You are on page 1of 585

Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle

BAFRA

Editör
Prof. Dr. Osman KÖSE

Cilt-4

Ankara, 2023
Bafra Belediyesi Kültür Yayını

Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle BAFRA


Cilt-4

Editör
Prof. Dr. Osman KÖSE

ISBN: 978-625-6428-00-3 (Tk)


978-625-6428-08-9 (4.c)

Genel Yayın Yönetmeni


Ahmet Deniz AĞCA

Sayfa Düzeni/Kapak Tasarım


Nurhan AY

Baskı & Cilt


Berikan Ofset Matbaa
Ergazi Mh. 2306 Sk. No: 70 Gersan - Y.Mahalle/ANKARA

BERİKAN YAYINEVİ
Kültür Mah. Kızılırmak Cad. Gonca Apt. No: 61/6
Çankaya-Kızılay/ANKARA
Tel: (0312) 232 62 18 - Fax: (0312) 232 14 99

 Copyright 2023,
BERİKAN YAYINEVİ SERTİFİKA NO: 47109
Bu baskının butun hakları Bafra Belediyesine aittir. Bafra Belediyesinin yazılı izni olmaksızın,
kitabının tumunun veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı,
çogaltımı ve dagıtımı ya-pılamaz.
BAŞKAN’DAN…
İlkçağlardan günümüze Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden biri
Bafra’dır. Sahip olduğu verimli toprakları ve coğrafi imkânları Bafra’yı her daim
cazip bir yaşam merkezi yapmıştır. Bundan dolayı Bafra eski çağlardan itibaren
değişik medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Başta Hititler olmak üzere birçok
eskiçağ devlet ve uygarlıkları bölgede hüküm sürdükten sonra başka Ana-
dolu’nun Müslüman Türkler tarafından fethi ile birlikte Bafra’da Türk-İslam
medeniyeti de günümüze kadar hakim olmuştur. İlk Müslüman Türk beylikle-
rinden itibaren gerek Anadolu Selçuklu Devleti gerekse Osmanlı Devleti dönem-
lerinde Bafra bugünkü Müslüman Türk kimliğine kavuşmuştur. Bu yönleri iti-
bariyle Bafra oldukça uzun ve köklü bir tarihi geçmişe sahiptir. Günümüzde şe-
hirleri önemli kılan sadece sahip olduğu ekonomik güç ve potansiyeli değil aynı
zamanda sahip olduğu köklü tarihi geçmiş ve zengin kültürel mirasıdır Bu an-
lamda Bafra gerçekten bu zengin kültürel mirası bünyesinde barındırmaktadır.
Sahip olduğu kültürel mirasın yanı sıra verimli topraklarının sunduğu imkânlar
çerçevesinde ülkemizin özellikle tarımsal faaliyetlerinde oldukça önemli bir
yere de sahiptir. Bafra Belediyesi olarak başta sahip olduğu tarihi geçmiş ve
zengin kültürel miras olmak üzere tarım alanındaki kayda değer potansiyeli

iii
OSMAN KÖSE

dikkate alarak Bafra’yı her bakımdan öne çıkarmak, Bafralı hemşehrilerimizin


rahat ve güven içinde yaşayabilmelerini sağlamak en önemli görevimizdir. Bu-
nunla birlikte bugün ülke ekonomisine önemli katkıda bulunan Bafra’mızın ta-
rihi geçmişini ve zengin kültürel mirasını araştırmak, bilimsel veriler ışığında
ortaya çıkarmak ve bunları kalıcı eserler olarak gelecek kuşaklara miras bırak-
mak da gerçekten oldukça önemlidir. Çünkü şehirler sadece sahip oldukları
maddi imkânlarıyla değil manevi değerleriyle de aslında yaşayan birer canlıdır.
Şehirlerin de mutlak surette bir ruhu vardır ve bu ruhu tarihi geçmiş ve yaşan-
tıları oluşturmaktadır. Göreve geldiğimizden itibaren bu şuur ve bilinçle hare-
ket ettik ve bir yandan güzel ve eşsiz Bafra’mızın daha medeni, daha yaşanabilir
modern bir şehir olması için elimizden geleni yaparken diğer taraftan şehrin
geçmiş tarihi birikimini ve kültürel değerlerini de sahiplenmeyi ihmal etme-
meyi kendimize düstur edindik. Çünkü şu bir gerçek ki, bir şehrin en büyük
avantajı o şehirde hayat bulanların yaşayanların o şehre olan gönül bağlarıdır.
Bu bağı tesis etmek Bafra gibi zengin kültürel mirasa sahip bir şehir için zor
değildir. Bunun için sadece inanmak yeterlidir. İşte belediye olarak Tarihi, Sos-
yal ve Kültürel Yönleriyle Bafra adlı bu kitap çalışması böyle bir inancın bir
adımıydı bizim için. 3-6 Kasım 2022 tarihleri arasında Belediyemizin ev sahip-
liğinde düzenlemiş olduğumuz I. Uluslararası Bafra Sempozyumu bize böyle
önemli ve seçkin bir eser kazandırmıştır. Bu etkinlik ile bir yandan ülkemizin
çok değerli bilim adamlarının şehrimizi tanımaları fırsatını yakalarken diğer
yandan da kıymetli bilimsel çalışmaların sonuçlarından istifade ederek gelecek
nesillere büyük bir gururla bırakacağımız önemli bir eserin sahibi olmanın mut-
luluğunu yaşamaktayız. İnanıyoruz ki bu anlamda uzun yıllardır eksik bırakıl-
mış olan Bafra’mız için bu önemli adım gelecek kuşaklara örnek olacaktır ve
daha da önemlisi Bafralılık bilincinin oluşmasına büyük katkı sağlayacaktır.
Bafralı hemşehrilerimizin yaşadıkları şehrin geçmişini öğrenmelerine büyük
katkı sağlayacak olan bu eser aynı zamanda şehrimizin kimliğini de güçlendire-
cektir. Muhteviyat bakımından gerçekten zengin bir içeriğe sahip olan eserde
Osmanlı öncesi Bafra’nın tarihi bilimsel veriler ışığında kıymetli çalışmalarla
ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu çalışmalarda milattan önce
Bafra’daki yerleşim daha önce bilinmeyen birçok yeni bilgi ile etraflıca anlatıl-
mıştır. Bunun yanında ilk Müslüman beylikler ile birlikte şehrin yeni kültürel
kimliğinin nasıl oluştuğunu anlatan çok değerli yazılar ile Ortaçağlarda Bafra
ayrıntılı olarak incelenmiştir. Eserde Osmanlı dönemi Bafra ile ilgili çalışmala-
rın ağırlık kazandığı dikkat çekmektedir. Bu çalışmalardan da edindiğimiz bil-
giler ışığında Bafra’nın özellikle Osmanlı Devleti döneminde hızla geliştiği ve

iv
TARİHİ, SOSYAL VE KÜLTÜREL YÖNLERİYLE BAFRA

önemli bir yerleşim birimi haline geldiği görülmektedir. Bu dönemi anlatan di-
ğer yazılarda da Bafra’mızın başta demografik yapısı ve oluşumu olmak üzere,
idari yapısı ve gelişimi, ticari hayatı ve sosyal ve kültürel gelişimi bilimsel veri-
ler ışığında ortaya konulmuştur. Bu yönleriyle eser, bugüne kadar Bafra üzerine
yapılmış en önemli bilimsel çalışmaları ihtiva etmesi bakımından önemli bir
yere sahiptir. Bu yönüyle bundan sonra yapılacak bilimsel çalışmalara büyük
ışık tutacaktır. Dört kitaptan oluşan ve Baframız için eşsiz bir kıymete haiz olan
bu çalışma şüphesiz büyük bir emeğin ve özverinin ürünüdür. Bu münasebetle
öncelikle bu eserde katkı sağlayan çok kıymetli bilim insanlarına yürekten te-
şekkür ediyorum. Emekleri hiçbir şekilde ödenemez. Bu noktada özel bir teşek-
kürü de çok kıymetli hocamız, ülkemizin güzide üniversitelerinden Milli Sa-
vunma Üniversitesi Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Osman KÖSE hak etmiştir. Ge-
rek sempozyum sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesinde gerekse sonra-
sında böyle seçkin bir eserin yayına hazırlanmasında mesai sarf eden hocamız
Sn. Prof. Dr. Osman KÖSE, Bafra’mıza büyük hizmet yapmış ve Bafralıların bü-
yük sevgisini kazanmıştır. Aynı şekilde süreçte emeği geçen yürütme kurulunda
görev alan değerli bilim insanlarına da yürekten teşekkür ediyorum. Başından
beri her türlü fedakârlıkta bulunan ve şehrimizde böyle güzel bir etkinliğin ya-
pılmasında emeği geçen ve bu eserin ortaya çıkmasına katkı sağlayan başta be-
lediyemizin kıymetli başkan yardımcılarıma ve emeği geçen tüm görevli arka-
daşlarıma çok teşekkür ediyorum
Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra adlı kitabın öncelikle sevgili
Bafra’mıza, Bafralı hemşehrilerimize hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz
ediyorum. Ayrıca bu kıymetli bilimsel çalışmanın ülkemiz bilimine katkı sağla-
ması bizim için büyük bir gurur vesilesi olacaktır. Bafra sevgimizden aldığımız
ilham ile yaktığımız bu meşalenin Bafra’mızın geleceği için büyük bir ışık olması
dileğiyle…
Hayırlı Olsun Bafra’m…

Hamit KILIÇ
Bafra Belediyesi Başkanı

v
vii
EDİTÖRDEN

Milattan önce 5000’li yıllara kadar uza-


nan bir tarihe sahip olan Bafra’nın geçmişi
kültürel zenginliklerle doludur. Şu andaki
idari statüsüne bakıldığında, Türkiye’de
Bafra kadar derinlikli bir geçmişe sahip olan
yerleşim birimi çok azdır. Tarihi, Sosyal ve
Kültürel Yönleriyle Bafra adlı 4 ciltten olu-
şan bu kitap, her yönüyle zengin ve etkileyici
bir tarihi mirasın üzerinde duran ve asırları
kat ederek modern döneme dek ulaşan
Bafra’yı ele almaktadır.
Modern dönemde Samsun’a bağlı bir
kaza statüsünde olan Bafra, geçmiş dönemlerde Hititler, Pontus, Roma, Bizans,
Danişmentliler, Selçuklular, Trabzon Rum Devleti, İlhanlılar, Beylikler ve niha-
yet Osmanlı devleti gibi çok farklı devletleri, milletleri ve kültürleri bünyesinde
barındırmıştır. Bu devasa tarihi geçmiş, Bafra’yı elbette ayrıcalıklı kılmaktadır.
Kent merkezinin mevcut konumuna bakıldığında Karadeniz’i Anadolu içlerine
bağlayan Kızılırmak’ın buradan geçtiği görülmektedir. Nehrin, coşkun ve aheste
aheste akarak Karadeniz’e doğru süzüldüğü bu ova boyunca bıraktığı zenginlik-
lerin asırlar boyunca bölgeye hayat verdiği bilinmektedir. Şiirlere ve hikâyelere
konu olan Çetinkaya köprüsünden geçerken ve Irmak boyunca yürürken, asır-
larca bu toprakları vatan edinmiş insanların, kadınların, çocukların, gençlerin,
anne ve babaların bağrışmalarını, ıslaklarını, ağıtlarını veya haykırışlarını du-
yar gibi olursunuz. Kim bilir, nice gözyaşları, sevinç çığlıkları, feryat u figanlar
Kızılırmak’ın coşkun sularının musiki gibi şakıyan sesleri arasında kaybolup
gitmiştir.
Şehirlerin de bir ruhu olduğunu, uykuya dalmış gibi etrafa serpilen kentin
sokaklarını adımlarken, binalarına ve taşlarına bakarken sezebilirsiniz. Sizinle
derinlerden gelen bir sesle konuşan mırıldanışların olduğunu anlarsınız. Şehir-
den ayrılırken de içinizde bir sıcaklık oluşur; uzun süre ayrı kaldığınızda da tek-
rar görme hissi uyandırır. Bafra da insanlarla hasbihal eden, sıcaklık veren ve

ix
OSMAN KÖSE

cezbeden bu tarihi derinliğe sahiptir. Bafra kent meydanından başlayarak so-


kak aralarını dolaşırken, Hititler, Roma, Bizans ve daha sonra Selçuklu, İlhanlı
ve Osmanlı döneminde bu topraklarda yaşayan insanların da bir zamanlar bu-
ralarda adımladıklarını, soluklandıklarını ve hayaller kurduklarını hissedebilir-
siniz. Günümüzde bile verimliliği ile bölgeye hayat veren Bafra ovasına bakar-
ken, geçmiş asırlar içinde farklı kültürlere sahip nice insanların bu ovalar üze-
rinde hayaller kurduklarını, hayatlarını idame ettirdiklerini, acılarını, sevinçle-
rini yaşadıklarını duyar gibi olursunuz.
Fakat tüm bu güzellikleri hissedebilmek, yaşadığınız, yürüdüğünüz, gez-
diğiniz ve gördüğünüz mekânları anlamlandırabilmek için, durduğunuz yerle-
rin öncesini yani tarihi derinliklerini iyi bilmek gerekmektedir. Merhum Meh-
met Akif Ersoy’un İstiklal dizelerinde “Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme,
tanı, düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı” diyerek dile getirdiği işte budur.
Üzerinde yaşanılan toprağa veya içinde oturulan mekâna manevi bir anlam ve
değer kazandırmak ancak onu tanımakla olur. Geçmişini Öğrenmek ve asırların
içinden süzülerek nasıl bir yolculuk geçirdiğini bilmekle olur. İşte Tarihi, Sos-
yal ve Kültürel Yönleriyle Bafra kitabı ile bu gayeler için yola çıkılmıştır. Çok
farklı kültürel yaşama, dil ve inançlara sahip olan kadim medeniyetlerin bir za-
manlar buralarda da neşv ü nema bulduğunu öğrenince, 13. asırlardan itibaren
Türklerin bölgeyi imar ve inşa için gayretlerini görünce, asırlarca buralarda ya-
şayan insan kitlelerinin hayatlarının örgüsüne ve yaşanmışlar yumağının içe-
riklerini vakıf olunca, Bafra’nın sadece mevcut görünen kent merkezinden, ova-
sından ve ırmağından ibaret olmadığını, asırların derinliklerine kadar uzanan
kültürel ve tarihi birikime sahip olduğunu anlarsanız. 13. asır Anadolu’sunun
tasavvuf ve halk şairi olarak bilinen Yunus Emre’nin “bir ben vardır benden
içeri” dizelerinde dile getirdiği gibi Bafra’nın derinliklerine inildikçe farklı Baf-
raların olduğu görülecektir. Bu tarihi derinliklere vakıf olursanız, Bafra’nın dağ-
ları, taşları, bahçeleri, bağları, sokakları, kaldırmaları, caddeleri, ağaçları ve taş-
ları sizinle adeta konuşmaya başlar. Bir nevi 18. yüzyılda Karaköy, Zeytun, Taş-
köprü, Karaarslan, Müstecap, Engiz veya Üçpınar’dan deve ve yük hayvanların-
dan oluşan kervanların çamurlu ve patika yollardan Bafra kasabasına doğru yol
aldığını görür gibi olursunuz.
Türklerin yönetimine girdikten sonra uzun yıllar çoğunluğu Müslüman ve
Hristiyan inancına sahip insanların birlikte yaşadığı bir yer olan Bafra, 19. asrın
yarılarından itibaren dışarıdan aldığı göçlerle değişim göstermeye başlamıştır.
Kafkasya’dan gelen Çerkezler, Abazalar, Balkanlardan göç eden Müslüman kit-

x
TARİHİ, SOSYAL VE KÜLTÜREL YÖNLERİYLE BAFRA

leler bu göçün farklı çeşitlilikteki renkleridir. Daha sonraki yıllarda Anadolu-


daki çok sayıdaki vilayetlerden ve çevreden gelen göçlerle modern dönemdeki
Bafra oluşmuştur.
Bafra’nın tarih boyunca oluşan tüm özelliklerini ve zenginliklerini bilmek
için hazırlanan Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra kitabı, yukarıda an-
latmaya çalıştığımız gerekçeler ve beklentiler çerçevesinde sizler ile buluştu-
rulmuştur. Kitabın hazırlanması her şeyden önce derin bir arzu ve takdire şa-
yan bir gayretin sonucunda olmuştur. Bu çerçevede Bafra Belediye Başkanımız
Sayın Hamit KILIÇ beyin, Bafra’nın geçmişini ve zenginliklerini derli toplu an-
latacak bir çalışmanın olmayışından ve bu yöndeki ihtiyacı dile getirmesiyle bu
eserin hazırlanması çalışmaları başlamıştır. Ebetteki bu tarzdaki bir kitabın tek
bir bilim insanının kaleminden çıkması da mümkündü. Bu şekildeki bir çalışma
uzun zaman dilimini alacağından ve derinliklere inilememesi endişelerinden
dolayı, bu sahada çalışan bilim insanlarını bir araya getirerek, ortaya bir eserin
çıkarılması planlanmıştır. Bunun için de Türkiye’de yüzün üzerinde bilim in-
sanı, tarihini kaleme alacakları şehri yakından görmek için Bafra’ya davet edil-
diler. Bafra kent merkezini, sokaklarını, caddelerini, şehrin örgüsünü, dağlarını
ve tepelerini görme imkânı buldular. Bafra’da iki gün devam eden bilimsel et-
kinliklerden sonra üniversitelerine dönen bilim insanları daha önce belirlenen
konular çerçevesinde araştırmalarını ve çalışmalarını yaparak bizlere gönder-
diler. Gelen çalışmalar, hakem sürecinden ve ilmi tetkikten geçirilerek bu kita-
bın alt yapısı hazırlanmış oldu.
Sadece Bafra’yı konu alan bu çalışma dört kitaptan oluşmaktadır. Her
dört kitapta toplam 96 bilim insanının kaleme aldığı çalışma bulunmaktadır. Bu
vesileyle Bafra’nın geçmiş tarihinin bu günlere taşınmasına katkı veren ve
dünya durdukça var olacak olan bu eserin ortaya çıkmasına vesile olan değerli
bilim insanlarımıza teşekkür ediyorum.
Elinizdeki kitapta da yazıldığı gibi, asırlar öncesinden günümüze kadar
nice milletler, medeniyetler, devletler bu coğrafyadan gelip geçtiler. Bu süre
zarfında bu topraklar üzerinde sayısız ve belirsiz binalar inşa edildi, yollar ya-
pıldı ve ağaçlar dikildi. Yine milyonları geçen insanlar buralarda yaşadılar ve
hayata veda ettiler. Şimdi onlardan geriye kalan hiçbir şey yoktur. Kalan tek şey
yazılı ve çizili olan eserlerdir. Bu nedenle Bafra’da mevcut olan devasa binalar,
yollar ve insanlardan da asırlar sonra geriye bir şey kalmayacaktır. Kalacak olan
tek şey sizin elinizde olan bu eser ve benzerleridir. Bu vesile ile Belediye Başka-
nımız Sayın Hamit KILIÇ’ı bu denli önemli bir kültürel hizmete imza attığı için

xi
OSMAN KÖSE

tebrik ediyorum ve kendisine teşekkür ediyorum. Görevi süresince Bafra’da ha-


yata geçirdiği hizmetlerden asırlar sonrasına intikal edecek yegâne eser elbette
bu kitaplar olacaktır.
Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra kitabı, Bafra’nın tarihi, kül-
türü ve geçmiş değerlerini bugüne taşıması itibariyle değerli bir eserdir. Artık
bu andan itibaren Bafralılar, üzerinde yaşadıkları coğrafyanın zaman içindeki
yolculuğunu öğrenebileceklerdir. Hayatlarını geçirdikleri toprakları buna göre
anlamlandıracakladır. Bafra’yı yönetenler, bu coğrafya üzerinde halka hizmet
için yarışan siyasetçiler ve bölge üzerinde araştırma yapan bilim insanları bu
esere müracaat edeceklerdir.
Kitabın hazırlanması sürecinde Belediye bünyesinde bir taraftan emek ve
katkı verirken diğer taraftan da kitabın yayınlanmasını heyecanla bekleyenler
oldu. Bu vesileyle her daim bizimle ilgilenen Bafra Belediye Başkan yardımcısı
Şaban HÜRYAŞAR’a ve başkan yardımcısı Ahmet TOKGÖZ’e teşekkür ediyorum.
Tüm süreçlerde katkıları ve gayretleri çok oldu. Bunun yanında her daim bi-
zimle olan belediye personeline de teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Bu vesileyle emeği geçen tüm bilim insanı arkadaşlarıma ayrıca tekrar te-
şekkür ederken, Bafra’yı geçmişten günümüze taşıyan bu değerli esere katkı
vermekten büyük onur duyuyorum.
Nihayetinde bu eser Bafra’nındır; Bafra Belediyesinin ve Başkan Hamit
KILIÇ beyin Bafralılara ve geleceğe ölümsüz bir hediyesidir.
Elbette Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra kitabı ile ilgili eleşti-
riler olacaktır. Çünkü ortada bir eser vardır. Yapılmış eseri eleştirmek çok kolay
fakat yenisini oluşturmak da o kadar zordur. Şekli ve tonu ne olursa olsun gelen
her türlü eleştiriyi saygıyla karşılarız; çakıl taşları da olsa onları gül demetleri
olarak algılarız.
Tarihi, Sosyal ve Kültürel Yönleriyle Bafra adlı bu dört ciltlik eser, Bafra
ve Bafralılar adına devlet-i ebet müddet Cumhuriyetimizin 100. Yılına armağan-
dır.
Bafralılara ve Bafra’yı sevenlere güzel okumalar diliyorum.
Saygılarımla.

Prof. Dr. Osman KÖSE


12 Ocak 2023

xii
Tütün Tüccarı Banker Dimitri Ağa (Karakaşoğlu) Konağı

xiii
İÇİNDEKİLER

Başkan’dan… ................................................................................................................... iii


Editörden ......................................................................................................................... ix

D-CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA (Devamı) ................................................ 1


Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Bafralı Bir Milletvekili
Mehmet Emin Bey
/ Sadık SARISAMAN ........................................................................................................ 5
Altıncı ve Yedinci Dönem Samsun Milletvekili Süleyman Necmi Selmen’in
Meclisteki Faaliyetleri
/ Cansu KARAKUŞ ..........................................................................................................35
Bafraspor ve 1937 Yılı Türkiye Grup Şampiyonluğu
/ Resül NARİN .................................................................................................................53
Atatürk Döneminde Bafra Basını ve Bafrasesi Gazetesi
/ Abidin TEMİZER..........................................................................................................77
Bafra Basın Tarihinden Bir Kesit Tek Parti Döneminde Partili Veya Müstakil
Olmak
/ Fahri SAKAL ..................................................................................................................97
Bafrasesi Gazetesi Özelinde Bafra'nın Sosyokültürel Yaşamına Dair Bir Durum
Değerlendirmesi (1934-1950)
/ Berrin SARITUNÇ..................................................................................................... 111
Bafra Halkevi Ve Halkevi Binası İnşa Faaliyetleri
/ Ahmet AKTER............................................................................................................ 133
Kore Savaşı’nda Türk Tugayı: “Bafralı Cemal Genç”
/ Selma YEL - Esra Müjgân KARATAŞ................................................................. 163
1957 Seçimleri Öncesi Adnan Menderes’in Bafra Ziyareti
/ Sevilay ÖZER .............................................................................................................. 217
Demokrat Parti Döneminde Bafra’da Siyasi ve Ekonomik Yansımalar
/ Esra TÜRE ................................................................................................................... 229
Demokrat Parti Dönemi’nde Bafra’da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları ve
Kutlamaların Yerel Basına Yansımaları (1950-1960)
/ Mesut YAVAŞ ............................................................................................................. 255

xv
OSMAN KÖSE

Kuruluştan 1960’lara Bafra-Karaköy Harası


/ Fatma EMEK .............................................................................................................. 289
Türkiye’de Yapılan Referandumların Bafra’daki Yansımaları
/ Sinan DEMİRAĞ ........................................................................................................ 315
Türk Basını Temelinde Patrik Bartholomeos’un Bafra’ya Seyahati’nin
Nedenleri ve Sonuçları Üzerine Bir Tetkik (Ekim 2018)
/ Şarika BERBER ......................................................................................................... 341
Bafra Çetinkaya (Gelin) Köprüsü Etrafında Oluşan Çeşitli İnanış, Anlatı ve
Ritüellerin Folklor ve Coğrafya Etkileşimleri Bağlamında
Değerlendirilmesi
/ Ahmet KESKİN .......................................................................................................... 355
Bafra’nın Tarihi Bir Sembolü: Çetinkaya Köprüsü
/ Fatih ÖZDEMİR ......................................................................................................... 387
Türkülerin Hafızası, Mekân ve Geleneğin İcrası Bağlamında Çetinkaya Köprüsü
/ Fevziye ALSA ............................................................................................................. 403
Türk Kültüründe Pide ve Bafra Pidesi
/ Özlem ÜNALAN......................................................................................................... 427
Bafra’da Turistik Ürün Olarak Festivaller
/ Sema ERDAL - Mutlu KAYA ................................................................................. 457
Yerelden Ulusala Bir Yol: Coğrafi Tescilli Ürünleri İle Bafra
/ Çağla YILMAZ ............................................................................................................ 479
Bafra ve Tütün Söz Varlığına Dair Ödünç Sözcükler
/ Emrah BOZOK ........................................................................................................... 489
İslam Dinine Mensup Manevi Şahsiyetlerin İnanç Turizmi Kapsamında
Değerlendirilmesi: Bafra Örneği
/ Seden TURAMBERK ÖZERDEN .......................................................................... 515
Türkiye'de Orta Ölçekli Yerleşimlerde İmar Planlama Süreçleri: Bafra
(Samsun) Deneyimi
/ Büşra BÜYÜKSU - Kübra CİHANGİR ÇAMUR................................................ 537

xvi
D-CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAFRA
(DEVAMI)

1
Tayyar Paşa Cami Minaresinden Büyük Cami Mahallesi ve Irmak Tarafı Çekilmiş
Karşıda Kereste Fabrikası

3
BİRİNCİ DÖNEM TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE
BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

Prof. Dr. Sadık SARISAMAN1

Giriş
Mehmet Emin Bey 1886 yılında Bafra’da doğmuştur. Müftüoğlu Salih
Efendi’nin oğludur. Annesi Zekiye Hanım’dır2. İlk ve ortaöğrenimini Bafra’da ta-
mamlamıştır. Ardından İstanbul Hukuk Mektebi’ne devam ederek buradan
1911 yılında mezun olmuştur. Mezuniyeti sonrası Bağdat Hukuk Mektebi’ne öğ-
retmen olarak atanmıştır. Bir süre sonra bu görevinden istifa ederek Kavala
Savcısı olmuştur. Balkan Savaşı sırasında Kavala’nın Yunanistan’a terk edilmesi
üzerine İstanbul’a gelmiştir. İstanbul Emniyet Müdürlüğünde 2. Şube Müdürü
olarak görev yapmıştır. Daha sonra Samsun’a giderek avukatlık yapmaya baş-
lamıştır. Bu sırada 1919 yılında Rehber adlı bir gazete de çıkarmıştır. Sam-
sun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti teşkilatı içerisinde görev almış olup, bu teşkila-
tın başkanlığını da yapmıştır. Son Osmanlı Mebusan Meclisi’ne Canik milletve-
kili olarak seçilmiştir. 16 Mart 1920’de İstanbul’un İşgali ve Meclisi Mebusanın
dağıtılması üzerine Samsun’a dönmüştür3.
14 Ağustos Temmuz 1920 günü Ankara’ya gelerek Samsun Milletvekilliği
görevini fiilen yürütmeye başlamıştır4. 22 Eylül 1920’de Sivas, 3 Ağustos
1921’de de Samsun İstiklal Mahkemesi üyeliğine seçilmiştir. Meclis Anayasa
Komisyonunda çalışmıştır. 4 Mart 1922’de seçildiği Adalet Komisyonu’nun dö-
nem sonuna kadar başkanlığını yapmıştır. Önce Müdafaa-i Hukuk Grubu’nda,
ardından muhalefetteki İkinci Grup’da yer almıştır. Milletvekilliği süresince 7’si

1 Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü. ssadik@aku.edu.tr, ORCİD:
0000-0001-7317-195X.
2 İstiklal Mahkemeleri I, Türkiye Büyük Millet Meclisi Yayınları, Ankara 2015, s. 17.
3 Fahri Çoker, Türk Parlamento Tarihi Milli Mücadele ve TBMM I. Dönem, Türkiye Büyük Millet

Meclis Vakfı Yayınları, C.3, s. 241-242.


4 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.3, İctima 48, 14 Ağustos 1920, s. 213.

5
SADIK SARISAMAN

gizli oturumlarda olmak üzere toplam 14 konuşma yapmıştır. Hukukçu olduğu


için konuşmaları ağırlıklı olarak adli ve hukuki meselelere yönelik olmuştur.
Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) sona erdikten sonra
memleketine dönerek avukatlık ve tütün ticareti yapmıştır. 1931 yılında 4.Dö-
nemde yeniden milletvekili seçilmiştir. Bu dönemde milletvekilliği devam eder-
ken 29 Temmuz 1934’te İstanbul’da vefat etmiştir5. Emin Bey orta düzeyde
Fransızca biliyordu6. Evli ve üç çocuk babası idi. Emin Bey’in vefat ettiği yıl So-
yadı Kanunu çıkmıştır. Ancak bu kanunun 14. Maddesine göre kanun 6 ay sonra
yürürlüğe girecektir7. Bu yüzden Emin Bey soyadı alamadan vefat etmiştir. Ai-
lesi sonradan Geveci soyadını almıştır8.
Bu çalışmanın amacı Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Ca-
nik milletvekili olarak görev yapmış olan Mehmet Emin Bey’in meclisteki faali-
yetlerini, yine İstiklal Mahkemesi üyesi olarak çalışmalarını ve onun önemini
bütün yönleriyle bilimsel çerçevede ortaya koymaktır. Bildiri hazırlanırken
yöntem olarak doküman analizi tekniği kullanılmıştır. Tarih metodolojisinin
tasnif, tahlil, terkip, tenkit, yorumlama, kıyaslama vb. metotlarından yararlanıl-
mıştır. Bildirinin hazırlanmasında TBMM gizli ve açık celse zabıtlarının yanı sıra
mevcut diğer kaynaklar da istifade edilmiştir.
1. Mehmet Emin Bey’in TBMM’ye Katılması ve İstiklal Mahkemesi
Faaliyetleri
Canik milletvekili seçilen Mehmet Emin Bey İstanbul’dan Samsun’a gel-
miştir. O’nun Samsun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ndeki hizmeti nedeniyle izinli
sayılmasına dair cemiyet başkanlığının 25 Haziran 1920 tarihli telgrafı Canik
Mebusu Şükrü Bey’e ulaştırılmıştır. Şükrü Bey ise bu talebi bir takrir ile Meclis
Genel Kurulu’na iletmiştir. Bu takrir 5 Temmuz 1920 tarihinde genel kurulda
okunmuş ve görüşülmüştür. Takrirde; “Samsun'un ehemmiyeti siyasiyesi teş-
kilât-ı milliyenin mümkün olduğu kadar süratle ikmalini icap ettirecek bir mahi-
yette bulunduğundan mumaileyhin münasip müddetle mezun addedilmesi husu-
suna müsaade buyurulmasını istirham eylerim” denilmiştir. Emin Bey henüz
meclise gelerek milletvekilliği görevine başlamadığı için söz konusu talep Mec-
lis Genel Kurulu tarafından Bakanlar Kurulu’na havale edilmiştir9.

5 Çoker, age, s. 241-242.


6 İstiklal Mahkemeleri I, s.17.
7 Resmi Gazete, Sayı: 2741, 2 Temmuz 1934, s.4075.
8 Kamil Sükûn, Büyük Biyografi Ansiklopedisi Günümüz Türkiye’sinde Kim Kimdir, 8. Baskı, s.

İstanbul 2002, s. 319.


9 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.1, İctima 28, 5 Temmuz 1920, s. 176.

6
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

İstanbul’dan gelmiş olan Canik Mebusu Emin Bey Meclis başkanvekili ta-
rafından 14 Ağustos tarihinde meclise takdim edilmiştir10. Emin Bey başlan-
gıçta 1. Grup üyesi idi. Hatta 1. Grup’un 12 kişilik ilk yönetim kurulunda yer al-
mıştı. Ardından bu gruptan ayrılarak 2. Gruba dâhil olmuştur11. Tarık Zafer Tu-
naya onu 2. Grup üyesi olarak göstermiştir12. Emin Bey, bilahare 2. Grubun ku-
rucu üyeleri arasında yer almıştır13.
Mehmet Emin Bey Birinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde top-
lam 86 oylamaya katılmıştır. Bunlardan 61 oylamada kabul oyu vermiştir. 24
oylamada ise ret oyu kullanmıştır. 1 oylamada ise çekimser kalmıştır. Buna göre
oylamaların %28’inde ret oyu kullanmıştır14. Görüldüğü üzere Mehmet Emin
Bey oylamaların büyük çoğunluğunda kabul oyu vermiştir. Ancak, yaklaşık
onda üçüne ret oyu kullanması meclis ortalamasının üzerindedir.
Çekimser kaldığı tek oylama İktisat Vekili Sırrı Bey için yapılan güven oy-
lamasıyla ilgilidir. Dâhiliye Vekili Ali Fethi Bey için yapılan güven oylamasında
ise güvensizlik oyu vermiştir15. Onun ret oyu kullandığı bazı takrir ve teklifler
de şunlardır: Nisabı Müzakere Kanununun Sekizinci Maddesinin Tadili Hak-
kında Kanun. Lozan müzakerelerine gönderilecek olan delegelerden Sinop me-
busu Rıza Nur’a izin verilmesi. Lozan’a gönderilecek müşavirlerden milletvekil-
leri Zekâi Bey ve Mahmut Celâl Bey’e izin verilmesi. Yeni Gün gazetesinin ma-
kalesi hakkındaki Divanı Riyaset kararı16. Mehmet Emin Bey’in aklına yatmayan
meselelerde ret oyu verdiği görülür. Ret oyu verdiği bazı meselelerde 2. Grup
üyesi olması da etkilidir.
Mehmet Emin Bey Meni Müskirat Kanunu’na ise kabul oyu vermiştir17.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Başkuman-
danlık Tevcihine Dair Kanun’un oylamasında da kabul oyu kullanmıştır. O’nun
kabul oyu verdiği bazı teklifler şöyledir. Başkumandanlık süresinin 5 Mayıs
1922 tarihinden itibaren 3 ay daha uzatılması. Fakir Halka Dağıtılmak Üzere

10 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.3, İctima 48, 14 Ağustos 1920, s. 213.
11 Ahmet Demirel, Birinci Mecliste Muhalefet İkinci Grup, İletişim Yayınları, 6. Baskı, İstanbul
2011, s. 126,220.
12 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler 1859-1952, İstanbul 1952, s.539.
13 Demirel, age, s. 380.
14 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.3-29.
15 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.20, İctima 51, 19 Haziran 1922, s. 385.
16 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.27, İctima 183, 29 Ocak 1923, s.64.
17 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.4, İctima 65, 14 Eylül 1920, s. 154.Meni Müskirat ka-

nunu hakkında geniş bilgi için bkz. Uğur Üçüncü, Milli Mücadele Yıllarında Bir Yasak Denemesi:
Men-i Müskirat (içki yasağı) Kanunu ve Toplumsal Hayata Yansımaları, Çizgi yayınevi, Konya
2012.

7
SADIK SARISAMAN

Ormanlardan Kesilecek Yakacak Hakkında Kanun. İcra Vekillerinin Suret-i İnti-


habı Hakkında Kanun18. Mehmet Emin Bey’in milli, dini ve sosyal açıdan hassa-
siyet gereken meselelerde muhalif olmasına rağmen kabul oyu verdiği gözlen-
mektedir.
Emin Bey İstiklal Mahkemelerinde de görev yapmıştır. Mehmet Emin Bey
21 Eylül 1920 tarihinde Sivas İstiklal Mahkemesi için yapılan oylamada 67 oy
almıştır. Bugün aldığı oy onun mahkeme üyesi seçilmesine yetmemiştir. 19.
Emin Bey ertesi gün yapılan oylamada 67 oy ile en fazla oyu alan üçüncü millet-
vekili olmuştur. Seçime katılanların yarısından fazlasının oyunu alamadığı için
üye seçilememiştir. Üçüncü oylamada ekseriyet aranmadığı için 55 oy ile mah-
kemeye üye seçilmiştir20. Emin Bey hemen söz alarak görevden affını istemişse
de bu talebi kabul edilmemiştir21. Sivas İstiklal Mahkemesi Tokat, Amasya, Ordu
ve Samsun bölgelerini içine alıyordu. 20 Ekim 1920'den 15 Mart 1921 tarihine
kadar 280 kişiyi yargıladı. 122 kişiye idam, otuz dört kişiye kalebent ve kürek
cezası verdi. 101 kişiyi de çeşitli cezalara çarptırdı22.Emin Bey Sivas İstiklal
Mahkemesi’nin başkanlığını yapmıştır23. Bu mahkeme genellikle Amasya’da fa-
aliyet gösterdiği için resmi kayıtlarda bile adı bazen Amasya İstiklal Mahkemesi
olarak geçmiştir. Emin Bey mahkeme başkanı sıfatıyla mahkemenin faaliyetleri
hakkında TBMM Başkanlığı’na da rapor göndermiştir. Rapora göre yargılanan-
ların büyük çoğunluğunu Rumlar teşkil etmiştir24.
Mehmet Emin Bey 28 Temmuz 1921 tarihinde yapılan seçimde 176 mil-
letvekilinin 89’unun oyunu almıştır25. Böylece Samsun İstiklal Mahkemesine
üye seçilme hakkını kazanmıştır. Fakat O, mahkeme üyeliğinden istifa etmiştir.
Sade bir milletvekili olarak daha faydalı olacağını söylemiştir. Emin Bey suiisti-
maline vakıf oldukları memura bir şey yapamadıklarını, cezalandırmaya kal-
kınca milletvekillerinin şiddetli eleştirileri ile karşılaştıklarını söyleyerek “ha-
yatımda lehülhamd lekelenmemişimdir, korkuyorum, lekeleneceğim” demiştir.

18 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.19, İctima 40, 6 Mayıs 1922, s. 529.
19 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.4, İctima 69, 21 Eylül 1920, s. 239.
20 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.4, İctima 70, 22 Eylül 1920, s. 261, 274.
21 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.4, İctima 70, 22 Eylül 1920, s. 262.
22 Cevdet Küçük, “İstiklal Mahkemeleri”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.23, İstanbul

2001, s.350.
23 Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri I-II, Dokuz Eylül Üniversitesi yayınları, İzmir 1988, s.47.
24 Aybars, age, s. 86-87
25 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.11, İctima 56, 28 Temmuz 1921, s. 363.

8
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

Oturumu yöneten Meclis Başkan Vekili’nin ısrarı üzerine istifasını geri almış ve
görevi kabul etmiştir26.
Ordu, Giresun. Amasya. Tokat ve Sivas bölgelerini içine alan Samsun İs-
tiklal Mahkemesi, 20 Ağustos 1921 'den 27 Aralık 1921'e kadar görevini sür-
dürmüştür. Mahkeme başta Pontus çetelerinin faaliyetleri olmak üzere, asker
kaçakları, firarlar, eşkıyalık, gasp, soygun gibi davalara bakmıştır. Mahkeme gö-
rev süresi boyunca 2420 kişi yargılanmış, bunlardan 622 kişi idama mahkûm
etmiştir. 240 kişiye kalebent ve kürek cezası vermiş, 1163 kişiyi de çeşitli ceza-
lara çarptırmıştır27.
Emin Bey 1922 yılında kurulan Amasya İstiklâl Mahkemesi’ne de seçilmiş-
tir. 14 Ağustos 1922 günü yapılan seçimde 63 oy almıştır. Ancak O, iki defa İs-
tiklal Mahkemelerinde görev yaptığını, rahatsız olması nedeniyle göreve gide-
meyeceğini söyleyerek görevden affını istemiştir.28. Buna rağmen Amasya is-
tiklâl Mahkemesine29 başkan seçiminde de onun adı geçmiştir. Emin Bey’e 59
oy verilmiştir30.
Bu arada Emin Bey, İstiklal Mahkemelerinde avukat görevlendirilmesine
karşı çıkmıştır. O, bu şartlarda mahkemelerin zor duruma düşeceklerini, iş gö-
rülemez hale geleceklerini belirterek şunları söylemiştir: “İstiklâl mehakimi içe-
risine birçok suiistimal eden adamları koyacaksınız. Bu katiyen muzırdır, kanuna
böyle bir şey ilâvesi doğru değildir” demiştir31.
2. Mehmet Emin Bey’in Konuşmaları
Samsun ve Havalisi İstiklâl Mahkemesi Heyeti eski üyelerinin kendisinden
şikâyetleri üzerine yaptığı konuşması: Samsun ve Havalisi İstiklâl Mahkemesi
Heyeti eski üyeleri Sinop Mebusu Şevket, Yozgat Mebusu Süleyman Sırrı ve
Bursa Mebusu Hüseyin Necati Beyler 12 Ocak 1922 tarihli takrirlerinde Meh-
met Emin Bey'den şikâyetçi olmuşlardır. İstiklal Mahkemesi üyeleri Mehmet
Emin Bey’in meclisteki bir oturumda gıyaplarında namus ve haysiyetlerini ihlâl
edici bazı açıklamalarda bulunduğunu haber aldıklarını ifade etmişlerdir. Meh-
met Emin Bey’in benlik ve ihtiras kaynaklı olarak kendilerine iftira attığını, el-

26 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.11, İctima 56, 28 Temmuz 1921, s. 363-364.
27 Küçük, agm , s.351.
28 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 84, 14 Ağustos 1922, s.161.
29 Amasya İstiklal Mahkemesi, Pontus faaliyetlerine yönelik olarak kurulmuştur. Mahkemenin gö-

rev alanı Samsun’u da içine alıyordu. Mahkeme 16 Ağustos 1922 tarihinde kurulmuş olup bir ay
kadar faaliyet göstermiştir. Savaşın sona ermesi üzerine bu mahkemenin görevine son verilmiş-
tir. Küçük, agm, s.351.
30 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.23, İctima 107, 3Eylül 1922, s.161.
31 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 83, 31 Temmuz 1922, s.95-96.

9
SADIK SARISAMAN

lerinde mevcut olan evrak ve vesikalarla kendilerini savunmalarına imkân ve-


rilmesini Meclis Başkanlığı’ndan talep etmişlerdir. Kendilerinin haklı bulunma-
ları halinde öngörülen cezanın Emin Bey’e verilmesini istemişlerdir. Bu geliş-
meler üzerine Mehmet Emin Bey söz almış, önceki celsede Erzurum Mebusu Sa-
lih Efendi’nin bir istizahı dolayısıyla Meclis Genel Kurulu’nda konunun kendi-
sine sorulduğunu, bildiklerini belgelerle açıklayacağı cevabını verdiğini söyle-
miştir. Kendisi de dâhil olmak üzere Samsun İstiklal Mahkemesi üyelerinin de-
ğiştirilmesini talep ettiğini belirtmiştir. “Hayatımda şimdiye kadar lekelenmemiş
bir adamım” diyerek kendi savunmasının da şubede alınmasını istemiştir. Ar-
dından Meclis Genel Kurulu konuyu şubeye havale ederek savunmaların burada
verilmesini kararlaştırmıştır32.
Pontus Meselesine Dair Konuşması: Mehmet Emin Bey gizli celse oturum-
larında yaptığı bir konuşmada Pontus Meselesine değinmiştir33. Okuldan mezu-
niyetinden itibaren Rumluk meselesine vakıf olduğunu, bu konuyla ilgilendiğini
dile getirmiştir. Amasya İstiklal Mahkemesi’nde Pontusçular hakkında tatbik
edilmeyen kanun hükümlerini hakkıyla uygulayarak dört yüze yakın komite
başkanı, temsil heyeti ve idare heyeti üyesini idama mahkûm etmiş olduğunu
ifade etmiştir.
Mehmet Emin Bey Dâhiliye Vekili Ali Fethi Bey’in Pontus terörünün beli-
nin kırıldığı şeklindeki açıklamalarını eleştirerek gerçeği yansıtmadığını iddia
etmiştir. O, çoğu kişinin Pontus Meselesi hakkında bilgi sahibi olmadığını belir-
terek meclisi bilgilendirmek istemiştir. Elinde bulunan üç yüze yakın bazı kı-
sımları meclis kürsüsünde okumuştur. Bir harita göstererek bu haritanın Pon-
tus Cemiyeti’nin Paris’te Sürpant Sokağı’nda 24 numaradaki genel merkezi ta-
rafından hazırlandığını Rumlara dağıtıldığını söylemiştir. Onun Meclis Genel
Kurulu’na sunduğu haritada sahilde Zonguldak'tan başlayarak, Sinop, Canik,
Trabzon, Gümüşhane sancakları ve iç kesimde de Yozgat, Çorum, Amasya, Tokat
ve Sivas’tan Batum’a kadar olan bölgeler Pontus coğrafyası olarak gösteril-
mişti34.

32 TBMM Gizli Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.2, İctima 149, 23 Ocak 1922, s.646, 647, 648.
33 Pontus Meselesi: MÖ 301 yılında Doğu Karadeniz Bölgesi’nde kurulmuş olan Pontus Devleti’ni
yeniden canlandırmak demektir. Bu amaçla Rumlar tarafından Pontus Cemiyeti kurulmuştur. Bu
cemiyet İnebolu’dan başlayarak Batum’a kadar uzanan Karadeniz sahillerinde iç kesimdeki bazı
şehirleri de içine alacak şekilde Pontus Devleti kurmayı amaçlamış ve terör olaylarına başvur-
muştur. Bkz. Yusuf Sarınay, “ Pontus Meselesi ve Yunanistan’ın Politikaları”, Atatürk Araştırma
Merkezi dergisi, C.11,S.31, 1995, ss. 107-162.
34 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 51, 10 Haziran 1922, s. 398.

10
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

Mehmet Emin Bey elindeki belgeler ışığında Pontus Cemiyeti’nin teşkilat-


lanması hakkında da bilgi vermiştir. O, cemiyetin amacının Türk toprakları üze-
rinde Pontus Cumhuriyeti kurmak olduğunu ifade etmiştir. Onun anlatımına
göre Pontus cemiyeti 1914 yılından itibaren teşkilatlanmaya başlamıştır. Türk-
lerin Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti teşkilâtını kopya ederek livalarda heyeti mer-
keziyeler, kazalarda heyeti idareler, İstanbul'da genel merkez ve temsil heyeti
oluşturmuşlardır. Pontus Cemiyeti Nizamnamesine göre Pontus üyeleri İncil
üzerine yemin ettirilerek cemiyete alınmışlardır. Yeminde Hazreti İsa adına sır
tutacaklarını, verilecek emirleri harfiyen uygulayacaklarını, gizliliğe riayet ede-
ceklerini, hataları nedeniyle verilecek cezalara boyun eğeceklerini kabul etmiş-
lerdir35.
Pontus Cemiyeti bir devlet gibi hareket ederek silahlı güç oluşturmuş,
mahkemeler kurmuştur. Silahlı öğütlenme için bütün Pontus heyetleri birer on-
başı belirleyecek ve bu kişilerin isimlerini genel merkeze bildirmekle yüküm-
lüydüler. Onbaşılar kendi bölgelerinden 10 genç belirleyerek silahlandırmak
durumundaydılar. Böylelikle 20 yaşından itibaren istisnasız herkese silahaltına
alınacaktı. Bu gençlere milli fikirlerine sadakat, itaat, alçak gönüllülükten ve giz-
lilikten ayrılmayacaklarına, verilen cezaları tereddütsüz olarak kabul edecekle-
rine tanrı, İsa, Ruhulkudüs Üçlemesi adına yemin ettirilecekti. Cemiyetin gizli
mahkemeleri de vardı. Bu mahkemelerde yargılama yapmaktaydı. Mahkemele-
rin genel merkez tarafından tayin olunan bir başkanı ve dört üyesi bulunu-
yordu36.
Mehmet Emin Bey elindeki belgelerden hareketle Pontus Cemiyeti’nin
başkanlarının her yerde metropolitler ya da kilise cemaati lideri olduğunu dile
getirmiştir. Onun anlatımına göre Pontus Cemiyeti ülke dışına yönelik teşkilat-
lanmaya da önem vermiştir. Harici teşkilâtın merkezi Atina’(Pazar)dır. Harice
yönelik faaliyetlerde kendilerini güçlü göstermeye yönelik propaganda faaliyet-
leri ön plana çıkmaktadır.
Mehmet Emin Bey’in elde ettiği belgeler Pontusçular’ın Müslümanlardan
da faydalanmaya çalıştıklarını ortaya koymaktadır. Pontusçular Müslümanlara
birlikte çalışmayı teklif eden beyannameler yayınlamışlardır. Bu beyanname-
lerde “Bütün Karadeniz'deki hemşehrilerime” diye hitap ederek, Türk hükümet-
lerinin Karadeniz halkına zulmettiğini iddia etmişlerdir. Kendilerinin Türk ve
Rum hâkimiyetini tesis edeceklerini, memleketi kurtaracaklarını propagandası

35 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 51, 10 Haziran 1922, s. 398.


36 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 51, 10 Haziran 1922, s. 398-399.

11
SADIK SARISAMAN

yapmışlardır. Cumhurbaşkanının Rumlardan, yardımcısının ise Türklerden ola-


cağını söylemişlerdir. Müslümanların İstanbul ve Ankara hükümetleriyle ilişki-
lerini kesmelerini öğütlemişlerdir37.
Mehmet Emin Bey 1914 yılından başlayarak Mondros Mütarekesi’ne ka-
dar Canik sancağı dâhilinde Pontusçuların yaptığı mezalimden de bahsetmiştir.
Onun ifadesine göre Rumların bu faaliyetlerini görüp de ürpermemek mümkün
değildir. Buna göre 588 kişi silahla, 760 kişi de yangınlarda yakılmak suretiyle
öldürülmüştür. Yakılan çiftlik sayısı 19'dur. Eşyası gasp edilen ve tamamen ya-
kılan köylerin sayısı 11’dir. Eşyası gasp edilerek kısmen yakılan köylerin sayısı
21’dir. Yanan ev sayısı ise 450’dir. Yağma olunan hane ise 145’dir. Gasp ettikleri
para miktarı 110 190 liradır. Ayrıca sancak dâhilinde 906 merkep, 1788 manda,
1337 öküz, 2 476 sığır, 9036 koyun, 487 at gasp edilmiştir. 1.800 000 kilo mısır
ve arpa yağma edilmiştir. Mehmet Emin Bey’in ifadesine göre hayvanları gasp
edilmemiş ve yakılmamış bir İslâm köyü yoktur. Müslüman halkın zenginleri
köylerini terk ederek büyük köylere göç etmişlerdir38.
Bütün bunlardan dolayı Birinci Dünya Savaşı sırasında Hükümet Rumları
iç kesimlere nakletmeye başlamıştır. Bunun üzerine Rumlar acizler ve kadınlar
da dâhil olmak üzere dağlara iltica etmişlerdir. Mehmet Emin Bey 1922 yılı iti-
barıyla Samsun kazası dâhilinde erkek, kadın ve çoluk çocuk beş bin nüfus Rum
vardır. Karadeniz’deki 93 bin Rum nüfusunun yarıya yakını iç kısımlara sevk
edilmiştir. Kalan kısmı dağlardadır. Mütareke anında Canik sancağında hali şe-
kavette bulunan 4.000 Rum vardır. 1922 yılı itibariyle dağlardaki Rumlarda altı
bin silâh vardır. Rumların çoğu silahsızdır. Silahlı olan Rum öldürüldüğünde si-
lahı diğerleri almaktadır. Rumlara niçin teslim olmuyorsunuz denildiğinde “biz
hiç bir vakitte teslim olmayız” cevabı alınmaktadır. Onlar bu yolda ölmekten
başka bir gayeleri olmadığını söylemektedirler. Mehmet Emin Bey konuşma-
sında Samsun'da Tümen karargâhı binasında nöbet bekleyen bir askerin dağ-
dan inen Rum eşkıya tarafından öldürüldüğünü de iddia etmiştir. Bu asker hak-
kında tüfeğiyle oynarken kazaen öldüğünü belirten bir rapor tutulduğunu söy-
lemiştir39.
Mehmet Emin Bey konuşmasında Dâhiliye Vekili Ali Fethi Bey’i de eleş-
tirmiştir. Onun zamanında Esenler, Ortaklar, Abacı, Kabaceviz, Canikli, Ayazma

37 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 51, 10 Haziran 1922, s. 399.


38 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 51, 10 Haziran 1922, s. 400.
39 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 51, 10 Haziran 1922, s. 401.

12
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

köylerinin yakıldığını, Kızılırmağın sağ sahilinde yalnız Gazibey köyünün sağ-


lam kaldığını belirtmiştir. 35 köyden Sadece 4 köyün yanmaktan kurtulduğunu
dile getirmiştir. Durumun giderek kötüye gittiğine işaret etmiş, Samsun halkı-
nın kendilerine “Mebus efendiler, ne yapıyorsunuz.. Biz boğazlandıktan sonra mı
uyanacaksınız” siteminde bulunduğunu söylemiştir40.
Mehmet Emin Bey Samsun'daki İstiklal Mahkemesi’nin Pontus heyet-i
merkeziyesinde görev yapmış olmaları nedeniyle idama mahkûm ettiği bazı aile
mensuplarının İstanbul'a gitmesi meselesine de değinmiştir. O, bu aileler içinde
sevk edilmesi lazım gelen bazı kadınların mevcut olduğunu söylemiştir. An-
kara’ya döndüğünde bunların evraklarını Samsun’da bıraktığını açıklamıştır.
Halkta, Rum ailelerin gerek mebusların, gerek Heyeti Vekile’nin nezdinde nü-
fuzları olduğu, bu sayede izin alabildikleri, parayı Samsundakilerle Ankara'da-
kilerin paylaştıkları şeklinde bir kanaat olduğuna işaret etmiştir. Mehmet Emin
Bey “şimdiye kadar ben bir Rum iyilik yapmış bir insan değilim ve buna yeminli-
yim” demiştir. Rum kadınların burada bulunan bir kumpanyaya gelerek pazar-
lık yaptıklarını söylemiştir. İstanbul'a gitmek için izin isteyen kadınların müra-
caatları dikkate alındığını belirterek “Bazı rüfeka tavassut ettiler” demiştir.
Rumlar için müracaatta bulunanların açıklama yapmasını istemiştir. “Bu ailele-
rin gitmesine içimizde tavassut eden varsa işte arkadaşlarımızın namusuyla oy-
nanmıştır” ifadesini kullanmıştır. Dâhiliye Vekili’ni de eleştirerek Samsun ve ha-
valisinde Rum çetelerini Dâhiliye Vekili bile geldi tenkil edemedi, ettiremedi
söylentisinin dolaştığını iddia etmiştir41. Bunun üzerine meclis Samsun İstiklal
Mahkemesi’nin diğer üyelerini de Ankara’ya çağırdı. Üyeler önünde mesele ye-
niden görüşüldü. Yanlış bir anlama olduğu görüldüğü için üyeler ceza almaktan
kurtuldu42.
Mehmet Emin Bey, Pontusçuların yoğun bir şekilde faaliyet gösterdiği
Samsun bölgesinin milletvekiliydi. İstiklal Mahkemesi üyesi olduğu için de Pon-
tusçuların kendi aralarındaki yazışmalarına dair birçok belgeyi de görme
imkânı bulmuştu. Bu durum onun Pontus Meselesi konusunda yoğun bir hassa-
siyet göstermesine yol açtı. Pontus Meselesi hakkında bildiklerini ve onların ne-
ler yapabilecekleri hususunda Meclis Genel Kurulu’nu bilgilendirmek için
azami gayret sarf etti. Bu konuda ihmal gösterilmemesini temin etmeye çalıştı.

40 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 51, 10 Haziran 1922, s. 401.


41 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 51, 10 Haziran 1922, s. 402-403.
42 Aybars, age, s. 123.

13
SADIK SARISAMAN

Pontus Meselesi Hakkındaki İkinci Konuşması: Mehmet Emin Bey Pontus


Meselesi görüşülürken 21 Ağustos 1922 tarihinde yeniden söz almıştır. O, hü-
kümetin Pontus Meselesi ile ciddi bir şekilde meşgul olmadığını iddia etmiştir.
Dâhiliye Vekili Fethi Bey’i güvenoyu aldıktan sonra bu mesele ile ilgilenme-
mekle suçlamıştır. Onun ifadesine göre Amasya, Tokat ve Sivas mebusları Ali
Fethi Bey’i Pontus Meselesini görüşmek üzere bir toplantıya davet etmişlerdir.
Fethi Bey’e toplantıda halktan gelen şikâyet mektupları aktarılmış çözüm bul-
ması istenmiştir. Dâhiliye Vekili milletvekillerinin sıkıştırması üzerine kendisi
hakkında istizah takriri verebileceklerini ifade ederek “Hükümet acizdir ve
esefle şunu da söyleyeyim ki oradaki fırkada alınacaktır” cevabını vermiştir. Ka-
radenizli milletvekilleri fırka oradan alınırsa başka bir güvenlik tedbiri düşü-
nülmesi gerektiğini söylemişlerdir. Ali Fethi Bey “elim, kolum bağlıdır, başka şey
yapmak imkânı yoktur” cevabını vermiştir. Milletvekilleri fırkanın boşluğunu gi-
dermek için jandarmanın takviye edilmesini istemişlerdir. Dâhiliye Vekili bu-
nun için bir proje hazırlanabileceğini söylemiştir.
Mehmet Emin Bey, konuşmasında ayrıca halkın her gün mektuplar ve
telgraflar göndererek feryat ettiğini dile getirmiştir. Halkta meclisin kendilerini
düşünmediği, dertlerine çare olmadığı, nereye müracaat edeceklerini bileme-
dikleri kanaatinin oluştuğunu belirtmiştir. Amasya İstiklâl Mahkemesi’nde gö-
revliyken orada bulunan fırka kumandanı ve mutasarrıf ile Samsun'da da aynı
şekilde mutasarrıf ve kumandan ile birlikte meclis başkanlığına sıklıkla müra-
caat ederek çözüm önerileri sunduklarını söylemiştir. Ancak, meclisten cevap
alamadıklarını açıklamıştır. Ona göre oradaki memurları ve kumandanları de-
ğiştirmekle mesele çözülmeyecektir. Zamanında askerin iaşesi temin olunma-
dıktan sonra her kim giderse gitsin, hiç bir etkisi olmayacaktır. Oradaki kuman-
danın taleplerini Dâhiliye Vekili kabule mecbur olmalıdır. Nitekim Dâhiliye Ve-
kili bölgeye gitmiş, mesele çözülmemiştir. Halk “bu meseleden ümidi kestik ve
biz bu Rumların kurbanı olacağız. Çünkü Dâhiliye Vekili dahi bunu bitirememiş-
tir” demektedirler. Ona göre meclisin her hangi bir kişiyi yetkilendirip bölgeye
göndermesi şarttır. Bölgenin bazı milletvekilleri de bu kişinin yanında gitmeli-
dir. Mesele ancak bu şekilde çözülebilir. Karadeniz bereketi bir bölge olmasına
rağmen ne tütün alınabilmekte ne de ziraat yapılabilmektedir. Bunun sebebi
Pontuslu Rum eşkıyanın tenkil edilememesidir43.
Görüldüğü üzere Mehmet Emin Bey hükümeti, özellikle Dâhiliye Vekili Ali
fethi Bey’i başarısız bulmaktadır. Hatta halkın hükümetten ümidi kestiğini, te-
rör olayları yüzünden tarım ve hayvancılığın durma noktasına geldiğini iddia

43 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 88, 21 Ağustos 1922, s. 683-684.

