/18.
20 Müslüman ve Rumların karışık olarak yaşadığı köylerde bugün anladığımız manada evler yan
yana olmayıp, her grup kendi mahallesinde toplu olarak yaşamaktadır. Müslümanlar ve Gayri-
müslimlerin köylerde karışık yaşamadıkları devletin kayıtları tarafından da teyit edilmiştir. Ba-
kınız, BOA, DH. SN. THR., nr:82/69, Lef:9, 29 Kanûn-ı sanî 1335/29 Ocak 1919 tarihli Bafra Nüfus
Müdürü Nedim tarafından Sicill-i Nüfûs İdâre-i Umûmiyesi Müdürlüğüne gönderilen telgraf.
11
ZAFER GÖLEN
21Günümüz Esençay Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, TC. İçişleri Bakanlığı, Köylerimiz 1 Mart 1968
Gününe Kadar, Başbakanlık Basımevi, Ankara 1968, s.632. Çağşur I. Dünya Savaşı yıllarında bü-
yük bir drama sahne olacaktır. Çağşur 15 Ekim 1917’de Pontuscu Rum çeteler tarafından büyük
bir saldırıya uğramıştır. Saldırıda 300’den fazla Çağşurlu Müslüman katledilmiştir. Şehitlerden
Murad oğlu Hamid henüz bir yaşına girmemiş bebek, Mehmed oğlu Hamza 2 yaşında bebek, Hacı
Mustafa torunu Nazife 5, Ahmed oğlu Dursun 6, İmamoğlu Osman 6, Kara Osman kızı Döne 8,
12
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
tenha beş köyü ise Sarıköy (5), Elifli (6), Nohudluk Muhaciri (6), Aktekke İslâm’ı
(7), Mengenler Oniç Muhaciri, Sarı, Üçpınar Muhaciri (9) köyleridir (Tablo: 3,
5).
Nüfus yoğunluğu açısından ise en kalabalık beş Müslüman köyü Bengü
(1492), Köle Yurdu (854), Kasnakçı (852), İğdir (840) ve Kolay (817)’dır. En
tenha beş köy Sarıköy (14), Nohudluk Muhaciri (17), Elifli (18), Küçükdağ Mu-
haciri (27), Üçpınar Muhaciri (29) köyleridir (Tablo: 3, 5).
Müslüman erkek nüfus açısından Bengü (727), Köle Yurdu (413), Kolay
(412), Kasnakçı (406), İğdir (392) en kalabalık beş köydür. En az erkek nüfus
olan beş köy ise Küçükdağ Muhaciri (8), Sarıköy Muhaciri (8), Nohudluk Muha-
ciri (9), Alaylı (10), Elifli (10) köyleridir (Tablo: 3, 5).
Müslüman kadın nüfus açısından Bengü (765), İğdir (448), Kasnakçı
(446), Köle Yurdu (441), Kolay (405) en kalabalık beş köydür. En az kadın nüfus
olan beş köy ise Sarıköy Muhaciri (6), Elifli (8), Nohudluk Muhaciri (8), Üçpınar
Muhaciri (9), Civare Muhaciri (11) köyleridir (Tablo: 3, 5).
Müslüman hane başına düşen kişi sayısına bakıldığında şehir merkezinde
ortalama 4,31 olduğu görülür. Köylerde ise rakam 5,21’e yükselir. En kalabalık
köy olan Bengü’de bu oran 5,92’dir. En az kişinin yaşadığı Sarıköy’de ise oran
oldukça düşük olup 2,8’dir (Tablo: 3, 5).
Kara Osman oğlu Ahmed 10, Hacı Osman oğlu Murad 10, Halil oğlu Dursun 12 yaşında çocuklar-
dır. Köy tamamen yakılmış, köy halkı Bafra’ya kaçmak zorunda kalmıştır. Şehitlerin bazıları ateşe
verilen evlerde yanarak hayatını kaybetmiştir. Bakınız, BOA, DH. EUM.6.Şb, nr:27/10; 28/57; DH.
ŞFR., nr:80/227; MV., nr:210/144. Çağşur katliamı Bafra araştırmaları ile bilinen Hasan Yiğit’in
372 adlı romanına konu olmuştur. Bakınız, Hasan Yiğit, 372, AZ Kitap, İstanbul 2022; Nebiyan
merkezli Bafra’daki Pontuscu çeteler ve Çağşur katliamı hakkında bakınız, Yılmaz Kurt, Pontus
Meselesi, TBMM Basımevi, Ankara 1995, s.189-246.
13
ZAFER GÖLEN
13% 15%
87% 85%
14% 13%
86% 87%
14
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
18% 17%
49% 49%
33% 34%
7%
44% 56%
93%
15% 19%
85% 81%
15
ZAFER GÖLEN
lerinin adlarının değiştirilmesinin geçmişi 1915 yıllına kadar gider. 1915 yılında Dâhiliye Neza-
reti bir genelge yayınlayarak, idarî makamlardan fetihten beri kullanılan bazı yer adlarının Os-
manlılıkla hiçbir ilgisi olmadığı gerekçesiyle uygun adlarla değiştirilmelerini istemiştir. Genelge
doğrultusunda Bafra adı da dâhil olmak üzere 29 köyün adı değiştirilmek istenmiş ancak savaş
şartlarında bu değişiklik gerçekleşmemiştir. İlgili çalışmaya göre, Bafra adı Kızılırmak ile değişti-
rilecekti. Adları değiştirilmek istenen köyler şunlardır: 1-Aktekke Hıristiyanı, 2-Ayazma, 3-Bakır-
pınarı, 4-Bedeş Muhaciri, 5-Çulhakoca Hıristiyanı, 6-Demşek, 7-Domuzağılı, 8-9-Gazibeyli İslam ve
Hıristiyanı, 10-Gelemağri, 11-Harız, 12-13-Hırso Mengenler Hıristiyanı, 14-İnegazi Hıristiyanı, 15-
İnözü Hıristiyanı, 16-Kaydalapa, 17-Kolaybaşı, 18-Kovanlık, 19-Kuşluğan, 20-21-Ledros İslâm ve Hı-
ristiyanı, 22-Lengerli Hıristiyanı, 23-24-Martıkale İslam ve Hıristiyanı, 25-Mardar, 26-Muğamlı, 27-
Ormanos, 28-Tekke Hıristiyanı, 29-Virancık. Ayrıntılı bilgi için bakınız, Selim Özcan, “XX. Yüzyılda
Canik (Samsun) Sancağında Adları Değiştirilmek İstenen Yerler ve Yeni Adları”, Karadeniz İnce-
lemeleri Dergisi, Güz 2018, S.25, s.157-158.
16
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
24 Günümüzde Karpuzlu Köyü Mahallesi’dir. Bakınız, 1967 Samsun İl Yıllığı, Harita Genel Müdür-
lüğü Matbaası, Ankara 1967, s.331.
25 Günümüz Ortadurak Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.428.
26 1946 kaydında adı Gelemari olarak geçmektedir. Bakınız, TC. İçişleri Bakanlığı, Türkiye’de
Meskûn Yerler Klavuzu, C.I, Başbakanlık Devlet Matbaası, Ankara 1946, s.399; Günümüz Koruluk
Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.373.
17
ZAFER GÖLEN
18
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
idarî taksimat kitaplarında Lodoros Ahurcuk, 1933’te yayınlanan idarî taksimat kitabında ise Lo-
doros Ahurcuk ve Loduros Ahurcu Hıristiyanı olarak iki farklı köymüş gibi geçmektedir. Bakınız,
Son Teşkilât-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları, s.714; Köylerimiz-1933, s.529.
34 Günümüz Hasırlık Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.719.
35 Köyün adı Osmanlıca belgelerde Mengenler Oniç Muhaciri olarak geçerken, 1928 ve 1933’te
yayınlanan idarî taksimat kitaplarında sadece Mengenler Muhaciri olarak geçmektedir. Bakınız,
Son Teşkilât-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları, s.714; Köylerimiz-1933, s.549. Günümüzde Koşu
Köyü Mahallesidir. Bakınız, 1967 Samsun İl Yıllığı, s.331.
36 Günümüzde Üçpınar Köyüne bağlı bir mahalledir. Bakınız, 1967 Samsun İl Yıllığı, s.333.
37 Köyün adı Osmanlıca belgelerde ve 1928’de yayınlanan idari taksimat kitabında Oruçkovası
olarak geçerken, 1933’te yayınlanan idarî taksimat kitabında Oruç Kovan olarak geçmektedir. Ba-
kınız, Son Teşkilât-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları, s.712; Köylerimiz-1933, s.596; Günümüzde Üç-
pınar Köyüne bağlı bir mahalledir. Bakınız, 1967 Samsun İl Yıllığı, s.333.
19
ZAFER GÖLEN
38 1968’de Sarpın olarak geçmektedir. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.468. Günümüzde Sarpın olarak
kullanılmaya devam etmektedir. 2013’te Bafra Belediyesi’nin çıkardığı tanıtım kitabında Sarpun
olarak yanlış yazılmıştır. Bakınız, Bafra Efsane Şehir, Hazırlayan: Adnan Hazır, Bafra Ofset, Bafra
2013, s.54.
39 Tosköy olarak bilinen köyün adı tüm kaynaklarda Tasköy olarak geçmektedir. Ancak 1968’e
gelindiğinde Tosköy Boğazkaya Bucağı’nın eski adı olarak görülmektedir. Bakınız, Son Teşkilât-ı
Mülkiye’de Köylerimizin Adları, s.713; Köylerimiz-1933, s.710; TC. İçişleri Bakanlığı, Köylerimiz-
1968, s.96.
40 Günümüz Örencik Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.438.
20
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
21
ZAFER GÖLEN
44 Günümüz Tütüncüler (Cırıklar) ve Yakıntaş (Peskeller) Köyleri’nin eski adıdır. Cırıklar yarıklar,
su kanalları demektir. Bakınız, Köylerimiz-1968, s.740; Bakınız, Seven Nişanyan, Adını Unutan
Ülke, Everest Yayınları, İstanbul 2010, s.270.
45 Günümüz Esentepe Köyü’nün eski adıdır. Bakınız, Nişanyan, Adını Unutan Ülke, s.269. 1968’de
22
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
34 Kelik Karaköy 14 29 27 56
35 Kirazlı 76 278 187 465
36 Kolaybaşı 39 139 104 243
37 Kostantinuşağı49 40 123 134 257
38 Kovanlık 38 179 152 331
39 Kösedik 71 214 204 418
40 Köseköy 36 162 139 301
41 Köseli 58 197 174 371
42 Kuzalan 71 227 230 457
43 Ledros 11 32 22 54
44 Lengerli 23 84 70 154
45 Martıkale 36 157 144 301
46 Muğamlu50 51 112 104 216
47 Müderris Gediği 26 115 92 207
48 Ormanos51 105 272 255 527
49 Osmanbeyli 56 152 153 305
50 Otkayası 44 149 120 269
51 Pireyurdu52 46 188 137 325
52 Selemelik53 30 183 148 331
53 Sıklık 68 216 154 370
54 Sokuçukuru 25 112 64 176
55 Sürmeli 75 203 207 410
56 Tekke Hıristiyanı 40 113 115 228
57 Tikencik 44 203 186 389
58 Virancık 34 95 85 180
59 Yaraltı 79 191 137 328
60 Yayla 71 205 206 411
61 Zeynel 105 265 236 501
RUM KÖYLER TOPLAM 3482 11291 10092 21383
Köylerimiz-1968, s.510.
23
ZAFER GÖLEN
24
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
25
ZAFER GÖLEN
12 Bedeş Muhaciri 21 42 44 - - 86
13 Belalan 138 401 337 - - 738
14 Bengü 252 765 727 - - 1492
15 Beydirli 32 - - 110 103 213
16 Boyalı 62 181 144 - - 325
17 Boyalıca 41 - - 166 148 314
18 Burunca Kuşluğan 68 117 116 128 117 478
19 Büzmelek 51 - - 119 118 237
20 Canikli Yurdu 55 - - 246 235 481
21 Cırıklar Peskeller 46 - - 112 119 231
22 Civare Muhaciri 11 16 16 - - 32
23 Çağşur 134 358 306 - - 664
24 Çalköy 29 79 67 - - 146
25 Çelikalan 65 211 166 - - 377
26 Çıkrıkçı Muhaciri 12 26 22 - - 48
27 Çiftlik 65 213 233 - - 446
28 Çipinler 21 43 36 - - 79
29 Çulhakoca 81 160 153 176 132 621
30 Darboğaz 164 - - 395 421 816
31 Dedeli 71 197 166 - - 363
32 Demşek 93 258 269 - - 527
33 Derbend 49 - - 184 186 370
34 Devealan 64 180 187 - - 367
35 Doğanyuvası 32 - - 95 103 198
36 Domuzağılı 114 - - 339 348 687
37 Düzköy 83 254 246 - - 500
38 Elalan 44 117 120 - - 237
39 Elifli 6 8 10 - - 18
40 Elmacık Elibağlı 65 - - 267 259 526
41 Elyagut 127 - - 370 342 712
42 Emenli 49 78 77 - - 155
43 Engiz 66 124 96 - - 220
44 Erikbelen 72 164 135 - - 299
26
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
27
ZAFER GÖLEN
28
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
29
ZAFER GÖLEN
55 BOA, DH. EUM. 2. Şb., nr: 73/75-07, 11/12 Kanun-ı Sani 1331/24 Ocak 1916 tarihli Canik Mu-
tasarrıflığı tarafından Dahiliye Nezâreti’ne gönderilen ariza.
56 Şahsi Arşivimiz Belge 1-7; Gölen, Bafra Nüfus Verilerinin Göç Açısından Değerlendirilmesi,
s.1539-1540.
30
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
yerlere gönderildiğine dair net bir sayı vermek mümkün değilse de57 tehcire
rağmen bazı Ermeniler Bafra’da yaşamaya devam etmiştir58.
Bafra’da Müslümanlardan sonra en büyük ikinci grup olan Rumlar özel-
likle 1910’lardan itibaren baskısını artıran Pontusçu teröristler Türklerle Rum-
lar arasındaki ortak yaşamı bir daha bir araya gelmeyecek biçimde parçalamış-
lardır. Terörist faaliyetlere karışan Rumların 13 Mayıs 1915’ten itibaren kaza
dışına çıkarılması için hazırlıklara başlanmıştır. Fakat Bafra’daki kitlesel Rum
tehciri Mayıs 1916’da başlamıştır. Bafralı Rumlar Kastamonu, Bolu, Sivas ve
özellikle Ankara’ya gönderilmişlerdir59. Dolayısıyla 1916 nüfus verileri derlen-
diği esnada Bafra’daki Rumlar hâlâ Bafraday’dı.
1916 Bafra’sında Müslümanlar 16.222’i erkek 15.515’i kadın olmak üzere
31.737 kişilik bir nüfusa sahiptir (Tablo. 6).
Gayrimüslimler ise 13.387’si erkek 12.268’i kadın toplam 25.655 kişiye
ulaşmaktadır (Tablo:7).
Bu tarihte Bafra nüfusu 29.609’u erkek, 27.783’ü kadın olmak üzere top-
lam 57.392 kişidir. Bafra’da 1916’da idarî olarak köy statüsünde 1910’da ol-
duğu gibi 138 yerleşim birimi vardır. Köylerden 77’sinde Müslümanlar, 15’inde
Müslümanlar ve Rumlar birlikte, 46’sında ise sadece Rumlar yaşamaktadır
(Tablo: 6-8).
Kaza genelindeki oran ise %55 Müslüman, %45 Rum şeklindedir (Grafik:
19).
Toplam nüfusun %52’si erkek %48’i kadındır (Grafik: 20).
Genel nüfus içinde kadınların ve erkeklerin %88’i köylerde, %12’si şehir-
lerde yaşamaktadır (Grafik: 21).
Genel olarak değerlendirildiğinde halkın %88’i köylerde % 12’si şehirde
ikamet etmektedir (Grafik: 22).
Müslümanların %87’si köyde yaşarken % 13’ü şehirde yaşamakta, Gay-
rimüslimlerin ise % 90’u köylerde % 10’u Bafra’da yaşamaktadır. Bu haliyle
Bafra kazası köylü nüfusa sahip bir kazadır. (Grafik: 24-25).
57 Nedim İpek tehcir sonrası 1918 tarihli bazı nüfus verilerinde Bafra’da 1.803 Ermeni yaşadığını
yazmıştır. Ancak bu sayıya şüpheyle yaklaşılmalıdır. Bakınız, Nedim İpek, “Canik Sancağı’nın Nü-
fusuna Dair Bir Değerlendirme”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S.12/1, Sam-
sun Mayıs 1999, s.32; Gölen, Bafra Nüfus Verilerinin Göç Açısından Değerlendirilmesi, s.1540.
58 Çocukluğumda (1980’li yıllar) Altınyaprak Mahallesi’nde yaşayan Ermenileri tanımıştım. Nite-
kim Bafra’da gündelik yaşama dair hatıralarını kaleme alan Alptekin Ahıshalıoğlu’da kitabında
Bafra’da yaşayan Ermenilerden bahseder. Bakınız, Alptekin Ahıshalıoğlu, Bafra… Ah Bafra, Pos-
tiga Yayınları, İstanbul 2011, s.444-445.
59 Gölen, Bafra Nüfus Verilerinin Göç Açısından Değerlendirilmesi, s.1539-1541.
31
ZAFER GÖLEN
32
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
Grafik 19: 1916 Bafra Genel Grafik 20: 1916 Bafra Kadın-
Nüfusu Erkek Genel Nüfusu
Grafik 21: 1916 Bafra Kadın Grafik 22: 1916 Bafra Erkek
Şehir-Köy Genel Nüfusu Şehir-Köy Genel Nüfusu
12% 12%
88% 88%
33
ZAFER GÖLEN
12% 13%
88% 87%
10%
39%
61%
90%
38% 40%
62% 60%
34
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
Grafik 31: 1916 Bafra Köy Grafik 30: 1916 Bafra Köy
Kadın Nüfusu Erkek Nüfusu
Müslüman Rum
Müslüman Rum
46%54%
Müslüman Rum
Tablo 6. 28 Kanûn-ı Evvel 1331/10 Ocak 1916 tarihli Bafra Kazası Müs-
lüman Nüfusu60
Sıra No Mahalle-Köy İslâm Toplam
MAHALLE Erkek Kadın
1 Cami-i Kebir 555 557 1112
60 BOA, DH. EUM. 2. Şb., nr: 73/75-19. Bu veriler nüfus kayıtlarının güncellenmesinden ibarettir.
Sahadaki durumu yansıtmaktadır. Özellikle Müslüman erkek nüfusun önemli bir kısmı silahal-
tında idi. MSB şehit listesinde I. Dünya Savaşı’nda hayatını kaybeden 131 Bafralı mevcuttur. Ba-
kınız, https://www.msb.gov.tr/SehitVefat/SehitListesi?page=1&Il=SAMSUN&Ilce=BAFRA&
Harp=Tumu&Cephe=Tumu&Sinif=Tumu&Rutbe=Tumu (Erişim tarihi: 19.11.2022, 0:35). Bu şe-
hitlerin kaçının nüfus kayıtlarından düzenli olarak düşüldüğü muammadır. Yine ne kadar gencin
hâlihazırda silahaltında olduğu da kesin olarak bilinmemektedir. Mesela Çağşur Katliamı’nda eşi
ve çocuğunu kaybeden Gazi Hasan (Yıldız) olay esnasında silahaltında idi. Bakınız, Yiğit, 372,
s.194. I. Dünya Savaşı’nda nüfusu etkileyen en önemli unsurlardan biri de salgın hastalıklardır.
Mesela Sıhhiye Müdüriyeti 7 Ocak 1917’de içlerinde Canik sancağının da olduğu çok sayıda vila-
yet ve sancağın salgın hastalıkla mücadele işini 3. Ordu Sıhhiye Başkanlığı’na vermiştir. Bakınız,
Sevilay Özer, “I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nde Tifüs (Lekeli Humma) Salgını, Belleten, C.
LXXX, S. 287, Nisan 2016, s. 225. Hatta bu öyle kronik bir sorundur ki Cumhuriyet döneminde
dahi tam olarak halledilememişti. II. Dünya Savaşı’nda da Samsun’da tifüs vakalarındaki artış dik-
kat çekici boyuttadır. Bakınız, Sevilay Özer, “II. Dünya Savaşı Yıllarında İstanbul’da Tifüs”, Çağdaş
Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C. XV, S. 30, Bahar 2015, s. 175.
35
ZAFER GÖLEN
36
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
37
ZAFER GÖLEN
38
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
Tablo 7. 28 Kanûn-ı Evvel 1331/10 Ocak 1916 tarihli Bafra Kazası Gay-
rimüslim Nüfusu61
Sıra No Mahalle-Köy Rum Toplam
MAHALLE Erkek Kadın
1 İshaklı 146 138 284
2 Rum Mahallesi 1156 1220 2376
MERKEZ TOPLAM 1302 1358 2660
1 Ağcaalan 285 193 478
2 Aktekke 448 426 874
3 Asar 655 617 1272
4 Asmaçam 265 181 446
5 Bakırpınarı 141 116 257
6 Balıklar 82 80 162
7 Beydirli 113 105 218
8 Boyalıca 173 155 328
9 Büzmelek 132 129 261
10 Caniklu Yurdu 267 256 523
11 Cırıklar Peskeller 122 128 250
12 Çulhakoca 184 140 324
13 Darboğaz 415 445 860
14 Derbend 191 195 386
15 Doğanyuvası 103 110 213
16 Domuzağılı 427 443 870
17 Elmacık 357 344 701
18 Elyagut 391 362 753
19 Gazibeyli 27 18 45
20 Gökçesu 222 180 402
39
ZAFER GÖLEN
21 Hızırilyas 60 75 135
22 Hirso Mengenler Muhaciri 219 217 436
23 Hotmaşa 437 410 847
24 İkiztepe 75 54 129
25 İnegazi 62 60 122
26 İnözü maa Kuşça 26 18 44
27 Kabaçukur 138 99 237
28 Kapıkaya 446 387 833
29 Karapınar 262 259 521
30 Karatiken 32 34 66
31 Kavaklıca 78 60 138
32 Kaydalapa 287 259 546
33 Kelik Karaköy 61 49 110
34 Kirazlı 284 195 479
35 Kolaybaşı 139 104 243
36 Kostantinuşağı 131 140 271
37 Kovanlık 187 160 347
38 Kösedik 225 220 445
39 Köseköy 167 145 312
40 Köseli 205 188 393
41 Kuşluğan 131 120 251
42 Kuzalan 232 245 477
43 Ledros maa Ahurcuk 32 22 54
44 Lengerli 84 70 154
45 Martıkale 157 134 291
46 Muğamlu 116 110 226
47 Müderris Gediği 123 100 223
48 Ormanos 290 273 563
49 Osmanbeyli 168 170 338
50 Otkayası 149 120 269
51 Pireyurdu 197 149 346
52 Selemelik 196 160 356
53 Sıklık 216 154 370
40
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
Tablo 8. 28 Kanûn-ı Evvel 1331/10 Ocak 1916 tarihli Bafra Kazası Genel
Nüfusu62
Sıra No Mahalle-Köy İslâm Rum Toplam
41
ZAFER GÖLEN
42
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
43
ZAFER GÖLEN
44
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
45
ZAFER GÖLEN
Sonuç:
Osmanlı Devleti’nde nüfus sayımı hep vardı. Ancak hiçbir zaman XIX ve
XX. yüzyıllardaki kadar sorun olmamıştır. Milliyetçilik çağında Osmanlıya bağlı
milletler ayaklanmaya başlayınca nüfusu öğrenme ihtiyacı derinden hissedil-
meye başlamıştır. Bir de buna 1905 Yemen İsyanı ile başlayıp Millî Mücadele ile
biten uzun savaş yılları eklenince, artan asker ihtiyacı, ekonomik problemler
kaçınılmaz olarak nüfus sayımlarını geçmişle kıyaslanmayacak derecede
önemli hale getirmiştir. Bafra özelinde kazada Rum ve Ermeni nüfusun bulun-
ması durumun nezaketini daha da artırmıştır. Zira Bafralı Rumlar XX. yüzyılın
şafağıyla birlikte Pontusçu hayallere dalıp, Doğu Karadeniz’de bir Pontus Dev-
leti kurmak için çeteler teşkil edip huzursuzluk çıkarmaya, Çağşur örneğinde
olduğu gibi acımasızca Müslümanlara saldırmaya başlamışlardır. Her ne kadar
Ermeniler Bafra’da dikkate alınacak bir nüfusa sahip değillerdir. Fakat onlar da
1878 Berlin Antlaşması’ndan sonra Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurma
derdiyle imparatorluğun her bölgesinde güçleri yettiği kadar huzursuzluk çı-
karmışlardır. Nitekim geniş çaplı arındırma ve yok etme faaliyetlerinin hem ide-
olojik hem de pratik temsilcisi Hınçak Komitesi üyeleri Bafra’da da örgütlenip
faaliyet yürütmüştür. Bu dönemde imparatorluğu yönetenlerde de kafa karışık-
lığı vardı. Bir yanda devam eden isyan ve savaşlar, öte yandan korkunç bir eko-
nomik darboğaz onların soğukkanlı bir politika izlemesine engel olmuştur. Tüm
bu kaotik ortamda asker ve düzenli vergi toplayabilmek için iyi bir idarî örgüt-
lenmeye ve yönetilen nüfusu bilmeye ihtiyaç vardı. Böylece eskisiyle kıyaslan-
mayacak derece öneme haiz olan nüfus sayımları titizlikle yürütülmeye çalışı-
lacaktı. Ne var ki Bafra örneğinde de görüldüğü gibi devletteki dönüşüme yerel
memurlar yeterince uyum gösterememiştir. Onlar eskinin alışkanlıklarıyla vur-
dumduymaz tavırlarını sürdürmüşler, savaş şartlarında devletin öncelikleri
farklı olduğundan yaptıkları yanlarına kar kalmıştır. Her şeye rağmen gerek
1910 idarî taksimatı, gerekse tehcir sebebiyle Bafra’da yapılan nüfus güncelle-
meleri tarihî ve demografik açıdan çok önemlidir. Her iki veri bizlere Bafra’daki
idarî, etnik, siyasî ve dinî yapı hakkında paha biçilemez bilgiler sunmuştur.
46
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
Tüm bu çalkantılı savaş yıllarında 1910’da 56.013 olan Bafra nüfusu, Er-
meni tehcirine rağmen 1916’da 57.392 kişiye yükselmiştir. 1910’a göre toplam
artış 1.379 kişidir (artış % 2.46). Türk nüfustaki artış 1.074 kişi (% 3,5) iken,
Rum nüfus Müslümanlara oranla daha fazla artmıştır. 1910’da 21.383 kişi olan
Rum nüfus, 4.272 kişi (% 20) artarak 25.655’e ulaşmıştır. Nitekim 1910’da
Rumların kaza genelindeki nüfus oranı % 43 iken, oran 1916’da % 45 olmuştur.
Bu oranlar Balkan Savaşları, Trablusgarp ve I. Dünya Savaşı’nın Türk nüfus üze-
rindeki etkisini göstermesi açısından oldukça anlamlıdır.
Kaynakça
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivi
BOA, A. MKT. NZD., nr:220/69.
BOA, DH. EUM. 2. Şb., nr: 16/35, 19/12, 73/75.
BOA, DH. EUM.6.Şb, nr:28/57.
BOA, DH. MKT., nr:1705/97.
BOA., DH.MUİ, nr:145/18.
BOA, DH.SN. THR., nr:56/74, 82/69.
BOA, HRT.h., nr:622-A.
BOA., MV., nr:210/144.
B.O.A., Y.PRK.UM., nr:2/40.
Diğer Kaynaklar
1967 Samsun İl Yıllığı, Harita Genel Müdürlüğü Matbaası, Ankara 1967.
Arslan, Cengiz, Ondokuzuncu Yüzyılın İlk Yarısında Bafra ve Alaçam Müslim Nüfusu, OMÜ
SBE. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019.
Bafra Efsane Şehir, Hazırlayan: Adnan Hazır, Bafra Ofset, Bafra 2013.
Çokana, Ari, 20. Yüzyıl Başlarında Anadolu ve Trakya’daki Rum Yerleşimleri, Literatür,
İstanbul 2016.
Gölen, Zafer, Tanzimat Dönemi Bosna İsyanları (1839-1878), Alter Yayınları, Ankara
2009.
Gölen, Zafer, “1927 Genel Nüfus Sayımı”, Uluslararası Türkiye Cumhuriyeti Sempozyumu
Bildirileri 22-24 Ekim 2008, Editör: Bayram Kodaman vd., SDÜ Yayınları, Isparta
2008, s.306-314.
Gölen, Zafer, “1905/06-1914 Osmanlı ve 1927 Cumhuriyet Dönemi Bafra Nüfus Verile-
rinin Göç Açısından Değerlendirilmesi”, Geçmişten Günümüze Göç, C.III, Editör:
Osman Köse, Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2017, s.1533-1546.
Gölen, Zafer, “Osmanlı Nüfus Çalışmalarına Bir Katkı: 1293-1295/1876-1878 Trabzon
Vilâyeti Nüfus Verileri”, Sosyal ve Liberal Bilimlerde Yeni Yönelimler-2, Editörler:
Zafer Gölen-İbrahim Serbestoğlu, Gece Kitaplığı, Ankara 2017, s.561-592.
47
ZAFER GÖLEN
Göyünç, Nejat, “Hâne Deyimi Hakkında”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih
Dergisi, S.32, 1979, s.331-348.
Hamilton, William J., Researchers in Asia Minor, Pontus, and Armenia; with Some Account
of Their Antiquities and Geology, vol.I, John Murray, Albemarle Street, London
1842.
İpek, Nedim, “Canik Sancağı’nın Nüfusuna Dair Bir Değerlendirme”, Ondokuz Mayıs Üni-
versitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S.12/1, Samsun Mayıs 1999, s.29-45.
Karal, Enver Ziya, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, TC. Başbakanlık
Devlet İstatistik Enstitüsü, II. Baskı Ankara 1997.
Kurt, Yılmaz, Pontus Meselesi, TBMM Basımevi, Ankara 1995.
Meneselidou, Sofia, Yunanistan’da Bafra Kültürü, Trakya Üniversitesi SBE. Yayınlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi, Edirne 2017.
Milli Eğitim Bakanlığı, İlköğretim Genel Müdürlüğüne Bağlı Şehir, Kasaba, Köy İlkokulları
ve Bu Okullara Ait Bazı Bilgiler, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1966.
Nişanyan, Seven, Adını Unutan Ülke, Everest Yayınları, İstanbul 2010.
Öz, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, TTK, Ankara 1999.
Öz, Mehmet, Orta Karadeniz Tarihinin Kaynakları VII: Canik Sancağı Avârız Defterleri
(1642), TTK, Ankara 2008.
Özcan, Selim, “XX. Yüzyılda Canik (Samsun) Sancağında Adları Değiştirilmek İstenen
Yerler ve Yeni Adları”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Güz 2018, S.25, s.145-162.
Özer, Sevilay, “I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nde Tifüs (Lekeli Humma) Salgını,
Belleten, C. LXXX, S. 287, Nisan 2016, s. 219-260.
Özer, Sevilay, “II. Dünya Savaşı Yıllarında İstanbul’da Tifüs”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araş-
tırmaları Dergisi, C. XV, S. 30, Bahar 2015, s. 171-201.
Öztürk, Ayşe, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, OMÜ SBE. Yayınlanmamış Yüksek Li-
sans Tezi, Samsun 2019.
Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 1, Trabzon Vilâyet Matbaası, 1286.
Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 2, Trabzon Vilâyet Matbaası, 1287.
Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 3, Trabzon Vilâyet Matbaası, 1288.
Salnâme-i Vilâyet-i Trabzon, Def‘a 4, Trabzon Vilâyet Matbaası, 1299.
TC. Dâhiliye Vekâleti, Son Teşkilât-ı Mülkiye’de Köylerimizin Adları, Hilâl Matbaası, İstan-
bul 1928.
TC. Dâhiliye Vekâleti, Köylerimiz, Matbaacılık ve Neşriyat Türk Anonim Şirketi, İstanbul
1933.
TC. İçişleri Bakanlığı, Türkiye’de Meskûn Yerler Kılavuzu, Başbakanlık Devlet Matbaası,
Ankara 1946.
TC. İçişleri Bakanlığı, Köylerimiz 1 Mart 1968 Gününe Kadar, Başbakanlık Basımevi, An-
kara 1968.
TC. İçişleri Bakanlığı, Türkiye Mülkî İdare Bölümleri Belediyeler Köyler (1 Ağustos 1977
durumu), İller İdaresi GM., Ankara 1977.
48
SAVAŞ YILLARINDA BAFRA NÜFUSU (1910-1916)
TC. İçişleri Bakanlığı, Türkiye Mülkî İdare Bölümleri Belediyeler Köyle (1 Kasım 1985 du-
rumu), TTK Basımevi, Ankara 1986.
Tönük, Vecihi, Türkiye’de İdare Teşkilâtı, Kanaat Basım ve Ciltevi, Ankara 1945.
Ünal, Mehmet Ali, Paradigma Osmanlı Tarih Sözlüğü, Paradigma Yayıncılık, İstanbul
2011.
White, George E., Bir Amerikan Misyonerin Merzifon Amerikan Koleji Hatıraları, Tercüme
Cem Târık Yüksel, Enderun Kitabevi, İstanbul 1995.
Yaman, Talât Mümtaz, Osmanlı İmparatorluğu Mülkî İdaresinde Avrupalılaşma Hakkında
Bir Kalem Tecrübesi, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul 1940.
Yiğit, Hasan, Bafra Tarihi, Bafra Tarihsiz.
Yiğit, Hasan, 372, AZ Kitap, İstanbul 2022.
https://www.msb.gov.tr/SehitVefat/SehitListesi?page=1&Il=SAM-
SUN&Ilce=BAFRA&Harp=Tumu&Cephe=Tumu&Sinif=Tumu&Rutbe=Tumu.
49
ZAFER GÖLEN
50
1977 Bafra Tekel Caddesi
51
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Çarşamba İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü,
sevgi.akkoyun@omu.edu.tr. ORCID ID: 0000-0001-6819-7098
2 Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999, s. 19-21.
3 İbrahim Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, Serander Yayınları,
2007, s. 190.
4 Rıza Karagöz, "Canik'in İdarî Yapısı ve İdarecileri" İlkçağ'dan Cumhuriyete Canik, Yayına Hazır-
53
SEVGİ AKKOYUN
1520 tarihli belgeye kaza olarak yazılan yerlerden farklı olmadığı bilinmekte-
dir5. Bu kayıtlarda Bafra, ilk olarak 1485 tarihli TT 37 ve TT 41 numaralı belge-
lerde 'Nahiye-i Bafra' olarak kaydedilmiştir. 1520 tarihli TT 387 numaralı bel-
gede ise 'Kaza-i Bafra' Canik Sancağı’na bağlı yedi kazadan biri olarak yer al-
mıştır.
Klasik dönemde kaza ve nahiye tabirlerinin karşıladığı idari statü net ol-
mamakla birlikte arşiv belgelerinden görülebildiği kadarıyla dirlik ve tımar ko-
nulu belge ve defterlerde daha ziyade nahiye terimi kullanılırken aynı yer için
diğer belgelerde kaza kelimesi kullanılabilmiştir. Buradan hareketle Osmanlı’ya
intikalinden itibaren Bafra kaza olarak teşkilatlandırılmış olmakla birlikte Na-
hiye-i Bafra veya Bafra Nahiyesi gibi tabirler de karşımıza çıkabilmektedir. Ör-
neğin, H. 912 tarihli TT 41 numaralı tapu defterinde 'Nahiye-i Bafra' şeklinde
kaydedilmiştir. Aynı defterde Nahiye-i Samsun ibaresi de dikkat çekmektedir.
Defterin içeriğine bakıldığında tapu tımar bilgilerinin kaydedildiği anlaşılmak-
tadır. Benzer şekilde başka tımar içerikli belgelerde de kaza yerine nahiye teri-
minin kullanıldığı görülmektedir6.
Canik Sancağı’nın en batısındaki kazası, Göründür Pazarı kasabasıyla 110
köyden oluşan Bafra kazası idi. 15. yüzyılda Bafra kazası, merkez Bafra ve bağlı
6 nahiyeden oluşuyordu. Bunlar Üskübi, Martakala (bugünkü Martıkale), Emlak
(Boğazkaya/Tosköy), Değirmenözü, Pazarlı ve Harıs’dır. Köy isimlerinden ha-
reketle Değirmenözü nahiyesinin Bafra’nın güneyindeki dağlık bölgeye, Pazarlı
nahiyesi Alaçam’ın güney ve Bafra’nın güney-batı kısımlarına tekabül ettiği dü-
şünülmektedir. Alaçam nahiyesi ise bugünkü Alaçam kasabası ile etrafındaki
bazı köyleri kapsamaktadır7.
Bafra’da 1485 yılında 2 adet Müslüman mahallesi vardı. Bunlar Mahalle-
i Emirza Bey ile Mahalle-i Hüseyin Debbağ idi. 1485-1520 arasında Hacı Çırak,
Hacı Ahmed, Debbağhane, İshaklu ve Hoca Sinan mahallelerinin kurulmasıyla
kazadaki mahalle sayısı yediye yükselmiştir. Bu dönemde kazadaki Hristiyan
nefer sayısı da artmış olmakla birlikte toplam nüfusun 1.568 kişi olduğu tahmin
edilmektedir. 1576’ya kadar kayıtlı nüfus, sayı bakımından iki katına çıkmış
olup kazadaki mahalle sayısı da sekize yükselmiştir8. Bu dönem kazadaki köy
sayısı ise 138 idi. 1642 tarihine gelince Alaçam nahiyesindeki 18 köy ile birlikte
54
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
kazadaki köy sayısı 128’e düşmüştür. Alaçam, 15 ve 16. yüzyıllarda Bafra kaza-
sının idari sınırları içerisinde yer alan bir nahiye iken 17. yüzyılda bir kaza ola-
rak kayıtlanmıştır9. Alaçam’ın kaza statüsünde sayılabilecek büyüklükte olma-
ması nedeniyle 17. yüzyıla kadar Bafra kazası sınırlarına dâhil edildiği düşünül-
mektedir.
Bafra’ya ait olan tımarların avarızhanelerini tespit etmek için 1642’de sa-
yım yapılmış ve avarızhaneler bu deftere kaydedilmiştir. Buna göre Nefs-i
Bafra’da yer alan 13 mahalle ile Nevahi-i Kaza-i Bafra kaydı altında Bafra’nın 4
nahiyesinde bulunan köyler kaydedilmiştir. Üskübi nahiyesinde 25, Yazıyeri
nahiyesinde 20, Değirmenözü nahiyesinde 29 ve Ayazma nahiyesinde ise 26
köy yer almaktadır. Üskübi nahiyesindeki Erçük ve Hıristo köylerinde gayri-
müslim ahali ikamet etmektedir. Diğer köylerde yalnızca Müslüman hane kay-
dedilmiştir.
55
SEVGİ AKKOYUN
56
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
Karye-i Kozağzı
Karye-i İğdir
Karye-i Yörgüç
Karye-i Dedelü
Karye-i Karaşeyh
Karye-i Paşaşeyh
Karye-i Azay
Karye-i Gökçesu
Karye-i Çoban maa Virancık
Karye-i Nacaklu
Karye-i Yağmurca
Karye-i Bengi
Karye-i Ulbiyye
Karye-i Ebcelü
Karye-i Elyagud
Karye-i Boyaluca
Karye-i Tatarlu
Nahiye-i Ayazma Karye-i Gazibeğlü
Karye-i Ayazma
Karye-i Gölgülü
Karye-i Taskoy
Karye-i Tatarlu
Karye-i Tecrebelü
Karye-i Martakal’a
Karye-i Adillü
Karye-i Akzaviye
Karye-i Çal maa Beğdillü
Karye-i Köselü
Karye-i Şeyh Ulaş
Karye-i Koca Hüseyin
Karye-i Kayalu
Karye-i Kaplancık
Karye-i Akalan
Karye-i Belalan
Karye-i Erikbelanı
Karye-i Gökçealanı
Karye-i Akçay
Karye-i Çeltekalanı
Karye-i Boyalı
Karye-i Suçatı
Karye-i Çiftlik
Karye-i Fırındar
Mezra’a-i Yurtalanı nam-ı diğer Kasnakçı
57
SEVGİ AKKOYUN
58
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
Karye-i Büyük İmanlu maa Yevgilü 8 Karye-i Karaburç hass-ı tersane iki 10
hass-ı tersane gayri ez reaya-yı ti- başda
mar
Karye-i Kelikler hass-ı tersane 16 Karye-i Kanlıcak hass-ı tersane 7
Karye-i Kaygusuz hass-ı tersane 5 Karye-i Ahilü Mezraa 3
Karye-i Hızırbeğlü hass-ı tersane 5 Karye-i Emenlü tabi-i mezbur hass- 8
iki başında ı tersane
Karye-i Kuşçulu hass-ı tersane 4 Karye-i İlyaslu hass-ı tersane gayri 4
gayri ez Reaya-yı timar ez reaya-yı tımar
Karye-i Kolay hass-ı tersane gayri 42 Karye-i Pelidbükü hass-ı tersane iki 27
ez askeri başında
Karye-i Burunca hass-ı tersane iki 8 Karye-i Yörgüç hass-ı tersane gayri 14
başında gayri ez askeri ez reaya-yı tımar
Karye-i Dedelü hass-ı tersane 7 Karye-i Bıçaklu hass-ı tersane 8
hayri ez reaya-yı timar
Karye-i Ebcelü hass-ı tersane iki 4 Karye-i Tatarlu hass-ı tersane iki 4
başda gayri ez … başda
Karye-i Kayalu hass-ı tersane 2 Toplam 256
gayri ez reaya-yı timar
13Musa Çadırcı, “Türkiye’de Muhtarlık Teşkilatının Kurulması Üzerine Bir İnceleme”, Belleten,
XXXIV, 1970, s. 409; Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik
Yapıları, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1991, s. 38.
59
SEVGİ AKKOYUN
14 Ali Akyıldız, “Muhtar”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), C. 31, Ankara 2020, s.
52.
15 İlber Ortaylı, Tanzimatdan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, Hil Yayın, Ankara 1985, s. 101-
102.
16 BOA, A. RSK.d., Defter No: 1693, H. 1253.
60
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
61
SEVGİ AKKOYUN
62
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
63
SEVGİ AKKOYUN
64
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
65
SEVGİ AKKOYUN
66
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
17 Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu 1830-1914, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003, s. 45.
67
SEVGİ AKKOYUN
büyük köyler ile birleşmiş olduğu için 1830 kayıtlarında yer almadığı
düşünülmektedir18. 1849 yılına ait 1034 numaralı nüfus icmal defteri incelen-
diğinde ise diğer nüfus defterlerinde yer almayan 30 yeni köyün ve 1 adet çift-
liğin kayıtlı olduğu görülmektedir. Bu tarihte kazadaki köylerin sayısı 91 idi.
Mahalle sayısında ise bir değişiklik yoktur.
18 Yaklaşık yüz yıl sonra, 1935 yılında merkez kaza ile Alaçam nahiyesine bağlı toplam 129 köy
arasında da bu isimde köylere rastlanılmamaktadır. Bunun nedeni nüfusun artmasına bağlı
olarak köylerin birleştirildikleri köylerden ayrılırken adlarının değişmesi olabilir.
19 BOA, NFS. d.., No: 972, 973, 990, 992, 994, 995.
68
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
20 BOA, NFS. d.., No: 972, 973, 990, 992, 994, 995.
21 BOA, NFS. d.., No: 987, 992, 994, 995; 1034(İcmal Defteri).
69
SEVGİ AKKOYUN
Selemelik Kelikler
Küçüksu Zımmileri Yazı
İlyagoş Amanözü
Kuşlugan Kovanlık
Kıveliye Engiz Zımmileri
Günlüzağası Çulhakoca
Donuzağılı Ağcaalan
Canikliyurdu Ayınderesi
Doğanyuvası Kuyualtı
Engiz civarında Terziuşağı Gökçesu
Kozalan Asar
Yayla Sakuçukuru
Teknecik Otkayası
Darboğaz Otkayası Çiftlik-i Mutasarrıf Memiş Paşa
Sürmeli Çiftlik-i Karaçukur mutasarrıfı Memiş Paşa
Edermenvi Çiftlik-i Sofuçukuru Mutasarrıf Memiş Paşa
Seyflik
22 İlber Ortaylı, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahallî İdareleri (1840-1880), Türk Tarih Kurumu,
2011 Ankara, s. 61-62.
23 Bilgin Aydın, “Salnâme”, TDVİA, C. 36, İstanbul 2009, s. 53.
70
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
sında toplam 22 adettir. Bu salnameler Canik Sancağı’nın 19. yüzyılın ikinci ya-
rısındaki idari taksimatı ve toplumsal yapısı hakkında önemli bilgiler içermek-
tir. Ayrıca Canik Sancağı’nın Trabzon vilayetine bağlı olduğu yıllarda sancağa
bağlı kazaların nüfus bilgileri de kaydedilmiştir. Bu salnamelerde 1869-1872
ile 1879-1904 yılları arasında Bafra kazası ile ilgili teferruatlı bilgiler yer almak-
tadır. Ancak 1873-1878 yılları arasında bu salnamelerde Bafra kazası hakkında
müstakil bilgi yoktur. Çünkü Canik 1872’de Trabzon vilayetinden ayrılarak
müstakil liva haline dönüştürüldü. Samsun (merkez), Çarşamba, Bafra, Fatsa,
Ünye, Terme ve Niksar Müstakil Canik Sancağı’na bağlı kazalardı. 1877 yılında
idari taksimatta tekrar bazı değişiklikler yapıldı. Bu çerçevede Canik Sancağı
yeniden Trabzon Vilayetine bağlandı. II. Abdülhamit devri sonuna kadar bu şe-
kilde idare edildi24.
24 Rıza Karagöz, “İkinci Meşrutiyet Döneminde Canik Sancağında İdari Yapılanma”, Samsun Araş-
tırmaları, C. I, Yayına Hazırlayan (Editör) Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2013, s. 152-153.
25https://unyetv.net/icerik/kose-yazilari/canikte-idari-yapi-ve-osmanlida-yenilesme-zarureti-
71
SEVGİ AKKOYUN
261869 Yılı Trabzon Vilayeti Salnamesi, s. 107-109; 1870 Yılı Trabzon Vilayeti Salnamesi, s. 113-
117; 1871 Yılı Trabzon Vilayeti Salnamesi, s. 125-128; 1872 Yılı Trabzon Vilayeti Salnamesi, s.
127-131.
72
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
27Rıza Karagöz, “İkinci Meşrutiyet Döneminde Canik Sancağında İdari Yapılanma”, Samsun Araş-
tırmaları, C. I, Yayına Hazırlayan (Editör) Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2013, s. 155.
28Dursun Ali Akbulut, “Canik Müstakil Livasının Son Mutasarrıfı ve Samsun’un İlk Valisi Osman
Bey” İlkçağ’dan Cumhuriyete Canik, Yayına Hazırlayan (Editör) Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun
2011, s. 229.
29Türkiye’de Cumhuriyet döneminde ilk nüfus sayımı 1927’de, ikincisi 1935’de uygulanmıştır.
1927 genel nüfus sayımına ait veriler il bazındadır. İlçe ve bağlı köylere ait idari yapı ve nüfus
bilgilerinin yer aldığı sayımlar ise 1935’ten itibaren yapılmaya başlanmıştır. 2007 yılından
itibaren Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne geçilmiştir.
30Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı Alaçam İlçe Raporu, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı (OKA), Ra-
73
SEVGİ AKKOYUN
31 Bu köyler; Muamlı yerine Altınay, Engiz yerine Ballıca, Martıkale yerine Doğankaya, Büzmelek
yerine Gümüşyaprak, Mardar yerine Hasırlı, Çağşur yerşbe Esençay, Ormanus yerine Ormancık,
Gelemağri yerine Koruluk, Demşek yerine Ortadurak, Hotmaşa yerine Çamaltı, Ayazma yerine
İkizpınar ve Canikliyurdu yerine Uluağaç olarak kaydedilmiştir. TUİK, Genel Nüfus Sayımı, 24
Ekim 1965, T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara 1969, ss. 540-541.
32 TUİK, Genel Nüfus Sayımı, 20 Ekim 1935, C. 47, T.C. Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü,
74
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
Alancık Aşağım Bengü Ayazma Altınay Asmaçam Buru Altınay Asmaçam Buru
ülküç nca nca
Asar Aşağıısı Burunca Canikliyu Azay Çalköy İğdir Azay Başaran İğdir
rganlı rdu
Ayazma Alidede Büzmele Çağşur Bakırpına Çamaltı Sele Altınova ÇalköySele
bölmesi k rı meli meli
k k
Bakır Bahşioy Ciriklar Çalköy Balıklar Darboğaz Tepe Bakırpına Çamaltı Tepe
Pınarı mağı başı rı başı
Belalan Bedeş Çulhako Darboğaz Ballıca Düzköy Terzi Balıklar Darboğaz Terzi
ca li li
Bengü Demirci Dededağ Düzköy Cırıklar Elalan Barış Dereler
deresi ı
Boyalı Doyram Dedeli Elalan Çandır Esençay Çatak Dikencik
Burunca Eyteme Demşek Gökalan Çetirlipın Gökalan Çetinkaya Düzköy
z ar
Büzmelek Filik Derbent Hotmaşa Çulhakoc İkizpınar Çulhakoc Elalan
a a
Cenikli Gelemet Domuza İnözü Dededağı İnözü Dededağı Esençay
Yurdu ğılı
Ciriklar Göçgün Ekiztepe Kapıkaya Dedeli Kapıkaya Dedeli Gökalan
Çağşur Gökçeb Eldavut Kasnakçı DerbentKarakütü Derbent İkizpınar
oğaz k
Çalköy Gümen Elifli Kösedik Doğanca Kasnakcı Doğanca İnözü
üz mermer
Çelikalan Hebilli Emenli Kuşkayas Doğanka Kösedik Doğankay Kapıkaya
ı ya a
Çiftlik Kalık Eynegazi Meşelitür Domuzağ Kuşkayas Eldavut Karakütü
Demirci kmenler ı ı k
Çulhakoc Kalık Gazibeyl Ormanos Eldavut Kuzalan Elifli Kasnakcı
a Karaçuk ü mermer
ur
Darboğaz Kapaklı Gelemağ Sarpun Elifli Meşelitür Emenli Kuzalan
ri kmenler
Dededağı Karahü Gökçeağ Tekkesar Emenli Ormancık Evrenuşa Meşelitür
seyinli aç maşık ğı kmenler
Dedeli Karlı Hacılark Evrenuşa Ozan Fener Ozan
urtlu ğı
Demşek Kayalı Harız Eynegazi Sarpın Gazibeyli Sarpın
Derbent Killik Hırsame Gazibeyli Tekkesar Gökçeağa Şahinkay
ngenler maşık ç a
Develan Kösekö Iğdir Gökçeağa Uluağaç Gökçesu Uluağaç
y ç
Domuzağ Kızlan İlyaslı Gökçesu Yenialan Gökçeken Yenialan
ı t
Düzköy Kozköy Kanlıgün Göltepe Yeniköy Göltepe Yeniköy
ey
Ekiztepe Müstec Karabur Gümüşya Gümüşya Yeraltı
ep ç prak prak
75
SEVGİ AKKOYUN
76
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
77
SEVGİ AKKOYUN
SONUÇ
14. yüzyılda, bölgede Bafra Beyleri olarak adlandırılan kişilerin idaresi al-
tında olan Bafra, Çelebi Mehmed zamanında Osmanlı hâkimiyetine girmiştir.
1520 tarihli bir belgeye göre idari yapı bakımından Bafra kazası Canik San-
cağı’na bağlı yedi kazadan biri idi. 1642 tarihinde Bafra’da Üskübi, Yazıyeri, De-
ğirmenözü ve Ayazma nahiyeleri mevcuttu. Üskübi Nahiyesi Bafra merkezinin
yakın çevresi ile kuzeydeki ova köylerini, Değirmenözü nahiyesi Bafra’nın gü-
neyindeki dağlık bölgeyi, Ayazma nahiyesi bugünkü İkizpınar merkez olmak
üzere Kızılırmak’ın batısındaki köyleri kapsıyordu.
19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin idari taksimatında ve teşkilat yapısında
görülen değişiklikler ve düzenlemeler aynı şekilde Bafra kazasında da uygu-
lama alanı bularak birçok yeni idari müessese kurulmuştur. 1830’lu yıllar Os-
manlı Devleti’nde modern anlamda nüfus sayımlarının yapılmaya başlandığı bir
dönemdir. Bu sayımlar demografik veriler içermesinin yanı sıra kazanın idari
taksimatı ve yerleşim yerlerinin dağılımı hakkında da bilgiler içermektedir. Bu
bilgiler sayesinde 1649 tarihli avarızhane defterinde kayıtlı olan yerleşim yer-
leri ile karşılaştırma yapılarak kazanın iki yüz yıllık süreçteki idari yapısı ortaya
koyulmuştur. Benzer bir karşılaştırma 1935-2000 yıllarını kapsayan Genel Nü-
fus Sayımlarından elde edilen veriler ile de yapılabilmektedir. Böylece Os-
manlı’dan Cumhuriyet’e Bafra’nın idari yapısı ve taksimatı bir bütün olarak res-
medilmeye çalışılmıştır.
78
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E BAFRA’NIN İDARİ YAPISI
KAYNAKLAR
1- Arşiv Kaynakları
A. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi: BOA, İE. SM., 5-373, (H. 1092); İE. DH., 1-8, (H.
958); AE. SMST. II, 48-4785 (H. 1113); İE. AS. 44-3945 (H. 1113); İE. SM. 18-1818,
(H.1114); BOA, KK.d.. 2602, (H. 1053); BOA, MAD.d., 268, (H. 1053), BOA, A.
RSK.d., 1693, (H.1253).
B. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi Nüfus Defterleri: BOA, NFS.d. Defter No: 972,
973, 987, 990, 992, 994, 995; BOA, NFS.d. İcmal Defteri No: 1034.
C. Trabzon Vilayeti Salnȃmeleri: H. 1286-1287-1288-1289-1290-1291-1305-
1309-1311-1313-1316-1318-1319-1320-1321-1322 Tarihli Salnameler.
D. Türkiye Cumhuriyeti İstatistik Genel Direktörlüğü (TUİK): Genel Nüfus Sayımları
1935-2000 Yılları Arası Nüfus Verileri (Yıllara göre verilerin yer aldığı kitapçıklar
dipnotta gösterilmiştir.)
2- Tetkikler
AKBULUT, Dursun Ali, “Canik Müstakil Livasının Son Mutasarrıfı Ve Samsun’un İlk Va-
lisi Osman Bey” İlkçağ’dan Cumhuriyete Canik, Yayına Hazırlayan (Editör) Prof.
Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2011, ss. 229-256.
AKYILDIZ, Ali, “Muhtar”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), C. 31, An-
kara 2020, ss. 51-53.
AYDIN, Bilgin, “Salnâme”, TDVİA, C. 36, İstanbul 2009, ss. 51-54.
ÇADIRCI, Musa, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapıları,
Türk Tarih Kurumu, Ankara 1991.
ÇADIRCI, Musa, “Türkiye’de Muhtarlık Teşkilatının Kurulması Üzerine Bir İnceleme”,
Belleten, C. XXXIV, 1970, ss. 409-420.
KARAGÖZ, Rıza, “İkinci Meşrutiyet Döneminde Canik Sancağında İdari Yapılanma”,
Samsun Araştırmaları, C. I, Yayına Hazırlayan (Editör) Prof. Dr. Cevdet Yılmaz,
Samsun 2013, ss. 149-163.
KARAGÖZ, Rıza, "Canik'in İdarî Yapısı ve İdarecileri" İlkçağ'dan Cumhuriyete Canik, Ya-
yına Hazırlayan (Editör) Prof. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2011, ss.119-160.
KARPAT, Kemal, Osmanlı Nüfusu 1830-1914, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003.
ORTAYLI, İlber, Tanzimatdan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, Hil Yayın, Ankara
1985.
ORTAYLI, İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahallî İdareleri (1840-1880), Türk Tarih
Kurumu, Ankara 2011.
ÖZ, Mehmet, Orta Karadeniz Tarihinin Kaynakları VIII Canik Sancağı Avarız Defterleri
(1642), Ankara 2008.
ÖZ, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999.
TELLİOĞLU, İbrahim, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, Serander
Yayınları, 2004.
79
SEVGİ AKKOYUN
YILMAZ, Meltem, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı Alaçam İlçe Raporu, Orta Karadeniz
Kalkınma Ajansı (OKA), 2018.
3 - İnternet Kaynakları
https://unyetv.net/icerik/kose-yazilari/canikte-idari-yapi-ve-osmanlida-yenilesme-
zarureti-1793-1851/attachment/canik-mustakil-sancagi-2/. (07/11/2022 ta-
rihli erişim).
80
1978 Bafra Cumhuriyet Meydanı
81
ASKERÎ TIBBİYELİLERDEN BİR SİMA:
DOKTOR BAFRALI YANKO
Demet TOKSOY1
Giriş
Geçmişten bugüne köklü bir tarihe sahip olan Bafra; ekonomik, sosyal,
kültürel yönleriyle bilinmekle beraber tanıdık simalarıyla da ön plana çıkmak-
tadır. Bu simalardan birisi Bafralı ya da Bafralı Orduluoğlu olarak anılan Doktor
Bafralı Yanko2’dur3. Askerî Tıbbiye mezunu olan Bafralı Yanko, doktorluk göre-
vinin yanında çeşitli alanlarla ilgilenmiş ve oldukça önemli eserler vermiştir.
Doktor Bafralı Yanko hem dönemin arşiv belgelerinde hem de kaleme al-
dığı eserlerde Bafralı olarak geçmektedir. Bu durum kendisinin Bafralı olduğu
düşüncesini ortaya çıkarmaktadır. Ancak bu zamana kadar kendisi ve eserleri
hakkında yapılan çalışmalarda Bafralı olduğuna dair elle tutulur bir kanıta rast-
lanılamamıştır. Bu çalışma kapsamında Millî Savunma Bakanlığı Lodumlu Arşiv
Müdürlüğü’nden elde edilen Bafralı Yanko’nun şahsi dosyasında baba adının
Emekli Tabip Yarbay Bafralı Lambo Pavli olduğuna ulaşılmıştır4. Belgede görül-
düğü üzere; Bafralı Yanko’nun babası da Bafralı olarak geçmektedir. Dolayısıyla
bu zamana kadar Doktor Yanko’nun Bafralı olabileceği varsayımı belgedeki bil-
giden hareketle kesinleşmiştir.
1 Samsun Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Tarih Bölümü, Samsun/Türkiye,
Bkz. İBB Atatürk Kitaplığı Arşivi, “Yanko (Doktor, Bafralı Yanko) ve Eserleri Hakkında Biyografik
Fiş”, Müteferrik Evrak, 55885; Ekmeleddin İhsanoğlu, Ramazan Şeşen, M. Serdar Bekar, Gülcan
Gündüz, Veysel Bulut, Osmanlı Tıbbi Bilimler Literatürü Tarihi, C. II, İslam Tarih, Sanat ve Kültür
Araştırma Merkezi, İstanbul 2008, s.1133.
3 Muammer Ulutürk, “Dr. Bafralı Yanko ve Yozgat Seyahatnamesi”, Turkish Studies, S. 8, 2013, s.
350.
4 Millî Savunma Bakanlığı Lodumlu Arşivi (MSBA), Doktor Bafralı Yanko’nun Şahsi Dosyası,
31.08.1936.
83
DEMET TOKSOY
(Kaynak: Besim Ömer, Nevsâl-i Afiyet, haz. Ahmet Zeki İzgöer, C. I-IV, Sağlık
Bilimleri Üniversitesi Tıp Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları,
İstanbul 2020, s. 212.)
Doğumu ve Ailesi
Doktor Bafralı Yanko, 1861’de İstanbul’da doğmuştur5. Annesinin adı bi-
linmemekle birlikte yukarıda da bahsedildiği üzere babasının adı Tabip Yarbay
Bafralı Lambo Pavli‘dir. Ailesi hakkında kısıtlı bilgi edinilebilen Yanko’nun ula-
şılabilen bir başka yakını ise eşi Terpsitea Hanım’dır. Doktor Yanko’nun ölü-
münden sonra çıkan “İstanbul Kadastro Hakimliğinden” başlıklı bir gazete ha-
berinde, Yanko’dan kalan mirasta eşi Terpsitea Hanım’ın hakkının bulunduğu
ve adres değiştirmiş olduğundan dolayı kendisine ulaşılamadığı bilgisi yer al-
maktadır6. Yine aynı gazetede Yanko’nun ikamet adresi Bakırköy, Kartaltepe,
Millet Bahçesi Sokağı, No:8 olarak geçmektedir
Eğitimi ve Görev Yerleri
Bafralı Yanko’nun ilk ve orta öğrenimine dair bir bilgi mevcut değildir.
Yanko’nun eğitim hayatıyla ilgili ulaşılabilen ilk ve tek bilgi, 6 Haziran 1885’te
5 Emre Karacaoğlu, “Dr. Bafralı Yanko’nun ‘Bizde Tııb-ı Kanûnî’ye Dâir Birkaç Söz’ Başlıklı Yazı
Dizisi Üzerine Bir Değerlendirme”, Türkiye Klinikleri Tıp Etiği-Hukuku-Tarihi Dergisi, C. XXIX/S 3,
2021. s. 332.
6 “İstanbul Kadastro Hakimliğinden”, Son Telgraf, 21 Mart 1939, s. 6.
84
ASKERÎ TIBBİYELİLERDEN BİR SİMA: DOKTOR BAFRALI YANKO
yet, 7 Kasım 1930, s. 8.; “Doktor Bafralı Yanko Bey”, Son Posta, 11 Kasım 1930, s. 8.
15 MSBA, Doktor Bafralı Yanko’nun Şahsi Dosyası.
85
DEMET TOKSOY
çok fazla bilgi mevcut değildir. Ancak kendisi emeklilik sonrasında, ileride bah-
sedileceği üzere, oldukça çeşitli alanlarda eserler vermeye devam etmiştir.
Ölümü
Bafralı Yanko’nun ölümüyle ilgili bilgilere dönemin gazetelerinden ulaş-
mak mümkündür. 27 Aralık 1936’da hayatını kaybeden Yanko’nun ölüm haberi,
aynı tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Vefat başlığı ile verilmiştir16. Yanko’nun
ölümünden iki gün sonra yine aynı gazetede Dr. Bafralı Yanko Öldü başlığıyla
başka bir haber daha yapılmıştır. Haberin içeriği; “Doktor yarbaylığından müte-
kaid Bafralı Yanko vefat ederek cenazesi evvelsi gün defnedilmiştir. Doktor Baf-
ralı Yanko matbuat âleminde malûm bir şahsiyetti. Eski gazetelerde fennî ve edebî
birçok yazıları vardır.” şeklindedir17. Nitekim Bafralı Yanko, hayatının hemen
hemen her anını üretmeye harcamış ve 75 yaşında hayatını kaybetmiştir.
Bafralı Yanko’nun Eserleri
Yazdığı eserler ve yaptığı çevirilerle matbuat aleminde iz bırakmış olan
Yanko’nun yapılan tarama sonucunda; Yozgat Seyahâtnamesi, Kütüphâne-i Et-
fâl, Fikir ve Kalem Tecrübelerimden, Şeriât-ı Garrâ-yı İslamîye’ye Dair Mütâlaat-
ı Sıhhiye, Daü’lkelb ve Pastör, Zebedlerin Tahlilât-ı Kimyeviyeleri Hakkında
Tecârib-i Cedide, Üzn-i Eyserde Neşvü Nemâ Bulan Kurtların (Diydân) Sûret-i
İhrâcı, Hengâme-i İftirak, Elifbâ-yı Lisân-ı Ermeni, Elifbâ-yı Lisân-ı Rumi, Bir As-
kerî Hastanesinde Bir Hasta Koğuşu, Dimâğ Faaliyetleri, Fünûn, Tıp İlimler Ka-
nunu: Bizde Tıp İlimler Kanuna Dair Birkaç Söz, Hasbihallerim: Tabî’iyyat ve
Tıbbîyat, Manastır Beldesine Tuhfe-i Ziyaretim Yahut 10 Temmuz Merasiminde
Manastır’da, Makri Köyü ve Müteverrimler, Bir İntikadnâmenin Cevabı adlı eser-
lerine ulaşılabilmiştir. Bu eserlerin haricinde Doktor Yanko’nun bestesini yap-
tığı şarkı sözlerine de ulaşılmıştır18.
Bafralı Yanko’nun eserleri arasında en bilindik olanlarından biri Yozgat
Seyahatnamesi’dir. İlk başta Tarık Gazetesi’nde basılmış olan bu eser, Ebu’z-
Ziya Tevfik Bey’in teklifiyle 1889’da kitap haline getirilmiştir19. Burada 55 gün-
lük seyahatini anlatan Doktor Yanko, yolculuğuna Samsun’dan başladığını ve
bir zamanlar at ya da katırla on üç gün süren yolculuğun bugün altı hatta beş
16 Verilen haberin içeriği şu şekildedir: Doktor mütekaid Kaymakam Doktor Bafralı Yanko vefat
etmiştir. Devletin edebiyatına ve tababetine yazdığı eserlerle senelerce hizmet etmiş olan mumai-
leyhin cenaze merasimi bugün saat üçte Bakırköyündeki Rum kilisesinde icra kılınacaktır. Bkz. “Ve-
fat”, Cumhuriyet, 27 Aralık 1936, s. 4.
17 “Dr. Bafralı Yanko Öldü”, Cumhuriyet, 29 Aralık 1936, s. 4.
18 Bkz. Ek-1.
19 Ulutürk, agm, s.349.
86
ASKERÎ TIBBİYELİLERDEN BİR SİMA: DOKTOR BAFRALI YANKO
Yayınladığı Mecmua Üzerine”, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, C 0/S 30,
2011, s.103.
26 Nizamoğlu, agm, s. 116.
87
DEMET TOKSOY
yazısıyla yer alan Yanko, Fransız yazar Rene Pinon’un eserinden hareketle bü-
yük devletlerin Makedonya ile ilgili politikalarını sırasıyla değerlendirmiştir27.
Aynı zamanda Doktor Yanko, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İttihat ve Terakki
Cemiyeti’nin İngiltere, Fransa, Avusturya ve Almanya ile dostça ilişkiler kur-
maya çalıştığını vurgulamakta ve aynı şekilde büyük devletlerin de Osmanlı
Devleti’ne artık düşmanca tavır takınmadığını iddia etmektedir28.
Bafralı Yanko, hayatının belli dönemlerinde her biri ayrı ayrı inceleme ge-
rektiren çeşitli eserler meydana getirmiştir. Tıp, edebiyat, felsefe gibi alanlarla
dönemin dergi ve gazetelerinde sıklıkla yazılar kaleme almış olan Yanko, uzun
yıllar adından söz ettirmeyi başarmıştır.
Bafralı Yanko’yu Tanıyanlar
Doktor Yanko’yu yakından tanıdığı düşünülen Abdurrahman Adil Eren
(1868-1942), Yanko’nun ölümünden bir yıl sonra 15 Temmuz 1937’de Yarım
Ay Dergisi’nde İki Eski Doktor Yazıcımız başlıklı yazısında Doktor Yanko’dan
bahsetmiştir29. Aynı zamanda Yanko’nun dış görünüşüyle ilgili bilgiler de ver-
miştir. Adil Eren’in bahsi geçen yazısına aşağıda yer verilmiştir.
… Doktor Bafralı Yanko orta boylu, beyaz tenli, kumral bıyıklı, elâ gözlü,
yanaklarından dokunulsa kan fışkıracak bir gençlik ve güzellikte idi. Sir-
keci garından çıkar, kırmızı fesini arkasına diker, mor yakalı ve kollu as-
kerî doktor ceketinin ilikleri açık olduğu halde Babıâli caddesinden yukarı
doğrulurdu. Ya Karabetin ya Kasbarın, veyahut Arakelin kitapçı
dükkânına girerdi.
… Genç ve gürbüz Bafralı Doktor Yanko ise düne kadar muammer oldu.
Birçok senelerden beri kalbinden rahatsız idi. Birçok seneler azap ve ısdı-
rap içinde ömür geçirdi. Beş sene evvel birkaç kere görüştük. Maddî ve
manevî ıstıraplarını dökedurdu. O da nihayet bu fani dünyadan göçtü!... 30.
Bafralı Yanko’yu tanıyan bir başka isim meslektaşı Doktor Besim Ömer
Akalın (1862-1940)’dır. Bir gazete haberindeki bilgiye göre; Besim Ömer Bey,
1.
30 Eren, agm, s.1.
88
ASKERÎ TIBBİYELİLERDEN BİR SİMA: DOKTOR BAFRALI YANKO
1911’de Anadoluhisarı’na bir hasta için gittiği gün orada kalabalık bir panayır
ile karşılaşmıştır. Geri dönüşte vapura binmek isteyen Besim Ömer Bey, vapura
bineceği esnada kalabalıktan yana doğru eğilen vapurdan aşağı düşmüştür31.
Uzun uğraşlar sonucunda denizden çıkarılabilen Besim Ömer Bey’e çok sevdiği
meslektaşı ve aynı zamanda sınıf arkadaşı olan Bafralı
Yanko yarım saat sunî teneffüs yaparak onu hayata döndürmeyi başar-
mıştır32. Böylelikle bahsi geçen haber sayesinde Bafralı Yanko ve Besim Ömer
Bey arasındaki ilişki öğrenilebilmektedir.
Bafralı Yanko’yu tanıyan bir diğer isim Ebubekir Hâzım Tepeyran (1864-
1947)’dır. Tepeyran, Zâlimâne Bir İdam Hükmü adlı eserinde Yanko’dan söz et-
miştir. Kuvayı Milliye’ye destek verdiği gerekçesiyle sekiz ay hapiste kalan Ebu-
bekir Hâzım Bey, bir süre sonra idam cezasına mahkûm edilmiş ancak Padişah
Vahdettin bu cezasını kürek cezasıyla değiştirmiştir. Ebubekir Hâzım Bey, o
günlerde idama çarptırılışını ve cezaevi günlerini ayrıntılı bir şekilde bahsi ge-
çen eserde anlatmıştır.
Ebubekir Hâzım Bey eserinde, Anadolu’ya kaçmak için gizlendiği gün-
lerde kendisine yardım etmesi için Resneli Osman Bey’in evine, Bakırköy’e git-
tiğini ancak onu evinde bulamayınca eski dostu Doktor Bafralı Yanko’nun
evinde bir hafta kaldığını belirtmiştir33.
Bafralı Yanko’yu tanıyan bu üç isimden edinilen bilgiler, onu daha yakın-
dan tanımayı ve kendisiyle ilgili çıkarımda bulunulabilmeyi mümkün kılmakta-
dır.
SONUÇ
Bafra’nın değerli simalarından biri olan Doktor Bafralı Yanko, hayatı bo-
yunca gerek dönemin gazete ve dergilerinde gerekse kendi yazdığı eserlerinde
adından sıklıkla söz ettirmiştir. Buna rağmen, Yanko ile ilgili yapılan çalışma-
larda, kendisi ve ailesine dair detaylı bilgiye rastlanılamamaktadır. Ayrıca bu
zamana kadar yapılan çalışmalarda Bafralı Yanko’nun asker kimliği gözlerden
kaçan bir ayrıntı olmuştur. Yapılan bu çalışmada Millî Savunma Bakanlığı Lo-
dumlu Arşiv Müdürlüğü’nden alınan evrak sayesinde; Bafralı Yanko’nun baba
adına ulaşılabilmiş ve babasının da Bafralı olarak anıldığı tespit edilebilmiştir.
s. 5.
89
DEMET TOKSOY
KAYNAKLAR
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Rumeli Müfettişliği
Makamat Evrakı (TFR.I.MKM.), 5/418.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Rumeli Müfettişliği
Makamat Evrakı (TFR.I.MKM.), 22/2149.
Millî Savunma Bakanlığı Lodumlu Arşiv Müdürlüğü
Millî Savunma Bakanlığı Lodumlu Arşivi (MSBA), Doktor Bafralı Yanko’nun Şahsi Dos-
yası.
İBB Atatürk Kitaplığı Arşivi
Güftesi Cenap Şahabettin'e Bestesi Bafralı Yanko'ya Ait Şarkı Sözleri, Müteferrik Evrak,
064149.
Yanko (Doktor, Bafralı Yanko) ve Eserleri Hakkında Biyografik Fiş, Müteferrik Evrak,
55885.
Taha Toros Arşivi
Müthiş Bir Vapur Kazası Daha, Taha Toros Arşivi.
Gazeteler
“Doktor Bafralı Yanko Bey”, Cumhuriyet, 7 Kasım 1930.
“Doktor Bafralı Yanko Bey”, Milliyet, 6 Kasım 1930.
“Doktor Bafralı Yanko Bey”, Son Posta, 11 Kasım 1930.
“Dr. Bafralı Yanko Öldü”, Cumhuriyet, 29 Aralık 1936.
90
ASKERÎ TIBBİYELİLERDEN BİR SİMA: DOKTOR BAFRALI YANKO
91
DEMET TOKSOY
EKLER
Ek-1 Güftesi Merhum Cenap Şahabettin Bey’e, Bestesi Merhum Baf-
ralı Yanko Bey’e Ait Şarkı
(Kaynak: İBB Atatürk Kitaplığı Arşivi, Güftesi Cenap Şahabettin'e Bestesi Bafralı
Yanko'ya Ait Şarkı Sözleri, Müteferrik Evrak, 064149.)
92
1979 Bafra Cumhuriyet Meydanı
93
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK
FAALİYETLERİ (1914-1923)
Giriş
Osmanlı Devleti’nin asıl unsurunu Türkler oluşturmaktaydı. Bununla bir-
likte farklı milletlere ve dinlere mensup gayrimüslimler de toplumun bir kesi-
mini teşkil etmekteydi. Gayrimüslimler zimmî2 statüsünde olup, kendi dinlerine
ve inançlarına göre yaşama hakkına sahipti. İslam hukukuna bağlı olan Osmanlı
Devleti, İslam’ın gayrimüslimlere tanıdığı hakları onlardan esirgememiştir. Os-
manlı idaresi altında yaşayan gayrimüslim unsurlardan biri de Rumlardı. Rum
kavramı, Araplar tarafından Doğu Roma İmparatorluğu yönetiminde yaşayan
halk için kullanılmıştır. İslam’ın ilk dönemlerinde Hristiyan ile eş anlamlı olarak
kullanıldığından bütün Hristiyanlara Rum, yaşadıkları coğrafyaya da Diyâr-ı
Rum denilmiştir. Bu çerçevede Anadolu’da Rum Eyâleti olarak adlandırılmış-
tır3. Diğer taraftan Rum adı, Yunanlılarca, Yunan soyuna bağlı bir kol olarak gös-
terilmek istenmişse de Rumluk, ırkî bir anlamdan yoksundur. Bu sebeple Os-
manlı Devleti de Sırp, Bulgar ve Ulahları Ortodoks oldukları için Rum Cema-
ati/Milleti olarak kabul etmiştir4. Dolayısıyla patrikhane ile tarihsel bağları se-
bebiyle Rumlar, Avrupa ve Asya’daki Ortodoks Hristiyanlığın temsilcisi pozis-
yonunda bulunmuşlardır.
