Professional Documents
Culture Documents
BAFRA
Editör
Prof. Dr. Osman KÖSE
Cilt-4
Ankara, 2023
Bafra Belediyesi Kültür Yayını
Editör
Prof. Dr. Osman KÖSE
BERİKAN YAYINEVİ
Kültür Mah. Kızılırmak Cad. Gonca Apt. No: 61/6
Çankaya-Kızılay/ANKARA
Tel: (0312) 232 62 18 - Fax: (0312) 232 14 99
Copyright 2023,
BERİKAN YAYINEVİ SERTİFİKA NO: 47109
Bu baskının butun hakları Bafra Belediyesine aittir. Bafra Belediyesinin yazılı izni olmaksızın,
kitabının tumunun veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı,
çogaltımı ve dagıtımı ya-pılamaz.
BAŞKAN’DAN…
İlkçağlardan günümüze Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri
Bafra’dır. Sahip olduğu verimli toprakları ve coğrafi imkânları Bafra’yı her daim
cazip bir yaşam merkezi yapmıştır. Bundan dolayı Bafra eski çağlardan itibaren
değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Başta Hititler olmak üzere birçok
eskiçağ devlet ve uygarlıkları bölgede hüküm sürdükten sonra başka Ana-
dolu’nun Müslüman Türkler tarafından fethi ile birlikte Bafra’da Türk-İslam
medeniyeti de günümüze kadar hakim olmuştur. İlk Müslüman Türk beylikle-
rinden itibaren gerek Anadolu Selçuklu Devleti gerekse Osmanlı Devleti dönem-
lerinde Bafra bugünkü Müslüman Türk kimliğine kavuşmuştur. Bu yönleri iti-
bariyle Bafra oldukça uzun ve köklü bir tarihi geçmişe sahiptir. Günümüzde şe-
hirleri önemli kılan sadece sahip olduğu ekonomik güç ve potansiyeli değil aynı
zamanda sahip olduğu köklü tarihi geçmiş ve zengin kültürel mirasıdır Bu an-
lamda Bafra gerçekten bu zengin kültürel mirası bünyesinde barındırmaktadır.
Sahip olduğu kültürel mirasın yanı sıra verimli topraklarının sunduğu imkânlar
çerçevesinde ülkemizin özellikle tarımsal faaliyetlerinde oldukça önemli bir
yere de sahiptir. Bafra Belediyesi olarak başta sahip olduğu tarihi geçmiş ve
zengin kültürel miras olmak üzere tarım alanındaki kayda değer potansiyeli
iii
OSMAN KÖSE
iv
TARİHİ, SOSYAL VE KÜLTÜREL YÖNLERİYLE BAFRA
önemli bir yerleşim birimi haline geldiği görülmektedir. Bu dönemi anlatan di-
ğer yazılarda da Bafra’mızın başta demografik yapısı ve oluşumu olmak üzere,
idari yapısı ve gelişimi, ticari hayatı ve sosyal ve kültürel gelişimi bilimsel veri-
ler ışığında ortaya konulmuştur. Bu yönleriyle eser, bugüne kadar Bafra üzerine
yapılmış en önemli bilimsel çalışmaları ihtiva etmesi bakımından önemli bir
yere sahiptir. Bu yönüyle bundan sonra yapılacak bilimsel çalışmalara büyük
ışık tutacaktır. Dört kitaptan oluşan ve Baframız için eşsiz bir kıymete haiz olan
bu çalışma şüphesiz büyük bir emeğin ve özverinin ürünüdür. Bu münasebetle
öncelikle bu eserde katkı sağlayan çok kıymetli bilim insanlarına yürekten te-
şekkür ediyorum. Emekleri hiçbir şekilde ödenemez. Bu noktada özel bir teşek-
kürü de çok kıymetli hocamız, ülkemizin güzide üniversitelerinden Milli Sa-
vunma Üniversitesi Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Osman KÖSE hak etmiştir. Ge-
rek sempozyum sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesinde gerekse sonra-
sında böyle seçkin bir eserin yayına hazırlanmasında mesai sarf eden hocamız
Sn. Prof. Dr. Osman KÖSE, Bafra’mıza büyük hizmet yapmış ve Bafralıların bü-
yük sevgisini kazanmıştır. Aynı şekilde süreçte emeği geçen yürütme kurulunda
görev alan değerli bilim insanlarına da yürekten teşekkür ediyorum. Başından
beri her türlü fedakârlıkta bulunan ve şehrimizde böyle güzel bir etkinliğin ya-
pılmasında emeği geçen ve bu eserin ortaya çıkmasına katkı sağlayan başta be-
lediyemizin kıymetli başkan yardımcılarıma ve emeği geçen tüm görevli arka-
daşlarıma çok teşekkür ediyorum
Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra adlı kitabın öncelikle sevgili
Bafra’mıza, Bafralı hemşehrilerimize hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz
ediyorum. Ayrıca bu kıymetli bilimsel çalışmanın ülkemiz bilimine katkı sağla-
ması bizim için büyük bir gurur vesilesi olacaktır. Bafra sevgimizden aldığımız
ilham ile yaktığımız bu meşalenin Bafra’mızın geleceği için büyük bir ışık olması
dileğiyle…
Hayırlı Olsun Bafra’m…
Hamit KILIÇ
Bafra Belediyesi Başkanı
v
vii
EDİTÖRDEN
ix
OSMAN KÖSE
x
TARİHİ, SOSYAL VE KÜLTÜREL YÖNLERİYLE BAFRA
xi
OSMAN KÖSE
xii
Tütün Tüccarı Banker Dimitri Ağa (Karakaşoğlu) Konağı
xiii
İÇİNDEKİLER
xv
OSMAN KÖSE
xvi
D-CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA
(DEVAMI)
1
Tayyar Paşa Cami Minaresinden Büyük Cami Mahallesi ve Irmak Tarafı Çekilmiş
Karşıda Kereste Fabrikası
3
BİRİNCİ DÖNEM TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE
BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
Giriş
Mehmet Emin Bey 1886 yılında Bafra’da doğmuştur. Müftüoğlu Salih
Efendi’nin oğludur. Annesi Zekiye Hanım’dır2. İlk ve ortaöğrenimini Bafra’da ta-
mamlamıştır. Ardından İstanbul Hukuk Mektebi’ne devam ederek buradan
1911 yılında mezun olmuştur. Mezuniyeti sonrası Bağdat Hukuk Mektebi’ne öğ-
retmen olarak atanmıştır. Bir süre sonra bu görevinden istifa ederek Kavala
Savcısı olmuştur. Balkan Savaşı sırasında Kavala’nın Yunanistan’a terk edilmesi
üzerine İstanbul’a gelmiştir. İstanbul Emniyet Müdürlüğünde 2. Şube Müdürü
olarak görev yapmıştır. Daha sonra Samsun’a giderek avukatlık yapmaya baş-
lamıştır. Bu sırada 1919 yılında Rehber adlı bir gazete de çıkarmıştır. Sam-
sun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti teşkilatı içerisinde görev almış olup, bu teşkila-
tın başkanlığını da yapmıştır. Son Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Canik milletve-
kili olarak seçilmiştir. 16 Mart 1920’de İstanbul’un İşgali ve Meclisi Mebusanın
dağıtılması üzerine Samsun’a dönmüştür3.
14 Ağustos Temmuz 1920 günü Ankara’ya gelerek Samsun Milletvekilliği
görevini fiilen yürütmeye başlamıştır4. 22 Eylül 1920’de Sivas, 3 Ağustos
1921’de de Samsun İstiklal Mahkemesi üyeliğine seçilmiştir. Meclis Anayasa
Komisyonunda çalışmıştır. 4 Mart 1922’de seçildiği Adalet Komisyonu’nun dö-
nem sonuna kadar başkanlığını yapmıştır. Önce Müdafaa-i Hukuk Grubu’nda,
ardından muhalefetteki İkinci Grup’da yer almıştır. Milletvekilliği süresince 7’si
1 Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü. ssadik@aku.edu.tr, ORCİD:
0000-0001-7317-195X.
2 İstiklal Mahkemeleri I, Türkiye Büyük Millet Meclisi Yayınları, Ankara 2015, s. 17.
3 Fahri Çoker, Türk Parlamento Tarihi Milli Mücadele ve TBMM I. Dönem, Türkiye Büyük Millet
5
SADIK SARISAMAN
6
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
İstanbul’dan gelmiş olan Canik Mebusu Emin Bey Meclis başkanvekili ta-
rafından 14 Ağustos tarihinde meclise takdim edilmiştir10. Emin Bey başlan-
gıçta 1. Grup üyesi idi. Hatta 1. Grup’un 12 kişilik ilk yönetim kurulunda yer al-
mıştı. Ardından bu gruptan ayrılarak 2. Gruba dâhil olmuştur11. Tarık Zafer Tu-
naya onu 2. Grup üyesi olarak göstermiştir12. Emin Bey, bilahare 2. Grubun ku-
rucu üyeleri arasında yer almıştır13.
Mehmet Emin Bey Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde top-
lam 86 oylamaya katılmıştır. Bunlardan 61 oylamada kabul oyu vermiştir. 24
oylamada ise ret oyu kullanmıştır. 1 oylamada ise çekimser kalmıştır. Buna göre
oylamaların %28’inde ret oyu kullanmıştır14. Görüldüğü üzere Mehmet Emin
Bey oylamaların büyük çoğunluğunda kabul oyu vermiştir. Ancak, yaklaşık
onda üçüne ret oyu kullanması meclis ortalamasının üzerindedir.
Çekimser kaldığı tek oylama İktisat Vekili Sırrı Bey için yapılan güven oy-
lamasıyla ilgilidir. Dâhiliye Vekili Ali Fethi Bey için yapılan güven oylamasında
ise güvensizlik oyu vermiştir15. Onun ret oyu kullandığı bazı takrir ve teklifler
de şunlardır: Nisabı Müzakere Kanununun Sekizinci Maddesinin Tadili Hak-
kında Kanun. Lozan müzakerelerine gönderilecek olan delegelerden Sinop me-
busu Rıza Nur’a izin verilmesi. Lozan’a gönderilecek müşavirlerden milletvekil-
leri Zekâi Bey ve Mahmut Celâl Bey’e izin verilmesi. Yeni Gün gazetesinin ma-
kalesi hakkındaki Divanı Riyaset kararı16. Mehmet Emin Bey’in aklına yatmayan
meselelerde ret oyu verdiği görülür. Ret oyu verdiği bazı meselelerde 2. Grup
üyesi olması da etkilidir.
Mehmet Emin Bey Meni Müskirat Kanunu’na ise kabul oyu vermiştir17.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Başkuman-
danlık Tevcihine Dair Kanun’un oylamasında da kabul oyu kullanmıştır. O’nun
kabul oyu verdiği bazı teklifler şöyledir. Başkumandanlık süresinin 5 Mayıs
1922 tarihinden itibaren 3 ay daha uzatılması. Fakir Halka Dağıtılmak Üzere
10 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.3, İctima 48, 14 Ağustos 1920, s. 213.
11 Ahmet Demirel, Birinci Mecliste Muhalefet İkinci Grup, İletişim Yayınları, 6. Baskı, İstanbul
2011, s. 126,220.
12 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler 1859-1952, İstanbul 1952, s.539.
13 Demirel, age, s. 380.
14 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.3-29.
15 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.20, İctima 51, 19 Haziran 1922, s. 385.
16 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.27, İctima 183, 29 Ocak 1923, s.64.
17 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.4, İctima 65, 14 Eylül 1920, s. 154.Meni Müskirat ka-
nunu hakkında geniş bilgi için bkz. Uğur Üçüncü, Milli Mücadele Yıllarında Bir Yasak Denemesi:
Men-i Müskirat (içki yasağı) Kanunu ve Toplumsal Hayata Yansımaları, Çizgi yayınevi, Konya
2012.
7
SADIK SARISAMAN
18 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.19, İctima 40, 6 Mayıs 1922, s. 529.
19 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.4, İctima 69, 21 Eylül 1920, s. 239.
20 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.4, İctima 70, 22 Eylül 1920, s. 261, 274.
21 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.4, İctima 70, 22 Eylül 1920, s. 262.
22 Cevdet Küçük, “İstiklal Mahkemeleri”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.23, İstanbul
2001, s.350.
23 Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri I-II, Dokuz Eylül Üniversitesi yayınları, İzmir 1988, s.47.
24 Aybars, age, s. 86-87
25 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.11, İctima 56, 28 Temmuz 1921, s. 363.
8
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
Oturumu yöneten Meclis Başkan Vekili’nin ısrarı üzerine istifasını geri almış ve
görevi kabul etmiştir26.
Ordu, Giresun. Amasya. Tokat ve Sivas bölgelerini içine alan Samsun İs-
tiklal Mahkemesi, 20 Ağustos 1921 'den 27 Aralık 1921'e kadar görevini sür-
dürmüştür. Mahkeme başta Pontus çetelerinin faaliyetleri olmak üzere, asker
kaçakları, firarlar, eşkıyalık, gasp, soygun gibi davalara bakmıştır. Mahkeme gö-
rev süresi boyunca 2420 kişi yargılanmış, bunlardan 622 kişi idama mahkûm
etmiştir. 240 kişiye kalebent ve kürek cezası vermiş, 1163 kişiyi de çeşitli ceza-
lara çarptırmıştır27.
Emin Bey 1922 yılında kurulan Amasya İstiklâl Mahkemesi’ne de seçilmiş-
tir. 14 Ağustos 1922 günü yapılan seçimde 63 oy almıştır. Ancak O, iki defa İs-
tiklal Mahkemelerinde görev yaptığını, rahatsız olması nedeniyle göreve gide-
meyeceğini söyleyerek görevden affını istemiştir.28. Buna rağmen Amasya is-
tiklâl Mahkemesine29 başkan seçiminde de onun adı geçmiştir. Emin Bey’e 59
oy verilmiştir30.
Bu arada Emin Bey, İstiklal Mahkemelerinde avukat görevlendirilmesine
karşı çıkmıştır. O, bu şartlarda mahkemelerin zor duruma düşeceklerini, iş gö-
rülemez hale geleceklerini belirterek şunları söylemiştir: “İstiklâl mehakimi içe-
risine birçok suiistimal eden adamları koyacaksınız. Bu katiyen muzırdır, kanuna
böyle bir şey ilâvesi doğru değildir” demiştir31.
2. Mehmet Emin Bey’in Konuşmaları
Samsun ve Havalisi İstiklâl Mahkemesi Heyeti eski üyelerinin kendisinden
şikâyetleri üzerine yaptığı konuşması: Samsun ve Havalisi İstiklâl Mahkemesi
Heyeti eski üyeleri Sinop Mebusu Şevket, Yozgat Mebusu Süleyman Sırrı ve
Bursa Mebusu Hüseyin Necati Beyler 12 Ocak 1922 tarihli takrirlerinde Meh-
met Emin Bey'den şikâyetçi olmuşlardır. İstiklal Mahkemesi üyeleri Mehmet
Emin Bey’in meclisteki bir oturumda gıyaplarında namus ve haysiyetlerini ihlâl
edici bazı açıklamalarda bulunduğunu haber aldıklarını ifade etmişlerdir. Meh-
met Emin Bey’in benlik ve ihtiras kaynaklı olarak kendilerine iftira attığını, el-
26 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.11, İctima 56, 28 Temmuz 1921, s. 363-364.
27 Küçük, agm , s.351.
28 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 84, 14 Ağustos 1922, s.161.
29 Amasya İstiklal Mahkemesi, Pontus faaliyetlerine yönelik olarak kurulmuştur. Mahkemenin gö-
rev alanı Samsun’u da içine alıyordu. Mahkeme 16 Ağustos 1922 tarihinde kurulmuş olup bir ay
kadar faaliyet göstermiştir. Savaşın sona ermesi üzerine bu mahkemenin görevine son verilmiş-
tir. Küçük, agm, s.351.
30 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.23, İctima 107, 3Eylül 1922, s.161.
31 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 83, 31 Temmuz 1922, s.95-96.
9
SADIK SARISAMAN
32 TBMM Gizli Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.2, İctima 149, 23 Ocak 1922, s.646, 647, 648.
33 Pontus Meselesi: MÖ 301 yılında Doğu Karadeniz Bölgesi’nde kurulmuş olan Pontus Devleti’ni
yeniden canlandırmak demektir. Bu amaçla Rumlar tarafından Pontus Cemiyeti kurulmuştur. Bu
cemiyet İnebolu’dan başlayarak Batum’a kadar uzanan Karadeniz sahillerinde iç kesimdeki bazı
şehirleri de içine alacak şekilde Pontus Devleti kurmayı amaçlamış ve terör olaylarına başvur-
muştur. Bkz. Yusuf Sarınay, “ Pontus Meselesi ve Yunanistan’ın Politikaları”, Atatürk Araştırma
Merkezi dergisi, C.11,S.31, 1995, ss. 107-162.
34 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 51, 10 Haziran 1922, s. 398.
10
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
11
SADIK SARISAMAN
12
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
13
SADIK SARISAMAN
14
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
44 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 76, 19 Temmuz 1922, s. 530, 534.
45 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 79, 24 Temmuz 1922, s. 585,586.
15
SADIK SARISAMAN
verek Milletvekili Mustafa Lütfi Bey Nihat Paşa’nın usulsüz işlemler yaptığı ge-
rekçesiyle TBMM’ye önergeler vermişlerdir. Karahisar-ı Sahip Mebusu Mehmet
Şükrü Bey de Nihat Paşa aleyhinde önerge verenler arasındadır. Bu gelişmeler
üzerine Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa 3 Kasım 1921 tarihinde Nihat
Paşa’yı görevden almıştır. Nihat Paşa Meclis Genel Kuruluna çağrılarak savun-
ması istenmiştir46.
Mehmet Emin Bey Adliye Encümeni reisi sıfatıyla Nihat Paşa’nın savun-
masını almıştır. Memuriyet nüfuzunu suiistimal ve kanun dışı işler yaptığı ge-
rekçesiyle işten el çektirilen Nihat Paşa’ya yapılan suçlamalar şunlardır: Nihat
Paşa’nın kanun dışı olmak üzere Müslümanlardan bedeli nakdi aldığı, aşiret re-
isleri ve önde gelenlerden hediye alıp ve hediye verdiği, bu kişilerin hayvanla-
rını askerlere otlattığı, mal sandıklarında subay görevlendirerek memurlara
maaş verdirmediği, bazı kişileri memleketlerinden uzaklaştırdığı, gasp edilen
parayı halka ödettirdiği, orduya odun vereceği bahanesiyle Yümni Beyi asker-
likten tecil eylediği, askeri ihtiyaçlar için eksiltme ihalesi yapmaksızın evinde
karar aldığı, poliçe işlemlerine kayın biraderini ortak ettiği, sahte belge düzen-
leyerek bir subayı İstanbul a gönderdiği, Nusaybin kaymakamı Kadri Beyi hi-
maye ederek gümrük gelirlerinin eksilmesine sebebiyet verdiği, Mardin Mın-
tıka Kumandanı Hüseyin Bey’in bütün suiistimallerine karşı onu koruduğu, ci-
nayetten suçlanan Haçor ve arkadaşlarını para karşılığında affettiği.
Adliye Encümeni incelemelerini tamamlayarak raporunu oluşturmuştur.
Raporda Nihat Paşa’nın yabancı etkisine açık olan Elcezire bölgesini milli hare-
kete kazandırmak amacıyla Heyeti Vekile kararı ile TBMM Başkanlığı’nın 27 Ha-
ziran 1921 tarihli talimatnamesi hükümlerine uygun olarak görevlendirildiği
belirtilmiştir. Nihat Paşa Adliye Encümeni’ne verdiği savunmasında memuri-
yeti süresince mahalli imkânlar çerçevesinde asayişi sağlayarak ordu teşkil et-
tiğini, donattığını ve giydirdiğini, bütün icraatlarının halkın emniyetini ve milli
hükümete bağlılığını temin etmeye yönelik olduğunu, mali ihtiyaçları gelirler
nispetinde temin ettiğini, ordunun donatılması ve giydirilmesi hususunda za-
manın gereklerine uygun olarak tedbirler aldığını söylemiştir. İcraatlarını
TBMM Hükümeti’nin emirleri ve talimatlarına uygun olarak gerçekleştirdiğini
vurgulamıştır. Sorgulama sonunda encümen Nihat Paşa’nın açıklamalarını kâfi
görerek onu haklı bulmuştur47.
46 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Sadık Erdaş, “Nihat (Anılmış) Paşa’nın Elcezire Cephe Komutan-
lığı ve Yargılanması Meselesi”,Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, C.14, S.28, 2018, ss.3-36
47 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 78, 22 Temmuz 1922, s. 550.
16
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
Mehmet Emin Bey söz konusu mazbata dolayısıyla Meclis Genel Ku-
rulu’nda da söz almıştır. O, Nihat Paşa’nın savunmasının Meclis Genel Ku-
rulu’nda okunmasını ve ondan sonra müzakere edilmesini istemiştir48. Bu sı-
rada Ali Cenani Bey Nihad Paşa hakkında hazırlanan evrak-ı tahkikiyenin ka-
nuni olmadığını söyleyince Emin Bey “kanunidir ve zatı âliniz teklifi üzerinedir”
cevabını vermiştir49.
Görüldüğü üzere TBMM, 1921 Anayasasının 1. maddesinde yer alan
“Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir” ilkesi çerçevesinde şikâyet konusu olan
her konunun üzerine titizlikle edilmiştir50. Elcezire Komutanı Nihat Paşa hak-
kındaki suçlamalar bölge milletvekillerinin önergeleriyle başlamış olup Meclis
Genel Kurulu’na taşınmıştır. Nihayetinde TBMM adına Adliye Encümeni ve
onun başkanı Mehmet Emin Bey, Nihat Paşa hakkında yapılan bütün suçlama-
ları TBMM adına soruşturmuş ve bir karara bağlamıştır.
Samsun Mebusu Süleyman Bey’i Savunması: Bu arada Bursa Mebusu Ope-
ratör Emin Bey Samsun Mebusu Süleyman Beyi Pontusçu Rumlara yardım ettiği
gerekçesiyle suçlamıştır. O’nun ifadesine göre Süleyman Bey’in müdahalesi
üzerine Kör Vasil'in kızı jandarma dairesinden alınarak serbest bırakılmıştır.
Mehmet Emin Bey bu hususta söz alarak “Süleyman Bey gayet namuslu bir arka-
daşımızdır. Bu mesele hakkında Rumların aleyhine çalışanların birisi budur. Nasıl
olur da böyle itham ediliyor” diyerek karşı çıkmıştır51. Görüldüğü üzere Mehmet
Emin Bey Pontuçulara yardım etmekle suçlanan kendi seçim bölgesindeki me-
bus arkadaşı Süleyman Bey’e kefil olma derecesinde sahip çıkmış ve onu koru-
muştur.
Pontus Meselesi Hakkındaki Kanun Layihası dolayısıyla konuşması: Dâhi-
liye Vekâleti Pontus Meselesi’nin halli için milletvekilleri arasından seçilecek
geçici bir kumandan görevlendirilmesi hususunda bir kanun teklifi vermiştir.
Bu kanun teklifi görüşmeleri sırasında Emin Bey söz alarak bu kanun kabul edi-
lirse Dâhiliye Vekili’nin ne kadar süre zarfında bu meseleyi çözeceğini, çözeme-
diği takdirde sorumluluğu üzerine alıp almadığını sormuştur. Bu soruya Dâhi-
liye Vekili Niğde milletvekili Atâ Bey cevap vermiş, hiçbir Dâhiliye Vekilinin me-
selenin çözümü için her hangi bir süre veremeyeceğini ifade etmiştir52.
sasi/
51 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 88, 21 Agustos 1922, s. 694.
52 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 91, 26 Agustos 1922, s. 730.
17
SADIK SARISAMAN
53 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 97, 6 Eylül 1922, s. 530.
54 Küçük, age, s.350.
55 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.19 İctima 24, 11 Nisan 1922, s.127-129
56 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.16, İctima 154, 4 Şubat 1922, s.202,204
57 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.23, İctima 112, 4 Ekim 1922, s.256.
18
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
58 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.23, İctima 117, 11 Ekim 1922, s.342.
59 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.26, İctima 178, 22 Ocak 1923, s.446-448.
60 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 149, 2 Aralık 1922, s.15.
19
SADIK SARISAMAN
61 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 149, 2 Aralık 1922, s.162,163.
62 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.28, İctima 17, 3 Nisan 1923, s. 322-348.
63 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.10, İctima 27, 30 Nisan 1921, s.175.
20
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
64 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.20, İctima 55, 15 Haziran 1922, s. 439, 440.
65 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.16, İctima 148, 21 Ocak 1922, s. 96-97.
66 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.16, İctima 154, 4 Şubat 1922, s.202,204
67 TBMM Gizli Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.2, İctima 159, 13 Şubat 1922, s.765.
21
SADIK SARISAMAN
68 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.20, İctima 50, 8 Haziran 1922, s.253, 254.
69 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.20, İctima 57, 18 Haziran 1922, s.490.
70 Demirel, age, s. 415.
71 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 69, 6 Temmuz 1922, s.307-308.
72 Demirel, age, s. 415.
73 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 70, 8 Temmuz 1922, s.326,327.
74 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 91, 26 Agustos 1922, s. 744.
22
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
Takrirde, Şer'iye ve Evkaf Vekâleti bütçesinde üç üye bir Fetva Emininden oluş-
ması öngörülen Fetvahane kadrosunun yetersiz olduğu üzerinde durulmuştur.
Fetvahanenin görevinin önemi açıklanmış, diğer İslam devletlerinin ve gayri
Müslim unsurların da müracaat ettikleri bu kurumun on üye ve bir fetva emi-
ninden oluşacak şekilde genişletilmesini önermişlerdir. Bu takrir meclis genel
kurulu tarafından kabul edilmiştir75. Görüldüğü üzere Mehmet Emin Bey ve ar-
kadaşları iş yoğunluğu nedeniyle Fetvahanede işlerin sağlıklı yürüyebilmesi
için kadrosunun artırılmasını için çaba göstermişler ve başarılı olmuşlardır.
Mehmet Emin Bey, Amasya Mebusu Hamdi Bey ve çok sayıda arkadaşıyla
birlikte Amasya Şefkat-i İslâmiye Cemiyeti hakkında bir takrir vermiştir. Tak-
rirde bu cemiyet tarafından kurulmaya çalışılan Darü’s-sanayi inşaatının ta-
mamlaması ve eksik kalan malzemelerin temin edilmesi amacıyla Muavenet-i
İçtimaiye Vekâleti’nin 1922 yılı bütçesinin “180-14” faslına 7.500 liranın ilâve
edilmesini teklif edilmiştir. Takrir meclis genel kurulunda oylanarak kabul edil-
miştir76.
Mehmet Emin Bey bunun dışında Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey ve
çok sayıda arkadaşıyla birlikte Kırşehir Mebusu Sadık Bey’e ödenmesi gereken
tahsisat hakkında bir önerge vermiştir. Bu takrir Meclis Genel Kurulu’nda oy-
lanmış ve Sadık Bey’in tahsisatı kabul edilmiştir77. Bu takrirden anlaşılacağı
üzere Mehmet Emin Bey mebus arkadaşlarının özlük hakları konusunda da has-
sasiyet göstermiştir.
Mehmet Emin Bey, Erzurum Mebusu Hüseyin Avni ve çok sayıda arkada-
şıyla birlikte Sadrazam Tevfik Paşa’nın 29 Ekim 1922 tarihinde meclise gönder-
diği telgrafa78 cevap verilmemesi yönünde bir takrir vermiştir. Takrirde “İstan-
bul'da kendine hükümet sıfatı veren heyetin milletçe hiçbir vaz'ı meşruu olma-
dığı” üzerinde de durulmuştur. Vakit kaybedilmeyerek ruznameye geçilmesi
teklif edilmiştir. Ancak meclis genel kurulunda bu takririn kabul edilmediği an-
laşılmaktadır79.
Emin Bey bunun dışında Afyon Mebusu Mehmet Şükrü Bey ile verdiği tak-
rirde Sinop milletvekili Rıza Nur’un saltanatın kaldırılmasını öneren teklifinin
75 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 92, 28 Ağustos 1922, s. 395, 396.
76 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 126, 25 Ekim 1922, s.177, 183.
77 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 128, 28 Ekim 1922, s.177, 225, 227.
78 Tevfik Paşa bu telgrafında Avrupa Devletlerinin Türkiye için toplanacak olan barış konferan-
sına hem İstanbul hem de Ankara Hükümetlerini davet ettiklerini, konferansta işbirliği içerisinde
hareket edilmesi için ya Ankara’dan İstanbul’a yetkili bir kişinin gönderilmesini, ya da İstan-
bul’dan Ankara’ya gönderilecek temsilcinin kabul edilmesini istemiştir. Bkz. Hâkimiyet-i Milliye,
31 Ekim 1922, s.1
79 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 129, 30 Ekim 1922, s.291.
23
SADIK SARISAMAN
80 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 130, 1 Kasım 1922, s.312.
81 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 130, 1 Kasım 1922, s.314.
82 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 130, 1 Kasım 1922, s.315.
83 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 132, 3 Kasım 1922, s.334, 335.
84 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 140, 18 Kasım 1922, s.551-552.
24
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
buna karşı nasıl bir tutum almıştır?85. Bu önerge mecliste okunmuştur. Ancak
Genel Kurul’da bu hususta bir işlem yapılmamıştır.
Mehmet Emin Bey, İçel Mebusu Haydar Bey ve bazı arkadaşlarıyla birlikte
verdiği önergede Menhubat Kanununun ad okunarak oylamaya konulmasını
önermiştir. Bu öneri kabul edilmiş olup oylama tayini esami ile yapılmıştır86.
Mehmet Emin Bey, Sinop Mebus Hakkı Hami ve çok sayıda arkadaşıyla
birlikte 20 Kasım 1922 tarihinde Meclis İkinci Başkanı Adnan Bey hakkında bir
şikâyet takriri vermiştir. Takrirde Adnan Bey’in, Vahidettin Efendi TBMM tara-
fından halifelikten düşürüldükten sonra yeni halifenin seçimi ve biat icrası hak-
kında verilen takrirleri genel kurulda okutmadığı, tâyini esami talebini içeren
takrirleri İçtüzüğe rağmen oya sunmadığı iddia edilmiştir. Adnan Bey’in müza-
kerelerin selametini ihlal eden bu tutumunun içtüzüğe ve hukuka aykırı olduğu
belirtilmiştir. Benzer bir tavrın bir daha vuku bulmaması için takririn zapta ge-
çirilmesi talep edilmiştir. Bu takrir üzerine Adnan Bey kendisini savunmuş, ta-
rafsızlığa riayet etmediği iddiasını kabul etmemiştir. Vicdani kanaatleri çerçe-
vesinde hareket ettiğini söylemiştir. İddia sahiplerinin takrirlerinde belirttik-
leri hususlarda içtüzükte bir açıklık mevcut olmadığını belirtmiştir87.Görüldüğü
üzere Mehmet Emin Bey meclis başkanvekilinin içtüzük çerçevesinde hareket
etmesini sağlamaya çalışmıştır.
Mehmet Emin Bey, Konya Mebusu Refik Bey ve bazı arkadaşlarıyla bir-
likte İstiklâl mahkemesi üyelerinin harcırahlarına dair bir takrir vermiştir. Tak-
rirde İstiklal Mahkemesi üyelerinin 1920 yılında hangi usullere göre harcırah
ve yevmiye almışlarsa 1921 yılında da aynı şekilde yevmiye ve harcırah alma-
ları gerektiği belirtilmiştir. Bütün devlet dairelerindeki müfettişlere, teftiş vazi-
fesiyle çeşitli devlet dairelerinden gönderilen heyetlere Harcırah Kararname-
sine göre göre 6.000 kuruş üzerinden yevmiye ve harcırah ödendiği hatırlatıl-
mıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kudretini ve kuvvetini temsil eden İs-
tiklâl Mahkemeleri üyelerinin bu kanundan faydalanmamasını meclisin kabul
edemeyeceği vurgulanmıştır88. Meclis Genel Kurulu’nda yapılan görüşmeler ne-
ticesinde İstiklal Mahkemesi üyelerinin müfettişler gibi harcırah almaları kabul
edilmiştir89.
Mehmet Emin Bey, Karahisarı Şarki Mebusu Ali Süruri Bey ve çok sayıda
arkadaşıyla birlikte Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey’in “elkap” hakkında kanun
85 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 140, 18 Kasım 1922, s.551-552.
86. TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 140, 18 Kasım 1922, s.561
87. TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 141, 20 Kasım 1922, s.8
88 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 153, 9 Aralık 1922, s.301,302.
89 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 153, 9 Aralık 1922, s.305.
25
SADIK SARISAMAN
90 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 159, 20 Aralık 1922, s.474.
91 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 104, 18 Eylül 1922, s. 794.
92 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 107, 23 Eylül 1922, s. 810-811.
93 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 96, 4 Eylül 1922, s.487.
26
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
27
SADIK SARISAMAN
Mehmet Emin Bey, Hakkari Mebusu Mazhar Müfit Bey ile birlikte 26 Tem-
muz 1922 tarihinde İstiklâl mahkemelerinin şimdilik faaliyetlerini tatil etme-
sine dair teklifin görüşülmesi sırasında müzakerenin kifayetine ve oylamaya ge-
çilmesine dair bir takrir vermiştir101. Emin Bey’in talebi veçhile o gün İstiklal
Mahkemelerinin faaliyetlerine son verilmesi hakkında bir karar alınmamıştır.
Ancak bu dönemdeki İstiklal Mahkemelerinin faaliyetlerine 31 Temmuz 1922
tarihinde son verilmiştir102.
Mehmet Emin Bey, Tokat Mebus Hamdi Bey ve bazı arkadaşlarıyla bir-
likte Dâhiliye Vekâleti bütçesi müzakerenin kifayetine dair bir takrir daha ver-
miştir. Bu takrirde Dâhiliye Vekâlet’ine ve ona bağlı Posta ve Telgraf, Emniyeti
Umumiye, Jandarma bütçelerinin tamamının ad okunarak oylanması teklif edil-
miştir103. Meclis Genel Kurulu bütün vekâletlerin bütçelerinin müzakerelerinin
bitiminden sonra her ayrı ayrı tayini esami ile reye konulmasını kabul etmiş-
tir104.
Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya verilen Başkumandanlık unvanının süresinin
uzatılmasına dair teklif görüşülürken müzakerenin kâfi olduğu maddelere ge-
çilmesi gerektiği hakkında 20 Temmuz 1922 tarihinde tek başına bir önerge
vermiştir. Emin Bey’in bu takriri meclis genel kurulu tarafından kabul edilmiş-
tir105.
Mehmet Emin Bey’in bizzat hazırladığı ve Erzincan mebusu Hüseyin
Bey’in de imzaladığı müzakerenin kifayetine dair bir takrir daha vardır. Tak-
rirde İstanbul’daki memurlar, emekliler, yetimler ve dullar hakkında hüküme-
tin teklif ettiği maddelerin beyanname şeklinde onaylanarak ruznameye geçil-
mesi teklif edilmiştir. Bu önerge Meclis Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş-
tir106.
5. Şubeler ve Encümenlerdeki Görevleri
Mehmet Emin Bey’in birinci yıl hangi şubede görevlendirildiğine dair bir
bilgi yoktur. 2. yıl için 3. Şubeye seçilmiştir107. 3. yıl için 5. Şubeye108, 4. yıl için
101 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 80, 26 Temmuz 1338, s. 623.
102 Küçük, agm,s.350
103 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 62, 25 Haziran 1922, s.69.
104 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 62, 25 Haziran 1922, s.70.
105 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 71, 20 Temmuz 1922, s.434.
106 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 136, 11 Kasım 1922, s. 1033.
107 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.8, İctima 2, 2 Mart 1921, s. 19.
108 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.18, İctima 1, 1 Mart 1922, s. 22.
28
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
109 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.28, İctima 1, 1 Mart 1923, s. 21.
110 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 127, 26 Ekim 1922, s.177, 198.
111 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.11, İctima 52, 18 Temmuz 1921, s. 313.
112 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.13, İctima 86, 4 Ekim 1921, s.91.
113 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.16, İctima 151, 28 Ocak 1922, s. 162.
114 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.18, İctima 13, 23 Mart 1922, s. 369; TBMM Zabıt Ceri-
29
SADIK SARISAMAN
Mehmet Emin Bey üçüncü ve dördüncü yıl Adliye Encümeninde görev yap-
mıştır. 3 Haziran 1922 tarihinde Adliye Encümeni Reisi Abdullah Azmi
Efendi’nin Şer'iye Vekili seçilmesi nedeniyle yapılan seçimde Adliye Encümeni
Başkanlığına seçilmiştir122. O Adliye Encümeninde görev yaparken 92 adet Ad-
liye Encümeni mazbatasının hazırlanmasına katkı sağlamıştır.
Mehmet Emin Bey’in Adliye Encümeni Başkanı sıfatıyla encümenden
meclis başkanlığına gönderilmesi gereken evraklarda imzası bulunmaktadır.
Örneğin 17 Temmuz 1922 tarihli bir yazıda boş bulunan Adliye Encümeni Maz-
bata Muharrirliğine Ertuğrul Mebusu Mustafa Kemal ve Kâtipliğine de Kırşehir
Mebusu Sadık Beylerin seçildikleri bilgisini vermiştir123. 16 Kasım 1922 tarihli
bir yazıda da Adliye Encümeni Mazbata Muharriri Müfid Efendi’nin meclis ikinci
başkanvekili seçilmesi nedeniyle boşalan mazbata muharrirliğine Biga Mebusu
Hamid Beyin seçildiği bildirilmiştir124.
Bir başka yazıda da Adliye Encümeni üyelerinden Kırşehir Mebusu Müfid
Efendi’nin meclis ikinci başkanvekilliğine seçilmesi ve Kayseri Mebusu Sait
Bey’in de üç ay izin alması nedeniyle iki üyeliğin boşaldığı hatırlatılmıştır. Bo-
şalan üyeliklere şubelerden yeni üyeler seçilerek gönderilmesi istenilmiştir125.
Diğer taraftan Mehmet Emin Bey farklı encümenlerden üye alarak oluş-
turulan Encümen’i Mahsuslarda da görev yapmıştır. İstiklâl Mahkemelerinin gö-
revleri hakkında inceleme yapmak ve teklifte bulunmak üzere oluşturulan En-
cümeni Mahsusa Adliye Encümeninden Mehmet Emin Bey de görevlendirilmiş-
tir126.
Bu çerçevede onun da üyesi olduğu Encümeni Mahsus, Hiyanet-i Vataniye
Kanunun üçüncü maddesini şu şekilde değiştirmiştir: Halkı açık veya gizli ola-
rak sözle vatana ihanet suçuna tahrik ve teşvik edenler, bu tahrik ve teşviki ya-
azıyla veya şekiller kullanarak gerçekleştirenler ve Büyük Millet Meclisinin
emellerine ve maksatlarına karşı olarak düşman maksat ve menfaatini terviç
yollu teşvik ve tahrik edenler ve fesat çıkaranlar muvakkat küreğe konulurlar.
Bu tahrikler ve teşvikler sebebiyle olaylar meydana gelirse kışkırtıcılar ve teş-
vik edenler idam olunurlar127.
122 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.20, İctima 46, 3 Haziran 1922, s. 126.
123 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 75, 17 Temmuz 1922, s. 416.
124 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 142, 21 Kasım 1922, s.25.
125 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 150, 4 Aralık 1922, s.186,187.
126 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 81, 27 Temmuz 1922, s.9.
127 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 82, 29 Temmuz 1922, s.36.
30
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY
Sonuç
Mehmet Emin Bey son Osmanlı Meclisi Mebusanı’ndan Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne katılan milletvekillerindendir. Samsun Müdafaa-i Hukuk Cemi-
yeti’ndeki görevi nedeniyle meclise geç katılmıştır. Meclis kayıtları dikkate alın-
dığında ilk defa 14 Ağustos 1920 günü meclise gelmiştir. O, başlangıçta 1. Grup
üyesi idi. Bu grubun 12 kişilik ilk yönetim kurulunda yer almıştı. Ardından bu
gruptan ayrılarak muhalif olan 2. Gruba dâhil olmuştur.
Mehmet Emin Bey, Meclis Genel Kurulu’nda yapılan oylamalardan
86’sında hazır bulunmuştur. Bu oylamaların %28’inde ret oyu kullanmıştır. Bu
ortalamanın üzerindedir. Bu derece yoğun ret oyu kullanmasında 2. Grup üyesi
olmasının etkisi büyüktür.
Mehmet Emin Bey Sivas ve Samsun İstiklal Mahkemelerinde görev yap-
mıştır. Hatta Sivas İstiklal Mahkemesi’nin başkanlığını da yürütmüştür. İstiklal
Mahkemelerinde avukat görevlendirilmesine karşı çıkmış, böyle bir uygulama-
nın mahkemeleri iş göremez hale getireceğini iddia etmiştir.
Mehmet Emin Bey birinci dönem milletvekilliği boyuna toplam 14 ko-
nuşma yapmıştır. Bu konuşmalardan 7’sini gizli oturumlarda gerçekleşmiştir.
Hukukçu olduğu için konuşmaları ağırlıklı olarak adli ve hukuki meselelere yö-
nelik olmuştur. Özellikle Pontus Meselesine önem vermiş ve bu konuda meclisi
bilgilendirmek için ciddi çaba göstermiştir.
Beş adet kanun teklifinde onun da imzası vardır. Bunlardan en dikkat çe-
keni seçim kanununda değişiklik yapılması ile ilgili olanıdır. Bu teklifte yer alan
milletvekili adaylarının seçim bölgesinde en az beş yıl oturmuş olması şartı
Mustafa Kemal Paşa’nın tepkisine yol açmıştır. Mustafa Kemal Paşa Mehmet
Emin Bey’in adını bizzat zikrederek kendisini engellemeye çalıştıklarını söyle-
miştir. Bunun üzerine Mehmet Emin Bey kendisini savunmak söz almıştır. O,
128 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.23, İctima 109, 27 Eylül 1922, s.197.
31
SADIK SARISAMAN
kanun teklifini hazırlarken asla böyle bir amaç gütmediklerini ısrarla dile getir-
miştir.
Mehmet Emin Bey, 32 adet takrire de imza vermiştir. Bu takrirlerden 5
tanesi müzakerenin kifayetine dairdir. Ayrıca O, 3,4 ve 5. Şubelerde görev yap-
mıştır. Memurin-i Muhakemat ve Adliye Encümenleriyle Muhtelit Encümen’de
görev yapmıştır. Adliye Encümeni adına 92 adet mazbatanın hazırlanmasına
katkı sağlamıştır. Bunların büyük çoğunluğuna Adliye Encümeni başkanı olarak
imza atmıştır.
Kaynakça
AYBARS Ergün, İstiklal Mahkemeleri I-II, Dokuz Eylül Üniversitesi yayınları, İzmir 1988.
ÇOKER Fahri, Türk Parlamento Tarihi Milli Mücadele ve TBMM I. Dönem, Türkiye Bü-
yük Millet Meclis Vakfı Yayınları, C.3, Ankara 1995.
DEMİREL Ahmet, Birinci Mecliste Muhalefet İkinci Grup, İletişim Yayınları, 6. Baskı, İs-
tanbul 2011.
ERDAŞ Sadık, “Nihat (Anılmış) Paşa’nın Elcezire Cephe Komutanlığı ve Yargılanması
Meselesi”,Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, C.14, S.28, 2018, ss.3-36.
Hâkimiyet-i Milliye
İstiklal Mahkemeleri I, Türkiye Büyük Millet Meclisi Yayınları, Ankara 2015.
KÜÇÜK Cevdet, “İstiklal Mahkemeleri”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.23,
İstanbul 2001, ss.350-355.
Resmi Gazete, Sayı: 2741, 2 Temmuz 1934.
SARINAY Yusuf, “ Pontus Meselesi ve Yunanistan’ın Politikaları”, Atatürk Araştırma
Merkezi dergisi, C.11,S.31, 1995, ss. 107-162.
SÜKÛN Kamil, Büyük Biyografi Ansiklopedisi Günümüz Türkiye’sinde Kim Kimdir, 8.
Baskı, s. İstanbul 2002.
TUNAYA Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasi Partiler 1859-1952, İstanbul 1952.
TBMM Gizli Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.1,2,3.
TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.1-29.
UZUN Hakan, “ Türk Heyeti’nin Lozan’a Gidişi ve Lozan Konferansı Öncesinde Av-
rupa’daki Faaliyetleri (5 Kasım 1922-20 Kasım 1922)”, Atatürk Yolu, S.53 (Lozan
Anlaşması Özel Sayısı), s.329-350.
ÜÇÜNCÜ Uğur, Milli Mücadele Yıllarında Bir Yasak Denemesi: Men-i Müskirat (içki ya-
sağı) Kanunu ve Toplumsal Hayata Yansımaları, Çizgi yayınevi, Konya 2012.
“1921 Anayasası”, https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/onceki-anayasalar/1921-
anayasasi/ (ET. 22 Aralık 2022 )
32
Bafra Meydan 1930
33
ALTINCI VE YEDİNCİ DÖNEM SAMSUN MİLLETVEKİLİ
SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ
FAALİYETLERİ
Cansu KARAKUŞ1
Giriş
1871 yılında Samsun’a bağlı Bafra’da doğan Süleyman Necmi Selmen, Os-
manlı Devleti’nin son dönemi ve Cumhuriyet döneminde önemli görevlerde bu-
lunmuş bir isimdir. Mülkiye mezunu olan Süleyman Necmi Selmen, uzun yıllar
kaymakam ve vali olarak görev yapmıştır.
19. yüzyılda, Osmanlı Devleti’nde yönetim alanında yenilikler yoğun ola-
rak yaşandı. Meşruti yönetim de bu yenilikler arasındaydı. I. Meşrutiyet ilan
edildikten bir süre sonra kesintiye uğradı ve ancak 1908 yılında, II. Meşrutiyet
ilan edildi. Akabinde meclis toplandı. Süleyman Necmi Bey de bu dönemde mec-
lise katıldı.
I. Dünya Savaşı sonrasında işgaller başladı. İşgallere tepki olarak milli
mücadele başladı. Bu süreçte İstanbul’da toplanan meclis dağıtıldı. 23 Nisan
1920’de Ankara’da TBMM açıldı. Millî mücadele ve sonraki süreç, Ankara’da
toplanan mecliste yürütülmeye başladı.
29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildi. Akabinde ikinci dönem milletve-
kili seçimleri yapıldı. Süleyman Necmi Selmen, Canik mebusu olarak mecliste
görev almaya başladı. Selmen, daha sonra bu görevini altıncı ve yedinci dönem
Samsun mebusu olarak sürdürdü.
1Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim Dalı. Cumhuriyet
Tarihi Bilim Dalı İstanbul/ Türkiye, cansu_karakus19@hotmail.com. ORCID: 0000-0001-8241-
2962
35
CANSU KARAKUŞ
*Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim Dalı Cumhuriyet
Tarihi Bilim Dalı Doktora Öğrencisi, İstanbul/ Türkiye, cansu_karakus19@hotmail.com , ORCID:
0000-0001-8241-2962
2 Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşivi (TBMM), Süleyman Necmi Selmen’e ait Tercüme-i Hal
Kâğıdı.
3 “Yeni mebus namzetlerinden simalar”, Ulus, 25 Mart 1939, s.7 ; “Namzed listesinin tam metni”,
Son Posta, 25 Mart 1939, s.11; “Yeni mebus namzetleri”, Vakit, 25 Mart 1939, s.3.
4 TBMM Zabıt Ceridesi, 3.IV.1939, Birinci İnikad, C.1, s.7
5 TBMMZC, 10.IV. 1939, İkinci İnikad, C.1, s.16
36
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ
37
CANSU KARAKUŞ
38
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ
39
CANSU KARAKUŞ
40
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ
17 Nisan günü ise meclise Köy Enstitüleri Kanunu geldi. Eğitim tarihi açı-
sından önem arz eden Köy Enstitüleri ile ilgili hazırlanan kanun, mecliste oy-
landı. Mecliste yer almayan Süleyman Necmi Selmen kanunun oylamasına ka-
tılmadı35. 24 Nisan’da İnhisarlar Umum Müdürlüğü 1939 malî yılı bütçesinde
15.000 liralık münakale yapılması hakkındaki kanunun oylaması gündemdeydi.
Süleyman Necmi Selmen kabulü yönünde oy kullanırken, aynı oturumda Orman
Umum Müdürlüğü 1939 malî yılı bütçesinde değişiklik yapılması da konuşuldu.
Süleyman Necmi Selmen kabulü yönünde oy kullandı36.
13 Mayıs günü 1939 malî yılı Divanı Muhasebat bütçesinde değişiklik ya-
pılması hakkındaki kanuna verilen oylamanın sonuçları açıklandı. Aynı gün,
Bulgaristan’a 5.000.000 kiloluk odun kömürü kontenjanı verilmesine mütedair
olarak Bulgar sefareti ile teati olunan notaların tasdiki hakkındaki kanunun oy-
laması yapıldı. Süleyman Necmi Selmen kanunun kabulü yönünde oy kullandı37.
22 Mayıs günü Vakıflar Umum Müdürlüğü 1939 malî yılı bütçesinde 4.000 lira-
lık münakale yapılmasına dair kanunun oylaması yapıldı. Süleyman Necmi Sel-
men kanunu kabul etti. Aynı oturumda Başvekâlete bağlı Matbuat Umur Müdür-
lüğü teşkili ve vazifelerine dair kanun görüşüldü. Yapılan oylama neticesinde
kanun kabul edildi38. 28 Mayıs günü Muamele Vergisi Kanunu görüşmeleri ya-
pıldı. Süleyman Necmi Selmen oylamada bulunmadı39. 29 Mayıs’ta Devlet De-
miryolları ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğü 1940 malî yılı bütçe kanunu
oylandı40. 30 Mayıs günü İtalya, Romanya ve İngiltere ile imzalanmış antlaşma-
ların tasdiki meclis gündemindeydi. Türkiye-İtalya Ticaret Anlaşması’na ek ola-
rak imza edilen protokol, Türkiye Romanya arasında akdedilen Ticaret ve Te-
diye Anlaşmalarının tasdiki hakkındaki kanun ve Türk-İngiliz Ticaret ve Kliring
Anlaşması’nın tasdikine dair kanunların oylaması yapıldı. 31 Mayıs günü Devlet
Havayolları Umum Müdürlüğü 1940 malî yılı bütçe kanununa verilen oyların
neticesi açıklandı. Süleyman Necmi Selmen kanunun kabulü yönünde oy kul-
landı. Aynı oturumda Hudut ve Sahiller Sıhhat Umum Müdürlüğü 1940 mali yılı
bütçesi, Orman Umum Müdürlüğü ve Vakıflar Umum Müdürlüğü 1940 malî yılı
bütçe kanununa verilen oyların sonuçları da açıklandı. Süleyman Necmi Selmen
bu kanunların kabulü yönünde oy kullandı41. Diğer yandan Teşkilat-ı Esasiye
41
CANSU KARAKUŞ
42
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ
43
CANSU KARAKUŞ
ile İsviçre arasında mevcut Ticarî itilâf ile Tediye Anlaşması hakkındaki kanun
lâyihasına verilen oyların sonuçları da konuşulmaktaydı. 25 Temmuz 1940 ta-
rihli Türk-Alman Hususî Anlaşmasına mütedair notaların tasdiki hakkındaki
kanuna verilen oyların neticesi de bu oturumda açıklanırken, Süleyman Necmi
Selmen oylamaların tamamında kabul oyu kullandı55.
29 Mayıs günü Devlet Limanları İşletme Umum Müdürlüğü 1940 malî yılı
bütçesine dair hazırlanan kanun mecliste görüşüldü. Süleyman Necmi Selmen
oylamada yer almazken, aynı gün bazı vergi ve resimlere zam yapılması hak-
kında hazırlanan 3828 numaralı kanuna ek kanunun neticesi açıklandı. Diğer
yandan şeker ve glikozdan alınan istihlâk vergisinin arttırılmasına dair hazırla-
nan kanun da oylandı. Süleyman Necmi Selmen kanunları kabul etti56. 30 Mayıs
günü 1941 yılına ait Devlet Havayolları Umum Müdürlüğü, Hudud ve Sahiller
Sıhhat Umum Müdürlüğü, İnhisarlar Umum Müdürlüğü, Posta, Telgraf ve Tele-
fon Umum Müdürlüğü, Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü, Devlet Demiryol-
ları ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğü, Devlet Denizyolları İşletme Umum
Müdürlüğü, Devlet Limanları İşletme Umum Müdürlüğü 1941 malî yılı bütçe ka-
nunları meclisin gündemindeydi. Süleyman Necmi Selmen oyunu bütçelerin ka-
bulü yönünde bildirdi57.
9 Haziran günü Romanya’ya ısmarlanmış olan kâğıtların Romanya’ya ih-
raç edilecek palamut ve balıkyağı ile takası hakkındaki kanun mecliste görü-
şüldü. Meclis oylamasında kanun kabul edilirken, Süleyman Necmi Bey de kabul
edenler arasındaydı58. 25 Haziran günü Türkiye Cumhuriyeti ile Alman Reich’ı
arasında 18 Haziran 1941 tarihinde imza edilen muahedenin tasdikine müteal-
lik kanuna verilen oyların sonuçları açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oyla-
mada kabul oyu kullandı59. 27 Haziran günü İstiklâl Harbi malûllerine verilecek
para mükâfatı hakkındaki kanun mecliste görüşüldü. Süleyman Necmi Selmen
oylamada kabul oyu kullandı60.
11 Ağustos günü asker ailelerinden muhtaç olanlara yardım hakkındaki
kanuna verilen oyların sonuçları mecliste bildirildi. Aynı gün İnhisarlar Umum
44
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ
45
CANSU KARAKUŞ
Aralık günü Buğdayı Koruma Karşılığı Vergisinin kaldırılmasına dair kanuna ve-
rilen oylar açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul oyu kullandı68.
2.3. 1942 Yılı
12 Ocak 1942’de Gümrük ve İnhisarlar Encümeni’nin mazbatası meclise
geldi. Meclis başkanlığına sunulan mazbatada alınan karara uygun olarak bazı
maddelerin gümrük resimlerinin indirilmesi değerlendiriliyordu. Buna göre,
alınan kararlara uygun olarak ağır maden yağları ve tortularından alınan her
yüz kilodaki altı yüz kuruşluk verginin yüz kuruşa indirilmesi uygun bulunmak-
taydı69. 14 Ocak günü ise Noter Kanunu’nun bazı maddelerini değiştiren kanun,
meclisin gündemine gelmişti. Yapılan oylama sonucunda kanun kabul edildi70.
19 Ocak günü Türkiye-Fransa-İngiltere üç taraflı karşılıklı Yardım Mua-
hedesine bağlı hususi antlaşmanın tatbiki konusunda 8 Sonkânun 1940 tari-
hinde Paris’te imzalanan Kredi Anlaşmaları’nın tasdiki hakkındaki kanuna ve-
rilen oyların sonuçları açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul oyu
kullandı71. 26 Ocak günü İnhisarlar Umum Müdürlüğü 1941 malî yılı bütçesinde
15.000 liralık münakale yapılmasına dair kanun görüşüldü72. 28 Ocak günü me-
mur ve müstahdemlere verilecek zam hakkındaki kanuna verilen oyların neti-
cesi açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul oyu kullandı73.
3 Nisan’da Bankalar Kanunu’na hazırlanan ek kanun mecliste gündeme
geldi. Hazırlanan bu kanun yapılan görüşmeler neticesinde kabul edildi. Süley-
man Necmi Selmen de oylamada kabul oyu kullananlar arasındaydı74. 6 Nisan
günü Devlet Demiryolları İşletme Umum Müdürlüğü ve Devlet Havayolları
Umum Müdürlüğü 1941 malî yılı bütçelerinde değişiklik yapılması gündeme
geldi. Süleyman Necmi Selmen kanunların kabulü yönünde oy kullandı75.
24 Nisan’da Türkiye ile Romanya arasında akdedilen Ticaret ve Tediye
Antlaşmalarıyla antlaşmaya bağlı maddelerin tasdiki hakkındaki kanuna veri-
len oyların sonuçları dile getirildi. Süleyman Necmi Selmen kanunun kabulü yö-
nünde oy verenlerdendi76. 27 Nisan günü Devlet Denizyolları İşletme Umum
Müdürlüğü ve Orman Umum Müdürlüğü 1941 malî yılı bütçelerinde değişiklik
46
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ
47
CANSU KARAKUŞ
lama neticesinde kabul edildi. Bu sırada mecliste yer alan Süleyman Necmi Sel-
men de kanunun kabul edilmesi yönünde oy kullandı85. Varlık Vergisi, mal var-
lığı üzerinden alınan bir vergiydi ve vergiye itiraz edilmesi söz konusu değildi.
11 Aralık günü Millî Müdafaa Vekâleti 1942 malî yılı bütçesine tahsisat
verilmesine dair ek kanuna verilen oyların sonuçları açıklandı86. 23 Aralık günü
Devlet Konservatuvarı’nın tiyatro, opera ve bale şubelerinden mezun olanlara
giyim eşyası verilmesi hakkındaki görüşüldü87. 25 Aralık günü Devlet Limanları
İşletme Umum Müdürlüğü ve Posta, Telgraf ve Telefon Umum Müdürlüğü 1942
malî yılı bütçesine tahsisat verilmesi hakkındaki kanuna verilen oyların sonuç-
ları açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamalarda kabul oyu kullandı88.
3. Süleyman Necmi Selmen’in Meclisin Yedinci Dönemindeki Faali-
yetleri
Meclisin yedinci dönemi 8 Mart 1943’te açıldı. Seçilen milletvekillerinden
biri de Süleyman Necmi Selmen idi. Süleyman Necmi Bey, yedinci dönem Sam-
sun milletvekili olarak meclise girdi89. 17 Mart günü mecliste Şükrü Saraçoğlu
Hükümetinin güven oylaması yapıldı. Yapılan oylamada Süleyman Necmi Sel-
men yer almazken, 425 milletvekilinin hazır bulunduğu oylama neticesinde hü-
kümet güvenoyu aldı90. 26 Mart günü ise mecliste Riyaseti Cumhur 1942 malî
yılı bütçesine 50.000 lira tahsisat verilmesi hakkındaki kanunun oylaması ya-
pıldı. Süleyman Necmi Selmen oylamada yer almadı91.
14 Nisan günü mecliste Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Umum
Müdürlüğü ile İnhisarlar Umum Müdürlüğü 1942 malî yılı bütçelerinde değişik-
lik yapılması hakkındaki kanunlar görüşüldü. Diğer yandan Türkiye-Romanya
Ticaret ve Tediye Anlaşmalarının 15 gün uzatılması hakkındaki kanuna verilen
oyların sonuçları da açıklandı. Süleyman Necmi Selmen hasta olduğu için oyla-
mada yer almadı. Bu durum meclis kayıtlarında da yer aldı92. 19 Nisan 1943’te
mecliste Millî Müdafaa Vekâleti 1942 malî yılı bütçesine tahsisat verilmesine
dair hazırlanan kanun oylandı. Süleyman Necmi Selmen hasta olduğu için oyla-
mada yer almadı93.
48
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ
Sonuç
Meşrutiyet dönemi ve Cumhuriyet döneminin önemli idarecilerinden biri
olan Süleyman Necmi Selmen, idareci kimliğinin yanı sıra milletvekili olarak da
hizmet etmiştir. TBMM’nin II. döneminde Canik mebusu olarak mecliste görev
alan Süleyman Necmi Bey, emekli olduktan sonra ise altıncı ve yedinci dönem
Samsun mebusu seçilmiştir. II. Dünya Savaşı yıllarında mecliste yer alan Süley-
man Necmi Bey, bu dönemde mecliste görüşülen Milli Korunma Kanunu ve Var-
lık Vergisi Kanunu’nun kabulü yönünde oy kullanmıştır. Bir diğer önemli kanun
olan Köy Enstitüleri Kanunu’nu da kabul eden milletvekilleri arasındadır. Has-
talandıktan sonra ise meclis oturumlarında yer almayan Süleyman Necmi Sel-
men, 15 Mayıs 1943 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ve Cumhuriyetin ilk
dönemlerinde milletvekili olarak görev yapan Süleyman Necmi Selmen’in mec-
49
CANSU KARAKUŞ
KAYNAKLAR
Arşiv
Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşivi (TBMM), Süleyman Necmi Selmen’e ait Tercüme-i
Hal Kağıdı
Resmi Yayınlar
TBMM Zabıt Cerideleri
Süreli Yayınlar
“Namzed listesinin tam metni”, Son Posta, 25 Mart 1939
“Yeni mebus namzetlerinden simalar”, Ulus, 25 Mart 1939
“Acı Bir Kayıp”, Ulus, 18 Mayıs 1943
“Yeni mebus namzetleri”, Vakit, 25 Mart 1939
50
Bafra Meydan Bir Kesit
51
BAFRASPOR VE 1937 YILI
TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU
XX. yüzyılda oldukça canlı bir ticaret merkezi olan Bafra, özellikle tütü-
nüyle meşhur bir şehirdi2. 1927 yılında 58.635 olan Bafra’nın nüfusu 1935 yı-
lında ise 75.397’e yükselmişti. Bu sayı ile Samsun’un en fazla nüfusa sahip ilçesi
Bafra idi3. 1927 yılında Bafra’da 227 köy bulunurken 1935 nüfus sayımlarına
göre Bafra’da ortalama 501 nüfusa sahip 129 köy bulunuyordu4. Sahip olduğu
nüfusu ile Bafra, bir il merkezi olmayı hak ediyordu. Buna rağmen zamanın yö-
netimi tarafından köyler birleştirilmiş ve şehirdeki toplam köy sayısı azaltılmıştır.
1932 yılında 1.600 evin bulunduğu bir kaza merkezi olan Bafra’da, ülke-
nin birçok yerinde olmayan elektrik tesisatı bulunuyordu. Bu tesisat Yusufzade
Mithat Bey tarafından 1928 yılının Kasım ayında meydana getirilmişti. Bafra’da
bu dönemde sosyal hayat da oldukça aktif durumdaydı. 1932’de şehirde bulu-
nan cemiyetler: Teyyare Cemiyeti, Himaye-i Etfal Cemiyeti, Hilali Ahmer Cemi-
yeti, Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti, Muallimler Birliği, Tütüncüler Birliği ve
Gençler Birliği idi5.
Açısından Değerlendirilmesi” Geçmişten Günümüze Göç, III, Ed. Osman Köse, Canik Belediyesi Kül-
tür Yayınları, Samsun, 2017, s. 1533.
3 Başvekâlet İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 20 İlkteşrin Genel Nüfus Sayımı Türkiye Nüfusu
Vilayet, Kaza, Şehir ve Köyler İtibariyle Muvakkat Rakamlar, Ulus Basımevi, Ankara, 1935, s. XIV,
25; Türkiye Cumhuriyeti Baş Vekâlet Merkezi İstatistik Müdüriyeti Umumiyesi, 28 Teşrinievvel
1927 Umumi Nüfus Tahriri Vilayet, Kaza, Şehir ve Köyler İtibari ile Türkiye Nüfusu, Türk Ocakları
Merkez Heyeti Matbaası, Ankara, 1928, s. 12; Türkiye Cumhuriyeti Baş Vekâlet İstatistik Umum
Müdürlüğü, 28 Teşrinievvel 1927 Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül II, Hüsnütabiat Matbaası, İstanbul,
1929, s. 142
4 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, Genel Nüfus Sayımı 20 İlk Teşrin
53
RESÜL NARİN
6 Metin Kılıç, “Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü”, Tarih Okulu Dergisi,
Sayı: XIV, İlkbahar-Yaz 2013, s. 29
7 Levent Atalı, Kocaeli Spor Tarihi “Röportajlarla Bir Dönem”, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kül-
54
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU
12 http://1930bafraspor.blogspot.com.tr/p/1930-bafraspor-tarihi_14.html (09.11.2022)
13 Gürbüz Arslan-Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz Araştırma-
ları, XVIII/72, s. 918.
14 Milliyet, 26 Mayıs 1934, s. 6; Hakimiyeti Milliye, 1 Temmuz 1934, s. 4; Akşam, 12 Temmuz 1934,
s. 8.
15 BCA. 30.10.0.0/190.304.18.
16 BCA. 490.1.0.0/1114.66.1-72; BCA. 490.1.0.0/1110.52.1.
17 Akşam, 11 Şubat 1934, s. 10.
55
RESÜL NARİN
31 Ağustos 1934 Cuma günü Bafra, önemli bir futbol maçına ev sahipliği
yapıyordu. Bafraspor ile Samsun İdman Yurdu takımları karşı karşıya gelmiş-
lerdi. Bundan önceki maç Samsun’da oynanmış ve maç berabere bitmişti. Ta-
kımlar ikinci maçlarını yapmak üzere Bafra’da kozlarını paylaşacaklardı. Hava-
nın da güzel olması izleyici sayısını olumlu etkilemiş ve kadın, erkek binlerce
kişi maçı izlemek için sahayı çevrelemişti. Güzel bir oyundan sonra Bafraspor,
bölge şampiyonu Samsun İdman Yurdu’nu 5-3 mağlup etmeyi başardı. Birkaç
gündür Samsun’da bulunan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Genel Başkanı
Erzurum Milletvekili Aziz Bey ile Samsun bölge başkanı Avukat Hamit Erip,
kaza kaymakamı Abdulkadir Bey ve CHF ve Halkevi erkanı da seyirciler arasın-
daydı18.
29 Aralık 1934 tarihinde Samsun takımları: İdman Yurdu, Halk Spor,
Samsun Spor, Karadeniz Gücü, Yapraktütün Spor ve Demirspor idi. Bu takım-
larla Bafra’dan Gençler Birliği ve Bafraspor, Amasya’dan Turan takımları birbir-
leriyle maçlar yapmaktaydılar.
1934 yılı grup birincilik maçlarında Giresun ve Trabzon birincileri ile kar-
şılaşan Samsun birincisi Samsun İdman Yurdu takımı Karadeniz şampiyonlu-
ğunu kazanmış ve Bursa’da yapılan Türkiye birincilik maçlarında Beşiktaş ile
oynayarak elenmişti19.
1935 yılının Ocak ayında Bafraspor’un başkanlığını Cemal Bey yapmak-
taydı. Bu dönemde kulübün üye sayısı 200’dü. Aynı dönemde şehirde mücadele
eden Bafra Gençler Birliği’nin Başkanı Ekrem Bey’di ve bu kulübün de üye sayısı
da 200’dü20.
6 Mayıs 1935 tarihinde Samsun, spor bölgesinde tescillenmiş 9 kulüp bu-
lunuyordu. Bunların altısı merkezde, ikisi Bafra’da ve biri de Amasya’daydı.
Merkezdeki altı kulüpten biri olan Demir Spor Kulübü 7 ay kadar önce nizami
vasıflarını kaybetmiş bir vaziyette olduğundan bozulmuş, bu durum Türkiye İd-
man Cemiyetleri Birleşik başkanlığına bildirilmişti. Geçen bu süre içerisinde ça-
lışmalarını arttırmaları nedeniyle nizami şekillerini tekrar kazanmış ve kulü-
bün tescili için tekrar genel merkezlerine yazı yazılmıştı. Amasya’daki kulüp bir
isimden ibaret olup hiçbir canlılık göstermemekteydi.
Merkezdeki kulüplerin adları:
1. İdman Yurdu
2. Halk Spor
56
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU
3. Samsun Spor
4. Karadeniz Gücü
5. Yaprak Spor
6. Tütün Spor
Bafra’daki kulüpler:
1. Bafraspor
2. Gençler Birliği
Amasya’daki Kulüp:
Turan İdman Yurdu.
Samsun bölgesinin yasalarına göre kulüp kongreleri her yıl temmuz
ayında yapılmaktaydı. Görülen ihtiyaç üzerine kongre 21 Mart 1935 günü ola-
ğanüstü toplanmıştı ve temmuz ayında da yasaya uygun olarak tekrar yapılması
planlanıyordu21.
1935 yılının şubat ve mart aylarında bölgede teftiş için bulunan Kocaeli
Milletvekili Ali Dikmen, Bafra’daki spora olan ilgiyi şöyle anlatmıştır: “Gençlik
hareketli ve canlıdır. Halkın Bafra’da spora meyli ve alakası çoktur. Kasabada
iki spor kulübü vardır. Alanları vardır. Halk spora yardımını esirgememekte-
dir.”22
CHP Samsun İl Yönetim Kurulu Başkanı Samsun Milletvekili Mehmet Ali
Yörüker imzasını taşıyan belgeye göre halkevleri olan Samsun ve Bafra’da spora
halkevi bütçelerinden yardım edilmekte olup doğrudan spor adlarına tahsisat
konulmamıştı. 1935 tarihli İlgili belgeye göre spor için Bafra Halkevi bütçesine
500 lira tahsisat konulmuştu23.
Bafraspor’un 1937 yılında yakaladığı tarihi başarının ilk sinyalleri 1935
yılında gelmeye başlamıştı. Bu dönemde kulüp mücadele ettiği Samsun liginde
kendini günden güne göstermeye devam ediyordu.
17 Mayıs 1935 Cuma günü oynanan maçlarda Bafraspor, Demirspor’u 1-
0 yenmişti. Aynı gün oynanan diğer bir maçta ise Bafra Gençler Birliği, Karade-
niz Gücü’nü 3-1 mağlup etmeyi başarmıştı24. 24 Mayıs’ta Bafra’da oynana maçta
Bafraspor, Samsun Spor’u 1-0 mağlup etmişti. Aynı gün Gençler Birliği de Sam-
sun Karadeniz Gücü’nü 3-1 mağlup etmişti25. 31 Mayıs Cuma günü oynanan
maçlarda ise Bafraspor, Yapraktütün Spor ile 1-1 berabere kalırken; Gençler
21 BCA. 490.1.0.0/15.79.5-4.
22 BCA. 490.1.0.0/1116.73.1-47.
23 BCA. 490.1.0.0/1542.269.1- 1,2.
24 Kurun, 19 Mayıs 1935, s. 5; Zaman, 19 Mayıs 1935, s. 4; Yeni Asır, 19 Mayıs 1935, s. 6.
25 Tan, 28 Mayıs 1935, s. 11.
57
RESÜL NARİN
Birliği ise Halk Spor’a 4-1 mağlup olmuştu26. Bafraspor, 21 Haziran’da Samsun
Alay takımı ile oynadığı maçı ise 6-2 kaybetmişti27.
1935 yılının temmuz ayına geldiğinde Bafraspor’un da yer aldığı Samsun
bölgesi lig maçları hararetli bir şekilde devam ediyordu. Ligde Bafraspor ile
Halk Spor ilk iki sırayı oluşturuyorlardı. Bu iki takımın ardından iki puan farkla
geçen senenin şampiyonu İdman Yurdu gelmekteydi. 12 Temmuz’da yapılan ve
bu senenin en büyük şampiyon adayı olan Bafraspor ile Samsun şampiyonu İd-
man Yurdu arasında oynanan maç 1-1 berabere sonuçlanmıştı. Yine Bafra’da bu
hafta oynanan maçta Halk Spor, Gençler Birliği’ni 4-1 yenmişti28. Birinci devre-
nin son maçı Bafra’da kalabalık bir seyirci önünde yapıldı. Samsun İdman
Yurdu, Gençler Birliği’ni 2-0, Halk Spor da Bafraspor’u 5-2 yendi29.
Merzifon Halkevi sporcuları 30 Ağustos 1935 tarihinde bir maç yapmak
üzere Samsun yolu ile Bafra’ya gelmişlerdi. Sporcular Bafra’da büyük bir misa-
firperverlik görmüştü. Dostluk içerisinde geçen bu maç 1-1 berabere bitmişti30.
1924 Hafta Tatili Kanunu’na göre haftada bir gün (cuma) olmak üzere bü-
tün çalışanlar için tatil olması öngörülmüştür31. Buna bağlı olarak da tatil günü
olan cuma günleri futbol maçlarının oynandığı günler oluyordu. Bafra’da da
maçlar genellikle cuma günleri oynanıyordu. Ligler başladığında şehirde ayrı
bir hava hâkim oluyordu. Şehirde spora oldukça ilgi gösterildiğinden cuma gün-
leri şehir adeta bir bayram havasına bürünüyordu32.
Bafra Halkspor Birliği
1936 yılına Samsun liglerinde yeni bir uygulama ile girilmişti. Bu dö-
nemde futbol takımlarında liseli öğrencilerin oynaması yasaklanmıştı. Bu uygu-
lama pek çok takımın önemli oyuncularından mahrum kalmasına neden olmuş
ve bu durum karşısında bazı takımlar birleşme kararı almışlardı33.
1936 yılına gelindiğinde Samsun bölgesine mensup 9 kulüpten 4’ü birle-
şerek kuvvetli iki kulüp kurmuşlardı. 1935 yılı gurup müsabakalarında ilk iki
sırayı alan Halk Spor ile Bafraspor birleşme kararı almışlardı. Kurulan yeni ta-
kımın adı da Bafra Halkspor Birliği olmuştu34.
Tatiller Kanunu”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 23, Yıl: 2011, s. 63.
32 Kurun, 13 Mayıs 1935, s. 6.
33 Akşam, 20 Mart 1936, s. 8.
34 Akşam, 29 Ocak 1936, s. 7; Tan, 7 Nisan 1936, s. 4.
58
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU
1936 yılında Samsun bölgesinde birleşme kararı alan diğer iki kulüp ise
Karadeniz Gücü ve Yaprak Spor idi. Bu kulüpler tütün işçileri ve inhisar tütün
fabrikası mensuplarından oluşuyordu. Aynı meslekte çalışan bu gençlerin ayrı
kulüplerde oynaması iyi karşılanmaması nedeniyle Parti’nin de devreye girme-
siyle bu iki kulüp Karadeniz Gücü adı altında birleşeme kararı almışlardı. 31
Ocak 1936 Cuma günü bu iki kulüp (Bafra Halkspor Birliği- Karadeniz Gücü)
Bafra’da karşılaşmışlardı. Çok kalabalık bir izleyici gurubunun izlediği bu maça
Samsun’dan da pek çok izleyici gelmişti. Maç iki tarafın tehlikeli akınları ile baş-
ladı. Fakat dakikalar geçtikçe Bafra Halkspor Birliği takımı hâkimiyeti ele alarak
rakibine karşı üstünlüğü ele almıştı. Karadeniz Gücü’nün sıkı savunması gelen
tehlikeli akınları kesiyordu. İlk yarıda iki taraf da birer penaltı kaçırmışlardı.
Bafra Halkspor Birliği’nin bir golüne karşılık Karadeniz Gücü iki gol atmıştı.
İkinci yarıda hâkimiyeti eline alan Bafra Halkspor Birliği 2 gol daha atarak bu
maçı 3-2 kazanmıştı35.
Samsun bölgesi menfaatine düzenlenen bölge kupası karşılaşmaları 1936
yılının mart ayında düzenlenmişti. Samsun’dan Karadeniz Gücü ile İdman
Yurdu, Bafra’dan Bafra Halkspor Birliği ile Bafra Gençler Birliği karşılaşacak-
lardı. Bölge kupası şampiyonası finalistlerini belirleyecek bu maçlara büyük
önem veriliyordu. Finale yine İdman Yurdu ile Bafra Halkspor Birliği’nin kala-
cağı tahmin ediliyordu. Bu maç Samsun için Fenerbahçe-Galatasaray derbisi de-
mekti36.
1936 yılının temmuz ayında Samsun lig maçları devam ediyordu. Birinci
fikstür sona ermiş, ikinci fikstürün ilk maçı da Karadeniz Şampiyonu İdman
Yurdu ile Bafra Halkspor Birliği arasında yapılmıştı. Dört bine yakın bir seyirci
kitlesinin izlediği bu maça İdman Yurtlular tam kadro ile çıktılar. Bafra Halks-
porlular liseden aldıkları üç oyuncu ile takımlarını güçlendirmişlerdi. Oyuna İd-
man Yurdu’nun bir hücumu ile başlandı. İlk dakikalar Yurtluların Halkspor ka-
lesine yaptıkları düzenli hücumlarla geçti. Onuncu dakikada Yurt kalesine uza-
nan tehlikeli bir akını durdurmaya çalışan İdman Yurdu savunmacılarından bi-
rinin yaptığı faul üzerine hakem penaltı verdi. Bafra Halkspor, Çakır’ın güzel bir
penaltısı ile ilk ve son golünü atmış oluyordu. Bu gole İdman Yurtlular iki dakika
geçmeden cevap verdiler. Sol kanat oyuncuları Celal’in topu göğsü ile kaleye ka-
dar sokmasıyla eşitliği yakaladılar. Bundan sonra da oyun tamimiyle Yurtlula-
59
RESÜL NARİN
rın hâkimiyeti altında geçti. 16. dakikada santrafor Selahaddin ikinci, 26. daki-
kada Hüseyin’in ardından 38. dakikada da bir gol atarak devreyi 4-1 önde bitir-
diler.
Bafra Halksporlular son dönemdeki en kötü oyununu oynuyordu. İkinci
yarı başladığı zaman İdman Yurtlular tehlikeli akınlarla Bafra Halkspor kalesini
mütemadiyen sıkıştırıyorlardı. 11. dakikada sağ iç Murat sıkı bir şutla takımının
beşinci ve 19. dakikada da altıncı gölünü kazandırdı. Bu golden sonra sinirlenen
Halksporlular faullü oynamaya başladılar. Hakem bu yüzden bir iki oyuncuyu
sahadan dışarı çıkarması üzerine oyunun bitmesine 20 dakika kala sahayı terk
ettiler. Oyun 20 dakika eksik olarak İdman Yurtluların 6-1 galibiyetiyle sona er-
miş oluyordu. Bu maçtan sonra Bafra Gençler Birliği ile Samsun Karadeniz Gücü
arasında fikstürün ikinci maçı yapıldı. Bu maçta Karadeniz Gücü güzel bir oyun-
dan sonra 6-2 Bafra Gençler Birliği’ni mağlup etmişti37.
1936 yılının Ankara şampiyonu Ankaragücü takımı üç maç yapmak üzere
Samsun’a gelmişti. İlk maç 5 Eylül Cumartesi günü Fenerspor alanında Bafra
Halkspor ile yapılmıştı. Çok çekişmeli geçen bu maçı Ankaragücü 5-4 kazan-
mıştı. İkinci maç Ankaragücü ile Samsun şampiyonu İdman Yurdu arasında ya-
pılmış, maçı 3-1 İdman Yurtlular kazanmıştı38.
Bafraspor ve 1937 Türkiye Küme Şampiyonası
1936 yılında Samsun’un Halk Spor takımı ile birleşme kararı alıp Bafra
Halkspor Birliği adıyla mücadele eden Bafraspor 1937 yılında tekrar kendi
adıyla sahalarda boy göstermeye başladı. 4 Nisan Pazar günü Turhal’dan gelen
Turhal Şeker Fabrikası futbolcuları ile Bafraspor kulübü futbolcuları arasında
yapılan maç 1-1 berabere bitmişti39.
1937 yılında Samsun’da yapılan lig maçlarının birinci fikstürü temmuz
ayına gelindiğinde sona ermişti. Neticede Bafraspor 15 puanla birinci olmuştu.
12 puan toplayabilen İdman Yurdu ise 2. olmuştu. Bu dönemde maçlara her Pa-
zar düzenli olarak devam edilmekteydi. Bafraspor’un daveti üzerine kardeş ku-
lüp olan Halkspor takımı Bafra’ya gelmiş ve bu iki takım arasında özel bir maç
37 Tan, 17 Temmuz 1936, s. 4. Son Posta gazetesi İdman Yurdu- Bafra Halkspor maçını 3-1 İdman
Yurtluların kazandığını, Samsun Karadeniz Gücü-Bafraspor maçını da 5-2 Karadeniz Gücü’nün
kazandığını yazmaktadır. Takımların adlarının bile yanlış yazıldığı göz önüne alınırsa Tan gaze-
tesinin haberi daha doğru gözükmektedir. Son Posta, 16 Temmuz 1936, s. 4.
38 Ulus, 6 Eylül 1936, s. 5; Tan, 5 Eylül 1936, s. 6; Tan, 12 Eylül 1936, s. 10; Son Posta, 7 Eylül 1936,
60
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU
tertip edilmişti. Kalabalık bir izleyici kitlesi önünde oynanan bu maç berabere
bitmişti40.
1937 Türkiye Küme Şampiyonası
1936 yılında Türkiye Futbol Federasyonu’nun faaliyet merkezi, milli
küme maçları üzerine toplanmıştı. Milli küme maçlarına İstanbul’dan 4, Ankara
ve İzmir’den ikişer kulübün katılımı ile yapılmış ve bu üç büyük şehirde maçlar
büyük bir ilgiyle izlenmişti. Bu mücadeleler milli takım seçmeleri için de faydalı
olmuştu.
Milli küme maçları İstanbul, Ankara ve İzmir illeri arasında gerçekleşince
bu illerin dışındaki kulüp ve bölgeler ihmal edilmiş görünüyordu. 1937 yılında
bu eksikliği düşünen federasyon İstanbul, Ankara ve İzmir bölgeleri haricinde
kalan bölgeler arasında bir Türkiye birinciliği programı hazırlamıştı.
Bu programa göre lig maçlarını bitiren ve şampiyonu belirleyen her bölge
bu müsabakalara katılabilecekti. Türkiye’de hali hazırda mevcut olan 62 bölge-
den 20’si programın birinci safhasını geçmiş ve bölge şampiyonunu seçmiş-
lerdi.
Bu bölgeler şunlardı: Afyon, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Denizli,
Diyarbakır, Eskişehir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Manisa, İçel, Muğla, Rize, Sam-
sun, Seyhan, Trabzon, Tokat ve Urfa idi.
Bu bölgeler birbirlerine yakınlıkları dikkate alınarak 4 guruba ayrılmıştı.
Müsabakalar turnuva şeklinde yapılacak ve mağlup olan takımlar elenecekti.
Sonuç olarak dört guruptan finale kalan birer takım Ankara’ya gidecekti. Bu-
rada aralarında oynayacakları maçlarla Türkiye birincisini belirleyeceklerdi41.
Futbol Federasyonu’nun milli küme dışında kalan 20 bölge futbol birinci-
leri arasında hazırladığı maçlar 3 Kasım 1937 Çarşamba günü başlamıştı. Bu 20
bölge için Afyon, Adana, Manisa ve Samsun’da dört gurup oluşturulmuştu. Gu-
ruplarını birincilikle bitirenler 11 Kasım Perşembe günü Ankara’da bulunacak-
lar. 13 Kasım Cumartesi günü şehir stadında maçlar başlayacak ve 1, 2, 3, 4 nu-
maraları alan gurup birincilerinden 1-2, 3-4’üncü takımlar maçlarını yapacak-
lardı. 13 Kasım’dan itibaren de iki galip takım ve iki mağlup takım karşılaşarak
şampiyon takım ile diğer dereceler belli olacaktı. Türk Spor Kurumu müsaba-
kaların sonunda şampiyon takıma merasimle bir şild verecekti42.
61
RESÜL NARİN
Afyon Gurubu
Afyon gurubunda 6 bölge mücadele edecekti. Bu bölgeler: Afyon, Eskişe-
hir, Muğla, Denizli, Bursa ve Kocaeli idi43. Bu gurupta Bursa’dan Acar İdman-
yurdu, Eskişehir’den İdman yurdu, Muğla’dan Yayla Spor ve Kocaeli’nden Akye-
şil44 kulüpleri kendi bölgelerinin 1937 yılı birincisi olarak yer almışlardı. Bu gu-
rup maçlarını genel merkez kâtiplerinden Selim Bey idare etmekteydi45.
Müsabakalara 3 Kasım 1937’de Afyon’da başlanmıştı. 7 Kasım’da Kocaeli
birincisi Akyeşil takımı Bursa şampiyonu Acar İdman Yurdu ile karşılaştı. Akye-
şil bu maçı 2-0 kazanmıştı46. Türkiye birinciliği gurup müsabakalarında Af-
yon’da iyi neticeler alan Akyeşil takımı gurup birincisi olarak finallere katıl-
maya hak kazanmıştı47.
Adını takımın yeşil ve beyaz renklerinden alan Akyeşil kulübü 1932 yı-
lında Geyveli Hafız Fuat başkanlığında Nazmi Oğuz, Ekspres Fevzi Bey, Muam-
mer Paşababa, Sedat Pek ve Orhan Suda gibi kişilerin katkılarıyla kurulmuş-
tur48.
Gurubunu birinci olarak tamamlayan ve Ankara’daki finallere gitmeye
hak kazanan Akyeşil kafilesinin başında Necati Bey bulunuyordu. Ankara’ya ge-
len kafilede 15 oyuncu ve 2 idareciden oluşuyordu. Takımın genel kaptanları
Tahir Düzgören eski ve tecrübeli bir sporcuydu49.
Adana Gurubu
Bu gurupta Adana, Mersin, Diyarbakır, Urfa, Kayseri ve Konya bölgeleri
mücadele edecekti50. Adana’da yapılan gurup maçlarına Mersin’den İdman
Yurdu, Diyarbakır’dan Yıldız Spor, Urfa’dan Halk Spor, Kayseri’den Erciyes Spor
ve Konya’dan Selçuk Spor kulüpleri katılmışlardı. Bu gurupta yapılan ilk maç-
larda İdman Yurdu, Erciyes Spor’u 3-1 yenmişti. Futbol federasyonu bu guruba
Kemal Hilmi’yi idareci olarak görevlendirmişti51. İdman Yurdu ile Selçuk
Spor’un karşılaşmaları 1-1 neticelenmişti. Tekrarlanan maçta İdman Yurdu,
62
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU
Selçuk Spor’u 4-1 yenmişti52. Böylece Adana gurubunu lider tamamlayan İdman
Yurdu Ankara’daki finallere katılmaya hak kazandı53. Nihat Bey’in Başkanlı-
ğında Ankara’ya gelen Adana İdman Yurdu, 18 kişilik bir kafileden oluşu-
yordu54.
Manisa Gurubu
Manisa, Aydın, Çanakkale ve Balıkesir guruplarının katılacağı bu bölgenin
maçları Manisa’da yapılacaktı55. Aydın’dan Nazilli Menderes Spor, Balıkesir’den
İdman Yurdu, Manisa’dan Yıldırım Spor ve Çanakkale şampiyonu Biga İdman
Yurdu bu gurubun takımlarını oluşturuyorlardı. Balıkesir, Çanakkale, Manisa ve
Aydın bölge birincileri arasında yapılan maçlar şöyle neticelenmişti: Balıkesir
birincisi İdman Birliği, Manisa birincisi Yıldırım Spor’u 4-2 yenmişti. Manisalı-
lar tarafından Balıkesir ile yapılan maçın on dakika eksik oynandığı ileri sürü-
lerek yapılan itiraz üzerine tekrar edilen bu iki şehir birincileri arasındaki maçı
2-0 Balıkesir İdman Birliği takımı kazanmıştı. Diğer bir maçta Aydın birincisi
Nazilli Menderes Spor, Çanakkale birincisi Biga İdman Yurdu’nu 2-0 yendi. 10
Kasım 1937 Çarşamba günü yapılan Balıkesir birincisi İdman Birliği, Aydın bi-
rincisi Nazilli Menderes Spor maçında 2-1 Nazilli galip gelmişti56. Balıkesir ile
Nazilli şampiyonları arasında oynanan maçta hakem tarafından verilen karar
Futbol Federasyonu tarafından kabul edilmemiş ve maçın Eskişehir’de tekrar-
lanması kararı verilmişti. Eskişehir’de tekrar oynanacak maça Nazilli şampi-
yonu, Futbol Federasyonu’nun verdiği karara itiraz ederek çıkmamıştı. Sahada
hazır bulunan Balıkesirliler seremoni yaparak hakem tarafından galip ilan edil-
mişti. Böylece Manisa gurup şampiyonluğunu Balıkesir İdman Birliği futbolcu-
ları kazanmış oluyordu. Ankara’ya gelen takım kafilesinde 14 kişi bulunu-
yordu57. Manisa gurubunun idarecisi İzmir Bölge Monitörü Alâeddin Bey idi58.
Samsun Gurubu
Samsun, Tokat, Rize ve Trabzon bölgeleri bu gurubu oluşturuyordu59.
Samsun bölge birincisi Bafraspor ile Rize’den Halkspor, Tokat’tan Spor Birliği
63
RESÜL NARİN
64
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU
65
RESÜL NARİN
66
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU
Oyun 14.50’de Bafralıların vuruşu ile başladı. 29. dakikada Akyeşilliler ilk
ve tek gollerini attılar. İlk yarı bu skorla sona erdi. Maçın ikinci yarısının 30.
dakikasında durum 1-1 oldu. 33. dakikada kornerden gelen topla Bafralılar öne
geçtiler. Hiç beklenmedik bir anda Bafralılar sıkı bir şutla 43. dakikada üçüncü
gollerini de attılar. Maç 3-1 Bafraspor’un galibiyeti ile bitti69.
Akyeşil takımının genel kaptanı Tahir Düzgören anılarında final maçlarını
şöyle anlatıyordu:
“Afyon’da grup birincisi olmuş, 4 sakatla Ankara’ya gelmiştik. Hava soğuk
ve yağışlı idi. Sahayı bir gün önceden kontrol ettim. Yemyeşil çimendi. Hemen
top ayakkabılarının kramponlarını kaygan sahaya göre uzattırdım. Ertesi günü
Adanalılar ile oynadık. Kaygan sahada Adanalılar sık sık kayıp düşerken bizim
çocuklar vızır vızır geçiyorlardı onları. Tam dokuz gol attık o gün. Maçın gece-
sinde aynı zamanda bölge müdürlüğü yapan ceza evi müdürü (şimdi ismini ha-
tırlayamıyorum) mükâfat olsun diye Bebek Süleyman ile Nuri Tugay’ı almış bir
ahbabının eğlencesine götürmüş. Sıcak salonda adamakıllı yumuşayan bizim
çocuklar dışarı çıkınca Ankara soğuğunu yemişler. Ertesi günü Bafra ile şampi-
yonluk maçını oynayacağız. Bebek Süleyman pek değil ama, Nuri Togay kırk de-
rece ateşli hasta. “Oynayacağım” dedi ve sahaya çıktı. İkinci devrenin 39. daki-
kasına kadar 1-0 galip durumdaydık. Her geçen dakika bizim Nuri’yi eritiyordu.
Biz ise saha kenarında adeta çimleri yoluyorduk. Nihayet 39. dakikada korktu-
ğumuz başımıza geldi ve ilk golü yedik. Bunu bir ikinci gol takip etti ve maçı
kaybettik. Hak ettiğimiz bir şampiyonluktu aslında kaybettiğimiz. Devre ara-
sında zamanın başkanı Şükrü Saraçoğlu sahaya inerek bizleri teker teker tebrik
etti. “Siz böyle oynarsanız, milli kümeye alırım Akyeşili” dedi. O günü hiç unu-
tamam.”70
Akyeşil takımının diğer bir oyuncu olan Recep Ertan’da finalleri şöyle an-
latıyordu:
Afyonda şampiyon olduktan sonra gittiğimiz Ankara’da Adana’yı 9-1 ye-
nerken çok güzel oynamıştık. Doğrusu bende çok güzel oynamıştım. Hemen he-
men bütün gollerde katkım vardı. O günkü oyunumdan sonra Galatasaray’dan
69 Ulus, 17 Kasım 1937, s. 8; Son Posta, 19 Kasım 1937, s. 7; Türkdili, 17 Kasım 1937, s. 1-2; Cum-
huriyet, 17 İkinciteşrin 1937, s. 6.
70 Şefik Güler, “Sporun Her Dalında Kocaeli’de İsmi Olan Adam Tahir Düzgören”, Sesim, Yıl: 1, Cilt:
67
RESÜL NARİN
71 Şefik Güler, “Bir Tataresko Recep Vardı”, Sesim, Yıl: 1, Cilt: 2, Sayı: 22, 20 Temmuz 1969, s. 29.
72 Şefik Güler, “Bir Şutta Mandayı Devirmiş Diye Efsaneleşen Futbolcu: Akyeşilli Baba Lütfü”, Se-
sim, Yıl: 1, Cilt: 1, Sayı: 10, s. 29.
73 Ulus, 8 Aralık 1937, s. 6.
74 Vakit, 11 Mayıs 1939, s. 6; Son Posta, 23 Mayıs 1939, s. 5.
68
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU
Sonuç
Cumhuriyet dönemine önemli bir birikimle giren Bafra, bağlı olduğu Sam-
sun vilayetinin en önemli kazalarından biri olmuştur. Ticaret ve tarım kenti
olan Bafra özellikle tütünüyle ön plana çıkmaktadır. Bafra’da tarım, ticaret, kül-
türel ve sosyal hayat birçok şehre göre ileri durumdaydı. Şehirde spor ve özel-
likle de futbol ilgi duyulan bir aktiviteydi.
Bafra’nın ilk futbol kulübü 1929 yılında kurulan Bafra Gençler Birliği ol-
muştur. Şehirde kurulan ikinci kulüp ise 1934 yılında futbol sahalarında kendi-
sini gösteren Bafraspor olmuştur.
Bafra’da özellikle tatil günlerinde oynana futbol maçları şehir de yaşayan-
lar için de önemli bir aktivite değerindeydi. Özellikle derbi niteliğindeki maçları
binlerce kişi izliyordu. Bafraspor, Samsun bölgesinin takımı olduğu için önce-
likle Samsun kulüpleriyle mücadele ediyordu.
Türk futbol tarihinde başta İstanbul olmak üzere İzmir ve Ankara da dâhil
üç il daha çok ön plana çıkmasına rağmen Anadolu’da da önemli takımlar çeşitli
zamanlarda boy göstermişlerdir. 1936 yılında milli küme bu üç il içerisinde
oluşturulurken 1937 yılında Futbol Federasyonu İstanbul, Ankara ve İzmir ha-
ricindeki 62 bölge arasında bir futbol birinciliği müsabakası düzenlemişti.
1937 yılı Türk futbol tarihinde Bafra’nın adının altın harflerle yazıldığı bir
yıl olmuştur. Samsun birincisi olan Bafraspor, bölgesinde de birinci olmuş ve
milli küme dışında kalan takımlar arasında oynanacak olan finallere katılma
hakkı elde etmişti. Ülkede aralarında Samsun’un da yer aldığı 4 gurup oluştu-
rulmuştu. Samsun gurubunda Tokat, Rize ve Trabzon birincileri ile mücadele
eden Bafraspor gurubunu lider tamamlayarak Ankara’daki finallere gitmişti.
Ankara’da yarıfinalde Balıkesir İdman Birliği’ni yenen Bafraspor, finalde Koca-
eli’nden Akyeşil takımıyla karşılaşmıştı. Karşılaşmayı kazanan Bafraspor 1937
yılı Türkiye Gurup Şampiyonu olmuştur.