14
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

etmiştir. O’nun bu tutumu halktan gelen şikâyetlerle birebir muhatap olmasın-


dan ve Pontus faaliyetleri karşısında devlet güçlerini daha etkin hale getirme
amacından kaynaklanabilir.
Pontus Cemiyeti Mensubu Aleksandros’un Develeri Hakkındaki Konuşması:
Müdafaa-i Milliye Vekâleti Bütçesi görüşülürken, Milli Müdafaa Vekili Kazım
Paşa Pontus Cemiyeti’ne mensup olduğu gerekçesiyle idama mahkûm edilen
Aleksandros’un el konulan develeri hakkında Amasya İstiklal Mahkemesi üyesi
Mehmet Emin Bey’den açıklama yapmasını talep etmiştir. Bunun üzerine Meh-
met Emin Bey söz almış, Amasya'ya getirilmiş olan ve orada mahkeme edilerek
gıyabında idamına karar verilen Aleksandros'un emvali, emlaki ve yüz küsur
devesi için müsadere kararı verildiğini söylemiştir. Onun ifadesine göre bu de-
veler nakliyatta kullanılırken Arif Bey adında bir kişinin elinde olduğu öğrenil-
miştir. Mehmet Emin Bey mahkeme kararına rağmen develerin nasıl ve neden
Arif Bey’in eline geçtiğini Milli Müdafaa Vekili’nin açıklamasını istemiş, “Müda-
faai Milliye Vekili Paşa Hazretleri buraya gelir, develeri aldık öldü der veyahut
mevcuttur der. Bunun üçüncüsü yoktur. Develerin kıymeti 3-4 yüz bin liradır” de-
miştir. Bunun üzerine söz alan Milli Müdafaa Vekili Kazım Bey meseleye vakıf
olmadığı, tahkik ederek meclise gerekli açıklamayı yapacağı cevabını vermiştir.
O da mahkeme kararı ile silahlı kuvvetlere verilmiş olan develerin başkasının
elinde bulunmasının şaşırtıcı olduğunu dile getirmiştir44.
Mehmet Emin Bey konuşmasına devam ederek Arif Bey hakkında mahke-
menin bir hükmü olmadığını, develerle ilgili bir dava da açılmamış bulundu-
ğunu açıklamıştır. Emin Bey bu defa da develerin değerini 160 ila 200 bin lira
civarında göstermiştir. Diğer yapılan açıklamalardan mahkemenin Aleksand-
ros’un emvaline el koyma kararı aldığında develerin Aleksandros’un hanesinde
değil, Arif Bey’in elinde olması nedeniyle müsadere edilemediği anlaşılmıştır45.
Görüldüğü üzere Birinci Dönem TBMM’de egemen olan kuvvetler birliği ilkesi
çerçevesinde müsadere edilen develerin durumunun ne olduğuna varana kadar
tartışma konusu yapılmıştır.
Elcezire Kumandanı Nihat Paşa’nın Adliye Encümeni’ne Savunma Vermesi:
Nihat Paşa 26 Haziran 1920 tarihinde Elcezire Cephesi Komutanlığına
atanmıştır. Onun görevi yurt bölgede asayişin sağlanması ve sınırın korunma-
sıdır. Ancak kısa zamanda bölge milletvekilleri Nihat Paşa’dan şikâyetçi olmaya
başlamışlardır. Diyarbakır Milletvekili Kadri Ahmet Bey, Hacı Şükrü Bey ile Si-

44 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 76, 19 Temmuz 1922, s. 530, 534.
45 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 79, 24 Temmuz 1922, s. 585,586.

15
SADIK SARISAMAN

verek Milletvekili Mustafa Lütfi Bey Nihat Paşa’nın usulsüz işlemler yaptığı ge-
rekçesiyle TBMM’ye önergeler vermişlerdir. Karahisar-ı Sahip Mebusu Mehmet
Şükrü Bey de Nihat Paşa aleyhinde önerge verenler arasındadır. Bu gelişmeler
üzerine Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa 3 Kasım 1921 tarihinde Nihat
Paşa’yı görevden almıştır. Nihat Paşa Meclis Genel Kuruluna çağrılarak savun-
ması istenmiştir46.
Mehmet Emin Bey Adliye Encümeni reisi sıfatıyla Nihat Paşa’nın savun-
masını almıştır. Memuriyet nüfuzunu suiistimal ve kanun dışı işler yaptığı ge-
rekçesiyle işten el çektirilen Nihat Paşa’ya yapılan suçlamalar şunlardır: Nihat
Paşa’nın kanun dışı olmak üzere Müslümanlardan bedeli nakdi aldığı, aşiret re-
isleri ve önde gelenlerden hediye alıp ve hediye verdiği, bu kişilerin hayvanla-
rını askerlere otlattığı, mal sandıklarında subay görevlendirerek memurlara
maaş verdirmediği, bazı kişileri memleketlerinden uzaklaştırdığı, gasp edilen
parayı halka ödettirdiği, orduya odun vereceği bahanesiyle Yümni Beyi asker-
likten tecil eylediği, askeri ihtiyaçlar için eksiltme ihalesi yapmaksızın evinde
karar aldığı, poliçe işlemlerine kayın biraderini ortak ettiği, sahte belge düzen-
leyerek bir subayı İstanbul a gönderdiği, Nusaybin kaymakamı Kadri Beyi hi-
maye ederek gümrük gelirlerinin eksilmesine sebebiyet verdiği, Mardin Mın-
tıka Kumandanı Hüseyin Bey’in bütün suiistimallerine karşı onu koruduğu, ci-
nayetten suçlanan Haçor ve arkadaşlarını para karşılığında affettiği.
Adliye Encümeni incelemelerini tamamlayarak raporunu oluşturmuştur.
Raporda Nihat Paşa’nın yabancı etkisine açık olan Elcezire bölgesini milli hare-
kete kazandırmak amacıyla Heyeti Vekile kararı ile TBMM Başkanlığı’nın 27 Ha-
ziran 1921 tarihli talimatnamesi hükümlerine uygun olarak görevlendirildiği
belirtilmiştir. Nihat Paşa Adliye Encümeni’ne verdiği savunmasında memuri-
yeti süresince mahalli imkânlar çerçevesinde asayişi sağlayarak ordu teşkil et-
tiğini, donattığını ve giydirdiğini, bütün icraatlarının halkın emniyetini ve milli
hükümete bağlılığını temin etmeye yönelik olduğunu, mali ihtiyaçları gelirler
nispetinde temin ettiğini, ordunun donatılması ve giydirilmesi hususunda za-
manın gereklerine uygun olarak tedbirler aldığını söylemiştir. İcraatlarını
TBMM Hükümeti’nin emirleri ve talimatlarına uygun olarak gerçekleştirdiğini
vurgulamıştır. Sorgulama sonunda encümen Nihat Paşa’nın açıklamalarını kâfi
görerek onu haklı bulmuştur47.

46 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Sadık Erdaş, “Nihat (Anılmış) Paşa’nın Elcezire Cephe Komutan-
lığı ve Yargılanması Meselesi”,Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, C.14, S.28, 2018, ss.3-36
47 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 78, 22 Temmuz 1922, s. 550.

16
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

Mehmet Emin Bey söz konusu mazbata dolayısıyla Meclis Genel Ku-
rulu’nda da söz almıştır. O, Nihat Paşa’nın savunmasının Meclis Genel Ku-
rulu’nda okunmasını ve ondan sonra müzakere edilmesini istemiştir48. Bu sı-
rada Ali Cenani Bey Nihad Paşa hakkında hazırlanan evrak-ı tahkikiyenin ka-
nuni olmadığını söyleyince Emin Bey “kanunidir ve zatı âliniz teklifi üzerinedir”
cevabını vermiştir49.
Görüldüğü üzere TBMM, 1921 Anayasasının 1. maddesinde yer alan
“Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir” ilkesi çerçevesinde şikâyet konusu olan
her konunun üzerine titizlikle edilmiştir50. Elcezire Komutanı Nihat Paşa hak-
kındaki suçlamalar bölge milletvekillerinin önergeleriyle başlamış olup Meclis
Genel Kurulu’na taşınmıştır. Nihayetinde TBMM adına Adliye Encümeni ve
onun başkanı Mehmet Emin Bey, Nihat Paşa hakkında yapılan bütün suçlama-
ları TBMM adına soruşturmuş ve bir karara bağlamıştır.
Samsun Mebusu Süleyman Bey’i Savunması: Bu arada Bursa Mebusu Ope-
ratör Emin Bey Samsun Mebusu Süleyman Beyi Pontusçu Rumlara yardım ettiği
gerekçesiyle suçlamıştır. O’nun ifadesine göre Süleyman Bey’in müdahalesi
üzerine Kör Vasil'in kızı jandarma dairesinden alınarak serbest bırakılmıştır.
Mehmet Emin Bey bu hususta söz alarak “Süleyman Bey gayet namuslu bir arka-
daşımızdır. Bu mesele hakkında Rumların aleyhine çalışanların birisi budur. Nasıl
olur da böyle itham ediliyor” diyerek karşı çıkmıştır51. Görüldüğü üzere Mehmet
Emin Bey Pontuçulara yardım etmekle suçlanan kendi seçim bölgesindeki me-
bus arkadaşı Süleyman Bey’e kefil olma derecesinde sahip çıkmış ve onu koru-
muştur.
Pontus Meselesi Hakkındaki Kanun Layihası dolayısıyla konuşması: Dâhi-
liye Vekâleti Pontus Meselesi’nin halli için milletvekilleri arasından seçilecek
geçici bir kumandan görevlendirilmesi hususunda bir kanun teklifi vermiştir.
Bu kanun teklifi görüşmeleri sırasında Emin Bey söz alarak bu kanun kabul edi-
lirse Dâhiliye Vekili’nin ne kadar süre zarfında bu meseleyi çözeceğini, çözeme-
diği takdirde sorumluluğu üzerine alıp almadığını sormuştur. Bu soruya Dâhi-
liye Vekili Niğde milletvekili Atâ Bey cevap vermiş, hiçbir Dâhiliye Vekilinin me-
selenin çözümü için her hangi bir süre veremeyeceğini ifade etmiştir52.

48 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 78, 22 Temmuz 1922, s. 552.


49 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 78, 22 Temmuz 1922, s. 567.
50 “1921 Anayasası”, https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/onceki-anayasalar/1921-anaya-

sasi/
51 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 88, 21 Agustos 1922, s. 694.
52 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 91, 26 Agustos 1922, s. 730.

17
SADIK SARISAMAN

İstiklal Mahkemeleri kararları kesin olduğu hakkında konuşması: Emin


Bey, Adliye Encümeni Başkanı sıfatıyla İstiklal Mahkemeleri kararları dolayı-
sıyla söz almıştır. O, İstiklal Mahkemeleri kararlarının kesin olduğunu, encü-
menlerin kanun gereği bu kararları inceleyemeyeceklerini söylemiştir53. İstiklal
Mahkemeleri Kanununa göre idam dışında verilen kararlar kesin olup temyizi
yoktur. Ancak idam kararlarının TBMM’nin onayına sunulması gerekmekte-
dir54.
3. Kanun Teklifleri
Hopa Limanı’nın aktif hale getirilmesi Hakkında Kanun Teklifi: Mehmet
Emin Bey Lazistan Mebusu Esad Efendi ve bazı arkadaşlarıyla birlikte Hopa Li-
manı’nın aktif hale getirilmesi hususunda 23 Şubat 1922 bir kanun teklifi ver-
miştir. Teklifin gerekçe kısmında Moskova Anlaşması ile Batum Rusya’ya bıra-
kıldığı için Kars, Ardahan, Artvin livalarının tek çıkış yolu Hopa limanı olduğu
belirtilmiştir. Dolayısıyla buralardan Hopa’ya uzanan yolların yapımı, bakımı ve
tamiri lazım geldiği hatırlatılmıştır. Kanun teklifinde Kars, Ardahan, Borçka,
Hopa limanına giden yolların masraflarının merkezi bütçeden karşılanması için
yolların “turuku umumiye”ye dâhil edilmesini önerilmiştir. Söz konusu kanun
teklifi bugün tartışılmış ve kabul edilmiştir55.
Başkumandanlık süresinin uzatılmasına dair Kanun Teklifi: Mehmet Emin
Bey Çorum Mebusu Ferit Bey ve bazı arkadaşlarıyla birlikte Başkumandanlık
süresinin uzatılmasına dair 31 Ocak 1922 tarihinde bir kanun teklifi vermiştir.
Buna göre TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın Başkumandanlık süresi yakında
dolacaktır. Oysa Başkumandanlık Kanunu’nun çıkarılmasını gerektiren şart-
larda her hangi bir değişiklik olmamıştır. Süratle meselenin halledilmesi gerek-
mektedir. Kanun teklifine göre Başkumandanlık Kanunu 5 Şubat 1922 tarihin-
den itibaren üç ay daha uzatılmıştır. Söz konusu teklif 4 Şubat 1922 günü Meclis
Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir56.
Memurin Muhakemat Tetkik Heyeti yazı işleri kadrosunun genişletilmesine
dair kanun teklifi: Canik Mebusu Mehmet Emin Bey, Memurin Muhakemat Tet-
kik Heyeti yazı işleri kadrosunun genişletilmesine dair kanun teklifi 4 Ekim
1922 tarihinde meclis gündemine alınmış ve Lâyiha Encümeni’ne havale edil-
miştir57. Kanun teklifi için hazırlanan Muvazene-i Maliye Encümeni mazbatası

53 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 97, 6 Eylül 1922, s. 530.
54 Küçük, age, s.350.
55 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.19 İctima 24, 11 Nisan 1922, s.127-129
56 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.16, İctima 154, 4 Şubat 1922, s.202,204
57 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.23, İctima 112, 4 Ekim 1922, s.256.

18
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

11 Ekim 1922 günü Meclis Genel Kurulu’nda görüşülerek ruznameye alınması


kararlaştırılmıştır.58 Ardından bu kanun teklifi 22 Ocak 1923 tarihinde yeniden
gündeme gelmiş, Nevahi Kanunu’na tercihen müzakeresi meclis genel kuru-
lunda oylanmış, ancak kabul edilmemiştir59.
İntihabı Mebusan Kanunu Muvakkati’nin tadiline dair bir kanun teklifi: Er-
zurum Mebusu Necati Bey ve Mersin Mebusu Selâhaddin Bey’le birlikte İntihabı
Mebusan Kanunu Muvakkatinin tadiline dair bir kanun teklifi vermiştir. Bu ka-
nun teklifine göre TBMM’ye üye seçilebilmek için Türkiye'nin o tarihteki sınır-
ları içerisindeki yerler halkından olmak ya da seçim bölgesi dâhilinde beş yıl
ikamet etmiş olmak gerekir. Kanun teklifi ve Lâyiha Encümeni mazbatası 2 Ara-
lık 1922 tarihinde Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmüştür. Gazi Mustafa Kemal
Paşa söz alarak bu kanun teklifinin özel bir amaç taşıdığını, kendisinin şahsına
ve vatandaşlık haklarına yönelik olduğunu söylemiştir60.
Mustafa Kemal Paşa’nın kanun teklifinin kendisini engellemeye yönelik
algılaması Mehmet Emin Bey’i rahatsız etmiş ve cevap verme ihtiyacı duymuş-
tur. Mehmet Emin Bey teklifte kendisinin de imzası bulduğunu hatırlatarak
şahsi savunmasını yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa’yı engellemek gibi bir niyet-
lerinin bulunmadığını, Paşa Hazretlerinin böyle düşünmesinin kendisini üzdü-
ğünü ifade etmiştir. Mehmet Emin Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın değil beş sene,
on seneden daha uzun zamandan beri bu vatana hizmet etmiş, zaferler kazan-
mış Türkün timsali bir zat bir zat olduğunu belirterek “Bütün mukaddesatımla
temin ediyorum ki, o madde yazılırken hiç bir vakit Paşa Hazretlerinin ismi hatıra
gelmemiştir… Vallahi efendim; hatırıma böyle bir şey gelmedi; dondum kaldım.
Paşa ki, bizi kurtaran ve bu memleketi kurtaran bir şahsiyettir. Böyle bir şeyi ha-
tıra getirmektense ölmek benim için daha iyidir” demiştir. Mehmet Emin Bey ay-
rıca nankör olmadıklarını, Müslüman ve kadirşinas insanların hiçbir zaman ya-
pılan iyiliği unutamayacaklarını dile getirmiştir. Kendilerinin muhalif olmala-
rından dolayı böyle algılanmış olabileceğini, ancak memleketin menfaatine olan
işlerde hiçbir zaman muhalefet etmediklerini iddia etmiş, sözü Mustafa Kemal
sevgisine getirerek “Hariçte belki Paşa Hazretlerini, iddia ederim, hepinizden
fazla ben severim” demiştir.
Mehmet Emin Bey, konuşmasına devamla seçim bölgesi olan Samsun’da
bir Arap veya Arnavut’un milletvekili seçilme imkânı olmadığını belirtmiştir.

58 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.23, İctima 117, 11 Ekim 1922, s.342.
59 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.26, İctima 178, 22 Ocak 1923, s.446-448.
60 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 149, 2 Aralık 1922, s.15.

19
SADIK SARISAMAN

Arnavutların ve Arapların kendi memleketlerinde seçilerek hizmet etmelerin-


den memnunluk duyacaklarını ifade etmiştir. Mehmet Emin Bey, bu sözleriyle
bütün milletin hissiyatına tercüman olduğunu özellikle vurgulayarak “Türkiye
Türklerindir” demiştir61.
Öte yandan kanun teklifinin maddelerine bakıldığında kanun teklifinin
Mustafa Kemal Paşa’nın seçilme hakkını engellemeye yönelik olduğu açıktır.
Zira O, İstanbul dışında Anadolu’nun hiçbir yerinde 5 yıl ikamet etmiş değildi.
Mehmet Emin Bey’in sözlerinde samimi olduğu var sayılırsa bu yönünü düşü-
nememiş olması söz konusu olabilir.
İntihabı Mebusan Kanunu Muvakkatinin tadili hakkında kanun teklifi:
Emin Bey, Erzurum Mebusu Süleyman Necati ve Mersin Mebusu Selahattin
Bey’le birlikte 25 Kasım 1922 tarihinde İntihabı Mebusan Kanunu Muvakkati-
nin tadili hakkında kanun teklifi vermişlerdir. Bu kanun teklifine göre TBMM
için her 20.000 erkek nüfusa 1 milletvekili seçilecektir. 18 yaşını tamamlayan
her erkek seçmek hakkına sahiptir. Bu kanun teklifi Meclis Genel Kurulu’nda
yapılan görüşmelerden sonra kanunlaşmıştır. Kanunun birinci maddesinde bir
seçim bölgesinin nüfusu 20.000’den az ize 1 milletvekili, 20.000’den 30.000’e
kadar 1, 30.001’den 50.000’e kadar 2, 50.001’den 70.000’e kadar 3, 70.001’den
90.000’e 4 milletvekili seçileceği belirtilmiştir. İkinci maddede ise hiçbir deği-
şiklik yapılmayarak aynen kabul edilmiş ve seçme yaşı 18’e düşürülmüştür62.
Bilindiği üzere TBMM Osmanlı Seçim Kanunu usullerine göre teşekkül et-
miştir. Osmanlı Seçim Kanunu’na göre her 50.000 erkek bir mebus seçebili-
yordu. Mehmet Emin Bey ve arkadaşları temsilde adalet açısından 20.000 erkek
nüfusun 1 mebus seçmesi şeklinde yeni bir öneride bulunmuşlardır. Bu öneri
kanunlaşmış olup Cumhuriyet döneminde de bir süre yürürlükte kalmıştır.
4. Takrirleri
Mehmet Emin Bey 30 Nisan 1921 tarihinde Lazistan Mebusu Osman Nuri
Bey ve bazı arkadaşlarıyla birlikte bir takrir vermiştir. Bu takrirde inşaat mev-
simi geçmeden Nafia Vekâleti bütçesinin onaylanması istenmiştir. Bu sebeple 2
Mayıs 1921 tarihinde bütçenin müzakere edilmesi önerilmiştir. Söz konusu tak-
rir Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmiştir63. Adı geçen kanunda inşaat mev-
simi olarak yaz ayları düşünülmüştür. Oysa Türkiye büyük bir ülkedir. Doğu
Anadolu ve Akdeniz bölgesi arasında iklim farklılıkları mevcuttur. Bu durum in-
şaat mevsiminin bölgelere göre değişmesi anlamına gelmektedir.

61 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 149, 2 Aralık 1922, s.162,163.
62 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.28, İctima 17, 3 Nisan 1923, s. 322-348.
63 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.10, İctima 27, 30 Nisan 1921, s.175.

20
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

Hakkâri Mebusu Mazhar Müfid Bey ve bazı arkadaşlarıyla birlikte Müec-


celiyet-i Askeriye Vergisi verenlerin yurt dışına gitmelerine müsaade edilme-
sine dair 13 Mayıs 1922 tarihli bir takrir vermiştir. Buna göre askerlik mükel-
lefiyeti olan kişiler her yıl vergilerini ödemeleri halinde ticaret amacıyla, ülke-
nin iktisadi ihtiyaçlarını karşılamak için belli sürelerle yurt dışına çıkabilecek-
lerdir. Takrirde onların yurt dışına çıkmalarına engel olunmaması hususunda
Meclis Başkanlığı tarafından Müdafaa-i Milliye ve Dâhiliye Vekâletlerine tebli-
gatta bulunulması da istenilmiştir. Söz konusu takrir meclis genel kurulu tara-
fından kabul edilmiş olup adı geçen bakanlıklara gereğinin yapılması konu-
sunda bilgi verilmesi kararlaştırılmıştır64. Görüldüğü üzere kanunda askerlik
vergisini taksitle ödeyenlerin yurt dışına çıkmalarına engel olunmaması isten-
miştir. Bu kişilerin ülke ekonomisine yapabilecekleri katkıların önemi üzerinde
durulmuştur.
Mehmet Emin Bey, Gelibolu Mebusu Celâl Nuri Bey ve bazı milletvekille-
riyle beraber, Türk dostu Claude Farrère’ye teşekkürname yazılmasına ve hasta
olduğu duyulan Pierre Loti'nin Türkiye'nin Paris temsilciliği tarafından TBMM
adına hatırının sorulmasına dair de bir takrir vermiştir. 22 Ocak 1922 tarihli bu
takrirde Türk dostu Pierre Loti’ye niçin Nobel ödülü verilmediği sorusu da Av-
rupa kamuoyuna yöneltmiştir. Takrir Meclis Genel Kurulu tarafından oy birliği
ile kabul edilmiştir65. Bu kardan anlaşıldığı üzere Avrupa’da Türk düşmanlığı-
nın ön plana çıktığı bir zamanda Türkler lehinde tavır koymuş olan Avrupa ay-
dınlarına TBMM vefa örneği gösterilmiştir.
Mehmet Emin Bey Çorum Mebusu Ferit Bey ve bazı arkadaşlarıyla bir-
likte Mustafa Kemal Paşa’nın Başkumandanlık süresinin 5 Şubat 1922 tarihin-
den itibaren üç ay daha uzatılmasına dair bir takrir vermiştir. Bu takrir 4 Şubat
1922 günü meclis genel kurulunda kabul edilmiştir66. Böylece Mustafa Kemal
Paşa Başkumandanlık görevini devam ettirerek Türk ordusunu zafere hazırla-
mıştır.
Karadeniz limanlarına ithal olunacak mısır ve mısır unları ile İzmit San-
cağına gelecek buğday, arpa, mısır ve bunların unlarının gümrük resminden is-
tisnası hakkında İktisat Encümeni Mazbatası dolayısıyla Mehmet Emin Bey bir
takrir vermiştir. Takriri üç arkadaşı daha imzalamıştır. O takririnde Karadeniz
sahiline ithal edilen mısırdan başka buğday unundan da ilave verginin kaldırı-
larak asli verginin alınmasını teklif etmiştir67.

64 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.20, İctima 55, 15 Haziran 1922, s. 439, 440.
65 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.16, İctima 148, 21 Ocak 1922, s. 96-97.
66 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.16, İctima 154, 4 Şubat 1922, s.202,204
67 TBMM Gizli Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.2, İctima 159, 13 Şubat 1922, s.765.

21
SADIK SARISAMAN

Pontus terörü nedeniyle ilan edilecek olan sıkıyönetimin yer ve zaman


açısından sınırlandırılması için bir takrir vermiştir. Bu takrirde Mehmet Emin
Bey ile birlikte Canik Süleyman ve Gaziantep Mebusu Ali Cenani Beylerin de im-
zaları bulunmaktadır. Takrirde sıkıyönetimin Samsun kazası dâhilinde ve 7 Ha-
ziran tarihinden itibaren on beş gün süreyle sınırlı tutulması istenmiştir. Bu
takrir Meclis Genel Kurulu tarafından kabul edilmiştir68.
Emin Bey’in Kayseri Mebusu Sabit Bey ve bir kısım arkadaşıyla birlikte
Heyet-i Vekile Kurulunun görev ve yetkilerine dair kanun teklifinin derhal mü-
zakere edilmesi istenmiştir. Adı geçen kanunun çıkmamış olmasının bakanlar
kurulunu zor duruma düşürdüğünün hükümet üyelerinin ifadelerinden anlaşıl-
dığı belirtilmiştir. Meclis Genel Kurulu takriri kabul ederek bundan sonraki ilk
oturumda Cumartesi günü kanun teklifini görüşme kararı almıştır69.
Yozgat Mebusu Bahri Bey ve bazı arkadaşlarıyla birlikte Heyeti Vekileye
dair kanun teklifi hakkında bir önerge vermiştir. Bu önergede imzası bulunan-
ların tamamı 2. Grup üyesidirler70. Bu önergede birinci maddenin Vekiller ve
Başvekilin Büyük Millet Meclisi tarafından milletvekilleri arasından oy çokluğu
ile ve gizli oyla ayrı ayrı seçilmeleri istenilmiştir71. Toplantıyı yöneten 1. Reis
Vekili Konya Mebusu Mehmet Vehbi Bey teklifi oylatmamış, 2. Grup üyelerinin
itirazları arasında oturumu kapatmıştır72.
Mehmet Emin Bey aynı mealdeki bir takrir daha sunmuştur. Bu takriri ise
Sivas mebusu Vasıf ve bazı arkadaşlarıyla birlikte imzalamıştır. Bu defa Meclis
Genel Kurulu bu önergeyi kabul etmiştir. Buna göre Vekiller ve Başvekil TBMM
tarafından milletvekilleri arasından oy çokluğu ile ve gizli oyla ayrı ayrı seçile-
ceklerdir73. Bu kanunla Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın vekâletler için
aday gösterme yetkisi elinden alınmıştır.
Mehmet Emin Bey olağanüstü şartlar gereği olarak ortaya çıkan İstiklâl
Mahkemelerinin geçici olarak görevlerine son verilmesini öneren bir takrir ha-
zırlamıştır. Takriri Emin Bey dışında 40 arkadaşı da imzalamıştır. Buna göre
olağanüstü şartlar ortadan kalktığı için İstiklal Mahkemelerinin faaliyetlerine
geçici olarak son verilmesi meclis tarafından karar altına alınmalıdır.74
Mehmet Emin Bey, Hakkâri Mebusu Mazhar Müfit Bey ve bazı arkadaşla-
rıyla birlikte Fetvahâne kadrosunun artırılmasına dair bir önerge vermiştir.

68 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.20, İctima 50, 8 Haziran 1922, s.253, 254.
69 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.20, İctima 57, 18 Haziran 1922, s.490.
70 Demirel, age, s. 415.
71 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 69, 6 Temmuz 1922, s.307-308.
72 Demirel, age, s. 415.
73 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 70, 8 Temmuz 1922, s.326,327.
74 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 91, 26 Agustos 1922, s. 744.

22
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

Takrirde, Şer'iye ve Evkaf Vekâleti bütçesinde üç üye bir Fetva Emininden oluş-
ması öngörülen Fetvahane kadrosunun yetersiz olduğu üzerinde durulmuştur.
Fetvahanenin görevinin önemi açıklanmış, diğer İslam devletlerinin ve gayri
Müslim unsurların da müracaat ettikleri bu kurumun on üye ve bir fetva emi-
ninden oluşacak şekilde genişletilmesini önermişlerdir. Bu takrir meclis genel
kurulu tarafından kabul edilmiştir75. Görüldüğü üzere Mehmet Emin Bey ve ar-
kadaşları iş yoğunluğu nedeniyle Fetvahanede işlerin sağlıklı yürüyebilmesi
için kadrosunun artırılmasını için çaba göstermişler ve başarılı olmuşlardır.
Mehmet Emin Bey, Amasya Mebusu Hamdi Bey ve çok sayıda arkadaşıyla
birlikte Amasya Şefkat-i İslâmiye Cemiyeti hakkında bir takrir vermiştir. Tak-
rirde bu cemiyet tarafından kurulmaya çalışılan Darü’s-sanayi inşaatının ta-
mamlaması ve eksik kalan malzemelerin temin edilmesi amacıyla Muavenet-i
İçtimaiye Vekâleti’nin 1922 yılı bütçesinin “180-14” faslına 7.500 liranın ilâve
edilmesini teklif edilmiştir. Takrir meclis genel kurulunda oylanarak kabul edil-
miştir76.
Mehmet Emin Bey bunun dışında Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey ve
çok sayıda arkadaşıyla birlikte Kırşehir Mebusu Sadık Bey’e ödenmesi gereken
tahsisat hakkında bir önerge vermiştir. Bu takrir Meclis Genel Kurulu’nda oy-
lanmış ve Sadık Bey’in tahsisatı kabul edilmiştir77. Bu takrirden anlaşılacağı
üzere Mehmet Emin Bey mebus arkadaşlarının özlük hakları konusunda da has-
sasiyet göstermiştir.
Mehmet Emin Bey, Erzurum Mebusu Hüseyin Avni ve çok sayıda arkada-
şıyla birlikte Sadrazam Tevfik Paşa’nın 29 Ekim 1922 tarihinde meclise gönder-
diği telgrafa78 cevap verilmemesi yönünde bir takrir vermiştir. Takrirde “İstan-
bul'da kendine hükümet sıfatı veren heyetin milletçe hiçbir vaz'ı meşruu olma-
dığı” üzerinde de durulmuştur. Vakit kaybedilmeyerek ruznameye geçilmesi
teklif edilmiştir. Ancak meclis genel kurulunda bu takririn kabul edilmediği an-
laşılmaktadır79.
Emin Bey bunun dışında Afyon Mebusu Mehmet Şükrü Bey ile verdiği tak-
rirde Sinop milletvekili Rıza Nur’un saltanatın kaldırılmasını öneren teklifinin

75 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 92, 28 Ağustos 1922, s. 395, 396.
76 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 126, 25 Ekim 1922, s.177, 183.
77 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 128, 28 Ekim 1922, s.177, 225, 227.
78 Tevfik Paşa bu telgrafında Avrupa Devletlerinin Türkiye için toplanacak olan barış konferan-

sına hem İstanbul hem de Ankara Hükümetlerini davet ettiklerini, konferansta işbirliği içerisinde
hareket edilmesi için ya Ankara’dan İstanbul’a yetkili bir kişinin gönderilmesini, ya da İstan-
bul’dan Ankara’ya gönderilecek temsilcinin kabul edilmesini istemiştir. Bkz. Hâkimiyet-i Milliye,
31 Ekim 1922, s.1
79 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 129, 30 Ekim 1922, s.291.

23
SADIK SARISAMAN

Şer’iye, Adliye ve Kanunu Esasi encümenlerinden oluşacak Müşterek Encümen


tarafından incelenerek oylamaya sunulmasını teklif etmiştir. Meclis Genel Ku-
rulu bu takriri kabul ederek Rıza Nur’un anayasa değişikliği teklifini müşterek
encümene havale etmiştir80. Ardından Mehmet Emin Bey’in de üyesi bulunduğu
müşterek encümen konuyu ele almıştır. Encümen 1 Kasım 1922 tarihli toplan-
tısında Rıza Nur ve Hüseyin Avni Beylerin tekliflerini birleştirerek iki madde
haline getirmiştir. Müşterek encümen bu teklifi oy birliği ile Meclis Genel Ku-
rulu’na göndermiştir81. Meclis Genel Kurulu da 1 Kasım 1922 tarihinde Saltana-
tın kaldırılmasına karar vermiştir. Tek itiraz eden Rize mebusu Ziya Hurşit
Bey’dir82.
Mehmet Emin Bey’in Karahisarı Sahib Mebusu Mehmed Şükrü ve bazı ar-
kadaşlarıyla birlikte verdiği takrirde milletvekilleri arasından seçilecek müşa-
virlere izin verilmesinin de ad okunarak oylanmasını önermiştir. Bu takrir mec-
lis genel kurulunda oy birliğiyle kabul edilmiştir83. Bu önerge onun usul hak-
kında verdiği önergelerdendir
Emin Bey Erzincan Mebusu Hüseyin Bey ile birlikte 17 Kasım 1922 tari-
hinde 8 imzalı bir istizah takriri vermiştir. Takrirde Batı Trakya’yı tesellüme
memur Refet Paşa’nın kanunları çiğneyerek yetkisini aşan işler yaptığı iddia
edilmiştir. İstizah takriri bu duruma sessiz kaldığı iddia edilen Başvekil, Hari-
ciye, Dâhiliye ve Maliye Vekillerine yöneltilmiştir. Takrirde Başvekil ve vekille-
rin şu sorulara acilen cevap vermesi istenilmiştir84.
1.Refet Paşa’ya verilen yetkiler kimin tarafından verilmiştir, içeriği ve
kapsamı nedir? Kendisine Büyük Millet Meclisi Hükümeti ve Başkumandanlık
mümessili unvanının verilmesindeki siyasi ve idari gayenin açıklanması? 2. Re-
fet Paşa Başbakan tarafından mecliste okunan talimata zıt olarak İstanbul'da
bir hükümet teşkil etmiş ve bu hükümeti “Heyeti Vekilecik” olarak isimlendir-
miştir. Bu icraatları kendisine verilen yetkiler dâhilinde midir? 3. Kanun koy-
mak ve mevcut kanunları değiştirmek ve kaldırmak yalnız Büyük Millet Mecli-
sinin yetkisinde iken Refet Paşa’nın gümrük vergisi hakkındaki kanunu değişti-
rerek gümrük tarifesinde indirim yaptırması ne şekilde açıklanabilir? Hükümet

80 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 130, 1 Kasım 1922, s.312.
81 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 130, 1 Kasım 1922, s.314.
82 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 130, 1 Kasım 1922, s.315.
83 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 132, 3 Kasım 1922, s.334, 335.
84 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 140, 18 Kasım 1922, s.551-552.

24
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

buna karşı nasıl bir tutum almıştır?85. Bu önerge mecliste okunmuştur. Ancak
Genel Kurul’da bu hususta bir işlem yapılmamıştır.
Mehmet Emin Bey, İçel Mebusu Haydar Bey ve bazı arkadaşlarıyla birlikte
verdiği önergede Menhubat Kanununun ad okunarak oylamaya konulmasını
önermiştir. Bu öneri kabul edilmiş olup oylama tayini esami ile yapılmıştır86.
Mehmet Emin Bey, Sinop Mebus Hakkı Hami ve çok sayıda arkadaşıyla
birlikte 20 Kasım 1922 tarihinde Meclis İkinci Başkanı Adnan Bey hakkında bir
şikâyet takriri vermiştir. Takrirde Adnan Bey’in, Vahidettin Efendi TBMM tara-
fından halifelikten düşürüldükten sonra yeni halifenin seçimi ve biat icrası hak-
kında verilen takrirleri genel kurulda okutmadığı, tâyini esami talebini içeren
takrirleri İçtüzüğe rağmen oya sunmadığı iddia edilmiştir. Adnan Bey’in müza-
kerelerin selametini ihlal eden bu tutumunun içtüzüğe ve hukuka aykırı olduğu
belirtilmiştir. Benzer bir tavrın bir daha vuku bulmaması için takririn zapta ge-
çirilmesi talep edilmiştir. Bu takrir üzerine Adnan Bey kendisini savunmuş, ta-
rafsızlığa riayet etmediği iddiasını kabul etmemiştir. Vicdani kanaatleri çerçe-
vesinde hareket ettiğini söylemiştir. İddia sahiplerinin takrirlerinde belirttik-
leri hususlarda içtüzükte bir açıklık mevcut olmadığını belirtmiştir87.Görüldüğü
üzere Mehmet Emin Bey meclis başkanvekilinin içtüzük çerçevesinde hareket
etmesini sağlamaya çalışmıştır.
Mehmet Emin Bey, Konya Mebusu Refik Bey ve bazı arkadaşlarıyla bir-
likte İstiklâl mahkemesi üyelerinin harcırahlarına dair bir takrir vermiştir. Tak-
rirde İstiklal Mahkemesi üyelerinin 1920 yılında hangi usullere göre harcırah
ve yevmiye almışlarsa 1921 yılında da aynı şekilde yevmiye ve harcırah alma-
ları gerektiği belirtilmiştir. Bütün devlet dairelerindeki müfettişlere, teftiş vazi-
fesiyle çeşitli devlet dairelerinden gönderilen heyetlere Harcırah Kararname-
sine göre göre 6.000 kuruş üzerinden yevmiye ve harcırah ödendiği hatırlatıl-
mıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kudretini ve kuvvetini temsil eden İs-
tiklâl Mahkemeleri üyelerinin bu kanundan faydalanmamasını meclisin kabul
edemeyeceği vurgulanmıştır88. Meclis Genel Kurulu’nda yapılan görüşmeler ne-
ticesinde İstiklal Mahkemesi üyelerinin müfettişler gibi harcırah almaları kabul
edilmiştir89.
Mehmet Emin Bey, Karahisarı Şarki Mebusu Ali Süruri Bey ve çok sayıda
arkadaşıyla birlikte Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey’in “elkap” hakkında kanun

85 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 140, 18 Kasım 1922, s.551-552.
86. TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 140, 18 Kasım 1922, s.561
87. TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 141, 20 Kasım 1922, s.8
88 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 153, 9 Aralık 1922, s.301,302.
89 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 153, 9 Aralık 1922, s.305.

25
SADIK SARISAMAN

teklifi hususunda önerge vermişlerdir. Takrirde söz konusu kanun teklifinin


Lâyiha Encümeninde iki kabul ve dört ret oyu ile reddedildiği hatırlatılmıştır.
Kabul oyu kullanan üyelerin görüşleri dikkate alındığında kanunun müzakere-
sinin gerekli olduğu görüşüne yer verilmiştir. Sonuç olarak kanun teklifinin Ka-
nunu Esasi ve Dâhiliye encümenlerine havale edilmesi önerilmiştir. Bu takrir
meclis genel kurulu tarafından kabul edilmiştir90. Bu takrir sayesinde encüme-
nin oy çokluğuyla reddettiği bir hususun Meclis Genel Kurulu’nun müdahale-
siyle yeniden gündeme alındığı görülmektedir
Mehmet Emin Bey, Erzincan Mebusu Emin Bey ve çok sayıda arkadaşının
imzasıyla hükümetin gizli celsede mevcut durum ve gelişmeler hakkında mec-
lisi bilgilendirmesi hususunda bir önerge vermişlerdir. Bu günlerde Başkuman-
dan Mustafa Kemal Paşa’nın askeri ve siyasi gelişmeler hakkında fikir alış veri-
şinde bulunmak ve gerekli tedbirleri almak üzere Heyet-i Vekile’yi cepheye da-
vet etmişti. Bu husus Meclis Genel Kurulu’nda tartışılmış ve Heyeti Vekile’nin
tamamının değil de Başvekil ve Hariciye Vekili’nin gitmesinin yeterli olacağı ka-
rarına varılmıştır91.
Düşman işgalinden kurtulmuş bulunan Bursalıların Meclisi şehirlerine
davet etmeleri üzerine Mehmet Emin Bey, Mersin Mebusu İsmail Safa ve çok
sayıda arkadaşıyla birlikte 10 Eylül 1922 tarihinde bir takrir vermiştir. Kırk beş
imzalı takrirde meclisin kurtarılan yerleri yakından görmek ve zulüm görmüş
halkımızla temas ederek dertlerini anlamak için Eskişehir'den ve Bursa'dan
başlayarak İzmir ve Adana’ya kadar başlıca şehirlerde toplantılar yapması teklif
edilmiştir.92. TBMM Başkanlığı bu takrir doğrultusunda her hangi bir işlem yap-
mamıştır. Ancak işgalden kurtarılan şehirlerin mebuslarının seçim bölgelerine
gitmelerine izin verilmiştir93.
Mehmet Emin Bey, 30 Ekim 1922 tarihinde Canik Mebusu Süleyman Bey
ve çok sayıda arkadaşıyla birlikte Lozan Konferansına gönderilecek delegasyon
heyeti hakkında bir takrir vermiştir. Takrirde öncelikle barış konferansına gön-
derilecek delegelerin görev ve sorumluluklarının devletin geleceğini belirlemek
olduğu belirtilmiştir. Bunun dışında takrirde Teşkilâtı Esasiye Kanunun ruhuna
uygun davranılması gerektiği, delegelerin meclisin salt çoğunluğunun oyu ile ve
dokuz kişiden oluşması, bunlardan sadece ikisinin eşit şartlarda olmak üzere

90 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 159, 20 Aralık 1922, s.474.
91 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 104, 18 Eylül 1922, s. 794.
92 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 107, 23 Eylül 1922, s. 810-811.
93 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 96, 4 Eylül 1922, s.487.

26
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

görüşmelere katılmak ve imza atmak yetkisine sahip olmaları, müşavirler ise


delegasyon heyetinin ve bakanlar kurulunun ortak kararıyla ihtisas sahibi kişi-
lerden oluşturulması hususlarına da yer verilmiştir94. Ancak bu önerge Meclis
Genel Kurulu tarafından uygun görülmemiştir. Delegasyon heyetini Heyet-i Ve-
kile tespit etmiştir. İsmet Paşa başkan yapılmış, Maliye Vekili Trabzon Mebusu
Hasan Bey ve Sinop Mebusu Rıza Nur Bey de diğer delegelerdir. Heyete yar-
dımcı olmak amacıyla kalabalık bir danışmanlar gurubu da oluşturulmuştur95.
Mehmet Emin Bey’in, Erzurum Mebusu Salih ve çok sayıda arkadaşı ile
birlikte 13 Kasım 1922 tarihinde verdiği takrir Maliye Vekili Hasan Bey için gü-
ven ya da güvensizlik oylamasının tayini esami ile yapılması talebini içermek-
tedir. Bu takrir doğrultuşumda Maliye Vekili Hasan Bey hakkında ad okunarak
güven oylaması yapılmıştır96.
Mehmet Emin Bey Pontus Meselesinin gizli celsede görüşülmesi sırasında
bir önerge hazırlamıştır. Bu önergeye 3 arkadaşı daha imza atmıştır. Önergede
Pontus eşkıyasının tenkilini etraflıca düşünerek meclise teklif etmek üzere Ma-
liye ve Dâhiliye Vekilleriyle birlikte üç milletvekilinden oluşan bir komisyonun
oluşturulması teklif edilmiştir97. Emin Bey’in takriri Meclis Genel Kurulu tara-
fından kabul edilmemiştir. Dahiliye ve Müdafaa-i Milliye Encümenlerinden 3 ki-
şilik bir komisyon oluşmasına karar verilmiştir98.
Mehmet Emin Bey tek başına hazırladığı takrirde iki gündür devam eden
gizli celse oturumunun sona erdirilerek açık celseye geçilmesini teklif etmiştir.
Yeni konular olduğu için bir süre daha gizli celse görüşmeleri devam etmiş, ar-
dından açık celseye geçilmiştir99.
Mehmet Emin Bey’in takrirlerinden 5 tanesi müzakerenin kifayetine da-
irdir. Bu takrirlerden ilki Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğü’nün talep ettiği
maaş artışı ve ikramiyenin mali durumun elvermemesi nedeniyle reddedilerek
gündemin diğer maddelerine geçilmesi şeklindedir. Takriri Ankara Mebusu
Mustafa ve Çankırı Mebusu Ziya Bey ile birlikte vermiştir. Meclis Genel Kurulu
takriri kabul ederek ikramiye veya her türlü zam reddetmiştir100.

94 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 131, 2 Kasım 1922, s. 1001-1002.


95 Hakan Uzun, “ Türk Heyetinin Lozana Gidişi ve Lozan Konferansı Öncesinde Avrupa’daki Faa-
liyetleri (5 Kasım 1922-20 Kasım 1922)”, Atatürk Yolu, S.53 (Lozan Anlaşması Özel Sayısı), s.331.
96 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 148, 30 Kasım 1922, s.152-153.
97 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 88, 21 Ağustos 1922, s. 704.
98 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 88, 21 Ağustos 1922, s. 701.
99 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 143, 22 Kasım 1922, s. 1106.
100 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 62, 25 Haziran 1922, s.49.

27
SADIK SARISAMAN

Mehmet Emin Bey, Hakkari Mebusu Mazhar Müfit Bey ile birlikte 26 Tem-
muz 1922 tarihinde İstiklâl mahkemelerinin şimdilik faaliyetlerini tatil etme-
sine dair teklifin görüşülmesi sırasında müzakerenin kifayetine ve oylamaya ge-
çilmesine dair bir takrir vermiştir101. Emin Bey’in talebi veçhile o gün İstiklal
Mahkemelerinin faaliyetlerine son verilmesi hakkında bir karar alınmamıştır.
Ancak bu dönemdeki İstiklal Mahkemelerinin faaliyetlerine 31 Temmuz 1922
tarihinde son verilmiştir102.
Mehmet Emin Bey, Tokat Mebus Hamdi Bey ve bazı arkadaşlarıyla bir-
likte Dâhiliye Vekâleti bütçesi müzakerenin kifayetine dair bir takrir daha ver-
miştir. Bu takrirde Dâhiliye Vekâlet’ine ve ona bağlı Posta ve Telgraf, Emniyeti
Umumiye, Jandarma bütçelerinin tamamının ad okunarak oylanması teklif edil-
miştir103. Meclis Genel Kurulu bütün vekâletlerin bütçelerinin müzakerelerinin
bitiminden sonra her ayrı ayrı tayini esami ile reye konulmasını kabul etmiş-
tir104.
Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya verilen Başkumandanlık unvanının süresinin
uzatılmasına dair teklif görüşülürken müzakerenin kâfi olduğu maddelere ge-
çilmesi gerektiği hakkında 20 Temmuz 1922 tarihinde tek başına bir önerge
vermiştir. Emin Bey’in bu takriri meclis genel kurulu tarafından kabul edilmiş-
tir105.
Mehmet Emin Bey’in bizzat hazırladığı ve Erzincan mebusu Hüseyin
Bey’in de imzaladığı müzakerenin kifayetine dair bir takrir daha vardır. Tak-
rirde İstanbul’daki memurlar, emekliler, yetimler ve dullar hakkında hüküme-
tin teklif ettiği maddelerin beyanname şeklinde onaylanarak ruznameye geçil-
mesi teklif edilmiştir. Bu önerge Meclis Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş-
tir106.
5. Şubeler ve Encümenlerdeki Görevleri
Mehmet Emin Bey’in birinci yıl hangi şubede görevlendirildiğine dair bir
bilgi yoktur. 2. yıl için 3. Şubeye seçilmiştir107. 3. yıl için 5. Şubeye108, 4. yıl için

101 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 80, 26 Temmuz 1338, s. 623.
102 Küçük, agm,s.350
103 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 62, 25 Haziran 1922, s.69.
104 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 62, 25 Haziran 1922, s.70.
105 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 71, 20 Temmuz 1922, s.434.
106 Gizli Celse Zabıtları, C.3, İctima 136, 11 Kasım 1922, s. 1033.
107 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.8, İctima 2, 2 Mart 1921, s. 19.
108 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.18, İctima 1, 1 Mart 1922, s. 22.

28
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

de 4. Şubeye ayrılmıştır109. 26 Ekim 1922 günü yapılan Hariciye Vekili seçi-


minde oyların tasnifinde ve sayılmasında görevlendirilmiştir110.
Emin Bey’in görev aldığı encümenlere gelince birinci yıl her hangi bir en-
cümende görev yapmamıştır. İkinci yıl 18 Temmuz 1921 tarihinde 126 oy ile
Memurini Muhakemat Encümenine seçilmiştir111. Ancak hemen akabinde Sam-
sun İstiklal Mahkemesine üye seçildiği için onun yerine encümene başka bir
milletvekilinin seçilmesi Meclis Başkan Vekili Adnan Bey tarafından önerilmiş-
tir112.
Emin Bey Memurini Muhakemat Tetkik Heyetinde de görev yapmıştır. 28
Ocak 1922 tarihinde 68 oy ile bu heyete seçilmiştir113. Ancak O, Meclis başkan-
lığına müracaat ederek bu görevden istifa ettiğini bildirmiştir114. Emin Bey 24
Temmuz 1922 tarihinde yeniden Memurini Muhakemat Tetkik Heyetine seçil-
miştir. Bu seçimde 177 mebustan 110’unun oyunu almıştır115.
Emin Bey Memurini Muhakemat Tetkik Heyeti’nin başkanlığını da yap-
mıştır. O, başkan sıfatıyla heyette meydana gelen eksilmeleri Meclis Başkanlı-
ğına bildirmiş ve yeni üyelerin seçilmesini sağlamıştır. Üyeliklerin boşalma se-
bepleri şunlardı: Kayseri Milletvekili Rifat Bey’in Adliye Vekili, Mersin Milletve-
kili Safa Bey’in Dâhiliye Vekâleti Vekili olmaları. Karesi Mebusu Basri Bey, Ço-
rum mebusu Dursun, Yozgat Mebusu Rıza, Tokat mebusu Hamdi116, Bayezid
Mebusu Süleyman Sudi117, İsparta Mebusu Nâdir118, Tokad Mebusu Rifat ve Ca-
nik Mebusu Süleyman Beylerin izinli olarak seçim bölgelerine gitmiş olma-
ları119. Muhakemat Encümeni üyeliğini tercih eden Adana mebusu Zekâi Bey’in
yerine yeni üye seçilmesi 120. İsparta mebusu Nadir Bey geri döndüğü için onun
yerine seçim yapılmasına gerek kalmamıştır121.

109 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.28, İctima 1, 1 Mart 1923, s. 21.
110 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 127, 26 Ekim 1922, s.177, 198.
111 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.11, İctima 52, 18 Temmuz 1921, s. 313.
112 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.13, İctima 86, 4 Ekim 1921, s.91.
113 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.16, İctima 151, 28 Ocak 1922, s. 162.
114 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.18, İctima 13, 23 Mart 1922, s. 369; TBMM Zabıt Ceri-

desi, Birinci Dönem, C.18, İctima 14, 24 Mart 1922, s. 373


115 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 79, 24 Temmuz 1922, s.488.
116 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.23, İctima 109, 27 Eylül 1922, s.188.
117 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 134, 8 Kasım 1922, s.413.
118 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 134, 8 Kasım 1922, s.413.
119 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 134, 8 Kasım 1922, s.413.
120 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.24, İctima 121, 18 Ekim 1922, s.4.
121 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 159, 20 Aralık 1922, s.469.

29
SADIK SARISAMAN

Mehmet Emin Bey üçüncü ve dördüncü yıl Adliye Encümeninde görev yap-
mıştır. 3 Haziran 1922 tarihinde Adliye Encümeni Reisi Abdullah Azmi
Efendi’nin Şer'iye Vekili seçilmesi nedeniyle yapılan seçimde Adliye Encümeni
Başkanlığına seçilmiştir122. O Adliye Encümeninde görev yaparken 92 adet Ad-
liye Encümeni mazbatasının hazırlanmasına katkı sağlamıştır.
Mehmet Emin Bey’in Adliye Encümeni Başkanı sıfatıyla encümenden
meclis başkanlığına gönderilmesi gereken evraklarda imzası bulunmaktadır.
Örneğin 17 Temmuz 1922 tarihli bir yazıda boş bulunan Adliye Encümeni Maz-
bata Muharrirliğine Ertuğrul Mebusu Mustafa Kemal ve Kâtipliğine de Kırşehir
Mebusu Sadık Beylerin seçildikleri bilgisini vermiştir123. 16 Kasım 1922 tarihli
bir yazıda da Adliye Encümeni Mazbata Muharriri Müfid Efendi’nin meclis ikinci
başkanvekili seçilmesi nedeniyle boşalan mazbata muharrirliğine Biga Mebusu
Hamid Beyin seçildiği bildirilmiştir124.
Bir başka yazıda da Adliye Encümeni üyelerinden Kırşehir Mebusu Müfid
Efendi’nin meclis ikinci başkanvekilliğine seçilmesi ve Kayseri Mebusu Sait
Bey’in de üç ay izin alması nedeniyle iki üyeliğin boşaldığı hatırlatılmıştır. Bo-
şalan üyeliklere şubelerden yeni üyeler seçilerek gönderilmesi istenilmiştir125.
Diğer taraftan Mehmet Emin Bey farklı encümenlerden üye alarak oluş-
turulan Encümen’i Mahsuslarda da görev yapmıştır. İstiklâl Mahkemelerinin gö-
revleri hakkında inceleme yapmak ve teklifte bulunmak üzere oluşturulan En-
cümeni Mahsusa Adliye Encümeninden Mehmet Emin Bey de görevlendirilmiş-
tir126.
Bu çerçevede onun da üyesi olduğu Encümeni Mahsus, Hiyanet-i Vataniye
Kanunun üçüncü maddesini şu şekilde değiştirmiştir: Halkı açık veya gizli ola-
rak sözle vatana ihanet suçuna tahrik ve teşvik edenler, bu tahrik ve teşviki ya-
azıyla veya şekiller kullanarak gerçekleştirenler ve Büyük Millet Meclisinin
emellerine ve maksatlarına karşı olarak düşman maksat ve menfaatini terviç
yollu teşvik ve tahrik edenler ve fesat çıkaranlar muvakkat küreğe konulurlar.
Bu tahrikler ve teşvikler sebebiyle olaylar meydana gelirse kışkırtıcılar ve teş-
vik edenler idam olunurlar127.

122 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.20, İctima 46, 3 Haziran 1922, s. 126.
123 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.21, İctima 75, 17 Temmuz 1922, s. 416.
124 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 142, 21 Kasım 1922, s.25.
125 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.25, İctima 150, 4 Aralık 1922, s.186,187.
126 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 81, 27 Temmuz 1922, s.9.
127 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.22, İctima 82, 29 Temmuz 1922, s.36.

30
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDE BAFRALI BİR MİLLETVEKİLİ MEHMET EMİN BEY

Encümeni Mahsus Memaliki Müstahlasaya gönderilecek İstiklâl Mahke-


melerinin istisna görevleri hakkında da kanun metni hazırlamışlardır. Bu kanu-
nun birinci maddesine göre Memaliki Müstahlasaya gönderilecek İstiklâl Mah-
kemeleri savcılarının İstiklâl Mahkemeleri Kanununun altıncı maddesinde
mevcut itiraz hakları yalnız idam cezaları için söz konusu olacaktır İkinci mad-
deye göre bu mahkemeler şahsi meselelerle ilgili dâvalarda karar verebilir-
ler128.

Sonuç
Mehmet Emin Bey son Osmanlı Meclisi Mebusanı’ndan Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne katılan milletvekillerindendir. Samsun Müdafaa-i Hukuk Cemi-
yeti’ndeki görevi nedeniyle meclise geç katılmıştır. Meclis kayıtları dikkate alın-
dığında ilk defa 14 Ağustos 1920 günü meclise gelmiştir. O, başlangıçta 1. Grup
üyesi idi. Bu grubun 12 kişilik ilk yönetim kurulunda yer almıştı. Ardından bu
gruptan ayrılarak muhalif olan 2. Gruba dâhil olmuştur.
Mehmet Emin Bey, Meclis Genel Kurulu’nda yapılan oylamalardan
86’sında hazır bulunmuştur. Bu oylamaların %28’inde ret oyu kullanmıştır. Bu
ortalamanın üzerindedir. Bu derece yoğun ret oyu kullanmasında 2. Grup üyesi
olmasının etkisi büyüktür.
Mehmet Emin Bey Sivas ve Samsun İstiklal Mahkemelerinde görev yap-
mıştır. Hatta Sivas İstiklal Mahkemesi’nin başkanlığını da yürütmüştür. İstiklal
Mahkemelerinde avukat görevlendirilmesine karşı çıkmış, böyle bir uygulama-
nın mahkemeleri iş göremez hale getireceğini iddia etmiştir.
Mehmet Emin Bey birinci dönem milletvekilliği boyuna toplam 14 ko-
nuşma yapmıştır. Bu konuşmalardan 7’sini gizli oturumlarda gerçekleşmiştir.
Hukukçu olduğu için konuşmaları ağırlıklı olarak adli ve hukuki meselelere yö-
nelik olmuştur. Özellikle Pontus Meselesine önem vermiş ve bu konuda meclisi
bilgilendirmek için ciddi çaba göstermiştir.
Beş adet kanun teklifinde onun da imzası vardır. Bunlardan en dikkat çe-
keni seçim kanununda değişiklik yapılması ile ilgili olanıdır. Bu teklifte yer alan
milletvekili adaylarının seçim bölgesinde en az beş yıl oturmuş olması şartı
Mustafa Kemal Paşa’nın tepkisine yol açmıştır. Mustafa Kemal Paşa Mehmet
Emin Bey’in adını bizzat zikrederek kendisini engellemeye çalıştıklarını söyle-
miştir. Bunun üzerine Mehmet Emin Bey kendisini savunmak söz almıştır. O,

128 TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.23, İctima 109, 27 Eylül 1922, s.197.

31
SADIK SARISAMAN

kanun teklifini hazırlarken asla böyle bir amaç gütmediklerini ısrarla dile getir-
miştir.
Mehmet Emin Bey, 32 adet takrire de imza vermiştir. Bu takrirlerden 5
tanesi müzakerenin kifayetine dairdir. Ayrıca O, 3,4 ve 5. Şubelerde görev yap-
mıştır. Memurin-i Muhakemat ve Adliye Encümenleriyle Muhtelit Encümen’de
görev yapmıştır. Adliye Encümeni adına 92 adet mazbatanın hazırlanmasına
katkı sağlamıştır. Bunların büyük çoğunluğuna Adliye Encümeni başkanı olarak
imza atmıştır.

Kaynakça
AYBARS Ergün, İstiklal Mahkemeleri I-II, Dokuz Eylül Üniversitesi yayınları, İzmir 1988.
ÇOKER Fahri, Türk Parlamento Tarihi Milli Mücadele ve TBMM I. Dönem, Türkiye Bü-
yük Millet Meclis Vakfı Yayınları, C.3, Ankara 1995.
DEMİREL Ahmet, Birinci Mecliste Muhalefet İkinci Grup, İletişim Yayınları, 6. Baskı, İs-
tanbul 2011.
ERDAŞ Sadık, “Nihat (Anılmış) Paşa’nın Elcezire Cephe Komutanlığı ve Yargılanması
Meselesi”,Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, C.14, S.28, 2018, ss.3-36.
Hâkimiyet-i Milliye
İstiklal Mahkemeleri I, Türkiye Büyük Millet Meclisi Yayınları, Ankara 2015.
KÜÇÜK Cevdet, “İstiklal Mahkemeleri”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.23,
İstanbul 2001, ss.350-355.
Resmi Gazete, Sayı: 2741, 2 Temmuz 1934.
SARINAY Yusuf, “ Pontus Meselesi ve Yunanistan’ın Politikaları”, Atatürk Araştırma
Merkezi dergisi, C.11,S.31, 1995, ss. 107-162.
SÜKÛN Kamil, Büyük Biyografi Ansiklopedisi Günümüz Türkiye’sinde Kim Kimdir, 8.
Baskı, s. İstanbul 2002.
TUNAYA Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasi Partiler 1859-1952, İstanbul 1952.
TBMM Gizli Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.1,2,3.
TBMM Zabıt Ceridesi, Birinci Dönem, C.1-29.
UZUN Hakan, “ Türk Heyeti’nin Lozan’a Gidişi ve Lozan Konferansı Öncesinde Av-
rupa’daki Faaliyetleri (5 Kasım 1922-20 Kasım 1922)”, Atatürk Yolu, S.53 (Lozan
Anlaşması Özel Sayısı), s.329-350.
ÜÇÜNCÜ Uğur, Milli Mücadele Yıllarında Bir Yasak Denemesi: Men-i Müskirat (içki ya-
sağı) Kanunu ve Toplumsal Hayata Yansımaları, Çizgi yayınevi, Konya 2012.
“1921 Anayasası”, https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/onceki-anayasalar/1921-
anayasasi/ (ET. 22 Aralık 2022 )

32
Bafra Meydan 1930

33
ALTINCI VE YEDİNCİ DÖNEM SAMSUN MİLLETVEKİLİ
SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ
FAALİYETLERİ

Cansu KARAKUŞ1

Giriş
1871 yılında Samsun’a bağlı Bafra’da doğan Süleyman Necmi Selmen, Os-
manlı Devleti’nin son dönemi ve Cumhuriyet döneminde önemli görevlerde bu-
lunmuş bir isimdir. Mülkiye mezunu olan Süleyman Necmi Selmen, uzun yıllar
kaymakam ve vali olarak görev yapmıştır.
19. yüzyılda, Osmanlı Devleti’nde yönetim alanında yenilikler yoğun ola-
rak yaşandı. Meşruti yönetim de bu yenilikler arasındaydı. I. Meşrutiyet ilan
edildikten bir süre sonra kesintiye uğradı ve ancak 1908 yılında, II. Meşrutiyet
ilan edildi. Akabinde meclis toplandı. Süleyman Necmi Bey de bu dönemde mec-
lise katıldı.
I. Dünya Savaşı sonrasında işgaller başladı. İşgallere tepki olarak milli
mücadele başladı. Bu süreçte İstanbul’da toplanan meclis dağıtıldı. 23 Nisan
1920’de Ankara’da TBMM açıldı. Millî mücadele ve sonraki süreç, Ankara’da
toplanan mecliste yürütülmeye başladı.
29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildi. Akabinde ikinci dönem milletve-
kili seçimleri yapıldı. Süleyman Necmi Selmen, Canik mebusu olarak mecliste
görev almaya başladı. Selmen, daha sonra bu görevini altıncı ve yedinci dönem
Samsun mebusu olarak sürdürdü.

1Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim Dalı. Cumhuriyet
Tarihi Bilim Dalı İstanbul/ Türkiye, cansu_karakus19@hotmail.com. ORCID: 0000-0001-8241-
2962

35
CANSU KARAKUŞ

1.Süleyman Necmi Selmen Kimdir?


1871 yılında Samsun’un bir ilçesi olan Bafra’da doğdu. Babasının adı Hacı
Hüseyin Bey, annesinin adı ise Mislimah Hanım’dır2. Mülkiye mezunu olan Sü-
leyman Necmi Bey, Fransızca bilmektedir. TBMM Arşivi’nde yer alan ve kendi-
sinin kaleme aldığı tercüme-i hal kâğıdına göre, evli ve iki çocuk babası olan Sü-
leyman Necmi Bey, dört kazada kaymakamlık, dört livada mutasarrıflık ve beş
vilayette valilik görevini üstlendi. Son seçimlerde mütekaid yani emekli olarak
seçimlere katılan Süleyman Necmi Selmen, 1939 yılında yapılan altıncı dönem
milletvekili seçimlerinde Samsun’dan milletvekili oldu. Bu görevi 1943 yılına
kadar sürdürdü.
2. Süleyman Necmi Selmen’in Meclisin Altıncı Dönemindeki (1939-
1943) Faaliyetleri
1 Eylül 1939 tarihinde Almanya’nın Polonya’ya saldırması ile II. Dünya
Savaşı başladı. 1943 yılına kadar olan süreçte Alman üstünlüğü yaşandı. Aka-
binde ise müttefik devletler Alman birlikleri karşısında üstün duruma geçmeye
başladı. Aynı yıl Türkiye’de ise altıncı dönem milletvekili seçimleri yapıldı. Se-
çim öncesinde Ulus Gazetesinde yayınlanan listede yeni mebus adaylarının fo-
toğrafları yer alırken, aday oldukları bölgeler belirtilmişti. Bu listede Süleyman
Necmi Selmen de yer almıştır3. Aynı gün Son Posta ve Vakit gazetesinde ise me-
bus adaylarının tam listesi yayınlanmıştır.
Seçimler yapıldıktan sonra meclisin 3 Nisan tarihli oturumunda milletve-
killeri and içmişlerdir. Bu milletvekillerinden biri de Süleyman Necmi Sel-
men’dir4. Bir hafta sonra gerçekleşen meclis oturumunda ise milletvekilliği ka-
bul edilenler ve seçildikleri bölgeler okunmuş ve oylama yapılmıştır5. Süleyman
Necmi Selmen de Samsun’dan milletvekili olarak görev yapmaya başlamıştır.
17 Nisan günü mecliste BM Meclisi 1938 yılı bütçesinde münakale yapıl-
masına dair oyların sonuçları açıklandı. Buna göre, 424 milletvekilinden 339
kişi oylamaya katılmış ve tamamı kabul etmiştir. Süleyman Necmi Selmen ise

*Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim Dalı Cumhuriyet
Tarihi Bilim Dalı Doktora Öğrencisi, İstanbul/ Türkiye, cansu_karakus19@hotmail.com , ORCID:
0000-0001-8241-2962
2 Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşivi (TBMM), Süleyman Necmi Selmen’e ait Tercüme-i Hal

Kâğıdı.
3 “Yeni mebus namzetlerinden simalar”, Ulus, 25 Mart 1939, s.7 ; “Namzed listesinin tam metni”,

Son Posta, 25 Mart 1939, s.11; “Yeni mebus namzetleri”, Vakit, 25 Mart 1939, s.3.
4 TBMM Zabıt Ceridesi, 3.IV.1939, Birinci İnikad, C.1, s.7
5 TBMMZC, 10.IV. 1939, İkinci İnikad, C.1, s.16

36
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ

oylamaya katılmayan isimlerdendi6. Aynı oturumda Orman Umum Müdür-


lüğü’nün 1938 mali yılı bütçesine tahsisat verilmesi hakkındaki kanun da görü-
şülmüştür. Buna göre, o gün mecliste olmayan Süleyman Necmi Selmen bu ka-
nunun oylamasında yer almamıştır. 26 Nisan günlü meclis oturumunda ise
1938 yılı mali Muvazene-i Umumiye Kanunu’na bağlı bazı daire bütçelerinde
değişiklik yapılması konusu gündemdeydi. Buna göre, oylamaya katılan 303
milletvekilinin tamamı kanunun kabulü yönünde oy kullandı. Süleyman Necmi
Bey de kabul edenler arasındaydı7.
3 Mayıs 1939’da Hudud ve Sahiller Sıhhat Umum Müdürlüğü 1939 mali
yılı bütçesi oylandı. Oylamaya katılan 301 milletvekilinden tamamı kanunun ka-
bulü yönünde oy kullanırken, aynı oturumda Vakıflar Umum Müdürlüğü’nün
1938 mali yılı bütçesinde aktarma yapılması hakkındaki kanun da görüşüldü.
Oylamaya katılan 300 üyeden tamamı kanunu kabul ederken, Süleyman Necmi
Selmen de kanunun kabul edilmesi yönünde oy kullandı8. 5 Mayıs günü ise Va-
kıflar Umum Müdürlüğü’nün 1939 yılı mali bütçesi kabul edildi9. 10 Mayıs günü
İnhisarlar Umum Müdürlüğü’nün 1939 yılı mali bütçesi görüşmeleri yapıldı. Ya-
pılan oylamada Süleyman Necmi Selmen de kabul yönünde oy kullandı10. 12
Mayıs günü ise İcra Vekilleri Heyeti’nin programı ve beyannamesi gündeme
geldi ve oylama yapıldı. Oylamaya katılan 353 milletvekilinin tamamı programı
kabul etti. Süleyman Necmi Selmen de kabul yönünde oy kullananlar arasın-
daydı11. 15 Mayıs’ta Konya Ovası Sulama İdaresi’nin 1934 mali yılı hesabı ile
ilgili kanun layihasına verilen oyların sonuçları açıklandı. Süleyman Necmi Sel-
men kanunun kabulü yönünde oy kullananlar arasındaydı12. 17 Mayıs’ta mec-
liste abidelerin tamiri için vakıf paralar idaresinden borç alınması konuşuldu.
316 milletvekili oylamada yer aldı. Süleyman Necmi Selmen kabul yönünde oy
kullandı13. 22 Mayıs günlü oturumda 1938 malî yılı Muvazene-i Umumiye Ka-
nunu’na bağlı bazı daire bütçelerine tahsisat verilmesi ve bazı bütçelerde deği-
şiklik yapılmasına dair kanunun oylaması yapıldı. 332 milletvekilinin katıldığı
oylamada Süleyman Necmi Selmen de kabul yönünde oy kullandı14.

6 TBMMZC, 17.IV. 1939, Dördüncü İnikad, C.1, s.42


7 TBMMZC, 26.IV. 1939, Altıncı İnikad, C.1, s.60
8 TBMMZC, 3.V. 1939, Yedinci İnikad, C.2, s.11
9 TBMMZC, 5.V. 1939, Sekizinci İnikad, C.2, s.23
10 TBMMZC, 10.V. 1939, Onuncu İnikad, C.2, s.55
11 TBMMZC, 12.V. 1939, On Birinci İnikad, C.2, s.79
12 TBMMZC, 15.V. 1939, On İkinci İnikad, C.2, s.87
13 TBMMZC, 17.V. 1939, On Üçüncü İnikad, C.2, s.113
14 TBMMZC, 22.V. 1939, On Dördüncü İnikad, C.2, s.167

37
CANSU KARAKUŞ

5 Haziran 1939 tarihli meclis oturumunda Türkiye ve Yunanistan ara-


sında imzalanan Veteriner Mukavelenamesinin kabulü gündemdeydi. Mecliste
yapılan görüşmeler neticesinde oylama yapıldı. Oylamaya katılan 326 milletve-
kilinin tamamı kanunun kabul edilmesi yönünde oy kullandı15. Aynı oturumda
devlet kinini mütedavil sermayesi hakkındaki kanuna verilen oyların sonuçları
da açıklandı. Buna göre, oylamaya katılan 281 milletvekilinin tamamı kabul yö-
nünde oy kullandı. Süleyman Necmi Selmen ise oylamada bulunmuyordu.
7 Haziran 1939 tarihli oturumda İstiklâl harbi malûllerine verilecek 8700
lira hakkındaki kanun görüşmeleri yapıldı. Yapılan oylamada 305 milletvekili
yer aldı. Süleyman Necmi Selmen de kabul yönünde oy kullananlar arasın-
daydı16. 16 Haziran 1939 tarihli oturumda Türkiye-Amerika Ticaret Anlaşması
maddeleri gündemdeydi. 309 milletvekilinin katıldığı meclis oylamasında Sü-
leyman Necmi Selmen de kanunun kabul edilmesi yönünde oy kullandı17. 23
Haziran günü Devlet Denizyolları İşletme Umum Müdürlüğü 1939 malî yılı büt-
çesi oylandı. 316 milletvekilinin hazır bulunduğu oylama neticesinde kanun, ka-
bul edildi18. Aynı oturumda Devlet Limanları İşletme Umum Müdürlüğü 1939
malî yılı bütçe kanunu da oylandı. Oylamaya 306 milletvekili katıldı. Diğer yan-
dan Türkiye-Fransa ortak beyannamesine dair Başvekil Dr. Refik Saydam’ın be-
yanatı da meclisin gündemindeydi. 343 milletvekilinin tamamı beyanatı kabul
etti. 26 Haziran tarihli oturumda ise Yalova kaplıcalarının işletilmesi ve kaplı-
caların inşası işlerinin Sağlık Bakanlığı’na devri hakkında hazırlanan kanun
gündeme geldi. 292 milletvekilinin katıldığı oylama neticesinde kanun kabul
edildi. Süleyman Necmi Selmen de kanunu kabul edenler arasındaydı19. Haziran
ayının son günü meclis oturumunda İskân Kanunu’nun 32.maddesinde bazı dü-
zenlemeler yapılması istendi. 318 milletvekilinin katıldığı oylama neticesinde
kanun kabul edildi. Süleyman Necmi Selmen de kabul yönünde oy kullandı20.
Aynı oturumda Türkiye ile Fransa arasında 23 Haziran 1939 tarihinde imzala-
nan Türkiye ile Suriye arasındaki arazi meselesi hakkındaki kanuna verilen oy-
ların sonuçları açıklandı. Süleyman Necmi Selmen’in de aralarında olduğu mil-
letvekilleri kanunun kabulü yönünde oy kullandı.

15 TBMMZC, 5.VI. 1939, Yirmi İkinci İnikad, C.3, s.31


16 TBMMZC, 7.VI. 1939, Yirmi Üçüncü İnikad, C.3, s.74
17 TBMMZC, 16.VI. 1939, Yirmi Yedinci İnikad, C.3, s.214
18 TBMMZC, 23.VI. 1939, Otuzuncu İnikad, C.3, s.327
19 TBMMZC, 26.VI. 1939, Otuz Birinci İnikad, C.3, s.372
20 TBMMZC, 30.VI. 1939, Otuz Üçüncü İnikad, C.3, s.458

38
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ

Temmuz ayının yedinci günü mecliste Amasra’da dalgakıran tamir ve in-


şası için yapılan düzenlemenin sonuçları açıklandı. 274 milletvekilinin yer al-
dığı oylama neticesinde kanun kabul edildi. Süleyman Necmi Selmen de kabul
yönünde oy kullandı21. Aynı oturumda Devlet Demiryolları İşletme Umum Mü-
dürlüğü ihtiyacı için yeni gemiler inşası hakkındaki kanun meclis gündemin-
deydi. Süleyman Necmi Selmen’in de aralarında olduğu milletvekilleri kanunu
kabul etti. Ertesi gün mecliste Türkiye Cumhuriyeti ile Yugoslavya Hükümeti
arasında imzalanan Afyon Anlaşması ile iki taraf arasındaki mektup değişiminin
onayı gündeme geldi.
Ekim ayının ikinci günü meclis oturumunda Arazi Vergisi Kanunu’nun
2nci maddesine madde eklenmesi hakkındaki kanuna verilen oylama gündem-
deydi. 295 milletvekilinin katıldığı oylamada, Süleyman Necmi Selmen de kabul
oyu kullandı22. 16 Ekim’de ise Maliye Vekâleti bütçesine 300.000 lira tahsisat
verilmesi görüşüldü. Süleyman Necmi Selmen’in de yer aldığı milletvekilleri ka-
nunu onayladı23.
6 Kasım 1939’da mecliste encümen seçimlerinin oyları açıklandı. Buna
göre, Süleyman Necmi Selmen, Teşkilat-ı Esasiye Encümeni’ne seçildi24. 8 Ka-
sım’da Türkiye Cumhuriyeti ile Fransa Cumhuriyeti ve İngiltere Krallığı ara-
sında Ankara’da imzalanan üç taraflı yardım anlaşmasına bağlı ekler meclis
onayına sunuldu25.
4 Aralık günü mecliste Vakıflar Umum Müdürlüğü’nün 1935 malî yılı oy-
landı26. Aynı oturumda Yüksek Mühendis Mektebi’nin 1935 yılı hesabı da gün-
deme geldi. Süleyman Necmi Selmen kabul yönünde oy kullananlar arasındaydı.
20 Aralık günü Türkiye Cumhuriyeti ile Macaristan Krallığı arasında imzalanan
konsolosluk mukavelesi ile ilgili kanuna verilen oylar açıklandı. Aynı oturumda
gündeme gelen konulardan diğeri ise Türkiye Yunanistan arasında imza edilen
suçluların geri verilmesi ve cezaî sahada karşılıklı adlî yardım muahedesinin
tasdiki hakkındaki kanundu. Bu oylamada Süleyman Necmi Selmen kabul oyu
kullandı27.

21 TBMMZC, 7.VII. 1939, Otuz Üçüncü İnikad, C.4, s.204


22 TBMMZC, 2. X. 1939, Kırk İkinci İnikad, C.5, s.30
23 TBMMZC, 16. X. 1939, Kırk Dördüncü İnikad, C.5, s.67
24 TBMMZC, 6. XI. 1939, İkinci İnikad, C.6, s.13
25 TBMMZC, 8. XI. 1939, Üçüncü İnikad, C.6, s.24
26 TBMMZC, 4. XII. 1939, Dokuzuncu İnikad, C.7, s.22
27 TBMMZC, 20. XII. 1939, Onbeşinci İnikad, C.7, s.101

39
CANSU KARAKUŞ

2.1. 1940 Yılı


Ocak ayının ilk günlerinde meclis toplantıları devam ediyordu. 3 Ocak ta-
rihli oturumda Damga Resmi Kanunu’nun bazı hükümlerinin değiştirilmesine
ve bu kanuna bazı hükümler eklenmesine dair oylama yapıldı. Süleyman Necmi
Selmen meclis oturumunda yer almadığı için kanunun kabulünde yer almadı28.
5 Ocak günü Muamele Vergisi Kanunu’nun bazı hükümlerinin değiştirilmesine
ve bu kanuna bazı hükümler eklenmesine dair oylama gündeme geldi. Süley-
man Necmi Selmen kanunun kabulü yönünde oy kullandı29. 17 Ocak günü mec-
liste 58.917.000 liralık ek tahsisat verilmesi hakkındaki kanunun görüşmeleri
yapıldı. Aynı oturumda Erzincan’da ve Erzincan depremden zarar gören mıntı-
kalarda yapılacak yardım hakkındaki kanunun neticesi açıklandı. Süleyman
Necmi Selmen bu kanunları kabul etti. Diğer yandan mecliste gündeme gelen
konulardan biri de gümrüklerde istimal olunan bazı evraka müdafaa pulu ilsakı
hakkındaki kanunun birinci maddesine bir fıkra eklenmesi ile ilgiliydi. Süley-
man Necmi Selmen kabulü yönünde oy kullandı. Aynı günlerde kaçakçılığın
men ve takibine dair 1918 sayılı kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesi de
gündemdeydi. Oturumda yer alan Süleyman Necmi Selmen kanunu kabul etti30.
25 Mart günü mecliste Devlet Demiryolları İşletme Umum Müdürlüğü
1939 malî yılı bütçesinde değişiklik yapılması hakkındaki kanuna verilen oyla-
rın neticesi açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamada yer almadı31. 29 Mart
günü Vakıflar Umum Müdürlüğü 1939 malî yılı bütçesinin bakım masrafı terti-
bine 14.000 lira tahsisat ilâvesi meclisin gündemindeydi. Yapılan oylamada ne-
ticesinde kanun kabul edildi32.
3 Nisan günü Ankara Hukuk Fakültesi inşaatının ikmali için 1940 ve 1941
senelerine geçici taahhüde girişilmesi hakkındaki kanunun oylaması yapıldı.
Süleyman Necmi Selmen kanunun kabulü yönünde oy kullandı33. 10 Nisan günü
Türkiye Hükümeti ile Rusya Sosyalist Federatif Şûralar Cumhuriyeti ve Erme-
nistan, Azerbaycan ve Gürcistan Sosyalist Sovyet Cumhuriyetleri Hükümetleri
arasında 9 Temmuz 1922 tarihinde Tifüs’de akdedilen ve Demiryolları Muka-
velenamesinin tasdiki hakkındaki 612 numaralı kanuna ek olarak hazırlanan
kanunun oylaması yapıldı34.

28 TBMMZC, 3. 1. 1940, Yirminci İnikad, C.8, s.15


29 TBMMZC, 5. 1. 1940, Yirmi Birinci İnikad, C.8, s.23
30 TBMMZC, 17. 1. 1940, Yirmi Altıncı İnikad, C.8, s.111
31 TBMMZC, 25. III. 1940, Otuz Birinci İnikad, C.9, s.42
32 TBMMZC, 29. III. 1940, Otuz Üçüncü İnikad, C.9, s.74
33 TBMMZC, 3. IV. 1940, Otuz Beşinci İnikad, C.10, s.22
34 TBMMZC, 10. IV. 1940, Otuz Sekizinci İnikad, C.10, s.51

40
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ

17 Nisan günü ise meclise Köy Enstitüleri Kanunu geldi. Eğitim tarihi açı-
sından önem arz eden Köy Enstitüleri ile ilgili hazırlanan kanun, mecliste oy-
landı. Mecliste yer almayan Süleyman Necmi Selmen kanunun oylamasına ka-
tılmadı35. 24 Nisan’da İnhisarlar Umum Müdürlüğü 1939 malî yılı bütçesinde
15.000 liralık münakale yapılması hakkındaki kanunun oylaması gündemdeydi.
Süleyman Necmi Selmen kabulü yönünde oy kullanırken, aynı oturumda Orman
Umum Müdürlüğü 1939 malî yılı bütçesinde değişiklik yapılması da konuşuldu.
Süleyman Necmi Selmen kabulü yönünde oy kullandı36.
13 Mayıs günü 1939 malî yılı Divanı Muhasebat bütçesinde değişiklik ya-
pılması hakkındaki kanuna verilen oylamanın sonuçları açıklandı. Aynı gün,
Bulgaristan’a 5.000.000 kiloluk odun kömürü kontenjanı verilmesine mütedair
olarak Bulgar sefareti ile teati olunan notaların tasdiki hakkındaki kanunun oy-
laması yapıldı. Süleyman Necmi Selmen kanunun kabulü yönünde oy kullandı37.
22 Mayıs günü Vakıflar Umum Müdürlüğü 1939 malî yılı bütçesinde 4.000 lira-
lık münakale yapılmasına dair kanunun oylaması yapıldı. Süleyman Necmi Sel-
men kanunu kabul etti. Aynı oturumda Başvekâlete bağlı Matbuat Umur Müdür-
lüğü teşkili ve vazifelerine dair kanun görüşüldü. Yapılan oylama neticesinde
kanun kabul edildi38. 28 Mayıs günü Muamele Vergisi Kanunu görüşmeleri ya-
pıldı. Süleyman Necmi Selmen oylamada bulunmadı39. 29 Mayıs’ta Devlet De-
miryolları ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğü 1940 malî yılı bütçe kanunu
oylandı40. 30 Mayıs günü İtalya, Romanya ve İngiltere ile imzalanmış antlaşma-
ların tasdiki meclis gündemindeydi. Türkiye-İtalya Ticaret Anlaşması’na ek ola-
rak imza edilen protokol, Türkiye Romanya arasında akdedilen Ticaret ve Te-
diye Anlaşmalarının tasdiki hakkındaki kanun ve Türk-İngiliz Ticaret ve Kliring
Anlaşması’nın tasdikine dair kanunların oylaması yapıldı. 31 Mayıs günü Devlet
Havayolları Umum Müdürlüğü 1940 malî yılı bütçe kanununa verilen oyların
neticesi açıklandı. Süleyman Necmi Selmen kanunun kabulü yönünde oy kul-
landı. Aynı oturumda Hudut ve Sahiller Sıhhat Umum Müdürlüğü 1940 mali yılı
bütçesi, Orman Umum Müdürlüğü ve Vakıflar Umum Müdürlüğü 1940 malî yılı
bütçe kanununa verilen oyların sonuçları da açıklandı. Süleyman Necmi Selmen
bu kanunların kabulü yönünde oy kullandı41. Diğer yandan Teşkilat-ı Esasiye

35 TBMMZC, 17. IV. 1940, Kırk Birinci İnikad, C.10, s.102


36 TBMMZC, 24. IV. 1940, Kırk Üçüncü İnikad, C.10, s.152
37 TBMMZC, 13. V. 1940, Ellinci İnikad, C.11, s.107
38 TBMMZC, 22. V. 1940, Elli Dördüncü İnikad, C.11, s.205
39 TBMMZC, 28. V. 1940, Elli Yedinci İnikad, C.11, s.353
40 TBMMZC, 29. V. 1940, Elli Sekizinci İnikad, C.11, s.388
41 TBMMZC, 31. V. 1940, Altmışıncı İnikad, C.11, s.507

41
CANSU KARAKUŞ

Encümeni Mazbatası da meclise geldi. Mazbata, askerî kâtiblikten mütekaid İr-


fan Akyüz hakkında askerî temyiz mahkemesince verilmiş olan karar ile 1145
numaralı kararın ne suretle telif edileceğine dair hazırlanan mazbataydı. Teşki-
lat-ı Esasiye Encümeni’nde Süleyman Necmi Selmen de yer alıyordu.
1 Haziran günü Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü 1940 malî yılı bütçe
kanununa verilen oylar ile Posta, Telgraf ve Telefon Umum Müdürlüğü 1940
malî yılı bütçe kanununa verilen oyların sonuçları açıklandı. Süleyman Necmi
Selmen oylamalarda yer almadı42. 5 Haziran’da Zonguldak-Kozlu demiryolu in-
şası hakkındaki kanun mecliste oylandı. Süleyman Necmi Selmen kabulü yö-
nünde oy kullandı43. 10 Haziran günü Türkiye ile İsveç arasında akdedilen 29
Şubat 1940 tarihli Ticaret ve Tediye Antlaşmalarının tasdiki gündeme geldi. Sü-
leyman Necmi Selmen kanunun kabulü yönünde oy kullandı44. 17 Haziran günü
Türkiye-Suriye Dostluk ve İyi Komşuluk Mukavelenamesi ile protokolleri; mec-
lis gündemindeydi. 12 Temmuz günü İstiklâl harbi malûllerine verilecek para
mükâfatı hakkındaki kanuna verilen oyların sonuçları açıklandı. Süleyman
Necmi Selmen kanunu kabul etti.
7 Ağustos günü Büyük Millet Meclisi 1940 malî yılı bütçesine tahsisat ve-
rilmesi hakkındaki kanuna verilen oyların neticesi açıklandı. Aynı gün mecliste
Almanya ile imzalanan ticarî mübadelelere mütedair hususî anlaşma ve tediye
anlaşması ile bu antlaşmaların tasdikine dair kanun gündeme geldi. Süleyman
Necmi Selmen oylamalarda yer almadı45. Yeni yasama yılı ekim ayında başladı.
Yeni yasama yılında Süleyman Necmi Selmen, Gümrük ve İnhisarlar Vekaleti
Encümeni’ne seçildi46.
15 Kasım günü Hudud ve Sahiller Sıhhat Umum Müdürlüğü 1940 malî yılı
bütçesinde değişiklik yapılmasına dair kanunun oylaması yapıldı. Süleyman
Necmi Selmen oylamada bulunmadı47. 22 Kasım günü ise Türkiye ile Romanya
arasında akdedilen Ticaret ve Tediye Anlaşmaları ile eklerinin tasdiki hakkın-
daki kanun meclisin gündemindeydi. Meclisteki oylamada Süleyman Necmi Sel-
men kabul yönünde oy kullandı48.

42 TBMMZC, 1. VI. 1940, Altmış Birinci İnikad, C.12, s.33


43 TBMMZC, 5. VI. 1940, Altmış Üçüncü İnikad, C.12, s.49
44 TBMMZC, 10. VI. 1940, Altmış Beşinci İnikad, C.12, s.71
45 TBMMZC, 7. VIII. 1940, Yetmiş Beşinci İnikad, C.13, s.128
46 TBMMZC, 8. XI. 1940, İkinci İnikad, C.14, s.14
47 TBMMZC, 15. XI. 1940, Beşinci İnikad, C.14, s.28
48 TBMMZC, 22. XI. 1940, Yedinci İnikad, C.14, s.47

42
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ

11 Aralık günü göçmenlerle nakledileceklere ve muhtaç çiftçilere tohum-


luk ve yemeklik dağıtılması hakkındaki kanuna verilen ek kanunun oylaması
yapıldı. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul yönünde oy kullandı49. 16
Aralık günü Devlet Konservatuvarı ve Riyaseti Cumhur Filârmonik Orkestrası
tarafından verilecek temsil ve konserlerin giriş ücretlerine tâbi tutulması ka-
nunu meclisteydi. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul yönünde oy kul-
landı50. 30 Aralık günü Türkiye-Romanya Ticaret Antlaşmasına ek olarak imza-
lanan protokolün tasdiki gündeme geldi. Aynı oturumda Türkiye-Romanya ara-
sında 29 Sonkânun 1940 tarihinde teati edilen mektubun tasdik konusunda oy-
lama yapıldı. Diğer yandan Türkiye-Yugoslavya ham afyon satışı anlaşmasının
1 Nisan 1940 tarihinden 1 Temmuz 1940 tarihine kadar üç ay ertelenmesi hak-
kındaki kanun da aynı gün meclisin gündemini oluşturuyordu. Türkiye-Yuna-
nistan arasında imza edilen Ticaret ve Tediye Antlaşmasının tasdikine dair ka-
nuna verilen oyların sonuçları da aynı oturumda yer aldı. Süleyman Necmi Sel-
men oylamalarda kabul yönünde oy kullandı51.
2.2. 1941 Yılı
3 Ocak günü mecliste Türkiye ile İngiltere arasında 2 Birincikânun 1940
tarihli tediye anlaşmasının tasdiki konuşuldu. Oylamada Süleyman Necmi Sel-
men kabul oyu verdi52. 2 Nisan günü Devlet Denizyolları İşletme Umum Müdür-
lüğü 1940 malî yılı bütçesinde münakale yapılması hakkındaki kanuna verilen
oyların sonuçları açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul oyu kul-
landı53. 21 Nisan günü Türkiye ve Irak Hükümetleri arasında akdedilen Veteri-
ner Mukavelenamesinin tasdiki hakkındaki kanun mecliste gündeme geldi ve
oylama yapıldı. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul oyu kullandı54. 28 Ni-
san günü Türkiye-Finlandiya arasında imzalanan Ticaret ve Tediye Anlaşmala-
rının tasdikine dair kanun, Türkiye ile Hollanda arasında mevcut 27 Şubat 1937
tarihli Tediye Anlaşması ve İktisadî iş birliği protokolü ile 19 Mart 1937 tarihli
Ticaret Anlaşması ve protokolleri ile Türkiye-İngiltere arasında 3 Şubat 1940
tarihinde imza edilen Ticaret ve Tediye Anlaşma değişikliği gündeme geldi. Di-
ğer yandan Türkiye-İsviçre Ticaret ve Tediye Anlaşmasının tasdiki ile Türkiye

49 TBMMZC, 11. XII. 1940, On Beşinci İnikad, C.15, s.50


50 TBMMZC, 16. XII. 1940, On Yedinci İnikad, C.15, s.82
51 TBMMZC, 30. XII. 1940, Yirmi Üçüncü İnikad, C.15, s.268
52 TBMMZC, 3. I. 1941, Yirmi Dördüncü İnikad, C.15, s.299
53 TBMMZC, 2. IV. 1941, Otuz Beşinci İnikad, C.17, s.6
54 TBMMZC, 21. IV. 1941, Kırk Üçüncü İnikad, C.17, s.118

43
CANSU KARAKUŞ

ile İsviçre arasında mevcut Ticarî itilâf ile Tediye Anlaşması hakkındaki kanun
lâyihasına verilen oyların sonuçları da konuşulmaktaydı. 25 Temmuz 1940 ta-
rihli Türk-Alman Hususî Anlaşmasına mütedair notaların tasdiki hakkındaki
kanuna verilen oyların neticesi de bu oturumda açıklanırken, Süleyman Necmi
Selmen oylamaların tamamında kabul oyu kullandı55.
29 Mayıs günü Devlet Limanları İşletme Umum Müdürlüğü 1940 malî yılı
bütçesine dair hazırlanan kanun mecliste görüşüldü. Süleyman Necmi Selmen
oylamada yer almazken, aynı gün bazı vergi ve resimlere zam yapılması hak-
kında hazırlanan 3828 numaralı kanuna ek kanunun neticesi açıklandı. Diğer
yandan şeker ve glikozdan alınan istihlâk vergisinin arttırılmasına dair hazırla-
nan kanun da oylandı. Süleyman Necmi Selmen kanunları kabul etti56. 30 Mayıs
günü 1941 yılına ait Devlet Havayolları Umum Müdürlüğü, Hudud ve Sahiller
Sıhhat Umum Müdürlüğü, İnhisarlar Umum Müdürlüğü, Posta, Telgraf ve Tele-
fon Umum Müdürlüğü, Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü, Devlet Demiryol-
ları ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğü, Devlet Denizyolları İşletme Umum
Müdürlüğü, Devlet Limanları İşletme Umum Müdürlüğü 1941 malî yılı bütçe ka-
nunları meclisin gündemindeydi. Süleyman Necmi Selmen oyunu bütçelerin ka-
bulü yönünde bildirdi57.
9 Haziran günü Romanya’ya ısmarlanmış olan kâğıtların Romanya’ya ih-
raç edilecek palamut ve balıkyağı ile takası hakkındaki kanun mecliste görü-
şüldü. Meclis oylamasında kanun kabul edilirken, Süleyman Necmi Bey de kabul
edenler arasındaydı58. 25 Haziran günü Türkiye Cumhuriyeti ile Alman Reich’ı
arasında 18 Haziran 1941 tarihinde imza edilen muahedenin tasdikine müteal-
lik kanuna verilen oyların sonuçları açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oyla-
mada kabul oyu kullandı59. 27 Haziran günü İstiklâl Harbi malûllerine verilecek
para mükâfatı hakkındaki kanun mecliste görüşüldü. Süleyman Necmi Selmen
oylamada kabul oyu kullandı60.
11 Ağustos günü asker ailelerinden muhtaç olanlara yardım hakkındaki
kanuna verilen oyların sonuçları mecliste bildirildi. Aynı gün İnhisarlar Umum

55 TBMMZC, 28. IV. 1941, Kırk Beşinci İnikad, C.17, s.193


56 TBMMZC, 29. V. 1941, Elli Dokuzuncu İnikad, C.18, s.324
57 TBMMZC, 30. V. 1941, Altmışıncı İnikad, C.18, s.418
58 TBMMZC, 9. VI. 1941, Altmış Üçüncü İnikad, C.19, s.50
59 TBMMZC, 25. VI. 1941, Altmış Dokuzuncu İnikad, C.19, s.194
60 TBMMZC, 27. VI. 1941, Yetmişinci İnikad, C.19, s.201

44
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ

Müdürlüğü mütedavil sermayesinin 36.500.000 liraya iblâğı hakkındaki ka-


nuna verilen oyların sonuçları da açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylama-
larda kabul oyu kullananlar arasındaydı61.
22 Eylül günü Türkiye ile Macaristan arasında 3 Mayıs 1941 tarihinde akd
ve imza edilen Ticaret ve Tediye Anlaşmaları ve antlaşmaya bağlı maddelerin
tasdikine dair kanun ile Erzincan ve Erzurum Belediyelerine 3.300.000 lira ik-
razına dair kanuna verilen oyların sonuçları açıklandı. Süleyman Necmi Selmen
bu kanunların oylamasında mazereti nedeniyle katılmadı62.
7 Kasım günü encümen seçimleri yapıldı. Yapılan seçimler neticesinde
Süleyman Necmi Selmen, Gümrük ve İnhisarlar Encümeni’ne seçildi63. 26 Kasım
günü 1941 malî yılı Orman Umum Müdürlüğü bütçesine 40.000 lira tahsisat ve-
rilmesine dair kanunun sonuçları açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamada
yer almadı64.
1 Aralık günü Türkiye ile Almanya arasında ticarî mübadelelere mütedair
25 Temmuz 1940 tarihli hususî antlaşma protokollerinden iki numaralı proto-
kolün dördüncü maddesinde yazılı müddetin iki ay daha uzatılması hakkındaki
kanun meclisin gündemine geldi. Süleyman Necmi Selmen oyunu kanunun ka-
bulü yönünde kullandı65. 15 Aralık günü Devlet Limanları İşletme Umum Mü-
dürlüğü’nün 1941 malî yılı bütçesinde münakale yapılmasına dair kanun mec-
lisin gündemindeydi.
17 Aralık günü Türkiye ile Romanya arasında mevcut 26 Eylül 1940 ta-
rihli Ticaret ve Tediye Antlaşmaları ve antlaşmaya bağlı maddeler ile beraber 1
Teşrinievvel 1941 tarihinden itibaren iki ay uzatılmasına dair hazırlanan kanu-
nun oylaması yapıldı. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul oyu kullandı66.
Diğer yandan savaş devam ediyordu. Türkiye ise ekonomisini savaş şartlarına
göre ayarlamıştı. Savaşın ortaya çıkışı ile birlikte Milli Korunma Kanunu’nu ha-
yata geçiren Türkiye, 1941 yılında bu kanunda değişikliğe gitti. 19 Aralık 1941
tarihinde mecliste Millî Korunma Kanunu’nun bazı maddelerinin değiştirilmesi
gündeme geldi. Yapılan oylama neticesinde kanun kabul edildi. Süleyman
Necmi Selmen de mecliste kanunun kabulü yönünde oy kullananlardandı67. 24

61 TBMMZC, 1. VIII. 1941, Yetmiş Yedinci İnikad, C.20, s.135


62 TBMMZC, 22. IX. 1941, Seksen Birinci İnikad, C.20, s.252
63 TBMMZC, 7. XI. 1941, İkinci İnikad, C.21, s.15
64 TBMMZC, 26. XI. 1941, Sekizinci İnikad, C.21, s.63
65 TBMMZC, 1. XII. 1941, Onuncu İnikad, C.22, s.14
66 TBMMZC, 17. XII. 1941, On yedinci İnikad, C.22, s.102
67 TBMMZC, 19. XII. 1941, On sekizinci İnikad, C.22, s.115

45
CANSU KARAKUŞ

Aralık günü Buğdayı Koruma Karşılığı Vergisinin kaldırılmasına dair kanuna ve-
rilen oylar açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul oyu kullandı68.
2.3. 1942 Yılı
12 Ocak 1942’de Gümrük ve İnhisarlar Encümeni’nin mazbatası meclise
geldi. Meclis başkanlığına sunulan mazbatada alınan karara uygun olarak bazı
maddelerin gümrük resimlerinin indirilmesi değerlendiriliyordu. Buna göre,
alınan kararlara uygun olarak ağır maden yağları ve tortularından alınan her
yüz kilodaki altı yüz kuruşluk verginin yüz kuruşa indirilmesi uygun bulunmak-
taydı69. 14 Ocak günü ise Noter Kanunu’nun bazı maddelerini değiştiren kanun,
meclisin gündemine gelmişti. Yapılan oylama sonucunda kanun kabul edildi70.
19 Ocak günü Türkiye-Fransa-İngiltere üç taraflı karşılıklı Yardım Mua-
hedesine bağlı hususi antlaşmanın tatbiki konusunda 8 Sonkânun 1940 tari-
hinde Paris’te imzalanan Kredi Anlaşmaları’nın tasdiki hakkındaki kanuna ve-
rilen oyların sonuçları açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul oyu
kullandı71. 26 Ocak günü İnhisarlar Umum Müdürlüğü 1941 malî yılı bütçesinde
15.000 liralık münakale yapılmasına dair kanun görüşüldü72. 28 Ocak günü me-
mur ve müstahdemlere verilecek zam hakkındaki kanuna verilen oyların neti-
cesi açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul oyu kullandı73.
3 Nisan’da Bankalar Kanunu’na hazırlanan ek kanun mecliste gündeme
geldi. Hazırlanan bu kanun yapılan görüşmeler neticesinde kabul edildi. Süley-
man Necmi Selmen de oylamada kabul oyu kullananlar arasındaydı74. 6 Nisan
günü Devlet Demiryolları İşletme Umum Müdürlüğü ve Devlet Havayolları
Umum Müdürlüğü 1941 malî yılı bütçelerinde değişiklik yapılması gündeme
geldi. Süleyman Necmi Selmen kanunların kabulü yönünde oy kullandı75.
24 Nisan’da Türkiye ile Romanya arasında akdedilen Ticaret ve Tediye
Antlaşmalarıyla antlaşmaya bağlı maddelerin tasdiki hakkındaki kanuna veri-
len oyların sonuçları dile getirildi. Süleyman Necmi Selmen kanunun kabulü yö-
nünde oy verenlerdendi76. 27 Nisan günü Devlet Denizyolları İşletme Umum
Müdürlüğü ve Orman Umum Müdürlüğü 1941 malî yılı bütçelerinde değişiklik

68 TBMMZC, 24. XII. 1941, Yirminci İnikad, C.22, s.143


69 TBMMZC, 12. I. 1942, Yirmi beşinci İnikad, C.23
70 TBMMZC, 14. I. 1942, Yirmi altıncı İnikad, C.23, s.84
71 TBMMZC, 19. I. 1942, Yirmi sekizinci İnikad, C.23, s.109
72 TBMMZC, 26. I. 1942, Otuz birinci İnikad, C.23, s.146
73 TBMMZC, 28. I. 1942, Otuz ikinci İnikad, C.23, s.162
74 TBMMZC, 3. IV. 1942, Kırk ikinci İnikad, C.24, s.89
75 TBMMZC, 6. IV. 1942, Kırk üçüncü İnikad, C.24, s.112
76 TBMMZC, 24. IV. 1942, Ellinci İnikad, C.24, s.234

46
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ

yapılmasına dair kanuna verilen oyların sonuçları açıklandı. Süleyman Necmi


Selmen oylamalarda kabul oyu kullandı77.
18 Mayıs günü meclise Gümrük ve İnhisarlar Encümeni’nden bir mazbata
geldi. Mazbata sinema filmlerinin gümrük vergisi ile ilgiliydi. Buna göre, encü-
men meclise verdiği mazbatada, sinema filmlerinin halkın faydasına olduğunu
bu sebeple filmlerden alınması düşünülen gümrük vergisinin %75’e indirilme-
sinin uygun olduğunu dile getirmişti.78 21 Mayıs günü mecliste Millî Müdafaa
Vekâleti 1942 malî yılı bütçesine 120.000.000 lira tahsisat verilmesi hakkındaki
kanun görüşüldü. Aynı oturumda Devlet Denizyolları İşletme Umum Müdür-
lüğü 1942 malî yılı bütçe kanunu gündeme geldi. Bununla birlikte Devlet Liman-
ları İşletme, Vakıflar, Devlet Havayolları, Hudut ve Sahiller Sıhhat Umum Mü-
dürlükleri’nin 1942 yılı bütçeleri de oturumda gündeme gelen konular arasın-
daydı. Yapılan oylamalar sonucunda kanunlar kabul edilirken, Süleyman Necmi
Selmen de oylamalarda kabul oyu kullandı79. 29 Mayıs’ta ise Beden Terbiyesi
Umum Müdürlüğü ve Posta, Telgraf ve Telefon Umum Müdürlüğü 1942 malî yılı
bütçeleri kanunları mecliste görüşüldü80.
8 Haziran günü mecliste ispirto ve ispirtolu içkiler inhisarı hakkındaki ka-
nuna verilen oylar açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamada kabul oyu kul-
landı81. 19 Haziran günü ise meclise köy okulları ve Köy Enstitüleri hakkında
hazırlanan kanun geldi. Mecliste yapılan görüşmeler sonrasında oylama yapıldı.
Mecliste bulunan Süleyman Necmi Selmen de kabul oyu kullananlardandı82.
3 Ağustos günü Türkiye ile Bulgaristan arasında imzalanan Ticaret Anlaş-
ması ve Türkiye ile İsviçre arasında imzalanan Ticaret ve Tediye Antlaşmasının
tasdiki hakkındaki kanunlar meclise geldi. Meclis görüşmeleri sonrasında oy-
lama yapıldı ve Süleyman Necmi Selmen de kabul oyu kullananlardandı83. 5
Ağustos günü Şükrü Saraçaoğlu Hükümetine güven oyu oylaması yapıldı84.
Kasım ayında mecliste Varlık Vergisi Kanunu görüşmeleri başladı. 11 Ka-
sım’da meclise gelen Varlık Vergisi Kanunu mecliste görüşüldü ve yapılan oy-

77 TBMMZC, 27. IV. 1942, Elli birinci İnikad, C.24, s.275


78 TBMMZC, 18. V. 1942, Elli dokuzuncu İnikad, C.25
79 TBMMZC, 28. V. 1942, Altmış beşinci İnikad, C.25, s.433
80 TBMMZC, 29. V. 1942, Altmış altıncı İnikad, C.25, s.492
81 TBMMZC, 8. VI. 1942, Yetmişinci İnikad, C.26, s.125
82 TBMMZC, 19. VI. 1942, Yetmiş beşinci İnikad, C.26, s.279
83 TBMMZC, 3. VIII. 1942, Yetmiş altıncı İnikad, C.27, s.17
84 TBMMZC, 5. VIII. 1942, Yetmiş yedinci İnikad, C.27, s.34

47
CANSU KARAKUŞ

lama neticesinde kabul edildi. Bu sırada mecliste yer alan Süleyman Necmi Sel-
men de kanunun kabul edilmesi yönünde oy kullandı85. Varlık Vergisi, mal var-
lığı üzerinden alınan bir vergiydi ve vergiye itiraz edilmesi söz konusu değildi.
11 Aralık günü Millî Müdafaa Vekâleti 1942 malî yılı bütçesine tahsisat
verilmesine dair ek kanuna verilen oyların sonuçları açıklandı86. 23 Aralık günü
Devlet Konservatuvarı’nın tiyatro, opera ve bale şubelerinden mezun olanlara
giyim eşyası verilmesi hakkındaki görüşüldü87. 25 Aralık günü Devlet Limanları
İşletme Umum Müdürlüğü ve Posta, Telgraf ve Telefon Umum Müdürlüğü 1942
malî yılı bütçesine tahsisat verilmesi hakkındaki kanuna verilen oyların sonuç-
ları açıklandı. Süleyman Necmi Selmen oylamalarda kabul oyu kullandı88.
3. Süleyman Necmi Selmen’in Meclisin Yedinci Dönemindeki Faali-
yetleri
Meclisin yedinci dönemi 8 Mart 1943’te açıldı. Seçilen milletvekillerinden
biri de Süleyman Necmi Selmen idi. Süleyman Necmi Bey, yedinci dönem Sam-
sun milletvekili olarak meclise girdi89. 17 Mart günü mecliste Şükrü Saraçoğlu
Hükümetinin güven oylaması yapıldı. Yapılan oylamada Süleyman Necmi Sel-
men yer almazken, 425 milletvekilinin hazır bulunduğu oylama neticesinde hü-
kümet güvenoyu aldı90. 26 Mart günü ise mecliste Riyaseti Cumhur 1942 malî
yılı bütçesine 50.000 lira tahsisat verilmesi hakkındaki kanunun oylaması ya-
pıldı. Süleyman Necmi Selmen oylamada yer almadı91.
14 Nisan günü mecliste Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Umum
Müdürlüğü ile İnhisarlar Umum Müdürlüğü 1942 malî yılı bütçelerinde değişik-
lik yapılması hakkındaki kanunlar görüşüldü. Diğer yandan Türkiye-Romanya
Ticaret ve Tediye Anlaşmalarının 15 gün uzatılması hakkındaki kanuna verilen
oyların sonuçları da açıklandı. Süleyman Necmi Selmen hasta olduğu için oyla-
mada yer almadı. Bu durum meclis kayıtlarında da yer aldı92. 19 Nisan 1943’te
mecliste Millî Müdafaa Vekâleti 1942 malî yılı bütçesine tahsisat verilmesine
dair hazırlanan kanun oylandı. Süleyman Necmi Selmen hasta olduğu için oyla-
mada yer almadı93.

85 TBMMZC, 11. XI. 1942, Üçüncü İnikad, C.28, s.34


86 TBMMZC, 11. XII. 1942, On Altıncı İnikad, C.29, s.88
87 TBMMZC, 23. XII. 1942, On Dokuzuncu İnikad, C.29, s.176
88 TBMMZC, 25. XII. 1942, Yirminci İnikad, C.29, s.212
89 TBMMZC, 8. III. 1943, Birinci İnikad, C.1, s.6
90 TBMMZC, 17. III. 1943, Üçüncü İnikad, C.1, s.33
91 TBMMZC, 26. III. 1943, Beşinci İnikad, C.1, s.43
92 TBMMZC, 14. IV. 1943, On ikinci İnikad, C.1, s.110
93 TBMMZC, 19. IV. 1943, On dördüncü İnikad, C.1, s.130

48
SAMSUN MİLLETVEKİLİ SÜLEYMAN NECMİ SELMEN’İN MECLİSTEKİ FAALİYETLERİ

3 Mayıs günü meclis oturumunda bazı milletvekillerinin izinli olduğu du-


yuruldu. Süleyman Necmi Selmen’in de hastalığı nedeniyle 2 ay mecliste olma-
yacağının bilgisi verildi ve bu durum mecliste oylandı94. 7 Mayıs günü mecliste
Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü 1943 mali yılı bütçe kanunu oylandı. Süley-
man Necmi Selmen hastalığı nedeniyle oylamada yer almadı95.
3.1. Süleyman Necmi Selmen’in Vefatı
Meclisin yedinci döneminde Samsun mebusu seçilen Süleyman Necmi
Selmen, 15 Mayıs 1943’te hayatını kaybetti96. Vefatının ardından Ulus Gazete-
sinde “Acı bir kayıp” isimli bir haber yayınlandı. Haberde, Süleyman Necmi Sel-
men’in vefatından dolayı başsağlığı dilenirken, şu sözler sarf edilmekteydi:
“Fransızcaya aşina bulunan evli ve iki çocuk babası olan rahmetli kendisini tanı-
yan herkesin saygısını kazanmıştı”
28 Mayıs 1943 tarihli meclis oturumunda ise Başvekil Şükrü Saraçoğlu
imzasıyla bir tezkere meclise geldi. Tezkerede Samsun mebusu Süleyman
Necmi Selmen’in hayatını kaybettiğine dair Dahiliye Nezareti’nden gelen haber
bildirilmekteydi. Haberde, Süleyman Necmi Selmen’in 15 Mayıs günü İstan-
bul’da vefat ettiği dile getiriliyordu. Bu haber mecliste üzüntüyle karşılandı ve
vefatının ardından iki dakikalık saygı duruşunda bulunuldu97.

Sonuç
Meşrutiyet dönemi ve Cumhuriyet döneminin önemli idarecilerinden biri
olan Süleyman Necmi Selmen, idareci kimliğinin yanı sıra milletvekili olarak da
hizmet etmiştir. TBMM’nin II. döneminde Canik mebusu olarak mecliste görev
alan Süleyman Necmi Bey, emekli olduktan sonra ise altıncı ve yedinci dönem
Samsun mebusu seçilmiştir. II. Dünya Savaşı yıllarında mecliste yer alan Süley-
man Necmi Bey, bu dönemde mecliste görüşülen Milli Korunma Kanunu ve Var-
lık Vergisi Kanunu’nun kabulü yönünde oy kullanmıştır. Bir diğer önemli kanun
olan Köy Enstitüleri Kanunu’nu da kabul eden milletvekilleri arasındadır. Has-
talandıktan sonra ise meclis oturumlarında yer almayan Süleyman Necmi Sel-
men, 15 Mayıs 1943 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
Bu çalışmada Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ve Cumhuriyetin ilk
dönemlerinde milletvekili olarak görev yapan Süleyman Necmi Selmen’in mec-

94 TBMMZC, 3. V. 1943, On sekizinci İnikad, C.2, s.3


95 TBMMZC, 7. V. 1943, Yirminci İnikad, C.2, s.47
96 “Acı bir kayıp”, Ulus , 18 Mayıs 1943, s.4
97 TBMM Zabıt Ceridesi, 28. V. 1943, Otuzuncu İnikad, C.2, s.314

49
CANSU KARAKUŞ

listeki faaliyetleri incelenmiştir. Meclis zabıt cerideleri ve tercüme-i hal kâğı-


dına dayanılarak yapılan çalışmayla Samsun mebusu Süleyman Necmi Sel-
men’in faaliyetleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.

KAYNAKLAR
Arşiv
Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşivi (TBMM), Süleyman Necmi Selmen’e ait Tercüme-i
Hal Kağıdı
Resmi Yayınlar
TBMM Zabıt Cerideleri
Süreli Yayınlar
“Namzed listesinin tam metni”, Son Posta, 25 Mart 1939
“Yeni mebus namzetlerinden simalar”, Ulus, 25 Mart 1939
“Acı Bir Kayıp”, Ulus, 18 Mayıs 1943
“Yeni mebus namzetleri”, Vakit, 25 Mart 1939

50
Bafra Meydan Bir Kesit

51
BAFRASPOR VE 1937 YILI
TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU

Dr. Resül NARİN1

XX. yüzyılda oldukça canlı bir ticaret merkezi olan Bafra, özellikle tütü-
nüyle meşhur bir şehirdi2. 1927 yılında 58.635 olan Bafra’nın nüfusu 1935 yı-
lında ise 75.397’e yükselmişti. Bu sayı ile Samsun’un en fazla nüfusa sahip ilçesi
Bafra idi3. 1927 yılında Bafra’da 227 köy bulunurken 1935 nüfus sayımlarına
göre Bafra’da ortalama 501 nüfusa sahip 129 köy bulunuyordu4. Sahip olduğu
nüfusu ile Bafra, bir il merkezi olmayı hak ediyordu. Buna rağmen zamanın yö-
netimi tarafından köyler birleştirilmiş ve şehirdeki toplam köy sayısı azaltılmıştır.
1932 yılında 1.600 evin bulunduğu bir kaza merkezi olan Bafra’da, ülke-
nin birçok yerinde olmayan elektrik tesisatı bulunuyordu. Bu tesisat Yusufzade
Mithat Bey tarafından 1928 yılının Kasım ayında meydana getirilmişti. Bafra’da
bu dönemde sosyal hayat da oldukça aktif durumdaydı. 1932’de şehirde bulu-
nan cemiyetler: Teyyare Cemiyeti, Himaye-i Etfal Cemiyeti, Hilali Ahmer Cemi-
yeti, Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti, Muallimler Birliği, Tütüncüler Birliği ve
Gençler Birliği idi5.

1 Sakarya Büyükşehir Belediyesi, Daire Başkanı. resulnarin@gmail.com. ORCID: 0000-0003-


3702-6880
2 Zafer Gölen, “1905/06-1914 Osmanlı ve 1927 Cumhuriyet Dönemi Bafra Nüfus Verilerinin Göç

Açısından Değerlendirilmesi” Geçmişten Günümüze Göç, III, Ed. Osman Köse, Canik Belediyesi Kül-
tür Yayınları, Samsun, 2017, s. 1533.
3 Başvekâlet İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 20 İlkteşrin Genel Nüfus Sayımı Türkiye Nüfusu

Vilayet, Kaza, Şehir ve Köyler İtibariyle Muvakkat Rakamlar, Ulus Basımevi, Ankara, 1935, s. XIV,
25; Türkiye Cumhuriyeti Baş Vekâlet Merkezi İstatistik Müdüriyeti Umumiyesi, 28 Teşrinievvel
1927 Umumi Nüfus Tahriri Vilayet, Kaza, Şehir ve Köyler İtibari ile Türkiye Nüfusu, Türk Ocakları
Merkez Heyeti Matbaası, Ankara, 1928, s. 12; Türkiye Cumhuriyeti Baş Vekâlet İstatistik Umum
Müdürlüğü, 28 Teşrinievvel 1927 Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül II, Hüsnütabiat Matbaası, İstanbul,
1929, s. 142
4 Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, Genel Nüfus Sayımı 20 İlk Teşrin

1935, Hüsnütabiat Basımevi, İstanbul, 1937, s. XXI


5 Vakit, 17 Ekim 1932, s. 6

53
RESÜL NARİN

Cumhuriyetin ilk yıllarında toplumsal yapıda hızlı değişimler yaşanmış-


tır. İyi nesiller yetiştirmek, Toplumsal yaşamı daha sağlıklı kılmak ve ulus bilin-
cini yerleştirmek için sporun önemli bir rolü olduğu görüşü tek partili dönemde
benimsenmiştir6.
Tek parti döneminin önemli bir spor kurumu olan ve 1923 yılında kuru-
lan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ), 16 Ocak 1924 tarihinde toplum
yararına bir kuruluş olarak kabul edilmiş ve Türkiye genelinde faaliyetlerine
devam etmiştir. 1936 yılına gelindiğinde Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın
faaliyet alanı 28 bölgeye bölünmüştü. Bu 28 bölge dâhilindeki kulüplerin sayısı
178 idi. 1936 yılında spor kongresinde TİCİ’nin adı değiştirilerek Türk Spor ku-
rumu olmuştur7.
Ticaretin ve tarımın ön planda olduğu Bafra’da halkın spora ve özellikle
futbola ilgisi 1930’lu yıllarda oldukça fazlaydı. Bafra’nın en eski spor kulübü
olan Bafra Gençler Birliği 1929 yılında kurulmuştur8. Bu kulüpten önce resmi
olarak kurulan bir kulüp bulunmuyordu. 1934 yılına kadar şehirdeki tek resmi
kulüp Bafra Gençler Birliği olmuştur. 19 Haziran 1934 tarihinde kuruluşunun
6. yıldönümünü kutlayan bu kulüp için Halkevi salonunda bir balo düzenlen-
mişti. Özel davetlilerin çağırıldığı bu balo için “denilebilir ki bu senenin ve belki
de şimdiye kadar verilenlerin en mükemmeli ve muvaffakiyetlisi olmuştur” de-
niliyordu9. Bu balodan başka sadece üyelere mahsus olmak üzere, birlik komite
üyeleri tarafından “Zafer Yıldızları” adında bir de piyes oynamışlardı10.
Bafra’nın ilk spor kulübü olan Bafra Gençler Birliği’nden sonra şehirde
kurulan ikinci kulüp Bafraspor olmuştur. Kulübün kuruluş tarihi ile ilgili 1934
yılı ön plana çıkmaktadır.11 Dönemin gazetelerinde Bafraspor’un 1934 yılında
kurulduğuna dair haberler yer almasına rağmen, günümüzde kulüp “1930 Baf-
raspor” adıyla sahalarda boy göstermektedir.
Kulübün resmî sitesinde: “Kurucusu Dedeli Köyünden Kadı Süleyman
Efendi’nin oğlu Nuri Bey’dir. Nuri Bey I. Dünya Savaşı’nda Hindistan’da savaşır-
ken İngilizlere esir düşmüştür. Esir olduğu süre zarfında futbolu tanımış ve ser-
best kaldıktan sonra Bafra’ya dönmüştür. Bir süre öğretmenlik yapmış ve savaş

6 Metin Kılıç, “Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü”, Tarih Okulu Dergisi,
Sayı: XIV, İlkbahar-Yaz 2013, s. 29
7 Levent Atalı, Kocaeli Spor Tarihi “Röportajlarla Bir Dönem”, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Kül-

tür Yayınları, Kocaeli, 2007, s. 26.


8 Milliyet, 26 Mayıs 1934, s. 6
9 Akşam, 21 Haziran 1934, s. 6
10 Vakit, 20 Haziran 1934, s. 6
11 Milliyet, 26 Mayıs 1934, s. 6; Akşam, 11 Şubat 1934, s. 10; Akşam, 12 Temmuz 1934, s. 7.

54
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU

sonrası 1930’da Kırmızı-Beyaz renklerle Bafra Kızılırmak İdman Kulübünü kur-


muştur. Bafra’da futbolun çok sevilmeye başlanması ve futbolcu sayısının art-
ması neticesinde 2. bir futbol takımı kuruldu.” denilmektedir12. Kaynağı belli ol-
mayan bu bilgi de kulübün 1930’da değil 1934’te kurulduğunu kanıtlamaktadır.
1934 yılında Bafra Halkevi spor şubesi Bafra’nın iki kulübü olan Gençler
Birliği ve Bafraspor’u himayesi altına almıştı13. Bu dönemde Halkevleri, tek
parti yönetiminin spor alanında da şehirlerdeki uygulama merkezleri işlevini
görmekteydiler.
1930’lu yıllarda Bafra’da futbol karşılaşmaları Hasbahçe’deki futbol sa-
hasında yapılıyordu. Vakıflara ait olan bu saha için Bafra Belediyesi, gençlerin
isteklerine cevap vererek, 1.700 metre kare büyüklüğündeki araziyi istimlak
ederek buranın spor sahası olarak tahsisine karar vermişti14. İstimlak çalışma-
ları uzun yıllar sürmüştür. Belediye ile Vakıflar Genel Müdürlüğü arasındaki ya-
zışmalar devam ederken alan futbol sahası olarak kullanılmaya devam etmiş-
tir15.
6 Kasım 1934 tarihinde Samsun vilayeti dâhilinde Samsun ve Çarşamba
merkezlerinde spor sahaları mevcuttu. Bafra’da spor sahası yoksa da iki yıldan
beri vakıflara ait Hasbahçe denilen alanda Halkevi tarafından yaptırılan sağlık-
sız bir sahada kulüpler çalışmaktaydı. Sahanın belediye tarafından istimlaki ça-
lışmaları bu tarihte de devam ediyordu16.
15 Şubat 1934 tarihinde başlayacak olan Samsun bölge maçları için Bafra
bölgesinin iki takımı olan Bafra Gençler Birliği ve Bafraspor kulüpleri maçlara
katılma kararı vermişlerdi. Bu dönemde Samsun bölgesinde bulunan 7 kulüp-
ten Samsunlu 5 kulüp ile mücadele etmek üzere 10’ar defa Samsun’a gidip
gelme mecburiyeti vardı. Bu yolculuklar ise epey bir masrafı gerektiriyordu.
Bölge yönetimi para vermediği gibi kulüplerin de bu seyahatlere sarf edecek
paraları bulunmadığından takımlar maçlara katılamayıp haklarının kaybolaca-
ğını düşünüyorlardı17. Buna rağmen Bafra takımları Samsun bölge liglerinde
mücadele etmişlerdir. Bafraspor da 1934 yılındaki bu ligler ile resmi olarak sa-
halarda kendisini göstermeye başlamıştı.

12 http://1930bafraspor.blogspot.com.tr/p/1930-bafraspor-tarihi_14.html (09.11.2022)
13 Gürbüz Arslan-Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz Araştırma-
ları, XVIII/72, s. 918.
14 Milliyet, 26 Mayıs 1934, s. 6; Hakimiyeti Milliye, 1 Temmuz 1934, s. 4; Akşam, 12 Temmuz 1934,

s. 8.
15 BCA. 30.10.0.0/190.304.18.
16 BCA. 490.1.0.0/1114.66.1-72; BCA. 490.1.0.0/1110.52.1.
17 Akşam, 11 Şubat 1934, s. 10.