Bilindiği üzere Osmanlı Devleti, yönetimi altındaki toplulukları din veya
mezhep esasına göre örgütlemiştir. Bu sisteme Millet Sistemi denilmiştir. Her
cemaat gibi Rumların da dini reisleri, bu sistemin sağladığı idari, hukuki statü-
95
NEVZAT SAĞLAM
5 Bilal Eryılmaz, Osmanlı Devletinde Gayrımüslim Teb‘anın Yönetimi, Risale Yayınları, İstanbul
1990, s. 17; Gökçen, age., s. 40.
6 Ali Güler, Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, Berikan Yayınevi, Ankara 2005, s. 10-11; Önder Du-
man, Emperyal Bir Araç Olarak Rum Pontus Sorunu (1908-1918), Berikan Yayınevi, Ankara 2010,
s. 7-8.
7 Sinan Kuneralp, “Bir Osmanlı Diplomatı Kostaki Musurus Paşa (1807-1891)”, Belleten, C.
96
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
Meselesi”, Toplum ve Bilim, , S. 43-44, Güz 1988 Kış 1989, s. 34; Gedikli, age., s. 115.
18 Gedikli, age.,, 91-101.
97
NEVZAT SAĞLAM
19Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Nüfus Defterleri (NFS. d.),
No. 980. 28 Nisan 1835 (tt).
98
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
Boyalıca 13 114
Kavaklıca 17 91
Ormendil (?) 42 115
Çulhakoca 3 21
İnegazi 4 29
Madengediği (?) 17 89
Kozalanlı 13 54
Otakyassı Çiftliği (Sahibi Memiş 6 25
Paşa)
Sakarçukuru Çiftliği (Sahibi 9 28
Memiş Paşa)
Kataçukur Çiftliği (Sahibi Me- 21 91
miş Paşa)
Yayla …. (?) 20 140
Asmaçam 23 197
Nebiyan Kirazlı 23 98
Nebiyan’a bağlı Yaraltı 21 117
Nebiyan’a bağlı Hotmaşah (?) 29 125
Nebiyan’a bağlı Pireyurdu 13 72
Nebiyan’a bağlı Ağçaalan 16 104
Kolay 6 57
Hisar 57 289
Sıklık 22 61
Toplam 781 3.739
Kaynak: Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Nüfus
Defterleri (NFS. d.), No. 980.
Canik sancağına bağlı kazalar arasında Bafra, Rum nüfusun en yoğun bu-
lunduğu yerlerin başında gelmekteydi. 1914 senesi verilerine göre, sancağa
bağlı altı kazada yaşayan toplam 98.739 Rum nüfusun 30.838’i, Bafra’da yaşa-
maktaydı. Sancaktaki Müslüman nüfusun toplamı 265.950 idi. Bafra’daki Müs-
lüman nüfus ise her dönemde Rumlardan fazla olup, 48.944 kadardı20. Bafra ve
20 Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1014), Timaş Yayınları İstanbul 2010. s. 388.
99
NEVZAT SAĞLAM
köylerinde yaşayan nüfusun 1917 senesinde 20 bin civarında olduğu, 1918 yı-
lına ait bir başka belgede ise bu sayının 14.823 olduğu tahmin edilmektedir21.
Tapu kayıtlarının çok sağlıklı olmaması sebebiyle kesin olmasa da müba-
deleye esas olmak üzere yapılan tespitlerden Bafra’da Rum ve Ermenilere ait
emlak hakkında az da olsa bilgi edinmek mümkündür. Çünkü Rumlara ait gay-
rimenkullerin tamamı değil göçmenlere henüz teslim edilmemiş gayrimenkul-
ler burada kaydedilmiştir. Buna göre, henüz göçmen yerleştirilmemiş ve dağı-
tılmamış 25 ev, 125 dönüm bahçe, 49.940 dönüm arazi olduğu bulunmaktadır.
Yine burada göçmen yerleştirilmemiş 41 Rum köyünün isimleri yer almakta-
dır22.
Diğer taraftan Birinci Dünya Savaşı sonrası eşkıyalık olaylarının artması
üzerine Hükûmet, Canik sancağına bağlı kazalardaki Rum ve Ermeni köylerinin
isimleri ve sayıları hakkında bilgi istemiştir. Buna istinaden kazalardaki Ermeni
ve Rum köyleri tespit edilmiştir. Bafra’da Rumların müstakil olarak yaşadıkları
köylerin 70 kadar olduğu belirlenmiştir. Bu köylerin isimleri aşağıdaki tabloda
yer almaktadır23.
21 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Şifre (DH. ŞFR),
571/85-1. 17 Kasım 1917. BOA, DH. ŞFR, 576/56. 20 Ocak 1918.
22 BCA, 272-0-0-11/İSKÂN, 21-107-23. 15 Ağustos 1925.
23 Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Sicill-i Nüfus Tahrirat (DH. SN. THR),
100
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
24 Ali Güler, Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, Berikan Yayınları, Ankara 2005, s. 133-134.
25 Bestami S. Bilgiç, Doğu Karadeniz Rumları: İsyan ve Göç (1919-1923), Türk Tarih Kurumu Ya-
yınları, Ankara 2011, s. 52.
26 Ali Güler, Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, Berikan Yayınları, Ankara 2005, s. 187; Bilgiç, age.,
s. 54.
101
NEVZAT SAĞLAM
lik güçleriyle girdikleri bir çatışmada öldürülen çete üyelerinden birinin ce-
binde Bafra, Havza, Samsun, Lâdik, Kavak, Çorum ve köylerindeki çete reisleri-
nin isimlerinin yazılı olduğu bir defter bulunmuştur. Aşağıdaki listede verilen
Bafra civarına ait çete elebaşlarının isimlerinin tespitinde bu belgeden yararla-
nılmıştır27. Sayıları büyük-küçük yüzü bulan bu çetelerin bilinen elebaşları şun-
lardı28;
27 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 32/63; Gedikli, age., s. 242; Baki Sarısakal, Belge ve Tanıklarla Samsun’dan-
miye Kalem-i Mahsus, (DH. EUM. KLH), 3/39; Duman, age., s. 94-102.
102
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
103
NEVZAT SAĞLAM
104
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
Yukarıda isimleri yer alan Bafralı çete reisleriyle Canik sancağının diğer
kazalarındaki çete reislerinin isimleri, işledikleri cinayet ve diğer eşkıyalıklar,
siyasi suçlular için yapılan tahkikat sonucunda düzenlenen defterde ayrıntılı
olarak kaydedilmiştir29. Bu çeteler günün şartlarına göre modern silahlarla do-
natılarak dağlarda konuşlanmış/konuşlandırılmış askeri birer kuvvet idi30.
Rum Çetecilerin Eylemleri
Rumlar, Bafra ve civarında gerçekleştirmeyi planladıkları eylemler için II.
Meşrutiyetten itibaren Bafra’da silahlanmaya başlamışlardır. Yaşadıkları köy-
lerini adeta silah deposu haline dönüştürmüşlerdir. O kadar ki, yerel güçler ta-
105
NEVZAT SAĞLAM
rafından yapılacak aramalarda bir olay yaşanması ihtimaline karşı yüz elli kişi-
lik bir askeri kuvvet bulundurulması gerekli görülmüştür31. Nebiyan Dağı ve ci-
varı, hem sarp bir konuma sahip olması hem civarda çok sayıda Rum köyünün
bulunması sebebiyle çok sayıda Rum çetesinin barınmasına imkân sağlamış-
tır32. Bu yüzden Bafra, Samsun ve civarında Rum çetelerinin en yoğun olduğu
ve aynı zamanda Anadolu’da Rum çetelerinin zulümlerine en fazla maruz kalan
yerlerden biri olmuştur33. Bir belgede geçen, “Eşkıyası çok, merkez şehri tama-
men âsî olan Bafra kazasında34” ifadesi de buradaki çetecilerin fazlalığını teyit
etmektedir.
Rum köyleri arasında kalan Müslüman köyler, çeteciler için kolay hedef
olmuştur. Bafra’da 1.011 hane ve 6.219 nüfustan oluşan on bir Rum köyü vardı.
1.500 kadar silahlı çete elemanı çıkarabilen bu Rum köyleri, devletin seferber-
lik emrine karşı gelmişlerdi. Bafra’da yaşayan Rumlar da bunlara katılmasıyla
daha güçlü hale gelmişlerdir35. Bu on bir Rum köyü şunlardı36;
31 Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Muhâberat-ı Umumiye İdaresi (DH.
MUİ), 26/33. 5 Ekim 1909.
32 Gedikli, age., s. 239.
33 Ahmet Efiloğlu, Osmanlı Rumları Göç ve Tehcir 1912-1918, Bayrak Yayımcılık, İstanbul 2011, s.
263.
34 BOA, DH. EUM. KLH, 3/39-11.
35 Kurt, age., s. 189; Gedikli, age, s. 239; Sarısakal, age., C. I, s. 272.
36 Gedikli, age, s. 243-244.
106
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
Özellikle Rum köyleri arasında kalan Müslüman köyler, çetecilerin ilk he-
defi olmuştur. Bunlar arasında kalmış altı Müslüman köyü bulunmaktaydı. Rum
köyleri arasında kalmış altı Müslüman köyü şunlardı37;
107
NEVZAT SAĞLAM
108
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
45 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-5. 6 Kasım 1917; BOA, DH. EUM. 6 Şb. 28/57; Sağlam, agm., s. 79.
46 Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Meclis-i Vükelâ Mazbataları (MV), 210/144.
29 Aralık 1917.
47 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-2. 6 Kasım 1917.
48 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-6. 6 Kasım 1917.
49 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-15-19. 6 Kasım 1917; BOA, DH. ŞFR, 569/16. 19 Ekim 1917; BOA,
109
NEVZAT SAĞLAM
mülki idareciler arasındaki bazı problemler, çetelerin silah üstünlüğü gibi me-
seleler de eşkıya ile mücadeleyi olumsuz yönde etkilemiştir.
Diğer Eylemleri
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda olduğu dönemde Rum çetecileri-
nin eylemlerinde artış olmuştur. Çünkü Osmanlı Hükûmeti asayiş ve güvenlikle
görevli jandarma birliklerinin önemli bir kısmını düzenli ordu içine dâhil etmek
zorunda kalmıştı53. Cephe gerisinde savunmasız ve güçsüz halkın yaşadıkları
kasaba ve köyleri basan çeteler ciddi bir mukavemetle karşılaşmadan her türlü
fenalığı yapmışlardır. Elmacık’ta 40, Çalköyü’nde 45, Çarın’da 75, Terzili’de 4,
Engiz’de 3, İnegazi’de 25 olmak üzere 192 evi ateşe vermişlerdir. Bölgede daha
önce yaktıkları 300 haneyle birlikte Müslümanlara ait yaktıkları ev sayısı 500’ü
bulmuştur54. Bu olaylar karşısında halk kendi imkânlarıyla çetelere karşı müca-
deleye girişmek zorunda kalmıştır. Özellikle birbirine yakın köylerin baskın ih-
timaline karşı aldıkları tedbir sayesinde çeteler kolay kolay baskına cesaret
edememişlerdir. Kuva-yı Milliye’nin kurulmasından sonra çetelerle mücadele
daha etkin yürütülmüştür. Bu arada Rumlar, hem Türkler tarafından katledil-
diklerini haykırarak batılı devletlerin dikkatini çekmek hem de bütün terör ey-
lemlerini onların üzerine atmak için Müslümanların da Rum köylerinde aynı şe-
kilde kanlı eylemler yapmalarını istemişlerdir. Ancak Müslümanlar böyle bir
hataya düşmemişlerdir.
Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı Devletinin yenilgisiyle sonuçlanması ise
Rumlarda tarifsiz bir sevinç meydana getirmiştir. Mondros Mütarekesi’nin im-
zalanmasından sonra İtilaf Devletlerinin de teşvikleriyle Pontus hayalini ger-
çekleştirmek üzere şiddet olaylarını arttırarak daha da genişletmişlerdir. Zira
savaştan çıkmış, silahlarına el konulmuş askeri güçler aciz, halk ise korkuya ka-
pılmış durumdaydı. Buna karşılık Rum çeteciler, silah ve cephane yönünden
takviye edilerek daha güçlü hale getirilmişlerdir. Dağlardan inerek önlerine ge-
len köylere saldırılara girişmiş, halkın hayvanlarını ve mallarını gasp etmeye
devam etmişlerdir. Bafra civarında 22 çiftlik ve ev yakmış, kadınların ve kızların
namusunu kirletmiş, halkın mallarını gasp etmişlerdir. Bu olaylarda 27 köy ya-
kılmıştır55. Rum çetelerinin eşkıyalıkları yüzünden ne vergi memurları ne pos-
tacılar görev yapamaz olmuşlardır. Bafra sahilinde Kumcağız mevkiinde topla-
110
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
nan kırk elli kadar eşkıya, posta arabasına saldırıda bulunmuş, posta görevlile-
rinden ikisini yaralamış, diğerleri kaçarak canlarını kurtarabilmiştir56.
Hükûmet Çarşamba, Terme ve Bafra’ya bağlı köylere vergi memuru göndere-
mez olmuştur. Bafra’nın Düzköy, Engiz, Karaköy, Toramanlık, Kayaköy Kestane
Sayvanı, Kurugökçe, Gürgenpınarı, Elmaçukuru gibi köylerin can emniyeti ol-
madığından memur gidememiştir. Çetecilerin faaliyet alanlarını genişletmele-
rine paralel olarak vergi kaybı daha da artmıştır. Bu sebeple vergi memurlarının
görevlerini yerine getirmelerine engel durumun ortadan kaldırılmasına çalışıl-
mıştır57.
Rum çetecileri, sayı ve silah bakımından güçlü olduklarında köyün tama-
mını hedef alan baskını düzenlerken birkaç kişilik gurup halinde iken önceden
tespit ettikleri eşraftan malı mülkü olan veya resmi görevi bulunan kişilerin ev-
lerine ve çiftliklerine saldırı düzenlemişlerdir. Bafra’da 1919 senesi Nisan
ayında özellikle gece birçok eylem gerçekleştirmişlerdir. Yirmi kadar çete ele-
manı Harsu köyünde Arnavut göçmenlerinden Ahmet’in evini kurşunlayarak
kendisini yaralamışlardır. Ağıllar köyünü basan Rum eşkıyası köylünün hay-
vanlarını ve eşyalarını alıp kaçmışlardır. Bediş köyünü basan beş kişilik çete Ka-
dıaskeroğlu Ahmet’in evine girerek eşini ağır yaralamış ve ziynet eşyalarını ala-
rak kaçmışlardır. Hacılar Kürtler köyünden Hacı Ali’nin oğlu Osman’ı kesmiş,
değerli eşyalarıyla parasını alarak firar etmişlerdir. Virüklü Boğazı denilen
mevkide ve Bediş ile Bafra arasında yol kesen Rum eşkıyası yolcuların parala-
rını, hayvanlarını ve mallarını alarak kaçmıştır. Kavaklıköy’den (?) sığır ve
öküzleri çobanlarıyla gasp ederek götürmüşlerdir58. Bafra’nın Hacılar köyün-
den Hacı Said Ağa’nın çiftliğini basan Rum çetesi çiftlikte çalışan Arnavut Mu-
harrem ile oğlu Bekir ve annesini şehit etmişlerdir. Buldukları silahları ve hay-
vanları gasp etmişlerdir. Yine Arnavut Bekir isimli bir şahıs Şardak/Çardak kö-
yüne giderken Rum eşkıyası tarafından katledilerek silahı alınmıştır59. Bafra
ileri gelenlerinden Çelebizâde Hacı Tevfik Efendi, Haris köyü altındaki koyun
ağılına Rum çetesi baskın yapmış çobanlardan birini yaralanmıştır60. (Cümle
düşüklüğü mevcut konu detayını bilmediğim için müdahale edemiyorum) Ağıl-
lar köyünde Saffetzâde Hilmi Efendi’nin çiftliğini basan Rum çetelerine mensup
111
NEVZAT SAĞLAM
eşkıyalar, hayvanları gasp ederek kaçmışlardır. Kalemkırı köyünde bir eve bas-
kın yapan çete üyeleri ise kadınlara tecavüz etmiş, Aktekke köyünde bir kadını
asmışlardır. Bunlardan başka Çaygiri ve Kaygusuz köylerinde de cinayet ve
gasp eylemlerinde bulunmuşlardır61. Bafra’da iki köyde Müslümanların evle-
rine ve Çengelli karakoluyla bir müfrezeye saldırıda bulunmuşlardır. Girdikleri
başka bir köyde ise hane sahibi Hasan’ın hanımıyla kızının namusunu kirletmiş,
kendilerine direnen kızını yaralamışlardır62.
Çeteler Kerte köyünden Salim ve Şevket isimli şahısların çiftliklerini ba-
sarak yakmışlardır. Bu arada Bafra Belediye Başkanı Dursun ve arkadaşları ta-
rafından Rum çetecilerin eylemlerine ilişkin Sadâret’e çekilen telgrafta yer alan
bilgilere göre, çeteler eşkıyalıklarının şiddetini arttırmışlar, köyleri yakmışlar,
ele geçirdikleri kişileri çeşitli işkencelerle katletmişlerdir. Hayvanları ve bütün
her şeyleri gasp edilmiş, kazaları mahvolmuştur. Çeteciler tarafından yakalanan
on dört kişiden beşinin derileri yüzülerek, dört çocukla anneleri yakılarak, di-
ğerleri de kurşuna dizilerek katledilmiştir. İlçede asayiş ve emniyet tamamen
bozulmuştur63. Olaylara ilişkin yapılan tahkikat sonucunda iddia edildiği gibi
derileri yüzülerek katledilen olmadığı Canik Mutasarrıflığı tarafından Dâhiliye
Nezareti’ne bildirilmiştir64. Şüphesiz çetelerin kötülükte sınır tanımadıkları bir
hakikat olmakla birlikte bazen olayların halk arasında abartılı olarak yayıldığı
anlaşılmaktadır. Ancak şiddet ve terör eylemlerinde sınır tanımayan Rum eşkı-
yası hakkında bu tür söylentiler, çok da şaşırtıcı değildir.
Nebiyan Dağı’nda karargâh kuran Nebiyan, Mellak, Üçpınar, Akçaalan, So-
kuçukur, Kuşboğu ve civarındaki Rum köylerinden silahlı-silahsız, atlı-piyade
üç yüzü aşkın Rum eşkıya ve yağmacısı, başlarında Akçaalanlı Nikola oğlu Sava
olduğu halde harekete geçmiştir. Bafra’nın Akalan mezrasından on haneli Me-
şeli Türkmenleri, dört haneli Dirgaz (?), yedi haneli Godoman, sekiz haneli Ka-
diroğlu, Derecikalan, on haneli Kavaklıgöl ve dokuz haneli Karagöz mahallesi
halkını Mellak (?) denilen yere götürerek kadın-erkek yirmi-otuz kadarını kat-
letmişlerdir. Öşür ambarında bulunan yüz ellisi buğday, iki yüz ellisi arpa olmak
üzere altı yüz ölçek zahireyi gasp etmiş ve hayvanlarına yükleyerek götürmüş-
lerdir. Ayrıca köylülerin kaçarken bırakmak zorunda kaldıkları hayvanlarına ve
eşyalarına da el koymuşlardır. Canını kurtaranlardan bazısı civardaki dağ ve
112
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
113
NEVZAT SAĞLAM
olarak 300 lira para ile 200 lira değerinde altın göndermesini istemişlerdir.
Köye baskın yapılması ihtimaline karşı tedbir alınması istenmiştir. Ancak sayı-
ları 700’ü bulan çetecilere karşı yeterli sayıda müfreze ve cephane olmadığı bil-
dirilmiştir. Köye baskın yapılmamış, fakat çobanlar tarafından kayalıklarda
Emin’in cesedi parçalanmış halde bulunmuştur69.
Bafra civarında iki köydeki üç Müslüman hanesine Rum eşkıyaları saldı-
rıda bulunmuştur. Birinin ev sahibini katletmişler, diğerlerinin aile fertlerini
darp etmiş, para ve eşyalarını gasp ederek kaçmışlardır. Çengeli karakoluna
ateşle saldıran Rum eşkıyası takip edilmiş, meydana gelen çatışmada eşkıya
kaçmıştır. Arkasından meydana gelen başka bir çatışmada ise yedi eşkıya ölü,
üçü yaralı ele geçirilmiştir. Müfrezenin eşkıya yuvasına baskın yapması üzerine
firar eden eşkıya iki Müslümanı şehit etmiştir. Bafra civarında bir köyde Hasan
isimli şahsın evine giren on beş kişilik çete gurubu hanımı ve kızına tecavüz
ederek kaçmışlardır70. Bafra’nın Belalan köyünde de zahire öğütmekte olanlara
40 kadar çete elemanı saldırmış, zahireler ile bir tüfeği gasp etmişlerdir. Değir-
mendeki şahısları da alarak bir saatlik mesafede bir kadını katletmişler, müf-
reze ile karşılaşmaları üzerine kaçmışlardır71. Dereler köyüne gelen Rum eşkı-
yası camideki halı ve kilimleri gasp etmiştir. Bafra yolu üzerinde Rum, Arnavut
ve Gürcülerden oluşan yirmi kişilik bir çete Bafra’ya giden arabalara saldırmış,
üç arabacı ile üç yolcuyu ve dokuz hayvanı gasp ederek dağlara götürmüştür.
Takipleri için müfrezeler sevk edilmiştir72.
Rum çetelerin Ermeni çeteleriyle de ortaklaşa eylemler gerçekleştirdik-
lerine dair de birçok belge ve bilgi vardır73. Orta Karadeniz Bölgesi’nde faaliyet
gösteren Ermeni Minasoğlu çetesi de Bafra civarında Kapıkaya ve Ovalık Pınar
taraflarında karargâh kurmuştur. Bunlar Rum çetecilerle birçok ortak eylem
gerçekleştirmişlerdir. Osmanlı Hükûmetine karşı isyanda ortaklaşa hareket
eden çete elemanları tanınmamak için dilencilik dâhil her kılığa girmişlerdir.
Zaptiye ile karşılaşan dilenci kılığındaki üç çete mensubuyla çıkan çatışmada
biri ölü, ikisi sağ ele geçirilmiştir74. Ayrıca destek gerektiğinde yoldaşlarının
yardımına koşmaktan da geri durmamışlardır. Bafra civarında eylem yapan
114
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
115
NEVZAT SAĞLAM
116
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
79 BOA, DH. EUM. 3.Şb. 23/7. 30 Temmuz 1917. Yusuf Gedikli, Pontus Meselesi, İz Yayıncılık, İstan-
bul 2009, s. 250-268.
80 Gedikli, age., s. 242.
117
NEVZAT SAĞLAM
81 Hasan Cicioğlu, “Samsun Bafra (Nebiyan Bölgesinde) Rumların Pontus Faaliyetleri (1918-
1922)”, İlkadımdan Cumhuriyet’e Milli Mücadele ed. Osman Köse, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2008,
s. 158.
82 Sağlam, agm., s. 65.
83 BOA, DH. ŞFR, 494/62. 22 Ekim 1915; BOA, DH. EUM.2.Şb. 13/39.
84 BOA, DH. ŞFR, 494/84; DH. ŞFR, 494/101; DH. ŞFR, 494/106. 4 Kasım 1915.
85 BOA, DH. EUM.3.Şb. 27/50.
86 BOA, DH. EUM. 3. Şb. 27/50. 15 Nisan 1919.
87 BOA, DH. EUM. AYŞ. 65/13. 27 Nisan 1919.
88 Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye İdâre-i Umumiye ( DH. İ. UM), 19/1.
118
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
ÇETELERLE MÜCADELELER
Dâhiliye Nezaretinden yetkililere gönderilen yazıda Yunanlılık davası için
çalışanların takip edilmesi ve her biri hakkında dosya düzenlenmesi, elde edilen
bilgilerin bildirilmesi istenmiştir89. Bafra Müftüsü Ahmet Galip ve arkadaşları-
nın Sadâret’e çektikleri telgrafta Rum çetelerinin gerçekleştirdikleri zulüm ve
eşkıyalıklar dile getirilmektedir. Bunlarla mücadele için kazada bulundurulan
taburun ise bir başarı ortaya koyamamasının hayret verici olduğuna dikkat çe-
kilmektedir90. Havza’ya bağlı köylerden gasp ettikleri zahireyi Bafra tarafına ge-
tirecekleri haber alınan çetelere karşı jandarma ve eli silah tutan halktan bir
müfreze oluşturulmuş ve yola pusu kurulmuştur. Eşkıya ile girişilen çatışmada
üçü katledilmiştir. İki beygir ve bir merkep ele geçirilmiştir. Halktan bir kişi şe-
hit, bir kişi de yaralanmıştır. Eşkıya takip edilmişse de arazi yapısının sarp ve
ormanlık olmasından yararlanarak kaçmışlardır91. Bafra'nın Karapınar ve Or-
monos köylerini de basan eşkıya ile çıkan çatışmada bir kısmı ölü, bir kısmı diri
ele geçirilmiştir92.
Eylemleri özellikle gece gerçekleştiren çeteler, baskına karşı tedbirli ve
hazırlıklı olmayan köylere büyük zayiatlar verdirmişlerdir. Ancak baskına karşı
her an tedbirli olan köyler eşkıyayı daha az zararla bertaraf etmişlerdir. Şüphe-
siz eşkıyanın kalabalık olması ve silah üstünlüğüne sahip olması halinde felake-
tin boyutları daha da artmıştır. Galebe köyüne gece baskın yapan Rum çeteciler
ile köylüler arasında çatışma çıkmış, bir kişi şehit olurken bir kişi de yaralan-
mıştır. Eşkıyadan da üçü katledilmiştir. Ancak kaçarken iki manda ile dört bey-
giri beraberlerinde götürmüşlerdir93. Köylüler karşılık vermemiş olsalardı çe-
teciler muhtemelen köyün tamamını ya kurşuna dizecek veya yakacaklardı. Zira
hiçbir mukavemetle karşılaşmadıklarında bunları yapmaktan geri durmamış-
lardır. Özellikle tarlasında, bahçesinde çalışanlar veya bir iş için komşu köylere
gidenler çeteciler için kolay hedef olmuşlardır. Zira böyle nicelerinin yollarını
keserek canlarına kıymış ve mallarını gasp etmişlerdir. Bafra’da bir köye git-
mekte olan altı erkek ile kadının önünü kesen yirmi kadar Rum eşkıyası, üç er-
keği katletmiş, zahirelerini gasp ettikleri beygir ve merkebe yükleyerek kaçmış-
89 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Emniyet-i Umu-
miye Muhaberat ve Tensikât Müdüriyeti DH. EUM. MTK, 76/9. 19 Nisan 1914.
90 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 41/43. 27 Temmuz 1918.
91 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 39/17. 9 Haziran 1918.
92 BOA, DH. ŞFR, 569/75. 27 Ekim 1917; BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-7.
93 BOA, DH. EUM. 3. Şb. 25/71. 11 Haziran 1918.
119
NEVZAT SAĞLAM
120
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
kadar güçlü olduklarını, bunu göze alarak işlerine bakmalarını dile getirmekte-
dir99.
Rum çeteleri zulüm ve kötülükte çocuk kadın ayırımı yapmasalar da
Türkler aynı şekilde karşılık vermemişlerdir. Bafra civarında Kızılırmak yakı-
nında toplanmış olan 10 bin kadar Rum çocuk ve kadının güvenlik gerekçesiyle
emin bir yere nakledilmeleri talebinde bulunan Yunan ve İngiliz yetkililere Türk
makamları tarafından emniyetleri konusunda telaşa yer olmadığı bildirilmiş-
tir100.
Öte yandan Rumların, Ruslardan her türlü destek aldıkları, özellikle de
silah ve cephane yardımı aldıkları bilinmektedir. Rum çete elebaşlarından
Ebeşli Vasil, Deli Andon, Filyenin (?) Sava, Atakanlı Kara İlya, Donuz (Domuz)
Ağılı’ndan Kara Veli, Heci Sava ve Kerteme’den Baba Yani’nin Teofidos, bera-
berlerinde iki yüzü aşkın adamla birlikte içi silah dolu Rus torpidosuyla Trab-
zon’dan Engiz civarına gelmişlerdir. Daha önce alınan istihbarat üzerine asker
ve jandarma tarafından burada kuşatılmışlar, çıkan çatışma üç gün üç gece de-
vam etmiştir. Çeteciler karaya çıkardıkları 380 adet tüfek, her tüfek için orta-
lama 200 fişek ve 380 adet bombayı vermemek için canları pahasına savaşmış-
lardır. Çatışmada birkaç askerle birkaç jandarma şehit düşmüştür. Rumların ha-
reketini, Divân-ı Harb-i Örfîde mümeyyizlik yapan Fendicak köylü Yorgi haber
vermiştir. İntikam almak için Yorgi’nin köyüne giden çeteciler annesine: “Oğlun
Yorgi “alçak” Türklere ve hükûmete bizi ihbar ettiği için seni idam ediyoruz”
diyerek, oğlunun intikamını yaşlı kadını katlederek almışlardır101.
RUMLARIN SÜRGÜN EDİLMELERİ
Rumlar, Rusların 1916’da Trabzon’u işgalinden sonra onları kurtarıcı ola-
rak görüyor ve işgalin bütün Karadeniz Bölgesi’ni kapsamasını istiyorlardı. Ni-
tekim Ruslar da deniz ile kara yolunun kesiştiği noktada bulunan Samsun’u ele
geçirmek için büyük bir çaba içinde olup, şehri birkaç defa bombardıman etmiş-
lerdi102. Bu yüzden hükûmet tarafından Ruslarla işbirliği içinde bulunan, firari-
leri saklayan, casusluk ve çete faaliyetlerinde bulunan Rumların, sahilden iç böl-
gelere sevkleri kararlaştırılmıştır. Bu kararın alınmasında Yunanlıların İnebolu
Limanı’nı bombalamalarının etkisi de olmuştur. Yunan çıkarması ihtimaline
121
NEVZAT SAĞLAM
karşı Karadeniz sahili savaş bölgesi ilan edilmiştir. Bu sebeple eli silah tutan
Rumlar için bölgeden uzaklaştırılmasına kararı verilmiştir. Tamamen askeri ge-
rekçelerle alınan bu karar üzerine Samsun, Bafra ve Alaçam’da yaşı 15 ile 50
arasındaki erkekler sürgün için toplanmış103 ve Mayıs 1916’dan itibaren Kara-
deniz sahilinde yaşayan Rumların sevkine başlanmıştır104. Önce Samsun ve Gi-
resun dolaylarındaki Rumlar, arkasından Bafra, Çarşamba ve Ünye’de yaşayan-
lar kafileler halinde ve müfrezeler nezaretinde Sivas, Tokat, Kastamonu, Çorum,
Yozgat, Çankırı ve Ankara’ya sevk edilmişlerdir105. Sevk edildikleri yerlerde
yeni problemlere sebep olmamaları için dağınık halde yerleştirilmeleri isten-
miştir106. Böylece Canik sancağındaki 98 bin Rum’un 62 bini göç ettirilmiştir. Bu
sayının içinde Bafra, Çarşamba ve Ünye’den sevk edilenlerin 30 bin kişi olduğu
kabul edilmektedir107. Bafra’dan sevkine başlanan 22 bin kişiden beş bininin
Çankırı’ya beş bin kişinin de Ankara yerleştirilmesi uygun görülmüştür108. Ha-
len silahaltında olan veya silahaltında iken ölenlerin aileleri sevk işleminden is-
tisna tutulmuşlardır. Haklarında sevk kararı verilen Rumlara hazırlanmaları
için on gün süre tanınmış, menkul mallarını götürmelerine izin verilmiştir. Be-
raberlerinde götüremedikleri taşınmaz mallarını ise emanete bırakabilecekleri
gibi satabilecekleri de bildirilmiştir109.
Sevk sırasında taşkınlık yapmamaları ve emirlere uymaları konusunda
uyarılmışlardır. Sevk kanununa itaat edenlerin taltif edilecekleri, aksine hare-
ket edenlerin ise cezalandırılacakları bildirilmiştir. Müslüman halka da sevk iş-
leminin kanuni bir zorunluluk olduğu ilan edilmiştir. Rumların ırzlarının, na-
muslarının, mallarının ve canlarının hükûmetin korumasında olduğu, saldırı ve
tecavüze kalkışanların cezalandırılacakları duyurulmuştur. Jandarma nezareti
ve sorumluluğunda 500 kişilik kafileler halinde sevkleri kararlaştırılmıştır. Yol-
larda bir saldırı ihtimaline karşı güvenlik önlemleri ve asker sayısının arttırıl-
83/123; Efiloğlu, age., 293, 310; Cenk Demir, “Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele Yıllarında
Sinop Rumları: Tehcir ve Mübadele,” Tarih İncelemeleri Dergisi 34/2, 2019, 450.
106 BOA, DH. ŞFR, 76/243. 22 Mayıs 1917.
107 Efiloğlu, age., s. 296; Hadiye Yılmaz, Dünden Bugüne Pontus Macerası, Dergâh Yayınları, İstan-
122
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
Tehciri”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C VI/S. 14, s. 33. (27-40)
123
NEVZAT SAĞLAM
119 BOA, Dâhiliye Umur-i Vilayât ve Mahalliye Müdürlüğü (DH. UMVM), 159/33. 26 Mart 1919.
120 BOA, DH. ŞFR, 569/75. 27 Ekim 1917; BOA, DH. EUM. 6 Şb. 27/10-7.
121 Yerasimos, agm., s. 68.
122 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 28/57-2. 15 Kasım 1917.
123 BOA, DH. EUM. 6 Şb. 28/57-6. 15 Kasım 1917.
124 BOA, DH. EUM. 6. Şb. 32/63-6. 9 Mart 1918.
125 BOA, DH. ŞFR, 570/11. 31 Ekim 1817.
126 BOA, DH. ŞFR, 571/85.
124
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
125
NEVZAT SAĞLAM
den sonra onların evlerine zarurete binaen geçici olarak 390 hane Rumeli göç-
meni yerleştirilmişti. Sahiplerinin dönmesi üzerine evlerin boşaltılması sıra-
sında bazı problemler yaşanmıştır. Rum aileler birleştirilerek iskân edilmek is-
tenmiş, fakat sahipleri evlerinin teslimini istemiş, buna razı olmamışlardır. Bir
taraftan evlerin sahiplerine verilmesi zorunlu iken diğer taraftan göçmenlerin
açıkta kalmaları söz konusu olmuştur. Yeni ev inşası zaman alacağı için göçmen-
lerden iki ailenin birleştirilerek bir eve yerleştirilmesi düşünülmüştür. Konuya
İngiliz Komiserliği müdahalede bulunarak Rumlara ait evlerin bir an önce bo-
şaltılarak sahiplerine iadesini bildirmiştir131.
RUSLARIN RUM ÇETELERLE İLİŞKİLERİ
Rusya sıcak denizlere inmeyi siyasi, tarihi ve iktisadi bir zorunluluk ola-
rak görmekteydi. Bunu gerçekleştirmesinin önündeki en büyük engel Osmanlı
Devleti idi. Bundan dolayı Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması gereki-
yordu. Bu sebeple imparatorluk bünyesindeki Rumları, Slavları ve Ermenileri
ayaklandırmak ve onları desteklemek Osmanlı’nın yıkılışını hızlandıracak
önemli bir etken olarak görülüyordu. Bu yüzden Rusya’nın imparatorluk için-
deki Rum ve Ermeni komitacılarını desteklemesini bu açıdan değerlendirmek
daha doğrudur. Bu siyasetin gereği olarak Ruslar, Ermeni meselesinin ortaya
çıkmasıyla birlikte, Ermeni komitacılarının himayesi, askeri eğitim verilmesi ve
silahlandırılmaları gibi konularda gizli-açık yardımlarda bulunmuştur132. Rus
iskelelerinden hareket eden Rum ve Ermeni çetecileri, eşkıyalık yapmak üzere
motorlarla Karadeniz sahillerine çıkarak birçok eylemde bulunmuşlardır133.
Vanlı Artin diğer adı Murat ve Haydar Paşa avenesiyle Samsun’a gelerek
Rumların bölgedeki önde gelenlerini Ayı Tepesi’nde toplayarak: “Rus orduları
peyderpey ilerleyeceğinden buralara geldiklerinde sizlere itibar ve riayet etme-
leri için mutlaka çete teşkilatı kurmalısınız” diyerek yol göstermiştir. Onlar da
bunu kabul ederek namusları üzerine söz vermişler ve üzerinde anlaşma sağla-
dıkları yazılı belgeyi Rus yetkililere iletmişlerdir. Bundan sonra Ruslardan
başta silah ve cephane olmak üzere daima her türlü yardımı görmüşlerdir134.
Rum çete reisleri Trabzon’a giderek Rus yetkililerle görüşmüş ve kendilerine
nasıl hareket edecekleri konusunda talimatlar verilmiştir. Buna göre, Rum
131 BOA, DH. ŞFR, 622/12; DH. ŞFR, 624/38; DH. ŞFR, 606/19; DH: ŞFR, 97/226. 6 Mart 1919.
BOA, BEO, 4550/341227. 11 Ocak 1919.
132 BOA, DH. ŞFR, 570/108. 7 Kasım 1917; George A. Bournoutıan, Ermeni Tarihi, Ermeni Halkının
Tarihine Kısa Bir Bakış, çev. Ender Abadoğlu, Ohannes Kılıçdağı, Aras Yayıncılık, İstanbul 2011, s.
242.
133 BOA, DH. KMS, 49/2-2.
134 BOA, DH. EUM. KLH, 3/39.
126
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
127
NEVZAT SAĞLAM
Diğer taraftan 1916’da Trabzon’u işgal eden Ruslar, buradaki Rum ve Er-
meni çetelerine şehri yağmalama imkânı tanımışlardır. Göçe zorlanan Türklerin
mallarını yağmalayanlar arasında papazlar da bulunmaktaydı. Müslümanlara
ait cami, mezarlık gibi kutsal yerlerin yanı sıra evleri, dükkânları harabeye çev-
rilirken Rumların ve Ermenilerin kilise ve mekteplerine dokunulmamıştır142.
Bu da çetecilerin Ruslarla işbirliğini ve birlikte hareket ettiklerini açıkça ortaya
koymaktadır. Rus işgali sırasında depoladıkları silahları mütareke sonrasında
Bafra ve civarı da dâhil Karadeniz sahilinde gerçekleştirdikleri eylemlerde kul-
lanmışlardır. Rusların bütün Karadeniz sahilini işgal etmelerini isteyen Rumlar,
boş bir hayalin peşinden koşarken esasen onlara taşeronluk yapmışlardır.
PONTUS MESELESİNİN SONA ERMESİ
23 Nisan 1920 TBMM’nin kurulması ve her geçen gün güçlenmesi saye-
sinde Rum çetecilere karşı daha kapsamlı ve planlı faaliyetler sürdürülmüştür.
Milli müfrezelerin ve Merkez Ordusu’nun kurulmasıyla Rum çetecilere karşı
daha etkin askeri mücadele başlatılmıştır. Askeri tedbirlerin yanı sıra halkın
elindeki silahların toplanması, Rum halkının sahilden iç bölgelere sevk gibi idari
ve yakalananların yargılanması gibi adli tedbirler de alınmıştır143. Çetelere ka-
tılabilecek ve çetecilere yardım ve yataklık yapanların Karadeniz sahilinden iç
bölgelere sevk edilmesi kararlaştırılmıştır. Eli silah tutan 15-50 yaş arasındaki
Rumlar sevke dâhil edilmişlerdir. Samsun’dan 27.995 Sivas, Tokat, Yozgat, Ço-
rum Şebinkarahisar (Karahisar-ı Şarki)’ye gönderilmiştir144. Dağlardaki çete-
lere uyarı ve ikazlarda bulunularak itaate çağırılmışlardır. Bu çağrılara kulak
vermeyenlerin cezalandırılması ve ortadan kaldırılmaları için 1922 Şubat’ında
tenkil harekâtı başlatılmıştır. Bu çerçevede Nebiyan dağına düzenlenen operas-
yonda 517 çeteci ölü, 424’ü ele geçirilmiştir. 719 çete elemanı da teslim olmuş-
tur. Rum eşkıyalarının barındıkları Kocadağ ve Cobu/Cubi vadisine gerçekleş-
tirilen harekâtlarda da 914 çeteci öldürülmüştür. Bu arada ele geçirilemeyenler
yine eylemlerini sürdürmüşlerdir. Fakat askeri faaliyetler sonucunda Pontus ve
çete meselesi son bulmuş, bu süreçte 11.198 Rum çeteci ölü, 10.886’sı da canlı
olarak ele geçirilmiştir145.
Hrisantos Girişimlerine Kesitsel Bir Bakış”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, ed. Osman
Köse, Etüt Yayınları, Samsun 2009, s. 367; Hadiye Yılmaz, Arşiv Belgeleri Işığında Pontus Meselesi,
Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara 2010, s. 173.
128
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
SONUÇ
Osmanlı Devleti’nin yıkılması ve Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin kurul-
masıyla sonuçlanan süreçte Türk Milleti çok büyük bedeller ödemiştir. Osmanlı
idaresinde asırlarca özgür olarak yaşamış olan Rumlar, Pontus Devleti kurma
hayaliyle isyana kalkışmışlardır. Canik sancağına bağlı kazalar arasında en yo-
ğun Rum nüfus Bafra’da yaşamaktaydı. Burada müstakil olarak oturdukları yet-
mişe yakın köyleri vardı. Ayrıca civarda barınmalarına imkân veren Nebiyan
Dağı gibi sarp ve ormanlık alanların bulunması bölgede daha etkin eşkıyalık fa-
aliyetlerinde bulunmalarında etkili olmuştur. Bafra ve civarındaki yerleşim yer-
lerinden elemanların katılımıyla oluşturdukları çetelerle Bafra ve civarındaki
köylere baskınlar düzenlemiş, bölgede nüfus üstünlüğünü ele geçirmek için
halkı korkutarak ve sindirerek yurtlarından çıkarmaya çalışmışlardır. Özellikle
Rum köyleri arasında kalan Müslüman köylerini öncelikli hedef olarak seçmiş-
lerdir. Baskınlarda öldürme, yaralama, köyleri yakma, hırsızlık, gasp, adam ka-
çırma, ırza geçme, yol kesme, posta arabalarına saldırı gibi birçok silahlı eylem-
lerde bulunmuşlardır. Değirmene gidenler, tarlasında, bahçesinde çalışanlar ve
yolcular en kolay hedefleri olmuştur. Birinci Dünya Savaşında ilan edilen sefer-
berlik çağrısına uymayan Rumların da dağlara çıkarak çetelere katılmasıyla
daha güçlü hale gelmişlerdir. Bafra’da gerçekleştirdikleri en elim hadiselerden
birisi 824 haneli Çağşur köyünde yaptıkları katliam olmuştur. Yaşlar 5 ile 68
arasında yaklaşık 312 kişi katledilmiştir. Bölgeyi iyi tanıyan Rumlar, gerekti-
ğinde silahlı eylemlerde Ermenilerle de işbirliği yapmışlardır. Bir tahkikat için
Alaçam’a giden Bafra Kaymakamı Zühdü Bey ve yanındaki üç kişinin katledil-
mesinde rol almışlardır.
Öte yandan seferberlik ilanı üzerine eli silah tutanların sefere katılması
ve geride halkın savunmasız kalması da çetecilerin işini kolaylaştırmıştır. Her
ne kadar jandarmaya destek için halktan birtakım şahıslar güvenlik güçlerine
dâhil edilmiş ise de bunların hem askeri eğitimlerinin olmaması hem de ileri
129
NEVZAT SAĞLAM
130
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
KAYNAKÇA
Arşiv Belgeleri
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 272-0-0-
74/MUHASEBE, LEVAZIM, MÜBAYAAT, 66/27-2.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 272-0-0-
74/MUHASEBE, LEVAZIM, MÜBAYAAT, 66/25-3.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 272-0-0-
11/İSKÂN, 21-107-23.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), Dâhiliye Umur-
i Vilayât ve Mahalliye Müdürlüğü (DH. UMVM), 159/33.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 30-18-1-1 /
KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928), 4/37-14.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 272-0-0-
11/İSKÂN, 21/107-23.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 574/118.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 2. Şb.), 19/19.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 17/54.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 25/60.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 25/71.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 25/72.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 25/73.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 27/50.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 27/60.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 3.Şb.), 23/7.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 27/10.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 28/57.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 25/36.
131
NEVZAT SAĞLAM
132
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 542/116.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 544/70.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 548/1.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 555/67.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 567/21.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 569/16.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 569/57.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 569/75.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 570/108.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 570/11.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 571/85.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 572/78.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 574/85.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 576/56.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 578/82.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 622/12;
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 624/38.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 639/123.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 70/182.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 76/243.
133
NEVZAT SAĞLAM
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 82/839.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 83/123.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 83/124.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Nüfus Defterleri
(NFS. d.), No. 980. 28 Nisan 1835 (tt).
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 571/85-1.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Emniyet-
i Umumiye Kalem-i Mahsus, (DH. EUM. KLH), 3/39.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Emniyet-
i Umumiye Muhaberat ve Tensikât Müdüriyeti DH. EUM. MTK, 76/9.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye Asayiş Kalemi (DH. EUM. AYŞ), 3/80.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye İdâre-i
Umumiye ( DH. İ. UM), 19/1.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Muhâbe-
rat-ı Umumiye İdaresi (DH. MUİ), 26/33.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Sicill-i Nü-
fus Tahrirat (DH. SN. THR), 82/69-10-11.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Meclis-i Vükelâ
Mazbataları (MV), 210/144.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye Âsâyiş (DH. EUM. AYŞ), 7/102
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye Âsâyiş (DH. EUM. AYŞ), 28/33.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 494/106.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 606/19.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Şifre (DH.
ŞFR), 97/226.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Bâb-ı Âlî Evrak
Odası (BEO), 4550/341227.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA) Dâhiliye Emniyet-i
Umumiye (DH. EUM. 6. Şb.), 27/10.
134
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
Diğer Kaynaklar
“19. YY. 2. Yarısında Karadeniz Kentleri (Trabzon ve Samsun)”, İkinci Tarih Boyunca Ka-
radeniz Kongresi Bildirileri, Samsun 1990, s. 15-23.
Bilgiç, Bestami S., Doğu Karadeniz Rumları: İsyan ve Göç (1919-1923), Türk Tarih Ku-
rumu Yayınları, Ankara 2011.
Bournoutıan, George A., Ermeni Tarihi, Ermeni Halkının Tarihine Kısa Bir Bakış, çev. En-
der Abadoğlu, Ohannes Kılıçdağı, Aras Yayıncılık, İstanbul 2011.
Cicioğlu, Hasan, “Samsun Bafra (Nebiyan Bölgesinde) Rumların Pontus Faaliyetleri
(1918-1922)”, İlkadımdan Cumhuriyet’e Milli Mücadele, ed. Osman Köse, Mavi Ya-
yıncılık, İstanbul 2008, s. 157-163.
Cöhce, Salim, “Günümüzde Doğu Karadeniz’de Pontusçuluk Faaliyetleri”, s. 437-481.
Çiçek, Kemal, “Amerikan İstihbarat Raporları Işığında Orta Karadeniz’de Rum Çete Fa-
aliyetleri Hakkında Bazı Gözlemler”, İlkadımdan Cumhuriyet’e Milli Mücadele, ed.
Osman Köse, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2008, s. 123-128.
Demir, Cenk, “Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele Yıllarında Sinop Rumları: Tehcir
ve Mübadele,” Tarih İncelemeleri Dergisi, C. 34/S. 2, 2019, 450.
Duman, Önder, Emperyal Bir Araç Olarak Rum Pontus Sorunu (1908-1918), Berikan Ya-
yınevi, Ankara 2010.
Efiloğlu, Ahmet, Osmanlı Rumları Göç ve Tehcir 1912-1918, Bayrak Yayımcılık, İstanbul
2011.
Eryılmaz, Bilal, Osmanlı Devletinde Gayrımüslim Teb‘anın Yönetimi, Risale Yayınları, İs-
tanbul 1990.
Gökçen, Salim, Türkiye’de Rum-Yunan Vahşet ve Terörü, IQ Sanat Yayıncılık, İstanbul
2010.
Güler, Ali, Sorun Olan Yunanlılar ve Rumlar, Berikan Yayınevi, Ankara 2005.
Karpat, Kemal H., Osmanlı Nüfusu (1830-1014), Timaş Yayınları İstanbul 2010.
Kâzım Kadri, Hüseyin, Türkiye’nin Çöküşü, Hikmet Neşriyat, İstanbul 1992, s. 72.
Kerimoğlu, Hasan Taner, İttihat-Terakki ve Rumlar 1908-1914, Libra Kitap, İstanbul
2009.
Keser, Ulvi, “Milli Mücadele Döneminde Ayrılıkçı Faaliyetlerde Kilisenin Rolü ve Hrisos-
tomos Hrisantos Girişimlerine Kesitsel Bir Bakış”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkı-
yalık ve Terör, ed. Osman Köse, Etüt Yayınları, Samsun 2009, s. 339-370.
Köse, Osman, “Rusların Samsun’u Bombardımanı”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, C 12/S. 1, 2014, s. 59-79.
Kuneralp, Sinan, “Bir Osmanlı Diplomatı Kostaki Musurus Paşa (1807-1891)”, Belleten,
C. XXXIV/S. 135, 1970, s. 421-435.
Kurt, Yılmaz, Pontus Meselesi, TBMM Basımevi, Ankara 1995.
Önder, Duman, Emperyal Bir Araç Olarak Rum Pontus Sorunu (1908-1918), Berikan Ya-
yınevi, Ankara 2010.
135
NEVZAT SAĞLAM
Özdemir, Mustafa “I. Dünya Savaşı Sırasında Osmanlı Devleti Tarafından Gerçekleştiri-
len Rum Tehciri”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C VI/S. 14, s. 27-
40.
Sağlam, Nevzat, “Samsun ve Civarında Ermeni ve Rumların Faaliyetleri (1880-1920)”,
Ermeni Araştırmaları, S. 68, 2021, s. 57-106.
Sarısakal, Baki, Belge ve Tanıklarla Samsun’dan-Ankara’ya, Samsun Büyükşehir Beledi-
yesi Yayını, Samsun 2008, I/272.
Sert, Selahattin, I. Dünya Savaşında Emperyalist Devletlerin Soykırıma Uğrattığı Anadolu
Azınlıkları, Arvo Yayınları, İzmir 2012.
Stefanos Yerasimos, “Pontus Meselesi”, Toplum ve Bilim, S. 43-44, Güz 1988 Kış 1989, s.
33-76.
Yaman, Ahmet, “Zimmî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C 43, İstanbul 2013,
434-438.
Yazıcı, Nuri, Millî Mücadele’de Canik Sancağı’nda Pontusçu Faaliyetler (1918-1922), Çizgi
Kitabevi Yayınları, Ankara 2003.
Yılmaz, Hadiye, Arşiv Belgeleri Işığında Pontus Meselesi, Atatürk Araştırma Merkezi, An-
kara 2010.
Yılmaz, Hadiye, Dünden Bugüne Pontus Macerası, Dergâh Yayınları, İstanbul 2016.
Yılmaz, Hadiye, Pontus Macerası, Tarihçi Kitabevi, İstanbul 2011.
136
BAFRA VE CİVARINDA RUMLARIN EŞKIYALIK FAALİYETLERİ (1914-1923)
Ekler
137
NEVZAT SAĞLAM
138
1980 Bafra Cumuriyet Meydanı
139
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK
FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
Giriş
Türkiye’nin günümüzde uluslararası kamuoyunda en fazla muhatap ol-
duğu konuların başında, 20. yüzyılın başlarında yaşanan hadiselerle ilgili asılsız
Ermeni iddialarıdır. Gerçeklerle hiçbir bağı olmadığı halde, tarihi gerçekleri de-
ğiştirmeye ve yeniden inşa etmeye yönelik bu asılsız iddialar, büyük devletler
için siyasi bir malzeme haline gelmiştir. Yüzyıl öncesinde üstelik büyük bir sa-
vaşın yaşandığı şartlarda gerçekleşen olaylar üzerinden oluşturulan algıyla
dünya kamuoyunun yönlendirilmesi, belli amaçlara hizmet etmekte ve asıl ger-
çeklerin üzeri örtülmektedir.
Evvela Türkler hiçbir zaman yapmadıkları bir suçla, ‘soykırım’ ile suçlan-
maktadır. Bu suçlamanın devamında, tarihi gerçeklerle uyuşmayan bu suçlama-
nın Türkler tarafından kabul edilmesi için bir zorlama söz konusudur. Öyle ki
bu asılsız iddiaların ortaya atılmasında bir plan ve stratejinin olduğu, belli
amaçlara hizmet ettiği açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Soykırımın kabul ettiril-
mesi halinde yeni adımların gelmesi de şaşırtıcı olmayacaktır.
Oysa iddia edildiğinin aksine, Osmanlı Devleti hüküm sürdüğü uzun yüz-
yıllar boyunca hâkimiyeti altında yaşayan pek çok etnik grup, din ve mezhepten
insanların barış ve huzur içerisinde yaşadığı bir medeniyet kurmuştur. Osmanlı
Devleti, hâkim olduğu topraklarda yaşayan yerli halkı Türkleştirmek ve İslam-
laştırmaya zorlamak gibi amaçlar gütmemiş, kendi kültürünü dayatmamıştır.
Bu yüzden Osmanlı’da bütün dini, kültürel ve etnik kimlikler varlıklarını yüzyıl-
lar boyunca koruyabilmiştir. Buna karşın, Osmanlı Devleti’nin tebaasına baskı
yaptığı, zulüm ettiği, kendi dilini ve dinini zorla kabul ettirmeye çalıştığına dair
üretilen bir propagandaya, yıllardır hiç değişmeden tekrarlanmaya devam edil-
mektedir.
141
TAMARA ÖLÇEKÇİ
1 Osmanlı Barışı anlamına gelen Pax Ottomana, dünyanın diğer bölgelerine nazaran Osmanlı İm-
paratorluğu topraklarındaki istikrar ve düzeni tanımlamak için kullanılan Latince bir terimdir.
2 Ermeni nüfusla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Cevdet Küçük, Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Mese-
lesinin Ortaya Çıkışı, İstanbul 1984, s. 165-174; Mim Kemal Öke, Ermeni Meselesi, İstanbul 1986,
s. 85, 96.
3 Marziye Memmedli, Samire Memmedli, Doğu Anadolu’daki Ermeni Faaliyetleri (1914-1918),
142
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
her tarafında çeşitli isimlerle komitalar, cemiyetler kurarak tedhiş ve terör ey-
lemlerine yönelmiştir. Müslüman halka zülüm ve işkence etme konusunda Er-
meni çeteciler Rumlarla yarışmış hatta aşırılık göstermişlerdir.
Günümüzde bütün dünyada propagandası yapılan sözde ‘Ermeni soykı-
rımı’nın aksine, Ermeni komitacılığının Osmanlı ahalisine yaptığı soykırım ve
zulüme yönelik tarihi belgeler, gerçekleri ortaya çıkaracak niteliktedir. Ermeni-
lerin Türklere yönelik yaptığı bu katliamların sadece Doğu Anadolu’yla sınırlı
kalmadığı ve Ermenilerin kurdukları silahlı çetelerle Trabzon’dan Samsun’a ka-
dar eşkıyalık faaliyetlerinde ve birçok katliamlarda bulundukları bilinmektedir.
Bafra ve çevresi de Ermeni mezalimi konusunda istisna olmamıştır.
Literatürde, Bafra ve etrafındaki Ermeni ve Rum çeteleri ile ilgili çalışma-
lar mevcuttur5. Bu çalışmalar; askere gitmeyen, savaştan firar eden Ermenilerin
köylerde veya köylere yakın yerlerde ya Rum çetelerine katıldıklarını ya da ayrı
küçük çeteler kurduklarını ortaya koymaktadır. Bafra ve çevresinde Rumlarla
birlikte Ermeni çetelerinin yol kesme, gasp, hırsızlık, adam öldürme, köyleri ba-
sarak yakıp yıkma, hayvanları ve insanları alıkoyma ve öldürmeye hız verdikle-
rini ve diğer pek çok suçu işlediklerini belgeleriyle görmekteyiz.
Bu çalışmada, Karadeniz bölgesindeki Ermenilerin çetecilik faaliyetlerini
Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak ele almak yerine, Rus dilindeki kaynaklar
üzerinden, yani Ermeni tezlerinin dile getirildiği yayınlar üzerinden incelemek-
tedir. Çalışmanın amacı, artık uluslararası bir propaganda malzemesi haline
gelmiş sözde soykırım iddiaları ile Ermeni kaynaklarında yer alan bilgilerin ne
kadar örtüştüğü ve gerçekleri yansıttığını sorgulamaktır. Bu amaçla, bir örnek-
lem olarak seçilen Bafra’daki Ermenilerin çetecilik faaliyetleri, Ermeni tezleri-
nin dile getirildiği Rusça yayınlar üzerinden örneklerle incelenmektedir. Dokü-
man analizi tekniği kullanılan çalışmanın ilk bölümünde, Ermeni çetelerinin Bi-
rinci Dünya Savaşının kaotik ortamında Rusya’nın da desteğini alarak yürüt-
tüğü çetecilik faaliyetlerine genel hatlarıyla değinildikten sonra, Bafra ve çevre-
sindeki Ermeni çeteleri ele alınmaktadır. Çalışmanın ilerleyen bölümünde, Er-
meni kaynakları üzerinden Karadeniz bölgesinde yürüttükleri faaliyetler ve
ulaştıkları silahlı gücün doğurduğu sonuçlar ortaya konmaktadır.
5 Bu konudaki önemli çalışmalar için bkz: Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Genel-
kurmay ATASE ve Genelkurmay Denetleme Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005; Tuğba Eray Biber,
Karadeniz Rumları ve Yunanistan (1914-1923). Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2016; İsmet Binark,
Ermenilerin Türklere Yaptıkları Mezâlim ve Soykırımın Arşiv Belgeleri, TBMM Kültür, Sanat ve Ya-
yın Kurulu Yayını, Ankara 2001; Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 1983; Yusuf Halaçoğlu, Sürgünden Soykırıma Ermeni İddiaları, Babıali Kültür Yayıncılık,
İstanbul 2006; Justin McCarthy, “Kim Başlattı” Ermeni Soykırımı İddiaları, (Derleyen: Mustafa Ça-
lık), Cedit Neşriyat, Ankara 2013.
143
TAMARA ÖLÇEKÇİ
6Е. Геманян, Армянское освободительное движение в XIX в. Москва 1915, s.35; Н.Е.Шутова,
Армянский вопрос в российско турецких отношениях 1911-1921 гг, Автореферат на
соискание ученой степеникандидат аисторических наук, Владимир 2006, s.17.
144
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
145
TAMARA ÖLÇEKÇİ
30.838 Rum, 1.735 Ermeni, 23 yabancı olmak üzere toplam 81.540 olduğu kay-
dedilmektedir9.
Dönemin Ermeni nüfusuna ilişkin, Ermeni Patrikhanesi’nin verdiği ra-
kamlar da benzerdir10.
Samsun 5.315
Bafra 2.035
Çarşamba 13.316
Terme 3.427
Ünye 7.700
Fatsa 1.330
Toplam 33.123
9 Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, (Haz. Ahmet Tetik), Ankara 2005, s.
643.
10 Nevzat Sağlam, “Samsun ve civarında Ermeni ve Rumların faaliyetleri (1880-1920)”, Ermeni
Araştırmaları, Sayı 68 (2021), s.15; Raymond H. Kevorkıan, Paul B. Paboudjıan, 1915 Öncesinde
Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler, Aras Yayıncılık, İstanbul 2012, 62.
11 Muhammed Sarı, “Birinci Dünya Savaşı’nda Batı Anadolu’da Rumların Casusluk ve Çetecilik Fa-
aliyetleri”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, (Editör Osman Köse), İlk Adım Belediyesi
Kültür Yayınları No 12, Samsun 2017, s.465-466.
146
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
12Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl 32, Sayı 83, Genelkurmay Basımevi, Ankara Mart 1983, s.84-
85.
147
TAMARA ÖLÇEKÇİ
bomba kullanmasına rağmen bir hafif yaralımız vardır. Bafra taraflarında dola-
şan Çete Reisi Kara Yorgi, 6 arkadaşıyla teslim olmuş, diğer çete reislerinden ba-
zılarının da teslim olmaları beklenmektedir. Bafra bölgesinin çeteden temizlen-
mesinden sonra, Çarşamba taraflarında da takibatın hızlandırılacağı arz olunur.
12/3/33 Üçüncü Ordu Kumandanı Mîr-livâVehîb.”13
Benzer bir başka belgede ise 10’uncu Kolordu Komutan Vekili Yarbay
Pertev Bey tarafından gönderilen bilgileri ihtiva etmektedir. 27 Mart 1915 ta-
rihli belgede Bafra, Tokat ve Suşehri’nde Ermenilerin görevli jandarma erlerini
öldürüp yaktıkları, silahsız erlere saldırdıkları ve yakalananlarda bol miktarda
silaha rastlandığına ilişkin bilgiler yer almaktadır14.
Canik Mutasarrıfı Necmi Bey’in Dâhiliye Nezaretine gönderdiği bilgiler
de, Ermeni çeteciler ve silahları hakkında bilgiler içermektedir: “Bâb-ı Âlî Dâhi-
liye Nezâreti Şifre Kalemi Mahreci: Samsun C. 16 Nisan sene [1]331. Samsun ve
Bafra'da şimdiye kadar otuz iki Ermeni tevkif edilmiş ve elde edilen evrak geceli
gündüzlü tedkik ve tercüme etdirilmekde bulunmuş idüğü ve silahların dercine
devam edilmekde olup istihsâl edilecek neticenin ve esâmî-i mevkûfînin ayrıca arz
edileceği ve taharriyât ve takibâta kemâl-i dikkat ve itina ile devam edildiği
ma‘rûzdur. Fî 18 Nisan sene [1]331 Canik Mutasarrıfı Süleyman Necmi.”15
Ermenilerin Nazarında, Karadeniz Bölgesinde Ermeni Çeteleri ve
Faaliyetleri
Her milletin olduğu gibi, Ermenilerin de tarihlerini inceleyerek milli ka-
rakterleri hakkında bilgi edinmek mümkündür. Ermenilerin kendilerine has
yönlerinden birisi, yaşadıkları devletin güçlü döneminde duygularını gizleye-
bilmeleri ve ülke zayıf düşünce farklı bir karakterle ortaya çıkmalarıdır. Erme-
niler hakkındaki yaygın bir düşünce ise, savaşçı bir millet olmadıkları yönünde-
dir. Yüzlerce yıl Türklerle birlikte yaşadıkları halde, kurdukları çetelerle sivil
halkı katleden Ermenilerle ilgili, Türkler’den ziyade onlarla ilgili yakın mütte-
fikleri Ruslar’ın görüşlerine bakmak faydalı olacaktır.
Ermeniler hakkında hayli zengin tecrübeye sahip olan ve yakından tanı-
yan Ruslar, bilhassa 20. yüzyılın başlarında Ermenileri kullandıkları dönemden
günümüze değin başlıca hami konumunda oldukları bu millet hakkında çok sa-
yıda kaynak bırakmıştır. Gümrü’deki 102. Rus askeri üssünün eski komutanı
13 Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt II, T.C. Genelkurmay Başkanlığı Basım Evi,
Ankara 2005, s.57.
14 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl 32 Sayı 83, Mart 1983 s.6.
15 Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk Ve İskânı (1878-1920), Başbakanlık Devlet Arşivleri Ge-
nel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın Nu: 91, Ankara 2007, s.145.
148
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
149
TAMARA ÖLÇEKÇİ
18Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt II, T.C. Genelkurmay Başkanlığı Basım Evi,
Ankara 2005, s.3.
150
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
ordusunun mevzileri hakkında değerli bilgiler temin etmiştir. 1918 yılında Rus
birliklerinin Türkiye’den çekilmesi üzerine Türk birlikleri Erivan’a girmiştir.
Bunun üzerine Torlakyan Ermeni ordusuna katılmış ve Drastamat Kanayan ön-
derliğindeki Bash Abarán’daki çatışmalara katılmıştır.
1921’de Taşnak tarafından İstanbul’a gönderilen Torlakyan, 18 Temmuz
1921’de İstanbul’daki Pera Palas otelinin önünde Azerbaycan İçişleri eski Ba-
kanı Behbud Han Cavanşir'i öldürmüştür. Bu suikast, Ermeni tehciri sonrası Er-
meni Devrimci Federasyonu tarafından yürütülen Nemesis Operasyonu’nun
parçasıdır. Torlakyan, 11 Ağustos 1921’de İngiliz askeri mahkemesinde yargı-
lanmıştır. Misak Torlakyan’ın davası, Sogomon Tehliryan davasında olduğu gibi
bir hükümet yetkilisinin öldürülmesini içeriyordu, ancak failler suçsuz bulun-
muştur. Torlakyan’ın davasında askeri yargıcı ve jürileri etkilemek için hem Er-
meni hem de Türk tarafı tarih, teoloji, felsefe, fizyoloji, psikoloji ve siyaset uz-
manlarını mahkemeye getirmiştir. Dolayısıyla bu iki dava Almanların, Türkle-
rin, Ermenilerin ve Azerbaycanlıların Birinci Dünya Savaşı sonrasında hâkim
olan siyasi stratejilerini ortaya koymaktadır. Ekim 1921’de İngiliz mahkemesi
Torlakyan’ın suçlu olduğuna, ancak epilepsi hastası olduğundan dolayı eylem-
lerinden sorumlu tutulamayacağına karar vermiştir. Torlakyan sonrasında ser-
best bırakılmış ve Yunanistan’a sürülmüştür.
Torlakyan serbest kaldıktan sonra ABD’ye gitmiştir. 1943’te Drastamat
Kanayan başkanlığındaki Ermeni keşif-sabotaj grubu AG-114'e üye olmuştur.
Hayatının son yıllarında Kaliforniya’ya yerleşmiş ve 1968’de Kaliforniya’da öl-
müştür19. Misak Torlakyan, yaklaşık yarım asır boyunca, ‘Azerbaycan’ın Talat
Paşasını tasfiye ettim’ propagandasıyla yaşamış ve Ermeniler tarafından kahra-
man olarak görülmüştür.
Aktif taşnakçı ve Türklere karşı aktif faaliyet gösteren Misak Torlakyan
Ermeni diasporasında iyi tanındığı halde Ermenistan’da az bilinmektedir. Er-
meni gazeteci ve çevirmen Levon Mikaelyan (Kazaryan) M. Torlakyan’ın Erme-
nistan Cumhuriyetinde neden az tanındığı konusunda; “Burada, muhtemelen,
genel olarak tarihsel cehaletimizin ölçeğinden ve her şeyden önce, ulusal kurtuluş
mücadelemizin tarihi hakkındaki Sovyet cehaletinden, özellikle de soykırım yılla-
rında kahramanca nefsi müdafaadan ve soykırım düzenleyicilerine karşı adil mi-
silleme eylemlerinden bahsetmek gerekiyor”20 demektedir. Mikaelyan, Sovyet
151
TAMARA ÖLÇEKÇİ
152
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
23Hakan Yaşar, “Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı Devleti’nin Firari Askerler Sorununa
Dair Genel Bir Değerlendirme”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, XVI/32 2016, s.17.
153
TAMARA ÖLÇEKÇİ
154
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
155
TAMARA ÖLÇEKÇİ
suçundan otuz iki kişi gözaltına alınmış, ele geçirilen silahlarla Ermenice evrak-
lar incelemeye alınmıştır. Ayrıca eylem hazırlığı yapan Hınçak ve Taşnak örgü-
tüne mensup kişiler tutuklanmıştır.29
Torlakyan Samsun, Çarşamba, Bafra ve Terme’deki Ermeni gruplar tara-
fından yapılan girişimlerin hemen bastırıldığını büyük bir hüsranla dile getir-
mektedir.
Karadeniz tarafında Taşnak çetelerinin nasıl oluştuğu ve liderleri hakkın-
daki bilgiler de kitapta etraflıca anlatılmaktadır: “Kırsal kesimlerde durum fark-
lıydı, tehcir ve katliamların başlamasından hemen sonra nüfus dağlara sığınmak
ve tehcirden kaçınmak için yerleşim yerlerinden ayrılmaya başladı. Kısa süre
sonra Canik-Ordu’nun tüm ilçelerinde bir dizi fedai öz savunma grupları örgüt-
lendi”.
Oluşturulan Ermeni müfrezelerinin liderlerinin hem Taşnak’ın yerel üye-
leri hem de toplulukların ileri gelen temsilcileri olduğu belirtilmektedir. 1915
sonbaharına gelindiğinde, bu müfrezelerin liderleri şöyledir: “Ordu’da Garabed
Vartanyan (Vaştonoğlu) önderliğinde Pambukluk köyü merkez yakınlarında,
Sedrak Minasyan (Deli Sedrak, Minasoğlu) ve Küçük Artın (Arzumonyan Artın),
Çarşamba’da Der-Horen Kalencyan (Deli Papaz, Deli Keşiş), Haçik Tulumcyan,
Apriom Haçaduryan, Agop Keyan (Agopos) ve Sarkis Tatulyan (Tyakuytsa Ta-
tuloğlu). Terme bölgesinde Zeytunyan Ovannes (Zil Ovannes), Haçik Karagez-
yan (Kara Haçik) ve Minas Kasumyan. Fatsa bölgesinde Savucag köyü bölge-
sinde konuşlanmış Garabed Urumyan ve Garabed Saryan. Ünye’de Garabed
Tahmazyan (Deli Hoca), Avedis Çakryan, Dikran Zeytuncyan, Kevork Kesyan,
sonraları Keklik köyü bölgesinde ve Taz-Dağ yolunda yoğunlaşan Serop Kara-
keyan fedai grupları”.30
Akabinde sonbaharda bu müfrezelerden üç partizan oluşumu ortaya çık-
mıştır. Birincisi Tyakuytsa Tatula komutasındaki Tyakur köyü bölgesinde, ikin-
cisi Zil Ovannes liderliğindeki Terme-Çarşamba bölgelerinde, üçüncüsü Vaşto-
noğlu liderliğinde Ünye-Ordu bölgesinde faaldir. Daha sonra Terme bölgesin-
deki Pambuklu köyünden gelen en ünlü Hemşinli fedailerden biri olan Zil Ovan-
nes’in liderliğinde birleştikleri anlatılmaktadır. Çeteci direnişinin tüm gücünü
fark eden ve hisseden Türk yönetimi ve ordusu, 1916 yılı boyunca Zil Ovannes’e
takip etmiş ve sonunda çetecilik faaliyetlerini sonlandırmıştır.
29 BOA, DH. EUM. 2. Şb., 7/21-12, 25; Nevzat Sağlam, “Samsun ve Civarında Ermeni ve Rumların
Faaliyetleri (1880-1920).” Ermeni Araştırmaları, Sayı 68 (2021), s.61.
30 Героическая Самооборона Армян Джаник-Орду, https://vk.com/@sebastia_airsoft_team-ge-
156
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
31 Дашнакские бандитыопустошализемлиисторическойЛазики и
проводилиэтночисткипротивмусульмангрузин, https://kavkazplus.com/
news.php?id=37025#.Y05quXZByUk, erişim tarihi 15.09.2022.
157
TAMARA ÖLÇEKÇİ
158
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
159
TAMARA ÖLÇEKÇİ
terk etmek zorunda kalmıştır. Ermeni çetelerinin geri kalanları, Ermeni hare-
ketinin son sığınağı haline gelecek olan Ordu’da Çankırış yolu yakınında yoğun-
laşmıştır. Bu çete artıklarının liderleri Tahmazyan, Kalust Kesyan ve Vaşto-
noğlu’dur.
Her tarafı Türk güçleri tarafından kuşatılmış durumdaki Ermeni çeteciler,
durumlarının umutsuzluğunu fark ederek, her zaman yaptıkları gibi sivil halkı
kalkan olarak kullandılar. En yakın Türk köylerinin tanınmış insanlarını rehin
alıp bunlara karşılık Rusya’ya gönderilmelerini talep ettiler. Köşeye sıkıştırılan
çetecilerin sabıkalı geçmişini bilen Türk ordusu, sivil kaybını önlemek için bu
seçeneği kabul etmek zorunda kaldı. Yazar, burada çetelerin rehin alma işlerini
yürüttüklerini isteksizce de olsa kabul etmektedir. 16 Kasım 1923 yılında Çan-
kırış’tan ayrılan son Ermeni çeteleri, Türk askeri grupları eşliğinde Ünye kasa-
bası yakınlarındaki deniz kıyısına ulaştı ve geride kanlı bir tarih bırakarak Tür-
kiye’yi sonsuza dek terk ettiler. Daha sonra Abhazya’ya yerleşen Garabed Var-
tanyan, yani Vaştonoğlu ve birçok çetecinin anlatımıyla bu olaylar defalarca dile
getirilmiştir.35
Karadeniz bölgesinde Pontus hayalindeki Rumların yanında yer alan Er-
meni çeteleri, sekiz yılı aşkın bir süre boyunca Karadeniz’deki askeri ve idari
boşluğu fırsat bilerek yerel halka büyük zulümler yaptılar. Savaşta herhangi bir
varlık gösteremeseler de, cephe arkasındaki yaşlı, kadın ve çocuklara karşı acı-
masızlıkları ve katliamlarıyla halkın hafızalarında hiç silinmeyecek izler bırak-
tılar. Ermeni ve Rum çeteleri, yüzlerce yıl birlikte yaşadıkları sivil halkı ellerine
geçen ilk fırsatta vahşice öldürmenin yanı sıra, yol kesme, gasp ve yağmalama
suçlarıyla yerel halkın hafızasında yaşamaya devam ettiler.