Bu çalışma ile Bafra’da pek bilinmeyen bir konuyu gündeme getirmiş ol-
duk. 1937 yılında Türkiye gurup şampiyonu olan Bafraspor, Daha sonraki yıl-
larda bölgesel şampiyonluklar almasına rağmen tarihindeki en büyük başarıyı
1937’de yaşamıştır.
69
RESÜL NARİN
KAYNAKLAR
Arşiv Kaynakları
BCA. 30.10.0.0/190.304.18
BCA. 490.1.0.0/1114.66.1-72
BCA. 490.1.0.0/1110.52.1
BCA. 490.1.0.0/15.79.5-4
BCA. 490.1.0.0/1116.73.1-47
BCA. 490.1.0.0/1542.269.1- 1,2
Süreli Yayınlar
Akşam
Cumhuriyet
Hakimiyeti Milliye
Kurun
Milliyet
Son Posta
Tan
Türkdili
Ulus
Vakit
Yeni Asır
Zaman
Basılmış Resmî Belgeler, Araştırma ve İnceleme Eserler
Arslan, Gürbüz - Çevik, Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz
Araştırmaları, XVIII/72, (2021), s. 905-936.
Atalı, Levent, Kocaeli Spor Tarihi “Röportajlarla Bir Dönem”, Kocaeli Büyükşehir Beledi-
yesi Kültür Yayınları, Kocaeli 2007.
Başvekâlet İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 20 İlkteşrin Genel Nüfus Sayımı Türkiye
Nüfusu Vilayet, Kaza, Şehir ve Köyler İtibariyle Muvakkat Rakamlar, Ulus Bası-
mevi, Ankara 1935.
Deniz, Önder, “Cumhuriyet Döneminde Tatil Kavramı ve 1935 Tarihli Ulusal Bayram ve
Genel Tatiller Kanunu”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt: 11, Sayı:
23, (2011), s. 57-72.
Gölen, Zafer, “1905/06-1914 Osmanlı ve 1927 Cumhuriyet Dönemi Bafra Nüfus Verile-
rinin Göç Açısından Değerlendirilmesi” Geçmişten Günümüze Göç, III, Ed. Osman
Köse, Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2017, s. 1525-1538.
Güler, Şefik, “Bir Şutta Mandayı Devirmiş Diye Efsaneleşen Futbolcu: Akyeşilli Baba
Lütfü” Sesim, Yıl: 1, Cilt: 1, Sayı: 10, 1969, s. 26-30.
Güler, Şefik, “Bir Tataresko Recep Vardı”, Sesim, Yıl: 1, Cilt: 2, Sayı: 22, 20 Temmuz 1969,
s. 28-30.
70
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU
Güler, Şefik, “Sporun Her Dalında Kocaeli’de İsmi Olan Adam Tahir Düzgören”, Sesim,
Yıl: 1, Cilt: 2, Sayı: 15, 5 Nisan 1969, s. 26-28.
Kılıç, Metin, “Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü”, Tarih Okulu
Dergisi, Sayı: XIV, İlkbahar-Yaz 2013, s.27-53.
Tunç, Bilal, Demokrat Parti Döneminde Kocaeli (1950-1960), Sakarya Üniversitesi, Sos-
yal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Sakarya 2016.
Türkiye Cumhuriyeti Baş Vekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 28 Teşrinievvel 1927
Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül II, Hüsnütabiat Matbaası, İstanbul 1929.
Türkiye Cumhuriyeti Baş Vekâlet Merkezi İstatistik Müdüriyeti Umumiyesi, 28 Teşrini-
evvel 1927 Umumi Nüfus Tahriri Vilayet, Kaza, Şehir ve Köyler İtibari ile Türkiye
Nüfusu, Türk Ocakları Merkez Heyeti Matbaası, Ankara 1928.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, Genel Nüfus Sayımı 20 İlk
Teşrin 1935, Hüsnütabiat Basımevi, İstanbul 1937.
İnternet Kaynakları
http://1930bafraspor.blogspot.com.tr/p/1930-bafraspor-tarihi_14.html (09.11.2022)
71
RESÜL NARİN
EKLER
Milliyet, 26 Mayıs 1934, s. 6. Akşam, 11 Şubat 1934, s. 10. Vakit, 6 Eylül 1934, s. 9.
72
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU
1937’de Akyeşil takımı, 1- Tahir DÜZGÖREN, 2- Şemi, 3- Nuri TOGAY, 4- Ahmet ÇETİK,
5- Celadet, 6- Mustafa, 7- Mustafa ULUSOY, 8- Sadi ASAL, 9- Recep ERTAN, 10- Mazhar
GİRGİN, 11- Fethi BAŞÇAVUŞ, 12- Süleyman SAVAŞAN (Atalı, age, s. 36)
73
RESÜL NARİN
74
Bafra Meydan Taş Han Şark Kahvehanesi 1917
75
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE
BAFRASESİ GAZETESİ
Giriş
Batılı devletlere kıyasla matbaanın Osmanlı Devleti tarafından geç kulla-
nılması doğal olarak basın hayatında da gecikmelere neden olmuştur. 1493 yı-
lında Yahudi David ve Samuel Nahmias kardeşler Osmanlı’ya da ilk matbaayı
getirmişlerdir2. Ardından Ermeni asıllı Tokatlı Apkar Tıbir 1567 yılında Surp
Nigoğayos Kilisesi’nde bir matbaa kurmuştur3. Osmanlı Devleti tarafından ise
ancak 1727 yılında ilk matbaa kurulmuş, ilk baskısını da 1729 yılında gerçek-
leştirmiştir4.
Osmanlı Devleti’nde matbaada yaşanan gecikme gazete yayınında da gö-
rülmüştür. Avrupa’da ilk gazete 17. yüzyılın başında yayımlanmıştır. Daha çok
bir bülten şeklinde çıktığından ilk gazetenin hangisi olduğu konusunda kaynak-
lar farklı bilgi vermektedirler. Genel olarak kaynaklar, 1605’te Hollanda’nın An-
vers şehrinde yayımlanan Nieuwe Tijdinghe’ni ve 1609’da Strasbourg’da Al-
manca olarak yayımlanan Avisa Relation oder Zeitung’u ilk gazete olarak kabul
ederler5. Osmanlı’da ise ilk gazete Fransız elçiliği tarafından 1795 tarihinde Bul-
letin des Nouvelles ismiyle yayımlanmıştır6. Bu gazeteyi yine Fransızca olan ve
Ekonomisi Açısından Genel Bir Değerlendirme)”, Marmara İletişim Dergisi, C.13, S.13, 2008,
s.134; Nermin Abadan, “Gazeteciliğin Gelişim Safhaları”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C.16, S.1,
1961, s.122.
6 BernandLewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2004, s. 95.
77
ABİDİN TEMİZER
1797 yılında yayın hayatına başlayan Mercure Oriental Gazetesi izlemiştir7. Ka-
valalı Mehmed Ali Paşa tarafından Vakayı-i Mısriye ismiyle 1828 yılında Mısır’da
yayımlanan gazete, Osmanlı’da Müslümanlar tarafından yayımlanan ilk gazete-
dir8. Nihayetinde ilk resmî gazete 1831 yılında çıkarılan Takvim-i Vekayi olmuş-
tur. İlk yarı resmî gazete 1840 yılında yayın hayatına başlayan Ceride Hava-
dis’tir. Bu gazeteleri ilk özel gazete olan ve 1860 yılında yayımlanan Tercüman-
ı Ahval, 1862 yılında Tasvir-i Efkâr ve 1866 yılında Muhbir gazeteleri takip et-
miştir9.
Yerel gazetecilikte de matbaaya bağlı olarak bir gecikme yaşanmıştır. İlk
vilayet gazeteleri 19. yüzyılın ilk yarısında yayımlanmaya başlanmıştır. Ancak
bu gazeteler gayr-i müslimler tarafından çıkarılanlardır ve kendi dillerinde ya-
yımlanmışlardır. İlk örnek, Rumlar tarafından İzmir’de 1831’de Filos Ton Neon
adıyla Rumca çıkarılan gazetedir. Yine İzmir’de 1842 yılında Bulgarlar tarafın-
dan çıkarılan Ljuboslowije de bu alandaki ilk örneklerdendir. Ancak bu gazete-
ler günümüzdeki yerel basın mantığına sahip olmayıp, daha ziyade ulusal basın
türünden ve ideolojik içerikli gazetelerdir. Günümüz mantığıyla yerel basının
izine ancak 1860’tan sonra ulaşabiliyoruz. 1860 tarihinde yayın hayatına baş-
layan El Cevaib bu alanda bir ilk olmakla birlikte daha ziyade Osmanlıcılık ide-
olojisinin propagandasını yapmak üzere çıkarılmıştır. Aynı yıl Beyrut’ta Hadi-
kat al Ahbar adıyla yerel gazete yayın hayatına başlamıştır10. Bu gazeteden
sonra 1865 yılında Tuna Vilayet Gazetesi11 ile Suriye, 1866 yılında Trablusgarp,
1867’de Gadir el Fırat, Lübnan, Envar-ı Şarkiye ve Girit gazeteleri yayımlanmış-
tır. 1908 yılına gelindiğinde, Osmanlı’daki yerel gazete sayısı 36’ya ulaşmıştır12.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Osmanlı’daki gazetelerin sayısında
ciddi bir azalma yaşanmıştır. Savaşın başladığı 1914 yılında, 73 süreli yayın çı-
karılırken bu sayı 1915 yılında 6’ya düşmüştür. Savaşın bittiği 1918 yılında ga-
zete ve dergi sayısı 71’e çıkmıştır. Savaş her ne kadar gazeteleri olumsuz etki-
7 Ali Budak, “Fransız Devrimi’nin Osmanlı’ya Armağanı: Gazete Türk Basınının Doğuşu”, Tur-
kishStudies - International PeriodicalforTheLanguages, LiteratureandHistory of Turkishor Turkic,
C.7, S.3, 2012, s.665-666.
8 Nesimi Yazıcı, “Vakayı-i Mısriye Üzerine Birkaç Söz”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araş-
78
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ
lemiş olsa da savaş sonrası ulusal gazetelerle birlikte yerel gazetelerin de sayı-
larında bir artış görülmüştür. Sayısı 15’i bulan yerel gazeteler, tıpkı ulusal ga-
zeteler gibi 1919-1922 yılları arasında gerçekleşen Milli Mücadele’yi destekle-
yen ve destek vermeyen gazeteler olarak ikiye ayrılmıştır. Sivas’ta çıkarılan
İrade-i Milliye, Ankara’da çıkarılan Hâkimiyet-i Milliye, İzmir’de çıkarılan Hukuk-
ı Beşer ve Öğüt gazeteleri, Milli Mücadeleyi destekleyen gazetelerdir. Bu gazete-
ler yerel olmakla birlikte ulusal içerikli haberler yapmışlardır. İstanbul’da yayın
yapan İstanbul, Alemdar ve Peyam-ı Sabah, Trabzon’da çıkan Selamet, Adana’da
çıkan Ferda, Balıkesir’de çıkan İrşad, Kastamonu’da çıkan Zafer, İzmir’de çıkan
Köylü, Şark, Müsavat ve Islahat, Edirne’de çıkan Teemmin, Bursa’da çıkan Bursa
ile Mücahhede adlı gazeteler Milli Mücadele karşıtı gazetelerdir. Milli Mücadele
sonrasında sayıları artan yerel ve ulusal gazeteler Cumhuriyetin ilk yıllarında
yaşanan bazı gelişmelerden olumsuz etkilenmişlerdir. Bunlardan ilki 1928 yı-
lındaki Harf İnkılabı’dır. İstanbul basını değişim için hükümetten destek alırken
Anadolu basını destek alamamış ve çoğu kapanmak zorunda kalmıştır13. Bir di-
ğer gelişme ise 1931 yılında çıkarılan Matbuat Hürriyeti ve Matbu Eserler Neşri
Hakkında Kanun olmuştur. Milli Mücadele ve Cumhuriyet aleyhine yayın yap-
mış olanların gazete çıkarmalarını yasaklayan kanunda, gazete sahibinin en az
lise mezunu (15. Madde C bendi), yazı işleri müdürünün de en az yüksekokul
mezunu olması (15. Madde) koşulu hükme bağlanmıştır14. Netice itibariyle Ma-
yıs 1919’dan 1938’in sonuna kadar geçen sürede Türkiye’de 176’sı İstanbul,
406’sı Anadolu’da olmak üzere 582 gazete yayımlanmıştır15.
Bafra’nın bir kaza olarak bağlı olduğu Samsun’da ilk matbaa 1887 yılında
kurulduğu halde16, ilk gazete Avni-zâde Cemil Bey tarafından 15 Ağustos 1908
tarihinde çıkarılan Aks-ı Sadâ (Anadolu Sesleri) gazetesidir. Doğru Sadâ ve Vic-
dan Sesleri (1908), Samsun Ticaret Odası Gazetesi (1910), Ahali (1919), Piyasa
(1919), Haber (1923), Nefir (1923), Tenvir-i Efkâr (1923), Güneş (1924), Bafra
(1925), Samsun (1925) Samsun’da yayın hayatına başlayan ilk gazeteler olmuş-
tur17. 1908-1925 yılları arasında Samsun, Bafra ve Çarşamba’da toplamda 33
gazete ve mecmua yayımlanmıştır18.
neği (1923-1938)”, Near East HistoricalReview, C. 12, S.2, Nisan, 2022, s.157-159.
18 Önder Duman, “Samsun Basın Tarihinden Bir Kesit:“Haber Gazetesi”, Geçmişten Geleceğe Sam-
79
ABİDİN TEMİZER
19Bünyamin Kocaoğlu, “Milli Mücadele’de ve Cumhuriyetin İlk Yıllarında Samsun’da Basın Hayatı
ve Cemiyetler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C. 12, S. 1, Mayıs 1999, s.157.
20Bafra’da Tenvir-i Efkâr, 31 Temmuz 1340, no.56, s.1
80
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ
Resim 1: Bafra’da Tenvir-i Efkâr Gazetesinin 31 Temmuz 1340 (31 Temmuz 1924) ta-
rih ve 56 numaralı nüshası
Bafra’nın ikinci gazetesi ilçe ile aynı adı taşıyan ve 1925 yılında yayım ha-
yatına başlayan Bafra Gazetesi’dir21. Gazetenin sahibi Süleyman Sırrı Bey, baş-
yazarı ise Mustafa Ragıp Bey’dir. Gazete perşembe günleri yayımlanan haftalık
bir gazeteydi22.
81
ABİDİN TEMİZER
Bafra Gazetesi bir dönem yayın hayatına son vermiştir. Ancak söz konusu
tarihi tespit edemedik. Gazete aynı isimle 1933 yılında Gündüz Oğlu Y. Kemal
tarafından ikinci defa çıkarılmıştır23.
82
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ
Bafra Gazetesi 1937 yılında Neşriyat Müdürü Cemal Bulak’ın askerlik gö-
revi nedeniyle ayrılmasıyla kapatılmıştır24. Bafra Gazetesi aynı isimle 8 Tem-
muz 1950 tarihinde yine aynı isimle M Dimaçoğlu tarafından çıkarılmıştır25.
83
ABİDİN TEMİZER
S. 13, s.1.
84
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ
85
ABİDİN TEMİZER
30Bu konuda bkz. Gürbüz Arslan, Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Kara-
deniz Araştırmaları. XVIII/72, ss. 905-936
86
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ
31Altın Yaprak, S.1, 29 Ekim 1935. Bu mecmua daha sonraki yıllarda yeniden yayımlanacaktır.
Detaylı bilgi için bkz. Işıl Tuna, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra Halkevi Dergisi Altın Yap-
rak (1935-1936)”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 72, Haziran 2018, ss.585-596.
32Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 490.01.00.00 /
sun İlk Halk kütüphanesi, Bafra İlçe Kütüphanesi, Milli kütüphane gibi bir çok kütüphanede yap-
tığımız araştırmada gazetenin 1951 ve sonraki yıllara ait nüshalarına rastlamadık.
34 “Matbuat Kanunu”, Resmi Gazete, Sayı 1867, 8 Ağustos 1931, s.732.
35 Hikmet Sami Türk, “Babam Süleyman Türk”, http://samsunarsivi.blogspot.com/2018/12/ba-
87
ABİDİN TEMİZER
88
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ
89
ABİDİN TEMİZER
90
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ
yer almıştır. Sosyal içerikli projeler hakkında da gazete haber yaparak destekte
bulunmuştur. Örneğin Ortaokulu inşası için yardım kampanyasına katılanların
isim ve yardım miktarını düzenli olarak yayımlamıştır. A. Doğan tarafından ço-
cuk bakımına dair kaleme alınan yazıyla42 ebeveynler bilgilendirilmeye çalışıl-
mıştır. Bunların yanı sıra Bafra Belediyesi, Bafra PTT Şefliği, Bafra Orman Mü-
dürlüğü ve Bafra İcra Memurluğu gibi kurumların ilanlarına da yer verilmiştir.
Üçüncü sayfasında incelenilen 1937-38 yılları nüshalarında en fazla dik-
kati çeken yazı, daha önce 2. sayfada verilen43 ancak 13. sayıdan itibaren 3. say-
fada yer bulan zehirli gazlarla ilgili halkın bilgilendirildiği bir yazı dizisidir.
“Herkes Zehirli Gazlar ve Bunlara Karşı Korunmaya Dair Neler Bilmelidir” baş-
lıklı yazı dizisi ile 1935 yılında Ankara’da verilen gazdan korunma kursunda
edinilen bilgilerin ve Refet Korur’un “Herkes Zehirli Gazlar ve Bunlara Karşı Ne-
ler Bilmelidir” adlı eserinden alıntılarla halk gaz konusunda bilgilendirilir. Yine
halkı bilgilendirme amaçlı “Tütün Kurutma Usulleri” başlıklı yazı; “Köylü Or-
mandan Odun İçin Nasıl Faydalanır?” başlıklı yazı kaleme alınmıştır44. Spor ha-
berleri, resmi bayramlara dair haberlerin yanı sıra Bafra’daki çeşitli kurumların
ilanlarına da 3. sayfada yer verilmiştir. Vakıflar müdürlüğü, Bafra Orman İda-
resi gibi kurumların ilanları buna örnektir.
Dördüncü sayfada daha çok Bafra tapu memurluğu, Bafra Mal Müdürlüğü,
Bafra Belediyesi, Bafra Çocuk Esirgeme Kurumu, Askerlik şubesi, Bafra Ticaret
Odası gibi kurumların ilanları görülür. Reklam sayfalarında da kolonya, fenni
gözlük ve Lerik marka radyoların reklamları görülür. Çok az sayıda rastlansa da
4. sayfada haberlere de rastlanır. Ajans haberler başlığı ile ülke içindeki ve dı-
şındaki gelişmeler, Halkevi ile ilgili Bafra’da ve ülke genelindeki gelişmeler,
Bafra’daki iktisadi gelişmeler gibi haber metinlerine de yer verilir.
Sonuç
Bafra’da gazetecilik henüz Cumhuriyet ilan edilmeden kısa bir süre önce,
5 Nisan 1923 tarihinde Bafra’da Tenvir-i Efkâr Gazetesi’nin yayınlanmasıyla
başlamıştır. Bu her ne kadar geç bir tarih gibi görünse de Samsun’da ilk gazete-
nin yayımlanmasının 1908 yılı olduğu gerçeği göz önüne alındığında aslında
Bafra’da erken zamanda gazetecilik hayatının başladığı söylenebilir. Çalışmanın
konusunu sınırlayan 1923-1938 yılları arasında Bafra’da 5 tane gazete yayım-
91
ABİDİN TEMİZER
lanmıştır. Şinasi Bey’in kurduğu Bafra’da Tenvir-i Efkâr Gazetesi (1923), Mus-
tafa Ragıp Bey tarafından yayımlanan Bafra Gazetesi (1925), M. Niyazi tarafın-
dan yayımlanan Er Tan Gazetesi(1933), Cemal Bulak tarafından yayımlanan
Bafrasesi Gazetesi (1937) ve Rıza Bafra tarafından yayımlanan Güzel Bafra Ga-
zetesi (1937) Bafra’da Atatürk döneminde yayın hayatına başlayan gazeteler-
dir.
Bafra’da çıkan 5 gazeteden biri olan ve bu çalışma kapsamında incelenen
Bafrasesi Gazetesi, yayın hayatına 1937 yılında başlamış ve 1952 yılına kadar
devam etmiştir. İlk 58 sayıda 4 sayfa olarak çıkan gazete, sonraki sayılarında,
birkaç sayı istisna olmak kaydıyla, 2 sayfa olarak çıkmıştır. Gazetenin yazı işleri
CHP ve Halkevi’nin üyeleri tarafından yürütüldüğünden, CHP ve Halkevi’nin
propagandasını yapmıştır. Bunun dışına Bafra ile ilgili ekonomik, sosyal, kültü-
rel ve siyasi haberlere yer vermiş, 19 Mayıs veya 23 Nisan gibi milli bayram-
larda okurları bilgilendirici yazılar yayınlamış ve yurtiçinde veya yurtdışındaki
önemli gelişmelere de zaman zaman değinmiştir. Gazete 1952 yılında yayın ha-
yatına son vermiştir.
92
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ
Kaynakça
Arşiv Kaynakları
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 490.01.00.00 /
1002.870.2 (Samsun ilinde bulunan halkevlerinin teftiş raporları)
Gazeteler
Altın Yaprak
Bafra
Bafrasesi
Bafra’da Tenvir-i Efkâr
Er Tan
Güzel Bafra
Resmî Gazete
Kitap ve Makaleler
Abadan, Nermin, “Gazeteciliğin Gelişim Safhaları”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C.16,
S.1, 1961, ss. 118-140.
Altuner, N. Serpil, “İlk Türk Matbaasının Kuruluşu ve İbrahim Müteferrika”, Hacettepe
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, C. 10, S. 1, Temmuz 1993, ss.191-204.
Arslan, Gürbüz; Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz
Araştırmaları. XVIII/72, ss. 905-936
Bircan, Birol, “Bafra’da Gazetecilik”, Haber Gazetesi, 10 Ocak 2019, https://www.haber-
gazetesi.com.tr/yazarlar/18036/bafrada-gazetecilik (E.T. 15.09.2022.
Budak, Ali, “Fransız Devrimi’nin Osmanlı’ya Armağanı: Gazete Türk Basınının Doğuşu”,
TurkishStudies - International PeriodicalForTheLanguages, LiteratureandHistory
of TurkishorTurkic, C.7, S.3, 2012, ss.663-681.
Demir, Kenan, “Osmanlı'da Basının Doğuşu ve Gazeteler”, Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Dergisi, S. 5, Nisan 2014, ss.57-88.
Duman, Önder, “Samsun Basın Tarihinden Bir Kesit: “Haber Gazetesi”, Geçmişten Gele-
ceğe Samsun,1. Kitap, Samsun 2006, s.367-384.
Kocaoğlu, Bünyamin, “Milli Mücadele’de ve Cumhuriyetin İlk Yıllarında Samsun’da Ba-
sın Hayatı ve Cemiyetler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C.
12, S. 1, Mayıs 1999, ss.155-160.
Koç, Bekir, “Tuna Vilayeti Gazetesi ve İçeriğine Dair Bazı Bilgiler (Mart 1865-Mart
1868)”, TAD, C. 34, S. 57, 2015, ss.121-158.
Lewis, Bernand, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara
2004.
Meral, Yasin, “Osmanlı İstanbulu’nda Yahudi Matbaası ve Basılan Bazı Önemli Eserler”,
Osmanlı İstanbulu II, Uluslararası Osmanlı İstanbulu Sempozyumu Bildirileri 27-
29 Mayıs 2014, Editörler: Feridun M. Emecen, Ali Akyıldız, Emrah Safa Gürkan,
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2014, ss.455-469.
93
ABİDİN TEMİZER
94
Bafra Meydanı 1958
95
BAFRA BASIN TARİHİNDEN BİR KESİT
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ
VEYA MÜSTAKİL OLMAK
Bilindiği üzere CHP 1923-1946 (1950) yılları arasında başka partilere si-
yaset yapma izni verilmediğinden Türkiye’yi tek başına yönetmiş ve bu sebeple
o yıllar Tek Partili dönem olarak adlandırılmıştır. Tek partili rejimler siyaset
bilimi ve siyasi tarihte yeterli açıklandığından2 burada ayrıntısına girmeden be-
lirtmeliyiz ki, bu yapılarda sadece tek parti ile rejimin oluşturulduğu anlamını
çıkarmıyoruz. Tek Parti, tek lider, tek görüş (fikir) ve ideoloji devlete ve top-
luma hâkimdir. Basın-yayın ve diğer kitle iletişim araçları da tek seslidir ve tek
liderin ve partisinin kontrolündedir. Eğitim, din ve diğer kültürel yapılar da aynı
şekilde tek partinin fikirleri doğrultusunda devlet tarafından yönlendirilmekte-
dir. Memurlar, işçiler ve toplumun diğer kısımları ve meslek örgütleri de bu tek
partiye bağlıdır, kooperatif, sendika ve dernek kurmak, hatta zaman zaman
spor kulübü oluşturmak da izne tabidir ve çoğunlukla da izin verilmemektedir.
Ekseriya bir darbe, inkılap veya ihtilal sonunda kurulan bu rejimler başlangıçta
oldukça keyfi, baskıcı, otoriter, hatta bazen totaliter mahiyet arz ederler3. Tür-
kiye’deki durum için yukarıda atıf yapılan çalışmalarda (Özbudun ve Duverger)
yeterli bilgi bulunmaktadır.
Bu dönemde Türkiye’de de Tek Partili rejimlerin mahiyetine uygun ola-
rak hareket edilmiş ve Tek Parti durumundaki CHP devlete, kurumlara, STK du-
rumundaki oluşumlara ve basına tam hâkim olmaya çalışmıştır. Ancak buna
1 OMÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü. fahrisakal@gmail.com. ORCİD: 0000-
0003-3167-8327
2 Bu konuda bkz. Ergun Özbudun, Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye, İstanbul
Bilgi Üniversitesi yay. İst. 2011; Ergun Özbudun, Türkiye’de Parti ve Seçim Sistemi, İstanbul Bilgi
Üniversitesi yay. İst. 2011; Duverger, M. Siyasi Partiler, (Çev.) Ergun Özbudun, Bilgi Yayınevi, An-
kara, 1974, s.358-362.
3 Şu eserin tamamı bu konuları yetkin bir şekilde anlatmaktadır. H. See, A. Joussain ve M. Duver-
97
FAHRİ SAKAL
rağmen basında tarafsız (müstakil) durmaya niyetlenen veya zaman zaman ida-
reyi ve iktidarda bulunanları eleştirenler de oluyordu. Tek Parti döneminde ik-
tidarın fikirlerini ve politikalarını eleştirmenin zorluğu biliniyor. Tenkitleri olan
zaten basında tutunamamakta, bir şekilde gazete veya dergileriyle birlikte yok
olmaktadır. Yani demokrasinin zayıf olduğu rejimlerde muhalif olan yok olur.
Sadece muhalefet mi suçtu? Bitaraflık da kabul edilemezdi! Türkiye’de “bitaraf
olan bertaraf olur” şeklinde bir söz daima kullanılmıştır. Mete Tunçay, Erken
Cumhuriyet devrinde tarafsız gazetecilerin varlığını sürdüremediğini belirtir-
ken haklıdır. Değil muhalefet etmek tarafsız iseniz gazeteniz yayınını sürdüre-
miyordu. Tunçay’a göre Abdülhamid ve İttihatçılarla Cumhuriyetin basına yak-
laşımındaki ince fark şöyle idi: “Osmanlı mutlakıyetinde de basın hükümetin is-
temediklerini yazamazdı. T.C.’nin Tek Partili zamanında ise, basın hükümetin is-
tediklerini yazardı.”4
İletişimin büyük ölçüde basınla mümkün olduğu ve iletişimsiz devlet ve
toplumun da tahayyül edilemeyeceği bilinen bir vakıadır. Hatta iletişim bir ül-
kede tarih yazmanın ve yapmanın da en etkili araçlarındandır.5 Bundan dolayı
Tek Parti döneminde iletişimin basın boyutu elden geldiğince desteklenmiştir.
O zamanlar küçük bir kasaba olan Bafra’da çıkan gazetelerin zaten hükümet
desteği almadan varlıklarını sürdürmeleri mümkün değildi. Valilik, Halkevleri,
Ulus gazetesi6, hatta bazen doğrudan hükümet Anadolu basınına yardım yapı-
yor, haliyle yardımların karşılığı yayın politikası ile yani övgülerle, hataları yaz-
mamakla, hatta hataların marifet ve başarı olarak gösterilmesi yoluyla öden-
mesi gerekiyordu. Yani basın doğrudan siyasi propaganda aracı olarak kullanı-
lıyordu.
Tek Parti devrinde Bafra’da Bafra, Kızılırmak, Bafra Sesi7, Altın Yaprak,
Ertan ve Bafra Tenviri Efkâr9 adlı gazetelerin neşredildiğini biliyoruz. Bu gaze-
8
telerin “partili” olması haliyle isteniyor, bunun için elden gelen yardım, teşvik
4 Kocabaşoğlu, Uygur, “Tek Partinin “Matbuat”ı Üzerine Gözlemler”, (şurada): Mete Tunçay’a Armağan,
(der): Mehmet Ö. Alkan, Tanıl Bora, Murat Koraltürk, İletişim Yayınları, İstanbul, 2007, s. 573.
5 Bu konuda bkz. Korkmaz Alemdar, İletişim ve Tarih, İmge Kitabevi, Ankara 1996.
6 Hükümetin emriyle Ulus matbaasından Anadolu basınına gazete kâğıdı gönderiliyordu. Aşağı-
daki belgede 6 Mayıs 1950 tarihinde “Ulus Müessesesi Müdürlüğü’ne CHP Samsun İl İdare Kurulu
Başkanına 68/100 ebadında 250 kilo kâğıt gönderilmesini rica eder, gözlerinizden öperim. CHP Gen.
Sek. A. Erzurum Milletvekili Cevat Dursunoğlu” yazılıdır. Bkz. BCA CHP K, 490_01_1285_272_8_13.
Aynı belgenin 11 ve 12. Sayfalarında Samsun teşkilatına biri 250, diğeri 500 kilo olmak üzere iki
defa kâğıt gönderilmiştir.
7 BCA CHP K, 490.01/702.389.1
8 BCA CHP K, 490.01/700.383.1; BCA CHP K, 490.01/351.1470.1
9 Türkiye Cumhuriyeti matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi Künye Albümü 1924-1927,
98
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ VEYA MÜSTAKİL OLMAK
99
FAHRİ SAKAL
açısından düşünerek şunu sorup geçiyoruz: Hangi gazete “menfaat kastı ile çı-
karılmamıştır”.
Müstakil gazeteci olmaya kararlı kişilerin Parti tarafından nasıl suçlandı-
ğının bir diğer örneğini Anadolu Ajansı’nın Bafra “Aytarı” (muhabir olmalı) Yu-
suf Kemal Gündüzalp’in şahsında görüyoruz. “BAFRA Cumurcu Ulusçu Yurt Ga-
zetesi”12 ad ve şiarı ile çıkan gazetenin Bafra Halkevi ve Belediye’si ile ilgili ya-
zıları Parti’nin Bafra teşkilatının hoşuna gitmemiş ve Genel Merkeze Samsun İl-
yönkurul Başkanı ve Samsun Saylavı M. Ali Yörüker imzasıyla şöyle şikâyet et-
mişler:
“Anadolu Ajansı Bafra Aytarı Yusuf Kemal çıkardığı el kadar Bafra gazetesi
ile ve sırf şahsi saiklerle oradaki partili ve belediyeci arkadaşlara öteden
beri sataşmakta olduğu gibi, ajansı da bu zemindeki ihtirasına alet olarak
kullanmaktadır. Bundan ötürü değiştirilmesi Vilayetten ajans umum mü-
dürlüğüne yazılmıştır. Pek yerinde olan bu dileğin yüksek orununuzca ar-
kalanmasını diler ve matbuat kanununa aykırı olarak çıkmakta olduğu
Vali ile yapılan incelemede anlaşılan gazete hakkında hükümetçe tatbik
edilecek muamele sonucundan ayrıca malumat vereceğimi arz ederim.” 13
100
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ VEYA MÜSTAKİL OLMAK
Belediye ile ilgili yazıda da aynı şekilde biz bir muhalefet göremedik. Zira
ekmek fiyatlarının pahalılığı ile sıradan bir yazıdır. Belediye bu habere tekzip
göndermiş, ancak tekzipte gazetede bahsedilen konulara değinilmeyince gazete
ertesi günü tekzibe cevap vermiştir. Üstelik haberden sonra ekmek zamları geri
çekilmiş, ama tekzip yazısında bunlardan söz açılmamıştır18.
Tabii öğretmenlerin bile “Partili” olduğu bir dönemde siz hem A.A. görev-
lisi olur, hem de iktidar partisinin kurumlarının kusurlarını yazarsanız, objektif
olup olmadığınıza bakılmaz, görevden alınabilirsiniz. Nitekim bundan sonra
“A.A. Bafra Aytarlığı’nın güvenilecek ele verdirilmesi için” parti ve devlet kurum-
ları arasında yazışmalar devam etmiştir19. Sonunda gazetesi kapatılmış ve “Ay-
tar” görevinden alınmıştır.
Bundan sonra M. Ali Yörüker imzasıyla Yusuf Kemal hakkında Genel Sek-
reterliğe ayrıntılı bilgilerin verildiğini belgeden okuyoruz. Ancak basının rolüne
güzel bir örnek olarak şunu görüyoruz ki, Yörüker “Bafra’da arkadaşların çalış-
masıyla güzel bir halkevi açılacak” şeklinde merkeze güvence verme ihtiyacını
duymuştur20. Gerçekten o sıralarda parti müfettişleri Parti’nin ve Halkevi’nin
Bafra şubelerini çok hantal ve birbirleriyle uğraşan insanlardan oluştuğunu ra-
porlarıyla bildiriyorlardı. Parti Müfettişi Hikmet Işık 27.1.1942 tarihinde böyle
bir rapor vermişti21. Ama aynı bilgileri gazeteci yazınca derhal suçlanmış ve he-
sabı sorulmuştur. Çünkü bu zevat Tek Parti anlayışının hâkim olduğu o sis-
temde kendilerini “devletli” ve eleştirilemez görüyorlardı.
Yörüker bu yazılanların fena tarafı olarak, bunları “siyasetle uğraşma-
ması gereken bir memurun yazmış” olmasını göstermiştir. “Vilayet o memur
hakkında kanun hükmünü yerine getirecektir. Yusuf Kemal yüksek tahsil görme-
miş, dolayısıyla matbuat kanunu ayrıcalıklarından yararlanamamaktadır ve ga-
zete şimdiye kadar kanuna aykırı olarak çıkmıştır. Dolayısıyla vilayetçe gazete
101
FAHRİ SAKAL
“Yusuf Kemal,
Milli Ajans servisinin böyle bir elde bulunmasını doğru bulmadığı için
Samsun teşkilatı, vilayetin teşebbüsünün desteklenmesini Genel Merkeze yaz-
mıştır. Ajans muhabirliğinin maddi bir menfaat mevzuu olamadığını, buna göre
bir yurttaşın mağduriyeti söz konusu olamayacağını hatırlatarak il başkanlığı
yazısını şöyle bitiriyor: “Bütün bu yazdıklarımız varit olmasa bile Ajans işinin
Partimiz’ce emniyet edilen bir elde olması elbette doğru olur. Bu işler hakkında
etraflı malumatı bulunan Sayın Münir Akkaya’nın meseleyi orada daha eyi anla-
tacağını ümit ediyorum.”22 Görüldüğü üzere “(B)ütün bu yazdıklarımız varit ol-
masa bile” ifadesiyle, söz konusu muhabirin aslında parti aleyhinde bir şeyler
yazmadığını, en azından bazı yazıların abartıldığını söyleyebiliriz. Zaten başka
102
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ VEYA MÜSTAKİL OLMAK
103
FAHRİ SAKAL
104
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ VEYA MÜSTAKİL OLMAK
105
FAHRİ SAKAL
Ülkü adlı dergisinin konu kısırlığı ve içine düştüğü “renksizlik”30 Nazi yayın or-
ganı Völkische Beobachter’den daha sığ bulunmuştur31. Çünkü ikisi de tek parti
yayın organıdır. Bizzat o dönemin CHP teftiş raporları ve milletvekillerinin illeri
ile ilgili notlarında halkın parti yayınlarına ilgi duymadığını yazdıklarını görü-
yoruz. Bu tespitlere göre sinema ve fotomodel mecmuaları “bilimsel” dergiler-
den daha çok satılmaktadır32. Burada başka bir noktaya daha temas etmemiz
gerekmektedir ki, o da başka fikirlerin yasaklandığı ve farklı fikirleri yayacak
basın yayın organlarının bulunmadığı zeminlerde, insanlar sloganlarla dolu kı-
sır yayınlardan bıkarak milletvekillerinin bahsettiği üzere fotomodel, artist,
magazin vs. muhtevalı yayınlara yönelir. Bu da genel bir fikri alçalış, meselesiz-
lik, fikirsizlik ve “mefküre kısırlığı”na, belki de biraz ahlaki çöküşe yol açar33.
Sonuç
Tek Parti döneminde Bafra’da çıkarılan küçücük gazetelerin bazıları par-
tiyi destekleyen ve partinin de desteğini alan gazetelerdi. Parti bu tür gazeteleri
vatandaşlara tavsiye ediyor, parti ve diğer kurumlar bunlara abone olarak va-
tandaşın okumasını sağlıyordu. Açıkça muhalif olan gazete ise zaten kurulamı-
yordu. Ancak tarafsız bir gazete olarak kurulmuşsa bir bahane ile ya kapatılıyor
veya partili olmaya zorlanıyor; partili değilse partinin remzini bile kullanma-
sına izin verilmiyordu. Partili veya değil, hiçbir şekilde iktidara eleştiri mümkün
değildi. Hatta partiyi eleştirmemiş, ama belediyeyi ekmek fiyatları yüzünden
eleştirmişse bu bile kapatılmasına vesile oluyordu.
Muhalif bir parti yoksa ve gazeteler de muhalefet edemiyorlarsa gazete-
cilerin yazacakları sadece günlük kısır siyasi sözler oluyor; bu durumda da va-
tandaş o gazeteleri alıp okumuyordu. Zira siyaset yarışı, fikir mücadelesi ve ide-
olojik tartışmaların olmadığı ülkede basın hayatı bir garnizonda komutanın ya-
yınladığı günlük emirler ve garnizon subaylarının dedikodularının yazılmasına
benzer. Böyle zamanlarda vatandaş işte boyalı basındaki cinsel mahiyetli yazı
ve resimleri takip eder, magazin ve artist haberlerini okur. Bunlar da umumun
ahlaki çöküşüne zemin hazırlayacak arazlardır.
30 İfade Şerif Mardin’indir. Ülke ve toplumun meselelerine temas etmeyen, sürekli iktidarın siyasi
tezlerini işleyen gazetelerin yayınları için kullanılan bir tabirdir.
31 Şerif Mardin, Siyasal ve Sosyal Bilimler Makaleler 2, İletişim yayınları 1.bs, İstanbul 1990, s. 13.
32 BCA, CHP K., 490,01/702.389.1, s.18.
33 Bu “mefküre kısırlığı” ifadesi CHP milletvekilleri Ziya Gevher Etili ve Nureddin Ünen’e aittir.
Bkz. Fahri Sakal, “Çanakkale Milletvekilleri Ziya Gevher Etili ve Nureddin Ünen’in Tespitlerine
Göre Tek Parti rejimi ve uygulamaları” (şurada) Bir İnsan-ı Selim Prof. Dr. Azmi Özcan’a Armağan,
(Ed. Refik Arıkan-Halim Demiryürek), Lotüs yay. Antalya 2016, ss 363-388.
106
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ VEYA MÜSTAKİL OLMAK
Ekler:
107
FAHRİ SAKAL
Kaynakça
Arşivler:
1. (Yazar Yok) CHP Teftiş Talimatnamesi, Sümer Matbaası Ankara 1943.
2. Bafra Gazetesi, sayı 128, 23 Teşrinisani 1935.
3. BCA CHP K. 490.01/1285.272.8.
4. BCA CHP K. 490.01/351.1470.1.
5. BCA CHP K. 490.01/615.13.1.
6. BCA CHP K. 490.01/700.383.1.
7. BCA CHP K. 490.01/701.388.1.
8. BCA CHP K. 490.01/702.389,1.
Makale ve Kitaplar:
9. Korkmaz, Alemdar, İletişim ve Tarih, İmge Kitabevi, Ankara 1996.
10. Duverger, M. Siyasi Partiler, (Çev.) Ergun Özbudun, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1974,
ss.358-362.
11. Kocabaşoğlu, Uygur, “Tek Partinin “Matbuat”ı Üzerine Gözlemler”, (şurada):
Mete Tunçay’a Armağan, (der): Mehmet Ö. Alkan, Tanıl Bora, Murat Koraltürk,
İletişim Yayınları, İstanbul, 2007.
12. Mardin, Şerif, Siyasal ve Sosyal Bilimler Makaleler 2, İletişim yayınları 1.bs, İstan-
bul 1990.
13. Özbudun, Ergun, Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye, İstanbul
Bilgi Üniversitesi yay. İst. 2011.
14. Özbudun, Ergun, Türkiye’de Parti ve Seçim Sistemi, İstanbul Bilgi Üniversitesi yay.
İst. 2011.
15. Sakal, Fahri, Ağaoğlu Ahmed Bey, TTK Yay. Ankara 1999
16. Sakal, Fahri, “Çanakkale Milletvekilleri Ziya Gevher Etili ve Nureddin Ünen’in
Tespitlerine Göre Tek Parti rejimi ve uygulamaları” (şurada) Bir İnsan-ı Selim
Prof. Dr. Azmi Özcan’a Armağan, (Ed. Refik Arıkan-Halim Demiryürek), Lotüs yay.
Antalya 2016, ss 363-388.
17. See, H- Joussain, A-Duverger, M, Tarihte ve Günümüzde İhtilal ve Diktatörlük, Ör-
gün Yayınevi, İstanbul 2005.
18. Türkiye Cumhuriyeti Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi Künye Albümü
1924-1927, (Hazırlayanlar: Muhammet Ünal Arvas, Serkan Erdal, Büşra K. Ak-
tuna), Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Yayınları, Ankara 2022.
108
Bafra Reji Yönetim Binası Tekel
109
BAFRASESİ GAZETESİ ÖZELİNDE BAFRA'NIN
SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR BİR DURUM
DEĞERLENDİRMESİ (1934-1950)
Yerleşim tarihi M.Ö 4000’lere kadar giden ve Orta Asya göçleri sonucunda
yerleşilen Orta Karadeniz Bölgesinin en verimli topraklarına sahip olan Bafra
kenti, coğrafi ve tarihi konumunun yanı sıra basın yayın hayatıyla da önemli bir
yere sahiptir. On beş günde bir yayımlanan “Bafra Sesi” gazeteleri bölgenin nab-
zını tutmakla kalmamış, ülke gündemine dair önemli tespitlerde bulunmuştur.
1934-1950 yılları arasında yayımlanan bu gazete Türk halk kültürüyle ilgili ko-
nulara da yer vermiştir. Bununla birlikte Bafra pek çok ulusal gazetede de kül-
türel gelişmeleri, etkinlikleri, tütünü, spor müsabakalarında aldığı başarıları,
seçim hazırlıkları, mezarlık ihtiyacı, kasabaya yakın köylerden kaliteli içecek su
getirilmesi, fenni mezbahaya duyulan ihtiyaç, Kızılırmak köprüsünün yapımı
gibi konularla yer almıştır.
Çalışmada “Bafrasesi” adlı yerel gazete ile ulusal gazetelerin 1934-1950
yılları arasındaki sayılarında yer alan Türk halk kültürüne ait ürünleri tespit et-
mek amaçlanmıştır. Milli kütüphaneden elde edilen veriler doküman analizi yo-
luyla incelenmiştir.
Samsun’da yayımlandığı bilinen ilk gazete II. Meşrutiyet’in hemen erte-
sinde, 15 Ağustos 1908’de Avni-zâde Cemil Bey tarafından çıkarılanAks-ı Sadâ
(Anadolu Sesleri)dir.2
Tarihsel olarak çok eski medeniyetlerin izlerini taşıyan ilçe basın yayın
hayatının da ilgisini çekmiştir. Bölgede Tenvir-i Efkâr (1923), Bafra Gazetesi
(1925),Altın Yaprak (1935),Bafra (1950),Fitil (1952),Doğru Yol (1953),Bafra
Postası(1953),Son Söz Milletindir (1953),Hakikat Demokrasidedir
1 Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Sakarya Dil Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi,
Sakarya/Türkiye. berrinsaritunc@subu.edu.tr. ORCID: 0000-0001-8662-6562
2 Önder Duman, “Samsun Basın Tarihinden Bir Kesit: “Haber Gazetesi”, Geçmişten Geleceğe Sam-
111
BERRİN SARITUNÇ
112
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR
Dijital ortamda 1950’ya kadar olan sayılarına ulaşabilinen gazetenin 147 sayısı
incelenmiştir.
Gazetede sadece Bafra’nın değil aynı zamanda Samsun ve ülkenin de gün-
demini yakınen takip etmiştir. Gazete CHP ve halkevi faaliyetlerini ilk sayfadan
duyurmuş hatta çalışanlarının doğumu, düğünü gibi konuları da haber olarak
aktarmıştır.
Gazete sosyal sorumluluk konularına da önem vermiştir. 2. Dünya savaşı
nedeniyle zehirli gazlardan korunma gibi konular yazı dizisi halinde sunulmuş-
tur.
Bafrasesi toplumsal dayanışma konusu konusunda da duyarlıdır. Hemen
her sayısında “Kızılay’a Üye Olunuz” “Yeşilay’a Destek Veriniz” gibi çağrılarda bu-
lunmuş bununla birlikte faaliyetlerden elde edilen gelirlerin bu tarz kurumlara
aktarılmasını desteklemiş ve bağışların haberini de yapmıştır. Tütünden elde
edilen gelirin bağışını ilk sayfadan liste halinde sunmuştur.
B. BAFRA'NIN KÜLTÜR HAYATINDA GAZETELER
İlçe yapılan pek çok açılış, sergi, bayram kutlamaları, Kızılay, Yeşilay gibi
kurumlara destekler ile gazetelerde kültürel haberlerde işlenmiştir.
1. KÜLTÜREL İÇERİKLİ HABERLER
Yeşilay Kongre İntibaları, Bafrasesi, 22 Şubat 1947,s. 7.
Kongrede genç yaşlı herkesin büyük bir mutlulukla birbirlerini selamla-
yarak şahsi menfaatlerden uzak yurdu ve milleti için yaptığı çalışmaların göz-
lemlendiği anlatılmaktadır.
Dil Bayramı Kutlandı, Bafrasesi, 30 Eylül 1942, s. 113.
26 Eylül günü Dil Bayramı olarak yurdun her tarafında kutlandığı gibi o
akşam halkevinde yapılan toplantıda halkevi reisi Necmettin Esin tarafından bir
konferamns verilmiş dilimizin kökü, zenginliği ve bu yoldaki çalışmaları belir-
tilmiştir.
Fenni Gözlük Ağızlık Kolonya Reklamı, 12 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.20.
Bedestende hususi muhasabe karşısında saatçi, kuyumcu İshak Altınel
yeni getirttiği fenni gözlük ve nikotini süzen sigara ağızlıkları, pipoları ve ko-
lonya esaslarını müşterilerine arz eder.
Lerik Marka Radyolar, 9 Haziran 1937, Bafrasesi, 35.
Modern mobilyalı fevkalade net sesli ve en ufak bir parazit yapmayan
radyolarımız gelmiştir. Fiyatlar peşin ve taksitlidir. Her işinde olduğu gibi yeni
işinde de sayın müşterilerimizi memnun edeceğine ticaretimiz kanidir. Acenta-
Ali Sırrı Günbay
Korunmak İçin Ne Yapmalı, 25 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.15.
113
BERRİN SARITUNÇ
İkinci Dünya savaşı sonrası göz yaşartıcı gazla karşılaşan bir kişinin yap-
ması gereken ilk yardım müdahaleleri anlatılmaktadır.
1 Aylık Et Sarfiyatı, 25 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.15.
Nisan ayında Bafra mezbahasında 294 koyun, 684 kuzu, 15 sığır, 9 manda
kesilmiştir.
Kaptıkaçtılar, 5 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.15.
Samsun-Bafra arasında yolcu nakliyatı yapan kaptıkaçtılar için belediye-
nin bir talimatname hazırladığı ve yakında ilgililere tebliğ edileceği haber alın-
mıştır.
Meddah, 5 Mayıs 1937, Bafrasesi, s. 15.
İnhisarlar caddesinde Ahmet Ahıskalı’nın kıraathanesinde her akşam
meddah bay M. Haşim tarafından tarihi ve edebi hikâyeler söylenmektedir.
Adliyede, 7 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.51.
Derbent köyünden Mümin oğlu Hasan bir sınır meselesinden dolayı kom-
şusu Mehmed’i tabanca ile öldürmüş ve kardeşi Ahmed’i de yaralamıştır. Hadi-
senin korkudan doğma bir yanlışlık olduğu anlaşılmaktadır.
Halkevi temsil kolumuz Çarşambada, 1 Şubat 1947, Bafrasesi, s.5.
Temsil kolumuz Çarşamba’ya giderek orada bir temsil vermiştir. Öğren-
diğimize göre Çarşambalılar Bafra gençlerine iyi misafirperverlik göstermişler-
dir.
Sivrisinek Mücadelesi, Bafrasesi, 21 Temmuz 1937, s.57.
Belediye encümeni kara ve sivrisinekle mücadele için bir talimatname ha-
zırlamıştır. Halk ve belediye burada işbirliği yapmak durumundadır.
Bafra’da 1 Aylık Et Sarfiyatı, 7 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.51.
Belediye mezbahasında haziran ayı içinde 392 koyun, 1454 kuzu, 57 sığır,
3 düve, 1 manda kesilmiştir.
Zelzele, Bafrasesi, 27 Aralık 1939, s.90.
Gece yarısı ikide 30-40 saniye süren şiddetli bir zelzele olmuştur. Bundan
başka 3-4 defa daha 5-10 saniye devam eden sarsıntılar ad duyulmuştur. Bu ha-
dise üzerine bütün halk sokaklara düşmüş memleket büyük bir heyecan geçir-
miştir. İnsanca zayiat yoktur.
Çeşmeler Daimi Akacak Elektrik Hatları Esaslı Olarak Düzeltiliyor, 6 Ağus-
tos 1949, Bafrasesi, s.33.
Yaz mevsimi dolayısıyla çeşmelerden sular çekilmekteydi. Belediye yeni
açılan artezyen kuyusunu, motorpomp monte etmiş buradan su yollarına kâfi
miktarda su vermek suretiyle ihtiyacı önlemiştir.
Çekirge Mücadelesi Sona Erdi, 6 Ağustos 1949, Bafrasesi, s.33.
114
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR
115
BERRİN SARITUNÇ
116
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR
117
BERRİN SARITUNÇ
118
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR
119
BERRİN SARITUNÇ
120
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR
121
BERRİN SARITUNÇ
122
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR
123
BERRİN SARITUNÇ
Şekil 1: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 Nisan-Aralık. C.1 S.1-38 Sayı 1
(1956 Alf B5)
Şekil 2: : Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1942 Ocak-Aralık. C.5-6 S.199, Sayı 243
(1956 ALF B5)
124
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR
Şekil 3: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1938 Ocak-Ara. C.1-2 S.39-89 Sayı 58
(1956 ALF B5)
Şekil 4: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 Nisan-Aralık. C.1 S.1-38 Sayı 11
(1956 ALF B5)
125
BERRİN SARITUNÇ
Şekil 5: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1945 OCAK-ARA. C.8-9 S.341-371 Sayı 370
(1956 ALF B5)
126
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR
Şekil 7: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 NİSAN-ARA. C.1 S.1-38 Sayı 13 (1956
ALF B5)
Şekil 8: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1939 TEM.-ARA. C.3 S.90-112 Sayı 112
(1956 ALF B5)
Şekil 9: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 NİSAN-ARA. C.1 S.1-38 Sayı 10
(1956 ALF B5)
127
BERRİN SARITUNÇ
Şekil 10: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 NİSAN-ARA. C.1 S.1-38 Sayı 7
(1956 ALF B5)
Şekil 11: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1946 OCAK-ARA. C.9 S.372-398 Sayı 397
(1956 ALF B5)
128
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR
Şekil 12: : Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 NİSAN-ARA. C.1 S.1-38 Sayı 15
(1956 ALF B5)
Şekil 13: : Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1949 OCAK-ARA. C.12-13 S.447-473 Sayı
463 (1956 ALF B5)
Sonuç
Çalışma kapsamında halkın demokratik hakkı olan bilgi edinmeyi sağla-
yan gazetelerin özelde ise Bafra’da çıkan yerel gazetelerden Bafrasesi gazetesi-
nin incelemesi yapılmıştır.
1934-1950 yılları arasında İkinci Dünya Savaşının yaşandığı Anadolu’da
ise cumhuriyetin yeni temellerinin atılıp çok partili sürece geçildiği dönemin
izleri elbette gazetelerde de görülmektedir. Bu noktadan bakıldığında 2. Dünya
savaşındaki zehirli gazlardan korunma, Mustafa Kemal Atatürk’e duyulan sevgi,
İsmet İnönü’nün icraatları, 29 Ekim ve 19 Mayıs kutlamalarının coşkusu, CHP
ve yayın organı olan halkevlerinin faaliyetleri gibi haberler karşımıza çıkmak-
tadır.
Bafra ile ilgili haberlerin tarandığı basında Bafra’nın tarihi ve doğal gü-
zelliklerinden çok az bahsedildiği görülmektedir. Kuş cennetinden, pidesinden
vb bahsedilmediği görülmektedir. Bununla beraber su sıkıntısı çekildiği, sivri-
sinek ve sıtmayla mücadele edildiği tüm gazetelerde çokça işlenen konulardan-
dır. Bafra, sosyo- kültürel hayatı zengin bir kasabadır. Etkinlikler sergiler, açı-
lışlar şehirde çokça görülmektedir.
Bafra spora önem vermekte Bafrasporu yoğun şekilde desteklemektedir.
Bununla birlikte pehlivan güreşleri, at yarışları gibi müsabakalar çokça düzen-
lenmiş ve reklamı yapılmıştır. İlçe suç oranının düşük olduğu yerlerdendir. Çok
az suç haberiyle karşılaşılmıştır. Bölgenin en önemli geçim kaynağı olan tütün
ve tütün pazarı haberleri, toplantıları hemen her sayıda yer almaktadır. Bölge
Kızılay, Yeşilay ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağış yapma konusunda önemli
129
BERRİN SARITUNÇ
bir yerdir, bunun için faaliyetler düzenlenmiştir. Doğal afetlerle mücadele eden-
lere de destek olan bir ilçedir. Devlet memurları kıymet görmüş, hoş karşılan-
mış, tayinlerinde gazetede çalışmalarını anlatan yazılar yazılmıştır. Ortaokul in-
şaatı yazıları eğitime önem verilen önemi göstermektedir. Liselere giden öğ-
renci sayısının artırılması için Bursa Ziraat Okuluna giriş şartları duyurulmuş-
tur. Bölgenin düğünleri mübadele ile gelen muhacirleriyle ilgili yazılara rastlan-
mamıştır. Bölgenin gastronomi anlamında öne çıkan lezzeti şerbetsiz tatlı ola-
rak bilinen nokulu ve geleneksel el sanatı Bafra zembil örücülüğü ilgili bir yazı
bulunmamaktadır. Seçim hazırlıkları, mezarlık ihtiyacı, kasabaya yakın köyler-
den kaliteli içecek su getirilmesi, fenni mezbahaya duyulan ihtiyaç, Kızılırmak
köprüsünün yapımı gibi konularla yer almıştır. Çalışma belli yılları kapsamak-
tadır. Bölge basın yayın hayatıyla ilgili çalışmalar azdır. İleride daha geniş bir
çalışma yapılması alana katkı sağlayacaktır.
Kaynakça
Bollu Cahit, Türk Basınında Son Posta Gazetesi (1930-1942) Marmara Üniversitesi Tür-
kiyat Araştırmaları Enstitüsü Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı, İs-
tanbul, 2022.
Çakır Ali, Haber Gazetesinin Başyazılarına Göre Bölgenin ve Türkiye'nin Gündemine Bir
Bakış (1923-1924), Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih
Anabilim Dalı, 2013.
Çıkrıkcı Şafak, Kurun Gazetesi (1934 – 1938), Yeditepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri Ve
İnkılap Tarihi Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2020, s.14.
Duman Önder, Samsun Basın Tarihinden Bir Kesit: Haber Gazetesi, Samsun Basın Tari-
hinden Bir Kesit: “Haber Gazetesi”, Geçmişten Geleceğe Samsun, 1. Kitap, Samsun
2006, s. 367-384.
Kocaoğlu, Bünyamin, Milli Mücadelede ve Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Samsun’da Basın
Hayatı ve Cemiyetler. Ondokuz Mayis University Journal of Education Faculty, 12
(1), 161-166. Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/omuefd/is-
sue/20260/215190
Özdemir Cafer, Bir Kent İmgesi Olarak Bafra Nokulu, Erdem, (81) , s. 93-120.
Özdemir Fatih, “Yerel Tarihin Kaynağı Olarak Mahalli Basın; Cumhuriyet Dönemi Sam-
sun Örneği (1923-1938)”, Near East Historical Review, 12/2, April, 2022, s. 153
– 169.
Sarısakal Baki, Samsun Basın Tarihi, Barış Gazetesi Yayınları, Samsun 2003, s.10.
Sökmen Sultan& Balkanal Zeynep, Bafra Zembil Örücülüğü Ve Zembil Örme Ustası: Nu-
ran Güngör, Journal Of International Social Research. Oct 2021, Vol. 14 Issue 81,
s-13.
Süreli Yayınlar
Cumhurbaşkanlığı Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi gazetesi,1956 ALF B5
İnternet sayfası:
https://www.gastearsivi.com/ara/bafra/2 erişim tarihi: 29.11.2022.
https://dijital-kutuphane.mkutup.gov.tr/ Bafrasesi erişim tarihi: 1.10.2022.
130
Bafra Şube Başı Taçlı Çeşme 1930
131
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
Giriş
Halkevleri, temel tanımıyla milli kültürün yükselmesi maksadına hizmet
eden bir kurum olarak kurulmuştur. Halkevlerinin kuruluş hedeflerini sırala-
mak gerekirse geniş bir bakış açısıyla şu sonuca ulaşmaktayız: “Ulusu bilinçli,
birbirini anlayan, birbirini seven, ortak ideale bağlı bir halk kitlesi düzeyinde
örgütlemek; kültür, ülkü, amaç ve düşünce birliğini güçlendirecek bir toplum
olmayı sağlamak; ulusal birliği oluşturan, ulusal ruhu biçimlendiren ve güçlen-
diren kültür ögelerini ortaya çıkarıp geliştirmek; köylü ile kentli, köylü ile aydın
zümreler arasındaki ilişkileri düzenleyerek geliştirecek köycülük çalışmalarını
yürütmek, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ana ilkelerini ve bunların ülke düze-
yinde nasıl uygulandığını anlatmak için kullanılan merkez biçimine dönüştürül-
mesini sağlamaktır”2.
CHP, Halkevlerini Türk halkına ideal aşılamak maksadıyla bir “ideolojik
aygıt” olarak kullanmıştır. Evler aracılığıyla gençliği zararlı düşüncelerden kur-
tararak Cumhuriyetin bekçisi durumuna getirmeyi de amaçlamıştır3.
Halkevleri, 1932-1951 yılları arasında başlangıçtan itibaren halkın ilgi-
sini çekmiş ve süratle tüm yurt çapında yayılmıştır. DP iktidara geldikten sonra,
8 Ağustos 1951 tarihinde yürürlüğe giren 5830 sayılı yasa ile faaliyetlerine son
verilmiştir. 1951 yılında kapanana kadar sayıları 478’e ulaşmıştır4.
Halkın her bir ferdinin çeşitli uzmanlık alanları ve ilgi alanlarına uygun
olarak tercih edebileceği bir faaliyet sahası bulabileceği şekilde planlanan Hal-
kevleri Dil, Edebiyat, Tarih Şubesi, Güzel Sanatlar Şubesi, Temsil Şubesi, Spor
16-17.
4 Ahmet Akter, “Halkevleri Bütçesi İçin Bir Deneme: Gelir-Gider Tablosunun Tespiti”, Ankara Üni-
versitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi Sayı: 63, Güz 2018, s. 1-50
133
AHMET AKTER
134
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
çalışmalar sonucu Samsun CHF vilayet idare reisi Antalya Mebusu Dr. Nazifi Şe-
rif beyin incelemeleri sonucu Halkevi kurulmasına karar verilmiştir12. Böylece
Bafra Halkevi 19 Şubat’ın içinde olduğu Pazar gününe denk gelen 24 Şubat 1933
tarihinde açılmıştır13.
Açılış merasiminde kadın, erkek kalabalık bir halk topluluğu 250-300 ki-
şilik salonu doldurmuş, Hükümet erkânı, memurlar, cemiyet reis ve üyeleri, mu-
allimler, basın temsilcileri, Samsun CHF’ndan yetkililer hazır bulunmuştur. Me-
rasim İstiklal Marşıyla açılmış ve üç genç Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini oku-
muşlardır. Perdeler açıldığında Halkevi’nin kuruluş amacını temsil eden bir
sahne oluşturulmuş ve şubelerini temsil eden tabelalar asılmıştır. Müteakiben
Kaymakam Halil Mümtaz Bey açılış konuşması yapmıştır. Muallim Fehmi Yekta
Bey Halkevlerinin açılmasına ait bir şiir okumuştur. İlk Tedrisat Müfettişi Ali
Bey Halkevleri talimatnamesini açıklamıştır. Muallim Ahmet, Gençler Birliği
idare heyetinden Mithat, Muallim Seniha Hanımın kardeşi Muammer Bey’ler ya-
rım saat süren alafranga bir konser vermiştir. Halkevinde çalışacaklar adına
Gençler Birliği kâtibi umumisi Sırrı Bey bir konuşma yapmıştır. Bunu gençlerin
“Zafer Sonu” şarkısı takip etmiş ve CHF Kaza İdare Heyeti Reisi Hacı Mustafa
Bey fırka adına gelenlere teşekkür etmesini müteakip başarı temenni eden telg-
rafların okunmasıyla tören sona ermiştir. Ayrıca gece Gençler Birliği’nin hazır-
ladığı piyes ve komedi temsil edilmiş ve şarkı ve şiirlerle, konserle açılış sona
ermiştir14.
Bafra Halkevinin İlk Yıl Faaliyetleri
Bafra Halkevi ilk kuruluşunda Müze ve Sergi Şubesi eksik olmak üzere 8
şube halinde faaliyete başlamıştır. Açılışında itibaren on beş gün içinde şubele-
rin komite seçimleri Halkevi salonunda yapılmıştır. İlk seçilen komiteler şun-
lardır:
Dil, Tarih, Edebiyat Komitesi
Reis: Muallim Fehmi Yekta Bey
Aza: C. Müddeiumumisi Sadık Bey
Aza: Muallim Lami Bey
Güzel Sanatlar Komitesi
Reis: Maliye Varidat Kâtibi Nihat Bey
Aza: Hacı Ahmet oğlu Muhlis Bey
Aza: Recep oğlu Mustafa Bey
12 A.g.e. s. 8
13 BCA, 490.01/3.14.6 Lef 2
14 CHF Bafra Halkevi, a.g.e. s. 9-14
135
AHMET AKTER
Temsil Komitesi
Reis: Rezin Cavit Hanım
Aza: Hacı Lokman oğlu Zihni Bey
Aza: Kadı oğlu Mustafa Selami Bey
Spor Komitesi
Reis: Yusuf oğlu İsmail Bey
Aza: Hacı Ahmet oğlu Mansur Bey
Aza: İsmail oğlu Şevket Bey
İçtimai Yardım Komitesi
Reis: Avukat Yusuf Ziya Bey
Aza: Ali oğlu İhsan Bey
Aza: Hükümet Doktoru Cavit Bey
Halk Dershaneleri ve Kurslar Komitesi
Reis: İlk Tedrisat Müfettişi Ai Erdoğan Bey
Aza: Baş Muallim Niyazi Bey
Aza: Baş Muallim M. Emin Bey
Kütüphane ve Neşriyat Komitesi
Reis: Maarif Memuru Bedri Bey
Aza: Köprülü oğlu Hasan Bey
Aza: Ticaret Odası Başkatibi Osman Bey
Köycüler Komitesi
Reis: Ziraat Memuru Sırrı Bey
Aza: İnhisarlar Müdürü Halim Bey
Aza: Hususi Muhasebe Memuru Hasan Bey
Aza: Hacı Şerif oğlu Ali Rıza Bey
Aza: Çizmeli oğlu Ahmet Şevket Bey
Talimatname gereği olarak Fırka İdare Heyeti tarafından Halkevi İdare
Heyeti de aşağıdaki gibi oluşturulmuştur:
Reis: Kolaylı Hacı Mustafa Bey
Aza: Hacı Lokman oğlu Zihni Bey (Reis Vekili)
Aza: Avukat Yusuf Kemal Bey
Aza: İlk Tedrisat Müfettişi Ali Erdoğan Bey
Aza: Ziraat Memuru Sırrı Bey
Aza: Muallim Fehmi Yekta Bey
Aza: Yusuf oğlu Hasan Bey
Aza: Köprülü oğlu Hasan Bey
136
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
15 A.g.e. s. 14-17; BCA, 490.1/1005.879.1 Lef 81; Işıl Tuna, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra
Halkevi Dergisi Altın Yaprak (1935-1936)”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: Ŝ, Sayı: 72,
Haziran 2018, s. 585-596
16 Gürbüz Arslan, Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz Araştırma-
neme…, s. 1-50
18 BCA, 490.1/992.832.1 Lef 50
19 CHF Bafra Halkevi, a.g.e. s. 32-33
137
AHMET AKTER
1500 lira Samsun Fırkası’ndan, 700 lira Bafra Belediyesi’nden, 600 lira
konser ve müsamerelerden, 500 lira piyangodan, 100 lira panayır ve yarışlar-
dan, 100 lira teberru, 500 lira da diğer gelirlerden olmak üzere toplam 4000 lira
gelir olarak hesaplansa da gerçekleşmemiş aksine 100 lira Himayei Etfale, 170
lirası kâtip ve memurlara ve 180 lirası da piyasaya olmak üzere 450 lira borç-
lanmıştır20. Halkevinin 1936 bütçesi 255 lira ve 1937 bütçesi ise 2.201 liradır21.
Bafra Halkevi açıldığı gün üye durumu şu şekildedir:
138
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
139
AHMET AKTER
amele ve müstahdemi olan Bafra Kereste Fabrikasında bir spor teşkilatı oluştu-
rulmuştur. Böylece üç spor kulübü faal hale getirilmiştir. 19 Mayıs 1933 Gazi
gününde Samsun’a bir takım göndermiş ve Samsun Spor kulübü ile yapılan fut-
bol maçını 4-2 kaybetmiştir. 29 Eylül 1933 tarihinde Samsun’un en kuvvetli
spor kulübü İdman Yurdu ile Bafra Gençler Birliği berabere kalmıştır.
Yapılacak İşler: Mevcut spor sahasını geliştirmek ve tribün inşa etmek.
Atletik sporlara önem vererek yararlı elemanları işbaşına getirmek. Civar spor
teşekkülleri ile müsabakalar yapmak. İhtiyaç olan spor malzemelerini temin et-
mek28.
İçtimai Yardım Şubesi
Tamamlanan İşler: Bafra’nın Himayei Etfal, Hilali Ahmer gibi hayır ku-
rumlarını himayesine alıp Halkevinde bir oda tahsis ederek faaliyetlerine yar-
dımcı olmuştur. Kimsesiz fakir ve yoksullara yardım ettiği gibi haftada bir gün
Bafra’nın ve köylerin fakir hastalarını bedava muayene, tedavi ve ilaçlarını te-
min etmiştir. Köylerden gelen hastaları kaza dispanserine ve Samsun hastane-
sine sevk ettirmiştir. İşsiz kalanlara iş teminine çalışmıştır. Yapılan köy gezile-
rinde doktor ve ilaç götürerek köy hastalarını tedaviye çalışmıştır.
Yapılacak İşler: Mevcut hayır cemiyetlerine nakdi yardımda bulunmak ve
bu cemiyetler adına müsamere ve konserler düzenlemek. Yoksul ve kimsesiz
hastalara yardım etmek. İşsizlere iş teminine devam etmek29.
Halk Dershaneleri ve Kurslar Şubesi
Tamamlanan İşler: Kuruluştan sonra bir Almanca ve Bir İngilizce kursu
açmıştır. İngilizce kursu ilgi çekmeyince kapatılmıştır. Almanca kursu 15 öğren-
ciyle haftada üç ders olarak eğitimine devam etmektedir. Kursun hocası Alman
olduğundan çok başarılı olmuştur. Kurs daimî hale getirilmiştir.
Yapılacak İşler: Fransızca kursu açmak. İlk tahsilini bitirmeyenler için “İlk
tahsili bitirme” kursu açmak. Hiç okuma yazma bilmeyenler ve az bilenler için
kurslar açmak30.
Kütüphane ve Neşriyat Şubesi
Tamamlanan İşler: 600 cildi aşan kitabı bulunan kütüphanesinin daimî
bir memuru vardır. Ankara, İstanbul ve diğer şehirlerde yayımlanan gazete ve
dergiler kütüphanede bulunmaktadır. Kütüphanenin günlük ortalama okuyu-
cusu 50-80 arasındadır. Gazete salonu günün her saatinde dolu bulunmaktadır.
28 A.g.e. s. 23-24
29 A.g.e. s. 25-26
30 A.g.e. s. 26-27
140
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
31 A.g.e. s. 28-30
32 A.g.e. s. 30-31
141
AHMET AKTER
33 A.g.e. s. 32
34 BCA, 490.1/990.832.1 Lef 134
35 BCA, 490.1/990.832.1 Lef 135
142
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
143
AHMET AKTER
39 Ayşe Durukan, Türkan Ulusu Uraz, “Cumhuriyetin kültür kurumu olarak Halkevi Binaları”, itü-
dergisi/a, mimarlık, planlama, tasarım, Cilt 7, Sayı 1, Mart, (2008), ss. 38-49.
40 BCA, 490.1/1005.879.1 Lef 80
41 Gürbüz Arslan, Murat Çevik, a.g.m., s. 905-936.
42 BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 13
43 Tan Gazetesi, Sayfa 4, 13 Temmuz 1936.
44 BCA, 490.1/1002.870.2 Lef 132
45 BCA, 490.1/1002.870.2 Lef 129
144
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
Mart 1940 tarihli teftiş raporunda müfettiş beş oda ve 20 kişi kapasiteli
bir salondan oluşan 300 lira kirayla oturdukları binanın ihtiyacı karşılamadı-
ğından dolayı serzenişte bulunmaktadır46. Binanın bu durumundan dolayı faa-
liyetlerini icra edememesi halk arasındaki intibaına zarar vermektedir47. İdarei
Hususiye’den daha önce alınan bina 7.000 liraya satılmış ve bu bina kiralanmış-
tır48. Bahse konu bina yukarıda bahsedilen 5 odalı bina değildir çünkü ilk bah-
sedilen binada kalabalık bir katılımcı grubuyla Halkevinin açılışı yapılmıştır.
İlçe Parti binası satıldıktan sonra başka bir bina kiralanmıştır. Bu durumu gör-
dükten sonra Amasya Bölgesi Müfettişi Erzurum Milletvekili Salim Ertuğ
2/5/1940 tarihli Teftiş Raporunda oldukça sert ifadelerle çok iyi bir gelir kay-
nağı olan binayı sattıktan sonra Bafra Parti ve Halkevi’nin yersiz yurtsuz kaldı-
ğını ifade etmektedir. Yoğun çabalarıyla 6.000 metre kare bir arsayı pazarlıklar
sonucunda kazandırdığını belirtmektedir. Eğer inşası kabul edilirse Bafra Ke-
reste Fabrikasının da varlığı sebebiyle malzemesinin de ucuza mal edilebilece-
ğini düşünmektedir49.
1941 yılında Sivas Milletvekili Hikmet Işık tarafından yapılan teftiş rapo-
runda ise alınan arsanın adeta şehrin kenarında bulunduğu, bina yapıldığı tak-
dirde halkın buraya çekilmesinin güç olacağı ve sonuç olarak Halkevi faaliyet-
lerinden faydalanamayacakları ifade edilmiştir. Kasabanın planında uygun bir
yere binanın yapılması uygun olacaktır50.
CHP Müşaviri Mimarı A. Sabri Oram, 19/3/1943 tarihli yazıdan anlaşıldı-
ğına göre, üzerinde Halkevi inşa edilmesi için önceden satın alınan arsanın ka-
sabanın kenarında bulunması nedeniyle bu arsaya Halkevi binası inşa edilme-
yip şehrin ortasında bulunan Bahçelihan adındaki başka bir arsanın 6.300 lira
bedelle satın alınmasının istenildiğini bildirmiştir. Sinop Bölge Müfettişi Hik-
met Işık’ın yaptığı incelemeden de mevki, büyüklük ve diğer her bakımdan Bah-
çelihan’ın Halkevi binası inşası için uygun olduğu öğrenilmiştir51. Nisan ayında
yapılan teftiş raporundan anlaşıldığına göre; Tütüncüler ve Kasabayı Güzelleş-
tirme Kurumları yardım teminine başlamışlar ve 5.000 lira toplamışlardır. İki
ay içinde bu tutarın 70.000 liraya yükseleceği tahmin edilmektedir52.
145
AHMET AKTER
146
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
metre karedir. Bunun bir kısmının yola gitmesine rağmen, Bafra’nın uzun müd-
det Halkevi binası ihtiyacını karşılayacağı kanaatindedir. Halk da aynı fikirde-
dir. Parti Mimari Kısım Baş Mimar Muavini Abdülkadir Asna Bafra’ya gelerek
bu arsaları incelemiş ve taksi durağı arsasının uygun olduğunu Genel Merkeze
bildirmiştir. Eski Parti Genel Sekreteri Memduh Şevket Esendal da bu konuyla
ilgili olarak Bafra’ya gelmiş ve buradan daha uygun bir arsanın bulunmadığını
kalabalık halk önünde ifade etmiştir. Bundan sonra Samsun milletvekilleri in-
celeme yapmak için gelerek taksi durağı arsasının en uygun arazi olduğunu ya-
zılı ve sözlü olarak Genel Merkeze bildirmişlerdir. Müfettiş, bütün bunların
Parti Baş Mimarı Seyfi Beyi tatmin etmediğini ve fikrinde en küçük bir değişiklik
yaratmadığını söylemektedir. Sebep olarak; bahse konu taksi durağının henüz
tasdik edilmemiş şehir planına göre bir viranelik olduğu ve şehrin uzak bir ye-
rinde mezarlık civarında olduğu ve halkın uğrayabileceği bir yer olmadığı ka-
naatidir56.
Bu bilgiyi teyit edecek şekilde CHP Baş Mimarı Seyfi Sonad 21/9/1945
tarihinde Halkevi arsa seçimi için yerinde yaptığı incelemeler sonucunda seçi-
len arsadan başka uygun bir yerin olmadığına ancak imar planında yol olmadı-
ğından başka bir araziye bakılmasını teklif etmiştir57.
Bina yapımı için temel atma töreni 20 Mayıs 1946’da yapılırken törene
Samsun Valisi Rüknettin Nasuhioğlu, Tümen Komutanı General Rüştü Erdel-
hun, CHP Müfettişi Cemal Kazancıoğlu, Samsun Milletvekili Naşit Fırat, Samsun
Belediye Başkanı Ahmet Eymir, parti il ve merkez ilçesi idare kurulları başkan
ve üyelerinin dışında birçok vatandaş ve öğrenci de iştirak etmiştir58. Ancak te-
mel atılan bu arsanın yeri yerinde yapılan araştırmalara rağmen tespit edileme-
miştir.
Bahse konu Bafra Halkevi Binasına ait son raporda Bayındırlık Bakanlı-
ğından Y. Mühendis Mahmut Yomat ve Y. Mimar Vehbi Ekesan, Y. Mimarlar Bir-
liği adına Y. Mimar Hüseyin Kara ve CHP Baş Mimarı Seyfi Sonad imzalı jüri tu-
tanağına göre Y. Mimar Fasih Metigil tarafından yapılan projede inşaat değişik-
liklerinden dolayı yapılan düzeltmelerle maliyet 190.150 lira 03 kuruşa indiril-
56 BCA, 490.1/1002.870.2 Lef 5-6; Bafrasesi Gazetesi, Cilt 7-8, Sayı 332, 31 Eylül 1944.
57 BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 9
58 Bafrasesi Gazetesi Cilt 9, Sayı 384, 25 Mayıs 1946; Gürbüz Arslan, Murat Çevik, a.g.m. s. 905-
936.
147
AHMET AKTER
miştir. Keşif bedeli olarak 13.984 lira 21 kuruşun net olarak verilmesi kararlaş-
tırılmıştır. Bu bedelin 8.631 lira 96 kuruşu inşaat projesinden, 4.352 lira 25 ku-
ruşu betonarme projesinden ve 1.000 lirası tesisat projesinden oluşmaktadır59.
CHP Baş Mimarı Seyfi Sonad, 13/3/1947 tarihinde Bafra Halkevi sıhhi,
elektrik ve ısıtma tesisatı projelerinin Y. Mimar Fasih Metigil tarafından an-
laşma şartlarına uygun olarak zamanında tamamlandığını bildirmiştir60. Seyfi
Sonad’ın gönderdiği yazıdan 1947 senesi inşaat programına dahil olup daha
önce temel atma töreni yapılmış Bafra Halkevine ait proje ve planların tamam-
landığı anlaşılmıştır. Ayrı bloklar halinde yapılması kararlaştırılan projeye ait
yapılması mümkün görülen B, C, D bloklarının 171.018 lira 18 kuruşa tamam-
lanacağı anlaşılmıştır. Bu bloklara ait 73 adet tafsilat planı ile 2 keşif dosyasının
ilgililere bildirilmesi ve projede kesinlikle tadilat yapılmaması, aksi halde tadi-
latlı projelerin hiçbir işe yaramayacağı bildirilmiştir61. Bafra Halkevi binası ka-
lorifer, sıhhi ve elektrik tesisatı, çatı hesapları ile ilgili teknik belgeler arşivde
mevcuttur62.
CHP Merkezden Bafra Halkevi Başkanlığına 26/1/1948 tarihinde yazılan
yazıda; Genel Sekreterlikten 100.000 lira istendiği belirtilmektedir. Proje
290.000 liralıktır. 13.984 lirası proje ücreti olmak üzere 28.984 lira Merkezden
yardım yapılmıştır. Halkevinde de 60.000 lira bulunmaktadır. Bu para içeri-
sinde Merkezdeki emanet parasından gönderilen 8.295 lira 21 kuruş da dahil-
dir. Bu bütçe nedeniyle inşaatın durdurulması uygun görülmüştür63.
CHP Samsun Bölgesi Müfettişi Antalya Milletvekili Niyazi Aksu’nun
24/3/1949 tarihli teftiş raporunda Bafra Halkevi Binası için 75.000 liralık bir
yardım vaat edildiğini duyduğunu ve aslında bu bina için 15.000 liranın ban-
kada olduğunu belirtmektedir. Halk arasında bu yıl binanın yapılmaya başlana-
cağı ve plan ve krokilerin Parti tarafından onaylandığı söylentisinin yayıldığını
söylemektedir64. Bankada olduğu belirtilen 15.000 lira Samsun CHP İl İdare Ku-
rulu’nun 1948 yılı Gelir-Gider Bilançosunda Bafra Halkevi yapı parası kaydıyla
gösterilmiştir65. 1950 yılına ait diğer bir raporda Parti Binasının 1950 yılında
satıldığını ve elde edilen para ve vilayetin yardımıyla yeni bir parti binası ve
Halkevi binası yapma teşebbüsleri olduğundan bahsedilmektedir66.
148
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
SONUÇ
Erken Cumhuriyet döneminin en önemli halkçılık faaliyetlerinden bir
olan Halkevleri, Atatürk’ün dinamik idealini gerçekleştirme yolunda yurdun
her tarafında saf bir heyecan içinde faaliyete geçirilmiştir. Yurdun her köşe-
sinde olduğu gibi Bafra’da da hızla faaliyete geçirilmiş ve en erken dönemde
Bafra Halkevi kurulmuştur.
Bafra Halkevi, bünyesindeki sekiz şube ile kuruluşuyla beraber halk ara-
sında kısa sürede etkin bir konuma yükselmiştir. Şubeler arası dayanışmayı da
kısa sürede sağlayarak daha tanınırlığını pekiştirmekte başarılı olmuştur.
Halkevi’nin cumhuriyet idealini anlatmak ve halkın kültür seviyesini yük-
seltmek için toplantı, temsil, okuma ve okutma, konserler verme, kurslar aç-
maya elverişli, binaya sahip olması Halkevi çalışmalarının en önemli ayağını
oluşturmaktadır. Yurt çapında kurulan bütün Halkevlerinin en önemli sorunla-
rından başta geleni bir Halkevi binası ve yeterli kapasitede salon sahibi olama-
masıdır. Hepsi öncelikle bunu sağlayabilmek için müstakil bir Halkevi binasına
sahip olmaya çalışmıştır. Başlangıçta CHP İdari Binasını kullanmışlar ve inşa et-
tikleri veya kiraladıkları başka bir binaya geçmişlerdir. Bu kapsamda Bafra Hal-
kevi de başlangıçta İlçe Parti binasını müştereken kullanmışlar ve daha sonra
kiralık bir binaya sahip olmuşlardır. Ancak bu çaba verimli olmamış 200 kişilik
salondan vazgeçip 20 kişilik bir salonu olan binaya geçince mecburen salon ih-
tiyacını karşılamak için kasabadaki okulların salonlarını kullanmak zorunda
kalmıştır. 1930’lu yılların ortasından itibaren bir binaya sahip olma çabasına
başlayan Bafra Halkevi Halkevlerinin kapanmasına kadar geçen sürede tüm ça-
balamalarına rağmen başarılı olamamış ve Bafra Halkevi bir binaya sahip ola-
madan kapanmıştır.
İyi niyetlerle kurulan ve yıllarca hizmet veren Halkevi, Bafra’nın kültür
ve sanat hayatı başta olmak üzere her alanda gelişmesini ve değişmesini sağla-
mış ve cumhuriyet idealinin halka aşılanmasında başarıyla hizmet etmiştir.
KAYNAKÇA
Arşiv Kaynakları
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 490.01/3.14.6
BCA, 490.1/700.384.1
BCA, 490.1/701.385.1
BCA, 490.1/701.386.1
BCA, 490.1/701.388.1
BCA, 490.1/702.392.1
BCA, 490.1/992.832.1
149
AHMET AKTER
BCA, 490-1/1002-870-2
BCA, 490.01/1005.879.1
BCA, 490.1/1773.1195.1
BCA, 490.1/1774.1197.1
Gazeteler ve Dergiler
Bafrasesi Gazetesi, Cilt 7-8, Sayı 332, 31 Eylül 1944.
Bafrasesi Gazetesi Cilt 9, Sayı 384, 25 Mayıs 1946.
Tan Gazetesi, Sayfa 4, 13 Temmuz 1936.
Altın Yaprak Dergisi Sayı 1.
Altın Yaprak Dergisi Sayı 4.
Makale ve Bildiriler
Akter, Ahmet, “Halkevleri Bütçesi İçin Bir Deneme: Gelir-Gider Tablosunun Tespiti”, An-
kara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi Sayı: 63, Güz
2018, , s. 1-50
Akter, Ahmet, “Turgutlu Halkevi (Eski Belediye) Binasının İnşası”, Uluslararası Turgutlu
Sempozyumu, 17-19 Kasım 2016, Sunulan Bildiri, https://www.acade-
mia.edu/30240748/TURGUTLUDA_HALKEVI_ESKI_BELEDIYE_BINASININ_IN-
SASI.
Arslan, Gürbüz, Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz
Araştırmaları, XVIII/72, s. 905-936.
Durukan, Ayşe, Türkan Ulusu Uraz, “Cumhuriyetin kültür kurumu olarak Halkevi Bina-
ları”, itüdergisi/a, mimarlık, planlama, tasarım, Cilt 7, Sayı 1, Mart, (2008), ss. 38-
49.
Tuna, Işıl, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra Halkevi Dergisi Altın Yaprak (1935-
1936)”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: Ŝ, Sayı: 72, Haziran 2018, s.
585-596.
Kitap ve Broşürler
CHF Halkevleri Talimatnamesi, Hâkimiyeti Milliye Matbaası, 1932.
CHF Bafra Halkevi, 24/2/1933’den 29/10/1933’e Kadar Faaliyetini Gösterir Broşür,
Resimli Ay Matbaası T.L.Ş., İstanbul, 1933.
Çeçen, Anıl, Atatürk’ün Kültür Kurumu Halkevleri, Gündoğan Yay., Ankara, 1990.
Yeşilkaya, Neşe Gürallar, Halkevleri, İdeoloji ve Mimarlık, İletişim Yay., 3. Baskı, İstan-
bul, 2003.
Zeyrek, Şerafettin, Türkiye’de Halkevleri ve Halkodaları (1932-1951), Anı Yay., Ankara,
2006.
150
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
151
AHMET AKTER
152
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
153
AHMET AKTER
154
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
155
AHMET AKTER
Bafra Halkevi Binası Kalorifer, Sıhhi ve Elektrik Tesisatı, Çatı Hesapları. BCA,
490.1/1773.1195.1 Lef 8
156
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
Bafra Halkevi Binası Kalorifer, Sıhhi ve Elektrik Tesisatı, Çatı Hesapları. BCA,
490.1/1773.1195.1 Lef 6
157
AHMET AKTER
Bafra Halkevi Binası Kalorifer, Sıhhi ve Elektrik Tesisatı, Çatı Hesapları. BCA,
490.1/1773.1195.1 Lef 7
158
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ
Bafra Halkevi Binası Kalorifer, Sıhhi ve Elektrik Tesisatı, Çatı Hesapları. BCA,
490.1/1773.1195.1 Lef 37
159
Bafra Şube Caddesi Solda Bafra Belde Hastanesi Hüseyin Bey Çeşmesi
161
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI:
“BAFRALI CEMAL GENÇ”
Giriş
Bu çalışmanın temel amacı, Bafra tarihi özelinde Kore Gazisi Cemal
Genç’in cesaret ve büyük bir fedakârlıkla Türk Tugayını büyük bir faciadan kur-
tarmasını birçok yönü ile ortaya koymaktır. Aynı zamanda batı ve Türk basını-
nın ve de araştırmacıların bu olaya nasıl yaklaşmakta olduğu da tartışılmaya
çalışılacaktır. Gazi Cemal Genç’in aile arşivinin yanı sıra torunu Sinem Genç ve
oğlu Fatih Mehmet Genç ile yapılan sözlü tarih çalışması kapsamında temin
edilmiş olan bilgiler, basın verileri, telif eserler ve batı kaynakları ile karşılaş-
tırmalı bir şekilde analiz edildikten sonra sonuca ulaşılmaya çalışacaktır.
Kore,3 Uzakdoğu’daki jeopolitik önemi dolayısıyla tarih boyunca Çinlile-
rin, Japonların, XIX yüzyıl ortalarından sonra da Rusların ilgi alanını oluştur-
7136-8484.
3 M.Ö. iki binli yıllarda, kurucusu kabul edilen efsane Kral Tangoon tarafından “Chosun” (Sabah
Sessizliği Ülkesi veya Sabah Serinliği) olarak isimlendirilen Kore, Asya kıtasının doğusunda, ku-
zey-güney doğrultusunda uzanan bir yarımadadır. Coğrafî konumu 34-43 paralelleri ile 124-130
meridyenleri arasındadır. Yüzölçümü 222.154 km2 olup, bunun 127.080 km2’si (%58) Kuzey
Kore, 99.392 km2’si (%42) Güney Kore topraklarından oluşur. Kore savaşlarının devam ettiği
1953 yılındaki nüfusu, 30.500.000 idi ve bu nüfusun yaklaşık 9.000.000 kişisi (%30) Kuzey
Kore’de, 21.000.000 kişisi (%70) Güney Kore’de yaşamaktaydı. İklimi sert karakterli olup, kışları
soğuk ve kar yağışlı, yazları sıcak ve bol yağmurludur. Kore halkının kökeni kesin olarak bilinme-
mekle birlikte, Orta Asya’dan geldikleri ve Moğol ırkından oldukları bilim adamlarınca kabul edil-
mektedir. Ancak, zamanla ve istilâlarla birlikte Çinliler ve Japonlarla karışarak melez bir yapıları
olmuştur. Dini inançları ve adetleri çok çeşitlidir. Buda, Konfüçyüs, Şamanizm ve Hıristiyanlık en
yaygın inanışlardır ve halkın birbirlerinin inançlarına karışmadığı geniş bir serbestlik ve hoşgörü
163
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
muştur. II. Dünya Savaşı sürecinde ABD dâhil büyük devletler, Pasifik ve Uzak-
doğu’daki millî menfaatleri için mücadele ederken, Kore Yarımadası sık sık bu
devletlerin çekişmelerine sahne olmuştur.4 1910 yılında Kore’yi hâkimiyeti al-
tına alan Japonya, Ağustos 1945’te II. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkınca,5 Kore
halkı, 1914’te ilân edilen Atlantik Beyannâmesi’nde yer alan; “Bütün milletler,
idaresi altında yaşamak istedikleri hükümet şeklini seçmek hakkına sahiptir-
ler.” prensibi kapsamında bağımsızlıklarını talep etmişlerdir.6
Aslında Kore sorunu, Kahire’den sonra Yalta ve Potsdam konferansla-
rında da ele alınmış, Mançurya ve Çin’deki bir milyon kişilik Japon ordusu tes-
lim olduktan sonra, Kore’deki Japon ordusunun teslim alınmasına sıra gelmiş-
tir. Bunun için ABD Savunma Bakanı, 11 Ağustos 1945’te Dışişleri Bakanlığı’na;
38. Paralel’in kuzeyindeki Japon kuvvetlerinin SSCB’nin, güneyindekilerin de
ABD Komutanlığına teslim olmalarını önermiştir. Bu öneri Kara ve Deniz Genel-
kurmayı tarafından kabul edilip, ABD Başkanı Harry S. Truman tarafından da
onaylanmıştır.7 Bunu takiben de 38. Paralel’in kuzeyi 12 Ağustos’ta SSCB, gü-
neyi ise 8 Eylül’de ABD tarafından işgal edilmiştir. ABD, İngiltere, SSCB ve Çin
tarafından Kore’de demokratik bir yönetim kurulması için Aralık 1945’te oluş-
turulması kararlaştırılan Karma Komisyon’un anlaşamaması üzerine sorun çık-
maza girmiş,8 böylece Kore, daha Japonya işgalinden kurtulamadan ikiye bölün-
müş9 ve 1945 itibariyle de Kore halkının bağımsızlık umutları sona ermeye baş-
lamıştır.10
hâkimdir. Kültürü düzeyi yüksek olan Kore halkının, 1950’li yıllarda %80’i okur-yazardır ve Kore
dili, Ural-Altay dil ailesindendir., Kore Harbi, Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler,
Yayına Haz: Erhan Yücel, EDOK Yayınları, Ankara 2001, s.1-3.
4 Mehmet Sedat Erkan, “Kore Savaşı ve Kore’de Türk Tugay (25 Haziran 1950 – 6 Temmuz 1953)”,
S.37-38, A.Ü. Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, Ankara 2006, s.232.
9 Nusret Özselçuk, “Kore Savaşı ve Türkiye”, Stratejik Etütler Bülteni, C.24, S.85, s.23.
10 Esasen, muhtemel bir Kore Savaşı’na çözüm bulma çalışmaları iki aşama geçirecektir. Birinci
164
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
II. Dünya Savaşı sürecinde müttefikler arasında başlamış olan çıkar çatış-
maları, savaşın bitmesini müteakip giderek daha da güçlenmeye başlarken
SSCB, 38. Pareleli (enlem dairesini) sınır kabul edip, Kuzey Kore’ye bir başka
devletin müdahil olmasına izin vermemeye başlamıştır. ABD de bu durumu Ey-
lül 1947’de Birleşmiş Milletlere taşımış ve görüşmeler sonunda SSCB’nin mu-
halefetine rağmen kabul edilen 14 Kasım 1947 tarihli kararla BM Geçici Kore
Komisyonu oluşturulmuştur. Komisyon, Kore’de mevcut durumu inceleyip si-
yasi olarak düzenlemelerde bulunacak ve 31 Mart 1948’de seçim yapılmasını
sağlayacaktır.11 Fakat SSCB, komisyonun Kuzey’e girmesine izin vermemiştir.
Nihayetinde, BM’in önerisiyle 10 Mayıs 1948’de Güney Kore’de seçimler yapıl-
mış ve Ağustos 1948’de anti-komünist Batı destekli Kore Cumhuriyeti kurul-
muştur. SSCB, bu gelişmeleri önce protesto etmiş, süreci durduramayınca da
benzer şekilde Kuzey Kore’de 25 Ağustos 1948’de genel seçimleri uygulayıp,
Eylül 1948’de, komünist ideolojiye sahip Kore Demokratik Halk Cumhuriyetini
kurmuştur.12 Müteakiben de ABD Güney Kore’yi, SSCB de Kuzey Kore’yi silah-
landırmaya başlamıştır. ABD ve SSCB askeri birliklerini birbirinden ayırmak
maksadıyla tespit edilen 38. Paralel (Enlem), tam anlamıyla, iki devletin sınırına
dönüşmeye başlamıştır.13 Her iki hükümet de, kendilerinin meşru hükümet ol-
duğunu ileri sürerek BM Genel Kurulu’nda Kore’yi temsil etmek ve bu sıfatla
görüşmelere katılmak için BM’e başvurmuştur.14 Ama sonuç alınamamış ve gi-
derek Kore’nin iki kısmında birbirine düşman iki farklı rejim kapsamında iki
ayrı devlet oluşumu güçlenmeye devam etmiştir.15 Ne yazık ki bu durum daha
sonra Doğu ve Batı Almanya ile Güney ve Kuzey Vietnam şeklinde bu devletlerin
idare altında birleştirilmesinden başka bir çözüm yoluna yanaşmıyor, Amerika ise, Kore kamuo-
yunun serbestçe oyunu kullanmasına imkân verilmesini istiyordu. Kore sorununun ikinci aşama-
sında ise konu, BM’e götürülerek, Kore’nin birleştirilmesini sağlamak için Kore’ye bir BM komis-
yonu gönderildi. Fakat bu komisyonun çabaları da sonuç vermedi. Komisyonun genel seçim ya-
pılması kararına, Kuzey Kore azınlıkta kalacağı için Sovyet Rusya, başından sonuna kadar karşı
çıktı. Meliha Yücel-Emine Yılmaz, “Kore Savaşı (1950-1953) Türkiye ve Dünya Açısından Genel
Bir Değerlendirmesi”, Askerî Tarih Bülteni, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı
Yayınları, Yıl 20, Sayı 39, Ağustos 1995, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1995, s.141-142.