55
RESÜL NARİN

31 Ağustos 1934 Cuma günü Bafra, önemli bir futbol maçına ev sahipliği
yapıyordu. Bafraspor ile Samsun İdman Yurdu takımları karşı karşıya gelmiş-
lerdi. Bundan önceki maç Samsun’da oynanmış ve maç berabere bitmişti. Ta-
kımlar ikinci maçlarını yapmak üzere Bafra’da kozlarını paylaşacaklardı. Hava-
nın da güzel olması izleyici sayısını olumlu etkilemiş ve kadın, erkek binlerce
kişi maçı izlemek için sahayı çevrelemişti. Güzel bir oyundan sonra Bafraspor,
bölge şampiyonu Samsun İdman Yurdu’nu 5-3 mağlup etmeyi başardı. Birkaç
gündür Samsun’da bulunan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Genel Başkanı
Erzurum Milletvekili Aziz Bey ile Samsun bölge başkanı Avukat Hamit Erip,
kaza kaymakamı Abdulkadir Bey ve CHF ve Halkevi erkanı da seyirciler arasın-
daydı18.
29 Aralık 1934 tarihinde Samsun takımları: İdman Yurdu, Halk Spor,
Samsun Spor, Karadeniz Gücü, Yapraktütün Spor ve Demirspor idi. Bu takım-
larla Bafra’dan Gençler Birliği ve Bafraspor, Amasya’dan Turan takımları birbir-
leriyle maçlar yapmaktaydılar.
1934 yılı grup birincilik maçlarında Giresun ve Trabzon birincileri ile kar-
şılaşan Samsun birincisi Samsun İdman Yurdu takımı Karadeniz şampiyonlu-
ğunu kazanmış ve Bursa’da yapılan Türkiye birincilik maçlarında Beşiktaş ile
oynayarak elenmişti19.
1935 yılının Ocak ayında Bafraspor’un başkanlığını Cemal Bey yapmak-
taydı. Bu dönemde kulübün üye sayısı 200’dü. Aynı dönemde şehirde mücadele
eden Bafra Gençler Birliği’nin Başkanı Ekrem Bey’di ve bu kulübün de üye sayısı
da 200’dü20.
6 Mayıs 1935 tarihinde Samsun, spor bölgesinde tescillenmiş 9 kulüp bu-
lunuyordu. Bunların altısı merkezde, ikisi Bafra’da ve biri de Amasya’daydı.
Merkezdeki altı kulüpten biri olan Demir Spor Kulübü 7 ay kadar önce nizami
vasıflarını kaybetmiş bir vaziyette olduğundan bozulmuş, bu durum Türkiye İd-
man Cemiyetleri Birleşik başkanlığına bildirilmişti. Geçen bu süre içerisinde ça-
lışmalarını arttırmaları nedeniyle nizami şekillerini tekrar kazanmış ve kulü-
bün tescili için tekrar genel merkezlerine yazı yazılmıştı. Amasya’daki kulüp bir
isimden ibaret olup hiçbir canlılık göstermemekteydi.
Merkezdeki kulüplerin adları:
1. İdman Yurdu
2. Halk Spor

18 Akşam, 6 Eylül 1934, s. 9.


19 Ulus, 29 Aralık 1934, s. 5.
20 Zaman, 30 Ocak 1935, s. 4.

56
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU

3. Samsun Spor
4. Karadeniz Gücü
5. Yaprak Spor
6. Tütün Spor
Bafra’daki kulüpler:
1. Bafraspor
2. Gençler Birliği
Amasya’daki Kulüp:
Turan İdman Yurdu.
Samsun bölgesinin yasalarına göre kulüp kongreleri her yıl temmuz
ayında yapılmaktaydı. Görülen ihtiyaç üzerine kongre 21 Mart 1935 günü ola-
ğanüstü toplanmıştı ve temmuz ayında da yasaya uygun olarak tekrar yapılması
planlanıyordu21.
1935 yılının şubat ve mart aylarında bölgede teftiş için bulunan Kocaeli
Milletvekili Ali Dikmen, Bafra’daki spora olan ilgiyi şöyle anlatmıştır: “Gençlik
hareketli ve canlıdır. Halkın Bafra’da spora meyli ve alakası çoktur. Kasabada
iki spor kulübü vardır. Alanları vardır. Halk spora yardımını esirgememekte-
dir.”22
CHP Samsun İl Yönetim Kurulu Başkanı Samsun Milletvekili Mehmet Ali
Yörüker imzasını taşıyan belgeye göre halkevleri olan Samsun ve Bafra’da spora
halkevi bütçelerinden yardım edilmekte olup doğrudan spor adlarına tahsisat
konulmamıştı. 1935 tarihli İlgili belgeye göre spor için Bafra Halkevi bütçesine
500 lira tahsisat konulmuştu23.
Bafraspor’un 1937 yılında yakaladığı tarihi başarının ilk sinyalleri 1935
yılında gelmeye başlamıştı. Bu dönemde kulüp mücadele ettiği Samsun liginde
kendini günden güne göstermeye devam ediyordu.
17 Mayıs 1935 Cuma günü oynanan maçlarda Bafraspor, Demirspor’u 1-
0 yenmişti. Aynı gün oynanan diğer bir maçta ise Bafra Gençler Birliği, Karade-
niz Gücü’nü 3-1 mağlup etmeyi başarmıştı24. 24 Mayıs’ta Bafra’da oynana maçta
Bafraspor, Samsun Spor’u 1-0 mağlup etmişti. Aynı gün Gençler Birliği de Sam-
sun Karadeniz Gücü’nü 3-1 mağlup etmişti25. 31 Mayıs Cuma günü oynanan
maçlarda ise Bafraspor, Yapraktütün Spor ile 1-1 berabere kalırken; Gençler

21 BCA. 490.1.0.0/15.79.5-4.
22 BCA. 490.1.0.0/1116.73.1-47.
23 BCA. 490.1.0.0/1542.269.1- 1,2.
24 Kurun, 19 Mayıs 1935, s. 5; Zaman, 19 Mayıs 1935, s. 4; Yeni Asır, 19 Mayıs 1935, s. 6.
25 Tan, 28 Mayıs 1935, s. 11.

57
RESÜL NARİN

Birliği ise Halk Spor’a 4-1 mağlup olmuştu26. Bafraspor, 21 Haziran’da Samsun
Alay takımı ile oynadığı maçı ise 6-2 kaybetmişti27.
1935 yılının temmuz ayına geldiğinde Bafraspor’un da yer aldığı Samsun
bölgesi lig maçları hararetli bir şekilde devam ediyordu. Ligde Bafraspor ile
Halk Spor ilk iki sırayı oluşturuyorlardı. Bu iki takımın ardından iki puan farkla
geçen senenin şampiyonu İdman Yurdu gelmekteydi. 12 Temmuz’da yapılan ve
bu senenin en büyük şampiyon adayı olan Bafraspor ile Samsun şampiyonu İd-
man Yurdu arasında oynanan maç 1-1 berabere sonuçlanmıştı. Yine Bafra’da bu
hafta oynanan maçta Halk Spor, Gençler Birliği’ni 4-1 yenmişti28. Birinci devre-
nin son maçı Bafra’da kalabalık bir seyirci önünde yapıldı. Samsun İdman
Yurdu, Gençler Birliği’ni 2-0, Halk Spor da Bafraspor’u 5-2 yendi29.
Merzifon Halkevi sporcuları 30 Ağustos 1935 tarihinde bir maç yapmak
üzere Samsun yolu ile Bafra’ya gelmişlerdi. Sporcular Bafra’da büyük bir misa-
firperverlik görmüştü. Dostluk içerisinde geçen bu maç 1-1 berabere bitmişti30.
1924 Hafta Tatili Kanunu’na göre haftada bir gün (cuma) olmak üzere bü-
tün çalışanlar için tatil olması öngörülmüştür31. Buna bağlı olarak da tatil günü
olan cuma günleri futbol maçlarının oynandığı günler oluyordu. Bafra’da da
maçlar genellikle cuma günleri oynanıyordu. Ligler başladığında şehirde ayrı
bir hava hâkim oluyordu. Şehirde spora oldukça ilgi gösterildiğinden cuma gün-
leri şehir adeta bir bayram havasına bürünüyordu32.
Bafra Halkspor Birliği
1936 yılına Samsun liglerinde yeni bir uygulama ile girilmişti. Bu dö-
nemde futbol takımlarında liseli öğrencilerin oynaması yasaklanmıştı. Bu uygu-
lama pek çok takımın önemli oyuncularından mahrum kalmasına neden olmuş
ve bu durum karşısında bazı takımlar birleşme kararı almışlardı33.
1936 yılına gelindiğinde Samsun bölgesine mensup 9 kulüpten 4’ü birle-
şerek kuvvetli iki kulüp kurmuşlardı. 1935 yılı gurup müsabakalarında ilk iki
sırayı alan Halk Spor ile Bafraspor birleşme kararı almışlardı. Kurulan yeni ta-
kımın adı da Bafra Halkspor Birliği olmuştu34.

26 Ulus, 2 Haziran 1935, s. 2; Zaman, 2 Haziran 1935, s. 4.


27 Ulus, 25 Haziran 1935, s. 4; Zaman, 26 Haziran 1935, s. 6.
28 Akşam, 19 Temmuz 1935, s. 6.
29 Son Posta, 17 Temmuz 1935, s. 4.
30 Tan, 3 Eylül 1935, s. 6.
31 Önder Deniz, “Cumhuriyet Döneminde Tatil Kavramı ve 1935 Tarihli Ulusal Bayram ve Genel

Tatiller Kanunu”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 23, Yıl: 2011, s. 63.
32 Kurun, 13 Mayıs 1935, s. 6.
33 Akşam, 20 Mart 1936, s. 8.
34 Akşam, 29 Ocak 1936, s. 7; Tan, 7 Nisan 1936, s. 4.

58
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU

1936 yılında Samsun bölgesinde birleşme kararı alan diğer iki kulüp ise
Karadeniz Gücü ve Yaprak Spor idi. Bu kulüpler tütün işçileri ve inhisar tütün
fabrikası mensuplarından oluşuyordu. Aynı meslekte çalışan bu gençlerin ayrı
kulüplerde oynaması iyi karşılanmaması nedeniyle Parti’nin de devreye girme-
siyle bu iki kulüp Karadeniz Gücü adı altında birleşeme kararı almışlardı. 31
Ocak 1936 Cuma günü bu iki kulüp (Bafra Halkspor Birliği- Karadeniz Gücü)
Bafra’da karşılaşmışlardı. Çok kalabalık bir izleyici gurubunun izlediği bu maça
Samsun’dan da pek çok izleyici gelmişti. Maç iki tarafın tehlikeli akınları ile baş-
ladı. Fakat dakikalar geçtikçe Bafra Halkspor Birliği takımı hâkimiyeti ele alarak
rakibine karşı üstünlüğü ele almıştı. Karadeniz Gücü’nün sıkı savunması gelen
tehlikeli akınları kesiyordu. İlk yarıda iki taraf da birer penaltı kaçırmışlardı.
Bafra Halkspor Birliği’nin bir golüne karşılık Karadeniz Gücü iki gol atmıştı.
İkinci yarıda hâkimiyeti eline alan Bafra Halkspor Birliği 2 gol daha atarak bu
maçı 3-2 kazanmıştı35.
Samsun bölgesi menfaatine düzenlenen bölge kupası karşılaşmaları 1936
yılının mart ayında düzenlenmişti. Samsun’dan Karadeniz Gücü ile İdman
Yurdu, Bafra’dan Bafra Halkspor Birliği ile Bafra Gençler Birliği karşılaşacak-
lardı. Bölge kupası şampiyonası finalistlerini belirleyecek bu maçlara büyük
önem veriliyordu. Finale yine İdman Yurdu ile Bafra Halkspor Birliği’nin kala-
cağı tahmin ediliyordu. Bu maç Samsun için Fenerbahçe-Galatasaray derbisi de-
mekti36.
1936 yılının temmuz ayında Samsun lig maçları devam ediyordu. Birinci
fikstür sona ermiş, ikinci fikstürün ilk maçı da Karadeniz Şampiyonu İdman
Yurdu ile Bafra Halkspor Birliği arasında yapılmıştı. Dört bine yakın bir seyirci
kitlesinin izlediği bu maça İdman Yurtlular tam kadro ile çıktılar. Bafra Halks-
porlular liseden aldıkları üç oyuncu ile takımlarını güçlendirmişlerdi. Oyuna İd-
man Yurdu’nun bir hücumu ile başlandı. İlk dakikalar Yurtluların Halkspor ka-
lesine yaptıkları düzenli hücumlarla geçti. Onuncu dakikada Yurt kalesine uza-
nan tehlikeli bir akını durdurmaya çalışan İdman Yurdu savunmacılarından bi-
rinin yaptığı faul üzerine hakem penaltı verdi. Bafra Halkspor, Çakır’ın güzel bir
penaltısı ile ilk ve son golünü atmış oluyordu. Bu gole İdman Yurtlular iki dakika
geçmeden cevap verdiler. Sol kanat oyuncuları Celal’in topu göğsü ile kaleye ka-
dar sokmasıyla eşitliği yakaladılar. Bundan sonra da oyun tamimiyle Yurtlula-

35 Akşam, 6 Şubat 1936, s. 6.


36 Akşam, 20 Mart 1936, s. 8.

59
RESÜL NARİN

rın hâkimiyeti altında geçti. 16. dakikada santrafor Selahaddin ikinci, 26. daki-
kada Hüseyin’in ardından 38. dakikada da bir gol atarak devreyi 4-1 önde bitir-
diler.
Bafra Halksporlular son dönemdeki en kötü oyununu oynuyordu. İkinci
yarı başladığı zaman İdman Yurtlular tehlikeli akınlarla Bafra Halkspor kalesini
mütemadiyen sıkıştırıyorlardı. 11. dakikada sağ iç Murat sıkı bir şutla takımının
beşinci ve 19. dakikada da altıncı gölünü kazandırdı. Bu golden sonra sinirlenen
Halksporlular faullü oynamaya başladılar. Hakem bu yüzden bir iki oyuncuyu
sahadan dışarı çıkarması üzerine oyunun bitmesine 20 dakika kala sahayı terk
ettiler. Oyun 20 dakika eksik olarak İdman Yurtluların 6-1 galibiyetiyle sona er-
miş oluyordu. Bu maçtan sonra Bafra Gençler Birliği ile Samsun Karadeniz Gücü
arasında fikstürün ikinci maçı yapıldı. Bu maçta Karadeniz Gücü güzel bir oyun-
dan sonra 6-2 Bafra Gençler Birliği’ni mağlup etmişti37.
1936 yılının Ankara şampiyonu Ankaragücü takımı üç maç yapmak üzere
Samsun’a gelmişti. İlk maç 5 Eylül Cumartesi günü Fenerspor alanında Bafra
Halkspor ile yapılmıştı. Çok çekişmeli geçen bu maçı Ankaragücü 5-4 kazan-
mıştı. İkinci maç Ankaragücü ile Samsun şampiyonu İdman Yurdu arasında ya-
pılmış, maçı 3-1 İdman Yurtlular kazanmıştı38.
Bafraspor ve 1937 Türkiye Küme Şampiyonası
1936 yılında Samsun’un Halk Spor takımı ile birleşme kararı alıp Bafra
Halkspor Birliği adıyla mücadele eden Bafraspor 1937 yılında tekrar kendi
adıyla sahalarda boy göstermeye başladı. 4 Nisan Pazar günü Turhal’dan gelen
Turhal Şeker Fabrikası futbolcuları ile Bafraspor kulübü futbolcuları arasında
yapılan maç 1-1 berabere bitmişti39.
1937 yılında Samsun’da yapılan lig maçlarının birinci fikstürü temmuz
ayına gelindiğinde sona ermişti. Neticede Bafraspor 15 puanla birinci olmuştu.
12 puan toplayabilen İdman Yurdu ise 2. olmuştu. Bu dönemde maçlara her Pa-
zar düzenli olarak devam edilmekteydi. Bafraspor’un daveti üzerine kardeş ku-
lüp olan Halkspor takımı Bafra’ya gelmiş ve bu iki takım arasında özel bir maç

37 Tan, 17 Temmuz 1936, s. 4. Son Posta gazetesi İdman Yurdu- Bafra Halkspor maçını 3-1 İdman
Yurtluların kazandığını, Samsun Karadeniz Gücü-Bafraspor maçını da 5-2 Karadeniz Gücü’nün
kazandığını yazmaktadır. Takımların adlarının bile yanlış yazıldığı göz önüne alınırsa Tan gaze-
tesinin haberi daha doğru gözükmektedir. Son Posta, 16 Temmuz 1936, s. 4.
38 Ulus, 6 Eylül 1936, s. 5; Tan, 5 Eylül 1936, s. 6; Tan, 12 Eylül 1936, s. 10; Son Posta, 7 Eylül 1936,

s. 5; Yeni Asır, 6 Eylül 1936, s. 3.


39 Tan, 8 Nisan 1937, s. 6.

60
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU

tertip edilmişti. Kalabalık bir izleyici kitlesi önünde oynanan bu maç berabere
bitmişti40.
1937 Türkiye Küme Şampiyonası
1936 yılında Türkiye Futbol Federasyonu’nun faaliyet merkezi, milli
küme maçları üzerine toplanmıştı. Milli küme maçlarına İstanbul’dan 4, Ankara
ve İzmir’den ikişer kulübün katılımı ile yapılmış ve bu üç büyük şehirde maçlar
büyük bir ilgiyle izlenmişti. Bu mücadeleler milli takım seçmeleri için de faydalı
olmuştu.
Milli küme maçları İstanbul, Ankara ve İzmir illeri arasında gerçekleşince
bu illerin dışındaki kulüp ve bölgeler ihmal edilmiş görünüyordu. 1937 yılında
bu eksikliği düşünen federasyon İstanbul, Ankara ve İzmir bölgeleri haricinde
kalan bölgeler arasında bir Türkiye birinciliği programı hazırlamıştı.
Bu programa göre lig maçlarını bitiren ve şampiyonu belirleyen her bölge
bu müsabakalara katılabilecekti. Türkiye’de hali hazırda mevcut olan 62 bölge-
den 20’si programın birinci safhasını geçmiş ve bölge şampiyonunu seçmiş-
lerdi.
Bu bölgeler şunlardı: Afyon, Aydın, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Denizli,
Diyarbakır, Eskişehir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Manisa, İçel, Muğla, Rize, Sam-
sun, Seyhan, Trabzon, Tokat ve Urfa idi.
Bu bölgeler birbirlerine yakınlıkları dikkate alınarak 4 guruba ayrılmıştı.
Müsabakalar turnuva şeklinde yapılacak ve mağlup olan takımlar elenecekti.
Sonuç olarak dört guruptan finale kalan birer takım Ankara’ya gidecekti. Bu-
rada aralarında oynayacakları maçlarla Türkiye birincisini belirleyeceklerdi41.
Futbol Federasyonu’nun milli küme dışında kalan 20 bölge futbol birinci-
leri arasında hazırladığı maçlar 3 Kasım 1937 Çarşamba günü başlamıştı. Bu 20
bölge için Afyon, Adana, Manisa ve Samsun’da dört gurup oluşturulmuştu. Gu-
ruplarını birincilikle bitirenler 11 Kasım Perşembe günü Ankara’da bulunacak-
lar. 13 Kasım Cumartesi günü şehir stadında maçlar başlayacak ve 1, 2, 3, 4 nu-
maraları alan gurup birincilerinden 1-2, 3-4’üncü takımlar maçlarını yapacak-
lardı. 13 Kasım’dan itibaren de iki galip takım ve iki mağlup takım karşılaşarak
şampiyon takım ile diğer dereceler belli olacaktı. Türk Spor Kurumu müsaba-
kaların sonunda şampiyon takıma merasimle bir şild verecekti42.

40 Son Posta, 1 Temmuz 1937, s. 5.


41 Tan, 15 Kasım 1937, s. 6.
42 Ulus, 6 Kasım 1937, s. 8.

61
RESÜL NARİN

Afyon Gurubu
Afyon gurubunda 6 bölge mücadele edecekti. Bu bölgeler: Afyon, Eskişe-
hir, Muğla, Denizli, Bursa ve Kocaeli idi43. Bu gurupta Bursa’dan Acar İdman-
yurdu, Eskişehir’den İdman yurdu, Muğla’dan Yayla Spor ve Kocaeli’nden Akye-
şil44 kulüpleri kendi bölgelerinin 1937 yılı birincisi olarak yer almışlardı. Bu gu-
rup maçlarını genel merkez kâtiplerinden Selim Bey idare etmekteydi45.
Müsabakalara 3 Kasım 1937’de Afyon’da başlanmıştı. 7 Kasım’da Kocaeli
birincisi Akyeşil takımı Bursa şampiyonu Acar İdman Yurdu ile karşılaştı. Akye-
şil bu maçı 2-0 kazanmıştı46. Türkiye birinciliği gurup müsabakalarında Af-
yon’da iyi neticeler alan Akyeşil takımı gurup birincisi olarak finallere katıl-
maya hak kazanmıştı47.
Adını takımın yeşil ve beyaz renklerinden alan Akyeşil kulübü 1932 yı-
lında Geyveli Hafız Fuat başkanlığında Nazmi Oğuz, Ekspres Fevzi Bey, Muam-
mer Paşababa, Sedat Pek ve Orhan Suda gibi kişilerin katkılarıyla kurulmuş-
tur48.
Gurubunu birinci olarak tamamlayan ve Ankara’daki finallere gitmeye
hak kazanan Akyeşil kafilesinin başında Necati Bey bulunuyordu. Ankara’ya ge-
len kafilede 15 oyuncu ve 2 idareciden oluşuyordu. Takımın genel kaptanları
Tahir Düzgören eski ve tecrübeli bir sporcuydu49.
Adana Gurubu
Bu gurupta Adana, Mersin, Diyarbakır, Urfa, Kayseri ve Konya bölgeleri
mücadele edecekti50. Adana’da yapılan gurup maçlarına Mersin’den İdman
Yurdu, Diyarbakır’dan Yıldız Spor, Urfa’dan Halk Spor, Kayseri’den Erciyes Spor
ve Konya’dan Selçuk Spor kulüpleri katılmışlardı. Bu gurupta yapılan ilk maç-
larda İdman Yurdu, Erciyes Spor’u 3-1 yenmişti. Futbol federasyonu bu guruba
Kemal Hilmi’yi idareci olarak görevlendirmişti51. İdman Yurdu ile Selçuk
Spor’un karşılaşmaları 1-1 neticelenmişti. Tekrarlanan maçta İdman Yurdu,

43 Tan, 15 Kasım 1937, s. 6.


44 Kocaeli bölge şampiyonluk maçı yapılmış, Adapazarı kulübü olan Adaspor ile İzmit’in Akyeşil
takımları final maçında karşılaşmış ve Akyeşil maçı 2-1 kazanarak Kocaeli bölgesi şampiyonu ola-
rak Türkiye birincilikleri maçlarına katılmaya hak kazanmıştı. Son Posta, 3 Ekim 1937, s. 5.
45 Ulus, 6 Kasım 1937, s. 8.
46 Ulus, 8 Kasım 1937, s. 6; Cumhuriyet, 24 Ekim 1937, s. 6.
47 Ulus, 11 Kasım 1937, s. 9; Cumhuriyet, 15 Kasım 1937, s. 7; Son Posta, 14 Kasım 1937, s. 5.
48 Bilal Tunç, Demokrat Parti Döneminde Kocaeli (1950-1960), Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilim-

ler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Sakarya, 2016, s. 516-517.


49 Ulus, 13 Kasım 1937, s. 4.
50 Tan, 15 Kasım 1937, s. 6.
51 Ulus, 6 Kasım 1937, s. 8.

62
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU

Selçuk Spor’u 4-1 yenmişti52. Böylece Adana gurubunu lider tamamlayan İdman
Yurdu Ankara’daki finallere katılmaya hak kazandı53. Nihat Bey’in Başkanlı-
ğında Ankara’ya gelen Adana İdman Yurdu, 18 kişilik bir kafileden oluşu-
yordu54.
Manisa Gurubu
Manisa, Aydın, Çanakkale ve Balıkesir guruplarının katılacağı bu bölgenin
maçları Manisa’da yapılacaktı55. Aydın’dan Nazilli Menderes Spor, Balıkesir’den
İdman Yurdu, Manisa’dan Yıldırım Spor ve Çanakkale şampiyonu Biga İdman
Yurdu bu gurubun takımlarını oluşturuyorlardı. Balıkesir, Çanakkale, Manisa ve
Aydın bölge birincileri arasında yapılan maçlar şöyle neticelenmişti: Balıkesir
birincisi İdman Birliği, Manisa birincisi Yıldırım Spor’u 4-2 yenmişti. Manisalı-
lar tarafından Balıkesir ile yapılan maçın on dakika eksik oynandığı ileri sürü-
lerek yapılan itiraz üzerine tekrar edilen bu iki şehir birincileri arasındaki maçı
2-0 Balıkesir İdman Birliği takımı kazanmıştı. Diğer bir maçta Aydın birincisi
Nazilli Menderes Spor, Çanakkale birincisi Biga İdman Yurdu’nu 2-0 yendi. 10
Kasım 1937 Çarşamba günü yapılan Balıkesir birincisi İdman Birliği, Aydın bi-
rincisi Nazilli Menderes Spor maçında 2-1 Nazilli galip gelmişti56. Balıkesir ile
Nazilli şampiyonları arasında oynanan maçta hakem tarafından verilen karar
Futbol Federasyonu tarafından kabul edilmemiş ve maçın Eskişehir’de tekrar-
lanması kararı verilmişti. Eskişehir’de tekrar oynanacak maça Nazilli şampi-
yonu, Futbol Federasyonu’nun verdiği karara itiraz ederek çıkmamıştı. Sahada
hazır bulunan Balıkesirliler seremoni yaparak hakem tarafından galip ilan edil-
mişti. Böylece Manisa gurup şampiyonluğunu Balıkesir İdman Birliği futbolcu-
ları kazanmış oluyordu. Ankara’ya gelen takım kafilesinde 14 kişi bulunu-
yordu57. Manisa gurubunun idarecisi İzmir Bölge Monitörü Alâeddin Bey idi58.
Samsun Gurubu
Samsun, Tokat, Rize ve Trabzon bölgeleri bu gurubu oluşturuyordu59.
Samsun bölge birincisi Bafraspor ile Rize’den Halkspor, Tokat’tan Spor Birliği

52 Ulus, 7 Kasım 1937, s. 8.


53 Ulus, 12 Kasım 1937, s. 10.
54 Ulus, 13 Kasım 1937, s. 4.
55 Tan, 15 Kasım 1937, s. 6.
56 Son Posta, 13 Kasım 1937, s. 5.
57 Ulus, 15 Kasım 1937, s. 8.
58 Ulus, 6 Kasım 1937, s. 8.
59 Tan, 15 Kasım 1937, s. 6.

63
RESÜL NARİN

ve Trabzon’dan İdman Gücü bu guruptaki 4 takımdı. Bu gurubun idarecisi ola-


rak Ankara Gençler Birliği mensuplarından İbrahim Bey görevlendirilmişti60.
Karadeniz bölgesinin şampiyonunu belirleyecek maçlara 3 Kasım’da baş-
lanmıştı. 1937 yılında ilk defa Samsun şampiyonu olan Bafraspor ile Trabzon
şampiyonu karşılaşmış ve Bafraspor, Trabzon şampiyonunu 3-0 mağlup et-
mişti. İkinci maç Tokat şampiyonu ile yapılmış, Bafraspor bu maçta da 4-1 galip
gelmişti61. Bu gurubun birincisi üç sene önce kurulan Bafraspor kulübü olmuş-
tur. Teknik ve enerjik bir oyun sistemi takip eden Bafraspor takımı Karadeniz
bölgesinde aldığı neticelere bakıldığında hiç hafife alınmayacak değerli bir ta-
kım olduğu anlaşılıyordu.
Karadeniz gurubu şampiyonu olan Bafraspor 18 kişilik kafilesiyle An-
kara’ya gelmişti. Kafile başkanı Hasan Dikmen’di. Hasan Dikmen bölgesinde
kendisini sevdirmiş, sporun inceliklerini kavramış bir idareciydi.
Bafraspor’un Ankara’ya gelen finallerde oynayacak muhtemel kadrosu şu
isimlerden oluşuyordu: Mithat, Ahmet Kara, Necati, Kazım, Muhlis, Hasan, Fethi,
Osman, Şerif Çakır, Sarı Ahmed ve Şakir. Takımın santraforu olan Muhlis takı-
mın belkemiği olarak adlandırılıyordu. Bununla beraber diğer bölgelerde bu
oyuncu gibi bir santrafor olmadığı söyleniyordu62.
Milli küme haricinde kalan bölgeler arasında yapılan birincilik maçla-
rında yarıfinale kalan takımlar belli olmuştu. Buna göre Adana bölgesinden
Mersin İdman Yurdu, Afyon bölgesinden Kocaeli birincisi Akyeşil, Samsun böl-
gesinden Bafraspor, Manisa bölgesinden Balıkesir İdman Birliği şampiyon ol-
muşlardı. Bu dört takım 13 Kasım Cumartesi gününden itibaren Ankara’da mü-
cadele edecekler ve şampiyonu belirleyeceklerdi63.
Finallere kalan 4 takım belli olduktan sonra 12 Kasım 1937’de Futbol Fe-
derasyonu Başkanı Sedat Rıza, Danyal Bey ve gurup birincilerinin temsilcileri
önünde çekilen kurada maçların programı şöyle tespit edilmişti. 13 Kasım Cu-
martesi günü saat 14.30 şehir stadyumunda Kocaeli şampiyonu Akyeşil ile
Adana şampiyonu Mersin İdman Yurdu karşılaşacaktı. 14 Kasım’da hiç maç ol-
mayacak ve 15 Kasım Pazartesi günü Karadeniz gurubu birincisi Bafraspor ile
Manisa gurubu birincisi Balıkesir İdman Birliği karşılaşacaktı. 16 Kasım Salı
günü iki galip ile iki mağlup karşılaşacak ve birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü
belli olacaktı64.

60 Ulus, 6 Kasım 1937, s. 8.


61 Son Posta, 13 Kasım 1937, s. 5.
62 Ulus, 13 Kasım 1937, s. 4.
63 Cumhuriyet, 11 Kasım 1937, s. 6.
64 Ulus, 13 Kasım 1937, s. 4.

64
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU

Yarı Final Bafraspor-Balıkesir İdman Birliği


Milli küme haricinde kalan şehirler arasındaki futbol turnuvasının ilk ya-
rıfinal karşılaşması Bafraspor ile Balıkesir İdman Birliği arasında yapıldı. An-
kara şehir stadında oynanan bu maçın izleyicisi havanın da yağmurlu olmasının
etkisiyle azdı. Maçın hakemi olan Saim oyunu 13.00’te başlattı.
Bafraspor’un kadrosu: Mithat, Necati, Ahmed Kara, Ali Hüseyin, Muhlis,
Kazım, Şakir, Sarı Ahmed, Şerif Çakır, Osman, Fethi idi.
İdman Birliği’nin kadrosu ise şu isimlerden oluşuyordu: Refet, Münir,
Şevket, Ali, Turgut, Hilmi, Necati, Suphi, Selahaddin, İbrahim ve Hakkı.
Maçın ilk on dakikasında Bafralılar oyuna biraz daha hâkim başladılar. İlk
golü de Bafralılar maçın 34. dakikasında attı. Maçın ilk yarısı Bafraspor’un 1-0
üstünlüğü ile sona erdi. İkinci yarıya Balıkesirliler daha canlı başladılar. İkinci
yarının 10. dakikasında Balıkesirliler kornerden gelen bir kafa vuruşuyla du-
rumu 1-1’e getirdiler. 15. dakikada Bafralılar 2-1 öne geçtiler. Maçın sonucunu
Bafrasporlu Şakir’in attığı gol belirledi. Böylece Bafraspor karşılaşmayı 3-1 ka-
zanarak adını finale yazdırmıştı65.
Yarı Final Akyeşil-Adana İdman Yurdu
Turnuvanın ikinci yarı finali İzmit’in Akyaşil takımı ile Adana İdman
Yurdu arasında yapıldı. Havanın yağışlı olması bu maça da taraftarın ilgisini
azaltmıştı. Saat 14.30’da karşılaşma başladı. Maçın hakemi Gençler Birliği’nden
İbrahim Bey idi. Takımların kadroları şöyleydi:
Adana İdman Yurdu: Hasan, Bahadır, Yusuf, Avni, Kemal, Refik, Hurşid,
Yusuf, Muzaffer, Cahid ve Kadir.
Akyeşil: Sami, Ahmed, Sâdi, Celâdet, Nuri, Fethi, Recep, Ahmet, Hakkı, Sü-
leyman ve Muzaffer.
Akyeşil’in vuruşu ile oyuna başlandı. Maçın 17. dakikasında Adanalılar
penaltı kazandılar. Adana’nın santraforu Muzaffer’in penaltıdan attığı gol maçta
Adanalıların attığı tek gol oldu. Geri düşen Akyeşilliler 22. dakikada Süley-
man’ın golü ile beraberliği yakaladılar. Sonrasında gelen gollerle beraber ilk
yarı 4-1 Akyeşillilerin üstünlüğü ile sonuçlandı. İlk yarıda Adana santraforunun
sakatlanarak oyundan çıkması takımın sistemini bozdu. İkinci yarıda da goller
peşi sıra geldi. 30. dakikada takımın 7. golünü Süleyman attı. 40. dakikada Re-
cep ve son dakikada Süleyman’ın attığı gollerle Akyeşilliler 9-1 galip ayrıldı ve

65 Son Posta, 18 Kasım 1937, s. 11; Ulus, 16 Kasım 1937, s. 8.

65
RESÜL NARİN

adını finale yazdırdı66. Akyeşiller 9-1’lik galibiyetleri ile Ankara Stadyumunun


gol rekorunu da kırmış oluyorlardı67.
Akyeşil Sporcusu Süleyman Emek, yıllar sonra bu karşılaşmayı şöyle an-
latıyordu:
“1937 yılında Ankara’da Türkiye şampiyonası finallerinde Adana’yı 9-1
yenişimizi unutamam. Şemi, Bahriyeli Fethi, Kolej Ahmet, Göbek Lütfü, Celadet,
Mazhar, Hakkı Çaktırma, Nuri Togay’lı, Akyeşil’imiz Adana’yı gol yağmuruna
tuttu. Bu maçta da üç gol atmıştım. Herkes bizi şampiyon gösteriyordu. Ne yazık
ki, iki gün sonra Samsun’a 3-1 yenildik. Sahaya otuz dokuz derece ateşle çıkan
orta sahamız Nuri Togay (Çanakkale Milletvekilliği ve Beşiktaş Başkanlığı yap-
mıştı.) maçta büsbütün hastalanınca 1-0 galip durumda olmamıza rağmen ye-
nildik ve ikinci olduk.”68
Final Maçları
Milli küme dışında kalan şehirler arasındaki futbol turnuvasında final
maçı 16 Kasım 1937 Salı günü Ankara Şehir Stadı’nda oldukça kalabalık bir iz-
leyici kitlesi önünde yapıldı. Maçı spora karşı ilgisiyle bilinen Adliye Vekili
Şükrü Saraçoğlu, vekiller ve Türk sporunu idare eden yöneticiler de izlemişti.
İlk oyun Türkiye gurup üçüncü ve dördüncüyü belirlemek için Balıkesir
İdman Birliği ile Adana İdman Yurdu arasında yapıldı. Takımlar maçlara şu
isimlerle çıktılar:
Adana İdman Yurdu: Hasan, Bahadır, Hasan, Kemal, Kemal, Avni, Kadir,
Refik, Yusuf, Muzaffer ve Yusuf.
Balıkesir İdman Birliği: Refet, Şefik, Şevket, Turgut, Hilmi, Ali, Hüseyin,
Selahattin, Necati, Şerif ve İbrahim.
Maç saat 13.00’de Hakem Saim’in idaresinde başladı. 11. dakikada atılan
golle ilk yarı Balıkesirlilerin 1-0 üstünlüğü ile bitti. İkinci yarının 4. ve 31. daki-
kasında gelen gollerle maç 3-0 oldu. 44. dakikada gelen golle maçı 4-0 kazanan
Balıkesir İdman Birliği Türkiye gurubu üçüncüsü oldu. Adanalılar ise turnuvayı
dördüncü bitirdiler.
Türkiye gurup birincisini belirleyecek günün en önemli maçı Hakem Ke-
mal Halim’in gözetiminde başladı. Bafralılar yarıfinaldeki kadrolarında hiçbir
değişiklik yapmamışlardı. Akyeşil’de ise küçük bir değişiklik yapılmıştı. Akyeşil:
Şemsi, Lütfü, Ahmed, Celâdet, Nuri, Fethi, Recep, Ahmed, Hakkı, Süleyman ve
Sadi ile sahaya çıktı.

66 Ulus, 14 Kasım 1937, s. 8.


67 Kurun, 18 Kasım 1937, s. 9.
68 Atalı, age., s. 34-35.

66
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU

Oyun 14.50’de Bafralıların vuruşu ile başladı. 29. dakikada Akyeşilliler ilk
ve tek gollerini attılar. İlk yarı bu skorla sona erdi. Maçın ikinci yarısının 30.
dakikasında durum 1-1 oldu. 33. dakikada kornerden gelen topla Bafralılar öne
geçtiler. Hiç beklenmedik bir anda Bafralılar sıkı bir şutla 43. dakikada üçüncü
gollerini de attılar. Maç 3-1 Bafraspor’un galibiyeti ile bitti69.
Akyeşil takımının genel kaptanı Tahir Düzgören anılarında final maçlarını
şöyle anlatıyordu:
“Afyon’da grup birincisi olmuş, 4 sakatla Ankara’ya gelmiştik. Hava soğuk
ve yağışlı idi. Sahayı bir gün önceden kontrol ettim. Yemyeşil çimendi. Hemen
top ayakkabılarının kramponlarını kaygan sahaya göre uzattırdım. Ertesi günü
Adanalılar ile oynadık. Kaygan sahada Adanalılar sık sık kayıp düşerken bizim
çocuklar vızır vızır geçiyorlardı onları. Tam dokuz gol attık o gün. Maçın gece-
sinde aynı zamanda bölge müdürlüğü yapan ceza evi müdürü (şimdi ismini ha-
tırlayamıyorum) mükâfat olsun diye Bebek Süleyman ile Nuri Tugay’ı almış bir
ahbabının eğlencesine götürmüş. Sıcak salonda adamakıllı yumuşayan bizim
çocuklar dışarı çıkınca Ankara soğuğunu yemişler. Ertesi günü Bafra ile şampi-
yonluk maçını oynayacağız. Bebek Süleyman pek değil ama, Nuri Togay kırk de-
rece ateşli hasta. “Oynayacağım” dedi ve sahaya çıktı. İkinci devrenin 39. daki-
kasına kadar 1-0 galip durumdaydık. Her geçen dakika bizim Nuri’yi eritiyordu.
Biz ise saha kenarında adeta çimleri yoluyorduk. Nihayet 39. dakikada korktu-
ğumuz başımıza geldi ve ilk golü yedik. Bunu bir ikinci gol takip etti ve maçı
kaybettik. Hak ettiğimiz bir şampiyonluktu aslında kaybettiğimiz. Devre ara-
sında zamanın başkanı Şükrü Saraçoğlu sahaya inerek bizleri teker teker tebrik
etti. “Siz böyle oynarsanız, milli kümeye alırım Akyeşili” dedi. O günü hiç unu-
tamam.”70
Akyeşil takımının diğer bir oyuncu olan Recep Ertan’da finalleri şöyle an-
latıyordu:
Afyonda şampiyon olduktan sonra gittiğimiz Ankara’da Adana’yı 9-1 ye-
nerken çok güzel oynamıştık. Doğrusu bende çok güzel oynamıştım. Hemen he-
men bütün gollerde katkım vardı. O günkü oyunumdan sonra Galatasaray’dan

69 Ulus, 17 Kasım 1937, s. 8; Son Posta, 19 Kasım 1937, s. 7; Türkdili, 17 Kasım 1937, s. 1-2; Cum-
huriyet, 17 İkinciteşrin 1937, s. 6.
70 Şefik Güler, “Sporun Her Dalında Kocaeli’de İsmi Olan Adam Tahir Düzgören”, Sesim, Yıl: 1, Cilt:

2, Sayı: 15, 5 Nisan 1969, s. 27.

67
RESÜL NARİN

teklif aldım. Henüz 17 yaşındaydım. Cesaret edemedim. Finalin son maçında


Bafra ile karşılaşmıştık. Nuri Togay ağabeyimin 39 derece ateşle maça çıkması
yüzünden yenildik ve Türkiye İkincisi olduk. İkinci olduk ama şampiyonanın en
iyi takımı olarak tebrik edildik. Avucumuzun içine gelmiş bir şampiyonluğu ka-
çırdığımız için çok, pek çok üzülmüştük71.
Akyeşi’in diğer bir futbolcusu Lütfü Yurdaköle de maçı söyle anlatıyordu:
“Gruplar arası birinciliği için Afyon’a gittik. Biz Afyon’a maça değil sanki
muharebeye gitmişiz. Afyonda Çivril’i, Bursa Acar’ı ve Afyon Tınaztepe’yi yenip
birinci olduk. Ama Hakkı Çaktırma’nın sağ ayak bileği, tekmelerden mosmor ol-
muştu. Mazhar’ın ayak başparmağının tırnağı sökülmüştü. Velhasıl harpten çık-
mış gibi bir halimiz vardı. Afyon’dan daha terimiz soğumadan Ankara’ya final-
lere gittik. İlk maçta Adana’ya tam dokuz gol attık ama, yorgunluk ve sakatlıktan
ayakta duracak halimiz kalmamıştı. Bafralılarla yapacağımız maçta Nuri Togay
da 40 derece hasta sahaya çıkınca 1-0 galip iken 3-1 yenildik ve Türkiye İkincisi
olduk. Bizim bu halimizi zamanın başkanvekili olan Şükrü Saraçoğlu’na anlat-
mışlar. Maçtan sonra sahaya indi. Bizi teker teker tebrik ederek, kupamızı verdi
ve aynen şöyle söyledi. “Oynadığınız oyunlarla bana Fenerbahçe’yi aratmadınız
(Saraçoğlu koyu Fenerbahçeli idi) sakat ve hasta hasta oynamışsınız, kendinize
iyi bakın sporcu hasta olmamalıdır.”72
Tarihindeki en büyük başarısı olan Bölgesel Futbol şampiyonluğunu ka-
zanan Bafraspor takımı Ankara’dan Bafra’ya döndüğünde şehirde bir bayram
havasıyla karşılanmıştı. Bafra Halkevi’nde şampiyon sporcular şerefine bir zi-
yafet tertip edilmişti73.
7 Mayıs 1939 Pazar günü Samsun’da bölge futbol lig müsabakaları sona
ermişti. Bafraspor ile Samsun Spor finalde karşı karşıya gelmişlerdi. Karşılaş-
mayı Samsun Valisi Fuat Tuksal da izlemişti. Karşılaşmadan 2-1 galip gelen Baf-
raspor tekrar Samsun bölge şampiyonu olmuştu74.
1934 yılında Bafra’nın ikinci spor kulübü olarak sahalarda boy göster-
meye başlayan Bafraspor, günümüzde “1930 Bafraspor” olarak Samsun Süper
Amatör Ligi’nde mücadelesine devam etmektedir.

71 Şefik Güler, “Bir Tataresko Recep Vardı”, Sesim, Yıl: 1, Cilt: 2, Sayı: 22, 20 Temmuz 1969, s. 29.
72 Şefik Güler, “Bir Şutta Mandayı Devirmiş Diye Efsaneleşen Futbolcu: Akyeşilli Baba Lütfü”, Se-
sim, Yıl: 1, Cilt: 1, Sayı: 10, s. 29.
73 Ulus, 8 Aralık 1937, s. 6.
74 Vakit, 11 Mayıs 1939, s. 6; Son Posta, 23 Mayıs 1939, s. 5.

68
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU

Sonuç
Cumhuriyet dönemine önemli bir birikimle giren Bafra, bağlı olduğu Sam-
sun vilayetinin en önemli kazalarından biri olmuştur. Ticaret ve tarım kenti
olan Bafra özellikle tütünüyle ön plana çıkmaktadır. Bafra’da tarım, ticaret, kül-
türel ve sosyal hayat birçok şehre göre ileri durumdaydı. Şehirde spor ve özel-
likle de futbol ilgi duyulan bir aktiviteydi.
Bafra’nın ilk futbol kulübü 1929 yılında kurulan Bafra Gençler Birliği ol-
muştur. Şehirde kurulan ikinci kulüp ise 1934 yılında futbol sahalarında kendi-
sini gösteren Bafraspor olmuştur.
Bafra’da özellikle tatil günlerinde oynana futbol maçları şehir de yaşayan-
lar için de önemli bir aktivite değerindeydi. Özellikle derbi niteliğindeki maçları
binlerce kişi izliyordu. Bafraspor, Samsun bölgesinin takımı olduğu için önce-
likle Samsun kulüpleriyle mücadele ediyordu.
Türk futbol tarihinde başta İstanbul olmak üzere İzmir ve Ankara da dâhil
üç il daha çok ön plana çıkmasına rağmen Anadolu’da da önemli takımlar çeşitli
zamanlarda boy göstermişlerdir. 1936 yılında milli küme bu üç il içerisinde
oluşturulurken 1937 yılında Futbol Federasyonu İstanbul, Ankara ve İzmir ha-
ricindeki 62 bölge arasında bir futbol birinciliği müsabakası düzenlemişti.
1937 yılı Türk futbol tarihinde Bafra’nın adının altın harflerle yazıldığı bir
yıl olmuştur. Samsun birincisi olan Bafraspor, bölgesinde de birinci olmuş ve
milli küme dışında kalan takımlar arasında oynanacak olan finallere katılma
hakkı elde etmişti. Ülkede aralarında Samsun’un da yer aldığı 4 gurup oluştu-
rulmuştu. Samsun gurubunda Tokat, Rize ve Trabzon birincileri ile mücadele
eden Bafraspor gurubunu lider tamamlayarak Ankara’daki finallere gitmişti.
Ankara’da yarıfinalde Balıkesir İdman Birliği’ni yenen Bafraspor, finalde Koca-
eli’nden Akyeşil takımıyla karşılaşmıştı. Karşılaşmayı kazanan Bafraspor 1937
yılı Türkiye Gurup Şampiyonu olmuştur.
Bu çalışma ile Bafra’da pek bilinmeyen bir konuyu gündeme getirmiş ol-
duk. 1937 yılında Türkiye gurup şampiyonu olan Bafraspor, Daha sonraki yıl-
larda bölgesel şampiyonluklar almasına rağmen tarihindeki en büyük başarıyı
1937’de yaşamıştır.

69
RESÜL NARİN

KAYNAKLAR
Arşiv Kaynakları
BCA. 30.10.0.0/190.304.18
BCA. 490.1.0.0/1114.66.1-72
BCA. 490.1.0.0/1110.52.1
BCA. 490.1.0.0/15.79.5-4
BCA. 490.1.0.0/1116.73.1-47
BCA. 490.1.0.0/1542.269.1- 1,2
Süreli Yayınlar
Akşam
Cumhuriyet
Hakimiyeti Milliye
Kurun
Milliyet
Son Posta
Tan
Türkdili
Ulus
Vakit
Yeni Asır
Zaman
Basılmış Resmî Belgeler, Araştırma ve İnceleme Eserler
Arslan, Gürbüz - Çevik, Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz
Araştırmaları, XVIII/72, (2021), s. 905-936.
Atalı, Levent, Kocaeli Spor Tarihi “Röportajlarla Bir Dönem”, Kocaeli Büyükşehir Beledi-
yesi Kültür Yayınları, Kocaeli 2007.
Başvekâlet İstatistik Genel Direktörlüğü, 1935 20 İlkteşrin Genel Nüfus Sayımı Türkiye
Nüfusu Vilayet, Kaza, Şehir ve Köyler İtibariyle Muvakkat Rakamlar, Ulus Bası-
mevi, Ankara 1935.
Deniz, Önder, “Cumhuriyet Döneminde Tatil Kavramı ve 1935 Tarihli Ulusal Bayram ve
Genel Tatiller Kanunu”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt: 11, Sayı:
23, (2011), s. 57-72.
Gölen, Zafer, “1905/06-1914 Osmanlı ve 1927 Cumhuriyet Dönemi Bafra Nüfus Verile-
rinin Göç Açısından Değerlendirilmesi” Geçmişten Günümüze Göç, III, Ed. Osman
Köse, Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2017, s. 1525-1538.
Güler, Şefik, “Bir Şutta Mandayı Devirmiş Diye Efsaneleşen Futbolcu: Akyeşilli Baba
Lütfü” Sesim, Yıl: 1, Cilt: 1, Sayı: 10, 1969, s. 26-30.
Güler, Şefik, “Bir Tataresko Recep Vardı”, Sesim, Yıl: 1, Cilt: 2, Sayı: 22, 20 Temmuz 1969,
s. 28-30.

70
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU

Güler, Şefik, “Sporun Her Dalında Kocaeli’de İsmi Olan Adam Tahir Düzgören”, Sesim,
Yıl: 1, Cilt: 2, Sayı: 15, 5 Nisan 1969, s. 26-28.
Kılıç, Metin, “Tek Partili Dönemde Türkiye’de Modern Sporun Teşekkülü”, Tarih Okulu
Dergisi, Sayı: XIV, İlkbahar-Yaz 2013, s.27-53.
Tunç, Bilal, Demokrat Parti Döneminde Kocaeli (1950-1960), Sakarya Üniversitesi, Sos-
yal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Sakarya 2016.
Türkiye Cumhuriyeti Baş Vekâlet İstatistik Umum Müdürlüğü, 28 Teşrinievvel 1927
Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül II, Hüsnütabiat Matbaası, İstanbul 1929.
Türkiye Cumhuriyeti Baş Vekâlet Merkezi İstatistik Müdüriyeti Umumiyesi, 28 Teşrini-
evvel 1927 Umumi Nüfus Tahriri Vilayet, Kaza, Şehir ve Köyler İtibari ile Türkiye
Nüfusu, Türk Ocakları Merkez Heyeti Matbaası, Ankara 1928.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık İstatistik Genel Müdürlüğü, Genel Nüfus Sayımı 20 İlk
Teşrin 1935, Hüsnütabiat Basımevi, İstanbul 1937.
İnternet Kaynakları
http://1930bafraspor.blogspot.com.tr/p/1930-bafraspor-tarihi_14.html (09.11.2022)

71
RESÜL NARİN

EKLER

Bafra’da Gazi Paşa Caddesi

Milliyet, 26 Mayıs 1934, s. 6. Akşam, 11 Şubat 1934, s. 10. Vakit, 6 Eylül 1934, s. 9.

72
BAFRASPOR VE 1937 YILI TÜRKİYE GRUP ŞAMPİYONLUĞU

1937’de Akyeşil takımı, 1- Tahir DÜZGÖREN, 2- Şemi, 3- Nuri TOGAY, 4- Ahmet ÇETİK,
5- Celadet, 6- Mustafa, 7- Mustafa ULUSOY, 8- Sadi ASAL, 9- Recep ERTAN, 10- Mazhar
GİRGİN, 11- Fethi BAŞÇAVUŞ, 12- Süleyman SAVAŞAN (Atalı, age, s. 36)

Ulus, 14 Kasım 1937, s. 8. Ulus, 14 Kasım 1937, s. 8.

Ulus, 17 Kasım 1937, s. 8. Son Posta, 19 Kasım 1937, s. 6.

73
RESÜL NARİN

Ulus, 8 Aralık 1937, s. 6. Haber, 16 Kasım 1937, s.7.

1930’lu yıllarda Samsun’daki spor alanlarını gösteren harita (BCA. 490.1.0.0-


1110.52.1)

74
Bafra Meydan Taş Han Şark Kahvehanesi 1917

75
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE
BAFRASESİ GAZETESİ

Prof. Dr. Abidin TEMİZER1

Giriş
Batılı devletlere kıyasla matbaanın Osmanlı Devleti tarafından geç kulla-
nılması doğal olarak basın hayatında da gecikmelere neden olmuştur. 1493 yı-
lında Yahudi David ve Samuel Nahmias kardeşler Osmanlı’ya da ilk matbaayı
getirmişlerdir2. Ardından Ermeni asıllı Tokatlı Apkar Tıbir 1567 yılında Surp
Nigoğayos Kilisesi’nde bir matbaa kurmuştur3. Osmanlı Devleti tarafından ise
ancak 1727 yılında ilk matbaa kurulmuş, ilk baskısını da 1729 yılında gerçek-
leştirmiştir4.
Osmanlı Devleti’nde matbaada yaşanan gecikme gazete yayınında da gö-
rülmüştür. Avrupa’da ilk gazete 17. yüzyılın başında yayımlanmıştır. Daha çok
bir bülten şeklinde çıktığından ilk gazetenin hangisi olduğu konusunda kaynak-
lar farklı bilgi vermektedirler. Genel olarak kaynaklar, 1605’te Hollanda’nın An-
vers şehrinde yayımlanan Nieuwe Tijdinghe’ni ve 1609’da Strasbourg’da Al-
manca olarak yayımlanan Avisa Relation oder Zeitung’u ilk gazete olarak kabul
ederler5. Osmanlı’da ise ilk gazete Fransız elçiliği tarafından 1795 tarihinde Bul-
letin des Nouvelles ismiyle yayımlanmıştır6. Bu gazeteyi yine Fransızca olan ve

1 Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi


2 Yasin Meral, “Osmanlı İstanbul’unda Yahudi Matbaası ve Basılan Bazı Önemli Eserler”, Osmanlı
İstanbulu II, Uluslararası Osmanlı İstanbulu Sempozyumu Bildirileri 27-29 Mayıs 2014, Editörler:
Feridun M. Emecen, Ali Akyıldız, Emrah Safa Gürkan, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Yayınları,
İstanbul 2014, s.457.
3 Pars Tuğlacı, "Osmanlı Türkiyesinde Ermeni Matbaacılığı ve Ermenilerin Türk Matbaasına Kat-

kısı", Tarih ve Toplum, C.XV, S. 16, 1991, s.53.


4 N. Serpil Altuner, “İlk Türk Matbaasının Kuruluşu ve İbrahim Müteferrika”, Hacettepe Üniversi-

tesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, C. 10, S. 1, Temmuz 1993, s.195-197.


5 Mehmet Özçağlayan, “Gazetelerin Gelişimi ve Gazeteciliğin Geleceği (Yeni Teknolojiler ve Medya

Ekonomisi Açısından Genel Bir Değerlendirme)”, Marmara İletişim Dergisi, C.13, S.13, 2008,
s.134; Nermin Abadan, “Gazeteciliğin Gelişim Safhaları”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C.16, S.1,
1961, s.122.
6 BernandLewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 2004, s. 95.

77
ABİDİN TEMİZER

1797 yılında yayın hayatına başlayan Mercure Oriental Gazetesi izlemiştir7. Ka-
valalı Mehmed Ali Paşa tarafından Vakayı-i Mısriye ismiyle 1828 yılında Mısır’da
yayımlanan gazete, Osmanlı’da Müslümanlar tarafından yayımlanan ilk gazete-
dir8. Nihayetinde ilk resmî gazete 1831 yılında çıkarılan Takvim-i Vekayi olmuş-
tur. İlk yarı resmî gazete 1840 yılında yayın hayatına başlayan Ceride Hava-
dis’tir. Bu gazeteleri ilk özel gazete olan ve 1860 yılında yayımlanan Tercüman-
ı Ahval, 1862 yılında Tasvir-i Efkâr ve 1866 yılında Muhbir gazeteleri takip et-
miştir9.
Yerel gazetecilikte de matbaaya bağlı olarak bir gecikme yaşanmıştır. İlk
vilayet gazeteleri 19. yüzyılın ilk yarısında yayımlanmaya başlanmıştır. Ancak
bu gazeteler gayr-i müslimler tarafından çıkarılanlardır ve kendi dillerinde ya-
yımlanmışlardır. İlk örnek, Rumlar tarafından İzmir’de 1831’de Filos Ton Neon
adıyla Rumca çıkarılan gazetedir. Yine İzmir’de 1842 yılında Bulgarlar tarafın-
dan çıkarılan Ljuboslowije de bu alandaki ilk örneklerdendir. Ancak bu gazete-
ler günümüzdeki yerel basın mantığına sahip olmayıp, daha ziyade ulusal basın
türünden ve ideolojik içerikli gazetelerdir. Günümüz mantığıyla yerel basının
izine ancak 1860’tan sonra ulaşabiliyoruz. 1860 tarihinde yayın hayatına baş-
layan El Cevaib bu alanda bir ilk olmakla birlikte daha ziyade Osmanlıcılık ide-
olojisinin propagandasını yapmak üzere çıkarılmıştır. Aynı yıl Beyrut’ta Hadi-
kat al Ahbar adıyla yerel gazete yayın hayatına başlamıştır10. Bu gazeteden
sonra 1865 yılında Tuna Vilayet Gazetesi11 ile Suriye, 1866 yılında Trablusgarp,
1867’de Gadir el Fırat, Lübnan, Envar-ı Şarkiye ve Girit gazeteleri yayımlanmış-
tır. 1908 yılına gelindiğinde, Osmanlı’daki yerel gazete sayısı 36’ya ulaşmıştır12.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Osmanlı’daki gazetelerin sayısında
ciddi bir azalma yaşanmıştır. Savaşın başladığı 1914 yılında, 73 süreli yayın çı-
karılırken bu sayı 1915 yılında 6’ya düşmüştür. Savaşın bittiği 1918 yılında ga-
zete ve dergi sayısı 71’e çıkmıştır. Savaş her ne kadar gazeteleri olumsuz etki-

7 Ali Budak, “Fransız Devrimi’nin Osmanlı’ya Armağanı: Gazete Türk Basınının Doğuşu”, Tur-
kishStudies - International PeriodicalforTheLanguages, LiteratureandHistory of Turkishor Turkic,
C.7, S.3, 2012, s.665-666.
8 Nesimi Yazıcı, “Vakayı-i Mısriye Üzerine Birkaç Söz”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araş-

tırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, S.2, 1991, s.268.


9 Kenan Demir, “Osmanlı'da Basının Doğuşu ve Gazeteler”, Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Der-

gisi, S. 5, Nisan 2014, s.59.


10 Olcay Uçak, Abdi Erkal, “Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Yerel Basının Gelişim Süreci”, Sel-

çuk İletişim, C. 12, S.1, 2019, s.95.


11 Bekir Koç, “Tuna Vilayeti Gazetesi ve İçeriğine Dair Bazı Bilgiler (Mart 1865-Mart 1868)”, TAD,

C. 34, S. 57, 2015, s.125.


12 Olcay Uçak, Abdi Erkal, a.g.m., s.95.

78
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ

lemiş olsa da savaş sonrası ulusal gazetelerle birlikte yerel gazetelerin de sayı-
larında bir artış görülmüştür. Sayısı 15’i bulan yerel gazeteler, tıpkı ulusal ga-
zeteler gibi 1919-1922 yılları arasında gerçekleşen Milli Mücadele’yi destekle-
yen ve destek vermeyen gazeteler olarak ikiye ayrılmıştır. Sivas’ta çıkarılan
İrade-i Milliye, Ankara’da çıkarılan Hâkimiyet-i Milliye, İzmir’de çıkarılan Hukuk-
ı Beşer ve Öğüt gazeteleri, Milli Mücadeleyi destekleyen gazetelerdir. Bu gazete-
ler yerel olmakla birlikte ulusal içerikli haberler yapmışlardır. İstanbul’da yayın
yapan İstanbul, Alemdar ve Peyam-ı Sabah, Trabzon’da çıkan Selamet, Adana’da
çıkan Ferda, Balıkesir’de çıkan İrşad, Kastamonu’da çıkan Zafer, İzmir’de çıkan
Köylü, Şark, Müsavat ve Islahat, Edirne’de çıkan Teemmin, Bursa’da çıkan Bursa
ile Mücahhede adlı gazeteler Milli Mücadele karşıtı gazetelerdir. Milli Mücadele
sonrasında sayıları artan yerel ve ulusal gazeteler Cumhuriyetin ilk yıllarında
yaşanan bazı gelişmelerden olumsuz etkilenmişlerdir. Bunlardan ilki 1928 yı-
lındaki Harf İnkılabı’dır. İstanbul basını değişim için hükümetten destek alırken
Anadolu basını destek alamamış ve çoğu kapanmak zorunda kalmıştır13. Bir di-
ğer gelişme ise 1931 yılında çıkarılan Matbuat Hürriyeti ve Matbu Eserler Neşri
Hakkında Kanun olmuştur. Milli Mücadele ve Cumhuriyet aleyhine yayın yap-
mış olanların gazete çıkarmalarını yasaklayan kanunda, gazete sahibinin en az
lise mezunu (15. Madde C bendi), yazı işleri müdürünün de en az yüksekokul
mezunu olması (15. Madde) koşulu hükme bağlanmıştır14. Netice itibariyle Ma-
yıs 1919’dan 1938’in sonuna kadar geçen sürede Türkiye’de 176’sı İstanbul,
406’sı Anadolu’da olmak üzere 582 gazete yayımlanmıştır15.
Bafra’nın bir kaza olarak bağlı olduğu Samsun’da ilk matbaa 1887 yılında
kurulduğu halde16, ilk gazete Avni-zâde Cemil Bey tarafından 15 Ağustos 1908
tarihinde çıkarılan Aks-ı Sadâ (Anadolu Sesleri) gazetesidir. Doğru Sadâ ve Vic-
dan Sesleri (1908), Samsun Ticaret Odası Gazetesi (1910), Ahali (1919), Piyasa
(1919), Haber (1923), Nefir (1923), Tenvir-i Efkâr (1923), Güneş (1924), Bafra
(1925), Samsun (1925) Samsun’da yayın hayatına başlayan ilk gazeteler olmuş-
tur17. 1908-1925 yılları arasında Samsun, Bafra ve Çarşamba’da toplamda 33
gazete ve mecmua yayımlanmıştır18.