Sonuç
Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi,
yüzlerce yıldır imparatorluk içerisinde sorunsuz bir şekilde yaşayan Ermeniler
ve Rumların ayrılıkçı hareketlerine sahne olmuştur. Bilhassa Doğu Anadolu
Bölgesi’nde yaşayan Ermeniler Ruslarla iş birliği yaparak bir taraftan Osmanlı
Ordusu’nun cephedeki faaliyetlerini zorlaştırmış, diğer taraftan da bölgedeki
Müslüman-Türk köylerinde katliamlara girişmiştir. Doğu Anadolu’da yaşanan
160
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
36 Songül Alşan, Doğu Karadeniz’de Rus Çekilişi Sırasında Ermeni Faaliyetleri (1916-1918), Ka-
radeniz İncelemeleri Dergisi, 2014 Güz, Sayı 9, s.178-179
37 Hülya Yapar, Ermeniler Ve Türk-Ermeni İlişkileri, Hülya, OTAM Dergisi, 2002, Cilt 13, Sayı 13,
s.42.
161
TAMARA ÖLÇEKÇİ
KAYNAKLAR
Alşan, Songül, Doğu Karadeniz’de Rus Çekilişi Sırasında Ermeni Faaliyetleri (1916-
1918), Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 2014 Güz, Sayı 9.
Амрали Исмаилов, идеология, философия и преступления Армянства и
Армянского фашизма, Баку фонд знания 2018.
Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl 32, Sayı 83, Genelkurmay Basımevi, Ankara Mart 1983.
Армяне Причерноморья, Ansiklopedi, Cilt 1, Moskova: UpPrint 2020.
Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Genelkurmay ATASE ve Genelkurmay
Denetleme Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005.
Автореферат на соискание ученой степени кандидата исторических наук,
Владимир 2006,
Biber, Tuğba Eray, Karadeniz Rumları ve Yunanistan (1914-1923). Yeditepe Yayınevi, İs-
tanbul 2016.
Binark, İsmet, Ermenilerin Türklere Yaptıkları Mezâlim ve Soykırımın Arşiv Belgeleri,
TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayını, Ankara 2001.
BOA, EUM, 2. Şb. No: 69/11.
BOA.EUM. 2. Şb. No: 69/13.
BOA, DH. EUM. 2. Şb., 7/21-12, 25
Дашнакские бандиты опустошали земли исторической Лазики и проводили
этночистки против мусульман грузин, https://kav-
kazplus.com/news.php?id=37025#.Y05quXZByUk, erişim tarihi 15.09.2022.
Экс-командующийбазой в Гюмри: Армяне – трусы, и баста!,https://aqreqa-
tor.az/ru/politika/244238, erişim tarihi 24.10.2022.
Геманян, Е. Армянскоеосвободительноедвижение в XIX в. Москва 1915.
Героическая Самооборона Армян Джаник-Орду, https://vk.com/@sebastia_air-
soft_team-geroicheskaya-samooborona-armyan-dzhanik-ordu, erişim tarihi1
5.09.2022.
Ghazaryan, Andranik, В Ереванеустановятпамятниктем,
ктоотомстилорганизаторамГеноцидаармян, https://webcache.google-
usercontent.com/search?q=cache:MRbcQQPUTU0J:https://ru.armeniasput-
nik.am/20210914/v-erevane-ustanovyat-pamyatnik-tem-kto-otomstil-organi-
zatoram-genotsida-armyan-33261210.html&cd=19&hl=tr&ct=clnk&gl=tr, eri-
şim tarihi 23.10.2022.
Gürün, Kâmuran, Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1983.
Halaçoğlu, Yusuf, Sürgünden Soykırıma Ermeni İddiaları, Babıali Kültür Yayıncılık, İstan-
bul 2006.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Misak_Torlakyan, erişim tarihi 05.11.2022.
Исмаилов, Амрали, идеология, философия и преступленияАрмянства и
Армянскогофашизма, Баку фондзнания 2018.
162
BAFRA’DAKİ ERMENİ ÇETELERİ VE ERMENİ ÇETECİLİK FAALİYETLERİNİN ÖZELLİKLERİ
Kevorkıan, Raymond H., Paboudjıan, Paul B., 1915 Öncesinde Osmanlı İmparator-
luğu’nda Ermeniler, Aras Yayıncılık, İstanbul 2012.
Küçük, Cevdet, Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı, İstanbul 1984,
s. 165-174.
McCarthy, Justin, “Kim Başlattı” Ermeni Soykırımı İddiaları, (Derleyen: Mustafa Çalık),
Cedit Neşriyat, Ankara 2013.
Mikaelyan (Kazaryan), Levon, Немезис Мисака Торлакяна, https://www.lmk.am/vo-
mume3/2009/ch3.2009.38, erişim tarihi 10.11.2022.
Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk Ve İskânı (1878-1920), Başbakanlık Devlet Arşiv-
leri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın Nu: 91, Ankara
2007.
Memmedli, Marziye Memmedli, Samire, Doğu Anadolu’daki Ermeni Faaliyetleri (1914-
1918), Bölgesel Araştırmalar Dergisi, Aralık 2018, (2).
Öke, Mim Kemal, Ermeni Meselesi, İstanbul 1986.
Ölçekçi, Tamara, “Türkistan’da Ermenilerin Katliamları”, 1. Uluslararası Türk Ermeni
İlişkileri ve Büyük Güçler Sempozyumu, Erzurum 2012.
Sağlam, Nevzat, “Samsun ve civarında Ermeni ve Rumların faaliyetleri (1880-1920)”,
Ermeni Araştırmaları, Sayı 68 (2021).
Sarı, Muhammed, “Birinci Dünya Savaşı’nda Batı Anadolu’da Rumların Casusluk ve Çe-
tecilik Faaliyetleri”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, (Editör Osman
Köse), İlk Adım Belediyesi Kültür Yayınları No 12, Samsun 2017.
Sarınay, Yusuf, 24 Nisan 1915 Ermeni Tutuklamaları, https://www.turkyurdu.com.tr/
yazar-yazi.php?id=239, erişim tarihi 01.10.2022.
Шутова, Н.Е., Армянскийвопрос в российскотурецкихотношениях 1911-1921 гг,
Авторефератнасоисканиеученойстепеникандидатаисторическихнаук,
Владимир 2006.
Торлакян, Мисак, Вместе с моимиднями, http://m.aniv.ru/archive/21/vmeste-s-
moimi-dnjami-misak-torlakjan/,erişim tarihi, 15.09.2022.
Uzun, Turgay, Osmanlı Devleti'nde Milliyetçilik Hareketleri, Türk Dünyası İncelemeleri
Dergisi, Sayı IV, İzmir 2000.
Yapar, Hülya, Ermeniler Ve Türk-Ermeni İlişkileri, Hülya, OTAM Dergisi, 2002, Cilt 13,
Sayı 13.
Yaşar, Hakan, “Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı Devleti’nin Firari Askerler Soru-
nuna Dair Genel Bir Değerlendirme”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi,
XVI/32 2016.
Зейтуньян, Л.С, Армянское население в Османской империи накануне геноцида
1915 г, https://cyberleninka.ru/article/n/armyanskoe-naselenie-v-osmans-
koy-imperii-nakanune-genotsida-1915-g/viewer, erişim tarihi 06.10.2022.
163
1985 Efraim Ağa Konağı Gazipaşa Bafra
165
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)
Hacer KADI1
Giriş
Nebiyan Dağı, Orta Karadeniz bölümünde Samsun ili sınırları içinde, On-
dokuz Mayıs İlçe Merkezi’nin 26 km güneybatısında yer alır. Dağ idari açıdan
Bafra ve Ondokuz Mayıs ilçelerinin sınırları içinde yer alan ve Kızılırmak üze-
rinde kurulu Derbent Baraj Gölü’nün doğusunda, kuzeybatı-güneydoğu istika-
metinde uzanan Nebiyan dağı, zirve noktasında 1224 metre yükseltisi ile yöre-
nin en yüksek dağı özelliğine sahiptir. Halk arasında sivri, bazı kaynaklarda
“Bünyan Dağı” olarak da geçmektedir.2
Nebiyan Dağı, 1914 yılında Canik Sancağına bağlı Bafra kazası dahilinde
bulunan onlarca Türk ve Rum köyünü içine alan bir bölgeydi. Bavra diye de kul-
lanılan Bafra, 1923 yılı dahil olmak üzere Canik Sancağına bağlı bir kazaydı.
1924’ten sonra Samsun’a bağlı bir kaza olmuştur.3 Osmanlı döneminde ise Ca-
nik bölgesi; Vezirköprü, Havza ve Ladik dışında Samsun ile Ordu arasındaki ka-
lan bölgeye verilen isimdir.4 Osmanlı Devleti’nde Canik Sancağının en batısında
Bafra kazası bulunmaktadır. 15. Yüzyılda Bafra, merkez Bafra ve bağlı 6 nahiye
(Üskübi, Martakale, Emlâk, Değirmenözü, Pazarlı, Harıs) ile 110 köyden ibaret-
tir.5
19. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde Rumlar, Canik sancağında ekono-
mik olarak güçlenmiş ve kendi burjuvazisini ortaya çıkarmışlardı. Özellikle
Rusya ve İran’la sürdürülen ticari ilişkiler Rum burjuvazisinin hâkimiyetinde
1 MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi; Uzman. hacerkadi26@gmail.com. ORCID ID:
0000 0002 5093 7155
2 Yahya Kadıoğlu ve Aynur Aydın, Samsun İlindeki Ekoturizm Alanlarına Bir Örnek: Nebiyan Dağı,
Studıes Of The Ottoman Domaın, Ağustos 2018, c.8, sayı 15, s.29.
3 Tahir Sezen, Osmanlı Yer Adları, Devlet Arşivleri Yayınları, Ankara 2017, s. 78.
4 Cemal Sezer, Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresindeki Faaliyet-
Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yüksek Lisans, Ocak 2019, s.10.
167
HACER KADI
gerçekleşmiştir. Ayrıca bölgenin en önemli tarım ürünü olan tütün ile fındık
üretimi ve kıyı taşımacılığında da Rumlar söz sahibi olmuşlardır. Rum tüccarla-
rın ekonomik olarak gelişmesi kendisini yerel düzeyde de göstermiştir. Yedi
üyeli Samsun Belediye Meclisi’nin Samsun Ticaret Odası’nın sekiz üyesinin
dördü, Ziraat Meclis üyelerinden altısı Rumlardan ikisi Türklerden oluşmak-
taydı.6
Pontus Cemiyeti, Fransız İhtilali ile başladığı görülen “milliyetçilik” akı-
mının da etkisiyle, yüzyıllardır dil ve din farklılıklarına rağmen aynı coğrafyayı
paylaştıkları bütünden kopmuş ve devletimizin içinde bulunduğu elim vaziyet-
ten faydalanarak isyan hareketine girişmek amacıyla çeşitli faaliyetlerde bulun-
muşlardır. Kendi içlerinde örgütlenerek, devletimizin bünyesinde barınan diğer
unsurlar gibi, çoğunluk oldukları bölgelerde hak iddia etmiş ve bu haklarını şid-
detle, katliamlarla ve karşılıklı çıkar gözetilerek kurulan dış ittifaklarla elde et-
meyi ummuşlardır. Meşruiyetlerini dayandırdıkları geçmişleri ise yüzyıllar ön-
cesindeki Pontus Rum Krallığı’dır.7
Pontus Meselesinin şekillenmesinde 20. yüzyılının başlarından itibaren
Anadolu’da ve yabancı ülkelerde kurulmuş olan Pontusçu örgüt, cemiyet, ko-
mite ve organizasyonlar gibi teşkilatlar önemli rol üstlenmişlerdir. Bu teşkilat-
ların yoğunlukta olduğu bölgelerin başında ise Doğu Karadeniz bölgesi gelmek-
teydi. İrili ufaklı tüm bu teşkilat piramidinin öncülüğü ve çatı rolünü oynayan
Pontus Cemiyeti, 1904 senesinde Merzifon’da bulunan Amerikan kolejinin Rum
öğrencileri tarafından daha önce kurmuş oldukları Rum İrfanperver Kulübü ve
Pontus İdman Kulübü’nün birleştirilmesi ile ortaya çıkmıştı. Özellikle Millî Mü-
cadele döneminde aktif ve etkin faaliyetler yürüten Pontus Cemiyeti'nin temel
amacı Trabzon, Ordu, Giresun, Samsun, Sinop, Zonguldak, Tokat, Amasya, Ço-
rum, Yozgat ve Sivas’ı içine alacak şekilde bir Pontus Cumhuriyeti'nin kurul-
ması olmuştur.8
Pontus Örgütü’nün amacı, eski Romalıların “Euksinos Pontus” dedikleri
ve Trabzon, Ordu, Giresun, Samsun sahil vilayetleri ile içeride Amasya ve Sivas
Vilayetlerinin bir kısmını içine alan yerleri Batum’dan Ayancık’a kadar geniş bir
Türk vatan parçasını Yunanlaştırmak, ileride Yunanistan ile birleştirmek üzere
eski çağlardaki Pontus Krallığı’nı canlandırarak müstakil bir “Pontus Devleti”
kurmaktı. Bütün bu faaliyetleri Yunanistan, Fener Rum Patrikhanesi ile iş birliği
168
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)
169
HACER KADI
uzantısı olarak İnebolu’dan Batum’a kadar muhayyel bir Pontus Devleti kurma
noktasında yeni örgütlenmeleri meydana getirdi ve daha büyük heyecanlar
oluşturdu. Bunlardan en önemlisi I. Dünya Savaşı sırasında şekillendi. Kafkas
Cephesi’nin çökmesinden sonra başlayan Rus ilerleyişi 18 Nisan 1916’da Trab-
zon’un düşüşüyle yeni bir noktaya taşındı. Trabzon Vilayetinin Müslüman hal-
kının büyük bölümünün muhacirliğe çıkması ve Rus hâkimiyetinin başlaması,
bölgede yaşamakta olan Rum unsurlara heyecan kattı ve Metropolit Hrisantos
liderliğinde büyük rüyalarını gerçekleştirmeye kalktılar. Ülke içerisinde bunlar
yaşanırken yurtdışında yaşayan Pontusçu Rumlar da boş durmuyordu. 1882-
1906 yılları arasında Giresun Belediye Başkanlığı yapan Kaptan Yorgi Paşa’nın
oğlu Konstantin Konstantinidis önderliğinde 4 Şubat 1918 tarihinde Mar-
silya’da “Dünya Pontuslular Kongresi” toplandı. Bu kongrenin toplanma amacı
yürütülecek mücadelede iş ve fikir birliği oluşturularak örgütlü bir yapı mey-
dana getirmekti. Ayrıca propagandaya ağırlık verilerek dünya kamuoyunu etki-
lemek stratejik bir hedef olarak belirlenmiştir. Dünyanın değişik yerlerine da-
ğılmış durumda olan insanların aynı ideal etrafında buluşmalarını sağlayarak
kimliklerini canlı tutmak ise en temel amaçtı.12
Merzifon-Amerikan Kolejinde de Pontusçu iki cemiyet kuruldu. Bunlar-
dan birisi, Rum İrfan Kulübü, diğeri ise Pontus Kulübü’dür. Ayrıca Pontus adlı
bir dergi de yayınlanmaya başlandı. II. Meşrutiyetle birlikte, Pontusçular dava-
larını kuvveden fiile döndürebilmenin mümkün olduğunu gördüler. Nitekim,
Bizans’ı tekrar diriltmek sevdasında olan Yunanistan ile bölgenin tütünleri ve
misyonerlik faaliyetleri ile ilgilenen A.B.D.’nin teşvik ve himayesindeki Rumlar,
Meşrutiyet’in ilânından sonra bölgede daha bir örgütlendiler. Trabzon’da Pon-
tus Muavenet Cemiyeti, Samsun Muhacirin Cemiyeti, Amasya’da Mukaddes
Anadolu Rum Cemiyeti, Samsun Teceddüd ve İhya Cemiyeti ve Fatsa, İnebolu,
Kayseri, Kırşehir, Havza, Bafra, Sinop, Ürgüp, Tokat ve Çarşamba’da şubeleri bu-
lunan Müdafaa-i Meşrûta Cemiyeti’ni kurdular. Söz konusu cemiyetlerden bir
kısmı, maksadın gerçekleştirilmesi için silahlı eylem yapmak üzere kurulmuş-
lardı. Bunun yanı sıra Rumlar bölgedeki ekonomik hayatı da denetimleri altında
tutuyorlardı. Bölgede yapılan başlıca ekonomik faaliyetler olan, tütün ve fındık
üretimi ile bunlara eklenebilecek kıyı taşımacılığını, yine Rusya ve İran’la yapı-
lan ticareti elinde bulunduran Rum burjuvazisiydi.13
12 Yusuf Sarınay, Yunanistan’ın Lozan’dan Sonra Yürüttüğü Pontusçu Faaliyetler ve Amaçları, Pon-
tus meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları, Trabzon
2019, s.68.
13 Balcıoğlu, s. 92.
170
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)
14 Okur, Mehmet – Berk, Abdullah, “Amerikan Basınında Pontus Rum Propagandası (1914-
1921)”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 7/12, ss.142.
15 Doğan, age, s. 81.
16 Okur, ve Berk, agm, s.142.
171
HACER KADI
17 Öz, Mehmet, “Samsun”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Cilt: 36, Türkiye Diyanet Vakfı
172
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)
26 Fahri Kılıç, Milli Mücadelede Pontus Rum Sorunu (1918-1923), İstanbul Üniversitesi, Atatürk
İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1993, s. 54.
27 Yılmaz Kurt, Pontus Meselesi, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara 1995,
s.189.
28 Kurt, age, s.189.
173
HACER KADI
2000 kişi ise diğer Türk köylerine yerleşmişlerdir.29 Bölgede Türkler tarlalarına
dahi gidemez olmuşlardı. Rum çeteleri sadece Nebiyan mıntıkasında faaliyet
göstermiyorlar, bunun yanında başka çeteler Samsun ve Amasya bölgesinde de
Türklere taarruz ve tecavüzlerde bulunuyorlardı.30
Samsun-Sivas hattının batı kısmında asayiş meselesinin yaşandığı en
önemli yer Bafra ve yakınındaki Nebiyan mıntıkası idi. Bu bölgede asayişi ihlal
eden en önemli unsur ayrılıkçı Rumlardı. Rum köylerinin en yoğun olduğu bu
bölge aynı zamanda Rum çetelerinin de ilk eylem alanlarından biri olmuştu. Bu
bölge halkı, I. Dünya Savaşı’nda seferberlik emrine itaat etmemiş, aynı emre
karşı koyan Bafra Rumları da bunlara katılmıştı. Buranın çeteleri kendilerini
yeteri derecede kuvvetli görür görmez Türk köylerine saldırmaya başlamış-
lardı. İtilaf Devletleri ve Patrikhanenin desteğini arkasına olan Nebiyan çeteleri
katliamlarını bu bölge dışına da taşımışlar ve toplam 500 Türk evini tahrip et-
mişlerdi. Kayıtlarda yer aldığı kadarıyla Nebiyan çeteleri 1914 senesi Ekim’in-
den 1920 senesi sonuna kadar Türklere yönelik 110 olay gerçekleştirmişlerdir.
Adli kayıtlar dışında kalmış olup, daha sonra jandarma ve askeriye tarafından
yapılan tahkikatta ortaya çıkarılmış olan olayların sayısı ise 83’tür. Nebiyan çe-
telerinin katlettiği Türklerden isim ve hüviyetleri bilinenlerin sayısı 136 olup,
bunlara Çağşur ve Koşaca köyleri katliamında katledilen 367 kişinin ilave edil-
mesiyle bu sayı 503’e ulaşır. Yine 1920 senesi sonuna kadar Bafra kazası ile
Bafra etrafında katledilen Türklerin 31 adediyle birlikte suç sayısı tespit edile-
meyenlerin de ilavesiyle yalnızca bu civarda katledilen toplam Türk sayısı
600’den fazla çıkar. Aralık 1920’de Bafra’daki 56. Alay Kumandanlığı tarafından
yapılmış olan bir araştırmaya göre sadece Nebiyan Dağı ve havalisinde 5-10
köyden ibaret olan Rum çetelerinin kuvveti 500 kişi idi. Bunların tamamı silahlı
olup, çetelerin en küçüğü 40-50 kişiden oluşmaktaydı.31
I. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte mağlup tarafta yerini alan Os-
manlı Devleti, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalamış ve ardından
İtilaf Devletleri bu anlaşmadaki şartlarını gerekçe göstererek ülkenin belli nok-
talarını işgale başlamışlardı. Bu süreçte istedikleri ortamı bulan Rumlar ise Ka-
radeniz Bölgesi’nde olası bir yabacı işgaline zemin hazırlama adına birtakım fa-
29 Mehmet Okur, Pontus Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Karadeniz Bölgesinde Pontusçu Faaliyetler,
Karadeniz Araştırmaları Dergisi, sayı 14, 2007, s. 9.
30 Balcıoğlu, agm. s.94.
31 Okur, agm, s.22.
174
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)
dirme, Pontus meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları,
Trabzon 2019, s.205.
35 Sarınay, agm, s.68.
175
HACER KADI
Topal Osman Ağa’nın çetesinin önemine dikkat çekmiştir. 1919 yılı ağustos
ayında asayişi kontrol etmek gayesiyle Trabzon’a gelen Ali Fevzi Paşa başkanlı-
ğındaki heyet de Mustafa Kemal Paşa’nın raporunu teyit ederek Rum çeteleri-
nin daha ziyade Maçka kazası dâhilinde faaliyet gösterdiklerini tespit etmişti.
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti'nin, Topal Osman Ağa ile anlaş-
masından sonra bilhassa 1920’den itibaren Trabzon ve Giresun çevresinde
Rum çetelerinin faaliyetleri ortadan kalkmıştır.36.
Nebyan Bölgesindeki Rum köyleri: Ormanos, Domuzağılı, Canikliyurdu,
Sürmeli, Tekcek, Kapukaya, Yayla, Zeynel, Sıklık, Karapınar, Darboğaz, Boyalı-
türkmenler, Konakçı, Cağşur, Kuşkayası, İnözü ile Kuşca, Cılız,37 Türk köyleri ise
şunlardır: Çelikalan, Belalan, Erikbelan, Sarpun, Çiftlik, Furundar, Devealan,
Alalan, Gökalan, Kayalı, Kaplancık, Himmetli, Boyalı.38
Boyalı, Türkmenler, Kasnakçı, Kuşkayası, Çepniler köyleri de bölüm bö-
lüm yakıldı ve halkı yok edildi. Bütün kasabalarda ve köylerde ne kadar Rum
varsa hepsi silahlandırıldı. Hükümet aciz düşürüldü. İslâm halkı ise dehşet içe-
risinde bırakıldı. Nebiyan çeteleri artık bu şartlar içerisinde saldırılarım Nebi-
yan’ın dışına da yaymaya başladılar. Çeteler Nebiyan’dan inerek karşılaştıkları
köyleri basıyorlar, rast geldikleri hayvanları sürüp götürüyorlardı.39
Kalur, Ada, Ağlar köylerinin hayvanlarını, taşınabilir mallarım toptan
gasp ettiler. Eynegazi ve Kuyumcu köylerinin de bütün hayvanlarını alıp götür-
düler. Alaçam köyünü dahi basarak 26 hayvan, 25 at, 1320 liralık da eşya götür-
düler.40
Nebiyan’da ve çok defa Nebiyan’dan çıkarak Bafra çevresinde eşkıyalık
yapan Rum çetelerinin büyük-küçük sayılan yüzlere ulaşmakta olup bunlardan
başlıcalarının isimleri şunlardır: Bafra’nın Kilik köyünden çete reisi İstavri,
Samsun’un Taflan Köyünden çete reisi Lefter, Havza kazasının Küpçüdağı kö-
yünden Piç Vasil, Bafralı İstavri ile hareket eden Aliko, Osmanbeyli köyünden
Peço, Samsun’un Kurugökçe köyünden Andon, Balıklar köyünden Endik, Kara-
pınarlı köyünden Piç İlya (Kara İlya), Kirazlı köyünden Taşcıoğlu Kara Sava,
Bafra’nın Yayla köyünden Kel Sava, Samsun’un Eğribel köyünden Anastas ve
dayısı diğer Anastas, Ayndere köyünden Balcıoğlu Deli Yani, Havza’nın Elmalıca
36 Ömer Kul, Karadeniz Bölgesinde Dış Destekli Pontus Faaliyetlerinin Amaç ve Hedefleri, Pontus
meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları, Trabzon 2019,
s.s.81.
37 Kurt, age, s. 192.
38 Kurt, age, s. 197.
39 Kurt, age, s.189.
40 Kurt, age, s.190.
176
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)
köyünden Eleni Çavuş, Yeraltı köyünden Falı, Samsun’un Beylik köyünden Sarı
İstil, Kapıkaya köyünden Kavaklıoğlu Yuvan ve bunun yeğeni Totor oğlu
Ağabyos, Alaçam köyünden Gürdekoğlu Simyon, Ayndere köyünden Temüroğlu
Yani, Bakırpınarı köyünden İstavri, Zeynel köyünden Todoroğlu’dur. Bütün bu
isimleri sayılan haydutlar hep değişik çetelerin reisleri olup her birinin 10’dan
100’e kadar adamı vardı. Bunlar, Bafra çevresini yıllarca yakıp kavurdular. Bir-
çok İslam köyleri birer harabe oldu. Binlerce Müslüman onların vahşetine kur-
ban gittiler.41
1914-1920 yılları arasında Nebiyan Dağı Bölgesinde adliye kayıtlarındaki
Rum mezalimi: Eşkıyaya yardım-yataklık-kılavuzluk, adam öldürme-yaralama,
yol kesme, hırsızlık, her türlü gasp, darp, rüşvet, silah çekme, yalan yere yemin,
haydutluk, ırza tecavüz, ev baskını, dağa kaldırarak fidye isteme olayları ile ad-
liye kayıtları dışında kalmış çok sayıda Rum eşkıyasının işlediği suçlar da var-
dır.
Rum çetecileri Nebiyan’da hasta yatalak kadınları bile öldürmekten çe-
kinmemiş, her türlü eziyeti Müslüman halka reva görmüşlerdir. Müslüman hal-
kın evleri basılmış, canlı canlı derileri yüzülmüş-yakılmış, derede boğulmuş, ka-
dın ve çocuklar çırılçıplak soydurulmuş, Türklerin yollarını keserek kendilerin-
den olan Rumları kaçırmışlardır. Dağa kaldırılan çocuklar öldürülmüş, mal ve
eşyalar gasp edilmişti. Kazığa oturtulan kadınlar, karınları kasatura ile yarılmış
küçük bebekler de Rumların işkencelerine maruz kalmıştı.
Tamamen yakılan köy ve çiftlikler: Koşaca, Çağşur, Kocahüseyin Deresi,
Melikalan-Türkmenler, Kasnakcımermer, Kuşkayası, Kıran Karacayörük Köyü,
Alaylı, Üçpınar, Muhzırzâde Hacı Mehmet Efendi’nin Cem ve Mamûr çiftliği, Ha-
zinedârzâde Hacı İbrahim Bey’in, Vardaroğlu Mustafa Ağa’nın ve İslâmbeyzâde
Mehmet Efendi’nin, Hacı Hafızzâde Tevfik Ağa’nın çiftlikleridir. Kısmen yakılan
köy ve mahalleler: Köseli köyünden Barhane Mahallesi, Kuzalan köyü, Gökalan
köyü, Eğdir, Ledros, Lengerli köyleri, Terzili köyünden Barhane Mahallesi, Düz-
köy köyünün Uruk Mahallesi, Ağlan köyü.42
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra Pontus emellerinin gerçekleşti-
rilmesi amacıyla Bafra kasabasından Nebiyan eşkıyasına iltihak ettirilen Rum-
ların adları: Bağcının Camus’un oğlu Yordan, Simonun Yordan, Çinici oğlu Yu-
van’ın kardeşi Lefter, Yüksekgazino çalıştırıcısı Aleko’nun kardeşi Sokrat, Ga-
177
HACER KADI
rib’in Aleko, Mumcu Vasiloğullanndan Pandel oğlu Dimit, Paşalı oğlu Yuvani, İs-
haklı Mahallesinden Aydoğmuş Karadağoğullarından Gavril oğlu Dimitri, İs-
haklı Mahallesinden Pandeli oğlu Platon.43
Çeteler diğer taraftan Nebiyan’ın batısındaki Kapıkaya bölgesine de ine-
rek, Vezirköprü’den Kızılırmak vasıtasıyla gelen kayıkların içindeki bütün mal-
ları ve eşyaları yağma etmeye başlamışlardı. Hükümet bunları uzaklaştırmak-
tan aciz kaldığı, milli kuvvetler daha tam olarak teşekkül etmediği için İslâm
halkı kendi başlarının çaresine kendileri bakmışlar ve Nebiyan bölgesi güneyin-
deki yoğun İslâm köyleri silahlanıp kendilerini Nebiyancılara karşı savunmaya
mecbur kalmışlardı. Nebiyan’ın güneyindeki bu İslâm köyleri 13 kadar olup 5-
6 bin nüfusları vardı. İşte ancak halkın o tedbiri sayesinde Nebiyan çeteleri bu
güney bölgesine tecavüz edememişler ve oradaki İslâm köyleri onların saldırı-
sından korunmuştur.44
Mondros Mütarekesinin imzalanmasından 1 Eylül 1920 tarihine kadar
Samsun havalisinde Rum çetelerinin kurbanı olan Müslümanların adedi 699
maktul, 59 mecruh olmuş 15 kişi dağa kaldırılmış, 13 kadının ırzına geçilmişti.
Kısa zamanda 41 Müslüman köyü, Müslümanlara ait 26 çiftlik-değirmen ihrak
veya tahrip edilmiş, hayvanları dahi boğdurulmuş ve canlı olarak yakmak için
dâhile kapatılmıştı. Bu çeteler tarafından aynı müddet zarfında 111 Müslüman
köyü tamamıyla yağma edilmiş, 914 gasp ve soygunculuk yapılmıştı.45
Sonuç
Pontus Cemiyetinin yayılma alanı hakkında bilgi toplayan hükümet, bir
süre teşkilatın başındakilerin gizlice gözetim altında tutulmasına karar vermiş-
tir. Özellikle teşkilatın merkezi Samsun’da ve Trabzon’da yapılan incelemelerle
ele geçirilen bilgiler ışığında Mustafa Kemal Atatürk, derhal tedbir almış ve hal-
kın elindeki silahların toplanması için harekete geçmiştir. Böylece, cemiyetin
İngiliz, Yunan ve Rus destekli silah yardımı amacına ulaşamamış ve güçleri bir
hayli azalmıştır. Ayrıca deniz kıyısında ve kıyıya yakın yerlerde yaşayan Rum-
ların buralardan taşınarak uzaklaştırılmasıyla cemiyetin gücü bölünmüş ve ye-
terli desteği bulamamıştır. Uzaklaşmaktan kaçan Rumlar ise dağlara kaçarak
buradaki eşkıya topluluklarına katılmış ve faaliyetlerini devam ettirmeye çalış-
mışlarsa da Türk askeri ile yaptıkları çarpışmalar sonucu çok kayıp vermişler,
178
BAFRA’DA NEBİYAN DAĞI OLAYLARI (1914-1922)
Kaynakça
1. Arşiv Belgeleri
MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi (ATASE) İstiklal Harbi Koleksi-
yonu
İSH Kutu-2474, Gömlek 54, Belge 15, 15-1.
İSH Kutu 2474, Gömlek 54, Belge 28.
Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi
BOA, DH. ŞFR., 428-86.
BOA, DH. ŞFR., 428-98.
BOA, DH. ŞFR., 428-103.
BOA, DH. ŞFR., 428-114.
BOA, DH. ŞFR., 429-9.
BOA, DH. ŞFR., 432-111.
2. Tetkik Eserler ve Makaleler
Arslan, Cengiz, On dokuzuncu Yüzyılın İlk Yarısında Bafra ve Alaçam Müslim Nüfusu, On-
dokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yüksek
Lisans, Ocak 2019.
Balcıoğlu, Mustafa, Birinci Dünya Savaşı Sırasında Karadeniz’de Rum Faaliyetleri ve Sivil
Tepki, OTAM, S. 4, 1993.
Bıyıklıoğlu, Tevfik, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı, c.1, Genelkurmay Basımevi, Ankara
1999.
Doğan, Ümit, Atatürk'ün Terörle Mücadele Yöntemi: Pontusçu Rum Çeteler Örneği, Kripto
Yayınları, İstanbul 2018.
Güler, Ali, Merkezi/Üniter-Milli/Ulus Devlet Bakımından Pontus Meselesi Üzerine Bir De-
ğerlendirme, Pontus Meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik
Üniversitesi Yayınları, Trabzon 2019.
Kadıoğlu, Yahya ve Aydın, Aynur, Samsun İlindeki Ekoturizm Alanlarına Bir Örnek: Ne-
biyan Dağı, Studıes Of The Ottoman Domaın, Ağustos 2018, c.8, sayı 15.
179
HACER KADI
Kul, Ömer, Karadeniz Bölgesinde Dış Destekli Pontus Faaliyetlerinin Amaç ve Hedefleri,
Pontus meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Ya-
yınları, Trabzon 2019.
Kurt, Yılmaz, Pontus Meselesi, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara
1995.
Küçüker, Yüksel, Pontus Teşkilatları ve Pontusçuluk Propagandası, Pontus meselesi:
Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları, Trabzon
2019.
Okur, Mehmet – Berk, Abdullah, “Amerikan Basınında Pontus Rum Propagandası (1914-
1921)”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 7/12.
Okur, Mehmet, Pontus Meselesinin Ortaya Çıkışı ve Karadeniz Bölgesinde Pontusçu Faa-
liyetler, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, sayı 14, 2007.
Öz, Mehmet, “Samsun”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, Cilt: 36, Türkiye Diya-
net Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, İstanbul 2009.
Sarınay, Yusuf, Yunanistan’ın Lozan’dan Sonra Yürüttüğü Pontusçu Faaliyetler ve Amaç-
ları, Pontus meselesi: Olaylar, Algılar ve Gerçekler, Karadeniz Teknik Üniversi-
tesi Yayınları, Trabzon 2019.
Sezer, Cemal, Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresindeki
Faaliyetleri (1914-1918), Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi,
6/1 (2021).
Sezen, Tahir, Osmanlı Yer Adları, Devlet Arşivleri Yayınları, Ankara 2017.
180
2023 Bafra Meydan Ortasında Bulunan Paşa Han
181
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE
TENKİLİ (1919-1922)
Giriş
tora Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ 2017, s. 67.
183
GÜZİN ÇAYKIRAN
4 Kemal H.Karpat, Osmanlı Nüfusu 1830-1914, Timaş Yayınları, İstanbul, 2010, s. 376-388.
5 Volkan Aksoy, II. Meşrutiyet Dönemi’nde Trabzon, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Trabzon 2014, s. 253; 17 Kasım 1909 tarihli belgeye
göre Canik sancağının bulunduğu mevki ve ticari ehemmiyeti göz önüne alınarak Samsun mebusu
Mehmet Ali Bey tarafından müstakil bir mutasarrıflık haline getirilmesi talep edildiği anlaşılmak-
tadır. BOA, ŞD-1665-8.
6 Müstakil sancakların hangi maksatlarla kurulmuş oldukları ve ne gibi idari ve mülki özelliklere
sahip oldukları bilinmemektedir. Bu sancaklar, merkezi hükümet tarafından tarafından tayin edi-
len mutasarrıflar tarafından idare edilmişlerdir. Özkan, a.g.t., s. 151.
7 Selçuk Günay, Resmi Devlet Salnamelerine Göre (H.1263-1334) Osmanlı İmparatorluğunun Sene-
ler İtibariyle Mülki Taksimatı, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Erzurum 1980, s. 357.
8 Fakat 1922 tarihli harekat raporlarında 15’inci Tümenin Pontus Takip ve Tenkil Harekatı yü-
rüttüğü anlaşılmaktadır. MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi (ATASE); İSH-Kutu:
1541, Gömlek: 68a.
9Nuri Yazıcı, Millî Mücadele’de Canik Sancağında Pontuscu Faaliyetler (1918-1922), A.Ü. Basımevi,
kat, Amasya, Çorum, Yozgat sancaklarını tamamen; Sivas vilayetiyle, merkez Koçgiri, Hafik, Yeni-
han kazalarını kısmen ve Kastamonu vilayetinin Tosya ve Taşköprü kazalarının bütününü, mer-
kez ve İnebolu kazasını kısmen içine alan bölgedir. Mustafa Balcıoğlu, “Birinci Dünya Savaşı Sıra-
sında Karadeniz’de Rum Faaliyetleri ve Sivil Tepki”, OTAM, S. 4, 1993, s. 91.
184
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)
12 Pontus meselesi hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız: Yılmaz Kurt, Pontus Meselesi, TBMM Bası-
mevi, Ankara, 1995, s. 189.
13 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, c.2, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1994, s. 87.
14 F.S.T. Saner, “İstiklal Savaşı’nda III. Kolordu, I. Safha Mürettep Kolordu”, Askerî Mecmua, S. 49,
1 Mart 1938, s. 7.
15 Necati Ökse, Nusret Baycan ve Salih Sakaryalı, Türk İstiklal Harekâtına Katılan Tümen ve Daha
s. 245, 261.
17 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, c.2, s. 88.
18 Türk İstiklal Harbi Doğu Cephesi, c. 3, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1995, s. 152.
185
GÜZİN ÇAYKIRAN
186
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)
tedir. Yine aynı bölgede odun kesmeye giden üç askerin, 15 kişilik bir Rum çe-
tesi tarafından şehit edildiği tahmin edilmektedir. Askerlerin bu şekilde birer
birer şehit edilmeleri askerlerin moralini bozmaktadır. Olay sonrası müfrezeler
çıkarılsa bile bunu haber alan Rum köylüleri, dağa çıkarak kendilerini muhafaza
etmeye ve soruşturmaya dâhil olmamaya çalışıyorlardı25. Mayıs 1919’da mey-
dana gelen başka bir olayda ise Samsun’dan Bafra’ya gelmekte olan bir yolcu
arabası İncesu civarında eşkıyanın taarruzuna uğramış, arabanın hayvanları
gasledilmiştir. Yolculardan ise haber alınamamıştır. Yine Bafra civarında Çakıllı
köyüne erzak götüren üç asker, Çakıllı-Hasırlı Dağı arasındaki Karga Deresi ci-
varında yaklaşık 50 kişilik bir çeteye rastlamış, iki asker firar ederek eşkıyanın
elinden kurtulmuş, diğer askerin silah ve cephanesiyle askerî eşyası, eşkıya ta-
rafından gasp edilmişti26.
Bu olaylar her ne kadar adi bir vaka gibi gözükse de Pontusçu Rumların
buradaki amacı, Müslüman halka karşı kıyım yaparak onların topraklarını terk
etmelerini sağlamaktı. Çünkü Pontusçu Rumlar, Yunanistan’dan destek alarak
Müslümanlardan boşalan yerlere Rum muhacirlerini yerleştirerek Karadeniz
bölgesinde Rum nüfusunu artırmaya çalışmışlardı. Örneğin Alemdar Gazetesi-
nin 11 Temmuz 1919 tarihli haberine göre, “Rum muhacirlerinin bilhassa Ka-
radeniz’e avdetlerinin teminini Venizelos Paris’ten telefonla Yunanistan Hükü-
metine emretmiştir”27. Başka bir belgede ise Sohum ve Kars civarında 200.000
Rum’un Karadeniz sahillerine hicret için Venizelos’ton emir aldıkları bildiril-
mektedir. Bunların güya daha önceden tehcir edilen Rumlar olduğu ve İtilaf
devletleri tarafından bunların bölgeye yerleştirilmesi için müsaade istedikleri
haber alınmıştır28. Pontusçu faaliyetleri denetlemek üzere Yunan temsilcilerin
de Karadeniz bölgesine gelmeye çalıştığı anlaşılmaktadır. Örneğin bu minvalde
Yunan devletinin İstanbul temsilcisi Katikakis zirai ürün teftişi için Bafra’ya gel-
mek istemiştir. Fakat Bafra’ya gelmesine müsaade edilmemiştir29. Yine aynı şe-
kilde Pontus hayali kuran Rum Cemiyeti30 üyeleri, Sinop ve İnebolu’da temas-
larda bulunduğuna dair istihbarat alınmıştır31. 3’üncü Kolordu Komutanı Albay
25 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri 1918-1922, c.1, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2009, s. 13.
26 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 15-20.
27 İSH-Kutu: 99, Gömlek: 80.
28 İSH-Kutu: 314, Gömlek: 129aa.
29 BOA, DH-KMS-50-31 (30 Temmuz 1919).
30 Cemiyetin amacı, Zonguldak’tan Batum’a kadar bir Pontus Cumhuriyeti kurmaktı. Pontus adlı
bir gazete ile de çalışmalarını ilmi bir zemine oturtmaya çalışmıştı. Cemiyet metropolit ve papaz-
lar tarafından idare edilmekteydi. Mesut Çapa, Pontus Meselesi, Türk Kültürünü Araştırma Ens-
titüsü Yayınları, Ankara, 1933, s. 28-29.
31 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 40, Haziran 1962, s. 157.
187
GÜZİN ÇAYKIRAN
32 Refet Bey, 13 Temmuz 1919’da istifa ettikten sonra 3’üncü Kolordu Komutanlığını Çolak Sela-
hattin (Albay Köseoğlu) Bey devralmıştır. İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922,
TTK Yayınları, Ankara 2014, s. 275.
33 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 44.
188
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)
189
GÜZİN ÇAYKIRAN
5’inci Kafkas Tümeni Karargâh Bir- Amasya, Erbaa, Tokat, Zile, Turhal ve
likleri Merzifon
5’inci Topçu Alayı Amasya
38 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi, c.2, Ks.2, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1999 s. 112.
39 BOA, 30-18-1-1 KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928)-2-22-4 (9 Aralık 1920).
40Ökse vd., a.g.e., s. 31.
41 BOA, 30-18-1-1 KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928)-2-33-10 (30 Ocak 1921).
190
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)
42Hamdi Ertuna, Türk İstiklal Harbi; İstiklal Harbi’nde Ayaklanmalar (1919-1921), c.6, Genelkur-
may Basımevi, Ankara 1974, s. 291.
43 Mahmut Goloğlu, Anadolu’nun Milli Devleti Pontos, (b.y.), (t.y.), s. 246.
44 İSH-Kutu: 968-132aa (20 Aralık 1920).
45 Ertuna, a.g.e., s. 291.
191
GÜZİN ÇAYKIRAN
hane bulunamamış fakat nizamnameler, Yunan bayrakları, Pontus armaları, haritalar ve evraklar
ele geçirilmişti. İSH-Kutu: 567, Gömlek: 37.
51 Ertuna, a.g.e., s. 293.
52 Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri, s. 235-236.
192
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)
bombardıman etmesinden (Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 56, (Eylül 1966), vesika no.: 1290)
sonra da görüşülmüş fakat dahile sevki düşünülen Rumların, “…düşmana mühim bir istinatgah
teşkil edecekleri…gerekçesiyle vazgeçilmiştir. Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, S. 57, (Eylül 1966),
vesika no.: 1304.
56 Yazıcı, a.g.e., s. 102-103.
57 Ertuna, a.g.e., s. 293.
193
GÜZİN ÇAYKIRAN
194
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)
müsademe ile asilerden geri alınmıştır. Asiler, Pireyurdu istikametinde firar et-
mişlerdir. Müsademede bir nefer yaralanmıştır65. Aynı şekilde 24 Şubat’ta Bafra
müfrezesi tarafından 19 Rum asi yakalanmıştı66. 25 Şubat’ta Bafra müfrezesinin
yaptığı müsademelerde asi kafilesini Çağşur Deresi’ne sürerek iki Rum asi ölü,
üç manda ve iki inek yavrusu ele geçirilmiştir67. 25/26 Şubat’ta Nebiyan mıntı-
kasında şiddetli müsademeler olmuştur68. 7/8 Mart 1922’de Nebiyan mıntıka-
sında yapılan arama-tarama faaliyetlerinde asilerden 200’ü ölü, 9’u da tutukla-
narak ele geçirilmişti. Ayrıca 68 baş koyun da teslim alınmıştır. Nebiyan mıntı-
kasında gerçekleşen müsademelerde toplamda altı nefer şehit olmuş beş ne-
ferde yaralanmıştı69. 10 Mart’ta ise Kadamut’ta takip müfrezeleri tarafından beş
Rum yakalanmıştır70. Bafra’nın doğusunda Osmanbeyli köyüne saldıran 40 si-
lahlı Rum asi, otlamakta olan hayvanların 50’sini gasp ederek birini yaralamış
ve ikisini öldürmüşlerdir71. 19 Mart 1922’de Bafra mıntıkasında Çağşur’un ku-
zeybatısında ve Kızılırmak sol sahilinde Gölyurdu köyüne saldıran asiler, dördü
erkek biri kadın olmak üzere beş Müslüman’ı şehit etmişler ve bir kadını yara-
lamışlardır. Yedi haneyi yakmışlar ve yedi koyun ile mevcut eşya ve zahireyi
gasp etmişlerdir. Yine aynı tarihte Bafra’da Aktekke köyüne saldıran asilerden
biri ölü ele geçirilmiş biri de firar etmiştir72. 24 Mart’ta Bafra mıntıkasında bir
asi ölü, bir asi de tutuklanarak ele geçirilmiştir73. 25 Mart tarihli rapora göre
10’uncu Tümen mıntıkasında 65 asi öldürülmüş, 81 asi de yakalanmıştır74.
Görüldüğü üzere 10’uncu Tümen, Batı Cephesi’nde muharebelere katıl-
mamış, Karadeniz bölgesinde Merkez Ordusu lağvedildikten sonra yani Şubat
1922’den itibaren Pontus takip ve tenkil harekâtını yürütmüştür. Hatta Başko-
mutan Mustafa Kemal Paşa Büyük Taarruz hazırlıkları sırasında 10’uncu Tüme-
ninin Batı Cephesi emrine girmesine karşı çıkmış ve “Pontus meselesinin yarım
ve sürüncemede kalması caiz değildir” diyerek tümenin tamamının değil bazı ak-
samının Batı Cephesi’ne gönderilmesini istemiştir75 .
195
GÜZİN ÇAYKIRAN
Sonuç ve Değerlendirme
Milli Mücadele döneminde Karadeniz bölgesinde Rumlar, Yunanistan’ın
desteğiyle Pontus devleti kurmak için harekete geçmişler ve bu minvalde çete
faaliyetleri yürütmüşlerdi. Buradaki amaç, bölgede Müslümanlara kıyım yapa-
rak onların bölgeyi terk etmesini sağlamaktı. Bu çetelere karşı başlangıçta
3’üncü Kolordu birlikleri mücadele etmişti. Bu kapsamda 15’inci Tümen de
Bafra ve havalisinde faaliyet göstermiştir. Çetelere karşı kati bir netice alınama-
yınca 3’üncü Kolordu lağvedilmiş ve yerine Amasya’da Merkez Ordusu kurul-
muştur. 15’inci Tümen de bu defa Merkez Ordusu teşkilatında Bafra ve havali-
sinde Pontus takip ve tenkil harekâtını yürütmüştür. Merkez Ordusu teşkila-
tında bulunan 5’inci Kafkas Tümeni ve 15’inci Tümen, Batı Cephesi emrine gi-
rince ordu, yeniden teşkilatlandırılmıştır. Batı Cephesi’nde 1’inci ve 2’nci Ordu-
nun kurulmasıyla Şubat 1922’de Merkez Ordusu lağvedilerek Samsun ve hava-
lisinde harekât, 10’uncu Tümen ve 16’ncı Tümen tarafından yürütülmüştür. Do-
layısıyla Samsun ve havalisinde Pontus takip ve tenkil harekâtını 1919’dan
1920 sonuna kadar 3’üncü Kolordu, 1920’den 1922 başına kadar Merkez Or-
dusu, 1922’den 1923’e kadar 10’uncu ve 16’ncı Tümen gerçekleştirmiştir. Ha-
rekâtın üç farklı teşkilat altında yürütülmesi Batı Cephesi’nde Yunanlara karşı
yapılan şiddetli muharebeler neticesinde savaş koşullarının değişmesiyle açık-
lanabilir. Neticede Türk İstiklal Savaşı’nın başarıya ulaşmasıyla Karadeniz böl-
gesinde Pontus meselesi kalmamış ve Pontus devleti kurma hayali tarihe karış-
mıştır.
196
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)
KAYNAKLAR
Arşiv Kaynakları
MSB Arşiv ve Askerî Tarih Daire Başkanlığı Arşivi (ATASE) İstiklal Harbi Koleksi-
yonu
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68a.
İSH-Kutu: 99, Gömlek: 80.
İSH-Kutu: 314, Gömlek: 129aa.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ak.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68al.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68an.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ana.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ao.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ap.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68aqa.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68ar.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bh.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bi.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bpa.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68bv.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68cb.
İSH-Kutu: 1541, Gömlek: 68cba.
İSH-Kutu: 1777, Gömlek: 67.
İSH-Kutu: 968-132aa.
İSH-Kutu: 913, Gömlek: 6ac.
İSH-Kutu: 913, Gömlek: 6aa.
İSH-Kutu: 922, Gömlek: 152.
İSH-Kutu: 567, Gömlek: 37.
İSH-Kutu: 635, Gömlek: 204aa.
İSH-Kutu: 913,Gömlek: 6K
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi
BOA, HRT-h-622-A-1.
BOA, DH-EUM-AYŞ-3-50.
BOA, DH-EUM-AYŞ-4-92.
BOA, DH-EUM-AYŞ-5-70.
BOA, DH-EUM-AYŞ-7-102.
BOA, ŞD-1665-8.
BOA, DH-KMS-50-31.
BOA, DH-EUM-AYŞ-27-133.
BOA, 30-18-1-1 KARARLAR DAİRE BAŞKANLIĞI (1920-1928)-2-22-4.
197
GÜZİN ÇAYKIRAN
198
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)
199
GÜZİN ÇAYKIRAN
İSH-Kutu:913, Gömlek:6aa.
200
BAFRA VE HAVALİSİNDE PONTUS ÇETELERİNİN TAKİP VE TENKİLİ (1919-1922)
İSH-Kutu: 913,Gömlek: 6K
201
203
MİLLÎ KİMLİK İNŞASI BAĞLAMINDA
DAĞKÖYLÜ FATMA ÇAVUŞ
Giriş
Geçmişten günümüze değin çeşitli araştırmalar ve incelemeler netice-
sinde “Türk”2 adına birçok anlam atfedilmiştir. İlk olarak A. Vambery’nin görü-
şüne göre Türk kelimesi “türemekten” meydana gelmiştir. J. Deny de A. Vam-
bery ile aynı fikirdedir. Daha sonra ise Ziya Gökalp Türk adının “türeli”den (ka-
nun ve nizâm sahibi) geldiğini ifade eder. W. Barthold da Gökalp ile aynı düşün-
celere sahiptir. G. Doerfer, kelimenin Törük-Türük-Türk şeklinde gelişmiş ola-
bileceğini söylemenin doğru bir yaklaşım tarzı olmadığını dile getirir. Ona göre:
“Orhun kitabesindeki ‘Türk’ tâbiri daha ziyade ‘devletin esas halkını teşkil eden
millet’ (‘Staatsvolk’) mânasına gelmektedir”3. Tüm bu tanımlamalar dikkate
alındığında “Türk” adının düzen ve ahkâm sahibi bir milleti temsil ettiği anlaşıl-
maktadır.
Yukarıdaki bilgilerden anlaşılacağı üzere tarihte, Türk’e ve Türk adına çe-
şitli manalar yüklenmiş, kendisine verilen bu anlamlar ve sorumluluklar ile bir-
likte Türk ve Türk’ün adı yayılmaya ve gelişmeye her devirde devam etmiştir.
Türk ve Türk milleti için kullanılan ifadeler ve ifadelerin anlamları tesadüf eseri
1 Millî Savunma Üniversitesi, Kara Harp Okulu Dekanlığı, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
2 “Esasen Asya kıt’asının şimâl-i garbî cihetinde münteşir bir büyük ümmet ki oradan tevârih-i
muhtelifede cihangirlikle ve kişver-küşâlıkla cenup ve garba doğru yayılarak Avrupa’nın dahi
şark-ı cenûbî cihetlerine sokulmuşlardır. Şu’ubât-ı muhtelifeye münkasım olup, kable’l-islâm
(Uygur) ve el-yevm (Çağatay) ve (Osmanlı) şubeleri lisân-ı edebîye nail olmuşlardır.” (Sami,
2019: 1266)
3 İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1986, s. 43.
205
AHMET METEHAN ŞAHİN
yahut rastgele seçilmiş bir konumda değildir. Atfedilen isimlerin ve tabi onların
anlamları, Türkler tarafından tarih boyunca gerçekleştirdikleri mücadeleler ve
onların karakteristik yapıları neticesinde kendilerine verilmiştir. Daha önce
Ziya Gökalp’ın Türk adının “türeli” kelimesinden gelmiş olabileceğini düşündü-
ğünü dile getirmiştik. Ayrıca türeli kelimesinin manasına bakıldığında ise “ka-
nun ve nizâm sahibi” anlamlarına denk geldiği görülür. Türkler, eski dönemler-
den beri cihan hakimiyeti mefkûresine sahip bir millet olarak tüm dünyaya dü-
zen verme anlayışı çerçevesinde hareket etmiş, dolayısıyla da kendisine yükle-
nen tanımlamaları hak ederek yoluna devam etmiştir.
İşte bu geçmişten gelen kuvvet ve köklü tarih ile birlikte Türk milletinde,
millî kimlik bilinci ve inancı eski çağlardan günümüze gelinceye değin her de-
virde gelişerek yerleşmeye başlamıştır. Selami Alan, millet olabilmenin teme-
linde siyasi ve sosyal teşkilatlanmanın olduğunu ve bir topluluğun vücuda gel-
mesi yani millet hâlini alabilmesi için uzun bir sürecin geçmesi gerektiğini ifade
eder4. Türk milletinin tarih sahnesindeki uzun ve görkemli geçmişi göz önüne
alındığında, nesiller boyu süregelen bir millî kimlik şuurunun oluştuğu anlaşı-
lacaktır.
Yukarıda da ifade edildiği üzere bir insan kitlesinin millet vasfı kazanabil-
mesi için belirli bir amaca ve müşterek değerlere sahip olması gerekir. Kişilerde
vatan algısının oluşmasına katkı sağlayan ve onları ortak bir paydada buluştu-
ran en temel unsur ise “vatan” mefhumudur. Türkler, tarih sahnesine çıktıkları
andan itibaren bağımsızlıkları ve dolayısıyla da vatanları için mücadele etmiş-
ler, bu durumda onlarda vatana karşı bir hassasiyetin oluşmasına neden olmuş-
tur. Bu hassasiyet ile birlikte Türklerde vatan algısı ve millet ile vatana dair olan
aidiyet duygusu güçlenmiştir. Bahsedilen durumun bir neticesi olarak ise yeri
ve zamanı gelerek vatan topraklarının savunulması icap ettiğinde büyük bir fe-
4Selami Alan, Tanzimat Edebiyatı’nda Millî Kimlik İnşası, Kesit Yayınları, İstanbul 2018, s. 27.
5Ş. K., Seferoğlu, H., Başbuğ, Millet ve Millî Birlik Bilinci, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, An-
kara 1985, s. 1.
206
MİLLÎ KİMLİK İNŞASI BAĞLAMINDA DAĞKÖYLÜ FATMA ÇAVUŞ
dakârlık ile bunu icra etmişlerdir. Sonuç olarak vatanın ve milletin birer men-
subu olan kişilerde millî kimlik bilincinin uyandırılması yahut kazandırılması
için vatan algısının/hassasiyetinin vücuda getirilmesi gerekmektedir6. Bu nok-
tada Anthony Smith’in millî kimliğin özellikleri olarak belirlediği şu maddeler
önem arz etmektedir:
“1. Tarihî bir toprak/ülke ya da yurt
2. Ortak mitler ve tarihî bellek
3. Ortak bir kitlesel kamu kültürü
4. Topluluğun bütün fertleri için geçerli ortak yasal hak ve görevler
5. Topluluk fertlerinin ülke üzerinde serbest hareket imkânına sahip ol-
dukları ortak bir ekonomi”7.
Smith’in ifade ettiği ve kendisinin “millî kimliğin özellikleri” olarak nite-
lendirdiği yukarıda yer alan maddelere dikkatle bakıldığında önemli bir husu-
sun altını çizmek gerekmektedir. Bahsi geçenlerden birincisi olan “Tarihî bir
toprak/ülke ya da yurt” maddesi çıkarıldığında geriye kalan maddelerin önem
arz etmesi mümkün değildir. Çünkü diğer maddeler vatan mefhumundan ayrı
düşünülemez. Vatan olmadığı takdirde her şey ehemmiyetini kaybeder ve diğer
tüm unsurlar ancak vatandan söz edildiği durumda kıymetlenir. Aksi takdirde
hiçbir unsurun bir değeri yoktur. Böylece tüm maddeler birleştiği durumda
millî kimlik inşasından söz edilmesi mümkün olacaktır.
Millî kimlik inşası sürecinde topluma millî bilinci aşılayarak inşanın ta-
mamlanmasına yardımcı olan en önemli araç ise şüphesiz edebiyattır. Millî kim-
liğin temelinin atılmasında ve vatanın bir mensubu olan bireyler arasında bu
inanç ve şuurun yerleşmesinde edebiyatın rolü yadsınamayacak kadar büyük-
tür. Murat Gür’ün ifadesine göre de edebiyat, “milliyetçi söylemin filizlenerek
varlığını sürdürebileceği en güçlü alandır”8. Türk edebiyatında özellikle Millî
Mücadele dönemi ve sonrasında vücuda getirilmiş edebî eserlere bakıldığında
edebiyatın, toplumda millî kimlik inşası oluşturma sürecinde sıklıkla kullanıl-
dığı bilinen bir gerçektir. Halide Edip Adıvar’ın Ateşten Gömlek ve Yakup Kadri
Karaosmanoğlu’nun Yaban isimli romanları bu tür edebî eserlere verilebilecek
en güzel örneklerdendir9.
s. 28.
9 Halide Edip Adıvar tarafından kaleme alınan Ateşten Gömlek romanında, İzmir’in işgali üzerine
verilen kurtuluş mücadelesi anlatılmaktadır. Bir Millî Mücadele romanıdır. Roman hakkında daha
207
AHMET METEHAN ŞAHİN
fazla bilgi almak için bkz: Şahin, A. M. (2019). Millî Mücadele’den Millî Kimlik İnşasına: Ateşten
Gömlek. Journal of Turkology, Cilt-29 Sayı-Özel Sayı, 151-168.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından yazılan Yaban ise I. Dünya Savaşı ve Sakarya Meydan Mu-
harebesi yıllarını içerisine alan kült eserlerdendir.
10 Hacer Gülşen, (2008). “Millî Mücadele Döneminde Savaş Edebiyatımız”, İlmi Araştırmalar, (25:
208
MİLLÎ KİMLİK İNŞASI BAĞLAMINDA DAĞKÖYLÜ FATMA ÇAVUŞ
“- Ama gene de şu savaşlar artık bir son bulsa da kadınlar dul, bebeler ye-
tim kalmasa. Bak ben de sana canlı bir misalim ortada bir çocukla… Köyde
genç erkeğimiz yok sağlam olarak… olanlar da sakata çıkanlar.
Görüldüğü üzere köy halkı, vatan müdafaasına gidenler için son derece
minnettardır. Çünkü onlar kendilerinin ve vatan toprağının selameti için eşle-
rini, çocuklarını ve memleketlerini bırakmak zorunda kaldıklarının şuurunda-
dır. Burada şunu da dile getirmek yerinde olacaktır. Türklerin bu inanç ve bi-
linçte olmasının en büyük sebeplerinden biri de şüphesiz İslam dinini benimse-
miş bir toplum olmalarıdır. Bu anlamda Fatma Çavuş’un şu söylemi önem arz
eder: “Bizim inandığımız, sizin ise unuttuğunuz bir şey var: bizim, bizi yaratan
Allah’a bir can borcumuz var, onu da bu topraklar için gözümüzü bile kırpmadan
koşa koşa ve seve seve veririz”12.
Türklerde ve de İslam dininde şehidin/şehitliğin13 ayrı bir yeri ve önemi
vardır. Fatma Çavuş’un eşi asker olarak Çanakkale’ye gitmiştir. Ancak 4 yıl ol-
masına rağmen memleketine geri dönmemiştir. Dolayısıyla muhtemelen Fatma
Çavuş, bir şehit eşidir14. Eserde yer alan Türk kahramanlarının tamamının as-
kere ve şehide olan eşsiz saygıları derinden hissedilir. Türklerde şehitlik nasıl
kutsal sayılıyorsa, askerlikte mesleklerin en kutsalı ve en şereflisidir. Eserin ba-
şından sonuna kadar, Türklerin asker bir millet olduğu içten içe sezdirilir. Türk
11 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, A’dan Z’ye İyi Kitaplar, İstanbul 2020, s. 19.
12 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 22.
13 Eserin kahramanlarından Aşık Hasan’ın şu sözleri, Türklerin vatan ve millet için canlarını seve
seve feda edebilecekleri gerçeğini bir kez daha ortaya koyması bakımından önem arz eder: “Allah
sevdiğine dert, dağına göre kar verir muhtar! Bugün bu sıkıntıları yaşıyorsak, demek ki inşallah
üstesinden de geleceğiz. O’nun inayetiyle Rum hainliklerini aşacağız. Nihayetinde O’na bir can
borcumuz var. Cephedeki gençlerimiz gibi biz de burada seve seve veririz. Şehitlikten güzel mer-
tebe mi vardır!” (Yiğit, 2020: 51-52)
14 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 32.
209
AHMET METEHAN ŞAHİN
ahkamında yer alan “Her Türk Asker Doğar.” anlayışı da bunun en güzel örne-
ğidir.
Türklerde millî kimlik inşasının oluşmasındaki en büyük etkenlerden biri
de Türk kültürüdür. Örneğin aşıklık geleneği Türk kültürünün önemli ve vazge-
çilmez bir parçasını teşkil etmektedir. Eserde de Aşık Horasanî isimli bir kişinin
dile getirdiği şu dörtlükler, Türklerde millî kimlik inşasının oluşumunda, aşık-
ların ve aşıklık geleneğinin rolünün olduğunu da gösterir. Çünkü dörtlüklerde
yer alan kelimeler ve onların ifade ettiği anlamlar, Türk’e ve Türklüğe dair ge-
lecek nesillere öğütler vermesi bakımından mühim bir konumdadır:
“Soyum sopum Türk’tür benim,
Düşman eli görmez tenim,
Bir tutarsa hele kinim,
Kork bizlerden kahpe düşman!
Komşu dedik, kucak açtık,
Çevremizde çiçek saçtık,
Fitnelerden hep biz kaçtık,
Kork bizlerden kahpe düşman!
Sabrımızla geçti zaman,
Göreceksin Türk ne yaman,
Vursan batmaz artık kaman,
Kork bizlerden kahpe düşman!
Horasanî der, tamam artık,
Uyku geçti, kalktık artık,
Yolun sonu bitti artık,
Kork bizlerden kahpe düşman!”15
Dörtlüklerde yer alan kelimelerden ve şiirin bütününden anlaşılacağı
üzere amaç, vatanın birer mensubu olan bireylere kimliklerini ve benliklerini
hatırlatmaktır. Böylece bu ve benzeri şiirlerin tamamının asıl maksadı, millete
millî ve manevi duyguları aşılamaktır. Aslında yazar millî kimlik inşa etme sü-
recinde edebiyatın gücünü bu dörtlüklerle ortaya koymaya çalışmıştır.
Atatürk’ün, “Türk çocuğu, atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak
için kendinde kuvvet bulacaktır”16 sözünden yola çıkan yazar, aranan kuvveti
okurlarına sağlamak ve onlarda millî kimlik bilinci oluşturmak için atalarını ve
210
MİLLÎ KİMLİK İNŞASI BAĞLAMINDA DAĞKÖYLÜ FATMA ÇAVUŞ
Yukarıda yer alan alıntıda geçen, “Kısacası gün, yeni Nene Hatunlar günüdür bir
anlamda.” cümlesinden kasıt, vatan ve millet için en az Nene Hatun kadar fedakâr olmak
gerektiğidir. Eserin en önemli kahramanlarından olan Fatma Çavuş ise Nene Hatun’unu
aratmayacak nitelikte bir yapıya sahiptir. O da tıpkı Nene Hatun gibi fedakâr ve millî
hislerle dolu bir bilince haizdir. Fatma Çavuş, atalarından aldığı güç ile birlikte, kendi
devrinin Nene Hatun’u olur. Fatma Çavuş’u özel kılan, içinde bulundukları durumdan
kurtulmak için bir kahraman aramak veyahut onu beklemek yerine, kurtarıcı olarak
kendisini ön plana atmasıdır. O, kadınlık ve annelik vasfından sıyrılarak, vatan ve millet
için asker bir kişiliğe bürünür. Muhtar Musa’nın Fatma Çavuş’u kastederek “keşke er-
kek olsaymışsın” lafzından sonra Fatma Çavuş’un şu ifadeleri yukarıda söylediklerimizi
destekler niteliktedir: “Bu toprakları sadece siz erkekler mi vatan yaptınız? Sadece siz
mi mücadele verdiniz? Sadece siz mi şehit oldunuz? Kaldı ki genç erkek olsam, zaten
bugün burada mı olurdum?”19
Ayrıca yazar eserde, Türklerde kulaktan kulağa aktarılarak efsaneleşmiş bir hâl
almış olan Kürşad ve kırk çerisinden de söz eder. Kürşad, kırk çerisi ile birlikte Çin sa-
rayını basmış ve kahramanca mücadele ederek şehit olmuş bir askerdir 20. Eserde, kö-
yün muhtarının Rumlara karşı az sayıda adam ve mühimmatları olduğundan yakınması
17 Eserde Muhtar Musa’nın, Rum elebaşılarından birisini öldüren Kani’nin Ali’yi takdir ederken
geçmişe atıf yaptığı görülür: “Aferin Ali oğul. 9 yaşında hafız, senin yaşındayken padişah olan, 21
yaşında çağ açıp çağ kapayan Fatih Sultan Mehmet Han’ın torunu olduğunu şu kafirlere gösterdin
evladım. Allah, yüreğini ve bileğini bundan böyle de kavi kılsın koç Ali!..” (Yiğit, 2020: 161-162)
Böylelikle yazar, Muhtar Musa üzerinden gelecek nesillere atalarını hatırlatır ve onlarda millî his-
lerin uyanmasında ateşleyici bir konumda yer alır.
18 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 64.
19 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 90.
20 Bu olay, Hüseyin Nihal Atsız tarafından kaleme alınan Bozkurtların Ölümü (1946) ismini taşı-
211
AHMET METEHAN ŞAHİN
üzerine Ali, Kürşat ve kırk çerisi örneğini verir 21. Kürşad’da asker bir kişiliktir. Bu ör-
neğin verilmesindeki maksat, kahramanlara cesaret aşılamak; bitti, tükendi denildiği
anda Türklerin, yeniden ilk günkü güç ve şevk ile yeniden başladığını hatırlatmaktır.
Eserin geneline bakıldığında Türklük vurgusunun da yapıldığı yoğun bir şekilde
hissedilir. Yazar, böylece o ana kadar unutulan yahut unutulduğu düşünülen
Türk’e/Türklüğe dair hatırlatmalar yapar. Bir Yüzbaşı tarafından köylülere yapılan şu
konuşma Türk’ün niteliklerini ortaya koyması bakımından mühimdir: “Türk olmak;
dini, vatanı, ezanı, bayrağı, namusu için canını düşünmeden seve seve feda etmektir. Türk
olmak; güzel ahlâklı, ilmi ve irfanıyla örnek olmaktır. Türk olmak; merhamet, vicdan ve
yardımseverlik duygularıyla hayat sürmektir. Türk olmak; adalet, hak ve hukuk üzere ya-
şamaktır. İşte bu özellikleri yüzünden Türk olarak yaşamak zordur”22.
Eserde daha önce de dile getirildiği üzere Türklüğün yanında en fazla vurgusu
yapılan kavram şehitliktir. Yazar, eserde Türklüğü ve şehitliği birbirinden ayrı düşün-
mez/düşünemez. Türkler, asker bir millettir. Bundan dolayı korkusuzdurlar ve savaş-
maya eğlenceye gider gibi giderler. En fazla arzu duydukları şey ise şehitliktir. Eserde
de sıklıkla şehitliğe dair tanımlar ve kavramlar yer alır. Bu konuda Yüzbaşının söylem-
leri, mücadele ateşinin yakılması bakımından birer kıvılcım mahiyetindedir: “Cenab-ı
Allah’a bir can borcumuz var. Onu da şehitlik mertebesiyle teslim etmeye hazırız. Çünkü
şehit olmak şereftir! Şehit olmak nimettir! Şehit olmak biz Türklerin hayal edebileceği en
büyük mutluluk, ayrıcalıktır. Yani şehitlik en güzel makam, mevki, istikbaldir. Rabbim cep-
hedeki kardeşlerimize nasip ettiği gibi burada da bizlere nasip etsi.”23.
Vatanı korumak için şehit olmak, makamların en özeli ve en kutsalıdır. Çünkü
Türkler, vatan olmadan hiçbir şeyin kıymeti olmayacağının bilincinde ve inancında-
dır24. Şayet vatan yoksa namus tehlikededir. Dolayısıyla vatanı korumak, namusu koru-
makla eş değerdedir25. İşte Dağköylü Fatma Çavuş bunun en güzel örneğidir. Eserde
Dağköy’lülerin, baskına gelen Rum çetecilerine karşı baskın yapması, bölge halkı için
büyük bir olay olmuştur. En başta Fatma Çavuş olmak üzere Türk kadınının vermiş ol-
duğu mücadele yanında göstermiş oldukları kahramanlıklar, büyük bir yankı uyandır-
mıştır. Ayrıca Ali gibi henüz 14 yaşında bir çocuğun tek atışta çete elebaşlarından biri-
sini öldürmesi bütün Türk çocuklarını heyecanlandırmış ve hepsine güven aşılamıştır 26.
varsa vardır. O olmazsa zaten yoktur. O yüzden derim ki bu vatan için bu köyden daha birkaç sene
önce aynı günde 115 genç ve daha niceleri seve seve canını feda etmek için gitmişken, onlar gibi
yüz binlercesi şehit düşmüşken biz neyin tasasını çekeceğiz?” (Yiğit, 2020: 197)
25 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 105.
26 Hasan Yiğit, Dağköylü Fatma Çavuş, s. 163.
212
MİLLÎ KİMLİK İNŞASI BAĞLAMINDA DAĞKÖYLÜ FATMA ÇAVUŞ
Bu ve bunun gibi olaylar daha sonraları nesilden nesile aktarılacak, bu hikâyelerle bü-
yüyen Türk çocukları zor zamanlarda aradıkları inancı ve gücü kendilerinde bulacak-
lardır. Millî kimlik inşasının yegâne amacı işte budur.
Sonuç
Şüphesiz Dağköylü Fatma Çavuş’un ve Dağköy’lülerin hikâyesi bir direnişin ve
zaferin kalıplaşmış ifadesidir. Okurların dolayısıyla da gelecek nesillerin bu eserden çı-
kartacakları çok fazla ders vardır. Çünkü gelecek, geçmişinden ders çıkaranların elle-
rinde yükselecektir. Bu vatanın her bir ferdi, ülkesini geçmişte düşman işgalinden kur-
tarmak için canını hiçe sayarak mücadelesini icra etmiştir. Türkler geçmişten günü-
müze gelinceye değin emsali görülmemiş mücadelelere imza atmışlardır. Bu mücadele-
lerden biri de Dağköylü Fatma Çavuş’unkidir. O, tüm yokluk ve imkânsızlıklar karşı-
sında, varlığını vatan uğrunda kaybetmeyi göze alarak mücadelesine durmadan ve yo-
rulmadan devam etmiştir. Ondaki bu mücadele ve iman aşkını gören/görebilen herkes
de Fatma Çavuş’un yanında, ülkenin kurtuluşu için mücadele vermiştir. Başta Fatma
Çavuş olmak üzere eserin tüm kahramanlarına bakıldığında birtakım ortak özellikler
dikkat çeker. Vatanın kurtuluşu için mücadele veren kahramanlar, Türk’e/Türklüğe, şe-
hitliğe ve atalarına son derece saygılıdırlar. Onları ortak paydada toplayan işte bu de-
ğerlerdir. Fatma Çavuş, bu değerlerin bütününü temsil eder. Eserin başında olası bir
baskın durumunda nöbet bekleyen Fatma Çavuş’un vermiş olduğu kurtuluş mücadelesi
nesiller geçtikçe unutulmamış, ölümünden sonra bile vatan ile birlikte anılır olmuştur.
Dolayısıyla günümüzde Fatma Çavuş; bir nevi vatan nöbeti tutan asker iken, vatanın
temsili bir mahiyete bürünmüş, vatan onunla birlikte anılır ve konuşulur olmuştur. Ne-
siller, onun ve yanındakilerin kahramanlıkları ile büyümüş, günü geldiği vakit onları
örnek alarak vatanın imdadına yetişmeyi kendilerine görev edinmişlerdir. Millî kimlik
inşasından beklenen sonuç da tam olarak budur.
213
AHMET METEHAN ŞAHİN
Kaynaklar
Smith, A. D., Millî Kimlik, İletişim Yayınları, İstanbul 1994.
İnan, Afet, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
İstanbul 2009.
Gülşen, Hacer, “Millî Mücadele Döneminde Savaş Edebiyatımız”, İlmi Araştırmalar, 25:
85-96, 2008.
Yiğit, Hasan, Dağköylü Fatma Çavuş, A’dan Z’ye İyi Kitaplar, İstanbul 2020.
Kafesoğlu, İbrahim, Türk Millî Kültürü, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1986.
Gür, Murat, Türk Romanında Erkeklik ve Milliyetçilik (1908-1923), Kesit Yayınları, İstan-
bul 2019.
Alan, Selami, Tanzimat Edebiyatı’nda Millî Kimlik İnşası, Kesit Yayınları, İstanbul 2018.
Seferoğlu, Ş. K., - H. Başbuğ, Millet ve Millî Birlik Bilinci, Türk Kültürünü Araştırma Ens-
titüsü, Ankara 1985.
Sami, Şemseddin, Kamus-ı Türkî, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2019.
214
1948 Cimbilik'in Fırını-Patron Mehmet Ekmekçi (üst solda). Çalışanlar: Soldan Yakup
Usta, Karakaş, 'Nalinci' Hamit Çalış (misafir usta)
215
MONDROS MÜTAREKESİ’NDEN SONRA BAFRA’DA RUM
ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI
(1918-1922)
Giriş
Osmanlı’nın son döneminde Bafra, 1910 yılında Trabzon vilayetinden ay-
rılarak müstakil bir hâle gelen Canik Sancağı’na bağlı bir kazaydı. Sancak, Sam-
sun merkez olmak üzere Bafra, Çarşamba, Fatsa, Terme ve Ünye kazalarından
meydana gelmekteydi2. 1914 sayımına göre Canik Sancağı’nda 393.340 kişi ya-
şamaktaydı. Bu nüfustan 265.950 kişiyle Müslümanlar, 98.739 kişiyle Rumlar
en çok nüfusa sahip iki unsuru oluşturmaktaydı. Çalışma bölgemiz olan Bafra’da
ise 81.540 kişilik toplam nüfusun 48.944 kişisini Müslümanlar, 30.838 kişisini
ise Rumlar oluşturmaktaydı3 Bu veriler, Bafra’nın Osmanlı son döneminde ciddi
bir nüfusa sahip bir kaza olduğunu ve Müslümanlar kadar olmasa da hatırı sa-
yılır miktarda Rum nüfusu barındırdığını göstermektedir.