11 Yaman, a.g.m, s.232; Erkan, a.g.m, s.47, 48.
12 Yücel-Yılmaz, a.g.m, s.142; Yalman, a.g.m, s.232.
13 Özselçuk, a.g.m, s.23.
14 Oysa Kore’de anlaşmazlıklar hallolup birleşme sağlansaydı, otuz küsur milyonluk nüfusu ile
dünyanın yüksek nüfuslu ülkelerinden biri durumunda olacaktı., Denizli, Kore Savaşındaki Kunuri
Kahramanları, s.9; Erkan, a.g.m, s.48.
15 Yücel-Yılmaz, a.g.m, s.143.
165
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
de parçalanması ile devam edecek ve dünya devletleri Doğu Bloğu ve Batı Bloğu
şeklinde kamplaşacaktır.
İkiye bölünme sonrasında Güney’deki Kore Cumhuriyeti, ekonomik açı-
dan perişan durumdayken, Kuzey’deki Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin uğ-
raştığı tek sorun, Güney’deki hükümeti devirmek olup bunun için de sınır ihlal-
leri, baskınlar, sabotajlar, gerilla saldırıları ve ekonomik baskılarla etkinliğini
artırma çabası içine girmiştir.16 İki Kore’yi komünist bir rejim altında birleş-
tirme amacını güden Kuzey’deki hükümet, bu birleşmeyi silah kuvvetiyle ger-
çekleştirmek için taarruz ordusu hazırlamaya başlamıştır, ancak Güney’deki
Kore Cumhuriyeti ordusu böyle bir saldırıyı durdurup, yalnız başına ülkeyi sa-
vunabilecek durumdan çok uzaktır.17 Bu durumu bilen Kuzey Kore, Çin’in ve
SSCB’nin desteği ile 25 Haziran 1950 sabahı saat 8’de hiçbir tahrik sebebi olma-
dan, sınırı teşkil eden 38. Paralel boyunca saldırıya geçmiştir. Bu süreçte Kuzey
Kore bir de ültimatom yayınlayarak, Kore’nin birleşmesini ve de yabancı askerî
ve siyasî komisyonların ülkeden çıkartılmalarını istemiştir.18 Sıcak savaşa dö-
nüşen bu gerilim,19 27 Temmuz 1953’e kadar, 3 yıl bir ay sürecektir. 20
Birleşmiş Milletlerin Güney Kore İçin Yardım Çağrısı
Kuzey Kore’nin saldırısı üzerine, BM Kore Komisyonu, iki taraftan çarpış-
maların derhal durdurulmasını talep ederken, gözlemci raporlarını değerlendi-
rerek, BM Genel Sekreteri’ne; Başlayan Kuzey Kore taarruzunun hakîki bir harp
niteliği taşıdığını ve uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye soktuğunu bildir-
miştir.21 ABD bu durumu hemen BM Güvenlik Konseyi’ne götürmüş, Güvenlik
Konseyi de 25 ve 27 Haziran 1950 tarihli kararlarıyla, Kuzey Kore’yi barışı boz-
makla suçlu ilân ederek, barışın yeniden tesisi için tüm üye devletlerden Güney
Kore Cumhuriyeti’ne yardım etmelerini istemiştir.22 BM’in çağrısı kısa sürede
geniş yankı bulmuş ve Türkiye, ilk günden destek veren ülkeler arasında yer
166
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
bet eden milletlerle bu milletlerin Kore’ye gönderdikleri kuvvetler de şöyledir: Kara ordusu için;
İngilizler iki tugay, Kanada, Avustralya, Tayland, Hollanda, Fransa ve Yunanistan birer tabur, Yeni
Zelanda bir topçu taburu, İsveç bir seyyar hastane gemisi, Hindistan bir sıhhiye birliği, Amerika
ikişer tümenli üç kolordu ve bir deniz piyade tümeni, Güney Kore ikişer alaylı sekiz tümen. Deniz
kuvvetleri; Amerikalılar, Uzak Doğu donanma kuvvetleri. Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Hol-
landa, Fransa ve Tayland, irili ufaklı deniz birlikleri ile katılmışlardır.
Hava kuvvetleri; Amerikalılar, Uzak Doğu hava kuvvetlerini bir hava indirme alayı ile takviye ede-
rek. İngilizler, Güney Afrika ve Güney Kore hava kuvvetleri de, hava muharebelerine katılmışlar-
dır. Ortalama olarak Kore harbine katılan 14 milletin Kore’de bulundurdukları kuvvetlerin top-
lamı, 500.000 civarındadır., Celal Dora, Kore Savaşında Türkler 1950-1951, İsmail Akgün Matba-
ası, İstanbul 1963, s.7-8.
25 Erkan, a.g.m, s.50, 51.
26 Şinasi Sükan, “Kore Savaşı ve Ötesi”, Töre, C.6, S.37, Ankara 1974, s.24.
167
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
27 SSCB ve Stalin’in talepleri konusunda geniş bilgi için bkz.Selma Yel, Değişen Dünya Şartlarında
Karadeniz ve Boğazlar Meselesi ( 1923-2008), Atatütk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ata-
türk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 2009.
28Anne Katherine Fanning, B.A., Turkısh Mılıtary In The Korean War, A Thesıs In Hıstory, Submit-
ted To The Graduate Faculty Of Texas Tech University İn Partial Fulfillment Of The Requirements
For The Degree Of Master Of Arts August, 1993, s.14.
29 Fanning, a.g.t, s.15.
168
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
Kore Savaşı ve Türkiye’nin asker gönderme kararı büyük ölçüde NATO üyeliği
ile ilgilidir demek mümkündür.30 O günlerde Ankara’da bulunan ABD Senatörü
Michael Cain’in, 28 Temmuz 1950’de Bakanlar Kurulu’nun Kore ile ilgili toplan-
tısından birkaç saat önce yaptığı toplantıda ,“Türkiye Kore’ye gönüllü göndere-
cek olursa, Atlantik Paktı’na alınması da daha kolay olacaktır” sözleri açıkça
bunu göstermektedir31
28 Haziran 1950’de BM Cemiyeti bütün üye devletlerden Kore Cumhuri-
yeti’ne ne gibi yardım yapılabileceğini sormuş, Türkiye de BM Genel Sekre-
teri’ne 28 Haziran 1950’de Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü imzalı şu cevabî telg-
rafı göndermiştir:
169
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
35 Cameron S. Brown, The one coalition they craved to join: Turkey in the Korean War” Review of
International Studies (2008), 34, 89–108 Copyright British International Studies Association
doi:10.1017/S0260210508007924, s.96.
36 Yücel – Yılmaz, a.g.m, s.149,150, Yüksel Zengin, “Kore Savaşı’na Girişimizin Türk Dış Politika-
sına Etkileri”, Olaylar ve Yorumlar, S.23, A.Ü Basımevi, Ankara 1996, s.28, Bu noktada Türk Hükü-
meti’nin ilk amacı, “Özgür milletlerde gelişen ortak savunma azmine inandığını belirterek, bu fik-
rin yaşamasına katkıda bulunmak, ikinci amacı ise, 1923 yılından beri özellikle de İkinci Dünya
Harbi’ne girmemiş Türk Ordusu’nu muharebe alanında denemek ve ona bir deneyim kazandır-
mak ve üçüncüsü de, Türkiye’nin komünist yayılmacılığına karşı güvenliğini sağlamak için batı-
nın ortak savunma sistemine entegre olmak” olabilir. Özselçuk, a.g.m, s.28.
37 Cameron-Brown, a.g.e, s.95.
38 Birinci Türk Tugayı’nda Bölük Kumandanı olarak görev yapan Piyade Binbaşı Turan Ergüngör
anılarında, gönüllülük noktasında, Türk milletinin meseleye yaklaşımına dair şahid olduğu şu ha-
170
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
İstiklal Savaşı üzerinden çok kısa bir zaman geçmiş olup vatanseverlik duygu-
ları hali hazırda çok güçlüdür. Bunun yanı sıra büyük bir seçim zaferi kazanılmış
ve Ak Devrim olarak nitelendirilen bir seçim sonucunda halkın yoğun desteği
ile DP iktidara gelmiştir. Halk, gelecekle ilgili umutlar içindedir. Basın yoluyla
yapılan propaganda da olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır. Kore’ye asker
gönderme konusu tartışılırken, TBMM 8. Dönemde 5 Ağustos 1946 - 24 Mart
1950 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde CHP milletvekili iken,
9. Dönemde 22 Mayıs 1950 - 12 Mart 1954 tarihleri arasında DP’den Milletvekili
olan Senihi Yürüten ’in, Kore’ye gönüllü bir milis kuvveti göndermek amacıyla
kurmuş olduğu derneğe daha ilk günlerden itibaren on bin gönüllü başvurusu
olmuştur.39 Yani o tarihlerdeki toplum psikolojisi böyle bir harekât için çok mü-
sait olup, farklı savaş stratejileri ile DP Hükümeti süreci çok iyi kontrol etmeye
başlamıştır.
Genelkurmay Başkanlığı’nın 3 Ağustos 1950 tarihli emri gereğince
Kore’ye gönderilmesi kararlaştırılan birliğin Ankara’da kurulması sürecine baş-
lanılmış ve Tugay Komutanlığı’nın Motorlu Karargâhı Ankara’da, 28. Tümen ta-
rafından kurulmuştur. Aynı tümenin Ayaş’ta bulunan 241. Piyade Alayı, Türk
Tugayı’nın Piyade Alayını, Etimesgut’taki 2. Zırhlı Tugay 2. Motorlu Topçu Ta-
buru da Kore Tugayı’nın Topçu Taburunu teşkil etmiştir. Kısa süre sonra bu bir-
lik, 259 subay, 18 askerî memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 1.414 er olmak
üzere 5.090 mevcuduna çıkarılarak, Kore’de savaşa istekli yepyeni bir birlik
teşkil edilmesi süreci tamamlanmıştır. Ardından, Kore’ye gönderilecek subay-
lar, tam teşekküllü askerî hastanelerde muayene edildikten sonra sağlam ra-
poru alanların Kore Tugayı’na atamaları yapılmıştır. Ankara’daki 2. Zırhlı Tugay
Komutanı Tuğgeneral Tahsin Yazıcı, 18 Ağustos 1950 tarihinden itibaren Bi-
rinci Kore Türk Tugayı’nın Komutanlığı’na, Çankırı’daki Piyade Okulu
diseyi anlatmaktadır: “Sıhhî muayeneler esnasında, vücudundaki herhangi bir arızadan dolayı se-
fere katılması mahzurlu görülen erlerden, doktorlara “sağlam yazılmaları” için yalvaranları gör-
dük. Hatırladıkça haz duyduğum bir hadiseyi anlatmadan geçemeyeceğim: Muayeneler sırasında
sağ kolu omuz başından kopuk bir ihtiyar, elinden tuttuğu bir onbaşıyı adeta yedekleyerek götü-
rüyordu. Hariciye servisine girdiler. İhtiyar, delikanlıyı doktora doğru iterek; ‘Doktor Bey, fıtık
varmış diye bu çocuğu çürük yazmışsın. Fıtık sünnet gibidir. Kes al onu da, yolcuyu yolundan alı-
koyma. Ben köyde kızılla döğüşmeye aslan gönderiyorum diye öğünüyordum, yüzümü kara
etme.’ dedi. Onbaşıyı Kore’ye giderken vapurda gördüm. Ameliyat olmuş. Dönüşte yine vapurda
beraberdik, çavuşluğa yükselmişti.” Turan Ergüngör, Kore'de Birinci Türk Tugayı, Karınca Matba-
ası, Ankara 1954, s.7, 8.
39 Erkan, a.g.m, s.51-52, Altan Öymen, Değişim Yılları, 2004, s.547; Cengiz Atlı, “Kore Savaşı ve
Kore Savaşına Iğdır’dan Katılanlar”, Trakya Üniv. Sosyal Bilimler Dergisi, C.16, S.1, Haziran 2014,
s.431.
171
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
Tâlimnâme Kurulu’ndaki Piyade Albay Celal Dora ise, 17 Ağustos 1950 tari-
hinde 241. Piyade Alayı Komutanlığına atanmışlardır.40 Tuğgeneral Tahsin Ya-
zıcı kumandası altındaki Tugay, üç taburdan oluşmakta olup 1.Tabur Binbaşı
İmâdettin Kuranel, 2.Tabur Binbaşı Mithat Ulunlu ve 3. Tabur Binbaşı Lütfü Bil-
gin komutasında olacaktır. Tugayın yaklaşık mevcudu 14.936 civarındadır.41
Kore’ye tercümanlar dışında yedek subay gönderilmemesi, subay kadro-
larının da özellikle gönüllülerden tamamlanması, bütün personelin sıhhî mua-
yenelerden geçirilmesi ve bu işlerin en geç 20 Ağustos 1950 tarihine kadar bi-
tirilmesi emredilmiştir. Türk Tugayı, yolculuk öncesinde vakit darlığından çok
az eğitim yapabilmiştir.42 Bu arada tüm personele, tetanos, tifo, tifüs, dizanteri,
çiçek ve kolera aşıları yaptırılmış43 ve hazırlıkların son demlerinde moral faali-
yeti olarak, Ankara Radyosu Yurttan Sesler Korosu ile ses sanatçıları Müzeyyen
Senar Işıl ve Sabite Tur tarafından Etimesgut’ta konser verilmiştir.44
Hazırlıklarını zamanında tamamlayamayan Birinci Türk Tugayı, ancak
19-20 Eylül 1950 tarihlerinde Ankara’dan İskenderun’a demiryolu ile yolcu
edilmiştir.45 Tugay’ın İskenderun’a hareketinden bir gün evvel, 18 Eylül 1950
günü, Başbakan Adnan Menderes, Milletvekili Refik Şevket İnce ve Genelkur-
may Başkanı Orgeneral Nuri Yamut, Etimesgut Garnizonu’na gelerek, Tugay’ı
toplu olarak yolcu etmişlerdir.46 23 Eylül 1950 Kurban Bayramı’nın birinci günü
olması nedeniyle Birinci Türk Tugayı bayram namazını Atik yaylasında toplu
halde kılmış ve müteakiben Alay İmamı Muhsin Örtülü’nün yaptığı dua ile meh-
metciğin muvaffakıyeti için Allah’tan niyaz ve temennilerde bulunulmuştur.47
Yola çıkılmadan önce, İskenderunlular tarafından General Tahsin Yazıcı’ya ve
Dörtyollular tarafından da Albay Celal Dora’ya, mehmetciğin selâmet ve muvaf-
fakıyeti temennisiyle birer “Kur’an-ı Kerîm” hediye edilmiştir.48
40 Erkan, a.g.m, s.54-55; Kore Harbinde TSK'nın Muharebeleri (1950-1953), s.27; Turhan Seçer,
Kore Savaşı'nın Bilinmeyenleri, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul 2014, s.30; Genelkurmay
Başkanlığı Kore'de Türk Muharebeleri, s.29-32.
41 Fanning, a.g.t, s.18, Binbaşı Ulunlu ve Binbaşı Bilgin ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Cevat çatışma-
larda kaybedilmiştir.
42 Birinci Türk Tugayı’nın yola çıkmadan evvel eğitimi için, Ankara’daki Amerikan İrtibat He-
yeti’nden Albay Gumby başkanlığında beş Amerikalı subay danışman olarak Tugay’a gelmiş ve bu
heyet marifetiyle Almanya’dan 300 adet Amerikan M-1 piyade tüfeği ile bir miktar makineli ta-
banca, hafif ve ağır makineli tüfek, roketatar ile bu silahların mermileri getirilmiş, ancak çok az
eğitim yapılmıştır. Seçer, a.g.e, s.31.
43 Dora, a.g.e, s.31.
44 Genelkurmay Başkanlığı, Kore'de Türk Muharebeleri, s.32, 33.
45 Yücel-Yılmaz, a.g.m, s.152; Yaman, a.g.m, s.239.
46 Dora, a.g.e, s.21.
47 Dora, a.g.e, s.23.
48 Dora, a.g.e, s.27, 28.
172
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
Tugayı Kore’ye götürmek için evvelce ayarlanan beş ABD gemisinden üçü
personele, ikisi eşyaya tahsis edilmiştir. Personel gemilerinin ilki İskende-
run’dan 25 Eylül 1950’de, sonuncusu 27’sinde hareket etmiş, eşya vapurları ise
30 Eylül ve 2 Ekim 1950 günlerinde İskenderun limanından ayrılmıştır. Takip
olunacak yol; Süveyş Kanalı, Mendep Boğazı, Seylân Adası’nda Colombo limanı,
Singapur ve Filipinler ile Formoza arasından geçmektedir. Fakat bu, emniyet
dolayısıyla gizli tutulmuştur. Mısır sularına kadar Türk Tugayı’nın himayesini
Türk Donanması ve ondan sonra Kore’ye kadar BM adına İngiliz Donanması üst-
lenmiştir. Yirmi bir gün süren deniz yolculuğunda gemiler, yalnız Port Said ile
Seylân Adası’nın Colombo Limanı’nda duracak, Tugay mensuplarının anava-
tana yazdıkları ilk mektuplar da Colombo’da postaya verilecektir. Seyahat süre-
since gemilerde birliklere bilhassa talim için verilen bir kısım yeni ABD silahla-
rıyla eğitime devam edilmiş, güvertelerde muharebe cephanesiyle atışlar yap-
tırılmış, Subaylara da harita üzerinde sık sık muharebe tatbikatları yaptırıldığı
gibi bilhassa Kore halkı hakkında faydalı konferanslar verilmiştir.49 Türk Tu-
gayı, 21 günün sonunda Kore’nin güneydoğusunda bulunan Pusan Limanı’na
birer gün ara ile 18, 19 ve 20 Ekim 1950 günlerinde, düzen içinde ve sessiz bir
şekilde intikal etmiştir.50 Türk askerlerini, Pusan Limanı’nda ABD Garnizonu,
Güney Kore Hükümeti yetkilileri ve halkın ileri gelenleri ellerinde Türk bayrak-
larıyla karşılarken, bando da Türk, Kore ve ABD millî marşlarını çalmıştır.
Karaya çıkan birlikler, orada hazır bulundurulan vasıtalarla istasyona
gönderilmiştir. İstasyonda harekete hazır vaziyette bekleyen trenlerle, tam bir
intizam ve sükûnet içinde Pusan Limanı’nın 95 km. kadar kuzey batısında bulu-
nan Taegu şehrine ulaştırılmış, ardından bir kışlaya yerleştirilmişlerdir.51 Na-
zan Kahraman’ın yapmış olduğu çalışma sebebiyle görüşmüş olduğu gazilerden
bazıları ilk günlerde, “nerede olduklarını bilmediklerini, hatta yön kavramını
rada hazır bekleyen katarlarla Pusan’ın 85 km kuzeybatısındaki Taegu şehrine gönderilmeye baş-
lanmıştır. Trende Türk Tugayı’na Amerikan kumanyası dağıtılmış ve yiyeceklerin çeşitleri ve zen-
ginliği şaşkınlığa neden olmuştur. Ancak bir müddet sonra bazı konservelerin domuz eti olduğu
kulaktan kulağa yayılmış, kutuların üzerinde ne etinden yapıldığı yazmasına rağmen İngilizce ol-
duğundan, kimse anlamamıştır. Nihayet lisan bilen birisi bulunmuş ve “Bacon” yazanın domuz eti
olduğu anlaşılmış, herkese duyurulmuş ve domuz etli konserveler tren durdukça Korelilere ve-
rilmiştir. Ne zamandır et yüzü görmemiş Koreliler, memnun olurken, Türk askeri bu yardımse-
verlikleri ve içten davranışlar vesilesiyle kısa sürede kendilerini tanıtmış, Koreliler de Türk aske-
rine “Turgo Number One – Türkler Bir Numara” demeye başlamıştır.” Seçer, a.g.e, s.64.
173
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
bile yitirdiklerini belirtirken”52, Birinci Türk Tugayı’na, burada bir hafta istira-
hatten sonra, Taegu ile Taejon arasındaki dağlarda gizlenen ve fırsat buldukça
aşağılara inip yollara saldıran gerillacıları temizlemek, yol ve köprüleri emni-
yette bulundurmak vazifesi verilmiştir.53
Türk Tugayı’nın ilk gurubu, 12 Ekim'de Kore'nin Pusan kentine ulaşmış-
tır. Daha sonra 17 Ekim 1950'de 5.190 kişi daha gelmiştir. Komutan Tuğgeneral
Tahsin Yazıcı komutasında ertesi gün Taegu’nun hemen dışındaki kabul merke-
zine gidilmiştir. Yarbay Celal Dora ve Binbaşı Faik Turun, (Harekât) subayı ola-
rak, Binbaşı Recai Baturalp da birlikle beraberdir.54 Ortak iletişim için dil so-
runu ilk kez BM dâhilinde United Nations Resident Coordinator (UNRC) aracılı-
ğıyla çözülmeye çalışılmıştır. Eğitim yöntemlerinin anlaşılabilmesi için kılavuz-
lar Türkçeye çevrilmiş ve de UNRC birimleri tarafından sağlanan tercümanlar
vasıtası ile bu problem çözülmeye çalışılmıştır. Türklerin İngilizce konuşama-
ması veya Amerikalıların Türkçe konuşamaması her birine ağır bir yük bindir-
meye başlamış ve bu konuda her iki taraf da önemli deneyimler yaşamışlardır.55
Kore’ye ulaşan Birinci Türk Tugayı’nın yerleşme çalışmaları devam eder-
ken, 7 Kasım 1950 günü BM Ordusu’ndan gelen bir emirle Türk Tugayı, 8. ABD
Ordusunun 9. Kolordusu emrine verilmiştir. Bu kolordu II. Dünya Savaşı’ndaki
zaferleri ile bilinmektedir ve savaş muhabiri olarak cepheden haberler ileten
Hikmet Feridun Es’e56 göre, bu görevlendirme Türk tugayına duyulan güvenin
de bir nişanesidir.57 Bu arada, BM ordusunda her tümene bir Kod adı verilmiş,
General Mac Arthur tarafından Türk Tugayına özel olarak ‘North Star’ yani ‘Ku-
tup Yıldızı’ ismi uygun görülmüştür.58 Hikmet Feridun Es bu durumu şöyle ifade
etmektedir: “Şimdi bütün Kore’de ‘Nort Star’ yani Şimal Yıldız’ı Kore’deki Türkle-
52 Nazan Kahraman, ”Kore Gazileri Üzerine Nitel Bir Çalışma: Merzifonlı Kore Gazileri”, OPUS,
Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, Cilt 15, Sayı 25, 2020, s.3619.
53 Bu sırada Türk Tugayı, yukarıda belirtildiği gibi, bir yandan yeni Amerikan silah ve teçhizatıyla
eğitim, atış ve arazi tatbikatları yaparken; bir yandan Pusan limanına gelen yük gemilerinden çı-
karılan toplarla diğer motorlu vasıta, eşya ve malzemelerin Taegu’ya getirilmesine çalışılmış, öte
yandan Türkiye’ye geri gönderilmesi gereken silah, teçhizat, malzeme ve eşyanın ambalaj ve sevk
işleriyle uğraşılmıştır. Kore Harbinde TSK'nın Muharebeleri (1950-1953), s.32.
54 Fanning, a.g.t, s.24.
55 Fanning, a.g.t, s.19.
56Necati Tonga, ”Hikmet Feridun Es”, Ahmet Yesevi Üniversitesi, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü,
174
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
rin ismidir. Bize böyle diyorlar. Kore’deki bütün Birleşmiş Milletlere ait Amerika-
lılara ait birliklerin birer lakabı vardır. Bize de North Star ismi verilmiştir. Mesela
bir şehir civarından geçerken Birleşmiş Milletlerin kuvvetleri ve halk; -Şimal Yıl-
dızları geçiyor! Diye birbirine giriyorlar ve bizi görmek için itişiyorlar.” demekte-
dir. Diğer birlikler içinde karasinekler vb isimler verilmiş olanlar olup, Türk Tu-
gayına verilen adın Mehmetçiği çok mutlu ettiğini belirtmektedir. Es, yazıla-
rında; “Şimal Yıldızı’nın en yakın iş birliği yaptığı ABD birliğinin adı da Kızıl Deri-
liler birliğidir, o da Türk tugayı gibi cesareti ile meşhurdur. Düşmanla çatışma
yoksa bu iki birlik voleybol futbol vb oynamaktadırlar.” demektedir.59
Anadolu’nun pek çok farklı bölgesinden seçilen askerlerden oluşan Türk
Tugayını, Kore’ye geldiğinde en zorlayan durumlardan birisi hava şartları ol-
muştur. Bu zorluk elbette ABD’den gelen askerleri de etkilemiştir. ABD kamuo-
yunu rahatsız eden, cepheden gelen ilk haberi Time dergisi 27 Kasım 1950 ta-
rihli sayısında okurlara sunarken; “Kore’de BM güçleri ihtiyatlı bir şekilde böl-
geye doğru ilerliyor. Tedarik zorlukları, düşman direnişinden daha fazladır...” vb
şeklinde devam eden yazının devamında şu bilgiler verilmektedir:
59 Hikmet Feridun Es, “Bir Manga İle Bir Bölüğü Durduran Onbaşı”, Hürriyet, 9 Ocak 1951.
60 Fanning, a.g.t, s.46.
175
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
dondu ve bu sırada bitmek bilmeyen geceler boyunca, botlar buza döndü.” denil-
mektedir.61
Kasım ayından başlayarak bölgede olan Savaş Muhabiri Hikmet Feridun
Es’in, Aralık ayında göndermiş olduğu yazılarından Cemal Genç’in de içinde bu-
lunduğu Türk Tugayının yaşam koşullarını anlamak mümkün olmaktadır. O
günler için şöyle demektedir:
Türk basını ilk günden itibaren Türk Tugayı ve Kore ile ilgili gelişmeleri
yakından takip etmeye başlamıştır. 20 Kasım 1950 tarihli Cumhuriyet Gaze-
tesi’nde Türk Tugayının Pyong Yang bölgesinde çeteleri temizledikten sonra
Çin sınırına çıkacağı bilgisine yer verilirken; “8. Amerikan Ordusunun Komutanı,
Sekizinci Ordu, Türk Tugayı ile iftihar ediyor, dedi.” bilgisine yer verilmiştir. Aynı
haber kapsamında Samsun’un Bafra İlçesinden buraya gelmiş olan Cemal
Genç’in hangi iklim koşullarına maruz kalmış olduğunu da anlamak mümkün
olup, “Kore’de 38. arz dairesinin çok şimalinde şimdi İstiklal Marşı söyleniyor, Ge-
neral Kış da, burada bütün dehşetiyle hüküm sürmeye başladı denilmektedir.”63
Yani Karadeniz iklimi delikanlısı, bilmediği bir coğrafyada bu denli sert kış ko-
şullarında yaşam mücadelesi vermeye başlamıştır. Sadece O mu? Bütün Ana-
dolu’nun genç evlatları vatan için denilerek gerçekte ne için burada olduklarını
176
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
177
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
leri Amerikan gazeteleri için harika tanıtım fotoğrafları ve haber filmleri çeke-
rek kamuoyu ile paylaşmaya başlamıştır. Time dergisi, taburun gelişinin öne-
mini vurgularken, bir fotoğrafla birlikte “Türkler Pusan tren istasyonunda” re-
simleriyle kamuoyuna sunmuştur:67 Kasım sayısında daha fazlasını öne çıkar-
maya başlamış ve savaşan Türkleri ve onların kültürlerini anlatan “Ağır ve So-
ğuk Çelik” başlıklı bir makale yayınlamıştır. Türk taburundaki Mehmetçikler,
başka bir çağın savaşçıları gibi görünen paltolar içinde, geniş bıyıkları ve sün-
güleri ile fotoğraflanmıştır. Türklerin cephedeki başarılarını fazla ekmek tüket-
mekle ilişkilendiren bir başka haberde ise şu bilgiye yer verilmiştir: “Türkler,
hem savaş sırasında hem de sonrasında, kaba, sert dövüşçüler olma ününe sahip-
tir. Türk Tugayının çoğu muvazzaf askere alınmış genç adamlardı ve hepsi bir si-
lah taşıyordu. Bu uzun bıçaklar çoğunda vardı. Başka hiçbir BM askeri bu tür si-
lahlara sahip değildi. Bıçak veya gerçekten de sıra dışı başka bir silahtı bu. Türkler
yakın dövüşte tehlikeli bir ustalığa sahipti ve çoğu doğu bozkırlarındandı. Tür-
kiye’nin Rusya sınırına yakın bölgesi ve biraz daha fazlası vardı.”68 Elbette bu yo-
rumların bir kısmı yanlış olup, Türk Tugayı mevcudu neredeyse bütün Tür-
kiye’den seçilmiş askerlerle teşkil edilmiştir. Kasatura ve süngü konusunda da
bilgisiz oluşları bir başka ayrıntı olarak dikkat çekicidir.
Cemal Genç ve Wawon Muharebesi
Cemal Genç, 10 Eylül 1929’da Trabzon Sürmene’de dünyaya gelmiştir.
Babası, ticaret erbâbı Mustafa Bey, annesi Şöhret Hanımdır.69 Beş çocuklu bir
ailenin üçüncü çocuğudur. Cemal Genç, 4-5 yaşlarında iken aile, Sürmene’den
Bafra’ya göç etmiştir. Bafra’da büyüyen Cemal Genç, genel anlatıma göre Kore
için gönüllü asker arandığını duyduğunda ailesi çok istemese de belki de harita
üstünde zor bulacağı bu ülkeye yardıma gitmeye karar vermiştir. Oğlu Fatih
Mehmet Genç ise bu kararı, onun vatanseverliği ile ilişkilendirmektedir.70
Coğrafya insan karakteri üzerinde etkilidir demektedir bazı bilim insan-
ları.71 Gerek doğduğu Sürmene ve gerekse Bafra’da İstiklal Savaşı’nda önemli
mücadeleler yaşanmış olup bölge halkının vatanseverliği ve yiğitliği kitap ve
makalelere konu olmuştur.1929 yılında doğmuş olan Cemal Genç muhtemelen
Samsun doğumlu olup Cemal Genç'in 3. oğludur. İTU Elektrik mühendisliğinden mezun olmuştur.
Hali hazırda Avustralya’da Sydney’de yasamaktadır ve Bilgi İşlem Müdürü olarak çalışmaktadır.
71 David Robson, ”Yaşanılan Coğrafya Düşünce Tarzını Nasıl Etkiliyor?”, BBC News Türkçe, 23
178
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
yal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir 2019,
s.88.
179
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
oyların 15.905’ini DP, 13.688’ini CHP ve 428’ini MP almıştır. Ancak Bafra Bele-
diyesi’ni kazanan CHP olmuştur.77 Cemal Genç’in ailesinin tercihinin terhis ol-
duktan sonraki süreçte seçim çalışmalarında DP’ye destek vermesinden hare-
ketle, daha çok bu siyasi eğilime yönelik olduğunu söylemek mümkündür. Bu
yöndeki tahminimizi Cemal Genç’in en küçük oğlu 1965 doğumlu Fatih Mehmet
Genç de doğrulamış olup, “Politikayla çok ilgilenmezdi, Adalet partisine oy ve-
rirdi, dolayısıyla Adnan Menderes, Süleyman Demirel gibi politikacılara saygı du-
yardı ama muhalefet liderleri hakkında kotu bir söz ettiğine de hiç şahit olma-
dım.”demiştir.78 Ailesinin Cemal Genç’in Kore’ye gitme kararına ne tür tepki
verdiğini net olarak bilemesek de torunu Avukat Sinem Genç ile yapılan görüş-
meden anlaşıldığı kadarıyla elleri yüreklerinde cepheden gelen haberleri bek-
lemişlerdir.79
Cemal Genç’in de içinde bulunduğu Türk askerinin Kore’deki mücadelesi
Birinci Türk Tugayı’nın Kunu-ri Muharebeleri’nde yer alması ile başlamıştır.
Kunu-ri Muharebeleri; Kore Savaşı içindeki muharebelerin bir bölümü olup,
Wawon (28 Kasım 1950), Simnimni (29 Kasım 1950), Kaechon (29 Ka-
sım1950), Kunu-ri Boğazı Muharebesi (29-30 Kasım 1950) ve Sunchon Boğazı
Muharebesi (30 Kasım-1 Aralık 1950)’nin bütününe verilen genel bir isimdir.80
Bu çalışmanın ana konusu olan Bafralı Cemal Genç, Birinci Türk Tugayı ile
Kore’ye gelmiş ve 28 Kasım 1950’de cereyan eden Wawon Muharebesi esna-
sında gösterdiği cesaretle Türk ve dünya basınında yer almıştır. Türkiye bası-
nında yer aldığı gibi, ailesine yazdığı mektuplardan da anlaşılacağı üzere Güney
Kore, Japonya ve ABD basını da başarısına yakın ilgi göstermiş ve sonrasında
aşağıda ifade edileceği üzere, Türk Tugayı’nın “nişan ve berat” ile taltifine vesile
olmuştur.81
Kunuri Muharebeleri, Karilyon Dağı’nda keşif takımının baskına uğrama-
sıyla başlayıp, Wawon, Simnim-ni, Kaechon, Kunu-ri Boğazı ve Sunchon Boğazı
muharebeleri ile devam etmiştir. Yaklaşık dört ay evvel teşkil edilmiş olan Bi-
rinci Türk Tugayı82 Wawon Muharebesi ile Kore Savaşı’ndaki ilk muharebesini
Çunşon’a yapılan baskın karşısında göstermiştir. Bu baskında yiğitçe savaşan
180
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
83 “Çetelere Karşı Kazandığı Zafer İçin Gl. Mac Arthur Kore Birliğimizi Tebrik Etti”, Hürriyet, 19
Kasım 1950, s.1.
84 Mim Kemal Öke, Unutulan Savaşın Kronolojisi: Kore. 1950-1953, Boğaziçi Yayınları, İstanbul
1990, s.92,93.
85 Bafra, Mübeccel Dilmaçoğlu, 7 Aralık 1950.
86 Faruk Fenik, “Birleşmiş Milletler Kore’de Ricat Ediyor”, Cumhuriyet, 5 Aralık 1950.
87 Galiçya Cephesi hakkında bkz: Selma Yel, Yakup Şevki Paşa ve Askeri Faaliyetleri, Atatürk Araş-
tırma Merkezi Yayınları, Ankara 2002; “Radyolar Dün Gece Birliğimizin Kahramanlıklarını Anlat-
tılar”, Cumhuriyet, 30 Kasım 1950, s.1.4.
181
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
kamuoyu ile paylaşıldığı yine ilgili basın tarafından ifade edilmiştir. Bu baskın
ve kuşatmadan zamanında haberdar olunmasının temel sebebi, bir Posta/irti-
bat Erinin kurulan tuzağı aştığı gibi iki Çinliyi de öldürerek tugay kumandana
ulaşması ve Amerikalı Albayın etrafının sarıldığı haberini getirmiş olmasıdır.
Bütün bu haberlerin ortak noktası, bu er vasıtası ile kuşatmadan haberdar olun-
duğu gerçeğidir.88 Türk Tugay Komutanı Tahsin Yazıcı, bu acil durum karşı-
sında en iyi hal çaresi olarak süngü takarak hücuma geçmiş olduklarını ifade
etmektedir. Amerikalı Albayın Türk Tugayı tarafından nasıl kurtarılmış olduğu,
Reuters Ajansı kaynak alınarak detaylı bir şekilde Cumhuriyet Gazetesi’nde yer
almıştır.89 Reuters Ajansı, bütün dünyaya haber geçtiği için de başta ABD olmak
üzere müttefik ülkelerde bu habere yer verilmiş olduğunu düşünmek mümkün-
dür.
Hadiseye bakıldığında, Türk Tugayının ısrarla müdafaa etmekte olduğu
kesimde bir gediğin açılması halinde, Çongcon Nehri gerisindeki mevzilere çe-
kilmekte olan 4. BM. Tümenini gayet müşkül bir mevkide bırakacaktır. Bu ne-
denle Türk Tugayının çarpışmaları ve düşmana arazi kaptırmadan ve gayet az
zayiatla mukabil hücumlar yaparak komünistlerin ilerlemesine mani olmaları
büyük bir stratejik zafer olarak kabul edilmektedir. Cumhuriyet’e göre, “Tuga-
yımıza mensup birliklerin Allah Allah nidaları ile kısa hedefli mukabil taarruzlar
yaparak düşmanın ileri hareketini durdurmaları ile mükemmel neticeler vermiş-
tir. Birçok defalar Türk süngüsünü artık tanımağa başlayan Komünistlerin “Allah
Allah sedalarının işitilmesiyle geri hatlara çekildikleri görülmüştür”.90
Amerika’nın Sesi radyosunun verdiği tafsilatlı haber, konunun tam olarak
anlaşılması açısından gazetede anlatıldığı şekliyle bütünüyle aktarılmış olup
şöyledir:
182
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
Türk Tugayının 8 şehit daha verdiği yine Amerika’nın sesi radyosu tara-
fından bildirilmiştir. Verilen bilgide, Amerika’nın sesi radyosu bu gece
19.15’teki yayını esnasında şunları söylemiştir. Şu dakikada stüdyoya ge-
lirken Reuters’in bir haberi olacak şu kahramanlıklarından bahsetmekte-
dir;”Tokchon ile Kunuri arasındaki stratejik cenah yolunu tutan 5000
mevcutlu Türk Tugayı bugün 8.Ordunun sağ cenahına adeta demirlemiş
bir vaziyette iken Kuzey Koreli ve komünist Çinliler Birleşmiş kıtalarını
çevrilmeye çalışıyordu. Yüksek dağların arasındaki geçidi kapatmış olan
Türkler mevzilerini kati bir şekilde müdafaa ediyorlardı. Dün ilk defa sa-
vaşa katılan Türkler bütün gün boyunca karşıdan gelen şiddetli tazyike
karşı koymuştur. Bu kuvvetli sızmalardan hiç birisi Türkleri yerinden kı-
mıldatamamıştır. Türkler ilk kayıplara Kunuri nin doğusunda cereyan
eden şiddetli savaşlar esnasında uğramışlardır. Akşam üzerine doğru
Türk Tugayı 8 şehit ve birçok yaralı vermesine rağmen 200 komünist öl-
dürmeye muvaffak olmuştur. Çok defa Türkler süngü takarak hücuma geç-
mişlerdir. Tugayın komutanı Tahsin Yazıcı, süngü takarak hücumu en iyi
çözüm olarak gördüklerini ifade etmiştir. Kızılay işaretini taşıyan Türk
cankurtaran otomobilleri canavar düdüklerini devamlı bir şekilde öttüre-
rek geri hatlardaki hastahanelere doğru son süratle seyrediyorlardı. Öğle-
den sonra Komünistler Türk mevzilerini çevirerek tugay komutanlığı il
mevziler arasına yerleşmişlerdi. Bir posta eri kurulan pusuyu aşmaya mu-
vaffak olduktan başka iki komünisti de öldürüp tugayın kumandanına ma-
iyetindeki küçük bir muhafız kıtası ile beraber bir Amerikan albayının et-
rafının sarıldığını bildirmiştir. Bu albay, tugayla birlikte bulunan irtibat
subayıdır. Haberi alan Gnr. Tahsin Yazıcı,91 hemen taburuna süngü tak
emrini vermiştir. Bunun üzerine Türk taburu hücuma geçerek tugayın di-
ğer kısımları asasına sızan komünistleri temizlemiştir. General ka-
rargâhını bir çiftlikte kerpiç bir evde kurmuştur. Fakat içeride hiçbir tele-
fon çalmıyordu. Posta erleri ilk hatların durumu hakkında yazılı raporlar
getiriyorlardı. Karargâhın dışında vadide siyah bıyıklı haki renkli elbiseler
giymiş ellerinde kasaturalar bulunan 6 Türk askeri sivil Kuzey Korelileri
harp sahasının dışına çıkarıyorlardı. Diğer 6 Türk eri de 200 Güney Koreli
askeri geri hatlara isticvap olunmak üzere getiriyorlardı. Türkler bunların
düşman tarafında savaştıklarından şüpheleniyorlardı… Etrafı sarılan
Amerikan albayı, bu sarılma esnasında yanından bir an bile ayrılmayan
maiyetindeki Türklerden müteşekkil küçük muhafız kıtası ile beraber kur-
tarılmıştı.”
183
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
Büyük bir itimat içinde bulunan Gnr. Tahsin Yazıcı, Albayı kurtarmaya gi-
deceğim demiş ve bir tabura hücum emri vermiştir. Şoför çavuş Salvatore
Rodriguez tarafından idare dilen bir Amerikan tankına 4 kişi atlamışlar-
dır. Bunlar Chester ve bir Amerikan subayı ile posta eri Cemal idi.
Bu olayın Türk basınının birçoğunda bu anlatıma yakın bir şekilde yer al-
mış olduğu görülmektedir. Zafer Gazetesi 30 Kasım tarihli sayısında Savaş Mu-
habiri Mümtaz Faik Fenik’in95 adıyla, “Kore’de Savaşan Kahramanlarımıza” baş-
lığı altında 1. ve 4. sayfalarda bu konuya değinirken, manşetten de; “Beş Misli
Düşmana Karşı Bir adım Gerilemeden Savaşıyoruz” başlığı altında “Kızılların
Çember Hareketi Parçalandı” şeklinde bu konuyu haber yapmıştır.96 Cemal
Genç’in kahramanlığı yine 29 Kasım tarihli Reuters’e dayandırılarak New Jer-
seyli Teğmen Earl Chester’dan naklen Albay Thomas Gumby’nin, Bafralı Cemal
184
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
97 Zafer Gazetesi, Son Dakika. “Bir Türke beş kızıl düşüyor”, 30 Kasım 1950, s.4.
98 “Amerikan Radyosunun Yayınladığı Mehmetciğin Kahramanlık Destanı”, Son Pasta, 30 Kasım
1950, s.4.
99 Son Havadis, 30 Kasım 1950.
100 Bazılarında bu sayı 8 olarak geçmektedir.
101 Cumhuriyet, 30 Kasım 1950, s.1-4.
185
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
“Cemal Genç’in getirdiği haber üzerine tank takımı ileri sürülerek zayiat
da verilmiş olsa Albay Gumby kurtarılmış 104 ama düşman kuşatması da
yarılmıştır. Kuşatma yarılıp, tepeler ele geçirildiğinde, yerler Çinli ölüler
ve silahlarla dolmuş ve tugay cephesindeki düşmanın 38. Çin Ordusu ol-
duğu daha sonra anlaşılmıştır. Bu arada cephedeki 3. Tabur, bir süre de
olsa düşman baskısından kurtularak soluklanma fırsatı bulmuştur. Böy-
lece Wawon’dan sonra, Simnimni, Kaechon, Kunuri ve Sunchon Boğazları
Muharebelerine daha iyi hazırlanılmış ve göğüs göğüse çarpışılarak ve Çin
taarruzları durdurularak, geri çekilmeleri sağlanmıştır.” 105
102 Tahsin Yazıcı, Kore Birinci Türk Tugayında Hatıralarım, Ülkü Basımevi, İstanbul 1963, s.170.
103 Bafra, Mübeccel Dilmaçoğlu, 7 Aralık 1950.
104 Resmî kayıtlara göre Kunuri Muharebeleri sonunda Birinci Türk Tugayı’nın zayiatı şöyledir:
Subay: 12 şehit, 5 yaralı, 7 kayıp; Astsubay: 7 şehit, 10 yaralı, 2 kayıp; Erbaş- Er: 199 şehit, 440
yaralı ve 85 kayıptır ki bütününde, 218 şehit, 455 yaralı ve 94 kayıp ile toplam zayiat 767 kişidir.
Kore Harbi, Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, s.42.
105 Kore Harbi Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, s.36-42.
106 Cumhuriyet, 29 Kasım 1950.
186
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
Cemal Genç, bu olayın Japonya basınında yer alışını biraz daha detaylı
bilgi ile ağabeyine yazdığı 16 Nisan 1951 mektubunda anlatırken, gazeteden
resmini görüp haberi okuyanların, gördükleri yaralı Türk askerlerine;
‘Kambi’nin şoförü Solcir Cemal Genç sağ mı?’ diye sorduklarını, ‘Göstermiş olduğu
kahramanlığa candan teşekkürlerimizi söyleyin’ dediklerini ifade etmiş,110 hatta
Kore’deki bazı Amerikalı ressamların kendisinin resmini yaparak altına adını,
memleketini ve kahramanlığını yazdıklarına da mektubunda yer vermiştir.111
Avustralya’dan oğlu Fatih Genç’in göndermiş olduğu Kore Savaşanların
Sesi Dergisi’nde Cemal Genç ile yapılmış olan röportajda biraz daha detay bilgi-
lere yer verilmiş olduğu görülmektedir:112
“27 Kasım 1950 Kunu-ri’de vakit öğle olmuştu. Muharebe istikrarlı bir hal
almıştı. Tugay karargâhındaki Amerikan İrtibat Heyeti Başkanı Albay
187
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
diye devam eden yazıdaki ifadeler hemen hemen basının genelinde yer aldığı
gibi devam etmekte olup, Tahsin Yazıcı’nın anılarından aktarılmıştır.
Şimdi paylaşacağımız ifadeler ise Cemal Genç’e aittir:
“Amerikan Albay Thomas S. Gumby ‘nin makam şöferi idim. Albay Gumby
ile dost ve yabancı mevziilerinin en uç noktalarına kadar gider, şöferi ol-
mam sıfatı ile de haberlerini, verdiği emirlerini ben yerine ulaştırırdım. Bu
haberlerin arasında Türk askerinin, zalim düşmanı nasıl bozguna çevir-
diği haberleri de yer alırdı.”114 “Kunuri Savaşının başlangıcında Albay
Gumby ile birlikte idim. Kendisini kolordu karargâhına götürdüm. Gumby
karargâhta iki saat süren bir görüşme yaptıktan sonra Tugayımıza geri
döndük. Kahraman Tugay Kumandanımız Tuğgeneral Tahsin Yazıcı, Faik
Türün, İsmail Çataloğlu, Celal Dora gibi birliğimizin subayları ve yerli, ya-
bancı askeri basın mensupları olmak üzere toplantıda idiler. Bu esnada
Albay Gumby Yalu nehri yakınında mevziilenmiş olan 10 ncu Bölük Ku-
mandanı Üsteğmen Ekrem Özeren’i de yanına alarak 10 ncu bölüğe doğru
yola aldık… Çevremizden habersiz köyde bulunan okula doğru gidiyorduk
ki, yaylım ateşine tutulduk. Yara almadık. Ancak mermilerden biri Ekrem
Özeren Üsteğmenin miğferine isabet etti. Bu saldırı olayından kendimizi
sıyırdıktan sonra sürünerek Çinlilerin güvenlik altına aldıkları ve ka-
rargâh olarak kullandıkları okul binasının yüksek duvarının dibine gele-
bildik. Bulunduğumuz duvar dibinde Albay Gumby benim tugaya durumu-
muzu haber vermemi ve yerimizi harita üzerinde göstererek acil olarak
yardım ve takviye kuvveti gönderilmesi haberini ulaştırmamı emretti.”
188
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
10 ncu bölüğe gönderilmiş olan İHK (İleri Hava Kontrolörü) Hv. Plt. Ütğm. Mu-
zaffer Erdönmez, Albay’ın düştüğü tehlikeli durumu gördüğü için bir sıçrayışta
yanına yaklaşmış ve birkaç düşman askerini saf dışı ettikten sonra çevreden ya-
pılan ateş desteği ile esir düşme tehlikesini atlatmıştır. Fakat ateş hattı altındaki
hendekten yardım gelene kadar sağ salim kurtulma imkânını elde edememiş-
lerdir.115
Yine Cemal Genç ile yapılan röportaj üstünden konuya devam edilecek
olursa:
115 Hv. Plt. Ütğm. Muzaffer Erdönmez'in Alb. Thomas. Gumby’in kurtarması, http://www.tayya-
reci.com/ hvtarihi/ erdonmez/gumby.asp. Üsteğmen Muzaffer Erdönmez Birleşmiş Milletlerin
Güney Kore, Pusan ’daki anıt mezarlığında yatmaktadır. Savaşa katılan ve Çin ve Kuzey Korelilerle
çarpışan on altı ülkenin bayrakları şehitlikte dalgalanmaktadır. Üsteğmen Muzaffer Erdönmez 28
yaşındaydı. Fotoğrafları Hava Kuvvetlerinde her tarafına asıldı. Milli kahraman ilan edildi. Ruhu
şad olsun.
116 Genç, “Kore’den Anılar, Albay Gumby Kötü Durumda”, s.18.
189
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
Şu ana kadar temel olarak olayın kahramanları Cemal Genç ve Tugay Ku-
mandanı Tahsin Yazıcı’nın anıları ve de dönemin basınında yer almış olan bilgi-
lere göre anlatım gerçekleştirilmiştir. Fakat elbette bu olaya farklı bakan araş-
tırmacılar da mevcuttur. Mesut Uyar ve Serhat Güvenç tarafından yazılmış olan
“One Battle and Two Accounts:The Turkish Brigade at Kunu-ri in November
1950120” adlı çalışma bu anlamda farklı bakış açıları ile olaya yaklaşan çalışma-
lardan birisidir: “Kunuri Muharebesi’nin kısa bir hesabı ilgili resmi tarihlerin
Kunu-ri'de olanları yeniden canlandırmasının tartışmalı yönlerine değinmeden
önce, savaşın kısa bir açıklaması gerekiyor.” diyen yazarlar, “Kasım 1950'de BM
güçleri, Kuzey Kore kuvvetlerini Çin sınırı olan Yalu Nehri'nin ötesine sürmek için
November 1950”, The Journal of Military History, 80(4), October 2016, s.1117.
190
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
büyük ama temkinli bir saldırı başlattı. Bu noktada, UNC'nin121 "Noel'den önce
evde” diye isimlendirdiği bu saldırı sonrasında Noel’den önce barışın sağlanaca-
ğından şüphesi yoktur. Ancak aynı günlerde Çin Halk Gönüllü Ordusu Başkomu-
tanı General Peng, Dehuai, binlerce Çin askerini gizlice harekât sahasına sızdıra-
rak Kuzey Kore'de güçlerini artırmayı başarmıştır. Nihai amacı BM güçlerini pu-
suya düşürmek ve yok etmektir.”122 demektedir.
Ne yazık ki Türk Tugayı'nın muharebeye girdiği günler, BM güçlerini Ku-
zey Kore'den çıkarmaya muvaffak olmuş olan Çin’in ikinci taarruzunun başla-
dığı aynı zamana denk gelmiştir. 26 Kasım 1950’de saat 15:30'da Türk Tuga-
yı'nın bağlı olduğu ABD 9. Kolordu Komutanı Tümgeneral John B. Coulter'un123
verdiği emirle harekât başlamıştır. Tugay, Kunu-ri-Tokchon yolunda ilerleye-
rek Tokchon kasabasının güvenliğini sağlayacaktır. Tümgeneral Coulter ve
amiri, ABD 8. Ordu komutanı Korgeneral Walton H. Walker, toprak kazanımla-
rından vazgeçmeden güçlü bir savunma hattı kurmayı ummaktadırlar. Bölgede
konuşlandığı tahmin edilen Güney Kore Cumhuriyeti ROK 7. Piyade Tümeni124
yade teşkilatıdır.
191
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
ile bir süredir iletişim kesilmiş olup büyük bir Çin karşı saldırısının işaretleri
henüz tam olarak fark edilmemiştir. 84. Tugay, yaya ve motorlu birliklerden
oluşan karışık bir düzende hareket etmeye başlamış ve o gece Choyang-
myong'daki ileri toplanma alanına ulaşmayı başarmıştır. Ertesi gün saat
14:30'da birlikler iki sütun halinde ilerlerken, 9. Kolordu karargâhından tuga-
yın hedefini Tokchon'dan Kunuri ile Tokchon ‘un ortasında olan Yongdong-
ni'ye değiştirmesini emreden yeni bir emir gelmiştir. Uzun ve karışık bir yürü-
yüş gününden sonra yüzlerce sivil mülteci ve kaçan Kore Cumhuriyeti askerle-
rinden oluşan düzensiz gruplarla karşılaşan General Yazıcı, tugayının Yong-
dong-ni'ye düzgün bir şekilde ulaşamayacağı sonucuna varmış ve Wawon’a
dönmeye karar vermiştir. Osmanlı Devleti döneminde Prusya Okulu’na mensup
olmasıyla ünlü olan Yazıcı, görev komutanlığına yürekten inanan birisi olma-
sına rağmen 9. Kolordu Kumandanlığı’dan onay almadan köklü bir değişiklik
yapmakta bir sakınca görmemiştir. Ona göre, işini nasıl yapacağı kendi irade-
sinde olmalı ve General Coulter'ı ilgilendirmemelidir. Ancak Tugayın motorlu
birlikleri, özellikle Tongjukkyo Nehri boyunca uzanan yoğun ağaçlıklı derin bir
vadide, dar toprak yolda dönüş yapmakta güçlük çekmeye başlamıştır. Onları
Wawon'a götürmek on ila on iki saatlik bir zor bir yolculuk sonucunda mümkün
olabilmiştir. Keşif Müfrezesi başlangıçta Tugayın konuşlandırılmasındaki lider
unsur olmakla birlikte, Tugaya geri dönmesi emredildiğinde, ağır ağır hareket
eden yaya ve motorlu birliklerden oluşan karma bir grubun arkasında sıkışıp
kalmıştır. Bu durumdan istifade eden düşman kuvvetleri yaklaşmaya başlamış
ve sonunda artçı kuvvetleri yakalamayı başarmıştır. Yüksek zeminde hareket
eden Çinliler, 28 Kasım günü saat 01:00'de Aril-ryong'da sadece birkaç kilo-
metre uzaklıktaki Keşif Müfrezesini ve arkadaki diğer başıboş birlikleri pusuya
düşürerek onları neredeyse kâmilen katletmişlerdir.125
Bu ifadelere benzer iddialara Robert Leckie, Conflict: The history of the
Korean War 1950-1953, adlı çalışmada da yer verilmiş olup, Wawon Muhare-
besi’nin Amerika’dan başlayarak müttefik basınında bu denli ses getirmesini
bir tür savaş stratejisi olarak değerlendirmekte ve “Hiçbir küçük dövüş dünya
çapında bundan daha etkileyici manşetler kazanmadı” demektedir.126 Yani ya-
zara göre, Wawon Muharebesi’nde aslında söylenildiği kadar büyük bir askeri
zafer söz konusu değildir.
192
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
193
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
Türk Tugayı, bir belirsizlik duygusu içinde ve etrafta olup bitenlerden ha-
bersiz olarak kuzeye doğru hareket etmek için gece görevini üstlenmişti.
Müteakiben Türk Tugayı'nın bazı bölümleri çatışmalara girdi ve kısa sü-
rede dağıldı. Kuzey Kore ve Çin hatlarında İngilizce bilmeyen mahkûmla-
rın esaretinden bahseden bir söylenti yayılmaya başladı. 30 Kasım sabahı
saat 07.35 sıralarında Sountchon'dan gelen Türk kuvvetleri Kounou-
ri'den 30 mil uzakta pusuya düşürüldü. Bu pusu Çinli Albay Yang Sixian
komutasındaki 2.Alayın, 40 km boyunca yürüyerek, Kounou-ri'ye giden
dağ yolundan 3 km uzakta bir noktaya ulaşıp gece yarısı civarında bir pa-
tikayı izleyerek yolu kontrol eden birkaç tepede mevzilenmeleri sonu-
cunda gerçekleşmişti. Böylece Amerikalı sürücülerin bulunduğu 40 kam-
yonluk konvoy ağır ateş altına alındı. Türkler şaşkınlıkla kaçıyor ve her
yöne ateş ediyorlar ya da hendeklere atlıyorlardı. Bazı cesur olanlar ise
tepelere doğru karşı saldırıya geçmeye çalıştılarsa da uzağa ulaşamadılar.
Kamyonların yarısı yolda durduruldu, geri kalanı ise Kounou-ri'ye doğru
yola koyuldu, Ancak onlar da diğer Çinli birimler tarafından saldırıya uğ-
radı. Kısa bir süre içinde Türk kuvveti büyük ölçüde kırılmıştı. Çinli sağlık
görevlisi, hafif yaralıları korunaklı yerlere taşıdı. Yardım edemeyecekleri
kadar ağır yaralıları ise soğuk yakında onları nasılsa öldürür diyerek
orada terk ettiler. Silah, yiyecek ve cephaneyi topladıktan sonra Çinliler
katliam mahallini terk etti. 2. Taburda, ölmeden önce bir yaralının "dous-
man" kelimesini söylediği duyulduğu için bir er Komutanına “Bu askerler
Türk” dedi. Dousman, düşman demektir.129
Sonuç olarak bu ağır düşman ateşi altında geri çekilmeye başlanılması so-
nucunda birimlerin karışması, çökmesi ve parçalanmasıyla durum hızla kont-
rolden çıkmış ve 29 Kasım sabahı, Kunu-ri’de yalnızca 1. ve 2. Piyade Taburları
ve diğer birimlerden birkaç farklı unsur kalmıştır. Türk Tugayı Komutan yar-
dımcısı Albay Dora da dâhil olmak üzere tugayın geri kalanı, geri çekilen ABD
birliklerinin izinde çoktan Pyongyang’a kadar geri çekilmiştir. Kunu-ri’de kalan
birlikler, amansız düşman saldırıları altında ABD 2. Piyade Tümeni ile birlikte
Sunchon Yolu’ndan Pyongyang’a (“Gauntlet”in kötü şöhretli bölümü) geçmek
için savaşmaya devam etmek zorunda kalmıştır. Türk kaynaklarında “Kunu-ri
194
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
195
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
olayları, ABD 8. Ordu karargâhına sunulan bir savaş günlüğü biçiminde anlat-
maktadır. Uyar ve Güvenç’e göre ilginç olan şey, Mossman'ın cömertçe bu rapor
boyunca, başkalarının (metinde tanımlanmayan) veya kendisinin bilgisine da-
yanarak olayların gidişatını anlatıyor oluşudur. Hatta zaman zaman anlattıkları
İrtibat Grubu’nun raporuyla çelişmektedir. Mossman'ın anlattıklarını dayandır-
dığı kimliği belirsiz kaynaklar bir tarafa bırakılacak olursa, Türk Tugayı'nın sa-
vaş alanına ilk çıkışını ele alışına itiraz ederken üç nokta öne sürülebilecektir ve
bunların her biri karşılaştırmalı yapılarak daha yakından incelenmeyi hak et-
mektedir.133
Uyar ve Güvenç’e göre, bu karmaşanın muhtemel sebebi şudur; ilk olarak
Türk Tugayı’nın komuta zincirindeki ABD'li üstlerinin komuta ve kontrol so-
rumluluklarını yerine getirip getirmediği veya ne ölçüde uyguladıkları gerçeği-
dir. Çünkü komuta probleminin, savaşın başından sonuna kadar belirgin bir şe-
kilde devam ettiği görülmektedir. Türk tarihindeki anlatımına göre; Tugay, 26
Kasım 1950'de ABD 9. Kolordusu karargâhından alınan kısa bir emir dışında
herhangi bir açık talimat olmaksızın göreve gönderilmiştir. Hepsinden kötüsü
de Tugay, sürmekte olan büyük Çin karşı saldırısından tamamen habersizdir.
Yani, Tümgeneral Coulter, net ulaşılabilir hedefler koymadığı gibi gerekli kay-
nakları veya araçları da sağlayamamıştır. 27-28 Kasım gecesi Keşif Müfrezesi
ile kolordunun arkasında pusuya düşürülen birimler arasında 9. ABD Kolor-
dusu’ndan ayrılan motorlu muhabere timi (cipli telsizler) de yer almıştır.134 Ön-
ceki sayfalarda Cemal Genç’in de bu şekilde pusuya düşürülen birimler içinde
olduğundan ve hangi güç şartlar içinde Türk Tugayı’na erişim sağlayarak pusu-
dan haberdar ettiği bilgine yer verilmişti.
Yazarlara göre, Türk Tugayı, 9. Kolordu karargâhı ile tek iletişim aracını
da bu şekilde kaybetmiştir. Daha sonra, zorlukla da olsa iletişim yeniden sağ-
landığında yani Cemal Genç pusu haberini getirdiğinde, 9. Kolordu’dan gelen
emirler, cephedeki olaylarla uyumlu olarak değerlendirilememiştir. 9. Kolordu
karargâhına ve daha sonra 2. Tümen'e atanan Türk irtibat subayları, planla-
maya dâhil edilmedikleri için bu planlar hakkında bilgi veremedikleri gibi bu
iletişim kanalından da yararlanamamışlardır. Yazıcı ve ekibi, Türk Tugayı’nın
196
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
197
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
ni'de pusu kurmasının ardından Kaechon'a geri çekilen Türk Tugayı, 2. Piyade
Tümeni'nin daha önce tutulan mevzileri geri alma emrini tamamen göz ardı
ederek, düşman havan saldırısını serbest bırakınca Kunu-ri'ye doğru geri çekil-
meye başlamıştır. ABD Ordusu kaynaklarına göre, Türk Tugayı'nın çökmesi ve
emirleri yerine getirmemesi sonucu 2. Piyade Tümeni'nin arka tarafı tamamen
açıkta kalmış ve geri çekilirken çok ağır kayıplar vermiştir. Bundan da Türk Tu-
gayı’nın sorumlu olduğu ima edilmektedir.137
Türkiye’deki kaynaklarda ise Türk Tugayı’nın desteksiz hareket etmek
zorunda kaldığı ve komutanı Tümgeneral Yazıcı'nın birçok durumda takdir yet-
kisini kullanarak ABD komutanlarının verdiği emirleri arazi ve düşman gözet-
meksizin yerine getirdiği iddia edilmektedir. Bu yorumlardaki farklılık, açıkça
‘iki ordunun farklı komuta tarzlarından kaynaklanmıştır’ demek mümkündür.
Türk subayları, komutanın takdir yetkisine (Auftragstaktik - görev komutası)
öncelik veren Prusya/Alman savaş sanatı konusunda eğitilirken, ABD Ordusu
merkezileşmeyi vurgulayan yönetimsel komuta yaklaşımına sıkı sıkıya bağlı
kalmıştır. Görev komuta sistemi, komutanların yalnızca hedefleri, amaçları ve
niyetleri belirtmesini savunmaktadır. Diğer yandan Wawon’daki başarı, Tüm-
general Yazıcı'nın özgürce kullandığı takdire atfedilebilir. Emirleri sıkı sıkıya
uygulamış olsaydı, Türk birlikleri yürüyüş sırasındaki Çin saldırısına karşı çok
daha savunmasız yakalanabilirdi. Benzer şekilde, Çin'in Sinnim-ni'ye saldırısı
sırasında, ilk konuşlandırma hatalıyken ve tugayın bazı birimleri emir almadan
geri çekilirken, geri kalan birlikler tugayın birincil görevi olan düşmanın ilerle-
mesini geciktirme görevini yerine getirerek, düzenli bir şekilde düşmandan
uzaklaşmayı başarmışlardır.138 Wawon’daki bu başarının temelinde bir kez
daha vurgulamakta fayda mülahaza olduğu düşünülmektedir ki, o da Bafralı Ce-
mal Genç’in ölümü göze alarak jipi ile getirmiş olduğu kuşatılma istihbaratıdır.
Ancak bu başarıyı da gölgelemek isteyen iddialar mevcuttur. Bu da Türk
Tugayı'nın aslında Wawon’da Çinlilerle savaşmadığı, geri çekilen Kore birlikle-
rinin düşman zannedildiği şeklindedir. Hatta daha da ileri gidip ‘bu nedenle
Türkler, geri kalanını yakalayıp savaş esiri olarak arkaya gönderirken çoğunu öl-
dürdüler’ demektedirler. Bu tarihçilere göre, Wawon’da bir zafer değil, dene-
yimsiz ve yetersiz eğitimli Türk birlikleri tarafından işlenen ciddi bir hata var-
dır. Ayrıca, ABD askeri yetkililerinin bu korkunç hatayı örtbas etmek için acele
ettiğini ve tarihe bir Türk zaferi olarak geçen Wawon’da gerçekte ne olduğunu
198
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
199
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
resmi tarihine göre, Türk Tugayı'nın birinci görevi yalnızca düşmanın ilerleyi-
şini geciktirmek ve ABD 9. Kolordusu’na ve dolayısıyla tüm 8. Orduya geri çe-
kilmek için üç önemli gün kazandırmaktır. Bu nedenle, Türk Tugayı, en zor ko-
şullarda bile elinden gelenin en iyisini yaparak görevini yerine getirirken büyük
kayıplar veren cesur bir birliktir.142 Ancak, Uyar ve Güvenç’in de belirttiği üzere
bu süreçte Albay Dora’nın, Tugay Komutanı Tümgeneral Yazıcı’nın emirlerine
karşı geri çekilme kararı alması gibi bazı stratejik önemi büyük hatalar da ya-
pılmıştır. Yazıcı'nın kolordu muhabere timinin güvenliğine sınırlı dikkat göster-
mesi ve dolayısıyla ilk çatışmada bu timin kaybolması(Cemal Genç’in de içinde
bulunduğu tim), 2. Tabur'un yanlış yola saparak yarım gün kaybedilmesi Türk
Tugayı’nın emirleri ‘yanlış anlayan’, ‘ağır hatalar yapan’, yerine getiremeyen bir
birlik olarak gösterilmesine sebep olmuştur.143
ABD’de bazı yazar ve gazetecilerin 20. yy. sonu ve 21. yy başlarındaki ön
yargılı Türkiye yorumlarına benzer, bu olayda da aslında kendi vatanını savu-
nur gibi sorumluluğunu yerine getirmeye çalışan Türk Tugayı hakkında bu şe-
kilde yorumlar yapmaları aslında çok da şaşırtıcı değildir. Mossman’ın kita-
bında ve ABD Ordusu resmi veya popüler tarihinde, gerçekle ilgisiz Türk Tuga-
yı'nın Kunu-ri'deki eylemleri ve başarısı hakkında son derece eleştirel ve hatta
bazen çok önyargılı bir bakış açısı ile yorumlara yer verildiği bir gerçektir. Özel-
likle bu durum Kore Savaşı ile ilgili İngiliz gazete anlatımlarında da öne çık-
makta olup Clay Blair, Tümgeneral Yazıcı'nın askeri kariyeri hakkında, akıl al-
maz bir iddiada bulunmakta ve Pusan çevresindeki ABD 27. Piyade Alayı Komu-
tanı Albay John H. Michael Iş’i kaynak göstererek şöyle demektedir: “Türkler,
1916'da Gelibolu’da İngilizlerle savaşan bir tümen komutanı olan yaşlı bir Tuğ-
general tarafından komuta ediliyordu! Türk komutanlığının üst kademelerinde
büyük saygı görüyordu…” Türk askerlerinin taşıdıkları kasatura ve süngüyü bile
farklı bir şekilde olumsuz karşılayan bu tipteki müttefikler, Tugay’daki askerler
hakkında da aşağılayıcı ifadelere yer vermiştir. ‘Daha sonra Türkiye'den yedek
forma temin etmedeki lojistik zorluklar nedeniyle küçük değişikliklerle Amerikan
üniforması bile giymeye başladılar.’ demektedir.144 Açıkçası, Türkleri yüzyıllar-
dır acımasız savaşçılar olarak gören müttefikler, farklı fiziksel görünümleri ki
200
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
201
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
baba ve kardeşin yanı sıra, kundakta bir çocukla bir eş de bırakmışlardır. Bun-
ların çoğu da geriye dönemeyecektir. Hiç kimse çıkıp da daha cepheye gelişleri-
nin hemen akabinde en kritik noktalara Türk Tugayı’nın hiçbir psikolojik ve
stratejik ön hazırlık sürecinden geçirilmeden sürülmesinin hesabını sormaya-
caktır. Aksine onların bu fedakârlığını takdir etmesi gereken sözde müttefikleri,
basına, tarih araştırmacılarına savaş sonrasında açıklamalar yaparken, silah ar-
kadaşlarını aşağılayacaklar ve içlerindeki üstünlük psikolojisini sergilemekten
çekinmeyeceklerdir. Burada ise hala Uyar ve Güvenç’in ifadesi ile “...ulusal mit-
leri inşa etmek ve sürdürmek için defalarca ‘Kore'deki Türk efsanesi’ anlatılmaya
devam etmektedir.”147
Kore Birinci Türk Tugayı eri Bafralı Cemal Genç cephede ‘Şoför’ olarak is-
tihdam edilmiş ve bu durum son derece anlamlı ve isabetli olmuştur.148
Zira, gösterdiği kahramanlığı, öncelikle yiğit bir Karadeniz Türk delikan-
lısı olmasına sonra da sahip olduğu donanıma borçludur. Torunu Avukat
Sinem Genç’in verdiği bilgiye göre, Cemal Genç, Kore Savaşı’na gitmeden
önce sürücü ehliyetine sahiptir. Dönemin şartları içinde değerlendirildi-
ğinde bu durum önemli bir ayrıntı olmakla birlikte, Bafralı Cemal Genç’in
12 Aralık 1950’den 19 Eylül 1951’e kadar ABD İrtibat Heyeti Başkanı Al-
bay Gumby’in özel şoförlüğünü yapacak ve takdir görecek kadar149 şoför-
lükte mahir oluşu önemli bir ayrıntıdır. Çünkü Albay Celal Dora anılarında,
Kore’deki Türk şoförlerinin başlangıçtan itibaren direksiyon hâkimiyet-
leri ve bu noktada yaşananlara dair detaylı bilgiler vererek, Türk şoförle-
rinin ilk zamanlar çok acemi olduklarını, can kayıpları ile sonuçlanan ka-
zalara sebebiyet verdiklerini ifade etmektedir. Öyle ki bu durum,
Tokyo’da çıkarılan ABD ordusuna mahsus Star adındaki gazetenin 21 Şu-
bat 1951 tarihli nüshasında haber yapılmıştır. Fakat aynı haberin so-
nunda, “…Kore’ye ilk çıkışlarında acemilikleriyle etrafına korku ve heye-
mevkii ve başarıları konusunda yazdıkları dikkat çekicidir; “Benimle birlikte Kore’de benim şo-
förüm olarak çalıştınız, aynı zamanda gizli ve hususi birçok hizmetler gördünüz. Benden hizme-
tinizi esirgemediniz. Gece ve gündüz hiç korkmadan düşman ateşi altında akılları durduracak so-
ğuk, kar ve yağmur altında üstün fedakârlıkta bulundunuz, bin bir tehlike içinde bizi ve BM as-
kerlerini çemberden siz kurtardınız. Kunuri’de, Kesan’da Amerikalılarla birlikte büyük kahra-
manlıklar yaptınız. Sizin gibi fedakâr ve şecaat sahibi bir insanı takdirle yad etmeyi bir fırsat ad-
dederim. Bu işlerde gösterdiğiniz başarılardan burada bahsetmekle büyük haz duymaktayım. BM
Gurubu size minnettardır, İstikbalde arzularınızın tahakkukunu ve muvaffak olmanızı temenni
ederim.”, Erkan Avşaroğlu, Kore’de Bafralı Bir Kahraman: Cemal Genç, https://www.bafraha-
ber.com/yazaryazi/kore-de-bafrali-bir-kahraman-cemal-genc36637.html, Erişim: 28. 09.2022;
Adalet Gazetesi, 6 Mayıs 1964, s.1, 5.
202
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
can saçan Türk şoförleri, 27 Kasım 1950 günü Kunuri ile Tokşon arasın-
daki çok sarp ve uçurumlu boğazda yalnız bir tek vasıtanın zorlukla geçe-
bileceği uzun ve arızalı yolda, vasıtalarını maharetle kullanmış ve dönüş
için en küçük bir alanı olmadığı halde muvaffakıyetle geriye dönmüşler-
dir. Başlangıçta korkunç derecede acemi olan Türk şoförleri, sonradan bu
kadar ustalaşmışlardır.”150 diyerek, Türk askeri şoförlerinin kısa sürede
bu yabancı coğrafyada takdirleri kazanacak kadar sürücülük becerilerini
geliştirmiş olduklarını belirtmektedir. Bu durum yapılan bir sözlü tarih
çalışmasında da teyit edilmektedir. Çalışma kapsamında görüşülen yedi
gaziden iki tanesi şoför, bir tanesi motor astsubayı olarak cepheye gönde-
rilmişken hiç birisi araç kullanmayı bilmemektedir. Yani araç kullanmayı
bilmeden ve öğrenmeden, cephede araç kullanmak zorunda kalmışlardır.
Bu durum, Türk askerinin özellikle hızlı araç kullandıkları için trafik ku-
rallarına uymamaları tespiti ile uyumludur”.151
Tüm bu bilgiler ışığında ortaya çıkan hakikat odur ki; yukarıda da ifade
edildiği üzere, Wawon Muharebesi dâhil, bütün aşamalarıyla Kunu-ri Muhare-
beleri sonucunda, Amerikalı General Marshall’ın da dediği gibi, “Türk Tugayı, 8.
Ordu’ya ‘Üç Altın Gün’ kazandırmış”,152 böylece BM’nin 8. Ordusunun kuşatıla-
rak imha edilmesini önlemiştir. Bafralı Cemal Genç de bu sürece bireysel an-
lamda katkı sağlayan isimlerden biri olmuştur. Yine de bu savaşta kendini tam
olarak göstermeye fırsat bulamayan Birinci Türk Tugayı, 25-27 Ocak 1951 ta-
rihlerinde gerçekleşen Kumyangjang-ni Muharebeleri’nde büyük bir başarı ka-
zanarak, özgüvenini tazelemiştir.153 Kumyangjang-ni Muharebesi’nde kazanı-
lan zaferle, hedefler ele geçirilmiş, Çinliler mevzilerinden 10 km geriye atılarak,
1.734 ölü gibi ciddi zayiat verdirilmiş ve Kumyangjang-ni’deki en yüksek bina-
nın çatısına Türk Bayrağı dikilmiştir.154 Ardından, Dünya basınında günlerce
Türk Milleti’nin kahramanlığı, savaşçılığı, demokrasiye ve hür dünyaya bağlılık-
ları yazılmış155, ABD Heyeti’nin savaş alanında çektiği fotoğraflar ve filmler ya-
yınlanmış,156 Devlet Başkanları’ndan kutlama mesajları gelmiştir. Türkiye’de de
oldukça dikkat çekicidir: “Türkiye için Kore Savaşı’ndan alınan başlıca ders şudur: Eğer kıtalar ve
askerlerin savaşçı bir ruhları yoksa mükemmel silahlara sahip olmak hiçbir işe yaramaz. Türk kıta-
ları, Amerikan askerlerinin aksine olarak, modern savaşta bu zihniyetin hatta teknikten bile daha
önemli olduğunu göstermişlerdir. Amerikalılar gerilerken, Türkler süngü takıyorlardı…” Sedef Bu-
lut, “38. Enlemde Güç Mücadelesi: Kore Savaşı ve Türkiye’deki Tezahürleri”, https://der-
gipark.org.tr/tr/download/article-file/454074, s.201, Erişim: 01.10.2022.
156 Seçer, a.g.e, s.168.
203
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
157 Mümtaz Birlik Nişânı verilen, Kore’deki BM kuvvetlerinin bir kısmını teşkil eden Türk Tugayı
ve bağlı birlikler şunlardır; Birleşmiş Milletler Türk Tugayı ve istişare grubu, 79. Tank Taburu A
Bölüğü, 89. Orta Tank Taburu D Bölüğü, 25. Uçaksavar Taburu A Bataryasının Üçüncü Takımı. Bu
birlikler, 25-27 Ocak 1951 tarihleri arasında Kore’de (Kumyangjang-ni batısında) 7 millik (11.
Km.) bir cephe üzerinde düşman silahlı kuvvetlerine girişilen harekâtta gösterdikleri fevkalâde
cesaret ve kahramanlık dolayısıyla Mümtaz Birlik Nişanı ile taltif edilmişlerdir. Dora, a.g.e, 392-
394.
158 Üçüncü Kore Türk Tugayı da, yurda döndükten sonra, 28-29 Mayıs 1953 muharebelerinde
204
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
-“Bay Şevki Nacaklı: Enerjimiz her gün daha artarak çarpışıyoruz. Merak
etme, sıhhatteyim, Oğlun Mustafa Nacaklı ya da Bayan Bahriye Aktay: Ga-
lata Mahmudiye Caddesi: Merak etmeyiniz. Sıhhatteyim. Selamlar. -Hasan
Çevik Aktay”, Mürüvvet Çetelli, Ankara: Sevgili anneciğim. Yavrularımın
gözlerinden öperim. Cümlenize selam. Lütfi Bozbey, hasretle senin ellerin-
den ve kardeşimin Sedad’ın gözlerinden öperim. Ben sıhhatteyim. Oğlu-
nuz Süreyya Çetelli.”160
205
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
Görsel-2: Birinci Türk Tugayı’nın Kore’ye gönderilme kararı alındığında, Tugayın her
yıl yenileneceği taahhüdü de verilmiştir. Bu cümleden olarak; görevi devralacak Kore
İkinci Türk Tugayı’nın birinci kafilesi, 2 Temmuz 1951 günü İnchon Limanı’na gelmiş-
tir. Birinci Türk Tugayı da dönüş hazırlıklarını tamamlamış ve 18 Temmuz 1951’de ilk
kafile, 10 Eylül’de ikinci kafile, 18 Kasım 1951’te ise üçüncü kafile Türkiye’ye gelmiş-
tir.163 27 Temmuz 1953’te ise tarafların o gün bulunduğu hat, ateşkes hattı kabul edi-
lerek ateşkes anlaşması imzalanmış ve böylece 25 Haziran 1950’de başlayan savaş, üç
yıl bir ay sonra sona ermiştir. Bütün bu süreçte Türk Tugayları her yıl yenilenerek sa-
vaşa devam etmişlerdir.164
163 Seçer, a.g.e, s.250. Türk Tugaylarının savaş bitimine kadar ki devir teslim süreçleri kronolojik
olarak şöyledir; 16 Kasım 1951’de 1. Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Tahsin Yazıcı,
görevini 2. Değiştirme Tugayı Komutanı Tuğgeneral Namık Arguç’a devir ve teslim etmiştir. Türk
Silahlı Kuvvetleri, 20 Aralık 1951’de ihtiyata alınmış, 24 Şubat 1952’de ordunun doğu kanadında
mevzilenen 10. Amerikan Kolordusu’nun emrinde, 25. Tümen’in bir parçası halinde, 31 Ekim
1952’ye kadar bu mevzide 8 ay kalarak, düşman mevzileriyle temas halinde ve daimî düşman
ateşi altında savaşmışlardır. 2. Türk Tugayı’nın birlikleri 6 Kasım 1951 ile Ağustos 1952 arasında
Kore’de kalmış, bu tarihten sonra da Kurmay Albay Sırrı Acar komutasındaki 3. Değiştirme Tu-
gayı’na görevi devretmiştir. 20 Ağustos 1952 ve 3 Mayıs 1953 arasında ihtiyata alınan Türk Tu-
gayı, tahkimatın tamamlanması işleri ve eğitimle meşgul olmuştur. 6 Temmuz 1953’te 3. Değiş-
tirme Tugayı ile 4. Değiştirme Tugayı’nın kafileleri geldikçe değiştirme devam etmiş ve tamam-
lanmıştır. Türk Tugayı, 1953’te savaş sona erdikten sonra da Kore’de tutulmuştur. Yücel-Yılmaz,
a.g.m, s.158.
164 Kore Harbi, Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, s.74. Ateşkes anlaşmasından
yirmi gün önce, 6 Temmuz 1953’te Dördüncü Türk Tugayı Kore’ye gitmiştir. Kore Harbi, Kore
Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, s.83. 15 Haziran 1960’ta Kore’ye 258 mevcutlu
bir bölük gönderilmiş ve her yıl da personel değişimi yapılarak 10 Temmuz 1966’ya kadar,
206
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
Kore’de Bölük seviyesinde Türk askerinin varlığı sağlanmıştır. 26 Haziran 1966’dan 30 Haziran
1971’e kadar geçen sürede ise, Kore’deki Türk askerî varlığı, 11 mevcutlu Şeref Kıtası’ndan iba-
retti. Şeref Kıtası da 1971’de yurda dönmüş ve böylece 1950 yılında başlayan Kore’deki Türk as-
kerî varlığı, tam 21 yıl sonra sona ermiştir. Erkan, a.g.m, s.70.
165 Bafra, Mübeccel Dilmaçoğlu, 25 Ekim 1951.
166 “İstanbul Kore Kahramanlarını Coşkun Tezahüratla Karşıladı”, Hürriyet, 15 Ağustos 1951.
167 Faruk Yenik, “Sahibini Bulamayan Telgraf”, Cumhuriyet, 23 Aralık 1950.
168 Mehmet Dodur, Demokrat Parti Döneminde Samsun’da Yapılan Siyasi Parti Mitinglerinin Basına
Yansımaları, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim
Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir 2019, s.69.
169 Sinem Genç ile sözlü tarih görüşmesi, 29 Eylül 2022.
207
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
“Kendisi çok sosyal, zamanına göre modern düşünceli, geniş bir arkadaş
çevresi olan, neşeli, hayata çok bağımlı bir insandı. Toplumun her kesi-
minden arkadaşları vardı, işçilerden mühendislere, doktorlardan İşadam-
larına kadar geniş bir yelpazeyi kaplıyordu. Ben katılamamıştım cenaze-
sine (sınavım vardı ayni gün) ama anlatıldığına göre cenaze çok büyük bir
kortejle kaldırılmış. Mahallenin gençleriyle arası çok iyiydi, onlar için bir
ağabeydi. Onlarla oturup sohbet etmeyi, tartışmayı severdi. Zaten mahal-
lenin gençlerinin çoğuna kız istemeye gitmiş, nisan yüzüklerini takmış ve
epey bir evlilik şahitliği yapmıştır. Politikayla çok ilgilenmezdi, Adalet
partisine oy verirdi dolayısıyla Adnan Menderes, Süleyman Demirel gibi
politikacılara saygı duyardı ama muhalefet liderleri hakkında kötü bir söz
ettiğine de hiç şahit olmamışımdır. Çok iyi kahve falı bakardı. Para almazdı
ama eğer fal doğru çıkarsa bir piliç isterim derdi. O zamanlar piliç pahalı
(bize göre) ve nadir eve girerdi. Kore’deki Amerikalardan kötü bir şey
bahsettiğini hatırlamıyorum, hatta şoförlüğünü yaptığı Amerikalı subay
onu Amerika'ya davet etmiş söylediğine Gore. Kuzey Koreli askerlerin ka-
muflaj kabiliyetini anlatırdı. Her an her yerden karsınıza çıkabiliyorlar
derdi.”
Onu bizzat tanıyan oğlunun satırlarından Cemal Genç’i belki biraz daha
tanımak mümkün olmuştur. Ancak, Kıbrıs’ta Aralık 1963’te yaşanan Kanlı Noel
Baskını’ndan sonra BM’in ve özellikle de ABD’nin yaşananlar karşısında pasif
tutumları karşısında yine öyle bir Cemal Genç vardır ki, söz konusu vatansa ge-
risi teferruattır ve tavrı açık ve nettir. Bu pasif tutumu protesto ederek, Kore
Gazileriyle birlikte ve o güne kadar gururla taşımakta olduğu madalyasını iade
etmiştir.170
Sonuç
Türkiye, BM’nin Güney Kore’ye yardım çağrısına ilk andan itibaren
olumlu yaklaşmıştır. Elbette bu yaklaşımda Türkiye’nin de menfaatleri söz ko-
nusudur. II. Dünya Savaşı öncesinden itibaren Boğazlar üstünde üs isteğinin
yanı sıra Kars, Ardahan ve Artvin’i talep eden SSCB Devlet Başkanı Stalin, sava-
şın bitmesini müteakiben yeniden bu konuda baskı ve tehdide başlamıştır. Tür-
kiye’nin destek arayışları kapsamında NATO’ya üye olmak da bir çözüm olarak
görülmeye başlanılmıştır. Bakanlar Kurulu’nun, 25 Temmuz 1950 akşamı,
Cumhurbaşkanı Celal Bayar başkanlığında Ankara’da yaptığı toplantı sonrası
4.500 mevcutlu, silahlı bir Türk savaş birliğini BM emrine verme kararı alınmış-
tır. Muhalefetten yükselen tepki seslerine rağmen, sonrasında bu birlik, 259 su-
bay, 18 askerî memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 1.414 er olmak üzere 5.090
208
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
olarak şekillenmiş ve Türk Tugayı’nın kadrosu her yıl yenilenmeye devam edil-
miştir. En çetin mücadeleler Birinci Türk Tugayı zamanında 1950 yılı Kasım ayı
içinde gerçekleşmiştir.
Kore Savaşı’yla, daha önceki savaşlarda görülmeyen “Sınırlı Savaş” tanımı
ortaya çıkmış ve II. Dünya Savaşı dâhil olmak üzere, savaşlarda esas gaye düş-
manı yok etmek veya teslim olmasını sağlamak iken, Kore Savaşı ile beraber bu
yaklaşım, düşmanın gayretini kırmak ve sınırlandırmak olarak değişiklik gös-
termiştir.171
Koreli birinin gözüyle bu savaşa bakmak istersek: Son olarak, bu savaşa
uluslararası bağlamında bakıldığında, Kore ve ABD ve İngiliz yetkililerin gaze-
tecilere uyguladığı şiddetli sansür, Kore’de gerçekte olanların dünya kamuo-
yuna ulaşmasını engellemiştir. Vietnam Savaşı'nın aksine, Kore Savaşı televiz-
yonda açık bir şekilde haber yapılmamıştır. ABD ve Güney Kore tarafından işle-
nen toplu katliamları eleştirmek söz konusu bile olmamıştır. Akabinde Soğuk
Savaş başlamıştır. Kore Savaşı'nın en karanlık yönü silahsız sivillerin katledil-
mesi iddiası olup, hala arka planı ve gerçeği doğrulayacak ya da çürütecek ka-
nıtlar ortaya çıkarılamamıştır. İronik olan ise 1945'ten sonra ABD dış politikası
ve bütün dünya da artarak devam eden siyasi terör ve Üçüncü Dünya'daki (özel-
likle Ortadoğu) devam eden katliamlardır. Uzun Soğuk Savaş, Sovyet komüniz-
minin çöküşüyle sona ermiş olsa da, Kore yarımadasının teknik olarak hâlâ bö-
lünmüş ve savaş halinde olması bir başka acı gerçektir hale bu savaş neye fayda
sağlamıştır?172
Bu süreçte Türk halkı, şehitlerine sahip çıkma konusunda tarih boyunca
olduğu gibi hem moral hem de maddi yardım kampanyaları ile ailelere ulaş-
maya çalışmıştır. Galatasaray Lisesi öğrencileri de bu bağlamda Kore’deki as-
kerlerimiz için Hürriyet Gazetesi vasıtasıyla bir bayrak göndermişlerdir.173 Mo-
ral çalışmaları içinde gazeteler her gün cepheden gelen mehmetciğin mektup-
larına yer verirken, aynı zamanda vatandan cepheye giden mektuplara da yer
verilmeye başlanılmıştır. Bunlardan birisi çok dikkat çekici olup azınlık vatan-
daşlardan birisine aittir. Yorga Halka’ya annesi Marike ve babası Niko Halka ta-
rafından yazılmıştır. Şu cümlelere yer verilmiştir: “Sevgili Oğlum Yorga Halka,
Bundan bir ay evvel Cumhuriyet Gazetesi ile sana mektup gönderdik. Fakat hiçbir
209
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
cevap alamadık. Her gün gazetedeki mektupları dört gözle okuyoruz. Fakat hiçbir
cevap bulamıyoruz. Oğlum, başkaları vakit buluyor da sen mi vakit bulamıyorsun.
Bir iki satır yaz da annen baban sevinsinler. Hepimiz çok çok selam eder iki göz-
lerinden öperiz. Ve acele cevap bekleriz.”174
Türk Tugayının Kore Savaşı’ndaki pozisyon ve faaliyetlerinin sonuçları
Türkiye bağlamında değerlendirdiğinde, en önemli kazanım Türkiye’nin NATO
üyeliğine yapılan itirazları bertaraf etmesi ve ardından özel davetle NATO’ya
kabulü olmuştur. Kore Savaşı özelinde değerlendirildiğinde ise, Türk Tugayının
bütün aksi iddialara rağmen savaşın kaderinde birçok noktada etkin ve başarılı
olduğu gerçeğidir. Bafralı Cemal Genç de, Kore Savaşı’nın âdeta kırılma noktası
olan ‘Kunu-ri Muharebeleri’ içinde 28 Kasım 1950’de cereyan eden ‘Wawon
Muharebesi’ esnasında gösterdiği cesaretle büyük bir facianın yaşanmasına
mani olmuştur. Kendisi Kore Savaşı’na dâhil olurken şoför olarak istihdam edil-
miş ve ABD İrtibat Heyeti Başkanı Albay Gumby’in özel şoförü olarak hizmet
vermeye başlamıştır. Albay Gumby, beklenmeyen bir şekilde Çin birliklerinin
saldırısına maruz kaldığında kendisini hendeğe atıp savunma pozisyonuna geç-
miş ve Ona Tugaya ulaşmasını ve mevcut kuşatmayı haber vermesini emretmiş-
tir. Yoğun düşman ateşi altında bulundukları bir sırada Cemal Genç korkarak
bu emri yerine getiremeyebilirdi. Ancak O, kurşun yağmuru altında cesaretle
jipini sürmeye devam etmiş ve hem istenen yardım getirmeyi başarmış ve hem
de silah arkadaşlarının sonu facia ile bitecek bir pusuya düşmelerine mani ol-
muştur. Yani, Çin kuvvetlerince oluşturulan kuşatmanın yarılmasında ciddi et-
ken olmuştur. Bu darboğazdan çıkmak ne yazık ki daha sonraki süreçte yaşanı-
lan bozgunu engellemeye mani olamasa da gazetelere yansıyan bu kahramanlık
öyküsünü hiçbir iddia karartamayacaktır. Zira savaşta doğru zamanda alınan
anlık kararlar ve atılan kararlı adımlar, kimi zaman büyük zaferlerin inşasını
tesis edebileceği gibi kimi zaman da başarısızlıklara sebep olabilmektedir. Baf-
ralı Cemal Genç’in kahramanlığı da bu noktada en azından o esnadaki katliama
mani olmuş ve bütün Müttefik Devletler basınında Türk Tugayı’nın ve de Bafralı
Cemal Genç’in adını duyurmuştur. Ancak en azından bundan sonraki süreçler
de benzeri konularda çok dikkatli olunması gerekmektedir.
Aslında bu durumu Kore Gazisi olup, ebediyete intikal etmiş olanlardan
birisi en iyi bir şekilde şöyle izah etmektedir:
174 “Cumhuriyet Postası Türkiye’den Köredekilere Mektuplar”, Cumhuriyet, 17 Aralık 1950, s.4.
210
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
Türkiye’nin Kore Savaşı’na dâhil olması, elbette o dönem olduğu gibi gü-
nümüz dünyasında da, meselenin kendi bütünlüğü içinde, gerek bilimsel, ge-
rekse toplumsal boyutlarıyla farklı bakış açılarının kritiğine sunulmalıdır. An-
cak, bu çalışmalar mutlaka tarafsız kaynaklara ve birinci derecede özgün belge-
lere dayanılarak yapılmalıdır. Bu yapıldığında da görülecek olan şudur: Özelde
Bafralı Cemal Genç’in, genelde ise Türk askerinin burada gösterdiği üstün ba-
şarı ve kahramanlık, her şeyin üstündedir ve destansıdır. Bu destansı sonuç,
Türk milletinin aynı ülkü etrafındaki beraberliğini daha da perçinleyip, BM Teş-
kilatı içindeki ve hür dünya devletleri arasındaki itibarını yükselterek, görü-
nüşte de olsa dostluklarını kuvvetlendirmiştir. Uzun yıllar NATO içinde Demir-
perde Bloğu’na karşı Türkiye askeri gücü ile ciddi bir caydırıcı unsur olarak so-
rumluluğunu yerine getirmiştir. Konuyu yine Cemal Genç ile bitirmek istersek,
Kore’de iken çat pat da olsa İngilizce ve Korece’yi konuşmaya başladıklarında
en çok Kuzey Korelilere siz niye kardeşiniz ile savaşıyorsunuz? Diye takılmaya
başlamışlardır. Cemal Genç buna hep çok şaşırdıklarını söylemektedir. Kuzey
Koreliler ise “Bir gün bu sizin de başınıza gelebilir.” dediğinde asla buna ihtimal
vermezlermiş. Ancak diyor Fatih Mehmet Genç,12 Eylül öncesinde ülkedeki sağ
ve sol gruplar arasındaki silahlı çatışma döneminde çok üzülür ve ‘Bak, Koreli-
lerin söylediği çıktı.’ derdi, diyor. Burada Cemal Genç’in belki de hiç anlamadığı
Kore’deki kardeş savaşının arkasındaki karanlık güçlerle 12 Eylül öncesinde
Türkiye’yi bölünme noktasına getiren karanlık güçlerin aynı olmasıdır. Bu ne-
denle Kore Savaşı’nın artık salt kahramanlık bağlamında değil arka planındaki
bütün emperyalist niyet ve planlar dâhilinde tartılması, tartışılması ve yazıl-
ması gerekmektedir.
211
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
Kaynaklar
Süreli Yayınlar
Adalet Gazetesi, 6 Mayıs 1964.
Bafra, Mübeccel Dilmaçoğlu, 7 Aralık 1950.
Bafra, Mübeccel Dilmaçoğlu, 25 Ekim 1951.
Cumhuriyet, 26 Haziran 1950.
Cumhuriyet, 20 Kasım 1950.
Cumhuriyet, 29 Kasım 1950.
Cumhuriyet, 30 Kasım 1950.
Cumhuriyet, 5 Aralık 1950.
Cumhuriyet, 17 Aralık 1950.
Cumhuriyet, 23 Aralık 1950.
Hürriyet, 19 Kasım 1950.