13 Olcay Uçak, Abdi Erkal, a.g.m., s.95.


14 “Matbuat Kanunu”, Resmi Gazete, Sayı 1867, 8 Ağustos 1931, s.732.
15 Olcay Uçak, Abdi Erkal, a.g.m., s.95.
16 Baki Sarısakal, Samsun Basın Tarihi, Barış Gazetesi Yayınları, Samsun 2003, s. 10.
17 Fatih Özdemir, “Yerel Tarihin Kaynağı Olarak Mahalli Basın; Cumhuriyet Dönemi Samsun Ör-

neği (1923-1938)”, Near East HistoricalReview, C. 12, S.2, Nisan, 2022, s.157-159.
18 Önder Duman, “Samsun Basın Tarihinden Bir Kesit:“Haber Gazetesi”, Geçmişten Geleceğe Sam-

sun, 1. Kitap, Samsun 2006, s.368.

79
ABİDİN TEMİZER

Bu çalışmanın konusu olan Bafra’da gazetecilik hayatı, 1923 yılında


Bafra’da Tenvir-i Efkâr Gazetesinin yayınlanmasıyla başlamıştır. Bu çalışmada
Bafra’da Atatürk döneminde basın hayatı incelenecek ve 1937 yılında yayın ha-
yatına başlayan Bafrasesi Gazetesinin iki yıllık sayısı şekil ve içerik olarak ince-
lenecektir.
1. Bafra’da Gazetecilik
İncelediğimiz dönem içerisinde Bafra’da 5 gazete yayımlanmıştır.
Bafra’da ilk gazete Atatürk döneminde çıkarılmıştır. Şinasi Bey tarafından 1923
yılında çıkarılan Bafra’da Tenvir-i Efkâr, Bafra’nın ilk gazetesidir. Bu gazeteden
sonra sırasıyla 1925 yılında Mustafa Ragıp Bey tarafından Bafra, 1933 yılında
Cemal Bulak tarafından Er Tan, 1937 yılında Cemal Bulak tarafından Bafrasesi,
1937 yılında Rıza Bafra tarafından Güzel Bafra gazeteleri çıkarılmıştır.
Bafra’da Tenvir-i Efkâr Gazetesi ilk sayısını 5 Nisan 1923’te yayımlamış-
tır . Gazetenin imtiyaz sahibi ve müdürü Burhaneddin Şinâsi’dir. Burhaneddin
19

Şinâsi aynı zamanda gazetenin başyazarlığı görevini de yapmıştır. Süleyman


Sırrı Bey’de gazetenin idare memurluğu görevini yürütmüştür20.

19Bünyamin Kocaoğlu, “Milli Mücadele’de ve Cumhuriyetin İlk Yıllarında Samsun’da Basın Hayatı
ve Cemiyetler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C. 12, S. 1, Mayıs 1999, s.157.
20Bafra’da Tenvir-i Efkâr, 31 Temmuz 1340, no.56, s.1

80
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ

Resim 1: Bafra’da Tenvir-i Efkâr Gazetesinin 31 Temmuz 1340 (31 Temmuz 1924) ta-
rih ve 56 numaralı nüshası

Bafra’nın ikinci gazetesi ilçe ile aynı adı taşıyan ve 1925 yılında yayım ha-
yatına başlayan Bafra Gazetesi’dir21. Gazetenin sahibi Süleyman Sırrı Bey, baş-
yazarı ise Mustafa Ragıp Bey’dir. Gazete perşembe günleri yayımlanan haftalık
bir gazeteydi22.

21 Bünyamin Kocaoğlu, a.g.m., s.157.


22Bafra, 18 Haziran 1341, no. 29, s.1.

81
ABİDİN TEMİZER

Resim 2:Bafra Gazetesinin 18 Haziran 1925 tarihli 29. sayısı

Bafra Gazetesi bir dönem yayın hayatına son vermiştir. Ancak söz konusu
tarihi tespit edemedik. Gazete aynı isimle 1933 yılında Gündüz Oğlu Y. Kemal
tarafından ikinci defa çıkarılmıştır23.

23Bafra, S.65, yıl 2, 5 Temmuz 1934.

82
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ

Resim 3:Bafra Gazetesinin 5 Temmuz 1934 tarihli 65. sayısı

Bafra Gazetesi 1937 yılında Neşriyat Müdürü Cemal Bulak’ın askerlik gö-
revi nedeniyle ayrılmasıyla kapatılmıştır24. Bafra Gazetesi aynı isimle 8 Tem-
muz 1950 tarihinde yine aynı isimle M Dimaçoğlu tarafından çıkarılmıştır25.

24Güzel Bafra, Yıl: 1, S. 1: 10 Mayıs 1937, s.1


25Bafra,S1, Yıl: 1

83
ABİDİN TEMİZER

Resim 4: M. Dilmaçoğlu tarafından 8 Temmuz 1950 tarihinde üçüncü defa çıkarılan


Bafra Gazetesinin ilk sayısı

Bafra’nın üçüncü gazetesi Er Tan Gazetesidir. Bu gazete 1933 yılında çı-


karılmıştır26. Bu gazete 1937 yılında sahibi ve yazı işleri müdürü Cemal Bulak’ın
askerlik vazifesi için orduya katılmasıyla 1937 yılında kapanmıştır27.

26 Birol Bircan, “Bafra’da Gazetecilik”, Haber Gazetesi, 10 Ocak 2019, https://www.habergaze-


tesi.com.tr/yazarlar/18036/bafrada-gazetecilik (E.T. 15.09.2022.
27 “Yeni Bir Arkadaş”, Bafrasesi, Yıl 1, S.5, 12 Mayıs 1937, s.2; Güzel Bafra, 2 Ağustos 1937, Yıl 1,

S. 13, s.1.

84
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ

Resim 5: Er Tan Gazetesinin 41. sayısı

Güzel Bafra Gazetesi Bafra’da yayınlanan dördüncü gazetedir. 1937 yı-


lında Rıza Bafra tarafından çıkarılmıştır. Samsun’da çıkan Er Tan Gazetesinin
sahibi ve yazı işleri müdürü Cemal Bulak’ın askerlik görevini yerine getirmek
için ayrılacak olmasından dolayı gazetenin neşrine ara vermek durumunda kal-
mıştır. Bunun üzerine Rıza Bafra, Er Tan Gazetesi yerine 10 Mayıs 1937 tari-
hinde Güzel Bafra Gazetesini çıkarmıştır28. Rıza Bafra aynı zamanda gazetenin
neşriyat müdürlüğü görevini de yürütmüştür. Gazete haftada bir yayımlanmış-
tır29.

28 “Yeni Bir Arkadaş”, Bafrasesi, Yıl 1, S.5, 12 Mayıs 1937, s.2


29Güzel Bafra, 2 Ağustos 1937, Yıl 1, S. 13, s.1.

85
ABİDİN TEMİZER

Resim 6: Güzel Bafra Gazetesinin ilk sayısı

Bafra’nın beşinci gazetesi Bafrasesi Gazetesidir. Gazete 1937 yılında Ce-


mal Bulak tarafından çıkarılmıştır. Yazı işleri CHP ve Halkevi’nin üyeleri tara-
fından yürütülmüştür. Dolayısıyla CHP ve Halkevinin propagandasını yapacak-
tır. Aslında gazetenin bir nevi CHP ve Halkevlerinin propagandasını yaptığı30,
CHP’nin teftiş raporlarına da yansımıştır. Aşağıda örneklerini vereceğimiz

30Bu konuda bkz. Gürbüz Arslan, Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Kara-
deniz Araştırmaları. XVIII/72, ss. 905-936

86
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ

üzere gazetede çıkan yazılar da bu raporu doğrulamaktadır. Bafrasesi Gazetesi-


nin çıkmaya başlamasından kısa bir süre sonra, ilçede 1935 yılından bu yana
Halkevi tarafından çıkarılan Altın Yaprak31 dergisi yayın hayatına son vermiş-
tir32.
2. Bafrasesi Gazetesi
2.1. Gazetenin Yayın Hayatı, Sahibi ve Yazarları
İlk sayısını 14 Nisan 1937 tarihinde çıkarmış olan Bafrasesi Gazetesi, ya-
yınını 1950 yılına kadar sürdürmüştür33. Gazete ilk yıllarında her çarşamba ve
haftada bir gün olacak şekilde yayımlanmıştır. Sonraki yıllarda iki haftada bir
ve cumartesi günleri çıkarılmıştır. İlk yılında 38 sayı çıkaran gazete, 1938 yı-
lında 51 sayı yayımlamıştır. 1939 yılında 23 sayı, 1940 yılında 43 sayı, 1941’de
43 sayı, 1942’de 58 sayı, 1943’te 44 sayı, 1944’te 40 sayı, 1945’te 31 sayı,
1946’da 27 sayı, 1947’de 25 sayı, 1948’de 23 sayı, 1949’da 27 sayı, 1950’de 9
sayı yayımlamıştır. 1938 yılında yayınlanan Gazete; 58. sayıya kadar düzenli
olarak 4 sayfa yayımlanırken, 59. sayıdan itibaren 2 sayfa olarak çıkarılmıştır.
Bu şekilde 80. sayıya kadar devam etmiş, 80. sayıdan itibaren bazı hususi günler
4 sayfa olarak neşredilmiştir. Örneğin 80. sayı Cumhuriyetin ilanının 15. yıldö-
nümüne denk gelmesi vesilesiyle o sayıda Türk İnkılabı’nı destekleyen mevzu-
lar dikkate alınmış ve gazete 4 sayfa olarak yayımlanmıştır.
Gazetenin gerçek sahibi eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk’ün
babası Süleyman Türk’tür ve gazete Vatan Basımevi’nde basılır. Ancak gazete-
nin yayımlandığı dönemde yürürlükte olan 1881 sayı ve 25.07.1931 tarihli Mat-
buat Kanunu'nun 12. maddesinin C bendine göre “gazete veya mecmua sahipliği
için en az lise diploması gerekir”34 hükmünden dolayı gazetenin sahibi; 1946
yılına kadar eski Bafra Askerlik Şubesi Başkanı Niyazi Doğu, 1946’dan sonra da
Yüksek Makine Mühendisi Ali Rıza Kefeli olarak görünmüştür. Süleyman
Türk’ün adı gazetede "B.M." (Başmuharrir), "İdare Müdürü", "Neşriyatı fiilen
idare eden" gibi kısaltma, ad veya sıfatlarla birlikte yazılmıştır35.

31Altın Yaprak, S.1, 29 Ekim 1935. Bu mecmua daha sonraki yıllarda yeniden yayımlanacaktır.
Detaylı bilgi için bkz. Işıl Tuna, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra Halkevi Dergisi Altın Yap-
rak (1935-1936)”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 72, Haziran 2018, ss.585-596.
32Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 490.01.00.00 /

1002.870.2 (Samsun ilinde bulunan halkevlerinin teftiş raporları)


33 Bazı kaynaklarda gazetenin 1951 yılına kadar yayın hayatına devam ettiği yazılıdır Ancak Sam-

sun İlk Halk kütüphanesi, Bafra İlçe Kütüphanesi, Milli kütüphane gibi bir çok kütüphanede yap-
tığımız araştırmada gazetenin 1951 ve sonraki yıllara ait nüshalarına rastlamadık.
34 “Matbuat Kanunu”, Resmi Gazete, Sayı 1867, 8 Ağustos 1931, s.732.
35 Hikmet Sami Türk, “Babam Süleyman Türk”, http://samsunarsivi.blogspot.com/2018/12/ba-

bam-suleyman-turk.html (E.T. 14.09.2022)

87
ABİDİN TEMİZER

Gazetenin sınırlı sayıda yazar kadrosu bulunmakla birlikte yazılar, genel-


likle isimsiz çıkmıştır. 1937-38 yıllarında çıkan sayıları incelenen gazetede,
Vehbi Cem, S. Dönüm, Mehmet Ulusar, F. Arık, Dr. Necmeddin Divitcioğlu gibi
isimleri yazar kadrosunda bulunur. İsimsiz çıkan yazılar kuvvetle muhtemel
yazı işleri müdürü veya gazetenin asıl sahibi Süleyman Türk tarafından kaleme
alınmıştır.
Gazete ilk çıktığında yıllık abonelik ücreti 200 kuruş, 6 aylığı 100 kuruş,
her bir sayısı ise 5 kuruş bedelle okuyuculara ulaştırılmıştır. İlk 58 sayıda dört
sayfa, sonraki sayılarda ise birkaç sayı hariç iki sayfa olarak yayımlanmıştır. Her
sayfa 4 sütuna ayrılmıştır. Birinci sayfada bitmeyen yazıların devamı genellikle
2. sayfada verilmiştir.
2.2. Gazetenin Yayın Amacı ve Haber İçerikleri
Gazete ilk sayısında “Niçin çıkıyoruz?” başlığıyle, çıkış nedenini açıklar.
Bu açıklamadan öncelikle Batı’daki gazetecilik anlayışından etkilendiğini görü-
lür. Gazete çıkış nedenini açıklarken “Garbe bakıyoruz: okuyor, okutuyoruz. Her
şehirde çıkan binlerle gazeteler havadis veriyor, memleketini tanıtıyor, dünyayı
tanıtıyor. Munihde çıkan bir gazete, tetkik seyahatına çıkardığı muharrirleri va-
sıdasiyle Bafradan bahsederken, Amasyada oturan, Sivasta bulunan, Trabzona
seyahat eden bir Bafralı kendi memleketi hakkında malûmat alabilmek için neden
müşkilât çekmeli?.” ifadeleriyle Batı’daki gazetecilik anlayışının ve misyonunun
mümessili olacağının ipucunu vermiştir. Gazetenin çıkarılmasının en önemli
amacı yine aynı başlık altında ifade edilmiştir. Buna göre “Bafrayı tanıtmak
Bafra havadislerini yad illere duyurmak ülküsiyle (Bafrasesi) ni çıkarmaya karar
verdik, içimizde inan, elimizde kalem var.. Altıok bize gaye ve fikirleriyle birlikte
hareket işareti olmaktadır.”36 ifadesiyle gazetenin yayınlanmasındaki amacın
Bafra’nın tanıtılması ve gelişmelerin duyurulması olduğu belirtilmiştir. Bu ya-
zıda Altıok’tan bahsedilmesi de derginin CHP’nin kontrolünde bir gazete olaca-
ğının sinyalini vermiştir ki yazılarda bu açık bir şekilde görülür.
Bafrasesi Gazetesi ekonomik, sosyal ve kültürel içerikli haberlere ağırlık
vermekle birlikte, gazetenin isminin hemen altında yer alan “her şeyden bahse-
der” ifadesiyle aslında siyasi, asayiş, spor, tebrik gibi konuları da içeren çok ge-
niş bir içerik yelpazesine sahip olduğunu göstermektedir.

36 “Niçin Çıkıyoruz?”, Bafrasesi, Yıl 1, Sayı 1, 14 Nisan 1937, s.1.

88
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ

Resim 7: Bafrasesi gazetesinin 14 Nisan 1937 tarihli ilk sayısı

Genel itibariyle Bafra ile ilgili haberlerin ve ilanların verildiği gazetede,


zaman zaman ulusal ve uluslararası gelişmelere de değinilir. Örneğin Cumhuri-
yetin ilanının yıldönümü, Atatürk’ün vefatı veya II. Dünya Savaşı gibi konulara
da geniş yer verilir.
Gazetenin birinci sayfasında genellikle Bafra ve ülke gündemini ilgilendi-
ren önemli gelişmelere yer verilmiştir. Bu haberler önem dercesine göre tam
sayfa olduğu gibi bazen 4 satırdan bazen de 1.sayfanın bir satırını kadar da ola-
bilmektedir. Birinci sayfaya sığmayan haberler çoğunlukla 2. sayfada bazen de
3. ya da 4. sayfada devam etmektedir. Bir sayıda en çok yer tutan haber Ata-
türk’ün vefatı haberi ile cumhuriyetin ilanının 15. yıldönümü ile ilgili haberler
olmuştur. Öğretmen F. Arık tarafından kaleme alınan “Cumhuriyetin—15. inci
Yılında” başlıklı yazı birinci sayfanın yarısı ile ikinci sayfanın bir sütununu tut-
muştur. Ortaokul resim öğretmeni Mehmet Ulusar tarafından kaleme alınan
“Türk İnkılâbının Güçlüğü, Derinliği ve Bütünlüğü” başlıklı yazı birinci sayfada
yarım sütun, devamı ise 2. sayfada üç sütun yer almıştır. Gazetenin 3. ve 4. say-
faları da yine Cumhuriyet Bayramı’yla ilgili haberleri içerirken sadece bir sü-
tunda Bafra Belediye Meclisi’nin toplantısına değinilmiştir37. Atatürk’ün vefatı-
nın işlendiği ve 2 sayfadan oluşan 83. sayıda S. Dönümün kaleme aldığı “Atamızı

37Bafrasesi, Yıl: 2 Sayı; 80, 29-İlkteşrin- 1938.

89
ABİDİN TEMİZER

ve Vazifemizi Unutmayacağız.” başlıklı yazı 1. sayfanın tamamını ve 2 sayfanın


da yarısını tutmuştur. 2. sayfada ise İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığına seçil-
diği haberi yarım sayfa tutmuştur38. Ülke dışındaki haberlerin de zaman zaman
işlendiği görülmektedir. Bu tarz haberler genellikle birinci sayfada devamı ise
2. sayfada yer almıştır. Dr. Necmeddin Divitcioğlu’nın kaleme aldığı “Japonya -
Amerika II” başlıklı yazı, birinci sayfada 2 sütun yer tutmuş devamı 2. sayfada
iki sütunda yer verilmiştir39. Devlet adamlarının yurtdışı seyahatlerine veya ya-
bancı devlet adamlarının Türkiye’ye ziyaretlerine de değinilmiştir. İçişleri Ba-
kanı Şükrü Kaya’nın Moskova seyahati, Sağlık Bakanı Refik Saydam’ın Avrupa
seyahati veya Irak Başbakanı’nın Ankara seyahati bunlara örnektir.
Birinci sayfada tabii olarak daha çok Bafra ile ilgili haberlere yer verilmiş-
tir. Bu haberler, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik içerikli haberlerdir.
Bafra’nın ekonomisine dair haberlere sıklıkla yer verilmiştir. Tütün ile ilgili ha-
berler ve genel olarak Bafra’nın iktisadi durumunun ele alındığı yazılar bunun
başını çekmektedir. Bu haberlerin yanı sıra Bafra Belediye Meclisi’nde alınan
kararlar, Çetinkaya Köprüsü’nün açılışı40, Samsun-Bafra arası doğrudan telefon
hattının inşası, Bafra’ya gelen siyasi ve askeri heyetler, Bafra’daki imar maliyet-
leri, Kaymakamlık tarafından düzenlenen kostümlü balo gibi haberler verilmiş-
tir. Bu haberlerin yanı sıra 23 Nisan, 19 Mayıs gibi milli bayramlara da geniş yer
verilmiştir. Gazete Halkevinin ve CHP’nin faaliyetlerini de sıklıkla gündemine
taşımıştır. Hatta Bafra ile ilgili en fazla haber konusu olan Halkevinin faaliyetle-
ridir. Halkevi tarafından Abdülhak Hamid Tarhan anısına düzenlenen gece veya
Çarşamba Halkevi’nin Bafra ziyareti bunlara örnektir. Bafrasesi Gazetesi sosyal
konulara da birinci sayfada sıklıkla yer vermiştir. Bu kapsamda “Kızılay’a üye
olmak insanlık borcudur” başlığı ile birinci sayfanın sağ alt köşesinde vatandaşı
Kızılay’a destek için sıklıkla davette bulunulmuştur.41
Gazetenin ikinci sayfasında genellikle birinci sayfadaki yazıların deva-
mına yer verilmiştir. Bu haberlerin yanı sıra, köyişleri, kültür haberleri, Alaça-
mın kazaya terfii, Bafra’dan ayrılan köyler, Bafra’ya yapılan tayinler, müsame-
reler, spor haberleri, imar faaliyetleri, tütün ile ilgili haberler sıklıkla işlenmiş-
tir. İkinci sayfada en çok dikkat çeken haberler CHP ve halkevi ile ilgili haber-
lerdir. Çarşamba halkevinin ziyareti, CHP ilçe başkanı İsmail Işın’ın oğlunun do-
ğumu haberi, Yine Bafra Halkevi tarafından tertip edilen Abdülhak Hamid Tar-
han gecesi, Bafra Çocuk Esirgeme Kurumu balosu gibi etkinliklere dair haberler

38Bafrasesi, Yıl: 2 Sayı; 83, 16-Sonteşrin- 1938.


39Bafrasesi, Yıl: 1 Sayı: 39, 5- 2.ci kânun-1938, s.1,3.
40Bafrasesi, Yıl: 1 Sayı: 5, 12 Mayıs 1937, s.1
41Bafrasesi, Yıl: 1 Sayı: 13, 07 Temmuz 1937, s.1

90
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ

yer almıştır. Sosyal içerikli projeler hakkında da gazete haber yaparak destekte
bulunmuştur. Örneğin Ortaokulu inşası için yardım kampanyasına katılanların
isim ve yardım miktarını düzenli olarak yayımlamıştır. A. Doğan tarafından ço-
cuk bakımına dair kaleme alınan yazıyla42 ebeveynler bilgilendirilmeye çalışıl-
mıştır. Bunların yanı sıra Bafra Belediyesi, Bafra PTT Şefliği, Bafra Orman Mü-
dürlüğü ve Bafra İcra Memurluğu gibi kurumların ilanlarına da yer verilmiştir.
Üçüncü sayfasında incelenilen 1937-38 yılları nüshalarında en fazla dik-
kati çeken yazı, daha önce 2. sayfada verilen43 ancak 13. sayıdan itibaren 3. say-
fada yer bulan zehirli gazlarla ilgili halkın bilgilendirildiği bir yazı dizisidir.
“Herkes Zehirli Gazlar ve Bunlara Karşı Korunmaya Dair Neler Bilmelidir” baş-
lıklı yazı dizisi ile 1935 yılında Ankara’da verilen gazdan korunma kursunda
edinilen bilgilerin ve Refet Korur’un “Herkes Zehirli Gazlar ve Bunlara Karşı Ne-
ler Bilmelidir” adlı eserinden alıntılarla halk gaz konusunda bilgilendirilir. Yine
halkı bilgilendirme amaçlı “Tütün Kurutma Usulleri” başlıklı yazı; “Köylü Or-
mandan Odun İçin Nasıl Faydalanır?” başlıklı yazı kaleme alınmıştır44. Spor ha-
berleri, resmi bayramlara dair haberlerin yanı sıra Bafra’daki çeşitli kurumların
ilanlarına da 3. sayfada yer verilmiştir. Vakıflar müdürlüğü, Bafra Orman İda-
resi gibi kurumların ilanları buna örnektir.
Dördüncü sayfada daha çok Bafra tapu memurluğu, Bafra Mal Müdürlüğü,
Bafra Belediyesi, Bafra Çocuk Esirgeme Kurumu, Askerlik şubesi, Bafra Ticaret
Odası gibi kurumların ilanları görülür. Reklam sayfalarında da kolonya, fenni
gözlük ve Lerik marka radyoların reklamları görülür. Çok az sayıda rastlansa da
4. sayfada haberlere de rastlanır. Ajans haberler başlığı ile ülke içindeki ve dı-
şındaki gelişmeler, Halkevi ile ilgili Bafra’da ve ülke genelindeki gelişmeler,
Bafra’daki iktisadi gelişmeler gibi haber metinlerine de yer verilir.

Sonuç
Bafra’da gazetecilik henüz Cumhuriyet ilan edilmeden kısa bir süre önce,
5 Nisan 1923 tarihinde Bafra’da Tenvir-i Efkâr Gazetesi’nin yayınlanmasıyla
başlamıştır. Bu her ne kadar geç bir tarih gibi görünse de Samsun’da ilk gazete-
nin yayımlanmasının 1908 yılı olduğu gerçeği göz önüne alındığında aslında
Bafra’da erken zamanda gazetecilik hayatının başladığı söylenebilir. Çalışmanın
konusunu sınırlayan 1923-1938 yılları arasında Bafra’da 5 tane gazete yayım-

42Bafrasesi, Yıl: 1 Sayı: 4, 5 Mayıs 1937, s.2


43Bafrasesi, Yıl: 1 Sayı: 13, 07 Temmuz 1937, ss.2
44Bafrasesi, Yıl: 1 Sayı:3, 3 son teşrin 1937, s.4

91
ABİDİN TEMİZER

lanmıştır. Şinasi Bey’in kurduğu Bafra’da Tenvir-i Efkâr Gazetesi (1923), Mus-
tafa Ragıp Bey tarafından yayımlanan Bafra Gazetesi (1925), M. Niyazi tarafın-
dan yayımlanan Er Tan Gazetesi(1933), Cemal Bulak tarafından yayımlanan
Bafrasesi Gazetesi (1937) ve Rıza Bafra tarafından yayımlanan Güzel Bafra Ga-
zetesi (1937) Bafra’da Atatürk döneminde yayın hayatına başlayan gazeteler-
dir.
Bafra’da çıkan 5 gazeteden biri olan ve bu çalışma kapsamında incelenen
Bafrasesi Gazetesi, yayın hayatına 1937 yılında başlamış ve 1952 yılına kadar
devam etmiştir. İlk 58 sayıda 4 sayfa olarak çıkan gazete, sonraki sayılarında,
birkaç sayı istisna olmak kaydıyla, 2 sayfa olarak çıkmıştır. Gazetenin yazı işleri
CHP ve Halkevi’nin üyeleri tarafından yürütüldüğünden, CHP ve Halkevi’nin
propagandasını yapmıştır. Bunun dışına Bafra ile ilgili ekonomik, sosyal, kültü-
rel ve siyasi haberlere yer vermiş, 19 Mayıs veya 23 Nisan gibi milli bayram-
larda okurları bilgilendirici yazılar yayınlamış ve yurtiçinde veya yurtdışındaki
önemli gelişmelere de zaman zaman değinmiştir. Gazete 1952 yılında yayın ha-
yatına son vermiştir.

92
ATATÜRK DÖNEMİNDE BAFRA BASINI VE BAFRASESİ GAZETESİ

Kaynakça
Arşiv Kaynakları
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 490.01.00.00 /
1002.870.2 (Samsun ilinde bulunan halkevlerinin teftiş raporları)
Gazeteler
Altın Yaprak
Bafra
Bafrasesi
Bafra’da Tenvir-i Efkâr
Er Tan
Güzel Bafra
Resmî Gazete
Kitap ve Makaleler
Abadan, Nermin, “Gazeteciliğin Gelişim Safhaları”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C.16,
S.1, 1961, ss. 118-140.
Altuner, N. Serpil, “İlk Türk Matbaasının Kuruluşu ve İbrahim Müteferrika”, Hacettepe
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, C. 10, S. 1, Temmuz 1993, ss.191-204.
Arslan, Gürbüz; Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz
Araştırmaları. XVIII/72, ss. 905-936
Bircan, Birol, “Bafra’da Gazetecilik”, Haber Gazetesi, 10 Ocak 2019, https://www.haber-
gazetesi.com.tr/yazarlar/18036/bafrada-gazetecilik (E.T. 15.09.2022.
Budak, Ali, “Fransız Devrimi’nin Osmanlı’ya Armağanı: Gazete Türk Basınının Doğuşu”,
TurkishStudies - International PeriodicalForTheLanguages, LiteratureandHistory
of TurkishorTurkic, C.7, S.3, 2012, ss.663-681.
Demir, Kenan, “Osmanlı'da Basının Doğuşu ve Gazeteler”, Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Dergisi, S. 5, Nisan 2014, ss.57-88.
Duman, Önder, “Samsun Basın Tarihinden Bir Kesit: “Haber Gazetesi”, Geçmişten Gele-
ceğe Samsun,1. Kitap, Samsun 2006, s.367-384.
Kocaoğlu, Bünyamin, “Milli Mücadele’de ve Cumhuriyetin İlk Yıllarında Samsun’da Ba-
sın Hayatı ve Cemiyetler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, C.
12, S. 1, Mayıs 1999, ss.155-160.
Koç, Bekir, “Tuna Vilayeti Gazetesi ve İçeriğine Dair Bazı Bilgiler (Mart 1865-Mart
1868)”, TAD, C. 34, S. 57, 2015, ss.121-158.
Lewis, Bernand, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara
2004.
Meral, Yasin, “Osmanlı İstanbulu’nda Yahudi Matbaası ve Basılan Bazı Önemli Eserler”,
Osmanlı İstanbulu II, Uluslararası Osmanlı İstanbulu Sempozyumu Bildirileri 27-
29 Mayıs 2014, Editörler: Feridun M. Emecen, Ali Akyıldız, Emrah Safa Gürkan,
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2014, ss.455-469.

93
ABİDİN TEMİZER

Özçağlayan, Mehmet, “Gazetelerin Gelişimi ve Gazeteciliğin Geleceği (Yeni Teknolojiler


ve Medya Ekonomisi Açısından Genel Bir Değerlendirme)”, Marmara İletişim
Dergisi, C.13, S.13, 2008, ss.131-160.
Özdemir, Fatih, “Yerel Tarihin Kaynağı Olarak Mahalli Basın; Cumhuriyet Dönemi Sam-
sun Örneği (1923-1938)”, Near East HistoricalReview, C. 12, S.2, Nisan, 2022,
ss.153-169.
Sarısakal, Baki, Samsun Basın Tarihi, Barış Gazetesi Yayınları, Samsun 2003.
Tuğlacı, Pars, "Osmanlı Türkiyesinde Ermeni Matbaacılığı ve Ermenilerin Türk Matba-
asına Katkısı", Tarih ve Toplum, C.XV, S. 16, 1991, ss. 48-56.
Tuna, Işıl, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra Halkevi Dergisi Altın Yaprak (1935-
1936)”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 72, Haziran 2018, ss.585-596.
Türk Hikmet
, Sami, “Babam Süleyman Türk”, http://samsunarsivi.blogs-
pot.com/2018/12/babam-suleyman-turk.html (E.T. 14.09.2022)
Uçak, Olcay; Abdi Erkal, “Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Yerel Basının Gelişim Sü-
reci”, Selçuk İletişim, C. 12, S. 1, 2019, ss.92-122.
Yazıcı, Nesimi, “Vakayı-i Mısriye Üzerine Birkaç Söz”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi
Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, S.2, 1991, ss.267-278.

94
Bafra Meydanı 1958

95
BAFRA BASIN TARİHİNDEN BİR KESİT
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ
VEYA MÜSTAKİL OLMAK

Prof. Dr. Fahri SAKAL1

Bilindiği üzere CHP 1923-1946 (1950) yılları arasında başka partilere si-
yaset yapma izni verilmediğinden Türkiye’yi tek başına yönetmiş ve bu sebeple
o yıllar Tek Partili dönem olarak adlandırılmıştır. Tek partili rejimler siyaset
bilimi ve siyasi tarihte yeterli açıklandığından2 burada ayrıntısına girmeden be-
lirtmeliyiz ki, bu yapılarda sadece tek parti ile rejimin oluşturulduğu anlamını
çıkarmıyoruz. Tek Parti, tek lider, tek görüş (fikir) ve ideoloji devlete ve top-
luma hâkimdir. Basın-yayın ve diğer kitle iletişim araçları da tek seslidir ve tek
liderin ve partisinin kontrolündedir. Eğitim, din ve diğer kültürel yapılar da aynı
şekilde tek partinin fikirleri doğrultusunda devlet tarafından yönlendirilmekte-
dir. Memurlar, işçiler ve toplumun diğer kısımları ve meslek örgütleri de bu tek
partiye bağlıdır, kooperatif, sendika ve dernek kurmak, hatta zaman zaman
spor kulübü oluşturmak da izne tabidir ve çoğunlukla da izin verilmemektedir.
Ekseriya bir darbe, inkılap veya ihtilal sonunda kurulan bu rejimler başlangıçta
oldukça keyfi, baskıcı, otoriter, hatta bazen totaliter mahiyet arz ederler3. Tür-
kiye’deki durum için yukarıda atıf yapılan çalışmalarda (Özbudun ve Duverger)
yeterli bilgi bulunmaktadır.
Bu dönemde Türkiye’de de Tek Partili rejimlerin mahiyetine uygun ola-
rak hareket edilmiş ve Tek Parti durumundaki CHP devlete, kurumlara, STK du-
rumundaki oluşumlara ve basına tam hâkim olmaya çalışmıştır. Ancak buna

1 OMÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü. fahrisakal@gmail.com. ORCİD: 0000-
0003-3167-8327
2 Bu konuda bkz. Ergun Özbudun, Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye, İstanbul

Bilgi Üniversitesi yay. İst. 2011; Ergun Özbudun, Türkiye’de Parti ve Seçim Sistemi, İstanbul Bilgi
Üniversitesi yay. İst. 2011; Duverger, M. Siyasi Partiler, (Çev.) Ergun Özbudun, Bilgi Yayınevi, An-
kara, 1974, s.358-362.
3 Şu eserin tamamı bu konuları yetkin bir şekilde anlatmaktadır. H. See, A. Joussain ve M. Duver-

ger, Tarihte ve Günümüzde İhtilal ve Diktatörlük, örgün Yayınevi, İstanbul 2005.

97
FAHRİ SAKAL

rağmen basında tarafsız (müstakil) durmaya niyetlenen veya zaman zaman ida-
reyi ve iktidarda bulunanları eleştirenler de oluyordu. Tek Parti döneminde ik-
tidarın fikirlerini ve politikalarını eleştirmenin zorluğu biliniyor. Tenkitleri olan
zaten basında tutunamamakta, bir şekilde gazete veya dergileriyle birlikte yok
olmaktadır. Yani demokrasinin zayıf olduğu rejimlerde muhalif olan yok olur.
Sadece muhalefet mi suçtu? Bitaraflık da kabul edilemezdi! Türkiye’de “bitaraf
olan bertaraf olur” şeklinde bir söz daima kullanılmıştır. Mete Tunçay, Erken
Cumhuriyet devrinde tarafsız gazetecilerin varlığını sürdüremediğini belirtir-
ken haklıdır. Değil muhalefet etmek tarafsız iseniz gazeteniz yayınını sürdüre-
miyordu. Tunçay’a göre Abdülhamid ve İttihatçılarla Cumhuriyetin basına yak-
laşımındaki ince fark şöyle idi: “Osmanlı mutlakıyetinde de basın hükümetin is-
temediklerini yazamazdı. T.C.’nin Tek Partili zamanında ise, basın hükümetin is-
tediklerini yazardı.”4
İletişimin büyük ölçüde basınla mümkün olduğu ve iletişimsiz devlet ve
toplumun da tahayyül edilemeyeceği bilinen bir vakıadır. Hatta iletişim bir ül-
kede tarih yazmanın ve yapmanın da en etkili araçlarındandır.5 Bundan dolayı
Tek Parti döneminde iletişimin basın boyutu elden geldiğince desteklenmiştir.
O zamanlar küçük bir kasaba olan Bafra’da çıkan gazetelerin zaten hükümet
desteği almadan varlıklarını sürdürmeleri mümkün değildi. Valilik, Halkevleri,
Ulus gazetesi6, hatta bazen doğrudan hükümet Anadolu basınına yardım yapı-
yor, haliyle yardımların karşılığı yayın politikası ile yani övgülerle, hataları yaz-
mamakla, hatta hataların marifet ve başarı olarak gösterilmesi yoluyla öden-
mesi gerekiyordu. Yani basın doğrudan siyasi propaganda aracı olarak kullanı-
lıyordu.
Tek Parti devrinde Bafra’da Bafra, Kızılırmak, Bafra Sesi7, Altın Yaprak,
Ertan ve Bafra Tenviri Efkâr9 adlı gazetelerin neşredildiğini biliyoruz. Bu gaze-
8

telerin “partili” olması haliyle isteniyor, bunun için elden gelen yardım, teşvik

4 Kocabaşoğlu, Uygur, “Tek Partinin “Matbuat”ı Üzerine Gözlemler”, (şurada): Mete Tunçay’a Armağan,
(der): Mehmet Ö. Alkan, Tanıl Bora, Murat Koraltürk, İletişim Yayınları, İstanbul, 2007, s. 573.
5 Bu konuda bkz. Korkmaz Alemdar, İletişim ve Tarih, İmge Kitabevi, Ankara 1996.
6 Hükümetin emriyle Ulus matbaasından Anadolu basınına gazete kâğıdı gönderiliyordu. Aşağı-

daki belgede 6 Mayıs 1950 tarihinde “Ulus Müessesesi Müdürlüğü’ne CHP Samsun İl İdare Kurulu
Başkanına 68/100 ebadında 250 kilo kâğıt gönderilmesini rica eder, gözlerinizden öperim. CHP Gen.
Sek. A. Erzurum Milletvekili Cevat Dursunoğlu” yazılıdır. Bkz. BCA CHP K, 490_01_1285_272_8_13.
Aynı belgenin 11 ve 12. Sayfalarında Samsun teşkilatına biri 250, diğeri 500 kilo olmak üzere iki
defa kâğıt gönderilmiştir.
7 BCA CHP K, 490.01/702.389.1
8 BCA CHP K, 490.01/700.383.1; BCA CHP K, 490.01/351.1470.1
9 Türkiye Cumhuriyeti matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi Künye Albümü 1924-1927,

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı yayınları, Ankara 2022, s.78-79.

98
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ VEYA MÜSTAKİL OLMAK

ve gerektiğinde zorlamalar yapılıyordu. Bafra Sesi gazetesi hakkında müfettiş


Hikmet Işık’ın 17.4.1943 tarihli raporunda tuttuğu not: “Parti idare heyeti ma-
halli matbuatla yakın alakalıdır. Bafra’da Bafra Sesi adında haftalık bir gazete
çıkarılmaktadır. Parti umdelerinin yayılmasında ve diğer gerekli işlerde bu gaze-
teden istifade edilmektedir. Gazetenin yazarlarından bir kısmı Halkevi elemanla-
rıdır. Bu vasıta ile muhtelif mevzular üzerinde halkın tenvirine (aydınlanmasına
F.S.) çalışılmakta olduğu görülmektedir” şeklindedir10.
Basın bu durumda idi, yani böyle Partili veya Parti’ye ve hükümete taraf-
tar gazete ve dergilerden oluşuyordu. Ancak ender olarak siyaseten gerçekten
“müstakil” ve tarafsız matbuat da olabiliyordu. Tabii yanlış bir anlamaya mey-
dan vermemek adına şunu da hemen belirtmeliyiz ki, partili olmayan bu gazete
ve dergilerin Tek Parti döneminde CHP ve Atatürk ilkelerine karşı yayın yaptık-
ları sanılmamalıdır. Bu zaten mümkün değildi. Partide ve idarede bir küçük ku-
sur görülse, hatta siyasi kimliği olmayan bir memurun hatası tesbit edilse, bunu
bile bir gazetenin yazması halinde muhalif yayın addediliyordu. Bu tür gazete-
ler için açıkça siyasi muhalif denmese bile, “basit kusurları abartarak ortalığı
bulandırma” suçu yakıştırılıyor, ancak doğrudan kapatılmasına da gidilmi-
yordu. Sadece bu yayınlar hükümet ve kurumlarca desteklenmiyorlar, dolayı-
sıyla da bir kriz halinde hükümetçe desteklenmiyor ve bundan ötürü ömürleri
kısa oluyordu.
Müstakil olduğunu ilan eden gazetelerin sahipleri “menfaatçi”, hatta ba-
zen “ahlaksız” olmakla suçlanıyordu. Buna en güzel örneği Samsun’da neşrolu-
nan Ahali gazetesi için yazılanları verebiliriz: “Vilayet merkezinde çıkarılan
Ahali gazetesi bu bakımdan partinin maksadını temin edecek durumda değildir.
Tamamen menfaat kastiyle neşredilen bu gazetenin son nüshası birinci sayfasının
ortalarına kadar nüfus tezkiresi zayii ilanlarıyla doldurulmuştur. Esasen sahibi
ve yazı işleri müdürünün karakterine parti teşkilatının tam bir itimadı yoktur.
Tetkik ve müşahedelerimde de bu neticeye vasıl olunmuştur. Buna göre partimiz
prensiplerini ve maksatlarını emniyetle neşreden ve muhitinde muhtelif bakım-
lardan faydalı olan Samsun Vilayet gazetesinin tekrar neşrine müsaade edilmesi-
nin Matbuat Umum Müdürlüğü’ne teemmülüne dalaletlerini rica ederim.”11 Gö-
rüldüğü üzere Ahali gazetesi için “muhalif” değerlendirmesi yapılamamış, ancak
partinin istediği istikamette yayın yapmadığından “menfaat kastıyla neşredilen
bu gazetenin” güvenilmezliğinden söz edilmiştir. Biz sadece Tarihçilik yöntemi

10 BCA CHP K, 490.01/701.388.1.


11 BCA CHP K, 490.01/701.388.1.

99
FAHRİ SAKAL

açısından düşünerek şunu sorup geçiyoruz: Hangi gazete “menfaat kastı ile çı-
karılmamıştır”.
Müstakil gazeteci olmaya kararlı kişilerin Parti tarafından nasıl suçlandı-
ğının bir diğer örneğini Anadolu Ajansı’nın Bafra “Aytarı” (muhabir olmalı) Yu-
suf Kemal Gündüzalp’in şahsında görüyoruz. “BAFRA Cumurcu Ulusçu Yurt Ga-
zetesi”12 ad ve şiarı ile çıkan gazetenin Bafra Halkevi ve Belediye’si ile ilgili ya-
zıları Parti’nin Bafra teşkilatının hoşuna gitmemiş ve Genel Merkeze Samsun İl-
yönkurul Başkanı ve Samsun Saylavı M. Ali Yörüker imzasıyla şöyle şikâyet et-
mişler:

“Anadolu Ajansı Bafra Aytarı Yusuf Kemal çıkardığı el kadar Bafra gazetesi
ile ve sırf şahsi saiklerle oradaki partili ve belediyeci arkadaşlara öteden
beri sataşmakta olduğu gibi, ajansı da bu zemindeki ihtirasına alet olarak
kullanmaktadır. Bundan ötürü değiştirilmesi Vilayetten ajans umum mü-
dürlüğüne yazılmıştır. Pek yerinde olan bu dileğin yüksek orununuzca ar-
kalanmasını diler ve matbuat kanununa aykırı olarak çıkmakta olduğu
Vali ile yapılan incelemede anlaşılan gazete hakkında hükümetçe tatbik
edilecek muamele sonucundan ayrıca malumat vereceğimi arz ederim.” 13

Bunun üzerine CHP Genel Sekreterliği’nden 10 Kanunısani (Ocak) 1936


tarihli yazıda şu ifadelerin yazıldığı görülmektedir: “Bafra’daki parti ve partili
arkadaşlar hakkında gazetesinde yazı yazan Anadolu Ajansı’nın Bafra Aytarı’nın
aleyhte ne gibi yazılar yazdığının bildirilmesini diler, sevgiler sunarım.”14
Bu yazıya cevaben bazı bilgiler Genel Merkeze gönderilmiş, Gazetenin iki
sayısı da örnek olarak eklenmiştir. Bu iki nüshada doğrusu partiye, halkevine
ve Bafra Belediyesi’ne dair yazıların hiçbirinde muhalefet sayılabilecek bir ifade
yoktur. Özellikle halkevi ile ilgili haberde “büyük coşku ile” halkevindeki kültü-
rel faaliyetleri görmek için gittiğini, ancak Halkevi’nde soba ve yakacak olmadı-
ğını, kitap okurken soğuktan üşüyen gençler gördüğünü falan yazmıştır15. Hâl-
buki Halkevi’nin o sıralar kıtlıklar ve yetersiz imkânlar içinde olduğunu aynı
belgede partililer itiraf etmektedir. Şu ifade Parti müfettişine partinin Samsun
teşkilatı yetkililerince bildirilmiştir: “Bafra’nın iyi yetişmiş insanlarını toplayan
evimiz çok iyi çalışmaktadır. Ancak yerleri elverişsiz, vasıtaları kıttır.”16 Zaten
gazete de imkânların kıtlığını, gençlerin soğuk binada üşüdüğünü yazmıştı. Bu
bilgileri parti genel merkeze şöyle sunmuştur:

12 BCA CHP K, 490.01/1285.272.8. s. 42.


13 Aynı yerde.
14 BCA CHP K, 490.01/1285.272.8. s.36.
15 Bafra Gazetesi, sayı 128, 23 Teşrinisani 1935.
16 BCA CHP K, 490.01/1285.272.8. s.33.

100
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ VEYA MÜSTAKİL OLMAK

“Bafra gazetesinin tezvirci neşriyatına iki misal sunulmuştur. Bunlardan


birinde halkevi haksız olarak halkın gözünden düşürülecek bir şekilde çe-
kiştirilmekte, öbüründe de Belediye Meclisi’ne hücum edilmektedir. Bele-
diye başkanını düşürmek için tertibat alınmış ve başarılamamıştır. Bu ce-
reyanın başında meclis üyelerinden Yahya Kefeli vardır. Gazeteyi çıkaran
Yusuf Kemal de bunları körükleyen elebaşıdır.” 17

Belediye ile ilgili yazıda da aynı şekilde biz bir muhalefet göremedik. Zira
ekmek fiyatlarının pahalılığı ile sıradan bir yazıdır. Belediye bu habere tekzip
göndermiş, ancak tekzipte gazetede bahsedilen konulara değinilmeyince gazete
ertesi günü tekzibe cevap vermiştir. Üstelik haberden sonra ekmek zamları geri
çekilmiş, ama tekzip yazısında bunlardan söz açılmamıştır18.
Tabii öğretmenlerin bile “Partili” olduğu bir dönemde siz hem A.A. görev-
lisi olur, hem de iktidar partisinin kurumlarının kusurlarını yazarsanız, objektif
olup olmadığınıza bakılmaz, görevden alınabilirsiniz. Nitekim bundan sonra
“A.A. Bafra Aytarlığı’nın güvenilecek ele verdirilmesi için” parti ve devlet kurum-
ları arasında yazışmalar devam etmiştir19. Sonunda gazetesi kapatılmış ve “Ay-
tar” görevinden alınmıştır.
Bundan sonra M. Ali Yörüker imzasıyla Yusuf Kemal hakkında Genel Sek-
reterliğe ayrıntılı bilgilerin verildiğini belgeden okuyoruz. Ancak basının rolüne
güzel bir örnek olarak şunu görüyoruz ki, Yörüker “Bafra’da arkadaşların çalış-
masıyla güzel bir halkevi açılacak” şeklinde merkeze güvence verme ihtiyacını
duymuştur20. Gerçekten o sıralarda parti müfettişleri Parti’nin ve Halkevi’nin
Bafra şubelerini çok hantal ve birbirleriyle uğraşan insanlardan oluştuğunu ra-
porlarıyla bildiriyorlardı. Parti Müfettişi Hikmet Işık 27.1.1942 tarihinde böyle
bir rapor vermişti21. Ama aynı bilgileri gazeteci yazınca derhal suçlanmış ve he-
sabı sorulmuştur. Çünkü bu zevat Tek Parti anlayışının hâkim olduğu o sis-
temde kendilerini “devletli” ve eleştirilemez görüyorlardı.
Yörüker bu yazılanların fena tarafı olarak, bunları “siyasetle uğraşma-
ması gereken bir memurun yazmış” olmasını göstermiştir. “Vilayet o memur
hakkında kanun hükmünü yerine getirecektir. Yusuf Kemal yüksek tahsil görme-
miş, dolayısıyla matbuat kanunu ayrıcalıklarından yararlanamamaktadır ve ga-
zete şimdiye kadar kanuna aykırı olarak çıkmıştır. Dolayısıyla vilayetçe gazete

17 BCA CHP K, 490.01/1285.272.8. s.33.


18 Bafra Gazetesi, S.129, 28 Teşrinisani 1935.
19 BCA CHP K, 490.01/1285.272.8. s.32.
20 BCA CHP K, 490.01/1285.272.8. s.34.
21 BCA CHP K. 490.01/ 615.13.1.

101
FAHRİ SAKAL

kapatılmış ve sahibi mahkemeye verilmiştir.” Bunun üzerine Yusuf Kemal, ka-


nuni şartları haiz başka birini mesul müdür göstererek gazeteyi tekrar çıkar-
mak istemiş, ancak henüz çıkaramamıştır.
Yusuf Kemal ile partinin Bafra teşkilatı vasıtasıyla temasa geçilerek “ha-
reketlerini değiştirmediği takdirde gerekenlerin yapılacağı” şeklinde ikaz edil-
miştir. “Önceki yazılarında parti aleyhinde bir ifade yoktur. Olsa gereken yapı-
lırdı.” Bu “parti aleyhinde” yazmadığı ifadesine rağmen yazının devamında “Yu-
suf Kemal Ajans aytarı olarak–elektrik işinde olduğu gibi-haberleri parti aley-
hine ve kendi amaçlarına uydurmak üzere A.A.’na göndermektedir” ifadesiyle
aynı sayfada parti kendi ifadesiyle çelişmektedir. Yazının devamında Yusuf Ke-
mal hakkında suçlamaların listesi şöyle verilmektedir:

“Yusuf Kemal,

a) Fişe dâhildir, emniyetçe takiptedir.

b) SCF’ye girip hararetle çalışmıştır.

c) Baroya girmek için müracaat etmişse de –vaki şikâyet üzerine- baroya


kaydının mümkün olmadığını anlayınca bu işten kendisi vazgeçmiştir.

d) Hakkında hiç kimseden eyi bir söz işitmedim.

e) Ajans ve gazeteyi şahsi menfaatlerine alet ettiği meydandadır.

f) Vilayetçe görülen lüzum üzerine tebdili, ajansa yazılmıştır.”

Milli Ajans servisinin böyle bir elde bulunmasını doğru bulmadığı için
Samsun teşkilatı, vilayetin teşebbüsünün desteklenmesini Genel Merkeze yaz-
mıştır. Ajans muhabirliğinin maddi bir menfaat mevzuu olamadığını, buna göre
bir yurttaşın mağduriyeti söz konusu olamayacağını hatırlatarak il başkanlığı
yazısını şöyle bitiriyor: “Bütün bu yazdıklarımız varit olmasa bile Ajans işinin
Partimiz’ce emniyet edilen bir elde olması elbette doğru olur. Bu işler hakkında
etraflı malumatı bulunan Sayın Münir Akkaya’nın meseleyi orada daha eyi anla-
tacağını ümit ediyorum.”22 Görüldüğü üzere “(B)ütün bu yazdıklarımız varit ol-
masa bile” ifadesiyle, söz konusu muhabirin aslında parti aleyhinde bir şeyler
yazmadığını, en azından bazı yazıların abartıldığını söyleyebiliriz. Zaten başka

22 BCA, CHP K, 490.01/1285.272.8. s. 34-35.

102
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ VEYA MÜSTAKİL OLMAK

türlüsü de mümkün olamaz, o zamanlarda Tek Parti ve kurumları siyasi amaç-


larla eleştirilemezdi. Yapılan eleştiriler “ekmek zammı haksızlıktır” veya “Halk
Evinde soba ve odun yok, gençler kitap okurken üşüyor” gibi aslında eleştiri ol-
mayan ve basının vermesi gerekli gerçek haberlerdir. İşte Tek Parti devrinde
partili olmayan basının yazabildiği konular ve fikirler hakkında buradan sonuç-
lar çıkarılabilir.
Muhalif sayılan Anadolu Ajansı Bafra muhabirinin muhalefetini(!) örnek-
lerle göstermiş oluyoruz. Diğer bir basın hadisesi Ertan gazetesidir. Gazetenin
kurucusu “Müstakil gazete” neşretme iddiasını taşıyan Avukat Cemal Bulak’tır.
Anadolu Ajansı muhabirinin gazetesini, “kamu görevlisi siyasete dokunacak şe-
kilde yazamaz ve bu amaçla gazete çıkaramaz” anlayışı ile suçlamış ve gazete-
sini kapatmışlardı. Cemal Bulak ise “müstakil” ve tarafsız gazetecilik yapmak is-
tediğini ilan etmiştir. Ancak yukarıda Mete Tuncay’ın belirttiği üzere Tek Parti
döneminde tarafsızlık basın için mümkün değildi. O zamanlar tarafsız demek,
Atatürk’ün partisinden olmamak, o halde ona muhalif olmak demekti. Bu du-
rumda böyle bir gazete veya dergiyi yayından men etmek için bir bahane gere-
kecektir. O bahaneyi bulmak da o zamanlar çok kolaydı. Üstelik Cemal Bulak bir
hatası ile bu fırsatı zamanın iktidarına adeta altın tepside sunmuştu. Neydi ku-
suru? Partililerin yazdıklarına bakalım: “Bafra’da kapanan Bafra Gazetesi yerine
haftalık Ertan adiyle bir gazete çıkmağa başlamıştır. Sahibi ve yayın müdürü
Avukat Cemalettin’dir. Partimizle alakası yoktur.”23 Bilgilendirmenin birinci saf-
hasında gazetenin ve sahibinin “partimizle alakası” olmadığı yazılması dikkat
çekicidir. Bundan sonra ikinci safhada gazetenin bir kusuru bulunacak ve ilgili-
lere bu kusur iletilerek ne yapılacağı sorulacaktır. Çok geçmeden kusur bulun-
muş ve Samsun İlyönkurul Başkanı, vali ve “saylav” F. Tuksal CHP genel Sekre-
terliğine gereken bilgileri iletmiştir: Bafra’da “kapanan” Bafra gazetesi yerine
Avukat Cemal Bulak tarafından çıkarılmağa başlanan Ertan gazetesinin ilk
nüsha birinci sütununda “müstakilen çalışacağı açık yazılı olduğu halde, son nüs-
halarında partimizin remzi olan altı ok’u baş tarafına koyduğu görülmüştür.” Ya-
zının ekinde gazetenin 1 ve 22 sayılarının da örnek olarak gönderildiğini görü-
yoruz. “Sahibi ve gazetenin partimizle ilgisi olmadığından partimizin remzini kul-
lanmasına karşı yapılacak muamelenin bildirilmesi” Genel Merkez’den istenmiş-
tir.24 Bu yazıya cevap olarak Genel Merkez’den Samsun teşkilatına gelen yazıda
Ertan gazetesinin parti remzi olan altı ok’u kullanamayacağı “Genyönkurul’un
7.5.1936 tarih ve 61 sayılı kararı iktizasından olduğu” ifade edilmiştir. Yazıda

23 BCA, CHP K, 490.01/700,383.1, s. 170.


24 BCA, CHP K, 490.01/1285.272.8. s. 30-31.

103
FAHRİ SAKAL

eğer kullanmaya ısrar edecek olursa mahkemeye müracaat edilmesi ve ayrıca


gazete neşriyat ve muhtevasının dikkatlice takip edilmesi bildirilmiştir25. Du-
rum gazeteye bildirilmiş ve 5 Eylül 1936 tarihli sayısı “remizsiz çıkmış” ve bilgi
için bu nüsha da Ankara’ya gönderilmiştir. Genel Merkez’e iletilen bilgi:
“Bafra’da çıkan Ertan gazetesinin partimizin remzi olan altı ok’u kullanmaması
temin edilmiştir” şeklindedir26.
Görülüyor ki taraflı gazeteyi, “taraflı olamazsın, olacaksan bizden yana
olacaksın” diye baskılarken, tarafsız gazeteyi de “tarafsız isen partimizin rem-
zini kullanamazsın” diye baskıya maruz bırakmaktadırlar. Her iki halde de parti
devleti ve devlet partisinin aynı olduğu Tek Parti sistemlerinde devletle karşı-
laşmış oluyorsunuz. İkinci hadise başka bir cihetten de çok manidardır. Zira
“müstakil” bir gazetenin o zaman anayasaya girmiş ve adeta resmiyet kazanmış
olan “altı ok”u başlığında kullanmasının rejime veya basın ahlakına ters düşen
bir mahiyeti yoktur. Gazete müstakil olmak isterken “devlet partisinin” amble-
mini de kullanmak isteyebilir. Bir siyasi parti, “partili” olmayan “müstakil” olan
bir kitle haberleşme aracında kendisinin reklam ve propagandası sayılan rem-
zinin kullanılmasından hoşlanması gerekmez mi? Mantıken gerekir. Buna rağ-
men men edilmesi gazeteyi aslında “partili” olmaya zorlamak içindir. Partili ol-
masında da gazetenin görünürde menfaati vardı. Zira Tek Partili yıllarda “par-
tili” gazeteler devletten her türlü yardımı alıyor, gazete sahip veya başyazarı da
milletvekilliğine veya kamuda başka görevlere getiriliyordu. Bu desteğe rağ-
men bir gazete hâlâ “partili” olmuyorsa, demek ki gerçekten muhaliftir, ama tek
parti şartlarında muhalefetini gösteremediğinden muhalif değil, “müstakil” ol-
duğunu söyleyebiliyor.
Bu iki örneğin dışında diğer gazeteler hükümetin ve Tek Parti’nin destek-
çisi durumundadır. Yukarıda kısaca anlatıldığı üzere Tek Parti döneminde değil
muhalefet etmek, tarafsız kalmak bile zordu. Özellikle mali yönden güçsüz olan
taşra basını birilerinin desteğine muhtaçtı. Tek Parti dışında “birileri” söz ko-
nusu olamayacağına göre yukarıda açıklandığı üzere CHP, Halkevi, Ulus gaze-
tesi ve hükümet “parti prensiplerini yayma” hizmeti karşılığı Anadolu basınına
yardım ediyorlardı. CHP’nin Tek Parti döneminde mahalli basınla ilgisi sadece
yardımdan ibaret de değildi. Ülke çapında Parti mensuplarının mahalli basınla
ilgilenmeleri, basını takip edip yönlendirmeleri ve aleyhte yazıyorsa bunu ge-
rekli makamlara bildirmeleri isteniyordu. Parti müfettişlerinin yaptıkları teftiş-
ler için hazırlanan Teftiş Talimatnamesi’ ne göre hazırlanan sorular vardı. Bu

25 BCA, CHP K, 490.01/1285.272.8. s. 27.


26 BCA, CHP K, 490.01/1285.272.8. s. 25-26.

104
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ VEYA MÜSTAKİL OLMAK

talimatnamelerdeki soru: 17, “Mahalli gazete ve mecmualarla Parti mensupları-


nın ilgi ve alakaları nasıldır” şeklinde idi27. Buna göre müfettişler illerde, ilçe-
lerde, bucaklarda ve sair yerlerde partililerin, Halkevleri mensuplarının ve Par-
tiye bağlılığı olan diğer kurumların personelinin mahalli basınla ilgilerini araş-
tırıyorlar ve bu alanda ulaştıkları bilgileri genel merkeze sunacakları raporla-
rına koyuyorlardı. Talimatname 12/k maddesi şu ifadeleri içeriyordu: “Bölge
içinde hangi mecmua ve kitaplar rağbet görüyor? Bu mecmua ve kitapların tah-
mini satışı ne kadardır? Bu satış ne yolda tahkik edilmiştir? Hissi hoşnutsuzluklar
varsa bunun sebepleri nelerdir ve nasıl ortadan kaldırılabilir?”28
Tek Parti devrinde tarafsızlığın basın için mümkün olmadığını belirtmiş-
tik. Bir ülkede gazeteler dört yayın politikası takip edebilirler. A) Tarafsız, müs-
takil (bağımsız) veya başka bir adla kendisini kamuoyuna ilan eder ve öyle ya-
yın yapar. Bunlara Tek Partili rejimlerde hayat hakkı tanınmayacağını ve Tür-
kiye’de de böyle olduğunu belirtmiş olduk. B) İktidar partisine destek verir.
Bunlar önemine oranla devlet, hükümet, parti, halkevleri gibi dernekler, resmi
makamlar vs. tarafından desteklenir, el üstünde tutulur. Mesela sahipleri, baş-
yazarları ve yazarlarından bazıları milletvekili yapılır, yüksek kurumlara yöne-
tici olarak atanır. C) İktidar partisine muhalif olur, ama başka bir partiyi de des-
teklemez. Bafra örneğinde görüldüğü gibi bunlar da bir bahane bulunarak sus-
turulur. D) İktidara muhalif olur ve başka bir muhalif partiyi-oluşumu destek-
ler. Böyle bir gazetenin yayın hayatına çıkması bile mümkün değildir, bir şe-
kilde çıkmış ise de ilk fırsatta kapatılır. Mesela Serbest Fırka kapandıktan sonra
bizzat Atatürk Ağaoğlu Ahmed’e Akın gazetesini kapattırmıştır: Atatürk’e göre
“hem muhalif olup, hem de gazete çıkarmak, üstelik devletten maaş almak müm-
kün değil” idi29. Bundan sonra Akın kapatıldı ve arkasından Üniversite Reformu
adı altında yapılan icraatlar esnasında Ağaoğlu Üniversite’den de kovuldu.
Tek Partili rejimlerde gazetelerin resmi görüşe bağlı, hükümet ve parti
ilkelerini işleyen, dolayısıyla sürekli bir propaganda aracı gibi çalışan yayın or-
ganları olması konu kısırlığına düşmelerine sebep olmaktadır. Zira basın her
gün aynı sloganlarla çıkar; “partimiz, ilkelerimiz, ilericiliğimiz, çağdaşlığı-
mız”dan bahseder ve ülkedeki problemleri yazmazlarsa vatandaş en fazla bir-
kaç gün okur, ondan sonra bu türlü yayınları “slogan” olarak görür ve “bunlar
karın doyurmuyor” anlayışıyla artık okumaz. Nitekim Türkiye’de Halkevlerinin

27 BCA CHP K. 490.01/702,389,1


28 CHP Teftiş Talimatnamesi, Sümer Matbaası Ankara 1943, s.12
29 Fahri Sakal, Ağaoğlu Ahmed Bey, TTK Yay. Ankara 1999, s.60-61.