Osmanlı Devleti’nin içerisinde yüzyıllardır Türklerle huzur içinde yaşa-
yan Rumlar, 19. yüzyılda ortaya çıkan milliyetçilik akımından etkilenmiş ve ayrı
devlet kurmak istemişlerdi. Yunanistan devletinin kurulmasına kadar Tür-
kiye’de yaşayan Rumları teşvik edecek bir devlet yoktu. İşte bu göreve Yunanis-
tan kendini uygun gördü. Dışarıda Yunanistan içeride ise Fener Rum Patrikha-
nesi Rum milliyetçiliğinin güçlenmesinde iki önemli güçtü. Bu iki gücün amacı,
Osmanlı Devleti içerisinde yaşayan Rumları kışkırtıp Türklerin aleyhine karı-
şıklıklar çıkartarak Avrupalı devletlerin müdahalesini sağlamaktı4.
1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü, İstan-
bul/Türkiye. resul_kose80@hotmail.com. ORCID: 0000-0002-4658-6778
2 Rıza Karagöz, “Canik’in İdarî Yapısı ve İdarecileri”, İlkçağdan Cumhuriyete Canik, Editör Cevdet
217
RESUL KÖSE
Rumların kurmak istediği Pontus devletine ait "Pontus" deyimi eski Yu-
nanların Karadeniz’e verdikleri isimdi. Bu kelime aynı zamanda Karadeniz’e kı-
yısı bulunan Trabzon vilayetiyle Ordu, Giresun, Samsun sancaklarını ve kıyıdan
iç kesimde yer alan Amasya ve Sivas’ın bir bölümünü kapsayan toprak parçası-
nın da eski adıydı5. Pontus hedefi doğrultusundaki ilk teşkilat olan Pontus Ce-
miyeti, 1904 yılında İnebolu’da Rum asıllı Amerikalı Papaz Klematyos tarafın-
dan kuruldu6. Yine aynı yıl Merzifon Amerikan Koleji’ndeki Rumlar tarafından
biri Rum İrfanperver diğeri Pontus Kulübü olmak üzere iki kulüp kuruldu. Daha
sonra Pontus Kulübü’ne bir de musiki kısmı eklenerek Pontus Cemiyeti adı al-
tında bir dernek hâline getirildi. Bu ilk gizli dernek Samsun, Merzifon, Trabzon,
Gümüşhane, Amasya ve Giresun gibi yerlerde kurulacak teşkilatların temeli ni-
teliğindeydi7. Pontusçu Rumlar teşkilatlanmaya başladıktan sonra Batılı devlet-
lerin himayesinde faaliyet ilk ayaklanması yürütmeye başladılar. Pontusçuların
Balkan Savaşları sırasında oldu. Rumlar, Savaş’ta Samsun’daki iki Rum köyüne
muhacirlerin yerleştirilmesini bahane ederek isyan ettiler8.
Pontusçu hareket, I. Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletlerinin desteği ile "Pon-
tus Meselesi" adıyla uluslararası bir boyut kazandı. Bu devletler haricinde Fener
Rum Patrikhanesi ve Rum cemiyetlerinin girişimleriyle bölgeye çok sayıda si-
lahlı çete gönderildi9. I. Dünya Savaşı’nda ilk önemli Rum çete faaliyetleri Bafra
ve civarında görüldü. Osmanlı Devleti’nin seferberlik çağrısına cevap vermeyen
ya da askerî birliklerinden firar eden Rumlar, Nebiyan olarak bilinen dağlık böl-
gede toplandılar. Bafra’daki Rum çeteleri Çarlık Rusya’dan aldıkları destekle
1916 yılı ortalarından itibaren sistemli bir şekilde büyük gruplar hâlinde ey-
lemlere yöneldiler. Hedefleri Nebiyan bölgesindeki 6 Türk köyünü tamamen or-
tadan kaldırmaktı. Bu maksatla Çağşur Köyü’ne 15 Eylül 1917 tarihinde 600 ka-
dar çete mensubu saldırmış ve 68 Türk’ü katletmişti. Rum çetelerin faaliyetleri
Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 4, Ankara Üniversitesi Basımevi, An-
kara 1993, s. 92.
7 Pontus Meselesi, s. 64.
8 Balcıoğlu, agm., s. 93; Cemal Sezer, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra
deniz’de İsyan, Mübadele ve Propaganda, Editör İsmail Hakkı Demircioğlu, Rahmi Çiçek, Mehmet
Okur, Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2019, s. 57-59.
218
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)
10 Önder Duman, Emperyal Bir Araç Olarak Rum-Pontus Sorunu (1908-1918), Berikan Yayınevi,
Ankara 2010, s. 103-115.
11 İsmail Soysal, Tarihçeleri ve Açıklamalarıyla Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları I. Cilt
219
RESUL KÖSE
12 Bünyamin Kocaoğlu, Millî Mücadele Yıllarında Samsun (15. Fırka’nın Samsun’daki Faaliyetleri
(1919-1921), Samsun Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Samsun 2008, s. 88-92.
13 Kocaoğlu, age., s. 92.
220
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)
14 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dâhiliye Şifre Kalemi (DH,
ŞFR), 96- 234.
15 Yüksel Küçüker, Tarihî Arka Planıyla Pontus Meselesi ve Yabancı Basına Yansımaları, Türk Tarih
dokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Yıl 1999, C. 12, Sayı 1, 111, s. 106.
20 Pontus Meselesi, s. 188.
221
RESUL KÖSE
21 Hadiye Yılmaz, Arşiv Belgeleri Işığında Pontus Meselesi, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,
Ankara 2010, s. 76-77.
22 BOA, DH.ŞFR./ 95- 254.
23 BOA, DH.ŞFR./ 97- 276.
24 BOA, DH.ŞFR./ 624- 38.
222
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)
223
RESUL KÖSE
otoritesi zayıflamıştı. Başta Rumların köyleri olmak üzere çoğu yere uzun za-
mandır jandarma ve devlet memuru girememişti. Devletin gücü hükûmet kona-
ğının ötesine geçmiyordu. Üç kazada kaymakam yok, diğer ikisinde de "becerik-
siz ve yeteneksiz" kaymakamlar vardı. Jandarma sayıca yetersizdi. Merkezi yö-
netim bütün bunlara seyirci kalmaktan başka bir şey yapamıyordu28. Hamit
Bey’in idaredeki aksaklıklar ya da yönetimdeki istikrar sorununu 1919 yılı için
Bafra özelinde açık bir şekilde görebiliyoruz. Arşiv belgelerinden takip ettiğimiz
kadarıyla durum gerçekten çok kötüydü. Çünkü 27 Ocak 1919 tarihinde Bafra
Kaymakamı Hakkı Bey görevinden azledilmişti29. Bu göreve 27 Şubat 1919 ta-
rihinde daha önce Bayramiç’te görev yapan isimlerden Karabet Efendi tayin
olunmuştu30. 9 Ağustos tarihli irade ile Bafra Kaymakamlığına Finike eski kay-
makamı Edhem Bey tayin olunmuştu31. Edhem Bey de bu görevde pek kalma-
mış ve 23 Aralık 1919 tarihli irade ile İnebolu Kaymakamı Cemil Bey ile becayiş
istekleri üzerine görev yerlerinin değiştirilmesi kararlaştırılmıştı32. İşte bu idari
tasarruflar da Bafra’daki idari sorunlara işaret eden önemli göstergelerdir. Yö-
netimsel zafiyetin yaşandığı böylesi bir ortamda Mutasarrıf Hamit Bey, sorumlu
bir devlet adamı olarak yönetimdeki eksiklikleri gidermeye çalışıyordu. Bu bağ-
lamda, 31 Ağustos 1919 tarihinde Bafra kaymakamının değiştirilmesini, diğer
kazalara tayin olunan kaymakamların da süratle gönderilmesini istemişti33.
Bu arada 1919 yılı Temmuz ayında Yunanistan’ın İstanbul temsilcisinin
ziraat teftişi için Bafra’ya gitme durumu ortaya çıkmıştı. Bununla ilgili olarak,
temsilcinin seyahatinin kolaylaştırılmasının İngiliz temsilci tarafından rica edil-
diği Canik Mutasarrıflığından Dâhiliye Nezaretine bildirilmişti ancak Dâhiliye
Nezareti, Yunan temsilcinin bu gibi bahanelerle oralarda dolaşmasını özel mak-
satları olduğu şeklinde değerlendirmiş ve Hariciye Nezaretini bu seyahatin en-
gellenmesi konusunda uyarmıştı. Nezaret ayrıca Canik Mutasarrıflığına gönder-
diği bir yazıyla bu seyahatin engellenememesi durumunda temsilciye hissettir-
meden takibat yapılmasını ve edinilecek bilgilerin merkeze bildirilmesini iste-
mişti34. Dâhiliye Nezareti Yunanistan’ın bölge üzerindeki emelleri konusunda
224
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)
44.
38 Akbulut, agm., s. 110.
225
RESUL KÖSE
226
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)
227
RESUL KÖSE
228
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)
Asar Köyü çevresinde önlerine çıkan Rum eşkıyanın saldırısına uğramıştı. Ya-
şanan çatışmada bir asker hafif şekilde yaralanırken askerlerin at ve silahları
eşkıya tarafından gasp edilmişti56.
14 Aralık 1919’da Sivas Valisi Mehmet Reşit Bey’in vilayet mıntıkasının
asayişine dair Dâhiliye Nezaretine gönderdiği rapora göre Bafra’dan Amasya
mıntıkasına geçen bir Rum çetesi buradaki bazı köyleri basarak ahalinin hay-
vanlarını gasp etmişti57. İşte bu örnek de Bafra’daki Rum çetelerinin faaliyetle-
rinin ne kadar genişlediğinin bir göstergesi olsa gerektir.
Arşiv belgelerine yansıyan bu olayların ardından 1922 yılında Meclisin
belge ağırlıklı olarak hazırladığı "Pontus Meselesi" adlı çalışmada yer alan Pon-
tusçu Rum çetelerin faaliyetlerine geçtiğimizde, Mondros Mütarekesi’nden
sonra Rumların Nebiyan bölgesindeki çetelerini genişlettikleri ve bütün kasaba
ve köylerdeki tüm Rumları silahlandırdıkları anlaşılmaktadır. Hükûmetin aciz
kaldığı o günlerde Müslümanlar dehşet içerisindeydi. Çeteler Nebiyan’dan çıka-
rak karşılaştıkları köylerde katil, tecavüz ve gasp gibi eylemlere giriştiler. Nebi-
yan çetelerinin sebep olduğu olayların türlerine göre sınıflandırılması yapıldı-
ğında 1914 yılı Ekim ayından 1920 yılı sonuna kadar adlî kayıtlara geçirilen
olay sayısı 110’dur. Mütareke sonrasını dikkate aldığımızda bu sayı aşağıdaki
tablodan da takip edileceği üzere (Tablo 1) 26 olarak karşımıza çıkmaktadır.
229
RESUL KÖSE
230
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)
231
RESUL KÖSE
232
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)
233
RESUL KÖSE
1920 tarihinde Bafra’daki 56. Alay Kumandanlığının hazırladığı bir rapora göre
sadece Nebiyan Dağı bölgesinde en küçüğü 40-50 kişiden oluşan 10’dan fazla
Rum çetesi olup bunların toplam sayıları 500’den fazlaydı. Bu çetelerden bazı-
larının isimleri şu şekildeydi: "Hacı Andon Çetesi, Anastas Yorgi Çetesi, Eczacı
Aleko Çetesi, Reji Müdürü Duracı Çetesi, Papas Anastas Çetesi, Hacı Abos Çetesi,
Dağanoğlu Todori Çetesi, Suzirioğlu Kiryako Çetesi, Orakoğlu Penayurt Çetesi,
Balcıoğlu Yorgi ve Kostantin Çetesi"62
1920 yılından sonra TBMM’nin aldığı idari ve askerî tedbirler ile Merkez
Ordusu tarafından gerçekleştirilen tenkil harekâtları Bafra’da asayişi büyük öl-
çüde sağlamıştı ancak buna rağmen yine 1922 yılında toplanan veriler doğrul-
tusunda 1922 yılı Ocak ayı başından 22 Haziran 1922 tarihine kadar Bafra’da
Pontus Rumlarının sebep olduğu birçok asayiş olayının yaşandığını görüyoruz.
Bunlar şu şekilde sıralanabilmektedir: Bafra’nın 25 km. güneybatısında Kanlı-
güney Koyu’nun Sakızcı Mahallesi’ne Rum haydutları tarafından 31 Aralık/1
Ocak 1922 gecesi baskın yapılmış ve 35 büyükbaş hayvan gasp edilmişti. 19
Ocak 1922 gecesi Rum eşkıyası Tekke ve Sarmaşık köylerine saldırmış, çıkan
çatışma sonrasında kaçmak zorunda kalmışlardı. Yine 25-26 Ocak 1922’de
Bafra’nın 25 km. güneyinde yer alan ve Kızılırmak’ın dirsek oluşturduğu yerde
bulunan Yiğitalan Koyu’nun Koz Mahallesi’nden 7 ev, 4 samanlık ve 6 ambar
Rum eşkıyası tarafından yakılmıştı. 16 Mart 1922’de Bafra’nın doğusundaki Os-
manbeyli Köyü’ne saldıran 40 silahlı asi Rum, 50 koyunu gasp ederken bir ço-
banı öldürmüşler diğerini de yaralamışlardı. 22 Mart 1922’de Köleyurdu
Koyu’nun Hacıyaylası Mahallesi’ne saldıran asiler 4’ü erkek l’i kadın olmak
üzere 5 kişiyi öldürmüşler ve bir kadını yaralarken 7 evi yakmışlar, 7 büyükbaş
hayvan ile mevcut eşya ve zahireyi gasp etmişlerdi. 19 Mart 1922’de bir grup
çete Aktekke Köyü’ne saldırmışsa da uzaklaştırılmıştı. 3 Nisan 1922’de Bafra’da
köyüne dönen 3 kişiden 2’si çetenin elinden kurtulurken diğeri asiler tarafın-
dan kaçırılmıştı. 21 Mayıs 1922’de Dağköy Köyü’ne ait hayvanlar asiler tarafın-
dan gasp edilmiş ve 2 kişi öldürülmüştü. 9 Haziran 1922’de Ağalan Köyü’ne sal-
dıran asiler tarafından 3 kişi yaralanmış, 33 ev yakılmış, 100 hayvan gasp edil-
mişti. 13 Haziran 1922’de Cinekli Köyü’ne saldırmak isteyen asiler başarılı ola-
mamıştı. 16 Haziran 1922’de Filik ve Düzköy köylerine saldırmak isteyen asiler
dağıtılmışlardı. 19 Haziran 1922’de Dağköy Köyü’ne saldıran asiler 14 kişiyi öl-
dürmüş, 2 kişiyi de yaralamış, 36 binayı da yakmışlardı. 21 Haziran 1922’de
234
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)
Rum asiler Karakova Köyü’ne ait hayvanları götürmek istemişler ancak başarılı
olamamışlardı63
3. Pontusçu Rum Çetelerinin Faaliyetlerine Karşı Alınan Tedbirler
Mondros Mütarekesi’nden sonra Pontus çetelerinin Bafra bölgesinde ar-
tan faaliyetlerini önlemek için yerel ve ulusal çapta askerî, idari ve adli birtakım
tedbirler alındı. Yerelde Bafra Kaymakamlığı çetelerin faaliyetlerine son ver-
mek için yoğun çaba sarf etti. Bafra Kaymakamı 1919 yılı Mayıs ayında Rum
çeteleri üzerinde nüfuz sahibi Rum eşraf ile görüşerek Rum çetelerine iaşe yar-
dımı yapma karşılığında çetelerin faaliyetlerini durdurması konusunda onlar-
dan söz almıştı. Bu girişim kısa süreliğine de olsa sonuç vermiş, çeteler 15 gün
herhangi bir hadiseye sebep olmamıştı64. Bafra Kaymakamının aldığı askerî ted-
birler de sonuç vermekteydi. Bölgenin ortasında yer alan Akçaalan’a geçici ola-
rak kuvvetli bir müfrezenin bırakılması sayesinde Bafra bölgesindeki Rumlar o
günlerde tüfek bırakarak artık sabana sarılmışlardı. Bafra Kaymakamı bu du-
rumu suçluların can güvenliğinin sağlanması şartıyla silah teslimine meyilli ol-
dukları şeklinde değerlendirmişti. Bu gelişme Canik Mutasarrıfı İbrahim Bey ta-
rafından 6 Ocak 1921’de Harbiye Nezaretine bildirildi65.
Karadeniz Bölgesindeki Pontusçu Rum faaliyetlerine karşı genel olarak
alınan tedbirler de vardı. Alınan bu tedbirler tüm bölgede olduğu gibi Bafra’da
da asayiş olaylarının sonunu getirecekti. Alınan en önemli tedbirlerden biri 15.
Fırka’nın Batum’dan Samsun’a getirilmesi olmuştu. Fırka, Samsun, Çarşamba,
Bafra ve Havza bölgesinde görev yapmıştı66 1919’da 15. Tümenin 45. Takip
Alayı Samsun’a getirildi. Nisan başında Amasya’dan 100 kişilik bir müfreze
Samsun’a gönderildi. Bu tedbirler sayesinde 1919 yılının Haziran ayı sonunda
kadar sürdürülen mücadele başarılı olmuş, Bafra’daki Rum çeteleri teslim ol-
muş gasp ettikleri hayvanları da geri vermişlerdi. Bundan dolayı 9. Ordu Müfet-
tişi olarak bölgede bulunan Mustafa Kemal Paşa, 19 Haziran’da Eşme’de bulu-
nan 17. Kolordu Kumandanı Bekir Sami Bey’e çektiği telgrafta: "Pontus Cumhu-
riyeti kurulması gayesine yönelik teşkilat ve haince teşebbüslerin bir zarar vere-
meyecek hâle getirildiğini" haber vermişti. 1920 yılının başında Yunan ha-
rekâtına paralel olarak Rum çetelerinin faaliyetleri artış kaydetti. Bunun üze-
rine Mustafa Kemal Paşa 15 Temmuz 1920’de 3. Kolordu, 5. Fırka, 15. Fırka ve
235
RESUL KÖSE
236
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)
Sonuç
19. yüzyılda Osmanlı Devleti içerisinde yaşayan etnik unsurlar Os-
manlı’dan ayrılarak bağımsız olmak istediler. Bu unsurlardan biri de meskûn
oldukları yerlerde yüzyıllardır Türklerle birlikte huzur içinde yaşayan Rum-
lardı. Ancak ayrılıkçı bazı isimlerin ve yabancı devletlerin teşvik ve destekle-
riyle Rumlar Karadeniz Bölgesinde Pontus adıyla bir devlet kurma hayaline ka-
pılmıştır. Rumların ilk başta en büyük destekçisi Yunanistan olurken daha
sonra başka devletler de Osmanlıyı parçalama düşüncesi etrafında bu kervana
katılmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında uluslararası bir boyut kazanan Pon-
tus meselesinde ayrılıkçı Rumlar, İtilaf Devletlerinden yoğun bir destek gör-
müştür. Bu destek sayesinde yaşadıkları yerlerde özellikle çalışma bölgemiz
olan Bafra kazasında çeteler kurarak Türklerin can, mal ve namus güvenliğini
tehdit etmeye başlamıştır. İlk başta adi şekavet olayları şeklinde başlayan olay-
lar daha sonra özellikle Samsun Metropolitliğinin kışkırtması ve yönlendirmesi
ile siyasi bir hedefe yönelmişti. Pontusçu Rumlar Bafra’da Türk köylerine toplu
baskınlar düzenleyerek bölgeyi Türklerden arındırmak istemişlerdi. Savaş sıra-
sında Çağşur Köyü’ne yapılan baskın ve katliam bu düşüncenin bir ürünüydü.
Bu türden olaylar savaş boyunca devam etmişti.
Mondros Mütarekesi ile I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti,
antlaşma gereğince ordularının terhisi, silah cephane vs. teslimi gibi maddeleri
kabul ederek fiilî anlamda devlet otoritesini kaybetti. İşte böylesine nazik bir
durum karşısında savunmasız kalan Türk halkı taşkınlıkları iyice artan Rum çe-
telerinin her türlü zulmü karşısında yıllarca sürecek olan bir hayatta kalma mü-
cadelesi vermiştir.
Mütareke Dönemi’nde bölgedeki Rumların taşkınlıklarının artmasında en
büyük sebeplerden biri de İngiltere ve Yunanistan desteğinin sınırsız bir şekilde
Rumların arkasında olmasıydı. Yunanistan mütarekenin imzalanmasından he-
men sonra harekete geçerek bölge halkının Türklerden ayrılarak bağımsızlığını
kazanması için teşebbüslere başladı. Bu hedefe ulaşmak için ayrılıkçı Pontus
73Yılmaz, age., s. 183. Pontus çetelerine karşı alınan tedbirler için ayrıca bak. Rahmi Doğanay,
Milli Mücadele’de Karadeniz (1919-1922), Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2001, s.
257; Tuğba Eray Biber, Karadeniz Rumları ve Yunanistan (1914-1923), Yeditepe Yayınevi, İstanbul
2016, s. 216-260.
237
RESUL KÖSE
Rumlarını silah, eğitim, propaganda vs. gibi akla gelebilecek her türlü şekilde
desteklemekten geri durmadı. İngiltere ise 1919 yılının Mart ayında Samsun’a
asker çıkardığı ilk andan itibaren Rumların en büyük destekçisi oldu. Pontus
çetelerinin örgütlenmesi, silahlandırılması, bölgeye Rum nüfusun naklî, Os-
manlı Devleti nezdinde Pontusçu Rumların hamisi sıfatıyla yaşanan mezalimin
destekçisi oldu.
Mütareke Dönemi’nde Bafra’da Türklerin can, mal ve namus güvenliğine
yönelik saldırılar tahammül sınırlarını aşınca Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a
çıkışına kadar Samsun ve Bafra bölgesinde daha çok yerel imkânlarla mücadele
edilirken artık sorunlara karşı ulusal ve daha etkili tedbirler alınmaya başlandı.
Mustafa Kemal Paşa’nın İstiklal Harbi’nin örgütlenme safhasında Anadolu’nun
büyük bir kısmında otoriteyi eline almasıyla birlikte İngilizler telaşa düşerek
Samsun’dan çekilince bölgede yaşanan asayiş olaylarının önemli ölçüde azaldı-
ğını söyleyebiliriz. 1920 yılında Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıl-
masıyla birlikte Bafra özeli ve Karadeniz Bölgesi genelinde yıllardan beri süre
gelen Pontus sorununa karşı daha etkili askerî, idari ve adli tedbirler alınmıştır.
1920 yılı Aralık ayında kurulan Merkez Ordusu’nun 1921 ve 1922 yılı tenkil ha-
rekâtları bölgedeki Pontusçu Rum çetelerin temizlenmesi konusunda çok bü-
yük faydalar sağlamıştır. Meclisin kurduğu İstiklal Mahkemesi asilerin yargılan-
masında görev yapmıştı. İdari tedbir olarak Karadeniz kıyı kesiminde yer alan
Hristiyan unsurların Yunanistan ile işbirliği yapma ihtimaline karşı iç kesimlere
naklî bölgede asayişin sağlanmasına katkı sağlayan bir diğer uygulamaydı. Alı-
nan tüm bu tedbirler ve Türklerin İstiklal Harbi’nden zaferle ayrılmasının ar-
dından Lozan’da belirlenen Türkiye ve Yunanistan arasında nüfusların karşı-
lıklı olarak yer değiştirmesi, cumhuriyetin ilk yıllarında hayata geçirilince Pon-
tus devletinin kurulması hayali suya düşmüştür. Böylelikle bölgede eskiden ol-
duğu gibi huzur ve güven ortamı yeniden sağlanmıştır.
238
BAFRA’DA RUM ÇETELERİN SEBEP OLDUĞU BAZI ASAYİŞ OLAYLARI (1918-1922)
Kaynakça
1. Arşiv Belgeleri
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA)
Bab-ı Ali Evrak Odası (BEO): 4553- 341433; 4558- 341811; 4586- 343881; 4607-
345508.
Dâhiliye Asayiş Kalemi (DH.EUM.AYŞ). / 3– 8, 4; 3- 50; 3-80; 4- 92; 4- 101; 5- 70; 7- 102;
8- 6; 8- 92, 1; 8- 92, 9; 14- 83, 3; 27- 133.
Dâhiliye Hapishaneler Müdüriyeti (DH.MB.HPS.) / 125- 54, 12.
Dâhiliye Kalem-i Mahsus (DH.KMS.) / 50- 31, 1; 53– 74, 1.
Dâhiliye Şifre Kalemi (DH, ŞFR): 95- 254; 96- 234; 97- 276; 101- 86; 101/19; 624- 38;
627- 14,
Dâhiliye Üçüncü Şube (DH.EUM.3.Şb) / 27- 60.
2. Araştırma, İnceleme ve Diğer Kaynaklar
Akbulut, Dursun Ali, "Hamit Bey’in Canik Mutasarrıflığı Sırasında Karşılaştığı Problem-
ler". Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Yıl 1999, C. 12, Sayı 1,
111, s. 105-113.
Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, Cilt: I, Genelkurmay ATASE ve Genel-
kurmay Denetleme Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005.
Arşiv Belgeleriyle Rum Faaliyetleri 1918-1922, Cilt 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara
2009.
Balcıoğlu, M. “Birinci Dünya Savaşı Sırasında Karadeniz’de Rum Faaliyetleri ve Sivil
Tepki”, Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 4, Ankara
Üniversitesi Basımevi, Ankara 1993, s. 91-97.
Çapa, M. (2001). Pontus Meselesi. Trabzon: Serander Yayınları.
Doğanay, R. (2001). Milli Mücadele’de Karadeniz (1919-1922). Ankara: Atatürk Araş-
tırma Merkezi Yayınları.
Duman, Ö. (2010). Emperyal Bir Araç Olarak Rum-Pontus Sorunu (1908-1918). Ankara:
Berikan Yayınevi.
Eray Biber, T. (2016). Karadeniz Rumları ve Yunanistan (1914-1923). İstanbul: Yeditepe
Yayınevi.
Hadiye Y. (2010). Arşiv Belgeleri Işığında Pontus Meselesi. Ankara: Atatürk Araştırma
Merkezi Yayınları.
Karagöz, R. (2011). “Canik’in İdarî Yapısı ve İdarecileri”, İlkçağdan Cumhuriyete Canik,
Editör Cevdet Yılmaz, Samsun: Canik Belediyesi Kültür Yayınları.
Kocaoğlu, B. (2008). Millî Mücadele Yıllarında Samsun (15. Fırka’nın Samsun’daki Faali-
yetleri (1919-1921). Samsun: Samsun Büyükşehir Belediyesi Yayınları.
Küçüker, Y. (2019). Tarihî Arka Planıyla Pontus Meselesi ve Yabancı Basına Yansımaları.
Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
239
RESUL KÖSE
Okur, M. (2019). "IX. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın Raporlarında Karadeniz’de
Pontusçu Faaliyetler", Karadeniz’de İsyan, Mübadele ve Propaganda, Editör İs-
mail Hakkı Demircioğlu, Rahmi Çiçek, Mehmet Okur, İstanbul: Yeditepe Yayınevi.
Okur, M. (2019). "Karadeniz Bölgesi’nde Rum Çete Faaliyetleri ve İtilaf Devletlerinin
Rolü", Karadeniz’de İsyan, Mübadele ve Propaganda, Editör İsmail Hakkı Demir-
cioğlu, Rahmi Çiçek, Mehmet Okur, İstanbul: Yeditepe Yayınevi.
Pontus Meselesi, Hazırlayan Yılmaz Kurt, TBMM Yayınları, Ankara 1995.
Soysal, İ. (2000). Tarihçeleri ve Açıklamalarıyla Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları
I. Cilt (1920-1945), 3. Baskı. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Yazıcı, N. (2003). Millî Mücadele’de Canik Sancağı’nda Pontosçu Faaliyetler 1918-1922,
Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları.
240
Eski PTT Cad. (Tekel Cad.) Taş Döşeli Yollarda Halk
241
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372
243
HAKAN DEĞİRMENCİ
3 Selami Alan, Tanzimat Edebiyatı’nda Millî Kimlik İnşası-Kurgu Kahramanları Örneği, Yıldırım
Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara 2016, s. 10.
4 Cengiz Aydoğdu, “Kimlik, Aidiyet ve Mensubiyet Mefhumlarına Dair”, Türk Yurdu, C 32/ S 295,
32.
6 Gökçen Başaran İnce, “Ulusal Kimlik Kolektif Bellek ve Edebiyat Dersimli Kız Romanında Resmi
244
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi edebiyat, millî kimliğe hizmet eden bir araç-
tır. Bu yönüyle milliyetçiliğe de hizmet eder. Jusdanis’e göre edebiyat, kitlesel
olarak üretilip milliyetçiliğin hizmetine koşulan ilk sanattır ve hem tekil hem
geneli yansıtma kapasitesiyle donatılarak bu şekilde kişiye özel anları kamusal
hakikatlere bağlamaktadır8. Kanon olarak ulusal edebiyat, bir taraftan ulusların
kendilerini başka uluslardan ayırt etmelerini sağlayacak kültürel sınırları inşa
ederken (yani dışlama mekanizmasını kurarken) bir taraftan da ulusun hikâye-
sini kurgulayarak çok yönlü bir levâzımatçı gibi işlev görür9. Bu, edebiyatın tıpkı
diğer kültür unsurlarında olduğu gibi birleştirici ve ayırt edici yönüyle ilgilidir.
Birbirine benzeyen bireyleri birleştirerek ulusu yaratır ve o ulusu diğer ulus-
lardan ayırt edici sınırları inşa eder.
Edebî türlerin içinde bu anlamda en dikkat çeken tür hiç kuşkusuz ro-
mandır. Tarihsel romanlar Batı’da romantik çağlardan itibaren ulus bilincine
hizmet etmiştir. Batı’da millî sınırların belirlenmesi, kültürce belirlenmiş bir
toplumun doğuşu, arazi ve mülk sahiplerinin ortak çıkarlarından kaynaklanan
ortak toprağı savunma kaygısı vatan fikrini ve vatanperverliği doğurmuştur10.
Sümer de tezinde edebiyatın milliyetçilikle evliliğini daha çok romantik bir ni-
telik olarak görür ve bunu Aydınlanmacı akla karşı toprağa ve tarihe dönmeyi
amaçlayan bir karşı hareket olarak değerlendirir11. Türk edebiyatında da du-
rum farklı değildir. Roman ile millî kimliklerin inşası arasında bir paralellik bu-
lunmaktadır. 1860’larda ortaya konan ilk ürünlerden itibaren Türk romancılığı
savaş meydanlarında ardı ardına alınan yenilgilere, ekonomik ve toplumsal an-
lamda geriye gidişlere karşı toplumu moral olarak toparlanmayı görev edinir.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemleri, İstanbul’un fethi gibi konular öne çıka-
rılarak Türk tarihinin şanlı sayfalarına sığınılmış ve oradan güç alarak zedele-
nen imajı düzeltme misyonunu üstlenir. Böylelikle geçmişte yaşanan acıların
oluşturduğu travmatik izler silinir, zor şartlar altında kazanılan zaferler toplu-
mun özgüvenini yeniden yükler, her bir bireyin bütünleşme ve aidiyet fikrini
besleyerek kolektif belleğe olumlu katkılar sağlar.
8 Gregory Jusdanis, Gecikmiş Modernlik ve Estetik Kültür: Milli Edebiyatın İcat Edilişi, çev. Tuncay
245
HAKAN DEĞİRMENCİ
246
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372
1922 yılının Haziran ayında İkdam Gazetesi’nde tefrika edilmeye başlanan ro-
man 11 Ağustos 1922 tarihinde tamamlanmıştır. Kurtuluş Savaşını bizzat cep-
hede yaşayarak tanıyan müellif, romanda savaşı sıcağı sıcağına anlatmış ve he-
nüz zafer kazanılmadan okuyucularına mücadelenin zaferle sonuçlanacağı müj-
desini vermiştir. Ateşten Gömlek bu anlamda roman sanatının kolektif şuur
oluşturmadaki gücüne çarpıcı bir örnek teşkil eder. Takip eden yıllarda Yakup
Kadri Karaosmanoğlu’nun Sodom ve Gomore (1928) ve Yaban (1932) romanla-
rını; bunların yanı başında Mehmed Emin Yurdakul’un 1920’lerden sonra peş-
peşe kaleme aldığı milliyetçi ve yurtsever şiirlerini örnek verebiliriz. Aynı dö-
nemde Müfide Ferit Aydemir (1918) ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu Gönül Hanım
(1920) romanlarıyla edebî sahada Turancılığın ilk örneklerini vermişlerdir.
Dördüncü bir devre olarak kabul edebileceğimiz, Cumhuriyet dönemine
geldiğimizde ise günümüze kadar uzanan bir çizgide Aka Gündüz Dikmen Yıldızı
(1927), Mehmet Rauf Halas (1929), Kemal Tahir Esir Şehrin İnsanları (1956) ve
Yorgun Savaşçı (1965), İlhan Tarus Var Olmak (1957), Samim Kocagöz Kalpak-
lılar (1962), Tarık Buğra Küçük Ağa (1963), Halide Nusret Zorlutuna Aşk ve Za-
fer (1966), Hasan İzzettin Dinamo Kutsal İsyan (1968), Talip Apaydın Toz Du-
man İçinde (1974) ve yakın zamanlarda Turgut Özakman Şu Çılgın Türkler
(2005) anlatılarıyla toplumda ortak bilinç oluşturmaya hizmet etmişlerdir.
Bu romanlarda Türk halkının sömürgecilere karşı nasıl ayaklanıp dire-
nişe geçtiği, Kuva-yı milliyenin oluşumu, meclisin kuruluşu, bu esnada yaşanan
malî sorunlar ve diğer pek çok konu, kimi zaman kronolojik bir biçimde kimi
zaman da roman dünyasının geniş sınırları içinde sunulur. Hatta öyle ki bazı
romanlar bir anı yahut belgesel biçiminde ortaya konmuştur. Romanlarda Ci-
han Harbi’nin hemen ardından oluşan toplumsal yapı, işgal yıllarının Türk insa-
nına etkisi, yaşanan türlü sıkıntılar, insanî ve sosyolojik süreçler bağlamında
gözler önüne serilir. Bu romanların bazılarında öndeki bir aşk hikâyesinin ya-
hut psikolojik sorunların arka planında kurtuluş mücadelesi verilir.
Gerçekten Kurguya Pontus Mezalimi
“Pontus” kavramı, köklerini Yunan bağımsızlık hareketinden ve bunun
sembolü haline gelen megali idea’dan alır. “Büyük fikir” anlamına gelen kavram,
teoride Bizans Devleti ile daha doğudaki Pontus Rum Devleti’ni ihya etmek ve
böylece Büyük Helen İmparatorluğu’nu kurmayı öngörür. İlk kez 1844’de Yu-
nan Parlamentosu’nda dile getirilen fikir, Anadolu’nun kuzeyinde kurulan ce-
miyetlerle pratiğe dönüşmüştür. Bu anlamda en kritik hamle, Amasya Metropo-
liti Germanos tarafından yüzyılın başında Merzifon’da açılan Amerikan Ko-
leji’nde Müdafaa-ı Meşruta adlı bir cemiyet kurmak ve civardaki Rum gençlerini
247
HAKAN DEĞİRMENCİ
248
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372
Olay örgüsü, 1922 yılında Bafra kazasının 35 km. uzağındaki Çağşur Köyünde
yaşayan Hasan’ın bir sabah kalktığında yüzünü yıkamasıyla başlar. “Gene erken
kalkmıştı. Bahçedeki kuyunun başına geçti. Tulumbaya birkaç defa kuvvetlice
asılarak su çekti. Eline bol su dökerek yüzüne çarptı. Mahmurluğunu atmaya
çalıştı. Çağşur’da gün sakin başlıyor görünüyordu” (s. 5) ifadeleriyle gerilimi
açıkça ve tedricen hissettiren anlatıcı, okuyucuyu adeta romanın sonundaki tra-
jik sona hazırlar. Esasen Hasan her güne böyle başlamaktadır. Erkenden kalkıp
köyün yakınındaki “Çağşurlu’nun birçok hatırasının saklı olduğu yer” olan De-
ğirmenyanı mevkiine gitmekte ve “deli gibi” toprağı kazarak bir şeyler aramak-
tadır. İlk bölümün sonunda nihayet aradığı şeyi bulur. Bu bir madalyondur. Ma-
dalyondaki gizem her ne kadar Hasan’ın kişisel hikâyesini taşısa da aslında bu
koca bir köyün hüznünü sembolize etmektedir.
İkinci bölümle birlikte takvime bağlı olan zaman durdurularak altı sene
öncesine dönülür. Buradan itibaren 5 Kasım’a giden süreç tahkiye edilir. Sam-
sun, Bafra, Nebiyan Dağı ve başta Çağşur olmak üzere çevre köyler ve muhitler
tanıtılır. Nihayetinde mekân, bir tahkiyeli eserde olayların cereyan edeceği bir
sahnedir. Romandaki bütün mekânlar somut mekândır. Genellikle açık mekân-
ların kullanıldığı anlatıda öne çıkan mekânların başında Samsun yer alır. Anla-
tıcı “Neden Samsun?” diye sorarak istifham sanatı oluşturur, zira cevap bekler
bir hali yoktur. Hemen arkasından cevabı kendisi verir: Çünkü Samsun tam or-
tada, Karadeniz üzerinden Avrupa’yla, Rusya’yla, Rusya üzerinden Asya’yla bağ-
lantılı Kızılırmak vasıtasıyla da iç kısımlarla. Samsun, bu açık konumu itibariyle
önemli bir kent! Ekonomisi de oldukça canlı birçok ülkenin şehirde büyükelçilik ve
konsolosluk binaları var. (s. 47) Bu özellikleriyle öne çıkan şehir, anlatıcının ifa-
desiyle iç ve dış odakların Karadeniz bölgesinde kurmayı planladıkları Pontus
Rum Devleti’nin başkenti olarak planlanmaktadır.
Bafra ilçesi, romanda önemli bir yer teşkil eder. Düzköy Muhtarının bir
sorusu üzerine ilçenin jandarma komutanı olan Yüzbaşı Fehmi, Bafra’nın Rum-
lar açısından kıymetini şöyle anlatır: Çünkü burada diğer alanlara göre biraz
daha fazla Rum köyü var. Nebiyan Dağı da silahlı çetelerin toplanması ve saklan-
ması için müsait mağaralarla dolu. Dış güçlerin yanı sıra içeride kilise papazları-
nın ve Rum tüccarların da desteğini arkalarına almış durumdalar. (s. 103) Yüz-
başı Fehmi’nin bu sözlerinden anlaşılmaktadır ki Bafra’da Rum nüfus görece
olarak diğer ilçelerden daha fazladır. Nitekim Kabaçukur, Sıklık ve Otkayası, bu
bölgede sıklıkla Rumların yaşadığı mahallelerdir. Demografik yapının getirdiği
bu koşullara ilaveten romanda Bafra’daki tütüncülük faaliyetlerinden de bah-
249
HAKAN DEĞİRMENCİ
sedilir. Tütün, Çağşur’un “yegâne geçim kaynağı”dır. Üretimi son derece zah-
metli olan bu ürün için halk kendi arasında “Müslümana gâvur eziyeti” tabirini
kullanır. Alışılageldikleri üzere her sene tütünlerini Türk toptancı Hacı Osman’a
satan köylülere artık tütünlerini Simidis’e satmaları yönünde baskı yapılmakta,
itiraz edenler ise gizlice öldürülmektedir. Bütün bunların arkasında olan güç ise
Samsun’daki Fransız Reji İdaresi’dir. Amaçları tütün ticaretini tümüyle kontrol
altına alarak kazançlarını büyütmek ve böylece planladıkları saldırının malî alt-
yapısını hazırlamaktır.
Pontus çetecileri ve avenesi fitneye düşmanlık aşılamadan, bölgenin dir-
lik ve düzenini bozmadan evvel herkes ne kadar mutludur. Bunda Osmanlı Dev-
leti’nin inşa ettiği devlet sisteminin de etkisi büyüktür. Nitekim hâli hazırda
Bafra ilçesinin kaymakamı, bir Ermeni olan Garabet Efendi’dir. Binlerce Müslü-
man’ın yaşadığı bir şehre bir Gayrimüslim’in tayin edilmesi suretiyle Osmanlı,
liyakat ve adaletini göstermiştir. Fakat onlarda bunu anlayacak vicdandan eser
kalmamış, her birinin gözünü kan bürümüştür.
Anlatıda sıkça geçen yer adlarından birisi de Nebiyan Dağı’dır: Bafra’nın
güneyinde ormanlık, engebeli bir bölge. En tepeleri yayla, rengarenk çiçekleri ve
kendine has yeşili ile göz alıcı bir tablo oluşturuyor. Hele biraz aşağı doğru indikçe
öyle bir orman başlıyor ki arasına girdiğinizde güneşi göremiyorsunuz. Nebiyan
bölgesi birçok mağarayla dolu. Bir kısmı oldukça geniş. (s. 47) Böylesi güzel ta-
biat güzelliklerine sahip olan Nebiyan Dağı, artık vadilerinde ve mağaralarında
çetelerin toplandığı, yaylalarında silahlı milislerin tâlim yaptıkları bir
mekândır. Arazi şartları nedeniyle bütün çeteleri saklayan ve barındıran bir
yerdir. Bu nedenle dağ artık çiçek ve ağaç değil kan kokmaktadır.
Katliamın merkez üssü olan Çağşur köyü romanın ana mekânıdır. İlçe
merkezinin güneybatısında yer alan köy, merkeze 40 km. uzaklıktadır. İlçenin
kuzeyinde Kızılırmak, diğer cephelerinde ise sırtını yaslandığı Nebiyan Dağı bu-
lunmaktadır. Roman boyunca başka bir anlam ifade etmeyen burası hakkında
malumat sahibi olabildiğimiz tek konu, köydeki Hıdırellez kutlamaları üzerine-
dir. Buna göre şenliklere iki üç gün kala evdeki hazırlıklara başlayan halk, her
hıdırellezde köyün üst tarafındaki Anlak Kaya’da toplanmakta, sırıklara takarak
Çağşur Kebabı pişirmektedirler. Yanında mutlaka keşkek de olan bu ziyafetler
sütlaç ve yufka tatlısı ile tamamlanır. Daha sonra erkekler, kadınlar ve çocuklar
kendi aralarında eğlenceler düzenlemektedir. Yakılan ateşin üzerinden atlan-
makta, üstü başı acemilikten tutuşan olursa gülünmektedir. Akşamüstü tatlı bir
yorgunlukla evine dönen köylülere birçok Rum da eşlik etmekte hoşça vakit ge-
çirilmektedir. Romandaki hıdırellez ayrıntısı, sulh zamanda yüzyıllarca süren
250
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372
toplumsal barışa ve mutluluğa işaret etmek için kullanılmış bir detay gibidir.
Rumların neleri mahvettiklerini göstermesi bakımında da kayda değerdir. Ro-
manın bir yerinde de Çağşur Deresi namıyla bilinen debisi oldukça yüksek bir
dereden de bahsedilir.
Romandaki oldukça geniş bir şahıs kadrosu göze çarpmaktadır. Romanın
başkişisi Kocaimamların İsmail Efendidir. Sarıköy civarında, halk arasında Ço-
rak olarak da bilinen ovalık bir bölgede Pontus çetelerinin korkulu rüyası olmuş
bir kahramandır. İri yarı, pehlivan gibi bir gövdesi olan İsmail son derece cesur-
dur. Yaylada hayvancılık yapan İsmail, Rum tasallutlarını önlemek için yirmi
beş kişilik bir silahlı güç kurar. Sayısı zaman zaman yüzü bulan bu birlik, za-
manla bölgedeki çetelerin korkulu rüyası olmuştur. Onu ve ailesini ilk olarak
karakol komutanı Yüzbaşı Fehmi’nin verdiği bir görevle tanırız. Buna göre En-
giz Çayı’nın denize kavuştuğu bir noktada yer alan Kumcağız’da silah sevkiyatı
yapan çeteye İsmail’in adamları baskın yapmış ve sevkiyata mâni olmuştur.
Daha sonra da Rumlar İsmail’in Elalan yaylasındaki evine baskın yaparlar. O sı-
rada yaylada olan eşi Hayriye Ana ve Çoban Mehmet bu baskını başarıyla sa-
vuştururlar. Nüfuzlu bir insan olan İsmail, ilerleyen günlerde çevresindeki gö-
nüllülerle birlikte dört yüz kişilik bir kuvvet oluşturur.
Diğer karakterler İsmail Efendi’nin etrafında kenetlenmiş birer norm ka-
rakterler olarak karşımıza çıkmaktadır. Romanın vaka zamanında yer alan Ha-
san katliamda eşi ve çocuğu hunharca öldürülen bir gazidir. Romanda Hasan’ın
kişisel özelliklerine, fiziki görünümüne, kişilik yapısına girilmez. Burada önemli
olan onun romana aksiyon kazandıran itici güç olmasıdır. Aynı şekilde Osman
Ağa, köyün çilekeşi ve şehididir. Baskın sırasında eşi Elik Ana ile birlikte acıma-
sızca öldürülmüştür. Musa Dede, romanın bilge ihtiyarıdır. Bütün öngörüleri bir
bir çıkmıştır. Hacı Osman ise çevrenin en zenginidir. Tütün tüccarı olması ne-
deniyle rejinin hedefi olmuştur. Kardeşi Göğ Mehmet, çetelerin komutanlığını
yapan Yuani’nin kâbusudur. Bu yiğit delikanlı, çetelerin en çok çekindiği isim-
dir. Yüzbaşı Fehmi Bey ise anladığımız kadarıyla anlatıdaki tek kurgu karakter-
dir. Köylü ile iş birliği içinde çetecilere karşı mücadele vermiş olan Fehmi, ro-
manda aydın asker tipini temsil etmektedir. Kır Hasan, Molla Mehmet, Molla’nın
Halil, İsmail’in Kara, Mizanların Bekir Ağa, Hacı Osman’ın kızı Emine ve oğlu
Mustafa, köy odasında gördüğümüz Mehmet çavuş, Şahlığın Mehmet, Dandiri-
ğin Ahmet, Töke’nin Ali ve Cogal’ın Hüseyin, tip veya karakter özellikleri olma-
yan, olayın tamamlanmasına yardımcı olarak ihtiyaç duyulduğunda ve zaman
zaman ortaya çıkan şahıslardır.
251
HAKAN DEĞİRMENCİ
252
MİLLÎ KİMLİK İNŞA SÜRECİNDE BİR ROMAN: 372
Kaynakça
Alan, Selami, Tanzimat Edebiyatı’nda Millî Kimlik İnşası -Kurgu Kahramanları Örneği,
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara
2016.
Aydoğdu, Cengiz, “Kimlik, Aidiyet ve Mensubiyet Mefhumlarına Dair”, Türk Yurdu, C 32/
S 295, Mart 2012, s. 306-309.
Başaran İnce, Gökçen, “Ulusal Kimlik Kolektif Bellek ve Edebiyat Dersimli Kız Roma-
nında Resmi Bellek Temaları”, Monograf, 2016 (5), s. 36–68.
Dinçer, Fatih, Cumhuriyet Dönemi Türk Hikâyesinde Millî Kimlik İnşası (1922-1940),
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Kayseri 2017.
Eskin, Mehmet Şerif, Cumhuriyet Türkiyesi'nde (1923-1950) Ulusal Kimlik ve Hafıza
İnşası Bağlamında Edebiyat Faaliyetleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2017.
Jusdanis, Gregory, Gecikmiş Modernlik ve Estetik Kültür: Milli Edebiyatın İcat Edilişi, çev.
Tuncay Birkan, Metis Yayınları, Ankara 1998.
Smith, Anthony D., Millî Kimlik, çev. Bahadır Sina Şener, İletişim Yayınları, İstanbul
2010.
Sümer, Mehmet, Millî Kimliğin İnşasında Edebiyatın Rolü (1911-1920), Marmara Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2015.
Şirin, İbrahim, “Kollektif Kimlik İnşa Aracı Olarak Tarihî Roman”, Türk Yurdu, C 20/S
153-154), Mayıs-Haziran 2000, s. 170-178.
Türkçe Sözlük, TDK Yayınları, Ankara 2001.
253
1950 ler Eski Minibüs Durağı- 'Molotof' Süleyman Usta Ayakta Poz Vermiş
255
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ
Giriş
3 Kasım 1914'te Cihad-ı Ekberi ilan eden olan Osmanlı Devleti, ilandan
birkaç ay sonra seferberlik halindeki orduyu takviye etmek için jandarma mev-
cudunun 1/3'ünü muharip sınıfa dâhil etmek zorunda kalmıştır2. Bu durum el-
bette asayişi sağlama hususunda özellikle Karadeniz’de belli zaafları berabe-
rinde getirmişti. I.Dünya Savaşı’nda ilk önemli Rum çetesi Bafra çevresinde gö-
rülmüştü. Zira Bafra’nın Nebyan bölgesinin sarp oluşu, asi olup sık yerleşimli
Rum köylerin varlığı Pontos faaliyetleri için bulunmaz kaftandı. O dönemki ka-
yıtlara göre Nebyan’da 17 Rum köyünde 8.612 Rum nüfus vardı. 1500 kişilik
silahlı adam çıkarabilen 17 Rum köyü seferberliğe uymadığı gibi, Bafra Rumları
da bunlara katılmıştı. Yeterli güce kavuştuklarına kanaat getiren Rumlar saldı-
rıya geçmişti. Bölgedeki İslam köylerine karşı katliama girişen Rum çetelerine
karşı Bafra’daki askeri makamlar İstanbul’a raporlar göndermekte, bu çetelere
karşı önlemler alınmasını istemekteydi3. JANDARMA SAYISINDAKİ ZAFİYET
23 MART 1916’DA ÇIKAN KANUNLA ASKERLİK GÖREVİNİ YAPMAYAN-
LARLA GİDERİLMEYE ÇALIŞILDI. 20 YAŞINDAN BÜYÜK, SİLAH KULLANA-
BİLENLER, MAAŞ KARŞILIĞI JANDARMAYA ALINDI. EĞİTİMDEN YOKSUN
45-50 YAŞINDAKİ KİŞİLERLE RUM ÇETELERİNE KARŞI BAŞARI KAZAN-
MAK ZOR OLDUĞUNDAN 19 HAZİRAN 1916’DA ÇIKAN TALİMATNAMEYLE
TAKİP MÜFREZELERİ KURULMUŞTU. BU MÜFREZELER BAFRA, ÇAR-
ŞAMBA, HAVZA, MERZİFON’DAKİ PONTOSÇU ÇETELERİN ÜZERİNE GÖN-
DERİLMİŞTİ4. RUM ÇETELERİN BAZILARI RUSLARLA İŞ BİRLİĞİ HALİN-
DEYDİ. NİTEKİM, Türk kuvvetleriyle çatışmaya giren Rum çete reisi Vasil Usta
yetleri”, Vakanüvis- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl/Vol. 6, Sayı/No. 1, Bahar 2021,
s.365.
257
CENGİZ MUTLU
258
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ
259
CENGİZ MUTLU
Birinci Dünya Savaşı sırasında Bafra’dan sevke tabi tutulan Rumların bir
kısmının memleketlerine döndükleri halde diğerlerinin Bafra’nın Sarpın karye-
sinde katledildiklerine dair Dahiliye Nezaretine Amasya metropoliti bir şikâyet
dilekçesi göndermişti16. İngiliz sefareti de İstanbul Hükümeti’ne aynı yönde
uyarmıştır. Bunun üzerine Dahiliye Nezareti Canik mutasarrıflığından gereken
tahkikatın süratle yapılıp ortaya çıkacak duruma göre faillerin hemen zahire ih-
racını ve haklarında kanuni muamelenin yapılıp sonucun bildirilmesini iste-
mişti17. Yine Bafra’da Çakıryan Maria imzasıyla Ermeni patrikhanesine çekilen
telgrafnamede Şehirkışla’da bıraktığı kızını Yüzbaşı Niyazi’nin zorla nikâhladı-
ğına dair şikâyet dilekçesi verilmişti. Dahiliye Nezareti Sivas vilayetinden iddi-
anın hemen soruşturulmasını istemişti18.
Bafra kazasında mutasarrıf oldukları Karaköy çiftliğine mahalli hükü-
metçe rızaları alınmadan Arnavut muhacirler yerleştirilmeye teşebbüs edilmesi
üzerine Şura-yı Devlet azası Bahaddin Bey’in şikâyeti incelemeye alınmıştı19.
Bunun üzerine yapılan tahkikatta Hazinedarzade Ahmet Bey’e ait olup Bafra ka-
zasının Karaköy karyesindeki çiftliğine yerleştirilen muhacirlerin başka mahal-
lere nakil ve iskânları çaresinin aranmaya başlanılmıştı20.
2. Bafra’da Asayiş Vakaları
Millî Mücadele yıllarında Bafra ve havalisinde asayiş vakaları had safhaya
ulaşmıştı. Nitekim, 20 Nisan 1919’da Bafra’dan Samsun’a gelmekte olan iki
araba eşkıya tarafından saldırıya uğramıştır. On dakikalık çatışmanın ardından
eşkıya firar etmişti21. 23 Nisan 1919’da Bafra ve havalisinde faaliyette bulunan
Rum çetelerinin, Bafra’ya bağlı iki köyde İslam haneleriyle Çinekli karakoluna
ve bir müfrezeye saldırdığı, aynı zamanda o civardaki Hasan isimli şahsın hane-
sine hücum ederek adı geçenin zevcesiyle kerimesine fiil-i şeni icra ettikleri ve
mülki memurlar görevlerinden azledilmekteydiler. Nitekim, Genel Harp esnasındaki Rum sevkin-
den sorumlu olan Bafra ve Çarşamba kaymakamları Hakkı ve Galip Beyler 27 Ocak 1919’da azle-
dilmişlerdi. Bk. BOA, İ.DUİT, 114/87. 27. Şubat 1919’da Bafra kaymakamlığına Karabet Efendi
tayin edilmişti. Bk. BOA, İ.DUİT, 47/61. Bafra müdde-i umumisi İhsan Bey de Hristiyanlar aley-
hinde bulunduğu gerekçesiyle memuriyetten azledilmiştir. BOA, HR.TO, 608/25. 5 Mayıs 1919’da
Çarşamba Ahz-ı Asker Reisi Binbaşı Said Bey ile Bafra sabık kaymakamının ifsadatta bulundukla-
rına dair Dahiliye Nezareti’ne İngilizlerden şikâyet gitmiştir. Bunun üzerine adı geçenler hak-
kında tahkikat başlatılmıştır. Bk. BOA, DH.ŞFR, 99/52.
21 BOA, DH.EUM, AYŞ, 5/70.
260
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ
adı geçen şahsın kerimesini yaraladıkları haber alınmıştı. Dahiliye Nezareti di-
ğer yerlerde de faaliyette bulunan çetelerin tenkiliyle, bu çetelerin faaliyetleri-
nin siyasi olup olmadığının araştırılmasını istemiştir22. Alaçam’dan Bafra’ya ge-
len postaya yapılan eşkıya saldırısında 200 lira gasp edilmiştir23. Bafra’nın Kö-
seli karyesinde Halim Ağa’nın evine saldıran eşkıya hakkında derhal tahkikat
başlatılmıştır24. Bir Rum çetesinin baskınına uğrayarak hayvanları, paraları
gasp edilen Bafra’nın Karaköy çiftliği ahalisi adına Ardahanlı Hasan, gereken
tedbirlerin alınması için Dahiliye Nezareti’ne bir telgraf çekmiştir25. On beş ki-
şiden oluşan bir Rum çetesi Bafra’da bir haneye tecavüzle istedikleri parayı ala-
madıklarından dolayı fiil-i şeni işlemişlerdi26. Bafra’da sadece Rum çeteleri de-
ğil Laz çeteleri de faaliyetteydi. Nitekim, Bafra’nın Ekşirtepe köyüne saldırarak
birçok evi yağmalayıp beş kişiyi dağa kaçıran Laz çetesinin takibi için bir müf-
reze görevlendirilmişti27. Aynı şekilde Bafra’da Arnavut ve Gürcü çeteleri de
gasp vukuatlarına karışmaktaydı28. Yöredeki asayiş zafiyetinden Rumlar da na-
sibini almaktaydı. Sözgelimi, Bafra’nın Sarıdan karyesinde katledildikleri ihbar
edilen Rumlar hakkında tahkikat yapılması istenilmişti29. Tüm imkânsızlıklara
rağmen takip müfrezeleri suçluları kanun önüne çıkarabilmekteydi. Bafra’da
reji bekçisi Hacı Todor ile Karapirinçli Haralambos Simyonidis’in katil zanlıları
takibat neticesinde yakalanmıştır30. Yine Bafra Kaymakamı Zühdü Bey ve arka-
daşlarını katleden Alaçam’ın Rum mahallesinden Kabasakal oğullarından şaki
Simon ve arkadaşları olduğu ortaya çıkmıştı31.
Bafra’da Menades köyünün güney batısındaki Ağalan köyüne saldıran
asiler tarafından 3 Müslüman yaralanmış, 33 ev yakılmış, 100 hayvan gasp edil-
mişti. İkizköyü civarında otlayan hayvanlar ile iki çocuk asiler tarafından götü-
rülmüştü. Kavak doğundaki Asarcık nahiyesinin Öğülü köyüne saldırmak iste-
261
CENGİZ MUTLU
s.149.
36 BOA.DH.EUM.3.ŞB, 27/50.
37 BOA, DH.KMS, 50/20.
262
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ
38 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, TTK Yay, II, Ankara 1989, s.836.
39 Başlangıcından Günümüze Pontos Sorunu, s.370. Meclis başkanlığına ve padişaha Bafra’dan Mü-
dafa-i Hukuk-ı Milliye Reisi Dursun imzasıyla gönderilen telgrafta, İtilaf Devletlerinin mütareke
hükümlerine aykırı olarak sergiledikleri baskı karşısında hükümetin istifasından duyulan endişe
ve üzüntü belirtilerek misak-ı milliye sadık kalmayacak herhangi bir kabineye itimat edilmeye-
ceği bildirilmekteydi. Bk. Yazıcı, a.g.e, s.130.
40 Atatürk, a.g.e, s.838. 30 Temmuz 1919’da İngiliz mümessili, zirai teftiş bahanesiyle Bafra’ya
gitmek isteyen bir Yunanlıya kolaylık sağlanmasını istemiştir. Sözü edilen Yunanlının Yunanis-
tan’ın İstanbul’daki mümessili olduğu öğrenilmiştir. Canik mutasarrıflığınca Yunanlının orada
dolaşması kabul edilemeyeceğinden İngilizler nezdinde teşebbüste bulunulması istenilmiştir. Bu
olmazsa mutlaka Yunanlının yanına güvenilir bir şahsın verilmesi istenilmiştir. Bk. BOA, DH.KMS,
50/31.
41 Yerasimos, a.g.e, s.361.
42 Yazıcı, a.g.e, s.135.
263
CENGİZ MUTLU
264
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ
265
CENGİZ MUTLU
51 M. Llewellyn Smith, Yunan Düşü, (Çev.Halim İnal), Ayraç Yay, Ankara 2002, s.301.
52 Süleyman Beyoğlu, İki Devir Bir İnsan Ahmet Faik Günday ve Hatıraları, Bengi Yay, İstanbul
2011, s.417.
53 Cengiz Mutlu, Mütareke Döneminde Rum Nüfus Hareketleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara
2014, s.156.
266
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ
lan ailelere de her gün ilgi gösteren Ahmet Faik Bey, hiçbir vukuatın işlenmedi-
ğini hatıralarına almıştır54. Sevkedilen Rumların saldırıya uğramaması için tüm
tedbirler alınarak yolda koruyucu asker bırakılmıştı. Sevkten sorumlu memur-
lar arasında irtikab sahibi olanlar istiklal mahkemelerine gönderilmiştir. Sevke
tabi olan Rumların iç kesimlere sevki esnasında sevki sekteye uğratmak için
Pontos çeteleri kafilelere saldırmıştı. Muhafız ve muhacir Rumlardan ölenler ol-
muştu. Bunun üzerine civardaki Rum köylerin kaldırılmasına karar verilmişti.
Bu esnada gelen istihbaratlarla Rum bayanların çetelere yardım ve yataklık
yaptıkları, öğretmenlerin okullarda Pontosçu fikirler aşıladığı öğrenilmişti. Bu-
radan yola çıkan Ankara Hükümeti kıyı köyleriyle Bafra, Nebyan, Kocadağ, La-
dik, Havza, Tavşan Dağları, Tokat Sancağı’nın Destek Boğazı ve Heris Dağ-
ları’ndaki Rumların da sevklerine 2 Temmuz 1921’de karar vermiştir55. Bunun
ardından sevk genişletilerek kadınlarla beraber ihtiyarları da kapsar hale geti-
rilmişti. Nitekim bu haklı durum Nureddin Paşa’ya göre Rum kadınlarının Pon-
tusçuluk emeli güden erkeklerine fikren, bedenen ve malca yardım etmelerin-
den kaynaklanmaktaydı. Ayrıca Paşa, bazı yaşlı Rumların da Yunan Ordusu’na
istihbarat sağladığını ikrar etmekteydi56. Bafra civarında Kızılırmak’a dökülen
yerde biriken takriben 10.000 Rum kadın ve çocuğun emin bir mahalle nakli
için Yunan komiseri İstanbul’daki İngiliz temsilcisine müracaat etmişti. Ankara
Hükümeti’nin İstanbul temsilcisi Hamit Bey ile görüşen İngiliz temsilci, bunla-
rın gönderilecek vapurlarla nakline müsaade edilmesini rica etmişti. Fakat An-
kara Hükümeti bu Rumların istirahatlerini temin ettiği için söz konusu müraca-
atı reddetmiştir57. Büyük bir ihtimamla uygulanan Rum sevk ve iskânında Ka-
sım 1921’e kadar Merkez Ordusu kayıtlarıyla 63.844 Rum’un sevki gerçekleşti-
rilmiştir58.
Karadeniz’de Pontosçu faaliyetler sonucu 15 Ekim 1921’e kadar Merkez
Ordusu kayıtlarıyla yanan ev sayısı 3300, katledilen 1700, dağa kaçırılan 1037,
yaralı 148’i bulmuştu. Rum eşkıyası emellerine hizmet etmek için kadın ve ço-
cukları dahi kullanmıştır. Nitekim, Bafra civarındaki sarp kayalıklardaki bir ma-
ğarada teslim alınan çeteyle beraber kadın ve çocuklar da bulunmuştur59.
s.114-120.
59 Mutlu, a.g.e., s.174.
267
CENGİZ MUTLU
Sonuç
Mora isyanından itibaren Osmanlı Devleti yüzyıllardır topraklarında ya-
şayan Rum unsurun sadakatsizliğine şahit olduğundan dışişlerindeki Rum me-
murlara dönük yavaş yavaş tasfiye süreci başlatmıştı. Balkan Savaşları ve Bi-
rinci Dünya Savaşı’nda Rum unsurun yaşadıkları devletten ziyade Yunanistan’a
gönül bağı ile bağlı oluşu ve hatta ihanetlerine şahit olunması bu unsura karşı
devletin önlem alması elbette gerekliydi. Zira savaş sırasında Rum unsurun çe-
teler kurması ve köylere saldırması, casusluk faaliyetlerine girişmesi devleti
belli kararları almaya itmiştir. Öncelikle sahil kesimindeki Rumların içeriye
alınmasıyla devlet en azından ordunun arka tarafını güvenlik altına almayı um-
muştu. Mütarekeyle işgallerin başlaması ve Rumların geri dönmeye başlamala-
rıyla devlet bir de Rum muhacirinin iskân sorunlarıyla ve İtilaf Devletleri’nin
müdahaleleriyle uğraşmak zorunda kalmıştı. Ortada duran bir diğer sorun ise
60 Mutlu, a.g.e., s.175. Millî Mücadele yıllarında Bafralılar Türk Ordusu’nu desteklemekten geri
kalmamıştır. Nitekim, İnönü Savaşı’nı tebrik için Bafra ve Alaçam ahalisi hemen toplanarak kah-
raman Türk Ordusu’na hediye edilmek üzere 4.000 kilo tütün göndermeye karar vermişlerdi.
BCA, 30.10/198.355.1.0.0. Rus tabiiyetinde olduklarını iddia ederek Samsun Rus konsolosluğun-
dan dört Rum pasaport almıştı. Sonrasında ise Osmanlı tebaası oldukları Bafra nüfus sicilinden
ortaya çıkarılan Bafra kazasının Rum mahallesinden Çatalbaşoğlu Dimit zevcesi 280 doğumlu Ne-
yencakahva, Alaçam Rum mahallesinden Yani oğlu Sokrat zevcesi 300 doğumlu Tiyalobi bint-i
Hacı Sava, Rum mahallesinden Papas oğlu Lazari eşi 90 doğumlu İskivi bint-i Yuvan, Rum mahal-
lesinden Papaz oğlu 314 doğumlu Mendani bint-i Lazari adlı dört Rum’un Türk tebaası sayılarak
uygun surette muamele edilmesi Canik mutasarrıflığından Bafra kaymakamlığına tebliğ edilmişti.
Fakat Hariciye Vekaleti 26 Aralık 1922’de bu gibi kişilerin vatandaşlıktan çıkarılarak sınır dışına
çıkarılmasını istemiştir. Bk. BCA, 30.18.1.1/6.41.20.
268
MİLLÎ MÜCADELE’DE BAFRA VE HAVALİSİ
269
CENGİZ MUTLU
Kaynaklar
Arşivler
BCA (Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi)
BOA (Başbakanlık Osmanlı Arşivi)
Gazeteler
Vakit
Eserler
Atatürk, Mustafa Kemal, Nutuk, TTK Yay, II, Ankara 1989.
Balcıoğlu, Mustafa, Belgelerle Millî Mücadele Sırasında Anadolu’da Ayaklanmalar ve Mer-
kez Ordusu, YÖK, Ankara 1991.
Balcıoğlu, Mustafa, İki İsyan Koçgiri, Pontus Bir Paşa Nurettin Paşa, Ankara, Babil Yay,
2003.
Başlangıcından Günümüze Pontos Sorunu, (Ed.Veysel Usta), , Süleyman Beyoğlu, “Gire-
sun’da Pontosçu Faaliyetler ve Osman Ağa”, Serander Yay, Trabzon 2007.
Beyoğlu, Süleyman, İki Devir Bir İnsan Ahmet Faik Günday ve Hatıraları, Bengi Yay, İs-
tanbul 2011.
Cengiz Mutlu, Mütareke Döneminde Rum Nüfus Hareketleri, Atatürk Araştırma Merkezi,
Ankara 2014.
Mutlu, Cengiz, Birinci Dünya Savaşı’nda Amele Taburları, IQ Yay, İstanbul 2007.
Pontos Meselesi, (Yay.Haz.Yılmaz Kurt), TBMM Kültür Sanat Yay, Ankara 1995.
Sezer, Cemal, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresin-
deki Faaliyetleri”, Vakanüvis- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl/Vol. 6,
Sayı/No. 1, Bahar 2021.
Smith, M. Llewellyn, Yunan Düşü, (Çev.Halim İnal), Ayraç Yay, Ankara 2002.
Şimşir, Bilal, İngiliz Belgelerinde Atatürk, TTK Yay, Ankara 1975, c. 3.
Yazıcı, Nuri, Milli Mücadele’de Canik Sancağı’nda Pontosçu Faaliyetler, Çizgi Yay, Samsun
2003.
Yerasimos, Stefanos, Milliyetler ve Sınırlar, İletişim Yay, İstanbul 1994.
270
23.4.1969 Bafra Ortaokulu Kızlar Geçit Töreninde
271
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ
Giriş
19. yüzyıla gelindiğinde Sanayi Devrimi ile sanayi ve zirai faaliyetler ara-
sında mevcut denge bozulmuş, ananevi usullerle yapılan ziraat yerini büyük ya-
tırımların yapıldığı sanayi sektörüne bırakmıştı.2 Osmanlı Devleti ise Avrupa’da
gelişen bu şartlara uyum sağlayamadı ve bu gelişmeler karşısında iktisadi ola-
rak giderek güç kaybetti. Ardı sıra gelen savaşlar kötü olan ekonomisini daha
da bozdu. İlk borçlanmasını Kırım Harbi ile yaptı. Bundan sonra da bütçesinde
oluşan açığı bir türlü kapatamadı ve 1875 tarihinde mali olarak iflas ettiğini
açıklamak zorunda kaldı. 1876 tarihinde ise bütün borçlarının ödemesini dur-
durdu. Durum üzerine Osmanlı Hükümeti ile Fransız, İngiliz, Alman, Avustur-
yalı ve diğer alacaklılarının temsilcileri arasında görüşmeler başladı. 10/ 22
Teşrinievvel 1879 yılında yapılan antlaşma gereğince tütün inhisarı geliri, tütün
öşrü hariç olmak üzere tuz inhisarı ile beraber 10 sene müddetle önce Galata
bankerlerine daha sonra 20/ 8 Kânunuevvel 1891 (28 Muharrem 1299) tarihli
nizamnamenin 8. maddesi gereğince Düyun-u Umumiye idaresine yani yabancı
alacaklılar tarafından yönetilen yeni bir kuruluşa bıraktı.3 Burada dış borçların
miktarları ve ödeme koşulları yeniden tanzim edildi. Düyun-u Umumiye’nin ku-
rulması ile birlikte Osmanlı Devleti vergi gelirlerinin bir bölümünü devlet içinde
yabancı alacaklılar adına onların temsilcileri tarafından toplanılarak Avrupa'ya
aktarılmasını kabul etmiş oldu.
1 Bitlis Eren Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı,
hacergol@gmail.com. ORCİD: /0000-0003-2371-7947
2 Vedat Eldem, Harp ve Mütareke Yılları İmparatorluğu'nun Ekonomisi, Tarih Kurumu Yayınları,
s.154-158; Tütünün Osmanlı Devletinde ilk olarak ekimi Rumeli bölgesinde başlamıştır. Daha
sonra Suriye, Ege ve Karadeniz bölgelerine yayılmıştır. İhracatı ise 19. yy da önem kazanmıştır.
Daha detaylı bilgi için bkz: Filiz Dığıroğlu, Memalik-i Osmaniye Duhanları Müşterekü’l Menfaa Reji
Şirketi, Trabzon Reji İdaresi, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi Yayınları, İstanbul
2007, s. 20-22
273
HACER GÖL
4 Donald C. Blaısdell, Osmanlı İmparatorluğu'nda Avrupa Mali Kontrolü, (Çev: Hazım Atıf Kuyu-
cak), Arkadaş Matbaası İstanbul 1940 s.206
5 Eldem, age, s.IX
6 Tevfik Çavdar, Yüz Yıllık Pahalılık, Ülke Yayınları, Ankara 1983, s.54
7 Çavdar, age, s. 60
8 Eldem, age, s.IX
274
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ
ları işgale uğradı, önemli noktalar yabancıların eline geçti. Zaten Düyûn-u Umu-
miye ile kendisini hissettiren ekonomik baskı da ekonomik durumu olumsuz
yönde etkiledi. Ordu terhis edilmeye başlanmıştı. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa
önderliğinde Anadolu’da bir direniş hareketi başladı. Ancak savaş ortamında da
olsa diğer bütün alanlarda olduğu gibi iktisadi hayat ve üretim devam ediyordu.
Konumuzu teşkil eden Bafra tütününün bu dönemdeki durumunu incelemeden
önce Bafra’nın coğrafi konumu ve milli mücadele öncesi iktisadi önemine de-
ğinmek yerinde olacaktır.
1-Bafranın Konumu, Önemi ve Milli Mücadele’den Önce Bafra’da Tütün
A-Bafra’nın Konumu ve Önemi
Bafra, Milli mücadele yıllarında Çarşamba, Terme, Ünye ve Fatsa gibi Ca-
nik Sancağı’na bağlı bir kazaydı.9 Bölge Osmanlı döneminden itibaren yoğun
olarak Türklerin ve onlara nispetle daha az Ermeni ve Rumların birlikte yaşa-
dıkları çok milletli ve İslamiyet, Katoliklik, Protestanlık, Yahudilik gibi çeşitli
dinlerin de bir arada yaşandığı çok dinli kozmopolit bir yapıya sahipti.
Bafra, Canik Limanı -daha sonraları buraya Tütün İskelesi de denmişti-
aracılığı ile dış dünyaya açılıyordu. Canik Limanı coğrafi konumu itibari ile Ana-
dolu’daki ticaret yollarını Karadeniz’e bağlayan bir geçiş noktasında bulunu-
yordu. Başka bir deyişle Orta Doğu'ya uzanan ve ulaşımı kolay olan bir gü-
zergâhın başlangıç noktasını teşkil ediyordu. Anadolu’ya ya da Harput’a gitmek
isteyen gemiler İstanbul’da kalma masrafından kurtulmak için transit olarak
buradan geçmeyi tercih ediyordu.10 Bu liman aynı zamanda da Diyarbakır, Har-
put ve Sivas vilayetlerinin yolcu iskelesi konumundaydı. Küçük Kaynarca Ant-
laşması (1774) ile yabancı devletlere Karadeniz’de serbest geçiş hakkı tanın-
ması ile burada gemi ticareti canlandı. Önce Rus, sonra Avusturya, İngiltere,
Fransa ve diğer ülke gemilerinin uğradığı bir liman haline geldi.11 Yüksek vasıflı
balya tütün başta olmak üzere tahıl, ipek kozası, un, sebzeler, deri, kuru meyve,
tiftik, iplik, balmumu, mısır ve yulaf gibi çok çeşitli ürünler ticarette revaçtaydı.
Dış ülkelerden Canik Limanı’na gelen gemilerden ise genelde sanayi ürünleri
alınmıştı. Bunlar arasında çimento, demir ve bunların yanı sıra kahve, nişasta,
boya, zeytinyağı, kına, hırdavat, dokumalar, şeker, tuz ve sabun gibi çeşidi çok
olan mallar da vardı.