Hürriyet, 9 Aralık 1950.
Hürriyet, 13 Aralık 1950.
Hürriyet, 16 Aralık 1950.
Hürriyet, 9 Ocak 1951.
Hürriyet, 15 Ağustos 1951.
Son Posta, 30 Kasım 1950.
Zafer, 30 Kasım 1950.
Kitaplar
Akgül, H. Hilal, “DP Hükümeti’nin Kora Savaşı’na Asker Gönderme Kararı Karşı-
sında CHP Muhalefeti”, 60.Yılında Kore Savaşı, İstanbul 2008.
Atalay, Ahmet, 1950-1953 Kore Savaşı'nda Türk Zâyiâtı (Şehitler-Kayıplar-Yara-
lılar-Esirler), Çizgi Kitabevi, Konya 2013.
Blair, Clay, The Forgotten War: America in Korea, 1950-1953, Times Book, 1987.
Brown, Cameron S., “The one coalition they craved to join: Turkey in the Korean
War”, Review of International Studies, Copyright British International Stu-
dies Association, (2008), 34, 89–108.
Denizli, Ali, Kore Savaşındaki Kunuri Kahramanları, Turhan Kitabevi Yay., An-
kara 2010.
Dora, Celal, Kore Savaşında Türkler 1950-1951, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul
1963.
Ergüngör, Turan, Kore'de Birinci Türk Tugayı, Karınca Matbaası, Ankara 1954.
Kore'de Türk Muharebeleri, Genelkurmay Personel Başkanlığı Genelkurmay As-
kerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, Genelkur-
may Basımevi, Ankara 2012.
Kore Harbi, Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, Yayına Haz:
Erhan Yücel, EDOK Yayınları, Ankara 2001.
212
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”
Öke, Mim Kemal, Unutulan Savaşın Kronolojisi: Kore. 1950-1953, Boğaziçi Yayın-
ları, İstanbul 1990.
Seçer, Turhan, Kore Savaşı'nın Bilinmeyenleri, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İs-
tanbul 2014.
Yaman, Ahmet Emin, “Kore Savaşı’nın Türk Kamuoyuna Yansıması”, Atatürk
Yolu, Yıl 19. C.10, S.37-38, A.Ü. Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, An-
kara 2006.
Yazıcı, Tahsin, Kore Birinci Türk Tugayında Hatıralarım, Ülkü Basımevi, İstanbul
1963.
Yel, Selma, Değişen Dünya Şartlarında Karadeniz ve Boğazlar Meselesi (1923-
2008), Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 2009.
Yel, Selma, Yakup Şevki Paşa ve Askeri Faaliyetleri, Atatürk Araştırma Merkezi
Yayını, Ankara 2002.
Makaleler
“Tümgeneral John B. Coulter”, http://www.militarymemorialmu-
seum.com/museum/Army/Major_General_John_B_Coulter/Major_ Gene-
ral_John_B_Coulter_41, Erişim: 8.12.2022.
“Tümgeneral Laurence B. Keizer”, https://en.wikipedia.org/wiki/Lau-
rence_B_Keiser, Erişim: 8.12.2022.
Atlı, Cengiz, “Kore Savaşı ve Kore Savaşına Iğdır’dan Katılanlar”, Trakya Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.16, S.1, Haziran 2014, s.427-444.
Avşaroğlu, Erkan, “Kore’de Bafralı Bir Kahraman: Cemal Genç”,
https://www.bafrahaber.com/yazaryazi/kore-de-bafrali-bir-kahraman-
cemal-genc--36637.html Erişim: 28. 09.2022.
Bulut, Sedef, “38. Enlemde Güç Mücadelesi: Kore Savaşı ve Türkiye’deki Teza-
hürleri”, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/454074, s.201,
Erişim: 01.10.2022.
Erkan, Mehmet Sedat, “Kore Savaşı ve Kore’de Türk Tugay (25 Haziran 1950-6
Temmuz 1953)”, Türk Dünyası Araştırmaları, C.35, S.102, İstanbul 2013,
s.45-76.
“Hv. Plt. Ütğm. Muzaffer Erdönmez'in Alb. Thomas. Gumby’in kurtarması”,
http://www.tayyareci.com/hvtarihi/erdonmez/gumby.asp, Erişim:
28.11.2022.
Kahraman, Nazan, “Kore Gazileri Üzerine Nitel Bir Çalışma: Merzifonlı Kore Ga-
zileri”, OPUS, C. 15, S. 25, 2020.
Kim, Dong Choon, “Forgotten War Massacres-The Korean War (1950-1953), as
Licensed Mass Killings”, Journal of Genocide Research, Volume 6 (4), De-
cember 2004, s.523-544.
Korsavaş Savaşanların Sesi, C.2, S.85, Haziran, Ankara 1982.
Leckie, Robert, Conflict: The history of the Korean War 1950-1953, G.P. Putham’s
Sons 1962.
213
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ
214
Bafra Tahta Köprü
215
1957 SEÇİMLERİ ÖNCESİ ADNAN MENDERES’İN
BAFRA ZİYARETİ
Giriş
Türkiye’nin çok partili siyasi yaşama geçişinde hem iç hem de dış neden-
ler etkilidir. II. Dünya Savaşı yıllarında uygulamaya konulan Milli Korunma Ka-
nunu, Varlık Vergisi, Toprak Mahsulleri Vergisi gibi yasalar, halkın CHP’ye tepki
göstermesine neden olmuştur. Fiyatların aşırı yükselmesi, mal darlığının çekil-
mesi, karaborsa ortamının oluşması ile savaşın olağanüstü yükünü bu süreçte
fazlasıyla hisseden halk CHP’den giderek uzaklaşmıştır2. Türkiye’nin demokra-
tik batılı sistemlere yönelmesinde etkili olan dış faktörler ise Sovyet tehdidine
karşı Batıya yaslanma ihtiyacı ve yanı sıra savaşı Batı cephesinin kazanması ile
otoriter ve totaliter rejimlerin bir bölümünün yıkılmasında aramak gerekmek-
tedir3. İsmet İnönü 19 Mayıs 1945 tarihinde yapmış olduğu konuşmasında de-
mokrasi yolunda ilerleneceğini söyleyerek bu yöndeki hareketlere olumlu yak-
laştığı mesajını vermiştir4.
TBMM’de 1944 yılında Muvazene-i Umumiye Kanunu görüşülürken Celal
Bayar’ın muhalefetiyle başlayan süreç, 1945 yılı bütçe görüşmeleri ve ardından
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu görüşmelerinde daha da sertleşerek devam et-
miştir. Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü, 7 Haziran
1945 tarihinde parti grubuna “Dörtlü Takrir” olarak da bilinen bir önerge ver-
mişler ancak önergeleri reddedildiği gibi Menderes, Köprülü, Koraltan partiden
ihraç edilmiştir. Bu gelişme üzerine partiden istifa eden Bayar arkadaşları ile
birlikte 7 Ocak 1946’da DP’yi kurmuştur5.
1 Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi. Tarih Bölümü, Burdur/Türkiye.
2004, s. 24.
3 Albayrak, age., s. 41.
4 Cem Eroğul, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, İmge Kitabevi, Ankara 1990, s. 3-5.
5 Albayrak, age., s. 42-47.
217
SEVİLAY ÖZER
6 Serkan Bulut, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1960), Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sos-
yal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir 2019, s. 13-14.
7 Bulut, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1960)…, s. 202.
8 “İnönü Orta Halli Halk Sönüyor”, Vatan, 15 Ekim 1957, s. 1,5
9 “A. Menderes ve İ. İnönü’nün Konuşmaları”, Vakit, 15 Ekim 1957, s. 2.
10 “CHP Genel Başkanı İnönü Dün Yirmi Bin Samsunlu’ya Hitap Etti”, Ulus, 15 Ekim 1957, s. 3.
218
1957 SEÇİMLERİ ÖNCESİ ADNAN MENDERES’İN BAFRA ZİYARETİ
11 Adnan Menderes’in Konuşmaları Demeçleri Makaleleri, Yay. Haz. Haluk Kılçık, C. VII, Demokrat-
lar Kulübü Yayınları, Ankara 1992, s. 380-387. “Başvekil Adnan Menderes’in Nutku”, Zafer, 17
Ekim 1957, s. 4; “Celal Bayar’ın G. Antep’te, Adnan Menderes’in Samsun’daki Hitabeleri”, Son
Telgraf, 17 Ekim 1957, s. 1.
12“Samsun Notları”, Zafer, 17 Ekim 1957, s. 1
13 “Samsun Notları”, Zafer, 17 Ekim 1957, Zafer, s. 3.
219
SEVİLAY ÖZER
reisini büyük bir samimiyetle bağrına basmıştır” şeklinde yer verildikten sonra
Menderes’in bu karşılamadan duyduğu memnuniyet üzerine Bafralılara teşek-
kürüne değinilmiştir.14 Aşağıdaki fotoğraf da Adnan Menderes’in Bafralılar ta-
rafından karşılanmasına dair güzel bir örnektir. Uzun araç konvoyunun oluş-
tuğu görülen fotoğrafta, aralarında Hüseyin Ünlü (1), İsmail Siper (4), Nihat Mü-
derrisoğlu (6)’nun da bulunduğu bir grup Bafralı görülmektedir.
220
1957 SEÇİMLERİ ÖNCESİ ADNAN MENDERES’İN BAFRA ZİYARETİ
“Sevgili Bafralılar
Bütün Karadeniz çocukları, sizler gibi bizlere karşı göstermiş oldukları ya-
kın itimat ve sevgiyi muhalifler burada olsalar da görseler. Onlarda bu dü-
şündüklerinden vazgeçerlerdi.
221
SEVİLAY ÖZER
“Bakınız şuraya ne muazzam tablo. Bu gün Samsun’da 40-50 bin kişiye hi-
tap ettim. Yarın gazeteler bu muazzam kalabalıktan bahsetmeyerek en çok
5 bin kişi konuşmayı dinledi diyecekler.
Aziz Bafralılar,
Hepinizi sevgi ile kucaklarım. Allah yakında yine hepimizi karşı karşıya
getirsin” 16
16 “Başvekil Adnan Menderes Samsun ve Bafra’da Büyük Tezahüratla Karşılandı”, Bafra, 17 Ekim
1957.
17 https://www.filateli.gov.tr/page/sol_menu/filateli_sozluk/2016_filateliterimler.pdf (Erişim
tarihi: 4.10.2022).
18 İsfila, İsfila AŞ., İstanbul 2005, s. 268
19İsfila, s. 277.
222
1957 SEÇİMLERİ ÖNCESİ ADNAN MENDERES’İN BAFRA ZİYARETİ
İkinci zarfla birinci zarf arasındaki tek fark pul kullanımındadır. İkinci
zarfta 1955 tarihli “Atatürk Posta Pulları” serisinden 3 kuruşluk puldan 1 adet
yer almaktadır. Diğer 6 pul 1956 tarihlidir. Bu zarfta 1956 serisinden 2 adet ½,
1 adet 1, 2 adet 5, 1 adet 10 kuruşluk pul bulunmaktadır(Resim 3).
223
SEVİLAY ÖZER
Resim 4. İshak Zeki Altuner (Sol başta) (Kaynak: Kaynak: Alptekin Ahıshalıoğlu,
Bafra… Ah Bafra, Postiga, İstanbul 2011, s.444.)
224
1957 SEÇİMLERİ ÖNCESİ ADNAN MENDERES’İN BAFRA ZİYARETİ
Adnan Menderes
ANKARA
Bafra’yı şereflere gark eden ilk teşrifiniz dolayısile burada hazırlanan ha-
tıra zarfının pulculuk âleminde kıymeti pek büyük olacaktır. Tedarik ede-
bildiğim iki zarftan birini yüksekliğinize nacız bir hatıra olarak takdime
cesaret ediyorum. Ayrıca sunduğum ikinci zarfın maddi ve manevi kıymeti
yüksek imzanızla en üstün seviyeye yükselecek ve tarihi bir eser olacaktır.
22/10/1957
Mehmet Kayapınar 20
Sonuç
Türk Demokrasi tarihinde çok partili siyasi hayata geçiş iç ve dış koşulla-
rın olgunlaşması sonucu 7 Ocak 1946 tarihinde DP’nin kuruluşuyla gerçekleş-
miştir. Çok kısa süre içerisinde hızla teşkilatlanmasını tamamlayan DP, 14 Ma-
yıs 1950 Genel seçimlerini kazanarak iktidara geçmiştir. “Yeter Söz Milletindir”
sloganı ile seçim çalışmalarında öne çıkan DP, 1954 Seçimlerinde de başarısını
sürdürmüştür. Ancak 1958 seçimlerinin bir yıl erkene çekilmesi tartışmaları
beraberinde getirmiştir. Seçim çalışmaları bünyesinde düzenlenen mitinglerde
muhalif partiler DP’ye yönelik sert eleştiriler yöneltmişlerdir. DP’nin önde ge-
225
SEVİLAY ÖZER
len isimleri seçim meydanlarında bu söylemlere yanıt verdikleri gibi o güne ka-
dar iktidar partisi olarak yaptıkları hizmetleri dile getirmekten de kaçınmamış-
lardır. Bu illerden biri DP’nin ilk teşkilatlandığı il olan Samsun’dur.
1957 Seçimleri öncesinde CHP Genel Başkanı İsmet İnönü 14 Ekim
1957’de, Başbakan Adnan Menderes de 16 Ekim 1957 tarihinde Samsun’da dü-
zenlenen mitingde konuşma yapmıştır. Adnan Menderes Samsun’daki konuş-
masını tamamladıktan sonra Bafra’ya gelmiş burada halkın sevgi gösterisi ile
karşılanmıştır. Cumhuriyet Meydanında Bafralılara hitap ederek, Bafra’ya gel-
mekten duyduğu memnuniyeti dile getirmiştir. Ayrıca Başbakan Menderes
Bafra halkının geçim kaynağı olan tütün alımlarında halkın yararını gözetecek
şekilde iyileştirme yapılacağını belirttikten sonra iktidarları süresince yaptık-
ları çalışmalardan söz etmiştir.
Adnan Menderes’in Bafra’ya gelişi hatırasına özel gün zarfı bastırılmıştır.
Kaç adet hazırlandığı tespit edilemeyen bu zarflar, görseli aynı pulları farklı iki
ayrı özel gün zarfı şeklinde hazırlanmıştır. Adnan Menderes’in fotoğrafına yer
verilen zarfın üzerinde Adnan Menderes’in Bafra’ya geliş tarihi olan 16 Ekim
1957 ve saati 17.00-18.30 not düşülmüştür. Zarflar, Bafralı İshak Zeki Altuner
adlı Ermeni bir kuyumcu tarafından bastırılmıştır. Başbakan Menderes
Bafra’dan son derece memnun olarak ayrılmıştır.
Kaynaklar
BCA, Fon Kodu: 30.1.0.0, Yer No: 10.60.21.
Bafra
Son Telgraf
Ulus
Vakit
Vatan
Zafer
Adnan Menderes’in Konuşmaları Demeçleri Makaleleri, Yay. Haz. Haluk Kılçık, C.
VII, Demokratlar Kulübü Yayınları, Ankara 1992.
Ahıshalıoğlu, Alptekin, Bafra… Ah Bafra, Postiga, İstanbul 2011, s.444.
Albayrak, Mustafa, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960), Phoenix
Yayınevi, Ankara 2004.
Eroğul, Cem, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, İmge Kitabevi, Ankara 1990.
Bulut, Serkan, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1960), Nevşehir Hacı Bektaş Veli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir 2019.
İsfila, İsfila AŞ., İstanbul 2005.
Zafer Gölen Arşivi.
https://www.filateli.gov.tr/page/sol_menu/filateli_sozluk/2016_filateliterim-
ler.pdf (Erişim tarihi: 4.10.2022).
226
Bafra Tahta Minareli Camii (Nuri İbrahim Cami)
227
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE
EKONOMİK YANSIMALAR
Giriş
Demokrat Parti (DP) döneminde Bafra’daki siyasi ve ekonomik yansıma-
ları anlayabilmek için öncelikle Türkiye'de demokrasi sürecini ve DP’nin oluşu-
munu ele almak gerekmektedir. İnönü dönemiyle birlikte gerek iç politikadaki
gerekse dış politikadaki gelişmeler sonucu çok partili siyasi yaşama geçilmiştir.
Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarından itibaren Türkiye’nin izlediği dış
politika iç politikayı da paralel bir şekilde etkilemiştir. Türkiye savaş süresince
denge politikası izlemeye çalışmıştır. Ancak savaşın sonlarına doğru San Fran-
sisco’da Birleşmiş Milletler konferansının yapılacağı duyurulmuştu. 1945 yılı-
nın Nisan ayı sonunda San Fransisco’da düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler
konferansına kurucu üye olarak davet edilebilmek için 1 Mart 1945 tarihinden
itibaren Almanya ve Japonya ile savaş halinde olmak gerekliydi. Bu nedenle
Türkiye 23 Şubat 1945 tarihinde Mihver Devletlere savaş ilan etmiştir2. Böylece
Türkiye konferansa davet edilmiş ve Birleşmiş Milletler Örgütü’nün kurucu
üyelerinden biri olmuştur3. İnönü’nün Batı ittifakında yer alma kararında dış
baskı unsurunun yer aldığı da öne sürülen görüşler arasındadır, ancak iç politi-
kadaki gelişmelerin etkisi üzerinde durmak daha gerçekçi bir yaklaşım olarak
değerlendirilmektedir4.
Baskın Oran, C. I, 15. Basım, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, ss. 472-474.
3 Rifat Uçarol, Siyasi Tarih (1789-2014), 10. Basım, Der Yayınları, İstanbul 2015, s. 923.
4 Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1845), C. 2, 7. Basım, İletişim Yayınları, İstanbul
229
ESRA TÜRE
5 Tevfik Çavdar, “Demokrat Parti”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 8, İletişim Yayın-
ları, İstanbul 1983, s. 2064.
6 Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin Saner, 7. Basım, İletişim Yayın-
1950), C. II, İletişim Yayınları, İstanbul 2012, s. 15.; Tevfik Çavdar, “Demokrat Parti”, Cumhuriyet
Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 8, İletişim Yayınları, İstanbul 1983, s. 2064.
8 William Hale, Türkiye’de Ordu ve Siyaset, çev. Ahmet Fethi, Alfa Yayınları, İstanbul 2014, s. 126.
9 Filiz Çolak, “Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş ve Demokrat Parti (1945-1950)”, Türkler Ansik-
lopedisi, ed. Hasan Celal Güzel, vd., C. 16, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 1431.
10 Cengiz Sunay, “Demokrat Parti ‘Çok Partili Demokrasiye Geçiş’”, İttihat ve Terakki’den Günü-
müze Türkiye’de Siyasal Partiler, ed. Turgay Uzun, Orion Kitabevi, Ankara 2013, s. 175.
11 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, çev. Metin Kıratlı, 5. Basım, Türk Tarih Kurumu
230
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR
1993, s. 139.
20 Çavdar, “Demokrat Parti”, s. 2068.
21 Kemal H. Karpat, Osmanlı’dan Günümüze Asker ve Siyaset, çev. Güneş Ayas, Timaş Yayınları, İs-
231
ESRA TÜRE
26 Hasan Yiğit, Bafra Tarihi, Özyılmaz Matbaası, Bafra (?), ss. 5-16.
27 Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1999, s.
34.
28 Tahir Sezen, Osmanlı Yer Adları (Alfabetik Sırayla), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Mü-
232
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR
Kısacası gazetenin kesintisiz bir yayın hayatına sahip olması gündemi takip
edebilmemize olanak sağlaması açısından önem taşımıştır. Bafra gazetesine ait
ulaşılabilen ilk sayı 8 Temmuz 1950 tarihine aittir. Bu tarihte gazetenin sahibi
Mübeccel Dilmaçoğlu’dur. Gazete kendisini “Haftalık, Siyasi Memleket Gazetesi”
olarak tanımlamıştır. Gazetenin 2019 yılına kadar basılı nüshaları mevcuttur.
Aslında birçok dönemde olduğu gibi DP döneminde de Bafra’da gündemi
en çok meşgul eden, hatta siyasete yön veren konuların başında ekonomi ve tü-
tün gelmektedir. 14 Mayıs 1950 tarihinde genel seçimleri ülke genelinde kaza-
nan DP, Samsun’da da seçimleri kazanmıştı. Terme, Havza ve Ladik’te CHP,
Bafra dahil diğer ilçelerde DP kazanmıştı. Ancak bazı ilçelerde CHP kazanmış
olmasına rağmen bu dönemde uygulanan seçim sistemi30 nedeniyle meclise
Samsun’dan sadece DP’nin adayları milletvekili olarak girebilmiştir31. Seçimler
öncesinde il genelinde olduğu gibi Bafra’da da adayların faaliyetleri dikkat çe-
kiciydi. Bu süreçte Samsun’da görevlendirilmiş olan CHP Samsun Yoklama Ku-
rulu Başkanı Ordu Milletvekili Hamdi Şarlan’ın tespitleri önemlidir. Bafra’daki
manzara Şarlan için üzüntü vericidir. Zira CHP Bafra’da hizmet için bir iki araba
tahsis edebilmişken DP, on taneden fazla arabayla faaliyet yürütüyordu. Şarlan
propaganda sürecinin yoğun olduğu bu dönemde halkın tek konusunun seçim-
lerden ziyade tütün satışlarının düşük gitmesi olarak aktarmıştır. Halkın bu
yönde şikayetleri ve bankalara borçları vardı. Bu nedenle Şarlan, Samsun’da ik-
tidarın değişmesine etki eden en önemli faktörün tütün ve bu konudaki beklen-
tiler olduğuna vurgu yapmıştır32. Bafra’da da görüyoruz ki DP’nin iktidara geli-
şinden sonra halkın beklentisi hayat pahalılığına ve ekonomik sıkıntılara çözüm
bulunmasıdır. Çünkü halk DP’ye bunun için oy vermişti33. Bafra gazetesi vatan-
daşın beklentilerini sık sık ilk sayfaya taşımış ve iktidarının ikinci ayında açıkça
DP’den ekonomik sorunların ne zaman son bulacağını, çiftçinin topraksızlıktan
ne zaman kurtulacağını sormuştur34. Ekonomiden bu yönde beklentiler mev-
30 1946-1957 yılları arasındaki seçimlerde, tek dereceli liste usulü çoğunluk seçim sistemi uygu-
lanmıştır. Bu sistemine göre seçim bölgesinde kullanılan oyların salt çoğunluğunu alan parti, o
seçim bölgesindeki tüm milletvekillerini de kazanmıştır. Bkz: Milletvekili Genel Seçimleri 1923-
2011, Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Ankara 2012, s. XII.
31 Önder Duman, “Beyaz Devrim”den 28 Şubat’a Samsun’da Seçimler ve Siyaset (1950-2000), Canik
1.
33 “Mevlüt”, Bafra, 8 Temmuz 1950, s. 1.
34 Alptekin Güven, “DP’ye Açık Mektup”, Bafra, 22 Temmuz 1950, ss. 1, 4.
233
ESRA TÜRE
35 Durmuş Ali Arslan- Ahmet Çağrıcı- Mustafa Albayrak, Türk Siyasal Hayatında Demokrat Parti
ve Adnan Menderes, Mersin Akdemi Yayınları, Mersin 2020, s. 90.
36 Alptekin Güven, “Bekliyoruz”, Bafra, 3 Ağustos 1950, ss. 1, 2.
37 “Seçim Haberleri”, Bafra, 17 Ağustos 1950, s. 3.
234
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR
nemler ve Zihniyetler, ed. Tanıl Bora ve Murat Gültekingil, C. 9, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s.
417.
46 “Gençlik Miting Yapıyor”, Bafra, 17 Ağustos 1950, s. 1.
47 “Gençliğin Mitingi”, Bafra, 24 Ağustos 1950, s. 1.
235
ESRA TÜRE
tam sayfa olarak yayınlanmıştır. Tüzüğe göre dernek, komünisti vatan haini
saymış ve komünizmle mücadeleyi amaç edinmiştir. Dernek 30 Ekim 1950 ta-
rihinde yapacağı ilk kurul toplantısı için gazetede davet yazısı yayınlatmıştır.
Gazete de derneğe destek olarak halkın komünizm hakkında bilgi sahibi olma-
dığını, komünizmin “tehlikelerinin” özellikle kasaba ve köy halkına anlatılması
gerektiği üzerinde durmuştur. Dernek kurulduktan kısa bir süre sonra 7 Aralık
1950 tarihinde “Kore şehitlerini anmak ve komünizmi lanetlemek” amacıyla bir
miting düzenlemiştir. Cumhuriyet meydanında düzenlenen mitinge ilkokullar-
dan, ortaokullardan ve vatandaşlardan geniş bir katılımın olduğu; mitingin or-
taokul öğrencilerinin söylediği “Dağ Başını Duman Almış” marşı ile sonlandığı
aktarılmıştır48. Ancak Bafra gazetesinden gözlemlendiği kadarıyla daha sonra-
ları bu tarz mitinglere rastlanılmamıştır. Zaten gazete de derneğin yeterince ak-
tif olmadığını belirtmiştir49.
1950-1954 Yılları Arasında Bafra’da Ekonomik Gündem
1950 seçim sonuçlarının belirlenmesine etki eden edecek kadar büyük
bir öneme sahip olan ekonomi Bafralılar için de çok önemliydi. Çalışmamızın
başında belirttiğimiz gibi DP iktidarından ivedilikle çözüm beklenilen temel hu-
sus ekonomik sıkıntılardı. DP iktidarının üzerinden dört ay geçmiş ama Bafra
gazetesinde görüyoruz ki işsizlik sorunu Bafralıları meşgul etmekteydi. İşsizliğe
çözüm bulunması en büyük beklentilerden biri olmuştur. Özellikle tütün mer-
kezi olarak görülen Bafra’da az bir ücretle de olsa gençlere iş imkânı sağlanması
umut edilmiştir. Fakat aksine gazete işsizliğin daha da arttığından ve iş sahala-
rının genişletilmediğinden şikâyet etmiştir50. Ekonomik durum bu şekilde sey-
rederken 6 Aralık 1951 tarihinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar Bafra’ya ziyarette
bulunmuş ve yoğun bir ilgiyle karşılanmıştır. Şunu belirtmek gerekir ki, Bafra
gazetesinde de açıkça gözlemlenmekte, Bafra’nın gündemini büyük ölçüde eko-
nomi ve tütün belirlemekteydi. Siyasilerden beklentiler de bu nedenle ağırlıklı
olarak ekonomi ekseni etrafında şekillenmiştir. Cumhurbaşkanı Celal Bayar gel-
diğinde de kendisinden beklenti bu yönde olmuştur. Bafra’nın önde gelen isim-
leri arasında yer alan Belediye Başkanı Necati Bora, Ticaret ve Sanayi Odası Baş-
kanı Ali Kale, DP Başkanı Ömer Güriş, CHP Başkanı Mustafa Ergin, Tütün Ekici-
ler Cemiyeti Başkanı Mahmut Kitaplı ve Tütüncüler Birliği Başkanı Süleyman
Türk bir araya gelerek Bafralıların isteklerini dile getiren bir dilekçe hazırla-
48 “Kore Şehitlerimizi Anmak İçin İlçemizde Tertip Edilen Miting”, Bafra, 14 Aralık 1950, s. 1.
49 Barometre, “Bir Cemiyet’e Dair”, Bafra, 18 Ocak 1951, s. 1.
50 MAT, “İşsizlik ve İktidardan Beklediğimiz”, Bafra, 21 Eylül 1950, s. 2.
236
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR
51 “Bafralıların Cumhurbaşkanımız Sayın Celal Bayar’dan Dilekleri”, Bafra, 13 Aralık 1951, ss. 1,
3.
52 “Bafra D.P. İlçe Kongresinin Çektiği İki Telgraf”, Bafra, 6 Mart 1952, s. 1.
53 Faruk Güven, “Yusuf İzzettin Kefeli’ye Açık Mektup”, Bafra, 6 Mart 1952, s. 1.
54 Serkan Bulut, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1950), Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Ya-
237
ESRA TÜRE
238
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR
239
ESRA TÜRE
sarlar Vekâleti’dir.
240
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR
79 BCA, 30-1-0-0/78-492-6.
80 Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi 1950’den Günümüze, 5. Baskı, İmge Kitabevi Yayın-
ları, Ankara 2013, s. 62.
81 T.C. Resmî Gazete, Millî Korunma Kanununun Bazı Maddelerinin Tadiline Dair Kanun, S. 9329,
241
ESRA TÜRE
nun başlangıçta hayatı ucuzlatma hususunda bir istikrar getirmişse de çok geç-
meden pahalılığın daha şiddetli bir şekilde ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Kanunun kaldırılmasını isteyenlerin mevcut olduğuna dikkat çekilerek ka-
nunda esnafı, tüccarı, üreticiyi, tüketiciyi memnun edecek bir düzeltme yapıl-
ması temenni edilmiştir84.
1957 Seçimlerinden 27 Mayıs Darbesine Giden Süreçte Bafra’da Ya-
şanan Gelişmeler
DP 1954 seçimlerinden zaferle çıkmış olmasına rağmen ekonomide bek-
lenen iyileşmeyi sağlayamamıştır. 1957 yılına gelindiğinde Türkiye büyük bir
ekonomik krizle karşı karşıya kalmıştır. Bir yıl sonra milletvekili genel seçimleri
yapılacaktı, ancak o vakte kadar ekonominin düzelmesi ya da dış kaynak sağla-
nabilmesi mümkün görülmüyordu. DP koşullar daha da kötüleşmeden erken
seçime gitme kararı almış ve 1958 yılında yapılacak olan seçimler Ekim 1957
yılına alınmıştır85. Ekim ayı ile birlikte her yerde olduğu gibi Bafra’da da halkın
gündem konusu seçimler olmuştu. Partiler propaganda faaliyetlerini hızla yü-
rütmekteydiler. Seçimleri kimin kazanacağı yönünde fikirlerin ortaya atıldığı
bu süreçte gazete de fikrini beyan ederek muhalefetin güçlü olduğunu, ancak
DP’nin kazanma şansının daha yüksek olduğunu belirtmiştir86.
Ekim ayı Bafralılar için önemli bir aydı. Çünkü Başbakan Adnan Menderes
ve dönemin Milli Eğitim Bakanı, aynı zamanda DP Samsun Milletvekili Tevfik
İleri seçimlerden çok kısa bir süre önce Ekim ayında Bafra’ya gelmişti. Bafra
gazetesinin aktardığına göre Menderes havai fişekler ve davul zurnalarla coş-
kulu bir kalabalık tarafından karşılanmıştır. Kadın, erkek, yaşlı, genç ayrımı ol-
maksızın halk Cumhuriyet Meydanını doldurmuştu. Menderes’ten önce kısa bir
konuşma yapan Tevfik İleri DP’nin yaptığı limanlar, barajlar, fabrikalar gibi ic-
raatları anlatmıştır. Tevfik İleri Başbakanın milletini düşündüğünü vurgulamış
ve Bafralılardan oylarını kullanırken Türk milletine hayırlı olacak şekilde kul-
lanmalarını istemiştir. Arkasından sözü Adnan Menderes almış ve ilk olarak
söze tütünden başlamıştır. Menderes, Bafra tütününün hak ettiği değerde satı-
lamadığını kabul etmiş ve bundan üzüntü duyduğunu belirtmiştir. Bu durumu
telafi edeceklerinin sözünü vermiştir. Ayrıca köylünün Ziraat Bankası’na olan
borcunu hemen bir sonraki gün halledeceğini ve yeni kredilerini alabilecekle-
242
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR
87 “Başvekil Adnan Menderes Samsun ve Bafra’da Büyük Bir Tezahüratla Karşılandı”, Bafra, 17
Ekim 1957, s. 1.
88 BCA, 30-1-0-0/43-254-17, S. 2.
89 “Başvekil Adnan Menderes Samsun ve Bafra’da Büyük Bir Tezahüratla Karşılandı”, Bafra, 17
Ekim 1957, s. 1.
90 BCA, 30-1-0-0/52-312-4.
91 BCA, 30-1-0-0/52-312-1.
92 BCA, 30-1-0-0/52-311-1.
93 “Karadeniz Tütün Piyasası Açıldı”, Bafra, 13 Mart 1958, s. 1.
94 BCA, 30-1-0-0/79-496-7.
243
ESRA TÜRE
dönüşmüş, gazeteler sansürlü çıkmaya, gazeteciler ise hapse atılmaya başlamıştır. Bkz: Birand,
age., s. 438.; DP’nin vaatleri ve parti programları arasında yer alan grev hakkı tanımak, irticaa yer
vermemek, devlet borçlarını artırmamak, altın ihtiyatını korumak, hayat pahalılığını önlemek,
adli teminat sağlamak, basını hür kılmak, laikliğe bağlı kalmak, millete mal olmuş inkılapları ko-
rumak, antidemokratik kanunları kaldırmak gibi maddelerin uygulanması bir yana, maddeler
tersi yönde işletilmiştir. Bkz: Şevket Süreyya Aydemir, İhtilalin Mantığı ve 27 Mayıs İhtilali,7. Ba-
sım, Remzi Kitabevi, İstanbul 2000, ss. 227, 228.
98 Vural Dilmaç, “Bugünkü Durum”, Bafra, 19 Haziran 1958, s. 1
244
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR
üreticiye olan borcu konusuyla ilgilenmek üzere 1959 yılında Ankara’ya beş ki-
şilik bir grup göndermiştir. Hatta Bafra gazetesi sahibi Vural Dilmaç da bu ko-
nuları yakından takip edebilmek için Ankara’ya gitmiştir99.
1958 yılı ile siyasi kutuplaşmalar da belirgin hale gelmiştir. Türkiye’de
muhalif partilerin birleşmesi karşısında DP Vatan Cephesini kurmuştur. Vatan
Cephesine katılanların isimleri teşvik amacıyla radyoda okunmuş ve belli ko-
numdaki kişiler bu cepheye yazılmaya zorlanmıştır100. 27 Mayıs darbesinden
sonra kurulan Yassıada Mahkemesi’nde görülen davalardan biri de Vatan Cep-
hesi Davası idi. Bu davada çeşitli il ve ilçelerden Vatan Cephesine ya da DP’ye
katılım için Menderes’e çekilen telgraflar ve telgrafların kimler tarafından çe-
kildiği listelenmiştir. Buna göre 1 Eylül 1958’den 30 Nisan 1960’a kadar çekilen
telgraflar listesinde Bafra’dan 9 kişinin ismi yer almıştır101. Bununla beraber
yine bu tarihler arasında partilerin Bafra ilçe teşkilatlarında da istifalar başla-
mış ve istifa eden vatandaşların isimleri gazete sayfalarında sıralanmıştır102.
Özellikle DP teşkilatında yoğun olarak başlayan istifalar CHP’de de yaşanmış ve
istifa edenler arasında bir diğer partiye geçenler de olmuştur103. DP iktidarının
özellikle son iki yılı büyük siyasi çekişmelere sahne olmuştur. 18 Nisan 1960
tarihinde DP tarafından Meclis Tahkikat Komisyonu’nun kurulması ise büyük
tepkilere neden olmuştur104. Komisyonun kurulmasıyla siyasi faaliyetlerde ve
basında üç ay sessizlik dönemi başlamış, Bafra gazetesi de bu durumdan etki-
lenmiştir105. Çok geçmeden 27 Mayıs 1960 tarihinde askeri bir darbe106 ile DP
99 ”D.P. İdare Heyetinden 5 Kişilik bir Grup Ankara’ya Gitti”, Bafra, 14 Mayıs 1959, s. 1.
100 Tunçay, age., s. 185.
101 BCA, 10-9-0-0/219-679-1. S.2. ??
102 “D.P. İstifalar”, Bafra, 11 Eylül 1958, s. 1.
103 “C.H.P.’den İstifalar”, Bafra, 14 Mayıs 1959, s. 1.
104 Zürcher, age., s. 349.; Komisyon muhalefetin faaliyetlerini soruşturmak için kurulmuştu. An-
cak sahip olduğu yetki meclisin ve mahkemelerin sahip olduğu yetkileri dahi aşmıştı. Ülkede si-
yasi partilerin tüm çalışmaları durdurulmuş, basını denetleme hatta tutuklama yetkisi elde et-
mişti. Komisyon hukuk profesörleri tarafından anayasaya aykırı bulunmuştu. Artık bu tarihten
itibaren DP’nin uygulamalarına karşı tepkiler sokağa taşmış, İstanbul ve Ankara’da üniversite
gençliği bu uygulamaları protesto etmiştir. 21 Mayıs 1960’ta ise Harp Okulu öğrencileri de yürü-
yüş yaparak iktidara olan tepkisini göstermiştir. Bkz: Feroz Ahmad, “Cumhuriyet Türkiyesi’nde
Siyaset ve Siyasi Partiler”, Türkiye Tarihi 1839-2010, C. IV, ed. Reşat Kasaba, 2. Baskı, Kitap Yayı-
nevi, İstanbul 2016, s. 242.
105 Vural Dilmaç, “Basındaki Sükût”, Bafra, 28 Nisan 1960, s. 3.
106 Seçimle gelmiş ve güvenoyu almış bir iktidar partisi olan DP’nin subaylar tarafından iktidarına
son verilmesi askeri bir darbe olarak değerlendirilmektedir. Bkz: Hikmet Özdemir, “1960-1980
Dönemi”, Türkler Ansiklopedisi, ed. Hasan Celal Güzel vd., C. 17, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara
2002, s. 10.; Ancak Ali Fuad Başgil “Devletin eli ve emri altındaki resmi kuvvetlerden birinin, me-
245
ESRA TÜRE
sela ordunun, isyan ederek, mevcut hükümeti devirip iktidarı ele alması” şeklinde değerlendir-
diği bu darbenin “hükümet darbesi” olduğunu belirtmiştir. Bkz: Ali Fuad Başgil, “27 Mayıs Hare-
keti ve Milli Birlik Komitesi, Yeni Sabah, 23.06.1960, s. 3.
107 T.C. Resmî Gazete, Milli Birlik Komitesinin Tebliğleri, S. 10515, 30 Mayıs 1960, s. 1451.
108 “Belediye Reisliği”, Bafra, 9 Haziran 1960, s. 1.
109 “Türk gençliğinin infiali, kahraman ordumuzun vatanperverliği, müstebit idareye son verdi!”,
246
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR
247
ESRA TÜRE
119 Önder Duman, “ ‘Anayasa’ya Hayır Demek’: 1961 Anayasa Referandumu ve Samsun”, Karade-
niz İncelemeleri Dergisi, 13/25, 2018, ss. 226, 227.
120 Vural Dilmaç, “Niçin Hayır?”, Bafra, 13 Temmuz 1961, s. 1.
121 Duman, agm., ss. 239, 241.
122 “Türk Milleti Çoğunlukla Anayasaya Evet Dedi”, Bafra, 13 Temmuz 1960, s. 1.
123 T.C. Resmî Gazete, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, S. 10859, 20 Temmuz 1961.
124 Vural Dilmaç, “Niçin Hayır?”, Bafra, 13 Temmuz 1961, s. 1.
248
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR
Sonuç
DP iktidarı dönemi Türkiye tarihinde önemli bir yere sahiptir. Halkın oy-
larıyla iktidara gelmiş ve parlamenter demokrasinin ilk temsili olmuştur. 1950
yılında büyük başarı yakalayan DP 10 yıllık iktidarı süresi içinde siyasi, sosyal
ve toplumsal yönleriyle giderek aşağı yönde ilerleyen bir ivme göstermiştir.
Türkiye’nin büyük ilçelerinden biri olan Bafra’da bu süreç dikkatle takip edil-
miş ve sürecin ciddi yansımaları olduğu görülmüştür. 1950 yılında DP Sam-
sun’da kazanmış, ancak Bafralıların yerel idarede DP ile temsil imkânı bulma-
ları 1955 yılında belediye seçimleriyle geçekleşmiştir. Bunun öncesinde yapılan
muhtarlık seçimlerini ve belediye seçimlerini DP kazanamamıştır. Bafra’da
gündemi yakından takip edebilmek için seçilen Bafra gazetesinde görülmüştür
ki DP iktidarı ile Bafralılar özellikle ekonomik taleplerini büyük oranda karşıla-
yamamışlardır. Tütünün değerinde satılamaması üreticiyi yıllarca zor durumda
bırakmıştır. Her seçim döneminde ilk beklenti tütünün değerinde satılabilme-
sidir. Tütün bu yönüyle Bafra’da siyasi gündemin belirlenmesinde temel unsur
olmuştur. Bafra’ya gelen siyasilerin ya da Bafra’da bir araya gelen önemli isim-
lerin öncelikli konuları da tütün olmuştur. Bafra’da tütün üreticisini memnun
etmeden oy beklemek gerçekçi değildi. Zira 1950 seçimlerinde CHP’nin oy kay-
betmesinde tütün satışlarının düşük gitmesi en önemli faktör olarak görül-
müştü. 1954 yılıyla birlikte Türkiye’yi içine alan ekonomik sıkıntı Bafra’da da
ciddi bir şekilde hissedilmiştir. Umduğunu bulamayan üretici artık maliyetini
dahi karşılayamaz hale gelmişti. Şunu belirtmek gerekir ki Bafra’da DP’li isimler
üreticinin sesini Başbakan Adnan Menderes’e iletmekten imtina etmemişler,
üreticinin istek ve taleplerini duyurmaya çalışmışlardır. Ancak 1950’lilerin son-
larına doğru Türkiye’de siyasi ve ekonomik kriz had safhaya ulaşmıştır. Halkın
beklentilerine cevap vermek imkânsız hale gelmiştir. Bafra’da da bu kriz en de-
rin şekilde hissedilmiş ve gazetede sık sık dile getirilmiştir. Vurgulamak gerekir
ki Bafralılar gündemi sıkı bir şekilde takip etmiş, mevcut sorunlara çözümler
dahi sunmuşlardır. Ancak demokrasi ve istikrar söylemiyle alt rütbeli subaylar-
dan tarafından darbeyle yönetim ele alınmış ve DP iktidarına son verilmiştir.
Bafra gazetesinde Bafralıların darbeyi ve askeri yönetimi nasıl karşıladıkları
detaylı bir şekilde aktarılmıştır. Tüm yurtta olduğu gibi Bafralılar da darbe kar-
şısında coşkularını büyük kutlamalarla ve parka verdikleri “27 Mayıs” adıyla
göstermişlerdir. Bu dönemde toplum psikolojisini anlamaya çalışmak önemli-
dir. 27 Mayıs darbesi Cumhuriyet döneminde toplumun karşılaştığı ilk darbedir
ve karşılarında ordu vardır. Bu açıdan bakıldığında ve ordunun bu dönemde
249
ESRA TÜRE
Türkiye’de kurucu unsur olarak hala saygın bir güç olduğu göz önünde bulun-
durulduğunda ordunun bu hareketine zıt bir duruş sergilemek kolay değildir.
Ancak askeri yönetimin hazırlayıp halkoyuna sunduğu yeni anayasaya Bafralı-
lar “hayır” diyerek 27 Mayıs darbesine ilk tepkilerini göstermişlerdir. Bafralılar
bu sonuç ile demokrasiden yana duruş sergilemişlerdir. “Hayır” oylarının özel-
likle köylerden geldiği hatırlanacak olursa köylerdeki vatandaşın demokrasinin
temsilinde ve darbeye karşı verilen cevapta önemli bir yer tuttuğu söylenebilir.
Kaynaklar
Arşivler
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA)
BCA, 490-1-0-0/377-1594-1.
BCA, 30-1-0-0/51-309-7.
BCA, 30-10-0-0/78-516-7.
BCA, 30-1-0-0/51-309-8.
BCA, 10-9-0-0/219-679-1.
BCA, 30-1-0-0/43-254-17.
BCA, 30-1-0-0/52-312-4.
BCA, 30-1-0-0/52-312-1.
BCA, 30-1-0-0/79-496-7.
BCA, 30-1-0-0/78-492-6.
BCA, 30-1-0-0/51-309-4.
Resmi Yayınlar
T.C. Resmî Gazete, Milletvekilleri Seçimi Kanunu, S. 7438, 21 Şubat 1950.
T.C. Resmî Gazete, Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanlığına Seçildiği Hakkında, S. 7513, 23
Mayıs 1950.
T.C. Resmî Gazete, Bakanlar Kuruluna Güvenildiğine Dair, S. 7523, 3 Haziran 1950.
T.C. Resmî Gazete, Millî Korunma Kanununun Bazı Maddelerinin Tadiline Dair Kanun,
S. 9329, 11 Haziran 1956.
Süreli Yayınlar
Bafra gazetesi (1950-1961)
Başgil, Ali Fuad, “27 Mayıs Hareketi ve Milli Birlik Komitesi, Yeni Sabah, 23.06.1960.
Araştırma Eserler ve Makaleler
Ahmad, Feroz, “Cumhuriyet Türkiyesi’nde Siyaset ve Siyasi Partiler”, Türkiye Tarihi
1839-2010, C. IV, ed. Reşat Kasaba, 2. Baskı, Kitap Yayınevi, İstanbul 2016, s. 229-
274.
Arslan, Durmuş Ali – Çağrıcı, Ahmet – Albayrak, Mustafa, Türk Siyasal Hayatında De-
mokrat Parti ve Adnan Menderes, Mersin Akdemi Yayınları, Mersin 2020.
250
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR
Aslan, Zehra, “Türk-Rus İlişkileri Ekseninde Türkiye’de İktidarların ‘Sol’ Algısı (1923-
1960)”, Karadeniz Araştırmaları, S. 51, Güz 2016, s. 171-190.
Aydemir, Şevket Süreyya, İhtilalin Mantığı ve 27 Mayıs İhtilali,7. Basım, Remzi Kitabevi,
İstanbul 2000.
Aydın, Mustafa, “1939-1945: Savaş Kaosunda Türkiye, Göreli Özerklik-2”, Türk Dış Po-
litikası, ed. Baskın Oran, C. I, 15. Basım, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s. 385-
476.
Birand, Mehmet Ali, Emret Komutanım, 8. Basım, Milliyet Yayınları, İstanbul 1986.
Bulut, Serkan, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1950), Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversi-
tesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisan Tezi, Nevşehir 2019.
Çavdar, Tevfik, “Demokrat Parti”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 8, İletişim
Yayınları, İstanbul 1983, s. 2060-2077.
Çavdar, Tevfik, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi 1950’den Günümüze, 5. Baskı, İmge Kita-
bevi Yayınları, Ankara 2013.
Çolak, Filiz, “Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş ve Demokrat Parti (1945-1950)”, Türk-
ler Ansiklopedisi, ed. Hasan Celal Güzel, vd., C. 16, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara
2002, s. 1427-1445.
Demirel, Tanel, “1946-1980 Döneminde ‘Sol’ ve ‘Sağ’”, Modern Türkiye’de Siyasi Dü-
şünce: Dönemler ve Zihniyetler, ed. Tanıl Bora ve Murat Gültekingil, C. 9, İletişim
Yayınları, İstanbul 2009, s. 413-450.
Duman, Önder, “Beyaz Devrim”den 28 Şubat’a Samsun’da Seçimler ve Siyaset (1950-
2000), Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2017.
Duman, Önder, “ ‘Anayasa’ya Hayır Demek’: 1961 Anayasa Referandumu ve Samsun”,
Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 13/25, 2018, s. 225-246.
Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin Saner, 7. Basım, İletişim
Yayınları, İstanbul 2000.
Gümüş, Hanife, Milli Mücadele’de Samsun, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2007.
Hale, William, Türkiye’de Ordu ve Siyaset, çev. Ahmet Fethi, Alfa Yayınları, İstanbul 2014.
Karpat, Kemal H., Osmanlı’dan Günümüze Asker ve Siyaset, çev. Güneş Ayas, Timaş Ya-
yınları, İstanbul 2010.
Koçak, Cemil, “Siyasal Tarih 1923-1950”, Türkiye Tarihi: Çağdaş Türkiye 1908-1980, C.
4, yay. yön. Sina Akşin, Cem Yayınevi, İstanbul 1997, s. 84-173.
Koçak, Cemil, İktidar ve Demokratlar: Türkiye’de İki Partili Siyasi Sistemin Kuruluş Yılları
(1945-1950), C. II, İletişim Yayınları, İstanbul 2012.
Koçak, Cemil, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1845), C. 2, 7. Basım, İletişim Yayınları,
İstanbul 2017.
Lewis, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, çev. Metin Kıratlı, 5. Basım, Türk Tarih Ku-
rumu Yayınları, İstanbul 1993.
251
ESRA TÜRE
252
Bafra Tarihinin Çekilmiş En Eski Fotoğraflarından 1899 Yılında Çekilmiştir...
Soldan İlk Bina Bafra Garnizonu 51.Piyade Taburu Ana Karargahı
253
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA
CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI VE
KUTLAMALARIN YEREL BASINA YANSIMALARI
(1950-1960)
Özet
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilan edilmesi aynı gece 101 pare top atı-
şıyla tüm memlekete duyurulmuş ve haber çoğu yerde bazı istisnalar dışında
sevinçle karşılanmıştır. Bu tarihi gün resmi olarak bayram ilan edilmeden önce,
1924 yılı 29 Ekim’inde yapılacak kutlamalar devlet tarafından organize edilmiş
ve bu konuyla ilgili olarak bir de kararname yayımlanmıştır. Bu ilk kutlama tö-
reni büyük bir özenle hazırlanmış ve resmi tatil olması dolayısıyla halkın geniş
katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet’in ilanının yıldönümü aynı za-
manda Ankara dışındaki illerde de kutlanmış ve bu durum dönemin basınına
yansımıştır. Cumhuriyet Bayramı’nın kabulü ise TBMM’nin 19 Nisan 1925 ta-
rihli oturumunda gerçekleştirilmiştir. Aynı gün yapılan görüşmeler neticesinde
29 Ekim günü “milli bayram” olarak kabul edilmiştir. Nitekim Cumhuriyet Bay-
ramı ülkemizde “milli bayram” olarak günümüze kadar kutlana gelmiştir. İşte
bu çalışmada Demokrat Parti Dönemi’nde (1950-1960) Bafra’da yapılan Cum-
huriyet Bayramı kutlamaları konu edinilmiştir. Çalışmanın ana kaynakçasını
1950 yılında yayın hayatına başlayan ve ilçenin en önemli yayın organlarından
olan “Bafra” gazetesi oluşturmuştur. Bu bağlamda bayram için ilçede yapılan
hazırlıklar, kutlama programının içeriği, kutlamaların ilçede gerçekleştirildiği
mekânlar, devlet ricalinin yanı sıra halkın kutlamalara katılımı, resmi kutlama-
lara katılan kurum ve kuruluşlar, kutlamalarda yapılan konuşmalar, vd. bu ça-
lışmada ele alınan konular olmuştur. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıyla ilgili
1 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bö-
lümü, Çanakkale/TÜRKİYE. myavas07@gmail.com. ORCID: 0000-0003-3560-2573.
255
MESUT YAVAŞ
olarak on yıllık süre zarfında “Bafra” gazetesinde atılan manşetler, basılan re-
simler, çıkan haberler, günün anlam ve önemi hakkında kaleme alınan makale-
ler, ilçenin evlatlarının gözünden ve kaleminden, yerel basının dilinden ortaya
konulmaya ve değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Cumhuriyet Bayramı, Demokrat Parti, Bafra, Kutla-
malar, Bafra Gazetesi.
Giriş
Cumhuriyet’in ilanına giden süreçte yaşanan gelişmeler, Mustafa Kemal
Paşa’ya hayata geçirmek için sırasını beklediği düşüncesini uygulama imkânı
sunmuştur. Nitekim Rauf Bey’in İcra Vekilleri Reisliği’nden çekilmesi üzerine
İçişleri Bakanı Ali Fethi Bey, 13 Ağustos 1923’te Hükümet Başkanlığına atan-
mıştır. Fakat Fethi Bey’in Başkanlığındaki Hükümete ve özellikle de Fethi Bey’in
şahsına karşı Mecliste sataşmalar ve tenkitler başlamış, Hükümet bir takım se-
beplerle işlerini yapamaz duruma gelmiştir. Yaşananların Hükümetin Meclis ta-
rafından seçilmesinden ileri geldiğini gören Mustafa Kemal Paşa, harekete geç-
miş ve ilk olarak Hükümet üyelerini 25 Ekim 1923 Perşembe ve ertesi Cuma
günü Çankaya’da toplantıya çağırmıştır. Yapılan toplantılar sonrası bakanlar
görevlerinden istifa etmişlerdir. Diğer yandan Meclis üyeleri ise 28 Ekim günü
geç saatlere kadar yaptıkları çalışmalara rağmen yeni Hükümet listesini bir
türlü hazırlayamamışlardır. Bunun üzerine Mustafa Kemal, 28 Ekim gecesi Çan-
kaya’da verdiği akşam yemeğinde orada bulunanlara “Yarın Cumhuriyet ilan
edeceğiz”2 diyerek hemen yapılması gerekenler üzerinde çalışmalara başlamış-
tır.
Nihayet gecenin sabahına doğru 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Ka-
nunu’nun 1’inci maddesinin sonuna şu fıkranın eklenmesine karar vermiştir:
“Türkiye devletinin şekli, hükümet-i cumhuriyettir.”3 Kanun değişikliği teklifi
bununla da sınırlı kalmamıştır. Parti toplantısında ele alınan ve Kanuni Esasi
Encümeni tarafından 29 Ekim Pazartesi günü Mecliste okunan anayasa değişik-
liği teklifinde, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun 1’inci maddesinin yanı sıra Cum-
huriyet idaresinin gereği olarak 2, 4, 10, 11 ve 12’nci maddelerinde de değişiklik
önerilmiştir. Teklif Mecliste yapılan müzakereler ve oylamalar sonucu alkışlar
2 Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, haz. Zeynep Korkmaz, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,
Ankara, 2003, s. 537-543.
3 Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pozitif Yayınları, İstanbul 2020, s. 438.
256
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
4 Hamza Eroğlu, “Türkiye Cumhuriyeti’nin İlanı”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 6(16), 1989,
s. 18-21.
5 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, C. 3, İçtima: 43, 29 Teşrinievvel 1339, s. 96-98.
6 Eroğlu, age., s. 21.
7 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, C. 3, İçtima: 43, 29 Teşrinievvel 1339, s. 99.
257
MESUT YAVAŞ
ları (1923-1960), Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlan-
mamış Doktora Tezi, İstanbul 2007, s. 54-55.
10 BCA, 030.18.01.01.011.48.17.
11 Yasemin Doğaner, “Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Kutlamaları”, Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi,
Kutlamaların Yerel Basına Yansımaları (1950-1960)”, Turkish Studies - Historical Analysis, 14(2),
2019, s. 364.
13 Fevzi Çakmak, “Bursa’da Onbeşinci Yıl Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları”, Uludağ Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 11, 0(18), 2010/1, s. 89.
14 Doğaner, agm., s. 121.
258
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
lanmış ve bu yıla özel olarak kutlama kanunu dahi çıkarılmıştır. Nitekim Tür-
kiye Büyük Millet Meclisinin 11 Haziran 1933 tarihli oturumunda süratle görü-
şülen kanun teklifi, yasalaşarak yürürlüğe girmiştir. Buna göre Cumhuriyet’in
onuncu yıl dönümünün üç gün süreyle kutlanması kararlaştırılmıştır.15 Bu yılı
önemli kılan gelişmelerden biri de Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1933’te
Ankara’da Cumhuriyet’in onuncu yıl kutlamalarında kendi sesinden dinlenile-
bilen söylevinin kayda alınmış olmasıdır. Mustafa Kemal bu söylevinde geçmişi
değerlendirerek, ulaşılan toplumsal düzeyin tasvirini yapmış ve Türkiye Cum-
huriyeti Devleti’nin geleceğini anlatmıştır.16 1933 yılındaki onuncu yıl kutlama-
ları, daha sonra yapılan kutlamalara da örnek teşkil etmiştir. Tek parti döne-
mindeki bayram etkinlikleri de bu çerçevede planlanmış ve uygulanmış-
tır.17Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, özellikle 1933 yılından itibaren nere-
deyse hiç değiştirilmeden aynı çerçevede kutlanmaya devam etmiştir. CHP Ge-
nel Sekreterliği tarafından gönderilen talimata uygun olarak, valinin başkanlı-
ğında teşkil edilen komite tarafından hazırlanan program dâhilinde gerçekleş-
tirilmiştir. Bu kapsamda il, ilçe ve köylerdeki yerel yöneticiler tarafından Cum-
huriyet Bayramı kutlamalarına dair raporlar hazırlanarak, bayramda çekilen
resimlerle birlikte CHP Genel Sekreterliği’ne gönderilmiştir.18 Kısacası tek parti
döneminde Türkiye genelinde Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, çoğunlukla va-
lilik tarafından belirlenen bir plan ve program çerçevesinde gerçekleştirilmiş-
tir.19
Diğer yandan tarihler 7 Ocak 1946’yı gösterdiğinde, Türk siyasal hayatına
damga vuracak yeni bir parti kurulmuştur. Geçmişteki birçok parti gibi Celal
Bayar liderliğinde kurulan Demokrat Parti de halk içinde gelişen bir hareketten
15 Cahide Sınmaz Sönmez, “Cumhuriyet'in Onuncu Yıldönümü Kutlamaları ve 26 Ekim 1933 Ta-
rihli Genel Af Yasası”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi,
9(33), Mayıs-Kasım 2004, s. 90.
16 Şeyda Özçelik-Neval Akça Berk, “Cumhuriyet Bayramı Onuncu Yıl Kutlamalarının Yerel Basında
Yankıları: Adana İli Örneği”, I.Uluslararası Eğitimde ve Kültürde Akademik Çalışmalar Sempoz-
yumu, Mersin 13- 15 Eylül 2018, s. 618.
17 Handan Haykır, “Tek Parti Döneminde Urfa’da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları (1934-1945)”,
1950)”, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 0(53), 2021, s. 470.
19 Ebru Çoban, “Cumhuriyetin İdeolojik Aygıtı: Diyarbakır’da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları
259
MESUT YAVAŞ
20 Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul 2010, s. 239.
21 Sina Akşin, Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi 1789-1980, 6. bs. İmaj Yayıncılık, Ankara
2006, s. 226-229.
22 Gökhan Atılgan, “Tarımsal Kapitalizmin Sancağı Altında”, Gökhan Atılgan & E. Attila Aytekin &
Ebru Deniz Ozan & Cenk Saraçoğlu & Mustafa Şener & Ateş Uslu & Melih Yeşilbağ (Haz.) İçinde,
Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat (s. 387-514). Yordam Kitap, İstanbul 2015, s.
415.
23 Oktay Bozan, “Türk Siyasal Hayatında Ordunun Yeri ve Önemi”, Türkiye’de Siyasal Hayat, ed.
352-353.
25 Önder Duman, “Samsun Basın Tarihinden Bir Kesit: “Haber Gazetesi”, Geçmişten Geleceğe Sam-
260
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
26 Bünyamin Kocaoğlu, “Millî Mücadele’de ve Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Samsun’da Basın Hayatı
ve Cemiyetler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 12(1), Mayıs 1999, s. 155-
160.
27 Baki Sarısakal, Samsun Basın Tarihi, Barış Gazetesi Yayınları, Samsun 2003, s. 97.
28 Altın Yaprak, 15 İkinci Teşrin [Kasım] 1935, s. 1.
29 Işıl Tuna, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra Halkevi Dergisi Altın Yaprak (1935-1936)”,
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi (The Journal of Academic Social Science), 0(72), Haziran
2018, s. 588.
30 Gürbüz Arslan-Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz Araştırma-
261
MESUT YAVAŞ
34 BCA, 030.18.01.02.124.80.12.
35 Bafra, 2 Kasım 1950, s. 1.
262
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
263
MESUT YAVAŞ
264
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
kadar rahat bir hayat sürdüklerini bir kez daha fiilen ispat etmiştir. Kutlamalar
kapsamında ayrıca Ortaokul Jimnastik Öğretmeninin nezaretinde gece fener
alayı düzenlenmiş, halk davullar eşliğinde eğlenmiştir.
Diğer yandan Bafra gazetesinin kutlamalar bağlamında iki konuda sitemi
olmuştur. Bunlardan ilki tüm arzularına rağmen henüz bir bando ekibinin ku-
rulamayışı, ikincisi ve en önemlisi de hala bir Atatürk büstünün dikilemeyişi ol-
muştur. Gazetenin yazısında senelerce Atatürk sevgisini aşılamaya çalıştıkları
sevgili yavrularının her bayramda olduğu gibi bu bayramda da onun aziz hatı-
rasını yâd etmek ve bir çiçek bırakmak için büstünü aradıkları ama arzularına
nail olamadıkları dile getirilmiştir.42
Diğer yıllardan farklı olarak 1954 yılı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kut-
lamaları kapsamında Bafra’da 4 kulübün katıldığı bir futbol turnuvası düzen-
lenmiştir. Centilmenlik Kupası karşılaşmalarından ilki 29 Ekim 1954 Cuma
günü Bafra sahasında yapılmış ve Samsun 19 Mayıs Kulübü, Bafra Gençlik Ku-
lübü’nü 5-3 yenerek maçı kazanmıştır. Karşılaşmanın hakemi gördüğü lüzum
üzerine mücadeleyi 4 dakika erken bitirmiştir. Karşılaşmayla ilgili olarak yapı-
lan değerlendirmede Bafra Gençlik Kulübü sporcuları eleştirilmiş ve sporun ev-
vela spor terbiyesi istediği ifade edilmiştir. Bafra Gençlik Kulübü oyuncularının
bu maçta yaptıkları hareketlerin serkeşçe olduğu ve bunun affedilir bir hareket
olmadığı belirtilmiştir. Kulüp yöneticilerinin sporculara gerekli cezaları ver-
mesi temenni edilmiş ve futbolcuların giydikleri formanın bir kulübü, kulübün
de Bafra’yı temsil ettiği ve kimsenin böyle bir şeye ihanet etmeye hakkı olma-
dığı vurgulanmıştır. Kendilerinin maçlar niçin Bafra’da değil de Samsun’da ya-
pılıyor diye uzun mücadeleler verdikleri dile getirilen değerlendirmede, üzüle-
rek de olsa bunun cevabını bu hafta Bafralı oyuncuların sahada verdikleri belir-
tilmiş ve bunun son olması arzu edilmiştir. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutla-
maları kapsamında yapılan diğer karşılaşmalarda ise Bafra Gençlik Kulübü-
Akınspor’u 3-2, Samsun 19 Mayıs Kulübü-Demirspor’u 6-1 yenmiştir. Karşılaş-
malar sonunda Samsun 19 Mayıs Kulübü Centilmenlik Kupası’nın sahibi olur-
ken, Demirspor ikinci ve Bafra Gençlik Kulübü de üçüncü olmuştur.43
1955 yılı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıyla ilgili olarak yapılan hazır-
lıklar, Bafra’da bayramın sürprizlerle dolu olacağı ve neşeyle geçeceği beklenti-
sini doğurmuştur. Nitekim bu konuda Bafra gazetesinde “Cumhuriyet Bayramı
Şehrimizde Sürprizli ve Neşeli Geçeceği Tahmin Ediliyor” başlığıyla verilen ha-
berde, kutlamaların nasıl yapılacağına değinilmiştir. Buna göre Cumhuriyet’in
265
MESUT YAVAŞ
266
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
030.11.1.243.7.11. Demokrat Parti iktidarında Bafra’da Adnan Aksel’den sonra Hasan Günay (Ni-
san 1952-Haziran 1953) ve Kâmuran Tuğman (Haziran 1953-Şubat 1954) kaymakam olarak gö-
rev yapmışlardır. Bak. BCA, 030.11.1.230.9.20; BCA, 030.11.1.238.19.6.
47 Bafra, 31 Ekim 1955, s. 1.
267
MESUT YAVAŞ
de spor kulüplerinin formaları ile takım halinde resmi geçide katılmaları olmuş-
tur. Bafra Gençlik ve Oto Güneş sporcuları önde flamaları olduğu halde yan yana
geçiş yaparak törene canlılık katmışlardır. Ayrıca meşhur davulcu Kara Yılan’ın
ilçede bulunan zurnacısı ile Kara Yılan’ın halefi Taşköprülü davulcu da gösteri-
leriyle bayrama neşe katmıştır. Bayram kutlamaları gece de devam etmiş ve
kutlamalar kapsamında fener alayı düzenlenmiş, milli marşlar ve türküler söy-
lenerek oyunlar oynanmıştır.48
Cumhuriyetin 33. Yıldönümü kutlamaları için Bafra’da çok büyük ve hum-
malı bir hazırlık yapılmıştır. Bu kapsamda ilçenin çeşitli yerlerinde zafer takları
hazırlanmış, sayıları 4 bine yaklaşan öğrenciler ve yavrukurtlar yürüyüş prova-
ları yapmışlardır. Çeşitli esnaf ve gençlik kuruluşları tarafından fener alayı ha-
zırlıkları yapılmış, önceki yıllarda olduğu gibi geceleri uygun meydanlarda ma-
halli oyunlar oynanması ve eğlenceler düzenlenmesi planlanmıştır.49
1956 yılındaki kutlamalar basında “Büyük Bayramımız” başlığıyla duyu-
rulmuştur. Haberde küçük büyük, köylü şehirli bütün milletin bu günün neşesi
içinde bayram yaptıkları aktarılmıştır. 33. Yıl kutlamalarına diğer yıllara naza-
ran çok daha fazla katılım olmuştur. Kutlamaların yapıldığı Cumhuriyet Mey-
danı kalabalığı almadığından insanlar civardaki binaların balkonlarına, pence-
relerine hatta damlarına dahi çıkmışlardır. On binlerin katıldığı tören saat 10’da
Kaymakam, Jandarma Komutanı ve Belediye Reisi’nin okulları teftişiyle başla-
mıştır. Devlet erkânının halkın ve öğrencilerin bayramını kutlamasına mütea-
kip Ortaokullar tarafından okunan İstiklal Marşı, halk tarafından huşu içinde
dinlenmiştir.
Daha sonra ise konuşmalara geçilmiş ve ilk olarak ilçe kaymakamı Ertuğ-
rul Saraçbaşı kürsüye gelerek sık sık alkışlarla kesilen 33. Yıldönümü konulu
kısa bir konuşma yapmıştır. Kaymakam Saraçbaşı konuşmasına büyük Türkiye
Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar olması temennisiyle başlamış, Cumhuriyet’in
kuruluş mücadelesine değinmiş ve Türk milletinin büyük mahrumiyetlere rağ-
men bu mücadelede azmiyle her şeyi yendiğini belirtmiştir. Büyük milletlerin
büyük acılara tahammül etmesini bildiğini, büyük bayramların da büyük millet-
lere layık olduğunu dile getiren Saraçbaşı, büyük masmavi semasında altın ışık-
lar parlayan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürk’ün bir armağanı olduğunu ve
Türkler büyüdükçe onun da büyüyeceğini ifade etmiştir.
268
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
269
MESUT YAVAŞ
51 Bafra Kaymakamı Ertuğrul Saraçbaşı’nın Bor Kaymakamlığı’na atanması üzerine yerine Mus-
tafa Kemal Paşa Kaymakamı Musa Kazım Bölükbaşı tayin edilmiştir. Her iki atama kararnamesi
de 29 Haziran 1957 tarihinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından imzalanmıştır. Bak. BCA,
030.11.1.265.23.2.
52 Bafra, 31 Ekim 1957, s. 1.
53 Bafra, 30 Ekim 1958, s. 1.
270
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
271
MESUT YAVAŞ
272
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
273
MESUT YAVAŞ
Ara sokaklardan Cumhuriyet Meydanı’na adeta insan seli akmıştır. Havanın sı-
cak ve yaz günlerinden kalma bir gün olması bayrama başka bir renk katmıştır.
Tören alanındaki Atatürk büstü çelenklerle çevrilmiş; ilçedeki dükkânlar, evler
ve bütün resmi daireler süslenerek bayraklarla donatılmıştır.
Saatler 9.30’u gösterdiğinde bütün okullar tören alanındaki yerlerini al-
mışlardır. Kaymakamlıkta düzenlenen tebrikleri kabul töreninden sonra Kay-
makam ve beraberindekiler alana gelerek öğrencilerin ve halkın bayramını kut-
lamışlardır. Devlet erkânının tören alanındaki yerlerini almasından sonra ban-
donun çaldığı İstiklal Marşı huşu içinde dinlenmiştir. Müteakiben İlçe Kayma-
kamı kürsüye gelerek günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapmıştır.
Ayrıca öğretmenler Selahattin Çiller ve Cengiz Sapmaz da bu tarihi günün mana
ve ehemmiyetine dair birer konuşma yapmışlardır. Konuşmalara müteakip her
okuldan birer öğrenci okulları adına şiirler okumuşlardır. Daha sonra Nafiz
Anarat kürsüye gelmiş ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okumuştur. Ana-
rat’tan sonra ise Ortaokul Edebiyat Öğretmeni Türkan Oğur, Türk Gençliğinin
Ata’ya Cevabını okumuş ve tören alanındaki bütün öğrenciler hep bir ağızdan
bunu tekrar etmişlerdir. Tüm bunlardan sonra resmi geçit törenine geçilmiş ve
ilk olarak okullar, akabinde ise çeşitli kurum ve kuruluşlar şeref tribününün
önünden geçiş yapmışlardır.
Bafra’daki Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri Cumhuriyet Meydanı’ndaki
resmi törenin ardından da devam etmiştir. Nitekim neşe içinde yapılan etkin-
likler çerçevesinde Belediye, CHP, Tekel ve Kereste Fabrikası önlerinde ayrıca
Gazipaşa, İsmet Paşa ve Gaziosmanpaşa mahallelerinde davul ve zurna çalına-
rak oyunlar oynanmıştır. Cumhuriyetin 37. Yıldönümü kutlamalarında Gazios-
manpaşa mahallesi sakinlerince para toplanarak ilk defa mahallede tak kurul-
muş ve davul zurna eşliğinde eğlenilmiştir. Gece de fener alayı düzenlenmiş,
Atatürk büstü çevresinde meşaleler yakılmıştır. Sokak ve caddeleri dolduran
kadın ve erkekli gruplar gecenin geç saatlerine kadar eğlenmişlerdir. Sirto da
dâhil olmak üzere en neşeli ve coşkulu oyunlar CHP Binası önünde ve Gazipaşa
Meydanı’nda oynanmıştır. Bu arada Topçuların Kahvehanesi’nde toplananlar
heyecanla bayramı kutlarlarken, Kereste Fabrikası’nın belli başlı simalarının
yanı sıra ilçenin Noteri Necati Ege ve Hüsnü Çelik Beyler de oyuna bir başka
renk katmışlardır. Benzer durumlar, Karadeniz kıyılarında birçok şehir ve ka-
sabada da yaşanmaktaydı.59
59 Tuğrul Özcan, “XX. Yüzyılın İlk Yarısında Ordu’da Şehir Hayatı, Multidisipliner Çalışmalar-4
(Sosyal Bilimler), Gece Kitaplığı, Ankara 2018, s. 623.
274
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
Diğer yandan Bafra gazetesinin 27 Mayıs 1960 askeri darbesini ikinci kez
inkılâp olarak nitelendirdiği görülmektedir. Nitekim bayram kutlamalarıyla il-
gili olarak verdiği haberinde, “Gazi Paşa Mahallesinde bilhassa hürriyet aşığı ve
27 Mayıs inkılâbını canı gönülden benimseyen Fatma Tokur”un davul zurnanın
çaldığı meşhur (Kabadayı) oyununa iştirak ederek şenliğe bir kat daha heyecan
ve neşe kattığını aktarmıştır.60 Bafra gazetesinin askeri darbeyi bir inkılâp ola-
rak nitelendirmesi, onun bir üslup değişikliğine gittiğini göstermesi açısından
önem arz etmektedir. Nitekim bir talimat şeklinde maddeler halinde hazırlanan
bayram hazırlıkları metnini yayımlaması, özellikle darbe sonrası yapılacak ilk
kutlamaların öncekilere nazaran daha canlı ve neşeli geçmesi gerektiğine vurgu
yapması bu değişimin birer kanıtı olarak değerlendirilebilir.
2) Cumhuriyet Bayramı’nın Anlam ve Önemi Hakkında Kaleme Alı-
nan Makaleler
Bafra’daki Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri yalnızca kutlamalarla sınırlı
kalmamıştır. Ayrıca Cumhuriyet Bayramı’nın anlam ve önemi çeşitli makalelere
de konu olmuştur. Bafra gazetesi ilçedeki bayram hazırlıkları ve kutlamalarının
yanı sıra kaleme alınan bu makaleleri de sayfalarına taşıyarak okuyucularıyla
paylaşmıştır. Nitekim bu konudaki ilk makale Ortaokul Müdür Muavini Hayri
Güneş tarafından “En Büyük Zaferimiz” başlığıyla kaleme alınmıştır. Güneş ma-
kalesinde ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Harbi’nde savaş-
tığı cephelere değinmiş ve millet olarak harp boyunca dört sene kan ve ateş
içinde dövüştüklerini belirtmiştir. Galiçya Cephesi’nde 19. ve 20. Tümenlerden
oluşan 15. Türk Kolordusunun, yüz binlerce askeriyle saldıran Çarlık ordula-
rına karşı birkaç milleti iman dolu göğsü ve çelik süngüsüyle koruduğunu ak-
tarmıştır. Suriye’de toplanan 4. Ordunun Filistin’de Birinci, İkinci ve Üçüncü
Gazze Muharebelerini kazandığını dile getiren Güneş, bunlardan birincisinin 6
Türk taburunun 29 düşman taburunu yenmesi, ikincisinin 6 bin kişilik düşma-
nın etkisiz hale getirilmesi ve üçüncüsünün de 45 bin kişilik Türk kuvvetinin
140 bin kişilik düşmana karşı galip gelmesi olduğunu ifade etmiştir. Irak’ta 22-
26 Ekim 1915’teki Selman-ı Pak Muharebesi kahramanı 2500 Türk’ün, dört ge-
neralle birlikte 13 bin düşman askerini Kut’ül Amare’de beş ay muhasara ve esir
ettiğini hatırlatmıştır. Bunları kurtarmak için yapılan dört büyük düşman saldı-
rısı sonucu düşmanın 30 bin kayıp verdiğine dikkat çekmiş ve aynı bölgede
9500 Türk’ün 1917 senesi boyunca 100 bin kişilik düşmana zaman zaman sal-
dırarak bölgeyi savunduğunu belirtmiştir. Kafkas Cephesi’nde bu cepheyi tutan
275
MESUT YAVAŞ
276
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
yıl aynı şevk ve heyecanla milli bir bayram olarak kutlanan 29 Ekim’in kahra-
man Türk milletinin, Büyük Ata’nın önderliği sayesinde kanı pahasına kazan-
dığı en büyük zafer olduğunu bildirmiştir.61
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın anlam ve öneminin ele alındığı bir diğer
çalışma ise Bafra gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Faruk Güven tarafından kaleme
alınan “30’uncu Yıldönümü” başlıklı makaledir. Güven makalesinde, bugün bü-
yük Türk milletinin 30 sene önce temeli atılan bir bayramı sevinç içinde kutla-
dığını dile getirmiş ve okuyucularını 1923 öncesine götürmüştür. Millet olarak
gözlerini 1923 yılı öncesine çevirdiklerinde bir umman dalgaları gibi arka ar-
kaya dizilmiş sayısız şehit mezarları gördüklerini belirtmiş ve o mezarların an-
lam ve önemini açıklamıştır. Nitekim o mezarların düşmanın iğrenç dişleri ara-
sında inim inim inleyen vatan anayı kurtarmak için atılanların, nişanlısına doy-
madan ayrılanların; omzunda top, karnında çocuk taşıyan anaların, seccadesi
üzerinde vatanı için Allah’a niyaz ederken süngülenen ihtiyarların ve inandık-
ları ideal uğruna şahadet mertebesine eren faziletkâr insanların ilâhi ve canlı
birer abidesi olduklarını vurgulamıştır. Yine 1923 öncesine baktıklarında ya-
nan bir vatanı, kıpkızıl akan ırmakları ve kulaklarından duvarlara çivilenerek
yakılan günahsız yavrucakları gördüklerini belirtmiştir.
Türk milletinin 1923 öncesinde geride bıraktığı günlerin böyle acılarla
dolu olduğuna dikkat çeken Faruk Güven, makalesinin devamında bütün dün-
yanın Türk milletinin yıkılması için azami gayret sarf ettiğini, bir milleti vahşi
ihtirasları uğruna yok etmek için en iptidai ve en feci yollara başvurduğunu dile
getirmiştir. Diğer yandan tüm bu yapılanlara karşılık olarak ise kendilerinin ne
yaptıkları sorusunu yöneltmiştir. Millet olarak ellerinde ne gibi imkânlarının ol-
duğunu, kime güvendiklerini ve kimden medet beklediklerini sormuştur. Ayrıca
akan gözyaşlarıyla düşmanı mı boğacaklarını ya da feryatlarıyla düşmandan in-
saf ve merhamet mi dileneceklerini sormuştur. Akabinde bunların hiç birinin
çözüm olamayacağının farkında olduklarını ve millet olarak asil benliklerinde
zerre kadar zedelemeden muhafaza ettikleri mukaddes imanlarına güvendikle-
rini ifade etmiştir. Buradan hareketle “ölmek var, dönmek yok” diyerek bir
hamlede ve tek bir kuvvet halinde kükrediklerini vurgulamıştır. Türk milletini
yok etmek isteyen uğursuz ihtiras yılanlarına bu milletin asla yıkılamayacağını
30 Ağustos’ta ispat ettiklerini, 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet’in ilanıyla da
bunu teyit ederek, “Türk Milleti hür doğar, hür yaşar, hür ölür” sözünü bir defa
daha kabul ettirdiklerini belirtmiştir. Bugün millet olarak bayram yaptıklarını
277
MESUT YAVAŞ
ve sevindiklerini, zira zamanında ölmesini bilen ve ölmekte asla en ufak bir te-
reddüt duymayan bir milletin, bayram yapmasının da en doğal hakkı olduğunu
bildirmiştir.
Güven makalesinin sonunda bugünler için çarpışarak şehitlik mertebe-
sine ulaşan şühedaya ve gazilik unvanına kavuşan gaziyâna seslenmiş ve ken-
dilerini anmayı milletçe bir şükran borcu bildiklerini ifade etmiştir. Ancak mil-
let olarak bugün kendilerinin de tek bir vazifesi olduğunu, onun da asil kanla-
rıyla hudutlarını çizerek Türk Milletine hür olarak yaşamak imkânını bahşettik-
leri mukaddes mirasın korunması davası olduğunu belirtmiştir.62
Diğer yandan Mithat Paşa İlkokulu Başöğretmeni Zeki Ozan ise “Büyük
Milletin Büyük Bayramı” başlıklı kısa makalesinde, Cumhuriyet’i doğuran se-
beplere ve meydana getirdiği neticelere dikkat çekmiş ve Cumhuriyet’in ilanı-
nın diğer tarihi olayların hiçbirine benzemediğini dile getirmiştir. Cumhuri-
yet’in geçmişteki ıstırapların, büyük tecrübelerin, milli ve tarihi birçok hüsranın
ortaya çıkardığı bir idare sistemi olduğunu belirtmiştir. Cumhuriyetten sonra
olup bitenlerin maziyi çok gerilerde bıraktığını, tahakkümün onunla kalktığını,
yükselmelerine ket vuran her türlü engelin onunla yok olduğunu savunmuştur.
Cumhuriyet’in bugünkü vatanın tutunduğu kuvvet ve kudret olduğunu, bir biri
ardı sıra gerçekleştirilen inkılâpların da onun sayesinde yapılabildiğini belirt-
miştir. Cumhuriyet sonrası yetişen yeni nesillerin Cumhuriyet’in yıldönümle-
rini otuz yıllara, yüz otuz yıllara değil sonsuzluğa götürdüğünü dile getiren
Ozan, “Bu mutlu varlığın sahibi olan büyük Türk milletine ve onun büyük evladı
olan Atatürk’e ne mutlu!” sözleriyle satırlarına son vermiştir.63
Demokrat Parti iktidarı döneminde Cumhuriyet’in anlam ve önemini ko-
nusunda Bafra gazetesinde yayımlanan son çalışma, Nezahat Gündüz tarafın-
dan kaleme alınan “Atatürk ve Cumhuriyet” başlıklı makale olmuştur. Yazısına
Mustafa Kemal’in “Milletim beni istediği yerde yatırsın, yeter ki unutmasın” söz-
leriyle başlayan Gündüz, Atatürk’ün mücadeleler ve kahramanlıklarla dolu 57
yıllık ömrüne sığdırdığı harika eserlerinin en büyüğü ve en muhteşeminin Cum-
huriyet olduğunu belirtmiştir. Nesilden nesile devredilecek olan Cumhuriyet’in
ilan edilmesinin bir yıldönümünü daha bu mübarek topraklar üzerinde huzur
içinde kutlamaktan dolayı millet olarak gururlu ve bahtiyar olduklarını ifade et-
miştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden çok önce “Türk istikbalinin evla-
dına” emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin, sarsılmaz temeller üzerinde her
278
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
geçen gün daha da mükemmel olması için milletçe ihtimam gösterdiklerini, gay-
ret sarf ettiklerini, alın teri döktüklerini ve bugün artık onun 33. yaşını tamam-
ladığını, kendilerinin de çok mesut olduklarını dile getirmiştir.
Nezahat Gündüz makalesinin devamında Cumhuriyet sevinci ile Ata-
türk’ün kaybından duyulan hüznü karşılaştırmış ve 18 yıldır Ekim ayının ken-
dilerinde sevinç ve bahtiyarlık, buna mukabil Kasım ayının da tıpkı mevsimi gibi
hüzün, elem ve kucak dolusu teessür vesilesi olduğunu ifade etmiştir. O gün-
lerde bütün Türklerin ağaç diplerindeki solgun sarı yapraklar gibi dokunsanız
kırılıverecek kadar hassas ve hemen ağlamak istercesine duygusal olduklarını
belirtmiştir. Bundan dolayı da Kasım ayının solgun ve elemli, Türk milletinin de
o ayda bu kadar üzüntülü olduğunu; her Ekim’de bayram, her Kasım’da ise yas
olduğunu bildirmiştir. Türk milleti yaşadıkça Cumhuriyetin de yaşayacağını
vurgulayan Gündüz, makalesinin son kısmında Mustafa Kemal Atatürk’e seslen-
miştir:
“Ve belki sevgili ve aziz Ata’m,
Ecel can evine bakana kadar
Son alev son evi yakana kadar
Son damla kanımız akana kadar
Bu vatan ellerin olmayacaktır
---
Damarda o asil kan dolaştıkça
Kalplerde Türklüğün nuru yandıkça
Üstünde bu bayrak dalgalandıkça
Bu vatan ellerin olmayacaktır.”
279
MESUT YAVAŞ
miştir.64 Nitekim Nezahet Gündüz’ün 1956 yılında dile getirdiği bu talebi ziya-
desiyle karşılanmış ve bir yıl sonra, 1957 yılında yapılan törenlerde Bando tö-
ren alanındaki yerini almıştır.65
Sonuç
Demokrat Parti Dönemi’nde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Türkiye’nin
her yerinde olduğu gibi Bafra’da da törenlerle kutlanmıştır. Hazırlıklar kapsa-
mında ilçenin çeşitli noktaları taklarla süslenmiş, ilçedeki kamu kurum ve ku-
ruluşlarına ait binalar bayraklarla donatılmıştır. Ayrıca okullar tören geçişi için
yürüyüş provaları yapmışlardır. İlçedeki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları Kay-
makam ve Askerlik Şubesi Başkanı’nın, kamu ve özel kuruluşların yönetici ve
temsilcilerinin tebriklerini kabulüyle başlamıştır. Kaymakamlık binasında dü-
zenlenen törenin ardından Cumhuriyet Meydanı’ndaki kutlamalara geçilmiştir.
Buradaki kutlamalara ilçedeki okulların yanı sıra dernekler ve cemiyetler ile
spor kulüpleri katılmışlardır. Halkın yoğun ilgi gösterdiği kutlamalar, İlçe Kay-
makamı ve yanındakilerin öğrenciler ile halkın bayramını kutlamasıyla başla-
mıştır. Devlet ricalinin protokoldeki yerini almasından sonra günün anlam ve
önemini belirten konuşmalara geçilmiştir. Bu kapsamda ilk olarak İlçe Kayma-
kamı söz almış, akabinde öğretmenler kürsüye gelerek konuşmalar yapmışlar-
dır. Daha sonra ise çeşitli okullardan öğrenciler günün anlam ve önemini belir-
ten şiirler okumuşlardır. Cumhuriyet Meydanı’ndaki kutlamalar halkın coşkun
alkışları arasındaki tören geçişiyle sona ermiştir. Bafra’daki Cumhuriyet Bay-
ramı kutlamaları resmi törenlerin ardından öğleden sonra ve gece de çeşitli et-
kinliklerle devam etmiştir. Nitekim bu çerçevede ilçenin çeşitli yerlerinde davul
ve zurna eşliğinde oyunlar oynanmış, gecenin geç saatlerine kadar eğlenilmiş-
tir. Geceleri de fener alayı düzenlenerek ilçenin çeşitli noktaları gezilmiştir.
Bafra’daki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yalnızca resmî törenler ve
sonrasındaki etkinliklerle sınırlı kalmamıştır. Cumhuriyet Bayramı’nın anlam
ve önemi çeşitli makalelere de konu olmuştur. Nitekim bu bağlamda Ortaokul
Müdür Muavini Hayri Güneş, Bafra gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Faruk Güven,
Mithat Paşa İlkokulu Başöğretmeni Zeki Ozan ve Nezahat Gündüz bu konuda
birer makale kaleme almışlardır. Bu makalelerde Birinci Dünya Savaşı’nda ka-
zanılan zaferler, sonrasında yaşanan işgaller karşısında milletin kadın erkek,
çoluk çocuk, genç yaşlı demeden yaptığı fedakârlıklar ve ortaya koyduğu müca-
280
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
281
MESUT YAVAŞ
Kaynakça
Arşiv Belgeleri
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA)
BCA, 030.11.1.230.9.20; 030.11.1.238.19.6; 030.11.1.243.7.11; 030.11.1.265.23.2;
030.18.01.01.011.48.17; 030.18.01.02.124.80.12; 051-0-0-0-8.65.35; 51-0-0-0-
13.109.2.
Resmi Yayınlar
TBMM Zabıt Ceridesi
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, C. 3, İçtima: 43, 29 Teşrinievvel 1339.
Süreli Yayınlar
Altın Yaprak, 15 İkinci Teşrin [Kasım] 1935, s. 1
Bafra, 8 Temmuz 1950, s. 1; 2 Kasım 1950, s. 1; 25 Ekim 1951, s. 1; 1 Kasım 1951, s. 1;
30 Ekim 1952, s. 1, 29 Ekim 1953, s. 1; 29 Ekim 1953, s. 1, 2; 25 Ekim 1954, s. 2;
1 Kasım 1954, s. 1, 1 Kasım 1954, s. 2; 27 Ekim 1955, s. 1; 27 Ekim 1955, s. 2; 31
Ekim 1955, s. 1; 31 Ekim 1955, s. 1, 2, 25 Ekim 1956, s. 1; 1 Kasım 1956, s. 1; 31
Ekim 1957, s. 1; 30 Ekim 1958, s. 1; 22 Ekim 1959, s. 1; 29 Ekim 1959, s. 1; 5
Kasım 1959, s. 1; 27 Ekim 1960, s. 1; 27 Ekim 1960, s. 4; 3 Kasım 1960, s. 1.
Bafra Sesi, 21 Eylül 1938, s. 1.
Güzel Bafra, 14 Haziran 1937, s. 1.
Araştırma-İnceleme Eserler
Akşin, Sina, Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi 1789-1980, 6. bs. İmaj Yayıncılık,
Ankara 2006.
Arslan, Gürbüz - Çevik, Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, (2021), Ka-
radeniz Araştırmaları. XVIII/72, 2021, s. 905-936.
Atatürk, Kemal, Nutuk (1919-1927), (Haz. Zeynep Korkmaz), Atatürk Araştırma Merkezi
Yayınları, Ankara, 2003.
Atay, Falih Rıfkı, Çankaya, Pozitif Yayınları, İstanbul 2020.
Atılgan, Gökhan - Gökhan Atılgan, - E. Attila Aytekin -, Ebru Deniz Ozan - Cenk Sa-
raçoğlu - Mustafa Şener - Ateş Uslu - Melih Yeşilbağ, “Tarımsal Kapitalizmin San-
cağı Altında”, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat, Yordam Kitap, İs-
tanbul 2015. s. 387-514.
Bozan, Oktay, “Türk Siyasal Hayatında Ordunun Yeri ve Önemi”, Türkiye’de Siyasal Ha-
yat, (ed. Hüseyin Şeyhanlıoğlu), Divan Kitap, İstanbul 2017, s. 238-317.
Çakmak, Fevzi, “Bursa’da Onbeşinci Yıl Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları”, Uludağ Üni-
versitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 11, (18), 2010/1, s. 87-
109.
Çoban, Ebru, “Cumhuriyetin İdeolojik Aygıtı: Diyarbakır’da Cumhuriyet Bayramı Kutla-
maları (1934-1949)”, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları (HÜTAD),
0(31), 2019, s. 163-191.
282
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
283
MESUT YAVAŞ
EKLER
EK-1: Demokrat Parti iktidarının ilk yılında Bafra’da Cumhuriyet Bay-
ramı kutlamaları (Bafra, 2 Kasım 1950).
284
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI
285
MESUT YAVAŞ
286
Bafra Tayyar Paşa Camii Minaresiniden Hükümet Konağı Yönü Alınmış Sağ Köşede
Paşa Hamamı Giriş Kapısı
287
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
Fatma EMEK1
Giriş
Tarihte insan ile hayvan arasındaki karşılıklı ilişkinin başlangıcı, toynaklı
türlerin evcilleştirildiği Neolitik döneme dayanmaktadır. Süreç içerisinde hay-
van, insanın gıdasını, ulaşımını ve giyimini sağladığı vazgeçilmez bir üretim
aracı haline geldi. Hayvan ile insan arasında güçlü bağların olduğu toplumlar-
dan olan Türkler, sahip oldukları büyük hayvan sürüleriyle her dönem ekono-
milerine yön verdi. Osmanlı Devleti, köklerinden aldığı hayvan yetiştirme bece-
risine sahip çıkarak daha da ileri götürdü. Devletin kontrolünde yapılan yetişti-
ricilikte tımar sistemi ve Istabl-ı Amire’ye bağlı olan hayvanat ocakları (taycı,
yundcu, voynuk ocakları) kullanılmaktaydı2. Zamanla bu kurumların bozulması
devletin askeri, ekonomik ve sosyal düzeninde aksamalara yol açtı. Avrupa’da
ise uygulanan politika ve ıslah yöntemleriyle hayvancılıkta Osmanlı Devleti’ni
geride bıraktı. XVII. yüzyıl Fransa’sında “uygun mahallerde oluşturulacak tesis-
lerde at ve diğer hayvanların çoğaltıldığı ve ıslahının yapıldığı kurum”3 olarak ta-
nımlanan haraların tarihte ilk defa resmi olarak kurulmasına teşebbüs edildi.
Bu ilk girişim başarısız olsa da o dönem Avrupa’sı için önemli bir adımdı. Daha
sonraki yıllarda Fransa’da yeniden hara açma fikri ortaya çıksa da bu fikir ancak
1806’da hayata geçirilebildi. Ardından Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve Al-
manya’da hayvan ıslahına yönelik haralar açıldı4. Başlangıçta haralarda daha
çok askeri amaçlar doğrultusunda hayvan yetiştirilirken zamanla bu kurumlar
ülkelerin ekonomik kalkınmasında önemli bir araç olarak görüldü. Böylece at
289
FATMA EMEK
290
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
10 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA) 30. 18.1.1/10. 29. 1.,
04. 06. 1924
11 Mehmet Temel, “Atatürk Dönemi Hayvancılık Politikası”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-
19-20; Süleyman Türk, “Bafra”, Bafra, 22 Şubat 1951, s. 2; Hayri Güneş, “Türklerin Bafra’ya Yer-
leşmeleri”, Bafra, 13 Eylül 1951, s. 2, 4.
13 “Tütünü ve Havyarı ile Meşhur Bir Kasaba: Bafra”, Son Posta, 18 Şubat 1941, s. 6.
14 Karadeniz Havzası Şimal Kısmı Tabiî, Zirai, Beşeri, Baytari, C 5, Genelkurmay Matbaası, Ankara
tisi Basımevi, Gaziantep 1944, s. 31; Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi
(BOA) Şura-yı Devlet Evrakı (ŞD.), 1641/15, 23 B 1289/26 Eylül 1872.
291
FATMA EMEK
göre farklılıkları vardı. Boyunları uzun ve narin, sağrıları düşük, bacak kemik-
leri ince, belleri uzun ve çukur, omuzları meyilli ve uzundu17. Bu atların çevikliği
ve rahvan yürüyüşleri, İstanbul arabacılarının tercihi olmuş atlı tramvaylarda
koşulmuştu. Ayrıca Samsun ile İç Anadolu’yu ayıran sarp dağların engebeli yol-
larına alışkın olan bu atlar, Samsun’dan Amasya, Tokat, Çorum ve Ankara gibi
yerlere tütün sevk etmede kullanıldı18.
1909 tarihli ziraat istatistiğine göre Bafra’da 1.350 aygır, 5.875 kısrak,
775 iğdiş ve tay, 635 ester, 425 eşek, 552 boğa, 18.800 inek, 13.950 çift öküzü,
5.950 tosun, düve, dana, 850 manda boğası, 6.150 manda ineği, 4.680 koşu man-
dası, 31.500 koyun, koç, kuzu, 31.700 keçi ve teke vardı19. 1913 yılında
Bafra’daki hayvan mevcudu, 30.000 öküz, 1.000 manda boğası, 10.000 manda
ineği, 1.500 malak, 1.500 boğa, 15.000 inek, 3.000 dana, 200 aygır, 1.000 kısrak,
700 tay, 13.080 koç, 82.012 dişi koyun, 8.433 teke, 30.000 keçi, 300 yük ve bi-
nek beygiri, 100 ester, 200 eşek olarak istatistiklere yansıdı20. 1928 yılında ya-
pılan tespitlerde Bafra’da 150 baştan oluşan 20 Canik tipi at sürüsü olduğu be-
lirlendi21. 1933 yılında ise Bafra’da 142 katır, 1.477 eşek, 3.105 at ve kısrak,
26.575 sığır, 7.132 manda, 175 deve, 14.608 kıl keçisi, 39.165 koyun ve 15 tiftik
keçisi vardı. Bafra’nın sığır ırkı, karasığır olduğundan devlet eliyle yürütülen ıs-
lah çalışmalarında damızlık siyah boğalar kullanıldı. Aynı yıl içerisinde Bafra’da
damızlık olarak kullanılmak üzere 10 siyah renkli boğa bulunmaktaydı. Bu hay-
vanlar köylere dağıtılır ve bu süreç içerisinde köylüler tarafından bakılırdı.