105
FAHRİ SAKAL

Ülkü adlı dergisinin konu kısırlığı ve içine düştüğü “renksizlik”30 Nazi yayın or-
ganı Völkische Beobachter’den daha sığ bulunmuştur31. Çünkü ikisi de tek parti
yayın organıdır. Bizzat o dönemin CHP teftiş raporları ve milletvekillerinin illeri
ile ilgili notlarında halkın parti yayınlarına ilgi duymadığını yazdıklarını görü-
yoruz. Bu tespitlere göre sinema ve fotomodel mecmuaları “bilimsel” dergiler-
den daha çok satılmaktadır32. Burada başka bir noktaya daha temas etmemiz
gerekmektedir ki, o da başka fikirlerin yasaklandığı ve farklı fikirleri yayacak
basın yayın organlarının bulunmadığı zeminlerde, insanlar sloganlarla dolu kı-
sır yayınlardan bıkarak milletvekillerinin bahsettiği üzere fotomodel, artist,
magazin vs. muhtevalı yayınlara yönelir. Bu da genel bir fikri alçalış, meselesiz-
lik, fikirsizlik ve “mefküre kısırlığı”na, belki de biraz ahlaki çöküşe yol açar33.

Sonuç
Tek Parti döneminde Bafra’da çıkarılan küçücük gazetelerin bazıları par-
tiyi destekleyen ve partinin de desteğini alan gazetelerdi. Parti bu tür gazeteleri
vatandaşlara tavsiye ediyor, parti ve diğer kurumlar bunlara abone olarak va-
tandaşın okumasını sağlıyordu. Açıkça muhalif olan gazete ise zaten kurulamı-
yordu. Ancak tarafsız bir gazete olarak kurulmuşsa bir bahane ile ya kapatılıyor
veya partili olmaya zorlanıyor; partili değilse partinin remzini bile kullanma-
sına izin verilmiyordu. Partili veya değil, hiçbir şekilde iktidara eleştiri mümkün
değildi. Hatta partiyi eleştirmemiş, ama belediyeyi ekmek fiyatları yüzünden
eleştirmişse bu bile kapatılmasına vesile oluyordu.
Muhalif bir parti yoksa ve gazeteler de muhalefet edemiyorlarsa gazete-
cilerin yazacakları sadece günlük kısır siyasi sözler oluyor; bu durumda da va-
tandaş o gazeteleri alıp okumuyordu. Zira siyaset yarışı, fikir mücadelesi ve ide-
olojik tartışmaların olmadığı ülkede basın hayatı bir garnizonda komutanın ya-
yınladığı günlük emirler ve garnizon subaylarının dedikodularının yazılmasına
benzer. Böyle zamanlarda vatandaş işte boyalı basındaki cinsel mahiyetli yazı
ve resimleri takip eder, magazin ve artist haberlerini okur. Bunlar da umumun
ahlaki çöküşüne zemin hazırlayacak arazlardır.

30 İfade Şerif Mardin’indir. Ülke ve toplumun meselelerine temas etmeyen, sürekli iktidarın siyasi
tezlerini işleyen gazetelerin yayınları için kullanılan bir tabirdir.
31 Şerif Mardin, Siyasal ve Sosyal Bilimler Makaleler 2, İletişim yayınları 1.bs, İstanbul 1990, s. 13.
32 BCA, CHP K., 490,01/702.389.1, s.18.
33 Bu “mefküre kısırlığı” ifadesi CHP milletvekilleri Ziya Gevher Etili ve Nureddin Ünen’e aittir.

Bkz. Fahri Sakal, “Çanakkale Milletvekilleri Ziya Gevher Etili ve Nureddin Ünen’in Tespitlerine
Göre Tek Parti rejimi ve uygulamaları” (şurada) Bir İnsan-ı Selim Prof. Dr. Azmi Özcan’a Armağan,
(Ed. Refik Arıkan-Halim Demiryürek), Lotüs yay. Antalya 2016, ss 363-388.

106
TEK PARTİ DÖNEMİNDE PARTİLİ VEYA MÜSTAKİL OLMAK

Tek Parti devrinde Bafra’da partili gazeteler desteklenmiş, partili olma-


yan desteklenmemiştir. Ara sıra kendi imkânlarıyla “müstakil” olarak çıkan
(partili olmayan) Ertan ve Bafra adlı gazeteler görülmüş ise de bunlar sıradan
bahanelerle yaptırımlara maruz kalmış ve susturulmuşlardır.

Ekler:

107
FAHRİ SAKAL

Kaynakça
Arşivler:
1. (Yazar Yok) CHP Teftiş Talimatnamesi, Sümer Matbaası Ankara 1943.
2. Bafra Gazetesi, sayı 128, 23 Teşrinisani 1935.
3. BCA CHP K. 490.01/1285.272.8.
4. BCA CHP K. 490.01/351.1470.1.
5. BCA CHP K. 490.01/615.13.1.
6. BCA CHP K. 490.01/700.383.1.
7. BCA CHP K. 490.01/701.388.1.
8. BCA CHP K. 490.01/702.389,1.
Makale ve Kitaplar:
9. Korkmaz, Alemdar, İletişim ve Tarih, İmge Kitabevi, Ankara 1996.
10. Duverger, M. Siyasi Partiler, (Çev.) Ergun Özbudun, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1974,
ss.358-362.
11. Kocabaşoğlu, Uygur, “Tek Partinin “Matbuat”ı Üzerine Gözlemler”, (şurada):
Mete Tunçay’a Armağan, (der): Mehmet Ö. Alkan, Tanıl Bora, Murat Koraltürk,
İletişim Yayınları, İstanbul, 2007.
12. Mardin, Şerif, Siyasal ve Sosyal Bilimler Makaleler 2, İletişim yayınları 1.bs, İstan-
bul 1990.
13. Özbudun, Ergun, Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye, İstanbul
Bilgi Üniversitesi yay. İst. 2011.
14. Özbudun, Ergun, Türkiye’de Parti ve Seçim Sistemi, İstanbul Bilgi Üniversitesi yay.
İst. 2011.
15. Sakal, Fahri, Ağaoğlu Ahmed Bey, TTK Yay. Ankara 1999
16. Sakal, Fahri, “Çanakkale Milletvekilleri Ziya Gevher Etili ve Nureddin Ünen’in
Tespitlerine Göre Tek Parti rejimi ve uygulamaları” (şurada) Bir İnsan-ı Selim
Prof. Dr. Azmi Özcan’a Armağan, (Ed. Refik Arıkan-Halim Demiryürek), Lotüs yay.
Antalya 2016, ss 363-388.
17. See, H- Joussain, A-Duverger, M, Tarihte ve Günümüzde İhtilal ve Diktatörlük, Ör-
gün Yayınevi, İstanbul 2005.
18. Türkiye Cumhuriyeti Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesi Künye Albümü
1924-1927, (Hazırlayanlar: Muhammet Ünal Arvas, Serkan Erdal, Büşra K. Ak-
tuna), Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Yayınları, Ankara 2022.

108
Bafra Reji Yönetim Binası Tekel

109
BAFRASESİ GAZETESİ ÖZELİNDE BAFRA'NIN
SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR BİR DURUM
DEĞERLENDİRMESİ (1934-1950)

Dr. Öğr. Üyesi Berrin SARITUNÇ1

Yerleşim tarihi M.Ö 4000’lere kadar giden ve Orta Asya göçleri sonucunda
yerleşilen Orta Karadeniz Bölgesinin en verimli topraklarına sahip olan Bafra
kenti, coğrafi ve tarihi konumunun yanı sıra basın yayın hayatıyla da önemli bir
yere sahiptir. On beş günde bir yayımlanan “Bafra Sesi” gazeteleri bölgenin nab-
zını tutmakla kalmamış, ülke gündemine dair önemli tespitlerde bulunmuştur.
1934-1950 yılları arasında yayımlanan bu gazete Türk halk kültürüyle ilgili ko-
nulara da yer vermiştir. Bununla birlikte Bafra pek çok ulusal gazetede de kül-
türel gelişmeleri, etkinlikleri, tütünü, spor müsabakalarında aldığı başarıları,
seçim hazırlıkları, mezarlık ihtiyacı, kasabaya yakın köylerden kaliteli içecek su
getirilmesi, fenni mezbahaya duyulan ihtiyaç, Kızılırmak köprüsünün yapımı
gibi konularla yer almıştır.
Çalışmada “Bafrasesi” adlı yerel gazete ile ulusal gazetelerin 1934-1950
yılları arasındaki sayılarında yer alan Türk halk kültürüne ait ürünleri tespit et-
mek amaçlanmıştır. Milli kütüphaneden elde edilen veriler doküman analizi yo-
luyla incelenmiştir.
Samsun’da yayımlandığı bilinen ilk gazete II. Meşrutiyet’in hemen erte-
sinde, 15 Ağustos 1908’de Avni-zâde Cemil Bey tarafından çıkarılanAks-ı Sadâ
(Anadolu Sesleri)dir.2
Tarihsel olarak çok eski medeniyetlerin izlerini taşıyan ilçe basın yayın
hayatının da ilgisini çekmiştir. Bölgede Tenvir-i Efkâr (1923), Bafra Gazetesi
(1925),Altın Yaprak (1935),Bafra (1950),Fitil (1952),Doğru Yol (1953),Bafra
Postası(1953),Son Söz Milletindir (1953),Hakikat Demokrasidedir

1 Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi, Sakarya Dil Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi,
Sakarya/Türkiye. berrinsaritunc@subu.edu.tr. ORCID: 0000-0001-8662-6562
2 Önder Duman, “Samsun Basın Tarihinden Bir Kesit: “Haber Gazetesi”, Geçmişten Geleceğe Sam-

sun, 1. Kitap, Samsun 2006, s. 367-384.

111
BERRİN SARITUNÇ

(1953),Bafra Ekspres (1954),Devrim (1955),Yosun (1963),Bafra Postası


(1964),Bafra Ekspres (1965),Zaman (1969),Bafra Kültür (1973),Haber
(1976),Güzel Bafra (1978),Bafra Belediyesi’nin Sesi (1980),Bafra (1981),Baf-
ram (1983),Son Söz (1987),Şirin Bafra (1988),Güzel Bafra (1988),Altınova
(1988),Bafra Sonsöz (1988),Altın Yaprak (1989), Gelişen Bafra (1989),Bafra Al-
tınkaya(1991), Zirvedeki Bafra (1991), Bafralıların Sesi (1992),Akademik Bafra
(1992), Mizan (1992), Bafra’nın Sesi (1993), İkiztepe (1994), Hasret(1995),
Bafra Kamuoyu (1996),Haber 55 (2000),Bereketli Topraklarımız (2004,)Bafra
Son Haber (2008), Bafra Vizyon (2008), Kızılırmak Gazetesi (2008) gibi pek çok
gazetede çıkarılmıştır.
İlçe hakkında çıkan halk kültürüne ait haberler siyasi, iktisadi ve kültürel
olmak üzere tasniflenmiştir. Çalışmamız Bafrasesindeki haberlerde Bafra halk
kültürü ve yaşantısına ait izlerden oluşacaktır. Bunun dışında Ulus, Kurun, Son
Posta, Akşam gibi ulusal gazeteler taranmıştır.
A. Bafrasesi gazetesi:
Teknik bilgiler: Gazetenin ölçüsü 43 cm dir. İlk sayıları 4 sayfa olarak
çıkmış daha sonra artan maliyetler sebebiyle 3 daha sonra 2 sayfaya düşmüştür.
Neşriyat Müdürü Ali Rıza Kefeli idare müdürü Süleyman Türk’tür. Vatan mat-
baasında basılmaktadır.
Tarihi: “Çarşamba günleri çıkar, her şeyden bahseder” şeklindeki baş-
lıkla yayın hayatına girmiştir.
Kaç sayı çıktığı: İlk sayısı 17 Nisan 1937’de çıkan gazetede niçin çıkıyo-
ruz? şeklinde bir başlık bulunmaktadır. Burada,
…İşte biz Bafra’yı tanıtmak Bafra havadislerini yad illere duyurmak ülkü-
süyle Bafrasesini çıkarmaya karar verdik. İçimizde inan, elimizde kalem var. Al-
tıok bize gaye ve fikirleriyle hareket işareti olmaktadır.
Bafrasesi her hafta Bafradan ses verecek, ilçemizin içtimai, iktisadi ve kül-
türel haberlerini muntazaman yazacaktır. Yakın memleket havadislerini, en yeni
ajans haberlerini okuyacaksınız.
Gazetemiz sütunlarını halkın dileklerine açık bulunduracak, köylü ile köy-
lerimizle daima ilgilenecektir. Bafrasesinde sen ve ben endişesi yerine müşterek
arzuların tahakkuk için çalışıldığını göreceksiniz. Bafrasesi bir halk, yurd ve cum-
huriyet gazetesi olmak davasındadır, diye belirtilmektedir.
Ücreti: İlk sayısında ücreti 5 kuruş altı aylığı 100 kuruş yıllığı 200 kuruş
olarak belirlenmiştir.
Sahibi: Gazetenin Ali Rıza Kefeli tarafından 15 günde bir yayımlandığını,
başlangıçta dört daha sonra ise sırayla üç ve iki sayfaya düştüğünü görmekteyiz.

112
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR

Dijital ortamda 1950’ya kadar olan sayılarına ulaşabilinen gazetenin 147 sayısı
incelenmiştir.
Gazetede sadece Bafra’nın değil aynı zamanda Samsun ve ülkenin de gün-
demini yakınen takip etmiştir. Gazete CHP ve halkevi faaliyetlerini ilk sayfadan
duyurmuş hatta çalışanlarının doğumu, düğünü gibi konuları da haber olarak
aktarmıştır.
Gazete sosyal sorumluluk konularına da önem vermiştir. 2. Dünya savaşı
nedeniyle zehirli gazlardan korunma gibi konular yazı dizisi halinde sunulmuş-
tur.
Bafrasesi toplumsal dayanışma konusu konusunda da duyarlıdır. Hemen
her sayısında “Kızılay’a Üye Olunuz” “Yeşilay’a Destek Veriniz” gibi çağrılarda bu-
lunmuş bununla birlikte faaliyetlerden elde edilen gelirlerin bu tarz kurumlara
aktarılmasını desteklemiş ve bağışların haberini de yapmıştır. Tütünden elde
edilen gelirin bağışını ilk sayfadan liste halinde sunmuştur.
B. BAFRA'NIN KÜLTÜR HAYATINDA GAZETELER
İlçe yapılan pek çok açılış, sergi, bayram kutlamaları, Kızılay, Yeşilay gibi
kurumlara destekler ile gazetelerde kültürel haberlerde işlenmiştir.
1. KÜLTÜREL İÇERİKLİ HABERLER
Yeşilay Kongre İntibaları, Bafrasesi, 22 Şubat 1947,s. 7.
Kongrede genç yaşlı herkesin büyük bir mutlulukla birbirlerini selamla-
yarak şahsi menfaatlerden uzak yurdu ve milleti için yaptığı çalışmaların göz-
lemlendiği anlatılmaktadır.
Dil Bayramı Kutlandı, Bafrasesi, 30 Eylül 1942, s. 113.
26 Eylül günü Dil Bayramı olarak yurdun her tarafında kutlandığı gibi o
akşam halkevinde yapılan toplantıda halkevi reisi Necmettin Esin tarafından bir
konferamns verilmiş dilimizin kökü, zenginliği ve bu yoldaki çalışmaları belir-
tilmiştir.
Fenni Gözlük Ağızlık Kolonya Reklamı, 12 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.20.
Bedestende hususi muhasabe karşısında saatçi, kuyumcu İshak Altınel
yeni getirttiği fenni gözlük ve nikotini süzen sigara ağızlıkları, pipoları ve ko-
lonya esaslarını müşterilerine arz eder.
Lerik Marka Radyolar, 9 Haziran 1937, Bafrasesi, 35.
Modern mobilyalı fevkalade net sesli ve en ufak bir parazit yapmayan
radyolarımız gelmiştir. Fiyatlar peşin ve taksitlidir. Her işinde olduğu gibi yeni
işinde de sayın müşterilerimizi memnun edeceğine ticaretimiz kanidir. Acenta-
Ali Sırrı Günbay
Korunmak İçin Ne Yapmalı, 25 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.15.

113
BERRİN SARITUNÇ

İkinci Dünya savaşı sonrası göz yaşartıcı gazla karşılaşan bir kişinin yap-
ması gereken ilk yardım müdahaleleri anlatılmaktadır.
1 Aylık Et Sarfiyatı, 25 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.15.
Nisan ayında Bafra mezbahasında 294 koyun, 684 kuzu, 15 sığır, 9 manda
kesilmiştir.
Kaptıkaçtılar, 5 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.15.
Samsun-Bafra arasında yolcu nakliyatı yapan kaptıkaçtılar için belediye-
nin bir talimatname hazırladığı ve yakında ilgililere tebliğ edileceği haber alın-
mıştır.
Meddah, 5 Mayıs 1937, Bafrasesi, s. 15.
İnhisarlar caddesinde Ahmet Ahıskalı’nın kıraathanesinde her akşam
meddah bay M. Haşim tarafından tarihi ve edebi hikâyeler söylenmektedir.
Adliyede, 7 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.51.
Derbent köyünden Mümin oğlu Hasan bir sınır meselesinden dolayı kom-
şusu Mehmed’i tabanca ile öldürmüş ve kardeşi Ahmed’i de yaralamıştır. Hadi-
senin korkudan doğma bir yanlışlık olduğu anlaşılmaktadır.
Halkevi temsil kolumuz Çarşambada, 1 Şubat 1947, Bafrasesi, s.5.
Temsil kolumuz Çarşamba’ya giderek orada bir temsil vermiştir. Öğren-
diğimize göre Çarşambalılar Bafra gençlerine iyi misafirperverlik göstermişler-
dir.
Sivrisinek Mücadelesi, Bafrasesi, 21 Temmuz 1937, s.57.
Belediye encümeni kara ve sivrisinekle mücadele için bir talimatname ha-
zırlamıştır. Halk ve belediye burada işbirliği yapmak durumundadır.
Bafra’da 1 Aylık Et Sarfiyatı, 7 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.51.
Belediye mezbahasında haziran ayı içinde 392 koyun, 1454 kuzu, 57 sığır,
3 düve, 1 manda kesilmiştir.
Zelzele, Bafrasesi, 27 Aralık 1939, s.90.
Gece yarısı ikide 30-40 saniye süren şiddetli bir zelzele olmuştur. Bundan
başka 3-4 defa daha 5-10 saniye devam eden sarsıntılar ad duyulmuştur. Bu ha-
dise üzerine bütün halk sokaklara düşmüş memleket büyük bir heyecan geçir-
miştir. İnsanca zayiat yoktur.
Çeşmeler Daimi Akacak Elektrik Hatları Esaslı Olarak Düzeltiliyor, 6 Ağus-
tos 1949, Bafrasesi, s.33.
Yaz mevsimi dolayısıyla çeşmelerden sular çekilmekteydi. Belediye yeni
açılan artezyen kuyusunu, motorpomp monte etmiş buradan su yollarına kâfi
miktarda su vermek suretiyle ihtiyacı önlemiştir.
Çekirge Mücadelesi Sona Erdi, 6 Ağustos 1949, Bafrasesi, s.33.

114
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR

Üç aydan beri Bafra’nın çorak bölgesinde on kadar köyde yapılan çekirge


mücadelesi başarıyla sonuçlanmıştır. Bu savaşı idare idareye Tarım Bakanlı-
ğınca memur edilen Gaziantep tarım mücadele müdürü Murat Aybeyli, Antalya
Merkez Mücadele teknisyeni Cahit Vural, Gebze Ziraat Muallimi Vasfi Hakman,
Vezirköprü ziraat muallimi ve Samsun ziraat teknisyeni bu mücadelenin rapor-
larını verip 4.8.1949’da Bafra’dan ayrılmışlardır.
Lokantalarda Liste Yok, 30 Eylül 1942, Bafrasesi, s.113.
Bafra’da ona yakın lokanta veya aşçı dükkânı bulunduğu bunlardan bi-
rinci sınıf olanlarının bile masalarında fiyat listesi olmaması hayat pahalılığının
arttığı şu günlerde müşterinin hesabını yapamamasına veya aldatılıp aldatılma-
dığını bilememesine neden olmaktadır.
Samsun Bafra Şosesinin Karaköy Mevkiinde Bir kısmının İnşası, 30 Eylül
1942, Bafrasesi, s.113.
Bu mevki için müteahhit ve mühendisle yaptığımız temaslarda yirmi
güne kadar pilokaj işinin ikmal edildiği ve bu suretle vesaiti nakliyeye yol veri-
leceği anlaşılmıştır.
İlk Tedrisat Müfettişi Geldi, 30 Eylül 1942, Bafrasesi, s.113.
İlk Tedrisat Müfettişi Metin Keçik vazifeye başlamıştır.
Su Derdi, 5 Eylül 1942, Bafrasesi, s. 100.
Baframız iyi bir menba suyuna sahip değildir. Belediye tarafından birkaç
seneden beri birçok masraf yapılmasına rağmen temmuz ağustos ayları gelince
halk yine çeşmelerde ihtiyacı karşılayacak kadar su bulamamaktadır.
Bafrasesi 22 Şubat 1947 THK 22 yaşında, Bafrasesi, s.8.
Uçakla Ankara’dan Newyork’a 25, Londraya 8.5 saatte yolculuk yapabil-
diğimiz şu günlerde THK 22. Yıldönümüne eriştiğini, Milli Savunma bütçesini
güçlendirmek için uğraştığını, iki üç uçak ile havacılık kampımızın kuruluşu
üzerinden on yıl geçmesine rağmen Türk mühendis ve teknisyenlerle başarıya
imza atıldığını belirtmiştir.
Bafralılar Sözlerinin Eri İnsanlardır, 22 Şubat 1947, Bafrasesi, s.8.
Bafralılar hakkında yazılan yazılan bir yazıda Yeşilay’ın Bafra’da muvaf-
fak olamayacağı, Bafralıların bu kuruma güya parasızlıktan üye olduğu, tütün
satışları ile ceplerine para girince içki âlemlerine dalacaklarıyla ilgili ithamlara
karşılık, Bafralıların sözlerinin arkasında duran insanlar olduğu ve Yeşilay’a ve-
recekleri destek anlatılmıştır.
Yeni Mezbaha Açıldı, 1 Şubat 1947, Bafrasesi, s.5.
İkinci tip plana göre inşa olunan şehrimizin mezbahası bugün açılmıştır.
40.000 liraya mal olan mezbaha, kesim ve et muhafaza yerleriyle soyunma

115
BERRİN SARITUNÇ

banyo, laboratuvar ve idare odalarını içermektedir. Mezbaha müteahhit mü-


hendis Sıtkı Tümer tarafından çok ince bir zevkle döşenmiştir.
Bafra’nın Su Derdi, 5 Ekim 1946, Bafrasesi, s.47.
Güzelleştirme cemiyeti Baframızın su derdine bir son vermek için civarsa
bir artezyen kuyusu açılmasını el almışlardır.
Odun İhtiyacı, 5 Ekim 1946, Bafrasesi, s.47.
Köylüye bir an önce ruhsat verilmelidir. Samsun ve çevresinde sonbahar
gayet tatlı olmasına rağmen bu yıl ekimin ilk günlerinden itibaren palto-kaban
çıkarılmıştır. Lakin evlerde odun yoktur. Halk yeni hükümet programıyla or-
man işlerinde meslek edinmiş köylülerin ruhsat alıp şehre odun getirmesini
beklemektedir.
Ortaokul Pavyonu, 5 Ekim 1946, Bafrasesi, s.47.
İnşaat bütün hızıyla devam etmektedir. Binanın birinci ve ikinci katı ik-
mal edilmiş çatı kısmına hazırlıklar başlamıştır. Eldeki parayla bunun bitirile-
meyeceği aşikârdır. Bugüne kadar harcanan para tutarı 52 bin liradır. Bunun 40
bin lirası MEB’ e 12 bin de Maarif Sevenler Cemiyetine verilmiştir.
Ortaokul Pavyonunun Temel Atma Töreni, 8 Aralık 1945, Bafrasesi, s.71.
45 bin lira keşif bedeli okul pavyonun temeli 1.12.1945 Cumartesi günü
atılmıştır. Saat 15’te koro ve izci öğrencileriyle ilkokul 5. Sınıflar okulun giri-
şinde iki taraflı yerlerini almışlardır. Valimiz Rukneddin Nasuhioğlu Bayındırlık
ve Milli Eğitim Müdürü gelmiştir. Okulda çaylı pastalı 150 kişilik bir ikram ya-
pılmıştır. Kaymakam Hayri Özlü partinin, halkın, cemiyetin her alandaki çalış-
malarını takdir etmiştir.
Yukarıda belirtilen konularla birlikte Bafra’nın kültürel hayatına dair di-
ğer haberlerin künyesi şu şekildedir:
Behçet Kemal Çağlar Bafra’da Bir Konferans Verdi, Bafrasesi, 29 Haziran
1946, s.31.
Yerli Malı ve Biriktirme Haftasında Ödevlerimiz, Bafrasesi 22 Aralık 1945,
s.73.
Sıtmayla Mücadele, 8 Aralık 1945, Bafrasesi, s.71.
Halkevi Temsil Çalışmaları Bafrada, Bafrasesi, 1 Şubat 1947, s.5.
Akşam Kız Sanat Okulu Sergisi, Bafrasesi, 17 Haziran 1950, s. 17.
Yeşilay Samsunda Şube Açıyor, Bafrasesi, 17 Haziran 1950, s. 17.
Traktör Tedarik Belgeleri, Bafrasesi, 20 Ağustos 1949, s. 35.
Bursa Tarım Okuluna Girme Şartları, Bafrasesi, 6 Ağustos 1949, s. 34.
Gençlerbirliği 9 Yaşında, 9 Haziran 1937, Bafrasesi, s. 34.
Spor Bravo Çocuklara, 30 Haziran 1937, Bafrasesi, s. 46.

116
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR

Gençlerbirliği 1- Bafraspor 0: 21 Temmuz 1937, Bafrasesi, s. 58.


Gençlerbirliğinin Ordu Seyahati, 28 Temmuz 1937, Bafrasesi,s. 61.
Kültür Haberleri Çocuk Haftası 14 Nisan 1937, Bafrasesi, s. 2.
Yerli Malları Haftası, 14 Nisan 1937, Bafrasesi, s. 3.
Yeni Halkevi, 14 Nisan 1937, Bafrasesi, s. 4.
Müsamere Tehri, 14 Nisan 1937, Bafrasesi, s. 4.
Fevkalede Kongreye Davet, 14 Nisan 1937, Bafrasesi, s. 4.
23 Nisan Kutlamaları 21 Nisan 1937, Bafrasesi, s. 1.
167 Halkevinde Tören, 21 Nisan 1937, Bafrasesi, s. 2.
Ortaokulumuz, 14 Nisan 1937, Bafrasesi, s. 2.
Bafra Çocuk Esirgeme Kurumu 23 Nisan Kutlamaları, Bafrasesi, 28 Nisan
1937, s.10.
Memleketimizin İmarı, Bafrasesi, 28 Nisan 1937, s. 10.
Müsamere Tehiri, Bafrasesi, 14 Nisan 1937, s. 4.
Çocuk Bakımına Ait Birkaç Söz, Bafrasesi, 5 Mayıs 1937, s.14.
Çocuk Esirgeme Kurumuna Teşekkür, Bafrasesi,5 Mayıs 1937, s. 14.
Konferans, Bafrasesi,12 Mayıs 1937, s.18.
Müsamere Öğretmenlerimizin Gezisi, Bafrasesi,12 Mayıs 1937, s.18.
Hava Şehitleri İhtifali, Bafrasesi,19 Mayıs 1937,s. 21.
19 Mayıs ve Sergiler, Bafrasesi, 26 Mayıs 1937, s.25.
Okullarda Sınav Sergi Konferans, Bafrasesi, 2 Haziran 1937, s.29.
Spor Öğretmenlerin Konferansı Türk Bayrağı Dersi, Bafrasesi, 2 Haziran
1937, s. 29.
Halkevimizde Aile Geceleri, Bafrasesi, 30 Haziran 1937, s.45.
Bir Köy Okulunun Daha Temeli Atıldı, Bafrasesi 28 Temmuz 1937, s. 61.
Halkevi toplantısı, Bafrasesi, 28 Temmuz 1937,s.61.
Okuma İhtiyacı, Bafrasesi 17 Haziran 1950, s.17.
Yeşilay Kurumunda Toplantı Bafrasesi 29 Ekim 1949, s. 49.
Yeşilay Samsun’da Şube Açıyor Bafrasesi 17 Haziran 1950, s.17.
Akşam Kız Sanat Okulu Sergisi Bafrasesi 17 Haziran 1950, s.17.
Necmettin Esin –Ortaokul Müdürünün Kitabı Çıktı, Bafrasesi, 13 Mart
1948, s.14.
Ortaokulda Okul Aile Birliği Kuruldu, Bafrasesi, 22 Şubat 1947,s. 7.
Fotocafer Çağatay, 6 Ağustos 1949, Bafrasesi, s.33.
Yüksel Şekerlemeleri, 30 Eylül 1942, Bafrasesi, s.114.
Umumi Hela, 14 Nisan 1937 Bafrasesi, s.3.
Kuduz Hastalığı ve Mücadele Yolları, 20 Ağustos 1949, Bafrasesi, s.35.

117
BERRİN SARITUNÇ

Bafra’da 1 Aylık Et Sarfiyatı, 7 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.


Çay Ziyafeti, 19 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.22.
Göçmen Evleri, 19 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.22.
Balıkhane, 19 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.22.
Okulların Tatili, 19 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.22.
Ayrılış, 19 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.22.
Köy Salması,19 Mayıs 1937, Bafrasesi, s. 24.
Sırt Hamallığı Yasaktır, 26 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.27.
Bando Muavini Aranıyor, 26 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.27.
Piyango Tehiri, 26 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.27.
İlkbahar At Yarışları Programı (Bafra Bld) 26 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.28.
Pehlivan Güreşleri Merkep Yarışları, 26 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.28.
Yağmur, 2 Haziran 1937, Bafrasesi, s.29.
Kasabamızın İnkişaf ve Tevessü Sahası, 2 Haziran 1937, Bafrasesi, s.30.
Köy Telefonları, 2 Haziran 1937, Bafrasesi, s.31.
Evlenmeler, 2 Haziran 1937, Bafrasesi, s.31.
Park ve Spor Alanları, 9 Haziran 1937, Bafrasesi, s.34.
Pazaryeri Parketaşı Lağımlar ve Temizlik, 9 Haziran 1937, Bafrasesi, s.35.
At Yarışları Pehlivan Güreşleri Merkep Yarışları Bisiklet Koşusu, 9 Hazi-
ran 1937, Bafrasesi, s.36.
Köylülerin İhtiyacı Olan Keresteler, Bafrasesi, 7 Temmuz 1937, s.49.
Sivrisinekle Mücadele-Umumi Mezarlık, 7 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.50.
Köy Seyahatlari Kervansaray, 7 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.50.
Yaya Olarak Tokyoya Giden İki Genç, 7 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.51.
Kiler Şiiri, 14 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.54.
Şehir Telefonu, 21 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.57.
Kızılay’a Üye Olmak, 21 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.57.
Boğulma, 21 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.57.
Hayvan Hırsızı Yakalandı, 21 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.58.
Mesut Bir Evlenme (niyazı Doğu’nun oğlu) 27 Aralık 1939, Bafrasesi,s.90.
Bafra Su İstiyor, 24 Temmuz 1940, Bafrasesi, s.3.
Mevlit Oluşturuldu, 17 Haziran 1950, Bafrasesi, s.17.
En Büyük Bayramımız Bütün Türk Milletine Kutlu Olsun, 29 Ekim 1949,
Bafrasesi, s.49.
Mustafa Önder’i Kaybettik, 20 Ağustos 1949, Bafrasesi, s.35.
Kızılay Bafra Şube Başkanlığından, 20 Ağustos 1949, Bafrasesi, s.35.
Biçki Dikiş Sergileri Bafrasesi 6 Ağustos 1949, Bafrasesi, s.33.

118
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR

Ortaokul Bütünleme ve Devlet Ortaokul İmtihanlarına Başlanacak, 6


Ağustos 1949, Bafrasesi, s.34.
Ortaokul Pavyonu Törenle Açıldı, 13 Mart 1948, Bafrasesi, s.13.
Umumi Hıfzısıhha Meclisi Kızamık Kabakulak Sebebiyle Okul Tatili, 13
Mart 1948, Bafrasesi, s.13.
Bafra Mahkemelerinin İş Hacmi Karşısında, 13 Mart 1948, Bafrasesi, s.13.
Belediyenin Dikkat Nazarına Samsun Caddesi, 13 Mart 1948, Bafrasesi,
s.14.
Kıymetli Büyük Maarifçi Öldü ( Ahmet Cemalettin Aşıkkutlu), 13 Mart
1948, Bafrasesi, s.14.
Aşçı ve Bakkal Dükkânı Bayat Ekmek, 13 Mart 1948, Bafrasesi, s.14.
2. İKTİSADİ İÇERİKLİ HABERLER
İlçenin en önemli geçim kaynağı konumunda olan tütün alımı, rekoltesi
ve buradan elde edilen gelirlerin harcanması husus ilçenin iktisadi haberlerinin
genel eksenini oluşturmaktadır.
Tütün Piyasaları, Bafrasesi, 14 Nisan 1937, s. 1.
Bu yıl ilçemizde tütün eken 7400 ekiciden 4500 kadarı tütünlerini dizi
dengi halinde satmıştır. Demet dengi fiyatlarını pıçaklar kilosu 160-220, balya
pıçaklar 52-65, görmezler 19-26 kuruş arasındadır. Başlıca alıcılar inhisarlar,
Türk tütün limited şirketi, Mitat Nemli ve Felemenk Türk anonim şirketi, hesa-
bına Elmaoğullarıdır. Fiyatlar normaldir.
Karadeniz Tütün Piyasası Açıldı, Bafrasesi, 1 Şubat 1947, s. 5.
Gümrük ve Tekel ve Ticaret Bakanlıklarından evvelce tebliğ edildiği üzere
Karadeniz bölgesi 1946 mahsulü dizi tütün piyasası dün açılmıştır. Samsun’da
saat 10’da tören yapıldıktan sonra aynı gün Sayın Vali vekili Rüştü Özil, Emniyet
müdürü Muhsin Gökkaya, Mıntıka Ticaret Müdürü Sırrı Önenemre ile birlikte
Bafra’ya gelmişlerdir. Tekel genel müdürü tütün alım şubesi müdürü Feyzi Kap-
lan, Samsun başmüdürü Saffet Kahyalıoğlu, teknik şefi ile başeksper ile hazır
bulundukları halde ilçede yapılan törende önce Halkevi bandosu tarafından İs-
tiklal Marşı çalınmış, Ekiciler Cemiyeti adına Nuri Aktik’in verdiği bir söylevle
müstahsillerin Cumhuriyet hükümetine karşı duyduğu minnettarlık belirtilmiş-
tir. Ardından vali vekili Rüştü Özil, Bafra tütün piyasasını açmış, Domuzağı kö-
yünden bir tütünü 22 denk iyisine 375 kuruş, 6 denk görmezine 125 kuruş, Ak-
tekke köyünden bir tütün 23 denk iyisine 360 kuruş, 5 denk görmezine 125 ku-
ruş verilerek ilk satış başlamıştır.
Okul-Aile Birlikleri, Bafrasesi, 1 Şubat 1947, s. 5.

119
BERRİN SARITUNÇ

Eğitim şurasında kabul olunan esaslar dairesince ilçemiz ilkokulları dün


akşam öğrenci velilerinin iştirakleriyle okul aile birliklerini kurmuş ve yönetim
kurullarını seçmiştir.
Veteriner Meselesi, Bafrasesi, 1 Şubat 1947, s. 5.
Geçen yıldan beri Tarım Bakanlığının emriyle Belediye bütçesine bir ve-
teriner ödeneği konulagelmektedir. Alınan malumata göre müracaatlar yapıl-
masına rağmen bu göreve kimse tayin edilmemiştir. Bugün Bafra’da sağlık me-
muru dahi yoktur. Bafra gibi bir yerin hayvan hastalıklarından anlar yetki sahibi
bir elemandan uzun müddet mahrum kalması doğru değildir.
Milli İktisad ve Tasarruf Haftası, Bafrasesi, 8 Aralık 1945,s. 71.
16. Milli İktisad ve Tasarruf Haftası ayın 12 sinden itibaren başlayacaktır.
Bu münasebetle kentimizde hazırlıklar yapılmıştır. Hafta içinde tören, şenlik ve
konferanslardan başka ilkokullar müsamere verecek Perşembe de pehlivan gü-
reşleri yapılacaktır.
Tütün Mahsulünden Yapılan Bağışlar 108051 Lira 10 Kuruş, 8 Aralık 1945,
Bafrasesi, s.71.
1944 tütün mahsulünün satış devresinde ekicilerimiz yüzdelik hesap ile
muhtelif hayır kurumlarına 108059 lire 10 kuruş bağışta bulunmuştur. Bundan
faydalanan kurumlar THK, Güzelleştirme Kurumu, Köylere yardım, Halk oda-
sına yardım, Gençlik Kulübü, Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Maarif Sevenler,
Avcılık ve Atıcılar’a yardım edilmiştir.
Bafra’ya 3 Vagon Gazyağı Geliyor, 30 Eylül 1942, Bafrasesi, s.113.
Bir müddet evvel Bafra tütünü için 3 bin ton teneke gazyağı gönderilmesi
hakkında Tütüncüler Birliği tarafından Ticaret Bakanlığına yapılan müracaatla-
rın neticesi olarak üç vagon gazyağı gönderilmekte olduğu telgrafı memnuni-
yetle alınmıştır.
Ekmek Karnesi Kalkıyor, 30 Eylül 1942, Bafrasesi, s.1.
Güvenilir makamlardan alınan bilgiye göre ekmek karnelerinin kalktığı
herkesin ihtiyacı kadar ekmeği serbestçe fırından alabileceği belirtilmiştir.
1942 Yılı Tütün Mahsulü, 30 Eylül 1942, Bafrasesi, s.1.
Havaların müsait gitmesinden çok iyi kurutulduğundan Bafra’ya ait re-
kolte miktarının 3 milyon kilo olduğu tahmin edilmektedir.
Tütüncüler Bankası, 1 Şubat 1947, Bafrasesi, s.5.
Süleyman Türk tarafından yazılan yazıda bu işle uğraşanların tütün satı-
şında istenilen rakama ulaşamaması durumunda, birlik ve beraberlik içinde
olunması destek ve katkı sağlayabilmek için bu ruhu taşıyan bir müessesenin
kurulmasının faydası anlatılmaktadır.

120
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR

Kostümlü Balo, 14 Nisan 1937, Bafrasesi, s.2.


Sayın kaymakamımız Bay Nedim Aker ve sayın refikalarının himayele-
rinde önümüzdeki çocuk haftası içinde 24 Nisan 1937 Cumartesi günü akşamı
Çocuk Esirgeme Kurumu Bafra kolu adına bir kostümlü balo verilecektir. Balo
askerlik şubesi yanındaki binada olacaktır.
Yukarıda belirtilen konularla birlikte Bafra’nın iktisadi hayatına dair di-
ğer haberlerin künyesi şu şekildedir:
Köy İşleri, Bafrasesi, 14 Nisan 1937, s. 2.
Tütün Ekimi, Bafrasesi, 23 Haziran 1937, s. 41.
Bafra Tütüncüler Birliği Senelik İçtimai Toplantısı, Bafrasesi, 11 Aralık
1940, s.93.
Ticaret Odası Tütüncüler Grubu Toplantısı, Bafrasesi, 17 Haziran 1950,
s.17.
Tütüncüler Haftası, Bafrasesi, 17 Haziran 1950, s. 17.
İhsan Arif Gökpınar Tütüncülüğümüz İçin Ne Diyor, Bafrasesi, 13 Mart
1948, s. 14.
Tekelin Dikkat Nazarına-Köylü Sigarası, Bafrasesi, 13 Mart 1948, s.14.
Samsun Bafra Tütün Ekiciler Cemiyetlerinin Hayrete Şayan Bir Raporu,
Bafrasesi, 13 Mart 1948, s. 15.
Karadeniz Tütün Piyasası, Bafrasesi, 13 Mart 1948, s. 15.
Tütüncüler Toplantısı, Bafrasesi, 17 Haziran 1950, s. 17.
Kavak Ormanı Yetiştirme Kooperatifi, Bafrasesi, 20 Ağustos 1949, s. 36.
Kaymakam Turgut Cantekin İşe Başladı, 29 Haziran 1946, Bafrasesi, s.31.
Kaymakam Hayri Özlü Ayaş Kaymakamlığına Verildi, 29 Haziran 1946,
Bafrasesi, s.31.
TTK İdare Kurulu İş Bölümü Yaptı, 29 Haziran 1946, Bafrasesi, s.31.
Belediye Meclisi Elektirik Şirketi Almaya Karar Verdi, 12 Mayıs 1937, Baf-
rasesi, s. 18.
Işıklı Türkiye-Zonguldak ve Türkiye’de 2 Büyük Santral Kuruluyor, 14
Temmuz 1937, Bafrasesi, s.53.
Ekmek Narhi (9 Kuruş Zam) 14 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.53.
Çek Monopol Uzmanları Bafrada, 29 Ekim 1949, Bafrasesi, s.49.
Bafra’da Tütün Demet Piyasası Henüz Hararet Kesbetmemiştir, Bafrasesi,
28 Mayıs 1941,s.29.
1942 Yılı Tütün Mahsülü 3milyon Kilo, Bafrasesi, 30 Eylül 1942, s. 113.
Tütün Ekimi Yasak Olan Bölgeler, Bafrasesi, 29 Haziran 1946,s.31.
3-Siyaset içerikli haberler

121
BERRİN SARITUNÇ

İlçede kamu kurumlarında çalışan personelin tayini ve başarıları ilgiyle


takip edilmiştir. CHP ve halkevleri faaliyetlerine destek verilmiş hatta bu ku-
rumların çalışanlarının doğum, düğün, ölüm gibi haberleri de sayfalara taşın-
mıştır.
Yeni Belediye Meclisi Seçilirken Doğru Yol, 30 Eylül 1942, Bafrasesi, s.199.
Süleyman Türk tarafından kaleme alınan yazıda yarından itibaren şe-
hirde seçime gidileceği 1 hafta evvel halk evinde parti müfettişi Sayın Hikmet
Işık ile partinin nahiye teşkilatı ile toplantı yapılmıştır. Belediye seçimine her-
kesin katılımı için oy verecek kişilerle ilgili tüm hazırlıkların yapıldığı şehrin 4
yıllık geleceğinin bu seçime bağlı olduğu burada da her daim doğru yolu göste-
ren CHP’ye oy vermenin bir hemşehrilik görevi olduğu belirtilmiştir.
Yarın Atatürk’ün Samsun’a Ayak Bastığı Günün Yıl Dönümüdür, 18 Mayıs
1938, Bafrasesi, s.77.
Bu büyük günü geniş ölçüde kutlamanın mutluluğuyla 1. Dünya Sava-
şında hep birden bir planı uygulamak üzere şarktan, garpten girenleri unutma-
mak için bugünü ve Atatürk’ü şef ve millet birliği sancağı altında durmaksızın,
yılmaksızın, usanmaksızın ilerlemek en büyük şifredir denmektedir. (F.R.A)
İnhisarlar Vekili, 30 Eylül 1942, Bafrasesi, s.199.
Vekil Raif Karadeniz Samsun’a gelerek tetkiklere başlamıştır. Bafra’dan
Alaçam’a gidecektir.
Bay Vala Nureddin, 25 Mayıs 1937, Bafrasesi, s.15.
Matbuatın önemli yazarlarından Bay Vala Nureddin eşiyle birlikte
Bafra’ya gelmiş görülmeye değer yerleri gezerek aynı gün Samsun’a dönmüş-
lerdir.
Belediye Meclisi, 14 Nisan 1937, Bafrasesi, s.2.
Nisan 1937 içtimalarına Belediye reisi Bay Zihni Lokman’ın reisliği al-
tında başlamıştır.
Kasabamızdan Ayrılan Köyler Belediye Meclisi, 14 Nisan 1937, Bafrasesi,
s.2.
Kaza merkezine uzaklıkları dolayısıyla Hecinli, Erikbelan, Çelikalan, Bela-
lan, Boyalı, Çiftlik köylerinin Havza kazasına ve Kabalu, Kaplancık, Kuyumcu,
Devealan, Alancık, Fırından köylerinin de Vezirköprü kazasına bağlanmaları vi-
layet umumi meclisince kararlaştırılmıştır.
Alaçam Kaymakamı Taltif Edildi, 8 Aralık 1945, Bafrasesi, s.71.
Yakın zamanda Bafra’dan ayrılan ve sıtma savaşında olağanüstü bir ba-
şarı gösteren kaymakamamız K.Çetin Silivri Sağlık Bakanlığı tarafından 250 lira
mükâfatla ödüllendirilmiştir.

122
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR

Valimiz Bafra’da, 22 Şubat 1947, Bafrasesi, s. 8.


Geçen pazartesi Ankara’dan Samsun’a dönen valimiz Orhan Sami Güvenç,
perşembe günü Bafra’ya gelmişlerdir. Sayın vali muhtar ve ihtiyar heyetleriyle
kalabalık halk kitlesinin toplandığı sinema binasında toplantı yapmışlardır. Bu
iki toplantıda da İstiklal Savaşındaki birlik ve beraberlik sayesinde 2. Dünya Sa-
vaşı tehlikesinin atlatılıp dış imajımızın yükseltildiği belirtmiş, 7 Eylül kararları
ve halkın refah düzeyinin artmasından söz etmişlerdir.
Yukarıda belirtilen konularla birlikte Bafra’nın siyasi hayatına dair diğer
haberlerin künyesi şu şekildedir:
Belediyeden Yol İsteği, Bafrasesi, 17 Haziran 1950, s. 17.
Spor Bölge Müdürlüğünden Dileğimiz, 14 Nisan 1937, Bafrasesi, s.3.
Bafra’nın İktisadi Durumu, 12 Mayıs 1937, Bafrasesi, s. 20.
Bafra Çocuk Esirgeme Kurumu bşk Hamdi Geçer, Bafrasesi, 14 Nisan
1937, s. 3.
Bugün Atatürk’ün Samsuna Ayak Bastığı Günü Yıl Dönümüdür, Bafra-
sesi,19 Mayıs 1937, 21.
İlçebay M. Nedim Aker’in Yazıları, 9 Haziran 1937, Bafrasesi, s.36.
Kızılay’ın Teftişi Başbakanımız İ. İnönü Tunceli Yolunda, 23 Haziran
1937, Bafrasesi, s.41.
Belediyeye Teşekkür, 14 Temmuz 1937, Bafrasesi, s.54.
Belediye Reisinin Şehir İşleri Hakkındaki Beyanatı, 28 Temmuz 1937,
Bafrasesi, s.61.
Atamızı ve Vazifemizi Unutmayacağız, 16 Kasım 1938, Bafrasesi, s.131.
Kaymakamımız Eşref Kurt geldi, 27 Aralık 1939,Bafrasesi, s.90.
Valimiz Fuat Tuksal Ankara’ya Gitti, 27 Aralık 1939, Bafrasesi, s.90.
Yenice Emniyet Komiserimiz Geldi, 6 Ağustos 1949, Bafrasesi, s.33.
Ekler:

123
BERRİN SARITUNÇ

Şekil 1: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 Nisan-Aralık. C.1 S.1-38 Sayı 1
(1956 Alf B5)

Şekil 2: : Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1942 Ocak-Aralık. C.5-6 S.199, Sayı 243
(1956 ALF B5)

124
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR

Şekil 3: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1938 Ocak-Ara. C.1-2 S.39-89 Sayı 58
(1956 ALF B5)

Şekil 4: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 Nisan-Aralık. C.1 S.1-38 Sayı 11
(1956 ALF B5)

125
BERRİN SARITUNÇ

Şekil 5: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1945 OCAK-ARA. C.8-9 S.341-371 Sayı 370
(1956 ALF B5)

Şekil 6: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1947 OCAK-ARA. C.9-10 S.399-423/424-1-


423 Sayı 401 (1956 ALF B5)

126
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR

Aşağıdaki gazete kupürleri basın yayında Bafra’nın kültürel yaşamına


dair haberleri içermektedir:

Şekil 7: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 NİSAN-ARA. C.1 S.1-38 Sayı 13 (1956
ALF B5)

Şekil 8: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1939 TEM.-ARA. C.3 S.90-112 Sayı 112
(1956 ALF B5)
Şekil 9: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 NİSAN-ARA. C.1 S.1-38 Sayı 10
(1956 ALF B5)

127
BERRİN SARITUNÇ

Şekil 10: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 NİSAN-ARA. C.1 S.1-38 Sayı 7
(1956 ALF B5)

Şekil 11: Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1946 OCAK-ARA. C.9 S.372-398 Sayı 397
(1956 ALF B5)

128
BAFRA'NIN SOSYOKÜLTÜREL YAŞAMINA DAİR

Şekil 12: : Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1937 NİSAN-ARA. C.1 S.1-38 Sayı 15
(1956 ALF B5)
Şekil 13: : Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi 1949 OCAK-ARA. C.12-13 S.447-473 Sayı
463 (1956 ALF B5)

Sonuç
Çalışma kapsamında halkın demokratik hakkı olan bilgi edinmeyi sağla-
yan gazetelerin özelde ise Bafra’da çıkan yerel gazetelerden Bafrasesi gazetesi-
nin incelemesi yapılmıştır.
1934-1950 yılları arasında İkinci Dünya Savaşının yaşandığı Anadolu’da
ise cumhuriyetin yeni temellerinin atılıp çok partili sürece geçildiği dönemin
izleri elbette gazetelerde de görülmektedir. Bu noktadan bakıldığında 2. Dünya
savaşındaki zehirli gazlardan korunma, Mustafa Kemal Atatürk’e duyulan sevgi,
İsmet İnönü’nün icraatları, 29 Ekim ve 19 Mayıs kutlamalarının coşkusu, CHP
ve yayın organı olan halkevlerinin faaliyetleri gibi haberler karşımıza çıkmak-
tadır.
Bafra ile ilgili haberlerin tarandığı basında Bafra’nın tarihi ve doğal gü-
zelliklerinden çok az bahsedildiği görülmektedir. Kuş cennetinden, pidesinden
vb bahsedilmediği görülmektedir. Bununla beraber su sıkıntısı çekildiği, sivri-
sinek ve sıtmayla mücadele edildiği tüm gazetelerde çokça işlenen konulardan-
dır. Bafra, sosyo- kültürel hayatı zengin bir kasabadır. Etkinlikler sergiler, açı-
lışlar şehirde çokça görülmektedir.
Bafra spora önem vermekte Bafrasporu yoğun şekilde desteklemektedir.
Bununla birlikte pehlivan güreşleri, at yarışları gibi müsabakalar çokça düzen-
lenmiş ve reklamı yapılmıştır. İlçe suç oranının düşük olduğu yerlerdendir. Çok
az suç haberiyle karşılaşılmıştır. Bölgenin en önemli geçim kaynağı olan tütün
ve tütün pazarı haberleri, toplantıları hemen her sayıda yer almaktadır. Bölge
Kızılay, Yeşilay ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağış yapma konusunda önemli

129
BERRİN SARITUNÇ

bir yerdir, bunun için faaliyetler düzenlenmiştir. Doğal afetlerle mücadele eden-
lere de destek olan bir ilçedir. Devlet memurları kıymet görmüş, hoş karşılan-
mış, tayinlerinde gazetede çalışmalarını anlatan yazılar yazılmıştır. Ortaokul in-
şaatı yazıları eğitime önem verilen önemi göstermektedir. Liselere giden öğ-
renci sayısının artırılması için Bursa Ziraat Okuluna giriş şartları duyurulmuş-
tur. Bölgenin düğünleri mübadele ile gelen muhacirleriyle ilgili yazılara rastlan-
mamıştır. Bölgenin gastronomi anlamında öne çıkan lezzeti şerbetsiz tatlı ola-
rak bilinen nokulu ve geleneksel el sanatı Bafra zembil örücülüğü ilgili bir yazı
bulunmamaktadır. Seçim hazırlıkları, mezarlık ihtiyacı, kasabaya yakın köyler-
den kaliteli içecek su getirilmesi, fenni mezbahaya duyulan ihtiyaç, Kızılırmak
köprüsünün yapımı gibi konularla yer almıştır. Çalışma belli yılları kapsamak-
tadır. Bölge basın yayın hayatıyla ilgili çalışmalar azdır. İleride daha geniş bir
çalışma yapılması alana katkı sağlayacaktır.

Kaynakça
Bollu Cahit, Türk Basınında Son Posta Gazetesi (1930-1942) Marmara Üniversitesi Tür-
kiyat Araştırmaları Enstitüsü Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı, İs-
tanbul, 2022.
Çakır Ali, Haber Gazetesinin Başyazılarına Göre Bölgenin ve Türkiye'nin Gündemine Bir
Bakış (1923-1924), Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih
Anabilim Dalı, 2013.
Çıkrıkcı Şafak, Kurun Gazetesi (1934 – 1938), Yeditepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri Ve
İnkılap Tarihi Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2020, s.14.
Duman Önder, Samsun Basın Tarihinden Bir Kesit: Haber Gazetesi, Samsun Basın Tari-
hinden Bir Kesit: “Haber Gazetesi”, Geçmişten Geleceğe Samsun, 1. Kitap, Samsun
2006, s. 367-384.
Kocaoğlu, Bünyamin, Milli Mücadelede ve Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Samsun’da Basın
Hayatı ve Cemiyetler. Ondokuz Mayis University Journal of Education Faculty, 12
(1), 161-166. Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/omuefd/is-
sue/20260/215190
Özdemir Cafer, Bir Kent İmgesi Olarak Bafra Nokulu, Erdem, (81) , s. 93-120.
Özdemir Fatih, “Yerel Tarihin Kaynağı Olarak Mahalli Basın; Cumhuriyet Dönemi Sam-
sun Örneği (1923-1938)”, Near East Historical Review, 12/2, April, 2022, s. 153
– 169.
Sarısakal Baki, Samsun Basın Tarihi, Barış Gazetesi Yayınları, Samsun 2003, s.10.
Sökmen Sultan& Balkanal Zeynep, Bafra Zembil Örücülüğü Ve Zembil Örme Ustası: Nu-
ran Güngör, Journal Of International Social Research. Oct 2021, Vol. 14 Issue 81,
s-13.
Süreli Yayınlar
Cumhurbaşkanlığı Milli Kütüphane Arşivi, Bafrasesi gazetesi,1956 ALF B5
İnternet sayfası:
https://www.gastearsivi.com/ara/bafra/2 erişim tarihi: 29.11.2022.
https://dijital-kutuphane.mkutup.gov.tr/ Bafrasesi erişim tarihi: 1.10.2022.

130
Bafra Şube Başı Taçlı Çeşme 1930

131
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

Dr. Ahmet AKTER1

Giriş
Halkevleri, temel tanımıyla milli kültürün yükselmesi maksadına hizmet
eden bir kurum olarak kurulmuştur. Halkevlerinin kuruluş hedeflerini sırala-
mak gerekirse geniş bir bakış açısıyla şu sonuca ulaşmaktayız: “Ulusu bilinçli,
birbirini anlayan, birbirini seven, ortak ideale bağlı bir halk kitlesi düzeyinde
örgütlemek; kültür, ülkü, amaç ve düşünce birliğini güçlendirecek bir toplum
olmayı sağlamak; ulusal birliği oluşturan, ulusal ruhu biçimlendiren ve güçlen-
diren kültür ögelerini ortaya çıkarıp geliştirmek; köylü ile kentli, köylü ile aydın
zümreler arasındaki ilişkileri düzenleyerek geliştirecek köycülük çalışmalarını
yürütmek, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ana ilkelerini ve bunların ülke düze-
yinde nasıl uygulandığını anlatmak için kullanılan merkez biçimine dönüştürül-
mesini sağlamaktır”2.
CHP, Halkevlerini Türk halkına ideal aşılamak maksadıyla bir “ideolojik
aygıt” olarak kullanmıştır. Evler aracılığıyla gençliği zararlı düşüncelerden kur-
tararak Cumhuriyetin bekçisi durumuna getirmeyi de amaçlamıştır3.
Halkevleri, 1932-1951 yılları arasında başlangıçtan itibaren halkın ilgi-
sini çekmiş ve süratle tüm yurt çapında yayılmıştır. DP iktidara geldikten sonra,
8 Ağustos 1951 tarihinde yürürlüğe giren 5830 sayılı yasa ile faaliyetlerine son
verilmiştir. 1951 yılında kapanana kadar sayıları 478’e ulaşmıştır4.
Halkın her bir ferdinin çeşitli uzmanlık alanları ve ilgi alanlarına uygun
olarak tercih edebileceği bir faaliyet sahası bulabileceği şekilde planlanan Hal-
kevleri Dil, Edebiyat, Tarih Şubesi, Güzel Sanatlar Şubesi, Temsil Şubesi, Spor

1 e-posta: ahmetakter@gmail.com, https://orcid.org/0000-0003-2181-2035


* Dr., E-posta: ahmetakter@gmail.com, https://orcid.org/0000-0003-2181-2035
2 Anıl Çeçen, Atatürk’ün Kültür Kurumu Halkevleri, Gündoğan Yay., Ankara, 1990, s. 123.
3 Şerafettin Zeyrek, Türkiye’de Halkevleri ve Halkodaları (1932-1951), Anı Yay., Ankara, 2006, ss.