9 Tahir Sezen, Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Yayınları, Ankara 2017,
s. 29
10 Suraiya Faroqui, Osmanlı İmparatorluğu ve Etrafındaki Dünya, Çev: Ayşe Berktay, Kitabevi Ya-
275
HACER GÖL
Bölge, 19. yüzyılda Rusya ile yapılan savaşların kaybedilmesi sonucu Bal-
kanlar ve Kafkasya'dan gelen göçmenlerin yerleşim yeri haline geldi. İlk göç-
men kafileleri 1850 -1856 Kırım Savaşı'ndan sonra, diğer önemli bir göç dalgası
ise 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi sonucunda oldu. Rusların önünden kaçan pek
çok Çerkez buraya geldi. Onlarla birlikte savaş yıllarının verdiği sıkıntılardan
kaynaklanan ekonomik sıkıntılar daha da arttı ve ayrıca birçok salgın hastalık
ortaya çıktı. Fakat sıkıntılar bunlarla da bitmedi. Özellikle bölgede yaşayan gay-
rimüslim tebaanın yabancı ülke diplomatları ve misyonerlerin etkisi ile ayak-
landırılması bölgedeki huzur ortamını bozdu. Amerikalı misyoner ve Merzifon
Amerikan Koleji görevlilerinin bölgedeki Ermeni ve Rumları devlete karşı teş-
kilatlandırmaları ve kışkırtmaları ile özellikle Bafra, Çarşamba, Ünye ve Fatsa
eşkıyalık olayları ile çalkalandı. Rusya’dan temin edilen silahlar sayesinde Er-
meni kiliseleri ve evleri birer silah ve bomba deposu haline getirildi.12
Ermeni ve Rum çetelerinin faaliyetleri, Rusların Karadeniz limanlarına
saldırma olasılığı ve Canik sahillerini de kapsayan bir alana mayın döşemeleri
gibi pek çok nedenden dolayı bölgede ticarette sekteye uğradı. Bunun sonucu
da ekonomiye yansıdı ve fiyatlar arttı. Bölgedeki azınlıkları desteklemekle ye-
tinmeyen Ruslar 10 Haziran 1915 yılında Fatsa, Ünye, Terme ve Çarşamba'dan
başlayarak bölgeyi bombaladı. Müslümanlara ait gümrük ambarı, gazhane de-
posu, reji şirketine bağlı şimendifer iskelesi, Kılıçdede Mahallesi isabet alan yer-
lerdendi. Pek çok ticaret gemisi de bu dönemde tahrip olmuştu. Bölgede bir di-
ğer önemli sorun da Pontusçuluk faaliyetleriydi. Pontus İdman Kulübü, Samsun
Rum Göçmenler Cemiyeti, Mukaddes Rum Anadolu Cemiyeti gibi birtakım Rum
kuruluşları ile propagandalar hız kazandı.13 Rumların dış destekli olarak Kara-
deniz'de bir devlet kurmaya yönelik bu faaliyetleri bölgeye Ermeni olayların-
dan daha çok zarar vermişti.14 Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Amerika
konsolosları Ermeni ve Rumları bu dönemde desteklemişlerdi.
B- Millî Mücadele Öncesinde Bafra Tütünü
Devlet borçlarının ifasına karşılık olan gösterilen varidat arasında "Rü-
sumu-ı Sitte" denilen damga, müskirat, balık avı, ipek öşrü, tuz ve tütün resim-
leri vardı. Tütün rüsumu yapılan düzenleme ile 1883 yılında, İstanbul'da Os-
12 Serpil Sürmeli, “Samsun ve Çevresinde Pontus Hareketi”, A. Ü. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Ata-
türk Yolu Dergisi, S.19, 1997, s. 327-330; Cemal Sezer, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum
Çetelerin Bafra ve Çevresindeki Faaliyetleri”, Vakanüvis, 6/1, 2021, s.355-360
13 Mehmet Öz, “Samsun”, TDV, C.36, İstanbul 2009, s.83-88
14 Dursun Ali Akbulut, Nedim İpek, İbrahim Tellioğlu, Cevdet Yılmaz, Rıza Karagöz, Osman Köse,
276
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ
15Öztel, age, s.154-158; Vedat Eldem, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir
Tetkik, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1994, s.76-77
16 Şevket Pamuk, Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2016,
s. 22-123
17 Öztel, age, s.154-158
18 Bu şirket tarafından biri 1884 yılında İstanbul'da diğeri İzmir'de 2 fabrika kurulmuş ve bun-
lardan başka Samsun, Adana, Şam ve Halep’te daha küçük ölçüde birer fabrika işletmeye açılmıştı.
Bkz, Eldem, age, s.76-77
19 Mucize Ünlü, “Samsun Reji İdaresi ve Tütün İşçisi Kadınlar”, Geçmişten Günümüze Şehir ve Ka-
277
HACER GÖL
ürünleri alındığı halde halen tütün üreticisinin borçlu bırakılması vs. büyük so-
run teşkil ediyordu.
Reji Şirketi kurduğu kolluk kuvvetleri sayesinde tütün kaçakçılığına engel
oluyordu. Fakat bu kolluk kuvvetlerinin tütün üreticisine yaptıkları kötü mua-
meleler ise büyük bir sorun oluşturmaya başlamıştı. 1912 tarihinde Reji İda-
resi’nin alacağı mahsulün zaten hükümet hesabına alınmış olduğu belirtilmiş ve
tütün kaçakçılığına yasak getirilmişti. 20 Ancak Samsun'dan çekilen telgraflarda
şirketin üreticilere uyguladığı baskılar sebebiyle halkın gruplar halinde bölge-
den ayrıldığı dile getiriliyordu. Rejinin 100000 kıyye tütün üreten her bir köyde
ambar yapması gerekirken bunu yapmaması ve üreticinin tütününü merkeze
kadar nakliye masraflarını cebinden ödeyerek getirmeye zorlaması, zarar gö-
ren üründen üreticiyi suçlaması gibi nedenler en büyük şikâyet konusuydu. Tü-
tünün eksik geldiği gerekçesiyle çiftçinin para cezasına çarptırılması, mahsulü
götürmeyen üreticilerin tütünlerinin evlerine gidilerek silahlı kolcular tarafın-
dan müsadere edilmesi, kolcuların rastgele girdikleri evlerden zorla aldıkları
tütünlerin kaçak olduğunu beyan ederek üreticilerin hapsine sebep olmaları
gibi pek çok usulsüz durum nedeni ile halk bölgeden ayrılmaya başlamıştı. Yak-
laşık 5600 kişi göç etmiş, binlerce kişi de göç etmeye hazır hale gelmişti.21
Reji şirketi uyguladığı kötü muameleler neticesinde Canik’te defalarca
protesto edilmişti. Bunlardan biri, köylerdeki tütün üreticilerinin Canik mer-
keze gelerek 1887 yılı şubat ayında -tütün fabrikasının kurulduğu yılda- hükü-
met konağı önünde toplanarak ve bir hafta süreyle şehir merkezine gelerek
yaptıkları protestolardı. Bu protestolar sırasında hükümet binaları taşlanarak,
görevlilere saldırıldı. İstanbul basınına olayların yansıması üzerine hükümet
konuya ilişkin araştırma yapmak üzere maliye meclisi azası Zühtü Bey'i görev-
lendirdi. Çeşitli inceleme ve araştırmaları sonucu Zühtü Bey rejinin üreticiler-
den aldığı tütüne düşük fiyat vermekte olduğunu ve kredilerde zorluk çıkardı-
ğını raporlamıştı. Genel merkez aracılığıyla görevlilere, bundan sonra nizamna-
menin çiftçi ve tüccar hukuku ile ilgili hükümlerinin uygulanmasına dikkat edil-
mesi yönünde uyarılarda bulunulmuştu.
Tütün üreticilerinin bir diğer protestosu ise 1905 yılı ortalarında ol-
muştu. Tabip ücreti ve ecza bedeli olarak işçilerin yevmesinden haftada 100
para kesinti yapılması işçilerin tepkisine sebep olmuştu. Ama asıl büyük pro-
testolar 1908 yılında ülke genelinde üyelerinin azlığından dolayı çalışanların
278
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ
22 Mehmet Yavuz Erler, Kerim Edinsel, “Samsun’da Tütün Üretimi (1789-1919), C. 4, S.18, 2011,
s. 238-244
23 Cemil Öztürk, “Mondros Mütarekesi”, İslam Ansiklopedisi, C.30, Ankara 2020, s.271
24 Niyazi Berkes, Türk iktisat Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2017, s.354
25 Paris borsası Reji İdaresi'nin büyük kârlarını yansıtan bir ayna gibiydi. Reji İdaresi kurulduğu
zaman 200 Frank ihraç değeri olan 200.000 hisse senedi çıkarmış, bu senetler kısa zamanda Fran-
sa'da satılmıştı. Reji idaresinin her yıl hissedarlarına dağıttığı yüksek kâr payı, sağlam mukabele
hükümleri ve koşulları, aynı zamanda da geleceğinin güvence altında bulunması ile hisse senet-
lerinin piyasa değeri gün geçtikçe yükseldi. 1900 yılına gelindiğinde bu hisse senetleri Paris bor-
salarında iki kat değer kazanmış hale gelmişti. Oysaki Reji İdaresi, Osmanlı Devleti'ne karşı çok
düşük kârlar göstermekteydi. Daha detaylı bilgi için bkz: Alptekin Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşı-
nın Mali Kaynakları, Maliye Bakanlığı Yayınları Ankara 1974, s. 131
279
HACER GÖL
Böylece Anadolu çiftçisini sömürmeye devam etti.26 Daha önceki dönemde ol-
duğu gibi Bafra ve çevresinde de özellikle tütün konusunda yine söz sahibiydi.
Bu idare ve kolluk kuvvetleri olan kolcularla yaşanan sorunlar bu dönemde
daha da artarak devam etti.
Anadolu’daki İstiklal mücadelesini idare edenler daha o zamanlar kaza-
nılacak siyasi istiklâl ve milli hâkimiyetin bir seri inkılâplarla desteklenmesi ge-
rektiğine, sosyal ve ekonomik bünyenin istiklâl ve hâkimiyeti teminat altına ala-
bilecek bir şekilde yeniden tanzimi lüzumuna inanıyorlardı. Ayrıca iktisadi ba-
ğımsızlığın gerekliliğini savunuyorlardı.27 Ülkeyi yarı sömürge durumuna geti-
ren nedenlerin ekonomik olduğu bilinmekte ve gerçek kurtuluş için ekonomik
bağımsızlığın önem taşıdığı fark edilmekteydi.28 Milli kurtuluş hareketini yürüt-
mek için ihtiyaç duyulan mal ve hizmetlerin çoğu bütçeden karşılanmaya çalı-
şılsa da halkın yardım ve bağışları da savaş bütçesi için önemli bir miktarı oluş-
turuyordu.29 Bu dönemde de Samsun ve Bafra halkının en önemli geçim kay-
naklarından biri tütündü. Hatta tütün öyle önemli bir üründü ki genel olarak
herkesin hayrına olan işlerde yani amme hizmetinde hep tütüne müracaat edil-
diği görülürdü. Mesela donanmaya, Müdafaa-i Milliye’ye, Hilal-i Ahmer’e, frengi
hastanesine tütün üretiminden elde edilen kaynaklardan aktarım yapılmak-
taydı. Hatta hastane çok nadir görülür bir örnektir ki tütün üreticisinden alınan
yardım paraları ile vücuda getirilmişti.30
Osmanlı Devleti’nde art arda gelen savaş koşulları neticesinde ekonomik
sıkıntılar kendini göstermeye başlamıştı. Bu dönemde Bafra’nın da bağlı olduğu
Canik sancağı için en önemli sorunlardan biri bütçe açığı olmuştu. Canik sanca-
ğının 1334 yılı bütçe hesaplaması 1332 senesi kesin hesaplarına göre yapıl-
mıştı. Hayat pahalılığı ve harp harcamalarının vilayetin gelir kaynaklarını azalt-
ması, idare-i hususiye (il özel idaresi) bütçesini yardıma muhtaç hale getirmişti.
Her ne kadar Tarik Bedelat-ı Nakdiyesi” adı verilen bir çeşit yol vergisi olan ver-
giye zam yapılarak bütçeye ek gelir sağlanmaya çalışılmışsa da bu yetersiz ol-
muştu. Tütünden “iane” adı altında alınan ve başka kurumlara aktarılan parala-
280
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ
rın tekrar vilayet bütçesine aktarılması durumunda bile 40 bin lira açık oluşu-
yordu. Vilayetin masraf bütçesine konan zamlar ile hastane teçhizatı ikmal edi-
liyor ve inas mektepleri daha iyi hale getirilmeye çalışılıyordu. Dahiliye Neza-
reti’nden gelen emir ile livanın bütçe açığının azalması için okul ihtiyaçlarına
daha az tahsisat yapılıyor, frengi hastanesi giderlerinin de genel bütçeden kar-
şılanmasına çalışılıyordu. Bütçe açığı tütünden elde edilen fazla gelirden ve Zi-
raat Bankası’ndan alınan borç paradan kapatılmaya çalışılıyordu. Bölgede tütün
önemli bir gelir kaynağıydı. Ancak tütünden başka kurumlar adına vergi alın-
ması liva meclisinde ve tütün tüccarları nezdinde olumsuz etki yapmıştı. Reji
İdaresi’nden alınan kayıtlara göre tütünün beher kilosundan; idare-i hususiye
için 12,5, Osmanlı Donanma Cemiyeti için 12,5, Müdafaa-i Milliye için 5, kışla
inşası için 12,5, Bafra Gümüşsuyu için 2,5 ve Hilal-i Ahmer (Kızılay) için 2,5 ol-
mak üzere toplam 47,5 santim yani 19 para vergi alınmıştı. Bu vergiler tütün
üreticisinden, tüccardan ve nakliyecilerden alınmıştı. Anlaşılacağı üzere tütün
üreticisinin vergi yükü ağırdı. Bu durum livanın gider yükünü biraz hafifleti-
yordu. Tütünden eski mevzuata göre özel idarece vergi alınmasının uygun ol-
duğu ama başka kurumlara vergi aktarılmasının mahalli hizmetleri aksattığı,
bunun için de yeni bir kanuni düzenlemeye gerek duyulduğu şikâyet olarak li-
vadan merkeze bildiriliyordu.31 Bafra ve Samsun’un çeşitli bölgelerinde üreti-
len tütünden elde edilen gelir ile halkın sosyalleşmesi ve ihtiyaçlarını karşıla-
ması için oldukça önemli bir bütçe kullanılıyordu. Halkın yardımlaşma ve ihti-
yaçlarını giderecek alanlar için tütün üreticisinden alınan vergilerden ayrılan
payın kesilmesi ve bu kesintinin rejiye aktarılması halk açısından sosyalleşme
ve tedavi gibi ihtiyaçlarının karşılanamaması anlamına geliyordu. Bu durum
halk üzerinde olumsuz etki yaratıyordu.
Millî Mücadele döneminde Bafra ve çevresindeki tütün üreticisinin
önemli bir diğer sorunu ise Samsun’da İdare-i Hususiye’ye ait iskelelerden nak-
ledilecek olan tütünlerden eskiden 12,5 santim müruriye resmi alınıyorken
daha sonra Canik Liva Encümeninin kendi aldığı bir kararla bu ücrete ek olarak
beher kilo tütüne 2 kuruş zam yapmış ve uygulamaya koymuş olmasıydı. Bu
durum tütün üreticilerinin protestosuna sebep olmuştu.32 Beher kilo tütüne 2
kuruş “İskele resmi” adı altında alınan bu verginin tütün üreticisine dayatılması
ve üreticinin tütününü Samsun Limanı’ndan geçirmeye zorunlu bırakılması
karşısında tütün üreticisi üzerine çok ağır bir mali yük biniyordu. Özellikle eko-
281
HACER GÖL
nomik sıkıntılar yaşanan bir dönemde bu ağır bir vergiydi. Ayrıca liva encüme-
ninin yardım paralarını kaldırması ve tütüne koyduğu vergiyi beher kilo başına
20 kuruşa çıkarması da bir başka şikâyet konusuydu.
Durum tütün üreticilerini rahatsız etmişti. Kâzım Emin vekâletiyle Kibar
Ali ve etrafındaki tütün tüccarları hazırladıkları arzuhâlde özetle durumu şu şe-
kilde İstanbul’a yani devlet merkezine şikâyet ediyorlardı:33
1- Resmin alınması kanuna aykırı olduğu,
2- Ticaret odasının reyi alınmaksızın ticari menfaatlerin ihlal edildiği ve
nezaretin emrinin ihmal edildiği,
3- Resm ta‘biri düzeltilmiş olsa bile malın diğer iskelelerden geçirilmesi
mümkünken buna müsâade olunmayıp munhasıran İdâre-i Husûsîyye iskele-
sinden geçmesinin mecbur tutulduğu. Alınan meblağın ücret vaz‘ından çıkarıla-
rak vergiye inkılâbı gerektireceği
4- Tütün ihracat ticaretinin son sene zarfında düştüğü durum ve buhran
nedeniyle umumi iktisat menfaatimizi korumak için tütün bedelinin artmasına
sebep olacak durumlardan mümkün mertebe kaçınılması gerekirken bilakis
Nezâret-i Celîlece kabul edilmeyen yirmi para ile dahî kalmayarak kilo başına
bu meblağın ikişer kuruşa çıkarılması suretiyle tüccarın ihtiyaçlarının büsbü-
tün gözardı edildiği belirtiliyordu. Bu durum gerek kanunlara ve gerek idari ic-
raata ve iktisata uymuyordu. Böyle bir karar neticesinde genel olarak tütün tüc-
carı büyük büyük zararlara uğrayacaktı. Bütçe kesinlik kazanmadan İdâre-i
Husûsîyye-i Vilâyat Talimatnâmesinin 8, 11 ve 13. maddeleri mucibince du-
ruma müdahale edilmeliydi.
Samsun’da tütünlerin beher kilosuna 20 yirmi para resmin kabul edilmiş
olması ve idâre-i hususiye iskelesinden imrar ve iskele resmi olarak her kilodan
iki kuruş resim alınması ve bu durumun mutasarrıflık tarafından resmen ilan
edilmesi karşısında bu iskele resminin zamanla yerleşecek bir vergi mahiyetini
alacağı endişesi tütün tüccarının duruma itiraz etmelerine sebep oluyordu.34
Ayrıca tütün üreticileri hayat pahalılığından da şikâyet ediyorlardı. Bir
tahta iki kuruştan iki yüze, bir okka çivi yüz paradan yüz elli kuruşa, usta yev-
miyesi on kuruştan yüz elliye çıkmış, demir fiyatı yükselmiş, eczayı tıbbiye, tül-
bent, pamuk, kaput bezi vesaire bire yüz nispetinde zamlanmıştı. İskele başında
Reji idaresinin tütün üreticisinden ürünlerini ucuza alarak aracıları ile sonsuz
282
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ
karlar ettikleri halde bir de iskele başında bir de vergi koymaları ne vatan hay-
rınaydı ne de kanuni idi. Mahalli idarenin de bunu desteklemesi protesto edil-
mişti.35
Bu şikâyetler üzerine liva encümenince yanlışlıkla “ücret” yerine “resm”
kelimesinin kullanıldığı ve bunun düzeltileceği yönünde açıklamalarda bulun-
muştu.36 Duhan Osmanlı Anonim Şirketi tarafından ise bu duruma itiraz edilmiş
ve 20 Haziran 1334/1918 tarihinde yapılan açıklama ile Canik Livası İdare-i
Hususiyesi tarafından alınan 2 kuruş zamlı müruriye resminin kanuna aykırı
olduğu ifade edilmişti. İdare-i Hususiye tarafından yayımlanan bir ilânla bunun
bir vergi olmadığı bir ücret olduğunu ifade edilmişse de bu açıklama kabul edil-
miyordu.
283
HACER GÖL
284
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ
resmi konulması üzerine bunun kanun dışı olduğu Canik Mutasarrıflığına bildi-
rilmişti. Durumun davet edilen Meclis-i Umûmîde incelenmesi kararlaştırıl-
mıştı.42
Mülkiye Müfettişi Ahmet Fuat Efendi teftiş ile görevlendirilmişti. Durumu
inceleyen müfettişin Samsun’dan Dahiliye Nezareti’ne çektiği telgrafa göre;
Meclis-i Umumi, İdare-i Hususiyeye ait iskelelerden nakledilen tütünlerden 19
para ücret alınmasına karar verilmiş ve o yılın bütçesine zamlı tarife konul-
muştu. Fakat Dahiliye Nezareti 15 Nisan 1334 tarihinde gönderdiği yazısında
bu bütçeyi reddettiğini bildirmişi. Fakat daha sonra Canik Liva Encümeni mü-
ruriye resmine 2 kuruş zam yapmış ve zammı ödemeyen kişilerin tütünlerinin
İdare-i Hususiye iskelelerinden geçirilmesine müsaade etmemişti. Bunun üze-
rine tütün üreticileri Canik Mutasarrıflığını protesto etmişlerdi. Müfettiş Ahmet
Fuat Bey, İdare-i Hususiye iskelelerinde alınan müruriye resminin İdare-i
Vilâyat Kanunu 80. Maddesinin 10. Fıkrasına göre alındığını, zam yapmaya Mec-
lis-i Umuminin yetkili olduğu fakat Liva Encümeninin böyle ikinci defa zam yap-
maya yetkisinin olmadığı Canik Mutasarrıflığına hatırlatılmıştı.43 İdare-i Vilayat
Kanunu’nun kararı ortada iken, Canik Livası Encümeninin aldığı 2 kuruş mürur
resmine zam karar doğru değildi. Ancak Liva Encümeni acil ve gerekli durum-
larda Meclis-i Umumi gibi karar alabilirdi. Fakat müruriye tarifesini değiştire-
mezdi. Çünkü acil ve gerekli bir durum ortada yoktu.44 Anlaşılacağı üzere alınan
bu haksız resm ya da ücret haksız bulunmuştu.
Milli Mücadele yılları ekonomik açıdan çeşitli nedenlerle üretimin aksa-
dığı ve sorunlarla karşılaşılan bir dönem olmasına rağmen Türk tütününün yurt
dışına ihracatına bakıldığında yine de önemli bir gelir kaynağı olduğu görül-
mektedir. Özellikle Birleşik Krallık, Hollanda, Norveç, İsveç gibi ülkelerde rağ-
bet görmüştür. Oriental yani doğuya özgü olarak adlandırılan yumuşak içimli
ve lezzetli bu Türk tütünü özellikle sigara yapımında başka tütünlerle karıştırıl-
mak suretiyle kullanılmış ve bu ülkelerin 1919, 1920, 1921 ve 1922 ithalat tab-
lolarına bakıldığında önemli bir yer işgal etmiştir. 45
Tütün üreticilerinin sorunları Bafra ve çevresinde devam ederken Millî
Mücadele de hızla başarıya doğru gidiyordu. Millî Mücadelenin başlatıldığı ilk
yer Samsun’du. Halk mücadeleye sahip çıkıyordu. Tütün üreticileri de Millî Mü-
cadele’yi destekliyorlardı. Öyle ki İkinci İnönü zaferi haber alındığında Bafra
285
HACER GÖL
Sonuç
Sanayi Devrimi ile meydana gelen değişmelere ayak uyduramayan Os-
manlı Devleti, I. Dünya savaşına girdiği dönemde bile hâlâ bir ziraat devleti ola-
rak görülüyordu. 1881 tarihinde kurulan Düyun-u Umumiye ve ona bağlı birçok
idare tarafından Osmanlı Devleti’nin gelirleri yabancılar tarafından toplanı-
yordu. Tütün rüsumu ise yapılan düzenleme ile 1883 yılında, İstanbul'da Os-
manlı Bankası, Viyana'da Kreditanstalt ve Berlin Bleichröder müesseseleri ta-
rafından “Müşterek- ül Menfaa İnhisarı Duhanı Devleti Aliye'yi Osmaniye" de
denilen fakat kısaca “tütün rejisi” adı ile tarihe geçen devlete ortak bir kuruluş
olan imtiyazlı bir şirkete bırakılmıştı. Bu şirket ülkenin pek çok yerinde fabri-
kalar kurmuştu. Bunlardan biri de Samsun’daydı. Kurulduğu dönemde bu fab-
rika, özellikle Samsun’da bataklıkları kurutma, bayındırlık faaliyetleri, yangın-
ların söndürülmesi, eğitim ve sosyal hizmet alanlarında pek çok hizmet ver-
mişti. Ancak Reji İdaresi sahip olduğu kolluk kuvveti aracılığı ile tütün üreticisi,
yerel idare ve hükümetle birçok sorunlar yaşamıştı. Bu sorunların çoğu ülke ge-
nelinde de mevcuttu. Özellikle kolcuların zorla halkın evine girmesi, ürünleri
ucuz fiyata müsadere etmesi gibi davranışları zamanla şiddete dönmüşmüş ve
46 TBMMZC İ: Devre:1, C.9, İçtima: 2, s.375-376 (17.7. 4. 1337). ; BDA, BCA, 30-10-198-355/1-2-
3
286
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ
pek çok tütün üreticisinin ceza almasına neden olmuştu. Özellikle halkın ihti-
yaçlarını hiçe sayan Reji İdaresi kendi kârına bakmış ve faaliyetlerini her geçen
gün daha sıkı bir denetim ile devam ettirerek tütün üreticisine göz açtırmaya-
rak adeta zulmetmişti. Yapması gereken hizmetleri yapmayan Reji’nin baskıcı
tutumu karşısında zaten ekonomik koşullar altında bunalan halk daha da ezil-
mişti. Millî Mücadele döneminde her ne kadar savaş yılları olsa da üretim de-
vam etmişti. Pek çok Avrupa ülkesinde rağbet gören Türk tütünü Reji İdaresi
tarafından toplanmaya devam etmişti. Bafra halkı bu dönemde mali bütçenin
bir önceki döneme göre hesaplanmasından dolayı sorun yaşamıştı. Çünkü uzun
yıllar süren savaşlar ekonomiyi kötüleştirmiş üretimin azalmasına ve güçleş-
mesine neden olmuştu. Üstelik hayat pahalığı nedeni ile her şeyin fiyatı yüksel-
miş, yapılan hesaplamalar ve harcamalar bütçeyi dengesiz hale sokmuştu. Bafra
tütün üreticilerinin bir başka sorunu ise tütünlerini Canik iskelesinden geçir-
meye ve beher kilo başına 2 kuruş vergi ödemeye zorunlu bırakılmaları ol-
muştu. Bu tütün üreticisi için önemli bir yük oluşturmuştu. Üstelik halkın inas
mektebi, donanma, hastane gibi yerlere vergi olarak ödedikleri bütçe de kesile-
rek rejiye aktarılmış bir anlamda sosyalleşme ve ihtiyaçların karşılanması en-
gellenmişti. Millî Mücadele’nin ateşinin ilk fitillendiği yer olan Samsun halkı sa-
vaş yıllarında bu mücadeleye de sahip çıkmış ve desteklemişti. II. İnönü zafer
kutlamalarına Bafra halkı da katılmış ve her zaman destek oldukları askeriyeye
o zor şartlar altında ürettikleri tütünlerinden hediye etmişlerdi. Dış borçlanma-
nın ne kadar tehlikeli olduğunu bilen Millî Mücadele’nin liderleri savaş zaman-
larında bile ellerindeki imkânları zorlayarak hareket etmişlerdi. Çünkü siyasi
bağımsızlık kadar ekonomik bağımsızlık da bir devletin bağımsız olmasında
önemliydi. Bu nedenledir ki Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan en önemli işler-
den biri, 26 Şubat 1925 tarihli ve 558 sayılı kanun ile Reji İdaresinin kaldırıl-
ması olmuştu. Böylece tütün üreticisine yabancı zulmü ortadan kaldırılmıştı.
287
HACER GÖL
Kaynakça
Arşiv ve Zabıt Cerideleri
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri (BDA) Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Başbakan-
lık Osmanlı Arşivi Dahiliye Nezareti Umûr-ı Mahalliye ve Vilayat Müdürlüğü Ev-
rakı (DH. UMVM) 154/49- 4,2
BDA, BOA, DH.UMVM 47/55-1,1
BDA. BOA, DH.UMVM 47/55-2,1
BDA. BOA, DH.UMVM 47/55-3,1
BDA. BOA.DH. UMVM 47/55-3,2
BDA. BOA, DH.UMVM 57-44,1
BDA. BOA, DH.UMVM, 57/44-2,1
BDA. BOA, DH. UMVM 154/49- 4,2
BDA. BOA, DH. UMVM 154/49-5,1
BDA. BOA, DH. UMVM 154/49-7,1
BDA. BOA, DH. UMVM 154/49-7,2
BDA. BOA, DH. UMVM 158/26-4,1
BDA. BOA, DH. UMVM 158 /26-5,1
BDA. BOA. DH.UMVM 47/55-4,1
BDA. BOA.DH.UMVM 47/55-4,1
BDA. BOA DH. UMVM 47/55-6,1
BDA. BOA. DH. UMVM 47/55-5,1
BDA, BOA DH. UMVM 154/49-6,6
BDA. BOA. DH.UMVM, 154/49-8,1
BDA., Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri (BCA). 30-10-198-355/1-2-3
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıtları (TBMMZC). İ: Devre:1, C.9, İçtima: 2
288
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ
Dığıroğlu, Filiz, Memalik-i Osmaniye Duhanları Müşterekü’l Menfaa Reji Şirketi, Trabzon
Reji İdaresi, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi Yayınları, İstanbul
2007.
Eldem, Vedat, Harp ve Mütareke Yılları İmparatorluğu'nun Ekonomisi, Tarih Kurumu Ya-
yınları, Ankara 1994.
Eldem, Vedat, Osmanlı İmparatorluğu’nun İktisadi Şartları Hakkında Bir Tetkik, Türk Ta-
rih Kurumu Yayınları, Ankara 1994.
Erler, Mehmet Yavuz-Kerim Edinsel, “ Samsun’da Tütün Üretimi (1789-1919)”, C.4,
S.18, 2011, ss. 230-247.
Faroqui, Suraiya, Osmanlı İmparatorluğu ve Etrafındaki Dünya, (Öev: Ayşe Berktay), Ki-
tabevi Yayınları, İstanbul 2007.
Hutson, J.B., Consuptıon and Production of Tobacco in Europe, Washington 1937.
Müderrisoğlu, Alptekin, Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları, Maliye Bakanlığı Yayınları,
Ankara 1974.
Öz, Mehmet, “Samsun”, TDV İslam Ansiklopedisi, C.36, İstanbul 2009, s.83-88.
Öztel, Muharrem, II. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Maliyesi, Kitabevi Yayınları, İstanbul
2009.
Öztürk,Cemil, “Mondros Mütarekesi”, İslam Ansiklopedisi, C.30, Ankara 2020, s.271
Pamuk, Şevket, Türkiye'nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstan-
bul 2016.
Sezen, Tahir, Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, Başbakanlık Osmanlı Arşivleri Yayınları, An-
kara 2017.
Sezer, Cemal, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerin Bafra ve Çevresindeki
Faaliyetleri”, Vakanüvis, S. 6/1, 2021, ss.349-380.
Sürmeli, Serpil, “Samsun ve Çevresinde Pontus Hareketi”, A. Ü. Türk İnkılap Tarihi Ens-
titüsü Atatürk Yolu Dergisi, S.19, 1997, ss. 325-330.
Ünlü, Mucize, “Samsun Reji İdaresi ve Tütün İşçisi Kadınları, Geçmişten günümüze Şehir
ve Kadın, C.II, Samsun 2016, s. 775-782.
Yalman, Ahmet Emin, “Kurtuluş Savaşı Ekonomisi ve Maliyesi”, Ankara Üniversitesi Türk
İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 12 (1993), ss.418-429.
Yılmaz, Faruk, Osmanlı'nın Borç Batağı, Duyûn-ı Umumiyye, İz Yayıncılık, İstanbul 2011.
289
HACER GÖL
290
MİLLÎ MÜCADELE YILLARINDA BAFRA TÜTÜNÜ
291
15.4.1987 Eski Bafra Otogarı. Burası Yüksek Okulun Bahçesi
293
AMERİKAN KONSOLOS S. PİNKNEY TUCK’IN RAPORUNA
GÖRE SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
Giriş
Anadolu’nun tütünle tanışmasının 16. yüzyılın sonu ile 17. yüzyılın başla-
rında olduğu düşünülmektedir.2 Tütün Anadolu’ya İngiliz, Venedik ve İspanyol
gemici ve tüccarları vasıtasıyla gelmiştir.3 Çeşitli kesimler tarafından farklı tep-
kilerle karşılanan tütünün ekonomik açıdan değerlendirilmesi bu tür neden-
lerle uzunca bir süre mümkün olmamıştır.4 Tüketimde yaşanan artışla birlikte
kâr sağlayan bir ürün haline gelmeye başlayan tütünün üretimine olan ilgi de
doğal olarak zaman içinde artmaya başlamıştır. 17. yüzyılın ortalarına gelindi-
ğinde Batı Anadolu’dan Marmara’ya, İç Anadolu’dan Balkanlar’a kadar olan coğ-
rafyalarda tütün üretimi yapılır hale gelmiştir.5 Samsun ve yöresinde ise 18.
yüzyılın sonlarından itibaren tütün üretimi için çalışmalara başlanıldığı bilin-
mektedir.6 Bölgenin tütün üretimi için elverişli bir yapıda olması bölgede yetiş-
tirilen tütünün iç ve dış pazarlarda kabul görmesini kolaylaştırmıştır.7
Gelişimi ve Coğrafi Dağılımı”, Doğu Coğrafya Dergisi, C 18, S. 30, 2014, s. 73.
3 Vakıf Mercimek, “Tarihi Süreç İçerisinde Türkiye’de Yetiştirilen Tütün Miktarı ve Değişim Se-
Bafra’da 800 ton, Canik’te ise 2200 ton üretim gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Gürdamar, agt.,
s. 14.
7 Mehmet Yavuz Erler-Kerim Edinsel, “Samsun’da Tütün Üretimi (1788-1919)”, Uluslararası Sos-
295
YÜKSEL KÜÇÜKER
8 Özlem Güneş Erdoğu, 19. ve 20. Yüzyıllarda Samsun Kentinin Tütün Tarımı ve Sanayii Çerçeve-
sinde Ekonomik ve Toplumsal Gelişimi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlan-
mamış Doktora Tezi, İstanbul 2021, s. 129.
9 Neslişah Leman Başaran, “Samsun Konsolosluk Belgelerine Göre Cumhuriyet’in İlk Yıllarında
Samsun’da Ticari Faaliyet”, Tarih Boyunca Karadeniz Ticareti ve Canik, Samsun, C I, ed. Osman
Köse, Ankara: Canik Belediyesi Kültür Yayınları, s. 474.
10 Mısır’da önde gelen bir hukukçulardan olan babasıyla aynı adı taşıyan S. Pinkney Tuck İsviçre
296
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
11 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
12 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
13 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
297
YÜKSEL KÜÇÜKER
14 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
15 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
16 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
298
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
17 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
18 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
0,45359237 kilograma eşit bir ağırlık ölçüsü birimi. https://www.britannica.com/science/po-
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
299
YÜKSEL KÜÇÜKER
20 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
300
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
arabalardaki uzun iskelelere indirilir ve buradan yan yana duran düz ta-
banlı mavnalara elle yüklenir. Mavnalar daha sonra yükü alan vapura gön-
derilir.
Samsun bölgesi
2. Maden türü tütün yaprağı. Tüm tütün bölgesinde üretilen en iyi türdür.
Yapraklar orta büyüklükte, omuzları geniş ve sivri uçludur. Renkleri kır-
mızımsı sarıdır. Tatlı ve çok aromatiktir.
3. Canik tipi tütün yaprağı. Görünüm ve renk olarak Maden yaprağına ben-
zer. Orta kuvvette ve aromatiktir.
5. Karagöl türü tütün yaprağı. Orta büyüklükte, rengi koyu kırmızımsı kah-
verengidir. Ağır ve yağlıdır. Sigara içme kalitesi oldukça güçlüdür ve aro-
ması yoktur.
21 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
301
YÜKSEL KÜÇÜKER
Bafra ilçesi
Bafra türü tütün yaprağı. Boyutu büyük ve rengi sarımsı kırmızıdır. Sigara
içme kalitesi bakımından Samsun tipine benzer ancak daha güçlüdür. Yap-
rağının sapı büyüktür.
Alaçam ilçesi
Alaçam türü tütün yaprağı. Büyük boyutlu bir yapraktır, kırmızımsı kah-
verengi renktedir. Büyük gövdeli, kaba, kalın ve ağırdır. Sigara kalitesi
Bafra’nınkinden daha düşüktür.22
22 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
23 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
302
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
şeklinde teşkil edilen Regie Co-interessec des Tabacs de l’Empire Ottoman (Reji
İdaresi)’ın ortaya çıkışı da Avrupalı devletlerin Osmanlı topraklarında üretilen
tütünden elde edilen vergi gelirlerine talip olmaları sonucunda olmuştur. Os-
manlı Bankası ile Alman-Avusturyalı bankerlerin sermaye ortaklığıyla kuru-
lan24 Reji İdaresi 1883 yılından 13 Haziran 1921 tarihine kadar25 tütün endüst-
risini tekeline almıştır. Osmanlı Devleti’nde tütünün yetiştirildiği bölgelerin ba-
şında gelen Samsun kaçınılmaz olarak bu kurumun özel olarak ilgilendiği yer
olmuştur.26 Tuck raporunda Reji İdaresi ve Osmanlı Devleti’ndeki tüm tütün ye-
tiştiriciliği ile olan iş ve bağlantısı hakkında bilgi verme gereği duymuş ve şu
bilgileri paylaşmıştır:
met E. Palamut, “Aşar ve Düşündürdükleri”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, Prof.
Dr. Sabri Ülgener’e Armağan Özel Sayısı, C 43, İstanbul 1987, s. 69.
303
YÜKSEL KÜÇÜKER
28 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
29 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
304
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
ila %12 arasında değişen oranlarda çok yüksek faiz karşısında genellikle büyük
meblağlarla borçlu kaldıkları da raporda bu bahiste yer verilen bir başka bilgi-
dir. Raporda ihracat komisyonu acenteleri usulü alım işinin Samsun’daki daha
büyük yaprak tütün ihracatçısı firmaların uzmanları tarafından ve genellikle
yerli bir uzman eşliğinde köylere giden bir firma üyesi tarafından yapıldığı bil-
gisine yer verilmiştir. [Birinci Dünya] Savaşı’ndan bu yana köylerde daha önce
olduğu gibi tütün satılmadığı, Samsun, Bafra veya Alaçam’daki tüm satışların
savaştan etkilendiği değerlendirmesinde bulunan Tuck, savaştan önce köyleri
ziyaret eden ve mahsulün değerleme fiyatını belirleyen Reji İdaresi temsilcileri
tarafından yapılan önemli satın almalar olduğuna raporda değinmiştir. Raporda
bir yetiştiricinin ürününün bir kısmını birden fazla alıcıya satmasının istisna ol-
duğu, tüm mahsulün genellikle bir kişiye satıldığı, köyün ileri gelenlerinin satış
zamanı boyunca aracı olarak çok önemli bir rol oynadıkları ve alıcıların yetişti-
riciler tarafından talep edilen fiyatların düşürülmesini sağlamak için sık sık
kendi tür ofislerine başvurdukları ve bu eşrafın genellikle kendi mahsullerinin
satışında önemli bir artıştan yararlandıkları şeklinde tespitlere yer verilmiş-
tir.30
Her şeyin mahsulün bolluğuna ve kalitesine bağlı olduğu değerlendirme-
sinin yapıldığı raporda yüksek kaliteli tütünlerin her zaman talep gördüğü ve
daha büyük ihracatçıların üst kalitedeki tütünler için çok yüksek fiyatlar öde-
dikleri ifade edilmiştir. Reji İdaresi acentelerinin çiftçilere sunduğu parasal
avanslardan bağımsız olarak komisyoncuların ve komisyon acentelerinin de
fon avans verdikleri, bunlar tarafından verilen avanslarının faizinin azami %12
olduğu, ancak buna rağmen arazi sahipleri ile borçlu arasında öngörülen koşul-
ların bir sonucu olarak faiz oranının genellikle arttığı, sık sık borçluyu alıcının
insafına bıraktığı ve bu nedenle üreticinin tütününü küçük bir kârla bile zar zor
satabildiği şeklindeki değerlendirmeler de yapılmıştır.31
Raporda tütünün ambarlarda korunması ve burada yapılan işlemler hak-
kında da oldukça teferruatlı bilgiler bulunmaktadır. Raporda konuyla ilgili şu
bilgiler yer almaktadır:
30 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
31 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
305
YÜKSEL KÜÇÜKER
Tütün ilk kez Mayıs ayında henüz çiftçilerin elindeyken fermente edilir.
Eylül ayında alıcılar tarafından ambarlarında tekrar fermente edilir. 15 ila
20 gün süren fermantasyon süresi boyunca, tütüne özel bir özen gösteril-
mez ve işlenmeden önce balyalar yeniden yapılır. Geçmiş yıllarda ambar-
larda tütün kurdu çıkmış ve daha yumuşak ve daha az dayanıklı yaprak-
lara saldırmıştı. Bazı tütün tüccarları işlenme dönemini bekler ve solucan-
lardan kurtulmak için tütünü silkeler ve fırçalar. Güveler ortaya çıkarsa
hastalıklı balyalar ayrı bir hazneye alınır ve haşere bir fenik asit çözeltisi
ile yok edilir. Daha büyük ihracatçı ambarlarında, yerler dikkatlice süpü-
rülür ve lizol serpilir. Örümcek ağları da kaldırılır ve duvarlar badanalanır.
Ambarlardaki işlem
b. Balyalama. Tütün, belirli bir tütün çeşidinden bir balya oluşturan balya
makinelerine veya kutu yapımcılarına teslim edilir. Balya daha sonra
firma uzmanı tarafından incelenir ve temsil ettiği tütünün türünü belirten
bir etiketle etiketlenir. Balya daha sonra “terleme” tehlikesi tamamen ge-
çene kadar bir depoya yerleştirilir. Bu süreç, balyaların preslenmesinin
başladığı Eylül ayının ilk gününe kadar sürer.
c. Sıkıştırma. Çuval bezi veya “kendir” ile kaplı balya, köy balyasındakilerle
aynı şekilde yerleştirilmiş altı çubukla bir arada tutulur. Çubuklu balya, iki
adam tarafından çalıştırılan bir “kriko” presinin altına yerleştirilir. Çubuk-
ları birbirine bağlayan halatlar daha sonra presin altından çıkarıldıktan
sonra sıkılır, böylece rıhtım işçileri çuvalı birbirine sıkıca dikebilir ve bal-
yayı formda tutabilir. Çubuklar daha sonra çıkarılır ve balya, genellikle
dört kez etrafından kordonla bağlanır ve markası basıldığında sevkiyata
hazır hale gelir. Yukarıda bahsedilen çubuklar yaklaşık 4 fit uzunluğunda-
dır ve köylüler tarafından kesilir. Savaştan bu yana köylüler, tütünler iş-
lendikten sonra çubuklarının iadesini talep ediyor. Tütünün balyalanma-
sıyla bağlantılı olarak kullanılan neredeyse tüm kordon ve ipler yerel ola-
rak ve iç bölgelerin çeşitli kasabalarında üretilir. “Kendir” olarak bilinen
306
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
Yetenekli işleyiciler şu anda günde 1,50 ila 2,00 dolar arasında maaş alı-
yorlar ve günde 100 librelik bir balyayı işleyebiliyorlar. Bu, birinci kalite
tütün balyası için geçerlidir. Aynı durum ikinci derece tütünler için de ge-
çerlidir. Üçüncü sınıf ve altı tütün için, işlem daha maliyetlidir ve genellikle
günde yaklaşık 60 sent ödenen ve 100 librelik bir balyayı işleyebilen ka-
dınlar tarafından 4 günde yapılır. Bu farklılığın nedeni, yetiştirici tarafın-
dan özenle seçilen birinci ve ikinci derecelerin aksine, üçüncü derecelerin
ve altındakilerin köy balyasında gelişigüzel boyutlandırılması ve dolayı-
sıyla ambar işleyicisi tarafından çok dikkatli yapılması gerektiğindendir.
… Bugün Türk tütün işçisine ödenen ücret, Avrupa ve diğer ülkelere göre
düşük olmakla birlikte, ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Bu nedenle,
daha önce belirtildiği gibi, deneyimli bir tütün yetiştiricisi, günlük 1,50 ila
2,00 ABD Doları arasında bir gelir elde eder. İkinci sınıf işçiler günde 60
sentten 1 dolara, deneyimsiz işçiler ise günde 30’dan 60 sente kadar alı-
yorlar.32
32 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
307
YÜKSEL KÜÇÜKER
308
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
Ticari açıdan bakıldığında, daha iyi bilinen tütün bölgelerinde araziye sa-
hip olan ve mahsullerinin bir kısmını daha az verimli bölgelerdeki yetişti-
ricilerin daha kalitesiz tütünleriyle karıştırmak için satan yetiştiricilerin
bu uygulamaya bir son vermeleri iyi olabilir. Bu yetiştiriciler ayrıca, bazen
daha verimsiz topraklarda üretim yapanlardan aldıkları tütünlerle kendi
kaliteli tütünlerini karıştırmak için tütün satın alarak alıcıları aldatmaya
çalışırlar.
33 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
309
YÜKSEL KÜÇÜKER
Ayrıca tütün Amerika’da bazı tütün yetiştiren eyaletlerde olduğu gibi açık
pazarda müzayede ile satılsaydı köylü tütünü için tek tip bir fiyat elde
ederdi, oysa mevcut yönteme göre tütün gerçek veya hak edilmiş değerin-
den ziyade hemen hemen bir bölgede belirlenen fiyattan satılmaktadır. Bu
nedenle, mevcut koşullar altında, bir köyü ziyaret eden ve çok miktarda
tütün için fiyat belirleyen bir alıcı, bu fiyatın sonraki pazarlık görüşmele-
rini büyük ölçüde etkilediğini ve daha düşük fiyatlarla veya değerlerini
tahmin ettiği kadar düşük fiyatlarla daha düşük ürün satın alamayacağını
bilmektedir.
Samsun, Bafra, Alaçam ve Taşova ilçeleri için 1920 tütün mahsulünün yak-
laşık on milyon pound olduğu tahmin ediliyor. Son birkaç haftadaki çok
şiddetli yağışlar nedeniyle, mahsulün artması, ancak aynı zamanda doğal
değerin düşmesi muhtemeldir.34
Raporun son kısmında 1913 yılı ile 1918 yıllarında Samsun bölgesinde
tütün üretim süreçlerinde görev yapan kişi sayıları kıyaslanmıştır. Buna göre
1913 yılında 34 bin küsur olan üretici sayısının 1918 yılında 7 bine kadar düş-
tüğü ifade edilerek bu düşüşün ana sebebi olarak savaşın bölgedeki etkisi vur-
gulanmıştır. Bu noktada birtakım siyasi değerlendirmeler yapma gereği duyan
Tuck, Rumların ve Ermenilerin birçok defa Türkler tarafından sürgün ve katli-
amlarına maruz kaldığını iddia etmiştir. Raporda savaş döneminde hem Rum
hem de Türk köylerinde tütün ekiminin neredeyse tamamen kadın ve çocukla-
rın elinde olduğu, mevcut istikrarsız siyasi koşullara rağmen işlerin yavaş yavaş
normal hale geldiği ve yıllık mahsullerde artış olduğu ifade edilmiştir. Barışın
sağlanmasıyla birlikte tütün endüstrisinin de savaş öncesi önemini yeniden ka-
zanacağı belirtilerek rapor sonlandırılmıştır.
Sonuç
17. yüzyıl başlarında Anadolu’ya ulaşan tütün sonraları Anadolu’da da ye-
tiştirilmeye başlanmıştır. Tütün bitkisi için uygun iklime ve coğrafî koşullara
sahip olan Samsun ve yöresinde yetiştirilen yüksek kalitede tütün zamanla
yurtdışından da rağbet görmeye başlamış ve yabancı firmaları bölgeye çekmiş-
tir. Amerikan firmaları da bölgeye yakın ilgi göstermiş ve 20. yüzyılın başından
34 NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey, Volume 022,
861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan Amerikan İstanbul Başkonso-
losluğu’na, 20 Ağustos 1920.
310
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
311
YÜKSEL KÜÇÜKER
KAYNAKLAR
Arşiv Kaynakları
US National Archives and Records Administration (NARA)
Araştırma ve İnceleme Eserleri
Erler, Mehmet Yavuz-Edinsel, Kerim, “Samsun’da Tütün Üretimi (1788-1919)”, Ulusla-
rarası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C 4, S. 18, Yaz 2011, s. 230-247.
Erdoğu, Özlem Güneş, 19. ve 20. Yüzyıllarda Samsun Kentinin Tütün Tarımı ve Sanayii
Çerçevesinde Ekonomik ve Toplumsal Gelişimi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2021.
Başaran, Neslişah Leman, “Samsun Konsolosluk Belgelerine Göre Cumhuriyet’in İlk Yıl-
larında Samsun’da Ticari Faaliyet”, Tarih Boyunca Karadeniz Ticareti ve Canik,
Samsun, C I, ed. Osman Köse, Ankara: Canik Belediyesi Kültür Yayınları, s. 473-
476.
Palamut, Mehmet E., “Aşar ve Düşündürdükleri”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Mecmuası, Prof. Dr. Sabri Ülgener’e Armağan Özel Sayısı, C 43, İstanbul 1987, s.
69-78.
Mercimek, Vakıf, “Tarihi Süreç İçerisinde Türkiye’de Yetiştirilen Tütün Miktarı ve Deği-
şim Sebepleri”, Tütün Eksperler Derneği Bülteni, S. 42, Mart-Nisan 1999, s. 11-17.
Çamaş, Necdet, “Tütün Üretimi, Yaprak Tütün Ticareti ve Sigara Sanayinin Samsun’un
Tarımsal ve Sosyo-Ekonomik Yaşamı Üzerindeki Rolleri”, Geçmişten Geleceğe
Samsun, I. Kitap, Samsun 2006, s. 565-583.
Gürdamar, Ersin, Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Tütün Politikaları, Yayımlanmamış Dok-
tora Tezi, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya 2019.
Şahin, Güven-Taşlıgil, Nuran, “Türkiye’de Tütün (Nicotiana tabacum L.) Yetiştiriciliği-
nin Tarihsel Gelişimi ve Coğrafi Dağılımı”, Doğu Coğrafya Dergisi, C 18, S. 30,
2014, s. 71-102.
Hayreddin Nadi, Abdullah Yesari, Samsun Ticaret Rehberi, Birinci Sene-1339, Samsun
1339 (1923).
İnternet Kaynakları
https://www.findagrave.com/memorial/21084979/somerville-pinkney-tuck, son eri-
şim tarihi: 13.11.2022
https://www.britannica.com/science/pound-unit-of-weight, son erişim tarihi:
15.11.2022
312
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
EKLER
Resim 1. Yağmur Durumuna Karşı Hazırlanan Korunaklar
Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.
Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.
313
YÜKSEL KÜÇÜKER
Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.
Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.
314
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.
Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.
315
YÜKSEL KÜÇÜKER
Kaynak: NARA, RG 84: Records of Foreign Service Posts, Consular Posts, Samsun-Turkey,
Volume 022, 861.3, Samsun Amerikan Sorumlu Konsolosu S. Pinkney Tuck’tan
Amerikan İstanbul Başkonsolosluğu’na, 20 Ağustos 1920.
Kaynak: Hayreddin Nadi, Abdullah Yesari, Samsun Ticaret Rehberi, Birinci Sene-1339,
Samsun 1339 (1923), s. 67.
316
SAMSUN VE BAFRA’DA TÜTÜN YETİŞTİRİCİLİĞİ
Kaynak: Hayreddin Nadi, Abdullah Yesari, Samsun Ticaret Rehberi, Birinci Sene-1339,
Samsun 1339 (1923), s. 68.
Kaynak: Hayreddin Nadi, Abdullah Yesari, Samsun Ticaret Rehberi, Birinci Sene-1339,
Samsun 1339 (1923), s. 73.
317
Ali Bey Çeşmesi
319
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ*
Giriş
Geleneksel Türk evi, yayılım gösterdiği tüm alanlarda iç mekân teşekkülü,
cephe düzeni ve mimari detayları ile kendine has üslûp özelliklerine sahip yapı
tiplerindendir. Türk şehrinin temel unsurlarından olan geleneksel konutlar, so-
kak dokusu ve konutun sokak ile olan ilişkisi açısından da Türk sanatının ince-
lemeye değer çalışma alanlarındandır. Türk evinin dış dünyayla olan ilişkini dü-
zenleyen bir mimari birim olarak karşımıza çıkan cumbalar ise geleneksel Türk
evinin en karakteristik öğesidir. Osmanlı Devleti’nin yayılım gösterdiği coğraf-
yada yoğun olarak karşımıza çıkan bu kullanım Anadolu geleneksel konutunun
da en önemli öğesi olarak yüzyıllardır varlığını sürdürmüştür.
Bu çalışmada Bafra’nın geleneksel cumbalı köy evleri ele alınmaktadır.
Konu Bafra’nın köyleri ile sınırlandırılmıştır. Daha önce tek tek konut bazında
bütüncül bir araştırma yapılmamış olması nedeniyle çalışma alanı köyler olarak
belirlenmiştir. Ayrıca gözden uzak olan bu köylerdeki geleneksel konutların ye-
rini hızla modern olarak tabir edilen yapı malzemeleri ile inşa edilen konutların
alması, çalışmayı daha da önemli kılmaktadır. 2016 yılı yazında yapılan incele-
melerde aynı parsel içinde geleneksel konutun yanında çağdaş konutun inşa
edildiği geleneksel konutun ise çeşitli amaçlarla (depo, kuruluk vb.) kullanıldığı
görülmüştür. Özellikle ahşap konutların ya sökülerek yakıldığı ya da kaderine
terkedildiği anlaşılmıştır. Bu konutların bir an önce belgelenerek kayıt altına
alınması için yapılan arazi çalışmalarında Bafra şehir merkezi ile Karadeniz ara-
sındaki bölümde neredeyse hiç geleneksel konut kalmadığı tespit edilmiştir.
*Bu çalışma ‘‘Bafra Kırsal Konut Mimarisi’’ isimli doktora tezinden üretilmiştir.
1Mardin Artuklu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü. Orcid: 0000-0002-0108-
9647
321
ŞERİF TÜMER
Ancak Bafra şehir merkezinin güneyinde özellikle de yüksek dağ köylerinde ha-
tırı sayılır sayıda ve nitelikte konut tespit edilmiştir. Böylelikle çalışma alanı
Bafra’nın güneyindeki köy evleri olarak sınırlamıştır.
İncelenen konutların Bafra köylerindeki son geleneksel konutlar olması
çalışmanın önemini ortaya koymaktadır. Çalışma yapılan köylerde çağdaş mal-
zeme ve konut tiplerinin sayısının hızla arttığı görülmekte, incelenen bu son ge-
leneksel örneklerse işlevlerini tamamlayacakları günü beklemektedir. Belki de
birkaç on yıl içerisinde bu konutlardan geriye hiçbir şeyin kalmayacağı düşü-
nülmektedir.
Çalışma kapsamında Bafra’nın güneyinde yer alan on köy (Şekil 1) ince-
lenmiştir. Bunlar Bengü, Çulhakoca, Kapıkaya, Karakütük, Kolay, Kuzalan, Me-
şelitürkmenler, Selemelik, Şahinkaya ve Terzili köyleridir. Konu kapsamında
ele alınacak cumbalı konutlara ise beş köyde rastlanılmıştır. Bu köyler Şahin-
kaya, Kolay, Selemelik, Terzili ve Kuzalan köyleridir. Yapılan incelemelerde 26
geleneksel cumbalı konut tespit edilmiştir. Konutların özel mülkiyet niteliğinde
olması nedeniyle hepsinin içine girilememiştir. İçine girilip ölçüsü alınıp
plânları çizilen konut sayısı 11’dir. Selemelik köyünde konutlara girilememiş
olsa da dıştan fotoğrafı çekilen konutlar çalışmaya eklenmiş ve böylece en azın-
dan görsel hafızada yer almaları amaçlanmıştır. İncelenen konutların görsel ve
plânları metin içine eklenmiş, incelenen köyün başlığı altında verilmiştir. Bu
yöntemle doküman analizi yapılmış sonrasında ise değerlendirilerek cumbalı
köy evlerinin Türk evi içerisindeki yeri ya da yapı ustalarının bu mimari tarz ile
neyi hedefledikleri üzerine görüşler belirtilmiştir. Çalışmanın değerlendirme
bölümüne bir tablo eklenerek incelenen konutların yapım tarihi, malzemesi ve
tekniği belirtilmiş bu yöntemle çalışmanın daha anlaşılır olması hedeflenmiştir.
Kırsal konut mimarisinin tamamlayıcı unsurlarından olan ek yapılar (ahır, sa-
manlık, fırın vb.) çalışmanın amacını ve kapsamını aşmaması için verilmemiştir.
İkiztepe Kazıları kapsamında ortaya çıkarılan yapım tekniklerinin
Bafra’nın köy evlerinde hâlâ varlığını sürdürdüğü de bu çalışma ile bir kez daha
ortaya konmuştur. Nitelikli örneklere sahip olan Bafra’nın güney köyleri gerek
malzeme gerekse de teknik açısından oldukça çeşitlilik arz etmektedir. Değişen
sosyo-ekonomik şartlar ve konfor beklentileri karşısında eski önemini yitiren
bu geleneksel konutlar halk yapı sanatının önemli örneklerindendir.
322
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ
Şahinkaya köyü
Bafra şehir merkezine yaklaşık 55 km. mesafede yer alan Şahinkaya Köyü
(Şekil 1) Bafra’nın dağ köylerindendir. Ulaşım ağı gelişmemiş olan köyün arazisi
engebeli ve serttir. Yükseltiye bağlı olarak kış ayları oldukça soğuk geçmekte-
dir. Kaynaklar incelendiğinde2 köyün ismine rastlanamamakla birlikte yakının-
daki Elalan, Akalan gibi köylerin ismine rastlanıyor. Eski isminin ‘‘Bürük’’ ol-
duğu öğrenilen köy daha önce Elalan köyüne bağlıyken ayrılarak Şahinkaya is-
mini almıştır. Elalan köyü nüfusu 1834-35 tarihli defterlerde 109 erkektir3.
Gelişmiş bir yol ağına sahip olmayan köyün nüfusu her geçen yıl azalmak-
tadır. Köyde temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Yükseltiye bağlı ola-
rak kış aylarının hayli sert ve zor geçtiği köyde geleneksel doku büyük ölçüde
korunmuştur. Malzemenin kolay temini açısından ahşap başlıca konut ve ek-
lenti malzemesidir. Köyde üç tane cumbalı konuta rastlanmıştır. Bu üç konuttan
sadece birisinin (F.2) zemin katında taş malzeme kullanılmış üst katı ise ahşap-
tan inşa edilmiştir. Diğer iki konut (F.1-3) hem zemin hem de üst katta tamamen
ahşap malzeme kullanılarak yapılmıştır. Çantı evler yörede kandil ev olarak da
isimlendirilmektedir. Üç konutunda zemin katları ahır ve aşhane olarak kulla-
nılmaktadır. Bu kullanım konutlara tamamıyla kırsal nitelik kazandırmaktadır.
Üst katın geleneksel Türk evinde temel yaşama birimi olması geleneği
Bafra köy evlerinde de devam etmektedir. İncelenen bu üç konutta da zemin
2 Mehmet Öz ,”XV. Yüzyıldan XVII. Yüzyıla Samsun Yöresi” Geçmişten Geleceğe Samsun 1. Kitap
2013, Yayına Hazırlayan (Editör)Doç. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2013, s.29.; Mehmet Öz, XV-XVI.
Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999.
3 Tancan Özkan, 19. Yüzyılın İlk Yarısında Bafra Kazası Nüfusu, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal
323
ŞERİF TÜMER
katlar geçim kaynağı ile ilgili temel birimler olarak düzenlenmiş üst katlar ise
temel yaşam alanı olarak kalmıştır. Zemin katı ahır olarak kullanmayan konut
sahipleri de yine üst katları tercih etmiştir. Bunun zorunluluktan ziyade bir ter-
cih olduğu anlaşılmaktadır.
324
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ
Kolay köyü
Bafra şehir merkezine 23 km. mesafede yer alan Kolay köyü ulaşımın her
dönem rahatlıkla yapılabildiği karayoluna sahip köylerdendir. Derbent Barajı
325
ŞERİF TÜMER
gölü kıyısına kurulu olan köyde Karadeniz iklim özellikleri görülür. Köyün geç-
mişi hakkında kaynaklardan bilgi edinebilmektedir. 15. ve 16. yüzyıl kayıtla-
rında karşılaşılan Kolay köyü, Pazarlı nahiyesine bağlıydı4. 1642 tarihinden
önce Bafra nahiyesinin en önemli köylerinden olan Kolay, 1642 yılında Baf-
ra'nın batısındaki köyleri kapsayan Değirmenözü nahiyesinde bağlıydı.
Çalışma kapsamında gezilen köyler arasında en nitelikli konut örnekleri
Kolay’da tespit edilmiştir. Malzeme ve teknik açısından çeşitlilik arz eden Kolay
köyü evleri özellikle ahşabın kaliteli işlendiği örneklere sahiptir. İyi bir ustalık
becerisi ile inşa edildiği anlaşılan ahşap evler, parsel içinde oturduğu alan açı-
sından da diğer köylerdeki evlerden daha büyüktür. Neyzen Tevfik’in köyü ola-
rak bilinen Kolay, geçmişte belde belediyesi statüsüne erişmişse de günümüzde
köy statüsündedir.
Köyde toplamda 14 cumbalı ev tespit edilmiş olup üçünün içine girilebil-
miş (F.4-5-6) ve ölçüleri alınmıştır. Konutların özel mülkiyet statüsünde olup
hâlihazırda kullanılıyor olması içlerine girip gerekli çalışmanın yapılmasını zor-
laştırmaktadır. Girilemeyen konutların dışarıdan fotoğrafları çekilerek çalış-
maya dâhil edilmiş ve böylece konutların en azından görsel hafızada yer alma-
sını sağlamak amaçlanmıştır. Çalışma kapsamındaki 14 konutun sadece ikisi
(F.8-16) hem zemin hem de üst katta ahşap ile inşa edilmiştir. Zemin katın
taş/tuğla üst katın ahşap olduğu (F.4-5-10-11-12-14-17) konut sayısı yedidir.
Diğer konutlar ise tümüyle taş ve tuğla malzemeden inşa edilmiştir. Kolay köy
evlerinde zemin katlar diğer köylerin aksine ahır olarak düzenlenmemiştir. Ko-
nutlar bu yönü ile kır meskenlerinden ziyade şehir evleri niteliği göstermektedir.
326
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ
327
ŞERİF TÜMER
328
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ
329
ŞERİF TÜMER
Selemelik köyü
Selemelik köyü Bafra şehir merkezine 19 km mesafede yer almaktadır.
Bafra’nın güneyinde yer alan köy Derbent Barajı’na hâkim bir noktada eğimli
bir arazi üzerine kurulmuştur. Bafra’nın ova köylerinden birisi olan Selemelik
Köyü’nde Karadeniz iklimi hâkimdir. Ulaşım ağının iyi ve her mevsim kullanıla-
bilir olduğu köyde temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Köyün demog-
rafik yapısına bakıldığında hâkim unsurun 1924 mübadelesinde Selanik ve ci-
varından gelen Türk mübadiller olduğu5 görülür. Selemelik köyünün, Türk mü-
badillerin Selanik’te temel geçim kaynakları olan tütüncülüğe elverişli olması
nedeniyle Selemelik Köyü’ne yerleştirilmişlerdir. Dolayısıyla köyün temel ge-
çim kaynağı tütün üretimi ve bunun yanında hayvancılıktır.
5Cevdet Yılmaz ve Halil İbrahim Zeybek, Samsun Coğrafyası, Canik Belediyesi Kültür yayınları,
Samsun, 2016, s. 181-182.; Nedim İpek, "Canik Sancağı'nın Nüfusuna Dair Bir Değerlendirme",On-
dokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 10, Samsun 1997, s.44.
330
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ
331
ŞERİF TÜMER
Terzili köyü
Bafra şehir merkezine 20 km. mesafede yer almaktadır. Temel geçim kay-
nağının tarım ve hayvancılık olduğu köy Bafra’nın ova köylerindendir. Köy, tü-
tün üretimi ile ön plâna çıkmaktadır. Düz sayılacak bir arazi yapısına sahip olan
köyde dağınık yerleşme düzeni görülmektedir. Yapılan araştırmalarda köyde 4
adet cumbalı konut (F.22-23-24-25) tespit edilmiştir. Bu konutların biri tuğla
malzeme ile inşa edilmişken (F.22) kalan üç konut zemin katta taş/tuğla üst
katta ise ahşap malzeme ile inşa edilmiştir. Malzemenin kaliteli konutların işçi-
liğinin ise nitelikli olduğu gözlenen köy evlerinin zemin katları yaşam alanı ola-
rak kullanılmış, ahır yapılmamıştır. Ahır için ayrı ek yapıların tasarlandığı bu
evlerin ocak yapılarının üstünde usta isimlerinin yazılmış olduğu görülmekte-
dir. İncelenen evlerin hepsinin içine girilerek ölçüleri alınmıştır (Plân.7-8-9).
Sadece bir konutun içinin fotoğraflarının çekilmesine konut sahibi izin verme-
diği için (F.22) konutun dış görüntüsü eklenmiştir.
332
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ
333
ŞERİF TÜMER
334
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ
Kuzalan köyü
Bafra’nın yaklaşık 35 km. güneyinde yer alan bu köy Derbent Barajı’na
hâkim bir noktada yer almaktadır. Kuzalan köyü ulaşımın her dönem rahatlıkla
yapılabildiği bir karayoluna sahiptir. Karadeniz iklim özelliklerinin görüldüğü
köyün temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Ağırlıklı olarak mübadille-
rin yaşadığı köyde bir tane cumbalı ev (F.26) tespit edilmiştir. Zemin katın
yığma taş olduğu konutun üst katı bağdadi tekniğinde inşa edilmiştir. Konutun
bodrum katı ahır olarak kullanırken zemin katı konutun aşhane ve depolama
alanı şeklinde kullanılmaktadır. Temel yaşama birimi ise üst kattır.
335
ŞERİF TÜMER
Değerlendirme
Cumba terimi sözlükte ‘‘yapının zemin katının üstündeki katta yer alıp so-
kağa doğru uzanan çıkmalı oda veya eski İstanbul evlerinde pencerenin önünde
sokağa doğru çıkma yapan kafesle örtülü bölüm’’ olarak tanımlanmaktadır9. Ge-
leneksel Türk Evi’nin en karakteristik mimari öğelerinden olan cumba genel-
likle kent evlerinde sokağı dışarıdan görebilme amacıyla düzenlenmişlerdir.
Doğan Kuban bu noktada kadının sokağı görme isteğinin zorlayıcı olduğuna
dikkat çekmektedir10. Şehir evleri için kabul görebilecek bu düşünce, kırda ge-
niş parseller üzerine ayrık nizam olarak inşa edilen ve birbirine çokta yakın ol-
mayan köy evleri için daha farklı arayışın sonucu gibi görünmektedir. Sofa çık-
ması olarak da bilinen cumbalar hem konutun iç-dış ilişkisini düzenleyen mi-
mari birimler olmuş hem de konut cephesini durağanlıktan kurtararak ona es-
tetik bir görünüm vermiş mimari çözümlerdir.
Bafra’nın toplam beş köyünde (Ş.1) toplam 26 cumbalı konut tespit edil-
miş, bunların 11 tanesinin içine girilebilmiş fotoğrafları çekilerek ölçüleri alına-
bilmiştir. Konutların özel mülkiyet kapsamında olması bu noktada çalışmaları
zorlaştıran temel etkendir. İncelenen konutlar arasında en erken tarihli olanı
1900 tarihli olup Kolay Köyü’nde (Şekil 1) tespit edilmiştir. En geç tarihli konut
yine Kolay Köyü’nde yer almakta olup 1970 tarihlidir.
Cumbaların on yedisi ahşaptan, beşi tuğladan, üçü taştan biri ise ahşap ve
taş malzemenin birlikte kullanımından meydana gelmektedir. Ahşap ve taşın
bir arada kullanıldığı örnek aynı zamanda bir bağdadi konut (F.18-26) örneği-
dir. Ancak tabloda da görüldüğü gibi (Ş.1) Bafra köy evlerinde cumba malze-
mesi için en yoğun olarak ahşap kullanılmıştır. Ahşabın bölgenin coğrafyası ile
ilgili olarak daha kolay ulaşılabilir bir malzeme olmasının yanı sıra yükün hafif-
letilerek konut cephesindeki bozulmanın da önlenmek istendiği açıktır.
Bafra’nın cumbalı köy evleri plân açısından (girilebilen konutlarda) ince-
lendiğinde iç ve köşe sofalı tipin en fazla uygulanan tip olduğu görülmektedir.
Yan sofalı tipte sadece bir örnek varken iç sofalı tipte ise hiçbir örnekle karşıla-
şılmamıştır. İç sofalı tipte sofanın konut cephesinin dışına taşırılması hem sofa-
nın daha geniş bir alana sahip olması açısından hem de bol ışık alarak aydınlık
ve ferah bir mekân olgusu edilebilmesi adına akıllıcadır.
Hangi sofa tipinde kullanılırsa kullanılsın Bafra köy evlerinde cumbalar
hep cephenin merkezinden çıkma yapmışlardır. Bunda parselden istendiği gibi
istifade edilebilmesinin de etkili olduğu söylenebilir. Örnekler bazen sofanın
9 Metin Sözen ve Uğur Tanyeli, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul 2003,
s. 54.
10 Doğan Kuban, Türk Ahşap Konut Mimarisi 17-19. Yüzyıllar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
336
BAFRA’NIN GELENEKSEL CUMBALI KÖY EVLERİ
Sonuç
Türk geleneksel evini oluşumundaki önemli etkenlerden olan kültürel ve
sosyo-ekonomik vb. koşullar Bafra köy evleri üzerinde de etkili olmuştur. Bafra
köy evlerinin inşa malzemesi, plân kurgusu ve cephe düzeni Türk Evi’nin Ana-
dolu kırsalındaki nitelikli örneklerindendir. Bafra köylerinde yapılan bu ça-
lışma ile geleneksel dokunun Bafra şehir merkezinin güneyinde yoğun bir şe-
kilde varlığını sürdürürken gözlenirken, kuzeyinde neredeyse yok denecek ka-
dar az olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumun, gelişmiş yol ağı, ekonomik durum
ve yerleşim geçmişinin güneyde daha eskiye dayanması sonucu olduğu düşü-
nülmektedir.
Köy evleri estetik arayıştan ziyade temel geçim kaynakları ile de alakalı
olarak işlevselliği ön plâna alan konut türlerdir. Ancak Bafra köylerinde işlev-
sellik olgusunun yanı sıra tavan detayları, ocak üzerinde yer alan boya süsleme-
ler bu evlerin tasarımında estetik arayışın da dikkate alındığını göstermektedir.
337
ŞERİF TÜMER
Kaynakça
Evren, Mesut, Türk Evinde Çıkma, Fakülteler Matbaası, İstanbul 1959.
İpek, Nedim, "Canik Sancağı'nın Nüfusuna Dair Bir Değerlendirme", Ondokuz Mayıs
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 10, Samsun 1997, s.29-45.
Kuban, Doğan, Türk Ahşap Konut Mimarisi 17-19. Yüzyıllar, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul 2017.
Öz, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
1999.
Öz, Mehmet, ,”XV. Yüzyıldan XVII. Yüzyıla Samsun Yöresi” Geçmişten Geleceğe Samsun
1. Kitap 2013, Yayına Hazırlayan (Editör)Doç. Dr. Cevdet Yılmaz, Samsun 2013,
s.23-44.
Özkan, Tancan, 19. Yüzyılın İlk Yarısında Bafra Kazası Nüfusu, Ondokuz Mayıs Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun
2012.
Sözen, Metin ve Tanyeli, Uğur, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İs-
tanbul 2003.
Tümer, Şerif, Bafra Kırsal Konut Mimarisi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2020.
Yılmaz, Cevdet ve Zeybek, Halil İbrahim, Samsun Coğrafyası, Canik Belediyesi Kültür
Yayınları, Samsun 2016.
Yılmaz, Cevdet, Bafra Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Ofset ve Mat-
baacılık Tesisleri, Bafra-Samsun 2007.
338
Bafra Alaçam Caddesi
339
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN
GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI
Giriş
Belediye kelimesi belde ve bilâd kelimeleriyle bağlantılı olup bugünkü an-
lamıyla kullanılışı Tanzimat dönemiyle başlamıştır.2 Belediye en basit ifadeyle
bir şehir veya kasabanın sokaklarıyla ilgili genel işler ve temizlik gibi ihtiyaçla-
rına bakan idareye verilen isimdir.3 Tanzimat dönemine kadar belediye işleri-
nin hisbe müesseseleri ve kadıların yürüttükleri bilinmektedir. II. Mahmud dev-
rinde şehirlerde vergi toplamak, asayişi sağlamak, ekonomik faaliyetleri ve
çarşı pazarın denetlenmesi ve sağlıkla ilgili kontrolü sağlamak adına İhtisab Ne-
zareti kuruldu. Ancak bu kurum bir müddet sonra yetersiz kaldı.4 Nitekim Kırım
Savaşı’nın İstanbul’da karışıklığı artırması üzerine İhtisab Nezareti ilga edilerek
16 Ağustos 1854 tarihinde İstanbul Şehremaneti kuruldu.5 İstanbul Şehrema-
neti de bekleneni veremeyince belediye teşkilatına yardımcı olmak üzere
1857’de Altıncı Daire-i Belediye (Beyoğlu-Galata) teşkil edilmiştir.6 Daha gerek
II. Abdülhamid gerekse II. Meşrutiyet dönemlerinde belediye teşkilatıyla ilgili
düzenlemeler devam etmiştir.7
1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Çarşamba İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü. Sam-
sun/Türkiye, ahmetyadi87@gmail.com. ORCID: 0000-0002-0405-3535
2 İlber Ortaylı, “Belediye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Diyanet Vakfı Yayınları, C. 5,
341
AHMET YADİ
8 Şafak Ertan Çomaklı, “Osmanlı Devleti’nden Cumhuriyet’e Türk Belediyeciliğinin Tarihsel Geli-
şimi”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı 134, Ekim 2001, s. 77.
9 Tarkan Oktay, “Osmanlı Döneminde Modern Belediye Kurumunun Doğuşu ve Gelişimi”, Selçuk-
Dâhiliye Nezâreti Mektubî Kalemi (DH. MKT), Nr: 1848/44, 25 Haziran 1307 (7 Temmuz 1891).