Mevcut mandalar yerli ırktı. Dağlıç, karaman, kıvırcık ve karayaka cinsi koyun-
lar yetiştirilirdi. Keçi türü olarak çoğunlukla kıl keçisi vardı. Tiftik keçileri nu-
mune miktarda bulunmaktaydı22. Bölgenin canlı tavuk ve yumurta ihtiyacı da
Bafra’dan karşılanmaktaydı23. Peki, Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet dönemle-
rinde Karadeniz bölgesinin hayvan varlığının artmasında Bafra etkin bir rolde
miydi? Bölgede hara kurma girişimlerinin sebebi neydi? Açılan hara istenildiği
17 Selahattin Batu, Türk Atları ve At Yetiştirme Bilgisi, Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü Yayınları,
Ankara 1938, s. 116
18 Kudret Emiroğlu, Ahmet Yüksel, Yoldaşımız At, Yapı Kredi Yayınları İstanbul 2009, s. 359.
19 1325 Senesi Asya ve Afrika-ı Osmanî Ziraat İstatistiği, Orman ve Maden Nezareti, Dersaadet
1327, s. 334-335.
20 Memalik-i Osmaniye’nin 1329 Senesine Mahsus Ziraat İstatistiği, Ticaret ve Ziraat Nezareti, Der-
292
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
amaca hizmet edebildi mi? Bu bölümde yukarıda belirttiğimiz sorulara yanıt ve-
rebilmek amacıyla ilk olarak Osmanlı Devleti döneminde bölgedeki hara açma
girişimlerini ele alacağız. Akabinde tarih sırasını takip ederek Bafra’nın hara
olarak seçilmesi süreci ve devlet eliyle yapılan hizmetlere değineceğiz. Sonra-
sında ise haranın hayvan varlığına, Karadeniz bölgesindeki hayvan ıslahı ve ço-
ğaltımındaki rolüne ve yapılan çalışmaların bir sonuca ulaşıp ulaşamadığını
sorgulayacağız. Bu bağlamda çalışmanın amacı, Karaköy Harası’nın tarihsel
seyrini, üretim kapasitesini, bölge hayvancılığına sağladığı katkıları tespit et-
mektir. Araştırmada öncelikle Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivi belgeleri, döne-
min basınında yer alan haberler, hayvancılık ve hara teşkilatı üzerine yazılmış
olan ikinci el kaynaklardan yararlanıldı.
Karaköy Harası’nın Kuruluşu ve Gelişimi
Kızılırmak Nehri kenarında bulunan geniş çayırlıklar her dönem
hayvan beslemeye uygun bir alandı. Osmanlı Devleti de buranın hayvan
beslemedeki öneminin farkındaydı. II. Beyazıt döneminde Bafra’nın Dü-
den mevkiinde ordunun süvari atı ihtiyacını karşılamak için 40 bin kıs-
raklık bir çiftlik bulunmaktaydı24. Karadeniz bölgesinin sahip olduğu ça-
yırlık arazilerde yetiştirilen kısraklar, burada aygırlarla çiftleştirilir,
yavru doğuncaya kadar bakımları yapılırdı. XVII. yüzyılda bu bölgede ye-
tiştirilen gebe kısraklar Eskişehir Sultanönü’ndeki Taycı Ocaklarına geti-
rilir, yavruları doğduktan sonra en az iki ay da burada bakılıp sonrasında
Istabl-ı Amire’ye gönderilirdi25. Ancak hayvanat ocaklarının ve tımar sis-
teminin zamanla işlevini yitirmesi devlet eliyle yapılan hayvan yetiştiri-
ciliğini başka bir yola sevk etti. Artık savaşlarda her daim hazır bulunacak
hayvanların yetiştirme işi usulen ayanlara26 geçti.
24 Ömer Orhun, Samsun Tarih, Coğrafya Ekonomi, Samsun Matbaası, Samsun 1949, s. 37, 38.
25 Halime Doğru, Osmanlı İmparatorluğunda Yaya-Müsellem-Taycı Teşkilatı (XV. ve XVI. Yüzyılda
Sultanönü Sancağı), Eren Yayıncılık, İstanbul 1990, s. 126, 127, 152.
26 Osmanlı Devleti’ne Kanuni Sultan Süleyman dönemiyle giren ayan kelimesi, ülkede zengin ve
nüfuz sahibi kişiler için kullanılırdı. Sonrasında yaşanan idari, ekonomik ve toplumsal bozulmalar
sebebiyle bu kişilerin bölgelerinde güçlenmesi yeni bir sürecin başlangıcı oldu. Ayanlık unvanı
alan bu nüfuzlu kişiler artık devlet tarafından resmi olarak tanınarak devletin işlerini yerine ge-
tiren bir makama dönüştü. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C
1, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1983, s. 120-122; Yuzo Nagata, Muhsin-zâde Mehmed Paşa ve
Âyânlık Müessesesi, Institute for the Study of Languages and Cultures of Asia and Africa, Tokyo
1976, s. 2.
293
FATMA EMEK
27 Abdullah Bay, Trabzon Eyaletinde Mütegallibe Hareketleri ve Âyanlık (1750-1850), Atatürk Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum 2007, s. 152.
28 Mümtaz Ünal, “Canik Atları”, 19 Mayıs Samsun Halkevi Dergisi, C 7/S. 68, 19 İkinci Teşrin 1944,
s. 20.
29 Bay, agt. , s. 161, 171, 234, 248.
30 BOA. Yıldız Esas Evrakı (Y.EE..), 5/139,13 Za 1308/ 20 Haziran 1891.
294
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
Çarşamba sınırlarında bulunan Çaltı mevkii hara için uygun görüldü31. Ardın-
dan Nafia Nezareti’nden gönderilen bir mühendis tarafından da belirlenen ara-
zilerin haritalandırılması yapıldı. Bu süreçte Yıldız Saray-ı Hümayun’un tale-
biyle Tahir Recep Efendi ve Canik Mutasarrıfı Necmettin Paşa’nın hara işindeki
gayretleri sebebiyle ödüllendirilmesi istenildi32. Ancak hara yapılmak istenen
Çarşamba’nın sahil şeridi köylülerin ekip biçtiği yani tarımla uğraştıkları bir
yerdi. Bu sebeple 1894 yılına gelindiğinde komşu köylüler arazinin tapusunu
istemekteydi. Ayrıca burası 5-6 bin Çerkez muhacirinin yerleştiği bir bölgeydi.
Arazi üzerinde bataklıkların olması bu sebeple havasının kötü olması ve suyu-
nun içilecek şekilde olmaması da arazinin olumsuz özellikleriydi. Muzaffer
Paşa’ya göre 8-10 bin liralık bir masrafla araziler ıslah edilebilirdi33. Bölgeye
yerleşen Çerkez muhacirlerinin bir kısmı bataklıkların kötü havasından dolayı
iç kısımlara doğru izinsiz şekilde yerleşmeye başladı34. O arazilerde hara için
belirlenen boş araziler arasındaydı35. Trabzon Vilayeti arazilerin kullanım şek-
linin nasıl olacağına dair bir çözüm bulmaya çalışsa da çalışmaları yetersiz
kaldı. Aynı yıllarda hara yapımı gerçekleşemese de Çarşamba’da çok sayıda bu-
lunan atın ıslah edilmesi her seferinde devlet kurumları tarafından ifade edil-
mekteydi36. Ancak bölgenin sürekli göçe maruz kalması, arazilerin hara yapılıp
yapılmayacağı konusunda Muzaffer Paşa’nın net bir ifade de bulunmaması,
hara yapım işini sürüncemede bıraktı37. Konu hakkında Sadaret de bir karar ve-
remediği gibi 1902 yılında Muzaffer Paşa’nın Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı’na
tayin edilmesi bölgede yapılacak olan haranın yapımını erteledi38.
Cumhuriyet’in ilanı sonrasında hayvan ıslahı ve çoğaltımına önem verile-
rek Ziraat Vekâletinin öncülüğünde planlı bir yetiştiricilik politikası izlendi. Bu
amaç doğrultusunda Osmanlı Devleti’nden devralınan haralarda yeniden üre-
time geçildi. Böylece ülkenin batı, güney ve doğu bölgelerinde hayvancılıkla ala-
kalı kurumlar oluşturulmaya başlandı. Karadeniz bölgesinde hayvancılığı yeni-
den ayağa kaldırmak için burada da bir haranın açılması gerekliydi. 1930’larda
295
FATMA EMEK
burada bir hara açma isteği yerine getirilemedi. İsmet İnönü’nün yeniden cum-
hurbaşkanlığına seçildiği 1943 yılında Şükrü Saraçoğlu da mecliste 425 oyla gü-
venoyu alarak hükümet kurmakla görevlendirildi. Yeni ziraat vekili de Manisa
Milletvekili Şevket Raşit Hatipoğlu oldu. Aynı yıl İnönü, meclis genel kurulunda
yaptığı konuşmada, Ziraat Vekâletinin çalışmalarını gelecek için ümit verici
gördü39. Dönemin siyasi idaresi, ülkenin diğer yerlerinde olduğu gibi Karadeniz
bölgesinin sahip olduğu yerli ırkları ıslah etmek, bölgenin iklimine uygun da-
mızlık hayvan yetiştirmek için bölgede bir hara açılmasına karar verdi. Evvelce
de Canik atları, Engiz mandaları ve Karayaka cinsi koyunlarıyla meşhur olan
Samsun bu iş için uygun alan olabilirdi40. Yapılan incelemeler sonucunda
Bafra’da bulunan Karaköy Çiftliği ikliminin elverişliliği, yaz ve kış yeşil otları
olan meraları sayesinde hara yapımına uygun bulundu. Ayrıca hayvan yeminin
hara arazilerinden karşılanacak olması sebebiyle harcanacak masrafın diğer
haralara göre oldukça az olacağı düşünülmekteydi. Hara kurulduğunda yetişti-
receği damızlıklarla bölgesinin uygulamalı eğitim veren yetiştiricilik okulu ha-
line gelecekti41. İsmet İnönü’de 1944 yılında TBMM’nin açılışında yaptığı ko-
nuşmada ilkel şekilde yapılan hayvancılığın teknik yöntemlerle yapılabilmesi
için hükümetin çalışma yürüteceğini vurguladı42. Ziraat Vekili Bafra’ya gelerek
arazinin hara için uygun olup olmadığına dair incelemelerde bulundu. Olumlu
bir düşünce belirince de vekâlet tarafından 8 kişiden oluşan bir heyet bölgeye
gönderildi. Heyetin incelemelerinden de olumlu sonuç çıkınca haranın Karaköy
Çiftliği’nin arazilerinde kurulmasına karar verildi43. Bu doğrultuda 24 Eylül
1944 tarihinde Ziraat Vekili Şevket Raşit Hatipoğlu, incelemelerde bulunmak
için Samsun’a gitti44. Hatipoğlu, beraberinde Amasya Mebusu Ali Kemal Yiği-
39 “Reisicumhur İsmet İnönü'nün T. B. M. Meclisinin Yedinci İntihap Devresinin Birinci İçtima Yı-
lını Açarken Umumî Heyette İrat Buyurdukları Nutuk”, Resmi Gazete, S. 5545, 2 Kasım 1943, s.
5989-5990.
40 Zarifi Atamer, “Türkiye’nin En Büyük Harası Karaköy Harasıdır”, Vatan, 13 Ağustos 1952, s. 4,
11.
41 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, C 16, Birleşim: 46, 16, Kasım 1949, ss. 260-261.
42 “Reisicumhur İsmet İnönü’nün T . B. M. Meclisinin Yedinci İntihap Devresinin İkinci İçtima Yı-
lını Açarken Umum-i Heyette İrat Buyurdukları Nutuk” Resmi Gazete, S. 5846, 2 Kasım 1944, s.
7829-7833..
43 Zarifi Atamer, “Türkiye’nin En Büyük Harası Karaköy Harasıdır”, Vatan, 13 Ağustos 1952, s. 4,
11.
44 “Ziraat Vekili Samsunda”, Cumhuriyet, 25 Eylül 1944, s. 3; “Ziraat Vekilinin Tetkik Seyahati”,
296
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
toğlu, Özel Kalem Müdürü Hilmi Öztarım, Samsun veteriner ve ziraat müdürle-
rinden oluşan heyetle Bafra’ya gelerek Karaköy’de bir işletme açılacağını müj-
deledi45.
Hara yapılmasına karar verilen araziler iki büyük parselden oluş-
maktaydı. Birinci parsel 6.022 dekar olan Karaköy kısmıydı. Sınırları ise
doğusunda Enbiyalı Deresi, Enbiyalı Ormanı, batısında Sigara Köprüsü,
Sigara Deresi ve eski Alaylı yolu köprüsü, kuzeyinde eski Alaylı Köprüsü,
Alaylı yolu, Kalaba Boğazına inen patika, Enbiyalı Ormanı, güneyinde
Kurttepe Mahallesi tarlaları, Elifli’ye giden yol, Elifli tarlaları, Karaağaca
giden yol, Filiç Çayı, Tepeköy tarlaları ve Enbiyalı Ormanıyla çevriliydi.
İkinci parsel ise 15.265 dekar genişliğindeki Düden, Ayan ve Aybedir
mevkilerinden oluşmaktaydı. Sınırları da doğuda Ayan Gölü, Ayan Boğazı,
Ulu Göl, Batısında Hacılarkürtler köyü arazileri, Çaltı Ormanı ve Göleviç
arazisi, kuzeyinde Çernek Gölü, Hacılarkürtler arazisi, güneyinde Göleviç
arazisi, Kaygı Ormanı, Gıcı Gölü ile çevriliydi46. Haranın merkezini oluştu-
racak olan Karaköy Çiftliği’nin arazilerinin büyük kısmı 1925 yılında ku-
rulan Türk Sapan Anonim Şirketi’ne47 aitti48.
Karaköy Harası 6 şubeden oluşacaktı. Bunlar;
Merkez Şubesi
Atçılık Şubesi
Sığırcılık Şubesi
Koyunculuk Şubesi
Tarım Şubesi
Tavukçuluk Şubesi
Merkez şubenin mevkii Karaköy’dü. Buraya idare binası, memur ve müs-
tahdem lojmanları, 1 tane 100 başlık dişi tay tavlası, 3 tane tavuk kümesi, süt-
hane, fırın, ambar, elektrik santrali, hangar, atölye, 2 tane 400 başlık koyun ağılı
45 “Ziraat Vekili Bafrada”, Bafrasesi, 31 Eylül 1944, s. 1; Karaköy Harası’nın açılışına dair ulusal
basında haberler ise arazide ilk binaların inşaatının tamamlandığı 1945 yılının ağustos ayına
denk gelmektedir. “Tarım Bakanlığı”, Vakit, 21, Ağustos 1945, s. 5; “Karadeniz Harası”, Cumhuri-
yet, 20 Ağustos 1945, s. 2.
46 Salahattin Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, Ankara Üniversitesi Ba-
dern yöntemlerde ziraat yapabilmek amacıyla tarım arazileri, orman, kışlak ve yaylakları satın
alma ya da kiralama yöntemiyle kullanabilmesi için 125 Bin Türk Lirası sermaye ile 60 sene müd-
detle kuruldu. BCA. 30.18.1.1/15.52.12., 23 08. 1925.
48 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 37.
297
FATMA EMEK
yapılacaktı. Kürttepe’de 1 tane 100 başlık süt tay tavlası, Elifli Çayırı mevkiinde
1 tane 120 başlık ılgı tavlası ve 20 dekar sebze bahçesi, Kalaba’da 2 tane 100
başlık inek ahırı, Kiraztepe’de 1 tane 140 başlık açık düğe ahırı inşa edilecekti.
Ayrıca Kiraztepe Alaylı’da 2 tane 100 başlık manda sayası ve 1 tane 20 başlık
tecrithane, Embiyalı Karakol Tepe’de ise 1 adet 400 başlık koyun ağılının yapıl-
ması planlanmaktaydı49.
1945 yılında Ziraat Vekâletinin ve Samsun Valiliği’nin çalışmalarıyla
Bafra’nın Karaköy mevkiinde 1.750 dekar arazinin tahmini bedeli %20 fazla-
sıyla ödenerek istimlâk edildi. Şubat ayında ise mahkemenin araziye değer biç-
mesi için Veteriner müdürü Mümtaz Ünal, Daimî Encümen üyelerinden Ömer
Karataş ve Muin Köprülü hazır bulundular. Mahkeme daha önce belirlenen de-
ğerde kaldı50. Böylece arazinin dekarı 20 liradan istimlâk edilmiş oldu. Ayrıca
Düden mevkiinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yüzölçümünün 3.100 dekarı
çayır ve mera vasfında, 2.970 dekarı sazlık olan arazi 50.000 lira karşılığında
Ziraat Vekâleti tarafından satın alındı. Balık Gölü ile Karaköy arasında bulunan
Milli Emlak arazisi de Maliye Vekâleti tarafından bu iş için tahsis edildi. Arazi
satın alma işlemleri tamamlandıktan sonra hızla haranın müdürlük binasının
proje ve keşif çalışmaları başladı. Arazilerdeki bataklıkların kurutulması için
Londra’dan ekskavatör makinesi getirildiği gibi Ziraat Vekâleti de kurutma iş-
leminde kullanılması için aletler gönderdi51. Arazilerde yapılacak işlemlerin sis-
temli bir şekilde yürütülmesi için her iki parselde Ziraat Vekâletinin 13 Nisan
1945 tarihindeki kararıyla Kazova İnekhanesine bağlandı. Hara arazisi olarak
belirlenen ancak sorunlu olan yerlerin istimlâk işleri devam etmekteydi. Yine
Saban Şirketi’ne ait olan Elifli Camii çayırlıklarını kapsayan 1.900 dekarlık alan
22 liradan istimlâk edildi. Yüzölçümü 9.410 dekar olan hazine arazileri içerisin-
deki Ayan Sazlığı, 850 dekar Büyük Kayan ve buranın 470 dekarlık sazlığı, Ay-
bedir’in 1.050 dekarı mera, 7.922 dekarı sazlık arazisinin yarısının haraya dâhil
edilme işlemleri tamamlandı52. Böylece 1945 yılının mayıs ayında Karaköy
mevkiinde yaklaşık 40 bin dekar arazi üzerinde kurulacak olan haranın ilk ola-
rak memur evi inşasının temeli atıldı. Bafra’da o gün bölgenin ileri gelenleri mi-
safir edilerek parlak bir tören gerçekleştirildi. Samsun Valisi Rüknettin Nasuhi-
oğlu temel atma töreninde bir konuşmada yaptı. Konuşmasında;
49 Age. , s. 39.
50 “Hara İçin”, Bafrasesi, 10 Şubat 1945, s. 1.
51 “Hara Kuruluyor”, Bafrasesi, 3 Şubat 1945, s. 1.
52 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 37, 38.
298
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
11.
56 Orhun, age. s. 38.
299
FATMA EMEK
kilo süt veren 250 inek getirilmesi planlandı57. 1946 yılında Çankırı’dan 33, Kas-
tamonu’dan 91 baş yerli kara inek satın alındı58. Burada yapılacak olan hayvan-
cılığın tüm Karadeniz bölgesine yayılabilmesi için ulaşım bakımından kolaylık-
ların olması gerekmekteydi. Aksi takdirde kurulacak haranın Samsun dışına et-
kisi oldukça az olurdu. Bu maksatla hara yeri seçilirken ulaşımına da bakıldı.
Hara Samsun-Bafra karayolu üzerinde yer almaktaydı. Ancak sadece karayolu
yeterli değildi. Her türlü ürünün ihtiyacı olan yerlere gönderilmesinde karayo-
lunun yanına demiryolunun da yapılması bölgenin ekonomik değerini daha da
yükseltecekti. Bu sebeple bölge halkı da devletten demiryolu talebinde bulun-
maktaydı59.
1947 yılında Samsun Veteriner Müdürü Mümtaz Ünal, Karaköy Ha-
rası’nın inşaatıyla ilgilenmek ve bölgedeki hayvan hastalıklarına karşı aşılama
çalışmaları yürütmek amacıyla Bafra’ya üç günlük bir gezi gerçekleştirdi. Ha-
rada inşaat çalışmaları da devam etmekteydi. İnşaat projesine dâhil olan 66 bi-
nadan 12’sinin 1947 yılı içinde yapımı için hükümetten beklenen ödenekte gel-
mişti. Yapılacak olan binalar arasında bulunan ahır kısmının inşası bitince ha-
ranın açılması planlanmaktaydı60. Ziraat Vekâletinin kararıyla da mali yönden
Kazova İnekhanesine bağlı olan Karaköy Çiftliği, 29 Aralık 1947 tarihinde Sul-
tansuyu Harası’na bağlı olarak işlerini yürütmeye başladı. Çiftliğin hara olarak
açılışına kadar da durum böyle kaldı. Ayrıca hara için arazi satın alma işlemleri
1948 yılında da devam etti61. Bu yıllarda ülkede hükümet değişiklikleri sebe-
biyle Ziraat Vekilliğinde sürekli değişimler yaşandı. Nisan 1948’de Ziraat Vekili
Tahsin Coşkun’unda incelemeleri sonucunda “Zirai Kalkınma Raporu” hazır-
landı. Raporda yürütülecek olan hayvancılık politikasının her şeyden önce hay-
van sayısını hızla çoğaltmak olduğu vurgulandı. Özellikle sığır cinsinin ıslahına
yönelik kısa vadeli programlar uygulanmaya başlanılmasına karar verildi62. Bu
karar ileriki yıllarda Karaköy Harası’nda yapılacak olan ıslah çalışmalarına da
öncülük edecekti. 1948 yılında hara arazilerinin mahkemede bulunan istimlâk
işleri yoluna koyuldu. Hükümet, haranın bu yıl içerisinde çalışmalara başlaması
Şevket Raşit Hatipoğlu ve Yüksek Ziraat Enstitüsü profesörlerinden eski mebus Salahattin
Batu’nun görüşleri alınmıştır. BCA. 490.1.0.0/ 29.132.1., 15 04 1948.
300
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
301
FATMA EMEK
1956 5.333
1957 8.555
1958 11.960
1959 11.852
67 “Bafra Karaköy Harası Müdürlüğünden”, Bafra, 7 Haziran 1951, s. 2; “Karaköy Harası Müdür-
lüğünden”, Bafra, 10 Nisan 1952, s. 4.
68 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 39.
69 “Bafradaki Modern Karaköy Harasının İnşaatına Başlandı”, Samsun, 28 Haziran 1949, s. 1, 3.
70 “Bafra Karaköy Harası Müdürlüğünden”, Bafrasesi, 8 Temmuz 1949, s. 2.
71 “Yapım İşleri İlanı”, Cumhuriyet, 17 Ağustos 1949, s. 5; “Yapım İşleri İlanı”, Bafrasesi, 3 Eylül
302
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
olmaması sebebiyle Ziraat Vekâleti ihaleyi iptal etti. Ekim başında ihale yeniden
aynı şartlar altında ihaleye çıktı72. Ancak işler yine yolunda gitmedi. 14 Ekim’de
yapılan inşaat ihalesini karşılayabilecek fiyat verilemediğinden 29 Ekim’de ye-
niden ihaleye çıkıldı. İhale sonuçları da 16 Kasım 1949’da açıklanacaktı73. 1949
yılının sonunda Karacabey, Çifteler, Konya haralarından getirilen damızlık at ve
mandalar ile satın alınan damızlık koyun ve sığırlarla haranın bütün yetiştirme
şubeleri kurulmuş bulunmaktaydı. İhale edilen tesislerin inşaatları da son hız
devam etmekteydi. Bu süreçte haraya getirilen hayvanlar geçici tesislerde ba-
rındırılmaktaydı. Devletin oluşturacağı beş senelik bir planla da 3.5-4 milyon
karşılığında haranın tüm tesisleri tamamlanacaktı74. Bu yıl içerisinde devletin
bütçe ile vereceği sermaye miktarı ise 460.000 liraydı75. 14 Mart 1949 yılı itiba-
rıyla haranın resmi açılışı gerçekleşti76. Aynı yılın sonbaharında da belirlenen
damızlık sığır, manda, koyun ve atların Karaköy Harası’na gönderilmesi plan-
lanmaktaydı77. Harada sütünden yararlanılan 267.843 koyun, 11.000 keçi var-
ken gücünden yararlanılan 13.000 eşek ve 1.700 kadarda katıra ev sahipliği
yapmaktaydı. Sahip olunan hayvanlardan elde edilen süt, yoğurt, yağ, yün, deri
ve et Samsun hayvan piyasasında önemli bir değer taşımaktaydı78.
1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle Celal Bayar
cumhurbaşkanlığına seçildi. Hükümet kurma görevi Adnan Menderes’e verilir-
ken Ziraat vekili Nihat Eğriboz oldu. Hayvancılığın gelişmesi için köylülerin
elindeki hayvanların ıslah edilmesi milli ekonominin güçlenmesine öncülük et-
tiğinin farkında olan siyasi kadro hayvan ıslahını ön planda tuttu79. Aynı yıl Ka-
raköy Harası’na Bafra’dan temin edilen 75 baş ve Konya Harası’ndan getirilen
60 baş sığırla sütçülük çalışmalarına hız verildi. Ayrıca Çifteler Harası’ndan 80
baş, Konya Harası’ndan 30 baş at gönderildi80. Aşağıdaki tablodan anlaşılacağı
gibi harada at yetiştiriciliğinde yıllara göre azalmalar ve artışlar olsa da düzenli
şekilde yapıldığı görülmektedir. Karadeniz bölgesinin arazi şartlarının tarımda
Toplantı Yılını Açarken Kamutay'daki Söylevleri”, Resmi Gazete, S. 8247, 3 Kasım 1952, s. 4869-
4877.
80 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 38, 39.
303
FATMA EMEK
81 BCA. 30.1.0.0/107.676.1.
82 “Tarım Bakanı Şehrimizde Tetkiklerde Bulundu”, Bafra, 15 Şubat 1951, s. 1.
83 Zarifi Atamer, “Türkiye’nin En Büyük Harası Karaköy Harasıdır”, Vatan, 13 Ağustos 1952, s. 4,
11.
84 “Samsun’da Ziraat Koleji Kurulacak”, Cumhuriyet, 15 Şubat 1951, s. 4.
304
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
85 “Devlet Başkanı Bafralılar Arasında”, Bafra, 13 Aralık 1951, s. 1; “Celal Bayar Bafrada”, Cumhu-
riyet, 7 Aralık 1951, s. 1, 5. “Cumhurbaşkanı Bayar”, Samsun, 6 Aralık 1951, s. 1.
86 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 38.
87 “Karaköy Harası Müdürlüğünden”, Bafra, 26 Haziran 1952, s. 2.
88 Sait Abuşoğlu, ”Karaköy Harası”, Üretim, S. 36, Yıl 3, Mart 1952, s. 4.
89 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: IX, C 26 Toplantı 4, 23 Birleşim 28 Aralık 1953, s. 501.
90 Şule Osmanağaoğlu, “Karaköy Tarım İşletmesi’nin Tarihsel Gelişimi”, Veteriner Bilimleri Der-
305
FATMA EMEK
2.000, ormanlık ve ağaçlık 10.000, bataklık ve taşlık 5.000, bina yol arazisi ola-
rak 100 dönüm şeklinde toplamda 25.000 dönüm arazi varlığına sahip oldu.
Yoncalık ve bağ-bahçe arazisi mevcut değildi93.
Başlangıçta harada yerli karasığır ırkının ıslah ve çoğaltımı yapılırken bu
çalışmanın uzun sürmesi yeni çalışmalara zemin hazırladı. Karasığırların ısla-
hıyla süt verimleri artırılmaya çalışıldı. Ancak alınan süt miktarı 2000 kg dan
yukarıya çıkarılamadı94. Daha fazlada bu cins hayvanların ıslahıyla uğraşılmadı.
Böylece harada suni tohumlama uzmanı olarak görev yapan F. McKenzie Jersey
ırkı sığır üretimi denemelerine başladı. Denemelerde bu ırkın bölgeye oldukça
uyumlu olduğu anlaşıldı. 1958 yılında da hızlı sonuç alınabilinecek melezleme
çalışmalarına başlanıldı. Bir yandan da Jersey ırkı sığır ithal edildi. Amerika Bir-
leşik Devletleri’nden aynı yıl 30 baş inek, 15 baş boğa getirildi95. 1960 yılında
“Karadeniz Sahil Bölgesi Sığırlarının Islahı Projesi” ile yerli karasığırlar melez-
leme yöntemiyle Jersey ırkına dönüştürülmeye başlandı. Bunun için de İngil-
tere’den damızlık boğa ve ineklerin satın alınmasına karar verildi. Satın alma
işlemlerinin yürütülmesi amacıyla 26 Aralık 1961 tarihinde Karaköy Harası
Müdürü Ekrem Vural’ın başkanlığında Karacabey Harası veterinerlerinden
Nevzat Uludağ ve Mustafa Ulutaş’ın içinde yer aldığı bir heyet oluşturuldu96.
Fenotipik, Genetik ve Çevresel Yönelimlerin Belirlenmesi, Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Ensti-
tüsü Yayımlanmamış Doktor Tezi, Erzurum 2017, s. 25.
95 Osmanağaoğlu, agm. , s. 82.
96 BCA. 30.18.1.2./163.64.19., 26 12 1961.
97 BCA. 30.1.0.0/107.676.1.
306
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
Sonuç
Samsun’un önemli ilçelerinden biri olan Bafra, Kızılırmak kenarında yer
alması, ikliminin elverişliliği sebebiyle geniş otlaklara sahipti. Bu durum
Bafra’yı hayvan beslemede ön plana çıkardı. Osmanlı Devleti döneminde böl-
gede yetiştirilen atların en büyük alıcısı Istabl-ı Amire oldu. Devletin sahip ol-
duğu hayvan yetiştirme teşkilatının bozulması bölgesel güç olarak ortaya çıkan
ayanlara savaş zamanlarında ordu için gerekli olan hayvanları yetiştirme görevi
yükledi. Bu görev doğrultusunda bölgede ayanlık yapan Caniklizade ve Hazine-
darzade aileleri sahip oldukları çiftliklerde savaş sırasında yararlanmak ama-
cıyla çok sayıda hayvan yetiştirdi. Bafra’da Kızılırmak sebebiyle bataklık arazi-
lerin fazla olması manda yetiştiriciliğinin burada yaygın şekilde yapılmasını
sağladı. Bölgeye göç eden Çerkez muhacirlerinin yanlarına getirdikleri atlarla
yerel atların karşılaşması “Canik tipi” olarak ifade edilen bir at tipini ortaya çı-
kardı. Ayrıca yerli karasığır ve karayaka koyunları da bölgede fazlasıyla beslen-
mekteydi. Osmanlı Devleti’nde ordu için at yetiştirme ön planda tutularak böl-
307
FATMA EMEK
gede ilk hara kurma girişimleri Çarşamba’da yaşandı. Ancak hem yaşanan göç-
ler, hem arazi ıslahının masraflı olması hem de dönemin siyasal ve askeri çal-
kantıları sebebiyle hara kurma çalışmaları başarılı olamadı. Cumhuriyet döne-
minde devlet eliyle ülkede gerçekleşen hayvan ıslah ve çoğaltımlarda bölgesel
çalışmalar yapılmaya başlandı. Karadeniz bölgesinde bu çalışmaların işlerlik
kazanması ise 1940’lı yılları buldu. Dönemin Ziraat Vekili Şevket Raşit Hati-
poğlu’nun çalışmalarıyla hayvan yetiştirmeye elverişli bir yer olan Bafra’da bir
hara kurulmasına karar verildi. Karaköy Harası’nın en önemli görevi bölgeye
has yerli karasığır ırkını ıslah ederek Karadeniz bölgesi iklimine uygun kom-
bine bir sığır tipi çıkarmaktı. Ayrıca Karayaka koyunlarının ıslahı yapılarak süt,
et ve yapağı verimlerinin artırılmasına çalışıldı. Hara, kurulur kurulmaz da ıslah
ve çoğaltım çalışmalarına başlandı. Ancak istenilen kombine bir sığır tipin elde
edilmesi uzun bir süreç alacağı göz önünde bulundurularak bu çalışmadan vaz-
geçildi. Dönemin siyasi koşullarında Marshall Planı’nın kabul edilişi Amerika
Birleşik Devletleri olan ilişkileri güçlendirdi. Buradan damızlık Jersey ırkı sığır-
lar getirildi. 1960 yılı itibariyle de karasığırların Jersey ırkına melezleme çalış-
maları başladı.
KAYNAKÇA
I. Arşivler
a. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA)
Bâbıâli Evrak Odası (BEO) 425/31867.
Bâbıâli Evrak Odası (BEO) 517/38705.
Dâhiliye Nezareti Mektubî Kalemi Evrakı (DH. MKT.) 210/81.
İrade Eyalet-i Mümtaze Cebel-i Lübnan (İ.. MTZ. CL..) 5/262.
Şura-yı Devlet Evrakı (ŞD.) 1641/15.
Şura-yı Devlet Evrakı (ŞD.) 2579/26.
Yıldız Esas Evrakı (Y.EE..) 5/139.
Yıldız Esas Evrakı Başkitabet Dairesi Maruzatı (Y.PRK. BŞK.) 21/59.
b. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA)
BCA. 30. 18/10. 29. 1.
BCA. 30.18/138.114.13.
BCA. 30.1/81.514.2.
BCA. 30.1/107.676.1.
BCA. 30.1/107.676.1.
BCA. 30.1/107.676.1.
BCA. 490.1/ 29.132.1.
BCA. 30.18./15.52.12.
308
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
BCA. 30.18/163.64.19.
BCA. 30.18/153.37.14.
II. Resmi Yayınlar
1325 Senesi Asya ve Afrika-ı Osmanî Ziraat İstatistiği, Orman ve Maden Nezareti, Dersa-
adet, 1327.
Karadeniz Havzası Şimal Kısmı Tabiî, Zirai, Beşeri, Baytari, C: 5, Genelkurmay Matbaası,
Ankara, 1936.
Memalik-i Osmaniye’nin 1329 Senesine Mahsus Ziraat İstatistiği, Ticaret ve Ziraat Neza-
reti, Dersaadet, 1332.
Resmi Gazete, Sayı: 5545, 2 Kasım 1943.
Resmi Gazete, Sayı: 5846, 2 Kasım 1944.
Resmi Gazete, Sayı: 7159, 18 Mart 1949.
Resmi Gazete, Sayı: 8247, 3 Kasım 1952.
TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: IX, C: 26 Toplantı 4, 23 Birleşim 28 Aralık 1953, s. 501.
TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, Cilt: 16, Birleşim: 46, 16, Kasım 1949, ss. 260-261.
TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, Cilt: 16, Birleşim: 48, 21 Kasım 1949, s. 309.
III. Süreli Yayınlar
a. Gazeteler
Bafra, 26 Haziran 1952.
Bafra, 7 Haziran 1951.
Bafrasesi, 17 Mayıs 1947.
Bafrasesi, 26 Mayıs 1945.
Bafrasesi, 31 Eylül 1944.
Samsun, 28 Haziran 1949.
Atamer, Zarifi, “Türkiye’nin En Büyük Harası Karaköy Harasıdır”, Vatan, 13 Ağustos
1952.
Akşam, 25 Eylül 1944.
Cumhuriyet, 25 Eylül 1944.
Bafrasesi, 3 Şubat 1945.
Bafrasesi, 10 Şubat 1945.
Bafrasesi, 18 Ağustos 1945.
Cumhuriyet, 20 Ağustos 1945.
Vakit, 21 Ağustos 1945.
Türk, Süleyman, “Hara’ların Amacı”, Bafrasesi, 9 Mart 1946.
Bafrasesi, 3 Ocak 1948.
Bafrasesi, 8 Temmuz 1949.
Cumhuriyet, 17 Ağustos 1949.
Bafrasesi, 3 Eylül 1949.
Samsun, 9 Eylül 1949.
309
FATMA EMEK
310
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI
Pakalın, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. 1, Milli Eğitim
Basımevi, İstanbul 1983.
TBMM Albümü 1960-1983, C. 4, TBMM Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü Yayınları,
Ankara 2010.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu Bası-
mevi, Ankara 1988.
Vadala, R. , Şark Memleket ve Siteleri II Samsun Mazisi-Hali-İstikbali, Çev: Kâni Sarıgöllü,
C.H. Partisi Basımevi, Gaziantep 1944.
Yolalıcı, M. Emin, XIX. Yüzyılda Canik (Samsun) Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı,
Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1998.
V. Makaleler
Abuşoğlu, Sait, Karaköy Harası”, Üretim, S. 36, Yıl. 3, Mart 1952, s. 3-4
Ahmet Mithat, “Haralar Maksad-ı Te’sisi ve Teşkilatı”, Askeri Baytarî Mecmuası, S. 9,
Sene: 5, Eylül 1927, s. 361.
Osmanağaoğlu, Şule, “Karaköy Tarım İşletmesi’nin Tarihsel Gelişimi”, Veteriner Bilim-
leri Dergisi, Eurasian Journal of Veterinary Sciences, C 22/S. 3-4, 2006, s. 79-84.
Temel, Mehmet, “Atatürk Dönemi Hayvancılık Politikası”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bi-
limler Enstitüsü Dergisi (İLKE), S. 24, 2010, s. 224.
Ünal, Mümtaz, “Canik Atları”, 19 Mayıs Samsun Halkevi Dergisi, C. 7/S 68, 19 İkinci Teş-
rin 1944, s. 19-22.
Yaşar, Aşkın, “Osmanlı Dönemi’nde Çiftlikât-ı Hümâyunlar (Haralar) ve Hayvancılık”,
Osmanlı, C. VIII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s. 611-622.
VI. Tezler
Bay, Abdullah, Trabzon Eyaletinde Mütegallibe Hareketleri ve Âyanlık (1750-1850), Ata-
türk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzu-
rum 2007.
Kabakcı, Dilek, Karaköy Tarım İşletmesinde Yetiştirilen Jersey Irkı Sığırlarda Süt Verim
Özellikleri, Fenotipik, Genetik ve Çevresel Yönelimlerin Belirlenmesi, Atatürk Üni-
versitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum 2017.
Tan, Seda, Osmanlı Devleti’nde At Yetiştiriciliği (1842-1918), Akdeniz Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlamamış Doktora Tezi, Antalya 2015.
VII. İnternet Kaynakları
https://veteriner.org.tr/tr/gecmis-donem-baskanlari
311
FATMA EMEK
EKLER
Ek 1
Karaköy Harası'nda Görev Yapan Müdürler ve Çalışma Süreleri99
Ek 2
Karaköy Harası Kuruluyor100
312
Bafra Tütün Ekicileri Mahsül İndirme Bayramı Cumhuriyet Alanı (Meydan) 1939
313
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ
YANSIMALARI
Giriş
Halkoylaması yani referandum demokratik toplumlarda sıklıkla başvuru-
lan bir demokratik uygulama aracı olarak siyasi literatürde yerini almıştır. İlk
olarak XVIII. yüzyılın sonlarında başvurulan bu yöntem takip eden yüzyılda da
kullanılmış ve XX. yüzyılla birlikte hemen hemen tüm toplumlarda kullanılan
yaygın bir çözüm yöntemi olmuştur. Osmanlı’da ilk olarak Kars, Batum ve Ar-
dahan için yapılan halkoylaması bir referandumdan daha çok plebisit yöntemi
olarak kabul edilir. Türkiye Siyasal Tarihi’nde ise ilk halkoylamasının 1961
Anayasa Değişikliği için yapıldığı kabul edilmektedir. Bu süreçten sonra yapılan
tüm halkoylamalarının anayasal metin değişikliği için yapıldığı görülmektedir1.
Türkiye’de halkoylaması çok sık kullanılan bir yöntem olmadığı için bu
konuya ilişkin çalışmalar oldukça azdır. Her ne kadar Türkiye’de bilimsel ça-
lışma ve yöntemlerle yapılan incelemeler, araştırma imkânlarını kolay hale ge-
tirmiş olsa da halkoylaması sadece evet ya da hayırdan ibaret bir oylama olarak
görülmektedir. Söz konusu durumdan dolayı halkoylamaları sosyal ve kültürel
tabana ait teferruatlı analizlerin yapılamadığı bir durum olma özelliğini devam
ettirmektedir2. Mikro tarihçilik anlayışı çerçevesinde yerel örneklerin de günü-
müz akademik çalışmalarında kıymetli bir hale gelmiş olması sebebi ile bu tarz
akademik çalışmaların yaygınlaşması, yerel siyasal eğilimlerin anlaşılması ve
üst politik yapım sürecine etkilerinin ortaya çıkarılması adına anlamlı bir çer-
çeveye oturmaktadır.
1 Referandum kavramının detaylı bir değerlendirmesi için bkz. Bir Doğrudan Demokrasi Aracı
Olarak Referandum, TBMM Araştırma Merkezi, TBMM Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2010.
2 Bilal Tunç-Erdal Çelik, “Türkiye’de Yapılan Halkoylamaları ve Bunların Ağrı’daki Yansımaları”,
315
SİNAN DEMİRAĞ
3 Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1980), çev. Ahmet Fethi Yıldırım, Hil Yayın,
İstanbul 2010, s. 205-206.
4 T.C. Resmî Gazete, 30 Mayıs 1960, No: 10515.
5 Önder Duman, ““Anayasaya Hayır Demek”: 1961 Anayasa Referandumu ve Samsun”, Karadeniz
316
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI
Kalıcı bir anayasa metni için yürütülen çalışmalar karmaşık bir hal alır-
ken, Temsilciler Meclisi bünyesinde Enver Ziya Karal başkanlığında yeni bir ko-
misyon teşkil edilmiştir6. Kaotik ortamdaki siyasi yasakların 1961 Ocak ayı iti-
barıyla Demokrat Parti haricindeki diğer partiler için gevşetilmesiyle siyaset
arenasında yeniden hareketlilik sağlanmış ve anayasa çalışmaları da hız kazan-
mıştır. Yabancı ülke anayasaları ile birlikte Sıddık Sami Onar başkanlığındaki
heyetin hazırladığı taslağı da inceleyen komisyon, mart ayı başında çalışmala-
rını tamamlayarak yeni bir taslak metin oluşturarak önce Meclis’e, muhtelif de-
ğişikliklerden sonrasında ise MBK’ya sunmuştur7. Burada da birtakım tadillere
uğrayan metin, darbenin yıldönümünde, 27 Mayıs 1961’de Kurucu Meclis’te 2
çekimsere karşı 260 evet oyla kabul edildi ve 31 Mayıs tarihli Resmî Gazete’de
yayınlandı8. Anayasanın halkoyuna sunulması ile ilgili kanun, kabulünden daha
önce 1 Nisan 1961’de Resmî Gazete’de yayınlanmış olsa da esasen 27 Mayıs’ın
yıl dönümünde Kurucu Meclis’in anayasa metnini kabulü ile ülke genelinde re-
ferandum hareketliliğinin başladığı görülmektedir9.
Partilerin siyaset arenasına yeniden dönmesi ile sandıkların kurulduğu
ilk oylama, anayasa hakkındaki halkoylaması olacaktır. Yeni anayasanın kabulü
için faaliyette olan tüm partiler “Evet” oyu kullanacaklarını kamuoyu ile paylaş-
mışlardır. Bu dönemde faaliyette olan CHP, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi
(CMKP), Yeni Türkiye Partisi (YTP) yeni anayasanın kabulü için olumlu yönde
tavır takınacaklarını belirtmişlerdir. Ragıp Gümüşpala liderliğindeki Adalet
Partisi (AP), halkoylamasında “Evet” kampanyasına temkinli yaklaşsa da daha
sonrasında “Evet” oyunun yeni siyasal sürecin başlatılması için daha olumlu
olacağını kamuoyu ile paylaşmıştır10.
Referandum kampanyasının başlangıcı her ne kadar 22 Haziran olarak
belirlenmiş ise de haziran ayı başlarında basının öncülük ettiği bir “Evet” kam-
panyası çoktan başlamıştı. Dolayısıyla Samsun’da da ülke geneli ile eş zamanlı
olarak haziran ayı başlarından itibaren basında, yeni anayasanın gerekliliği ve
halkoyunun önemi hakkında haber ve bilgilendirici başyazılar kaleme alınmaya
başlanmıştır. Söz konusu haber ve yazılarda açık şekilde “Evet” propagandası
yapılmaktaydı11.
6 Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin Saner Gönen, İletişim Yayınları,
İstanbul 2000, s. 356-357.
7 Duman, agm., s. 227-229.
8 Demokrasinin Müdafii, Anayasa, 30 Mayıs 1961, No: 4300.
9 Kalender, Halkoyu 9 Temmuz’da Yapılıyor, 24 Haziran 1961, No: 817.
10 Bener Karakartal, “1961 Türk Anayasa Referandumu”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Siyaset Kon-
317
SİNAN DEMİRAĞ
318
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI
giderek “Evet” kampanyası için vatandaşa yeni anayasayı anlatmışlardır. Demokrasinin Müdafii,
Anayasa’ya Evet Kampanyası Vilayetimizde Başladı, 3 Temmuz 1961, No: 4329; Demokrat Canik,
Anayasa Köylü ve Şehirliye Anlatılıyor, 1 Temmuz 1961, No: 3721; Şamar, Anayasaya Evet Kam-
panyası Vilayetimizde Başladı, 3 Temmuz 1961, Sayı: 2921; Yeni Ses, Anayasayı Açıklayacak Öğ-
retmenler Gurubu Faaliyete Geçti, 1 Temmuz 1961, No: 2823.
18 Şeref Acarel, “Anayasamız ve Tarihçesi”, Bafra, 29 Haziran 1961, No: 614.
19 Bafra, Anayasa’yı Anlattı, 6 Temmuz 1961, No: 615.
319
SİNAN DEMİRAĞ
Ceritoğlu, İlçe Başkanı Necati Bora, eski Samsun Valisi Orhan Sami Güvenç yeni
anayasa hakkındaki hitabetleri ile referandumda vatandaşların “Evet” oyu kul-
lanmalarının büyük öneme sahip olduğunu vurgulanmışlardır20. Bafra’da de-
vam eden çalışmalara yönelik MBK üyesi Yarbay Suphi Karaman’ında çalışma-
lara destek verdiği görülmektedir.
Yarbay Suphi Karaman yeni anayasayı anlatmak için çıktığı yurt gezisinde
Bafra’da temaslarda bulunarak burada “Evet” kampanyası için vatandaşlarla
buluşmuştur. Bafra’da 3 Temmuz 1961 tarihinde kalabalık bir gruba hitap eden
Karaman, “…eski anayasanın çok partili yaşantıya cevap vermediği ve kanunların
rastgele çıkarılmasının milletin menfaatini tehlikeye atacak bir vaziyette oldu-
ğunu…” belirtmiştir. Sözlerine devam eden Karaman, “yeni düzende çift meclis
sistemi ve anayasa mahkemesinin, kanunların ve yasaların oluşturulması husu-
sunda önemli denetleme kurumları olacağının güvencesini” kamuoyu ile paylaş-
mıştır. Bu doğrultuda kontrol mekanizmalarının sistemsel işlevselliği arttıraca-
ğından söz eden Karaman, yeni anayasa için “Evet” demenin “…vatanın en büyük
menfaati olarak kabul edileceğini…” belirtmiştir21. Böylelikle 5 Temmuz tarihine
kadar açık olarak yürütülen “Evet” kampanyası süreci tamamlanmıştır. Ancak
söz konusu referandum sonuçlarında ortaya çıkan tabloda ise “Evet” kampan-
yasının etkili olmadığı görülmüştür.
CHP, CMKP ve YTP’nin alenen yürüttükleri “Evet” kampanyası karşısında
Samsun ve Bafra özelinde DP’nin açıktan bir “Hayır” kampanyası takip etmemiş
olmasına rağmen referandum sonucundan “örtülü bir hayır” kampanyası yü-
rüttüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca dönemin basınına yansımayan ancak bu dö-
neme tanıklık eden kişilerin vermiş olduğu bilgiler çerçevesinde, köylerde faa-
liyet gösteren devlet memurlarının ve öğretmenlerin de tamamen “Evet” le-
hinde kampanya yürütmedikleri anlaşılmaktadır22. AP’lilerin “Allah hayırlı et-
sin” sloganın yanında “Hayır” cephesinde öğretmenlerin Bafra’da “gözlerime
bak ve ne demek istediğimi anla” şeklindeki manidar bir ifade ile kampanya sü-
recinde vatandaşları “Hayır” oyuna davet söylemi geliştirmişlerdir23. Böylelikle
Bafra’da karşıt görüşlerinde gizli parolalar yoluyla propaganda yaptıkları gö-
rülmektedir. 9 Temmuz’da yapılan halkoylamasının sonuçları ise son derece
çarpıcıydı.
320
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI
24 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Halkoylaması Sonuçları 2007, 1988, 1987, 1982, 1961, Ankara
2008, s. 2, 230.
25 Vural Dilmaç, “Niçin Hayır”, Bafra, 13 Temmuz 1961, No: 616.
321
SİNAN DEMİRAĞ
322
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI
323
SİNAN DEMİRAĞ
324
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI
1985 yılı nüfus verileri dikkate alındığında 159 550 kişilik Bafra nüfu-
sunda 84 643 kayıtlı seçmen olduğu görülmektedir. Kayıtlı seçmenlerden 80
188’i sandık başına giderek halkoylamasına katılmıştır. Bir önceki oylamaya
oranla katılım %2,2 artış göstermiştir. Bafralıların katılmış olduğu halkoylama-
sında geçerli oyların 39 431’ini “Evet”, geriye kalan 38 331’ini ise “Hayır” olarak
kullanılmışlardır. Bafralı seçmenler %94.7 katılım ile Samsun ve Türkiye orta-
lamasının üzerinde yüksek bir oran yakalamıştır. Bu oranın %50,7’si “Evet”,
%49,3’ü ise “Hayır” olarak kaydedilmiştir. Bu veriler ışığında tablodan da görü-
leceği üzere “Evet” oy miktarı 1100 gibi çok az bir farkla fazla çıkmıştır32.
1987 Anayasa Değişikliği Referandumu sonuçları bakımından değerlen-
dirildiğinde “Evet” ve “Hayır” oy miktarları ve oranları birbirine çok yakın çık-
mıştır. Bu sebeple toplumun bu halkoylamasında iki farklı görüşe bölünmüş ol-
duğu görmek mümkündür. Döneme tanıklık eden vatandaşların oylamadaki ge-
nel kanaatleri, oylama konusu fikir ayrılığını tetikleyen önemli bir unsurdu.
“Hayır” oyunun genel olarak 1980 öncesi olaylara şahit olmuş kişiler arasında
yaygın olduğu görülürken, olumsuzlukların sebebi olarak görülen siyasilerin
yeniden siyasi arenaya dönmesine pek istekli olmadıkları anlaşılmaktadır.
Bafra’da “Evet” oranın yüksek çıkmasındaki diğer etken ise Anavatan Par-
tisi’nin takınmış olduğu olumsuz tavrın etkili olduğunu söylemek mümkün-
dür33.
31 1987 ve 1988 halkoylamalarında 1985 nüfus miktarları dikkate alınmıştır. Burada önemli olan
husus kayıtlı seçmen miktarındaki farklılık tablolara yansıtılmıştır.
32 TÜİK, age., s. 2, 146.
33 04.11.2022 tarihinde Sn. Salim Doğan ile yapılan mülakat; 05.11.2022 tarihinde Sn. Tahsin Ça-
lışkan ile yapılan mülakat; 05.11.2022 tarihinde Güneş Taner ile yapılan mülakat.
325
SİNAN DEMİRAĞ
Tablo 3’te dikkate almış olduğumuz 1985 ile 1990 nüfus miktarı karşılaş-
tırıldığında Bafra nüfusunda azalmanın olduğu görülmektedir. 1985 yılı itiba-
rıyla 195 550 olan Bafra nüfusu 1990 tarihindeki nüfus miktarı 153 701 kişi
olarak tespit edilmiştir36. Nüfus miktarının azalmış olması 1988 halkoylaması
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 1990 Genel Nüfus Sayımı, Ankara 1994, s. 24.
326
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI
327
SİNAN DEMİRAĞ
328
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI
329
SİNAN DEMİRAĞ
330
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI
haber.com/baskan-sahin-dan-referandum-aciklamasi-baskan-sahin-bu-sistem-degisikligi-ile-si-
yasi-istikrar-saglamlastiriliyor--165295.html Erişim Tarihi: 19.11.2022
49 Gazetegercek.com.tr., Hasan Basri Kurt: “Bu Sistemde İki Başlılık Kalkıyor”, 2 Şubat 2017.
https://www.gazetegercek.com.tr/hasan-basri-kurt-bu-sistemde-iki-baslilik-kalkiyor/47121/
Erişim Tarihi: 19.11.2022.
331
SİNAN DEMİRAĞ
332
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI
53 Samsun Kulis, Başkan Şahin “Evet” İçin Sahada, 02 Mart 2017. https://www.samsunkulisha-
ber.com/baskan-sahin-evet-icin-sahada-samsun-haber/290659/ Erişim Tarihi: 19.11.2022.
54 Bafrahaber.com, Başkan Şahin: “Gençlerimize Güveniyorum”, 09 Mart 2017. https://www.baf-
https://www.bafrahaber.com/baskan-sahin-bu-zor-cografyada-guclu-olmak-zorundayiz-bafra-
belediye-baskani-zihni-sahin-tek-adamlik-ve-diktatorluk-iddialari-ayip-sozlerdir--165373.html
Erişim Tarihi: 20.11.2022.
56 Samsun Kulis, Bafra Memur-Sen’den “Evet” Açıklaması, 20 Mart 2017. https://www.samsun-
333
SİNAN DEMİRAĞ
Anarat, Tayyar Hatipoğlu ve Hakan Keser yer almaktaydı. İlk toplantısını ger-
çekleştiren Bafra Anayasa Değişikliği Platformu üyeleri, “…bu iradeye ortak ol-
mak ve katkı sunmak isteyen tüm bireylerin ve tüzel kişiliklerin desteğini bekliyo-
ruz…” ifadeleri ile “Hayır” kampanyasına katılmaya davet etmişlerdir57. Böyle-
likle Bafra’da sadece “Evet” kampanyası etrafında değil “Hayır” görüşü etra-
fında da bir propaganda hareketinin geliştiği görülmektedir.
Referandum tarihinin yaklaşmasıyla Bafra’yı ziyaret eden milletvekili sa-
yısında da artışın olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda AK Parti Samsun Millet-
vekili Av. Orhan Kırcalı, AK Parti Bafra Gençlik Kolları Başkanlığı’nın düzenle-
diği “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” konferansında Bafra’da vatandaş-
larla buluşmuştur58. Ertesi gün ise Spor ve Gençlik Bakanı Akif Çağatay Kılıç,
Bafra’da vatandaşlarla buluşarak bir dizi incelemede bulunduktan sonra Ala-
çam’da eski ilçe teşkilatı mensupları ile bir araya gelmiştir. Buradaki konuşma-
sında muhalefetin iktidar “evet derse hayır, hayır derse evet mantığı ile hareket
ettiğini” belirtmiştir. Buna rağmen “Evet” oylarının daha fazla çıkacağını belir-
ten Kılıç, konuşmasının devamında “Hayır” cephesine yönelik eleştirilerine de-
vam etmiştir59. Bafra’yı Samsun AK Parti Milletvekillerinden Fut Köktaş ve Çiğ-
dem Karaaslan’da mart ayının sonlarına doğru ziyaret ederek “Evet” kampan-
yası çerçevesinde çalışmalarını yürütmüşlerdir60. Bu ziyaretler çerçevesinde
Bafra’da temasta bulunan AK Parti milletvekillerinin Bafra’ya vermiş oldukları
önemi ortaya koyarken, vatandaşlarla doğrudan temasın kurulduğu gözlemlen-
mektedir.
Bafra’da “Hayır”cı olan platform ve parti temsilcileri de bu çerçevede pro-
paganda çalışmalarını sürdürmekteydiler. CHP Yalova Milletvekili Muharrem
cali-bafra-da-yeni-sistemi-anlatti-ak-parti-samsun-milletvekili-av-orhan-kircali-cumhurbaska-
ninin-kararname-cikarma-yetkisi-cok-kisitlidir-ve-meclis-iradesi-ondedir--165387.html Erişim
Tarihi: 21.11.2022.
59 Bafrahaber.com, Bakan Kılıç: “CHP Her Şeye ‘Hayır’ Diyor”, 23 Mart 2017. https://www.bafra-
334
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI
https://www.bafrahaber.com/bafrada-bir-grup-daha-hayir-demek-icin-bir-araya-geldi--
154949.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.
63 Bafrahaber.com, Tayyar Hatipoğlu: Geleceğin Senin Elinde, Geleceğine Sahip Çık, 03 Nisan
2017. https://www.bafrahaber.com/tayyar-hatipoglu-gelecegin-senin-elinde-gelecegine-sahip-
cik--155038.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.
64 Bafrahaber.com, Cemalettin Şimşek: Dürüst Bir Tartışma Ortamı Bulamıyoruz, 14 Nisan 2017.
https://www.bafrahaber.com/cemalettin-simsek-durust-bir-tartisma-ortami-bulamiyoruz--
155705.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.
65 Bafrahaber.com, “Bafra Evet Diyor” Mitingine Davet, 14 Nisan 2017. https://www.bafraha-
335
SİNAN DEMİRAĞ
336
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI
Sonuç
Türkiye Siyasal Tarihi’nde anayasa değişikliğine ve bir kısım anayasa
maddelerinin değiştirilmesine yönelik toplamda yedi adet referandum yapıl-
mıştır. Bu değişikliklerin meşru bir çerçeveye oturtulması için yapılan halkoy-
lamalarının yerel olarak incelenmesi, mikro tarihçilik anlayışı çerçevesinde
Bafra özelinde incelendiğinde, Türkiye Referandum Tarihi açısından çarpıcı bir
şekilde farklılık gösteren sonuçların ortaya çıktığı görülmektedir. 1961, 1987
ve 1988 referandumlarında Bafralıların halkoylamasındaki iradelerini mevcut
iktidarın yürüttüğü propagandanın aleyhinde kullandığı görülmektedir. Bu an-
lamda Bafralılar için mevcut iktidarların ne dedikleri değil, kendi görüşleri ön
plana çıkmıştır. 1961 Referandumu’nda “Hayır”ın -sıkıyönetime rağmen- çık-
mış olması dikkate değerdir. 1987 ve 1988 referandumlarında da genel eğilimin
iktidarın aksi yönünde olması yine tepkisel bir yaklaşımın ürünü olarak değer-
lendirilebilir. Baskı yönetimi altında yapılan 1982 Anayasa Değişikliği oylama-
sında ise yine kaotik ortama karşı gelişmiş bir tepkinin varlığı kabul edilebilir.
2007, 2010 ve 2017 referandumlarında gelişen temel eğilimler dikkatle ince-
lendiğinde halkın 1982 Anayasası’na yönelik tepkisel bir yaklaşımının oldu-
ğunu söylemek mümkündür. Sürecin mevcut iktidar partisi eğilimine doğru ev-
rilmesinde ise 1982 Anayasası’na yönelik ortaya çıkan sorunlara yönelik bakış
açısının değişmesinin etkili olduğu dönemin kampanya ve seçim sonuçlarından
çıkarılabilmektedir. Bu doğrultuda Bafralılar, 1982 Anayasası’nın maddelerinin
değiştirilmesine yönelik halkoylamalarında mevcut iktidarın yürütmüş olduğu
kampanyalara destek veren “Evet”ten yana irade ortaya koymuşlardır.
337
SİNAN DEMİRAĞ
Kaynakça
A. Resmi Yayınlar
T.C. Resmî Gazete
TUİK Verileri
YSK Seçim Sonuçları
B. Süreli Yayınlar
Bafra
Demokrasinin Müdafii
Demokratik Canik
Hürriyet
Kalender
Sabah
Samsun Kulis
Şamar
www.bafrahaber.com
www.gazetegercek.com.tr
www.haberler.com
www.haberturk.com
Yeni Ses
C. Mülakatlar/Görüşmeler
Güneş Taner
Salim Doğan
Tahsin Çalışkan
Ç. Araştırma Eserleri
Ahmad, Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1980), çev. Ahmet Fethi Yıldırım, Hil
Yayın, İstanbul 2010.
Duman, Önder, “Anayasaya Hayır Demek”: 1961 Anayasa Referandumu ve Samsun”, Ka-
radeniz İncelemeleri Dergisi, 25, 2018.
Karakartal, Bener, “1961 Türk Anayasa Referandumu”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Siya-
set Konferanslar Dergisi, 33, İstanbul 1984.
T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 1985 Genel Nüfus Sayımı, Ankara 1989.
T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 1990 Genel Nüfus Sayımı, Ankara 1994.
TBMM Araştırma Merkezi, Referandum kavramının detaylı bir değerlendirmesi için
bkz. Bir Doğrudan Demokrasi Aracı Olarak Referandum, TBMM Araştırma Mer-
kezi Yayınları, Ankara 2010.
Tunç, Bilal- Çelik, Erdal, “Türkiye’de Yapılan Halkoylamaları ve Bunların Ağrı’daki Yan-
sımaları”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, XVIII/71, 2021.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Halkoylaması Sonuçları 2007, 1988, 1987, 1982, 1961,
Ankara 2008.
Zürcher, Erik Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin Saner Gönen, İletişim
Yayınları, İstanbul 2000.
338
Bafra Tütün İnhisariye Kâtipleri, 1926
339
TÜRK BASINI TEMELİNDE PATRİK BARTHOLOMEOS’UN
BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI
ÜZERİNE BİR TETKİK (EKİM 2018)
1 Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Ankara. sarika.ber-
ber@hbv.edu.tr. ORCID: 0000-0002-5681-2249
2 Şahabettin Tekindağ, “Patrik ve Patrikhane Hakkında Düşünceler”, Türk Kültürü, 32, Haziran
1965, s. 511.
341
ŞARİKA BERBER
3Yavuz Ercan, “Türk-Yunan İlişkilerinde Rum Patrikahanesinin Rolü”, Üçüncü Askeri Tarih Semi-
neri Bildirileri, Tarih Boyunca Türk Yunan İlişkileri, Ankara, 1986, s. 202-203.
4 Ömer Say, Millî Devlet Kültürü, Kaknüs Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, 1998, s.10.
342
PATRİK BARTHOLOMEOS’UN BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNE
5 Salih İnci, Dinler Tarihi Açısından Heybeliada Ruhban Okuluna Genel Bir Bakış, Selçuk Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Doktora Tezi), Konya, 2007, s. 283.
6 Cumhuriyet, 20 Temmuz 1997, s. 6.
7 (Ayrıntılı bilgi için bkz.: Rum Patriği Bartholomeos’un Doğu Karadeniz gezisi / Ben Bildiriyorum
343
ŞARİKA BERBER
14 Ekim 2018 Pazar gününde, Fener Rum Patriği Bartholomeos, Doğu Ka-
radeniz Gezisi için Trabzon’a hareket etmiştir. Patrik beraberindeki din adam-
larıyla uçakla geldiği Trabzon’da bir süre dinlenmiş, öncelikle Sümela Manastırı
girişindeki Aya Varvara Kilisesi'ni ziyaret etmiştir. Ardından Patrik, Maçka’daki
dünyaca ünlü Sümela Manastırı'nı gezmiş, bir süredir ziyarete kapalı olan Sü-
mela Manastırı’ndaki restorasyon çalışmalarını yerinde incelemiştir. Patrik’in
ziyareti sırasında boynunda Trabzonspor atkısı olması dikkat çekicidir. Patriğe
gezisinde İl Kültür ve Turizm Müdürü, Ali Ayvazoğlu eşlik etmiştir. Ayvazoğlu,
Bartholomeos'a restorasyon çalışmalarıyla ilgili bilgi vermiştir. Bartholomeos,
manastır ziyareti öncesi yakından ilgilendiği çocuklara da şeker ve çeşitli hedi-
yeler vererek halkın sempatisini kazanmaya çalışmıştır. Patriğin Trabzon gezisi
sırasında jandarma ve polis ekiplerince çevrede geniş güvenlik önlemi alınmış;
manastır ziyareti basına kapalı gerçekleştirilmiştir. Ziyaret sonrası değerlen-
dirmelerde bulunan Fener Rum Patriği Bartholomeos, Trabzon'da olmaktan
mutluluk duyduğunu söyleyecektir. Bartholomeos: “3 sene sonra Trabzon'a gel-
dik, buraya tekrar gelebilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Trabzon'da ilgi ve sev-
giyle karşılandık ve bizi manastıra getirdiler, gezdirdiler, anlattılar. Bu çok
önemli tarihi ibadet yerinin restore edilmesi, ihya edilmesi ve gelecek nesillere
aktarılması memnuniyet vericidir. Bu gibi mabetler ve ibadet yerleri sadece
memleketimizin değil tüm insanlığın kültür mirasının parçalarıdır. Bu yüzden
bu kültür miraslarını korumalıyız ve gelecek nesillere teslim etmeliyiz. Hepimi-
zin bildiği gibi Sayın Cumhurbaşkanımız ve hükümetimiz inanç turizmine bü-
yük ilgi gösteriyorlar. Biz de patrikhane olarak inanç turizmi ve ibadet yerleri-
nin korunması için ilgi gösteriyoruz. Böyle güzel eserler ve restorasyonlar ya-
pıldıkça seviniyoruz…” diyecektir. Tarihi manastırda 15 Ağustos 2019'da ayin
yapacaklarını da açıklayan Bartholomeos: “İlgili makamlara bu gayretleri için
teşekkür ediyoruz. Ümit ediyorum ki hepinizin yardımlarıyla ve özellikle Kültür
ve Turizm Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın da izinleriyle 15 Ağustos 2019'da:
“Meryem Ana Günü”nü eskiden de olduğu gibi bu manastırda ayin yapacağız.
İlişkilerimiz son derece dostanedir. Geleceğe ve bütün insanlara her zaman iyi
niyetle optimist olarak bakıyorum. Her şey için ümitliyim, her şeyin daha iyi
olacağına inanıyorum” diyecektir. Patrik, geceyi Trabzon’da geçirmiştir. Ertesi
gün Giresun’a hareket etmiştir8.
344
PATRİK BARTHOLOMEOS’UN BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNE
345
ŞARİKA BERBER
rikhanesi, KKEF Dergisi, Sayı: 15, 2007, s. 253-267.; Yusuf Gocuk, Fener Rum Patrikhanesi Talep
Repertuarının Kimlik-Tehidi Bağlamında Kültürel Analizi, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Der-
gisi, Cilt: 12, Sayı: 67, 2019, s. 325-333.
15Hürriyet, 19 Aralık 2021
16Bafra Haber, 3 Kasım 2018.; Samsun Haber, 3 Kasım 2018.
17 Say, a.g.e., 10
346
PATRİK BARTHOLOMEOS’UN BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNE
18Ekümenik Patrik Bartholomeos, Amerika'da Önemli Ziyaretlerde Bulundu - SAT-7 TÜRK HA-
BER (sat7turk.com) (Erişim: 02.11.2022).
347
ŞARİKA BERBER
348
PATRİK BARTHOLOMEOS’UN BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNE
harekete geçmeye çağırdınız’’ dedi. Ekümenik Patrik ise, Notre Dame öğrenci-
leri, öğretim üyeleri ve personelinin yanı sıra Ortodoks Kilisesi’nin dini görev-
lilerine yönelik yaptığı konuşmada iklim değişikliği ve salgın üzerinde Kilise’nin
çok önemli bir role sahip olduğunu vurguladı. Patrik, ‘‘Kilisenin bu süre zarfında
öğrendiği önemli bir ders, dinin bilimle bağlantı olarak işlemesi ve hizmet etmesi
gerekliliğidir. İnanç, tek başına günümüz sorunlarıyla mücadele edemez. Bu-
nunla birlikte inanç olmadan hiç kimse günümüz sorunlarının üstesinden
gelemez. Tıbbi araştırmalar ve bilim, Tanrı’nın armağanlarıdır ve ‘nasıl’ soru-
suna cevap verirler. İnanç ve teoloji de Tanrı’nın armağanlarıdır ve ‘neden’ soru-
suna cevap verirler’’ dedi. İnanç liderlerinin bilimsel ve akademik dünyaların
yanı sıra kurumsal ve politik alanlardaki liderlerle de iş birliği yapması gerekti-
ğini belirten Patrik, ‘‘Bu bağlılık, bize dünyanın herhangi bir doktrinsel, sosyal
veya kültürel farklılıkların ötesinde birleştirdiğini hatırlatıyor. Ekümenik diyalo-
gun gücü, kendimizin ve menfaatlerimizin ötesine açılmaktan kaynaklanır ve ko-
ruma ve merhamet dilini öğrenmek gerekir’’ dedi. Toplantı, Notre Dame Litürjik
Korosu’nun ‘Notre Dame, Annemiz’ ilahisini söylemesiyle sona erdi. Öte yandan
Amerika Rum Ortodoks Başpiskoposluğu ve Aziz Nikolas Dostları, Ekümenik
Patrik Bartholomeos’u tahta çıkışının 30. yıldönümü vesilesiyle resmi olarak
kabul etti19.
Sonuç
Bir tarihçi olarak şaşkınım. Zira bu konu beni hiç tahmin etmediğim li-
manlara sürükledi. Şöyle ki; başlangıçta benim amacım davetlisi olduğum
“Bafra Sempozyumu”na yakışır bir konu bulmaktı. Oldukça mikro bir konu baş-
lığı seçmek amacıyla yola çıktığım doğrudur. “Patrik’in 2018 yılında Bafra ziya-
reti” yaklaşık 1 haftayı kapsayan sınırlı bir konu olarak bana çok cazip geldi.
Lakin irdeledikçe ve konuya daldıkça konu mikro olmaktan epey uzaklaştı,
makrolaştı. Ve itiraf ediyorum çalıştıkça konu daha ilginç, daha karmaşık bir
hale geldi.
Bartholomeos’un 1991 yılında Patrik olmasının ardından fazlaca yoğun
ve oldukça profesyonel tarzda yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerinin meyve vermesi
kaçınılmazdı. Başlangıçta milli ve üniter bir devlet yapısını -tırnak içinde- ra-
hatsız etmeden ve bu yapıyı bozmadan tamamen dostane tavırlar içinde başla-
yan bu plan tek kareden bakınca insani görünüyor. Lakin Patrik’in Türkiye top-
raklarında ardışık olarak belirli aralıklarla gittiği her yerde çok geçmeden bir
19Ekümenik Patrik Bartholomeos, Amerika'da Önemli Ziyaretlerde Bulundu - SAT-7 TÜRK HA-
BER (sat7turk.com) (Erişim: 02.11.2022).
349
ŞARİKA BERBER
ihya hareketinin olması beni bir insan olarak şaşırttı ama tarihçi olarak değil!
Zira inananı olmadan bu yapıların ihyasının arkasında romantik hayaller ara-
namaz. Demek ki bu adımlar gelecek için. Burası net!
Bu noktada bende belirli sorulara cevap arama zaruriyeti hasıl oldu. Mi-
sal; Türk devletinin bir memuru statüsünde olan Patrik’in bu faaliyetlerinin
Türk Devletinin izni olmadan olması mümkün mü? Cevap basit. Tabi ki bu faa-
liyetler Türk devletinin ne izni ne de haberi dışında gerçekleşebilir. Peki bu ko-
nuda devlet aklının, devlet refleksinin mantığı nedir? Bu soruyu cevaplarken
yine tarihe bakma lüzumu hissettim. Tabi ki II. Mehmet devrine. Acaba milli ve
üniter bir devlet sistemine ters olan bu faaliyetlere izin verilmesinin sebebi Tür-
kiye’nin Başkanlık sistemine geçişi ile Patrikhane’yi Fatih Sultan Mehmet gibi
kullanma düşüncesi mi idi? Ki bu olasılık -milli devlet ilkelerine ters olmamak
kaydı ile- Türkiye Devleti’ne Batı, Rusya ve Yunanistan karşısında büyük bir
avantaj sağlayabilir elbette. Zira “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” il-
kesi doğrultusunda; devletin de zamanın gerekliliklerine uygun tarzda -temel
ilke ve prensiplerinden vazgeçmeden- güncelleme yapması, devletin hantal ol-
madığının bir göstergesidir.
Evet tüm bunları düşünürken beni başka rotalara götüren veriler ile kar-
şılaşmam çok uzun sürmedi. Hem Türkiye’yi hem Patrikhane’yi aşan bambaşka
bir planın olabilme olasılığı… Bunun cevabını da “Bartholomeos’un Amerika Ge-
zisi” satırlarında buldum.
Sonuç olarak benim öngörüm şu şekilde; karşı karşıya olduğumuz büyük
portre Türkiye’de Rum mabetlerinin ihyasından çok daha öte. Küresel! Özellikle
Patrik’in 2021 yılındaki Amerika seyahatinin kesinlikle bu amaca hizmet etti-
ğini -hatta daha fazla ettirildiğini- düşünüyorum. 21. yüzyılın ikinci yarısında
tamamen içi boşaltılmış ahlaksız, omurgasız ve erdemsiz bir din anlayışı tüm
dünyanın başına bela edilecek! Bu anlayış “üç dine saygı, üç dini birleştirme,
hoşgörü, dinler arası diyalog” gibi sloganlarla yola çıksa da -ki biz bu söylemlere,
acı neticelerine, bu söylemler için akıtılan kana ve kurban edilen nesillere ve bu
söylemlerin hangi devlet tarafından finanse edildiğine hiç yabancı değiliz- teme-
linde üç tek tanrılı İbrahimi dini dinamitleme refleksleri taşıyor!
11 Eylül Saldırıları ile dünya, Belirsizlikler Çağı(Muğlaklık)’na girdi. Bu
çağın kapısını açan; “Müslümanlar Teröristtir” sloganı idi. Yıl 2022, her olgu her
olgunun içinde. Kapitalizm bir ideoloji olmaktan çok; insanlara dünya cennetini
vadeden, insan yapımı bir din olma iddiasını taşıyor artık. Kapitalizm, algıları-
mıza, düşüncelerimize, yaşam tarzlarımıza, nasıl yaşayacağımıza, nasıl düşüne-
350
PATRİK BARTHOLOMEOS’UN BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNE
351
ŞARİKA BERBER
KAYNAKÇA
Te’lif ve Tetkik Eserler:
Gocuk, Yusuf; Fener Rum Patrikhanesi Talep Repertuarının Kimlik-Tehidi Bağlamında
Kültürel Analizi, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 67, 2019.
Gökçen, Salim; Küresel Liderlik Yolunda Avrupa Birliği ve Onun Stratejik Ortağı Fener
Rum Patrikhanesi, KKEF Dergisi, Sayı: 15, 2007.
İçimizdeki Hançer: Fener Rum Patrikhanesi, Ankara Ticaret Odası, Ankara 2004.
İnci, Salih; Dinler Tarihi Açısından Heybeliada Ruhban Okuluna Genel Bir Bakış, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Doktora Tezi), Konya, 2007.
Say, Ömer; Millî Devlet Kültürü, Kaknüs Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, 1998.
Tekindağ, Şahabettin; “Patrik ve Patrikhane Hakkında Düşünceler”, Türk Kültürü, 32,
Haziran 1965.
Yavuz, Ercan; “Türk-Yunan İlişkilerinde Rum Patrikahanesinin Rolü”, Üçüncü Askeri
Tarih Semineri Bildirileri, Tarih Boyunca Türk Yunan İlişkileri, Ankara, 1986.
Süreli Yayınlar:
Bafra Haber, 3 Kasım 2018.; Samsun Haber, 3 Kasım 2018.
Cumhuriyet, 20 Temmuz 1997, s. 6.
Hürriyet, 19 Aralık 2021
İnternet:
Ekümenik Patrik Bartholomeos, Amerika'da Önemli Ziyaretlerde Bulundu - SAT-7
TÜRK HABER (sat7turk.com) (Erişim: 02.11.2022).
Ekümenik Patrik Bartholomeos, Amerika'da Önemli Ziyaretlerde Bulundu - SAT-7
TÜRK HABER (sat7turk.com) (Erişim: 02.11.2022).
https://m.samsunkenthaber.com.tr/haber/guncel/samsuna-gelen-rum-patrigi-bart-
holomeosun-ziyaret-sebebi-rum-ceteleri-icinmis/5974.html.Erişim tarihi:
02.11.2022).
https://m.samsunkenthaber.com.tr/haber/guncel/samsuna-gelen-rum-patrigi-bart-
holomeosun-ziyaret-sebebi-rum-ceteleri-icinmis/5974.html.Erişim tarihi:
02.11.2022)
https://www. star.com.tr. 3 Kasım 2022 Perşembe, Erişim Tarihi: 2.11.2022.
https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/samsun/bafra/bartholomeos-bafrada-
tarihi- kilisenin-kalinti-40988671, Erişim tarihi: 02/11/2022).;
https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/samsun/bafra/bartholomeos-bafrada-
tarihi- kilisenin-kalinti-40988671, (Erişim tarihi: 02/11/2022)
https://www.istdergi.com/roportaj/yesil-patrik-bartholomeos, (Erişim: 02.11.2022).
https://www.turkiyeturizm.com/patrik-bartholomeos- sumelaya-gezdi, Erişim Ta-
rihi:2.11.2022.
Rum Patriği Bartholomeos’un Doğu Karadeniz gezisi / Ben Bildiriyorum / Milliyet Blog.
Erişim Tarihi: 30.11.2022).
352
Bayram Kutlamaları
353
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA
OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ, ANLATI VE RİTÜELLERİN
FOLKLOR VE COĞRAFYA ETKİLEŞİMLERİ BAĞLAMINDA
DEĞERLENDİRİLMESİ
Giriş
Yaşamın ve varlığın devamlılığı için taşıdığı değere bağlı olarak bolluk ve
bereketi, yaşamı ve hayatta kalmayı, saflığı ve kutsal arınmayı, canlanmayı ve
yeniden doğuşu simgeleyen su, insanlık tarihi boyunca önemini daima koru-
muştur. Taşıdığı bu önem doğrultusunda suyun birçok kültürde, inanış siste-
minde ve mitolojide yaşamın ve kâinatın temel unsurlarından biri olarak ön
plana çıktığı görülmektedir. İnsanların ve kâinatın yaratılmasından önce dün-
yanın sularla kaplı olduğuna dair mitolojik düşünceler, suyun insan algısında
önemini vurgulayan en temel göstergeler arasında yer almaktadır. Türk kültü-
ründe de başlangıçtan günümüze kadar kutsal bir şekilde algılanan suya yöne-
lik çok sayıda inanış ve uygulama ortaya çıkmış; mit, destan, efsane, masal, halk
hikâyesi, halk şiiri, atasözü gibi örneklerde su, ağırlıklı olarak kutsal bir anla-
yışla kendisine yer bulmuştur2.
Bununla birlikte insanlar, eğer şartlarına göre bir takım korunma yön-
temleri geliştirmezlerse, çeşitli biçimlerde zarar verici durumlarla da karşılaş-
malarına yol açabileceğini deneyimledikleri suya karşı farklı önlemler alma ih-
tiyacı duymuşlardır. Su yolları üzerine köprü ve set gibi çeşitli yapılar inşa ede-
rek suyu kontrol altında tutmaya çalışmak, çeşitli yöntemlerle güvenli bir şe-
kilde karşıya geçmek, suyun insana verebileceği zararlardan korunmaya yöne-
1 Samsun Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,
Samsun/TÜRKİYE, ahmetkeskinahmet@gmail.com. ORCID: 0000-0002-3422-5000
2 Ahmet Keskin, “Suya Okunan Lanet: Kızılırmak Ağıtlarının Psikososyokültürel Açıdan İncelen-
mesi”, Halk Kültüründe Su Uluslararası Sempozyumu (07-08 Kasım 2013, Tekirdağ) Bildirileri, ed.
Mehmet Aça, Motif Vakfı Yayınları, İstanbul 2017, s. 459.
355
AHMET KESKİN
lik tarih boyunca farklı toplumlar tarafından başvurulan temel yöntemler ara-
sında yer almıştır. Ancak, erken dönemlerde iklim ve çevre koşullarına bağlı
olarak inşa edilen ve çoğu zaman belirli bir süre sonunda zayıflayan köprü ve
benzeri yapıların, çeşitli doğal ve insan temelli faktörlere bağlı olarak yıkılarak
maddi ve manevi zararlara, ölümlere yol açabildiği bilinmektedir. Söz konusu
olayların insan ve toplum hafızasında yer tutarak kuşaklar arasında aktarılan
çeşitli anlatıların, inanışların, ritüellerin ve halk bilgisi ürünlerinin ortaya
çıkma, biçimlenme süreçlerinde etkin rol aldığı sıklıkla görülebilmektedir.
Benzer olay veya olayların, Kızılırmak üzerinde kurulan bir köprünün yı-
kılması sonucunda, köprüyü geçmekte olan bir düğün alayının ırmak suyuna
kapılarak yitip gitmesi veya düğün alayının ırmak suyunu sallarla geçişleri sıra-
sında aniden gelen bir taşkında boğulması bağlamında yaşandığına yönelik çok
sayıda inanış ve anlatı bulunmaktadır. Söz konusu inanış ve anlatılarla biçim-
lendiği kabul edilen bir ritüelin, Bafra’daki Çetinkaya (Gelin) Köprüsü etrafında,
günümüzde de yaşamaya devam ettiği dikkati çekmektedir. Bu çalışmada, söz
konusu ritüelle onun temellendirildiği çeşitli inanışlar ve anlatılar, kültür ve
coğrafya ilişkileri odağında ele alınmıştır. Bu doğrultuda çalışmada öncelikle
kültür bilimlerinin şubeleri olarak folklor ve coğrafya disiplinleri arasındaki
ilişki ve etkileşimler üzerinde ana hatlarıyla durulmuştur. Çalışmanın deva-
mında, bu etkileşimlerin bir örneği olan Kızılırmak ve Bafra Çetinkaya (Gelin)
Köprüsü, folklor ve coğrafya ilişkileri bağlamında değerlendirilmiştir. Ardın-
dan, günümüzde de Bafra Çetinkaya Köprüsü etrafında yaşamaya devam eden
ritüel, inanış ve anlatıların geçmişten günümüze nasıl biçimlendiği, hangi kay-
naklardan beslenerek günümüze kadar ulaştığı ve günümüzdeki durumu; yine
kültür, folklor ve coğrafya arasındaki ilişki ve etkileşimler odağında çözümlen-
miştir.
KÜLTÜR BİLİMLERİNİN ŞUBELERİ OLARAK FOLKLOR VE COĞRAFYA
Kültür, insan ve toplum arasındaki etkileşimlerin sonucu olarak üretim
ve tüketim etkinlikleriyle, türlü etkenlere bağlı bicimde değişip dönüşen bir ol-
gudur. Kültürün çeşitli konularını farklı disiplinlerin yaklaşımlarıyla inceleyip
çözümleyen farklı çalışma disiplinlerinin ortak bir tanımlamayla kültür bilimleri
olarak adlandırıldığı bilinmektedir. Bu çerçevede antropolojiden coğrafya ve
arkeolojiye, tarihten, güzel sanatlardan filoloji ve iletişim bilimlerinin çeşitli alt
disiplinlerine, kültür, insan ve çevreyle ilgili çeşitli konuları karşılaştırmalı bi-
çimde ele alan türlü disiplinler ve bu bağlamda gerçekleştirilen kültür odaklı
çalışmaların bütünü, kültür bilimleri kapsamında değerlendirilmektedir.
356
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
Kültürle ilgili konuları ortak çalışma alanı olarak ele alıp değerlendiren
disiplinler arasında halkbilim (folklor) ve coğrafya da bulunmaktadır. Toplum-
lar dünyayı algılama biçimlerini, yaşam tarzlarını ve gündelik hayatlarını, kül-
türel üretim ve tüketim faaliyetlerine yönelik her türlü olguyu inşa ederken, ya-
şadıkları doğal çevre şartlarından etkilenirler. Bu doğrultuda toplumların ina-
nışlarında, kabullerinde, gelenek ve göreneklerinde, maddi-kültür unsurla-
rında, örneğin mesken ve yerleşme biçim ve unsurlarında, giyim-kuşam tarzla-
rında ve unsurlarında, halılarında, beslenme alışkanlıklarında, davranış özellik-
lerinde ve diğer her türlü kültürel ürün ve alanda, yaşanılan doğal çevrenin et-
kilerini görmek mümkündür. Bu bakımdan folklor ve coğrafya; insanın türlü ey-
lemlerindeki, üretim biçimlerindeki değişkenlerin kültür ve çevreyle olan ilişki
ve etkileşimlerini ele alan, kültür bilimlerinin birer alt şubesi niteliği taşıyan di-
siplinlerdir3. Folklor ve coğrafya disiplinlerinin ortaklıklarına yönelik şu ifade-
leri aktarmak yerinde olacaktır:
3 Folklor ve coğrafya ilişkileri hakkında yapılan öncül çalışmalardan bazıları için bk. Henry Bal-
four, “Presidential Address: The Geographical Study of Folklore”, Folklore, S. 35/1, 1924, s. 16-25;
F. J Richards-vd., “The Place of Folklore in a Regional Survey”, Folklore, S. 42/1, 1931, s. 38-54; C.
W. Von Sydow, “Geography and Folk-Tale Ecotypes”, Béaloideas, S. 4/3, 1934, s. 344-55; Archer
Taylor, “The Place of Folklore”, PMLA, S. 67/1, 1952, s. 59-66; Daniel. G.Hoffman, “Classification
Class G: Geography, Anthropology, Folklore”, Midwest Folklore, S. 4/3, 1954, s. 188-190; Karl A.
Sinnhuber, “On the Relations of Folklore and Geography”, Folklore, S. 68/3, 1957, s. 385-404; S.
Gregory, “On Geographical Myths and Statistical Fables”, Transactions of the Institute of British
Geographers, S. 1/4, 1976, s. 385-400; Hong Key Yoon-Edmunds V. Bunkse, “Folklore and the
Study of Environmental Attitudes”, Annuals of the Association of American Geographers, S. 69/4,
1979, s. 635-39; Terry, G Jordan- Kaups, Matti, “Folk Architecture in Cultural and Ecological Con-
text”, Geographical Review, S. 77/1, 1987, s. 52-75; Kent C. Ryden, Mapping the Invisible Lands-
cape: Folklore, Writing, and the Sense of Place, University of Iowa Press, 1993; Gillian Bennett,
“Geologists and Folklorists: Cultural Evolution and ‘The Science of Folklore’”, Folklore, S. 105,
1994, s. 25-37; William L. Sheppard, “Population Movements, Interaction, and Legendary Geog-
raphy”, Arctic Anthropology, S. 35/2, 1998, s. 147-65; Anthony Bak Buccitelli, “Virtually a Local:
Folk Geography, Discourse, and Local Identity on the Geospatial Web”, Western Folklore, S. 72/1,
2013, s. 29-58; Dan Ben-Amos, “The Challenge of Folklore to the Humanities”, Humanities, S. 10,
2021, s. 1-10.
357
AHMET KESKİN
bilimi ise, yukarıda anlatılan kültür alanlarıyla insan arasındaki bağla ilgi-
lenir ve bu bağın hangi kültür unsuru olarak dış dünyaya yansıdığını ya-
kalamaya çalışır” 4.
4 Abdurrahman Güzel-Ali Torun, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s.
67.
5 Selma Akay Ertürk, Kültürel Coğrafya: İnsan-Kültür-Mekân, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzak-
Geography: Places and Traces, Routledge, New York 2009; Ramazan Özey, Kültürel Coğrafya, Aktif
Yayınları, İstanbul 2014, s. 12; Murat Tanrıkulu, Coğrafya ve Kültür. Mekân-Kültür-Tarih-Coğrafi
İşaret, Pegem Akademi, Ankara 2022; Selma Akay Ertürk, age.
358
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
7 Kültür ve coğrafya ilişkileri kapsamında ön plana çıkan başlıca kavramlar arasında yer alan “kül-
türel coğrafya”, “kültür coğrafyası”, “mekân ve coğrafya ilişkisi”, “doğal coğrafya ve kültür”, “be-
şeri coğrafya ve kültür”, “ekonomik coğrafya ve kültür”, “kültür ekonomisi”, “davranışsal coğ-
rafya”, “kimlik ve davranışsal coğrafya”, “kültürel peyzaj”, “kültürel bölgeler”, “kültürel çevre”,
“kültür ve çevresel etki”, “kültürel çeşitlilik”, “kültürel miras”, “kültürel mirasın korunması”, “so-
mut olmayan kültürel miras”, “coğrafi işaret”, “yerel kültür”, “kültürel turizm”, “gastronomi tu-
rizmi”, kültürel mekân”, “coğrafya ve dil”, “dil-kültür bölgeleri”, “kültürel ekoloji”, “kültürel dil
ekolojisi”, “yerel kültür bölgeleri”, “göç ve kültürel yayılım”, “kültürel küreselleşme”, “kültür
alanı”, “kültürel coğrafi görünüm” veya “kültürel mekân”, “kültür tarihi”, “kültürel ekoloji”, “kül-
türel yayılma”, “kültürel bütünleşme”, “kültürel coğrafi geçmiş”, “kültür bölgeleri” ve benzeri te-
rimlerin tamamı da kültür ve coğrafya arasındaki etkileşimleri vurgulayıcı niteliktedir. Söz ko-
nusu terim ve kavramlar aynı zamanda, kültüre etki eden faktörler ile kültür ve folklor etkileşim-
leri üzerinde coğrafyanın ne gibi tesirleri olduğu konusunda fikir sahibi olunmasına katkı sun-
maktadır. Kültür ve coğrafya ilişkilerini ortaya koyan bu terim ve kavramların çokluğu ve karma-
şıklığı, aynı zamanda, kültür ve coğrafya ilişkilerinin ne denli kapsamlı ve çok yönlü olduğunun
da göstergesidir. Söz konusu terim ve kavramlar ile bunlar hakkında kapsamlı bilgi için bk. Gözde
Emekli, “Coğrafya, Kültür ve Turizm: Kültürel Turizm”, Ege Coğrafya Dergisi, S. 15, 2006, s. 51-59;
Irmak Beril Çağlı, Türkiye’de Yerel Kültürün Turizm Odaklı Kalkınmadaki Rolü: Gastronomi Tu-
rizmi Örneği, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul 2012; Ramazan Özey, age; Ertürk, age, s. I-IV; Tanrıkulu, age; Mücahit Yıldırım, “Ta-
rihsel Süreçlerin Kültür ve Turizm Açısından Değerlendirilmesi: Ertuğrul Firkateyni”, Hitit Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 12/2, 2019, s. 498-520.
8 Bu çalışmalardan başlıcaları için bk. Okan Yaşar- F. Örge Yaşar, “Çanakkale Atasözleri ve Coğrafi
Analizi”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, S. 6/9, 2007, s. 95-105; Âdem Başıbüyük-Erdal Akpı-
nar, “Erzincan Atasözlerinin Coğrafi Analizi”, International Periodical For the Languages, Litera-
ture and History of Turkish or Turkic, S. 5/2, 2010, s. 862-77; Ufuk Karakuş-Murat Keçe, “Türk
Atasözlerinde Doğal Çevre Algısı ve Çevre Eğitimi Açısından Önemi”, Zeitschrift für die Welt der
Türken, 4/3, 2012, s. 131-45; Ufuk Karakuş, “Türk Atasözlerinde İklim Algısı ve Coğrafya”, Milli
Folklor Dergisi, S. 13/102, 2014, s. 99-109; Selay Özcan, “Türk Atasözlerinde İklim, Mevsimler,
Hava Olayları ve Halk Takvimi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 8/36, 2015, s. 179-87.
9 Bülent Bayram, “Çuvaş Türklerinin Telif Destanlarında Coğrafya Tasavvuru”, VIII. Uluslararası
Тürkoloji Kongresi-Türk Uygarlığı: Köklü Geçmişten Günümüze, ed. Srdar Dağıstan-vd., Ahmet Ye-
sevi Üniversitesi Yayınları, Ankara 2019, s. 104-110.
10 Bu çalışmalardan başlıcaları için bk. George O. Carney, “Country Music and the South: A Cultural
Geography Perspective”, Journal of Cultural Geography, S. 1/1, 1980, s. 16-33; George O. Carney,
“Geography of Music: Inventory and Prospect”, Journal of Cultural Geography, S. 10/2, 1990, s. 35-
48; George O. Carney, “Music Geography”, Journal of Cultural Geography, S. 18/1, 1998, s. 1-10;
Mehmet Gürbüz-Mehmet Şahin, “Türk Halk Müziği Söz Varlığında Coğrafi Motifler ve Benzerlik
359
AHMET KESKİN
rafya ve inanç turizmi başta olmak üzere coğrafya ve iklimin insanın kültür üre-
tim faaliyetleri üzerindeki etkisi11 gibi folklorun ve coğrafyanın kültür odağında
ele alındığı çok sayıda çalışma gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte, coğrafya ve
halkbilim ilişkileri üzerinde henüz araştırılmayı ve çözümlenmeyi bekleyen çok
sayıda konu ve alanın bulunduğu da görülmektedir. Bu bakımdan hem halkbi-
lim hem de coğrafya alanında çalışan araştırmacıların karşılıklı etkileşim içinde
gerçekleştireceği çalışmalar, ilgili araştırma konuları ve sahaları hakkında daha
ayrıntılı bilgi sahibi olunabilmesini sağlayacak olması bakımından önemlidir.
Coğrafya alanında kültür odaklı çalışmaların belirli bir seviyede iken
halkbilim alanında coğrafya odaklı çalışmaların henüz yeterli düzeyde olmadığı
görülmektedir. Oysa halkbilim, bazı konularda daha belirgin olmak suretiyle,
coğrafya disipliniyle ortak temellere, konu kadrolarına ve çok yönlü etkileşim-
lere sahiptir. İnsanın kültürel yaratımlarının, üretim ve tüketimlerinin, özellikle
Analizi”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, S. 9/2, 2012, s. 1633-56; Mehmet Şahin, Türk Halk
Müziğinde Coğrafi Motifler ve Türküler Atlası, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Yayın-
lanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş 2010; M. Sait Şahinalp, “Müzik Coğrafyası Açısın-
dan Bir Araştırma Doğal Ortam Özelliklerinin Türkü Üzerindeki Etkisi”, International Journal of
Social Science, S. S. 5/7, 2012, s. 633-61; Nicolas Canova, “Music in French Geography as Space
Marker and Place Maker”, Socaial&Cultural Geography, S. 14/8, 2013, s. 861-67; Nadire Karade-
mir, “Aşık Veysel’in Şiirlerinde Coğrafi Unsurlar”, Türk Kültüründe Coğrafya-I, ed. Ali Meydan-
Turhan Çetin, Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2015, s. 221-48; Hasan Kara, “Rumeli Türküle-
rinde Coğrafi Motifler”, Uluslararası Sosyal Bilimler Araştırmaları Kongresi Bildirileri, Denizli
2015, s. 831-48; Abdullah Uğur, “Müzik Coğrafyası: Türkülerdeki Coğrafya”, Bilig, S. 74, 2015, s.