16-17.
4 Ahmet Akter, “Halkevleri Bütçesi İçin Bir Deneme: Gelir-Gider Tablosunun Tespiti”, Ankara Üni-

versitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi Sayı: 63, Güz 2018, s. 1-50

133
AHMET AKTER

Şubesi, İçtimai Yardım Şubesi, Halk Dershaneleri ve Kurslar Şubesi, Kütüphane


ve Neşriyat Şubesi, Köycüler Şubesi ve Müze ve Sergi Şubesi olmak üzere bün-
yesinde 9 şube bulunacak şekilde kurulmuştur5.
Bir Halkevinde 9 şubenin birden açılması şart değildir, tesis ve teşkilinde
maddî imkânlar gibi azimli ve bilgili elemanlar olmazsa şubeleri açmaktan hiç-
bir fayda beklenmemektedir. Ancak üç şubede faaliyete geçecek imkân ve ele-
manı olan her yerde bir Halkevinin açılabileceği kabul edilmiştir6.
Halkevlerinin faaliyete başlaması için öncelikle bir mekâna ihtiyaç duyul-
maktaydı. Birçok yerde Partiye ait binalardan müşterek olarak faydalanılmış,
bazı yerlerde kiralama yoluna gidilmiş ve çoğu yerde büyük masraflarla bir bina
sahibi olunabilmiştir. Ayrıca faaliyetlerini sürdürebilmesi için personel ve mal-
zeme ihtiyacı da bulunmaktaydı. Bu ihtiyaçlarının tamamının bir maliyeti ol-
muş ve bir şekilde karşılanmak zorunluluğu doğmuştur7.
Bafra Halkevinin Kuruluşu ve Açılış Merasimi
Bafra’da Halkevi açılmadan önce, gençliği 1 Haziran 1939 tarihinde kuru-
lan Bafra Gençler Birliği bir araya getirmeye çalışmıştır. Spor faaliyetleriyle baş-
layan etkinlikler gelişerek temsiller, konserler vermeye ve komşu şehirlerle
spor müsabakaları yapmaya başlamıştır8.
Kurulmasına karar verilmesinin ardından 1932 yılında iki grup halinde
34 Halkevi açılmıştır9. İlk grup 19 Şubat 1932 tarihinde açılan 14 Halkevidir.
Yeni Halkevlerinin açılmaları her yıl, 19 Şubat’ı takip eden ilk pazar günü Hal-
kevlerinin yıldönümleri münasebetiyle törenle yapılır10.
Bafra Gençler Birliği, 1931-1932 yıllarında Samsun Halkevi teşkilatının
Bafra’daki çekirdeği olarak çalışmaya karar vermiştir. Bu maksatla köy gezileri
düzenleyip konferans, konser ve temsiller vermiştir. Bu faaliyetler kısıtlı bir
topluluğa hitap etmektedir11. Bu nedenle Bafra’da Halkevi kurulması fikri, Bafra
CHF teşkilatı tarafından bir ihtiyaç olarak değerlendirilerek bu fikri CHF hiye-
rarşisine iletilmiştir. Bir yandan da altyapısını oluşturmaya çalışmışlardır. Bu

5 CHF Halkevleri Talimatnamesi, Hakimiyeti Milliye Matbaası, 1932.


6 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 490.01.0.0/3.14.6 Lef 2
7 Ahmet Akter, Halkevleri Bütçesi İçin Bir Deneme…, s. 1-50
8 CHF Bafra Halkevi, 24/2/1933’den 29/10/1933’e Kadar Faaliyetini Gösterir Broşür, Resimli Ay

Matbaası T.L.Ş., İstanbul, 1933, s. 7


9 BCA, 490.01/1005.879.1 Lef 1
10 BCA, 490.01/3.14.6 Lef 1
11 CHF Bafra Halkevi, a.g.e. s. 7

134
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

çalışmalar sonucu Samsun CHF vilayet idare reisi Antalya Mebusu Dr. Nazifi Şe-
rif beyin incelemeleri sonucu Halkevi kurulmasına karar verilmiştir12. Böylece
Bafra Halkevi 19 Şubat’ın içinde olduğu Pazar gününe denk gelen 24 Şubat 1933
tarihinde açılmıştır13.
Açılış merasiminde kadın, erkek kalabalık bir halk topluluğu 250-300 ki-
şilik salonu doldurmuş, Hükümet erkânı, memurlar, cemiyet reis ve üyeleri, mu-
allimler, basın temsilcileri, Samsun CHF’ndan yetkililer hazır bulunmuştur. Me-
rasim İstiklal Marşıyla açılmış ve üç genç Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini oku-
muşlardır. Perdeler açıldığında Halkevi’nin kuruluş amacını temsil eden bir
sahne oluşturulmuş ve şubelerini temsil eden tabelalar asılmıştır. Müteakiben
Kaymakam Halil Mümtaz Bey açılış konuşması yapmıştır. Muallim Fehmi Yekta
Bey Halkevlerinin açılmasına ait bir şiir okumuştur. İlk Tedrisat Müfettişi Ali
Bey Halkevleri talimatnamesini açıklamıştır. Muallim Ahmet, Gençler Birliği
idare heyetinden Mithat, Muallim Seniha Hanımın kardeşi Muammer Bey’ler ya-
rım saat süren alafranga bir konser vermiştir. Halkevinde çalışacaklar adına
Gençler Birliği kâtibi umumisi Sırrı Bey bir konuşma yapmıştır. Bunu gençlerin
“Zafer Sonu” şarkısı takip etmiş ve CHF Kaza İdare Heyeti Reisi Hacı Mustafa
Bey fırka adına gelenlere teşekkür etmesini müteakip başarı temenni eden telg-
rafların okunmasıyla tören sona ermiştir. Ayrıca gece Gençler Birliği’nin hazır-
ladığı piyes ve komedi temsil edilmiş ve şarkı ve şiirlerle, konserle açılış sona
ermiştir14.
Bafra Halkevinin İlk Yıl Faaliyetleri
Bafra Halkevi ilk kuruluşunda Müze ve Sergi Şubesi eksik olmak üzere 8
şube halinde faaliyete başlamıştır. Açılışında itibaren on beş gün içinde şubele-
rin komite seçimleri Halkevi salonunda yapılmıştır. İlk seçilen komiteler şun-
lardır:
Dil, Tarih, Edebiyat Komitesi
Reis: Muallim Fehmi Yekta Bey
Aza: C. Müddeiumumisi Sadık Bey
Aza: Muallim Lami Bey
Güzel Sanatlar Komitesi
Reis: Maliye Varidat Kâtibi Nihat Bey
Aza: Hacı Ahmet oğlu Muhlis Bey
Aza: Recep oğlu Mustafa Bey

12 A.g.e. s. 8
13 BCA, 490.01/3.14.6 Lef 2
14 CHF Bafra Halkevi, a.g.e. s. 9-14

135
AHMET AKTER

Temsil Komitesi
Reis: Rezin Cavit Hanım
Aza: Hacı Lokman oğlu Zihni Bey
Aza: Kadı oğlu Mustafa Selami Bey
Spor Komitesi
Reis: Yusuf oğlu İsmail Bey
Aza: Hacı Ahmet oğlu Mansur Bey
Aza: İsmail oğlu Şevket Bey
İçtimai Yardım Komitesi
Reis: Avukat Yusuf Ziya Bey
Aza: Ali oğlu İhsan Bey
Aza: Hükümet Doktoru Cavit Bey
Halk Dershaneleri ve Kurslar Komitesi
Reis: İlk Tedrisat Müfettişi Ai Erdoğan Bey
Aza: Baş Muallim Niyazi Bey
Aza: Baş Muallim M. Emin Bey
Kütüphane ve Neşriyat Komitesi
Reis: Maarif Memuru Bedri Bey
Aza: Köprülü oğlu Hasan Bey
Aza: Ticaret Odası Başkatibi Osman Bey
Köycüler Komitesi
Reis: Ziraat Memuru Sırrı Bey
Aza: İnhisarlar Müdürü Halim Bey
Aza: Hususi Muhasebe Memuru Hasan Bey
Aza: Hacı Şerif oğlu Ali Rıza Bey
Aza: Çizmeli oğlu Ahmet Şevket Bey
Talimatname gereği olarak Fırka İdare Heyeti tarafından Halkevi İdare
Heyeti de aşağıdaki gibi oluşturulmuştur:
Reis: Kolaylı Hacı Mustafa Bey
Aza: Hacı Lokman oğlu Zihni Bey (Reis Vekili)
Aza: Avukat Yusuf Kemal Bey
Aza: İlk Tedrisat Müfettişi Ali Erdoğan Bey
Aza: Ziraat Memuru Sırrı Bey
Aza: Muallim Fehmi Yekta Bey
Aza: Yusuf oğlu Hasan Bey
Aza: Köprülü oğlu Hasan Bey

136
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

Aza: Maliye Varidat Kâtibi Mithat Bey15.


Bafra Halkevi’nde faal olduğu süre içerisinde toplam 6 kişi başkanlık gö-
revini üstlenirken 1933-1951 yılları arasında görev alan bu kişilerin görev sü-
resi ve mesleki dağılımları şu şekildedir:

Adı Soyadı Başkanlık Dönemi Mesleği


Hacı Mustafa Bey 1933-1935
Zihni Lokman 1935-1939 Belediye Başkanı
Hasan Çakın 1939-1940 Tüccar
Nesimi Barkın 1940-1941 Muhasebeci
Necmettin Esin 1941-1950 Ortaokul Müdürü
Fehmi Yekta Çubukçu 1950-1951 Öğretmen16.

Halkevlerinin kaynakları Halkevleri Talimatnamesinde tanımlanmıştır.


Halkevleri Talimatnamesinin 9. md.sine göre; “Halkevleri, vilayet fırka idare he-
yetlerinin temin ve tespit ettiği varidat ile idare edilir. Vilayet Fırka idare heyet-
leri halkevlerinin bütçelerini tasdik ve murakabe ederler.”17. Ancak Halkevleri
çeşitli yöntemler kullanarak gelir elde etmek veya gelirlerini artırmak yoluna
gitmişlerdir. Piyango düzenlemek en kolay ve akla gelen en basit yöntem olmuş-
tur18.
Bafra Halkevinin 1933 yılı broşürüne göre Halkevinin gelir kaynağı için
eşya piyangosu düzenlenmiş ve tanesi 50 kuruş değerinde 3000 bilet bastırıl-
mıştır. 1500 lira tutan bu eşya piyangosunun hasılatının yarısı ikramiyelere
tahsis edilmiştir. Bütün biletler ikramiyelidir. Bu meyanda radyo, oda takımı,
halı, kadın ve erkek kumaşları, fotoğraf makinaları, saat gibi değerli eşyalar
mevcuttur19.
14 Ağustos 1933 tarihinde yapılan teftişe göre Bafra Halkevinin bütçesi;

15 A.g.e. s. 14-17; BCA, 490.1/1005.879.1 Lef 81; Işıl Tuna, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra
Halkevi Dergisi Altın Yaprak (1935-1936)”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: Ŝ, Sayı: 72,
Haziran 2018, s. 585-596
16 Gürbüz Arslan, Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz Araştırma-

ları, XVIII/72, s. 905-936.


17 CHF Halkevleri Talimatnamesi, …, 1932, s. 4; Ahmet Akter, Halkevleri Bütçesi İçin Bir De-

neme…, s. 1-50
18 BCA, 490.1/992.832.1 Lef 50
19 CHF Bafra Halkevi, a.g.e. s. 32-33

137
AHMET AKTER

1500 lira Samsun Fırkası’ndan, 700 lira Bafra Belediyesi’nden, 600 lira
konser ve müsamerelerden, 500 lira piyangodan, 100 lira panayır ve yarışlar-
dan, 100 lira teberru, 500 lira da diğer gelirlerden olmak üzere toplam 4000 lira
gelir olarak hesaplansa da gerçekleşmemiş aksine 100 lira Himayei Etfale, 170
lirası kâtip ve memurlara ve 180 lirası da piyasaya olmak üzere 450 lira borç-
lanmıştır20. Halkevinin 1936 bütçesi 255 lira ve 1937 bütçesi ise 2.201 liradır21.
Bafra Halkevi açıldığı gün üye durumu şu şekildedir:

Dil, Tarih ve Edebiyat Şubesi 14


Güzel Sanatlar Şubesi 42
Temsil Şubesi 61
Spor Şubesi 109
İçtimai Yardım Şubesi 86
Halk Dershaneleri ve Kurslar Şubesi 34
Kütüphane ve Neşriyat Şubesi 87
Köycüler Şubesi 167
Toplam 60022.

Bu üyelerin 38’i kadın ve 562’si erkektir23.


Yukarıda bahsedilen Bafra Halkevinin 1933 yılı raporuyla uyuşmayan 14
Ağustos 1933 tarihli teftiş raporundan anlaşıldığına göre 5 ay içinde 26 kadın
olmak üzere 365 kişi Halkevine kayıt yaptırmıştır. Kadın üyelerden 3 kişi Mu-
allim, diğerleri erkek üyelerin eşleridir. Meslek açısından bakınca 103 çiftçi, 69
memur, 68 tüccar ve esnaf, 56 sanatkâr, 17 muallim, 5 doktor, 4 avukat ve 17
diğer mesleklerden olmak üzere kadınların dahil edilmediği toplam 339 üye
kaydedilmiştir24. Görüldüğü üzere Bafra Halkevi ilk günden itibaren halkın ilgi-
sini çekerek faaliyetlerine başlamıştır.
Bafra Halkevi’nin 1933 yılında basılan broşüre göre kuruluşundan itiba-
ren Halkevi Şubelerinin tamamladığı işler ve planlanan faaliyetler aşağıya çıka-
rılmıştır.

20 BCA, 490.1/1005.879.1 Lef 80


21 BCA, 490-1/1002-870-2 Lef 141
22 CHF Bafra Halkevi, a.g.e. s. 14-30
23 A.g.e. s. 33
24 BCA, 490.1/1005.879.1 Lef 81

138
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

Dil, Tarih ve Edebiyat Şubesi


Tamamlanan İşler: Bafra tarihi ve dil anketi için haftada bir toplanılmış-
tır. Dil encümeninin tamim ettiği 250 adet fişi merkeze ve 300 kadar söz der-
leme fişini ait olduğu makamlara göndermiştir. Bafra civarındaki tarihi eserler
hakkında tetkikata başlamış, toplanan bilgileri CHF Kâtibi Umumiliğine takdim
etmiştir.
Yapılacak İşler: Bafra civarında Kapukaya, Asar, Türbe, köylerindeki ta-
rihi eserleri araştırmak. Kütüphane koluyla birlikte çalışarak milli kültürün iler-
lemesi yolunda eserler temin ve okumayı teşvik etmek. Ana dil, edebiyat, halk
adet ve yaşayışları üzerinde tetkikte bulunmak ve bu tetkikleri gazetelerle yay-
mak25.
Güzel Sanatlar Şubesi
Tamamlanan İşler: Başlangıçta sadece müzik faaliyetleri yapılmıştır. Ele-
man bulundukça resim, heykeltraşlık, mimarlık, tezyini (süsleme, bezeme) sa-
natlar vs. üzerinde de çalışmalarını geliştirecektir. Tertip edilen konferanslara,
toplantılara müzik ile katılarak toplam 12 konser vermiştir. Temin edilen ke-
man, org, mandolin gibi müzik aletleri üzerinde gençler çalışmalarına devam
etmektedir. Marş söyleme ile ilgili kurslar açmıştır.
Yapılacak İşler: Bir bando mızıka teşkili için çalışılmaktadır. Köylerdeki
milli şarkıları toplamak için geziler tertip etmek. Müzik eğitimi için dershane
açmak için de çalışmalar yürütmüştür26.
Temsil Şubesi
Tamamlanan İşler: Kuruluşta sahne, dekor ve makyaj tertibatı tamamlan-
mıştır. Kadın azası az olmasına rağmen 23 Nisan ve 30 Ağustos bayramlarında,
aile toplantılarında, konser ve konferanslarda temsillerde bulunmuştur.
Yapılacak İşler: Kadın aza adedini artırmak. Her ay başında vereceği tem-
sillerden başka müsamere salonları olmayan okulların müsamerelerini Halkevi
salonunda verdirmek27.
Spor Şubesi
Tamamlanan İşler: Şehir yakınında Hasbahçe mevkiinde yeni bir spor
meydanı yapılmıştır. Ayrıca bir voleybol sahası hazırlanmıştır. Köylere yürüyüş
gezileri düzenlemiştir. Bafra Spor adlı bir başka spor kulübü kurulmuştur.
Gençler Birliğinin bazı üyeleri bu spor kulübüne kaydedilmiştir. 300 daimî

25 CHF Bafra Halkevi, a.g.e. s. 19


26 A.g.e. s. 20-21
27 A.g.e. s. 22

139
AHMET AKTER

amele ve müstahdemi olan Bafra Kereste Fabrikasında bir spor teşkilatı oluştu-
rulmuştur. Böylece üç spor kulübü faal hale getirilmiştir. 19 Mayıs 1933 Gazi
gününde Samsun’a bir takım göndermiş ve Samsun Spor kulübü ile yapılan fut-
bol maçını 4-2 kaybetmiştir. 29 Eylül 1933 tarihinde Samsun’un en kuvvetli
spor kulübü İdman Yurdu ile Bafra Gençler Birliği berabere kalmıştır.
Yapılacak İşler: Mevcut spor sahasını geliştirmek ve tribün inşa etmek.
Atletik sporlara önem vererek yararlı elemanları işbaşına getirmek. Civar spor
teşekkülleri ile müsabakalar yapmak. İhtiyaç olan spor malzemelerini temin et-
mek28.
İçtimai Yardım Şubesi
Tamamlanan İşler: Bafra’nın Himayei Etfal, Hilali Ahmer gibi hayır ku-
rumlarını himayesine alıp Halkevinde bir oda tahsis ederek faaliyetlerine yar-
dımcı olmuştur. Kimsesiz fakir ve yoksullara yardım ettiği gibi haftada bir gün
Bafra’nın ve köylerin fakir hastalarını bedava muayene, tedavi ve ilaçlarını te-
min etmiştir. Köylerden gelen hastaları kaza dispanserine ve Samsun hastane-
sine sevk ettirmiştir. İşsiz kalanlara iş teminine çalışmıştır. Yapılan köy gezile-
rinde doktor ve ilaç götürerek köy hastalarını tedaviye çalışmıştır.
Yapılacak İşler: Mevcut hayır cemiyetlerine nakdi yardımda bulunmak ve
bu cemiyetler adına müsamere ve konserler düzenlemek. Yoksul ve kimsesiz
hastalara yardım etmek. İşsizlere iş teminine devam etmek29.
Halk Dershaneleri ve Kurslar Şubesi
Tamamlanan İşler: Kuruluştan sonra bir Almanca ve Bir İngilizce kursu
açmıştır. İngilizce kursu ilgi çekmeyince kapatılmıştır. Almanca kursu 15 öğren-
ciyle haftada üç ders olarak eğitimine devam etmektedir. Kursun hocası Alman
olduğundan çok başarılı olmuştur. Kurs daimî hale getirilmiştir.
Yapılacak İşler: Fransızca kursu açmak. İlk tahsilini bitirmeyenler için “İlk
tahsili bitirme” kursu açmak. Hiç okuma yazma bilmeyenler ve az bilenler için
kurslar açmak30.
Kütüphane ve Neşriyat Şubesi
Tamamlanan İşler: 600 cildi aşan kitabı bulunan kütüphanesinin daimî
bir memuru vardır. Ankara, İstanbul ve diğer şehirlerde yayımlanan gazete ve
dergiler kütüphanede bulunmaktadır. Kütüphanenin günlük ortalama okuyu-
cusu 50-80 arasındadır. Gazete salonu günün her saatinde dolu bulunmaktadır.

28 A.g.e. s. 23-24
29 A.g.e. s. 25-26
30 A.g.e. s. 26-27

140
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

Neşriyat işiyle ilgili komite Halkevi hakkında faydalı propagandalar yapmış ve


yerel gazetelere yazılar yazmıştır.
Yapılacak İşler: Kitap adedini artırmak. Yabancı gazete, broşür, dergi ve
kitap temin etmek. Halkevi neşriyatını ilerletmek31.
Köycüler Şubesi
Tamamlanan İşler: Kazanın çeşitli köylerine geziler düzenlenmiştir. Bu
gezilerde köylerin iktisadi durumları araştırıldığı gibi köylülere çiftçilik, tütün-
cülük, tavukçuluk ve arıcılık hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca köylerin içtimai,
zirai ve eğitim durumları ile adet ve ananeleri tespit edilmiştir. Gidilen her köye
bir “Türk Bayrağı” götürülmüş ve merasimle köy meydanına dikilmiştir. Halka
bayrak hakkında bilgi verilmiş ve bu suretle bayrak sevgisi aşılanmıştır. Gezi-
lerde İçtimai Yardım Şubesinin doktorları önemli işler yapmıştır. Köylülere Hal-
kevinin kendi evleri olduğu ve her ihtiyaçlarını o vasıta yoluyla halledebilecek-
leri anlatılmıştır. Fakir köylülerin dilekçe ve mektupları yazılmış ve 78 köylü-
nün devlet dairelerindeki işlerine yardım edilmiştir.
Yapılacak İşler: Köylünün medeni gelişimine, köylü ile şehirli arasında
sevgi ve dayanışma duygularının kuvvetlendirilmesine çalışmak. Köy gezileri
planlayarak bütün köylülerin durumlarını tespit etmek ve ona göre tedbirler
almak. Büyük köylerde okul ve okuma odaları açmak. Fakir ve malul köylülerin
işlerini takibe devam etmek32.
Ağustos 1933 tarihine kadar Bafra Halkevinde verilen Konferanslar

Tarih Konu Konferansı Veren Katılan Kişi Sayısı


27.2.1933 Tifo Samsun Sıhhat Müdürü Saffet 78
Bey
20.4.1933 Zirai Ziraat Memuru Sırrı Bey 190
29.6.1933 Halkçılık ve Yeni İlk Tedrisat Müfettişi Ali Erdo- 176
Türkiye ğan Bey
6.7.1933 Verem Hükümet Doktoru Cavit Bey 118
13.7.1933 Türk Tarihi hk. Kaymakam Halil Mümtaz Bey 193
20.7.1933 Sıtma Sıtma Mücadele Dr. Halil Bey 63
20.8.1933 Tayyare Hücumları Askerlik Şubesi Reis Vekili 267
ve Gazlar Yüzbaşı Rahmi Bey

31 A.g.e. s. 28-30
32 A.g.e. s. 30-31

141
AHMET AKTER

Konferansların çoğu Güzel Sanatlar Şubesinin katılımıyla konserli olarak


verilmiştir33.
Bafra Halkevinin gelişimini anlamak ve karşılaştırma yapabilmek için
1935 yılına ait bir rapordan alınan bazı bilgiler aşağıya çıkarılmıştır.
Yeni Türkçe sözleri gösteren kelimeler toplanarak merkeze gönderilmiş-
tir. Bafra’da bulunan Mirza Bey camii, Köprülü Mehmet Paşa’nın ailesi Ayşe Ha-
nım tarafından yaptırılmış ve bilahare tamir görerek bugünkü haliyle Büyük
Cami adını almış olan mabette üzerinde tarih olmayan eski devre ait bir Kur’an-
ı Kerim bulunmuş ve Samsun Gazi Kütüphanesine gönderilmiştir.
30 Ağustos Zafer Bayramı’nda İstiklal ve Sönen Ümit temsilleri verilmiş
ve 280 kişi tarafından izlenmiştir. Samsun Lisesi öğrencileri 28 ve 29 Kanunu
Evvel 1935 akşamları Beş Devir isimli temsili 550 kişiye icra etmişlerdir. Ancak
temsilde görev alacak kadın oyuncu bulunamadığından daha fazla temsil yap-
mak mümkün olmamıştır.
Bafra’nın iki spor kulübü Gençler Birliği ve Bafraspor kulüpleri 1935 yı-
lında çeşitli turnuvalara katılmıştır34.
Sosyal Yardım Kolu her hafta bir gün fakir hastaları doktoru vasıtasıyla
bedava muayene edilip reçeteleri yazılmıştır. Köycüler Kolu ile köyleri ziyaret
edip fakir hastalar muayene edilmiş, reçete yazılmış ve ilaç dağıtılmıştır. Kasa-
bada fakir bir ailenin harap olan evini onararak yedi kişilik aileyi açıktan kur-
tarmak için 30 lira yardımda bulunmuştur. Fakir okul çocuklarına Cumhuriyet
Bayramı için elbise ve kitap masraflarında harcanmak üzere 50 lira yardım yap-
mıştır. Hapiste bulunan kişiler de dahil olmak üzere halka Almanca kursları
açılmıştır.
Yayınlanan kitap, dergi ve gazeteleri okuması için halkın istifadesine su-
nulmuştur. 29 Teşrini Evvel 1935 tarihinden itibaren Altın Yaprak dergisini çı-
karmaya başlamıştır.
Eylül ayında yapılan iki geziden ilkine 200 atlı katılarak Beşgeller, Cırık-
lar, Lengerler, Evrenuşağı, Sürmeli, Tekkesarmaşık, Martikale ve Aktekke köy-
lerine; ikincisine 120 atlı katılarak Dededağı, Darboğaz, Kösedik ve Gazibeyli
köylerine uğranılmış köylülerle yakından ilgilenilmiştir. Bir gece Nebiyan yay-
lasında çadırlar kurularak kalınmış, köylülerle beraber eğlenceler düzenlenmiş,
milli oyunlar oynanmış ve türküler söylenmiştir35.

33 A.g.e. s. 32
34 BCA, 490.1/990.832.1 Lef 134
35 BCA, 490.1/990.832.1 Lef 135

142
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

Bayramlara katılınmış, törenler, söylevler, konferanslar, temsiller ve spor


müsabakaları yapılmıştır36.
Görüldüğü üzere Bafra Halkevi kuruluşuyla beraber kapanana kadar et-
kinliğini artırarak sürdürmüştür.
Bafra Halkevi Bina Durumu ve Halkevi Binası İnşa Faaliyetleri
CHP Halkevi Talimatnamesinin 12. Maddesine göre “Halkevi Kurağları
(binaları) CHP Yönetim Kurulunca bulunur, döşenir ve düzenlenir37. CHP Genel
Sekreterliğinin 13.04.1939 tarihli genelgesiyle Halkevi binasının inşası için ge-
rekli şartlar belirlenmiştir. Halkevi öğreneğinin 12 ve 13. Maddelerine göre
bina inşasında asıl vazife ve teşebbüsün mahalli parti teşkilatının işi olduğu ve
bunun birinci planda dikkate alınmasının zorunlu olduğu ifade edilerek arsanın
şehir planına göre mümkün mertebe köşe başında olması ve en küçük dılının
(kenarının) 25 m. den sahasının da 1,000 m. den az olmaması tavsiye edilir.
Arsa bedelinin tamamıyla ödenerek ve ileride meydana gelebilecek her türlü
anlaşmazlık düzeltilerek mahalli parti namına temlik edilmelidir. Yapılacak in-
şaat planlarında Halkevi öğreneği mucibince binaların aşağıdaki şartları taşı-
ması gerekmektedir. Azami şartlar olarak; salon, sahnesiyle birlikte icabında si-
nema da gösterilebilmeli ve konserler de verilebilmelidir. Okuma odası ve kitap
odası icabında birleştirilebilir. Büfesiyle birlikte gazino, kapalı jimnastik salonu,
müzik çalışma odası, kurslar için dershane, başkan ve yönetim kurulu odası,
büro, komite odaları (2-3 komite bir odada çalışabilir) ve misafirler için bir da-
ire veya bir iki oda bulunmalıdır. Asgari tertibat ise toplantı halinde en az 300
kişilik sahnesiyle birlikte salon, kitap konulacak yeriyle birlikte okuma odası ve
iki üç tane komite ve idare odaları olmalıdır. Halkevlerinde sık sık resim sergi-
leri tertip edilmekte olduğundan salonlardan bu maksatla da yararlanılması dü-
şünülmelidir ve salonun akustik bakımdan elverişliliğine dikkat edilmelidir. İn-
şaat işine girişilmeden önce inşaat için lazım gelen paranın iyice hesaplanarak
takdir ve temin edilmiş olmalıdır. İnşaat için Parti merkezinden yardım yapıl-
maktadır. Ancak inşaata girişilmeden önce Parti Genel Sekreterliğiyle muha-
bere edilerek buraca tahsis edilip bildirilecek paranın inşaat bedelinde hesaba
alınması ve inşaatın bitmesi için bundan fazla Partiden bir para ümidinde bulu-
nulmamalıdır38.

36 BCA, 490.1/990.832.1 Lef 136-137


37 Neşe Gürallar Yeşilkaya, Halkevleri, İdeoloji ve Mimarlık, İletişim Yay., 3. Baskı, İstanbul, 2003.
s.133.
38 Ahmet Akter, “Turgutlu Halkevi (Eski Belediye) Binasının İnşası”, Uluslararası Turgutlu Sem-

pozyumu, 17-19 Kasım 2016, Sunulan Bildiri, https://www.academia.edu/30240748/TURGUT-


LUDA_HALKEVI_ESKI_BELEDIYE_BINASININ_INSASI; BCA, 490.1/3.14.6 Lef 1

143
AHMET AKTER

30’lu yıllarda uygulanan yapı politikalarının en önemlilerinden biri her


kentin modern anlayışa uygun olarak planlanması ve bu kapsamda mutlaka
yeni bir “Gazi Bulvarı” veya “Atatürk Caddesi” açılmasıdır. Bu aks, kentin ana-
yolu olarak, mutlaka “Cumhuriyet Meydanı” ile ilişkilendirilir. Ayrıca döneme
ait imar hareketi kapsamında yer alan Gazi İlkokulu, Belediye Binası, Hükümet
Konağı ve Halkevi Binaları da bu ana cadde üzerinde veya meydanda yer alır39.
Bafra’da yaptığımız saha araştırmasında bu kent planlamasına uygun bir çalış-
manın yapılıp yapılmadığına dair bir bilgiye rastlanılmamasına rağmen halkın
Halkevi’ne kolaylıkla ulaşabileceği uygun bir yere yapılması fikri öncelikle sağ-
lanmaya çalışılmıştır.
Bafra Halkevi, kurulduğunda Parti binasını kullanmaya başlamıştır. Bina
5 oda ve 1 salondan oluşmaktadır. Parti yalnız bir odayı kullanmış, bir oda Genç-
ler Birliğine verilmiş ve diğer bölümler Halkevine tahsis edilmiştir. Salon 200
kişiliktir ve bir de sahnesi bulunmaktadır40.
Bafra Halkevi’nin müstakil bir binaya sahip olma süreci, arsa ve plan me-
selelerinde mutabık kalınamaması ve inşaat müsaadesinin alınamaması nede-
niyle çok yavaş bir şekilde ilerlemiştir41.
18/8/1935 tarihinde aynı zamanda Halkevi binası olarak kullanılan Bafra
Parti Binasının satılarak parası ile yeni Parti binası yapılması kararı CHF Genel
Başkanı Atatürk tarafından onanmıştır42. Binanın 1936 yılında henüz satılma-
dığını ancak satılmasından sonra 20.000 lira harcanarak modern ve ihtiyaca uy-
gun bir bina yapılması gazetelerde yer almıştır43. Samsun Belediyesi’nce 1936
yılı bütçesine Bafra Halkevi binası için 2.500 lira konulmasına rağmen uygun ve
yeterli bir arsa bulunamaması ve projelerin tamamlanamaması nedenleriyle
para Bafra Halkevine verilememiştir44. Bafra Belediye'sinin 1937 yılı bütçesine
konan 2.000 liradan 1.700 lirası Halkevinin zaruri ihtiyaçları için tahsis edil-
mişse ve kalan 300 lirasının yeni yapılacak Halkevi binasının arsa istimlakine
ayrılsa da tahsisat daha sonra iptal edilmiştir45.

39 Ayşe Durukan, Türkan Ulusu Uraz, “Cumhuriyetin kültür kurumu olarak Halkevi Binaları”, itü-
dergisi/a, mimarlık, planlama, tasarım, Cilt 7, Sayı 1, Mart, (2008), ss. 38-49.
40 BCA, 490.1/1005.879.1 Lef 80
41 Gürbüz Arslan, Murat Çevik, a.g.m., s. 905-936.
42 BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 13
43 Tan Gazetesi, Sayfa 4, 13 Temmuz 1936.
44 BCA, 490.1/1002.870.2 Lef 132
45 BCA, 490.1/1002.870.2 Lef 129

144
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

Mart 1940 tarihli teftiş raporunda müfettiş beş oda ve 20 kişi kapasiteli
bir salondan oluşan 300 lira kirayla oturdukları binanın ihtiyacı karşılamadı-
ğından dolayı serzenişte bulunmaktadır46. Binanın bu durumundan dolayı faa-
liyetlerini icra edememesi halk arasındaki intibaına zarar vermektedir47. İdarei
Hususiye’den daha önce alınan bina 7.000 liraya satılmış ve bu bina kiralanmış-
tır48. Bahse konu bina yukarıda bahsedilen 5 odalı bina değildir çünkü ilk bah-
sedilen binada kalabalık bir katılımcı grubuyla Halkevinin açılışı yapılmıştır.
İlçe Parti binası satıldıktan sonra başka bir bina kiralanmıştır. Bu durumu gör-
dükten sonra Amasya Bölgesi Müfettişi Erzurum Milletvekili Salim Ertuğ
2/5/1940 tarihli Teftiş Raporunda oldukça sert ifadelerle çok iyi bir gelir kay-
nağı olan binayı sattıktan sonra Bafra Parti ve Halkevi’nin yersiz yurtsuz kaldı-
ğını ifade etmektedir. Yoğun çabalarıyla 6.000 metre kare bir arsayı pazarlıklar
sonucunda kazandırdığını belirtmektedir. Eğer inşası kabul edilirse Bafra Ke-
reste Fabrikasının da varlığı sebebiyle malzemesinin de ucuza mal edilebilece-
ğini düşünmektedir49.
1941 yılında Sivas Milletvekili Hikmet Işık tarafından yapılan teftiş rapo-
runda ise alınan arsanın adeta şehrin kenarında bulunduğu, bina yapıldığı tak-
dirde halkın buraya çekilmesinin güç olacağı ve sonuç olarak Halkevi faaliyet-
lerinden faydalanamayacakları ifade edilmiştir. Kasabanın planında uygun bir
yere binanın yapılması uygun olacaktır50.
CHP Müşaviri Mimarı A. Sabri Oram, 19/3/1943 tarihli yazıdan anlaşıldı-
ğına göre, üzerinde Halkevi inşa edilmesi için önceden satın alınan arsanın ka-
sabanın kenarında bulunması nedeniyle bu arsaya Halkevi binası inşa edilme-
yip şehrin ortasında bulunan Bahçelihan adındaki başka bir arsanın 6.300 lira
bedelle satın alınmasının istenildiğini bildirmiştir. Sinop Bölge Müfettişi Hik-
met Işık’ın yaptığı incelemeden de mevki, büyüklük ve diğer her bakımdan Bah-
çelihan’ın Halkevi binası inşası için uygun olduğu öğrenilmiştir51. Nisan ayında
yapılan teftiş raporundan anlaşıldığına göre; Tütüncüler ve Kasabayı Güzelleş-
tirme Kurumları yardım teminine başlamışlar ve 5.000 lira toplamışlardır. İki
ay içinde bu tutarın 70.000 liraya yükseleceği tahmin edilmektedir52.

46 BCA, 490.1/1002.870.2 Lef 124; BCA, 490.1/701.386.1 Lef 78


47 BCA, 490.1/700.384.1 Lef Lef 96
48 BCA, 490.1/1002.870.2 Lef 138
49 Bazı kaynaklarda salon kapasitesi karışıklığından dolayı yanlış anlaşılmalar oluşmuştur. BCA,

490.1/1002.870.2 Lef 117; BCA, 490.1/700.384.1 Lef 14


50 BCA, 490.1/701.385.1 Lef 32
51 BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 12
52 BCA, 490.1/701.388.1 Lef 35

145
AHMET AKTER

CHP Müşavir Mimarı A. Sabri Oram, 25/5/1943 ve 4/7/1943 tarihlerinde


Halkevi Binası için seçilen arsanın satın alınmasını uygun bulmuştur. Üzerinde
en büyük kaza merkezleri Halkevi tiplerinden biri inşa edilebilecektir. Tescil
muamelesini tamamlamak için İş Bankasına Genel Sekreterlik adına önceden
yatırılan paranın gönderilmesine ve eski arsanın satılmasına müsaade edilmesi
gerekliliğini vurgulamıştır53.
CHP Sinop Bölgesi Müfettişi Sivas Milletvekili Hikmet Işık, 2/11/1943 ta-
rihli raporunda Bafra Halkevinin en büyük eksikliğinin hala bina sorunu oldu-
ğunu kaydetmiştir. Halkevi binası yapmak için hazırladıkları arsanın şehrin ke-
narında ve halkın ilgisini çekebilecek bir yerde olmadığından halkın yoğun ola-
rak bulunduğu bir yerde arsa araştırdıklarından bahsetmektedir. Bu konuda
Halkevi yöneticileri ile İlçe Parti İdaresi arasında fikir birliği oluşmuş ve arsa
temini için İş Bankasında 8.000 lira para bulunmaktadır. Ayrı bir düzenlemeyle
bu parayı 40.000 liraya yükselteceklerdir. Bafra’nın iyi bir Halkevi binasına ve
özellikle salona ihtiyacı büyüktür. Halen kira ile dar bir binada çalışılmakta ve
müsamere ve konferanslar için ilkokulun salonundan faydalanılmaktadır54.
22 Haziran-17 Temmuz 1945 tarihlerinde Çanakkale Milletvekili Selahat-
tin Batu’nun yaptığı teftiş raporundan anlaşıldığına göre; Bafra Halkevi dar, kü-
çük ve perişan bir binaya sıkışmış durumdadır. Parti ve halkın ellerinde bir
hayli para ve şehrin merkezinde çok müsait ve geniş bir arazi bulunmasına rağ-
men yıllardan beri bir Halkevi binasının yapılamadığını raporlamaktadır. Sebep
olarak da Parti Merkez teşkilatı tarafından gereken tetkiklerin yapılmaması,
arsa ve plan meselelerinde mutabık kalınmaması ve inşaat izninin verilmeme-
sidir. Birkaç defa Parti ve Halkevi Reisinin gelip inceleme yapmasına rağmen
sorun çözülememiştir55. Müfettişin Bafra CHP Başkanı Necati Bora tarafından
yazılan bir rapordan yaptığı alıntıya göre; Erzurum Milletvekili Salim Altuğ’un
müfettişliği zamanında Bafra Parti teşkilatı tarafından kasaba merkezinde o
gün taksi durağı olarak kullanılan arsa üzerinde yapılan araştırmalar sonu-
cunda bu arsanın alınmasına imkân olmadığı ve şube yolundaki arsanın alınma-
sının uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Daha sonra çetin mücadeleler sonucu
taksi durağı arazisi 24.000 lira bedelle satın alınmıştır. Bahse konu taksi durağı
kasabanın en işlek ve en cazip semtidir. 1942 yılında da Halkevi binası inşası
için 60.000 lira para temin edilmiştir. Bu paranın 42.000 lirası halen bankada
bulunan yapı ve onarım hesabında bulunmaktadır. Taksi durağı arsası 3.161

53 BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 10-11


54 BCA, 490.1/1002.870.2 Lef 14
55 BCA, 490.1/1002.870.2 Lef 4

146
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

metre karedir. Bunun bir kısmının yola gitmesine rağmen, Bafra’nın uzun müd-
det Halkevi binası ihtiyacını karşılayacağı kanaatindedir. Halk da aynı fikirde-
dir. Parti Mimari Kısım Baş Mimar Muavini Abdülkadir Asna Bafra’ya gelerek
bu arsaları incelemiş ve taksi durağı arsasının uygun olduğunu Genel Merkeze
bildirmiştir. Eski Parti Genel Sekreteri Memduh Şevket Esendal da bu konuyla
ilgili olarak Bafra’ya gelmiş ve buradan daha uygun bir arsanın bulunmadığını
kalabalık halk önünde ifade etmiştir. Bundan sonra Samsun milletvekilleri in-
celeme yapmak için gelerek taksi durağı arsasının en uygun arazi olduğunu ya-
zılı ve sözlü olarak Genel Merkeze bildirmişlerdir. Müfettiş, bütün bunların
Parti Baş Mimarı Seyfi Beyi tatmin etmediğini ve fikrinde en küçük bir değişiklik
yaratmadığını söylemektedir. Sebep olarak; bahse konu taksi durağının henüz
tasdik edilmemiş şehir planına göre bir viranelik olduğu ve şehrin uzak bir ye-
rinde mezarlık civarında olduğu ve halkın uğrayabileceği bir yer olmadığı ka-
naatidir56.
Bu bilgiyi teyit edecek şekilde CHP Baş Mimarı Seyfi Sonad 21/9/1945
tarihinde Halkevi arsa seçimi için yerinde yaptığı incelemeler sonucunda seçi-
len arsadan başka uygun bir yerin olmadığına ancak imar planında yol olmadı-
ğından başka bir araziye bakılmasını teklif etmiştir57.
Bina yapımı için temel atma töreni 20 Mayıs 1946’da yapılırken törene
Samsun Valisi Rüknettin Nasuhioğlu, Tümen Komutanı General Rüştü Erdel-
hun, CHP Müfettişi Cemal Kazancıoğlu, Samsun Milletvekili Naşit Fırat, Samsun
Belediye Başkanı Ahmet Eymir, parti il ve merkez ilçesi idare kurulları başkan
ve üyelerinin dışında birçok vatandaş ve öğrenci de iştirak etmiştir58. Ancak te-
mel atılan bu arsanın yeri yerinde yapılan araştırmalara rağmen tespit edileme-
miştir.
Bahse konu Bafra Halkevi Binasına ait son raporda Bayındırlık Bakanlı-
ğından Y. Mühendis Mahmut Yomat ve Y. Mimar Vehbi Ekesan, Y. Mimarlar Bir-
liği adına Y. Mimar Hüseyin Kara ve CHP Baş Mimarı Seyfi Sonad imzalı jüri tu-
tanağına göre Y. Mimar Fasih Metigil tarafından yapılan projede inşaat değişik-
liklerinden dolayı yapılan düzeltmelerle maliyet 190.150 lira 03 kuruşa indiril-

56 BCA, 490.1/1002.870.2 Lef 5-6; Bafrasesi Gazetesi, Cilt 7-8, Sayı 332, 31 Eylül 1944.
57 BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 9
58 Bafrasesi Gazetesi Cilt 9, Sayı 384, 25 Mayıs 1946; Gürbüz Arslan, Murat Çevik, a.g.m. s. 905-

936.

147
AHMET AKTER

miştir. Keşif bedeli olarak 13.984 lira 21 kuruşun net olarak verilmesi kararlaş-
tırılmıştır. Bu bedelin 8.631 lira 96 kuruşu inşaat projesinden, 4.352 lira 25 ku-
ruşu betonarme projesinden ve 1.000 lirası tesisat projesinden oluşmaktadır59.
CHP Baş Mimarı Seyfi Sonad, 13/3/1947 tarihinde Bafra Halkevi sıhhi,
elektrik ve ısıtma tesisatı projelerinin Y. Mimar Fasih Metigil tarafından an-
laşma şartlarına uygun olarak zamanında tamamlandığını bildirmiştir60. Seyfi
Sonad’ın gönderdiği yazıdan 1947 senesi inşaat programına dahil olup daha
önce temel atma töreni yapılmış Bafra Halkevine ait proje ve planların tamam-
landığı anlaşılmıştır. Ayrı bloklar halinde yapılması kararlaştırılan projeye ait
yapılması mümkün görülen B, C, D bloklarının 171.018 lira 18 kuruşa tamam-
lanacağı anlaşılmıştır. Bu bloklara ait 73 adet tafsilat planı ile 2 keşif dosyasının
ilgililere bildirilmesi ve projede kesinlikle tadilat yapılmaması, aksi halde tadi-
latlı projelerin hiçbir işe yaramayacağı bildirilmiştir61. Bafra Halkevi binası ka-
lorifer, sıhhi ve elektrik tesisatı, çatı hesapları ile ilgili teknik belgeler arşivde
mevcuttur62.
CHP Merkezden Bafra Halkevi Başkanlığına 26/1/1948 tarihinde yazılan
yazıda; Genel Sekreterlikten 100.000 lira istendiği belirtilmektedir. Proje
290.000 liralıktır. 13.984 lirası proje ücreti olmak üzere 28.984 lira Merkezden
yardım yapılmıştır. Halkevinde de 60.000 lira bulunmaktadır. Bu para içeri-
sinde Merkezdeki emanet parasından gönderilen 8.295 lira 21 kuruş da dahil-
dir. Bu bütçe nedeniyle inşaatın durdurulması uygun görülmüştür63.
CHP Samsun Bölgesi Müfettişi Antalya Milletvekili Niyazi Aksu’nun
24/3/1949 tarihli teftiş raporunda Bafra Halkevi Binası için 75.000 liralık bir
yardım vaat edildiğini duyduğunu ve aslında bu bina için 15.000 liranın ban-
kada olduğunu belirtmektedir. Halk arasında bu yıl binanın yapılmaya başlana-
cağı ve plan ve krokilerin Parti tarafından onaylandığı söylentisinin yayıldığını
söylemektedir64. Bankada olduğu belirtilen 15.000 lira Samsun CHP İl İdare Ku-
rulu’nun 1948 yılı Gelir-Gider Bilançosunda Bafra Halkevi yapı parası kaydıyla
gösterilmiştir65. 1950 yılına ait diğer bir raporda Parti Binasının 1950 yılında
satıldığını ve elde edilen para ve vilayetin yardımıyla yeni bir parti binası ve
Halkevi binası yapma teşebbüsleri olduğundan bahsedilmektedir66.

59 BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 7


60 BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 3
61 BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 22
62 BCA, 490.1/1773.1195.1
63 BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 1
64 BCA, 490.1/702.392.1 Lef 112
65 BCA, 490.1/702.392.1 Lef 120
66 BCA, 490.1/702.392.1 Lef 16; BCA, 490.1/702.392.1 Lef 112

148
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

SONUÇ
Erken Cumhuriyet döneminin en önemli halkçılık faaliyetlerinden bir
olan Halkevleri, Atatürk’ün dinamik idealini gerçekleştirme yolunda yurdun
her tarafında saf bir heyecan içinde faaliyete geçirilmiştir. Yurdun her köşe-
sinde olduğu gibi Bafra’da da hızla faaliyete geçirilmiş ve en erken dönemde
Bafra Halkevi kurulmuştur.
Bafra Halkevi, bünyesindeki sekiz şube ile kuruluşuyla beraber halk ara-
sında kısa sürede etkin bir konuma yükselmiştir. Şubeler arası dayanışmayı da
kısa sürede sağlayarak daha tanınırlığını pekiştirmekte başarılı olmuştur.
Halkevi’nin cumhuriyet idealini anlatmak ve halkın kültür seviyesini yük-
seltmek için toplantı, temsil, okuma ve okutma, konserler verme, kurslar aç-
maya elverişli, binaya sahip olması Halkevi çalışmalarının en önemli ayağını
oluşturmaktadır. Yurt çapında kurulan bütün Halkevlerinin en önemli sorunla-
rından başta geleni bir Halkevi binası ve yeterli kapasitede salon sahibi olama-
masıdır. Hepsi öncelikle bunu sağlayabilmek için müstakil bir Halkevi binasına
sahip olmaya çalışmıştır. Başlangıçta CHP İdari Binasını kullanmışlar ve inşa et-
tikleri veya kiraladıkları başka bir binaya geçmişlerdir. Bu kapsamda Bafra Hal-
kevi de başlangıçta İlçe Parti binasını müştereken kullanmışlar ve daha sonra
kiralık bir binaya sahip olmuşlardır. Ancak bu çaba verimli olmamış 200 kişilik
salondan vazgeçip 20 kişilik bir salonu olan binaya geçince mecburen salon ih-
tiyacını karşılamak için kasabadaki okulların salonlarını kullanmak zorunda
kalmıştır. 1930’lu yılların ortasından itibaren bir binaya sahip olma çabasına
başlayan Bafra Halkevi Halkevlerinin kapanmasına kadar geçen sürede tüm ça-
balamalarına rağmen başarılı olamamış ve Bafra Halkevi bir binaya sahip ola-
madan kapanmıştır.
İyi niyetlerle kurulan ve yıllarca hizmet veren Halkevi, Bafra’nın kültür
ve sanat hayatı başta olmak üzere her alanda gelişmesini ve değişmesini sağla-
mış ve cumhuriyet idealinin halka aşılanmasında başarıyla hizmet etmiştir.

KAYNAKÇA
Arşiv Kaynakları
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 490.01/3.14.6
BCA, 490.1/700.384.1
BCA, 490.1/701.385.1
BCA, 490.1/701.386.1
BCA, 490.1/701.388.1
BCA, 490.1/702.392.1
BCA, 490.1/992.832.1

149
AHMET AKTER

BCA, 490-1/1002-870-2
BCA, 490.01/1005.879.1
BCA, 490.1/1773.1195.1
BCA, 490.1/1774.1197.1
Gazeteler ve Dergiler
Bafrasesi Gazetesi, Cilt 7-8, Sayı 332, 31 Eylül 1944.
Bafrasesi Gazetesi Cilt 9, Sayı 384, 25 Mayıs 1946.
Tan Gazetesi, Sayfa 4, 13 Temmuz 1936.
Altın Yaprak Dergisi Sayı 1.
Altın Yaprak Dergisi Sayı 4.
Makale ve Bildiriler
Akter, Ahmet, “Halkevleri Bütçesi İçin Bir Deneme: Gelir-Gider Tablosunun Tespiti”, An-
kara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi Sayı: 63, Güz
2018, , s. 1-50
Akter, Ahmet, “Turgutlu Halkevi (Eski Belediye) Binasının İnşası”, Uluslararası Turgutlu
Sempozyumu, 17-19 Kasım 2016, Sunulan Bildiri, https://www.acade-
mia.edu/30240748/TURGUTLUDA_HALKEVI_ESKI_BELEDIYE_BINASININ_IN-
SASI.
Arslan, Gürbüz, Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz
Araştırmaları, XVIII/72, s. 905-936.
Durukan, Ayşe, Türkan Ulusu Uraz, “Cumhuriyetin kültür kurumu olarak Halkevi Bina-
ları”, itüdergisi/a, mimarlık, planlama, tasarım, Cilt 7, Sayı 1, Mart, (2008), ss. 38-
49.
Tuna, Işıl, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra Halkevi Dergisi Altın Yaprak (1935-
1936)”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: Ŝ, Sayı: 72, Haziran 2018, s.
585-596.
Kitap ve Broşürler
CHF Halkevleri Talimatnamesi, Hâkimiyeti Milliye Matbaası, 1932.
CHF Bafra Halkevi, 24/2/1933’den 29/10/1933’e Kadar Faaliyetini Gösterir Broşür,
Resimli Ay Matbaası T.L.Ş., İstanbul, 1933.
Çeçen, Anıl, Atatürk’ün Kültür Kurumu Halkevleri, Gündoğan Yay., Ankara, 1990.
Yeşilkaya, Neşe Gürallar, Halkevleri, İdeoloji ve Mimarlık, İletişim Yay., 3. Baskı, İstan-
bul, 2003.
Zeyrek, Şerafettin, Türkiye’de Halkevleri ve Halkodaları (1932-1951), Anı Yay., Ankara,
2006.

150
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

Halkevlerinin Açılış Sıralarına Göre Listesi. BCA, 490.1/3.14.6 Lef 2

Altın Yaprak Dergisi Sayı 1 S. 6

151
AHMET AKTER

Altın Yaprak Dergisi Sayı 4 S. 1

Altın Yaprak Dergisi Sayı 1 S. 12

152
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

Bafra Şehir Planı. BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 45

153
AHMET AKTER

Bafra Halkevi Etüdü. BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 38

Bafra Halkevi Projesi. BCA, 490.1/1774.1197.1 Lef 42

154
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

Bafra Halkevi Projesi. BCA, 490.01/1774.1197.1 Lef 46

155
AHMET AKTER

Bafra Halkevi Binası Kalorifer, Sıhhi ve Elektrik Tesisatı, Çatı Hesapları. BCA,
490.1/1773.1195.1 Lef 8

156
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

Bafra Halkevi Binası Kalorifer, Sıhhi ve Elektrik Tesisatı, Çatı Hesapları. BCA,
490.1/1773.1195.1 Lef 6

157
AHMET AKTER

Bafra Halkevi Binası Kalorifer, Sıhhi ve Elektrik Tesisatı, Çatı Hesapları. BCA,
490.1/1773.1195.1 Lef 7

158
BAFRA HALKEVİ VE HALKEVİ BİNASI İNŞA FAALİYETLERİ

Bafra Halkevi Binası Kalorifer, Sıhhi ve Elektrik Tesisatı, Çatı Hesapları. BCA,
490.1/1773.1195.1 Lef 37

159
Bafra Şube Caddesi Solda Bafra Belde Hastanesi Hüseyin Bey Çeşmesi

161
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI:
“BAFRALI CEMAL GENÇ”

Prof. Dr. Selma YEL1


Dr. Esra Müjgân KARATAŞ2

Giriş
Bu çalışmanın temel amacı, Bafra tarihi özelinde Kore Gazisi Cemal
Genç’in cesaret ve büyük bir fedakârlıkla Türk Tugayını büyük bir faciadan kur-
tarmasını birçok yönü ile ortaya koymaktır. Aynı zamanda batı ve Türk basını-
nın ve de araştırmacıların bu olaya nasıl yaklaşmakta olduğu da tartışılmaya
çalışılacaktır. Gazi Cemal Genç’in aile arşivinin yanı sıra torunu Sinem Genç ve
oğlu Fatih Mehmet Genç ile yapılan sözlü tarih çalışması kapsamında temin
edilmiş olan bilgiler, basın verileri, telif eserler ve batı kaynakları ile karşılaş-
tırmalı bir şekilde analiz edildikten sonra sonuca ulaşılmaya çalışacaktır.
Kore,3 Uzakdoğu’daki jeopolitik önemi dolayısıyla tarih boyunca Çinlile-
rin, Japonların, XIX yüzyıl ortalarından sonra da Rusların ilgi alanını oluştur-

1 Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Ankara, Türkiye. sy19602000@hotmail.com. ORCID


ID:0000-0002-9624-6966.
2 Gazi Üniversitesi, ATAUM, Ankara, Türkiye. dr.esramujgan@gmail.com. ORCID: 0000-0001-

7136-8484.
3 M.Ö. iki binli yıllarda, kurucusu kabul edilen efsane Kral Tangoon tarafından “Chosun” (Sabah

Sessizliği Ülkesi veya Sabah Serinliği) olarak isimlendirilen Kore, Asya kıtasının doğusunda, ku-
zey-güney doğrultusunda uzanan bir yarımadadır. Coğrafî konumu 34-43 paralelleri ile 124-130
meridyenleri arasındadır. Yüzölçümü 222.154 km2 olup, bunun 127.080 km2’si (%58) Kuzey
Kore, 99.392 km2’si (%42) Güney Kore topraklarından oluşur. Kore savaşlarının devam ettiği
1953 yılındaki nüfusu, 30.500.000 idi ve bu nüfusun yaklaşık 9.000.000 kişisi (%30) Kuzey
Kore’de, 21.000.000 kişisi (%70) Güney Kore’de yaşamaktaydı. İklimi sert karakterli olup, kışları
soğuk ve kar yağışlı, yazları sıcak ve bol yağmurludur. Kore halkının kökeni kesin olarak bilinme-
mekle birlikte, Orta Asya’dan geldikleri ve Moğol ırkından oldukları bilim adamlarınca kabul edil-
mektedir. Ancak, zamanla ve istilâlarla birlikte Çinliler ve Japonlarla karışarak melez bir yapıları
olmuştur. Dini inançları ve adetleri çok çeşitlidir. Buda, Konfüçyüs, Şamanizm ve Hıristiyanlık en
yaygın inanışlardır ve halkın birbirlerinin inançlarına karışmadığı geniş bir serbestlik ve hoşgörü

163
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

muştur. II. Dünya Savaşı sürecinde ABD dâhil büyük devletler, Pasifik ve Uzak-
doğu’daki millî menfaatleri için mücadele ederken, Kore Yarımadası sık sık bu
devletlerin çekişmelerine sahne olmuştur.4 1910 yılında Kore’yi hâkimiyeti al-
tına alan Japonya, Ağustos 1945’te II. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkınca,5 Kore
halkı, 1914’te ilân edilen Atlantik Beyannâmesi’nde yer alan; “Bütün milletler,
idaresi altında yaşamak istedikleri hükümet şeklini seçmek hakkına sahiptir-
ler.” prensibi kapsamında bağımsızlıklarını talep etmişlerdir.6
Aslında Kore sorunu, Kahire’den sonra Yalta ve Potsdam konferansla-
rında da ele alınmış, Mançurya ve Çin’deki bir milyon kişilik Japon ordusu tes-
lim olduktan sonra, Kore’deki Japon ordusunun teslim alınmasına sıra gelmiş-
tir. Bunun için ABD Savunma Bakanı, 11 Ağustos 1945’te Dışişleri Bakanlığı’na;
38. Paralel’in kuzeyindeki Japon kuvvetlerinin SSCB’nin, güneyindekilerin de
ABD Komutanlığına teslim olmalarını önermiştir. Bu öneri Kara ve Deniz Genel-
kurmayı tarafından kabul edilip, ABD Başkanı Harry S. Truman tarafından da
onaylanmıştır.7 Bunu takiben de 38. Paralel’in kuzeyi 12 Ağustos’ta SSCB, gü-
neyi ise 8 Eylül’de ABD tarafından işgal edilmiştir. ABD, İngiltere, SSCB ve Çin
tarafından Kore’de demokratik bir yönetim kurulması için Aralık 1945’te oluş-
turulması kararlaştırılan Karma Komisyon’un anlaşamaması üzerine sorun çık-
maza girmiş,8 böylece Kore, daha Japonya işgalinden kurtulamadan ikiye bölün-
müş9 ve 1945 itibariyle de Kore halkının bağımsızlık umutları sona ermeye baş-
lamıştır.10

hâkimdir. Kültürü düzeyi yüksek olan Kore halkının, 1950’li yıllarda %80’i okur-yazardır ve Kore
dili, Ural-Altay dil ailesindendir., Kore Harbi, Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler,
Yayına Haz: Erhan Yücel, EDOK Yayınları, Ankara 2001, s.1-3.
4 Mehmet Sedat Erkan, “Kore Savaşı ve Kore’de Türk Tugay (25 Haziran 1950 – 6 Temmuz 1953)”,

Türk Dünyası Araştırmaları, C.35, S.102, İstanbul 2013, s.46.


5 Erkan, a.g.m, s.46.
6 Sayim Türkman, “Kore Savaşı ve Türkiye’nin NATO’ya Girişi”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi,

C.XIV, S.2, İzmir 2014, s.132.


7 Ali Denizli, Kore Savaşındaki Kunuri Kahramanları, Turhan Kitabevi Yay., Ankara 2010, s.8, Er-

kan, a.g.m, s.47.


8 Ahmet Emin Yaman, “Kore Savaşı’nın Türk Kamuoyuna Yansıması”, Atatürk Yolu, Yıl 19. C.10,

S.37-38, A.Ü. Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, Ankara 2006, s.232.
9 Nusret Özselçuk, “Kore Savaşı ve Türkiye”, Stratejik Etütler Bülteni, C.24, S.85, s.23.
10 Esasen, muhtemel bir Kore Savaşı’na çözüm bulma çalışmaları iki aşama geçirecektir. Birinci

aşamada Amerika, müttefiklerarası konuşmalarla çözmeye çalıştı. Amerika, İngiltere, Rusya ve


Çin Dışişleri bakanlarının Moskova’da yaptıkları toplantıda (16-22 Aralık 1945), bütün Kore için
bir demokratik hükümetin kurulması ve bu dört büyük devlete gerekli tavsiyelerde bulunmak
üzere Kore’de Amerika ve Sovyet komutanları temsilcilerinden oluşan bir “karma komisyon” teş-
kili kararlaştırıldı. 20 Mart 1946’da ilk toplantısını Seul’de yapan karma komisyon, ikinci ve
üçüncü toplantılarında da bir anlaşmaya varamadı. Çünkü Sovyet Rusya, Kore’nin komünist bir

164
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

II. Dünya Savaşı sürecinde müttefikler arasında başlamış olan çıkar çatış-
maları, savaşın bitmesini müteakip giderek daha da güçlenmeye başlarken
SSCB, 38. Pareleli (enlem dairesini) sınır kabul edip, Kuzey Kore’ye bir başka
devletin müdahil olmasına izin vermemeye başlamıştır. ABD de bu durumu Ey-
lül 1947’de Birleşmiş Milletlere taşımış ve görüşmeler sonunda SSCB’nin mu-
halefetine rağmen kabul edilen 14 Kasım 1947 tarihli kararla BM Geçici Kore
Komisyonu oluşturulmuştur. Komisyon, Kore’de mevcut durumu inceleyip si-
yasi olarak düzenlemelerde bulunacak ve 31 Mart 1948’de seçim yapılmasını
sağlayacaktır.11 Fakat SSCB, komisyonun Kuzey’e girmesine izin vermemiştir.
Nihayetinde, BM’in önerisiyle 10 Mayıs 1948’de Güney Kore’de seçimler yapıl-
mış ve Ağustos 1948’de anti-komünist Batı destekli Kore Cumhuriyeti kurul-
muştur. SSCB, bu gelişmeleri önce protesto etmiş, süreci durduramayınca da
benzer şekilde Kuzey Kore’de 25 Ağustos 1948’de genel seçimleri uygulayıp,
Eylül 1948’de, komünist ideolojiye sahip Kore Demokratik Halk Cumhuriyetini
kurmuştur.12 Müteakiben de ABD Güney Kore’yi, SSCB de Kuzey Kore’yi silah-
landırmaya başlamıştır. ABD ve SSCB askeri birliklerini birbirinden ayırmak
maksadıyla tespit edilen 38. Paralel (Enlem), tam anlamıyla, iki devletin sınırına
dönüşmeye başlamıştır.13 Her iki hükümet de, kendilerinin meşru hükümet ol-
duğunu ileri sürerek BM Genel Kurulu’nda Kore’yi temsil etmek ve bu sıfatla
görüşmelere katılmak için BM’e başvurmuştur.14 Ama sonuç alınamamış ve gi-
derek Kore’nin iki kısmında birbirine düşman iki farklı rejim kapsamında iki
ayrı devlet oluşumu güçlenmeye devam etmiştir.15 Ne yazık ki bu durum daha
sonra Doğu ve Batı Almanya ile Güney ve Kuzey Vietnam şeklinde bu devletlerin

idare altında birleştirilmesinden başka bir çözüm yoluna yanaşmıyor, Amerika ise, Kore kamuo-
yunun serbestçe oyunu kullanmasına imkân verilmesini istiyordu. Kore sorununun ikinci aşama-
sında ise konu, BM’e götürülerek, Kore’nin birleştirilmesini sağlamak için Kore’ye bir BM komis-
yonu gönderildi. Fakat bu komisyonun çabaları da sonuç vermedi. Komisyonun genel seçim ya-
pılması kararına, Kuzey Kore azınlıkta kalacağı için Sovyet Rusya, başından sonuna kadar karşı
çıktı. Meliha Yücel-Emine Yılmaz, “Kore Savaşı (1950-1953) Türkiye ve Dünya Açısından Genel
Bir Değerlendirmesi”, Askerî Tarih Bülteni, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı
Yayınları, Yıl 20, Sayı 39, Ağustos 1995, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1995, s.141-142.
11 Yaman, a.g.m, s.232; Erkan, a.g.m, s.47, 48.
12 Yücel-Yılmaz, a.g.m, s.142; Yalman, a.g.m, s.232.
13 Özselçuk, a.g.m, s.23.
14 Oysa Kore’de anlaşmazlıklar hallolup birleşme sağlansaydı, otuz küsur milyonluk nüfusu ile

dünyanın yüksek nüfuslu ülkelerinden biri durumunda olacaktı., Denizli, Kore Savaşındaki Kunuri
Kahramanları, s.9; Erkan, a.g.m, s.48.
15 Yücel-Yılmaz, a.g.m, s.143.