342
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI
343
AHMET YADİ
Hacı Hüseyin Efendi, Firuz Ağa, Akdem Ağa, Mihail Ağa, Mehmed Efendi
(1870’te dâhil), Hafız Efendi, Yordan Ağa, Artin Ağa (1871-1872’de dâhil) ve
kâtip ise Safvet Efendi’dir.15
2-Aziz Efendi
1872-1877 yıllarında müstakil bir sancak olan Canik’in tekrar Trabzon’a
bağlanmasıyla birlikte salnamelerdeki bilgilere göre 1879’da Bafra Belediye
Başkanı Aziz Efendi’dir. Azalar; Abdullah Efendi, Süleyman Efendi, Hacı Reşid
Efendi, Mehmed Efendi, Kiryako Ağa, Nişan Ağa ve kâtip ise Derviş Efendi’dir.16
3-Asım Efendi
1881 yılında Bafra Belediye başkanı Asım Efendi’dir. Azalar; Mehmed Ali
Kemali Efendi, Osman Efendi, Mehmed Rasim Efendi, Yorgi Ağa, sandık emini
ve kâtip Hafız Derviş Efendi’dir.17 1888 yılında da Bafra Belediye başkanının
Asım Efendi olduğunu görmekteyiz. Sadece bu dönemde belediye teşkilatına
müfettiş olarak Hafız İsmail Efendi’nin dâhil edilmiştir.18
4-Osman Efendi
1892’de Bafra Belediye başkanı Osman Efendi olarak kayıtlara yansımış-
tır. Onun başkanlığında belediye müfettişi Hafız İsmail Efendi, sandık emini ve
kâtip ise Derviş Efendi’dir.19
5-Emin Efendi
1893 yılında Bafra Belediye başkanı Hacıömerzade Emin Efendi’dir. Aza-
lar; Morzade Hacı Mehmed Efendi, Cemilzade Hasan Efendi, Sarraf Dimid Ağa,
Hacı Yovani Ağa ve Akob Ağa’dır. Tabib Misail Efendi, Müfettiş Hacı İsmail
Efendi ve Kâtip ve Sandık Emini Derviş Efendi belediye teşkilatının diğer üyele-
ridir.20
6-Osman Naci Efendi
1894 yılındaki Bafra Belediye başkanını bir Osmanlı Arşivi kaydından
tespit edebilmekteyiz. Bafra’daki Kızılırmak nehrinin üzerine büyük bir köprü
inşa edilmiş ve bu konuda çaba sarf eden belediye reisi Osman Naci Efendi rabia
rütbesi ile taltif edilmiştir.21 1896’da yine başkan Osman Naci Efendi’dir. Azalar;
15 TVS, 1286 (1869), s. 48.; TVS, 1287 (1870), s. 53.; TVS, 1288 (1871), s. 59.; TVS, 1289 (1872), s.
58.
16 TVS, 1296 (1879), s. 81.
17 TVS, 1298 (1881), s. 78.
18 TVS, 1305 (1888), s. 265.
19 TVS, 1309 (1892), s. 247.
20 TVS, 1311 (1893), s. 271.
21 BOA, DH. MKT, Nr: 226/26, 6 Nisan 1310 (18 Nisan 1894).
344
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI
Çelebizade Ahmed Çelebi Efendi, İsmail Efendi, Delmidoğlu Dimid Ağa, Ara-
boğlu, Dimitri Ağa, Yordan Ağa’dır. Belediye tabibi Misail Efendi, müfettişi Hacı
İsmail Efendi, kâtip ve sandık emini Ali Rıza Efendi’dir.22
7-Mehmed Hâkî Efendi
1897 yılında İkdam gazetesindeki bir habere göre Bafra Belediye Başkanı
Mehmed Haki’dir.23 Kendisi hakkında başka bir bilgi bulunmamaktadır.
8-Mustafa Kâşif Efendi
1898’de Bafra Belediye başkanı Mustafa Kâşif Efendi’dir. Belediye müfet-
tişi Abdülkadir Efendi, kâtip İsmail Hakkı Efendi ve sandık emini ise İsmail
Efendi’dir.24 1900’de yine başkan Mustafa Kâşif Efendi’dir. Azalar; Abdurrah-
man Ağa, İsmail Efendi, Akob Ağa, Hacı Yani Ağa, Dimid Ağa, Dimitraki Efendi
ve Kalfed Bogos Ağa’dır. Belediye tabibi İstepan Efendi ve müfettişi ise Safer
Bey’dir.25 1901 yılındaki kayıtta Derebeyzade Kâşif Efendi’nin başkanlık göre-
vinde devam ettiği görülmektedir. Değişikliklerle birlikte azalar; Kazanosman-
zade Abdurrahman Ağa, Arifağazade İsmail Efendi, Yelkencizade Hacı Yani Ağa,
Odabaşıoğlu Dimid Ağa, Araboğlu Dimitri Efendi ve Pesmendiyan Agob Ağa’dır.
Ayrıca tabib İstepan Efendi, müfettiş Safer Bey, kâtip ve sandık emini ise Ende-
runzade İsmail Fevzi Efendi’dir.26 Yine aynı yıl Kâşif Efendi, iyi hizmetlerinden
dolayı salise rütbesi ile taltif edilmiştir.27
9-Tevfik Efendi
1902 yılında Çelebizade Tevfik Efendi’nin Bafra Belediye başkanı olduğu
görülmektedir. Azalar; Hacılokmanzade Zihni Efendi, Mayısoğlu İstavri Efendi,
Dedebalıoğlu Murat Ağa, Budakoğlu Dimid Ağa, İnciyan Bogos Efendi, Yakobyan
Memas Ağa, Dermosesyan Arakil Ağa’dır. Tabib Hristo Efendi, müfettiş Mustafa
Bey ve kâtip ve sandık emini ise İsmail Fevzi Efendi’dir.28 1903 yılında başkan
Çelebizade Tevfik Efendi, hükümet işlerinde ve memleketin kalkınmasında gö-
rülen gayretlerinden dolayı salise rütbesiyle taltif edilmiştir.29 1904 yılında ise
Bafra’da eğitim faaliyetlerinin günden güne geliştiği ve bunda ahalinin yardım-
345
AHMET YADİ
larının önemli olduğu ifade edilmektedir. Tevfik Efendi, görevini iyi yapmadı-
ğından ve eğitim-öğretim için halktan toplanan parayı şahsi işleri için kullandı-
ğından dolayı hakkında şikâyet olmuştur. Yetkililer Tevfik Efendi hakkında ya-
pılan suçların doğruluğu kesinleşirse gereğinin yapılacağını bildirdiler. 30 Bu ha-
diseden dolayı Tevfik Efendi’nin bir ceza alıp almadığına dair bir bilgi bulunma-
maktadır. Cumhuriyet’in ilanından sonra Çelebi soyadı almış ve Kasım 1938’de
vefat etmiştir. Çevresi tarafından çok sevilen ve fukara babası olarak nitelenen
bir şahsiyet olarak göze çarpmaktadır. Vefat ettiği tarihlerdeki belediye binası-
nın da onun eseri olduğuna dikkat çekilmiştir.31
30 BOA, MF. MKT, Nr: 773/33, 27 Kanunievvel 1319 (9 Ocak 1904).; DH. MKT, Nr: 924/82, 12
Şubat 1319 (25 Şubat 1904).
31 Bafrasesi, Nr: 85, 30 Kasım 1938, s. 2.
346
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI
10-Yordonaki Efendi
Yordonaki Efendi, Aks-ı Sada gazetesindeki bir haber vasıtasıyla tespit edil-
miştir. Kendisi 1910 yılında Bafra Belediyesi başkanlığında bulunmaktaydı.32
11-Hilmi Efendi
1915 yılında Bafra Belediye başkanlığında Hilmi Efendi’yi görmekteyiz.
Aks-ı Sada gazetesindeki bir haberde kendisinin telgraflarına yer verilmiştir.33
12-Dursun Ağa
1918 yılında Bafra’da yaşanan çetecilik faaliyetlerine dair bir yazıdan o
dönemki belediye başkanının Dursun Ağa olduğunu anlamaktayız. O sıralarda
bölgedeki çete faaliyetlerinden halkın huzursuz ve rahatsız olmasından dolayı
gereğinin yapılması belediye başkanı ve diğer idareciler tarafından talep edil-
miştir. Dursun Ağa’nın döneminde azalardan bazıları Hakkı Efendi, İsmail
Efendi ve Ahmed Efendi’dir.34
32 Baki Sarısakal, Samsun’da Unutulmayan Olaylar Birinci Kitap, Samsun Büyükşehir Belediyesi
Yayınları, Samsun 2008, s. 107.
33 Sarısakal, Samsun Basınında Olaylar ve İnsanlar Birinci Kitap, s. 255.
34 BOA, DH. EUM. 6. Şb, Nr: 40/41, 27 Haziran 1334 (27 Haziran 1918).
347
AHMET YADİ
14-Zihni Lokman
Zihni Lokman, 1903 Bafra doğumludur. Hacılokman ailesine mensup
olup, 1928’de Saadet Hanım’la evlendi. 1934-1938 yılları arasında Bafra Bele-
diye başkanlığı yaptı.37
348
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI
15-Kamil Çuhacı
Zihni Lokman’dan sonra Bafra Belediye başkanlığına Kamil Çuhacı seçil-
miştir. Başkan yardımcılığına Rıfat Işın, ikinci yardımcılığına Hasan Bengü ve
kâtipler ise Mustafa Ergin ve Necati Bora’dır.38 Onun döneminde belediye mu-
hasebeciliğine Halil Ünal, yazı işlerine de Mansur Çakmaklı getirilmiştir.39 4 Ka-
sım 1942 tarihinde belediye meclis üyeleri tarafından belediye salonundaki
toplantı sonucunda 20 oyla belediye başkanlığına ikince defa Kamil Çuhacı se-
çilmiştir.40 Kendisi 1938-1943 yılları arasında Bafra Belediyesi başkanlığı göre-
vini yürütmüştür.41
16-Ahmet Çakın
Ahmet Çakın, 1943-1944 yıllarında kısa süreli Bafra Belediyesi başkanlı-
ğında bulunmuştur.42
349
AHMET YADİ
17-Mustafa Ergin
Mustafa Ergin, 1944-1950 yılları arasında Bafra Belediyesi başkanlığı
yapmıştır.43
18-Necati Bora
Necati Bora, 1950-1954 yılları arasında Bafra Belediyesi başkanlığında
bulunmuştur.44 Kendisi 1910 yılında Drama’da dünyaya gelmiştir. Babasının
ismi Hilmi ve annesinin adı ise Zehra olup mesleği eczacılıktır. Uzun yıllar Hava
Kurumu ve Çocuk Esirgeme Kurumu idare heyetlerinde bulundu. Kendisi mü-
badil bir devlet adamıdır.45
Siyasi Partiler Cumhuriyet Halk Partisi (490-1-0-0), Nr: 317-1304-1, 28 Mart 1950.
350
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI
19-Mahmut Barutçu
Mahmut Barutçu, 1954-1955 yıllarında kısa süre Bafra Belediyesi baş-
kanlığı yapmıştır.46 Kendisinin daha önce Bafra Ticaret ve Sanayi Odası başkan-
lığı yaptığı da bilinmektedir.47
20-Ali Kale
Ali Kale, 1955-1973 yılları arasında 18 yıl gibi uzun bir süre Bafra Bele-
diye başkanlığı görevini yürüttü.48
351
AHMET YADİ
21-Duha Sertkaya
Duha Sertkaya, uzun süre başkanlık görevini yürüten Ali Kale’nin ardın-
dan 1973-1977 yılları arasında Bafra Belediye reisliğini yapmıştır.49
22-Sefer Peker
Sefer Peker, 1977-1980 ve 1989-1994 yılları arasında iki dönem Bafra
Belediyesi başkanlığında bulunmuştur.50 Sefer Peker ilk başkanlığında 5 yılı ta-
mamlamadan 12 Eylül 1980 tarihinde askeriyenin yönetime el konulmasıyla
görevinden alındı. Yerine Bafra Kaymakamı Cengiz Kentli 1983 yılına kadar be-
lediye başkanı olarak görevlendirildi. 1983 yılında ise Bafra’da veteriner olan
Durmuş çakır 1984 yılına kadar belediye başkanlığı görevini yürüttü.51
352
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI
23-Yaşar Buharalıoğlu
Askeri yönetimden sonra belediye seçimleri 25 Mart 1984’te yapıldı. Bu
seçim sonucunda Yaşar Buharalıoğlu 5.300 oy alarak Bafra Belediye başkanı
oldu.52 Kendisi 1984-1989 yıllarında Bafra Belediyesi başkanlığını yapmıştır.53
24-Hasan Aslan
Hasan Aslan, 1994-2004 yılları arasında 10 yıl Bafra Belediyesi başkanlığı
görevini yürütmüştür.54
52 https://www.brthaber.com/bafra-haber/gecmisten-gunumuze-bafra-belediye-secimleri-
h19057.html (Erişim Tarihi: 06.12.2022)
53 Bafra Belediyesi, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-
353
AHMET YADİ
25-Şükrü Neiş
Şükrü Neiş, 2004-2009 yılları arasında Bafra Belediyesi başkanlığında
bulundu.55
26-Zihni Şahin
Zihni Şahin, 2009 yılından 2018 yılına kadar Bafra Belediyesi başkanlık
görevini yürütmüştür.56
354
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI
27-Hamit Kılıç
Hamit Kılıç, 1967 yılında Bafra’da dünyaya geldi. Bafra’da ilk ve orta öğ-
renimini tamamladıktan sonra Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fa-
kültesi’nden mezun oldu. Çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 13 Mayıs 2018
tarihinde Belediye Meclisi tarafından Bafra Belediye Başkanlığına seçildi. 31
Mart 2019 tarihindeki yerel seçimlerde de halk tarafından seçilerek tekrar
Bafra Belediyesi Başkanlığı yürütmeye başladı. O tarihten itibaren de başkanlık
görevini yürütmektedir.57
2 Ocak 1961, s. 4.; Bafrasesi, Nr: 4, 5 Mayıs 1937, s. 4.; Bafrasesi, Nr: 11, 23 Haziran 1937, s. 3.
355
AHMET YADİ
içinde kalan mezarlıkların kaldırılarak şehrin dışında uygun bir yere nakledil-
mesi çalışmalarını görmekteyiz.59
Belediyenin bazı tüketim maddelerinin fiyatlarının belirlemekte ve ge-
rektiğinde narh koyulmaktaydı. 1937 yılının temmuz ayında odun sıkıntısından
dolayı Bafra Belediyesi birinci ekmeğin kilosuna 12 ve ikinci ekmeğin kilosuna
9 kuruş narh koymuştur.60 Yine belediyenin gaz ve benzin fiyatlarını belirlemesi
de dönemin belediyecilik faaliyetlerini anlamamız açısından önemlidir.61
Belediyenin uyguladığı yasaklar ve cezalara bakacak olursak bu konuda
gazetelerden bilgi sahibi olabilmekteyiz. Örneğin; 1937 yılında sırt hamallığının
yasakladığına dair haberler gazetelerde yer almaktadır. Buna göre sırt hamal-
lığı yasaklanırken zaruri durumlarda 30 kiloyu geçmeyecek şekilde eşya taşı-
nabilecekti. Eğer yasağa uymayan olursa ilk sefer 2, ikinci seferde 10 ve üçüncü
kez yaparsa 30 lira para cezası verecekti.62 Yine araçlarını muayene getirmeyen
şoförlere de 5 lira para cezası verilecekti.63 Ayrıca ölçü aletlerini denetimi ya-
pılması için belediyenin ilan verdiğini görmekteyiz. Bu konuda usulsüzlük ya-
panlara gereken cezaların verileceği belirtilmiştir.64 Diğer bir konu ise motosik-
let ve bisikletlerle ilgiliydi. Ehliyetsiz motosiklet kullanmanın cezası 50 lira olup
bisiklete bir kişiden fazla binmek yasaktı. Bu yasağı ihlal edenler de 2 lira para
cezası verecekti.65
Cumhuriyet döneminde Bafra Belediyesinin içinde bulunduğu önemli iş-
lerden biri de kültürel faaliyetlerdi. Gazetelerde en çok yer tutan kültürel faali-
yet ise Kızılırmak kenarında ilkbahar ve sonbaharda yapılan at yarışlarıydı.
Yine burada pehlivan güreşleri ve eşek yarışları da yapılmaktaydı. Bu faaliyetin
programları da gazetelerde geniş yer bulmuştur.66
Salgın hastalıklar ve haşerelere karşı mücadele belediyenin uğraştığı iş-
lerden olmuştur. İnsanlar arasında at ve eşek gibi hayvanlardan yayılan Ruam
hastalığına karşı Bafra’da bazı tedbirler alınmaya başlanmıştır. Hayvan sahip-
59 Bafrasesi, Nr: 13, 7 Temmuz 1937, s. 1-2.; Bafrasesi, Nr: 24, 22 Eylül 1937, s. 3.; Bafrasesi, Nr:
25, 29 Eylül 1937, s. 2.
60 Bafrasesi, Nr:14, 14 Temmuz 1937, s. 1.
61 Bafrasesi, Nr: 18, 11 Ağustos 1937, s. 4.
62 Bafrasesi, Nr: 7, 26 Mayıs 1937, s. 3.
63 Bafrasesi, Nr: 4, 5 Mayıs 1937, s. 4.
64 Bafrasesi, Nr: 15, 21 Temmuz 1937, s. 3.
65 Bafrasesi, Nr: 17, 4 Ağustos 1937, s. 3.
66 Bafrasesi, Nr: 7, 26 Mayıs 1937, s. 4.; Bafrasesi, Nr: 8, 2 Haziran 1937, s. 4.
356
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI
leri 3 gün içinde Bafra hayvan sağlığı merkezine götürmeleri şart koşulmuş-
tur.67 Yine sivrisinek ve karasinekle belediyenin mücadele ettiğini görmekteyiz.
Bu konuda belediye gerekli tedbirleri almıştır. Ancak halkın da gerekenlere dik-
kat edilmesi istenerek meselenin çözümü için çalışılmıştır.68 Hatta belediye ka-
rasinek ve sivrisinekle mücadele için bir talimatname bile yayınlanmıştır.69
Gazetelerdeki belediye haberlerinden en dikkat çekenleri halkın beledi-
yeden taleplerinin basın yoluyla iletilmesidir. Bafralıların tatil günlerinde aile-
leriyle birlikte vakit geçirebildiği yerlerden biri Askerlik Şubesi bahçesiydi. Ay-
rıca Halkevinin de orada bulunan bandosu sayesinde halk eğlenceli vakit geçir-
mekteydi. Halkın şikâyetçi olduğu sorun ise buraya gidiş geliş meselesiydi. On-
lara göre İstiklal ve Kazımpaşa caddelerinden kazasız bir şekilde geçmek kah-
ramanlıktı. Ayrıca otomobil, kamyon, bisiklet ve hayvanların gelip geçmesi yol-
dan geçenleri toza dumana bulamaktaydı. Belediye itfaiyesi sık sık sulamakta
ise de bu geçici bir tedbirdi. Belediye aileleri düşünerek pazar günü öğleden
sonra bu caddeleri trafiğe kapatarak önlem almıştı. Ancak bu yasak uygulanma-
dığından halk ise belediye bahçesi yapılıncaya kadar bu yasağa uyulması tale-
binde bulunmaktaydı.70 Daha sonra belediye bu talebi dikkate alarak gerekli
tedbirlerin aldığı anlaşılmaktadır. Çünkü gazete yoluyla belirtilen meseleye dair
ilgisinden dolayı belediyeye teşekkür edilmiştir.71
Belediyenin aile için en önemli görevlerinden biri evlenmeleri yani nikâh-
ları yapmasıdır. Nikâhların kaydedilmesiyle birlikte evliliklerin sayısal olarak
değerlendirilmesi de gazetelerde kendisine yer bulmuştur. Örneğin; 20 Ekim
1937 tarihli Bafrasesi gazetesine göre evlenme işleri geçen senelere göre artış
göstermiştir. 1936 yılında 66, 1937 yılı Eylül ayı sonuna kadar 65 nikâh kıyıl-
mıştır. Daha çok yılsonu aylarının evlenmek için tercih edildiği ifade edilerek
bu sayının 100’ü geçeceği tahmin edilmekteydi.72 Düşünüldüğü gibi olmuş 1937
yılında 121 evlenme olmuştur.73
Belediye başkanının nasıl seçilmesine ve ne gibi özellikler barındırma-
sına dair de gazetelerde yazılar bulunmaktadır. Bunlardan biri Bafra gazete-
sinde Alptekin Güven tarafından yazılan Nasıl Bir Belediye Başkanı Seçilmeli?
Başlıklı yazıdır. Gazetedeki yazı aynen şu şekildedir:
357
AHMET YADİ
Sonuç
Tanzimat dönemiyle birlikte modern belediyeciliğin temelleri atılmıştır.
Eksiklikler görüldükçe gereken tedbirler alınmış ve Osmanlı coğrafyasında be-
lediyecilik yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda ulaşabildiğimiz kay-
naklar neticesinde 1868 yılında kurulmuş olan Bafra Belediyesi Osmanlı Dev-
leti’nden günümüze kadar kesintisiz bir şekilde devam etmiştir. Sadece bele-
diye teşkilatının daha modernize edilmesi için bazı değişiklikler yapılmıştır. İn-
ternet ortamındaki Bafra sitelerinde belediye başkanlarının 1868’den günü-
müze listesi verilmiştir. Ancak bizim yaptığımız araştırmalarda gerek Osmanlı
358
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI
Kaynaklar
1-Arşiv Kaynakları
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Ar-
şivi (BOA)
Dahiliye Nezareti Emniyet-i Umumiye Müdüriyeti (DH. EUM. 6. Şb), Nr: 40/41.
Dâhiliye Nezâreti Mektubî Kalemi (DH. MKT), Nr: 226/26, 783/23, 924/82, 1848/44,
2454/4,
Maarif Nezareti Mektubî Kalemi (MF. MKT), Nr: 773/33.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet
Arşivi (BCA)
Siyasi Partiler Cumhuriyet Halk Partisi (490-1-0-0), Nr: 317-1304-1
2-Süreli Yayınlar
Gazeteler
Bafra, Nr: 3, 593.
Bafrasesi, Nr: 4, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 24, 25, 28, 48, 81, 85, 100,
247, 475.
Salnameler
Trabzon Vilayeti Salnamesi (TVS), 1286 (1869), 1287 (1870), 1288 (1871), 1289
(1872), 1296 (1879), 1298 (1881), 1305 (1888), 1309 (1892), 1311 (1893),
1313 (1896), 1316 (1898), 1318 (1900), 1319 (1901), 1320 (1902), 1321
(1903), 1322 (1904).
3-Araştırma Eserler
Çomaklı, Şafak Ertan, “Osmanlı Devleti’nden Cumhuriyet’e Türk Belediyeciliğinin Ta-
rihsel Gelişimi”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Sayı 134, Ekim 2001, ss. 75-
80.
Demirkaya, Yüksel, “Osmanlı Devletinde Belediye (Hisbe) Teşkilatı”, Sosyal Siyaset Ki-
tapları 41-42. Kitap, Çantay Kitabevi, İstanbul 1998, ss. 303-317.
Karagöz, Rıza, “Canik’in İdarî Yapısı ve İdarecileri”, İlkçağdan Cumhuriyet’e Canik, Canik
Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2011, ss. 120-162.
Oktay, Tarkan, “Osmanlı Döneminde Modern Belediye Kurumunun Doğuşu ve Gelişimi”,
Selçukludan Cumhuriyete Şehir Yönetimi, Forart Basımevi, İstanbul 2008, ss. 377-
402.
359
AHMET YADİ
Ortaylı, İlber, “Belediye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Diyanet Vakfı Yayın-
ları, C. 5, İstanbul 1995, ss. 398-402.
Ortaylı, İlber, Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri (1840-1880), Türk Tarih Ku-
rumu Yayınları, 3. Baskı, Ankara 2018.
Önver, Şevki Bilgehan, “Altıncı Daire-i Belediye ve Günümüz Belediye Hizmetleriyle
Karşılaştırılması”, Takvim-i Vekayi, C. 7, Haziran 2019, ss. 37-72.
Sarısakal, Baki, Samsun Basınında Olaylar ve İnsanlar Birinci Kitap, Samsun Büyükşehir
Belediyesi Yayınları, Samsun 2012.
Sarısakal, Baki, Samsun’da Unutulmayan Olaylar Birinci Kitap, Samsun Büyükşehir Be-
lediyesi Yayınları, Samsun 2008, s. 107.
Şemsettin Sami, Kâmûs-ı Türkî, Nadir Eserler Kitaplığı, İstanbul 2016.
4-Elektronik Kaynaklar
https://www.bafra.bel.tr/Gorev/5540816118f86f0a0cd46a4b/Hamit-KILIC (Erişim
Tarihi: 06.12.2022)
https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-Tarihi (Eri-
şim Tarihi: 14.11.2022)
https://www.brthaber.com/bafra-haber/gecmisten-gunumuze-bafra-belediye-secim-
leri-h19057.html (Erişim Tarihi: 06.12.2022)
https://www.brthaber.com/bafra-tarihi/bafra-tarihine-iz-birakanlar-1bolum-zihni-
lokman-h3416.html (Erişim Tarihi: 31.10.2022)
5-Kişisel Arşivler
Safet Ay Arşivi
EKLER
Ek-1 Motosiklet ve Bisiklet İçin Ceza
360
BAFRA BELEDİYESİNİN KURULUŞU VE OSMANLI’DAN GÜNÜMÜZE BELEDİYE BAŞKANLARI
361
AHMET YADİ
362
Bafra Belde Hastanesi (Günümüzde Askerlik Şubesi) ve Hüseyin Bey Çeşmesi
363
HALK KÜLTÜRLERİNİN MİTOLOJİK MUHTEVALARI İLE
BAFRA YÖRÜKLERİ
Yaşar KALAFAT1
Nurdan YOLDAŞ2
Giriş
Bu sunumda Bafra halk kesimlerinden Yörükler ele alınmıştır. Yörüklerin
bölgede tarih sahnesine çıkışlarında Hüseyin Kurt’un muhtevalı Samsun Yörük-
leri3 isimli eserinden geniş çapta yararlanılmıştır. Bilindiği gibi Yörükler Türk
kültüründe bir boy değildir. Yörük, Türk kültürlü halklarda göçerlik, yarı göçer-
lik anlamında bir yaşam biçimidir. Bu itibarla çalışmamızda Bafra bölgesi-Yö-
rükler bağlantılı spot bilgileri bir araya getirmeye çalıştık; hangi dönemde
Bafra’ya geldiler, hangi güzergâhı izlediler, gelişleri kimlerle oldu ve Bafra’da
nereleri mesken tuttular gibi tespitleri toplu hâlde görmeye çalıştık.
Bölgede yaşam şekilleri esas alınmaksızın farklı tarihlerde Oğuz boyların-
dan iskânlar ve göçler de olmuştu. Bunlardan Avşarlar4 ve bilhassa Salurlar5 ile
Kızıklar6 hakkında daha ziyade Türkiye merkezli yaptığımız halk inanmaları ça-
lışmaları Bafra’yı da kapsıyordu. Çalışmamızda farklı vesilelerle bu ilişkilendir-
melere de yer verdik.
Açıklamasında yarar gördüğümüz diğer iki husustan birisi Diyanet İşleri
Başkanlığı Arşiv kayıtlarından hareketle bölge yatırlarına dair verilen bilgileri
esas alarak yaptığımız bölge ulu zatları ile bölge Yörük ziyaret kültürü verilerini
1 yasarkalafat@gmail.com
2 egekisiselgelisim@gmail.com
3 Hüseyin Kurt, Karadeniz’in Son Konargöçerleri Samsun Yörükleri, Ayata Yayınları Samsun Mart
2022
4 Yaşar Kalafat- Adnan Menderes Kaya Mustafa Aksoy, Avşar Coğrafyası ve Halk Kültürü, Berikan
365
YAŞAR KALAFAT – NURDAN YOLDAŞ
karşılaştırmak diğeri de Ordu ve Giresun efsane verileri ile Bafra efsane verile-
rine bakabilmek olmuştur.
METİN
Samsun Yörüklerinin Kızılırmak deltasının doğusunda bulunan Geleriç
bölgesine yerleşmeleri 1905 yılına denk gelir. Karakeçili aşiretine bağlı 16-17
cemaatin ismi kaynaklarda verilmektedir.7 Günümüz itibarıyla Yörükler Sam-
sun’un 19 Mayıs ilçesine bağlı Yörükler mahallesinde konargöçer yaşamı terk
ederek yaşamaktadırlar.
Samsun Yörüklerinin Vezirköprü Öz Yörük Köyü’ndekilerle birlikte 56 ça-
dır ve 206 nüfusla Bafra bölgesinde Nebi Yaylası eteklerinde Köstekli köyünde
1911 yılında iskân olurlar8.
Sözlü kaynaklardan edinilen bilgilere göre Yörükler Bafra’ya ilk defa
1905 yılında gelmişler. 1918 ve 1951 yılı kayıtlarında Bafra Yörüklerine dair
bilgiler vardır9. Bölgeye Yörük göçü 1911 ve 1927 yıllarında da tekrarlanır.
Yine Bölgeye Yörük göçü Trabzon, Giresun, Rize, Tokat ve Ordu’dan de-
vam eder.10 Giresun ve Ordu efsaneleri11 ile Bafra efsaneleri arasında ortak mo-
tiflerin yoğunluğu bu halk kültürü ile ve göçle izah edilebilir. Keza Trabzon, Rize
ve Ordu’da görülebilen Kalafat soy isimli ailelere az da olsa Bafra’da da rastla-
nabilir olması bu göçle de ilişkilendirilebilir12.
Kalafatlar, Anadolu’nun Karadeniz sahil şeridinde, Çanakkale bölgesinde,
batı Anadolu, Kıbrıs, Girit, Rodos, Batı Trakya, Bulgaristan, Romanya, Kırımda
var olmuşlardır ve vardırlar. Mehmet Kıldıroğlu “Kıldıroğlu” isimli eserinde Ku-
man/Kıpçak olabileceklerine de işaret ettiği Kalafatlar’a dair bilgi de vermekte-
dir13.
1865 yılında Siverek’ten bir kısım yerleşik Yörük Bafra’ya gelir iklim şart-
larına ve sivrisinek faktörüne direnemez dönerler.14
Bölge Yörüklerinde Ekonomi
Bafra yöresi Yörüklerinin ekonomisinde salyangoz toplamak, salep bitki-
sinin yumrularını devşirmek, çiçekçilikte dekor malzemesi olarak kullanılan
goga bitkisi, sülükçülük, balıkçılık kadar önemli yer tutmaktadır.
Ankara 2019
12Yaşar Kalafat, Kalafatlar ve Halk Kültürleri, Aktif Yayınevi, İstanbul, 2021
13Mehmet Kıldıroğlu, Kuman/Kıpçaklar, Berikan yayınları Ankara 2022
14Hüseyin Kurt a.g.e. S. 162
366
HALK KÜLTÜRLERİNİN MİTOLOJİK MUHTEVALARI İLE BAFRA YÖRÜKLERİ
367
YAŞAR KALAFAT – NURDAN YOLDAŞ
368
HALK KÜLTÜRLERİNİN MİTOLOJİK MUHTEVALARI İLE BAFRA YÖRÜKLERİ
bazı uygulamalar vardı. Bütün bunlar Anadolu halk inançlarının bilinen uygu-
lama şekillerindir.17Bafra halk inançlarında aşerme inancı ve kırk çıkarma
inancı konusunda da bir farklılık yoktur18.
Aydaş Aşı/Orasa geleneğinde, üç veya dört yol ağzında sembolik kazan da
bir aş pişirme uygulaması yapılır. Sacayağı ters konularak altına konulan odun-
lar yakılmaz. Uygulama genelde ikiz çocuk anasına yaptırılır. Çocuğun içine ko-
nulacak kazanına su koyulur. Kız çocukları ile Aydaş aşı pişiren arasında bir di-
yalog başlar.
Çocuklar, “Ne yapıyorsun ebe” diye sorarlar o da “Aydaş aşı, Basık aşı pi-
şiriyorum.” der ve “Pişir pişir.” cevabını alır.19
Bize göre bu uygulama kara iyelerin kara eylemlerini aka olumluya dö-
nüştürme olayıdır. Pişirildiği izlenimi yaratılarak kara iyeler için adeta aldatma
saçısı yapılmıştır. Aydaş aşına, Basık aşı da denilmiş olması, hastalanan çocuğun
basılmış olması inancını anlatır. Basmak, bir kara iye eylemidir ve büyü türü
olarak da bilinir. Saç ayağı 3 bacaklı demir bir gereçtir. Sağanak hâlinde yağan
Yağmurun veya dolunun da durması için ocaktan saç ayağı çıkarılıp eşikten dı-
şarı atılır. Eşik, kara iyelerin haneye, çadıra girişini engelleyen menzil sınırı ola-
rak bilinir. Eşik etrafında toplanan inançlar buna şahitlik ederler. Kırkı çıkma-
mış bebeğin iç çamaşırları gün battıktan sonra eşiğin dışında bırakılmaz, aynı
biçimde gün battıktan sonra eşikten dışarı sıcak su da dökülmez. Günün batma
saati kara iyelerin faaliyetinin arttığı dönemdir. 3 yol ağzı tekin olmayan bir
nokta olarak bilinir. Aynı şekilde ateş de kara iyelere karşı koruyucu olarak bi-
linir. Külle ilgili inançlar da ateş iyesi bağlantılıdırlar.
Bu uygulamada vurgu yapılacak diğer önemli bir husus bize göre aş pişir-
mek için ikiz çocuk anasının seçilmesine özen gösterilmesidir. Halk inançla-
rında, evlenmesi gecikmiş kızlar, başından çift nikâh geçmiş kadın, eşini kaybe-
dip dul kalmış kadın, bebeği olamayan veya yaşayamayan kadın da bir kara
hâlin olduğuna inanılır. O, kına gecesi, kız istemeğe gitme ve benzeri gibi bir
kısım kutlu meclislerden uzak tutulurken, çocukları bilhassa erkek çocukları da
yaşayan annelerde de bir kutlu hâlin olduğuna inanılır. Onun bebeklerini bü-
17Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri. Ankara, 2010 Berikan yayınevi 6.
bsk.
18Yaşar kalafat, “Sivas Yöresi ile Halk İnançlarında Aşerme/Yerikleme” Türklük Bilgisi Araştırma-
369
YAŞAR KALAFAT – NURDAN YOLDAŞ
yüttüğü beşik ödünç alınarak kullanılmak istenir. İkiz çocuk anası olan hanım-
larda da aynı izahı açıklanan türden bir kutun varlığına inanılır. Bu tespiti ilgili
litaratüre araştırmacı Hüseyin Kurt kazandırmıştır.20
Duşak Kesme/Ayak Bağı Keme inanç ve uygulaması da Bafra Yörükleri
halk inançlarında yaşamaktadır. Bu uygulamada iki ayağı bağlı olan çocuğun
ayak bağı camiden çıkan ilk şahsa kestirilir. Bazı yörelerde de bu uygulama
ayağı yeğin hızlı yürüyen kimseye yaptırılır. Bağı kesen kimsenin hızlı yürüye-
bilme yeteneğinin çocuğa geçeceğine inanılır. Ayağının bağı kesilen anne çocu-
ğunu kucağına alır ve arkasına bakmadan yöreden uzaklaşır.
Bu uygulamanın irdelenmesi şunları düşündürmektedir. Bağ, bir büyü ve
bağlama da bir büyü bozma uygulamasıdır. Nikâhlar da parmaklar ve kollar
hatta ayaklar bile bağlı tutulmaz. Düğüm atma bir büyü çeşidi olarak bilinir, da-
madın özel gecesinde başarı olmaması için çeşitli yöntemlerle bağlandığı bili-
nir. Korunmak ve kurtulmak için çeşitli yöntemlere başvurulur. Kısmetini bağ-
lamak, kurtağzını bağlamak, gözünü bağlamak kara büyü türü olarak bilinir-
ler.21
Arkasına bakmama tespiti de semavi dinlerle halk inanmaları arasında
devamlılığı süren bir uygulamadır. Birçok peygamber halkını yerleşim yerinden
uzaklaştırırken halkın yıkılmaya başlayan şehri görmemeleri için dönüp arka-
larına bakmamaları için onları uyarırlar.
Düğünlere davet, koskos şekeri ile yapılır. Bu bir nevi okuntudur. Düğün-
ler 3 gün 3 gece olur. Birinci gün “Bayrak Hayvanı” kesilir. Kız ve oğlan evine
bayrak asılır. Düğün evine bir bayrakçı tayin edilir. Bayrakçı bayrağı nereye di-
kerse çalgıcılar arada çalardı. Bayrakçının bayrak sopasının ucuna soğan türü
bir şey takılır. Sırığına havlu veya bez bağlanır.22 Gagavuz Türk düğünlerinde
bu bayrak gönderi köyde dolandırılır, halk ona yeni evlilere verilmek üzere çe-
şitli hediyeler bağlar.
Yörüklerde gelin sandığı olarak ala çuval olurdu. Düğün evinden kaşık
türü bir şeyler çalma uygulaması Yörüklerde de vardır. Oğlan evi kız evini çiç-
cilik geleneği adı altında ağırlar. Bu habersiz alma işlemi çalmadan farklıdır. Ha-
nede kaşık, kişinin rızkını nasibini sembolize eder. Gelinin kızken rızkı baba
evinde kayıtlıdır. Damadın ailesi gelinlerinin kısmeti ile gelmesini istemektedir.
20Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halkların Halk İnançlarında Geçmişten Günümüze Kişioğlu, Beri-
kan Yayınları Ankara, 2015
21Yaşar Kalafat, Yaşayan Halk İnançlarında Büyü I, Aktif Yayınevi, İstanbul 2020
22Hüseyin Kurt a.g.e. S.212
370
HALK KÜLTÜRLERİNİN MİTOLOJİK MUHTEVALARI İLE BAFRA YÖRÜKLERİ
371
YAŞAR KALAFAT – NURDAN YOLDAŞ
Sonuç
Bafra Yörükleri halk kültürleri adeta bir hazinedir. Yerleşik ve göçebe
halk kültürünü bir arada içermektedir. Yaşayan halk kültürlerindeki verilerden
yola çıkılarak mitolojik döneme rahatlıkla yolculuk yapılabilmektedir.
Bsk 89.
28 Yaşar Kalafat a.g.e. agy.
372
HALK KÜLTÜRLERİNİN MİTOLOJİK MUHTEVALARI İLE BAFRA YÖRÜKLERİ
Kaynakça
Kurt, H. (2022). Karadeniz’in Son Konargöçerleri Samsun Yörükleri. Samsun: Ayata Ya-
yınları.
Kalafat, Y. (2013). Adnan Menderes Kaya Mustafa Aksoy, Avşar Coğrafyası ve Halk Kül-
türü. Ankara: Berikan Yayınevi.
Kalafat, Y., Avşar, M., Turan, A. (2017). Türk Kültür Coğrafyasında Salur Halk İnançları.
Ankara: Berikan Yayınevi.
Kalafat, Y., Abdurrezzak, Ali O. (2020). Oğuz Boylarından Kızıklar ve Halk İnançları. İs-
tanbul: Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları.
Kalafat, Y. (2019). Halk İnançlarında Hikmet İzleri, Ordu ve Kastamonu Efsaneleri. An-
kara: Berikan Yayınevi.
Kalafat, Y. (2021). Kalafatlar ve Halk Kültürleri. İstanbul: Aktif Yayınevi.
Kıldıroğlu, M. (2022). Kuman/Kıpçaklar. Ankara: Berikan Yayınları.
Kalafat, Y. (2010). Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri. Ankara: Berikan Yayı-
nevi.
Kalafat, Y. (2001). Sivas Yöresi ile Halk İnançlarında Aşerme/Yerikleme. Türklük Bilgisi
Araştırmaları.
Kalafat, Y. (2015). Türk Kültürlü Halkların Halk İnançlarında Geçmişten Günümüze Kişi-
oğlu. Ankara: Berikan Yayınları.
Kalafat, Y. (2020). Yaşayan Halk İnançlarında Büyü I. İstanbul: Aktif Yayınevi.
Kalafat, Y. (2010). Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri. Ankara: Berikan Yayı-
nevi.
373
Bafra Çetinkaya Köprüsü 1940
375
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Giriş
Alevilik, özünü kutsal kitap Kur’an’dan ve onu yaşayıp tatbik eden Hz.
Peygamberin yaşamından, İslam’ın değiştirilmeden ve asli hüviyetinden kopa-
rılmadan uygulanması için mücadele eden Hz. Ali ve Hz. Fatma’nın sülbünden
devam eden Ehl-i Beyt-i Resulullah’ı rehber edinen bir inançtır. Oniki İmamlar
yoluyla bu inanç Türk dünyasına yayılmış, Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi’ye
ve Horasan erenlerine kadar ulaşmıştır. Ardından Horasan erenleri tarafından
Anadolu’ya taşınmıştır. Anadolu’nun İslamlaşmasında ve Türkleşmesinde bu
Ehl-i Beyt anlayışın ve Horasan irfanının katkıları büyüktür. Anadolu’yu fethe
gelen Arap ve Türk orduları içerisinde Ehl-i Beyt soyundan gelen Seyyidler ve
Şerifler diyar-ı Rum olarak adlandırılan bu toprakların dört bir yanını yurt tut-
muşlardır. Anadolu’ya Moğol istilasıyla devam eden Türkmen akınları içeri-
sinde de sözünü ettiğimiz Horasan irfanının doğrudan tesirleri vardır.
Horasan’dan 13. yüzyıl öncesi ve sırasında gelenler arasında Baba İlyas-ı
Horasani, Hacı Bektaş-ı Horasani ve daha pek çok, saymakla bitmeyecek sayıda
gönül ereni teşrif etmişler, birer manevi işaretle yerleştikleri yerlere yeni köy-
ler ve yerleşim birimleri meydana getirmişlerdir. Bu yerleşim birimlerinden
biri konumuz ilgilendiren yönüyle Kızılırmak deltası boyunca oluşan şehirler-
den olan Bafra’dır. Bafra şehir merkezi ve köyleri Hızır Baba, Hızır İlyas, Şeyh
Ali Baba, Ali Dede, Uryan Baba, Hacı Baba, Dede Baba, Şeyh Evran, Avuncu Baba
ve Veli Baba isimlerindeki Bektaşi erenlerinin faaliyetleriyle yaşam alanlarına
kavuşmuştur. Bu zatlar sadece bölgede isim babalığı yapmamışlar, beraberle-
rinde gelip bölgeye yerleşen Türkmen ve Yörük boylarının iskânında ve ekono-
mik faaliyetlerinde de kolonizatör roller üstlenmişlerdir. Erenlerin bu faaliyet-
lerinin etkisiyle inanış biçimleri bakımından Türk örf, adet, gelenek ve görenek-
leri başta günümüze ulaşan Alevi köylerinde olmak üzere Sünniler arasında da
yaşatılmaktadır.
1 Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü. Alevi Bektaşi Kültürü Anabilim Dalı.
fahri_maden@hotmail.com
377
FAHRİ MADEN
2 Yasin İpek, “Samsun ve Çevresindeki Alevilerin Hayatın Safhalarıyla İlgili İnanış ve Uygulama-
ları”, Samsun Sempozyumu (13-16 Ekim 2011), Ed. M. Aydın-S. Özyurt-B. Şişman-H. Atsız, C. II,
Samsun Valiliği yayınları, Samsun 2012, s.320; Zekeriya Özkan, Bafra ve Çevresindeki Halk İnanç-
ları ve Uygulamaları, Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi, Samsun 2012, s.4.
3 Cenksu Üçer, Tokat Yöresinde Geleneksel Alevilik, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2005, s.191;
Dilek Bakan, Alevi Bektaşi Geleneğinde Hubyâr Sultan, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Aydın 2011, s.40; Hamza Aksüt, Aleviler (Türkiye-
İran-Irak-Suriye-Bulgaristan), Yurt Yayınları, Ankara 2020, s.280.
4 Aksüt, a.g.e, s.194.
5 İsa Doğan, Anadolu’da Alevîliğin Doğuşu ve Samsun Alevîleri, Aksiseda Matbaası, Samsun 1990,
Bafra’da Emenli ve Üçpınar köyleri dışında Alevilerin bulunduğu bir yerleşim yerinden söz etme-
mektedir. Doğan, a.g.e, s.103.
7 Bedri Noyan, Bütün Yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik, C. V, Ardıç Yayınları, Ankara 2022, s.313.
378
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Dergisi, Sayı 6, Ankara Kış/Aralık 2013, s.3-4; Orhan Yılmaz, Sıraçlar (Anşabacılı ve Hubyarlar)
Beydilli Alevî Türkmenleri, Ankara 2009, s.36; Muhammet Avcı, Kültür ve Yaşayışları Yönünden
Bafra ve Hacıbektaş Alevileri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yük-
sek Lisans Tezi, Kayseri 1999, s.43.
11 BOA, EV.MKT, 2388/7.
379
FAHRİ MADEN
feti...” Abdurrahman Okuyan, 1772 No’lu Samsun Şer’iyye Sicili Defteri’nin Değerlendirilmesi, On-
dokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 1998,
s.91.
380
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
1793/39 Numaralı Samsun Şer’iyye Sicil Defterinin Transkripsiyonu ve Tahlili, Ondokuzmayıs Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2013, s.210.
18 VGMA, Defter nr. 2597, s.8; BOA, EV.MKT.CHT, 86/364.
381
FAHRİ MADEN
Paşa, Kara Şeyh, Üryan Dede, Hızır İlyas, Şeyh Ali veled-i Şeyh Elçi, Şeyh Hızır
(Hızır Baba) 19, Saru Şeyh20, Şeyh Bali, Canlarcanı ve Şeyh Tonbak adlarında on
sekiz zâviyenin faaliyet gösterdiği ve vakıf gelirlerinin bulunduğu tespit edil-
miştir. Samsun merkez’de dahi bu sayıda zaviye bulunmamaktaydı21. Bu itibarla
Bafra tasavvufi hayatın yaşandığı tekke ve zaviyeler açısından zengin bir yerdi.
Daha sonraki dönemlerde bu sayı kaza merkezi ve köylerinde iki katına çıkmış-
tır. Keza tarihi kayıtlarda ve evkaf defterlerinde Bafra kazasında az önce ismini
zikrettiğimiz zaviyelere ilave olarak Karayenice/Beyce, Emirü’l-Hac, Pir Meh-
met ve Abdurrahman, Hazım Baba, Şeyh Ahmet, Abdi Efendi, Şeyh Baba, Koca
Çulha, Cafer-i Kiriş, Şeyh Enam, Emir Arslan22, Veli Baba23, Gazi Baba24, Ak-
tekke25, Tatlıbey26, Armutca Baba27, Ekbervirancık Köyü’nde Şeyh Ekber
Dede28, Kışla’da Avucu/Avunca/Avuncalı/Erence Baba29, Dede/Dedelü Baba,
Ali Dede, Hacı Baba30, Seyyid Şeyh Mahmud31 ve İnce Dede32 isimlerinde zavi-
yeler bulunduğu tespit edilmektedir. Bu zaviyeler bölgenin İslamlaşmasında ve
Türkleşmesinde, Türk nüfusun iskânında, köylerin oluşmasında, ekonomik ve
sosyal faaliyetlerin gelişmesinde önemli katkılar sağlamışlardır. Zaviyelerin ku-
rucularının her biri birer Horasan ereni olup yerleşim birimlerine, köylere ve
mezralara kadar isimlerini verip adeta buralara Türk damgasını vurmuşlardır.
Defter nr.283, s.118; Defter nr. 1771, s.25; Defter nr. 280, s.5; Defter nr. 2597, s.17; BOA,
EV.MKT.CHT, 86/364; BOA, EV.MH, 781/58; 784/14; 865/14; 910/49; 1212/65; 1844/28;
1856/38; 1916/60; 1893/49; BOA, EV.MKT, 163/9; 197/76; 198/68; 800/73; 800/90; 800/335;
809/124; 169/88; 821/71; 879/22; 879/27; 886/22; 2384/101; 2388/7; 2791/40; 2798/29,
3118/64; VGMA, Defter nr. 312, s.232; Defter nr. 2597, s.9, 18, 24; BOA, EV.MKT.CHT, 86/364;
374/79; 411/29; 414/142; BOA, EV.MKT, 1524/44; 2297/5; 2429/21.
30 BOA, C. EV, 102/5100.
31 BOA, EV.MKT.CHT, 86/364.
32 BOA, EV.MKT.CHT, 86/364.
382
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
33“Nehrin Piri” unvanını Kızılırmak nehri boyunca çok sayıda tekke, zaviye ve türbeleri bulunan
Koyun Baba için Prof. Dr. Ahmet Taşğın kullanmıştır. Ahmet Taşğın, “Nehrin Piri: Koyun Baba ve
Menakıbı”, Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi, Sayı 11, 2015, s.117-174.
383
FAHRİ MADEN
nen zatlardır. Horasan bölgesi, Arap-Fars İslam dünyası ile Türk dünyası ara-
sında bir geçiş yeri olup İslamiyet, Türkler arasına buradan girmiştir. Dolayı-
sıyla Horasan ereni olarak ifade edilen zatlar halkın inanç dünyasında Hora-
san’dan gelen veli insanlar olarak ifade edilmiştir34.
Kolay Köyü’nün Osmanlı kayıtlarında nüfusu 1485 yılında 65, 1520 yı-
lında 29 ve 1576 yılında 97 hanedir35. 1835 yılında köyün erkek nüfusu 144
kişidir36. 1849 yılında ise köyün nüfusu 49 hanede 148 kişi olarak tespit edil-
miştir 37. 19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı kayıtlarına göre Kolay Köyü’nde 1
adet imam ve 1 adet hatip olmak üzere iki din görevlisi bulunuyordu38.
Kolay Köyü’ndeki Şeyh Hızır Baba Tekkesi’nin Bektaşi tarikatına bağlı ol-
duğunu gösteren en önemli belge ve delil 1800 tarihli arşiv kaydıdır. Bu kayda
göre tekkenin zaviyedarı Seyyid Mustafa’nın vefatı üzerine yerine iki oğlu Sey-
yid Mustafa ve Seyyid Ömer’in atanmaları söz konusudur. Atama belgesinin ba-
şında “e’izze-i kiramdan” olan Hızır Baba’nın zaviyesinin Hacı Bektaş Veli Haz-
retlerinin tarikat-ı aliyyesine bağlı bulunduğu ifade edilmektedir. Bu atamayı
onaylayan kişiler ise dönemin Hacı Bektaş Veli Tekkesi seccadenişini Şeyh Ab-
düllatif ile Bafra kazası kadısı Ahmet Efendi’dir. Gerek vefat eden Seyyid Mus-
tafa’nın gerekse yerine zaviyedar olarak atanan oğullarının erbab-ı istihkaktan
oldukları vurgulanmaktadır. Aynı belge tekkenin bölgede icra ettiği fonksiyon-
larına da ışık tutmaktadır. Aslında benzeri pek çoğunda görülen ayende ve re-
vendeye (gelen ve giden yolculara, misafirlere) yemek ikram etmek şartı ve gö-
revi bu zaviye için de söz konusudur39.
Arşiv kayıtlarına yansıyan bu fonksiyonların dışında belgelerde zaviye-
nin işleyişi ve içerisindeki dini faaliyetler hakkında bilgiler yer almamaktadır.
Ancak başka örneklerden hareketle, kıyas yapılarak bu Bektaşi zaviyesinin dini
faaliyetlerini tahmin etmek mümkündür. Dini faaliyetin dışında özellikle tarım
arazisi üzerinde, ticaret ve ulaşım yolları ile kervan güzergâhlarında kurulan
zaviyelerin barınma ve yiyecek temini dışında da fonksiyonları yerine getirdiği
bilinmektedir.
34 Erdal Aday, “Horasan Erenleri’nin Menkıbevi Şahsiyetlerindeki Ortak Özellikler”, Türk Dünyası
Bilgeler Zirvesi: Gönül Sultanları Buluşması (26-28 Mayıs 2014), Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kül-
tür Başkenti Ajansı (TDKB), Eskişehir 2014, s.382-383.
35 Öz, a.g.e, s.211.
36 Arslan, a.g.t, s.18.
37 T. Özkan, a.g.t, s.34, 97.
38 Arslan, a.g.t, s.49.
39 BOA, C.EV, 631/31832, Tarih 29.12.1214/24 Mayıs 1800.
384
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Öte yandan Bektaşilik 1826 yılında Yeniçeri Ocağı ile birlikte yasaklanmış
ve başta İstanbul tekkeleri olmak üzere Osmanlı coğrafyasındaki pek çok Bek-
taşi tekkesi yıktırılmıştır. Merkeze uzak bölgelerdeki ve küçük zaviyelerin bu
yasaklı politikayı az zararla atlattıkları tespit edilmiştir. Bafra Kolay Köyü’ndeki
Hızır Baba Zaviyesi de dokunulmayan Bektaşi zaviyelerinden biridir40. Bunun
sebebi muhtemelen zaviyenin merkeze olan uzaklığı, ehl-i sünnet zaviyedarlar
eliyle idare edildiği kanaati veyahut bir türbeden ibaret, bakımsız halde bulun-
ması gibi etkenlerdir.
Zaviye ile ilgili 1826 sonrasına ait ilk bilgi Aralık 1848 tarihidir. Bu tarihte
zaviyedarlığa Seyyid Ömer Halife’nin vefatı üzerine göreve müşterek ve eşit his-
selerle oğulları Ahmet, Abdülhamit, Abdülaziz ve Abdülvahit Halifeler getiril-
miştir. Bu arada Seyyid Ömer Halife’nin zimmetinde kalan 1846 yılına ait 123
kuruş öşür vergisi yeni zaviyedarlardan tahsil edilmiştir41. Her Osmanlı padi-
şahı değişikliğinde zaviye idaresine berat belgesi verilerek görevlendirilen ki-
şilerin bu berat kayıtları yenilenmekteydi. 1861 yılında tahta Sultan Abdüla-
ziz’in geçmesi üzerine de Bafra’nın Kolay Köyü’ndeki Hızır Baba Zaviyesi vakfı-
nın muayyen vazifelerle zaviyedarlık ciheti tasarruflarında olan adı geçen bu
dört kardeşin beratları yenilenmiştir42.
19. yüzyılda ait arşiv kayıtları Kolay Köyü’ndeki Şeyh Hızır Baba Zavi-
yesi’ne ait vakfın vakfiyenamesinin mevcut olmadığına işaret etmektedir43. An-
cak zaviye vakfının faaliyetlerine devam ettiği ve gelirlerinin bulunduğu anla-
şılmaktadır. Zaviye vakfının Kolay Köyü’nde üç çift öküzle ekilip biçilebilecek
büyüklükte, mahsulünden 300 akçe vergiye tabi çiftlik arazisi bulunmaktaydı.
Ayrıca yine Kolay Köyü’nde zaviyenin adıyla anılan ve geliri bulunan mezraası
mevcuttu44.
Zaviye vakfının emlakının zaman zaman gelir ve giderlerinin muhasebe
kayıtları incelenmiştir. Zaviye vakfının 1857-1858 yıllarında 2.256 kuruş geliri
olup bu para zaviyedarlığa mutasarrıf Ahmet b. Ömer Halife’ye ita edilmiştir45.
40 Fahri Maden, Bektaşi Tekkelerinin Kapatılması (1826), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
2018, s.289.
41 BOA, EV.THR, 197/65; BOA, EV.MH, 187/31; BOA, EV.MH, 191/46; Fahri Maden, “Alevilik-Bek-
taşilik’te Hızır İnancı ve Hızır (Hıdır) İsmiyle Anılan Alevi-Bektaşi Tekke, Türbe ve Ocakları”, Ale-
vilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi, Sayı 14, 2016, s.128.
42 VGMA, Defter nr. 2597, s.19; BOA, EV.MKT.CHT, 407/21.
43 BOA, EV.MKT, 542/42; BOA, EV.MKT, 409/1.
44 BOA, EV.MH, 187/31; BOA, EV.MKT, 2307/45.
45 BOA, EV.MH, 1171/17.
385
FAHRİ MADEN
1864 yılında zaviye vakfının bir senelik 1230 kuruş geliri olduğu anlaşılmakta-
dır46. Ayrıca zaviye vakfının gelir-giderlerine dair incelemelerden bir diğeri
1871 yılında gerçekleştirilmiştir47. Bu tür denetim ve yoklamalarda zaviyenin
vakfiyesinin bulunup bulunmadığı araştırılmış, ancak ne yazık ki zaviyenin iş-
leyişine dair bilgileri ihtiva eden vakfiyenamesine ulaşılmamıştır. Bu durumda
örneğin 1897 tarihli kayıtta vakfiye olmaması sebebiyle zaviye vakfıyla ilgili
Şura-yı Devletin önceki ve sonraki kararlarına müracaat edilmiştir48.
1873 yılında Hızır Baba Zaviyesi’nin zaviyedarlık görevinin boş olduğu
gerekçesiyle Mehmet Emin Efendi kendi uhdesine verilmesini talep etmiştir.
Yapılan incelemede zaviyenin az önce adı geçen dört kardeşin uhdesinde kayıtlı
gözüktüğünden Mehmet Emin Efendi’nin isteği geri çevrilmiştir. Ancak bu arşiv
kaydında zaviyenin Kolay Köyü’nde değil de Hızır İlyas Köyü’nde bulunduğu-
nun yazılması bir karışıklıktan değil Hızır İlyas Köyü’nde yer alan bir başka za-
viyenin bulunmasından neş’et etmiştir49. Bu zaviyenin bazı arşiv belgelerinde
doğrudan Bafra kazasında yazılması da zaviye sanki kaza merkezinde bulunu-
yormuş düşüncesi uyandırmaktadır50. Mehmet Emin Efendi’nin verdiği bir di-
ğer arzuhalinde kendisine tevcih edilmesini istediği Hızır Baba Zaviyesi’nin
Bafra Kazası’nın Budamış Köyü’nde (başka bir kayıtta Bulaş Köyü’nde51) bulun-
ması ve zaviyedarı Amasyalı Mehmet Efendi’nin çocuksuz vefatı söz konusu
edilmektedir. Yine yapılan soruşturmada Hızır Baba Zaviyesi’nin ismi zikredi-
len kişilerin uhdelerinde kayıtlı bulunduğu, bu zaviyenin Amasyalı Mehmet
Efendi diye birine tevcihine dair kayıt olmadığı, bu vesileyle konunun mahalli
meclis üyeleri ve vakıf muhasebecisi tarafından incelenmesi istenmiştir52. Bu
durum az çok bir vakıf geliri bulunan Osmanlı taşrasındaki zaviyenin idaresi
için yapılan başarısız bir ara girişimi göstermektedir. Keza Mehmet Efendi Ko-
lay Köyü’ndeki Hızır Baba Zaviyesi’nin adı geçen dört kardeşin uhdesinde ol-
duğu ifade edilip başvurusunun reddinin ardından bu defa Hızır İlyas
1171/17; BOA, EV.MH, 1271/126; Bazı belgelerde hem Kolay Köyü’nde hem de “Bafra kazasında
ka’in” şeklinde kullanım dikkat çekmektedir. BOA, EV.MKT, 2307/45; Biz her iki kullanımda da
zaviyeyi, zaviyedarların aynı olmasından hareketle Kolay Köyü’ndeki Hızır Baba Zaviyesi olarak
kabul ettik.
51 BOA, EV.MKT.CHT, 20/81.
52 BOA, EV.MKT, 647/114.
386
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
387
FAHRİ MADEN
Nahiyesi’ne tabi olduğu ve malikane olarak gelirlerinin Samsun Medresesi’ne vakfedildiği tespit
edilmektedir. Ali Yılmaz, Samsun Kazasının İdari İktisadi ve Sosyal Durumu (1485-1520), İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1990, s.34.
388
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
ve 1576’da 120 hane meskûndur61. 1835 yılında köyün erkek nüfusu 38’dir62.
1849 yılında ise köyün nüfusu 30 hanede 79 kişi olarak tespit edilmiştir63. 19.
yüzyılın ilk yarısında Osmanlı kayıtlarına göre Gelemağri Köyü’nde imam, hatip
veya müezzin türünden herhangi bir din görevlisi bulunmuyordu64.
Elimizdeki bu zaviye ile ilgili en eski arşiv kaydı 1676 yılına kadar geri
gitmektedir. İlgili tarihte Darendeli Mehmet isimli zat Şeyh Ali Baba Zaviyesi ve
Mezraası ile Dedelü Zaviyesi’nde şeyhülislamın işaretiyle görevli iken dışardan
bazı kişilerin usulsüz bir şekilde müdahalelerine maruz kalmıştır. Darendeli
Mehmet’in şikâyeti üzerine kayıtlar incelenmiş, mezraa ve zaviyelerin idaresi
yeniden kendisine bırakılmıştır. Fakat iki yıl sonra zaviyedar Evhad oğlu Meh-
met kanunlara uygun hareket etmemesi sebebiyle Samsun’a çağrılmış, bu defa
da firar ederek kaçmıştır. Bu durumda zaviyedarlık görevine ehil ve müstehak
olan Ahmet getirilmiştir65.
Dedelü ismiyle bilinen Şeyh Ali Baba Zaviyesi’nin vakıf kaydı ve gelirleri
de bulunmaktaydı. 1691 yılındaki padişah değişikliğinde ve tahta Sultan II. Ah-
met’in geçmesi üzerine zaviyedar beratının yenilenmesi mevzu bahis olmuştur.
Bu yenileme sırasında zaviyede ve vakıfta muayyen vazifelerle Mustafa ve Meh-
met isimlerinde iki zatın zaviyedar bulundukları görülmektedir66.
Ekim 1701 tarihli belgeye göre Bafra kasabasında bulunan Şeyh Ali Baba
ve Dedelü Zaviyedarlığının yarım hissesine mutasarrıf olan Mehmet Efendi’nin
vefatı sebebiyle göreve ehil ve layık olan zaviyenin istihkak erbabından Abdur-
rahim Efendi getirilmiştir67. 1736 tarihinde Abdurrahim Efendi’nin hala göre-
vini devam ettirdiği tespit edilmektedir68. Zaviyedarlık ve mütevellilik görevi-
nin diğer yarım hissesi ise Şeyh Mustafa Efendi’nin uhdesinde idi. 1706 yılında
Şeyh Mustafa Efendi görevi kendi iradesiyle oğlu Mehmet Halife’ye devretti. Bu
devir belgesinde zaviyenin ismi Dede Baba şeklinde de zikredilmekteydi69.
Dedelü Baba Zaviyesi ve Şeyh Ali Baba Mezraası’nda 1743 yılındaki yine
vefat sebebiyle meydana gelen zaviyedarlık değişiminde buranın Ariflerin
389
FAHRİ MADEN
Kutbu Hacı Bektaş Veli Hazretlerinin yüce tarikatına meşruta olduğu zikredil-
mekte, bu sebeple zaviyeye yapılacak görevli atamasının da Hacı Bektaş Veli’nin
kendi asitanesinde seccadenişin olan evlatlarının arzıyla tevcih edileceği vur-
gulanmaktadır. Bu bilgi bize zaviyenin Bektaşilik bağına işaret etmektedir. Ni-
tekim Aralık 1743 tarihi itibarıyla Bafra Kazası’nda mevcut Dedelü Baba Zavi-
yesi ve Şeyh Ali Baba Mezraası’nın dörtte bir hissesine mutasarrıf iken vefat
eden Mustafa oğlu Abdurrahman’ın zaviyedarlık hissesinin kendisine tevcih
edilmesini oğlu Seyyid İbrahim talep etmiştir. Bu arşiv kaydında zaviyenin di-
ğer ismi Uryan Dede olarak verilmiştir70. Ayrıca bugün Bafra’ya bağlı Dedeli
adıyla bir köy de mevcuttur. Bu köye ismini Dedeli Baba’nın verdiğini söyle-
mekte bir behis bulunmasa gerek. Öte yandan 1762 yılında sözü geçen dörtte
bir hissenin o dönemin Hacı Bektaş Veli Asitanesi seccadenişini Bektaş
Efendi’nin arzıyla Ahmet oğlu Ahmet’in tasarrufuna bırakıldığı da tespit edil-
mektedir71.
Bafra Kazası’ndaki Ali Baba ve Uryan Dede Zaviyesi hakkında Sultan I. Ab-
dülhamit’in tuğrasıyla Mart 1778 tarihinde bir ferman düzenlenmiştir. Bu fer-
manda Bafra Kazası’ndaki Ali Baba ve Uryan Dede Zaviyesi vakfının yarım hisse
zaviyedarlığına mutasarrıf Seyyid İbrahim ile dörtte birer hisseye sahip diğer
Seyyid İbrahim ve Mehmet bin Mehmet Derviş’in sekiz sene önce vefatlarıyla
zaviye vakfı idaresinin boş ve sahipsiz kaldığı dile getirilmektedir. Bu sebeple
sekiz içinde zaviye harap hale gelmiştir. Bu duruma son vermek ve zaviyeyi ta-
mir edip yeniden ihyasını gerçekleştirmek amacıyla yeni bir zaviyedar atan-
ması mevzu bahis olmuştur. Bu münasebetle dönemin Hacı Bektaş Veli Asita-
nesi seccadenişini ve Hacı Bektaş Veli evlatlarından Şeyh Abdüllatif’in arzı ve
şeyhülislamın işaretiyle zaviyedarlığa Ahmet Halife getirilmiş ve kendisinden
eskiden beri zaviyede yürütülmekte olan hizmetleri eksiksiz yerine getirmesi,
ayende ve revendeye (gelen ve giden yolculara) yemek ikramında bulunması
istenmiştir. Böylece zaviye harap durumdan kurtaırılmış ve mahlûkata hizme-
tinin devamı temin edilmiştir72. Bu bilgilerden ve diğer arşiv kayıtlarındaki ifa-
delerden vakıf mülküne de sahip olan zaviyenin vakıf şartına göre zaviyedarı-
nın binanın bakımı ve misafirlere yemek ikramı gibi görevlerle mükellef bulun-
duğu anlaşılmaktadır73.
390
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Arşiv kayıtlarından Şeyh Ali Baba ve Uryan Dede Zaviyesi’nde görev ya-
pan zatların isimlerini belirlemeye devam edecek olursak 1814 yılında zaviye-
dar olarak Seyyid Hüseyin ibn Seyyid Hasan’ın ismi geçmektedir. 1830 yılında
bu zatın vefatı üzerine zaviyede hizmetin devam etmesi için oğulları Yusuf ve
Mustafa göreve getirilmişlerdir74. Bu tarihten sonra uzun süre sessiz kalan arşiv
kayıtları 1870 yılında zaviyedarlığa Seyyid Hasan Efendi ibn Mustafa’nın berat
verilerek tayinini haber vermektedir75. Arşiv kayıtlarının kırk yıl sessiz kalma-
sının sebebi zaviyedarlığa tasarruf eden Yusuf’un geride evlat bırakmadan,
Mustafa’nın ise ömrü boyunca görevde kalıp Seyyid Hasan’ı terk ederek Tem-
muz 1870 tarihi itibarıyla vefat etmesidir. Böylece Seyyid Hasan geride evlat
bırakmadan vefat eden amcası ile babasının yerine Şeyh Ali Baba ve Uryan Dede
Zaviyesi’nde her sene zaviye vakfının muhasebesini görmek ve zaviyede ayende
ve revendeye (gelip giden misafirlere, yolculara) yemek ikram etmek şartıyla
zaviyedar atanmıştır. Atama gerçekleştirilirken konuyu takip etmekle görevli
devlet adamlarına verilen berata aykırı dışardan kimsenin müdahalesine izin
verilmemesi emredilmiştir76.
Zaviyedara verilen maaş, tamir ve yemek ikramı gibi giderleri bulunan
zaviyenin vakıf gelirleriyle ilgili arşiv kayıtlarında az da olsa bilgi mevcuttur.
1874 yılı gelir-gider kaydında zaviye vakfının Gelemağri Köyü’ndeki arazisin-
den hububat ve hayvanat aşarı olarak iki senelik 2.840 kuruş geliri, aynı mik-
tarda da yemek ikramı ve maaş için gideri mevcuttur77. Bir yıl sonraki gelir kay-
dına bakıldığında zaviye vakfının 3.801 kuruş duhan (tütün) bedeli bulunduğu
ve bu gelirin de zaviyede yemek ikramı ve maaş için sarf edildiği görülmektedir.
O sırada vakfın mutasarrıfı olarak Hasan ismi geçmektedir78.
Elimizdeki arşiv kayıtları bir sonraki zaviyedar değişikliğinin 1895 yı-
lında yaşandığına işaret etmektedir. Bu tarihte daha önce benzeri görülmeyen
bir zaviyedar değişimini göstermektedir. Keza arşiv kaydına göre Bafra Ka-
zası’nın Gelemağri Köyü’nde metfun olan Şeyh Ali Baba diğer adıyla Uryan Dede
Zaviyesi’nin Kâküllü oğlu Hasan Ağa’dan boşalan zaviyedarlık cihetinin kızı
Dudu Hatun’a tevcih edilmiştir. 19. yüzyılın sonunda bir Bektaşi zaviyesi zavi-
yedarlığına bir kadının atanması Bacıyan-ı Rum geleneğinin izlerine işaret et-
391
FAHRİ MADEN
can Özkan, 19. Yüzyılın İlk Yarısında Bafra Kazası Nüfusu, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bi-
limler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2012, s.21; Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıl-
larda Canik Sancağı, Ankara 1999, s.101.
392
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
393
FAHRİ MADEN
ve rekabete Seyyid Halil’in aldığı askeri beratın iptaliyle son verilmiştir. Böylece
zaviyedarlık mücadelesini Seyyid Hasan Halife kazanmıştır87.
Arşiv kayıtları 19. yüzyılın başlarında zaviyede yaşanan bu zaviyedarlık
mücadelesinden sonra uzun süre sessizdir. Hızır İlyas Köyü’ndeki Şeyh Ali Baba
Zaviyesi’nde bundan sonra ancak 1858 yılında bir zaviyedar değişikliği belge-
lere yansımıştır. İlgili kayda göre zaviyedarlığa mutasarrıf bulunan Hacı Mus-
tafa bin Ali çocuksuz bir şekilde vefat etmiş, bu sebeple zaviyede görev kesin-
tiye uğramıştır. Nitekim yeni bir atama yapılması kararlaştırılmış, Samsun Han-
çerli Mahallesi sakinlerinden Hacı Mehmet Efendi bin Osman’ın bu göreve layık
olduğu idare meclisinden bildirilerek bir senelik geliri 2.900 kuruş olan zavi-
yeye ataması yapılmıştır88. 1866 tarihli arşiv kaydında ise zaviyenin 1847-1862
yılları arası 15 yıllık 22.965 kuruş varidatı bulunduğu ifade edilmektedir. Ayrıca
bu kayıttaki bilgilerden Bafra Kazası’ndaki Şeyh Ali Baba Zaviyesi ile Hızır İlyas
Köyü’ndeki zaviyenin isim benzerliği olmakla birlikte birbirlerinden farklı ol-
dukları anlaşılmaktadır89. Zaviye vakfının 1864-1868 yılları arasındaki öşür ge-
liri ve zaviye masraflarının gideri ise 11.900 kuruştu. 1869 yılında zaviyedar
olarak 1822 doğumlu, orta boylu ve köse sakallı Habiboğlu Amasyalı Mehmet
Efendi b. Osman görevine devam etmekteydi90.
Bununla birlikte bir arşiv kaydında Bafra’daki Hızır İlyas Zaviyesi’nin da-
ğınık halde bulunan mezraalarının hasılatının bilinmediği91, bir diğerinde Hızır
İlyas malikânesi vakfının 688 kuruş 30 para geliri, 229 kuruş 30 para gideri
kaydedilmiş, ancak orada da malikâne mutasarrıflarının vefat ettikleri ve hay-
rat kaydı olmadığı dile getirilmiştir92.
3.4. Kışla (Sahilkent) Köyü’nde Avuncu (Avucu/Avunca/Avun-
calı/Arınca/Erence) Baba Zaviyesi ve Şeyh Evran Köyü’nde Şeyh Evran Za-
viyesi
Osmanlı dönemi arşiv kayıtlarında Bafra bölgesinde Avuncu Baba ve Şeyh
Evran Zaviyesi genel birlikte anılmaktadır. Avuncu Baba Zaviyesi Gelemağri
Köyü sınırları içerisinde bazen Kışla adlı yerleşim biriminde zikredilirken Şeyh
Evran Zaviyesi kendi adıyla anılan köyde bulunmaktadır.
394
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
ayrı olarak zikredilmiştir. BOA, EV.MKT, 2798/29; Bazı vesikalarda ise “Avucu Baba nâm-ı diğer
Avuncalı” şeklindedir. VGMA, Defter nr. 310, s.5; Meryem Güneş zaviyenin ismini “Erince Baba”
olarak okumuştur. Meryem Güneş, 1764/10 Nolu Samsun Şer’iyye Sicil Defterinin (Vr.1a-30b)
Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basıl-
mamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2015, s.78-79.
97 VGMA, Defter nr. 265, s.10.
395
FAHRİ MADEN
396
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
397
FAHRİ MADEN
111 BOA, EV.MKT, 879/22; BOA, EV.MKT, 879/27; BOA, EV.MKT, 886/22.
112 BOA, EV.MKT, 1524/44.
113 BOA, EV.MKT, 1524/44.
398
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
399
FAHRİ MADEN
400
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
bu işin teamül olup Hasan Efendi’nin de vefat eden vakıf evladı kişilerin torunu
bulunup bulunmadığının mahalli yetkililerce incelenerek ortaya çıkartılması
emredilmiştir. Mahalli yetkililer yaptıkları araştırmada ve bu konuda görüşüne
başvurdukları şahitlerin de ifadelerini dikkate alarak zaviyedarlığın teamül
üzere evladiyet ve meşrutiyet usulüne göre idare edildiğini bildirmişler, Hasan
Efendi evlad-ı vakıfdan ve istihkakdan olmamakla beraber Mehmet Efendi ibn
Osman’dan göreve daha ehil ve müstehak bulunduğunu ifade etmişlerdir. Bu
sırada 1850-1860 arası on yıllık zaviye vakfının 14.628,5 kuruş fazla gelirinin
varlığı da anlaşılmıştır121.