239-60; Salihe Koday-Emine Yılmaz, “Osmaniye Türkülerinde Coğrafi Motifler”, Türkiye Coğraf-
yası Araştırmaları, Prof. Dr. Mesut Elibüyük’e Armağan, Pegem, Ankara 2017, s. 527-44; Muham-
met Kaçmaz, “Coğrafi Bir Araştırma Konusu Olarak Müzik Coğrafyası”, Coğrafi Bilimler Dergisi, S.
19/2, 2021, s. 490-511; Haluk Yücel, “Türkülerde Coğrafî Kimlik: Amasya Türküleri”, SSD Journal,
International Conference On Social Sciences&Humanities March 05-06, 2021, (The Proceedings
Book), Ankara 2021, s. 170-75.
11 Alperen Kayserili, Erzurum Şehrinin Kültürel Coğrafyası: Maddi Kültür Öğelerine Göre, Atatürk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum 2012; Mücahit Yıl-
dırım, vd., “Vezirköprü’de Yöresel Edebi Ürünlerde Coğrafi Etmenler”, Gençlik ve Kültürel Mirası-
mız Uluslararası Kongresi, Samsun 16-18 Mayıs 2014, Bildirileri Kitabı, C 1, Ceylan Ofset, Samsun
2014, s. 473-83; İlknur Çavuşoğlu, Kültürel Coğrafya Açısından Bir İnceleme: Çanakkale İlinde Ge-
leneksel Köy Hayırları, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlan-
mamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale 2015; Rahime Şen, Karşılaştırmalı Bir Kültürel Coğrafya
Araştırması: Samandağ, Yayladağı ve Kumlu (Hatay) Kırsalında Tandır Fırını Üretimi ve Kültürü,
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hatay
2017; Kiraz Sargın, Kültürel Coğrafya Açısından Karahacılı Yörükleri: Serik Örneği, Akdeniz Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Antalya 2019; Elif Coş-
kun, Iğdır’da Yaşayan Azerbaycan Türklerinin Yaşam Tarzının Kültürel Coğrafya Açısından İnce-
lenmesi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Er-
zurum 2020.
360
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
361
AHMET KESKİN
362
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
363
AHMET KESKİN
13 Kızılırmak ağıtlarının yayılım alanları ve varyantları hakkında kapsamlı bilgi için bk. Cahit Ob-
ruk, Kırşehirli Aşık Said, Ulus Matbaası, Ankara 1983, s. 157-160; Baki Yaşa Altınok, Öyküleriyle
Kırşehir Türküleri, Destanları, Ağıtları, Oba Yayıncılık, Ankara 2003, s. 9-11, 173-74, 196-97, 242-
43, 376, 483; D. Ali Arslan, “Death and the Death of the Young People in Turkish Culture: Mour-
ning and Waling (Agit) in Turkish Folklore”, Journal of Human Sciences, S. 8/1, 2006, s. 11-12;
Nesrin Feyzioğlu, “Gelin Ağıtları Üzerine Bir Değerlendirme”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araş-
tırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 17/43, 2010, s. 84; M. Mete Taşlıova, Sözlü ve Yazılı Kaynaklarla
Çorum Halk Şiiri Antolojisi. Aşıklar, Ozanlar, Şairler, Çorum Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Yayınları, Çorum 2008, s. 309-10; M. Öcal Oğuz, vd., 2005 Yılında Çorum’dan Derlenen Ağıtlar, Gazi
Üniversitesi Çorum Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Topluluğu Yayınları, Ankara 2006, s.
33-38, 57-58; Salahaddin Bekki, Baş Yastıkta Göz Yolda. Sivas Türküleri, Kitabevi Yayınları, İstan-
bul 2004, s. 145-46; H. Vahit Bulut, Kırşehir Halk Ozanları, Filiz Yayınları, Ankara 1983, s. 49; İs-
mail Doğan, “Kırşehir’de Kızılırmak Üzerine Söylenen Türküler”, Milli Folklor Dergisi, S. 3, 1989,
s. 27-29; Şükrü Elçin, Türkiye Türkçesinde Ağıtlar, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990, s. 139.
364
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
yerleşim alanına, tek ve net bir yapıya, yaşanmış olduğu bilinen kesin bir olaya
ya da bir anlatıya dayandırarak açıklamak çok doğru olmayacaktır. Bu bakım-
dan söz konusu olayın gerçekten Bafra Gelin Köprüsü’nde mi ya da yalnızca bu
köprü bağlamında mı gerçekleştiğinin sorgulanması yerine Kızılırmak ağıtla-
rını, Kızılırmak’ın geçtiği birçok bölgede karşımıza çıkan, pek çok varyanta sa-
hip bir sözlü kültür ürünü olarak değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır. Bu
bağlamda; ağıtlara, anlatılara, inanışlara ve ritüellere konu olan olayın ilk ya da
tek olarak nerede oluşup nereye nereden ulaştığı gibi konularla ilgili kesin ka-
nıtlara ulaşmanın güçlüğü de bu bağlamda özellikle vurgulanmalıdır.
ÇEKİRDEK OLAY: KIZILIRMAK SUYU, GELİN KÖPRÜSÜNÜN YIKIL-
MASI VE GELİN ALAYININ BOĞULMASI
Dönemin Ulaştırma Bakanı Ali Çetinkaya tarafından 1936 yılında imar
emri verilerek 1937 yılında inşası tamamlanan, buna ithafen “Çetinkaya Köp-
rüsü” şeklinde adlandırılan, günümüzde Bafra’daki mevcut konumunda eski-
den “Gelin Köprüsü” adı verilen bir köprünün bulunduğu bilinen bu köprünün
günümüzde de halk arasında “Gelin Köprüsü” şeklinde adlandırıldığı görülmek-
tedir. Söz konusu köprü etrafında toplumsal hafızada bir takım inanış ve anla-
tıların geçmişten günümüze korunarak bugün de icrasına devam edilen ritüel-
lere temel teşkil ettiği dikkati çekmektedir. Baskın anlatıya göre eski dönem-
lerde bir gelin alayı köprüden geçerken, yaşanan bir olay sonucunda köprü yı-
kılmış ve tüm alay suda boğulmuş, söz konusu köprünün yerine başka köprüler
ve nihayet bugünkü Çetinkaya Köprüsü yapılmıştır. Sahada gerçekleştirilen
derleme çalışmaları göstermektedir ki günümüzde Çetinkaya Köprüsü olarak
anılan ve geçmişte “Gelin Köprüsü” adı verilen alanda gerçekleştiğine inanılan
dramatik olay yüzyıllar içinde birincil sözlü kültür ortamında ağızdan ağıza, ku-
laktan kulağa aktarılarak toplum üzerinde derinlikli bir etkiye sahip olmuştur.
Bu çerçevede hâkim anlatı ve bu anlatıya temel teşkil eden çekirdek olay; bilin-
meyen bir dönemde, bir düğün alayının köprüden geçerken, düğün alayını taşı-
yan atların bir kartaldan ürkmesi sonucunda çıkan kargaşaya bağlı olarak köp-
rünün yıkılması, gelin ve damat dahil olmak üzere gelin alayındakilerin tama-
mının suya kapılıp gittiği, kurtarılamayarak yaşamlarını kaybetmiş oldukları
üzerine temellenmektedir. Toplum hafızasında ve sözlü kültürde yaygın inanç
ve anlatılara göre yok olan gelin alayının anılması amacıyla, ilgili olayı takip
365
AHMET KESKİN
eden asırlar boyunca, evlenen her çiftin bu köprüye giderek buradan geçmesi,
köprüye üç tane taş atması gibi ritüeller icra edilegelmektedir14.
Köprüdeki gelin alayının ırmakta yitip gitme hadisesi çoğu zaman bir
köprü yıkımına bağlı gerçekleştiği kabul edilip anlatılar yaygın olarak bu bağ-
lamda biçimlenmiş olsa da toplumsal hafızada ve anlatılarda bu olayın bahsi ge-
çen tahta köprüde değil köprünün olmadığı dönemlerde taşımacılığın sal ile ya-
pıldığı zamanlarda ırmağa ani gelen bir sel ile düğün alayının telef olması şek-
linde gerçekleşmiş olduğuna yönelik kabullerin de mevcut olduğu görülmekte-
dir. Bu bakımdan, söz konusu hadisenin bir köprü etrafında gerçekleşip gerçek-
leşmediği, hangi dönemde ve tam olarak nerede, hangi bölgede, çevrede gerçek-
leştiği gibi konularla ilgili kesin bilgilere ulaşmanın güçlüğünü tekraren vurgu-
lamak gerekmektedir. Günümüzde Kızılırmak etrafında gelin alayının yok ol-
ması ile ilgili anlatılanların, inanışların ve günümüze yansıyan ritüellerin teme-
linde bir köprünün ve bu köprü etrafında gerçekleşmiş tek bir olayın söz ko-
nusu edilmesi mümkün ve doğru olmayacaktır. Bir başka ifadeyle; Anadolu’nun
pek çok yöresinde Kızılırmak, köprü ve gelin etrafında biçimlendiği görülen
türlü inanış, anlatı ve ritüellerin tek bir yere, yapıya, tarihe ya da olaya doğru-
dan bağlanması yanlıştır. Burada elbette ki çeşitli çekirdek olaylar ve deneyim-
ler söz konusudur. Folklor ve coğrafya etkileşimleri bağlamında, yine sözlü kül-
tür ve tarih ilişkileri çerçevesinde gerçekleşen ya da gerçekleştiğine inanılan bu
olayların sözlü kültür ortamında çekirdek olaylar kapsamında farklı ortamlara
yayılarak türlü inanış ve anlatılara, ritüellere yol açması şeklinde gerçekleşen
bir süreçten söz etmek mümkündür.
Kızılırmak örnekleminde gerçekleşen çeşitli taşkınlar veya kazalar tarih
boyunca, şüphesiz çok sayıda can kaybının yaşanmasına yol açmıştır. Bu doğ-
rultuda köprü üzerinden geçerken yaşanan hadiselerin travmatik olarak bırak-
tığı etkilerin anlatılara, inanışlara, tabulara, ritüellere dönüşmesi son derece
olağandır. Burada bir bakıma, insan doğa etkileşiminin ve bir tür mücadelesinin
kültür ve coğrafya ilişkileri kapsamında gerçeklikten inanca, kültüre, ritüele,
anlatılara yansımaları bağlamında insanların karşıdan karşıya geçme zorunlu-
lukları bulunan bir ortamda sürekli korku ve daha önemlisi kayıplar yaşaması,
yaşananların kültürel hafızada muhafaza edilerek çekirdek olayların başta halk
anlatıları ve inanışlarla ilgili bilgi ve tecrübelerin gelecek kuşaklara aktarılması
14 Konu hakkında bk. Havana Tuğçe Yılmaz, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent
İmgeleri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Samsun 2019, s. 62-63; Zekeriya Özkan, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları ve Uygulama-
ları, Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Samsun 2012, s. 96, 116-17. Özkan, agt., s. 96.
366
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
367
AHMET KESKİN
368
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
369
AHMET KESKİN
15 Ziyaret fenomeni, inanç ve ritüel ilişkileri hakkında bk. Erdem Akın, “İnançsal Yapıların Yeme-
İçme Kültürü Oluşumundaki Rolü: Siirt, Diyarbakır ve Mardin’de Ziyaret Fenomeni”, Ritüelleri ve
Anlatılarıyla Kutsal Mekânlar (Güneydoğu Anadolu Bölgesi Örneği)-II, ed. Rezan Karakaş), Para-
digma Akademi, Çanakkale 2021, s. 204-36.
16 Özkan, agt, s. 138.
17 Halim Bulutoğlu, Samsun. Seçil Ofset, İstanbul 2006, s. 12.
18 Alptekin Ahıshalıoğlu, Bafra … Ah Bafra… Postiga Yayınları, İstanbul 2011, s. 356’dan aktaran,
370
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
vede eğer gelin ve damada böyle bir büyü uygulaması yapılmışsa, “büyük su-
dan” geçildiğinde bu büyünün ya da uğursuzluğun ortadan kalkacağına, eğer bu
işlem yapılmazsa büyünün bozulmayıp uğursuzluğun devam edeceğine yönelik
kabullerin19 dayandığı antropolojik temel, konuyu kültür, folklor, anlatı ve ina-
nışlar bağlamında daha etraflı değerlendirmeyi gerektirmektedir. Söz konusu
olayı doğrudan ilgili suya kapılıp giden düğün alayı hadisenin anımsanmasına
yönelik bir gelenek ya da arınma temelinde gerçekleştirilen basit bir ritüel ola-
rak görmek yerine; insan, kültür, inanış, folklor ve coğrafya ilişkileri bağla-
mında bütüncül ve derinlemesine değerlendirmek yerinde olacaktır. Bu açıdan
Çetinkaya Köprüsü’nün çok yönlü bir ziyaret mekânına ve fenomenine dönüş-
mesine yol açan etkenlerin yalnızca yaşanan bir tarihî hadise üzerinden çekir-
dek olayın hatırlanması/hatırlatılması bağlamında değerlendirilmesi eksik bir
tutum olacaktır. Bu ritüeli; eşik atlama, arınma, kötülüklerin köprünün bir tara-
fında bırakılması bağlamında kötülüklere, kötü ruhlara ve enerjilere karşın
köprüden geçirme hususunun köprü sembolü ve metaforu ile bütünleşmesiyle
ilişkilendirmek daha doğru olacaktır. Bu bakımdan halk inanışlarında ve ritüel-
lerinde Çetinkaya Köprüsü ile ilgili hususlar iç içe geçmiş, senkretik ve derinlikli
bir yapısal bütünlük kazanmıştır, demek yanlış olmayacaktır.
Görüldüğü gibi esasen Çetinkaya Köprüsü etrafında gerçekleştirilen bu
ritüel odağında ve ilgili ziyaretlerde, tarihî hadisenin anımsanarak toplumsal
hafızanın diri tutulması, yani bu köprü üzerinde böyle bir hadisenin gerçekleş-
miş olduğunun yeni nesillere bir bilgi olarak aktarılarak kuşaklararasında bilgi
transferi söz konusu edilmektedir. Folklor tür ve ürünlerinin en temel işlevle-
rinden biri olarak bilginin yeni nesillere aktarılması durumunun tipik bir yan-
sıması olarak yine Türk kültüründe çok önemli bir yer tutan atalar kültüne da-
yalı bir ritüel aracılığıyla hadisenin ilk gerçekleşme anına gidiş de söz konusu-
dur. Toplum, kansız kurban çerçevesinde saçı niteliği taşıyan adak ve dileklerle,
atılan taş veya paralarla söz konusu hadisenin ilk gerçekleşme anına giderek,
bu hadisenin tekrar gerçekleşmesini engellemeye yönelik bir arkaik bilgi siste-
mini işleterek olası düzensizlik ve zararlara karşı kendini korumaktadır. Arın-
dırıcı niteliğiyle köprü ve altından akan Kızılırmak suyu, üzerinden geçenleri
her türlü kötülükten koruyan, kurtaran sosyokültürel ve psikolojik bir sembole
dönüşmekte, ilgili ritüel de bir arınma ritüeli niteliği taşımaktadır.
371
AHMET KESKİN
20 Konu, yerel ve ulusal çeşitli gazetelerde, internet haberlerinde; “Bu köprüden geçmeyen gelin,
düğün salonuna gitmiyor”; “Neşet Ertaş’ın ‘Köprüden geçti gelin’ türküsüne konu olan köprüde
gelenek devam ediyor”, “Samsun’un Bafra ilçesinde Kızılırmak Nehri üzerinde bulunan, Neşet Er-
taş’ın ‘Köprüden geçti gelin’ türküsüne konu olan Çetinkaya Köprüsü’nde gelin damatlar uzun
yıllardır dilek tutup suya taş atmadan düğün salonuna gitmiyor” gibi metinlerle ele alınmıştır. Bu
haberler, köprünün ve bu bağlamda biçimlenen inanç, anlatı ve ritüellerle ilgili birtakım yanlış
ilişkilendirmelerin oluşması ve yayılması sürecine temel teşkil etmiştir.
21 Geçiş dönemleri hakkında detaylı bilgi için bk. Arnold. V. Gennep, The Rites of Passage, The Uni-
372
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
Bu doğrultuda insan yaşamı için önem arz eden geçiş dönemlerinden biri olan
evlenme-düğün sürecinin bir eşik atlamayı, bekarlıktan aile kurmaya, bireysel-
likten toplumsallığa bir geçişi de sembolize etmesi söz konusudur. Bu bakımın-
dan “köprü” ve “gelin” ilişkilerinin sözlü kültürde çok fazla etkileşime giren ve
dolayısıyla da birbiriyle bütünleşen bazen de karıştırılan inanış, gelenek, eylem
ve söylemlere yol açtığı görülmektedir. “Geçti Gelin Köprüden” adlı türkü ile
Bafra Çetinkaya (Gelin) Köprüsü arasında kurulan ilişkiler de bu kapsamda dik-
kat çekici bir örnek olarak belirmektedir. Öyle ki günümüzde bizzat Bafra’da,
gelinin baba evinden alınması ya da Çetinkaya Köprüsü üzerinden geçirilmesi
sırasında katılımcılar tarafından “Köprüden Geçti Gelin” türküsünün icra edil-
diği görülmektedir23. Ancak bu eylem ve söylem birlikteliğinin gelenekten,
sözlü kültürden değil; popüler kültürden ve yanlış ilişkilendirmelerden beslen-
diğini belirtmek yanlış olmayacaktır.
Geçiş dönemlerinde ve özellikle evlilik sürecinde gerçekleştirilen eylem
ve söylemlerde “gelin” ve “köprü” arasında bağlantı kurulmasına bağlı inanç ve
uygulamalara yalnızca Bafra’da değil, Türkiye’nin pek çok yöresinde rastlamak
mümkündür. Örneğin, Osmaniye Düziçi’nde düğünün son günü gelin babasının
evinden alındıktan sonra, Köprüden Geçti Gelin türküsü eşliğinde bir köprüden
geçirilmekte, köprünün orta yerine gelindiğinde düğün alayı hep beraber halay
çekip, oynamaktadır24. Ayrıca, bu türkünün esasen bir Elâzığ türküsü olduğuna
yönelik kabuller de vardır. Yazılı anlamda ilk defa 1937 yılında yayınlanmış
olan Elazığ Halk Oyunları ve Türküleri kitabında rastlanılan, aslında bir Harput
türküsü olarak Elazığ’dan TRT arşivine Mendilim İşle Yolla ismiyle derlenip kay-
dedildiği bilinen Köprüden Geçti Gelin türküsünün on yıllardır Elâzığ mahalli sa-
natçılarının kayıtları ve icralarıyla yaşadığı, günümüzde de Elâzığ mahalli sa-
natçılarının en sık okuduğu ezgilerden biri ve Sıtkı Demirci’nin okuyuşu ile Ne-
şet Ertaş’ın okuyuşu arasında yakınlık olduğu görülmektedir25.
Bütün bunların yanında, doğrudan Neşet Ertaş’ın; “…Şimdi asırlar bo-
yunca gelen, örneğin ‘Köprüden Geçti Gelin’ bizim asırlar boyunca gelen halay
havamızdır. Köylüler davul zurnayla halay çekerler, söylerler. Bizimkiler çalar
23 İlknur Hacıoğlu, Bafra Guide 2000, Yakın Doğu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü Mezuniyet Tezi, KKTC 2001, s. 41
24 Enise Kılıç, “Ritüelleri Yöneten Davulcu ve Zurnacıların Modern Toplum Yaşantısındaki Yeri”,
373
AHMET KESKİN
hep bunu. Onu ben yeniden canlandırmış oldum. Örnek olarak benimle yenilen-
miş oldu. …Neşet Ertaş şimdiye kadar elli senedir türküleri üretiyor. …Allah’a
şükür ben kulaktan dolmadım. Ben yüreğimden kaynayanı aktardım… Köprü-
den geçti gelin asırlardır bizim halay havamızdır. Onu ben yeniden canlandır-
mış oldum. Benimle yenilenmiş oldu”26 ifadeleriyle bu türküyü gelenekten bes-
lenmekle birlikte esasen son formuna kendisinin getirdiğini ifade etmesi de bu
bağlamda önem taşıyan bir diğer husustur. Yine, “köprü” kelimesinin evlilik ge-
çiş dönemi metaforu olarak yorumlanması hakkında Sivas’ta kına gecesinde
söylenen ve “Diloy diloy diloy diloy, halden bilmez biçare/ Diloy diloy diloy di-
loy, söz anlamaz ne çare/ Köprüden geçti gelin/ Saç bağın düştü gelin/ Eğil bir
yol öpeyim/ Yüreğim geçti gelin27 eş türkü metni de benzer duruma işaret et-
mektedir.
Geçiş dönemleri, insan hayatındaki önemli kırılma noktalarına işaret
eder. Bu kırılma noktaları hayatımızın yeni bir döneme geçtiğini göstermesi açı-
sından “geçiş dönemi” olarak adlandırılır. Doğum, evlenme ve ölüm, hayatımız-
daki başlıca geçiş dönemleridir. Köprünün iki yakayı birbirine bağlaması, sağ-
lamlığı, geçiş süreci gibi hususiyetlerin evlilik geçiş dönemi ve köprü kavramları
arasında kurulan bağlantılarda kullanıldığı görülmektedir. Metaforların anlam-
landırılmasında bağlamın önemini, “köprü” metaforlu bazı türkülerin kına ge-
celerinde söylenmesi ile de açıklamak mümkündür28. Bu bakımdan, türkülerde
yer alan “köprü” metaforunun hem sözlük hem mecaz anlamıyla insan haya-
tında bir geçiş olan evlenmeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır29. Dolayısıyla,
buradaki metaforik anlamın diğer metinlere, inançlara ve ritüellere de taşındığı
düşünülebilir30.
Özellikle “köprüden geçmek” ifadesinin kullanıldığı türkülerde bu meta-
forik anlamın daha belirgin olduğu görülmektedir. TRT arşivinde Kırşehir yö-
resine ait kaydedilmiş olan, Köprüden Geçti Gelin adıyla bilinen türküde köprü-
den geçen geline seslenen bir delikanlı vardır. Orta Anadolu’ya ait olan ve deli-
kanlının, başkasıyla evlenen eski sevgilisinin arkasından sitemli duygularını ak-
tardığı açıkça görülebilen bu türkünün ikinci bendindeki; “Sen benden geçtin
26 Haşim Akman, Gönül Dağında Bir Garip. Neşet Ertaş Kitabı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
İstanbul 2006, s. 171-72.
27 Nesrin Karaca, “Hayatın ‘Eşik’ Durumu Bağlamında ve Sivas Evlenme Geleneğinde ‘Gelin Kül-
374
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
375
AHMET KESKİN
Dolayısıyla ilgili ritüele temel teşkil ettiği düşünülen olayın ya da olayların ger-
çekten yaşanıp yaşanmadığına veya nerede yaşandığına yönelik kesin bir kayıt
bulunmayıp tam olarak nereye ait olduğu da net değildir. Eğer ilgili türkü ve
olaylar gerçekten Bafra’ya ait olsaydı, saha çalışmaları kapsamında günümüze
kadar bu konuyla ilgili daha fazla malzeme; mâni, türkü, hikâye, anlatı, inanış
derlenmiş biçimde arşivlerimizde bulunur, söz konusu veriler bilimsel çalışma-
lar kapsamında değerlendirilmiş olurdu. Elbette ki uzun süre devam eden inanç
ve anlatılardan beslenerek gelenek haline dönüşmüş olan bu ritüelle ilgili daha
kapsamlı çalışmaların yapılmasıyla, konuyla ilgili soru ve sorunlar farklı yönle-
riyle, derinlemesine anlaşılabilecektir. Ancak, elimizde bulunan mevcut bilgi-
lerden hareketle söz konusu türküyü Bafra’ya veya Neşet Ertaş’a isnat etmek,
bu türküyü, Kızılırmak üzerindeki köprüde yaşanan bu olaydan beslenen bir
üretim olarak değerlendirmek, sağlıklı olmayacaktır. Dahası, Kızılırmak’la ilgili
gelin ağıtlarının oldukça geniş bir coğrafyaya yayılmış olduğu ve her bölgede
ilgili olayın mutlak orada yaşanmış ve Kızılırmak ağıtının ilgili yerde biçimlen-
miş olduğu kabulü bulunduğu32 da dikkate alındığında, bu ağıtları kesin olarak,
doğrudan ve yalnızca herhangi bir ile ya da bölgeye isnat edilmesini güçleştir-
mektedir. Bu göç, bir bakıma inançların, anlatıların, türkülerin göç etmesi du-
rumudur ki bu da folklor ve coğrafya ilişkilerinin tipik yansıması, örneğidir. Bu
çerçevede, Kızılırmak’la ilgili anlatılanların Bafra’da daha geniş bir yayılma
alanı bularak inanış, anlatı ve ritüel çerçevesinde, geçmişten günümüze ulaşan
zengin bir birikime yol açtığını düşünmek mümkündür. Fakat, Gelin Köprüsü ve
bu bağlamda ilişkilendirilen inanç ve anlatıların, Neşet Ertaş’ın gelenekten öğ-
renip icrasıyla geniş kitlelerin öğrenmesine aracı olduğu, düğünlerde icra edi-
len bir halay niteliği taşıyan ve esasen Kızılırmak odağındaki ağıtlara ve ritüel-
lere yol açan olayla(rla) doğrudan bir ilgisini kurmanın çok güç olduğu “Geçti
Gelin Köprüden” türküsünün bile kaynağı olarak değerlendirilebilmesine yol
açan kabulleri doğuran bir yayılma alanına sahip olması, geleneğe dayalı sağlam
bir temeli bulunmamakla birlikte, halk kültürü ve popüler kültür ilişkileri bağ-
lamında son derece dikkat çekici bir durumdur.
Bütün bu veri ve değerlendirmelerin de işaret ettiği üzere; Köprüden Geçti
Gelin türküsü ile Bafra Çetinkaya Köprüsü etrafındaki inanış, anlatı ve ritüel
32 Konu hakkında bk. Ahmet Şükrü Esen, Anadolu Türküleri, haz. P. N. Boratav-Fuat Özdemir),
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1986, s. 43; Feyzioğlu, agm; Zeynep Umucu, Kırşehir
İli Kızılırmak Havzası Ağıtları (Araştırma-İnceleme-Metin), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta 2013; Miyase Besler, Anadolu Sa-
hası Ağıtlarında Gelin, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Konya 2022.
376
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
SONUÇ
Anadolu topraklarındaki en uzun akarsu olan Kızılırmak, insanlar üzerinde bı-
raktığı etkilerle, içinden geçtiği bölgelerin halk kültürü ürünlerinde kendisine sıkça
yer bulmuştur. Kızılırmak bir yandan, insanların yaşamlarına bereket ve kolaylıklar
getirmesi dolayısıyla, büyük bir sevgi ve memnuniyete mazhar olmuştur. Öte yandan
kendinden korkulan, zararlarından korunma ihtiyacı hissedilen bir unsur olarak ta-
bulaştırılan Kızılırmak böylece, halk inanışları, uygulamaları ve anonim edebiyat
ürünlerinde hem memnun edilmeye çalışılan hem de kendisine karşı savunma ve
kontrol mekanizmaları geliştirilen bir olguya dönüşmüştür.
Sivas-Samsun arasındaki uzun güzergâhı boyunca, temasta bulunduğu il,
ilçe ve köyleri derinden etkileyen Kızılırmak bağlamında, özellikle yaşanan kaza
ve kayıplar sonucunda ortaya çıkan anlatılar, inanışlar, ağıtlar, ritüeller halk
kültüründe ortak bir estetiğin, kabulün ve geleneğin doğmasına yol açmıştır.
Günümüzde, gelin alayının köprünün yıkılması sonucunda yitip gitmesi olayı ya
da bununla ilgili anlatıların, şiir türündeki ürünlerin ilk olarak gerçekten hangi
bölgede ortaya çıkıp biçimlenmiş, nereden nereye yayılmış olduğu hakkındaki
kabuller nasıl olursa olsun, bunlarla ilgili ortak bir estetiğin, inanış ve anlatı ge-
377
AHMET KESKİN
leneğinin oluştuğu açıktır. Bafra Çetinkaya Köprüsü etrafında oluşan inanış, ka-
bul, anlatı ve ritüellerin diğerlerinden ayrılan temel niteliği ise bu inanış ve ge-
leneklerin ister bilinçli ister bilinçsiz, gelenek temelli ya da popüler kültür un-
suru şeklinde olsun, günümüzde de ilgili ritüele bağlı olarak güçlü bir şekilde
yaşatılıyor olmasıdır. Köprünün eski adının ve halk arasında da halen kullanılan
diğer adının “Gelin Köprüsü” olması, köprü etrafındaki inanış ve ritüellerin gü-
nümüzde evlenen çiftler ve sünnet alayları bağlamında halen yaşatılıyor olması,
bu durumun başlıca yansımalarıdır.
Çetinkaya Köprüsü’nün inşa sürecine kadar köprü üzerinden geçişle
ilgili taşkınlar, yıkımlar başta olmak üzere çeşitli kazalar nedeniyle oluşan
kayıplar bölge insanı üzerinde travmatik etkiler bırakmış olmalı, toplumsal
inanışlar bağlamında kökleri arkaik dönemlere uzanan “sorunsuz geçiş” olgu-
sunun ve algısının, geçiş dönemlerini problemsiz olarak tamamlanması ritüel-
lerinin bir köprü örnekleminde, tarihî hadise, inanış ve anlatılarla da karışarak
sembolik bir eylem, form ve ritüel bağlamında Çetinkaya Köprüsü etrafında ye-
niden biçimlendiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan kültürel bağlamda inanış ve
anlatıların, ritüel ve her türlü arkaik inancın coğrafi bir unsur olarak köprü ile
bütünleştirilmesi, metaforik olarak “sorunsuz bir şekilde geçiş sürecinin ta-
mamlanması” şeklinde bir düzenin sağlanması amacına yönelik bir işlevi belir-
ginleşmektedir. İslamiyet öncesindeki inanışlar temellenen olumsuz enerji ve
kötü ruhlara karşı korunma ile karışık zaruri bir saygıdan kaynaklanan çeşitli
kansız kurban, adak ve saçı olgularının, Çetinkaya Köprüsü’nden geçerken atı-
lan taşlar, paralar, yapılan saçılar, tutulan dilekler bağlamında eski Türk inanış
ve gelenekleri ile tarihsel süreçte köprü etrafında oluşan anlatı ve inanışlarla
bütünleşerek senkretik bir hal aldığını ve bu durumun neden yapıldığının, te-
mellerinin unutulmuş olmakla birlikte, bir ziyaret fenomeni ve ritüelistik ey-
lemler bütünü şeklinde günümüze kadar taşınmış olduğu anlaşılmaktadır.
Yaşanan olaylar, acılar, kayıplar sözlü kültür ürünlerine, inanışlara,
anlatılara yansımış ve söz konusu unsurlar nesiller arasında bilgi aktarımı
şeklinde gerçekleştirilmiştir. Halk kültürünün sosyolojik ve psikolojik ola-
rak etkilendiği her türlü unsurun çekirdek bir olay bünyesinde çeşitli inanış,
ritüel ve anlatılar şeklinde geniş kitleler arasında yayılması esasına dayalı
kanunu, Bafra Gelin Köprüsü’yle ilgili inanış, anlatı ve ritüeller için de ge-
çerli olmuştur. Günümüzde de sürdürülen, evlenen her çiftin köprü üzerin-
den geçerek ırmak suyuna adak ve saçı niteliğinde taş veya para atması, di-
lekler dilemesi, mitolojik olarak olayın ilk yaşandığı zamanın hatırlatılması
yoluyla hem ilgili olayın anılması hem de bu olayın ve buna benzer olayların
378
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
379
AHMET KESKİN
Kaynaklar
Akın, Erdem, “İnançsal Yapıların Yeme-İçme Kültürü Oluşumundaki Rolü: Siirt, Diyar-
bakır ve Mardin’de Ziyaret Fenomeni”, Ritüelleri ve Anlatılarıyla Kutsal Mekânlar
(Güneydoğu Anadolu Bölgesi Örneği)-II, (Ed. Rezan Karakaş), Paradigma Aka-
demi, Çanakkale 2021, s. 204-36.
Akman, Haşim, Gönül Dağında Bir Garip. Neşet Ertaş Kitabı, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul 2006.
Altınok, Baki Yaşa, Öyküleriyle Kırşehir Türküleri, Destanları, Ağıtları, Oba Yayıncılık, An-
kara 2003.
Anderson, Jon, Understanding Cultural Geography: Places and Traces, Routledge, New
York 2009.
Arslan, D. Ali, “Death and the Death of the Young People in Turkish Culture: Mourning
and Waling (Agit) in Turkish Folklore”, Journal of Human Sciences, S. 8/1, 2006,
s. 1-22.
Balfour, H. “Presidential Address: The Geographical Study of Folklore.” Folklore, S. 35/1,
1924, s. 16-25.
Başıbüyük, Âdem-Akpınar, Erdal, “Erzincan Atasözlerinin Coğrafi Analizi”, Internatio-
nal Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, S.
5/2, 2010, s. 862-77.
Bayram, Bülent, “Çuvaş Türklerinin Telif Destanlarında Coğrafya Tasavvuru”, VIII. Ulus-
lararası Тürkoloji Kongresi-Türk Uygarlığı: Köklü Geçmişten Günümüze-Bildirileri,
2019, s. 104-110.
Bekki, Salahaddin, Baş Yastıkta Göz Yolda. Sivas Türküleri, Kitabevi Yayınları, İstanbul,
2004.
Ben-Amos, Dan, “The Challenge of Folklore to the Humanities”, Humanities, S. 10, 2021,
s. 1-10.
Bennett, Gillian, “Geologists and Folklorists: Cultural Evolution and ‘The Science of Folk-
lore’”, Folklore, S. 105, 1994, s. 25-37.
Besler, Miyase, Anadolu Sahası Ağıtlarında Gelin, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2022.
Buccitelli, Anthony Bak, “Virtually a Local: Folk Geography, Discourse, and Local Iden-
tity on the Geospatial Web.” Western Folklore, S. 72/1, 2013, s. 29-58.
Bulut, H. Vahit, Kırşehir Halk Ozanları, Filiz Yayınları, Ankara 1983.
Bulutoğlu, Halim, Samsun. Seçil Ofset, İstanbul 2006.
Canova, Nicolas, “Music in French Geography as Space Marker and Place Maker”, So-
caial&Cultural Geography, S. 14/8, 2013, s. 861-67.
Carney, George O.,“Country Music and the South: A Cultural Geography Perspective”,
Journal of Cultural Geography, S. 1/1, 1980, s. 16-33.
Carney, George O., “Geography of Music: Inventory and Prospect”, Journal of Cultural
Geography, S. 10/2, 1990, s. 35-48.
380
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
Carney, George O., “Music Geography”, Journal of Cultural Geography, S. 18/1, 1998, s.
1-10.
Coşkun, Elif, Iğdır’da Yaşayan Azerbaycan Türklerinin Yaşam Tarzının Kültürel Coğrafya
Açısından İncelenmesi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlan-
mamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2020.
Çağlı, Irmak Beril, Türkiye’de Yerel Kültürün Turizm Odaklı Kalkınmadaki Rolü: Gastro-
nomi Turizmi Örneği, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ya-
yımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2012.
Çavuşoğlu, İlknur, Kültürel Coğrafya Açısından Bir İnceleme: Çanakkale İlinde Geleneksel
Köy Hayırları, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale 2015.
Doğan, İsmail, “Kırşehir’de Kızılırmak Üzerine Söylenen Türküler”, Milli Folklor Dergisi,
S. 3, 1989, s. 27-29.
Elçin, Şükrü, Türkiye Türkçesinde Ağıtlar, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990.
Emekli, Gözde, “Coğrafya, Kültür ve Turizm: Kültürel Turizm”, Ege Coğrafya Dergisi, S.
15, 2006, s. 51-59.
Ertürk, Selma Akay. Kültürel Coğrafya: İnsan-Kültür-Mekân. İstanbul Üniversitesi Açık
ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Ders Notları.
Esen, Ahmet Ş. Anadolu Türküleri, (Yay. Haz. P. N. Boratav-Fuat Özdemir), Türkiye İş
Bankası Kültür, Ankara 1986.
Feyzioğlu, Nesrin “Gelin Ağıtları Üzerine Bir Değerlendirme”, Atatürk Üniversitesi Tür-
kiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2010, S. 17/43, s. 73-92.
Gennep, Arnold. V., The Rites of Passage, The University of Chicago Press, Chicago, 1960.
Görkem, Betül, “Türkülerde ‘Evlilik Geçiş Dönemi’ Metaforu Olarak ‘Köprü’.” İstanbul
Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, S. 61, 2021, s. 641-42.
Gregory, S. “On Geographical Myths and Statistical Fables”, Transactions of the Institute
of British Geographers, S. 1/4, 1976, s. 385-400.
Gürbüz, Mehmet-Şahin, Mehmet, “Türk halk Müziği Söz Varlığında Coğrafi Motifler ve
Benzerlik Analizi”, Uluslararasi İnsan Bilimleri Dergisi, S. 9/2, 2012, s. 1633-56.
Güzel, Abdurrahman-Torun, Ali, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Akçağ Yayınları, Ankara
2010.
Hacıoğlu, İlknur, Bafra Guide 2000, Yakın Doğu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümü Mezuniyet Tezi, KKTC 2001.
Hoffman, Daniel. G., “Classification, Class G: Geography, Anthropology, Folklore”,
Midwest Folklore, S. 4/3, 1954, s. 188-190.
Jordan, Terry G.-Kaups, Matti, “Folk Architecture in Cultural and Ecological Context”,
Geographical Review, S. 77/1, 1987, s. 52-75.
Kaçmaz, Muhammet, “Coğrafi Bir Araştırma Konusu Olarak Müzik Coğrafyası”, Coğrafi
Bilimler Dergisi, S. 19/2, 2021, s. 490-511.
381
AHMET KESKİN
Kara, Hasan, “Rumeli Türkülerinde Coğrafi Motifler”, Uluslararası Sosyal Bilimler Araş-
tırmaları Kongresi Bildirileri, Denizli 2015, s. 831-848.
Karaca, Nesrin, “Hayatın ‘Eşik’ Durumu Bağlamında ve Sivas Evlenme Geleneğinde ‘Ge-
lin Kültürü’ ”, Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi (TÜBAR), S. 40, 2016, s. 108-
109.
Karademir, Nadire, “Aşık Veysel’in Şiirlerinde Coğrafi Unsurlar”, Türk Kültüründe Coğ-
rafya-I, ed. Ali Meydan-Turhan Çetin, Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2015, s.
221-48.
Karakuş, Ufuk- Keçe, Murat, “Türk Atasözlerinde Doğal Çevre Algısı ve Çevre Eğitimi
Açısından Önemi”, Zeitschrift für die Welt der Türken, S. 4/3, 2012, s. 131-45.
Karakuş, Ufuk, “Türk Atasözlerinde İklim Algısı ve Coğrafya”, Milli Folklor Dergisi, S.
13/102, 2014, s. 99-109.
Kayserili, Alperen, Erzurum Şehrinin Kültürel Coğrafyası: Maddi Kültür Öğelerine Göre,
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Er-
zurum 2012.
Keskin, Ahmet, “Suya Okunan Lanet: Kızılırmak Ağıtlarının Psikososyokültürel Açıdan
İncelenmesi.” Halk Kültüründe Su Uluslararası Sempozyumu, 07-08 Kasım 2013-
Tekirdağ, Bildirileri, ed. Mehmet Aça, Motif Vakfı Yayınları, İstanbul 2017, s. 459-
75.
Kılıç, Enise, “Ritüelleri Yöneten Davulcu ve Zurnacıların Modern Toplum Yaşantısındaki
Yeri”, Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, S. 1/1, 2012, s. 354-55.
Koday, Salihe-Yılmaz, Emine, “Osmaniye Türkülerinde Coğrafi Motifler”, Türkiye Coğ-
rafyası Araştırmaları, Prof. Dr. Mesut Elibüyük’e Armağan, Pegem Yayınları, An-
kara 2017, s. 527-44.
Obruk, Cahit, Kırşehirli Aşık Said, Ulus Matbaası, Ankara 1983.
Oğuz, M. Öcal---vd., 2005 Yılında Çorum’dan Derlenen Ağıtlar, Gazi Üniversitesi Çorum
Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Topluluğu Yayınları, Ankara 2006.
Özcan, Selay, “Türk Atasözlerinde İklim, Mevsimler, Hava Olayları ve Halk Takvimi”,
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 8/36, 2015, s. 179-87.
Özey, Ramazan, Kültürel Coğrafya, Aktif Yayınları, İstanbul 2014.
Özkan, Zekeriya, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları ve Uygulamaları, Ondokuzmayıs
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sam-
sun 2012.
Richards, F. J.-vd., “The Place of Folklore in a Regional Survey”, Folklore, S. 42/1, 1931,
s. 38-54.
Ryden, Kent C., Mapping the Invisible Landscape: Folklore, Writing, and the Sense of Place,
University of Iowa Press, 1993.
Sargın, Kiraz, Kültürel Coğrafya Açısından Karahacılı Yörükleri: Serik Örneği, Akdeniz
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, An-
talya 2019.
382
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ
383
AHMET KESKİN
Yoon, Hong-Key- Bunkse, Edmunds V., “Folklore and the Study of Environmental Atti-
tudes”, Annuals of the Association of American Geographers, S. 69/4, 1979, s. 635-
39.
Yücel, Haluk, “Türkülerde Coğrafî Kimlik: Amasya Türküleri”, SSD Journal, International
Conference On Social Sciences & Humanities, Ankara March 05-06 2021, The Pro-
ceedıngs Book), 2021, s. 170-75.
http://www.semsettintasbilek.com/yazi-ve-makalelerim/300-kopruden-gecti-gelin
son erişim tarihi: 20.08.2022.
384
Bayram Kutlamaları
385
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
Fatih ÖZDEMİR1
Giriş
Bazı şehirlerin isimleri zikredildiğinde insanların zihinlerinde o şehre ait
bir yer belirmektedir. Bu yerler o şehrin simge yerleridir. İngilizcede bu durum
“Landmark” kavramıyla açıklanmıştır. Örneğin, İstanbul Kız Kulesi’yle, İzmir
Saat Kulesi’yle, Samsun Atatürk Heykeli’yle insanların hafızalarına kazınmıştır.
Bu örnekler kapsamında Bafra’ya bakıldığında şehrin çalışmanın konusu olan
Çetinkaya Köprüsü’yle bütünleştiği görülmektedir. Köprü, 4 Kasım 1937’de kul-
lanıma açıldığından bu yana Bafra halkı arasında hatırı sayılır bir konumdadır.
Bölgede yeni evlenecek genç çiftler, düğün günü gelenekleri gereğince köprü-
den geçerek Kızılırmak’a taş atıp dilek tutarlar ve yöresel oyunlarını icra eder-
ler2. Köprünün halk arasında kullanılan Bafra Köprüsü, Ali Çetinkaya Köprüsü,
Kızılırmak Köprüsü, Gelin Köprüsü gibi farklı isimleri bulunmaktadır.
Bafra’dan geçen Kızılırmak Nehri bu yerleşim yerini ikiye ayırdığından,
insanların nehir üzerinden geçebilmeleri için bir köprüye ihtiyaç duyulmuştur3.
Yapılan taramalar sonucunda ulaşılan bilgilere göre bilinen en eski köprü
1894’te Bafra Kaymakamı Kâmil Bey, Bafra Belediye Reisi Osman Efendi ve
1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü, Samsun/Tür-
kiye. ozdemirfatih.55@hotmail.com. ORCID ID: 0000-0003-4191-9067.
* Bilim Uzmanı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü,
köprüden gelin alayı geçerken atların irkilmesi sonucunda köprünün yıkılması ve insanların bo-
ğularak can vermeleridir. Bir ağıt olarak bugüne kadar gelen hadiseye atıfta bulunmak için halk
köprüden Kızılırmak’a taş atma geleneklerini devam ettirmektedir.
3 Fatih Özdemir, “Yerel Tarihin Kaynağı Olarak Mahalli Basın; Cumhuriyet Dönemi Samsun Örneği
387
FATİH ÖZDEMİR
4 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dahiliye Mektubi Kalemi
(DH.MKT.) 226/26, 12.10.1311/ 18.04.1894.
5 Gazete nüshalarının yırtılması ve eskimesi sebebiyle bazı haberlerin sayı-numara bilgilerine
388
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
selin etkisiyle sürüklenen kütükler sebep olduğu için fabrika tamirat işine yar-
dımda bulunmuştur10. İkincisi, mayıs ayındaki sel neticesinde köprünün yine
kısmen arızaya uğramasıdır11. 1933 yılında köprüyle ilgili tek haber, ağustos
ayında yine bir tamirata uğradığı ancak masraflarının çekilemez hale gelmesin-
den ötürü Nafia Vekili (Ulaştırma Bakanı) Hilmi Bey’den Çarşamba’daki beto-
narme köprü gibi Bafra’ya da bir köprü yapılmasının istendiği haberidir12. Tem-
muz 1934’te Ne vakit Kızılırmak Köprüsünü geçmek mecburiyetinde kalsam içimi
ani bir tehlikenin korkusu kaplar. Çarşamba gibi bu köprünün de beton inşasını
bir an evvel temenni ederim (…)13 diyen Ahali yazarının bu haberi yayımlama-
sından iki hafta sonra köprü yine kısmen yıkılmıştır14. Bu durumdan sonra ya-
zar, Bafra’ya yeni bir köprü yapılması arzusunu tekrar dile getirmiştir. Köprü,
10 Müdürlüğünü Cemal Bey’in yürüttüğü Ankara merkezli Bafra Kereste Fabrikası, malzeme te-
minini Kos Ormanı’ndan sağlamakla beraber köprünün tamirat işlerine gerekli durumlarda el at-
mıştır. Bkz. Özdemir, a.g.m., s. 160; Filiz Dığırlıoğlu, “Samsun’da Sanayi, Ticaret ve Hizmet Sektör-
leri (1923-1950)”, Gelenekten Moderniteye Samsun, ed. Osman Köse, Canik Belediyesi Kültür Ya-
yınları, Samsun 2014, s. 213.
11 “Köprü ve Şosa”, Ahali, 3 Mayıs 1932, S. 553, s. 1
12 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 22 Ağustos 1933, S. 618, s. 1
13 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 24 Temmuz 1934, S. 661, s. 3.
14 “Kızılırmak Köprüsü Yeniden Yıkıldı”, Ahali, 7 Ağustos 1934, S.663, s. 2.
15 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 9 Nisan 1935, S. 695, s. 2.
389
FATİH ÖZDEMİR
16 Bu çalışmada kullanılan fotoğrafların tamamı yukarıda belirtilen kaynaktan alındığı için diğer
fotoğraflarda kaynak belirtilmemiştir.
17 “Kızılırmak Köprüsü Beton Yapılacak”, Samsun, 25 Şubat 1935, s. 3.
18 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 26 Mart 1935, s. 2.
19 “Köprüler Şefi Bay Kemal Şehrimizde”, Ahali, 2 Nisan 1935, s. 1.
20 “Kızılırmak Köprüsü”, Samsun, 14 Nisan 1935, s. 1.
390
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
dikkate alınması gereken bir husustur21. Aynı haberde bir ay sonra köprü için
ihale yapılacağı bilgisi de mevcuttur.
Köprünün Mimari Tanımı ve Özellikleri
Üstten betonarme kemer sistemle (Bowstring) inşa edilen köprü, 255,34
metre net uzunluğuyla Türkiye’nin bu tipteki en uzun betonarme köprüsü un-
vanına sahiptir22. Köprü birbiriyle aynı geometriye sahip 35 m uzunluğunda
yedi adet kemerden oluşmaktadır23. Bu kemerlerin yüksekliği 7 m; tabliye ge-
nişliği 6,2 m, kalınlığı ise 20 cm’dir. Ana taşıyıcı kemer 60x100 cm, üst kirişler
25x60 cm, alt kirişler 30x70 cm yatay gergiler 60x30 cm düşey gergiler 25x50
cm boyutlarında betonarme elemanlardır24. Bu kemerlerin bir ucu sabit bir ucu
hareketli mesnet olacak şekilde inşa edilmiştir25.
Bahsi geçen yedi kemer, sekiz adet betonarme ayağa oturmakla birlikte
iki uçtaki ayaklar açıkta değildir26. Köprü ayaklarının boyutları kenar ayaklar
için 8,72x3,92 m, orta ayaklar ise 10,69x3,49 m’dir27. Ayakların çevresel etken-
lerden muhafaza edilmesi amacıyla etrafına toplam boyu 6,5 m olan ve zemine
391
FATİH ÖZDEMİR
28 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Statik Değerlendirme ve
Güçlendirme Hesap Raporu, Aralık 2018, s. 3.
29 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Statik Değerlendirme ve
18 Eylül 1935’ten sonraki bir tarihte ilk kez Bafra’ya gelmiştir. İkinci gelişi ise 20 Ağustos
1936’dır. Bkz. “Yurdumuzun Her Yerinde Bayındırlık İşleri İlerliyor”, Ahali, 18 Eylül 1935, s. 2.;
“Bayındırlık Bakanımız B. Ali Çetinkaya”, Ahali, 20 Ağustos 1936, s. 1.
392
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
halinde bulunmuştur. Son olarak ise halkın desteğinin ön planda olduğu görül-
mektedir.
Müteahhit Reşit ve Fehmi kardeşlere ihale edilen Çetinkaya Köprüsü’nün
inşasının 26 ayda bitirilmek üzere planlandığı gazete haberinde yer almakta-
dır33. İlgili haberde köprünün 26 aydan daha kısa sürede bitirileceği bilgisi mev-
cuttur ancak köprünün Eylül 1935’te yapımına başlandığı ve Kasım 1937’de bi-
tirildiği göz önüne alınırsa inşasının tam planlanan sürede bitirildiği ifade edi-
lebilmektedir. İhale bedeli 225 Milyon Lira34 olan köprünün yapımı tamamlan-
dığındaki toplam maliyeti 221 Milyon Liradır35.
Çetinkaya Köprüsü’nün ilk ayak temelleri Kasım 1935’te atılmış36, diğer
ayak temellerinin bitirilmek üzere olduğu Mart 1936’da duyurulmuştur. Aynı
haberde köprünün tren geçişine müsaade edecek kadar dayanıklı olması da te-
menni edilmiştir ancak bu köprünün üzerinden hiçbir zaman tren hattı geçme-
miştir. Bir ay sonra köprü ayak betonlarının dökümüne başlanmıştır37. Mart
1937’de köprü ayakları ve iki kemeri tamamlanmış38 olan köprünün Ekim
1937’de bitmek üzere olduğu ilan edilmiştir39.
1936, s. 1.
37 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 9 Nisan 1936, S. 695, s. 2.
38 “Bafra Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 4 Mart 1937, S. 775, s. 2.
39 Köprü imlaları, Osmancık ve Gümüşhacıköy’den gelen ani sel baskını nedeniyle zarar gördüğü
için açılış töreni Cumhuriyet Bayramı’na ertelenmiş ancak açılışı bayramdan altı gün sonra müm-
kün olabilmiştir. Bkz. “Kızılırmak Köprüsü Bitmek Üzere”, Ahali, 14 Ekim 1937, S. 796, s. 1.
393
FATİH ÖZDEMİR
394
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
45 “Bafra Çetinkaya Köprüsü’nün Açılma Töreni”, Samsun, 5 Kasım 1937, No: 718, ss. 1-2.
46 “Bafra Çetinkaya Köprüsü’nün Açılma Töreni”, Samsun, 5 Kasım 1937, No: 718, ss. 1-2.
47 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Köprünün Tarihçesi ve Sanat Tarihi Araştırmaları”,
Samsun İli Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, s. 28.
395
FATİH ÖZDEMİR
gitti azı kaldı. Cumhuriyet Bayındırlığı seni bu ızdıraptan kısa zamanda kurta-
racak!” dediğini ifade etmiştir48. Valinin ardından son konuşmacı olan Nafia Ve-
kaleti Müsteşarı Arif Baytın kürsüye çıkarak aslında köprünün yapımının daha
evvel programa alındığını fakat Kızılırmak yatağının değişkenlik göstermesi se-
bebiyle gözlem yapılması gerektiği için köprüye 1935 senesinde başlanılabildi-
ğini ifade etmiştir49. Bunlara ek olarak köprünün Cumhuriyet’in bayındırlık iş-
lerinin arasında önemli bir yeri olduğunu, Ali Çetinkaya’nın isminin gelecek ne-
sillere aktarılmasından memnuniyet duyduklarını dile getirmiştir. Ardından
köprünün ortasındaki kurdeleyi keserek çift yönlü hizmete açmıştır. Müteah-
hitler tarafından köprüde verilen bir açık büfe ikramının akabinde tören sona
ermiş ve heyet oradan ayrılmıştır.
Samsun İli Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, s. 28.
396
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
51 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
52 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
53 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
54 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
55 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
56 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
57 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
58 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
397
FATİH ÖZDEMİR
elektrik işlerinden sorumlu YEPAŞ şirketi ilgili konunun TEDAŞ’a iletilmesi ge-
rektiğini bildirmiştir. Gerekli işlemlerin ardından Eylül 2018’de köprünün res-
torasyon işlerine başlanmıştır. Köprünün kapsamlı restorasyonu 2019’da biti-
rilerek Bafralıların hizmetine yeniden sunulmuştur.
Yukarıda restorasyon sürecine dair işlemler hakkında bilgi verilmiştir.
Köprüye yapılan tadilat hakkında da bilgi vermek yerinde olacaktır. Bu kap-
samda ilk olarak Nisan 2012’de köprünün statik hesaplamaları kapsamında tit-
reşim ölçümü yapılmış ve sonuç olarak köprüde araç geçişi esnasında insanlar
tarafından rahatsız edici düzeyde hissedilen titreşimler gözlenmiş olup bunla-
rın köprü taşıyıcı yapısında herhangi bir hasara yol açacak seviyede olmadığı
belirlenmiştir59. Dolayısıyla köprünün araç trafiğine kapatılmasına ve sadece
yayalara açık olmasına karar verilmiştir.
Daha sonra Ağustos 2012’de Prof. Dr. Alemdar Bayraktar tarafından ha-
zırlanan Yapısal Güvenlik Değerlendirmesi Raporu’nda köprüde çeşitli bozul-
maların meydana geldiği belirtilmiştir. Bunlar: ayaklardaki toprak-moloz birik-
mesi, bitkilenme, çelik levhalarda paslanma-korozyon oluşumu ve bozulmalar;
kemer, dikme ve kirişlerde aşırı korozyon ile kabuk beton dökülmeleri; kayıcı
ve sabit mesnetlerdeki oynamalara bağlı derz açılmaları; gergi boşalmaları ve
sarkmaları; korkuluklarda çürümeler ve kopmalar olarak sıralanabilmekte-
dir60. Aynı raporda restorasyon tavsiyesi olarak korozyon oluşan ve betonu pat-
layan tüm yerlerin çekiçle tokmaklanarak kaldırılması, donatı korozyonunun
çelik fırçayla temizlenmesi, hasarlı bölgelerin dolgu malzemesi kullanılarak
59 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Statik Değerlendirme ve
Güçlendirme Hesap Raporu, Aralık 2018, s. 30.
60 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Yapısal Güvenlik Değerlendirmesi Raporu”, Samsun İli
Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, ss. 61-64.
398
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
onarılması, köprü beton yüzeyinin sıvanarak koruyucu boya ile boyanması, tab-
liyelerin onarılması, köprü ayaklarındaki molozların ve bitkilerin temizlenmesi,
ayakların sıvanarak koruyucu boya ile boyanması, köprü üzerinden geçirilen su
borusunun ve beton blokların kaldırılması, gergi elemanlarının eksikleri ta-
mamlanarak onarılması ve köprü ayaklarına tahkimat yapılması önerilmiştir61.
Bunlara ek olarak söylenmesi gereken bir diğer husus köprüden alınan beton
örneklerinin laboratuvar sonucuna göre C 35 beton sınıfını sağlamasıdır62.
Sonuç
Cumhuriyetle birlikte Atatürk’ün işaret ettiği doğrultuda ülkeyi bayındır
hale getirme çabaları kapsamında ulaşım sistemi ve yol ağına büyük önem ve-
rilmiştir. Atatürk “Her gittiğim yerde köylüler benden iki şey istediler: yol ve
okul.” diyerek devletin iş programının halk tarafından belirlendiğini vurgula-
mıştır. Bu kapsamda Bafra’da bulunan Çetinkaya Köprüsü, Cumhuriyet’in ilk
eserlerinden biri olup bölge için bugün hala önemini korumaktadır.
61 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Yapısal Güvenlik Değerlendirmesi Raporu”, Samsun İli
Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, s. 78.
62 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Yapısal Güvenlik Değerlendirmesi Raporu”, Samsun İli
399
FATİH ÖZDEMİR
Çetinkaya Köprüsü’nden önce 1894’te inşa edilen tahta kazıklı köprü ilk
açıldığı zamanlarda hayvan ve insan trafiğine dayanıklılık gösterse de ilerleyen
yıllarda teknolojinin gelişmesiyle birlikte üzerinden ağır yüklü kamyon ve araç-
ların geçemeyeceği bir hal almıştır. Bu köprü neredeyse her ay yıkılmakta ya da
bir tamirat gerektirmektedir. İnsanların üzerinden geçmeye korktuğu köprü,
1935 senesinde Nafia Vekaleti programına alınan yeni betonarme köprünün ya-
pımına kadar işlevini sürdürmüştür.
Dönemin Nafia Vekili Ali Çetinkaya’nın ilgisine mazhar olup kendi adı ve-
rilen ve Bafralıların üzerinden güvenle geçebildiği bu köprü 2022 itibariyle 85.
yılını doldurmuştur. 2019’da yapılan kapsamlı restorasyonla araç trafiğine ka-
patılan köprünün daha uzun yıllar halkın gelenek ve göreneklerine hizmet et-
meyi sürdürmeye devam edeceğine şüphe yoktur.
Kaynaklar
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA)
BOA, Dahiliye Mektubi Kalemi (DH.MKT.), 226/26, 12.10.1311/ 18.04.1894.
BOA, Dahiliye Mektubi Kalemi (DH.MKT.), 2757/64, 11.02.1327/ 04.03.1909.
Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA)
BCA, 155.91.15, 06.11.1937.
Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi
Samsun İli Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013.
Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Statik Değerlendirme ve Güçlendirme Hesap Raporu, Aralık
2018.
Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi
Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
Gazeteler
Ahali
Samsun
Araştırma ve Tetkik Eserler
Dığırlıoğlu, Filiz, “Samsun’da Sanayi, Ticaret ve Hizmet Sektörleri (1923-1950)”, Gele-
nekten Moderniteye Samsun, ed. Osman Köse, Canik Belediyesi Kültür Yayınları,
Samsun 2014, ss. 203-228.
Özdemir, Fatih, “Yerel Tarihin Kaynağı Olarak Mahalli Basın; Cumhuriyet Dönemi Sam-
sun Örneği (1923-1938)”, Near East Historical Review, C. XII/S. 2, Nisan 2022, ss.
153-169.
İnternet Sayfası
https://www.haberturk.com/samsun-haberleri/70278547-cetinkaya-koprusune-82-
yil-sonra-kapsamli-restorasyon, son erişim tarihi: 30.11.2022.
400
1949 Hükümet Caddesinde. Sağdaki Tirloların Evi, 3.Merkez İlkokulu, Soldaki
Hacıbaşların Konağı (Aslanlı Konak)
401
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI
BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
Giriş
Türk kültüründe evlilik, geçiş aşamaları içinde önemsenen ve canlı gele-
neklerle sürdürülen kültürel kimlik kodları arasındadır. Gelenekler, kültürün
önemli bir unsurudur ve uygulamalı halkbilimi içinde yer alır. Bafra kültürü
içinde de hayatın geçiş aşamalarından biri olan düğün törenine bağlı uygulama-
lar bulunur. Çetinkaya Köprüsünde günümüzde gelin ve gelin alayının geçiş uy-
gulamalarında türkülere de konu olan ve köken mitine dayanan bir hafıza ve
gelenek bulunur. Köken mitinde gelin, ev/ocak kültünün kutlu sembolüdür. Mi-
tik bilinçten beslenen arınma/erginlenme ritüeli ve Kızılırmak Nehri üzerinde
gerçekleşen olay/anlatı; mekânın ruhu, türkülerin hafızası ve geleneğe dönüşen
bir kod haline gelir. Köken mitindeki kutsal gelin imgesi ve köprüden
geçme/geçirilme uygulamasıyla mekân, türkü/türküler ve geleneğin icrasıyla
üç başlıkta sosyolojik, kültürel ve psikolojik boyutlarıyla bir değerler aktarımı
izlenir. Türküler, yaşanmış olaylardan beslenen öyküler olarak toplumsal de-
ğerlerin aynasıdır. Türkülere bir kod halinde aktarılan gelinin köprüden geç-
mesi/geçirilmesi, atalar kültünden beslenen arınma, sağaltma ve kut inanışını
somutlaştıran ilk/kök hafızadır. Köken mitindeki ilk olayla Çetinkaya Köprüsü
ve gelin alma geleneği, toplumsal hafızaya kültürel göçlerle aktarılan bir göster-
geye dönüşür. Bu bağlamla Bafra’da düğün adetlerinin önemli bir aşaması ola-
rak gelinler bu köprüden geçer ve birtakım ritüeller gerçekleştirir. Evlenecek
çiftlerin köprüden geçmesi, Türk kültüründe düğün sırasındaki geleneklerin ic-
rası ve mekâna yüklenen duygu atmosferinin toplumsal değerlerle bütünleşme-
sidir. Mekân ve gelenek ilgisiyle başlangıç mitindeki gelin ve gelinin köprüden
geçirilmesi halk tarafından iyileştirici bir ritüel olarak kültürel bellekte koru-
nur. Mitolojinin ve halk kültürünün işlevsel bir görevi de kaosa neden olan
403
FEVZİYE ALSA
“Kentler, mimari yapılar gibidir. Mimari yapılardan tek farkı ölçeğinin bü-
yük olmasıdır. Kentte yaşayan her insanın kentin bazı kısımlarında hatı-
raları bulunmakta olup; bunlar anlamlarla yüklüdür. Kentler; çeşitli
duygu, düşünce ve hayal dünyasına sahip insanın kendine göre şekillen-
dirdiği ve geliştirdiği bir yerdir. İnsanın oluşturduğu kent imgeleri insana
güven verdiği gibi, kendisi ile dış dünya arasında uyumlu bir ilişki de kur-
maktadır. Toplumun sembolleri olan kentler, görsel olarak da gelişirse an-
lamı daha da güçlenebilir. Her insanın düşünceleri ve duyguları farklıdır.
Bundan dolayı zihninde yarattığı veya oluşturduğu imgeler de farklıdır. Birey-
sel imgelerle bir araya gelmiş yapılara ‘halk imgesi’ demek yanlış olmaz. Bir
tarihi yapının anlamı, işlevi, tarihiyle ilişkisi imgelenebilir olmasını etkilemek-
tedir2.”
2Havana Tuğçe Yılmaz, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent İmgeleri, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. Samsun 2019, s. 34.
404
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
yaşanmışlıklarla topluma ait kültür kodlarını ifade ederler. Kent imgesinde coğ-
rafi mekân yeniden üretilir. Mekân algısında inanış/inançlar kültür sembolleri
olarak etkilidir. Mekân, zihinsel olanla kültürel olanı, toplumsal olanla tarihsel
olanı birbirine bağlar3. Samsun'un Bafra ilçesinde Kızılırmak Nehri üzerinde
bulunan Çetinkaya Köprüsünün gelin ve damatlar için bir ritüele dönüşmesi;
mitik kökendeki hikâyenin/anlatının geçiş dönemlerinin ortasında hayatı sem-
bolize eden evlilik aşamasıyla olan ilgisidir.
Geçiş aşamaları/ritleri, insanın/toplumun hal değişimleriyle önceki sta-
tüden ayrılışını simgeleyen ayrılma/kopuş evresi bağlamıyla kişinin/toplumun
eşiksellik evresidir. Geçiş/eşiksellik evresi, bir statüden diğerine geçişin sem-
bolik olarak tamamlandığı yeniden bütünleşme evresini içerir. Doğum-ev-
lenme-ölüm aşamaları, kültür kodlarının şekillendirdiği uygulamalara sahiptir.
Bu üç önemli evreye bağlı arınma (suyla, toprakla, ateşle) saçların kesilmesi,
bedeni yaralama, yasaklar, sınırlandırmalar, kaçınmalar, yeniden doğuşu içeren
simgesel ölümü canlandırma (ölüp-dirilme) ve bireyin ya da grubun katıldığı
yeni durumun gerektirdiği donanımlara bürünmesiyle ilgili bir dizi ritle karak-
terize edilen ritüeller (kuttörenler) yer alır. İnsanlık tarihinin bu dönemlerle il-
gili düşünce, tasarım, tutum, davranış, işlem ve uygulamaları; belirli bir ülkenin,
bir halkın ya da bir etnik grubun coğrafyasından ve kültüründen gelen kimi ye-
rel ayrımların, özelliklerin dışında ana çizgileriyle evrensel bir nitelik taşımak-
tadır. Doğum, evlenme (düğün) ve ölüm gibi, her birinin kendi içinde birta-
kım alt bölümlere ve basamaklara ayrıldığı bu üç önemli aşamanın çevresinde
birçok inanç, âdet, töre, ayin, dinsel ve büyüsel özlü işlem kümelenerek söz ko-
nusu ‘geçiş’leri, bağlı bulundukları kültürün beklentilerine ve kalıplarına uygun
bir biçimde yönetmektedirler. Geçiş ritlerinin amacı kişinin ya da grubun bu ge-
çiş dönemlerindeki yeni durumunu belirlemek, kutsamak, kutlamak, aynı za-
manda kişiyi ya da grubu bu sırada yoğunlaştığına inanılan tehlikelerden ve do-
ğaüstü güçlerin zararlı etkilerinden korumaktır. Çünkü yaygın olan inanca/ina-
nışa göre, insan bu tür dönemler sırasında güçsüz, çaresiz ve doğaüstü güçlerin
zararlı etkilerine her zamankinden daha çok açıktır. Geçiş dönemleri sırasında
geleneklerin belirlediği sayısız işlem, uygulama ve kuttörenlere (ritüellere)
başvurulur. Hayatın ilk evresi olan gebelik ve lohusalıkta hem anneyi hem de
çocuğu doğaüstü güçlerin zararlarından korumak için birtakım kaçınmalara ve
büyüsel özlü işlemlere başvurmak; yeni bir dönemin başlangıcını simgeleyen
evlilik ve onun törensel yanı düğünde eşlerin (gelin ve güveyin) gelecekteki
405
FEVZİYE ALSA
406
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
407
FEVZİYE ALSA
da bir olgu taşır. Mekân, insan-çevre/doğa ilişkisini ortaya koyar. Mekânlar ta-
rihî, coğrafî ve kültürel değerlerin izlerini insan merkezli olarak işler. Çetinkaya
Köprüsü üzerinde gerçekleşen ritüeller, nesilden nesile halk muhayyilesinde
korunan kutlu gelin imgesiyle efsanevî bir özellik kazanır. Çetinkaya Köprüsü
mekânın çağrışım, hatırlatma ve koruma işleviyle efsanevî ilk öyküyü/kuttö-
reni; kültürel kodlarla hafızalara işlemesi bağlamıyla bir ruh taşır. Köprü, mito-
lojik kökende ilk gelinin yaratılış efsanesinde korunan anlam değeriyle
mekânın nostaljik birlikteliğini ifade eder. Köprüden geçme ritüeli, insanın/in-
sanlığın kültürel tarihini ifade eder. Köprüden geçme yeni yaşamın kut halinde
inşasıdır. Geçiş dönemleri içinde evlilik, yeni yaşamın kutlu eşiğidir. Geçişler,
mekânın/köprünün iki yönlü bağlantısıyla yeni yaşamın kutsanması, arınma ve
yeniden doğuştur.
Köprüden geçme, su üzerinden bir kutsama olduğu kadar; eski dönem-
lerde ulaşımın sağlanma şeklidir. Köprü, yolları bağlama ve kavuşturma işlevini
sağlar. Bağlantı, birleştirme, kavuşturma, ortada olma, iki yönlü bir mekân olma
özelliğiyle yolculuğun simgesel alanıdır. Su üzerine ahşaptan köprü yapılması
coğrafyanın sunduğu bir durumdur. İnsanoğlu, mitik hafızadan aldığı köprüden
geçirme/göçürme geleneğini evin/ocağın kutu gelinle sembolleştirir. Su, Türk
kültüründe mitolojik kaynaklı sembollerden biridir. Hayatın başlangıcı ve
arınma ritüellerinin birincil kaynağıdır. Su ve köprü, mekân bağlamıyla olaya
bağlı sosyolojik, kültürel ve psikolojik bağlamlarının ortak hafızada korunma-
sıdır. Mitolojik üç öge gelin, su ve ocak; kut bağlamıyla Türk kültürüne ait işlev-
sel motiflerdir. Bu motifler, geleneği inşa eden ritüellerin beslendiği temel iz-
lektir. Mitik gelin ve köprüden geçirilme/göçürülme geleneği, Gök Tanrı inanı-
şının şekillendirdiği doğa-insan birlikteliğinin sembolüdür. Hafızada korunan
olay, gelinin ve ocak/yuva kültünün kutsallığıdır. Evlilik ritüelleri, yuvanın kut-
sanması ve devamlılığı için yeni yaşamın kıyısı olarak anlam kazanır. Yeni
köprü, modern bir inşa olmasına karşın suyun hafızasındaki ilk olayla düğün
törenleri içinde korunur. Tarihî Bafra Çetinkaya Köprüsü, eski ahşap köprünün
anılar belleği olan uygulamaların ve Türk kültüründe gelin, su ve köprü imge-
siyle korunan köklü geleneklerin hafızasıdır. Gelin alayının köprüden geçmesi,
toplumsal hafızada güncellenerek mekâna aktarılan bir ruha dönüşür. Gelinin
köprüden geçişi, kut inancıyla ev/ocak iyesinin mitolojik bağlamıdır. Anadolu
kültüründe köprü, gelin ve gelin alayı üzerine birçok anlatım vardır. Özellikle
dua veya beddua sonucu taş kesilen gelin ve gelin alayı efsaneleri yoğunlukta-
dır. Çağrışım, hatırlatma, anma ve yaşatma kültürel bellekte sözlü gelenek
408
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
içinde aktarım kazanır. Kutlu gelin imgesi Kızılırmak Nehri üzerinde gerçekle-
şen olayla da ilişkilendirilir. Mekânın taşıdığı canlılık bağlamıyla türküye/ağıda
konu olan hikâye şu şekildedir: Eski tarihlerde bir gelin alma konvoyu ahşap
köprüden geçmek üzereyken, konvoyun başındaki at, bir kartal görür ve ürker.
Bu atın ürkmesi diğer atları da ürküterek gelin dâhil herkesi Kızılırmak’a döker.
Gelin alayından kurtulan olmaz ve tahta köprü de yıkılır. Bafra Kızılırmak üze-
rinde eski tahta köprüde olduğu anlatılan hikâye şu şekilde özetlenir: Gelin
alayı eski şartlara göre atlarla gelin almaya gider. Eski tahta köprüden geçerken,
atlardan biri uçan bir kartaldan ürker ve diğer atların da ürkmesine sebep olur.
Tahta/ahşap köprü yıkılır gelin ve gelin alayı olduğu gibi ırmakta boğularak can
verir. Yerine Çetinkaya Köprüsü yapılır; fakat gelinin anısına Bafra’da bir gele-
nek olmuştur her gelin muhakkak köprüden geçer köprüde arabalar durup ini-
lir ve ırmağa taş atılır7. Olay Kızılırmak Nehri üzerinde gerçekleşme bağlamıyla
Çetinkaya Köprüsüne ait kent imgesi sembolüne dönüşür. Kent imgesinde Çe-
tinkaya Köprüsü kültürel değeriyle mitik olayın yaşandığı mekânın ruhunu ta-
şır. Tarihî Çetinkaya Köprüsü, kuttören halinde ilksel hafızayı koruyan sağaltma
ve kültürel belleğe ait tanılayıcı bir bağlama sahiptir.
Türkü, Kültür ve Hafıza
Türküler, halk kültürüne ait değerlerin ve yaşamın her anına ait ortak
duygu ve düşüncelerin aktarıldığı millî kültür değerleri arasındadır. Türkülerin
ortaya çıkışı, yaşanmış ve toplum hafızasında korunmuş olayların/öykülerin
söz ve ezgiyle ifade edilişidir. “Türküler, yaşanmış olaylar ardından yakılmış, söz-
leri ve ezgileri halk edebiyatı ve halk danslarıyla yoğrulmuş, herkesin anlayabile-
ceği sade ve ortak bir dille, çoğunlukla hece ölçüsü ile yazılmış ya da söylenmiştir.
Türküler; aşk-sevda, hasret, ayrılık, doğum-ölüm, ağıt, kahramanlık, iş-meslek,
nükte-mizah, düğün-kına, gelin-güvey, göç, savaş, yer vb. pek çok konuyu içeren
eserlerdir. Türkülerin hemen hemen hepsi bir olaydan etkilenerek ya da esinlene-
rek yakılmıştır8.” Kültürel bir olgu olarak türküler, yaşanmış bir olayın toplum
hafızasında derinlik kazanmasıdır. Kültür ve ortak hafıza bu noktada temel be-
lirleyicidir. Türkülerin kaynağı olan yaşanmışlık, topluma ait değerler dünya-
sını koruma bağlamıyla bir hafıza görevi görür. Türkülerin ezgi ve hikâyelerinin
s. 245.
409
FEVZİYE ALSA
“Yuva, ‘daire, hane, hanay, konak, köşk, otağ, çadır, yurt, ev’ gibi Türk aile-
sinin yaşadığı kutsal mekân sembolleri içinde en sıcak olanıdır ve
‘ruhu’dur. Bu amaçla küçük, sevimli, şen şakrak, mutlu evler ‘bülbül yu-
vası’ şeklinde de tanımlanmaktadır. Dünya kültürlerinden farklı olarak
Türk kültüründe evlilik ile ‘ev’ kelimesi arasında mitolojik kökene dayalı
bir bağ vardır ve bu ev yeryüzüne kuş suretinde gönderilen ilk kadın
9 Ebru Şenocak, “Köroğlu Destanında Simgesel Değerler”, 21. Yüzyılda Köroğlu ve Bolu Araştırma-
ları, Uluslar Arası Köroğlu, Bolu Tarihi ve Kültürü Sempozyumu Bildirileri Kitabı, 2011, s. 627.
10 Pervin Ergun, “Türk Gelininin Mitolojik Göçü”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
410
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
“Köprüden geçti gelin /Saç bağı düştü gelin /Diloy loy ey /Haldan bilmez/
Diloy loy /Söz anlamaz ne fayda /Eğil bir yol öpeyim/ Gençliğim geçti ge-
lin /Diloy loy ey/ Haldan bilmez /Diloy loy /Söz anlamaz ne fayda/ Diloy
diloy diloy diloy loy oy / Haldan bilmez diloy oy /Söz anlamaz ne fayda
/Köprüden geçemiyom /Az doldur içemiyorum /Diloy loy ey /Haldan bil-
411
FEVZİYE ALSA
mez /Diloy loy /Söz anlamaz ne fayda /Sen benden geçtin ama /Ben sen-
den geçemiyom /Diloy loy ey /Haldan bilmez/ Diloy loy/ Söz anlamaz ne
fayda/ Diloy diloy diloy diloy loy oy /Haldan bilmez diloy oy/ Söz anlamaz
ne fayda13.”
13 Türk Halk Müziği Sözlü Eserler Antolojisi 2, TRT Merkez Daire Başkanlığı, Ankara 2000, s. 563.
14Cemil Kayacı, TRT Repertuvarında Yer Alan Ürgüp Türkülerinin Refik Başaran’ın İcrâ Kayıtları
Işığında Tespit ve Tahlili, Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Ankara
2021, s. 11.
412
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
“Su gelir ince harktan /Korkmaz mısın Allah’dan /Seni sevdim seveli /So-
ğudum evden barktan /Yar hayda haldan /Bilmez ne fayda /Söz anlamaz
ne çare /Su gelir ulam ulam /Düşünme kölen olan /Yılda bir kurban olur
/Ben sana her gün kurban /Köprüyü geçti gelin /Saç bağın düştü gelin
/Eğil bir yol öpeyim /Gençliğim geçti gelin/Köprünün altı diken /Yaktın
beni gül iken /Allah da seni yaksın /Üç günlük gelin iken 15.”
15 Burhan Tarlabaşı, Eğin Havaları, Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü
Yayınları, Ankara 1995, s. 121.
16 Ebru Şenocak, “Eriştirici/ Dönüştürücü Bir Güç Olarak Aşk/Sevda Türküleri”, Akra Kültür Sanat
413
FEVZİYE ALSA
“Geline bak geline/ Kına yakmış eline /Haldan bilmez ne çare/Söz anla-
maz biçare /Yazık olmuş geline /Düşmüş sarhoş eline /Haldan bilmez ne
çare/ Söz anlamaz biçare / Köprüden geçti gelin /Saç bağın düştü gelin
/Haldan bilmez ne çare/ Söz anlamaz ne çare/Usul git bende yetim/Yüre-
ğim geçti gelin /Haldan bilmez ne çare/ Söz anlamaz biçare 17.”
“Türkülerde Fırat, Kızılırmak, Arpaçay, Aksu gibi nehirlere gelini alıp gö-
türdüğü için sitem edilmiştir. Tesadüfi olarak suda ölümü örnekleyen tür-
külerin birinde gelin alayı, güveyi evine doğru ilerlerken Kızılırmak üze-
rinde bulunan köprüden geçmiştir. Köprüden geçerken köprünün yıkıl-
ması üzerine gelin suda sürüklenip kaybolmuştur. Bütün aramalar netice-
siz kalmış ve gelin suda gözden kaybolup gitmiştir. Bu sebeple Kızılır-
mak’a gelini alıp götürdüğü için “Kızılırmak parça parça olaydın/ Her par-
çası bir diyarda kalaydın/ Sen de benim gibi yarsız olaydın” şeklinde bed-
dualarda bulunulmuş, suç Kızılırmak bünyesinde toplanmıştır. Benzer bir
örnekte Zilha (Zeliha) isimli gelin, Kızılırmak üzerindeki köprüden geçer-
ken kartalın gelinin bindiği atı ürkütmesi üzerine nehre düşmüştür. Diğer
örnekle benzer bir şekilde bu örnekte de bütün aramalar sonuçsuz kalmış
ve gelin suda kaybolup gitmiştir. Başka bir örnekte ise Arpaçay’ın Sara ge-
lini alıp götürdüğü aktarılmıştır. Arpaçay’ın aşıp taştığı ve kalem kaşlı Sara
414
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
“Allah Allah dedik ata bindirdik leyli can /Hayır duayıla yola gönderdik
/Gıble tarafında elden aldırdık leyli can /Nettin Kızılırmak allı gelini ah/
Zilha Gelin/ Ey martin getir şu kartalı vuralım/ Dalgıç getir şu gelini bula-
lım/ Biz gelinsiz nasıl köye varalım /Nettin Kızılırmak Zilha Gelini/ Aman
aman gülümü/ Ey Kızılırmak bırakmamış huyunu /Kurban ettik sürüleri
koyunu /Göremedim güveyinin boyunu /Nettin Kızılırmak Zilha Gelini/
Anam anam anam anam gülümü /Aman aman gülümü 19.”
Zilha (Zaliha) gelinin öyküsünde köprü ve gelini kurban alan su bir hafı-
zadır. Gelinin ölümü/kaybı kutlu ocak imgesine bağlı olarak hafızalarda derin
izler bırakır ve hikâyeli bir türküye dönüşür. Ağıtlar, halk kültüründe sevdiğini
yitirmenin verdiği acıyı somutlaştırır. Türküde ezgi ve söz; yitirilen canın ka-
rakterni, güzelliğini/yiğitliğini ve ölümünü anlatır. Kızılırmak suya bağlı boğul-
maların çok olduğu bir nehirdir. Bu nedenle türkülere/ağıtlara konu olmuştur.
“Kızılırmak parça parça olaydın olaydın olaydın/ Her parçası bir yerlerde
kalaydın kalaydın /Sen de benim gibi yarsız olaydın olaydın olaydın /Ye-
din Kızılırmak allı gelini gelini… /Balıklar mı yuttu tatlı dilini annem di-
lini/ Avcı gelsin şu kartalı vuralım vuralım vuralım./ Dalgıç gelsin şu gelini
bulalım bulalım bulalım /Güveyiye kara da haber salalım salalım salalım./
Yedin Kızılırmak allı gelini annem gelini./ Balıklar mı yuttu tatlı dilini an-
nem dilini20.”
18 Mutlu Güleryüzlü, Anadolu Sahası Türkülerinde Gelin, Yüksek Lisans Tezi, Necmettin Erbakan
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2022, 87.
19 Burhan Özbakır, Amasya Türküleri, Amasya Belediyesi Kültür Yayınları Amasya 1988, s. 35.-
Türk Halk Müziği Sözlü Eserler Antolojisi 1, TRT Merkez Daire Başkanlığı, Ankara 2000, s. 33.
20 Yusuf Ziya Demirci, Köy Halk Türküleri, Burhaneddin Matbaası, İstanbul 1938, s.328.
415
FEVZİYE ALSA
“Köprüye varınca köprü yıkıldı /Üç yüz atlı birden suya döküldü/ Nice
yiğitlerin beli büküldü /Kızılırmak nettin allı gelini /Nasıl yedin benim
suna boylumu /Kızılırmak parça parça olasın/ Her parçanı bir diyara sa-
lasın /Sen de benim gibi yarsız kalasın /Anası der ben kızımı veremem/
Babası der ben sözümden dönemem /Kardeşi der ben kanına giremem 21.”
“Köprüye geldik de köprü yıkıldı/ Beş yüz atlı birden suya döküldü /Koç
yiğidin orta beli büküldü/ Kızılırmak n’ettin allı gelini /Gerdanı beş karış
benli gelini /Elinin kınası soldu mu ola/ Gözünün sürmesi bozuldu m’ola/
Uçmakta mezarı kazıldı m’ola/ Kızılırmak n’ettin allı gelini /Gerdanı beş
karış benli gelini /Kızılırmak parça parça olasın/Her parçanı bir diyara
salasın/Sen de benim gibi yarsız kalasın/Kızılırmak n’ettin allı gelini/Ger-
danı beş karış benli gelini22.”
21 Türk Halk Müziği Sözlü Eserler Antolojisi 2, TRT Merkez Daire Başkanlığı, Ankara 2000, 565.
22 Ahmet Şükrü Esen, Anadolu Türküleri, İş Bankası Yayınları, Ankara 1986, s. 43.
416
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
mekân ve geleneği işaret eden bir sembole dönüşür. Türkü çağrışım metafo-
ruyla bizi Bafra kültürüne mekânsal bağlamda asıl/öz kuttören inanışına götü-
rür. İlksel inanış ve uygulamalar, geleneğin doğuşunda bir hafıza görevi görür.
Türkülerde başlangıçtaki özgünlük, gelin, köprüden geçme ve suyun arındırıcı-
lık hadisesidir. Sözlü kültür göçler aracılığıyla yeni mekâna ve yaşama uyarla-
nır. Bafra Çetinkaya köprüsü de Kızılırmak üzerinde kurulu olması bağlamıyla
bu öykü ve türküyle geleneğe dönüşen uygulamanın halk muhayyilesinde koru-
nan mekânına dönüşür. Bafra Çetinkaya Köprüsü üzerinde de ritüellere dönü-
şen bağlam, üç başlık altında toplumsal bir çözümlemeye sahiptir. Bu hikâyeyle
gelin imgesi, köprünün nostaljik mekân değeri ve yöredeki uygulamalardan do-
ğan bir sağaltma geleneği işlenir.
Geleneğin İcrası Bağlamında Bir Sağaltma/Köprüden Geçme Ritüeli
Günümüzde Bafra Çetinkaya Köprüsü üzerinde gerçekleşen uygulamalar,
geleneğin icrasıyla bir sağaltma törenidir. Türk kültürünün mitik inanışlarının
ilksel formundan beslenen gelenekte yeni bir yaşam, su ve köprü sembolleriyle
kutsanır. “Bafra’da çok eskiye dayanan bir gelenek de gelin ve damadın konvoyla
tarihi Çetinkaya Köprüsüne getirilerek bu köprüden geçmeleri ve geçerken dilek
tutmalarıdır23.” Gelenek davranış kalıpları üreten örf, adet ve töredir. Sosyokül-
türel ortamlarda üretilir ve uygulayanlarla ilgili nitelik ve durumları aktarır.
“Gelenekten söz ettiğimizde temsilcileri veya koruyucuları bulunan bir şeyden söz
ediyoruz. O, olmuş olan, tevarüs edilmiş veya intikal ettirilmiş olan traditum'dur.
O, geçmişte yaratılmış, icra edilmiş ve inanılmış olan ya da geçmişte var olduğuna,
icra edildiğine veya inanıldığına inanılmış olunan şeydir24.” Gelenekler, nesilleri
birbirine bağlayan kültürel bellek ögeleriyle geleceğe aktarılır. Gelenekler, an-
lamsal çağrışımlara sahip birer dil göstergesi ve iletişim unsurudur. Her sembol
bir gösteren ve gösterilen değeriyle anlamlar üretir. Mitolojik olan ilk olay ve
mekânda yaşanan hadisenin sonuç bağlamıyla geleneğe dönüşmesi kültürün iş-
levsel rolüdür. Kuşaktan kuşağa aktarılan bilgi, inanç ve uygulamalar geleneğin
icrasıdır. Hafızaya alınan köken mitindeki olay/anlatı, gelinin köprüden geçme-
sidir. Gelenek toplum, mekân ve zamanla ilgili uygulama ve inanışların insan
üzerindeki etki süreçleriyle kronotop kavramıyla ilişkilidir. Kronotop zaman ve
mekân birliğidir. Gelinin köprüden geçmesi geleneğin icrasında kronotop ola-
23 Zekeriya Özkan, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları ve Uygulamaları, Yüksek Lisans Tezi, On-
dokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012, s. 96.
24 Edward Shils, “Gelenek” (çev. Hüsamettin Arslan), Doğu-Batı Düşünce Dergisi (Modernliğin Göl-
417
FEVZİYE ALSA
rak ifade kazanır. Su ve köprü, kronotop eşiğidir; yani zaman mekân bütünlü-
ğünü taşıyan bir metafordur. Bu kavram edebî bir bağlam taşıyan mitsel temayı
vurgular. Kronotop kavramı, zaman ve mekânın birlikteliğini ve taşıyıcı unsur
olduğunu ifade eder. Kronotop, bir âna o anla ilgili tüm geçmiş ve gelecek ânla-
rın olasılığını yüklemektir.
25 Kamal Abdulla, Dede Korkut Kitabı’nın Poetikasına Giriş Şafak Vakti (çev. Ali Duymaz), Ötüken
Yayıncılık, İstanbul 2020, s. 62.
26 Eyüp Akman, “Türk Kültürü ve Dünya Kültüründe Su Kültü Üzerine Düşünceler”, Kastamonu
418
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
27 Aliona Pilici, Tarihsel Süreçte Sembolden İkona: Logo, Sanatta Yeterlilik Tezi,
Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2008, s. 8.
28 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. 1, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1971, s. 125.
419
FEVZİYE ALSA
nın Çetinkaya Köprüsünden geçmesi; inanış temelli bir ritüeldir. İyileştirme ri-
tüelleri, halk edebiyatının birçok türünde görülmektedir. Dualar, yeni yuvanın
ocak kültündeki değeriyle kutsanmasıdır. Suya taş atma, Türk mitolojisinde yüz
yıllardır var olan köklü bir gelenektir.
420
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
motorlara binilip Hamza taşından başlayıp yine orada son bulmak koşu-
luyla adanın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanır. Törenlerin amacı; gö-
rüştüğümüz Giresunlular tarafından soyun sürdürülmesi, belaların denize
atılması, döllenmenin bu mevsimde başlaması ve toprağın bereketlen-
mesi biçiminde belirtilir. Bu gelenekle soyun sürdürüleceği umulur 30.”
421
FEVZİYE ALSA
“Bugün düğünlerimizin yaygın bir motifi olan ‘Köprüden Geçti Gelin’ tür-
küsü, Şeytan-Erlik’in yoldaşı ile yaratılan ilk çiftin böyle bir mitolojik mü-
cadelenin sonunda gelinin kutlu göçünü simgelemektedir. Gelin göçünde
alayın köprüde inip oynaması, köprü üzerinde arabadan inilip suya taş
atılması, gelin alayının mutlaka bir köprüden geçirilmesi, geçerken yavaş-
layan arabadan gelinin çantasından içine paralar sıkıştırılmış bir elmayı
dereye atmasının (Duymaz-vd. 2003: 142) kökeninde hep aynı mitolojik
gerçek saklıdır. Elma bir taraftan kutlu su vasıtasıyla Tanrı’dan kut dile-
meyi- zürriyeti simgelerken diğer taraftan cennetten kovulmaya sebep
olan yasak elmayı ve tövbeyi simgelemektedir32.”
Sonuç
Bafra yöresinde Çetinkaya Köprüsüyle kültleşen mekân, gelenek ve tür-
külere hafıza bağlamıyla aktarılan mitolojik kutlu gelin imgesi bulunur. Kültürel
belleğe ait bu unsur, Türk toplumunun atalar kültünden doğan inanışlarının et-
kisini taşır. Gelinin köprüden geçmesi ve gerçekleştirilen ritüeller, mitik gelin
imgesinin hafızalarda korunmasıdır. Bugün canlı bir gelenek olarak icra edilen
Bafra Çetinkaya köprüsündeki ritüeller, Kızılırmak Nehri’nin su ve ocak kültünü
32Pervin Ergun, “Türk Gelininin Mitolojik Göçü”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, C. 13, S. 24, Aralık 2010, s. 286.
422
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ
taşıyan kültürel kimlik özelliklerini taşır. Yeni yapılan köprü, gelin sembolüyle
ilk olayın hafızası ve nostaljik kökeni olarak anıları yaşatmakta ve sembolize
etmektedir. Türk kültüründeki kutlu gelin imgesi mitik hafızanın geleneklerle
mekânda yaşatılmasıdır. Gelin alayının başına gelen olay, düğün töreninin
içinde sağaltma törenleriyle bütünlenir. Evlilik, geçiş aşamaları içinde kutsal bir
kurum olarak önemsenen toplumsal bir yapıdır. Yaşanan ilk olay/mitolojik kö-
ken, hafızaya alınmış sevda türkülerinde ve ağıtlarda kültürel bir öge olarak ko-
runmuştur. Türküler, kültürel bellek bağlamıyla toplumun duygu ve düşünce
dünyasına ait değerlerle yaşamın bir yansımasıdır. Türkülerde korunan hafıza
gelin imgesiyle, ortak hafızada saklanır. Kültürümüzde gelin ve gelin alayı üze-
rine birçok türkü bulunur. Köprüden Geçti Gelin imajı/motifi bir hafıza, gelenek
ve mekân ruhu olarak oluşmuş, türkülerde korunan millî kültür değeridir. Tür-
külerde betimlenen kutlu gelin imgesi, ortak hafızaya yeni yaşamı sembolize
eden köprüden geçme ritüeliyle sunulur. Mitik gelin anne arketipiyle yaratılış
ilhamını, bereketi, gençliği, kozmosu ve ocak kültünü sembolize eder. Bafra’da
modern yaşamla bir geleneğe dönüşen köprüden geçme ritüeli türkülerin hafı-
zası, mekânın ruhu ve geleneğin icrası bağlamında kültürel bir değer taşır. Ge-
lenek, ataların inanış halinde koruduğu uygulamaları aynı inanış ve kültle sür-
dürme bilincidir. Gelin ve damadın köprüden geçmesi, dua etmesi ve dilek tuta-
rak suya taş atması Samsun’un Bafra ilçesinde devam eden canlı bir uygulama-
dır. Gelenek, inanış ve atalar bilinciyle Bafra ve kimlik-mekân bağlamını taşıyan
kültürel bir değer haline gelir. Çetinkaya Köprüsü, marka-kimlik ve değerler ak-
tarımıyla mekânın/ilçenin kent imgesi değeridir. Türkülerin hafızasında,
mekânın ruhunda ve ritüellerde geçiş aşamalarının bir yansıması olarak ilk
imge korunur. Köprü, türküye bu bağlamda hafıza olma işleviyle olgusal bir
mekândır. Bafra Köprüsündeki ritüeller, kültürün sürekliliği ve yaptırım gücü-
nün inanışlarla temellendirilmesidir.
KAYNAKLAR
Abacı, Tahir, Harput/Elazığ Türküleri, İstanbul İkaros Yayınları, 2013.
Abdulla, Kamal, Dede Korkut Kitabı’nın Poetikasına Giriş Şafak Vakti (çev. Ali Duymaz),
Ötüken Yayıncılık, İstanbul 2020.
Ahıshalıoğlu, Alptekin, Bafra … Ah Bafra..., Postiga Yayınları, İstanbul 2011.
Akman, Eyüp, “Türk Kültürü ve Dünya Kültüründe Su Kültü Üzerine Düşünceler”, Kas-
tamonu Üniversitesi Kastamonu Eğitim Dergisi, 2002.
Demirci, Yusuf Ziya, Köy Halk Türküleri, Burhaneddin Matbaası, İstanbul 1938.
Eliade, Mircea, İmgeler Simgeler, (çev. Mehmet Ali Kılıçbay), Gece Yayınları, Ankara
1992.
423
FEVZİYE ALSA
Ergun, Pervin, “Türk Gelininin Mitolojik Göçü”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-
titüsü Dergisi, C. 13, S. 24, Aralık 2010, s.275-290.
Esen, Ahmet Şükrü, Anadolu Türküleri, İş Bankası Yayınları, Ankara 1986.
Gök Akyıldız, Sevilay, “Bir Türkünün Doğuş Hikâyesi: Ay Deresi” Millî Folklor, S. 127,
Güz 2020, s. 244-259.
Güleryüzlü, Mutlu, Anadolu Sahası Türkülerinde Gelin, Yüksek Lisans Tezi, Necmettin
Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2022.
https://eksisozluk.com/suya-tas-atmak--1137703, erişim tarihi: 30.11.2022.
Karadeniz, Sıtkı, “Gelenek Üzerine Bir Okuma Denemesi “Geçmişle Gelecek Arasında Ge-
lenek”, Milel ve Nihal İnanç, Kültür ve Kitoloji Araştırmaları Dergisi, 4(2), 2007, s.
29-47.
Kayacı, Cemil, TRT Repertuvarında Yer Alan Ürgüp Türkülerinin Refik Başaran’ın İcrâ
Kayıtları Işığında Tespit ve Tahlili, Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eği-
tim Enstitüsü, Ankara 2021.
Kutlu, Muhtar, “Yaşamın Üç Hali: Doğum-Düğün-Ölüm”, Fotografya S. 20, 2008, s. 1-2.
Lefebvre, Henri, Mekânın Üretimi (çev. Işık Ergüden), İstanbul: Sel Yayıncılık 2020.
Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, C. 1, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1971.
Özbakır, Burhan, Amasya Türküleri, Amasya: Amasya Belediyesi Kültür Yayınları 1988.
Özkan, Zekeriya, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları ve Uygulamaları, Yüksek Lisans
Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012.
Pilici, Aliona, Tarihsel Süreçte Sembolden İkona: Logo, Sanatta Yeterlilik Tezi, Mimar Si-
nan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2008.
Sarpkaya, Seçkin, “Azerbaycan Türklerinin Efsanelerinde Ekofolklor Bakış Açısıyla Av,
Su ve Ağaç”, Folklor Akademi Dergisi, 5 (1), 2022, s. 59-77.
Shils, Edward, “Gelenek” (çev. Hüsamettin Arslan), Doğu-Batı Düşünce Dergisi (Modern-
liğin Gölgesinde Gelenek), Yıl 7, S. 25, 2003, s.101-131.
Şenocak, Ebru, “Eriştirici/ Dönüştürücü Bir Güç Olarak Aşk/Sevda Türküleri”, Akra Kül-
tür Sanat ve Edebiyat Dergisi, 18(8), 2019, s. 45-60.
Şenocak, Ebru, “Köroğlu Destanında Simgesel Değerler”, 21. Yüzyılda Köroğlu ve Bolu
Araştırmaları, Uluslar Arası Köroğlu, Bolu Tarihi ve Kültürü Sempozyumu Bildiri-
leri Kitabı, 2011, s. 618-634.
Tarlabaşı, Burhan, Eğin Havaları, Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Mü-
dürlüğü Yayınları, Ankara 1995.
Türk Halk Müziği Sözlü Eserler Antolojisi 1-2, TRT Merkez Daire Başkanlığı, Ankara
2000.
Üstünova, Kerime, “Giresun’da Yaşatılan Sacayağından Geçme Geleneğinde ‘Sacayağı’
ve ‘Üç’ Ne Anlatıyor?” Bilig, Kış S. 52, 2010, s. 181-194.
Yılmaz, Havana Tuğçe, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent İmgeleri, Yük-
sek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun
2019.
424
Ermeni Tomkoryan Mektebi Bafra
425
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
Giriş
Türkiye’nin birçok bölgesinde şehirlerle özdeşleşen, yöre halkının sahip-
lendiği belli başlı yiyecek türleri vardır. Yemek milliyetçiliği olarak nitelendiri-
len bu durum, yöresel yemek anlayışının gelişmesine büyük katkı sağlar. Yemek
milliyetçiliği çerçevesinde değerlendirilecek yiyeceklerden biri de pidedir2.
Pide kelimesinin geçmişi Yunanca pişmiş anlamına gelen peptos kelimesine da-
yanır. İnce ve yumuşak ekmek manasında kullanılan peptos; pitta, pita, pitah
kelimeleriyle ilişkilidir. Pita kelimesi de Türkçeye pide, İtalyancaya da pizza
olarak geçmiştir3. Pide Türkçe Sözlük’te “mayalı hamurdan yapılan gereğinde
üzerine yumurta, pastırma, peynir, vb. konularak pişirilen, ekmek yerini tutan,
ince yavan yiyecek”4 olarak tanımlanmıştır. Misalli Türkçe Sözlük’te pide, “ince,
yassı bir çeşit ekmek”5 olarak nitelendirilmiştir. Ötüken Sözlük’te ise mayalı
veya kepekli undan yapılan çeşitli malzemelerin eklenerek pişirildiği ekmek
şeklinde tarif edilmiştir6. Kümbe7, cucu ve cücü 8 kelimeleri Anadolu’da pideye
verilen isimler arasında yer alır. Kızılcahamam’da pideye şaplak9; Yozgat’ta ise
daban işi10 adı verilir. Çocuklar için yapılan pideler de kilik11 olarak adlandırılır.
1 Bayburt Üniversitesi
2 Mehmet Özdemir, “Coğrafi İşaretler ve Türk Mutfak Kültüründe Bir İmge: Espiye Pidesi”, Av-
rasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 8 (25), 2020, s. 96.
3 Zeki Tez, Lezzetin Tarihi, Hayy Kitap, İstanbul 2021, s. 60.
4 Türkçe Sözlük 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1998, s.1802.
5 İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Yayınları, İstanbul 2010,s.995.
6 Yaşar Çağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2007, s.3852.
7 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü VIII, Ankara Üniversitesi Basım Evi, Ankara 1993, s.
3033.
8 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü III, s.1009, 1021.
9 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü X, s.3744.
10 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü IV, s.1314.
11 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü XII, s.4559.
427
ÖZLEM ÜNALAN
Pideler, sade yani içine herhangi bir şey katılmadan yapılabileceği gibi çe-
şitli malzemeler eklenerek de pişirilebilir. Tahinli, ıspanaklı, kuşbaşılı, mantarlı,
kıymalı, peynirli, kaşarlı, pastırmalı, yumurtalı ve karışık başta olmak üzere çok
sayıda pide çeşidi bulunur. Pideler içindeki malzemelere ve yapılış usullerine
göre de farklı isimler alır. Niğde ve çevresinde pide ve tahinli pide için öğme
kelimesi kullanılır.12 Samsun Bafra’da ve Vezirköprü’de sacda pişirilen pideye
patıl13 denilir. Urfa Birecik’te dırnaklı14 Bayburt’ta ise tırnaklı olarak isimlendi-
rilen bir çeşit pide vardır. Balıkesir’de yağlı ve kıymalı pide gödek15, Samsun’da
da pide kıymalı olduğunda doğrudan kıymalı16 olarak adlandırılır. Kirde17 ise
mısır unundan yapılan bir tür pidedir.
Türk mutfak kültüründe önemli bir yeri olan pide, hamur işleri grubunda
yer alan yiyecek türlerinden biridir. Buğday ununun su ile karıştırılmasıyla elde
edilen hamurun, tandırda veya sac üzerinde pişirilmesi ile elde edilir. Pide, bö-
rek, ekmek, çörek vb. hamur grubu ürünlerin geçmişi çok eski çağlara dayanır.
Araştırmalar Anadolu’daki ilk çağ medeniyetlerinden başlayarak birçok mede-
niyetin yuvarlak ve ince hamurdan pide, ekmek vb. yiyecekler yaptıklarını doğ-
rulamaktadır18. Bu manada pidenin Türklerin geleneksel yiyeceklerinden biri
olduğu söylenebilir. Pidenin Selçuklular döneminde Anadolu’da tüketilen bir
ekmek türü olduğu da bilinmektedir19. Kütahya’da Germiyan Beyi Yakup Bey
imaretinde misafirlere pide sunulduğu kaynaklarda yer almaktadır. XIII ve XIV.
yüzyıllarda Osmanlı saray yemekleri arasında peynirli, ıspanaklı ve fodla olarak
adlandırılan pide çeşitleri bulunmaktadır20. A. Süheyl Ünver, Fatih Devri Yemek-
leri kitabında 15. yüzyıl saray mutfağında tüketilen yiyecek ve içeceklerden söz
ederken bu yiyecekler arasında peynirli ve ıspanaklı pideye de yer vermiştir.
Ispanaklı pide Fatih sarayı matbah defterlerine göre Fatih için hazırlanan özel
yiyeceklerden biridir. Ayrıca Fatih Külliyesi’nin aşhanesinde fodla veya fodula
adı verilen pide de pişirilmiştir21.
neği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
2018, s.29,38.
21 A. Süheyl Ünver, Türkiye Gıda Hijyeni Tarihinde Fatih Devri Yemekleri, Kemal Matbaası, İstanbul
1952, s. 9-18.
428
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
Pide üretimi ve tüketimi çok olan bir yiyecek türüdür. Başta Karadeniz ve
kır pidesi olmak üzere Türkiye’de pidecilik önemli bir sektör hâline gelmiştir.
Sinop’tan Batum’a Karadeniz kıyı şeridini içine alan ve Karadeniz pidesi olarak
ün yapan pide çeşidi; sunumu, şekli, iç malzemesi ve pişirme usulleri bakımın-
dan birbirinden farklılıklar gösterir. Diğer taraftan ortak özellikleri sebebiyle
de Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yapılan pidelerden de ayrılır. Karadeniz pi-
desi genel olarak peynirli ve kıymalı olmak üzere iki çeşittir. Dana kıyma kav-
rularak iç malzemesi hazırlanır, mayalı hamur kullanılır, taş fırında pişirilir ve
genellikle kapalı olarak hazırlanır22.
Hamurundan, iç malzemesinin hazırlanmasına birkaç aşama gerektiren
pide, ustaların maharetli ellerinde şekillenip lezzetlenir. Pide, özellikle son yıl-
larda pizza, hamburger, sandviç vb. ürünlerin alternatifi olarak tüketilmektedir.
Aynı zamanda Türk mutfak kültüründe bir imge olarak ön plana çıkmaktadır23.
Günümüzde pide bazı kentlerin imgesi hâline gelmiştir. Bazı şehirler pideleriyle
ün yapmıştır. Ankara Şereflikoçhisar’ın tahanlı pidesi, Bayburt’un tırnaklı pi-
desi, Amasya’nın, Trabzon’un, Rize’nin, Giresun ve Ordu’nun kendine has pide-
leri vardır. Ordu’nun Ünye ve Fatsa; Giresun’un Espiye, Görele, Eynesil ve Tire-
bolu ilçeleri pideleriyle tanınmaktadır. Samsun’un büyük ilçelerinden olan Çar-
şamba, Terme ve Bafra; kendi adlarıyla tanınan pideleriyle meşhurdur. Bu pi-
deler malzemeleri, görünüşleri ve tatları bakımından birbirinden farklıdır.
“Bafra pidesi gevrekliği ile Çarşamba pidesi yumuşak yapısı ile ve Terme pidesi
de soğanlarının iriliği ile birbirlerinden ayrılır.”24 Bafra’nın pidesi ince, uzun ve
daha çıtır çıtırken Çarşamba’nın pidesi daha geniş ve yumuşaktır. Diğer taraftan
Terme pidesinin Bafra pidesine göre soğanı daha baskındır. Açık olarak pişirilir
ve bütün olarak servis edilir. Tirebolu’nun, Espiye’nin ve Görele’nin pidesi ince
hamurludur25. Trabzon pidesi kalın hamurlu, Rize’nin pidesi yuvarlaktır. Usta-
ların el becerileri ve yöre halkının damak tatları birbirlerine yakın mesafeler-
deki yerlerde farklı pide türlerinin oluşmasına sebep olmuştur26. Giresun’un Es-
22 İhsan Seddar Kaynar, “Kültürel Bir Değer Olarak Samsun Pidesinin Tarihsel Kökeni”, 3. Ulusla-
rarası Canik Sempozyumu: Canik-Samsun ve Değerleri, Samsun 2013, s.757.
23 Mehmet Özdemir, s. 96.
24 Gamze Bayri, Samsun İlinin Sahip Olduğu Gastronomi Turizmi Potansiyelinin Değerlendirilmesi,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü,
Samsun 2020, s.50.
25 https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/idil-cimrin/2022/10/05/samsunun-meshur-
429
ÖZLEM ÜNALAN
piye pidesi ince hamuru ve boyutuyla Samsun pidelerinden ayrılır. Espiye pi-
desi daha küçük ve geniştir, şekil olarak da kayığa benzemektedir. Bununla bir-
likte yuvarlak olarak da yapılmaktadır. Lezzeti, hafifliği, yumuşaklığı, sindirim
kolaylığı ve inceliği Espiye pidesinin belirleyici özellikleri arasında yer alır. Ay-
rıca bu pide odun ateşinde ve taş fırında pişirilmekte yeşillik, turşu, salata ve
tereyağı ile sunulmaktadır27.
Trabzon’da pide çok çeşitlilik gösterir. Özellikle Sürmene İlçesi pidesiyle
ünlenmiş ve bu konuda tescil almıştır. Trabzon pidesi yağlı pide olarak adlandı-
rılır. Trabzon’da genellikle peynirli pide yapılır. Peynirli pidelerin üzerine kolot
peyniri denilen ve taze kaşara benzeyen Trabzon peynirinden konulur. Fırına
verilmeden önce pidenin üzerine tereyağı parçaları eklenir. Pişen pidenin üze-
rine de tercihe bağlı olarak tereyağına kırılmış yumurta konulur. Ayrıca Trab-
zon’un tava pidesi olarak da adlandırılan hohollu pidesi meşhurdur. Mısır ve
buğday ununun karışımından elde edilen hamurun bir kısmı bakırdan olan
dönme tava denilen yağlanmış geniş tavaya döşenir. Arasına önceden kavrulup
ılıyan pazı, pırasa ve tuzdan oluşan harç konulur. Üzerine bir kat daha ince açıl-
mış hamur yerleştirilir. Tavanın kapağı kullanılarak ve altı, üstü çevrilerek pişi-
rilir. Arasına herhangi bir malzeme konulmadan tek katlı olarak da yapılabilir28.
Bu pidenin bir benzeri köylerde, fırın günlerinde hazırlanır. Lamesli pide adı ve-
rilen bu pidelerin içinde haşlanmış pazı yaprakları ve barbunyanın soğanla kav-
rulması ile elde edilen karışım yer alır. Hazırlanan lamesli pide fırında pişirilir29.
Temizlenmiş hamsilerin pide hamuru üzerine yerleştirilmesiyle de hamsili pide
elde edilir. Bunların dışında kıymalı ve kavurmalı pide de yapılmaktadır30.
Pide çoğu şehirde öğlen veya akşam yemeği olarak tüketilirken Kü-
tahya’da kahvaltıların vazgeçilmezi olarak bilinir. Aynı şekilde Trabzon, Ordu,
Samsun, Zonguldak ve Giresun’da pazar kahvaltıları fırınlarda pişirilen pideyle
yapılır31. Sade olarak hazırlanan ve birçok şehirde yapılan tırnaklı pide, Bayburt
kahvaltılarının olmazsa olmazlarındandır. “Bayburt halkı için tırnaklı, kerti lor
ve tereyağı muhteşem bir üçlüdür. Tırnaklı pide Bayburt’ta fırınlarda yapılır.
Sadece Ramazan ayında değil Bayburt’ta her zamana tırnaklı pide bulmak
gional-cuisine-4/black-sea-region-124/trabzon-155.html. 27.10.2022.
30 Oya Dinç Alaçam, s. 131.
31 Mehmet Kabacık, s.24, 31.
430
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
mümkündür. Tırnaklının hamuru diğer pide hamurlarına göre daha cıvık yoğ-
rulur ve gevşek bir hamur elde edilir. En az 45 dk. dinlendirilen hamur fırın-
larda pişirilir” ve bir ekmek çeşidi olarak tüketilir32. Pidelerin iç malzemesini
yörede bulunan ve yöreye özgü ürünler de etkilemektedir. Kütahya, Afyon ve
Eskişehir’de yapılan pidelerde haşhaş kullanılırken Karadeniz pidesinin yapı-
mında Giresun çökeleğinden yararlanılır33. Ege Bölgesi’nde ısırgan pidesi34, Ka-
radeniz’de hamsi pidesi35 de bu duruma örnek olarak verilebilir.
Konya halkı arasında etlekmek olarak telaffuz edilen etliekmek, bıçakarası
ve Mevlâna Konya’ya özgü pideler arasında yer alır. Etli ekmek günümüzde çe-
şitli lokantalarda hazırlanmakla birlikte kıymalı harçlar evde hazırlanarak pişi-
rilmesi için fırınlara verilir. Konya’da etli ekmek hazırlamak ve pişirmek za-
manla bir gelenek hâlini almıştır. Eskiden etli ekmekler günümüzün modern lo-
kanta ve restoranlarında pişirilip müşterilere sunulmamış, iç malzemesi ke-
bapçı dükkânlarında hazırlanıp kebapçı çevresindeki etli ekmek fırınlarından
pişirtilmiştir. Kasaplardan gövde olarak temin edilen koyun etleri parçalanıp
sinirlerinden arındırılmış yarım metre uzunluğundaki çift taraflı bir bıçakla kı-
yılmıştır. Bu işleme de et bozma adı verilmiştir. Bunun dışında etleri kıymak için
herhangi bir makine kullanılmamıştır. Sebzeler de aynı şekilde kıyılarak hazır-
lanan kıyma ile karıştırılmıştır. Hazırlanan bu içe de bıçakarası adı verilmiştir.
Etli ekmeklerde kıyma ve sebze çokça kullanıldığı için halk arasında etli ekmeğe
bol da denilir36. Günümüzde ise koyun etinden yapılan ve kıyma ile hazırlanan
harçlı pide etliekmek; satırla küçültülmüş dana etinden yapılan pide bıçakarası;
kaşarla hazırlanan etli pide de Mevlâna olarak isimlendirilir. Konya pidesinin
en önemli özelliği kâğıt kadar ince ve uzunluğunun yaklaşık 2-2,5 metre olma-
sıdır.
Amasra pidesinin yapımında iki çeşit peynirden ve sebzelerden yararla-
nılır. Kaşar peyniri, köy peyniri, domates, biber, maydanoz, dereotu Amasra pi-
desinin iç malzemesini oluşturur. Piştikten sonra üzerine tereyağı sürerek ser-
vis edilir37.
32 Özlem Ünalan, Sazıyla Sözüyle Bayburt Mutfak Kültürü, Paradigma Yayınları, Çanakkale 2022,
s. 197.
33 Mehmet Kabacık, s.288.
34 Cengiz Han Alabacak, s. 47.
35 Cengiz Han Alabacak, s. 49.
36 A. Sefa Odabaşı, Konya Mutfak Kültürü, Konya Ticaret Odası Yayınları, Konya 2001, s.91.
37 Dilek Çoşan, Bartın Mutfak Kültürü ve Yemekleri, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Necmettin
431
ÖZLEM ÜNALAN
38 Hasan Hüseyin Çakıcı, Nazilli Mutfak Kültürü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir 2020, s.23, 57, 78.
39 Sevim Aydos, Ankara Çubuk İlçesi Mutfak Kültürünün Dönüşüm Süreçlerinin Halk Bilimi Açısın-
dan İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2012, s.
39.
40 Abdullah Badem- Elif Kurt,“Zonguldak’ın Meşhur Bir Unlu Mamulü: Ereğli Pidesi”, Karadeniz
27.10.2022.
42 Ali Şen- Nazan Aktaş, “Konya İli Coğrafi İşaretli Gıda Ürünleri”, Bilim ve Teknolojide Yeni Bakış-
lar, (Ed. Nizamettin Çiftçi, Muhittin Dinç, Mehmet Şahin), Çizgi Kitapevi, Ankara 2019, s.166.
432
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
karışımı sürülür ve taş fırında pişirilir43. Bursa tahinli pidesi diğer tahinli pide-
lere göre daha yuvarlak, küçük ve kalındır. Bu üç pidenin ana maddesi tahin olsa
da yapılış usulleri, lezzetleri ve görünümleri bakımından bu pideler birbirlerin-
den ayrılır. Ayrıca pidelerin birçoğu et, yağ, peynir vb. malzemelerden tuzlu ola-
rak hazırlanırken Aksaray şerbetli pidesi ve Kadınhanı tahinli pidesine şeker
ilave edilmesi sebebiyle tatlımsı bir tada sahiptir.
Türkiye’de şehirlerle özdeşleşmiş pidelerin büyük bir bölümü gastrono-
mik manada ün kazanmış, coğrafi işaret almış veya tescillenmiş pidelerdir.
Bafra pidesi, Gaziantep’in tırnaklı pidesi, Akçakoca mancarlı pidesi, Çarşamba
pidesi, Derepazarı pidesi, Kadınhanı tahinli pidesi, Terme pidesi, Aksaray şer-
betli pidesi, Derepazarı pidesi, Emirdağ yumurtalı pidesi, Karasu pidesi, Nazilli
pidesi, Sürmene pidesi, Terme pidesi, Ulaş etli pidesi, Bursa tahinli pidesi, Şe-
reflikoçhisar tahanlı pidesi, Konya etli ekmeği mahreç işareti almış ve tescillen-
miş pidelere örnek olarak verilebilir44. Bu pidelerin büyük bir bölümü Türk Pa-
tent ve Marka Kurumu tarafından coğrafi işaretli ürün olarak tescillenmiştir. Bu
pidelerden Samsun’un Bafra pidesi 2009, Terme pidesi 2010, Çarşamba pidesi
2018 yılında tescilli ürün olarak kabul edilmiştir45.
Gelişen modern hayat düzeni ve bunun getirdiği yemek yeme davranışı,
pide yeme alışkanlığını da etkilemiştir. Pizza, hamburger gibi kültürümüzde
yeri olmayan yiyecekler pide karşısında birer çeldirici olarak durmakta özel-
likle çocuklar ve gençler arasında sıklıkla tüketilmektedir. Oysaki pide pizzanın
atası olarak nitelendirilir46. Günümüzde bu durumun farkında olan bazı üretici-
ler, geleneksel olarak hazırlanan pide ile başka kültürlere ait yiyecekleri yeni
bir yiyecek türü olarak müşterilere sunmaktadır. Örneğin Samsun’daki bir iş-
letmeci, Samsun’un meşhur pidesi ile çocukların severek tükettiği hamburgeri
birleştirerek pi burger adını verdiği bir ürün geliştirmiştir47. Görünümü susamlı
hamburgeri andıran bu ürünün iç malzemesi pide gibi hazırlanmakta ve malze-
meler içine konularak taş fırında pişmektedir48. Böylece geleneksel olanı devam
ettirme çabası yeni ürünlerle birleştirilerek bambaşka bir ürün ortaya çıkarıl-
maktadır.
43 https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/554839dd-b8b7-4dcd-9373-05fa6688
f7fa.pdf, son erişim tarihi: 27.10.2022.
44Abdullah Badem ve Elif Kurt, s.704.
45 Gamze Bayri, s.50-51.
46 Priscilla Mary Işın, s. 229.
47 Gamze Bayri, s.66.
48 https://www.milliyet.com.tr/yemek/galeri/samsunun-meshur-lezzeti-pi-burger-6012203/5,
433
ÖZLEM ÜNALAN
49 Mahmut Tezcan, Türk Yemek Antropolojisi Yazıları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2015, s.
15.
50 Sami Zubaida- Richard Tapper, Ortadoğu Mutfak Kültürleri, çev. Ülkün Tansel, Tarih Vakfı Ya-
2007, s.23.
434
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
eden bu günlerde, pide yemek geleneksel bir form kazanmakta ve bir ritüele
dönüşmektedir. Kutlamalarda pidenin tüketilmesiyle pide, kutlama ve başarı-
ların bir ödülü olarak düşünülebilir52. Herhangi bir törene veya kutlamalara ge-
reksinim duyulmadan, pide yeme adı altında gerçekleştirilen etkinlikler vardır.
Özel sebep yokken arkadaş grupları, komşular veya akrabalar pide yeme adı al-
tında bir araya gelirler. Herhangi başka bir yiyeceğe ihtiyaç duymaksızın pide-
lerini yerler, çaylarını içerler, konuşup dertleşip sohbet ederler. Burada pide in-
sanların bir araya gelmesinde sembolik bir özellik gösterir. Pide yemekteki asıl
amaç, pide sofraları etrafında toplanıp bir araya gelmektir. Pide insanların top-
lanıp buluşmasındaki bir sebep olarak düşünülebilir, hatta insanların bir araya
gelmesinde araç vazifesi görür. Toplumdaki bireyleri veya insan gruplarını bir
araya getirir. Bu yönüyle pidenin birleştirici ve bütünleştirici özelliği olan bir
yiyecek türü olduğu söylenebilir.
Türk kültürünün, Türk gelenek ve göreneklerinin işleyişi ve devamı açı-
sından pide son derece önemlidir. Anadolu’nun küçük yerleşim birimlerinde,
özellikle köy ve kasabalarında yeni doğum yapan hanımlara, yaşlılara, cenaze
evlerine, hastalara ve misafirlere yemek götürme âdeti vardır. Pide söz konusu
kişilere götürülecek yegâne yiyeceklerden biridir. Anadolu’nun birçok yerinde
yeni doğum yapan kadınlara sütünün gelmesi ve kadının eski kuvvetine ulaş-
ması için içli pide götürülür. Eskişehir’de yeni doğum yapan kadının sütü gitti-
ğinde, lohusa kadın Mehmet adının olduğu yedi ayrı evden un toplar ve bu un-
larla pide yapar. Bu pideyi soğanla birlikte bir çobana verir. Akşama kadar pide
ve soğanla gezen çoban akşam otlatmadan döndüğünde “size süt getirdim” di-
yerek pide ve soğanı lohusa kadına verir. Bu soğan ve pideyi yiyen kadının sü-
tünün geleceğine inanılır53. Türkiye’de birçok şehirde yeni doğan bebeği ziya-
rete giden misafirlere lohusa şerbeti yanında içli pide ikram edilir54. Uşak’ta be-
beğin kırkı çıktıktan sonra Mevlit okutulur, misafirlere pide ve lokma tatlısı da-
ğıtılır. Aynı uygulama Aydın’da, Denizli’de ve Burdur’da da vardır. İzmir’de be-
beği görmeye gelenlere kıymalı pide ve ayran ikram edilir. Kütahya’da bebek
için doğu mevlidi adı altında bir kutlama düzenlenir. Burada konuklara ikram
lar, Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları, 1997, s. 65.
435
ÖZLEM ÜNALAN
etmek için evde içli pide hazırlanır veya kıymalı pide çektirilir55. Erkek çocuk-
ları sünnet yaptırıldığında sünnet merasimi sonunda gelenlere pide ayran veri-
lir56. Aynı uygulama Muş’ta da çok yaygındır. Sünnet sonrası yapılan mevlitte
misafirlere pide ve salata ikram edilir57. Aydın Nazilli’de sünnet mevlitlerinde,
asker yemeklerinde pidenin iç malzemeleri (kıyma, domates, soğan vs.) pide-
ciye bırakılır ve pideci kişi sayısına göre pide hazırlar58. Uşak’ta hacdan gelen
kişiler camide veya evinde hacı yemeği verirler. Burada misafirlere yöresel ye-
meklerle birlikte pide ikram ederler. Bu gelenek Aydın’da ve Kütahya’da da var-
dır. Aydın’da hacdan gelen kişiler, etli pide yaptırarak ziyarete gelenlere dağı-
tırlar59. Konya Taşkent’te pide halk arasında pişi olarak da isimlendirilir. Taş-
kent’te düğün hazırlığı esnasında erkek tarafı, evde pişirdikleri pideleri dağıt-
maları için kız tarafına verir60. Amasya’da damadın annesiyle, akraba kadınlar
kız evine gelin görümüne giderken hazırladıkları gözleme ve pideleri hediye ola-
rak yanlarında getirirler61. Ayrıca erkek tarafının kadınları, gelini hamama gö-
türürler ve burada bir eğlence düzenlerler. Hamam çıkışında da misafirlere
pide, dolma ve helva ikramında bulunurlar62. Ardahan’ın Posof İlçesi’nde nişan
merasimlerinden sonra nişana katılanlara lokantalara sipariş verilen etli ve kıy-
malı pidelerden verilir63. Muş’ta nişan merasimi sonrasında kız tarafı erkek ta-
rafından gelen misafirlere pilav, pide, salata ve kavurma ikram eder. Çeyiz asma
âdetinde ise erkek tarafı kızın çeyizini görmeye gelen kişilere yemek olarak ce-
vizli köfte, dolma ve pide verir64. Muğla’da kına gecelerinde yemek verme âdeti
55 Zeynep Çınar, Geçiş Dönemlerinde Mutfak Kültürü ve Yöresel Uygulamaları: Ege Bölgesi’nde Nitel
Çalışma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Konya 2019, s.34, 39, 41,43.
56 Günnur Korkusuz, Alaşehir Yöresi Doğum Gelenekleri ve Çocuk Folkloru Ürünleri, Yayımlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uşak 2019, s.101, 124.
57 Zehra Şeker, Muş Mutfak Kültürü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal
ile Mukayesesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul 2011, s.7.
61 Rahime Deveci, Amasya Yöresi Geçiş Dönemi, Takvim ve Bereket Ritüelleri, Yayımlanmamış Dok-
tora Tezi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2021, s.352, 404.
62 Dilek Çoşan, s.30.
63 Sedan Çakmak, Ardahan Posof İlçesi Mutfak Kültürünün Geçmişten Günümüze Değişim ve Dönü-
şüm Süreçlerinin Halk Bilimi Açısından İncelenmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ardahan
Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Ardahan 2020, s. 100.
64 Zehra Şeker, s.21.
436
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
vardır. Eskiden yemek olarak keşkek, kuru fasulye, pilav, irmik helvası, vb. yi-
yecekler verilirken günümüzde Muğla kına gecelerinde yemek olarak genellikle
pide verilmektedir65. Afyon’da kız tarafı kına yakan kişilere haşhaşlı pide ikram
eder.
Ölü aşı veya ölü yemeği olarak adlandırılan, ölünün vefatının yedinci, kır-
kıncı veya elli ikinci gününde verilen yemek türlerinden biri de pidedir. Ölü ye-
meği Anadolu’nun bazı yerlerinde can pidesi olarak da adlandırılmaktadır66.
Konya’da cenaze sahipleri evde yemek pişirmezler. Komşular, akrabalar cenaze
evine yemek veya fırında yapılan etli ekmeklerden götürürler67. Amasra’da ce-
naze defnedildikten sonra komşuların hazırladığı pide, ayran ve helva defnetme
merasimine katılan kişilere sunulur. Ayrıca cenazenin defnedilmesi sonrasında
mezarlıkların çıkış kapısında pide ve ayran dağıtılır. Benzer uygulamalar İz-
mir’de ve Uşak’ta da vardır. Muğla’da, ziyaretçilere ikram edilmesi için Muğla
Belediyesi cenaze evlerine kıymalı pide ve ayran gönderir68. Balıkesir’de cena-
zenin defnedilmesinden sonra pide ve ayran dağıtılır. Dağıtılan pide ve ayranın
ölünün ruhuna gideceğine inanılır69. Cenazenin ardından yapılan mevlit tören-
lerinde ölü yemeği olarak başka yiyeceklerle birlikte pide dağıtma âdeti var-
dır70. Kütahya’da cenazenin yedinci gününde yavan pide arasına helva konula-
rak mahalle halkına dağıtılır71. Muş’ta ölünün kırkıncı günü komşu ve akraba-
lara pide, lahmacun, salata ve ayran ikram edilir72. Nazilli’de ölünün defni esna-
sında ve cenazenin 52. gününde gelenlere, halebişi olarak isimlendirilen kıymalı
pide verilir73. Burdur’da ölünün kırkıncı gününde tahinli pide ve pişi, elli ikinci
gününde ise kıymalı pide ve takım yemeği yapılır74. Ankara Çubuk’ta cenaze
evine gelen misafirlere çarşı pidesi olarak adlandırılan ve lokantalardan alınan
pide ve ayran ikram edilir75. Ölenin ardından pide, ayran ve diğer yiyeceklerin
mamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Ankara 2021, s.17.
68 Zeynep Çınar, s. 82.
69 Mustafa Işkın, Bandırma ve Çevresinde Halk İnanışlarının Dinler Tarihi Açısından Değerlendiril-
mesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Çanakkale 2020, s. 206-207.
70 Rahime Deveci, s.530, 549.
71 Zeynep Çınar, s. 83.
72 Zehra Şeker, s.22.
73 Hasan Hüseyin Çakıcı, s.80.
74 Nevin Halıcı, Akdeniz Bölgesi Yemekleri, Konya Turizm Derneği Yayımları, Konya 1983, s. 36.
75 Sevim Aydos, s. 87.
437
ÖZLEM ÜNALAN
dirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uşak Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü,
Uşak 2021, s. 106-108.
79 Mehmet Özdemir, s. 101.
438
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
Pide, Türk halkının kolektif belleğinde yer edinen kültürel bir üründür.
Bazı şehirler yöresel pidelerini tanıtmak için şenlik ve festivaller tertip etmek-
tedir. Söz konusu bu şenlik ve festivallerde çok sayıda insan bir araya gelmekte
ve kültürel alışverişte bulunmaktadır. En uzun pide yapma, en çok pide yeme
vb. çeşitli yarışmaların yapıldığı bu tür festivaller insanların sosyalleştikleri
önemli mekânlardandır. Söz konusu bu festivallerden biri Rize’nin Derepazarı
İlçesi’nde yapılan Derepazarı Pide ve Turizm Festivali’dir. Derepazarı Pide ve
Turizm Festivali; Derepazarı pidesini tanıtmak, Derepazarı pidesinin yörede bi-
linirliliğini artırmak ve bir marka hâline gelmesini sağlamak amacıyla yapılır.
Ustaların hazırladığı pideler festivale katılanlara dağıtılır80.
2. Halk Edebiyatı Ürünlerinde Pide
2.1. Halk Şiirinde Pide
Halk şiirinde yemekler üzerine söylenen şiirler ve destanlar mevcuttur.
14. yüzyılın sonu 15. yüzyılın başında yaşayan Kaygusuz Abdal, yemekler üze-
rine yazılmış ilk şiir örneklerinden birini vermiştir. Yemekler üzerine yazılmış
şiirler halk şiirinde sımatiye olarak adlandırılır. Sımat, kelime anlamı olarak sof-
raya dizilmiş yemek demektir. Sımatiye de yemekler üzerine yazılmış şiirdir. Sı-
matiyelerde her türlü yemek ve yiyecek isimlerine yer verilir. Bu tür şiirlerde
geçen yiyeceklerden biri de pidedir81. Sımatiyeler dışında halk şairlerinin sa-
dece pide üzerine yazdığı müstakil şiir örnekleri de vardır. Yavuz Şimşek Bün-
yan Pidesi isimli şiirinde Kayseri’nin Bünyan İlçesi’nde meşhur olan ve Bünyan
Kıymalısı olarak da bilinen pidenin yapılış usullerinden, özelliklerinden ve lez-
zetinden söz etmektedir:
80 Damlanur Küçükyıldız Gözelce, Türk Sofra Kültürü ve Rize Örneği, Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Rize 2021, s. 754-755.
81 Doğan Kaya, “Halk Edebiyatında Yemek Destanları”, Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi, 1(1),
2008, s.78.
439
ÖZLEM ÜNALAN
Neşelenir, şenlenir
Hamuru dillendirir
Söylemese de sırrını
Kıymalıyı yiyen bilir
Düğünde eğlencede
Sıra almak pek zordur
Nişanlına giderken
Al Bünyan pidesi götür
440
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
Yumurtalı, küncülüsü
Geriye artmaz bile
Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı’nın Gavur Gidiler isimli şiiri etli etmek üze-
rine yazılmış müthiş bir beddua niteliğindedir. Yaşadığı bir olayı sindiremeyen
441
ÖZLEM ÜNALAN
Âşık Mehmet olay sonrası soluğu Yeni Konya Gazetesi’nde alır. Hemen orada
irticalen aşağıdaki şiiri söyler ve ertesi günü gazetede yayımlanması için de ora-
dakileri tembihler:
“Derunumdan gelir benim figânım
Feryadım büyüktür çok perişanım.
Dost bildim fos çıktı yârim ihvanım
Naha Arap İzzet, toprak doyursun,
Münafık sofrası mekânın olsun.
442
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
87https://turkoloji.cu.edu.tr/HALK%20EDEBIYATI/dogan_kaya_sivasli_asiklar_yemek_destan-
443
ÖZLEM ÜNALAN
Çakallı Menemeni konu edinen bir başka türküde de Terme pidesine yer
verilmiştir. Pide ile ilgili olan dize Bafra için de söylenilmektedir:
“Bak bunu herkes bilir,
Alaylı okullu da,
Pide Terme’de yenir, (Pide Bafra’da yenir)
Menemen Çakallı’da”92
Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Samsun 2021, s.124.
92 Hüseyin Eroğlu, s.208.
444
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
445
ÖZLEM ÜNALAN
Peynirlidür pidelar
Yedi yedi dedelar
Hani biza dedilar
Oğluma uyku verdilar96
Ayrıca “pide pide yerim seni dile dile”97 şeklinde söylenen bir de teker-
leme bulunur.
3. Bafra Pidesi ve Bafra Pidesinin Özellikleri
Bafra; tarihî geçmişi, doğal güzellikleri ve kendine mahsus kültürü ile dik-
kat çeken Samsun’un önemli ilçelerinden biridir. Millî mücadelenin kazanılma-
sında Bafra halkının takdire şayan katkıları olmuş Müdafaa-i Hukuku Milliye
Cemiyeti’nin ilk kongresi de Bafra’da yapılmıştır. 1924 yılında Bafra halkından
toplanan paralarla bir uçak alınmış, Bafra ismi verilen bu uçak Tayyare Cemi-
yeti’ne hediye edilmiştir98. Bafra pidesi; Bafra nokulu, Bafra dondurması ve
Bafra’nın kaymaklı lokumu gibi ilçenin imgelerinden biridir. 2009 yılında Türk
Patent Enstitüsü’nden Coğrafi İşaret Tescil Belgesi alınarak Bafra pidesi bir
marka hâline gelmiştir99. Bafra pidesinin çıkış tarihîne dair kesin bir bilgi yok-
tur. Havana Tuğçe Yılmaz yüksek lisans tezinde, bu tarihi 1800’lü yıllara götür-
müştür. Kaynak kişilerden edindiği bilgiler doğrultusunda 1850-1920’li yıl-
larda Bafra pidesi yapan fırınlar olduğunu belirtmiştir. Bafra pidesi 1962 yı-
lında Samsun merkezinde açılan pide fırını ile ilk kez Bafra İlçesi’nin dışına çık-
mıştır. 1966 yılında ise Bafra pidesinin şöhreti il sınırlarını aşmış ve Bafra pi-
desi ilk kez İstanbul’daki bir fırında yapılmaya başlamıştır100.
Bafra İlçesi, Kızılırmak Deltası üzerine kurulmuş bir ilçedir. Bafra’nın bu-
lunduğu bölge ova özelliği gösterdiği için tarıma ve hayvancılığa oldukça elve-
rişlidir. Pidenin yapımında kullanılan malzemeler de ilçenin kendisinden temin
mamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2019,
s. 4-5.
99 https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/119.pdf, son erişim tarihi: 24.10.2022.
100 Havana Tuğçe Yılmaz, s. 41.
446
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
101A yşe Öztürk, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2019, s.168.
102 https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/119.pdf, son erişim tarihi: 24.10.2022.
447
ÖZLEM ÜNALAN
daha fazla bir süre dinlendirilir. Daha sonra ılıyan kıymalı harç, açılan hamurun
içine konulur. Hazırlanan pideler kara fırında 270 derecede, kızarana kadar pi-
şirilir. Odun olarak da meşe, pelit veya gürgen kullanılır. Fırından çıkarılan pi-
delerin ortası bıçakla açılarak içerisine tereyağı parçaları ilave edilir. Pideler
kare veya baklava dilimi şeklinde kesilerek servis edilir103. Bafra pidesi, bir ge-
leneğin ürünüdür. Bebek mevlitlerinde, sünnet eğlencelerinde, ölü yemekle-
rinde misafirlere pide ikram edilir104.
Bafra halkının, pidenin içi malzemesini evinde hazırlayarak her pazar sa-
bahı pidecilere gidip pide yaptırması bir gelenek hâline gelmiştir. Bu gelenek
1920’den 1960 yılına kadar o dönemlerde Bafra’da bulunan pide fırınlarında
devam etmiştir105. İlk etapta cuma günlerinde gerçekleştirilen pide yeme gele-
neği, daha sonra pazar gününe taşınmış, gencinden yaşlısına herkes her pazar
sabahı kahvaltıda pide yemiştir. Bafra’da fırınlar pazar günleri ekmek yerine
sadece pide yapmışlardır. Cumartesi gününden hazırlanan pide içleri, pazar er-
kenden fırınlara götürülmüş, sırayla pişirilen pideler kahvaltı sofralarını süsle-
miştir. Sabahtan öğlen saatine uzanan pazar kahvaltıları aile büyüklerinin, eş,
dost ve akrabaların buluşma noktası olmuştur. Pazar günleri pide yeme gele-
neği de kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılmaya çalışılmaktadır. Bu geleneği
devam ettirmek için de 2009 yılından itibaren her nisan ayının ilk pazar günü
Dünya Pide Günü olarak kutlanmaktadır. Geleneksel hâle getirilen bugünde dü-
zenlenecek etkinliklerle Samsun pidesi tanıtılmaya çalışılmakta ve kentte çeşitli
etkinlikler düzenlenmektedir. Dünyanın birçok yerinde ve Türkiye’de yaşayan
Samsunlular, yakınlarında pide salonu varsa Samsun pidesi yaptırmakta yoksa
da kendi imkânları doğrultusunda pide yapıp sosyal medya aracılığı ile payla-
şarak Dünya Pide Günü’nü kutlamaktadırlar. Bafra pidesi gastronomi turizmi
açısından da son derece önemli bir besindir. Bafra pidesinin tanıtılması ve yay-
gınlaştırılması Bafra ve Samsun turizm potansiyelinin artmasında bir etken teş-
kil etmektedir106.
Mutfağına Özgü Turistik Bir Ürün: Bafra Pidesi”, Journal of Tourism And Gastronomy Studies, 4 (4),
2016, s. 80.
106 Eren Canpolat, Yasin Keleş, Yusuf Ziya Akbaş, s.87.
448
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
Sonuç
Pide, Türk mutfak kültürünün geleneksel lezzetlerinden biri olmasının
yanı sıra doğumdan ölüme insan hayatının birçok evresinde karşımıza çıkan bir
tür kutlama, taziye, buluşup bir araya gelme yiyeceğidir. İnsanların iyi günle-
rinde de kötü günlerinde de pide ikramında bulunması bir gelenek hâline gel-
miştir. Günümüzde doğumdan ölüme yapılan tüm merasimlerde lokantalarda
hazırlattırılan pide ve lahmacunlar dağıtılmaktadır. Ayrıca pide Ramazan’la öz-
deşleşen sembolik bir yiyecektir. Tıpkı döner, baklava, kuru fasulye, pilav gibi
Türk halkının severek tükettiği yegâne yiyeceklerden biridir. Doyurucu olması,
çabuk hazırlanması ve ekonomik olması sebebiyle insanlar sıklıkla pide yemeyi
tercih etmektedirler. Buna rağmen özellikle yeni yetişmekte olan nesiller pi-
deye alternatif olarak pizza, hamburger, sandviç vb. yiyecekleri tüketmektedir-
ler. Bundan dolayı da yeni yetişen gençlerin ruhlarını milli değerlerimizle bes-
lediğimiz gibi karınlarını da milli yiyeceklerimizle beslemek bir vazife olarak
görülmelidir. Bu konuda başta annelere ve babalara, daha sonra da öğreticilere
ve üreticilere büyük görevler düşmektedir.
Türkiye’de birçok şehrin kendine has pidesi vardır. Bu pidelerden biri de
Bafra pidesidir. Bafra pidesi kapalı olması, kıyma ve soğanın önceden kavrula-
rak yapılması, tereyağı sürerek servis edilmesi, gevrek bir yapıya sahip olması
vb. özelliklerden dolayı diğer pidelerden ayrılmaktadır.
Bu çalışma yalnızca bir yiyecek olarak algılanan pidenin, sosyal ve kültü-
rel işlevlerini ortaya koyması açısından son derece önemlidir. Çalışmada pide-
nin çok daha önemli ve öte bir işlevi olduğu anlatılmaya çalışılmıştır. Çeşitli şe-
hirlerin pide festivalleri olmasına rağmen ne Samsun’da ne de Bafra’da her-
hangi bir pide festivali yapılmamıştır. Bu konuda yapılan en önemli faaliyet ise
her yıl Nisan ayının ilk haftasının Dünya Pide Günü olarak kutlanmasıdır. Bu
kapsamda Sazıyla Sözüyle Bafra Pidesi konulu bir festival tertip edilmesi Bafra
kültürü ve ekonomisi açısından büyük ehemmiyet taşıyabilir. Söz konusu bu
festivalde âşıklar sazlarıyla ve sözleriyle, ustalar ise maharetleriyle Bafra pide-
sini tanıtabilir. Pide kültürünün tanıtılması ve yaşatılması açısından önemli ola-
cak bu festival pazarlama ve inovasyon açısından da son derece önemlidir.
449
ÖZLEM ÜNALAN
Kaynaklar
Kitap ve Makaleler
Aktaş, Ahmet- Özdemir, Bahattin, Otel İşletmelerinde Mutfak Yönetimi, Detay Yayıncılık,
Ankara 2007.
Alabacak, Cengiz Han, Türk Mutfak Kültüründeki Geleneksel Yemeklerin Bilinirliği: An-
kara İli Örneği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bi-
limler Enstitüsü, Ankara 2018.
Alaçam, Oya Dinç, Gastronomi Turizmine Türk Mutfağının Etkileri Trabzon İli Örneği, Ya-
yımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Okan Üniversitesi, İstanbul 2019.
Aydos, Sevim, Ankara Çubuk İlçesi Mutfak Kültürünün Dönüşüm Süreçlerinin Halk Bilimi
Açısından İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-
titüsü, Ankara 2012.
Ayverdi, İlhan, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Yayınları, İstanbul 2010.
Badem, Abdullah-Kurt, Elif,” Zonguldak’ın Meşhur Bir Unlu Mamulü: Ereğli Pidesi”, Ka-
radeniz Sosyal Bilimler Dergisi, Sonbahar 2021, 13 (25), s. 701-721.
Başak, Vildan, Uşak ve Çevresi Halk İnanışları ve Bu İnanışların Dinler Tarihi Açısından
Değerlendirilmesi, Uşak Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Uşak 2021.
Bayri, Gamze, Samsun İlinin Sahip Olduğu Gastronomi Turizmi Potansiyelinin Değerlen-
dirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Lisan-
süstü Eğitim Enstitüsü, Samsun 2020.
Boratav, Pertev Naili, 100 Soruda Türk Folkloru (İnanışlar, Töre ve Törenler, Oyunlar),
Gerçek Yayınevi, İstanbul 1984.
Camgöz, Nafiz, Taşkent’ten Derlenen Türküler ve T.R.T. Repertuarında Bulunan Konya
Türküleri ile Mukayesesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2011.
Canpolat Eren- Keleş, Yasin Keleş- Akbaş Yusuf Ziya “Gastronomi Turizmi Kapsamında
Samsun Mutfağına Özgü Turistik Bir Ürün: Bafra Pidesi”, Journal of Tourism And
Gastronomy Studies, 4 (4), 2016, s. 75-87.
Çağbayır, Yaşar, Ötüken Türkçe Sözlük, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2007.
Çakıcı, Hasan Hüseyin, Nazilli Mutfak Kültürü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Es-
kişehir Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir 2020.
Çakmak, Sedan, Ardahan Posof İlçesi Mutfak Kültürünün Geçmişten Günümüze Değişim
ve Dönüşüm Süreçlerinin Halk Bilimi Açısından İncelenmesi, Yayımlanmamış Yük-
sek Lisans Tezi, Ardahan Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Ardahan
2020.
Çınar, Zeynep, Geçiş Dönemlerinde Mutfak Kültürü ve Yöresel Uygulamaları: Ege Böl-
gesi’nde Nitel Çalışma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Necmettin Erbakan
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2019.
450
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
Çoşan, Dilek, Bartın Mutfak Kültürü ve Yemekleri, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Nec-
mettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2020.
Deveci, Rahime, Amasya Yöresi Geçiş Dönemi, Takvim ve Bereket Ritüelleri, Yayımlanma-
mış Doktora Tezi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara 2021.
Eroğlu Hüseyin, Samsun Türküleri Üzerine Tematik Bir İnceleme, Yayımlanmamış Yük-
sek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Sam-
sun 2021.
Gözelce Küçükyıldız, Damlanur, Türk Sofra Kültürü ve Rize Örneği, Yayımlanmamış Dok-
tora Tezi, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Rize
2021.
Güngör, Harun, “Geleneksel Türk Dininden Anadolu’ya Taşınanlar” Hacettepe Üniversi-
tesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yaşayan Eski Türk İnançları Bilgi Şöleni, haz.:
Ülkü Çelik Şavk vd., Ankara 2007,s. 1-7.
Halıcı, Nevin, Akdeniz Bölgesi Yemekleri, Konya Turizm Derneği, Konya 1983.
Halıcı, Nevin, “Anadolu Bayramlarında Beyaz Renkler”, Türk Mutfak Kültürü Üzerine
Araştırmalar, Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları, Ankara
1997, s. 65-67.
Işık, Nermin- Kılıçarslan- Aysun vd., “Ilgın Mutfak Kültürü ve Yemekleri”, Selçuk Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.38, 2017, s. 86-94.
Işkın, Mustafa, Bandırma ve Çevresinde Halk İnanışlarının Dinler Tarihi Açısından Değer-
lendirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çanakkale 2020.
Işın, Priscilla Mary, Yemeğin Kültürel Tarihi, Yapı Kredi Yayıncılık, İstanbul 2021.
Kaya, Doğan, “Sivaslı Âşıklardan Yemek Destanları”, Milli Folklor, S.7, Ankara 1990, s.
56-59.
Kaya, Doğan, “Halk Edebiyatında Yemek Destanları”, Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi,
1(1), 2008, s. 77-90.
Kaynar, İhsan Seddar “Kültürel Bir Değer Olarak Samsun Pidesinin Tarihsel Kökeni”, 3.
Uluslararası Canik Sempozyumu: Canik-Samsun ve Değerleri, Samsun 2013,s. 755-
764.
Korkusuz, Günnur, Alaşehir Yöresi Doğum Gelenekleri ve Çocuk Folkloru Ürünleri, Yayım-
lanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uşak
2019.
Odabaşı, A. Sefa, Konya Mutfak Kültürü, Konya Ticaret Odası Yayınları, Konya 2001.
Özdemir, Mehmet, “Coğrafi İşaretler ve Türk Mutfak Kültüründe Bir İmge: Espiye Pi-
desi”, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 8 (25), 2020, s. 92-104.
451
ÖZLEM ÜNALAN
Özkan, Zekeriya, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi,
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2012.
Öztürk, Ayşe, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2019.
Şeker, Zehra, Muş Mutfak Kültürü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversi-
tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elâzığ 2022.
Şen, Ali- Aktaş Nazan, “Konya İli Coğrafi İşaretli Gıda Ürünleri”, Bilim ve Teknolojide Yeni
Bakışlar, ed. Nizamettin Çiftçi, Muhittin Dinç, Mehmet Şahin, Çizgi Kitapevi, An-
kara 2019, s. 160-169.
Tarım, Yasemin Gül, “Konya Oturak Âlemi ve Oturak Türküleri”nin Müzik Bileşenleri, Ya-
yımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Ensti-
tüsü, Ankara 2021.
Tez, Zeki, Lezzetin Tarihi, Hayy Kitap, İstanbul 2021.
Tezcan Mahmut, Türk Yemek Antropolojisi Yazıları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara
2015.
Türkçe Sözlük 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1998.
Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü III, IV, VI, VIII, IX, X, XII, Ankara Üniversitesi
Basım Evi, Ankara 1993.
Uzunağaç, Ömer, Selçuklu Anadolusu’nda Beslenme ve Yemek Kültürü, Yayımlanmış Yük-
sek Lisans Tezi, İstanbul 2014.
Ünalan, Özlem, Bayburt’taki Türbe ve Ziyaret Yerleri, ed.: Rumeysa Bakır Dayı vd., Bay-
burt Üniversitesi Yayınları No:28, Bayburt 2020.
Ünalan, Özlem, Sazıyla Sözüyle Bayburt Mutfak Kültürü, Paradigma Yayınları, Çanakkale
2022.
Üner, A. Süheyl, Türkiye Gıda Hijyeni Tarihinde Fatih Devri Yemekleri, Kemal Matbaası,
İstanbul 1952.
Yılmaz, Havana Tuğçe, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent İmgeleri, Ya-
yımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Samsun 2019.
Zubaida, Sami-Tapper, Richard, Ortadoğu Mutfak Kültürleri, Çeviren Ülkün Tansel, Ta-
rih Vakfı Yayınları, İstanbul 2000.
İnternet Kaynakları
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/idil-cimrin/2022/10/05/samsunun-
meshur-pidesi, son erişim tarihi: 24.10.2022.
http://www.turkish-cuisine.org/print.php?id=155&link=http://www.turkish-cui-
sine.org/regional-cuisine-4/black-sea-region-124/trabzon-155.html, son eri-
şim tarihi: 27.10.2022.
452
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ
453
Faytoncu Rahman Dayı
455
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER
Sema ERDAL1
Doç. Dr. Mutlu KAYA2
Giriş
Küreselleşme ve popüler kültürün yayılmacı etkisi yerel kültürleri orta-
dan kaldırarak bütün dünyanın birbirine benzemesine doğru giden bir yol aç-
mıştır. Geçmişle bağ kurmaya çalışan ve özlem duyan topluluklar yerel kültürü
tanıma ve gelecek kuşaklara aktarımını desteklemektedir. Günümüzde yeni
kültürleri yaşayarak deneyimlemeyi tercih eden, yerel kültürü tanıtıcı festival
ve organizasyonları keşfederek tatil rotalarını buna göre planlayan, öğrenme ve
keşfetme amacı ile seyahat eden turistlerin sayısı oldukça fazladır. Bu manada
turizme konu olan etkinlikler, yörelerin sahip olduğu kültürlerin tanıtılarak, de-
ğerlerin ortaya konulmasını sağlamakla birlikte kültürler arasında bağlayıcı ve
kaynaştırıcı bir rol üstlenmektedir. Kültürleri tanıtıcı turistik faaliyetlerden biri
de etkinlik turizmidir. Etkinlik denildiğinde ilk akla gelen organizasyonlardan
biri de festivallerdir. Etkinlik kapsamına giren ve önemli turist çekim unsuru
olan festivallerin, o bölgede turizmden elde edilen gelirlere ve bölgedeki istih-
dam kapasitesine, bölgenin imajına ve bölgeye yönelik yapılan ağızdan ağıza
reklam davranışına etkisi bulunmaktadır.
Bu çalışmada Bafra ve çevresinde gerçekleştirilen festivallerin turis-
tik ürün olarak mevcut durumunu tespit edip gelecekteki potansiyelini belirle-
yerek somut önerilerde bulunmak amaçlanmıştır. Bafra ve çevresinde yıl bo-
yunca ortalama 10 adet festival, şenlik veya kutlama gerçekleşmektedir. Bu kut-
lamaların birçoğu geçmişten günümüze kadar gelen kültürel mirası yansıtan
gelenekselleşmiş kutlamalarken bir kısmı da doğal veya tarihi özellikleri nedeni
1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Bölümü, Samsun/ Türkiye,
20280572@stu.omu.edu.tr
2 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Bölümü, Samsun/ Türkiye,
457
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA
3 Şefik O. Mercan, “Sürdürülebilir Turizm Kapsamında Bölgesel Planlama ve Turistik Ürün Olu-
şumu, Altınoluk Örneği Üzerine Bir Araştırma”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi. İzmir 2010, s.64-65; Mahmut Demir-Şirvan Ş. Demir, “Turistik Ürün Çeşitlendirme
Kapsamında Futbol Turizmi: Antalya Bölgesinde Bir Araştırma”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, İzmir 2004, s.94; Erkan Akgöz- Ramazan Göral-Engin Tengilimoğlu,
“Turistik Ürün Çeşitlendirmenin Sürdürebilir Destinasyonları Açısından Önemi”, Akademik Bakış
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, 2016, s.398.
4 Necdet Hacıoğlu-Cevdet Avcıkurt, “Turistik Ürün Çeşitlendirmesi”, Nobel Yayınları, Ankara, Şu-
mında İzmir Turizminin Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesine Yönelik Bir Model Çalışması”, İz-
mir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2011, s.78.
6 Bardakoğlu, agt., s.52; Ceylan Alkan, “Doğal ve Kültürel Varlıklara Dayalı Turistik Ürün Çeşit-
458
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER
7 Onur Atak, “Türk Turizminin Tanıtımında Festivallerin Yeri ve Önemi: Antalya Örneği”, İstanbul
Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2009, s.37-39;
Bilsen Bilgili, Önder Yağmur, Hakan Yazarken, “Turistik Ürün Olarak Festivallerin Etkinlik ve Ve-
rimliliği Üzerine Bir Araştırma (Erzurum-Oltu Kırdağ Festivali Örneği)”, Uluslararası Sosyal ve
Ekonomik Bilimler Dergisi, 2012, s.118.
8 Diane O'Sullivan-Marion J.Jackson, “Festival Tourism: A Contributor to Sustainable Local Eco-
nomic Development?”, Journal of Sustainable Tourism, 2002,s.326; Donald Getz- Stephan J. Page,
“Progress and Prospects for Event Tourism Research”, Tourism management, 2016, s.598.
9 Donald Getz, “Event tourism: Definition, evolution, and research”, Tourism Management, 2008,
s. 405–406; Jin- Soo Lee, Choong-Ki Lee, ve Youngjoon Choi, “Examining the role of emotional and
functional values in festival evaluation”, Journal of Travel Research, 2011, s.685; Trevor Mules-
Larry Dwyer, “Public Sector Support for Sport Tourism Events: The Role of Cost-benefit Analysis,
Sport in Society, s.347; Harry H. Hiller- Richard A. Wanner, “The psycho-social impact of the Olym-
pics as urban festival: A leisure perspective”, Leisure Studies,2015, s.684; Metin Argan-Hüseyin
Köse-Güven Sevil- Sabri Kaya-Mehpare Tokay Argan, “A Case Study Approach to Understanding
Event Dimensions of Local Kite Festival as Leisure”, International Journal of Health and Economic
Development,2015,s.38.
459
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA
1093 adet film festivali ve 1930 adet yiyecek ve içecekle ilgili festivaller ya-
pıldı10. Festivalleri ile ünlü olan bir başka ülke olan Çin’de ise her yıl 5000’den
fazla yerel festival düzenlenmektedir11. Festivallerin gerek yerelde gerekse
uluslararası boyuttaki artış ve çeşitliliği ise bu rekabetçi ortamda festivallerin
sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Güney Afrika’da her yıl her yıl 600’den
fazla festival düzenlenmekte fakat katılımcı sayısı yıllar itibari ile düşüş göster-
mektedir12. Kore’de 2019 yılında 884 yerel festivalin yapılmış, bunların birkaçı
dışındaki festivallerin yerel yönetimin yaptığı yatırımlar karşısında nispeten
düşük ekonomik etkileri olduğu belirtilmiştir13. Bu sonucun nedenleri arasında,
festivale özgü vizyon ve değerlerin eksikliği, kötü operasyon yönetimi, yetersiz
festival programları ve altyapı, turist ihtiyaçlarını etkin karşılayamayan hizmet
politikaları gösterilmiştir. Festivallerin arzındaki artışa rağmen ziyaretçi sayı-
sında düşüş görülmesi festivallerin sürdürülebilirliği bağlamında da verimlili-
ğin düşmesine neden olmaktadır. Bu anlamda istenilen verimlilik ve ekonomik
etkiye ulaşmada festival organizatörlerinin yenilikçi tekniklerle maliyet, spon-
sorluk, boşlukları belirleme gibi konuları tespit ve takibi daha da önem kazan-
maktadır.
2. Dünya’dan ve Türkiye’den Festivaller
Rio Karnavalı – Brezilya: 1973’den beri şubat ayında Hıristiyanların
“Büyük Perhiz” öncesi insanların renkli kostümler ve bando eşliğinde samba
dansı yaptıkları festivaldir. On iki samba okulu Sambodromo stadında kendi
seçtikleri temalara uygun kostümler giyerek samba geçidi yaparak yarışırlar.
Stadyum 5000 katılımcı ve 80.000 biletli izleyiciyi ağırlayacak kapasitedir. Kar-
navalın tüm dünyadan binlerce turisti çekmesinin bir diğer nedeni de ülkenin
farklı bölge ve plajlarında yapılan ve günlerce süren balolar ve sokak partileri-
dir14.
Holi Fest / Goa ve Yeni Delhi – Hindistan: Holi festivali Hindu inancına
ait baharın gelişini karşılamak amacı ile kutlanan dini bir bayramdır. Mart ayı
the efficiency of Korean festival tourism and its determinants on efficiency change: Parametric
and non-parametric approaches”, Tourism Management,2021 s.1.
11 Zheng-ying Lu- Wei Zhang-Jing Tang, “An empirical study on brand image of rural festival to-
urist activities: A case of luoping rape bloom festival”, Tourism Tribune, 2009, s.61-66.
12 O'Sullivan, agm.,s.325-342; Chris van Heerden - Melville Saayman, “Sustainability of a national
arts festival: An application of a data envelopment analysis approach”, Tourism Economics, 2018,
s.576.
13 https://kto.visitkorea.or.kr/ , son erişim tarihi: 10.10.2022.
14 https://www.riocarnaval.org/, son erişim tarihi: 11.10.2022
460
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER
dolunayının ertesi günü insanlar renkli toprak boyaları önce kendi yüzlerine
sürer ardından etraflarındaki insanlara atarlar, bu nedenle “Renkler Bayramı”
olarak da bilinir Kullanılan renkler duyguların temsilidir buna göre; Yeşil canlı-
lık ve enerjiyi, sarı dindarlığı, kırmızı aşkı, mavi sakinliği ve pembe şefkati ifade
etmektedir. Festivalin en büyük özelliklerinden biri de ülke sınırlarını aşmış ol-
ması, günümüzde birçok ülke ve şehirde Holifest adı ile kutlanmaktadır15.
Çin Yeni Yılı / Pekin – Çin Halk Cumhuriyeti: Çin yeni yıl kutlamaları
12 Hayvanlı takvime göre her yılın ilk yeni ayı ile dolunayı arasında kutlanır ve
günümüzden 4 bin yıl öncesine kadar dayanır. Takvime göre her yıl bir hayvana
denk gelmekte ve o sene o hayvanın adıyla anılmaktadır. Kutlama tarihleri ayın
evrelerine göre belirlendiği için “Ay Yeni Yılı” olarak da adlandırılır. Festival sı-
rasında Çin’in birçok bölgesinde dansçılar uzun ve renkli ejderha figürleri do-
laştırırlar çünkü inançlarına göre ejderha iyi talihin sembolüdür. Kırmızı renk,
ışıklar, ateş ve ejderha Çin yeni yılı kutlamalarının ana temasını oluşturmakta-
dır.16
Antalya Altın Portakal Film Festivali: 1964 senesinden itibaren düzen-
lenen Antalya Altın Portakal Film Festivali, Türkiye’de düzenlenen en önemli
film festivali olarak kabul ediliyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin himaye-
sinde, ANSET tarafından 2022 yılında 59. kez gerçekleştirilen Festivalde Altın
Portakal’ın En İyi Filmi; Özcan Alper’in yönettiği “Karanlık Gece” oldu! Emin Al-
per imzalı “Kurak Günler” geceden En iyi Yönetmen Ödülü dâhil 9 ödülle ay-
rıldı17.
Akbank Caz Festivali, İstanbul: 1991 yılında İstanbul'da düzenlenen
konserler ile başlayan ve bu yıl 32. gerçekleştirilen Akbank Caz Festivali Dün-
yanın en önemli caz müzisyenlerinin performansını canlı ileme fırsatını sunma-
nın yanında, gelecek vadeden sanatçılara da yer vermekte. Paneller, atölyeler,
film gösterimleri, dinletiler ve sosyal sorumluluk projeleriyle çok yönlü bir or-
ganizasyon haline gelen Festival; 2006 yılından itibaren gerçekleştirdiği Kam-
püste Caz konserleri ile İstanbul'un dışında Türkiye'nin birçok kentine ulaş-
maktadır18.
15 Hammet Arslan, “Holi: Hindu Bayramı”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
461
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA
462
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER
463
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA
taşıdığı renkli, katlardan oluşan ve içinde mum yanan fenerlerden alan sele se-
pet top kandil kutlamasının öznesi, maniler söyleyerek mahalledeki evlerden
şeker toplayan çocuklardır.
Bugünkü Sele Sepet Şenliklerinin kaynağına dair birkaç farklı görüş bu-
lunmakla birlikte kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Şenliklerin çıkışının Os-
manlı Döneminde mübarek gecelerde minarelerde kandil yakılmasına dayan-
dığı, minarelerde kandil yakılması âdetinin ne zaman başladığı ise tam bilinme-
mekle birlikte Sultan 3. Murad zamanında, Şubat 1588’de, Berat, Regaip ve Mev-
lit gecelerinde kandiller yakılması için ferman çıkarıldığı bilinmektedir24.
Bir başka görüşe göre de Sele-Sepet Şenlikleri bir zamanlar birlikte yaşa-
dığımız Rum komşularımızın ellerindeki sepetler ve ayın konumuna göre rama-
zanın başlangıcını ve ortasını belirleyerek Müslümanlara aktardıkları bir gele-
nek iken zamanla Müslümanlar tarafından da benimsendiği ve ramazanın yarı-
sını bitirmiş olmayı kutladıkları bir şenliğe dönüştüğü iddia edilir. Sele Sepet
Top Kandil Şenliğinin Sinop şehrindeki “Sellime Çıkma” diğer adı ile “Helesa”
denilen geleneğin zamanla değişime uğramış versiyonu olduğu da iddialar ara-
sındadır25.
Uluslararası Kapıkaya Doğa Sporları ve Kültür Festivali: 2017 yılında
ilki düzenlenen Kapıkaya festivali, Kapıkaya ve Asar Mahallesinde “Doğayı Ya-
şat, Sporu Yaşa” sloganıyla her yıl temmuz ayında 5 gün 4 gece olarak gerçekle-
şen Bafra’nın ve bölgenin dört mevsim turizm potansiyeline sahip bir festival-
dir. Başta yamaç paraşütü, su sporları, tırmanma ve doğa yürüyüşü olmak üzere
birçok sportif faaliyetin yanı sıra atölye çalışması, konser, foto safari ve gezi gibi
farklı etkinlikler de yapılmaktadır. Bu yıl 4. düzenlenen festivalde her yıl bir do-
ğayı ve çevreyi koruma temasına uygun bir slogan seçilmektedir. Buna göre
2022 yılının sloganı da ''İklim Değişikliği ve Sıfır Atık'' olarak belirlenmiştir.
24Recep Yılmaz, “Sele Sepet Top Kandil Şenlikleri ve Mahyalar”, Yayın (20.07.2013), Bafraha-
ber.com, https://www.bafrahaber.com/yazaryazi/sele-sepet-top-kandil-senlikleri-ve-mahyalar-
-36111.html erişim tarihi: (20.09.2022).
25Gonca Vural, “Sele sepet top kandil, Bafra`ya ait bir gelenek midir?”, Yayın (13.08.2011), Bafra-
haber.com, http://www.bafrahabergazetesi.com/kose-yazisi/48/sele-sepet-top-kandil.html,
erişim tarihi: 25.09.2022; M. Öcal Oğuz- Mehmet Kösemek-Nihan Çiçekoğlu- Tuna Yıldız, “Tür-
kiye’de 2011 Yılında Yaşayan Ramazan ve Kurban Bayramı Geleneksel Kutlamaları”, Gazi Üniver-
sitesi THBMER Yayınları. Ankara,2012, s.90-92; Emin Günaydın, “Bafra’da Yaşatılan Somut Olma-
yan Kültürel Miras Sele-Sepet Top Kandil”, Yayın (08.05.2020), Akasyam Haber,
https://www.akasyam.com/bafrada-yasatilan-somut-olmayan-kulturel-miras-sele-sepet-top-
kandil-173888/, erişim tarihi: 25.09.2022.
464
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER
Kapıkayafest 2018’de; Kamp alanında 943 çadır kurularak 1530 kişi ko-
naklamış, konaklayanların birçoğunun da Bafra dışından olduğu belirtilmiştir.
Yine aynı yıl 119 fotoğrafçı, 150 dağcı,130 pilot ile toplamda 399 sporcu katıl-
mıştır26. 2019 yılında festival alanını 50.000 turist ziyaret etmiş, kamp alanında
ise 3000 kişi konaklamış ve toplamda 2200 sporcu katılımı gerçekleşmiştir27.
Covit-19 salgını nedeni ile iki yıl ara verilmiş, ardından 2022 yılında festival tek-
rar yapılmıştır. Bafra belediyesinin resmî sitesindeki verilere göre 2022 yılında
yapılan festival kamp alanında 1000’in üzerinde çadır olduğu belirtilmiştir. Ay-
rıca yurtiçi havacılık kulüplerinden 85, yurt dışından ise 15 paraşütçü olmak
üzere 100 yamaç paraşütçüsünün katıldığı festivalde, bu yıl ilki gerçekleştirilen
Yelken kanat Milli Takımı seçmeleri de Kapıkaya tepesinde gerçekleştirilmiş-
tir28.
4. Sonuç ve Öneriler
Turistik açıdan bir destinasyonun belirgin bir kimliğe sahip olması ora-
daki turistik faaliyetlerin sürdürülebilir tanınır ve kalıcı olması bakımından bü-
yük öneme sahiptir. Bafra şehri tarihi, kültürel ve doğal birçok değere sahip ol-
masının yanı sıra, en verimli topraklara sahip ovalardan da biridir. Festivaller
ait oldukları bölgenin turistik çekiciliklerini ön plana çıkarmak için en uygun
yollardan biridir. Bafra, kültür turizmi, gastronomi turizmi, doğa sporları ya da
ekoturizm için uygun niteliklere ve bahsedilen tüm bu turistik faaliyetlerin ge-
liştirilmesinde kullanabileceği etkinlik ve festivallere sahiptir.
26Bafra Belediyesi İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (01.08.2022), “Kapıkayafest 2022 Sona Erdi”,
https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/62e7bbb6fdcac121bca786b4/KAPIKAYAFEST-2022-SONA-
ERDI, erişim tarihi: 28.08.2022; Bafra Belediyesi İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (03.08.2018), “Ka-
pıkayafest’e Katılım ve Ziyaretçi Rekoru”, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/5b64610bfd-
cac10bc0a9c815/KAPIKAYAFESTE-KATILIM-VE-ZIYARETCI-REKORU%E2%80%A6, erişim ta-
rihi: 28.08.2022.
27 Yasin Keleş- Mutlu Kaya- Asena Kurt- Burak Arslan, “Kapıkaya Fest’e Katılanların Festivale
İlişkin Kalite Ve Değer Algılarının Belirlenmesi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İnsan Bilimleri Der-
gisi, 2020, s.230; Bafra Belediyesi İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (26.07.2019). “Kapıkaya Semaları
Rengârenk”, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/5d3b4c10fdcac102fc4cc2f9/KAPIKAYA- SEMA-
LARI-RENG%C3%82RENK, erişim tarihi: 28.08.2022.
28 TRT Haber İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (30.07.2022), “Samsun'da Uluslararası Kapıkaya Doğa
465
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA
Araştırmaya konu olan festivaller turistik ürün olarak ele alındığında fes-
tivallerin tanıtım çalışmaları yetersiz görülmüş, kültürel miras özelliklerini ba-
rındıran festival ve kutlamalarla ilgili gerekli girişim ve başvuruların yapılma-
mış olduğu tespit edilmiştir. Bu anlamda geleneksel öğeler barındıran bazı fes-
tival ve kutlamaların sürekliliğinin yakın gelecek için tehlikede olduğu söylene-
bilir. Yöreye has tarımsal ürünlerin, coğrafi işaretli ürünlerin ve gastronomik
ürünlerin tanıtımı ve pazarlanması gibi konulara dair yapılmış çalışmalar ye-
tersizdir. Turistik tesislerin yetersizliği ve alt yapı sorunlarının tam manası ile
giderilememiş olması festivallerin sürdürülebilirliği açısından olumsuz bir et-
ken olarak görülmektedir. Örnek olarak Bafra’da bulunan tek turistik tesis olan
“Ali Kale Turistik Tesisi” konum ve fiziki şartları gereği çok avantajlı bir bölge
olan Kızılırmak sedde projesine yakın olmasına rağmen uzun zamandır konak-
lama ve yeme içme hizmetine kapalıdır. Kentte yapılan etkinliklerin yerel med-
yada yer aldığı ancak ulusal medyada yeteri kadar ses getirmediği anlaşılmak-
tadır. Dolayısıyla turistik hareketliliğinde yeterli oranda olmadığı görülmekte-
dir. Samsun’un tanıtımında kullanılan resmi site olan www.samsun.com.tr ad-
resindeki “festivaller” başlığının içerik kısmına bakıldığında Bafra ilçesinde ger-
çekleşen hiçbir festival veya şölenin site içeriğinde bulunmadığı görülmüştür29.
Aynı zamanda festivalleri organize eden kurum ya da kuruluşların resmî web
sitelerinin günümüz dijital bilgi akışı hızına ve içeriğine ulaşamadığı tespit edil-
miştir.
Mevcut tespitler ışığında çalışmaya konu olan festivaller turistik ürün
olarak değerlendirildiğinde getirilen öneriler şunlardır;
Sele Sepet Top Kandil Şenliği ile ilgili Kültür ve Turizm bakanlığı “Somut
Olmayan Kültürel Miras Türkiye Ulusal Envanteri” ne kayıt başvurusu yapılma-
lıdır. Kandil geleneğinin şehrin her yerinde hissedildiği, çok daha renkli bir kut-
lamaya evirilme potansiyeli olduğu düşünülmektedir. Dünyadaki en büyük fes-
tivallerin kökeninde bulunan inanç turizmi olgusunun gerçekliğinden hareketle
ramazan ayının yarısına gelmiş olmanın kutlanması bölgeye olan turistik ilginin
artacağı düşünülmektedir. Coğrafi işaretli, ürünlerin tanıtımı festivaller sıra-
sında yoğun şekilde yapılmalı, bu ürünlerin ambalaj ve paketlemesinde mahreç
ve menşe logoları kullanarak turistlere ürünün yöreye has olduğu güveni veril-
melidir. Kent güzergâhı ve merkezinde bu ürünlerin tanıtımı ve pazarlaması
amacı ile ürünlerin maket, hediyelik eşya veya süs eşyasına dönüştürülmüş
formları tasarlanmalıdır.
466
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER
467
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA
KAYNAKLAR
Ahıshalıoğlu, Alptekin. 2008. “Bafra… Ah Bafra…”, Kurtiş Matbaacılık – 2008, 462 sayfa,
ISBN 978-605-8960-60-2.
Akgöz Erkan, Göral Ramazan, Tengilimoğlu Engin, “Turistik Ürün Çeşitlendirmenin Sür-
dürebilir Destinasyonları Açısından Önemi”, Akademik Bakış Uluslararası Ha-
kemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, 2016, Sayı 55 Mayıs Haziran, 397-407.
Alkan Ceylan, “Doğal ve Kültürel Varlıklara Dayalı Turistik Ürün Çeşitlendirmesi ve Sür-
dürülebilirliği Literatür Çalışması”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2015,
3(19), 214-226.
Argan Metin, Köse Hüseyin, Sevil Güven, Kaya Sabri, Argan Mehpare Tokay, “A Case
Study Approach to Understanding Event Dimensions of Local Kite Festival as Le-
isure”, International Journal of Health and Economic Development,2015, Develop-
ment, 1(1), 37-45.
Arslan Hammet, “Holi: Hindu Bayramı”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Der-
gisi, 2014, 1 (39), 181-220.
Atak Onur, “Türk Turizminin Tanıtımında Festivallerin Yeri ve Önemi: Antalya Örneği”,
İstanbul Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul 2009.
Bafra Belediyesi İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (29.07.2022), “Türkiye Yelken Kanat Hedef
Şampiyonası Kapıkayafest’te Yapılacak”, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/
62e3db9ffdcac117b02738cf/TURKIYE-YELKENKANAT-HEDEF-SAMPIYONASI-
KAPIKAYAFEST-TE-YAPILACAK, erişim tarihi: (28.08.2022).
Bafra Belediyesi İnternet Sitesi. Yayın Tarihi (01.08.2022). “Kapıkayafest 2022 Sona
Erdi” https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/62e7bbb6fdcac121bca786b4/KAPIKA-
YAFEST-2022-SONA-ERDI Erişim Tarihi: (28.08.2022).
Bafra Belediyesi İnternet Sitesi.(03.08.2018).“Kapıkayafest’e Katılım ve Ziyaretçi Re-
koru” https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/5b64610bfdcac10bc0a9c815/KAPIKA-
YAFESTE-KATILIM-VE-ZIYARETCI-REKORU%E2%80%A6 Erişim Tarihi:
(28.08.2022).
Bafra Belediyesi İnternet Sitesi.(26.07.2019). “Kapıkaya Semaları Rengârenk”
https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/5d3b4c10fdcac102fc4cc2f9/KAPIKAYA-SEMA-
LARI-RENG%C3%82RENK Erişim Tarihi: (28.08.2022).
Bardakoğlu Övünç, “Turistik Ürün Bakımından Destinasyon Planlaması ve Pazarlaması
Kapsamında İzmir Turizminin Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesine Yönelik Bir
Model Çalışması”, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dok-
tora Tezi, 2011.
Bennett, Andy, Taylor Jodie, Woodward Ian, “The Festivalization of Culture”, Edited by
Andy Bennett, Jodie Taylor and Ian Woodward. London ;: Routledge, 2016,
https://doi.org/10.4324/9781315558189.
Bilgi, Ö., Atasoy, S., Dönmez, Ş., Summerer, L. "Samsun (Amisos) Bölgesi'nin Kültürel Ge-
lişimi Projesi". BELLETEN 68 (2004): 387-402
468
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER
Bilgili Bilsen, Yağmur Önder, Yazarken Hakan, “Turistik Ürün Olarak Festivallerin Et-
kinlik ve Verimliliği Üzerine Bir Araştırma (Erzurum-Oltu Kırdağ Festivali Ör-
neği)”, Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Bilimler Dergisi, 2012, Cilt: 2, Sayı: 2,
117–124.
Choi Kanghwa, Kang Hee Jay, Kim,Changhee, “Evaluating the efficiency of Korean festi-
val tourism and its determinants on efficiency change: Parametric and non-para-
metric approaches”, Tourism Management,86 (2021) 104348.
Demir Mahmut, Demir Şirvan Ş. “Turistik Ürün Çeşitlendirme Kapsamında Futbol Tu-
rizmi: Antalya Bölgesinde Bir Araştırma”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, İzmir 2004, 6(1),94-116.
Getz Donald, “Event tourism: Definition, evolution, and research”, Tourism Manage-
ment, 2008, 29(3), 403–428.
Getz Donald, Page Stephan J., “Progress and Prospects for Event Tourism Research”, To-
urism management, 2016, 52, 593-631.
Göral Ramazan, Tuna Muharrem, “Kültürel Çekiciliklerin Turizm Sektörü Rekabetçiliği
Açısından Önemi”, International Journal of Contemporary Tourism Research,
2018, 1, 1-12.
Günaydın, Emin. Yayın (08.05.2020). Bafra’da Yaşatılan Somut Olmayan Kültürel Miras
Sele-Sepet Top Kandil. Akasyam Haber. Erişim (25.09.2022). https://www.akas-
yam.com/bafrada-yasatilan-somut-olmayan-kulturel-miras-sele-sepet-top-kan-
dil-173888/.
Hacıoğlu Necdet, Avcıkurt Cevdet, “Turistik Ürün Çeşitlendirmesi”, Nobel Yayınları, An-
kara, Şubat 2008.
Hiller Harry H., Wanner Richard A., “The psycho-social impact of the Olympics as urban
festival: A leisure perspective”, Leisure Studies,2015, 34(6), 672–688.
https://doi.org/10.1080/02614367.2014.986510.
Keleş Yasin, Kaya Mutlu, Kurt Asena, Arslan, Burak “Kapıkaya Fest’e Katılanların Festi-
vale İlişkin Kalite ve Değer Algılarının Belirlenmesi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi
İnsan Bilimleri Dergisi,1 (2020): 227-240.
Lee Jin- Soo, Lee Choong-Ki, Choi Youngjoon, “Examining the role of emotional and func-
tional values in festival evaluation”, Journal of Travel Research, 2015, 50(6), 685–
696.
Lu Zheng Y., Zhang Wei, Tang Jing, “An empirical study on brand image of rural festival
tourist activities: A case of luoping rape bloom festival”, Tourism Tribune, 2009,
24(5), 61–66.
Mercan Şefik. O, “Sürdürülebilir Turizm Kapsamında Bölgesel Planlama ve Turistik
Ürün Oluşumu, Altınoluk Örneği Üzerine Bir Araştırma”, Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi. İzmir 2010.
Oğuz M. Öcal, Kösemek Mehmet, Çiçekoğlu Nihan, Yıldız Tuna, “Türkiye’de 2011 Yılında
Yaşayan Ramazan ve Kurban Bayramı Geleneksel Kutlamaları”, Gazi Üniversitesi
THBMER Yayınları. Ankara,2012.
469
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA
470
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER
EKLER
Resim1
Resim 2
471
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA
Resim 3
Resim 4
Tanyeri, Yücel. Yayın (14.08.2011),” Topkandil...”, Fotoğraf: Yücel Tanyeri Blog, Erişim
(25.09.2022)
http://yucel-tanyeri.blogspot.com/2011/08/top-kandil.html
472
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER
Resim 5
Resim 6
Tanyeri, Yücel. Yayın (14.08.2011),” Topkandil...”, Fotoğraf: Yücel Tanyeri Blog, Erişim
(25.09.2022)
http://yucel-tanyeri.blogspot.com/2011/08/top-kandil.html
473
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA
Resim 7
Resim 8
474
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER
Resim 9
Resim 10
475
Meydan 1985
477
YERELDEN ULUSALA BİR YOL: COĞRAFİ TESCİLLİ
ÜRÜNLERİ İLE BAFRA
Çağla YILMAZ1
1Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Türk Halk Bilimi, Ankara,
cyilmaz061@gmail.com, ORCID: 0000-0002-1525-1000
479
ÇAĞLA YILMAZ
480
YERELDEN ULUSALA BİR YOL: COĞRAFİ TESCİLLİ ÜRÜNLERİ İLE BAFRA
481
ÇAĞLA YILMAZ
482
YERELDEN ULUSALA BİR YOL: COĞRAFİ TESCİLLİ ÜRÜNLERİ İLE BAFRA
483
ÇAĞLA YILMAZ
484
YERELDEN ULUSALA BİR YOL: COĞRAFİ TESCİLLİ ÜRÜNLERİ İLE BAFRA
485
ÇAĞLA YILMAZ
KAYNAKLAR
Bayazit, Murat, Ceylan, Uğur, Saylan, Uğur. (2012). “Geleneksel El Sanatlarının Bölge
Turizmine Etkisi”. Batman University International Participated Science and Cul-
ture Symposium, 899- 908.
Güçer, Evren, Hassan, Azize ve Pelit, Elbeyi. (2013). “Destinasyon Pazarlamasında Bele-
diye Web Sayfalarının Önemi: Türkiye’deki Büyükşehir Belediyelerinde Bir İnce-
leme”. Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2(4), 47-62.
Oğuz, M. Öcal (2009). Somut Olmayan Kültürel Miras Nedir?, Ankara: Geleneksel Yayın-
cılık.
Özdemir, Cafer (2021). “Bir Kent İmgesi Olarak Bafra Nokulu”. Erdem 81, 93- 120.
Sarıkaya Hünerel, Zeliha, Er, Birnaz. (2012). “Halk Kültürünün Tanıtılmasında El Sanat-
larının Yeri ve Önemi”. Batman Üniversitesi Journal of Life Sciences I, 179- 190.
Sarıipek, Semih, Çevik, Samet. (2020). “Oraların Nesi Meşhur: Şehir Pazarlamasında
Coğrafi İşaret Tescilli Ürünler”. Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi 32,
4907- 4938.
Yılmaz, Havana Tuğçe. (2019). Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent İm-
geleri. Samsun: On Dokuz Mayıs Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
486
Meydan1940
487
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ
SÖZCÜKLER
Giriş
Tarihî süreç içerisinde Türk kültürü, diğer dünya dilleri ve kültürleriyle
çeşitli boyutlarda genel ve özel amaçlı ilişkiler kurmuştur. Türkçe, muhtelif ve
mücbir sebeplerle etkileşim hâlinde olduğu kültürlerin dillerinden ödünçleme-
lerde bulunduğu oranda karşılıklı etkileşim gereği dinî, siyasi, sosyal, ticarî, kül-
türel, askerî ve diplomatik amaçlı ilişkileriyle diğer dillere de çeşitli kavram
alanlarında çok sayıda kelime alışverişinde bulunmuştur. Türkçe, Doğu ile Batı
medeniyetleri arasında uzanan sınırları dolayısıyla hem Türkçe kökenli hem de
imparatorluk dili olma vasfıyla bünyesine aldığı yabancı kaynaklı Türkçeleşti-
rilmiş sözcükleri geçiş güzergâhı olan konumuyla da başka dillere taşıyan bir
kültür aktarıcısı olarak söz konusu diller arasında adeta bir köprü vazifesi gör-
müştür2.
1 Millî Savunma Üniversitesi, Kara Harp Okulu, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Ankara, ebo-
zok@kho.msu.edu.tr. ORCID: 0000-0001-5369-7487.
2 Emrah Bozok, “Temizlik Doğu’dan Gelir: Türkçe’den Dünya Dillerine Temizlik Söz Varlığı”, Bilim
ve Yazı Dili Olarak Türkçe Sempozyumu (Ed. Gökçe Yükselen Peler- Saffet Alp Yılmaz), Hiperyayın,
İstanbul, 2022, s. 434.
3 Bozok, agb., s. 434.
489
EMRAH BOZOK
tin - Çeviri -Notlar - Dizin, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2014, s. 172.
10 Ercilasun ve Akkoyunlu, age., s. 252.
11 Ercilasun ve Akkoyunlu, age., s. 326.
490
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER
yana bir arıgsız bu kılkı otun / kişiler ewinde bu kopurur tütün (KB 341;
KB 1763) “Yakışıksız hâllerden biri de kaba huylu olmaktır; böyle adam insanın
evinde karmaşa çıkarır.”12.
Türkiye Türkçesinde tütün sözü, “1. Patlıcangillerden, birleşiminde niko-
tin bulunan, otsu bir bitki (Nicotiana tabacum). 2. Bu bitkinin kurutulup kıyıla-
rak sigara biçiminde veya pipoyla içilen yaprağı: ‘Elinin tersiyle yeleğine düşen
tütün küllerini silkti.’ – M. Ş. Esendal. 3. Duman.”13 anlamlarını karşılamaktadır.
Tütün sözünden tütün içmek “tütünü yakıp dumanını içine çekmek.”; tü-
tün sarmak “sigara kâğıdına tütün koyup sigara yapmak: ‘Bir yandan tütün sa-
rarken bir yandan da köyün evlerine bakıyorum.’ - Mustafa Kutlu.”; tütününü tüt-
türmek “ev ve aile düzeninin sürmesini sağlamak: ‘Ben rahmetlinin tütününü
tüttürmek için o rahatlığı da teptim.’ - Abbas Sayar.; tütünü tepesinden çıkmak
“dumanı tepesinden çıkmak.” gibi kalıplaşmış deyimler türetilmiştir. Ayrıca tü-
tün mamulü olarak tütün kolonyası gibi ürünler ve tütün sözcüğü ile tütün balığı,
tütün rengi, yaprak tütün, yavaş tütün, ağız tütünü, nargile tütünü14 gibi birçok
birleşik yapılı kelime de üretilmiştir.
Çağdaş Türk Lehçelerinde tütün ve sigara anlamında; Azerbaycan Türk-
çesinde tütün; Türkmen Türkçesinde temmä:ki, tütin; Başkurt Türkçesinde ta-
bak; Kazak Türkçesinde temeki; Kırgız Türkçesinde tameki; Tatar Türkçesinde
tabak; Özbek Türkçesinde tütün, tämäki; Yeni Uygur Türkçesinde tütün, ta-
maka; Hakas Türkçesinde tamkı, tüdün; Altay Türkçesinde taŋkı; Yakut Türkçe-
sinde tabah, tütüm; Çuvaş Türkçesinde təDəm. sözleri kullanılmaktadır15.
Anadolu’nun Tütünle Tanışması
Anavatanı olarak bilinen Amerika’dan XV. yüzyılın sonlarında Avrupa’ya
getirilen tütün bitkisi, XVI. yüzyılda hızla dünyaya yayılır ve Akdeniz üzerinden
Osmanlı topraklarına ulaşır. Önceleri tabaka ~ tabaga, sonraki dönemlerde ge-
nelde duhân, halk arasında ise yandığında tüterek duman çıkarmasından dolayı
tütün olarak adlandırılır. Osmanlı topraklarına getiriliş tarihini Hezârfen Hüse-
yin Efendi 1598, Peçuylu İbrâhim 1600, Kâtib Çelebi 1601, Naîmâ 1606 olarak
kaydeder ancak yaygın kabule göre Anadolu’ya tütünün ilk geliş tarihi, 1570’li
yıllar olur16.
12 Serkan Şen, Eski Türkçenin Deyim Varlığı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2017, s. 193.
13 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2011, s. 2403.
14 Türkçe Sözlük, s. 2403.
15 Ayazlı, age., s. 253; Gülensoy, age., s. 950; Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, Komisyon,
491
EMRAH BOZOK
“1609’da tütünün yasaklandığına dair ilk fermanda bir iki yıldan beri İn-
giltere’den “tabaga” adında bir yaprağın getirildiği, halk arasında içiminin
giderek yaygınlaştığı, köy ve kasabalarda bu yaprağın ekilip pazarlarda
satıldığı, insanların bu yaprağı içmekle meşgul oldukları ve işlerinden geri
kaldıkları, hastalıkların ortaya çıktığı, ölümlerin arttığı, bu sebeple ülkede
ekiminin, ticaretinin ve içiminin yasaklandığı, emre uymayanların şid-
detle cezalandırılacağı bildiriliyordu.”17.
17 Yılmaz, age., s. 1.
18 Yılmaz, age., s. 1.
19 Yılmaz, age., s. 1-2.
492
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER
20 Yılmaz, age., s. 2’de şu bilgileri verir: “İmparatorlukta üretilen tütünün büyük bir kısmı içeride
tüketilmekle birlikte önemli ölçüde Avrupa’ya da ihraç edilmekteydi ve Selânik en büyük ihraç güm-
rüğü idi. Lazkiye, Ortadoğu ve İran tömbekisini Akdeniz’e, İnoz ise (Enez) Filibe tütünlerini Mısır’a
gönderen önemli merkezlerdi. Bunlara XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Kavala ile İzmir, XIX. yüzyılda
Samsun ve Adriyatik’teki Draç katıldı.”.
21 Yılmaz, age., s. 2’de konuyla ilgili şu bilgileri verir: “1696’da İstanbul’da 366 tütüncü esnafı olup
Suriçi, Galata, Tophane, Eyüp ve Üsküdar’da faaliyet gösteriyordu. Bunlar 1726’da lonca teşkilâtla-
rını kurdular. 1782’de sayıları 1709’a ulaştı ve tütüncü esnafı loncasının isteğiyle gedik uygulaması
başlatıldı. Buna rağmen 1831’de sayıları 1744’e ulaştı. Gedik sahibi olanlar dışında kefilsiz kıyıcı
denilen ve izinsiz şekilde sokak aralarında terbiyeli tütün diye adlandırılan, içine toprak ve yaprak
karıştırılmış hileli tütün satan kişiler ortaya çıktı. XVII. yüzyılda tütüncü esnafının % 99’u Müslü-
man, % 1’i Yahudi iken XIX. yüzyılın ortalarında % 65’i Müslüman, % 30’u Hristiyan ve % 5’i Yahu-
dilerden oluşuyordu.”.
22 Yılmaz, age., s. 2.
23 Yılmaz, age., s. 2-3’te tütün vergisine dair şu bilgileri verir: “Başlangıçta vergi alınmayan tütün-
den 1683’te İkinci Viyana bozgununun ardından devam eden savaşlar yüzünden maliyeye ek kaynak
sağlamak için ilk defa Ağustos 1688’de devletçe “duhan resmi” adıyla tütün gümrük vergisi kondu.
Çeşitli idarelere bağlanarak tütünün vergilendirme durumu ve sahası genişletilirken vergilendirme
1883’ten itibaren Reji İdaresi altına girdi. 1864’te seyyar ve perakende tütün satıcıları da “bey‘iyye
resmi” adıyla ilk defa vergiye tâbi tutuldu. 11 Ocak 1874’te yayımlanan yeni bir nizamnâme ile üre-
ticiden tüketiciye kadar bütün evreler birbirine bağımlı şekilde devlet kontrolü altına alınıp
mürûriye resminin tarifesi kıyye başına 3 kuruş olarak belirlendi, ilk defa iç tüketim sarfiyat resmi
adıyla vergiye tâbi tutuldu ve bu amaçla bandrol sistemine geçildi. Böylece Avrupa’da uygulanan
tütün üzerindeki devlet tekeli Osmanlılar’da da başlamış oluyordu. Tütün ticaretinde alınan bir
vergi de âmediye resmidir. Gümrük oluşturulamayacak kadar küçük çapta tütün ziraatı yapılan Si-
nop, İnebolu, Bartın, Ereğli, Bafra, Samsun kazaları ile Sivas, Karaman, Maraş eyaletleri ve Rodos,
İstanköy adalarında 1702-1864 yılları arasında tahsil edildi.”.
493
EMRAH BOZOK
24 Haluk Selvi ve Bülent Cırık, Millî Mücadelede TBMM’ye Anadolu’dan Çekilen Telgraflar, TBMM
Yayınları, Ankara, 2020, s. 27.
25 Selvi ve Cırık, age., s. 324.
26 Selvi ve Cırık, age., s. 319-326.
27 Reşad Ekrem Koçu ve Mehmet Ali Akbay, İstanbul Ansiklopedisi, 4. Cilt, Tan Matbaası, İstanbul,
494
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER
Yıllarca Türkiye’de en iyi cıgara kâğıdı olarak Seferoğlu’nun çıkardığı Bafra kâğıdı, sahibine büyük
bir şöhretin yanında muazzam bir de servet temin etmişti. Mahmudpaşa’daki Seferoğlu Hanı ve As-
maaltı’ndaki Seferoğlu dükkânları bu muazzam servetin Seferoğlu’nun varisleri elinde kalan son
kırıntılarıdır. – Muzaffer Esen.”