Şeyh Evran Hazretleri Hangâhı’nda türbedarlık ve tevliyet cihetine muta-
sarrıf olan Hasan Efendi göreve getirildikten sonra bir dilekçe ile yetkililere baş-
vurarak zaviyedarı bulunduğu Avucu Baba ve Şeyh Evran vakıflarının 14 bin
küsur fazla gelirinin gösterilmesinin sebebinin anlaşılması için vakıf muhasebe
kayıtlarının tekrar kısım kısım incelenmesini ve herhangi bir maduriyetin ya-
şanmamasını istemiştir. Bunun üzerine Canik kaymakamı ve evkaf müdürüne
bu durumun araştırılması, Şeyh Evran vakfının 1850-1860 yılları arası on yıllık
aşar hasılatının 14.628,5 kuruş fazla geliri zuhur etmesinin neden kaynaklan-
dığı, Avucu Baba Zaviyesi vakfının muhasebesinin ayrıca görülüp görülmediği-
nin anlaşılması, her iki zaviyenin beraber mi şart edildiğinin de tespit edilmesi,
fazla gelirin ne tarafa ait bulunduğunun mahalli mahkeme, meclis ve evkaf mü-
dürü tarafından tahkik sonucunun bildirilmesi talep edilmiştir122.
XIX. yüzyıl kayıtlarında Şeyh Evran Zaviyesi vakfının gelir ve giderleri de
takip edilebilmektedir. 1870 yılında zaviyeye bağlı Şeyh Evran köyüyle Ağunca
Mezraası’nın yıllık (1862-1863) 12.763 kuruş gelir ve gideri bulunduğu ve bu
gelirin senet karşılığında zaviyedar Hasan Şevki’ye verildiği tespit edilmekte-
dir123. Bununla birlikte Şeyh Hasan Şevki Efendi imzasıyla 1876 yılında bir di-
lekçe verilmiştir. Dilekçede 1864-1870 yılları arasında Şeyh Evran ve Avuncu
Baba Zaviyesi vakfının görülen muhasebelerinde Şeyh Evran Köyü buğday, arpa
ve sair tahıl gelirleri hasılatının yarısı vakfa diğer yarısının miri hazineye,
Avunca Köyü buğday, arpa ve sair tahıl gelirleri hasılatının ise az bir kısmı vakfa
ayrıldığı, bu sebeple 1871 yılında görülecek muhasebeden de buna göre kesin-
121 BOA, EV.MKT, 163/9; BOA, EV.MKT, 169/88; BOA, EV.MKT, 2384/101; BOA, EV.MH, 865/14;
BOA, EV.MH, 910/49; VGMA, Defter nr. 2597, s.17; BOA, EV.MH, 910/49; BOA, EV.MKT, 163/9;
BOA, EV.MKT, 169/88.
122 BOA, EV.MKT, 198/68; BOA, EV.MKT, 197/76.
123 BOA, EV.MKT.CHT, 86/364.
401
FAHRİ MADEN
402
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
129 Bu tür dilek taşlarına muhtelif zaviye ve türbelerde rastlanmaktadır. Halkın mübarek ve ma-
nevi etkisine inandığı bu taşların kudert-i İlahi tarafından yaratılıp tasarruf edildiğinde şüphe
yoktur. İstanbul Merdivenköy’deki Şahkulu Dergâhı’nda da benzer bir taş vardır. Ancak herkesin
bu tür maneviyata yaklaşımı aynı değildir. Rivayete göre Mustafa Behcet Efendi bir Merdiven-
köy’e gelip oradaki Şahkulu Bketaşi Tekkesi’nin gezmiş, kendisine rehberlik edenlerin türbe ya-
kınında bulunan mübarek olduğuna inanılan bir taşı kendisine gösterip; “Horasan erenlerinden
birnin, bir babamızın taşıdır. Kendisi Horasan illerinde iken bu taşı atmış, sonra seyahate çıkmış,
taşın buraya düştüğünü görünce bu makamı kurmuş” demişler. Konuyu naklaeden Şehsuva-
roğlu’na göre “Orta Asya’dan göçtükten sonra Türk’ün ikinci vatan yaptığı bu güzel topraklara
ulaşması yolundaki kader okunu göremeyen ve onu remzeden bu fıkranın esas manasını anlaya-
mayan Mustafa Behcet Efendi; Acaip, Allah’ı Peygamberi inkâr edip de bu taşın buraya Hora-
san’dan atıldığına inanmak doğrusu şaşılacak şey!” diyerek karşılamıştır. Bedi N. Şehsuvaroğlu,
Göztepe, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını, İsstanbul 1969, s. 27.
130 Ayşe Değerli, “Vaka-i Hayriyye’ye Kadar Anadolu’da Bektaşi Tekkeleri ve Zaviyeleri”, Alevilik
s.32-33, 83.
403
FAHRİ MADEN
Sonuç
Bafra bölgesinin Türkleşmesi ve İslamlaşması Anadolu’nun 1071 Malaz-
girt Zaferi’nden sonra yurt haline getirilmesine kadar eskiye gider. Bu yurt
tutma ve yerleşmede tekke ve zaviyelerin, Abdalan-ı Rum, Gaziyan-ı Rum ve Ba-
cıyan-ı Rum adlarıyla anılan Horasan erenlerinin katkıları büyüktür. Bu itibarla
Bafra’da şehrin ve köylerin oluşmasında bu erenlerin gelip fetihlere katılmaları
kadar bölgeye yerleşmelerinin de etkisi yadsınamaz. Yaptığımız bu araştırmada
Bafra bölgesinde çok sayıda Alevi ve Bektaşi yerleşim birimi ile zaviye ve tür-
belerin oluştuğu ortaya çıkmıştır. Bu itibarla çalışmamız bölgedeki Alevi ve
Bektaşi faaliyetleri açısından bir giriş mahiyetindedir. Yeni inceleme ve araştır-
malarla çok daha fazla belge ve bilgiye ulaşılacağı muhakkaktır.
Eldeki arşiv kaynakları ve diğer verilerle Bafra’da Alevilik ve Bektaşilik
inancının tarihi açısından bunlar söylenebilmektedir. Yapılacak yeni araştırma-
lar, özellikle saha incelemeleri, gezi ve gözlemler, halk ile yapılacak görüşme ve
derlemelerrle daha fazla bilgi elde edilebileceği şüphesizdir. Bu münasebetle
yapmış olduğumuz arşiv kayıtları üzerinde Bafra’da Alevilik ve Bektaşilikle il-
gili bu çalışmanın daha kapsamlı ve belirttiğimiz şekilde yapılacak çalışmalara
zemin teşkil etmesini temenni ederiz.
Bafra bölgesindeki Bektaşi zaviyelerinin ortak yönlerinden biri zaviye-
darların “Seyyid” soylu olmalıdır. Bu bilgi hem zaviyelerle ilgili detaylı bir araş-
tırmayı hem de Bafra bölgesindeki Seyyidlerin genel olarak araştırılmasını ge-
rekli kılmaktadır. Ayrıca Osmanlı coğrafyasındaki diğer bölgelerde de benzer
şekilde karşımıza çıkacak olan zaviyelere yönetici atamalarında yerelde köyün
imam ve muhtarı, kadı ve naip gibi bölge idarecileri etkiliydi Merkezi idareden
ise en üst düzey yetkili şeyhülislamlık kurumuydu. Tarikatlar içerisinde de dev-
let hiyerarşik bir sistem belirlemişti. Her tarikatın merkez tekkesi diğer tekke
ve zaviyelere zaviyedar atanmasında yetkili idi. Bafra bölgesindeki Bektaşi za-
viyelerine doğrudan Hacı Bektaş Veli Asitanesi’nde seccadenişin olan zatların
iradesiyle zaviyedarlar atandığı, berat adlı belgelerin verildiği ve bu yetkilen-
dirme belgelerinin her padişah değişikliğinde yenilendiği görülmektedir.
Tarihi süreçte Bektaşiliğin 1826 ve 1925 yıllarında yasaklanıp zaviye ve
türbelerin kapatılması söz konusudur. Bafra’daki Bektaşi zaviyelerinin bu ya-
saklardan nasıl etkilendiğine dair araştırmamızda detaylı bilgiler elde edileme-
miştir. Osmanlı arşivi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki belgelerden ha-
reketle çalışmamız Bafra’da Bektaşi zaviyelerini tespite çalışmıştır. Bu konuda
yapılacak yeni araştırmalar muhtemelen eksik kalan yönlerin tamamlanmasına
hizmet edecektir.
404
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
405
FAHRİ MADEN
KAYNAKÇA
A. Arşiv Belgeleri
BOA, AE.SABH.I, 48/3445.
BOA, AE.SMS.II, 136/15032.
BOA, BEO, 3957/296750.
BOA, C. EV, 102/5100; 550/27799; 183/9122; 240/11961; 441/22308; 631/31832;
654/32956.
BOA, EV.MH, 1212/65; 1044/35; 1171/17; 1218/24; 1218/96; 1271/126; 1406/232;
1406/60; 1773/54; 1844/28;, 187/31; 191/46; 709/115; 1932/14; 781/58;
784/14; 865/14; 910/49; 1212/65; 1844/28; 1856/38; 1916/60; 1893/49;
1844/28; 781/58; 910/49; 784/17; 865/14; 1893/49.
BOA, EV.MKT, 1524/44; 2297/5; 2429/21; 163/9; 197/76; 198/68; 800/73; 800/90;
800/335; 809/124; 169/88; 821/71; 879/22; 879/27; 886/22; 2384/101;
2388/7; 2791/40; 2798/29, 3118/64; 2293/74; 2307/195; 2307/372;
2307/45; 2388/7; 263/25; 263/25; 133/1108; 2798/29;
3236/158; 365/39; 409/1; 542/42; 542/42; 2429/21; 2388/7; 647/114; 684/97;
879/22; 879/27; 886/22; 928/50; 800/73; 2791/40; 3118/64; 198/68; 163/9;
197/76; 169/88; 800/90; 821/71; 1856/38.
BOA, EV.MKT.CHT, 20/81; 374/79; 379/45; 400/6; 403/120; 407/21; 407/87;
408/24; 409/1; 508/127; 86/364; 374/79; 411/29; 411/29; 414/142.
BOA, EV.THR, 197/65.
BOA, İE.EV, 11/1258.
VGMA, Defter nr. 235, s.169, 171; Defter nr. 265, s.10; Defter nr.2055, s.71; Defter
nr.260, s.225; Defter nr.283, s.118; Defter nr. 1771, s.25; Defter nr. 280, s.5; Def-
ter nr. 2597, s.8, 9, 15, 17-19, 23-24, 47; Deftter nr. 235, s.169, 171; Defter nr.
310, s.5; Defter nr. 312, s.232; Defter nr. 660, s.308; Deftter nr. 2055, s.71; Deftter
nr. 260, s.225; Defter nrr. 310, s.5; Defter nr. 312, s.231; Defter nr. 265, s.10; Def-
ter nr. 2597, s.17; Defter nr. 283, s.118.
B. Kaynak Eserler ve Araştırmalar
ADAY, Erdal, “Horasan Erenleri’nin Menkıbevi Şahsiyetlerindeki Ortak Özellikler”, Türk
Dünyası Bilgeler Zirvesi: Gönül Sultanları Buluşması (26-28 Mayıs 2014), Eskişehir
2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı (TDKB), Eskişehir 2014, s.382-383.
AKSÜT, Hamza, Aleviler (Türkiye-İran-Irak-Suriye-Bulgaristan), Yurt Yayınları, Ankara
2020.
ARSLAN, Cengiz, Ondokuzuncu Yüzyılın İlk Yarısında Bafra ve Alaçam Müslim Nüfusu,
Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi, Samsun 2019.
AVCI, Muhammet, Kültür ve Yaşayışları Yönünden Bafra ve Hacıbektaş Alevileri, Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kay-
seri 1999.
406
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
BAKAN, Dilek, Alevi Bektaşi Geleneğinde Hubyâr Sultan, Adnan Menderes Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Aydın 2011.
DEĞERLİ, Ayşe, “Vaka-i Hayriyye’ye Kadar Anadolu’da Bektaşi Tekkeleri ve Zaviyeleri”,
Alevilik Araştırmaları Dergisi, Sayı 15, Ankara Yaz/Haziran 2018, s.111.
DOĞAN, İsa, Anadolu’da Alevîliğin Doğuşu ve Samsun Alevîleri, Aksiseda Matbaası, Sam-
sun 1990.
GÜNEŞ, Meryem, 1764/10 Nolu Samsun Şer’iyye Sicil Defterinin (Vr.1a-30b) Transkripsi-
yonu ve Değerlendirilmesi, Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2015.
HACIOĞLU, İlknur, Bafra 2000, http://docs.neu.edu.tr/library/6251271671.pdf, s.22.
İMAMOĞLU, Mustafa, 1793/39 Numaralı Samsun Şer’iyye Sicil Defterinin Transkripsi-
yonu ve Tahlili, Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılma-
mış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2013.
İPEK, Yasin, “Samsun ve Çevresindeki Alevilerin Hayatın Safhalarıyla İlgili İnanış ve Uy-
gulamaları”, Samsun Sempozyumu (13-16 Ekim 2011), Ed. M. Aydın-S. Özyurt-B.
Şişman-H. Atsız, C. II, Samsun Valiliği yayınları, Samsun 2012.
İŞLEK, Ali Emre, “XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Canik Zaviyelerinde Yerine Getirilen Hayrî
Hizmetler”, Studies of The Ottoman Doman, C. V, Sayı 9, Ağustos 2015, s.3-4.
KALELİ, Dilek, 1857-1863 Yıllarına Ait 1764/10 Numaralı Samsun Şer’iye Sicil Defterinin
(VR.31A-60B) Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi, Ondokuzmayıs Üniversitesi
SBE Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2015.
KARAGÖZ, İlknur, “Bafra Göçmen Türk Ağızları ve Bazı Özellikleri”, Turkish Studies, Vo-
lume 7/4, Ankara 2012, s.2142.
KÖSEOĞLU, Mehmet, “Nüfus Kaynakları ve Sözlü Tarih Kaynaklarına Göre Balkan Sa-
vaşları Sırasında Kosova’dan Samsun’a Göçler”, History Studies, Volume 5, Issue
6, November 2013, s.17-40.
MADEN, Fahri, “Alevilik-Bektaşilik’te Hızır İnancı ve Hızır (Hıdır) İsmiyle Anılan Alevi-
Bektaşi Tekke, Türbe ve Ocakları”, Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi, Sayı
14, 2016, s.128.
MADEN, Fahri, Bektaşi Tekkelerinin Kapatılması (1826), Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara 2018.
NOYAN, Bedri, Bütün Yönleriyle Bektâşîlik ve Alevîlik, C. V, Ardıç Yayınları, Ankara 2022.
OKUYAN, Abdurrahman, 1772 No’lu Samsun Şer’iyye Sicili Defteri’nin Değerlendirilmesi,
Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi, Samsun 1998.
ÖZ, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Ankara 1999.
ÖZ, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999.
ÖZKAN, Zekeriya, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları ve Uygulamaları, Ondokuzmayıs
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun
2012.
407
FAHRİ MADEN
ÖZTAN, Tancan, 19. Yüzyılın İlk Yarısında Bafra Kazası Nüfusu, Ondokuz Mayıs Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2012.
ŞEHSUVAROĞLU, Bedi N., Göztepe, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını, İsstan-
bul 1969.
TAŞĞIN, Ahmet, “Nehrin Piri: Koyun Baba ve Menakıbı”, Alevilik-Bektaşilik Araştırma-
ları Dergisi, Sayı 11, 2015, s.117-174.
ÜÇER, Cenksu, Tokat Yöresinde Geleneksel Alevilik, Ankara Okulu Yayınları, Ankara
2005.
Vesâik-i Bektaşiyan, Haz. Ayşe Değerli-Eşref Temel-Bekir Şahin, Çizgi Kitabevi, Konya
2015.
YILDIZ, Harun, “Gelenek ve Değişim Ekseninde Samsun Yöresi Alevîleri”, Alevilik Araş-
tırmaları Dergisi, Sayı 6, Ankara Kış/Aralık 2013, s.3-4.
YILMAZ, Ali, Samsun Kazasının İdair İktisadi ve Sosyal Durumu (1485-1520), İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
1990.
YILMAZ, Orhan, Sıraçlar (Anşabacılı ve Hubyarlar) Beydilli Alevî Türkmenleri, Ankara
2009.
408
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
EKLER
A. Belgeler
Belge 1. Bafra kazasına bağlı Kolay Köyü’ndeki Hızır Baba Tekkesine Hacı Bek-
taş Veli Tekkesi Seccadenişini Şeyh Abdüllatif’in arzıyla zaviyedar tayini (BOA,
C.EV, 631/31832, Tarih 29.12.1214/24 Mayıs 1800)
409
FAHRİ MADEN
Belge 2. Kolay Köyü’ndeki Şeyh Hızır Baba Zaviyesi vakfının üç öküzlük ve 300
akçe vergili çiftliğe/araziye sahip olduğu (BOA, EV.MH, 187/31).
Defter emini sa‘adetlû efendi hazretleri mukteza-yı defter-i hakani arz ve i‘lama
himmet buyurulmak
Bafra Nahiyesine tâbi‘ (silik) ile zaviye-i Şeyh Hızır der karye-i Kolay tahtında
çiftlik-i zaviye üç öküzlük ve sahib-i ma‘e’r-rüsum üç yüz akçe ile defterler
410
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
(silik) muharrer kalemiyle tahrir-i defter olmuş olmağla bu takdirce ber muk-
teza-yı defter-i hakani salifü’z-zikr üç öküzlük çiftliğin mahsulüne ve rüsumatı
Kolay Karyesinde vâki‘ Şeyh Hızır Zaviyesi vakfı tarafından zabt olunmak iktiza
eder ferman devletlû sultanım hazretlerinindir
Me’al-i arz ve merbut mazbata derkenarda Hızır Baba Zaviyesi vakfının zavi-
yedarlık ciheti pederleri mahlûlünden tevcihine dâ’ir olub kuyud-ı lazımeleri
ihraç kılınmış olmağla bu surette me’al-i ariza ve ihraç kılınan derkenarlara na-
zaran keyfiyeti ma‘rifet-i şer‘le bi’t-tahkik i‘lam olunmak üzere evkaf-ı hümayun
müfettişi faziletlû efendiye havale buyurulmak babında ferman devletlû efen-
dim hazretlerinindir fî 23 M sene 1265 (19 Aralık 1848).
Ber vech-i telhis bi’t-tevcih berat ve ilmühaberi i‘ta olunmak fî 5 Receb sene 65
(27 Mayıs 1849).
411
FAHRİ MADEN
Belge 3. Kolay Köyü’ndeki Şeyh Hızır Baba Zaviyesi zaviyedarlığının 1878 yı-
lında Abdülhamit Efendi’ye tevcihi (BOA, EV.MKT, 2307/45).
Evkâf-ı mülhakadan Bafra Kazâsı’nda Kolay Karyesi’nde vâki‘ Hızır Baba Zâvi-
yesi vakfının vazife-i mu‘ayyene ile zaviyedarlık cihetinin husus-ı münhalesinin
tevcihine dâ’ir varid olan inha üzerine kaydı bi’l-ihrâç mu‘âmele-i kalemiyyesi
lede’l-icrâ olbabda canib-i mahkeme-i teftiş-i evkafdan olunan i‘lâm mucebince
cihet-i mezkûre mutasarrıflarından Ahmed ve Abdülaziz ve Abdülvahid’in bila
veled vefatları vuku‘uyla mahlûllerinden hisseleri biraderleri ve müşterekleri
iş bu râfi‘-i tevki‘-i refi‘ü’ş-şân Abdülhamid zide salahuhunun kadim uhdesinde
olan hisselerine ilhaken ber muceb-i nizam bi’n-nefs bila kusûr edâ-yı hizmet
412
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Belge 4. Kolay Köyü’nde mamur ve mevcut olan Şeyh Hızır Baba Zaviyesi’ne
ayaende ve revendeye (gelen giden yolculara) yemek ikram etmek şarıyla 1895
yılında Ömer Efendi’nin zaviyedar atanması (BOA, EV.MKT, 2307/45).
413
FAHRİ MADEN
Nezaret-i evkaf-ı hümayuna mülhak evkafdan Bafra Kazâsı’na tâbi‘ Kolay Kar-
yesi’nde vâki‘ Şeyh Hızır Baba Zaviyesinin ba-berat-ı şerif-i âlişan mutasarrıfı
olduğu ve berat-ı şerif-i mezkûru dahi Samsun evkaf kaleminden mahfuz bulun-
duğu kaza-i mezkûr evkaf vekili Osman Ni‘met Efendi ifade-i tahririyyesiyle za-
hir olan Mütfü oğlu Abdülhamid Efendi ibn Ömer bundan akdem vuku‘-ı vefa-
tıyla cihet-i mezkûre mahlûlünden sulbî oğlu olub ceride-i nüfusda bin iki yüz
doksan iki tevellüdüyle mukayyed olduğu kaza-i mezkûr nüfus me’murluğun-
dan musaddak ketebe pusulası me’alinden müsteban olan Ömer Efendi’ye in-
tikâl eylediği ve zaviye-i mezkure dahi karye-i mezkurede el-yevm ma‘mur
ve mevcud olub zaviye-i mezkurede ayende ve revendeye it‘am-ı ta‘âm
olunmakda olduğu ve mumaileyh Ömer Efendi’ye başka müteveffâ-yı mez-
burun evlad-ı zükuru olmayub mezbur Ömer Efendi evlad-ı vakıf ve erbab-
ı istihkakdan olduğu karye-i mezkure imam ve muhtaranı taraflarından
mevrud şehadetname ile ceride-i zabtlara esamileri Mehmedçavuşzâde
Mehmed Efendi ve Belelegelenzâde Zeyni Efendi ve Hovacazâde Mustafa Safvet
Efendi ve Hovacazâde Tevfik Efendi ve Mumcu Bekir Ağa ve Müftü Efendi hafidi
Behcet Efendi meclis-i şer‘a hazirûn olub mumaileyh Osman Nimet Efendi mah-
zarında alâ tariki’ş-şehâde ihbar etmeğin gıbe’t-tasdiki’ş-şer‘î cihet-i mez-
kure müteveffâ-yı mezbur Abdülhamid Efendi’nin mahlûlünden iş bu bâ‘isü’l-
arz mezbur Ömer Efendi uhdesine tevcih ve yedine bir kıt‘a berat-ı şerif-i âlişan
sadaka ve ihsan buyurulmak ricasına bi’l-iltimas derbâr-ı ma ‘deletkarara arz
ve i ‘lâm olundu el-emr limen lehü’l-emrindir tahriren fi’l-yevmi’s-sâni min
şehr-i Receb li-sene isnâ aşere ve selâsemi’e ve elf.
414
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Belge 5. Şeyh Hızır Baba Zaviyesi Vakfının 1877-1896 yılları arası 18 yıllık
29.484 kuruş geliri bulunduğu (BOA, EV.MKT, 2307/45).
415
FAHRİ MADEN
İş bu hususa dâ’ir olan evrak-ı atikanın evrak odasından rabtı lazım gelür fî 19
Mayıs sene 313 (31 Mayıs 1897).
Husus-ı mezkure dâ’ir mahfuz olan evrak-ı atika dört aded olarak rabt kılınmış-
dır fî 24 Mayıs sene 313 (5 Haziran 1897).
Trabzon vilayetine tâbi‘ Canik Sancağının Bafra Kazasında kâ’in Hızır Baba Za-
viyesi vakfının doksan üç senesi Martı ibtidasından üç yüz on bir senesi Şubatı
gayetine kadar mütevellisi Ömer Efendi hazır halde ba-ma‘rifet-i şer‘-i şerif ve
müdür-i evkaf rü’yet olunan muhasebesi suretidir
Varidat
Para Guruş
2835 bedel-i maktu‘u sene 93
10 2126 kaime farkı
30 708
30 708 bedelatı sene 94
20 2362 bedelatı sene 95
2835
20 471 lira farkı
20 2362
2268 bedelatı sene 96
2835
567
2268
2268 bedelatı sene 97
2268 bedelattı sene 98
2268 bedelatı sene 99
12852
756 bedelatı sene 300
756 bedelatı sene 301
756 bedelatı sene 302
756 bedelatı sene 303
416
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Belge 6. Bafra’da Şeyh Ali Baba ve Dedelü Baba Zaviyesi’ne 1676 yılında Daren-
deli Mehmet’in zaviyedar atanması (BOA, İE.EV, 11/1258).
417
FAHRİ MADEN
Zaviyedarlık-ı Şeyh Ali Baba mezari‘i ve Dedelü Baba Zaviyesi tâbi‘-i kaza-i
Bafra ve Alaçam
Hüküm ki Darendeli Mehmed gelüb zikr olunan Şeyh Ali Baba Zaviyesi ve me-
zari‘i ve Dedelü Baba Zaviyesi Şeyhülislam işaretiyle kendüye tevcih olunub
suret-i ru’us ile üzerinde iken ahardan ba‘zı kimesneler hilaf-ı inha berat ettirüb
dahl etmeleriyle ru’us-ı kaydına müraca‘at olundukda zikr olunan Şeyh Ali
Baba Zaviyesi ve mezari‘i ve Dedelü Baba Zaviyesi bi’l-fi‘il üzerinde olduğu
mestur ve mukayyed bulunmağla berat olan suret-i ru’us mucebince zabt içün
hükm verilmişdir fî evâ’il-i C sene (10)87 (Temmuz 1676).
418
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Der devlet-i mekine-i arz-ı da‘i-i kemine-i bî-mikdar budur ki Bafra Kazasında
vaki‘ Şeyh Ali Baba Zaviyesi zaviyedarı Mehmed nâm kimesne kiraren ve mi-
raren varide olan evamir-i şerifeye ita‘at etmediği içün Samsun’a icla-i ferman
olunub bi’l-muvacehe kıra’et olundukda adem-i ita‘at üzere firaren cela-yı vatan
etmekle zaviye-i mezbure mahlûle olmağla iş bu râfi‘-i (silik) Ahmed dâ‘ileri her
veçhile mahal ve müstehak olmağın tevcih olunub berat-ı alişan sadaka ve ihsan
buyurulmak ricasına der devlet-i mısıra arz ve i‘lam olundu bâkî ferman der
adaletdir tahriren fi’l-yevmi’s-sadis min Şevvâli’l-mükerrem li-sene tis‘a ve se-
manin ve elf (Şevval 1090/Kasım 1679).
Sen ki kadısın mektub gönderüb Bafra sakinlerinden olub (silk) Mehmed Sam-
sun’da vasıl i‘tibarıyla Arifeyn-i Hakimeyn Medresesi ki müderris ve me’zun
bi’l-iftâ olduğuna ferman ve terkim ve (silik) ve şeyhülislamdan mekatib-i (si-
lik) ve ol ki medine-i mezbureden Evhad oğlu Mehmed kendü halinde olmayup
bundan yirmi sene zi-müşerrah (?) fetvaya ……….iderim deyu iddi‘a etmeğin
beyne’n-nâs ……..ve gavamü’n-nas iclaya ba‘is ve medar olduğunu ……ihbar et-
mekle mezburu hükkam-ı salif-i arz mektubi evamir-i terkim varid olundukda
….Evhad oğlu Mehmed’in ………emr-i ali etmekle ………..olunmak babında fer-
man-ı alişan sadır olmuşdur Evail-i B sene 1089 (Ağustos 1678).
Belge 7. Bafra’da Dedelü Baba ve Şeyh Ali Baba Zaviyesi ve Mezraasına Hacı
Bektaş Veli Asitanesi’nde seccadenişin olan şeyhlerin arzıyla Seyyid İbrahim’in
zaviyedar atanması (BOA, C.EV, 441/22308).
419
FAHRİ MADEN
420
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Vakf-ı zaviye-i Şeyh Ali Baba ve Uryan Dede tâbi‘-i kaza-i Bafra
Abdurrahman veled-i Mustafa
Hisse-i rub‘-ı zaviyedar
Zikr olunan rub‘ hisse zaviyedarlık işaret-i aliyyeleriyle Abdurrahman veled-i
Mustafa’nın üzerinde mukayyedler emr u ferman devletlû sa‘adetlû sultanım
hazretlerinindir fî 14 L sene 1156 (1 Aralık 1743).
421
FAHRİ MADEN
Belge 8. Bafra Kazası’nda Ali Baba ve Uryan Dede Zaviyesi’nin sekiz sene zavi-
yedarsız kalması sebebiyle harap olmuş, 1778 yılında Ahmet Halife zaviyedar
atanarak zaviyeyi tamir ile ihya eylemiş, misafirlere ve yolculara yemek hizmeti
vermeye devam etmiştir (BOA, C.EV, 240/11961).
Tuğra
Abdülhamid-i evvel
Bafra Kazâsı’na tâbi‘ Ali Baba ve Uryan Dede Zâviyesi vakfının nısf zaviyedar-
lığına es-Seyyid İbrahim ve rub‘ hissesine es-Seyyid İbrahim ve rub‘-ı ahir his-
sesine Mehmed bin Mehmed Derviş mutasarrıflar iken sekiz sene mukaddem
müte‘âkiben vefat etmeleriyle yerleri hâlî ve hizmet-i lâzımeleri mu‘attıl kaldı-
ğından mâ‘adâ zâviye-i mezkûre harabe-i müşerref olmağın erbab-ı istihkak-
dan iş bu râfi‘-i tevki‘-i refi‘ü’ş-şân-ı hâkâni Ahmed Halife zide salahuhu her veç-
hile lâyık ve mahal ve müstehak olduğunu kazâ-i mezbûre ahalilerinden (silik)
üç nefer kimesneler haber vermeleriyle zâviye-i mezkûre mezbûrunun mahlûl-
lerinden merkum Ahmed Halife zide salahuhuye ta‘mir ve ihyâ eylemek şar-
tıyla tevcih ayende ve revendeye it‘âm-ı ta‘âm etmek üzere yedine berat-ı
şerif-i âlişânım verilmek ricasına evlâd-ı Hacı Bektaş Veli’den hâlâ asitanesinde
422
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Belge 9. Bafra Kazası’nda Gelemferi Köyü’nde metfun Şeyh Ali Baba nâm-ı diğer
Uryan Dede Zaviyesi zaviyedarlığına Kâküllü oğlu Hasan Ağa’nın vefatı üzerine
kızı Dudu Hatun’un getirilmesi (BOA, EV.MKT, 2293/74).
423
FAHRİ MADEN
Belge 10. Bafra’daki Şeyh Ali Baba Zaviyesi gelirinin adı geçen mescit ve zavi-
yeleirn gelirleriyle birlikte Samsun’da yeniden inşa edilen Hızır Bey Camii için
sarf edilmesi emri (BOA, BEO, 3957/296750).
424
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Belge 11. Bafra Hızır İlyas Köyü’nde Ali Dede ve Hacı Baba Zaviyesi’nin 1721-
1798 yılları arasındaki zaviyedarları (BOA, C. EV, 102/5100).
425
FAHRİ MADEN
İ‘lamı mucebince fevti vaki‘ ise şartıyla tevcih olunmak fî 11 R sene 219 (20
Temmuz 1804).
Ma‘ruz-ı bendeleridir ki
Canik sancağında Bafra nahiyesinde vâki‘ Şeyh Ali Zaviyesi vakfının vazife-i
mu‘ayyene ile zaviyedarlığı ba-berat-ı askeri mutasarrıfı Şeyh Mustafa’ya bin
yüz sekiz (1208/1793) tarihinde müceddeden küçük evkaf muhasebesine kayd
ile maliyeden berat verilüb ba‘dehu mahlûlünden iki yüz on altı (1216/1801)
senesi Rebi‘ülevvel de Hasan Halife’ye tevcih ve iki yüz on yedi (1217/1802)
senesinde emr-i şerif verildikden sonra Bafra’da İlyas nâm karyede Şeyh Ali
426
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Dede ve Hacı Baba Zaviyesi vazife-i mu‘ayyene ile zaviyedarlığı Seyyid Meh-
med mahlûlünden iki yüz yedi (1207/1792) senesinde na’ibi arzıyla Seyyid Ha-
lil’e tevcih ve iki yüz on üç (1213/1798) senesinde zayi‘an berat verildikden
sonra mezkûr Seyyid Halil’in kaydı askeri ruznamçesinde ref‘ ve terkin ve
mezkûr Seyyid Hasan’ın ref‘inden hâsıl olmak üzere bin iki yüz sekiz
(1208/1793) senesinde Bafra ve Samsun na’ibi arzıyla ba-i‘lam Seyyid Halil’e
ibka ve muhasebe-i varakaya kayd ile berat verildiği muhasebe kaydından ve
Bafra’da Hızır İlyas nâm karyede Ali Dede Zaviyesinin zaviyedarlığı Ahmed bin
Mustafa’nın bila veled mahlûlünden Seyyid Mehmed’e bin yüz kırk yedi
(1147/1735) senesinde tevcih olunub ba‘dehu mahlûlünden yetmiş senesinde
(1170/1757) oğlu Seyyid Ahmed’e ve anın dahi kasr-ı yedinden doksan iki
(1192/1778) senesinde Seyyid Abdülakadir’e ve anın dahi ferağından doksan
altı (1196/1782) senesinde Seyyid Mehmed’e berat verilmişken tekrar Seyyid
Ahmed’in bila veled mahlûlünden olmak üzere iki yüz yedi (1207/1792) sene-
sinde nâ’ini arzıyla Seyyid Halil’e berat verilüb ba‘dehu küçük evkaf muhasebe-
sine nakl ile kaydı terkin olunduğu askeri ruznamçesinden başka başka derke-
nar olunmuş şimdi Seyyid Hasan iş bu arzuhalinde salifü’z-zikr zaviyedarlığa
ba-berat-ı askeri mutasarrıf olan büyük pederi Seyyid Mehmed fevt oldukda
oğlu Seyyid Ahmed’e tevcih ve ol dahi fevt oldukda kendüye verilmek iktiza
eder iken zayi (?) olduğu ecilden Mehmed nâm kimesne bila veled deyu üzerine
berat ve hilesine tekvin içün isimden isime tevcih olarak Halil ismine tevcih ve
askeriden berat ettirdikden sonra müceddeden küçük evkaf muhasebesine nakl
ve askeri kaydını terkin ettirüb babası (silik) mahrum kalmakla babası
mahlûlünden ve mezkûr Halil’in ref‘inden kendüye tevcih buyurulmak babında
istid‘â-yı (silik) eder ref‘i (silik) iki yüz yedi (1207/1792) senesinde Seyyid Ah-
med’in bila veled fevtinden olmak üzere berat ettirdiği askeri kuyudatı natık
olub ancak sahib-i arzuhal dahi müteveffa Seyyid Ahmed’in oğlu olduğu vâki‘
ise şartıyla babası mahlûlünden ve merkumun ref‘inden tevcihi irade-i aliyye-
lerine menuttur ferman devletlû sultanım hazretlerinindir
427
FAHRİ MADEN
Belge 12. Bafra’da Hızır İlyas Köyü’ndeki Hızır İlyas/Şeyh Ali Zaviyesi’nin
1847-1862 yılları arası 15 yıllık 22.965 kuruş varidatının bulunduğu, Bafra Ka-
zası’ndaki Şeyh Ali Baba Zaviyesi ile Hızır İlyas Köyü’ndeki zaviyenin isim ben-
zerliği olmakla birlikte birbirinden farklı oldukları (BOA, EV.MKT, 365/39).
428
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
cildin otuz altıncı varakasına doldurularak bir kıt‘a suret-i muhasebesi dahi ir-
sal buyurulmuş ise de hizmette mahfuz bulunan bir kıt ‘a suret-i defterhânede
zaviye-i Hızır İlyas tâbi‘-i Bafra ra‘kıbında zaviye-i Şeyh Ali Baba tâbi‘-i Bafra
deyu muharrer olub mezkûr Hızır İlyas Zaviyesinin mutasarrıfı olmayarak
mahlûl olduğu misillü bidayet-i tanzimattan beri muhasebesinin dahi rü’yet
olunduğuna dâ’ir bir güne kayd görülemediğine ve mezkûr Şeyh Ali Zaviyesine
varidat olarak kaza-i mezkure tâbi‘ Hızır İlyas karye a‘şârından hasılat gösteril-
miş ise de karye-i mezbure mezkûr Şeyh Ali Zaviyesine merbut olduğuna dâ’ir
zaviyedar-ı mumaileyhin berat-ı şerifinde müteverrih olamayarak yedinde def-
terhâne ve vakfiye misillü bir şey bulunamadığına ve sene be-sene muhasebesi
görülerek te ‘âmül hükmüne giremediğine mebni mezkûr Hızır İlyas Kar-
yesi’nin Hızır İlyas Zaviyesine merbubiyeti varid hatr-ı çakeri ise de vakfeyn-i
mezkurinin hazine-i celilece kaydları olacağı melhuz bulunması cihetiyle keyfi-
yetin pişgah-ı sami-i ni’mânelerine arz ve ifadeye mecburiyet-i kemteranem
hâsıl olmuş olmağla olbabda ve herhalde emr u ferman hazret-i men lehü’l-em-
rindir fî 29 Rebi ‘ülahir sene 283 ve fî 28 Ağustos sene 284 (10 Eylül 1866).
Müdir-i evkaf-ı liva-i Canik
429
FAHRİ MADEN
B. Resimler
430
BAFRA BÖLGESİNDE ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK
Resim 3. Gelemağri (Koruluk) Köyü’nde Şeyh Ali Baba (Şahlı Dede) Tür-
besi’nin günümüzdeki hali132.
431
FAHRİ MADEN
432
D-CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA
433
Bafra Deniz Feneri 1923
435
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ ( 1923-1950)
Giriş
Bafra, Kızılırmak nehrinin meydana getirdiği verimli topraklar üzerinde
kurulmuştur. Tarih boyunca Hititler, Paflogonlar, Lidyalılar, Pers, Roma Bizans
gibi birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Türk hâkimiyetine ise Selçuklular dö-
neminde girdi. Selçuklular, bölgeye Türkmen aşiretlerini yerleştirdi. 1243’te
Moğol istilaları sonucu Selçuklu devletinin yıkılmasıyla başlayan Beylikler Dö-
neminde Bafra Beyliği kuruldu2. 15. yüzyılın sonlarında artan Karadeniz ve Kaf-
kasya seferleri sonucunda 1461’de birçok bölgenin ele geçirilmesiyle beraber
Bafra da Osmanlı hâkimiyetine girdi. Osmanlı döneminde Canik sancağına bağlı
kaza haline getirildi3.
Rumlar, Karadeniz’de Pontus-Rum Devletini kurmak amacıyla Balkan Sa-
vaşlarından itibaren ayaklanırken Rum çetecileri bölgede saldırılara başladı4.
Birinci Dünya Savaşı’nda Bafra civarında Nebyan çetesi adında ilk Rum çetesi
ortaya çıktı. Bafra ilçe merkezinin güneyindeki dağlık arazi çete faaliyetine uy-
gun zemin teşkil ederken Rum köylerinin fazla olması pontusçuluk faaliyetleri-
nin artmasına neden oldu5. Fener Rum Patrikhanesi ve metropolitlerin her türlü
sun 2007, s.74; Sibel Orhankazi, “Osmanlı Devleti İdaresinde Gönye (Gonio) Sancağı”, Karadeniz
İncelemeleri Dergisi, Sayı 31/Güz 2021, Serander Yayınevi, Trabzon, s. 172; Sibel Orhankazi,
“XVIII. Yüzyılda Batum Sancağı’nda Eşkıyalık Meselesi ve Asayiş”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi,
Sayı 29/Güz 2020, Serander Yayınevi, Trabzon, s. 105.
4 Cemal Sezer, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresindeki Faali-
437
NESRİN HANGÜL
desteğini alan Pontusçu Rumlar, Bafra ve çevresindeki Rum köylerini kısa sü-
rede silah deposu haline getirdi6.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi’nin 7.
ve 24. maddeleri ülkeyi işgale açık hale getirdi. İtilaf devletleri 24. maddeyle
Ermeni komitacıları harekete geçirerek Doğu Anadolu’da Ermeni devleti kur-
mayı, 7. maddeyle de Rumları harekete geçirerek Doğu Karadeniz’de Pontus-
Rum Devleti kurmayı hedefliyordu. Samsun ve çevresi kurulması düşünülen
Pontus-Rum Devleti’nin sınırları içerisinde bulunuyordu. Samsun’un liman
kenti olması ve sahip olduğu ekonomik potansiyel Rumları heveslendiriyordu7.
9 Mart 1919’da Samsun’un yanı sıra Bafra İngilizler tarafından işgal edildi. 30
Aralık 1919’da Bafra Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti kuruldu. Cemiyet
halkı silahlandırarak eli silah tutan gençleri eğitti. Rum çetelerle mücadele et-
mek için seyyar takip kolları oluşturdu. Bafra sahillerinden itilafların herhangi
bir çıkarma yapma ihtimaline karşı müdafaa karakolları kurdu8. 6 Şubat
1923’te Merkez Ordusu, bölgeyi Rum çetelerden temizleyerek Rumların Pon-
tus-Rum Devleti kurma hayaline son verdi. Lozan Antlaşması’nın ardından böl-
gedeki Rumlar Balkan Türkleriyle mübadele edilerek bölgede ayrılıkçı faaliyet-
lere son verildi9.
1. Bafra’nın Sosyal Durumu
1.1. Nüfus
Bafra, Canik Sancağı içerisinde yer alıyordu. 19. yüzyıl sonlarında Trab-
zon vilayetine bağlı olan Canik sancağı idari bakımdan Samsun, Kavak, Ünye,
Çarşamba, Fatsa, Bafra, Alaçam, Terme ve Akçay kazalarından meydana geli-
yordu. Canik sancağı, II. Meşrutiyet Döneminde Trabzon’dan ayrılarak müstakil
hale getirildi. Cumhuriyet döneminde de vilayet oldu. Bafra kazası da Sam-
sun’un ilçesi olmayı sürdürdü10.
6 Selçuk Ural, “Mütareke Döneminde Pontus Hareketinin Doğuşuna Yönelik Faaliyetler”, Editör:
Veysel Usta, Başlangıçtan Günümüze Pontus Sorunu, Serander Yayınları, Ankara 2007, s.230.; Se-
zer, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresindeki Faaliyetleri
(1914-1918)”, s.355-356.
7 Selçuk Ural, Mondros Mütarekesi ve Doğu Vilayetleri, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul 2008,
Şevki Duymaz, “XIX. Yüzyılda Samsun’un Kentsel Gelişimine Dair Birkaç Mimari Örnek”, Yay. Haz.
Cevdet Yılmaz, Geçmişten Geleceğe Samsun, Samsun 2006, s.449-450.
438
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)
11 Muharrem Turp, “Cumhuriyet’in İlk Nüfus Sayımı Verileri Işığında Giresun”, Kafkas Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Bahar 2021, Sayı:27, s.316-317.
12 Selçuk Ural- Nebahat Oran Arslan, Cumhuriyet Devri Kars Tarihi (1923-1950), Kars 2015, s.33.
13 Turp, “Cumhuriyet’in İlk Nüfus Sayımı Verileri Işığında Giresun”, s.319.
14 Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül I, Hüsnütabiat Matbaası,
439
NESRİN HANGÜL
16 Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, Genel Nüfus Sayımı, 20 İlkteşrin 1935, Samsun Vila-
yeti Cilt:47, s.54-60.
17 Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı, 20 İlkteşrin 1940 (Vilayetler, Kazalar, Nahiyeler
İtibariyle Nüfus Miktarı ve Yüzey Ölçü, Ankara 1945, s. XXI, XLII, 504.
440
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)
yaşıyordu. Yüzölçümü 1.243 km2, nüfus yoğunluğu 58’dir. Bafra’ya bağlı 74 köy
bulunuyorken köy başına düşen nüfus ortalaması 783’dür. İdari olarak bağlı
olan merkez nahiyenin nüfusu toplam 44.427 olup bağlı köy sayısı 53’tür. Tos-
köy nahiyesinin ise toplam nüfusu 13.493 iken bağlı köy sayısı 21’dir19.
1.2. Eğitim, Spor ve Sağlık
Eğitim, süreklilik arz eden sosyal bir süreç olup toplumların yaşam biçim-
lerine göre değişiklik göstermektedir. Aynı zamanda kişinin gerekli bilgi ve dav-
ranışları elde etmesini sağlayan bir araçtır. Bafra ilçesinde de eğitime önem ve-
rilerek halkın desteğiyle önce erkek sonra kız rüşdiyesi açıldı20. Cumhuriyetin
ilk yıllarında Bafra’da kurulan okullara bakıldığında ilk olarak Merkez Mektebi
göze çarpmaktaydı. Maarif Nazırı Derviş Paşa döneminde 1872’de açılan Bafra
Zükur (Erkek) Rüşdiyesi Cumhuriyetin ilanından sonra isim değiştirerek Mer-
kez Mektebi ismini aldı. Sonrasında adı Merkez İlkokulu olarak değiştirildi21.
Diğer bir okul Ekim 1898’de açılan Bafra İnas (Kız) Rüşdiyesidir. Bu okul
1928’de Gazi İlkokulu adını alarak kız-erkek karma eğitime geçildi22. Diğer bir
okul ise Bafra Kızılırmak okuluydu. Okul binası ilçenin merkezinde yer alıyordu.
1905 yılında Rum okulu olarak inşa edildi. 1926’da eğitim-öğretime başladı23.
1924’te Fevzi Cumhuriyet Ortaokulu kuruldu. Okul, iki yıl öğretim yaptıktan
sonra kapatıldı. Kemal Topuz’un “Geçmişten Günümüze Bafra” isimli eserinde
yayınladığı resimlerden anlaşıldığı kadarıyla Bafra’da Bafra Merkez Muhtelit
Mektebi (Karma Okulu) ve Bafra Ortaokulu adında iki okulun daha faaliyette
olduğu anlaşılıyordu24. 1932’de Vakit Gazetesi’nin haberine göre ilçede üçü
kaza merkezinde, onu kaza köylerinde, biri Alaçam nahiye merkezinde, dördü
nahiye köylerinde olmak üzere toplam 18 ilkokul bulunuyordu. 42 öğretmenin
görev yaptığı bu okullarda öğrenci sayısı yaklaşık olarak 1600 kadardı25.
19 Başbakanlık İstatistik Umum Müdürlüğü, 22 Ekim 1950, Umumi Nüfus Sayımı (Vilayet, Kaza,
Nahiye ve Köyler İtibariyle Nüfus), Ankara 1954, s.21, 38, 320.
20 Havana Tuğçe Yılmaz, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent Simgeleri, Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2019, s.18.
21 Mesut Ayar, “Bafra’da Osmanlı Dönemine Ait Modern Eğitim Kurumlarına İki Örnek: Zükur (er-
kek) ve İnas (kız) Rüşdiyeleri”, Uluslararası Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Cilt:8, Sayı:8, 2010,
s.76.
22 Ayar, “Bafra’da Osmanlı Dönemine Ait Modern Eğitim Kurumlarına İki Örnek: Zükur (erkek) ve
441
NESRİN HANGÜL
26 Selçuk Ural, “Atatürk Döneminde Kars’ın Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Durumu”, Kars, Beyaz,
Uykusuz Uzakta, İstanbul 2006, s.135.; Ahmet Kuşci, Türk Eğitim Tarihi (1923-1950), İksad Yayı-
nevi, Ankara 2021, s.100.
27 Ekin İlhan, “Halkevi Dergicilik Geleneğinin Dil ve Edebiyata Katkıları: Çorum Halkevi Dergisi
Örneği”, Editör: İlkin Gulusoy, The XIV International Scientific Symposium “A Person İn History”
Dedicated To The 140th Anniversary Of The Founder Of Modern Turkey Mustafa Kemal Ataturk, 26
Mayıs 2021, Ankara, s.123.
28 Yasemin Doğaner, “Halkevleri”, Atatürk Ansiklopedisi, 26/11/2022 tarihinde https://atatur-
442
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)
32 “Bafra Mektupları”, Akşam, 12 Temmuz 1934, s.8.; Kopuz, Geçmişten Günümüze Bafra, s.268.
33 Kopuz, Geçmişten Günümüze Bafra, s.268.
34 Yiğit, Bütün Yönleriyle Zümrüt Bafra, s.77.
35 Öztürk, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, s.23.
36 1927 Senesi Zirai Tahrir Neticeleri, Ankara 1928, S.30-31, 96.
443
NESRİN HANGÜL
yüksek olan Bafra tütünü en kaliteli tütün olarak dünya literatürüne girmişti37.
Aile tarımı olarak yaygın bir şekilde üretilen tütün, kurutulmuş yapraklardan
yararlanılan tek yıllık tarım ürünüdür38. Senede 3-4 milyon üretilen tütünü
Amerika ve Avrupa’dan gelen yabancı tüccarlar satın alıyorlardı39. Tütün üreti-
mini kolaylaştırmak, satım işlerinde üreticiye her türlü yardımı yapmak, tütün-
lerin verimini artırmak, iç ve dış piyasalarda Bafra tütünlerinin sürümünü ar-
tırmak üzere elli bin lira sermayeyle Bafra Tütünleri Türk Anonim Şirketi ku-
ruldu. Şirket, Bafra İş Bankası yöneticisi Saracettin Bey’in girişimi, tütün üreti-
cilerinin para yardımı ve ortaklığıyla açıldı40.
Bafra’da hayvancılık tarımdan sonra ikinci sırada geliyordu. Bölgenin ve-
rimli topraklara ve uygun iklim koşullarına sahip olması tarımın gelişmesine
katkı sunarken hayvancılığı ikinci plana itti41. Bölgede hayvancılığı geliştirmek
amacıyla 1946’da mali yönden Malatya Sultansuyu Harası’na bağlı olarak Kara-
köy Tarım İşletmesi kuruldu. 1949 yılından sonra Karaköy Harası olarak faali-
yetine devam etti. Bafra-Samsun karayolu üzerinde Bafra’ya 10 km mesafede
idare binası ve arazisinin çoğunluğu Bafra ilçesinde bir kısım arazisi de 19 Ma-
yıs ilçesinde yer alıyordu. Kuruluş amacı Karadeniz bölgesine uyum sağlayacak
yüksek vasıflı damızlık hayvan yetiştirmek, bölge hayvancılığını, yerli ırkların
ıslahı yoluyla kalkındırmaktı42. İşletmenin kurulmasıyla birlikte hayvancılık fa-
aliyetleri başladı. 1949-1958 yılları arasında yerlikara ırkı sığırlarla çalışmalar
yürütüldü43.
Bafra, siyah havyarıyla da ünlü bir ilçeydi. Kızılırmak nehri şehrin kena-
rından geçtiğinden ve denize olan yakınlığından dolayı her yıl 1.500-2.000 kilo
kadar siyah havyar çıkarılırdı. Havyardan birçok vatandaş geçimini sağlıyordu.
Havyarın bir kısmı İstanbul’a satılıyordu44.
4, s. 80-81.
43 Bafra Belediyesi, Bafra Efsane Şehir, s.82.
44 “Bafra Nasıl Yerdir” Vakit, 4 Ağustos 1932, s.9.; “Bafra Demiryol İstiyor”, Milliyet, 24 Eylül 1933,
s.5.; Zübeyiroğlu Fuat, “Bafra Mektupları”, Akşam, 12 Temmuz 1934, s.8.; Fehmi Bayraklı, Osman
Özdemir, “Bafra Ovası Topraklarının Toprak Verimliliği ve Gübrelemeye İlişkin Sorunları”, Bafra
Ovası Tarım Sempozyumu, 11-12 Ocak 1988 Bafra, Samsun 1988, s.59-60.
444
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)
nesi demektir.
49 “Samsun Mektupları”, Akşam, 6 Temmuz 1934, s.7.
50 “Bafra’da Son Sistem Tesisatı Havi Kereste Fabrikasının Faaliyeti”, Cumhuriyet, 4 Mayıs 1930,
445
NESRİN HANGÜL
halinde idare edilen fabrika, Almanya’da üretilmiş iki motörle kasabanın elekt-
rik ihtiyacını karşılıyordu. En büyük müşterisi belediyeydi. Buz fabrikası da
günde 1.000 kilo kadar buz çıkarabilmekteydi52.
1927 Sanayi sayımına göre Bafra’da başlıca sanayi kollarının tarım, evcil
hayvanlar, av ve balıkçılık sanayi üzerinde yoğunlaştığı görüldü. Bu alanda 103
işletme bulunuyorken 526 çalışan mevcuttu. Diğer dallardan dokuma sana-
yinde 28 işletme, 88 çalışan, bitkisel madde ve ağaç mamulleri sanayinde 13
işletme, 36 çalışan, bina inşaatı sanayinde 3 işletme, 21 çalışan, maden ve ma-
den işletmesi sanayi ile makine imalatı sanayinde 43 işletme, 82 çalışan bulu-
nuyordu53. 1927 nüfus sayımı verilerinde meslek gruplarına bakıldığında nüfu-
sun daha çok zirai alanda çalıştığı görülüyordu. Bu alanda 13.607 erkek ve
13.977 kadın çalışıyordu. Sınai alanda çalışan nüfusun 874’ü erkek, 69’u ka-
dındı. Ticaretle uğraşan nüfusun ise 645’i erkek, 20’si kadındı54. 1935 nüfus sa-
yımı verileri incelendiğinde ise 1.697 kişinin ziraatla uğraştığı 28 kişinin hay-
vancılıkla, 471 kişinin de tütün sanayinde uğraştığı görüldü55.
Sonuç
Bafra, Kızılırmak nehrinin getirdiği zengin alüvyonlu toprakların üze-
rinde bulunmasından dolayı ülkenin en önemli tarım merkezlerindendir. Sahip
olduğu bu özellik nedeniyle tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği ya-
pan Bafra, Samsun’a bağlı olup Samsun’un da en önemli ilçelerinden biridir.
Bafra’nın ekonomisini tarım belirlemekteydi. Tarım ürünleri açısından
oldukça zengin olan Bafra’da ekonomi ve ticaret tütün üzerine kuruluydu. Bafra
tütünü kokusu ve kalitesi bakımından dünyanın en iyi tütünlerindendi. Avru-
palı ve Amerikalı tüccarlar tarafından rağbet görmekteydi. Bafra’nın iktisaden
gelişmesinde önemli rol oynayan tütünün yine Bafra’nın sosyal ve kültürel ya-
pısını da etkilediği gayet açıktı. Sosyal ve kültürel etkinliklere bakıldığında nü-
fusunun 1940 yılına kadar sürekli arttığı tespit edildi. İkinci Dünya Savaşı’nın
etkisiyle 1945’te azalan nüfusun sonraki sayımda yine artış gösterdiği görüldü.
Bafra’da eğitimin durumuna bakıldığında iktisaden kalkınmış bir ilçede eğitim
52 “Bafra’da Son Sistem Tesisatı Havi Kereste Fabrikasının Faaliyeti”, Cumhuriyet, 4 Mayıs 1930,
s.4.; “Memleket Haberleri”, Vakit, 17 Ekim 1932, s.6.
53 Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 1927 Sanayi Sayımı, Devlet İstatistik Enstitüsü Matba-
446
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)
veren kurumların daha fazla olması beklenirken ilçede ilkokul sayısının çok ye-
tersiz olduğu anlaşıldı. Spor alanında ses getiren ilçede önemli iki futbol takımı
kurulduğu ve bu takımların sadece sporla değil de tiyatro, tenis, boks gibi dal-
larda da faaliyet yürüttüğü ve bu faaliyetlerin sonucunda Bafra Halkevi’nin ku-
rulduğu tespit edildi.
Ticaret ve üretim merkezi olan Bafra’da bir kereste fabrikası kurularak
Karadeniz bölgesinin kereste ihtiyacı buradan temin edildi. İlçenin elektrik ih-
tiyacı elektrik fabrikasından, buz ihtiyacı da buz fabrikasından karşılandı. Bölge
halkının tütünle ilgili her türlü sorununu çözmek amacıyla Ticaret ve Sanayi
Odası açıldı. Buna ek olarak Bafra Tütünleri Türk Anonim Şirketi kuruldu.
447
NESRİN HANGÜL
Kaynakça
Resmi Yayınlar
1927 Senesi Zirai Tahrir Neticeleri, Ankara 1928.
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 1927 Sanayi Sayımı, Devlet İstatistik Enstitüsü
Matbaası, Ankara 1969.
Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, Genel Nüfus Sayımı, 20 İlkteşrin 1935, Sam-
sun Vilayeti Cilt:47, Mehmet İhsan Basımevi, Ankara 1937.
Başbakanlık İstatistik Umum Müdürlüğü, 22 Ekim 1950, Umumi Nüfus Sayımı (Vilayet,
Kaza, Nahiye ve Köyler İtibariyle Nüfus), Ankara 1954.
Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül I, Hüsnütabiat
Matbaası, Ankara 1929.
Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı, 20 İlkteşrin 1940 (Vilayetler, Kazalar,
Nahiyeler ve Köyler İtibariyle Nüfus ve Yüzey Ölçü), Ankara 1941.
Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı, 21 Ekim 1945: İl, İlçe, Bucak ve Muhtar-
lıklar İtibariyle Nüfus Miktarı ve Yüzey Ölçü, Ankara 1945.
Telif Eserler
“Bafra’da Son Sistem Tesisatı Havi Kereste Fabrikasının Faaliyeti”, Cumhuriyet, 4 Mayıs
1930.
“Bafra Demiryol İstiyor”, Milliyet, 24 Eylül 1933.
“Bafra Mektupları”, Akşam, 12 Temmuz 1934.
“Bafra Nasıl Yerdir” Vakit, 4 Ağustos 1932.
“Memleket Haberleri”, Vakit, 17 Ekim 1932.
“Samsun Mektupları”, Akşam, 6 Temmuz 1934.
Arslan, Gürbüz, Çevik, Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951), Karadeniz
Araştırmaları, XVIII/72, s. 905-936.
Ayar, Mesut, “Bafra’da Osmanlı Dönemine Ait Modern Eğitim Kurumlarına İki Örnek:
Zükur (erkek) ve İnas (kız) Rüşdiyeleri”, Uluslararası Karadeniz İncelemeleri Der-
gisi, Cilt:8, Sayı:8, 2010, s.67-90.
Bafra Belediyesi, Bafra Efsane Şehir, Bafra Ofset, Bafra 2011.
Bayraklı, Fehmi, Özdemir, Osman, “Bafra Ovası Topraklarının Toprak Verimliliği ve
Gübrelemeye İlişkin Sorunları”, Bafra Ovası Tarım Sempozyumu, 11-12 Ocak
1988 Bafra, Samsun 1988, s.59-78.
Çamaş, Necdet, “Tütün Üretimi, Yaprak Tütün Ticareti ve Sigara Sanayinin Samsun’un
Tarımsal ve Sosyo-Ekonomik Yaşamı Üzerindeki Rolleri”, Yay. Haz. Cevdet Yıl-
maz, Geçmişten Geleceğe Samsun, Samsun 2006, s.565-583.
Duymaz, Şevki, “XIX. Yüzyılda Samsun’un Kentsel Gelişimine Dair Birkaç Mimari Ör-
nek”, Yay. Haz. Cevdet Yılmaz, Geçmişten Geleceğe Samsun, Samsun 2006.
448
BAFRA’NIN SOSYAL VE İKTİSADİ GELİŞİMİ (1923-1950)
İlhan, Ekin, “Halkevi Dergicilik Geleneğinin Dil ve Edebiyata Katkıları: Çorum Halkevi
Dergisi Örneği”, Editör: İlkin Gulusoy, The XIV International Scientific Symposium
“A Person İn History” Dedicated To The 140th Anniversary Of The Founder Of Mo-
dern Turkey Mustafa Kemal Ataturk, 26 Mayıs 2021, Ankara, s.121-125.
Kaynar, Fuad, “Bafra’da Tütün ve Ekonomik İşleri”, Ulus Gazetesi, 16 Ocak 1935.
Kopuz, Kemal, Geçmişten Günümüze Bafra, Erol Ofset, Samsun 2002.
Kuşci, Ahmet, Türk Eğitim Tarihi (1923-1950), İksad Yayınevi, Ankara 2021.
Orhankazi, Sibel, “Osmanlı Devleti İdaresinde Gönye (Gonio) Sancağı”, Karadeniz İnce-
lemeleri Dergisi, Sayı 31/Güz 2021, Serander Yayınevi, Trabzon, s. 171-187.
Orhankazi, Sibel, “XVIII. Yüzyılda Batum Sancağı’nda Eşkıyalık Meselesi ve Asayiş”, Ka-
radeniz İncelemeleri Dergisi, Sayı 29/Güz 2020, Serander Yayınevi, Trabzon, s.
105-120.
Osmanağaoğlu, Şule, Karaköy Tarım İşletmesinin Tarihsel Gelişimi”, Vet. Bil. Derg.
(2006) 22, 3-4, s.79-84.
Öz, Mehmet, “Samsun”, C. 36, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul 2009,
s.83-88.
Sezer, Cemal, “Birinci Dünya Savaşı’nda Pontusçu Rum Çetelerinin Bafra ve Çevresin-
deki Faaliyetleri (1914-1918)”, Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Der-
gisi, 6/1 (2021), s.349-380.
Turp, Muharrem, “Cumhuriyet’in İlk Nüfus Sayımı Verileri Işığında Giresun”, Kafkas
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Bahar 2021, Sayı:27, s.315-333.
Ural Selçuk, Arslan, Nebahat Oran, Cumhuriyet Devri Kars Tarihi (1923-1950), Kars
2015.
Ural, Selçuk, “Atatürk Döneminde Kars’ın Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Durumu”, Kars,
Beyaz, Uykusuz Uzakta, İstanbul 2006.
Ural, Selçuk, “Mütareke Döneminde Pontus Hareketinin Doğuşuna Yönelik Faaliyetler”,
Editör: Veysel Usta, Başlangıçtan Günümüze Pontus Sorunu, Serander Yayınları,
Ankara 2007, s.225-247.
Ural, Selçuk, Mondros Mütarekesi ve Doğu Vilayetleri, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul
2008.
Yılmaz, Cevdet, Bafra Ovası’nın Beşerî ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Ofset Matbaacı-
lık, Samsun 2007.
Yiğit, Hasan, Bütün Yönleriyle Zümrüt Bafra, Trabzon 1990.
Tez Çalışmaları
Öztürk, Ayşe, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, On Do-
kuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2019.
449
NESRİN HANGÜL
Yılmaz, Havana Tuğçe, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent Simgeleri, Ba-
sılmamış Yüksek Lisans Tezi, On Dokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Ens-
titüsü, Samsun 2019.
Elektronik Linkler
https://bafragaziortaokulu.meb.k12.tr/meb: Erişim Tarihi: 23 Kasım 2022.
Doğaner, Yasemin, “Halkevleri”, Atatürk Ansiklopedisi, 26/11/2022 tarihinde
https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/halkevleri/?pdf=3626,(21.08.2021)
adresinden erişilmiştir.
450
Bafra Gazipaşa Aya Marine Rum Ortodoks Kilisesi
451
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT
(1930-1938)
Giriş
Bafra’nın geçmişinin M.Ö. 5000’lere dayandığı bilinmektedir2. Yerleşim
yerinin ilk ev sahipleri M.Ö. 7. yüzyılda burada yaşayan Paflagonlar’dı. Akabinde
sırasıyla Lidyalıların, Perslerin, Pontus Krallığı’nın, Roma, Bizans imparatorluk-
larının egemenliği altına giren Bafra’da, sonrasında Danişmentlilerin, Anadolu
Selçukluların, Moğolların ve Trabzon Rum Devleti’nin izleri görüldü. 1071 Ma-
lazgirt Savaşı’nın ardından bir süre Bizansların hâkimiyetinde kalan bölge
1214’te II. İzzettin Keykavus tarafından ele geçirilerek Türk yurdu haline geti-
rildi. Selçuklu İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla 13. yüzyıl sonlarında Sinop’ta
kurulan Pervaneoğullarının yönetimine girdi. 1420-1428 yılları arasında Os-
manlı İmparatorluğu’nun eline geçti3. 15. yüzyılda nahiye olarak yönetilen
Bafra, 16. yüzyılda kaza oldu. Daha sonra zaman zaman nahiye olduğu görülen
yerleşim yeri1854’te tekrar kaza haline getirildi4.
Birinci Dünya Savaşı başından 1920 yılına kadar geçen süreçte Rum çete-
lerin baskılarına maruz kalan Bafra, 6 Şubat 1923 tarihinde çetelerden temiz-
lendi. Sonrasında ise kaza başta nüfus değişimleri olmak üzere sosyal hayatın
çeşitli unsurlarına sahne oldu5. Çalışmada çeşitli etkenlerle nüfusunda farklılık-
ların yaşandığı Bafra’daki 1930-1938 yılları arasındaki sosyal hayat hakkında
detaylı bilgilerin gün yüzüne çıkarılması ve aktarılması amaçlanmıştır.
1 Bağımsız Tarihçi/Araştırmacı
2 Cevdet Yılmaz, Bafra Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Ofset Matbaacılık, 2.
Baskı, Samsun 2007, s. 68.
3 Yılmaz, age, s. 69, 71.
4 MESUT AYAR, “BAFRA'DA OSMANLI DÖNEMİNE AİT MODERN EĞİTİM KURUMLARINA İKİ ÖR-
453
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
6 Hanife Zengin, Geçmişten Günümüze Kültürel Değerleriyle Samsun, Yakın Doğu Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü, Yayınlanmamış Lisans Tezi, Lefkoşa 2001, s. 12.
7 Ayla Yaşar, Bafra’nın Şehir Coğrafyası, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi
59-60.
9 Yaşar, agt, s. 28.
10 Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 28 Teşrinievvel 1927 Umumi Nü-
454
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)
Türk Ocağı binasına süreli olarak yerleştirildi13. Bununla birlikte 1934-1938 yıl-
ları arasında adı geçen yerleşim yerlerinden, Bafra’ya ulaşan ailelerin yerleşti-
rildiği yerlere baktığımızda Büyükyeraltı Köyü’ne 1934-1936 yılları arasında
11 aile yerleştirildiği ve 1938’e kadar da bu göç olayının devam ettiği görülmek-
teydi. Çamaltı Köyü’ne aynı yıl aralığında 19 aile iskân ettirildi ve sonrasında da
bu köye de göçler sürdü. Ağcaalan Köyü’ne ise 1936 yılına kadar 30 aile geldi ve
yine aynı yıl itibariyle göçler devam etti14.
Dış göçlerin yanı sıra iç göçler de Bafra’nın nüfus miktarını etkiledi. İl-
çeye, Anadolu’nun çeşitli yerlerinden gelen aileler de yerleşerek nüfusun art-
masında önemli rol oynadı. Bu ailelerden biri 1929 yılında Of’ta meydana gelen
sel baskınından etkilenenlerden, altı nüfuslu ailesiyle birlikte Bafra’ya gelen
Of’lu bir aileydi. Aile, 1930 yılında Bafra’ya bağlı Darbugaz köyüne yerleşerek
Rumlardan kalan 80 dönümlük arazide toprakla ilgilenmeye başladı15. Kuşku-
suz bu aile gibi Anadolu’nun farklı yerlerinden gelen ailelerin çeşitli gerekçe-
lerle ilçeye göç ettiği görülmektedir. Dersim İsyanı’nın ardından hükümet, 2510
Sayılı Kanunun 2. maddesine dayalı olarak Doğu Anadolu’daki şehirlerde ya-
saklı bölgeler tespit etti. Akabinde bu yerlerde yaşayan halkın iskân edilmesine
karar verdi. Ailelerin nakledileceği şehirlerden biri ise Samsun’du. Buna göre
Bitlis-Mutki’de yaşayan 76 kişi, 8 Haziran 1938 tarihinde önce Samsun’a, ora-
dan da iskân edilmek koşuluyla Bafra’ya gönderildi16. Bununla birlikte göçlerin
nüfus miktarında artış yaşanmasını sağladığını 1935 yılında ülke genelinde ya-
pılan nüfus sayımının neticesinden anlıyoruz. Buna göre 1935’te Bafra’da
37,441’i erkek, 37,956’sı kadın olmak üzere toplamda 75,397 kişi yaşamak-
taydı17.
Göçler nüfusun artmasına sebep olurken nüfusu etkileyen bir diğer faktör
olan salgın hastalıkların Bafra’da nüfus miktarında değişime yol açmaması için
bir takım önlemlerin alınmasını zorunlu hale getirmişti. Özellikle dönemin
13 Mehmet Köseoğlu, “Darıdere Pomakları’nın Nüfus Kayıtlarında Bafra’ya Zorunlu Göçü”, Geç-
mişten Günümüze Göç, C I, Ed Osman Köse, Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun, 2017, s.
251-252.
14 Ayşe Öztürk, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, Samsun 2019, s. 109-110.
15 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 30.18.1.2/ 65.45. 13,
29.05.1936.
16 Önder Duman, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Doğu Anadolu’dan Samsun’a Zorunlu Göç Ve
455
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
456
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)
457
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
29 Gürbüz Aslan, Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz Araştırma-
ları Dergisi, C 18/S 72, 2021, s. 917-918.
30 Bafrasesi, 21 Nisan 1937, s. 2.
31 Bafrasesi, 5 Mayıs 1937, s. 3.
32 Hilmi Adnan M, Türkiye’de Sinema ve Tesirleri, Hakimiyeti Milliye Matbaası, Ankara 1933, s. 12.
33 Haber, 23 Temmuz 1934, s. 8.
34 Bafra, 24 Nisan 1935, s. 1.
458
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)
Pat Pataşon-Nişancı”
Adı geçen filmlerin hepsi renkliydi. Bunların dışında gösterime giren film-
ler arasında Kimsiz, Ken Manyurt- Hafiye ve Çocuğumu Çaldılar isimli yapımlar
bulunmaktaydı38.
Balolar da Bafra’nın kültürel hayatında önemli bir yer kaplamaktaydı. Bu
balolar bazen bir hayır kurumu tarafından bazen de spor kulüpleri aracılığıyla
düzenlenirdi. Bunlardan biri 1937 yılında tertip edildi. Bafra kaymakamı Nedim
Aker ve eşinin ev sahipliğinde, Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından yapılması
planlanan bu balo, özellikle kostümlü olmasından ötürü kadınların çok fazla il-
gisini çekmişti. Askerlik şubesinin yanındaki binada yapılması düşünülen balo
için muazzam hazırlıklar yapılması baloların Bafra’da ne kadar önem arz etti-
ğini göstermekteydi39. Bir diğer örnekte Bafra Gençlerbirliği Spor Kulübünün
459
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
fından satın alınmış olan hoparlörler ile Bafra halkına dinletilirdi42. Özellikle de
uzun kış gecelerinde, Bafralıların keyifli vakit geçirmeleri için konserler düzen-
lenirdi43. Eğlence hayatının bir parçası olan kültürel faaliyetler, Bafra’da belirt-
tiğimiz yönde bir gelişim gösterirken spor faaliyetleri de ilçede sosyal hayatın
önemli bir unsuruydu.
Spor Faaliyetleri
Bafra’da spor faaliyetleri denildiğinde akla ilk gelen dallardan biri kuşku-
suz Anadolu’nun dört bir yanında olduğu gibi futboldu. Bununla birlikte ilçede
iki tane futbol kulübü vardı. Biri 1929 yılında kurulan Bafra Gençlerbirliği44, di-
ğeri ise Bafra Spor’du. Halkevinin Spor şubesi iki kulübü bünyesine alarak il-
çede spor faaliyetlerinin gelişmesi noktasında önemli rol oynadı. Yerleşim ye-
rinde maçlar ise Hasbahçe’de bulunan 1700 m2 lik arazide yine halkevinin spor
şubesinin de desteğiyle yaptırılan spor sahasında oynanmaktaydı45. Bu sahanın
yapımı için belediye, Mayıs 1934 tarihinde bütçe ayrılmasına karar kıldı. Saha-
nın inşası için Hasbahçe’nin seçilme nedeni ise alanın evkafa ait ve spor için en
elverişli yer olmasıydı46. Sahada oynanan maçların biri 31 Ağustos 1934 tarihli
Bafra Spor-Samsun İdman Yurdu karşılaşmasıydı. 3000 kişinin izlediği bu fut-
bol müsabakası, ilçede bu tarihe kadar görülmemiş en coşkulu karşılaşmaydı.
Maç 5-3 Bafra Spor’un galibiyetiyle sonuçlandı47. İki kulüpte lig de etkili oyun-
larıyla dikkat çekerken 1937 yılında Bafra Spor etkili çıkışıyla dikkat çekti. Ka-
radeniz grubu şampiyonu olan takım, halkı gururlandırırken Manisa grubu
şampiyonu olan Balıkesir İdman Birliğini 3-1 yenerek Türkiye grup şampiyona-
sında finale kaldı48. Final maçında ise başarılı bir oyun sergileyen Bafra Spor,
460
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)
“At yetiştiriciliğini teşvik etmek amacıyla da XX. yüzyılın ilk yıllarından iti-
baren birçok vilayette yerel yönetimlerinde destekleriyle at yarışları or-
ganize edilmeye başlandı. Bu vilayetlerden biri de Samsun oldu. Sam-
sun’da at yarışlarının yapılmasına 1895 yılında mutasarrıf olarak atanan
Hamdi Bey ön ayak olmuştur. Yarışlar ise Mart 1902 tarihli belgeden an-
ladığımıza göre 1899-1900 yıllarından itibaren başlatılmıştır. Halkın me-
sire alanı olarak kullandığı Mert Irmağı kenarında bulunan 3000 m2’lik
düzlük alan ise yarışların yapılacağı yer olarak belirlendi. Hamdi Bey’in
gayretleriyle buraya bir pist ve büyük bir izleme tribünü yaptırıldı.
1901’de inşaatların tamamlanmasıyla da düzenli şekilde at yarışları dü-
zenlenmeye başlandı.”53.
türk İlkeleri ve İnkılâpları Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılâpları Programı, Yayınlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2013, s. 68.
52Duhan Doru, Samsun At Yarışlarının Tarihsel Gelişimi Üzerine Bir Araştırma, Ondokuz Mayıs Üni-
versitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı, Yayın-
lanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019, s. 8.
53 Fatma Emek, “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısından XX. Yüzyılın Başlarına Kadar Osmanlı Devleti’nde
Islah ve Üretim Aracı Olarak At Yarışları”, Journal of Economics and Social Research, C 8/S 16,
2021, s. 32.
54 Doru, agt, s. 22.
55 Doru, agt, s. 26.
461
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
“Birinci Koşu
3 Yaşında yerli yarımkan arap, halis kan arap erkek dişi yalnız Vilayet tay-
larına mahsustur.
Girmelik 5 liradır.
Ağırlık 56 kilodur.
İkinci Koşu
Girmelik 4 liradır.
56 Agt, s. 32.
57 Tan, 18 Eylül 1936, s. 7.
462
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)
Üçüncü Koşu
4 Ve daha yukarı yaşta ve hiç koşu kazanmamış yerli, yarımkan arap, halis
kan arap yalnız Vilayet at ve kısraklarına mahsustur.
Ağırlık 58 kilodur.
Dördüncü Koşu
4 Ve daha yukarı yaşta yerli, yarımkan arap, halis kan arap yalnız Vilayet
at ve kısraklarına mahsustur.
Ağırlık 60 kilodur.
463
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
Üç yaşında, yerli, yarımkan arap, haliskan arap erkek ve dişi yalnız Vilâyet
Taylarına mahsustur.
Ağırlık: 54 kilodur.