495
EMRAH BOZOK
Resim 3: Seferoğlu Bafra Tütün Sarma Kâğıdı Karton Kutu Görseli. (Osmanlıca, Fran-
sızca, Rumca ve Ermenice olmak üzere dört dilde)
496
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER
28 Günay Karaağaç, Türkçe Verintiler Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2008, s. 64.
29 Çalışmada G. Karaağaç’ın Türkçe Verintiler Sözlüğü (2008) adlı eserinden yararlanılmış olup
ödünçleme yapan dillere ait madde örnekleri kaynak eserde gösterildikleri şekilde asıllarına sa-
dık kalınarak verilmiş, yalnızca kaynak sözlükte olduğu gibi karışık değil alfabetik sıraya dizil-
miştir. Madde başına alınan verinti sözcükler için mümkünse anlam, Türkçe Sözlük’ten, mümkün
değilse Derleme Sözlüğü’nden veya dönem sözlüklerinden alınarak birimin sözlüksel bir anlamı
tanıklanarak verilmeye gayret gösterilmiştir. Sözcüğün köken bakımından Türkçe olmaması
hâlinde, kökenine ait bilgiler de eklenmiştir. Verinti sözcük, tarafımızca hem semantik hem de
fonetik bakımdan şüpheli görüldüyse kaynak eserden alınsa dahi çalışmamızdaki verintiler ara-
sına dâhil edilmemiştir. Kaynak eserde aynı madde başı içinde verilen sözcüğün diğer türetilmiş
şekilleri veya anlam açısından bir farkı bulunan örnekler varsa bu sözcükler de müstakil madde
başı hâline getirilmiştir.
30 Karaağaç, age., s. V.
497
EMRAH BOZOK
ağızlık “1. Bir ucuna sigara takılan, öbür ucundan nefes çekilen çubuk bi-
çimindeki araç.”31. Türkçe ağız kökünden türetilen sözcük, Bulgarca, Macarca
ve Sırpçaya verintilenmiştir32:
Bul. azlık “ağızlık, çubuk”; Mac. agazlak “ağızlık”; Srp. ázluk “ağızlık, sigara
ağızlığı”.
Bafra33 “Samsun iline bağlı ilçelerden biri.”; “Tütünüyle ünlü Karadeniz
kasabası.”34. Tütünüyle ünlü bir yerleşim birimi olan Bafra adı, Arapçaya sigara
kâğıdı anlamıyla verintilenmiştir:
Ar. bāfra “sigara kâğıdı”35
burun otu “Buruna çekilen tütün, enfiye”36. İfade, öbek hâlde veya tekli
şekilde, Arapça, Arnavutça, Bulgarca, Ermenice, Macarca, Makedonca, Sırpçaya
verintilenmiştir37:
Ar. barnūtı̇̄ “burun otu, enfiye” ; Arn. burnót, burrnot “burun otu, enfiye” ;
Bul. burnót, burmút, burnút “burun otu, enfiye” ; Erm. burun otu “buruna çekmelik
tütün, enfiye” ; Mac. bornót, burnót, barnót “burun otu” ; Mak. burmut, burnoot
“burun otu” ; Srp. búrmut, búrnut, burnot, bornót, bornot “burun otu” , búrmutica
“burun otu kutusu”.
çekim “1. [nefes, sigara] Çekme işi.”38. Sözcük, bu anlamıyla Arapça ve
Bulgarcaya verintilenmiştir39:
Ar. çākam “çekim, yudum, nefes” ; Bul. çekı́m “tütün içerken: çekme, yudum,
nefes”.
çılım “Kâğıda tütün sarılarak fabrikada işlenen sigara.”40; çilim nargile.”41
Türkçe Sözlük’te bulunmayan çılım ~ çilim sözü; sigara, ağızlık, pipo ve nargile
anlamlarıyla Farsça, Rusça ve Urducaya verintilenmiştir42:
şekilde sözcüğün yabancı kökenli olduğu iddia edilse de bize göre bu değerlendirme doğru değil-
dir. Sözcüğün etimolojik bakış açısıyla köken bakımından değerlendirilmesi ileride Bafra adına
yapacağımız diğer bir çalışmanın konusu olacaktır.
34 Türkçe Sözlük, s. 224; Karaağaç, age., s. 64.
35 Karaağaç, age., s. 64.
36 Türkçe Sözlük, s. 418.
37 Karaağaç, age., s. 142.
38 Türkçe Sözlük, s. 511.
39 Karaağaç, age., s. 186.
40 Karaağaç, age., s. 198.
41 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, III. Cilt, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1993,
s. 1218’de çılım sözünün ince sıradan şekli, İstanbul’daki Kırım göçmenlerinden derlenen çilim
şeklinde kaydedilmiştir.
42 Karaağaç, age., s. 198.
498
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER
Far. çilim “nargile” ; Rus. çilı́m, çilı́mçik “ağız tütünü; sigara; tütün, çiğ-
neme; ağızlık, pipo”; Ur. çilem “pipo; nargile”.
çubuk “3. Tütün içmek için kullanılan uzun ağızlık.”43. Sözcük, bu anla-
mıyla Almanca, Arapça, Arnavutça, Bulgarca, Çekçe, Ermenice, Farsça, İngilizce,
İtalyanca, Macarca, Makedonca, Romence, Rusça, Sırpça ve Yunancaya verinti-
lenmiştir44:
Alm. Tschibuk “çubuk, bir tür pipo; Türk piposu” ; Ar. çubuġ, çubūḳ, şubuḳ,
şubūḳ “çubuk, tütün içmeye yarayan uzun ağızlık, pipo” , sūḳi’ç-çubukçıẏ̄ a “Çubuk-
çular Çarşısı-Bağdat” ; Arn. çibuk, çubuk, çimbuk “çubuk, ağızlık, tütün cubuğu” ;
Bul. çibúk “çubuk, ağızlık”, çubuklúk “ağızlıkların konduğu torba” ; Çek. čibuk
“kısa ve düz saplı pipo, Türk piposu” ; Erm. çı́buk, cubuk “ağızlik, pipo” ; Far. çibuk,
çubuk, çopok “çubuk; ağızlık, nargile” , çupuk kerden “çubuk içmek” ; İng. chibouk,
chibouque “Türk çubuğu, ağızlık, pipo” , chiboukchy, chibouquejee “ağızlık kulla-
nan” ; İt. tsibuk “pipo” ; Mac. csibuk “cubuk, ağizlik, pipo” ; Mak. çibuk, çubuk “çu-
buk” ; Rom. ciubuc “çubuk; pipo çubuğu” , a fi ciubucar “çubuk gibi yanmak; âşık
olmak” ; Rus. çubúk, çibuk “çubuk, dal; pipo, nargile” ; Srp. číbuk “ağızlık, sigara-
lık” , čibúkluk “içinde ağızlıkların tutulduğu kese, ağızlık kesesi” ; Yun. çibúki,
çibúkkin “çubuk; tütün çubuğu, ağızlık; pipo”.
Türkçe çubuk adıyla verintilenen sigara ağızlığı üretimi Osmanlı’da XVII.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren lonca kuracak büyüklüğe erişir ve bir meslek
olarak da kabul edilir. Bu mesleği icra eden kişilere çubukçu adı verilirdi45. Çu-
buk, yabancılar tarafından Türk piposu olarak da tanınmıştır.46 Çubukçu esnafı
belli bir bölgede yoğunlaşır ve çubukçular çarşısı47 adıyla bilinen belirli esnaf
grubunun bir arada olduğu alışveriş dükkânları oluşturulmuştur. Türk toplu-
munun gündelik yaşamında tütünle ilgili yer edinen çubukçu meslek adı, Türk-
çeden Arapça, Bulgarca, Makedonca, Romence ve Sırpçaya verintilenmiştir48:
Ar. çubuġçı,̇̄ şubuḳçı̇̄ “çubukçu” ; Bul. çibukcı́ya “ağızlık yapan ve satan;
ağızlıkla sigara içmeyi seven” ; Mak. çibukçiya “cubukçu” ; Rom. ciubucciu, ciubuk-
giŭ “çubukçu; pipo içen” ; Srp. číbúkčija, čibúgdžija “ağızlık yapan kimse”.
499
EMRAH BOZOK
dağ (II) “(< Far. dāġ ) 1. Kızgın bir demirle vurulan damga, nisan. 2. İyi-
leştirmek için vücudun hastalıklı bölümüne kızgın bir araçla yapılan yanık.”49.
Farsça kökenli olan dağ sözcüğü, Türkçe tütün sözcüğü ile öbek hâlinde Fars-
çada görülür50:
Far. dāġ-tūtūni [Far. + T. >] “dağ tütünü bitkisi”.
dem (< Far. dem ) “3. Soluk, nefes.”51. Farsça kökenli olan dem sözcüğü,
Türkçe üzerinden Sırpçaya verintilenmiştir52:
Srp. dimdžija “demci, sigara tiryakisi”.
denk (I) “1. Yük hayvanlarının sağ ve soluna konulan iki yük parçasından
her biri. 2. Yatak, yorgan, kumaş vb. eşyanın sarılıp bağlanmış biçimi, balya.”53.
Sözcük, türetilmiş diğer ödünçlemeleriyle birlikte, Arnavutça, Bulgarca, Erme-
nice, Romence ve Sırpçaya verintilenmiştir54:
Arn. denk, deng, dengje, dënk “balya, demet, deste; yük, denk; eş, benzer” ;
Bul. denk “büyük paket, denk, balya; denge, muvazene” , denkçíya "paketçi, bal-
yaci” , denkledísvam, denkledísam “denkleştirmek; ölçmek, ayarlamak” ; Erm.
denk, tank “denk, balya; eş” ; Rom. teanc “denk, paket, demet” , tenculer “denk ya-
pılan”; tenculet “paketçik” ; Srp. dënjak “büyük paket, balya, denk; omuzda taşı-
nan yük”, dénčani “denklenmiş, balyalanmış”.
dikel ~ dikkel ~ dikeleç “1. Kürek. 2. Bel denilen tarım aracı.”55; “Bağ
çapası.”56. Türkçe Sözlük’te yer almayan sözcük, Anadolu ağızlarında yaşamak-
tadır. Sözcük, bu anlamıyla Bulgarcaya verintilenmiştir57:
Bul. díkeliç “dikeleç, tütün baskısı, tütün dikme aleti”.
duhan (< Ar. edhine sözünün çoğulu duhân) “(Osm.) 1. Duman. 2. Tütün:
inhisâr-ı duhân ‘Tütün inhisarı, rejisi’.”58. Sözcük, türetilmiş diğer ödünçlemele-
riyle birlikte, Arnavutça, Bulgarca, Çekçe, Macarca, Makedonca, Romence ve
Sırpçaya verintilenmiştir59:
49 Türkçe Sözlük, s. 576. Sözcük; analoji yoluyla, sigaranın ucunda yanan ateşin bulunması ve düz
çubuk şeklinden hareketle kızgın demir ucuna benzetilmesiyle ödünçlenmiş olabilir.
50 Karaağaç, age., s. 218.
51 Türkçe Sözlük, s. 618.
52 Karaağaç, age., s. 234.
53 Türkçe Sözlük, s. 630.
54 Karaağaç, age., s. 236.
55 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, IV. Cilt, s. 1485.
56 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, IV. Cilt, s. 1488.
57 Karaağaç, age., s. 243.
58 Şemseddin Sami, Kamus-ı Türkî, Şifa Yayınevi, İstanbul, 2016, s. 498.
59 Karaağaç, age., s. 262.
500
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER
501
EMRAH BOZOK
havan (< Far. hāven) “3. Tütün kıyma makinesi.”66. Farsça kökenli olan
havan sözcüğü, Türkçe üzerinden Bulgarca, Sırpça ve Yunancaya verintilenmiş-
tir67:
Bul. haván “tütün doğrama aleti” ; Srp hávan, ávan > havándžija “tütün ke-
sici”; Yun. haváani, haván “tütün hasadında kullanılan geniş bıçaklı alet”.
imame (< Ar. ’imāme) “Tespihlerin baş tarafına geçirilen uzunca
parça.”68. Arapça kökenli olan imame sözcüğü, Türkçe üzerinden Bulgarca ve
Romenceye verintilenmiştir69:
Bul. imamé “sigaralığın ağız kısmı” ; Rom. imamea “kehribar ağızlık”.
istif (< Rum.) “1. Eşya veya nesnelerin düzgün bir biçimde üst üste konul-
masıyla oluşan yığın.”70. Rumca kökenli olan istif sözcüğü, Türkçe üzerinden
Bulgarcaya verintilenmiştir71:
Bul. istíf “sıralanıp dizilmiş tütün yaprakları”; istifçíya “tütünü istif işiyle
uğraşan”; istifçi-başíya “istifçi başı”.
kalyon ~ kalyun (< Far. kalyân )72 “Doğu’da sigara içmeye yarayan bir
tür alet, nargile”73; “nargile”74. Farsça kökenli olan kalyan sözcüğü, Türkçe üze-
rinden Arapça, Ermenice, Rusça ve Urducaya verintilenmiştir75:
Ar. kalyun “nargile” ; Erm. galyan “nargile” ; Rus. kal’yán “nargile ; Ur. kali-
yan “nargile”.
kamış “1. Buğdaygillerden, sulak, nemli yerlerde yetişen, boğumlu, sert
gövdesi olan bitkiler. 2. Bu bitkiden yapılmış [ürün].”76. Türkçe kökenli kamış
sözü, içi doğal olarak kendinden boş olan kuru gövdesi sayesinde sigara ağızlı-
ğına benzemektedir. Sözcük bu bağlamıyla Sırpçaya verintilenmiştir77:
Srp. kámiš “düdük kamışı; sigara kamışı”.
(II), kallon, kaylın, kaylun) “Bir çeşit pipo, lüleli çubuk, ağızlık.” şeklinde tespit edilmiştir.
73 Karaağaç, age., s. 428.
74 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat Eski ve Yeni Harflerle, Aydın Kitabevi,
502
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER
kese (< Far. kîse) “1. Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaş-
tan veya örgüden küçük torba. 2. Bu küçük torba miktarında olan: Üç kese tü-
tün.”78. Farsça kökenli olan kese sözcüğü, Türkçe üzerinden Bulgarca ve Romen-
ceye verintilenmiştir79:
Bul. kesíya, kisíya, kiséya “kese, tütün kesesi” ; Rom. chisea, chesea “kese;
tütün kesesi”.
kıyıcı (I) “1. Kıyma işini yapan kimse: Tütün kıyıcısı.”80. Türkçe kökenli
olan kıyı sözü, tütün kıyıcılığı işini icra eden kimseler için bir meslek adı olarak
Türkçe üzerinden Romenceye verintilenmiştir81:
Rom. căigiu “kıyıcı, tütün kıyan”.
küfe (< Rum.) “1. Genellikle söğüt veya başka ağaç dallarından örülen,
yük taşımaya yarayan, kaba ve dayanıklı sepet. 2. Bu sepetin alabileceği mik-
tarda olan: ‘Çardağın önünde o gün dizmeleri gereken sekiz küfe tütün duru-
yordu.’- N. Cumalı.”82. Rumca kökenli olan küfe sözcüğü, Türkçe üzerinden Arap-
çaya verintilenmiştir83:
Ar. gufçı ̇̄ “küfeci” , kūfāncı ̇̄ “tütünü bol ve keyifle içen”.
lüle (< Far. lüle ) “2. Tütün çubuğu, pipo, nargile vb.nin ucuna takılan, tü-
tün konulan yuva: ‘Duman ocak gibi çıkmakta çünkü her lüleden.’-M. A. Ersoy.”84.
Farsça kökenli olan lüle sözü, Türkçe üzerinden Arnavutça, Bulgarca, Çekçe, Er-
menice, Romence, Rusça, Sırpça ve Yunancaya verintilenmiştir85:
Arn. lúl, lule, llúll, llullë “ağızlık” ; Bul. lulá “tütün çubuğu, lüle” , lyulecíya
“ağızlık satıcısı” ; Çek. lulka “kısa pipo” ; Erm. lüle “lüle, tütün çubuğu” ; Rom. lulea,
liule “tütün çubuğu, lüle, ağızlık” ; Rus. lyúl'ka “pipo, tütün çubuğu, ağızlık” ; Srp.
lúla “tütün çubuğu” , lúledžija “lüle yapan veya satan” ; Yun. lulés, lulás “tütün
çubuğu, ağızlık; marpuç”.
marpuç (< Far. mārpîç ) “Nargileye takılan ve kolayca içmeyi sağlayan,
hortum biçiminde uzun ve bükülgen boru: ‘Nargilesinin marpucunu ayırdı du-
daklarının arasından.’-N. Cumalı.”86. Farsça kökenli olan marpuç sözü, Türkçe
503
EMRAH BOZOK
504
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER
öküz gözü (I) “Birleşikgillerden, sarı renkte, papatyayı andırır bir çiçek
ve onun bitkisi, sığırgözü, mastı çiçeği, arnika (Arnica montana)”94. Sözcük, öbek
hâliyle Farsçaya verintilenmiştir95:
Far. ōkūzkūzi “dağ tütünü”. [Bkz. dağ (II) > Far. dāġ-tūtūni]
paket (< Fr. paquet ) “1. İçinde bir veya birçok şey bulunan, kâğıda sarı-
larak veya kutuya konularak bağlanmış, elde taşınacak büyüklükte nesne: ‘Ce-
bimden sigara paketimi çıkarıp içinden bir tanesini dudaklarıma yerleştiriyo-
rum.’-A. Ümit. 2. Kâğıda sarılarak veya bir kutuya konularak satışa hazır duruma
getirilmiş, belli bir miktarda olan (yiyecek, ilaç vb.)”96. Fransızca kökenli olan
paket sözü, Türkçe üzerinden Arapça, Arnavutça ve Makedoncaya verintilen-
miştir97:
Ar. bāket “paket; tabaka, tütün veya sigara paketi” ; Arn. paqet “paket,
bohça; sigara paketi”; shko emer ni paqet cigare “git ve bir paket sigara al” ; Mak.
paket “paket”.
puro (< İt. puro ) “Yaprak sigarası.”98. İtalyanca kökenli olan puro sözü,
Türkçe üzerinden Bulgarca ve Macarcaya verintilenmiştir99:
Bul. púra “puro, sigara” ; Mac. purzicsán “puro”.
sigara (< İsp. cigaro ) “İnce kâğıda, kıyılmış tütün sarılarak hazırlanan,
silindir biçiminde, ağızdan dumanı çekilen nesne: ‘Onları sigara dumanları ara-
sından seçebiliyordum.’-A. Ağaoğlu.”100. İspanyolca kökenli olan sigara sözü,
Türkçe üzerinden Arapça, Bulgarca ve Ermeniceye verintilenmiştir101:
Ar. sık̇̄ āra, sicāra “sigara” ; Bul. cıgra, cıgara “sigara” ; Erm. cigara “sigara”.
sigaralık (< İsp. cigaro + T. +lık ) “1. Sigara konulan kap. 2. Sigara ağız-
lığı.”102. İspanyolca kökenli olan sigara sözü, Türkçe addan ad türeten +lIk
ekiyle genişletilmiş ve Türkçe üzerinden Bulgarca, Ermenice ve Sırpçaya verin-
tilenmiştir103:
mek: ‘Evinden, pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi.’-H. E. Adıvar.” (Türkçe Sözlük, s.
1148) anlamıyla gündelik dilde paketlenmiş içecek olarak da kullanımı mevcuttur: Köşedeki mar-
ketten içmek için bir paket sigara aldı.
97 Karaağaç, age., s. 669.
98 Türkçe Sözlük, s. 1952.
99 Karaağaç, age., s. 699.
100 Türkçe Sözlük, s. 2108.
101 Karaağaç, age., s. 756.
102 Türkçe Sözlük, s. 2108.
103 Karaağaç, age., s. 756.
505
EMRAH BOZOK
Spr. täkum “sigara çubuğunun veya ağızlığının ağza konulan bölümü; top-
lama, derleme”.
tonga (I) “2. [Balyalanmak üzere] İpe dizilmiş tütün demetleri: Şükrü’nün
tongası temiz bağlanmış.”112. Sözcük, bu anlamıyla Bulgarca ve Rusçaya verinti-
lenmiştir113:
Bul. tónga “denk, tütün yapraklarını kalitesine göre ayırma” ; Rus. tyuk
“denk, balya; demet, deste; tyukovát' “denk yapmak, balya yapmak, tongalamak”,
tonga “yük, denk, balya”.
506
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER
tömbeki (< Far. tebākū ) “Özellikle İran’da yetişen ve nargile ile içilen bir
tütün türü, nargile tütünü (Nicotiana persica): ‘Tömbeki fiyatı fırladığı için nar-
gileye tövbe etmişti.’-Ö. Seyfettin.”114. Farsça kökenli olan tömbeki sözü, Türkçe
üzerinden Arapça, Arnavutça, Bulgarca, Ermenice, İngilizce, Rusça, Sırpça ve
Yunancaya verintilenmiştir115:
Ar. tinbāk, tumbāk “tömbeki, nargile tütünü” ; Arn. tymek “bir tür sert tü-
tün” ; Bul. tyumbekíya “nargile tütünü” , tyumbelíya “sigara” ; Erm. tembeki “nar-
gile tütünü” ; İng. tumbak “tömbeki; tömbeki tütünü” ; Rus. tymén “tütün” ; Srp.
tumbéćija, tunbéćija “tömbeki” ; Yun. tumbeki, tumbeççín “tömbeki” , káno
tumbekí “tömbeki yapmak; ağzını mühürlemek, konuşmamak”.
tüt- “1. Duman veya buhar çıkarmak. 2. Dumanı geri vermek.”116 anlamını
karşılayan tütmek eylemi, Türkçeden Arnavutçaya tütek şeklinde verintilen-
miştir117:
Arn. tütek “sigara ucu”.
tütün “1. Patlıcangillerden, birleşiminde nikotin bulunan, otsu bir bitki
(Nicotiana tabacum). 2. Bu bitkinin kurutulup kıyılarak sigara biçiminde veya
pipoyla içilen yaprağı: ‘Elinin tersiyle yeleğine düşen tütün küllerini silkti.’-M. Ş.
Esendal. 3. Duman.”118. Sözcük, Türkçe üzerinden Arapça, Bulgarca, Ermenice,
Farsça, Makedonca, Romence, Rusça, Sırpça ve Yunancaya verintilenmiştir119:
Ar. tutun, titin “tütün” , al-titin bakūl liltinbāk “tütün tömbekinin sebzesi-
dir” ; Bul. tyutyún, tityún, tutún “tütün” ; Erm. tutun, tütün “tütün” ; Far. tütün
“tütün” ; Mak. tutun “tütün”; tutunoberaç “tütün toplayıcı” ; Rom. tütun, tutun “tü-
tün” , tutungerie “tütüncü dükkânı”; tutunarie “tütün tarlarsı”; tutunărit, tutun-
geresc, tutungioaică, tutuniu “tütünden yapılan ürünler” ; Rus. tyutyún “tütün,
sarmalık tabaka tütünü” ; Srp. tútun “tütün” ; Yun. tutún, tutúni, titínin “tütün,
sigara”.
Türkçe tütün ve çubuk sözlerinden oluşturulan öbek, ağızlık anlamında
Bulgarca ve Ermeniceye verintilenmiştir120:
507
EMRAH BOZOK
508
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER
Türkçeden tütün söz varlığına ait 159 kelime üst ve yan katman etkisiyle
toplam 17 dile verintilenmiştir. Bu sayı verinti sözcüklerin madde başı olan
kavramlarının sayısıdır. Bazı verintiler aynı anlam dairesinin içinde yeni eklerle
genişletmek veya başka kelimelerle öbek kurmak suretiyle ödünçlenen dilde
yaşamaktadır. Bu durumda olan söz ve söz öbekleriyle 159 sayısının çok üze-
rinde bir veri elde edileceği kesindir.
128 Çalışmada temel alınan eser, merhum Günay Karaağaç’ın 2008 yılında TDK yayınlarından çı-
kan Türkçe Verintiler Sözlüğü’dür. Kaynak eserde Sırpça olarak gösterilen sözcükler içinde der-
lendiği ilk dil sözlüğü (Karaağaç, age., 2008, s. XIV) Boşnakça sözcükleri işaretlemediğinden
Sırpça içinde sıralanan bazı sözcüklerin Boşnakça olması da muhtemeldir. Çünkü o dönemde Boş-
nakça resmî dil kabul edilmeyip Sırp-Hırvat dili resmî dil olarak kabul edilmekteydi ancak böl-
gede Boşnakça sözcüklerin varlığı öteden beri bilinen bir gerçektir. Araştırmacıların Sırpça ve-
rinti sözcüklere dair sayısal verileri işlerken bu durumu göz önünde bulundurması gerekmekte-
dir.
509
EMRAH BOZOK
Çalışmada madde başı olarak kabul edilen 46 söz veya söz öbeğinden top-
lam altı dilden yirmi iki kelime [Farsça (10), Arapça (4), Rumca (3), İspanyolca
(3), İtalyanca (1), Fransızca (1)] yabancı kökenli olup önce Türkçeye ardından
Türkçe üzerinden diğer dillere verintilenmiştir. İmparatorluk dili olma vasfıyla
Türkçe, üst katman etkisiyle bünyesinde barındırdığı diğer dillere çok sayıda
kelimenin taşınmasına aracılık etmiştir. Yan katman etkisiyle de coğrafya ge-
reği Doğu dillerinden, Batı dillerine dil ürünlerini taşıyan adeta bir köprü görevi
de üstlendiği düşünülebilir.
Sonuç
Bafra ve tütün söz varlığına dair ödünçlemelere bakıldığında Türkçeden
dünya dillerine ödünçlenen ve madde başı olan 46 sözcük tespit edilmiştir. Bu
sözcüklerden 14’ü sigara içmek için kullanılan ve ağızlık anlam dairesine giren
sözcüklerin çoğunlukta olduğu gruptur. Çünkü lüleci ve çubukçu esnafının
lonca kuracak kadar genişlemesi ve ürettikleri ürünlerle yaygınlaşması, ürünle
birlikte o ürüne ad olan Türkçe adların da ihraç edilmesini sağlamıştır.
Ağızlık, çılım, çubuk, emzik, imame, kamış, lüle, masura, meme, sigaralık,
sipsi, takım, tütün çubuğu, zıvana gibi sigara içimi için kullanılan araç adı olan
sözcükler çok sayıda dile ödünçlenmiştir. Türklerin sigara içmek için filtresiz
tütünlerde ağızlık kullandıkları ve dilde çok sayıda sözcükle ağızlık anlamını
karşıladıkları görülür. Buradan hareketle de tütünün Türklerin gündelik hayat-
larında, o dönem için, önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. Bu bağlamda ağızlık
anlam dairesinde ödünçlenen söz varlığında en çok verinti Bulgarca ve Sırpçaya
gerçekleşmiştir.
Ürettiği kaliteli tütünlerle adını duyuran Bafra, yine ticari bir ürün olarak
tütün kâğıdı markasının da adı olarak tütünleriyle birlikte adını da yabancı di-
yarlara taşımıştır. En erken 1882 tarihli taş baskı Bafra sigara kâğıdının üze-
rinde az sayıda Latin, çoğunlukla da Arap harfleriyle birlikte Osmanlı Türkçe-
siyle her iki alfabeyle [(Bafra ~ Baffra) ~ ( ])ﺒﺎﻓﺮﻩBafra adı yazılmıştır. Bu durum
on dokuzuncu yüzyılın hemen başlarında yani Latin harflerine resmi geçilen ta-
rihten neredeyse elli yıl önce aynı bağlam üzerinde her iki alfabenin de birlikte
kullanıldığını göstermesi bakımından dil tarihi için ayrıca değerlidir.
Kısaltmalar
Alm. Almanca; Ar. Arapça; Arn. Arnavutça; Bkz. Bakınız; Bul. Bulgarca;
Çek. Çekçe; DLT Dîvânu Lugâti’t-Türk; DS Derleme Sözlüğü; Ed. Editör; Erm. Er-
menice; Far. Farsça; Fr. Fransızca; İng. İngilizce; İsp. İspanyolca; İt. İtalyanca; KB
510
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER
Kutadgu Bilig; KM Kâşgarlı Mahmud; KT Kamus-ı Türkî; Mac. Macarca; Mak. Ma-
kedonca; Osm. Osmanlıca; Rom. Romence; Rum. Rumca; Rus. Rusça; Srp. Sırpça;
T. Türkçe; TS Türkçe Sözlük; Ur. Urduca; Yun. Yunanca.
Kaynaklar
Ayazlı, Özlem, Eski Uygurca Din Dışı Metinlerin Karşılaştırmalı Söz Varlığı, Türk Dil Ku-
rumu Yayınları, Ankara, 2016.
Bozok, Emrah, “Temizlik Doğu’dan Gelir: Türkçe’den Dünya Dillerine Temizlik Söz Var-
lığı”, Bilim ve Yazı Dili Olarak Türkçe Sempozyumu (Ed. Gökçe Yükselen Peler-
Saffet Alp Yılmaz), Hiperyayın, İstanbul, 2022, s. 433-450.
Caferoğlu, Ahmet, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara,
2011.
Caluson, Sir Gerard, An Etimological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish,
Oxford University Press, Oxford, 1972.
Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lûgat Eski ve Yeni Harflerle, Aydın
Kitabevi, Ankara, 2000.
Ercilasun, Ahmet Bican ve Akkoyunlu, Ziyat, Kâşgarlı Mahmud - Dîvânu Lûgati’t-Türk -
Giriş - Metin - Çeviri - Notlar - Dizin, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2014.
Erdal, Marcel, A Grammer of Old Turkic, Leiden-Brill, 2004.
Gülensoy, Tuncer, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü I-II,
Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2011.
Karaağaç, Günay, Türkçe Verintiler Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2008.
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, Komisyon, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara,
1992.
Koçu, Reşad Ekrem ve Akbay, Mehmet Ali, İstanbul Ansiklopedisi, 4. Cilt, Tan Matbaası,
İstanbul, 1960.
Selvi, Haluk ve Cırık, Bülent, Millî Mücadelede TBMM’ye Anadolu’dan Çekilen Telgraflar,
TBMM Yayınları, Ankara, 2020.
Şemseddin Sami, Kamus-ı Türkî, Şifa Yayınevi, İstanbul, 2016.
Şen, Serkan, Eski Türkçenin Deyim Varlığı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2017.
Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2011.
Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, I-XII. Cilt, Türk Dil Kurumu Yayınları, An-
kara, 1993.
Yılmaz, Fehmi, “Tütün”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 42. Cilt, Türkiye Diya-
net Vakfı Yayınları, Ankara, 1989, s. 1-4.
Wilkens, Jens, Handwörterbuch des Altuigurischen Altuigurisch-Deutsch-Türkisch Eski
Uygurcanın El Sözlüğü Eski Uygurca-Almanca-Türkçe, Universitätsverlag Göttin-
gen, 2021.
İnternet Kaynakları
511
EMRAH BOZOK
512
Paşa Camisinden Büyük Camii Tarafı Çekilmiş
513
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ
TURİZMİ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ: BAFRA
ÖRNEĞİ
1. Giriş
Turizm yadsınamaz ekonomik ve sosyal faydaları, istihdam sağlama gücü,
Gayri Safi Milli Hasılayı (GSMH) arttıran etkileri ile ülke ekonomilerine olan
olumlu etkilerine rağmen özellikle gelişmekte olan ekonomilerde çok çeşitli
ciddi sorunların kaynağı olarak da suçlanmaktadır. Özellikle ülkelerde çok
uluslu işletmeler tarafından yapılan turizm, yatırımlarda elde edilen gelirin geri
akacağı yerin yine çok uluslu işletmeler olması ülke ekonomilerinde büyük sı-
zıntılara sebebiyet vermektedir. Bazı araştırmacılar ise turizmin çalışan nüfu-
sun bileşimini geleneksel tarım endüstrilerinden hizmete dayalı turizm ve ko-
naklama endüstrilerine doğru değiştirdiğini, toplumu ve sahip olduğu kültürel
kimliği rahatsız ettiğini desteklemektedirler. Yapılan araştırmalara göre, dört
ana etkili olgu, turizmde farklı bir yaklaşımın gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
Bunlar ekonomik büyümenin yoksulluk sorununu çözmemesi gibi ekonomik
sorunlar, kitle turizminin çevre üzerindeki etkisine dayalı çevre sorunları, bi-
rinci dünya ülkeleri ile üçüncü dünya ülkeleri arasındaki tarihsel eşitsizliklerin
doğal bir devamı haline gelen uluslararası turizm endüstrisinin politik ekono-
misini yansıtan politik konular ve post-modern kültürün yeni gezgin pazarını
içeren sosyal konular şeklindedir2. Özellikle son otuz yıl göz önüne alındığında
teknolojide yaşanan hızlı gelişim ve değişimler, bireylerin eğitim düzeylerin-
deki artış, yaşam standartlarının yükselmesi, bilinçli turistlerin oluşmasıyla3 da
tüketicilerin tatil anlayışlarında ve beklentilerinde değişimler görülmüştür.
515
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN
Yıllar içinde kitle turizminin içinde belirlenen negatif faktörler ile turist
beklentilerindeki değişimler göz önüne alındığında turizmin “yeni” formu ola-
rak görülen alternatif turizm yaklaşımı ortaya çıkmıştır. Bu farklı yaklaşım ile
beklenen, hedef bölgeler ve nüfusları üzerinde giderek daha az ciddi olumsuz
etkileri olacak ve optimal çözüm olarak görünen olumlu ekonomik etkilerden
ödün verilmeden turizm ekonomisinden faydalanılacaktır. Dolayısıyla bu yeni
turizm “biçimi”, turizmin en istenmeyen türü olan “kitle turizmi” ya da “gele-
neksel turizme alternatif bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır denilebilir. 1970'ler
ve 1980'lerin başı arasında, sert kitle turizminin üstesinden gelmek için geliş-
mekte olan ülkelerde görülmeye başlanan alternatif turizm biçimleri, planlama
ve kalkınmanın ön saflarında doğal ve kültürel kaynaklara öncelik veren daha
duyarlı bir yaklaşıma hizmet etmiştir. Alternatif turizm yapısı itibarıyla küçük
ölçekli, düşük seviyeli yatırımları içeren, bağımsız ve kendi kendini idame etti-
ren ve yerel sakinlerin yüksek katılımını gerektiren projeleri içermekte, yerel
halkın da yüksek katılımı ile yerli halk ile yabancı misafirleri arasındaki ilişki-
leri geliştirip hem ziyaretçiler hem de ev sahipleri için daha özgün, anlamlı ve
tatmin edici bir deneyim sunmayı hedeflemektedir. 1998 yılında Donald Mac-
leod’in alternatif turizmin tanımının belirlenmesi için oluşturduğu bir dizi il-
keyi 2006 yılında Herms geliştirmiş ve buna göre bir turizm çeşidinin alternatif
turizm içinde değerlendirilebilmesi için etkileri hakkında bilgilendirilmesi ge-
reken yerel halkla diyaloga dayalı olunması gerekliliği, çevre dostu olması, yerel
kültüre ve dini geleneklere saygılı olması, turizm ölçeği, yerel alanın başa çıkma
kapasitesine göre ayarlanması ve estetik-ekolojik açıdan ölçülebilir olmasının
önemine vurgu yapılmıştır4. Alternatif turizmin bir fikir veya felsefe olarak or-
taya çıkışındaki amaçlar göz önüne alındığında sürdürülebilirlik ve sürdürüle-
bilir kalkınmanın bu turizm yaklaşımının değerlendirilmesinde öncelikle dik-
kate alınması ve birlikte incelenmesi gereken en önemli konular olduğu görü-
lür5.
Albayrak’a göre, alternatif turizm formlarının gelişmesini sağlayıp katali-
zör görevi gören bazı nedenler bulunmaktadır. Bunlar arasında destinasyonlar
arası yaşanan rekabet, mevsimselliğin ortadan kaldırılması, doğal kaynakların
korunması, kültürel kimliğin korunması, değişen turist profili örnek verilebilir.
516
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI
Bu kapsamda Yoksul Yanlısı Turizm, Toplum Temelli Turizm, Eko Turizm, Yu-
muşak/Macera Turizmi, Ticari Fuar Turizmi gibi alternatif seçenekler oluştu-
rulmuştur6.
Toplumların etnik kimliklerinin oluşmasını sağlayan kültür kuşaktan ku-
şağa aktarılarak günümüze kadar gelmiş, yaşanılan coğrafya ile harmanlanmış
tüm somut ve somut olmayan birikimleri kapsar7. Toplumların hayatta kalabil-
melerinin ön koşulu sahip oldukları değerlerin tümünü kapsayan kültürlerini
korumaları ile gerçekleşebilir. Bu anlamda bir toplumun nesilden nesile aktarı-
larak korunması sağlanmış kültürel değerler o toplumun var olabilmesi için en
önemli etkenlerden biridir. Kültür turizminin ise turizmin kendi içindeki skala-
nın çeşitlenmesi anlamında fayda sağlarken aynı zamanda uygulandığı desti-
nasyondaki kültürel değerlerin koruma altına alınmasında da önemli bir rol oy-
nadığı söylenebilir.
Bir toplumu diğer toplumlardan ayırıp farkını ortaya çıkaran tüm teza-
hürler kültürü oluşturur. Bunlar her toplumun kendine ait olup aynı zamanda
tüm millî ve manevi değerleri de içinde barındırır. Dil, din, şive, ağız, gelenek ve
görenekler, giyim tarzı, kullanılan enstrümanlar, sanat gibi unsurlar başta ol-
mak üzere bir toplumu diğer toplumlardan ayıran özellikleri o toplumun kültü-
rünü çerçeveler8. Toplumların yaşam biçimleri dahilinde kullandıkları tüm fi-
ziki araçlar, o toplumun maddi kültürüne ayna tutarken düşünsel ve inançsal
değerlerine ait tüm birikimleri ise manevi kültürel değerleri çerçevesinde ele
alınır9.
Türk Dil Kurumu’na göre din, “Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal
varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum” olarak
ifade edilir. Tüm insanlık tarihine bakıldığında, dinin insanlıkla birlikte doğdu-
ğunu söylemek yanlış olmaz. Öyle ki, insan topluluklarının var olduğu yerde
mutlak bir din de var olmuştur10. Eski çağlardan bu yana insanlar dini bağlılık-
larını göstermek veya yaşamak amacıyla seyahat etmektedir. Bu anlamda inanç
Yer Alan Okul Müdürlerine Yönelik Bir Uygulama, Yakın Doğu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Ensti-
tüsü Eğitim Yönetimi Ve Denetimi ABD, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Lefkoşe 2003.
10 Lütfi Doğan, “Din ve Toplum”, Sosyoloji Konferansları, S. 17. Eylül 2011, s.75
517
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN
11 Amador Durán-Sánchez, José Álvarez-García, María de la Cruz del Río-Rama, Cristiana Oliveira, “Re-
ligious Tourism and Pilgrimage: Bibliometric Overview”, Religions, C.9, S. 249, Ağustos 2018, s.1.
12 Yeter Gündüz, Kültürel Miras Açısından İnanç Turizmi: Türkiye Örneği. İstanbul Üniversitesi Sos-
yal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016, s.38.
13 Madalina Lavinia Tala, Ana Mihaela Padurean, “Dimensions of Religious Tourism”, Towards Bu-
Üniversitesi sosyal Bilimler enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Karabük 2020, s. 22
518
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI
15 Simon C. Woodward, “Faith and Tourism: Planning Tourism in Relationto Places of Worship”,
Tourism and Hospitality Planning & Development, C.1, S.2, Ağustos 2004, s.174.
16 “Kültür v» Tabiat Varlıklarını Koruma Kanun” madde 2b, Kanun Numarası: 2863, Resmî Gazete,
Önemi; Ekonomi Paradigmasıyla Yaklaşım”. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Özel
Sayı, 16, 2016. s.562
519
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN
görü Yılında Göller Bölgesi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Isparta 2001, s. 108.
21 Nurettin Özgen, “Siirt’in İnanç Turizmi Mekânlari: Ziyaret (Veysel Karani) Ve Tillo (Aydinlar)
520
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI
önemli bir rol alır. Bu kişiler yerel halk tarafından seçkin bir konuma sahip, kut-
sal ya da kutsala yakın bir saygınlık atfedilen manevi şahsiyetlerdir. Bölge hal-
kının sahibi olduğu inançlar doğrultusunda inandıkları dinlerin elçisi kabul edi-
len peygamberler, resuller olabileceği gibi bu peygamberlerin öğretilerini halka
aktaran arkadaşları, yoldaşları, toplumca azizliği, evliyalığı kabul edilmiş kim-
seler de olabilir. Aynı zamanda bu manevi şahsiyetler o toplumun milli ve ma-
nevi duygularında önemli bir yere yerleştirdikleri şehit, gazi, komutan, sancak-
beyi gibi unvanlar kazanmış kişiler de olabilir. Bu özelliklere sahip kişilerin ha-
yatlarına ait hikâyeler, kulaktan kulağa taşınan efsaneler ile yaşadıkları veya
yaşamlarının bir kısmını geçirdikleri mekânlar o toplum tarafından önemsen-
mektedir23. Anadolu toprakları yüzyıllarca birçok medeniyete ve dolayısıyla
dinlere ev sahipliği yaptığından bu topraklarda birçok manevi şahsiyete rastla-
mak mümkündür. Bu manevi şahsiyetlerin birçoğunun İslam dinine mensup ol-
duğu Anadolu topraklarının özellikle Selçuklu döneminde Türkleşmesi dolayı-
sıyla İslam dininin yoğun bir şekilde yayılması ve günümüzde bu topraklarda
yaşayan Türk halkının dininin İslam olması ile açıklanabilir.
Anadolu topraklarının Karadeniz kıyısında yer alan Samsun şehrinin yü-
zölçümü 9.579 km2’dir. Samsun’a bağlı toplam 15 ilçe bulunmaktadır ve bunlar:
Merkez, Alaçam, Asarcık, Ayvacık, Bafra, Çarşamba, Havza, Kavak, Ladik, On Do-
kuz Mayıs, Salıpazarı, Tekkeköy, Terme, Vezirköprü, Yakakent ilçeleridir. Sam-
sun, Karadeniz sahil şeridinin orta bölümünde Yeşilırmak ve Kızılırmak nehir-
lerinin Karadeniz’e döküldükleri deltalar arasında yer almaktadır. Samsun’un
kuzeyinde Karadeniz, doğusunda Ordu, güneyinde Tokat ve Amasya, batısında
ise Çorum ve Sinop illeri bulunur. Bafra ilçesi ise; Karadeniz'e 20 km mesafede
bulunan, denizden yüksekliği 20 m olan ve Kızılırmak'ın biriktirdiği birikinti
ovası üzerinde kurulmuş bir ilçedir. Bafra’nın doğu ve kuzey yönlerinde Kara-
deniz, batısında Alaçam, güneyinde Kavak ilçeleri yer alır. Samsun merkeze
uzaklığı 51 km olan bu ilçenin yüz ölçümü 175.000 hektar olarak belirlenmiş-
tir24.
Bölgeye verilen Bafra isminin ne zaman ve kimler tarafından verildiği ile
ilgili farklı birçok iddialar mevcuttur. Bazı yazılı kaynaklarda “Bafiros” ismiyle
23 Faruk Karaca, “Dindarlığın Etkileri”, Din Psikolojisi, Ed. Hayati Hökelekli, Anadolu Üniversitesi
Açık Öğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir 2010. s.194
24 İbrahim Semiz, Nihan Özdöver (Özyaşar), Mehmet Gül, “Samsun İli, Bafra İlçesi, Kizilirmak Del-
tasi 1. Derece Doğal Sit Alaninda, Kiyi Koruma Yapisi (Ayrik Dalgakiran) Amaçli 1/5000 Ölçekli
Koruma Amaçli Nazim İmar Plani 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçli Uygulama İmar Plani Araştirma
Ve Açiklama Raporu”, https://webdosya.csb.gov.tr/db/samsun/duyurular/rapor_1000_5000-
20191230105023.pdf, e.t.(20.10.2022)
521
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN
25 Zeki Oral “Durağan ve Bafra’da İki Türbe”, Belleten, C. 20, S.79, Ankara 1956, s. 408
26 Havana Tuğçe Yılmaz, Halk Kültürü Ürünleri Bağlaminda Bafra İlçesi Kent İmgeleri,. Ondokuz
Mayis Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyati Anabilim Dali, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019, s.4-6.
27 Yılmaz, agt, s.4-6.
28 İsmail Orman, “Türbe”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 41, İstanbul 2012, s.464-466.
522
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI
29 TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, “Emir Mirza Bey Tür-
besi”, https://samsun.ktb.gov.tr/TR-240566/emir-mirza-bey-tur-
besi.html#:~:text=Bu%20t%C3%BCrbe%2C%20Baf-
ra'n%C4%B1n%205,Hicri%2D783)%20yap%C4%B1ld%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20anla%
C5%9F%C4%B1lmaktad%C4%B1r (e.t. 22.10.2022).
30 “Tarihi Emirza Bey Türbesini Define İçin Talan Etmişler!”, https://yenidenergene-
523
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN
kesilen tek parça blok kesme taşla kapatılmıştır. Kapının üstüne inşa kitabesi
yerleştirilmiştir33. Türbede bulunan lahitler 16 adettir ve Selçuklu tarzında ya-
pılmıştır. Bu lahitlerin yedi tanesi kapıdan girerken sağda, beş tanesi solda ve
dört tanesi de ortadadır34. Sandukalarda Kelime-i Tevhit, Kuran-ı Kerim’den
ayetler (Ayete’1-Kürsî ve ölümle ilgili ayetler), ölümle ilgili veciz sözler ve dua-
lar yer almaktadır35.
2012 yılında yapılan bir akademik çalışma bu önemli kültürel mirasın de-
fine arayanlar tarafından büyük ölçüde talan edildiğini ortaya çıkartmıştır. Ön-
celeri içinde on yedi sanduka, dışında ise üç mezar bulunan türbenin sanduka-
larının büyük bir kısmının yerlerinden edildiği, üzerinde ayetlerin yer aldığı
taşların tahrip edildiği, sandukaların bazılarının kırıldığı, iki tanesinin pencere-
den dışarı atılmak suretiyle duvar dibine bırakıldığı, kabir sahiplerine ait ke-
miklerin çıkarılıp etrafa saçıldığı, kitabelerin söküldüğü görülmüştür. Dahası
türbenin dışında bulunan bahçedeki üç kabirden ise eser kalmamıştır36.
2018 yılında ise Vakıflar Samsun Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan ça-
lışmalar sonucunda restorasyon çalışmaları tamamlanmış ve bu önemli tarihi
yapı Bafra’nın kültür mirasına yeniden kazandırılmıştır37.
2.2. Şeyh Ören Türbesi
Halk arasında “Yürek Dedesi” olarak da bilinen Şeyh Ören, Bafra’nın 7 km
kuzey doğusunda yer alan ve yine kendi adıyla anılan Şeyh Ören Köyü mezarlı-
ğında bulunmaktadır. Herhangi bir kitabesi bulunmadığından tarihi ile ilgili bir
bilgiye ulaşılamamıştır. Türbede yatan Şeyh Ören’in Beşik Dedesi ve Emir
Efendi ile kardeş oldukları rivayet edilmektedir. Kare biçiminde ve ahşap olan
türbe restore ettirilmiş, kiremitle örtülü yapının yakın zamanlarda çatısı çök-
müş, Konyalı bir hayır sever tarafından 1992 yılında mermer kaplanarak yeni-
lenmiştir 38. İçerisinde sanduka mevcuttur.39 Yöre halkı tarafından manevi bir
büyük şahsiyet olarak bilinen Şeyh Ören’e ait bazı rivayetler kulaktan kulağa
Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümü Mezuniyet Çalışması, Lefkoşe 2001, s.25
39 “Şeyh Ören – Samsun”, https://www.evliyalar.net/seyh-oren-samsun/ (e.t. 22.10.2022).
524
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI
40 Samsun İlinde Bulunan Dini, Tarihi ve Kültürel Önem Taşıyan Mekanlar”, Haz. Ahsen Vakfı,
https://online.fliphtml5.com/sclr/htsk/#p=29, s.29, (e.t. 22.10.2022).
41 Zengin, agt., s.25
42 Samsun İlinde Bulunan Dini.. (e.t. 22.10.2022).
43 “Köyümüzün Tarihi”, http://seyhulas.com/index.php/2016/12/27/koyumuzun-tarihi/ (e.t.
22.10.2022).
44 https://www.evliyalar.net/seyh-ulas-samsun/ (e.t. 22.10.2022).
45 Samsun İlinde Bulunan Dini.. (e.t. 22.10.2022).
525
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN
526
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI
bulunan türbeye ait sandukalar ise çini üstü ahşaptan yapılmıştır. Ziyaretçileri
sadece Bafra İlçesinden değil bölgede bulunan tüm il ve ilçelerden olan Şeyh
Emir Efendi Türbesinin bakımı ve temizliği Bafra’da hizmet veren Emir Efendi
Yardımlaşma Derneği tarafından yapılmaktadır. Çevre il ve ilçeler de dahil ol-
mak üzere halk tarafından evliya olarak nitelendirilen Emir Efendi için rivayete
göre kabrini ziyaret edip dualar okuyanlar kısa sürede hastalıklarından kurtu-
lup şifa bulur51.
2012 yılında yayınlanan bir gazete haberine göre restorasyonu tamam-
lanmış olmasına rağmen yerel halk çevresel etmenlerin onun maneviyatına ya-
kışmadığını düşünerek seslerini yükseltmişlerdir. Mesela türbe etrafının dü-
zensiz oluşu, türbe etrafında balık satışı yapılması gibi etmenlerden ötürü tür-
beye yakışmayan kokuların oluşması gibi rahatsızlık oluşturan durumlar dile
getirilmiştir52. Halkın bu duyarlı davranışı yönetimlerce dikkate alınmış ve
çevre düzenlemesi gerçekleştirilerek türbe hak ettiği manevi değere kavuştu-
rulmuştur.
2.7. Battâl Seyyid Hacı Hüseyin Paşa Türbesi
Bafra merkezde bulunan Cami Mahallesi’ndeki Büyük Camii Haziresinde
yer alan kabirlerden biridir.
Mezarın üzerinde bulunan Osmanlıca kitabe şu şekildedir:
Hüve’l Hallku’l-bakî
الباقى الخالق هو
Sâbıkan Emir el-Hac ve serasker Mısır Kahire
قاهرة مصر عسكر سر و الحاج امير سابقا
Ve Vali-i Trabzon olup hala Erzurum
٣-ارضروم حاال اولوب طربزون والئ و
Valisi ve Canik Sancağı Muhassılı
محصلى سنجاغى جانيك و والسى
İken biemri’llahi Teâlâ irtihal
ارتحال تعالى هللا بامر ايكن
Dar-u beka iden merhum ve mağfur
٦-مغفور و مرحوم ايدن بقا دار
El- Muhtaç ila rahmet-i Rabbihi’l Gafur
الغفور ربه رحمة الى المحتاج
Cennetmekan firdevs âşıyân Vezîr
اشيان فردوس جنتمكان
527
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN
528
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI
529
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN
adla anılan, kitabesi bulunmayan hamamın da Hızır Bey’in Bafra’ya hâkim oldu-
ğunu bildiğimiz 1411-1420 arasında, kendisi tarafından yaptırılmış olabileceği
düşünülmektedir60.
Türbe uzaklardan görülebilecek şekilde, küçük bir tepe üzerinde bulun-
maktadır. Kare şeklinde tek bir mekândan oluşmaktadır61. Duvarları oldukça
kalın olan türbenin yapısında moloz taşı kullanılmış ve üzeri kümbet ile örtül-
müştür62. Doğu kesiminde kapısının, biri kuzey, diğeri ise güneye bakan iki pen-
ceresinin düzgün kesme taştan yapıldığı görülür63. Türbenin yakınındaki ha-
mam yine aynı teknikle inşa edilmiş, üzeri kümbet biçimindedir. İçeride zama-
nına uygun olarak yapılmış borular ile musluk izleri görülmektedir. Tipik, oriji-
nalliği pek kaybetmemiş görünüşleri vardır. Bu iki eserin çevresinde, açık ara-
zide, üzerinde herhangi bir bilgi içermediğinden kimlere ait olduğu tespit edi-
lemeyen birçok mezar taşı mevcuttur64.
Zaman içinde gerek doğal sebepler gerekse insan eli ile verilen tahribat
sonrasında kapı ve pencere açıklıklarının etrafı zarar görmüş, içindeki kabir,
tamamen yok olmuş, batı cenabında yoğun olmak üzere duvar yüzeyleri kısmen
tahrip olmuş, kubbe kaplaması dökülmüş ve ortasında bir delik açılmıştır. Yer
seviyesi kaçak define arayıcıları tarafından kazıldığı için döşeme cinsine ait bir
bilgiye rastlanamamıştır65.
Samsun İl Özel İdare Müdürlüğü’nün destekleri ile 2011 yılında başla-
yan türbenin restorasyon çalışmaları 2013 yılında sona ermiş67 ve türbe ziya-
66
rete açılmıştır.
2.10. Şeyh Hacı Hasan Özkök Türbesi
Bafra’nın kuzeyinde, merkeze 20 kilometre mesafede bulunan Boğazkaya
Köyü’nde bulunan türbe 1968 yılında yapıldığından yakın tarihli bir türbedir.
Özellikle yöre halkı tarafından oldukça önemli bir değer atfedilen Hacı Hasan
Özok’un kabrinde herhangi bir mimari özellik bulunmamakla birlikte yoğun zi-
yaretçi sayısına sahip bir türbe olarak karşımıza çıkar. Çevresi demir parmak-
530
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI
531
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN
Kaynaklar
Açıkel, Yüksel, “XIV-XVI. Yüzyıllarda Eğirdir Yazla Mahallesinde Yaşamış İnanç Önder-
leri”, Hoşgörü Yılında Göller Bölgesi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Isparta 2001,
ss. 106-129.
Albayrak, Aslı Alternatif Turizm, Detay Yayıncılık, Ankara 2013.
Baytok, Ahmet, Elbeyi Pelit, Hasan Hüseyin Soybalı, “Alternatif Turizm Mi Turizmde Çe-
şitlilik Mi? Kavramsal Bir Değerlendirme”, Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, Ulusal Alternatif Turizm Kongresi Özel Sayısı, ÖS-IV, ss.1-13.
Bilgiçli, İsmail, Fırat Altınkaynak, “Turizm Endüstrisinin Türkiye Ekonomisi İçindeki
Yeri ve Önemi; Ekonomi Paradigmasıyla Yaklaşım”. Uluslararası Yönetim İktisat
ve İşletme Dergisi, Özel Sayı, 16, 2016. ss. 560-580
Danışman, H. Günhan, “Emirza Bey Türbesi, Bafra”, Anadolu Araştırmaları, s. 10, 1984,
ss. 543-551.
Doğan, Lütfi, “Din ve Toplum”, Sosyoloji Konferansları, S. 17. Eylül 2011, ss.75-81.
Durán-Sánchez, Amador, José Álvarez-García, María de la Cruz del Río-Rama, Cristiana
Oliveira, “Religious Tourism and Pilgrimage: Bibliometric Overview”, Religions,
C.9, S. 249, Ağustos 2018, ss.1-15.
Eren, Mehmet, Türkiye'de İnanç Turizmi ve Geliştirilmesi Üzerine Nitel Bir Araştırma, Ka-
rabük Üniversitesi sosyal Bilimler enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Karabük 2020.
Göçmen. Murat, Yönetici Davranışlarında Kültürel Etkiler Ve Gazi Magosa Bölgesi Sınır-
ları İçinde Yer Alan Okul Müdürlerine Yönelik Bir Uygulama, Yakın Doğu Üniver-
sitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi Ve Denetimi ABD, Yayımlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi, Lefkoşe 2003.
Göğebakan, Yüksel, “Dünya Üzerindeki Kültürel Varlıkların Turizme ve Ekonomiye Kat-
kısı”, Anadolu Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 5 (2), s1.48-70
Gündüz, Yeter, Kültürel Miras Açısından İnanç Turizmi: Türkiye Örneği. İstanbul Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
2016.
https://gezilecekyerlertr.com/bafra-gezilecek-yerler/ (e.t. 24.10.2022).
Karaca, Faruk, “Dindarlığın Etkileri”, Din Psikolojisi, Ed. Hayati Hökelekli, Anadolu Üni-
versitesi Açık Öğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir 2010. s.194
532
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI
Oral, Zeki, “Durağan ve Bafra’da İki Türbe”, Belleten, C. 20, S.79, Ankara 1956, ss. 387-
410
Orman, İsmail, “Türbe”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 41, İstanbul 2012, s.464-466.
Özgen, Nurettin, “Siirt’in İnanç Turizmi Mekânlari: Ziyaret (Veysel Karani) Ve Tillo (Ay-
dinlar) Örnekleri”, Doğu Coğrafya Dergisi, C. 17, S. 27, Ocak 2011, s.251-272.
Samsun İlinde Bulunan Dini, Tarihi ve Kültürel Önem Taşıyan Mekanlar”, Haz. Ahsen
Vakfı, https://online.fliphtml5.com/sclr/htsk/#p=29, (e.t. 22.10.2022).
Semiz, İbrahim, Nihan Özdöver (Özyaşar), Mehmet Gül, “Samsun İli, Bafra İlçesi, Kizilir-
mak Deltasi 1. Derece Doğal Sit Alaninda, Kiyi Koruma Yapisi (Ayrik Dalgakiran)
Amaçli 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçli Nazim İmar Plani 1/1000 Ölçekli Koruma
Amaçli Uygulama İmar Plani Araştirma Ve Açiklama Raporu”, https://web-
dosya.csb.gov.tr/db/samsun/duyurular/rapor_1000_5000-
20191230105023.pdf, e.t.(20.10.2022)
Tala, Madalina Lavinia, Ana Mihaela Padurean, “Dimensions of Religious Tourism”,
Towards Business Excellence, C. 10, November 2008, s.242-253.
Triarchi, Eirini, Kostas Karamanis, “Alternative Tourism Development: A Theoretical
Background. World Journal of Business and Management”, World Journal of Bu-
siness and Management, Vol. 3, No. 1, 2017, ss.35-54.
Türkiye İstatistik Kurumu, İstatistik Veri Portalı, https://data.tuik.gov.tr/Kategori/Get-
Kategori?p=Egitim,-Kultur,-Spor-ve-Turizm-105, (e.t., 18.10.2022)
Unesco Türkiye Milli Komisyonu, “Somut olmayan kültürel mirasın korunması sözleş-
mesi”, https://ich.unesco.org/doc/src/00009-TR-PDF.pdf (e.t. 15.08.2022)
Woodward, Simon C., “Faith and Tourism: Planning Tourism in Relationto Places of
Worship”, Tourism and Hospitality Planning & Development, C.1, S.2, Ağustos
2004, ss.173-186.
Yılmaz, Havana Tuğçe, Halk Kültürü Ürünleri Bağlaminda Bafra İlçesi Kent İmgeleri,. On-
dokuz Mayis Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyati Anabi-
lim Dali, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019.
Zengin, Hanife, “Geçmişten Günümüze Kültürel Değerleri ile Samsun”, Yakın Doğu Üni-
versitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Mezuniyet Çalış-
ması, Lefkoşe 2001.
İnternet Kaynakları
“600 Yıllık Emir Mirza Bey Türbesi Restore Edildi”, https://www.milliyet.com.tr/yerel-
haberler/samsun/600-yillik-emir-mirza-bey-turbesi-restore-edildi-13015529
(e.t. 22.10.2022).
“Avuncu Türbesi”, https://www.evliyalar.net/avuncu-turbesi/ (e.t. 22.10.2022).
“Bafra’da Tarihi Eski Mezarlar”, https://www.bafra55.net/bafrada-tarihi-eski-mezar-
lar-40685h.htm (e.t. 22.10.2022).
“Bafra’daki Tarihi türbede Virüs Sessizliği”, https://www.bafraajans.com/asayis/baf-
radaki-tarihi-turbede-virus-sessizligi-h127043.html (e.t. 22.10.2022).
533
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN
534
Redif Çeşmesi Debboy Taçlı Çeşme Şube Başı Çeşmesi
535
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR
PLANLAMA SÜREÇLERİ: BAFRA (SAMSUN) DENEYİMİ
Öz
Bu çalışma, Türkiye’de mekânsal planlama süreçlerinin orta ölçekli yer-
leşimlerin gelişime etkilerinin Bafra örneğinde incelenmesini ve Bafra kent
planlama deneyiminin Türkiye’deki kentleşme deneyimi ile benzerlik ve farklı-
lıklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Araştırmada, Türkiye’nin kentleşme deneyimi literatürde kabul gören
dönemler üzerinden ele alınmaktadır. Buna göre kentleşme ve planlama dene-
yimleri; 1) 1923-1950 ulus devletin kuruluş dönemi kentleşmesi; 2) 1950-1980
çok partili ve yine devletçi-korumacı ekonomik temellerde kentlere hızlı göçün
ve merkezi planlama anlayışının domine ettiği mekânsal izdüşümler dönemi; 3)
1980-2000 dışa açık-neoliberal ekonomi politakaların ve desantralize edilmiş
imar planlama yetkilerinin etkilerinin mekâna yansıması; son olarak da 4)
2000’den günümüze gelen ve muhafazakâr politikalarla karılan küreselleşme
süreçlerinin mekânsal talepleri dönemleri altında, öz olarak irdelenmektedir.
Her dönem ülkenin ekonomik ve politik yönelimlerinden etkilenerek şekillen-
miş, Cumhuriyetin ilanıyla başkent Ankara’da yoğunlaşan imar faaliyetleri,
1960lı yılların planlı ekonomik ve mekânsal gelişme hedeflerine paralel olarak
yeni kurumsallaşmaların ortaya çıkmasına temel oluşturmuştur. Bu dönemde
İmar ve İskân Bakanlığına bağlı İller Bankası’nın kurulmasıyla, planlama faali-
yetleri hızlanmış ve ülkeye yayılmıştır. 1960lı yıllarla başlayan ve büyük kent-
1 Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kentsel Politika Planlaması ve Yerel
Yönetimler Ana Bilim Dalı, Bafra Belediyesi, İmar ve Şehircilik Müdürlüğü, Samsun/TÜRKİYE,
busragly0@gmail.com. ORCID: 0000-0002-7586-2196
2 Gazi Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Ankara/TÜRKİYE, cca-
537
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
lerde olduğu kadar, küçük ve orta ölçekli kırsal yerleşimlerin de planlama de-
neyimleriyle tanışmasını sağlayan bu süreçte, kentleşme ve planlamanın izle-
diği yollar kendi dönemlerinin vizyon ve amaçları doğrultusunda mekanı biçim-
lendirmiştir. Bu kapsamda bu araştırmanın konusunu oluşturan ve güncel du-
rumda Samsun Büyükşehir’in orta ölçekli ve TÜİK 2021 verilerine göre 142.341
nüfuslu ilçesi olan Bafra, Erken Cumhuriyet Döneminde kasaba statüsündedir
ve Kızılırmak birikinti ovasının verimli toprakları üzerinde kurulmuş kırsal bir
yerleşim yeridir.
Çalışmada yararlanılan Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Ar-
şivi’nde ulaşılabilen ilk imar planı araştırma raporuna göre, ilk imar planının
1948 yılında üretilmiş olduğu anlaşılmaktadır. 1960-1980 arasındaki kent-
leşme ve imar planlama deneyimine paralel olarak 1966 yılında imar planına
esas analitik etütler İller Bankasınca emanet usulü ile yapılmış ve ilk plan 1969
yılında onaylanmış; 1977 yılında da İller Bankasınca emanet usulü ile ilk ilave
imar planı üretilmiştir. 1987 yılında 1/1000 Ölçekli Bafra Revizyon ve İlave
İmar Planı, 1992 ise yılında Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tara-
fından 1/1000 Ölçekli Bafra Uygulama İmar Planı yapılmıştır. Bu dönemdeki
planlar ile Bafra’nın ilk sanayi temelli üretim mekânlarının plan kararları oluş-
turulmuştur.
Bafra, 2000li yıllarda Türkiye genelinde olduğu gibi üretime dayalı ge-
lişme hedeflerini bırakmış, tüketim toplumunun ve sermayenin talepleriyle
daha parçacı planlama ve saçaklanma sürecine geçiş yapmıştır. Bu son döne-
min, Bafra için ve hatta ulusal ölçekte büyük önem taşıyan tarım topraklarının
maruz kaldığı risklerin büyüklüğü temelinde özellikle değerlendirilmesi gerek-
mektedir.
Anahtar Kelimeler: Cumhuriyet Dönemi Planlama Deneyimi, Kent-
leşme, Orta Ölçekli Kentler, Tarım Toprakları, Bafra (Samsun).
1. Giriş
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kentleşme süreçlerini ve kentleş-
meyi yönetme biçimleri farklılıklar göstermektedir. Kentleşme, endüstri dev-
rimi ile çeperlerini genişleterek yaşam alanlarını üretim mekanizmalarına hiz-
met eden toprak parçaları haline getirmiştir. Bu süreç içerisinde kırsaldan ge-
len insanlar sanayi kentlerinin çeperlerine yerleşmeye başlamış, kentin yerle-
şim makroformunu etkileyerek saçaklanmalar meydana gelmiştir3.
3Zerrin Toprak. Kentleşme ve Kent Kavramları. Kent Yönetimi ve Politikası, Siyasal Kitabevi, An-
kara 2016, s 3-4.
538
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
Kaynak 1: http://www.geoced.org
And The Effects Of Urbanization Processes On Agricultural Lands In Turkey: Erzurum (1940-
2022)’’, 2022.
539
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
Planlama süreçleri tüm kentsel yerleşimlerde olduğu gibi, Bafra ilçesinde de et-
kili olmuş, ilk planlama döneminden günümüze kadar yerleşimin gelişme he-
deflerini ve eğilimlerini yönlendirmiş, kentin bugünkü makroformuna kavuş-
masında önemli bir araç olmuştur. Bu araştırmanın konusunu oluşturan ve gün-
cel durumda Samsun Büyükşehir’in orta ölçekli ve Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) 2021 verilerine göre 142.341 nüfuslu üçüncü en büyük ilçesi olan Bafra,
Cumhuriyet’inin ilk yıllarında kasaba statüsünde, Kızılırmak akarsuyunun biri-
kinti ovasının verimli toprakları üzerinde kurulmuş olan değerli tarım toprak-
larıyla öne çıkan bir yerleşim yeridir.
Karadeniz’in Kızılırmak ile birleşimindeki verimli ova üzerine kurulmuş7
olan Bafra ilçesi yerleşim tarihinin, ören yerlerinde yapılan kazı çalışmaları so-
nucunda M.Ö 5000 yıllarına kadar geriye uzandığı anlaşılmıştır. Kızılırmak va-
disi üzerinde birçok medeniyete ev sahipliği yapan İlçe’de Hititler, Lidyalılar,
Persler, Romalılar ve Bizanslılar yerleşim alanları kurmuştur. Türklerin Ana-
dolu’ya girişi ile birlikte Bafra önce Selçuklulara devamında ise Osmanlılara ev
sahipliği yapmıştır.8 Kısaca, günümüzde orta ölçekli gelişmişlik düzeyine sahip
Bafra ilçesi, yüzyıllardır yerleşim yeri olarak farklı deneyimler yaşamış sınırla-
rını genişletmiştir.
Orta ölçekli yerleşim kavramına yönelik hem uluslararası, hem de ulusal
literatür de bu kentlerin nüfus büyüklükleri ve kentsel etkileriyle ilgili farklı
yaklaşımlar, kabuller ve tanımlar bulunmaktadır. Planlama disiplinine göre nü-
fus, ekonomik ve ekolojik özellikleri doğrultusunda yerleşimlerin orta ölçeğe
yönelik nicelik ve nitelikleri farklı anlamlar kazanmaktadır. 442 sayılı köy Ka-
nunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Kanun’a göre yerleşim gelişmiş-
likleri nüfusun büyüklüğüne göre belirlenmiştir. Ülkemiz koşullarında 6360 sa-
yılı yasaya göre 750.000 üzerindeki nüfusa sahip iller büyükşehir olarak değer-
lendirilmektedir ve ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu barındıran yerleşim
yerleri büyük ölçek kapsamındadır. Büyük kentlerin eksik taraflarını tamamla-
yan, nüfus yığılmasında önlem yerleri olan ve kaynak açısından güçlendirilmesi
yönünde eylemlere ihtiyaç duyulan yerler orta ölçekli yerleşim yerleri9 olarak
değerlendirilmektedir. Çünkü bu kentlerin gerek çevresel, gerek sosyal gerekse
7 Bafra Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Arşivi (BBİŞMA), 1/1000 Ölçekli Bafra
Uygulama İmar Planı Değişikliği ve Sayısallaştırması Raporu
8 Bafra Belediye Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Bafra Efsane Şehir, Bafra Ofset,
540
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
10 Kadir Hakan Yazar, ‘’Sürdürülebilir Kentsel Gelişme Çerçevesinde Orta Ölçekli Kentlere Dönük
Kent Planlama Yöntem Önerisi’’ Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Üniversitesi, Yayımlanmış
Doktora Tezi, 2006, s. 121.
11 Umut Üzmez, ‘’ Türkiye’de Orta Ölçekli Kentsel Alanlar Sorununa Çözüm Arayışları: Zonguldak
Örneği’’, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C XIV/ S. 2, Ankara 2012, s.
130-131.
12 H. Tarık Şengül ‘’Türkiye’de Kentleşmenin İzlediği Yol Üzerine: Bir Dönemleme Girişimi’’, Kent-
sel Çelişki ve Siyaset Kapitalist Kentleşme Süreçlerinin Eleştirisi, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara
2009, s. 114.
541
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
542
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
543
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
544
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
545
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
ları doğrultusunda yerleşim yerlerinde kar elde etmek için bazen prestijli pro-
jeler bazen de daha minimal ama kazanç getiren projeler üreteceklerdi. Özel-
likle devletin de küreselleşe furyasından nasibini almasıyla metropol kentler
üretme isteği büyük ölçekli sermaye grupları için çok iyi bir gelir kapısı olacaktı.
İstanbul en başta olmak üzere büyük kentler gayrimenkul sektörünün esare-
tinde kalmış şantiye alanları30 olacaktı. Daha öncesinde yoksullar tarafından
kentlerde meydana gelmiş olan getto (gecekondu) alanları bu dönemde serma-
yedarlar tarafından zengin gettolarını31 üretecekti. Yani bakıldığında kentte
etki sahipleri de artık değişmişti.
1980li yıllar itibariyle kentler önceki askeri yönetimin devamında ise ser-
maye gruplarının varlığını ispatladığı mekânlar haline gelmişti. Bu dönemin
ekonomi politikalarında bir kaynak haline kentsel toprak özellikle konut sektö-
ründe ki ivmeli çıkışla kentleşmeyle rant denen kavramı bir daha ayrılmamak
üzere yan yana getirmişti. Şüphesiz Türkiye’de her kentsel deneyim dönemleri
öncekinden bir iz taşır sonrakine bir iz bırakırdı ancak geldiğimiz süreçte bu
dönemin izleri daha uzun yıllar Türkiye’nin kentsel deneyim ve üretimlerini et-
kileyecek gibi görünmektedir.
2.4. 2000 Yılından Günümüz Cumhuriyetinde Planlama Deneyimi
Yeni yüzyıla kadar gelen süreç içerisinde görüldüğü üzere kentler ve ge-
lişimleri siyasal ve iktisadi ideolojilerden çok net şekilde etkilenmiştir. Kentle-
rin kaderleri o dönem içerisinde ki siyasal ve iktisadi politikalardan meydana
gelmiştir. Gelinen nokta da ise birçok krizi, karışıklık ve baskı ortamını, kal-
kınma ve en önemlisi de ulus devlet olma süreçlerini geride bırakan Türkiye
planlama deneyimi 21. yyda benzeri görülmemiş çok farklı bir koalisyonun et-
kisi ile günümüz kentlerini üretecekti.
Gencer (2018) eserinde, muhafazakâr düşünce yapısının liberal yakla-
şımlarla uzun yıllardır koalisyon içerisinde olduğunu ve bu dönemin en katıksız
şekilde bu birlikteliğin mekâna yansımalarının görüldüğü dönem odluğunu be-
lirtmektedir. Dönemin siyasal iktidarının üretimden kendini çekerek özelleştir-
meye hız kazandırmasıyla32 şüphesiz ki ülkede inşaat sektörü de ivme kazan-
mıştır. TÜİK verilerine göre 2001 yılında 161.920 yapıya, 2014 yılında
1.031.754 yapıya ve 2021 yılında ise 721.259 tane yapıya ruhsat verilmiştir.
Yani ülkede konut inşasında artış başlamış hatta stok fazlası olma durumuna da
546
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
547
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
36 Mert Küçük, ‘’Bafra İlçesinin Coğrafyası’’, Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ya-
yımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Karabük 2018,s. 17.
37 https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-Tarihi, son erişim
tarihi: 25.10.2022.
38 https://samsun.ktb.gov.tr/TR-216806/ikiztepe-hoyugu.html, son erişim tarihi: 26.10.2022
39 https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-Tarihi
40 Bafra Belediyesi Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, age., s. 12
548
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
İmar Planı adı ile Y. Mimar Reşat Akıncılar tarafından hazırlanmış41 ve uygula-
maya konulmuştur.
Bu plan çalışması 1994 yılı için 50 yılık bir hedef kapsamında hazırlanmış
olup 26.000 nüfus projeksiyonu öngörülmüştür. Planın onaylandığı dönem yer-
leşimin TÜİK verilerine göre nüfus sayısı 11.309 kişi ile 13.822 kişi arasındadır.
1994 yılına gelindiğinde ise ilçe merkezinin nüfusu 65.600 kişi ile 83.733 kişi42
arasında bir değerdir. Plan öngörülü olma noktası nüfus sayımları açısından
pek başarılı olamamıştır.
41 İller Bankası Şehircilik İşleri Müdürlüğü, Bafra İmar Planına Esas Olacak Ön Çalışma (Analitik
Etütler), İller Bankası 1966. s.23.
42 TÜİK Genel Nüfus Sayımları Verisi, https://biruni.tuik.gov.tr/nufusmenuapp/menu.zul, son
549
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
Grafik 2: 1927-1950 Yılları Arasında Bafra İlçesi Merkez Yerleşim Nüfus Değişimi
15000 13822
Nüfus Değerleri (Kişi)
10947 11309
10260
10000 8182
5000
0
1927 1935 1940 1945 1950
Yıllar
Kaynak 3: TÜİK Genel Nüfus Sayımları verileri doğrultusunda yazarlar tarafından ha-
zırlanmıştır, 2022
Şekil 2: Kat’î İmar Planı ile İlçe’nin Güncel Uydu Haritası Görüntüsünün
Çakıştırılması
Kaynak 4: Google uydu haritasından alınan görüntü ile BBİŞMA’dan alınan planın ça-
kıştırılması sonucu yazarlar tarafından üretilmiştir, 2022
550
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
551
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
552
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
50000
40000 34288
28950
30000 26239
20759
17557
20000
10000
0
1955 1960 1965 1970 1975 1980
Yıllar
Kaynak 6: TÜİK Genel Nüfus Sayımları verileri doğrultusunda yazarlar tarafından ha-
zırlanmıştır, 2022
553
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
Şekil 4: 1/2000 Ölçekli İmar Planı ile İlçe’nin Güncel Uydu Haritası Gö-
rüntüsünün Çakıştırılması
Kaynak 7: Google uydu haritasından alınan görüntü ile BBİŞMA’dan alınan planın ça-
kıştırılması sonucu yazarlar tarafından üretilmiştir, 2022
Bir önceki plan döneminden gelen kararlar doğrultusunda kente yeni ka-
musal, ticari, konut, sosyal donatı alanları kazandırılmış dönemin Türkiye’sinin
yaşadığı süreci geçirerek kente hızlı göçler başlamıştır. Yeni gelen nüfus elbette
ki kentte yeterli barınma alanı bulamamış ve Şekil 4’te de görüldüğü üzere kent
çeperlerine kadar sağlıksız konut alanları üretmiştir. Bu plan ile kompakt şe-
kilde konumlanmış mevcut yerleşim alanları civarına yeni gelişme alanları öne-
rilerek nüfusun daha da büyüyeceği öngörülmüştür. Ancak Türkiye gibi
Bafra’da bu dönemde -günümüzde hala izlerini taşıyacak- yasal olmayan gece-
kondu yapıları ile tanışmıştır.
554
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
555
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
556
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
Şekil 6: Şehir Plancısı Engin Erkin tarafından üretilmiş olan 1/5000 Öl-
çekli Bafra Revizyon+İlave İmar Planı
557
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
Grafik 4: 1985-2000 Yılları Arasında Bafra İlçesi Merkez Yerleşim Nüfus Deği-
şimi
100000 83733
Nüfus Değerleri (Kişi)
80000 65600
60000 53482
40000
20000
0
1985 1990 2000
Yıllar
Kaynak 11: TÜİK Genel Nüfus Sayımları verileri doğrultusunda yazarlar tarafından
hazırlanmıştır, 2022
*1995 yılına ait nüfus verilerine ulaşılamamıştır.
1989 yılında hazırlanmış ancak daha sonrasında iptal edilmiş olan plan
mülga 1969 planı üzerinden üretilmiş olup 1992 yılında üretilen imar planı de-
ğişiklikleri de 1989 yılı planı üzerinden hazırlanmıştır. Bu sebepten çalışmada
iptal olmuş olan 1989 planına değinilmiştir. Planın iptal gerekçesine dair arşiv
kayıtlarından bir belgeye ulaşılamamıştır.
Revizyon ve ilave imar planı (1989) incelendiğinde 1969 yılı imar planına
göre kent çeperleri genişletilmiş ve makroform daha önce de belirtildiği üzere
tarım alanları üzerine kadar büyütülmüştür. Planda en göze çarpan gelişme Si-
nop-Samsun karayolu güneyinde kısmen başlamış olan yerleşim dokusunun
daha da güneye kadar iletilerek gelişme alanı olarak önerilmesidir. 1992 yılı
plan değişikliklerinde bu genişleme sınırı güneye doğru daha da büyümüş olup
ayrıca alan kullanım kararlarında da değişiklikler yapılmıştır. Bu gelişmelere ek
olarak 1989 planında ayrıca kuzeydoğu ve kuzey batı eksenlerinde de kentin
büyümesi önerilmiştir.
558
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
Şekil 8: 1989 yılında hazırlanmış 1/5000 Ölçekli İmar Planı ile İlçe’nin
Güncel Uydu Haritası Görüntüsünün Çakıştırılması
Kaynak 12: Google uydu haritasından alınan görüntü ile BBİŞMA’dan alınan planın
çakıştırılması sonucu yazarlar tarafından üretilmiştir, 2022
1989 yılında hazırlanan imar planı önceki planda ki eksik görülen sosyal
donatı ve yeşil alan miktarının daha çok kentsel standartlara göre düzenlenmiş
halidir. Yeni plan ile kent merkezinde ki faaliyetler daha yoğunlaştırılmış olup
mahalle birimlerinin hizmet çaplarına da dikkat edilmiştir. Her mahalle birimi
içerisinde erişilebilir eğitim, sağlık, ticari, yeşil ve sosyal altyapı alanları kurgu-
lanmıştır. Liberal ekonomide ki özelleşme yönelimlerinin aksine plan rapo-
runda47 belirtildiği üzere bu plan ile hazineye ait yerlerin kamusal amaçlı olarak
kullanılmasına dikkat edilmiştir. 1969 planı ile benzer özellikler gösteren bu
planda üretim alanları da korunmuş işletmeden satışa kadar alanlar önerilmiş-
tir.
1989 planının iptal edilmesi ile 1969 yılı planı tekrar uygulamaya kon-
muş buna ek olarak yerleşimin güneyini oluşturan Kavakpınar ve Bahçeler ma-
hallelerin ilave planlara ve plan değişikliklerine gidilmiştir. Bu plan ile 1980-
559
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
48 BBİŞMA 1/1000 Ölçekli Bafra Uygulama İmar Planı Değişikliği ve Sayısallaştırması Raporu
560
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
561
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
141401 143433
150000
50000
0
2002 2010 2015 2020
Yıllar
Kaynak 14: TÜİK Genel Nüfus Sayımları ve Adrese Dayalı Nüfus Kayıtları verileri doğ-
rultusunda yazarlar tarafından hazırlanmıştır, 2022
*2005 yılına ait nüfus verilerine ulaşılamamıştır.
**2010 ve 2015 yılları arasında ki nüfus farkı 6360 Sayılı Kanundan kaynaklanmakta-
dır.
Mülga 1969 yılında yapılan ve 1992 yılında ilave ve değişiklikler ile ge-
nişletilen onaylı plan üzerinden hazırlanan bahse konu Mer’i İmar Planı’nda
kent makroformu bugünkü sınırlarına kadar genişletilmiştir. Mülga planda yer-
leşim dokusu kentin batı çeperinde mezarlık alanına kadar gelmişken mevcut
planda yerleşim mezarlık civarını da geçmektedir. Samsun-Sinop karayolu bo-
yunca ticari kullanımlar ve konut alanları ile donatılan aks kentin ana omurgası
haline gelmiş olup doğuda Kızılırmak boyunca rekreatif alanlar önerilmiştir. 1.
Sınıf tarım arazilerine kadar dayanmış olan yerleşim kompakt şekilde büyü-
müştür. 1992 yılı plan sınırlarına ek olarak güney doğu ekseninde kente sanayi
alanı önerilmiş ve güney aksı genişletilmiştir.
562
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
Şekil 10: 1989 yılında hazırlanmış 1/5000 Ölçekli İmar Planı ile İlçe’nin
Güncel Uydu Haritası Görüntüsünün Çakıştırılması
Kentte yoğun bir konut alanı kararı verilen bu planda geçmiş planlara
göre konut harici alanlarda konut olarak dönüşmüş kentte ciddi bir yoğunluk
artışı öngörülmüştür. Bu doğrultuda fabrika alanları, çeperlerinde ki tarım ara-
zileri, karayolunun güney tarafı konut alanları olarak değiştirilmiştir. İptal edi-
len 1989 yılı planına kıyasla mahalle birimleri bozulmuş sosyal, kültürel, eği-
time yönelik altyapı alanları yerini inşaat sektörünün gelir kapısı olan konut
alanlarına bırakmıştır. 2000’lerden sonra Türkiye’de hız kazanan inşaat sek-
törü mevcut planda da etkisini göstermiş mekânsal gelişme ranta uygun alanlar
üzerinden genişletilmiştir. Kamuya yönelik açık yeşil alan kullanımları yoğun-
luğa kıyasla nicelik ve nitelik olarak kısıtlı kaldığı gözlemlenmiştir.
Türkiye’de neoliberal politika uygulamalarının mekâna yansımasının en
somut örneği olan konut üretimi, muhafazakâr siyasal görüşle karıldığında ise
563
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
mekânı şekillendiren tek kararın konut üretimine dayalı olması elbette kaçınıl-
maz olmuştur. Bu dönem içerisinde Bafra’da TÜİK verilerine göre 2002 yılında
verilen ruhsat sayısı 397 adet iken 2021 yılında 868 adet olmuştur. Bu değerler
incelendiğinde bile İlçe’de inşaata bağlı büyümeyi algılamak zor olmamaktadır.
1980’li yıllardan itibaren günümüze kadar süregelen kentleşme anlayışı
2000’den sonra Bafra’da da etkilerini göstererek mekânsallaşmış ve Bafra’nın
bugünkü yerleşim dokusu meydana gelmiştir.
4. Değerlendirme ve Sonuç
Bafra ilçesi geçmişten günümüze, başta tarım olmak üzere farklı potansi-
yelleri barındıran ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan bir yerleşim yeri ol-
muştur. Bu yönüyle odak noktası haline gelen İlçe’nin mekânsal gelişimleri in-
celenerek Türkiye’deki kentleşme dönemlerine göre sınıflandırılmış ve bulgu-
lar aktarılmıştır. Çalışmada Bafra planları Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik
Müdürlüğü Arşivi’nden (BBİŞMA) ulaşılmıştır.
Cumhuriyet’in kuruluşun bu zamana kadar geçen yaklaşık bir asırlık sü-
reç içerisinde Türkiye’de şehirleşmeye farklı bakış açıları getirilmiş ve politika-
lar uygulanmıştır. Ülkenin etkisinde kaldığı ekonomik, kültürel ve sosyal geliş-
meler mekâna da farklı vizyonlarla yansımış ve kentleri büyütmüştür. Cumhu-
riyet’in kuruluşundan 1950 yılına geçen süreç içerisinde Türkiye’nin ulus dev-
leti olması sürecinin etkisiyle kentleşme faaliyetleri başlarken kalkınma hamle-
lerinin de etkisiyle çoğunlukla devletçi politikalar üretilmiş mekânsal kararlar
ortaya çıkmıştır. Hızla kentlerde planlı büyüme hareketleri başlamış kırsaldan
kente göç hareketleri de başlamıştır. 1980 yılına kadar devam eden süreçte ise
kentler nüfus hızla artmaya başlamış özellikle tarımda başlayan modernleşme
hareketleri kırsalda emek fazlalığını meydana getirerek kırsalda ki nüfusun
azalmasına neden olmuştur. Devlet bir yandan kırsalda nüfusu dengeleyecek
politikalar üretmekte olsa da kentlerde yoksul nüfus artmaya başlamış ve ba-
rınma sorunları ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı gecekondu denen kavram or-
taya çıkmış ve kentlerde düzeni bozacak kaçak yapılar hızla çoğalmaya başla-
mıştır. 1980 ile 2000 arasında ki süreci ise iki ayrı dönem olarak ele almak daha
doğru olacaktır. Nitekim 1980 ve 1990 yılları arası 60lı yıllarında devamı gibi
görünse de 24 Ocak Kararlarının başlattığı ekonomi liberalleşme ve sermaye
gruplarının serbest hareket etmesi 1990 ve 2000 yılları arasında kentlerde ken-
dini göstermeye başlamıştır. Bu yıllarda her ne kadar TOKİ yoksul kesime yö-
nelik konutlar üretse de belediyelerin plan yapım ve onaylama yetkisi ile ranta
yönelik plan kararları üretilmeye başlanmıştır.
564
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
21. yüzyılın başlaması ile Türkiye her alanda yeni bir döneme girmiştir.
Liberal düşünce muhafazakar siyasi görüş ile karılarak farklı bir vizyon ortaya
çıkmıştır. Koalisyon olarak belirtilen bu karma da elbette kentlerde de kendini
göstermiştir. Bu dönem içerisinde kentler sermayenin gelir kapısı haline gelmiş
özellikle prestijli yüksek katlı ve insanüstü ölçekler de yapılar kentlerde kendini
göstermiştir. TOKİ geçmiş döneme göre yoksul kesime yönelik ürettiği konut-
ların yanın artık sermayedarlarla iş bilirliği yaparak yapılar üretmeye başlamış-
tır. Şehirler şantiye alanlarına dönüşerek sermayedarlara hizmet etmeye başla-
mıştır. 1990lı yıllara kadar çoğunlukla süregelen ancak kentleşmenin temel il-
kelerinden biri olan kamu yararı yerini bireysel-grup yararlarına bırakmıştır.
Kentlerin büyümesi yükselen konutların sayısı ile paralel olarak yorumlanmak-
taydı.
Bu çalışma ile Cumhuriyet’in ilanından günümüze kadar Türkiye’de mey-
dana gelen kentleşme faaliyetleri belirli dönemler altında incelenmiştir. Orta
ölçekli bir yerleşim yeri olan Bafra’nın kentsel gelişimi ise bu dönemlere uygun
olarak değerlendirilerek bulgular üretilmiştir. Yapılan geniş bir literatür çalış-
ması ile başlayan bu çalışmanın bulguları Bafra’da üretilen plan çalışmaları ve
bu planlar için üretilen raporlar ve haritaların detaylı olarak incelenmesi ile
meydana gelmiştir. Bafra’da cumhuriyetin kurulması ile kentleşme faaliyetleri-
nin başladığı yerleşim yerlerinden biri olmuş 1948 yılında ilk planı olan 1/2000
Ölçekli Bafra Kat’i İmar Planı49 üretilmiştir. Bu plan ile kentte gelişme devletçi
kısmen de halkçı bir politika ile üretilmiş olup, mevcut tarımsal potansiyelin
değerlendirilmesi, mevcut tesislerin korunarak yerleşime daha da fazla kazan-
dırılması ve konut alanına bağlı değil sosyal ve diğer altyapı fonksiyonlarına
bağlı bir gelişme planlanmasının amaçlandığı tespit edilmiştir. Bir sonraki plan
çalışması ise 1967 yılında 1/2000 ve 1/1000 Ölçekli Bafra İmar Planı50 ismi ile
üretilmiştir. 1967 planı ile kent çeperleri büyümüş ve kente yeni kamusal, ti-
cari, konut, sosyal donatı alanları kazandırılmıştır. Fakat gelişen kent Türkiye
gibi dengesiz nüfus büyümesinden kaynaklı konut sorunu yaşamış çeperlerde
kaçak yapılar üretilmeye başlanmıştır. Özünde planda kamu yararına yönelik
erişim olanaklarının arttığı mekânsal kararların alındığı gözlemlenmiştir. 1967
planından sonra 1987 yılında bir plan çalışması üretilse de bu plan tekrar iptal
edilerek 1967 planına değişiklik ve ilavelerin yapıldığı, Samsun-Sinop karayo-
lunun güneyinde büyümenin öngörüldüğü Bahçeler ve Kavakpınar mahalleleri
565
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
566
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ
Kaynaklar
Arslan, Hakan. ‘’Türkiye’nin Kentleşme Sürecinde Konut Politikalarının Evrimi’’, Akade-
mik Bakış Dergisi, S.40, Ocak-Şubat 2014, s. 1-22.
Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Arşivi (BBİŞMA), 1/2000 ve 1/1000 Öl-
çekli Bafra İmar Planı, 1969.
Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Arşivi (BBİŞMA), 1/5000 ve 1/1000 Öl-
çekli Bafra Revizyon+İlave İmar Planı, 1989.
Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Arşivi (BBİŞMA), 1/1000 Ölçekli Uygu-
lama İmar Planı Değişikliği, 1992.
Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Arşivi (BBİŞMA), 1/1000 Ölçekli Bafra
Uygulama İmar Planı Değişikliği Ve Sayısallaştırması, 2018.
Bafra Belediye Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Bafra Efsane Şehir, Bafra
Ofset, Bafra 2011, s.12.
Cihangir Çamur, Kübra. Dursun, Doğan. Kaya, A. Burak. ‘’Periodic Analysis Of Urbaniza-
tion And The Effects Of Urbanization Processes On Agricultural Lands In Turkey:
Erzurum (1940-2022)’’, Under Review for Publication, 2022.
Çetin, Ebru. ‘’Kentsel Yaşamda Tüketim Mekânlarının Dönüşümü: Alışveriş Merkezleri’’,
Sosyoloji Dergisi, S. XXIII- XXIV, 2011, s. 59-68.
Henden Şolt, H.B. ‘’Orta Ölçekli Kentler Ve Sürdürülebilir Kentsel Gelişme’’, Avrasya Sos-
yal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD), C VI/S. 10, 2019, s. 82-90.
İller Bankası Şehircilik İşleri Müdürlüğü, Bafra İmar Planına Esas Olacak Ön Çalışma
(Analitik Etütler), İller Bankası 1966.
Küçük, Mert. ‘’Bafra İlçesinin Coğrafyası’’, Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-
tüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Karabük 2018.
Serter, Gencay. 2002 Sonrası Dönem: Neoliberal Muhafazakâr Hegemonya, Muhafazakâr
Kentin İnşası, Notabene Yayınları, İstanbul 2018, s. 215-263.
Şekercioğlu, Selma. ‘’Kentleşme ve Siyaset Türkiye’deki Evrimi Üzerine Bir İnceleme’’,
İstanbul Üniversitesi Doktora Programı Uluslararası İlişkiler Doktora Programı,
s. 1-30, son erişim tarihi: 17.10.2022 https://www.academia.edu/3362740/
Kentle%C5%9Fme_ve_Siyaset_T%C3%BCrkiyedeki_Evrimi_%C3%9Cze-
rine_Bir_%C4%B0nceleme
Şengül, H. Tarık. Türkiye’de Kentleşmenin İzlediği Yol Üzerine: Bir Dönemleme Girişimi,
Kentsel Çelişki ve Siyaset Kapitalist Kentleşme Süreçlerinin Eleştirisi, İmge Kita-
bevi Yayınları, Ankara 2009, s. 97-152.
Tarihsel Gelişim, Planlama Süreci, son erişim tarihi: 16.10.2022. https://www.an-
kara.bel.tr/files/2022/04/06/c0e010334e8989b954e02d6fd27a8ea7.pdf
Taşdelen, H. Musa. ‘’Türkiye'de Şehirleşme ve Planlı Dönemde Şehirleşme Politikaları’’.
Istanbul Journal of Sociological Studies, 0 (21)/, Eylül 2011, s. 171.
Toprak, Zerrin. Kentleşme ve Kent Kavramları, Kent Yönetimi ve Politikası, Siyasal Ki-
tabevi, Ankara 2016, s.1-6.
567
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR
T.C. Resmi Gazete 3194 Sayılı İmar Kanunu. 03.05.1985. Sayı: 18749, Başbakanlık Bası-
mevi, Ankara.
TÜİK Genel Nüfus Sayımları Verisi, son erişim tarihi: 15.10.2022. https://bi-
runi.tuik.gov.tr/nufusmenuapp/menu.zul.
Üzmez, Umut. ‘’ Türkiye’de Orta Ölçekli Kentsel Alanlar Sorununa Çözüm Arayışları:
Zonguldak Örneği’’, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,
14/2, Ankara 2012, s. 127-158.
Yazar, Kadir Hakan, ‘’Sürdürülebilir Kentsel Gelişme Çerçevesinde Orta Ölçekli Kentlere
Dönük Kent Planlama Yöntem Önerisi’’ Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Üni-
versitesi, Yayımlanmış Doktora Tezi, 2006.
Yılmaz, Ensar.-Çitçi, Salih ‘’Kentlerin Ortaya Çıkışı Ve Sosyo-Politik Açıdan Türkiye’de
Kentleşme Dönemleri’’, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C X/S. 35, 2011, s. 252-
267.
https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-Tarihi, son
erişim tarihi: 25.10.2022.
https://samsun.ktb.gov.tr/TR-216806/ikiztepe-hoyugu.html, son erişim tarihi:
26.10.2022
568