Iraklık:1350 metredir.
Girmelik: 4 liradır.
Dört ve daha yukarı yaşta yerli, yarımkan arap, haliskan arap yalnız
Vilâyet at ve kısraklarına mahsustur.
Girmelik: 5 liradır.
Dört ve daha yukarı yaşta yerli, yarımkan arap, haliskan arap yalnız Vila-
yet at ve kısraklarına mahsustur.
464
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)
Girmelik: 6 liradır.
Ağırlık; 56 kilodur. Beş yüz liraya kadar olan ikramiye kazançlarının beher
yüz lirası için birer kilo, ondan fazlası için sekiz kilo eklenecektir.
Öden: 7,5 liradır. Birinciye 5, İkinciye 2,5 liradır. Mesafe 1000 metredir.
Bisiklet Koşusu
Yukarıda sıraladığımız spor dallarının yanı sıra Türklerin ata sporu olan
pehlivan güreşleri de Bafra’da ilgi gören önemli spor dallarındandı. Bu spora
dair müsabakalardan biri Haziran 1937 tarihinde gerçekleştirildi67. Pehlivan
güreşlerinin önemli yer edindiği Bafra’da, geniş yelpazeli spor dallarının halkın
465
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
466
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)
467
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
Sonuç
1930’lu yıllar savaştan yeni çıkmış bir devletin kabuk değiştirmeye baş-
ladığı bir dönemdi. Aynı durum Samsun’un bir ilçesi olan Bafra özelinde de söz
konusuydu. Bulunduğu coğrafi konum itibariyle gelişime çok açık bir yerleşim
yeri olması, burayı birçok yerleşim yerinden sosyal hayatının içeriği noktasında
farklı kılmıştı.
Kızılırmak’ın sınırlarından geçtiği ve verimli bir ovada yer alan Bafra, bu
nedenle yüzyıllar boyu nüfus aldı. Bu özelliğini Cumhuriyet dönemi Türki-
yesi’nde de korudu. 1927 nüfus sayımından 1940 nüfus sayımına kadar geçen
sürede nüfusu hızla arttı. Bunun en önemli sebebi göç faktörüydü. Balkanlardan
gelen muhacirler, dış göçü oluştururken iç göçte nüfusun şekillenmesinde etkili
oldu. Bununla birlikte nüfusu etkileyen etkenler arasında salgın hastalıklarda
önem arz etmekteydi. Bunun önünü kesmek amacıyla belediyenin aldığı önlem-
ler hastalıkların yayılmasını önlerken salgınlara bağlı ölümlerin azalmasında
rol oynadı.
468
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)
469
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
Kaynaklar
Arşiv Kaynakları
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 30.18.1.2/
65.45. 13.
Resmi Yayınlar
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 28 Teşrinievvel 1927
Umumi Nüfus Tahriri, Hüsnütabiat Matbaası, Ankara 1929.
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Genel Müdürlüğü, 20 İlkteşrin 1935 Genel
Nüfus Sayımı, Ulus Basımevi, Ankara 1935.
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Genel Müdürlüğü, 20 İlkteşrin 1940 Genel
Nüfus Sayımı, Devlet İstatistik Enstitüsü Yayını, Ankara 1941.
Süreli Yayınlar
Gazeteler
Akşam, 21 Haziran 1934.
Akşam, 12 Temmuz 1934.
Bafra, 26 Temmuz 1934.
Bafra, 6 Eylül 1934.
Bafra, 15 İkinciteşrin/Kasım 1934.
Bafra, 24 Nisan 1935.
Bafra, 8 Haziran 1935.
Bafra, 21 Birincikanun/ Aralık 1935.
Bafra İlavesi, 3 Birincikanun/Aralık 1935.
Bafrasesi, 14 Nisan 1937.
Bafrasesi, 21 Nisan 1937.
Bafrasesi, 26 Mayıs 1937.
Bafrasesi, 16 Haziran 1937.
Bafrasesi, 7 Temmuz 1937.
Bafrasesi, 29 İlkteşrin/Ekim 1937.
Bafrasesi, 8 Haziran 1938.
Bafrasesi, 15 Haziran 1938.
Bafrasesi, 31 Ağustos 1938.
Haber, 23 Temmuz 1934.
Zübeyir Oğlu Fuat, “Memleket Postası Bafra”, Hakimiyeti Milliye, 1 Temmuz 1934.
Samsun, 24 Eylül 1937.
Samsun, 1 Teşrinievvel/Ekim 1937.
Sait Çelebi, “ Bafra yeni tütün mevsimine emniyet ve ümitle bakıyor”, Tan, 30 Haziran
1936.
Tan, 12 Temmuz 1936.
Tan, 23 Ağustos 1936.
470
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)
471
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
Makaleler
Aslan, Gürbüz, Çevik, Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz
Araştırmaları Dergisi, Cilt 18/Sayı 72, 2021, s. 905-936.
Ayar, Mesut, “Bafra'da Osmanlı Dönemine Ait Modern Eğitim Kurumlarına İki Örnek:
Zükur (Erkek) ve İnas (Kız) Rüşdiyeleri”, Uluslararası Karadeniz Araştırmaları
Dergisi, Cilt 8/Sayı 8, 2010, s. 67-90.
Duman, Önder, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Doğu Anadolu’dan Samsun’a Zorunlu Göç
Ve İskân” , Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Cilt 11/Sayı 21, 2016, s. 215-224.
Emek, Fatma, “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısından XX. Yüzyılın Başlarına Kadar Osmanlı Dev-
leti’nde Islah ve Üretim Aracı Olarak At Yarışları”, Journal of Economics and So-
cial Research, Cilt 8/Sayı 16, 2021, s. 28-35.
Tuna, Işıl, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra Halkevi Dergisi Altın Yaprak (1935-
1936), Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 72, Haziran 2018, s. 585-596.
Şentürk, Ayşegül “Milletleşmede ve Çağdaşlaşmada Millî Bayram Kutlamalarının Rolü:
Isparta Örneği (1925-1940)”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fa-
kültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 54, Aralık 2021, s. 178-198.
472
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)
Ekler
Ek 1 Bafra’dan Genel Bir Görünüm78.
473
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
474
CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA’DA SOSYAL HAYAT (1930-1938)
475
ÖZLEM MAKBULE TAŞKIRAN
476
Bafra Havuz Tesisleri 1975
477
CUMHURİYET’İN İLK DÖNEMLERİNDE BAFRA’DA İDARİ
ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE
NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER (1927-1950)
Öz
Bu çalışmada, Samsun’un coğrafi alan ve nüfus bakımından büyük bir il-
çesi olan ve Türkiye’de ilk belediye teşkilatı kurulan yerlerden birisi olan Bafra
ele alınmıştır. İlçenin Cumhuriyet’in ilanından 1950’ye kadar geçen süre içeri-
sinde idari alandaki düzenlemelerle nüfusun tarihsel gelişimi, şehirsel ve kırsal
nüfus, cinsiyet ve yaş yapısı, göçler, eğitim, nüfusun ekonomik sektörlere bölü-
nüşü, yoğunluğu ve dağılışı üzerinde durulmaktadır. Bu çerçevede, bu bildiriyle
Samsun’a bağlı bir ilçe olan Bafra’nın yerel tarihi hakkında gerçek bilgilerin or-
taya çıkarılması için burada idari ve nüfus alanındaki değişimlerin ortaya çıka-
rılması amaçlanmıştır.
Tarihsel süreç içerisinde önemli bir yaşam alanı olan ve birçok kültürün
beşiği durumundaki Bafra’da çok sayıda idari yapı ve sınır düzenlemeleri yapıl-
mıştır. Söz konusu düzenlemelere Cumhuriyet döneminde de devam edilmiş ve
Bafra’da nüfus hareketlerine bağlı olarak birtakım idari sınır düzenlemeleri
gerçekleştirilmiştir. Böylesine önemli bir yerleşim alanına ve tarihe sahip Bafra
ile alakalı arşivlerde çok sayıda bilgi ve belge bulunmaktadır. Söz konusu bilgi
ve belgeler ışığında Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde Bafra’da idari ve nüfus ala-
nıyla alakalı yapılan değişiklik ve düzenlemelerin ortaya çıkarılması hedeflen-
miş olup bu yolla yerel tarih çalışmalarına katkı sağlanması planlanmaktadır.
Bilindiği üzere, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Bafra’da idari
alanda birçok düzenlemeler yapılmış ve bu durum doğal olarak nüfusu da etki-
lemiştir. Bilhassa idarî alandaki düzenlemelere bağlı olarak Bafra’ya bağlı ma-
halle ve köylerin statülerinde birtakım değişikliklerin ve yeniliklerin yapılması
1 Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, btunc@agri.edu.tr.
2 Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, s.yildirim@agri.edu.tr
479
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
zorunlu hale gelmiştir. Bu durum, doğal olarak nüfus artış hızını da etkilemiştir.
Bu eser başta arşiv kayıtları, Resmî Gazete ve Türkiye İstatistik Kurumu verileri
olmak üzere; araştırma ve inceleme eserlerinden yararlanılarak oluşturulmuş-
tur. Son olarak “Cumhuriyet’in İlk Dönemlerinde Bafra’da İdari Alanda Yapılan
Düzenlemeler ve İlçe Nüfusundaki Değişimleri (1927-1950)” adlı bildiride do-
küman analiz tekniği kullanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Bafra, Düzenleme, İdari Yapı, Nüfus ve Samsun.
Abstract
In this study, in Bafra, which is a large district of Samsun in terms of ge-
ographical area and population and one of the first places where a municipal
organization was established in Turkey, the historical development of the po-
pulation with the arrangements in the administrative field from the proclama-
tion of the Republic to 1950, urban and rural population, gender and age struc-
ture, migrations, education, division of the population into economic sectors,
density and distribution are emphasized. In this context, with this symposium
paper, it is aimed to reveal the changes in the administrative and population
area in order to reveal real information about the local history of Bafra, a dist-
rict of Samsun.
In Bafra, which has been an important living space in the historical pro-
cess and is the cradle of many cultures, many administrative structures and bor-
der arrangements have been made. These arrangements were continued during
the Republican period and some administrative border arrangements were
made in Bafra depending on population movements. There are many informa-
tion and documents in the archives related to Bafra, which has such an impor-
tant settlement area and history. In the light of the aforementioned information
and documents, it is aimed to reveal the changes and regulations made in Bafra
in the first periods of the Republic related to the administrative and population
area.
In the first years of the Republic, many arrangements were made in the
administrative field in Bafra and this situation naturally affected the population.
Especially depending on the regulations in the administrative field, it has be-
come necessary to make some changes and innovations in the status of the ne-
480
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
ighborhoods and villages of Bafra. This work, especially archival records, Offi-
cial Gazette and Turkish Statistical Institute data; were created using research
and examination works. Finally, document analysis technique was used in this
paper.
Keywords: Bafra, Regulation, Administrative Structure, Population and
Samsun
Giriş
Günümüzde Samsun’a bağlı bir ilçe olan Bafra, son derece önemli bir coğ-
rafi konuma sahiptir. Halkın "Altın Yaprak" ve "Altın Ova" adını verdiği Bafra
ovası, Orta Karadeniz Bölgesi’nde Kızılırmak deltasının bulunduğu bir yerdir3.
Bu bağlamda Bafra, Türkiye’nin tarım açısından son derece önemli olan verimli
araziler içerişimde yer almakta olup; Karadeniz Bölgesi’nin orta kısmında bu-
lunmaktadır. Bir ovada bulunan Bafra’yı oluşturan düz araziler, yaklaşık 40 km
uzunluğa sahip olup yer yer 20 km genişliğe sahip adı geçen bölgenin en büyük
düzlüğüdür4.
Bafra’nın bağlı olduğu Canik (Samsun), Osmanlı İmparatorluğu döne-
minde Anadolu Beylerbeyliğine bağlı bir sancak olarak idare edilmiştir. Tanzi-
mat Dönemi’ne kadar da sancağın bu idari statüsü aynı şekilde devam etmiştir.
XV. Yüzyılın ikinci yarısında yapılan tahrir sayımlarına göre burası, merkezi
Amasya’da bulunan Şehzade sancağına dâhil edilmiştir. Büyük bir ihtimalle de
Canik, 1512 yılına kadar buraya bağlı kalmıştır. Canik sancağına bağlı olan Bafra
kasabası, şehrin kuzeybatısında Kızılırmak'ın yaklaşık olarak 2 km yakınlarında
kurulmuştur. Burada 1900’lü yılların başlarında etrafı meyve ağaçlarıyla çevrili
ve daha çok taş ile ağaçtan yapılan çok sayıda bina edilmiştir. 1915 sayımlarına
göre, 2.500 adet hane bulunan kasabada 11.000 kişi yaşamaktaydı. Bu arada
söz konusu nüfus içerisinde 1873-1876 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Kı-
rım’dan Bafra’ya göç eden çok sayıda göçmen Türk aile de yer almıştır5.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Bafra’da nüfusun artmasında mübadeleyle bu-
raya yerleştirilen mübadillerin de önemli bir etkisi vardır. 24 Temmuz 1923’te
imzalanan Lozan Antlaşması’ndan sonra imzalanan “Türk-Yunan Mübadelesi”
ne ait olan sözleşme ve protokol gereğince, Batı Trakya bölgesinin dışında kalan
3 Aydoğan Köksal, “Bafra Ovası İklimi Hakkında”, Türkiye Coğrafyası Dergisi, S.24-25, 1967, s.158.
4 Emre Arslanbay, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı Bafra İlçe Raporu, Orta Karadeniz Kalkınma
Ajansı Yayınları, Samsun 2018, s.2.
5 Gürbüz Aslan ve Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951”, Karadeniz Araştırma-
481
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
6Cevdet Yılmaz, Bafra Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Yayıncılık, (2. Basım),
Samsun 2007, s. 68-74.
482
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
Tablo 1: 1927 Nüfus Sayımına Göre Samsun Nüfusuna Ait Sayısal Veriler
SAMSUN (CANİK) VİLÂYETİ
Erkek Kadın Coğrafi Nüfus Yo- Yerleşim
İlçeler Toplam
Nüfusu Nüfusu alan (km² ğunluğu Yeri Sayısı
Bafra 28.173 30.462 58.635 2. 135 27,6 207
Çarşamba 20.995 24.363 45.358 1.350 33,5 207
Havza 18.000 20.010 38.010 1.140 33,3 141
Samsun 39.097 39.946 76.043 2.115 35.9 168
Terme 9.823 11.542 21.365 535 39.9 57
7 Aytül Tamer ve Alanur Çavlin Bozbeyoğlu, “1927 Nüfus Sayımının Türkiye’de Ulus Devlet İnşa-
sındaki Yeri: Basında Yansımalar”, Nüfusbilim Dergisi, C. XXVI/S.1, 2004, s.73-88.
8 Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri Fasikülü I,
483
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
Bilindiği üzere nüfus sayımları, herhangi bir yerin nüfus yapısını ve po-
tansiyelini ortaya çıkarmak bağlamında son derece önemlidir12.Türkiye Cum-
huriyeti tarihinde yapılan ilk olarak 1927’de yapılan nüfus sayımı, vilâyetlerin
durumunu birçok yönden ortaya çıkarmaktadır13. Gerçekten de 1927 Nüfus Sa-
yımı, Samsun’un demografik yapısı ile alakalı önemli bilgilerin elde edilmesini
sağlamıştır. Tablo 1’deki verilere göre, 1927 yılı itibarıyla 9.210 km² coğrafi
alana ve 904 adet yerleşim yerine sahip Samsun’da 131.794’ü erkek ve
142.271’i kadın olmak üzere 274.265 kişi yaşamaktadır. Bu da, dönem itibarıyla
Samsun’un Türkiye’nin yoğun vilâyetlerinden birisi olduğunu ortaya çıkarmak-
tadır.
Karadeniz Bölgesi’nin Orta Karadeniz Bölümü içinde yer alan ve günü-
müzde 17 ilçesi olan Samsun’un 1927’de sadece altı adet ilçesi bulunmaktadır14.
Tablo 1’deki verilerden de açık bir biçimde görülebileceği üzere Samsun’un
alan bakımından en büyük ilçesi Bafra’dır. 2.135 km² alana sahip Bafra’da 207
adet yerleşim yeri almaktaydı. Bu durum, söz konusu dönemde Bafra’da 207
adet muhtarlık olduğunu ve idari birim olarak da buranın ne kadar büyük oldu-
ğunu ortaya çıkarmaktadır. Bafra, bugün de nüfus ve alan olarak büyük ilçe sta-
tüsünü devam ettirmektedir.
1927 yılı itibarıyla Bafra’da 28.173’ü erkek ve 30.462’si kadın olmak
üzere toplam nüfus sayısı 58.635 kişidir. Ancak buranın coğrafi alanı büyük ol-
duğundan nüfusun yoğunluğu çok fazla değildir. 1927 yılı itibarıyla 2.135 km²
alana sahip Bafra’da km² başına sadece 27,6 kişi düşmektedir. Bu da, Bafra’da
nüfus yoğunluğunun çok fazla olmadığını göstermektedir. Örneğin Bafra’ya kı-
yasla Terme15 çok daha fazla nüfus yoğunluğuna sahip bir yerdir. Ancak aynı
12 Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2013, s.40.
13 Bilal Tunç ve Mehmet Özcan, “Cumhuriyet’in İlk Dönemlerinde Maraş’ta İdari Alanda Yapılan
Düzenlemeler (1923-1940)”, AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi, C. X/ S.29, 2021, s. 216.
14 Eren Şenol, “Samsun İlinin Metropol İlçeleri Arasında Demografik ve Kültürel Özelliklere Göre
Mekânsal Ayrışma”, International Journal of Geography and Geography Education (IGGE), S.41,
2020, s.179.
15 Terme, Terme, Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Samsun ilinin önemli ilçelerinden biridir. Kuze-
yinde Karadeniz, doğusunda Ünye (Ordu) ve ikizce (Ordu), güneyinde Akkuş (Ordu), batısında
Çarşamba ve Salıpazarı ilçeleri bulunur. (Daha fazla bilgi için bkz. Mutlu Kaya ve Cevdet Yılmaz,
484
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
durum, Bafra için geçerli olmamış ve büyük bir alana sahip Bafra’da nüfus yo-
ğunluğu görece düşük olmuştur.
Tablo 1’deki verilere göre, Bafra’da 1927 yılı itibarıyla 207 adet yerleşim
yeri bulunmaktadır. 1927 yılı nüfus sayımlarında mevaki adedi diye geçen yer-
leşim yeri sayısı, aynı zamanda muhtarlık sayısını da vermektedir. İdari açıdan
Samsun’a bağlı bir ilçe olan Bafra’da 207 adet muhtarlık vardır. Bu da, idari açı-
dan Bafra'da ne denli bürokratik işlemlerin yapıldığını göstermesi açısından
büyük bir önem taşımaktadır16. Cumhuriyet’in ilk yıllarında mahalle muhtarlığı
bulunmamaktadır ve sadece köylerde muhtarlık yer almaktadır17. 1944 yılına
kadar sadece köylerde muhtarlık olduğu için, mahalleler köylere bağlı durum-
dadır. Bu nedenle idari açıdan 207 adet köy bulunan Bafra’da, köylere bağlı çok
sayıda mahalle de mevcuttur. Bu da, 1927 yılı itibarıyla Bafra’da çok sayıda yer-
leşim yeri olduğunu bir kez daha kanıtlar niteliktedir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Bafra’da hem yerleşim yerinin hem de nüfu-
sun artmasındaki en büyük neden, 1923’te Türkiye ile Yunanistan arasında ya-
pılan Nüfus Mübadelesi sonucu çok sayıda mübadilin Samsun’a ve buradan da
Bafra’ya yerleştirilmesidir. Nüfus Mübadelesi sonucunda Samsun’un geneline
6.288 aileyle toplamda 23.454 kişi yerleştirilmiştir18. Bunlardan 260 aileyle 968
kişinin Bafra’da ikamet etmesi sağlanmıştır19. Bafra’ya yerleşen yeni kişiler, bu-
ranın nüfus yapısının ve idari düzenlemesinin yeniden düzenlenmesinde etkin
rol oynamıştır. Zira hem nüfus yapısının niteliğinde birtakım değişimler olmuş
hem de yeni gelenlerin farklı köy ve mahallelere yerleştirilmesiyle yeni muhtar-
lıklar tesis edilmiştir. Bu durumu, tablo 1’deki verilerden görmek mümkündür.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci nüfus sayımı 20 Ekim 1935’te yapılmış-
tır . Bu nüfus sayımında Bafra Kaymakamı olan kişi Abdullah Bey iken; bele-
20
“Terme İlçesinde Kırsal Mimari”, Terme Araştırmaları, Ed. Cevdet Yılmaz, Serander Yayınları,
Samsun 2017, s.322).
16 1927 Umumi Nüfus Tahriri Fasikülü I, s. 16.
17 Yusuf Şahin ve Semih Asarkaya, “ Mahalle Muhtarlığı Kurumunun Tarihi Gelişimi”, Aksaray Üni-
versitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. XI, S.3, 2019, s. 23.
18 Sibel Terzioğlu, 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi Neden Olduğu Sosyo Ekonomik
Kriz ve Günümüze Yansımaları, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Rumeli Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2020, s. 43.
19 Mehmet Kiracı, Cumhuriyet Döneminin İlk Göçü: Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi, (Yayınlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne 2016, s.60.
20 Bilal Tunç, “1935 Nüfus Sayımı Bağlamında Ağrı Nüfusunun Potansiyel Durumu”, İnsan ve Top-
485
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
sayımında Bafra’da hem idari yerleşim yeri hem de nüfus sayılarında ciddi de-
ğişimler olduğu anlaşılmaktadır22. İdari yerleşim yerlerinin sayılarının ve nüfu-
sun değişimine bağlı olarak Bafra’nın idari hudut sınırları da daralmıştır. Ko-
nuya açıklık getirmek amacıyla aşağıda verilen 2 numaralı tablonun verilerin-
den istifade edilmiştir.
Tablo 2: 1935 Nüfus Sayımına Göre Samsun Nüfusuna Ait Sayısal Veriler
SAMSUN VİLAYETİ
Kazalardaki Coğrafi alan Nüfus Yoğun-
Nüfus Erkek Kadın Toplam (km²) luğu
Samsun
(Merkez) 33.493 30.339 63.832 1.270 50.3
Bafra 37.441 37.956 75.397 2.135 35.3
Çarşamba 28.270 30.266 58.536 1.350 43.4
Havza 12.324 13.527 25.851 610 42.4
Kavak 13.237 14.694 27.931 845 33.0
Ladik 8.564 9.811 18.375 530 34.7
Vezirköprü 18.531 20.883 39.414 1.935 20..4
Terme 13.844 14.834 28.678 535 53.6
Toplam 165.704 172.310 338.014 9.210 36.7
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1935 Genel Nü-
fus Sayımı, Mehmet İhsan Basımevi, Ankara 1937, s. 6.
2 numaralı tablodan açık bir biçimde görülebileceği üzere, 8 adet ilçe bu-
lunan Samsun’un alan bakımından en büyük ilçesi Bafra’dır. 2.135 km² alana
sahip Bafra’da 1935 yılı itibarıyla 37.441’i erkek ve 37.956’sı kadın olmak üzere
toplamda 75.397 kişi yaşamaktadır ve burası Samsun’un en kalabalık ilçesi du-
rumundadır. Bu arada her ne kadar alan bakımından çok büyük bir ilçe olsa da;
nüfusu yoğunluğu diğer yerlere oranla görece azdır ve 35,3’tür. Yani 1935 yılı
itibarıyla Bafra’da km²’ye ortalama 35 kişi düşmektedir ve nüfus yoğunluğu di-
ğer ilçelere göre azdır. Bunun dışında aradan geçen sekiz yıllık süreçte Bafra
nüfusu 16.762 kişi artarak 75.397’ye çıkmıştır. Söz konusu artışlarda doğumlar
kadar Bafra’ya yerleştirilen Yunanistan’dan gelen mübadillerin de önemli bir
etkisi olmuştur.
22 Başvekâlet İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 İlkteşrin Genel Nüfus Sayımı, Türkiye Nüfusu, Ulus
Basımevi, Ankara 1935, s.25.
486
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
1927 yılında 207 adet yerleşim yeri bulunan Bafra’da arada geçen sekiz
yıllık süre içerisinde köy sayısı 207’den 129’a düşmüştür. Her ne kadar
Bafra’nın idari hudut sınırlarında herhangi bir daralma olmamış ise de; köylerin
sayısının düşmesinin temel sebebi bazı köylerin tek isim altında birleştirilmesi
ve tek muhtarlığa bağlanmasıdır23. Türkiye’de idari birim düzenlenmeleri yapı-
lırken; bazı dönemlerde köy ya da mahalleler birleştirilmektedir24. 1935’te
Bafra’daki köylerin sayısının bu kadar düşmesinin sebebini de bahsi geçen idari
düzenleme kapsamında görmek gerekir.
Yukarıda da belirtildiği üzere Bafra nüfusunun artmasında buraya yerleş-
tirilen mübadillerin önemli bir etkisi olmuştur. Mübadillerin yerleştirildikleri
alanlarda kişilere özellikle ev ve arazi verilirdi25. Toprak dağıtılan mübadiller-
den bilhassa toprağı işletmeleri ve ürün elde etmeleri beklenirdi. Bu bağlamda,
toprak dağıtılan mübadil, toprağı işlemezse burası elinden alınırdı. Örneğin 14
Nisan 1935’te 1405 Sayılı Kanun kapsamında Akcalan köyünde mübadillere ve-
rildiği halde işletilmeyen araziler ellerinden alınmış ve başka kişilere verilmiş-
tir26. Bu durum, Cumhuriyet’in ilk yıllarında tarımın geliştirilmesini sağlamak
ve daha fazla tarımsal ürün elde etmek amacıyla arazilerin boş bırakılmamasına
önem verildiğini göstermektedir.
1935’te Bafra’da idari alanda yapılan en önemli düzenleme, buraya yeni
bir nahiyenin eklenmesidir. 1927 sadece bir nahiyeye sahip Bafra’da Alaçam
adında bir nahiye kurulmuş ve mevcut köyler Merkez ile Alaçam nahiyeleri ara-
sında paylaştırılmıştır. 1935 yılı sayımı verilerine göre, Merkez nahiyesinin 87
ve Alaçam nahiyesinin ise 42 adet köyü bulunmaktadır. Merkez nahiyesinde her
köy başına ortalama 495 kişi düşüyorken; Alaçam’da bu sayı 513’tür27. Her iki
nahiyede de nüfusu en az ve en fazla olan köyleri vermek ve aralarındaki nüfus
yoğunluğu farkını göstermek için 3 numaralı tablonun verilerinden istifade
edilmiştir.
23 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1935 Genel Nüfus Sayımı, Meh-
met İhsan Basımevi, Ankara 1937, s. 6.
24 Gökçe Karalezli, “Mahalle ve Köyün Birleştirilmesi İle Oluşan Yeni Bir Birim: Kırsal Mahalleler”,
caeli Örneği”, Göç, Mültecilik ve İnsanlık Sempozyumu Uluslararası Akademik Tebliğler Kitabı, 2.
Cilt, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Kocaeli 2018, s. 75, (69-84).
26 BCA, Fon Kodu: 30.18.1.2; Yer No: 53.28.5.
27 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 Samsun Genel Nüfus Sa-
487
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
488
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
1935 yılı nüfus verilerine göre Merkez nahiyesinde toplamda 87 adet köy
ve bu köylerin yönetiminde yer alan 87 muhtarlık bulunmaktadır. Bu köyler
içerisinde nüfusu en az olan yer 126 kişiyle Alancık köyüdür. Nüfusu en az olan
köy ise 1.473 kişiyle Bengü köyüdür ve Bengü’den sonra da en fazla nüfusa sa-
hip olan yer ise 1.414 kişiyle Kolay adlı yerdir. Dönem itibarıyla bir nahiyenin
87 adet köye sahip olması, Merkez nahiyesinin nüfus bakımından ne derecede
yoğun bir nüfusa sahip olduğunu açık bir biçimde ortaya çıkarmaktadır.
Bafra’nın ikinci nahiyesi ise Alaçam isimli nahiyedir. Merkez nahiyesine oranla
daha az nüfusa sahip olan Alaçam’da 42 adet köy mevcut olup; nüfusu daha az-
dır. Konuyla ilgili 4 numaralı tablonun verilerinden istifade edilmiştir.
489
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
Tablo 4’ten anlaşılacağı üzere, 1935 yılı verilerine göre Bafra’nın diğer
nahiyesi Alaçam’ın28 42 adet yerleşim yeri ve muhtarlığı bulunmaktadır. Ala-
çam’a ait 42 köyün içerisinde nüfusu en fazla olan ve nahiyenin de merkezi olan
yer 3.951 kişiyle Alaçam’dır. Nüfusu en az olan köy ise sadece 146 kişilik nüfusa
sahip olan Kapaklı köyüdür. Tablodan çok rahat bir biçimde görülebileceği
üzere; bu nahiyede nüfus bakımından son derece büyük köyler de bulunmakta-
dır.
Bafra’da 1936’da idari alanda yapılan en önemli düzenleme yeni bir na-
hiyenin oluşturulmasıdır. Resmi Gazete’de 30 Eylül 1936’da yapılan düzenle-
meyle Merkez nahiyesinin büyük köylerinden birisi olan Darboğaz nahiye mer-
kezi yapılmak ve buraya Merkez nahiyesinden 12 adet köy bağlanmak suretiyle
Darboğaz nahiyesi kurulmuştur. Merkez nahiyesinden buraya bağlanan köyler
sırasıyla şunlardır: Darboğaz (nahiye merkezi), Hotmaşa, Ağcaalan, Tosköy,
Tekkesarmaşık, Çalköy, Ayazma, Canikliyurdu, Ormanos, Köselik, Kuşkayası,
İnönükoşaca ve Düzköy29. Yeni düzenlemeyle birlikte her ne kadar Bafra’nın
yerleşim yerlerinde herhangi bir azalma olmamış olsa da; ilçenin en büyük na-
hiyesi olan Merkez’in köy sayısı 13 adet eksilmiştir. Ayrıca daha önce Merkez
ve Alaçam olmak üzere iki adet nahiyeye sahip olan Bafra’nın yeni düzenle-
meyle birlikte nahiye sayısı üçe çıkmıştır.
Cumhuriyet Arşivinden elde edilen bilgilere göre, Bafra’da çok sayıda köy
bulunmasına rağmen burada sadece iki adet nahiyenin bulunması, idari açıdan
yönetimi zorlaştırmış ve Darboğaz adlı bir nahiyenin oluşturulmasını zorunlu
hale getirmiştir30. Esasında çok sayıda köyün sadece bir ya da iki nahiyeye bağlı
olması, Bafra’da idari açıdan yönetimi zorlaştırdığı ve nahiye merkezlerine
28 Alaçam nahiyesi, Osmanlı son dönemlerinde Canik’e bağlı bir kazadır. (Daha fazla bilgi için
bknz. Mehmet Öz, “Tahrir Defterlerine Göre Canik Sancağında Nüfus (1455-1643)”, Ondokuz Ma-
yıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C. VI/ S.1, 2014, s. 174.
29 Resmi Gazete, 6 Ekim 1936, Sayı: 3427, s. 7198.
30 BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0, Yer No: 107.35.14.
490
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
uzak köylerde yaşayan halkın hükümet işlerini yapmada ciddi sorunlar yaşadığı
bilinen bir gerçektir. Bu nedenle Darboğaz adında yeni nahiyenin tesis edilmesi,
yönetim açısından son derece olumlu bir düzenleme olmuştur.
1930’lu yıllarda Bafra nüfusunun sayısal artmasında Doğu Anadolu Böl-
gesi’nden buraya zorunlu olarak yerleştirilen ailelerin etkisi olmuştur. Hükü-
met tarafından Dersim İsyanı sonrasında Doğu Anadolu Bölgesi’nde güvenlik ve
asayiş gereği Tunceli, Muş, Elazığ, Bitlis ve Diyarbakır’da bazı yasak bölgeler
belirlenmiş ve buralardaki halkın bir bölümü batı illerine iskân amacıya gönde-
rilmiştir. Bu yerlerden birisi de Samsun’a bağlı Bafra ilçesidir. Örneğin Bitlis ili
Mutki ilçesinde ikamet eden 23 haneden 76 kişi Haziran 1938’de Bafra’ya yer-
leştirilmiştir31. Bu da zaman içerisinde artan nüfusa bağlı olarak Bafra’daki Kürt
vatandaşlarının sayıca artmalarına ortam hazırlamıştır.
31 Önder Duman, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Doğu Anadolu’dan Samsun’a Zorunlu Göç ve
İskân”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, C. XI/ S. 21, s. 219-220.
32 Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1940 Genel Nüfus Sayımı, Ankara: Başbakanlık İstatis-
491
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
492
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
1940 yılı nüfus verilerine göre, Merkez nahiyesinin köy ve muhtarlık sa-
yısında 13 adet azalarak 87’den 74’e düşmüştür. Söz konusu değişimin temel
sebebi, Bafra’da Darboğaz adında yeni bir nahiyenin oluşturulmasıdır. Yukarıda
verilen 3 numaralı tablodan görülebileceği üzere 1935’te Merkez nahiyesine
bağlı Darboğaz köyü, adı geçen nahiyeden alınarak yeni bir nahiyenin hem ken-
disi hem de merkezi durumuna getirilmiştir. Bu yeni nahiyeye bağlanan köyle-
rin tamamı Merkez nahiyesinden alınmıştır.
Tablo 5’teki verilerden görülebileceği üzere 1940 yılı itibarıyla 74 adet
köy bulunan Merkez nahiyesinin toplam nüfusu 40.279’dur. Bu nahiyenin köy-
leri içerisinde nüfusu en fazla olan köy Bengü 1.645 kişiyken; en az nüfusa sahip
olan yer ise sadece 140 kişilik nüfusa sahip Alancık köyüdür. 1. 000 kişinin üze-
rinde nüfusa sahip dört adet köyün bulunduğu Merkez nahiyesinde nüfusu 100
civarında olan sadece bir köy bulunmaktadır. Yani bahsi geçen nahiyedeki köy-
lerin nüfusu genel olarak yüksek olmuştur.
1940 yılında Merkez dışında Bafra’nın bir diğer nahiyesi olan yer ise Ala-
çam’dır. Merkez nahiyesine göre daha az köye sahip olan Alaçam’ın köy sayısı
bir adet artarak 43’e çıkmıştır. Ayrıca aradan geçen beş yıllık süreç içerisinde
Alaçam’ın nüfusu da görece bir artış göstermiştir. Konuya açıklık getirmek ama-
cıyla yani Alaçam’ın idari birimleri ve nüfusu hakkındaki gerçekçi bilgileri or-
taya çıkarmak amacıyla 6 numaralı tablonun verilerinden istifade edilmiştir.
493
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
494
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
495
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
34 Fatma Aydın ve Nilüfer Negiz, “Mahalleye Dönüşen Köyler Üzerine Bir İnceleme”, Mehmet Akif
Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. XI/ S.30, 2019, s. 733.
35 Ayla Yaşar, Bafra’nın Şehir Coğrafyası, Mehmet Kiracı, Cumhuriyet Döneminin İlk Göçü: Türk-
Yunan Nüfus Mübadelesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Enstitüsü, İstanbul 1994, s. 26.
36 BCA, 30.11.1.0, Yer No: 154.18.3.
37 BCA, 30.11.1.0, Yer No:167.14.11.
38 Resmi Gazete, 29 Mayıs 1944, Sayı: 5716, s. 6954.
496
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
497
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
olan Bafra nüfusu, idari düzenlemeler neticesi 59.300 olmuştur. Konuya açıklık
getirmek amacıyla Bafra’nın iki nahiyesiyle ilgili iki farklı tablodan istifade
edilmiştir. İlk bilgiler için 8 numaralı tablo kullanılmıştır.
498
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı 21 Ekim 1945, Ankara: Dev-
let İstatistik Enstitüsü Yayınları, 1945, s. 506.
Tablo 8’deki verilerden görülebileceği üzere Merkez nahiyesinin hem
idari birim sayılarında hem de nüfusunda ciddi bir azalma olmuştur. 1940 yılı
verilerine göre 74 adet köy bulunan bu nahiyede, yapılan idari düzenleme neti-
cesi köy sayısı 22 azalarak 52 olmuştur. Ayrıca 1940 sayımı verilerine göre
40.279 kişilik nüfusa sahip Merkez’in nüfusu da 3.352 kişi azalarak 36.927 ol-
muştur. Beş yıl boyunca olan genel nüfus artışı da göz önünde bulundurulursa,
Merkez nahiyesinin nüfusunun ne derece düştüğü çok açık bir biçimde görüle-
bilir.
1945 yılı sayımı neticelerine bakıldığında Merkez nahiyesinde yeni bir
köyün oluşturulduğu görülmektedir. Bu yeni köy Örencik’tir ve söz konusu köy
kurulduktan sonra buraya bir adet muhtarlık kadrosu ihdas edilmiştir. Bunun
dışında Merkez’in bazı köylerinde ciddi nüfus artışları olmuştur. Örneğin
1940’ta 732 olan Engiz köyü nüfusu 1.323’e ve 739 olan Hırsımmengelere köyü
nüfusu 1.037’ye çıkmıştır. Buna karşılık bazı köylerin de nüfusu azalmıştır. Ör-
neğin 1940’ta 699 olan Kuşçular köyünün nüfusu 672’ye düşmüştür. Bunun dı-
şındaki köylerin genelinde nüfus artışı olmuştur. Bu arada Bafra ilçesinin diğer
nahiyesi olan Tosköy ile ilgili verileri ortaya çıkarabilmek amacıyla 9 numaralı
tablonun verilerinden faydalanılmıştır.
499
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı 21 Ekim 1945, Ankara: Dev-
let İstatistik Enstitüsü Yayınları, 1945, s. 507.
1940 yılında merkezi Darboğaz köyü olan ve yapılan idari düzenlemeyle
merkezi Tosköy’e taşınan nahiyenin hem köy sayılarında hem de nüfusunda gö-
rece bir artış olmuştur. Buna göre 13 olan nahiyenin köy sayısı 8 adet artarak
21’e ve 6.911 olan nüfusu da 11.064’e yükselmiştir. Dönem itibarıyla en fazla
nüfusa sahip olan köy 1.313 kişiyle Darboğaz köyü iken; nüfusu en az olan da
120 kişilik nüfusuyla Kösedik köyüdür. Bunun dışındaki diğer köylerin büyük
çoğunluğunun nüfusu 220 kişi ve üzeridir.
1945 yılı nüfus sayımı sonrasında Bafra ilçesinin kaymakamı da
değişmiştir. Mevcut kaymakam Hayri Özlü’nün yerine 21 Eylül 1946’da
İstanbul ili Kartal ilçesi Kaymakamı olan Arif Dinç atanmıştır42. Arif Dinç’in
kaymakamlığı döneminde Bafra ilçesinin idari hudutlarında veya yerleşim
birimlerinin sayılarında herhangi bir değişim olmamıştır. Daha sonra Bafra
Kaymakamlığı’na 25 Kasım 1948’de İçel İline bağlı Tarsus ilçesinin kaymakamı
olan Adnan Aksel atanmıştır43. Yeni kaymakam döneminde Merkez nahiyesinde
yapılan bir idari düzenlemeyle bu nahiyenin köy sayısı 52’den 53’e
çıkarılmıştır.
22 Ekim 1950’de yapılan genel nüfus sayımı neticesinde Bafra ilçesinin
1243 km² olan coğrafi alanında herhangi bir azalma olmamış, ancak ilçenin
nüfus yoğunluğu artarak 58’e çıkmıştır. Yani Bafra ilçesinde km²’ye düşen kişi
sayısı 1945’te 48 iken; nüfusun artışına bağlı olarak 58 olmuştur. 1945’te
toplam köy ve muhtarlık sayısı 73 iken; 1950’de sadece 1 köy artarak 74
olmuştur. Ayrıca ilçe nüfusunda büyük bir artış olmuştur. Buna göre 1945’te
59.300 olan ilçe nüfusu 1950 sayımın akadar 12.442 kişi artarak 71.442 kişiye
çıkmıştır. Söz konusu sayısal verileri nahiyeler bağlamında değerlendirmek için
10 numaralı tablodan istifade edilmiştir44.
yımı, Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Ankara 1951, s. 322.
500
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
Tablo 10: 1950 Yılı Verilerine Göre Merkez Nahiyesi Köyleri ve Nüfusu
Sıra Köy Nü- Sıra Köy Nü- Sıra Köy Nü-
Köy adı Köy adı Köy adı
No fusu No fusu No fusu
1 Akteke 919 19 Evren Uşağı 576 37 Köseli 687
Kuşçu-
2 Asar 641 20 Eynegzi 324 38 802
lar
3 Bakır Pınarı 885 21 Gazi Beyli 1.024 39 Lengerli 564
4 Bengü 1.757 22 Gelemağra 765 40 Mardar 1.371
Buruncu Kuş- Gökçeağağ Martı-
5 497 23 1.088 41 1.029
lağan (Göltepesi) kele
Osman-
6 Büzmelek 359 24 Hacılar Kurtlar 1.011 42 884
beyli
7 Cirikler 365 25 Harız 607 43 Örencik 1.203
Çulha Koca Hırsımengen-
8 323 26 1.527 44 Paşaşıh 480
(Söğütlü) ler
Peskel-
9 Dededağı 1.025 27 İğdir 1.032 45 506
ler
10 Dedeli 972 28 İlyaslı 990 46 Sarıköy 1.769
Selem-
11 Dimşek 852 29 Kanlıgüney 373 47 446
lik
12 Derbent 330 30 Karaburç 828 48 Şehulaş 1.060
13 Domuzağı 1.037 31 Kaydalapa 879 49 Sürmeli 781
14 Ekiztepe 303 32 Kaygusuz 784 50 Terzili 461
Türk-
15 Eldavut 696 33 Kelikler 612 51 397
köyü
Yiği-
16 Elifli 1.739 34 Keresteci 1.674 52 483
talan
Çeterli-
17 Emenli 370 35 Kolay 1.642 53 311
pınar
Toplam Nü-
18 Engiz 1.767 36 Köleyurdu 620 44.427
fus
Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 22 Ekim 1950
Umumi Nüfus Sayımı, Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü,
Ankara 1951, s. 322.
501
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
Sonuç
Günümüzde Samsun’a bağlı bir ilçe olan Bafra, büyük bir tarihi ve coğrafi
konuma sahiptir. Tarih boyunca önemli bir yaşam alanı olan ve birçok milletin
yaşam alanı olan Bafra’da çok sayıda idari sınır düzenlemeleri yapılmıştır. Söz
konusu düzenlemelere Cumhuriyet dönemi öncesinde olduğu gibi Cumhuriyet
döneminde de devam edilmiştir. İfade edildiği üzere, Cumhuriyet’in ilk yılların-
dan itibaren Bafra’da idari alanda birçok düzenlemeler yapılmış ve ilçedeki nü-
fus değişimlerinin nasıl olduğu ayrıntılarıyla ortaya çıkarılmıştır. Özellikle de
idarî alandaki düzenlemelere bağlı olarak Bafra’ya bağlı mahalle ve köylerin
statülerinde birtakım değişiklikler ve düzenlemeler yapılmıştır. Bu durum, do-
ğal olarak nüfus artış hızı üzerinde de etkili olmuştur.
Bafra nüfusuyla ilgili ilk gerçekçi bilgiler 1927 yılında yapılan nüfus sayı-
mıyla ortaya çıkmıştır.1927 yılı nüfus verilerine göre 207 adet köy bulunan
Bafra’da toplam nüfus, 58.635 kişidir. 1927 yılı itibarıyla 2.135 km² alana sahip
Bafra’da km² başına sadece 27,6 kişi düşmektedir. Bu da, dönem itibarıyla
Bafra’da nüfus yoğunluğunun fazla olmadığını açık bir biçimde ortaya çıkar-
maktadır. Bu arada 1923’lü yıllarda ilçe nüfusunun artış göstermesinde 1923
yılında yapılan Nüfus Mübadelesi neticesi Yunanistan’dan Türkiye’ye göç eden
Türklerin bir bölümünün Bafra’ya yerleştirilmesidir.
1935 yılı nüfus sayımlarına göre itibarıyla 2.135 km² alana sahip Bafra’da
köy sayısı 207’den 129’a düşmüştür. Bu dönemde her ne kadar Bafra’nın sınır-
502
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
larında herhangi bir küçülme olmamış olsa da; köy sayılarının düşmesinin te-
mel sebebi bazı köylerin tek isim altında birleştirilmesi ve tek muhtarlığa bağ-
lanmasıdır. 1935 yılında Bafra nüfusu 75.397’dir. Yani aradan geçen sekiz yıllık
süre içerisinde ilçe nüfusu ciddi oranda artmıştır. Bu arada 1935’e kadar Mer-
kez adında sadece bir nahiye bulunan Bafra’da, yapılan yeni idari düzenlemeyle
Alaçam adıyla yeni bir nahiye yapılmıştır. Yapılan idari düzenleme neticesi Mer-
kez ve Alaçam olarak iki adet nahiye bulunan Bafra’da nüfus ve köy sayısı bakı-
mından en büyük nahiye Merkez olmuştur.
Bafra’da 1935’te olduğu gibi 1936’da da yapılan idari düzenleme neticesi
yeni bir nahiye daha tesis edilmiştir. 30 Eylül 1936’da yapılan düzenlemeyle
Merkez nahiyesinin büyük köylerinden birisi olan Darboğaz nahiye merkezi ya-
pılmak ve buraya Merkez nahiyesinden 12 adet köy bağlanmak suretiyle Dar-
boğaz nahiyesi kurulmuştur. Böylece Bafra’da yapılan üçüncü nahiye ile birlikte
halkın hükümet işleri daha kolaylaşmış oluyordu.
1940 yılı itibarıyla 2.135 km² coğrafi alana sahip Bafra’da köy sayısı
129’dan 130’a çıkmıştır. Bir adet yeni köyün eklendiği Bafra’da aradan geçen
beş yıllık süre içerisinde nüfus 75.397’den 80.370’e çıkmıştır. Yani Bafra’nın nü-
fusunda ciddi bir artış olmuştur. Bu arada 1941 yılı içerisinde Bafra’da idari
alanda yeni bir düzenleme daha yapılmış ve Sarpun adında yeni bir nahiye
oluşturulmuştur. Bu yeni düzenlemeyle çok kısa süreli olsa da Bafra’nın nahiye
sayısı dörde çıkmıştır. Kısa olmasının sebebi, Sarpun nahiyesinin bir yıl
içerisinde yeniden köy yapılmasıdır.
Bafra idari tarihinde yapılan en önemli düzenlemelerden birisi 1944 ta-
rihlidir. Söz konusu düzenleme, buraya bağlı 43 adet yerleşim birimine sahip
Alaçam’ın müstakil bir ilçe haline getirilmesidir. Bu düzenleme, Bafra’nın
sadece alan bakımından küçülmesini değil; aynı zamanda nüfusunun da çok
ciddi anlamda azalmasına sebep olmuştur. Yani Alaçam’ın bağımsız bir ilçe
yapılması, Bafra için çok da olumlu bir sonuç doğurmamıştır. Bunun dışında
Bafra’ya bağlı bazı köyler idari düzenlemeler bağlamında Vezirköprü ve Havza
ilçelerine bağlanmıştır. Bunuın sonucunda Bafra’nın coğrasi alanı neredeyse
1.000 km² azalmıştır.
1945 yılı nüfus sayımından önce Bafra’da bir idari düzenleme daha
yapılmış ve Darboğaz nahiyesinin merkezi Tosköy’e taşınarak nahiye adı da
Toskoy olarak değiştirilmiştir. Bu düzenlemeden sonra yapılan nüfus
sayımında Bafra nüfusu 50.300 olarak hesaplanmıştır. 1940’te 80.000’den fazla
nüfusa sahip ilçede bu denli nüfusun düşmesinin temel sebebi, idari alanda
yapılan düzenlemeler olmuştur. Zira 2.135 km² olan ilçenin alanı 1.243 km²’ye
503
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
düşmüş ve ilçedeki yerleşim alanı sayısı da ciddi oranda azalmıştır. Bunun do-
ğal sonucu olarak Bafra nüfusu büyük ölçüde azalmıştır. Bu arada 1950’de ya-
pılan nüfus sayımında yerleşim yeri sayısı artan Bafra’da nüfusu 12.442 kişi
artarak 71.442 kişiye çıkmıştır. Bu da, Bafra’da nüfusun yeniden artış eğilimi
içerisinde olduğunu ortaya çıkarmıştır.
KAYNAKLAR
Arşiv Belgeleri
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet
Arşivi (BCA)
BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0, Yer No: 52.36.11.
BCA, Fon Kodu: 30.18.1.2; Yer No: 53.28.5.
BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0, Yer No: 107.35.14.
BCA, 30.11.1.0, Yer No: 154.18.3.
BCA, 30.11.1.0, Yer No:167.14.11.
BCA, 30.11.1.0, Yer No:173.1.20.
BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0; Yer No: 186.34.19.
BCA, Fon Kodu: 30.11.1.0; Yer No: 202.31.3.
Telif Eserler
Arslanbay, Emre, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı Bafra İlçe Raporu, Orta Karadeniz Kal-
kınma Ajansı Yayınları, Samsun 2018.
Aslan, Gürbüz- Çevik, Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951”, Karadeniz
Araştırmaları Dergisi, C. XVII/S.72, 2021, s.905-936.
Aydın, Fatma- Negiz, Nilüfer, “Mahalleye Dönüşen Köyler Üzerine Bir İnceleme”, Meh-
met Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. XI/ S.30, 2019, s.
730-745.
Başvekâlet İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 İlkteşrin Genel Nüfus Sayımı, Türkiye Nü-
fusu, Ulus Basımevi, Ankara 1935.
Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1940 Genel Nüfus Sayımı, Ankara: Başbakanlık
İstatistik Genel Müdürlüğü Yayınları, 1941.
Devlet İstatistik Enstitüsü, Genel Nüfus Sayımı 21 Ekim 1945, Ankara: Devlet İstatistik
Enstitüsü Yayınları, 1945.
Duman, Önder, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Doğu Anadolu’dan Samsun’a Zorunlu Göç
ve İskân”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, C. XI/ S. 21, s. 215-224.
Durma, Abdülhalim, Cumhuriyetin Valileri, https://www.academia.edu/63141211/Cum-
huriyetin_Valileri (E.T. 20.07.2022).
Karalezli, Gökçe, “Mahalle ve Köyün Birleştirilmesi İle Oluşan Yeni Bir Birim: Kırsal Ma-
halleler”, Kent ve Çevre Araştırmaları Dergisi, C .I/ S.3, 2021, s. 50-61.
Karpat, Kemal, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2013.
504
BAFRA’DA İDARİ ALANDA YAPILAN DÜZENLEMELER VE İLÇE NÜFUSUNDAKİ DEĞİŞİMLER
Kaya, Mutlu- Yılmaz, Cevdet, “Terme İlçesinde Kırsal Mimari”, Terme Araştırmaları, Ed.
Cevdet Yılmaz, Serander Yayınları, Samsun 2017, s.321-340.
Kiracı, Mehmet, Cumhuriyet Döneminin İlk Göçü: Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi, (Ya-
yınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Edirne 2016.
Köksal, Aydoğan, “Bafra Ovası İklimi Hakkında”, Türkiye Coğrafyası Dergisi, S.24-25,
1967, s.158-171.
Öz, Mehmet, “Tahrir Defterlerine Göre Canik Sancağında Nüfus (1455-1643)”, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C. VI/ S.1, 2014, s. 173-205.
Resmi Gazete, 6 Ekim 1936, Sayı: 3427, s. 7198.
Resmi Gazete, 29 Mayıs 1944, Sayı: 5716, s. 6954.
Resmi Gazete, Sayı: 5800, 5 Eylül 1944, s. 7586.
Şahin, Yusuf- Asarkaya, Semih, “ Mahalle Muhtarlığı Kurumunun Tarihi Gelişimi”, Aksa-
ray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. XI, S.3, 2019, s. 23-
32.
Şenol, Eren, “Samsun İlinin Metropol İlçeleri Arasında Demografik ve Kültürel Özellik-
lere Göre Mekânsal Ayrışma”, International Journal of Geography and Geography
Education (IGGE), S.41, 2020, s.177-198.
Tamer, Aytül- Bozbeyoğlu, Alanur Çavlin, “1927 Nüfus Sayımının Türkiye’de Ulus Dev-
let İnşasındaki Yeri: Basında Yansımalar”, Nüfusbilim Dergisi, C. XXVI/S.1, 2004,
s.73-88.
Terzioğlu, Sibel, 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi Neden Olduğu Sosyo Eko-
nomik Kriz ve Günümüze Yansımaları, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İs-
tanbul Rumeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2020.
Tunç, Bilal, “İkinci Dünya Savaşı Sonrasında Bulgaristan’daki Türklerin Türkiye’ye Göç-
leri: Kocaeli Örneği”, Göç, Mültecilik ve İnsanlık Sempozyumu Uluslararası Akade-
mik Tebliğler Kitabı, 2. Cilt, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Kocaeli
2018, s. 69-84.
Tunç, Bilal, “1935 Nüfus Sayımı Bağlamında Ağrı Nüfusunun Potansiyel Durumu”, İnsan
ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, C. VIII, S. 4, 2019, s. 2441-2455.
Tunç, Bilal- Özcan, Mehmet, “Cumhuriyet’in İlk Dönemlerinde Maraş’ta İdari Alanda Ya-
pılan Düzenlemeler (1923-1940)”, AVRASYA Uluslararası Araştırmalar Dergisi, C.
X/ S.29, 2021, s. 206-218.
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri Fa-
sikülü I, Hüsnü Tabiat Matbaası, İstanbul 1929.
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Umumi Nüfus Tahriri Fa-
sikülü II, Hüsnü Tabiat Matbaası, İstanbul 1929.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, 1935 Genel Nüfus Sayımı,
Mehmet İhsan Basımevi, Ankara 1937.
505
BİLAL TUNÇ – SEFA YILDIRIM
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 22 Ekim 1950 Umumi Nü-
fus Sayımı, Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, Ankara
1951.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 Samsun Genel Nü-
fus Sayımı, Ankara: Mehmet İhsan Basımevi, 1937.
Yaşar, Ayla, Bafra’nın Şehir Coğrafyası, Mehmet Kiracı, Cumhuriyet Döneminin İlk Göçü:
Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1994.
Yılmaz, Cevdet, Bafra Ovası’nın Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, Kızılırmak Yayıncılık, (2.
Basım), Samsun 2007.
506
Bafra İlk Belde Hastanesi. Gazıpaşa Mahalesinde Kızılırmak İlkokulu Köşesi (Yanık Ev)
507
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK
YILLARINDA BAFRA (1925-1946)
Giriş
Gerek nüfusu gerekse de verimli ovası ve burada yapılan tarımsal üreti-
min boyutları nedeniyle Bafra, her daim cazibe merkezi olan bir yer olmuştur.
Samsun’un en büyük kazası olan Bafra, Osmanlı hâkimiyetine girdikten sonra
önceleri nahiye olarak idare edilmiş, XVI. yüzyılda ise kaza niteliği kazanmıştır.
XVIII. yüzyılda kaza merkezi olmaya devam eden Bafra, sonraları yine nahiye
ve nihayet 1854 yılında tekrar kaza hâline getirilmiştir. 1860’lardan itibaren
Kafkasyalı göçmenlerin bir kısmının iskân edildiği bir bölge olan Bafra, XIX. yüz-
yılın sonlarından itibaren özellikle tütün üretiminin bölgede yaygınlaşmasının
tesiriyle sağlanan kalkınmayla birlikte göç alan bir merkez durumuna gelmiş ve
Bafra’nın nüfusu 1914 sayımına göre köyleriyle birlikte 81 bin küsur olmuştur.2
Milli Mücadele yıllarında bilhassa Pontusçu faaliyetlerin yoğun olarak gö-
rüldüğü bir yer olan Bafra, Cumhuriyetin kurulmasından itibaren de Samsun
ilinin büyük bir ilçesi olarak yerini muhafaza etmiştir. Dışarıdan aldığı göçlerle
Samsun’un en kalabalık kazası olan Bafra’nın bu duruma paralel olarak aynı
oranda gelişip gelişmediği ise bir soru işareti olarak kalmaktadır. Zira verimli
arazisi ve burada yetiştirilen tütünün getirdiği ekonomik kazanca rağmen
Bafra, Cumhuriyetin ilk yıllarında gerek ulaşım gerekse de beledi hizmetler
noktasında istenilen seviyede değildi.
Ekonomik ve sosyal sorunlara rağmen Samsun ve Bafra’da Cumhuriyetin
ilk yıllarında canlı bir basın hayatı olduğunu görüyoruz. Zira Samsun merkezde
Ahali, Samsun Vilayet Gazetesi, 19 Mayıs Halkevi Dergisi gibi önemli gazete ve
mecmualar varken Bafra da ise Bafra Gazetesi, Bafra’nın Sesi gibi gazeteler ya-
yınlanıyordu.
1 Trabzon Üniversitesi/Fatih Eğitim Fakültesi/ Türkçe ve Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü, Trab-
zon/ Türkiye. mbaskaya61@gmail.com. ORCİD: 0000-0002-4593-0979
2 Gürbüz Arslan-Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz Araştırma-
509
MUZAFFER BAŞKAYA
510
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)
1925 yılında 1.270 bin ton üretilen tütün, 1935’de 3 milyon 400 bin, 1940’da
ise 2 milyon 670 bin ton, 1942 yılında ise 3 milyon 500 bin ton üretilip satılmış-
tır. Yani ortalama olarak yılda 2,5- 3 milyon ton tütün elde edilmektedir.8
Tütün, Bafra ekonomisinin can damarını oluşturmaktadır. Zira 1929 yı-
lında yayınlanan Âli İktisat Meclisi Raporuna9 göre Bafra’da 4.491 kişi tütün ta-
rımı ile uğraşıyordu. Geçmişe doğru gidildiğinde 1926 yılında 3.781 kişi,
1927’de 4.500 kişi, 1928’de 4.700 kişi tütün ziraatı ile geçimini sağlıyordu. Vi-
layet genelinde ise toplam tütünle uğraşan çiftçi sayısı 10 ila 13 bin kişi arasın-
daydı.10
Bafra tütünleri cins itibarı ile Samsun tütünlerine has olarak küçük yap-
raklıydı. Fakat onlardan farklı olarak uçları daha sivri olup rengi açık kırmızı ve
içimi tatlı, kokusu hafif ve yanma hassaslığı iyi olması nedeniyle makbul bir tü-
tün olarak kabul ediliyordu. Samsun’da üretilen tütünler kendi içinde 4 gruba
ayrılırdı:11
1. Dere
2. Maden
3. Canik
4. Evkaf
Bu dönemde Bafra’da en iyi tütünler ise şu köylerde yetiştiriliyordu:
Örencik, Elmacık, Sürmeli, Gazi Beyli, Kaleli, Hisar, Tosköy, Düzköy ve Marti-
kale.12
Cumhuriyetin ilk yıllarında Samsun tütün piyasası ve alıcıları Dizi Piya-
sası ve Demet Piyasası Alıcıları olarak ikiye ayrılmaktaydı.
Dizi Piyasası ve Alıcıları genellikle Amerikalılar ve onların adına alım ya-
pan yerli küçük alıcılardı. Bu meyanda Austro-Türk, Şahinzade ve Nemlizade
Mithat Müesseseleri bu piyasanın en aktif figürleriydi. Ayrıca Amerikan firma-
ları Garry Tobacco ile Di Amerikan Şirketleri piyasada iş yapıyordu. Mesela bu
firmalardan Garry Tobacco Şirketi, senede 700-800 bin kilo Samsun-Bafra dizi
511
MUZAFFER BAŞKAYA
1929 senesinden beri diyebiliriz ki ilk defa olarak Bafra tütünlerinin lâyık
bulunduğu fiyatlarda satılmakta olduğunu görüyoruz. Esasen tütünlerimi-
zin iyi fiyatlarda satılacağını bir kaç ay evvel kıymetli Ticaret Vekilimiz
Bay Nazmi Topçuoğlu radyo ile hepimize müjdelemiş ve acele etmemekli-
ğimizi de tavsiye etmişti. Hâlihazır piyasada iyisi 104 ila 130 görmesi 20
ilâ 32 kuruş arasında oldukça hararetli alış verişler olmakta ve gün geç-
tikçe yükselmektedir.
13 Garry Tobacco ve Di Amerikan Tobacco bazı mevsimlerde 2.000’e yakın kadın işçiyi imalatha-
nelerinde çalıştırırdı. Yoksulluk çeken bu vatandaşlara iş bulduğu için bu iki şirket, vilayet ileri
gelenlerinin takdirini toplamıştır. Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 490.01./700.383.1.
14 Bafra Gazetesi, 6 Eylül 1934.
15 Bafrasesi Gazetesi, 28 Şubat 1940.
16 Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 030.01/84.528.1.
17 Samsun Gazetesi, 20 İkinciteşrin 1940.
512
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)
Her sene beş milyon kiloya yakın tütün çıkaran Bafra Kazasında bir tütün
imalathanesinin bulunmaması yüzünden tütün işçilerimiz çok vakit işsiz
kalmakta oldukları gibi… Samsun’daki imalathanelerden 100 kuruş gün-
lük alan bir kadın işçi, Bafra’da aynı işten neden 30 kuruş günlük alıyor?
Birçokları burada razı oldukları halde niçin devamlı iş bulamıyorlar? Yerli
tütün tüccarımızın büyük sermayelere sahip oldukları senelerde, kaza-
mızda daima 10 kadar imalathane acık bulunuyordu. Ve her zaman çalışan
1500 -2000 kadın, erkek tütün amelesi layık oldukları günlükleri alıyor-
lardı. 1929 senesini takip eden bir iki sene zarfında umumi ve iktisadi
buhranın silip götürdüğü muazzam sermayelerin açık kalan yerleri doldu-
rulamayacak derecede geniş olduğundan yerli tüccarımızın iş hacmi kü-
çülmüş ve bu vazıyet karşısında işsiz kalan ve tenezzül eden ücretleri tat-
minkâr bulamayan işçilerin çoğu başka sahalarda iş aramak veya evlerine
çekilerek hiç çalışmamak mecburiyetinde kaldılar. O zamandan beri
Bafra’da büyük bir imalathane açılmamış ve işçileri yeniden çekecek sevi-
yede ücretlerde. Halen kazamızda istenildiği kadar kadın, erkek tütün iş-
çisi vardır. Yeter ki Samsun’da olduğu gibi aynı şeraiti haiz bir imalathane
burada da açılsın, aynı günlükler verilsin.
513
MUZAFFER BAŞKAYA
514
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)
515
MUZAFFER BAŞKAYA
Fabrikaya odun yetiştiren Osmancık ormanı gayet vâsi bir saha işgal et-
mekte olup dâhilinde bir hayli tesisat ve dekovil hatları yapılmıştır ki bu
hususta yapılan masraf 1.200.000 liraya çıkmıştır. Orman, çam ağaçları ih-
tiva ediyor. Senevi 35.000 metre mikâbı kereste temin edebilir. Fabrika
günde 100 metre mikâbı tahta çıkarabilecektir. Tesisatın ufak tefek nok-
sanı ikmal edildikten sonra fabrikanın açılma merasimi yapılacaktır. Bu
fabrika Bafra halkına iş tedariki konusunda büyük hizmetler ifa edecektir.
Fabrika kurulduktan yaklaşık 10 yıl sonra burası hakkında bilgi veren bir
yazara göre Bafra Kereste Fabrikası, Kunduz Ormanlarından Kızılırmak yoluyla
gelen tomrukları işleyerek 27 kilometrelik dekovil yolu ile Kumcağız İskelesine
ve buradan vapurlara yüklenirdi. Ardından Türkiye’nin çeşitli bölgelerine ihraç
edilirdi. 250.000 beygir gücünde motorla çalışan fabrika 6 tomruk katrağı, 1 ka-
las katrağı ve 2 büyük otomatik daire tezgâhı ve birçok küçük ve otomatik tez-
gâhlarla donatılmıştı. Fabrikada günde 100 metreküp tomruk işleniyordu.29
Bafra sanayisinin yüz akı durumunda olan kereste fabrikasındaki dekovil
hatların, zamanla uzatılarak tütün sevkiyatında da kullanılması düşünülmüştür.
Konuyla ilgili bir haberde verilen bilgilere göre kereste fabrikasının sahilden
başlayan dekovil hattının İnhisarlar İdaresi ambarlarına kadar uzatılması dü-
şünülüyordu ve bu hususla bazı tetkikler yapılmıştı. Haberin devamında verilen
malumata göre Bafra’dan senede dört milyon kiloya yakın tütün sevk olunu-
516
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)
yordu. Gittikçe artan kamyon kiraları karşısında kısmen bu hatla ve kısmen de-
niz vasıtalarıyla nakliyat yapılmasına imkân verilirse Bafra için çok istifadeli
olacaktı.30
Uzun yıllar Bafra ekonomisinin en önemli kurumlarından olan kereste
fabrikası 1944 yılına gelindiğinde devletleştirilmiştir. Özel teşebbüs tarafından
idare edilen bu fabrika söz konusu yıl itibarıyla hükümetin eline geçmiştir. Ko-
nuyla ilgili verilen bir haber bu tespitimizi doğrulamaktadır:31
517
MUZAFFER BAŞKAYA
518
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)
519
MUZAFFER BAŞKAYA
şimdilerde ise bir kaptıkaçtı adam başına 5 lira, bir otomobil 7.5 ila 10
lira almaktaydı.43
Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra’da ulaşım adına yapılan en önemli
hamle tarihi Kızılırmak Köprüsü’nün yerine Çetinkaya Köprüsü’nün ya-
pımı olayıdır. Bafra’da Kızılırmak Nehri’nin üzerinde bulunan tarihi
köprü ahşaptan yapıldığı için sürekli yıkılıyordu. Mesela 1935 yılında ko-
nuyla ilgili bir gazete haberinde köprünün durumu hakkında şu ifadeler
kullanılmıştır:44
Her vakit diyoruz bu Kızılırmak Köprüsü memleketi ikiye bölüyor. Çok la-
zımlı bir köprüdür ve yapılması lazımdır. İşte gecen Perşembe gecesi de
(27) numaralı şoför Nevzatın idaresindeki kamyonet köprünün çökmesin-
den aşa düşmüştür. Böyle binlerce liralık bir ticaret malı dolu binlerce li-
ralık bir arabanın bir an için mahvolması ve insanlarında beraber sular
içinde boğulması gibi vakalarla karşılaşmak var. Bir an evvel bu köprünün
çaresine bakılmalıdır.
520
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)
nusu köprünün adının Çetinkaya olarak değiştirilmesi ile ilgili gelen teklifi gün-
demine almıştır. Bu noktadan sonra yaşanan gelişmeler dönemin basınına şu
şekilde yansımıştır:47
521
MUZAFFER BAŞKAYA
Söz konusu tören, dönemin Samsun basınında oldukça geniş bir şekilde
halka duyurulmuştur. Büyük puntolarla ve geniş sütunlarla oldukça çarpıcı bir
şekilde halka aksettirilen bu törende çok sayıda yetkili zevat konuşma yapmış
ve bu konuşmalar olduğu gibi yerel basında kendine yer bulmuştur. Açılış tö-
reni ile ilgili Bafra ve Samsun basınında yer alan haberlerden birinde şu ifade-
lere yer verildiği görülmektedir:50
Dört beş aydan beri yıkık duran Engiz Köprüsü henüz yapılmadı. Vesaiti
nakliye dereden geçmek mecburiyetinde kalıyor. Dere kış münasebetiyle
522
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)
ikide bir de geçit vermiyor. Bununla beraber iki tarafı da bataklıktır. Ge-
çenlerde bir araba devrildi. Tüccarın birçok malı sular içinde mahvoldu
binlerce lira değerinde arabalar da perişan oluyor. Hangi idareye ait ise
köprünün en seri bir surette yapılmasını yapılmamasından facialar doğur-
ması muhtemel olan bu bozukluğun böylece devam ettirilmemesini tekrar
rica ediyoruz.
Bafra’dan Samsun’a gelen bir zat diyor ki, vilayetimizde en çok yola muh-
taç olan yer varsa o da Bafra’dır. Çarşamba ve Havza demiryoluna sahip
olduğu için şoselerin bozuk olması onları müteessir etmez. Hâlbuki
Bafra’dan maada bütün şoseler iyidir. Sizde takdir edersiniz ki Bafra, kül-
tür, ziraat ve ekonomi bakımından değeri olan kazalardan biridir. Tamire
başlanan yol da bizi ümitsizliğe sevk ediyor.
523
MUZAFFER BAŞKAYA
Lira Ton
Tütün havaleli eşya 24000 4000
Mütenevvi Zahire Hububat 13000 3000
Meyve sebze 6750 1500
Mevat ve mahsulat hayvaniye 6750 1500
Mahrukat ve müteferrik eşya 13500 3000
İthalat eşyası 22500 5000
Kereste fabrikasının umumi ih- 75000
racı
Toplam 375600
524
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)
edilemeden satışa sürülen Bafra tütünleri 1929 ekonomik buhranına kadar nis-
peten iyi denecek fiyatlarla satılmıştır. Fakat buhran yıllarında Samsun ve Bafra
tütünlerinin alıcısı olan Avrupa piyasalarında yaşanan durgunluk bir anda bu
kârlı ticaretin sonunu getirmiştir. 1929 krizinden sonra Bafra’da bulunan bir-
çok tüccar sermaye kaybı yaşamış, kasabada bulunan imalathaneler kapanmak
durumunda kalmış ve böylece işsizlik baş göstermeye başlamıştır. Maalesef o
günlerde Bafra tütüncülerini bu tür krizlerden koruyacak, gerektiğinde destek
verecek bir kurum bulunmuyordu. İnhisarlar İdaresi, piyasalara bu desteği ve-
recek derecede etkili ve güçlü bir aktör konumunda değildi.
Bafra’nın tütün dışında en önemli sermayesi kereste fabrikasıydı. Gerek
sermayesi, gerek kuruluş sahası ve gerekse de müştemilatıyla bu fabrika Bafra
sanayisinin en önemli kurumuydu. Bölge halkına istihdam sağlayan en önemli
tesis olan bu fabrika 1944 yılına kadar özel teşebbüsün elinde kalmış ardından
devletleşmiştir.
Bafra’nın, ticari ve ekonomik durumuna paralel olarak aynı oranda geli-
şim sağlayamadığı noktalardan biri de maariftir. Zira Cumhuriyetin ilk yılla-
rında Bafra’da ilkokul dışında her hangi bir eğitim kurumu bulunmuyordu. Or-
taöğretim adına her hangi bir eğitim kurumunun olmadığı Bafra’da bu eksiklik
ancak 1937 yılında giderilebilmiştir. Böylesi kalabalık bir kasabada uzun yıllar
ortaokul olmaması, önemli bir sorun olarak göze çarpmaktadır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra’nın ulaşım alanındaki en büyük sıkıntısı
dışarıyla demiryolu bağlantısının kurulmamasıdır. Zira Bafralılar, uzun yıllar
Çarşamba-Samsun hattının kendi memleketlerine de uzatılacağı ümidiyle yaşa-
mış fakat her defasında hayal kırıklığına uğramışlardır. Buna karşın Bafra’yı
komşu kasaba ve vilayetlere bağlayan yolların durumu ise içler acısı bir hal-
deydi. Denizle birleşen derelerin ve bunların üstünden geçen köprülerin birçok
kez yıkılması nedeniyle bu dönemde can ve mal kayıplarının görüldüğü birçok
kaza meydana gelmiştir. Bu durumun önüne geçebilmek adına kasabanın can
damarı durumunda bulunan ve Kızılırmak Köprüsü olarak adlandırılan ahşap
köprü 1937 yılında betonarme olarak yeniden inşa edilmiş ve adı da dönemin
Nafıa Vekili Ali Çetinkaya’ya atfen Çetinkaya Köprüsü olarak değiştirilmiştir. Bu
gelişme Cumhuriyetin ilk yıllarında Bafra’da yaşanan en önemli devlet yatırımı
olarak dikkat çekmektedir.
Bu çalışmada yer verilmeyip bir başka araştırmanın konusu olabilecek
olan Bafra’nın sosyal ve içtimai durumu ile ilgili birkaç kelime etmek gerekirse,
Bafra’nın ekonomik durumuna göre beledi hizmetler noktasında oldukça geri
525
MUZAFFER BAŞKAYA
bir vaziyette olduğu dikkat çekmiştir. Zira Bafra’da içme suyu konusunda sıkın-
tılar yaşanırken ayrıca kasaba merkezinde yeterince park, bahçe ve sayfiye yeri
bulunmuyordu. Kanalizasyon sorunu halledilmediği için kasabada sık sık tifo ve
diğer salgın hastalıklar çıkıyor, ağaçlandırmaya özen gösterilmiyor, düzensiz
yapılaşma görülüyor ve imar planının eksikliği hissediliyordu.
Kaynaklar
Arşiv Belgeleri ve Süreli Yayınlar
Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 030.01/84.528.1
Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 490.01./700.383.1
Cumhurbaşkanlığı Cumhuriyet Arşivi, 30.10.0/155.91.15
Ahali Gazetesi
Bafra Gazetesi
Bafrasesi Gazetesi
Cumhuriyet Gazetesi
Samsun Gazetesi
Diğer Kaynaklar
Akın, Fehmi -Bayraktar, Serkan, “Erken Cumhuriyetin İktisadi Kurumlarından Biri: Ali
İktisat Meclisi”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:29, Nisan
2011, ss.115-121.
Arslan, Gürbüz - Çevik Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz
Araştırmaları, XVIII/72, Yıl: s.905-936.
Genel Nüfus Sayımı Neticeleri Samsun Vilayeti, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatis-
tik Genel Direktörlüğü, Mehmet İhsan Basımevi Ankara 1937.
Karakum, Mahir, “Bafra”, 19 Mayıs Halkevi Dergisi, Samsun 1945.
Remzioğlu, Osman, “Nüfus, İktisat ve Çalışma Hayatı Bakımından Samsun”, 19 Mayıs
Samsun Halkevi Mecmuası, Kasım 1949, Cilt:9, Sayı:109, ss.12-14.
Topal, Coşkun, Cumhuriyetin İlk Yıllarında Samsun’un Ekonomisi, Samsun Büyükşehir
Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı, 2008.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi 1927-28, Tabhane-i Amire Matbaası, İstanbul
1928.
Umumi Nüfus Tahriri, 28 Teşrin-i Evvel 1927, Başvekâlet Merkezi İstatistik Müdüriyet-
i Umumiyesi Neşriyatından, Ankara 1927.
526
SAMSUN BASININA GÖRE CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA BAFRA (1925-1946)
EKLER
Ek 1. Bafra Ortaokulu
527
MUZAFFER BAŞKAYA
528