165
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

de parçalanması ile devam edecek ve dünya devletleri Doğu Bloğu ve Batı Bloğu
şeklinde kamplaşacaktır.
İkiye bölünme sonrasında Güney’deki Kore Cumhuriyeti, ekonomik açı-
dan perişan durumdayken, Kuzey’deki Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin uğ-
raştığı tek sorun, Güney’deki hükümeti devirmek olup bunun için de sınır ihlal-
leri, baskınlar, sabotajlar, gerilla saldırıları ve ekonomik baskılarla etkinliğini
artırma çabası içine girmiştir.16 İki Kore’yi komünist bir rejim altında birleş-
tirme amacını güden Kuzey’deki hükümet, bu birleşmeyi silah kuvvetiyle ger-
çekleştirmek için taarruz ordusu hazırlamaya başlamıştır, ancak Güney’deki
Kore Cumhuriyeti ordusu böyle bir saldırıyı durdurup, yalnız başına ülkeyi sa-
vunabilecek durumdan çok uzaktır.17 Bu durumu bilen Kuzey Kore, Çin’in ve
SSCB’nin desteği ile 25 Haziran 1950 sabahı saat 8’de hiçbir tahrik sebebi olma-
dan, sınırı teşkil eden 38. Paralel boyunca saldırıya geçmiştir. Bu süreçte Kuzey
Kore bir de ültimatom yayınlayarak, Kore’nin birleşmesini ve de yabancı askerî
ve siyasî komisyonların ülkeden çıkartılmalarını istemiştir.18 Sıcak savaşa dö-
nüşen bu gerilim,19 27 Temmuz 1953’e kadar, 3 yıl bir ay sürecektir. 20
Birleşmiş Milletlerin Güney Kore İçin Yardım Çağrısı
Kuzey Kore’nin saldırısı üzerine, BM Kore Komisyonu, iki taraftan çarpış-
maların derhal durdurulmasını talep ederken, gözlemci raporlarını değerlendi-
rerek, BM Genel Sekreteri’ne; Başlayan Kuzey Kore taarruzunun hakîki bir harp
niteliği taşıdığını ve uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye soktuğunu bildir-
miştir.21 ABD bu durumu hemen BM Güvenlik Konseyi’ne götürmüş, Güvenlik
Konseyi de 25 ve 27 Haziran 1950 tarihli kararlarıyla, Kuzey Kore’yi barışı boz-
makla suçlu ilân ederek, barışın yeniden tesisi için tüm üye devletlerden Güney
Kore Cumhuriyeti’ne yardım etmelerini istemiştir.22 BM’in çağrısı kısa sürede
geniş yankı bulmuş ve Türkiye, ilk günden destek veren ülkeler arasında yer

16 Yücel-Yılmaz, a.g.m, s.143.


17 Yücel-Yılmaz, a.g.m, s.143, Güney Kore’nin bu zayıf ve savunmasız durumuna karşın Kuzey
Kore’nin savaş başladığında, on üç piyade ve bir zırhlı tümenle bir tank alayı ve 150 taktik uçak-
tan mürekkep takriben 183.000 kişilik, iyi hazırlanmış ve seferber olmuş bir orduya sahip olduğu
görülecektir., Kore Harbinde TSK'nın Muharebeleri (1950-1953), Yay. Bil., M.M.V.E.U.RS. Harp Ta-
rihi Resmî Yay., Ankara 1959, s. 25.
18 Yaman, a.g.m, s.232.
19 Kore Harbinde TSK'nın Muharebeleri (1950-1953), s.25, Yücel-Yılmaz, a.g.m, s.144.
20 Cumhuriyet, 26 Haziran 1950.
21 Erkan, a.g.m, s.49.
22 Özselçuk, a.g.m, s.24.

166
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

almıştır. Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’nin 6 Ekim 1950 tarihli rapo-


runa göre, 16 devlet bu konuda fiili katkı sağlamış23 ve bir BM kuvveti teşkil
edilmiştir. Bu kuvvete; Amerika, Avustralya, Belçika, Filipin, Fransa, Habeşis-
tan, Hollanda, İngiltere, Kanada, Lüksemburg, Porto Riko, Tayland, Türkiye,
Yeni Zelanda ve Yunanistan kara kuvveti, Amerika, Avustralya, Hollanda, İngil-
tere, Kanada, Kolombiya, Tayland ve Yeni Zelanda deniz kuvveti, Amerika,
Avustralya, Belçika, Güney Afrika Birliği, İngiltere, Kanada ve Yunanistan hava
kuvveti göndermişlerdir.24
Kore’deki olaylar hızla Güney Kore aleyhine gelişirken, Kuzey Kore, 29
Haziran 1950’de Seul’u ele geçirmiş ve hızla geri çekilen Güney Kore ordusu-
nun, takviye kuvvetler gelmedikçe komünist saldırılarını durduramayacağı
daha net anlaşılmıştır. Bunun üzerine yardım sürecini hızlandıran BM Güvenlik
Konseyi, 7 Temmuz 1950 tarihinde aldığı kararla, Kore’de çarpışan BM Silahlı
Kuvvetleri’ni tek komuta altında sevk ve idare edilebilmesi için ABD’ye komu-
tanlık yapma hakkını vermiştir. Japonya işgalinden sorumlu olan Gnr. Mac Art-
hur, 24 Temmuz 1950 tarihinde bu göreve atanmıştır.25 Aslında II. Dünya Savaşı
sonrası yeniden şekillenmeye başlayan dünya siyasetinde başat güç olmaya
başlayan ABD, bu görevi kendisi istemiştir demek mümkündür. Bu hazırlıkların
temel amacı, sadece Güney Kore topraklarına haksız bir saldırıda bulunan Ko-
münist Kuzey Kore ordusunu, antlaşmalarla tespit edilen (38. Paralel) sınır ge-
risine çekilmeğe zorlamak olarak ifade edilmektedir.26 Ancak daha sonraki
olayların ortaya koyacağı üzere aslında bu, ABD ve SSCB arasındaki güç yarışı
ve dünyanın yeni hâkimiyet sahalarına bölünme sürecidir.

23 Genelkurmay Başkanlığı, Kore'de Türk Muharebeleri, Genelkurmay Personel Başkanlığı Genel-


kurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, Genelkurmay Bası-
mevi, Ankara 2012, s.25.
24 Yücel – Yılmaz, a.g.m, s.145., Türkiye’den başka BM Güvenlik Konseyi’nin yardım davetine ica-

bet eden milletlerle bu milletlerin Kore’ye gönderdikleri kuvvetler de şöyledir: Kara ordusu için;
İngilizler iki tugay, Kanada, Avustralya, Tayland, Hollanda, Fransa ve Yunanistan birer tabur, Yeni
Zelanda bir topçu taburu, İsveç bir seyyar hastane gemisi, Hindistan bir sıhhiye birliği, Amerika
ikişer tümenli üç kolordu ve bir deniz piyade tümeni, Güney Kore ikişer alaylı sekiz tümen. Deniz
kuvvetleri; Amerikalılar, Uzak Doğu donanma kuvvetleri. Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Hol-
landa, Fransa ve Tayland, irili ufaklı deniz birlikleri ile katılmışlardır.
Hava kuvvetleri; Amerikalılar, Uzak Doğu hava kuvvetlerini bir hava indirme alayı ile takviye ede-
rek. İngilizler, Güney Afrika ve Güney Kore hava kuvvetleri de, hava muharebelerine katılmışlar-
dır. Ortalama olarak Kore harbine katılan 14 milletin Kore’de bulundurdukları kuvvetlerin top-
lamı, 500.000 civarındadır., Celal Dora, Kore Savaşında Türkler 1950-1951, İsmail Akgün Matba-
ası, İstanbul 1963, s.7-8.
25 Erkan, a.g.m, s.50, 51.
26 Şinasi Sükan, “Kore Savaşı ve Ötesi”, Töre, C.6, S.37, Ankara 1974, s.24.

167
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

Birleşmiş Milletler’in Yardım Çağrısı ve Türkiye


II. Dünya Savaşı öncesinde başlamış olan SSCB’nin toprak ve Boğazlar
üzerinde hâkimiyet hakkı talebi, Türkiye’yi ciddi anlamda rahatsız etmeye baş-
lamıştır. Bu nedenle de cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren takip edilmekte
olan denge politikasından vazgeçilerek büyük ölçüde Batı Blok’una yakınlaşma
çabası içine girilmiş27ve Türkiye için güvenlik her zaman birincil düşünce ol-
muştur. SSCB,7 Ağustos 1946’de Montrö Sözleşmesi’nin gözden geçirilmesini
ve de Türk Boğazları üzerinde söz sahibi olmayı talep etmiştir. Aynı zamanda
Kars, Artvin ve Ardahan üzerindeki istekler de tekrar gündeme gelmiştir. Tür-
kiye’ye karşı bu tehdit giderek artmaya başlarken, Avrupa’da SSCB’ye karşı sa-
vaş ve mütareke süreçlerinde başlamış olan tepkiler giderek yoğunlaşmaya
başlamıştır. Türkiye, SSCB tehditlerine karşı askeri ve ekonomik yönden ken-
dini savunacak durumda değildir. Bu nedenle önce İngiltere ve daha sonra da
ABD nezdinde yardım talebinde bulunulmuştur. İngiltere bu talebe olumsuz
yaklaşırken ABD, tek partili bir yönetim tarzına sahip bir ülke ile ittifak kurma-
yacağını belirtmiş ve böylece ciddi siyasi değişiklikler yapılarak hükümet yöne-
timi daha demokratik çok partili bir sisteme dönüştürülmüştür. Stalin yöneti-
mindeki yayılmacı SSCB’ye karşı koymak için Türkiye aktif olarak birçok kurum
ve sistemini ABD ile uyumlu hale getirmeye başlamış, arkasından da askeri ve
ekonomik yardım için ABD'ye başvurmuştur. Böylece öncelikle 1947 yılında
makine ve teçhizat alımı için Marshall Planı dâhilinde 615 milyon dolar yardım
talebinde bulunan Türkiye hemen arkasından 4 Temmuz 1948'de ABD ile “Eko-
nomik İşbirliği Anlaşması ”nı imzalamış ve Marshall Plânı kapsamında Yunanis-
tan gibi kredi alacak ülkeler arasına katılmıştır.28 Artık, ülkenin her noktasında
Amerikalı danışmanlar vardır.29
Çok partili hayata geçişin sonucunda 14 Mayıs 1950’de iktidara gelen De-
mokrat Parti, CHP Hükümeti tarafından imzalanmış olan ABD –Türkiye arasın-
daki 1948 Anlaşmasını giderek artmakta olan SSCB baskısı sebebiyle daha da
güçlendirerek devam ettirmek niyetindedir. Bu arayış kapsamında 4 Nisan
1949'da kurulan NATO’ya dâhil olmak için de çaba göstermektedir. Bu nedenle

27 SSCB ve Stalin’in talepleri konusunda geniş bilgi için bkz.Selma Yel, Değişen Dünya Şartlarında
Karadeniz ve Boğazlar Meselesi ( 1923-2008), Atatütk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ata-
türk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 2009.
28Anne Katherine Fanning, B.A., Turkısh Mılıtary In The Korean War, A Thesıs In Hıstory, Submit-

ted To The Graduate Faculty Of Texas Tech University İn Partial Fulfillment Of The Requirements
For The Degree Of Master Of Arts August, 1993, s.14.
29 Fanning, a.g.t, s.15.

168
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

Kore Savaşı ve Türkiye’nin asker gönderme kararı büyük ölçüde NATO üyeliği
ile ilgilidir demek mümkündür.30 O günlerde Ankara’da bulunan ABD Senatörü
Michael Cain’in, 28 Temmuz 1950’de Bakanlar Kurulu’nun Kore ile ilgili toplan-
tısından birkaç saat önce yaptığı toplantıda ,“Türkiye Kore’ye gönüllü göndere-
cek olursa, Atlantik Paktı’na alınması da daha kolay olacaktır” sözleri açıkça
bunu göstermektedir31
28 Haziran 1950’de BM Cemiyeti bütün üye devletlerden Kore Cumhuri-
yeti’ne ne gibi yardım yapılabileceğini sormuş, Türkiye de BM Genel Sekre-
teri’ne 28 Haziran 1950’de Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü imzalı şu cevabî telg-
rafı göndermiştir:

“Birleşmiş Milletler Konseyi’nin Kore’deki acıklı olaylarla ilgili olarak yap-


mış olduğu girişimleri, bozulan barışın geri getirilmesini ve açıkça taar-
ruza uğrayan bir devletin egemenlik haklarının korunmasını sağlayacak
ve bu suretle dünya barışının ve ulusların güvenliğinin kuvvetlenmesine
en etkili bir şekilde hizmet edecek bir kararın ifadesi sayan hükümetim
adına ve 28 Haziran 1950 tarihli ve 8755 sayılı telgrafınızın kapsadığı tav-
siyeye cevap olarak zat-ı devletlerine Türkiye Cumhuriyeti’nin Birleşmiş
Milletler Kurulu’nda bir üye olmak sıfatıyla üzerine almış olduğu taahhüt-
leri ve hükümleri dâhilinde ve en büyük içtenlikle yerine getirmeğe hazır
olduğumu bildirmekte acele eder ve bu vesile ile derin saygılarımı suna-
rım. T.C. Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü”32

Bu telgraf sonrasında 30 Haziran 1950’de Kore konusu TBMM günde-


mine gelmiştir. Hükümet yetkililerince, gelişmeler hakkında bilgi verilerek
BM’in, 27 Haziran 1950 tarihinde üye devletleri yardıma çağırdığı, izlenen dış
siyasetin bütünüyle BM ideallerine bağlı olduğu ve gelecek taleplerin olumlu
karşılanacağı belirtilmiş ve barışı seven her milletin, bu tür saldırgan davranış-
lara karşı ortak hareket etmesi gerektiği vurgulanmıştır.33 Muhalefet bu konuda
tamamen aksi yönde olup "Bizim, Asya'nın öbür ucuna asker göndermemiz söz
konusu olamaz” diye düşünmektedir.”34 Ancak Türk kamuoyunda özellikle ko-
münizim karşıtlığı çok güçlü olduğu için hükümetin cepheye asker gönderme

30 Yaman, a.g.m, s.237-238.


31 H. Hilal Akgül, “DP Hükümeti’nin Kora Savaşı’na Asker Gönderme Kararı Karşısında CHP Mu-
halefeti”,60.Yılında Kore Savaşı, İstanbul 2008, s.101.
32 Erkan, a.g.m, s.52.
33 Yaman, a.g.m, s.234-235.
34 Yücel-Yılmaz, a.g.m, s.149.

169
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

kararı da büyük ölçüde desteklenmiş, hatta muhalefet partilerinden Milli Kal-


kınma Partisi de hükümetin asker önderme kararına destek vermiştir.35
Sonuç olarak Bakanlar Kurulu, 25 Temmuz akşamı Cumhurbaşkanı Celal
Bayar başkanlığında Ankara’da toplanıp, BM Genel Sekreteri Trygvie Lie’nin 15
Temmuz 1950 tarihli telgrafına verilecek cevabı görüşmüş ve alınan olumlu ka-
rar telgrafla iletilmiştir.”36
8 Ağustos'ta ABD Ordusu Generali Douglas Mac Arthur ve diğer üst düzey
generaller başlangıçta olumsuz baktıkları Türkiye’nin askeri destek gönderme
fikrini kabul etmeye karar vermişler ve 19 Ağustos'ta Türkiye’nin yardım teklifi
resmi olarak kabul edilmiştir. Bunun nedenlerinden biri BM altında Kore'de
dalgalanan bayrak sayısını en üst düzeye çıkarmaktır. ABD, çoğunlukla sembo-
lik bir mevcudiyetle yetinmek niyetinde olsa da, Türkiye, Kore'de bayrağını dal-
galandırmaktan daha fazlasını başarmak ve öncelikle ABD ve diğer NATO üye-
lerine bir müttefik olarak ne kadar kıymeti bir müttefik olacağını göstermek ni-
yetindedir. Bu istek o denli güçlüdür ki, savaşta müttefik olan 21 yabancı ülke-
nin çoğu, bir taburla destek olurken, Türkiye tam bir tugay göndermiş ve bunun
da sayısının sabit olması şeklinde anlaşma yapılmış olduğu için kayıplar sürekli
arkadan gelen takviyelerle tamamlanmaya çalışılmıştır. Kore’ye sadece ABD,
İngiltere ve Kanada daha fazla asker göndermiştir.37
Türkiye, ABD’nin ardından BM’nin yardım çağrısına olumlu cevap veren
ve bölgeye kara askeri gücü göndermeyi kabul eden ikinci ülke olmuştur. Birinci
Türk Tugayı’nın hazırlık çalışmalarına önce personel kadrolarının tamamlan-
ması ile başlanmış ve Kore’ye gönderilecek tugay erlerinin yalnız 1929 doğum-
lular olması ve bunlardan da öncelikle gönüllü gitmek isteyenlerin tercih edil-
mesi uygun görülmüştür.38 Kore Savaşı’na katılmak için gönüllü gençlerin çık-
ması önemli ayrıntıdır. Ancak bu durum aslında şaşırtıcı değildir. Zira henüz

35 Cameron S. Brown, The one coalition they craved to join: Turkey in the Korean War” Review of
International Studies (2008), 34, 89–108 Copyright British International Studies Association
doi:10.1017/S0260210508007924, s.96.
36 Yücel – Yılmaz, a.g.m, s.149,150, Yüksel Zengin, “Kore Savaşı’na Girişimizin Türk Dış Politika-

sına Etkileri”, Olaylar ve Yorumlar, S.23, A.Ü Basımevi, Ankara 1996, s.28, Bu noktada Türk Hükü-
meti’nin ilk amacı, “Özgür milletlerde gelişen ortak savunma azmine inandığını belirterek, bu fik-
rin yaşamasına katkıda bulunmak, ikinci amacı ise, 1923 yılından beri özellikle de İkinci Dünya
Harbi’ne girmemiş Türk Ordusu’nu muharebe alanında denemek ve ona bir deneyim kazandır-
mak ve üçüncüsü de, Türkiye’nin komünist yayılmacılığına karşı güvenliğini sağlamak için batı-
nın ortak savunma sistemine entegre olmak” olabilir. Özselçuk, a.g.m, s.28.
37 Cameron-Brown, a.g.e, s.95.
38 Birinci Türk Tugayı’nda Bölük Kumandanı olarak görev yapan Piyade Binbaşı Turan Ergüngör

anılarında, gönüllülük noktasında, Türk milletinin meseleye yaklaşımına dair şahid olduğu şu ha-

170
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

İstiklal Savaşı üzerinden çok kısa bir zaman geçmiş olup vatanseverlik duygu-
ları hali hazırda çok güçlüdür. Bunun yanı sıra büyük bir seçim zaferi kazanılmış
ve Ak Devrim olarak nitelendirilen bir seçim sonucunda halkın yoğun desteği
ile DP iktidara gelmiştir. Halk, gelecekle ilgili umutlar içindedir. Basın yoluyla
yapılan propaganda da olumlu sonuçlar vermeye başlamıştır. Kore’ye asker
gönderme konusu tartışılırken, TBMM 8. Dönemde 5 Ağustos 1946 - 24 Mart
1950 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde CHP milletvekili iken,
9. Dönemde 22 Mayıs 1950 - 12 Mart 1954 tarihleri arasında DP’den Milletvekili
olan Senihi Yürüten ’in, Kore’ye gönüllü bir milis kuvveti göndermek amacıyla
kurmuş olduğu derneğe daha ilk günlerden itibaren on bin gönüllü başvurusu
olmuştur.39 Yani o tarihlerdeki toplum psikolojisi böyle bir harekât için çok mü-
sait olup, farklı savaş stratejileri ile DP Hükümeti süreci çok iyi kontrol etmeye
başlamıştır.
Genelkurmay Başkanlığı’nın 3 Ağustos 1950 tarihli emri gereğince
Kore’ye gönderilmesi kararlaştırılan birliğin Ankara’da kurulması sürecine baş-
lanılmış ve Tugay Komutanlığı’nın Motorlu Karargâhı Ankara’da, 28. Tümen ta-
rafından kurulmuştur. Aynı tümenin Ayaş’ta bulunan 241. Piyade Alayı, Türk
Tugayı’nın Piyade Alayını, Etimesgut’taki 2. Zırhlı Tugay 2. Motorlu Topçu Ta-
buru da Kore Tugayı’nın Topçu Taburunu teşkil etmiştir. Kısa süre sonra bu bir-
lik, 259 subay, 18 askerî memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 1.414 er olmak
üzere 5.090 mevcuduna çıkarılarak, Kore’de savaşa istekli yepyeni bir birlik
teşkil edilmesi süreci tamamlanmıştır. Ardından, Kore’ye gönderilecek subay-
lar, tam teşekküllü askerî hastanelerde muayene edildikten sonra sağlam ra-
poru alanların Kore Tugayı’na atamaları yapılmıştır. Ankara’daki 2. Zırhlı Tugay
Komutanı Tuğgeneral Tahsin Yazıcı, 18 Ağustos 1950 tarihinden itibaren Bi-
rinci Kore Türk Tugayı’nın Komutanlığı’na, Çankırı’daki Piyade Okulu

diseyi anlatmaktadır: “Sıhhî muayeneler esnasında, vücudundaki herhangi bir arızadan dolayı se-
fere katılması mahzurlu görülen erlerden, doktorlara “sağlam yazılmaları” için yalvaranları gör-
dük. Hatırladıkça haz duyduğum bir hadiseyi anlatmadan geçemeyeceğim: Muayeneler sırasında
sağ kolu omuz başından kopuk bir ihtiyar, elinden tuttuğu bir onbaşıyı adeta yedekleyerek götü-
rüyordu. Hariciye servisine girdiler. İhtiyar, delikanlıyı doktora doğru iterek; ‘Doktor Bey, fıtık
varmış diye bu çocuğu çürük yazmışsın. Fıtık sünnet gibidir. Kes al onu da, yolcuyu yolundan alı-
koyma. Ben köyde kızılla döğüşmeye aslan gönderiyorum diye öğünüyordum, yüzümü kara
etme.’ dedi. Onbaşıyı Kore’ye giderken vapurda gördüm. Ameliyat olmuş. Dönüşte yine vapurda
beraberdik, çavuşluğa yükselmişti.” Turan Ergüngör, Kore'de Birinci Türk Tugayı, Karınca Matba-
ası, Ankara 1954, s.7, 8.
39 Erkan, a.g.m, s.51-52, Altan Öymen, Değişim Yılları, 2004, s.547; Cengiz Atlı, “Kore Savaşı ve

Kore Savaşına Iğdır’dan Katılanlar”, Trakya Üniv. Sosyal Bilimler Dergisi, C.16, S.1, Haziran 2014,
s.431.

171
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

Tâlimnâme Kurulu’ndaki Piyade Albay Celal Dora ise, 17 Ağustos 1950 tari-
hinde 241. Piyade Alayı Komutanlığına atanmışlardır.40 Tuğgeneral Tahsin Ya-
zıcı kumandası altındaki Tugay, üç taburdan oluşmakta olup 1.Tabur Binbaşı
İmâdettin Kuranel, 2.Tabur Binbaşı Mithat Ulunlu ve 3. Tabur Binbaşı Lütfü Bil-
gin komutasında olacaktır. Tugayın yaklaşık mevcudu 14.936 civarındadır.41
Kore’ye tercümanlar dışında yedek subay gönderilmemesi, subay kadro-
larının da özellikle gönüllülerden tamamlanması, bütün personelin sıhhî mua-
yenelerden geçirilmesi ve bu işlerin en geç 20 Ağustos 1950 tarihine kadar bi-
tirilmesi emredilmiştir. Türk Tugayı, yolculuk öncesinde vakit darlığından çok
az eğitim yapabilmiştir.42 Bu arada tüm personele, tetanos, tifo, tifüs, dizanteri,
çiçek ve kolera aşıları yaptırılmış43 ve hazırlıkların son demlerinde moral faali-
yeti olarak, Ankara Radyosu Yurttan Sesler Korosu ile ses sanatçıları Müzeyyen
Senar Işıl ve Sabite Tur tarafından Etimesgut’ta konser verilmiştir.44
Hazırlıklarını zamanında tamamlayamayan Birinci Türk Tugayı, ancak
19-20 Eylül 1950 tarihlerinde Ankara’dan İskenderun’a demiryolu ile yolcu
edilmiştir.45 Tugay’ın İskenderun’a hareketinden bir gün evvel, 18 Eylül 1950
günü, Başbakan Adnan Menderes, Milletvekili Refik Şevket İnce ve Genelkur-
may Başkanı Orgeneral Nuri Yamut, Etimesgut Garnizonu’na gelerek, Tugay’ı
toplu olarak yolcu etmişlerdir.46 23 Eylül 1950 Kurban Bayramı’nın birinci günü
olması nedeniyle Birinci Türk Tugayı bayram namazını Atik yaylasında toplu
halde kılmış ve müteakiben Alay İmamı Muhsin Örtülü’nün yaptığı dua ile meh-
metciğin muvaffakıyeti için Allah’tan niyaz ve temennilerde bulunulmuştur.47
Yola çıkılmadan önce, İskenderunlular tarafından General Tahsin Yazıcı’ya ve
Dörtyollular tarafından da Albay Celal Dora’ya, mehmetciğin selâmet ve muvaf-
fakıyeti temennisiyle birer “Kur’an-ı Kerîm” hediye edilmiştir.48

40 Erkan, a.g.m, s.54-55; Kore Harbinde TSK'nın Muharebeleri (1950-1953), s.27; Turhan Seçer,
Kore Savaşı'nın Bilinmeyenleri, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul 2014, s.30; Genelkurmay
Başkanlığı Kore'de Türk Muharebeleri, s.29-32.
41 Fanning, a.g.t, s.18, Binbaşı Ulunlu ve Binbaşı Bilgin ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Cevat çatışma-

larda kaybedilmiştir.
42 Birinci Türk Tugayı’nın yola çıkmadan evvel eğitimi için, Ankara’daki Amerikan İrtibat He-

yeti’nden Albay Gumby başkanlığında beş Amerikalı subay danışman olarak Tugay’a gelmiş ve bu
heyet marifetiyle Almanya’dan 300 adet Amerikan M-1 piyade tüfeği ile bir miktar makineli ta-
banca, hafif ve ağır makineli tüfek, roketatar ile bu silahların mermileri getirilmiş, ancak çok az
eğitim yapılmıştır. Seçer, a.g.e, s.31.
43 Dora, a.g.e, s.31.
44 Genelkurmay Başkanlığı, Kore'de Türk Muharebeleri, s.32, 33.
45 Yücel-Yılmaz, a.g.m, s.152; Yaman, a.g.m, s.239.
46 Dora, a.g.e, s.21.
47 Dora, a.g.e, s.23.
48 Dora, a.g.e, s.27, 28.

172
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

Tugayı Kore’ye götürmek için evvelce ayarlanan beş ABD gemisinden üçü
personele, ikisi eşyaya tahsis edilmiştir. Personel gemilerinin ilki İskende-
run’dan 25 Eylül 1950’de, sonuncusu 27’sinde hareket etmiş, eşya vapurları ise
30 Eylül ve 2 Ekim 1950 günlerinde İskenderun limanından ayrılmıştır. Takip
olunacak yol; Süveyş Kanalı, Mendep Boğazı, Seylân Adası’nda Colombo limanı,
Singapur ve Filipinler ile Formoza arasından geçmektedir. Fakat bu, emniyet
dolayısıyla gizli tutulmuştur. Mısır sularına kadar Türk Tugayı’nın himayesini
Türk Donanması ve ondan sonra Kore’ye kadar BM adına İngiliz Donanması üst-
lenmiştir. Yirmi bir gün süren deniz yolculuğunda gemiler, yalnız Port Said ile
Seylân Adası’nın Colombo Limanı’nda duracak, Tugay mensuplarının anava-
tana yazdıkları ilk mektuplar da Colombo’da postaya verilecektir. Seyahat süre-
since gemilerde birliklere bilhassa talim için verilen bir kısım yeni ABD silahla-
rıyla eğitime devam edilmiş, güvertelerde muharebe cephanesiyle atışlar yap-
tırılmış, Subaylara da harita üzerinde sık sık muharebe tatbikatları yaptırıldığı
gibi bilhassa Kore halkı hakkında faydalı konferanslar verilmiştir.49 Türk Tu-
gayı, 21 günün sonunda Kore’nin güneydoğusunda bulunan Pusan Limanı’na
birer gün ara ile 18, 19 ve 20 Ekim 1950 günlerinde, düzen içinde ve sessiz bir
şekilde intikal etmiştir.50 Türk askerlerini, Pusan Limanı’nda ABD Garnizonu,
Güney Kore Hükümeti yetkilileri ve halkın ileri gelenleri ellerinde Türk bayrak-
larıyla karşılarken, bando da Türk, Kore ve ABD millî marşlarını çalmıştır.
Karaya çıkan birlikler, orada hazır bulundurulan vasıtalarla istasyona
gönderilmiştir. İstasyonda harekete hazır vaziyette bekleyen trenlerle, tam bir
intizam ve sükûnet içinde Pusan Limanı’nın 95 km. kadar kuzey batısında bulu-
nan Taegu şehrine ulaştırılmış, ardından bir kışlaya yerleştirilmişlerdir.51 Na-
zan Kahraman’ın yapmış olduğu çalışma sebebiyle görüşmüş olduğu gazilerden
bazıları ilk günlerde, “nerede olduklarını bilmediklerini, hatta yön kavramını

49 Kore Harbinde TSK'nın Muharebeleri (1950-1953), s.29-30.


50 Erkan, a.g.m, s.55; Yaman, a.g.m., s.239; Denizli, a.g.e, s.40.
51 Kore Harbinde TSK'nın Muharebeleri (1950-1953), s.30, “Gemilerden inen Türk birlikleri, bu-

rada hazır bekleyen katarlarla Pusan’ın 85 km kuzeybatısındaki Taegu şehrine gönderilmeye baş-
lanmıştır. Trende Türk Tugayı’na Amerikan kumanyası dağıtılmış ve yiyeceklerin çeşitleri ve zen-
ginliği şaşkınlığa neden olmuştur. Ancak bir müddet sonra bazı konservelerin domuz eti olduğu
kulaktan kulağa yayılmış, kutuların üzerinde ne etinden yapıldığı yazmasına rağmen İngilizce ol-
duğundan, kimse anlamamıştır. Nihayet lisan bilen birisi bulunmuş ve “Bacon” yazanın domuz eti
olduğu anlaşılmış, herkese duyurulmuş ve domuz etli konserveler tren durdukça Korelilere ve-
rilmiştir. Ne zamandır et yüzü görmemiş Koreliler, memnun olurken, Türk askeri bu yardımse-
verlikleri ve içten davranışlar vesilesiyle kısa sürede kendilerini tanıtmış, Koreliler de Türk aske-
rine “Turgo Number One – Türkler Bir Numara” demeye başlamıştır.” Seçer, a.g.e, s.64.

173
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

bile yitirdiklerini belirtirken”52, Birinci Türk Tugayı’na, burada bir hafta istira-
hatten sonra, Taegu ile Taejon arasındaki dağlarda gizlenen ve fırsat buldukça
aşağılara inip yollara saldıran gerillacıları temizlemek, yol ve köprüleri emni-
yette bulundurmak vazifesi verilmiştir.53
Türk Tugayı’nın ilk gurubu, 12 Ekim'de Kore'nin Pusan kentine ulaşmış-
tır. Daha sonra 17 Ekim 1950'de 5.190 kişi daha gelmiştir. Komutan Tuğgeneral
Tahsin Yazıcı komutasında ertesi gün Taegu’nun hemen dışındaki kabul merke-
zine gidilmiştir. Yarbay Celal Dora ve Binbaşı Faik Turun, (Harekât) subayı ola-
rak, Binbaşı Recai Baturalp da birlikle beraberdir.54 Ortak iletişim için dil so-
runu ilk kez BM dâhilinde United Nations Resident Coordinator (UNRC) aracılı-
ğıyla çözülmeye çalışılmıştır. Eğitim yöntemlerinin anlaşılabilmesi için kılavuz-
lar Türkçeye çevrilmiş ve de UNRC birimleri tarafından sağlanan tercümanlar
vasıtası ile bu problem çözülmeye çalışılmıştır. Türklerin İngilizce konuşama-
ması veya Amerikalıların Türkçe konuşamaması her birine ağır bir yük bindir-
meye başlamış ve bu konuda her iki taraf da önemli deneyimler yaşamışlardır.55
Kore’ye ulaşan Birinci Türk Tugayı’nın yerleşme çalışmaları devam eder-
ken, 7 Kasım 1950 günü BM Ordusu’ndan gelen bir emirle Türk Tugayı, 8. ABD
Ordusunun 9. Kolordusu emrine verilmiştir. Bu kolordu II. Dünya Savaşı’ndaki
zaferleri ile bilinmektedir ve savaş muhabiri olarak cepheden haberler ileten
Hikmet Feridun Es’e56 göre, bu görevlendirme Türk tugayına duyulan güvenin
de bir nişanesidir.57 Bu arada, BM ordusunda her tümene bir Kod adı verilmiş,
General Mac Arthur tarafından Türk Tugayına özel olarak ‘North Star’ yani ‘Ku-
tup Yıldızı’ ismi uygun görülmüştür.58 Hikmet Feridun Es bu durumu şöyle ifade
etmektedir: “Şimdi bütün Kore’de ‘Nort Star’ yani Şimal Yıldız’ı Kore’deki Türkle-

52 Nazan Kahraman, ”Kore Gazileri Üzerine Nitel Bir Çalışma: Merzifonlı Kore Gazileri”, OPUS,
Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, Cilt 15, Sayı 25, 2020, s.3619.
53 Bu sırada Türk Tugayı, yukarıda belirtildiği gibi, bir yandan yeni Amerikan silah ve teçhizatıyla

eğitim, atış ve arazi tatbikatları yaparken; bir yandan Pusan limanına gelen yük gemilerinden çı-
karılan toplarla diğer motorlu vasıta, eşya ve malzemelerin Taegu’ya getirilmesine çalışılmış, öte
yandan Türkiye’ye geri gönderilmesi gereken silah, teçhizat, malzeme ve eşyanın ambalaj ve sevk
işleriyle uğraşılmıştır. Kore Harbinde TSK'nın Muharebeleri (1950-1953), s.32.
54 Fanning, a.g.t, s.24.
55 Fanning, a.g.t, s.19.
56Necati Tonga, ”Hikmet Feridun Es”, Ahmet Yesevi Üniversitesi, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü,

http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/es-hikmet-feridun,(Erişim: 5.12.2022). Kore Savaşında


savaş muhabiri olarak cepheden haberleri günü gününe Türk kamuoyuna iletmeye çalışmıştır.
57 Hikmet Feridun Es, “9 uncu Kolordu Emrindeyiz”, Hürriyet, 19 Kasım 1950, s.5.
58 Dora, a.g.e, s.50.

174
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

rin ismidir. Bize böyle diyorlar. Kore’deki bütün Birleşmiş Milletlere ait Amerika-
lılara ait birliklerin birer lakabı vardır. Bize de North Star ismi verilmiştir. Mesela
bir şehir civarından geçerken Birleşmiş Milletlerin kuvvetleri ve halk; -Şimal Yıl-
dızları geçiyor! Diye birbirine giriyorlar ve bizi görmek için itişiyorlar.” demekte-
dir. Diğer birlikler içinde karasinekler vb isimler verilmiş olanlar olup, Türk Tu-
gayına verilen adın Mehmetçiği çok mutlu ettiğini belirtmektedir. Es, yazıla-
rında; “Şimal Yıldızı’nın en yakın iş birliği yaptığı ABD birliğinin adı da Kızıl Deri-
liler birliğidir, o da Türk tugayı gibi cesareti ile meşhurdur. Düşmanla çatışma
yoksa bu iki birlik voleybol futbol vb oynamaktadırlar.” demektedir.59
Anadolu’nun pek çok farklı bölgesinden seçilen askerlerden oluşan Türk
Tugayını, Kore’ye geldiğinde en zorlayan durumlardan birisi hava şartları ol-
muştur. Bu zorluk elbette ABD’den gelen askerleri de etkilemiştir. ABD kamuo-
yunu rahatsız eden, cepheden gelen ilk haberi Time dergisi 27 Kasım 1950 ta-
rihli sayısında okurlara sunarken; “Kore’de BM güçleri ihtiyatlı bir şekilde böl-
geye doğru ilerliyor. Tedarik zorlukları, düşman direnişinden daha fazladır...” vb
şeklinde devam eden yazının devamında şu bilgiler verilmektedir:

“Askerler, parka ve diğer ekipmanlarla donatılmış olmalarına rağmen so-


ğuk havalar sebebiyle acı çekmektedir. Müttefik cephesi boyunca her-
hangi her yerde, Doğu kıyısındaki Iwon limanına giden ikmal yolu kapatıl-
mış on veya on iki fit derinliğinde kar yığınlarıyla yaşamaya çalışmakta-
dırlar. Geçen hafta Mançurya üzerinde şiddetli rüzgârlar estiği için Kuzey
Kore'nin dağları ve kasvetli tarlalarında erken gelen tipik Aralık havası
hâkimdir. Cephenin gerisindeki kırsal alanda geceleri U.S. askerleri kendi-
lerini ısıtmaya çalışmışlardır. Muharebe hatlarında yoğun soğuk sebebiyle
askerlerin ayakları uyuşmaya başlamıştır ve hatta donmaya maruz kalma
durumları da olup sıhhiyeciler ilk donma vakalarını tedavi etmişlerdir.”

ABD’de asker ailelerinin dehşete düştüğü belirtilen bu yazıda, bu şart-


larda bazı birimlerin hala savaştığı belirtilirken, askerin bir kısmının ise hala
yazlık giysiler içinde titrediği ayrıntısına da dikkat çekilmektedir. “…Kışlık kıya-
fetleri bulunan 7. Tümen birlikleri, geçen hafta sıfırın altında 20 derece soğukta
savaşıyorlardı. Bu soğuk, erkeklerin yüzlerinde gözyaşlarını dondurdu.”60 Habe-
rin devamında bu yoğun soğukta her şeyin donduğu ve öyle ki, araç ve ekipma-
nın da donmaya başlaması sebebiyle yakıtın da donmasını önlemek için alkolü
benzine karıştırmak gerektiği ifade edilmektedir. “Suda çözünen ilaçlar bile

59 Hikmet Feridun Es, “Bir Manga İle Bir Bölüğü Durduran Onbaşı”, Hürriyet, 9 Ocak 1951.
60 Fanning, a.g.t, s.46.

175
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

dondu ve bu sırada bitmek bilmeyen geceler boyunca, botlar buza döndü.” denil-
mektedir.61
Kasım ayından başlayarak bölgede olan Savaş Muhabiri Hikmet Feridun
Es’in, Aralık ayında göndermiş olduğu yazılarından Cemal Genç’in de içinde bu-
lunduğu Türk Tugayının yaşam koşullarını anlamak mümkün olmaktadır. O
günler için şöyle demektedir:

“Şimale çıktıkça bu soğuk daha da artıyor. Zira aradaki Küçük Mançuri


topraklarından sonra doğrudan doğruya Sibirya başlıyor. Hem de Si-
birya’nın en şarkı. Bazen insanın yüzü öyle geriliyor ki çenemi oynatmayı
başaramıyorum. Fakat bu esnada kelimeleri eze boza Mehmet’e ‘Üşüyor
musun?’ diye sorduğumuz zaman derhal cevap veriyor: -Hayır efendim.
Hiç üşümüyorum. Bu çocukta öyle bir ruhi kibarlık var ki, kendisini yakın-
dan tanımadan basit cümlelerle anlatmak kabil değildir. Döğüşüyoruz. Ga-
yet tabii olarak ateş içinde midemize uygun olan gıdalarla karşılaşmadığı-
mız da oluyor. Hatta bu kadar seyahat etmeme, dünyanın her türlü acaip
yemeğinden yememe rağmen çok defa benim bile önüme konulan şeyi yi-
yemediğim oluyor. Ona sorunuz: Doydun mu Mehmet? –Allah bin bereket
versin. Doydum efendim. Cevabını veriyor. Bir Birleşmiş Milletler Yüksek
rütbeli askerinin bize söylediği gibi: Dünyanın hiçbir ordusunda bu büyük
meziyeti bulamazsınız. Alabildiğine cesaretin yanında bu asalet Mehmedi
yenilmez bir insan haline sokuyor”. Türklerin Allah’ı varsa bizim de soğu-
muş var... Sözüne karşı o başını sallıyor. Tövbe tövbe yarabbi.” 62

Türk basını ilk günden itibaren Türk Tugayı ve Kore ile ilgili gelişmeleri
yakından takip etmeye başlamıştır. 20 Kasım 1950 tarihli Cumhuriyet Gaze-
tesi’nde Türk Tugayının Pyong Yang bölgesinde çeteleri temizledikten sonra
Çin sınırına çıkacağı bilgisine yer verilirken; “8. Amerikan Ordusunun Komutanı,
Sekizinci Ordu, Türk Tugayı ile iftihar ediyor, dedi.” bilgisine yer verilmiştir. Aynı
haber kapsamında Samsun’un Bafra İlçesinden buraya gelmiş olan Cemal
Genç’in hangi iklim koşullarına maruz kalmış olduğunu da anlamak mümkün
olup, “Kore’de 38. arz dairesinin çok şimalinde şimdi İstiklal Marşı söyleniyor, Ge-
neral Kış da, burada bütün dehşetiyle hüküm sürmeye başladı denilmektedir.”63
Yani Karadeniz iklimi delikanlısı, bilmediği bir coğrafyada bu denli sert kış ko-
şullarında yaşam mücadelesi vermeye başlamıştır. Sadece O mu? Bütün Ana-
dolu’nun genç evlatları vatan için denilerek gerçekte ne için burada olduklarını

61 Fanning, a.g.t, s.47.


62 Hikmet Feridun Es, “Hikmet Feridun Es Kore’de Mehmetçiği Adım Adım Takip Ediyor: Meh-
metçik ve Amerikan Ordusu”, Hürriyet, 9 Aralık 1950.
63 Faruk Fenik, “Türk Tugayı Pyong Yang Bölgesinde Çetleri Temziledikten Sonra Çin Sınırına Çı-

kacak”, Cumhuriyet, 20 Kasım 1950.

176
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

bilmeden, sanki Anadolu’yu savunuyor gibi büyük bir fedakârlıkla bu savaşın


içinde yer almışlardır.
Tek sorun elbette soğuk değildir, General Matthew Ridgway; “BM güçleri
birçok ülkeden asker kabul etmiş olup özel tercihlere hitap eden, yemekte, gi-
yimde, dini törenlerde verdiğimiz hizmet ve tedarik gücümüz yine de yeterli ola-
mıyordu.” demektedir. Şöyle ki; Hollandalılar, Fransızlar her yerde süt ve şarap
isterken, Müslümanlar domuz eti, Hindular da sığır eti yemek istemez. Doğulu-
lar daha fazla pirinç isterken, Avrupalılar daha fazla ekmek ister. Ayakkabılar,
bazıları için geniş olması gerekirken Türklere uygun olması için dar, Taylandlı
ve Filipinli erkeklere uyması için kısa olması gerekir. Bütün iyi niyete rağmen
organizasyon merkezinin kurulması sorunu çözmez. 64 Türkler sigara gibi bazı
Post Exchange kalemlerinin serbest olduğunu sanırlar ve bu gerçekten küçük
bir sorundur, zira çözülmesi gereken asıl meselelerden biri dil konusudur ve o
da kısa süre içinde çözülür. Diğer bir sorun, kademeli bir şekilde askerlerin de-
ğiştirilmesidir. Türk Tugayı'nın karşılaştığı ikamet sorununda en az 1500 kişi-
nin değiştirilmesi gerekir ve bu sorun, özellikle tugay bozguna uğradığında
daha şiddetli hale gelmiştir. 888 erat eksikliği ve 450 de hasta vardır. Ja-
ponya’daki askeri hastanelerde bu hastalar geri gönderilmeyi beklemektedir.65
General Matthew Ridgway, Tuğgeneral Yazıcı hakkında yaptığı değerlendir-
mede ise onun yetenekli ve tecrübeli olduğunu ama en büyük dezavantajının dil
konusundaki yetersizliği olduğunu belirtir ve “Bu nedenle Yazıcı, tercümanlar
aracılığıyla iletişim kurmaya çalıştığı için diplomatik olarak muhabirlere her za-
man generallerin siyaset konuşmaması gerektiğini belirtmekteydi.” demekte-
dir.66 Bu ifadeden de anlaşıldığı üzere dil konusunda problem yaşayanlardan
birisi de Tuğgeneral Yazıcı’dır. Ancak bu bir eksiklik değildir. Zira Yazıcı, Os-
manlı Harp okullarından mezun olmuş olup o dönemde geçerli olan yabancı dil
Fransızcadır. Bu konuda Cemal Genç’in de hangi tür problemler yaşamış oldu-
ğunu tahmin etmek mümkün olmakla birlikte Kore diline kısa sürede vakıf olan
birçok Türk Tugay mensubu olacaktır. Ki, Cemal Genç de zamanla, oğlu Fatih
Mehmet Genç’in ifade ettiğine göre, Korece çok olmada da, söylenenleri anlaya-
cak düzeyde İngilizce dil becerisi kazanacaktır.
Türklerin Kore'ye gelişi hatırı sayılır bir ilgi toplamıştır. Türk askerinin
gür bıyıkları, esmer tenli ve sert tavırlı oluşları dikkat çekmiş, haber muhabir-

64 Fanning, a.g.t, s.29.


65 Fanning, a.g.t, s.30.
66 Fanning, a.g.t, s.37.

177
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

leri Amerikan gazeteleri için harika tanıtım fotoğrafları ve haber filmleri çeke-
rek kamuoyu ile paylaşmaya başlamıştır. Time dergisi, taburun gelişinin öne-
mini vurgularken, bir fotoğrafla birlikte “Türkler Pusan tren istasyonunda” re-
simleriyle kamuoyuna sunmuştur:67 Kasım sayısında daha fazlasını öne çıkar-
maya başlamış ve savaşan Türkleri ve onların kültürlerini anlatan “Ağır ve So-
ğuk Çelik” başlıklı bir makale yayınlamıştır. Türk taburundaki Mehmetçikler,
başka bir çağın savaşçıları gibi görünen paltolar içinde, geniş bıyıkları ve sün-
güleri ile fotoğraflanmıştır. Türklerin cephedeki başarılarını fazla ekmek tüket-
mekle ilişkilendiren bir başka haberde ise şu bilgiye yer verilmiştir: “Türkler,
hem savaş sırasında hem de sonrasında, kaba, sert dövüşçüler olma ününe sahip-
tir. Türk Tugayının çoğu muvazzaf askere alınmış genç adamlardı ve hepsi bir si-
lah taşıyordu. Bu uzun bıçaklar çoğunda vardı. Başka hiçbir BM askeri bu tür si-
lahlara sahip değildi. Bıçak veya gerçekten de sıra dışı başka bir silahtı bu. Türkler
yakın dövüşte tehlikeli bir ustalığa sahipti ve çoğu doğu bozkırlarındandı. Tür-
kiye’nin Rusya sınırına yakın bölgesi ve biraz daha fazlası vardı.”68 Elbette bu yo-
rumların bir kısmı yanlış olup, Türk Tugayı mevcudu neredeyse bütün Tür-
kiye’den seçilmiş askerlerle teşkil edilmiştir. Kasatura ve süngü konusunda da
bilgisiz oluşları bir başka ayrıntı olarak dikkat çekicidir.
Cemal Genç ve Wawon Muharebesi
Cemal Genç, 10 Eylül 1929’da Trabzon Sürmene’de dünyaya gelmiştir.
Babası, ticaret erbâbı Mustafa Bey, annesi Şöhret Hanımdır.69 Beş çocuklu bir
ailenin üçüncü çocuğudur. Cemal Genç, 4-5 yaşlarında iken aile, Sürmene’den
Bafra’ya göç etmiştir. Bafra’da büyüyen Cemal Genç, genel anlatıma göre Kore
için gönüllü asker arandığını duyduğunda ailesi çok istemese de belki de harita
üstünde zor bulacağı bu ülkeye yardıma gitmeye karar vermiştir. Oğlu Fatih
Mehmet Genç ise bu kararı, onun vatanseverliği ile ilişkilendirmektedir.70
Coğrafya insan karakteri üzerinde etkilidir demektedir bazı bilim insan-
ları.71 Gerek doğduğu Sürmene ve gerekse Bafra’da İstiklal Savaşı’nda önemli
mücadeleler yaşanmış olup bölge halkının vatanseverliği ve yiğitliği kitap ve
makalelere konu olmuştur.1929 yılında doğmuş olan Cemal Genç muhtemelen

67 Fanning, a.g.t, s.37.


68 Fanning, a.g.t, s.38.
69 Cemal Genç Kişisel Arşivi.
70 Fatih Mehmet Genç ile yapılan sözlü tarih çalışması, 6 Aralık 2020. Fatih Mehmet Genç 1965

Samsun doğumlu olup Cemal Genç'in 3. oğludur. İTU Elektrik mühendisliğinden mezun olmuştur.
Hali hazırda Avustralya’da Sydney’de yasamaktadır ve Bilgi İşlem Müdürü olarak çalışmaktadır.
71 David Robson, ”Yaşanılan Coğrafya Düşünce Tarzını Nasıl Etkiliyor?”, BBC News Türkçe, 23

Ocak 2017, https://www.bbc.com/turkce/vert-fut-38720043, Erişim: 03.12.2022.

178
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

bu anıların sıkça anlatıldığı sohbetlere tanık olmuş ve kültür ve inanç dünyası


bu kapsamda gelişmeye başlamıştır. 1950’de tam olarak 21 yaşında bir delikan-
lıdır, hayalleri vardır. Fakat vatanı da onu göreve çağırmaktadır. Sonuç olarak;
‘O da bu davete gönüllü olarak icabet etmeye karar vermiştir’ diye düşünmek
mümkündür. Torunu Sinem Genç bu konuda net bir bilgi verememiştir. Ayrıca
Nazan Kahraman tarafından “Kore Gazileri Üzerine Nitel Bir Çalışma: Merzifonlu
Kore Gazileri” konulu araştırmada, aslında her ne kadar basın vb kaynaklarda
gönüllük esasına göre Kore’ye asker gönderildiği ifade ediliyor olsa da bir kişi
harici görüşülen Kore Gazilerinin hiç birinin gönüllü olmadığı gerçeği vardır. 72
Görüşülen gazilerin tamamı Kore Savaşı’nı, zorunlu askerlik görevlerini yapar-
ken kendilerine savaş görev emri tebliğ edildiği gün duymuşlardır. Söz konusu
gün, gazilerin birçoğu için acemi birliğinden usta birliğine geçişte dağıtım yer-
lerinin belirlendiği gündür.73 Ancak yine aynı çalışmadan, görüşülen kişilerin
beyanından anlaşıldığı üzere Kore’ye gönderilmek üzere seçildikleri kendile-
rine tebliğ edildiğinde bunu görev olarak telakki edenler olduğu gibi bu nokta-
dan sonra ‘evet isterim’ diyenler de olmuştur.74 Yani sonuç olarak Kore’ye gide-
cek askerler, hükümet eliyle yürütülen kampanyayı destekleyen ve savaşa ka-
tılmak istediğini söyleyenler arasından değil de muvazzaf askerler arasından
seçilmiştir.75 Bu noktada Cemal Genç’in de benzeri bir şekilde zorunlu askerli-
ğini yaparken bu teklife maruz kalmış olduğunu ve olumlu cevap verdiğini dü-
şünmek mümkündür.
Aynı yıl içinde Türkiye tarihinde ciddi bir kırılma sürecini başlatmış olan
çok partili hayatın ilk demokratik seçim çalışmaları sonucunda, 1950 Genel Se-
çim’inde Samsun'daki bütün milletvekilliklerini DP’nin kazanmış olması da bir
başka önemli ayrıntıdır.76 Bu sonuç, Samsun ve civarında DP ve icraatlarına yö-
nelik bölge halkının genel eğilimini anlamak açısından ipuçları vermektedir.
Aynı yıl içinde yapılan Samsun'daki 1950 Belediye Seçimlerinde kayıtlı seçmen
sayısı 50.955 olup bu seçmenlerden 29.996'sı seçime iştirak etmiş ve kullanılan

72 Kahraman, a.g.m, s.3615.


73 Kahraman, a.g.m, s.3614.
74 Kahraman, a.g.m, s.3617.
75 Kahraman, a.g.m, s.3627.
76 Serkan Bulut, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1960), Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sos-

yal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir 2019,
s.88.

179
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

oyların 15.905’ini DP, 13.688’ini CHP ve 428’ini MP almıştır. Ancak Bafra Bele-
diyesi’ni kazanan CHP olmuştur.77 Cemal Genç’in ailesinin tercihinin terhis ol-
duktan sonraki süreçte seçim çalışmalarında DP’ye destek vermesinden hare-
ketle, daha çok bu siyasi eğilime yönelik olduğunu söylemek mümkündür. Bu
yöndeki tahminimizi Cemal Genç’in en küçük oğlu 1965 doğumlu Fatih Mehmet
Genç de doğrulamış olup, “Politikayla çok ilgilenmezdi, Adalet partisine oy ve-
rirdi, dolayısıyla Adnan Menderes, Süleyman Demirel gibi politikacılara saygı du-
yardı ama muhalefet liderleri hakkında kotu bir söz ettiğine de hiç şahit olma-
dım.”demiştir.78 Ailesinin Cemal Genç’in Kore’ye gitme kararına ne tür tepki
verdiğini net olarak bilemesek de torunu Avukat Sinem Genç ile yapılan görüş-
meden anlaşıldığı kadarıyla elleri yüreklerinde cepheden gelen haberleri bek-
lemişlerdir.79
Cemal Genç’in de içinde bulunduğu Türk askerinin Kore’deki mücadelesi
Birinci Türk Tugayı’nın Kunu-ri Muharebeleri’nde yer alması ile başlamıştır.
Kunu-ri Muharebeleri; Kore Savaşı içindeki muharebelerin bir bölümü olup,
Wawon (28 Kasım 1950), Simnimni (29 Kasım 1950), Kaechon (29 Ka-
sım1950), Kunu-ri Boğazı Muharebesi (29-30 Kasım 1950) ve Sunchon Boğazı
Muharebesi (30 Kasım-1 Aralık 1950)’nin bütününe verilen genel bir isimdir.80
Bu çalışmanın ana konusu olan Bafralı Cemal Genç, Birinci Türk Tugayı ile
Kore’ye gelmiş ve 28 Kasım 1950’de cereyan eden Wawon Muharebesi esna-
sında gösterdiği cesaretle Türk ve dünya basınında yer almıştır. Türkiye bası-
nında yer aldığı gibi, ailesine yazdığı mektuplardan da anlaşılacağı üzere Güney
Kore, Japonya ve ABD basını da başarısına yakın ilgi göstermiş ve sonrasında
aşağıda ifade edileceği üzere, Türk Tugayı’nın “nişan ve berat” ile taltifine vesile
olmuştur.81
Kunuri Muharebeleri, Karilyon Dağı’nda keşif takımının baskına uğrama-
sıyla başlayıp, Wawon, Simnim-ni, Kaechon, Kunu-ri Boğazı ve Sunchon Boğazı
muharebeleri ile devam etmiştir. Yaklaşık dört ay evvel teşkil edilmiş olan Bi-
rinci Türk Tugayı82 Wawon Muharebesi ile Kore Savaşı’ndaki ilk muharebesini
Çunşon’a yapılan baskın karşısında göstermiştir. Bu baskında yiğitçe savaşan

77 Serkan Bulut, a.g.t, s.106.


78 Fatih Mehmet Genç ile yapılan sözlü tarih çalışması, 6 Aralık 2020.
79 Sinem Genç ile sözlü tarih görüşmesi, 29 Eylül 2022.
80 Ahmet Atalay, 1950-1953 Kore Savaşı'nda Türk Zâyiâtı (Şehitler-Kayıplar-Yaralılar-Esirler),

Çizgi Kitabevi, Konya 2013, s.15-19.


81 Bu konuda geniş bilgi için bkz. Cumhuriyet, 30 Kasım 1950; Son Havadis, 30 Kasım 1950.
82 Seçer, a.g.e, s.89.

180
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

Türk Tugayı, müttefiklerinin de takdirini kazanmıştır ve bu çatışma Türk Tu-


gayı’nın bölgeye gelmesinin hemen ardından yaşanılan ilk sıcak çatışmasıdır.
Bu nedenle daha fazla önem arz etmektir ve bu zaferden dolayı Gnr. Mac Arthur
da Kore Türk Tugayını tebrik etmiştir.83
‘Wawon Muharebesi’ olarak geçen 28 Kasım çatışmalarında, düşman gün
ağarırken hiç görülmeyecek kadar iyi gizlenmiş bir şekilde çıktığı ağaçlardan
otomatik silahlarla 10. Bölüğe taarruza başlayarak, kurşun yağdırmaya başla-
mıştır. Saat 15:30 sıralarında askeri Jiple gelen bir Haber Eri; ‘Tugay’ın, çekil-
mekte olan 2. ABD Tümeni’nin sağ kanadı ile irtibat kurarak, 998 ve 1.190 ra-
kımlı tepelerle, bunların devamında geçen geniş bir hat üzerinde mevzi tuttu-
ğunu’ bildirmiştir.84 Askeri Jiple gelen bu haber eri, Bafra’nın İsmetpaşa Mahal-
lesi’nden Mustafa oğlu Cemal Genç’tir.85
Bu zafer Amerikan basınında New York Times ve Washington merkezli
haber kanallarında yer almış, tanınmış radyoculardan Walter Windvail /Wine-
bell radyo programında bu konuya detaylı bir şekilde yer verirken, “Türkler ta-
rihlerine şeref dolu yeni bir sahife daha ilave ettiler” demiştir.86
30 Kasım tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin ilk sayfası “Radyolar Dün Gece
Birliğimizin Kahramanlıklarını Anlattılar ve Birleşmiş Milletler Dün Gece Sarılma
Tehlikesini Atlattılar” başlıkları ile geniş bir şekilde bu olayı Türk kamuoyuna
aktarmıştır. 7 şehit 20 yaralı verilen bu saldırı sırasında Tugay Komutanının ya-
ralandığı haberlerinin sonradan doğru çıkmadığı anlaşılacaktır. Allah Allah ni-
daları ile sanki vatan savunmasında gibi büyük bir özveri ile düşman üstüne
atılan Türk Tugayı, I. Dünya Savaşında Galiçya Cephesinde 15.Türk Kolordusu-
nun Avusturya ve Alman birlikleri ile Rus saldırılarına karşı nasıl büyük bir öz-
veri ile mücadele ettiyse, bu defa da tam bir müttefiklik örneği sergilemiştir.87
Cemal Genç’in ailesine yazdığı mektupta da anlatmış olduğu bu olaya dö-
nemin gazetelerinde tafsilatlı bir şekilde yer verilmeye devam edilmiş olduğu
görülmektedir. Silahları bittiğinde süngü takarak mücadele eden Türk Tugayı-
nın kahramanlığının, Amerika’nın Sesi Radyosu’nda da oldukça etkili bir şekilde

83 “Çetelere Karşı Kazandığı Zafer İçin Gl. Mac Arthur Kore Birliğimizi Tebrik Etti”, Hürriyet, 19
Kasım 1950, s.1.
84 Mim Kemal Öke, Unutulan Savaşın Kronolojisi: Kore. 1950-1953, Boğaziçi Yayınları, İstanbul

1990, s.92,93.
85 Bafra, Mübeccel Dilmaçoğlu, 7 Aralık 1950.
86 Faruk Fenik, “Birleşmiş Milletler Kore’de Ricat Ediyor”, Cumhuriyet, 5 Aralık 1950.
87 Galiçya Cephesi hakkında bkz: Selma Yel, Yakup Şevki Paşa ve Askeri Faaliyetleri, Atatürk Araş-

tırma Merkezi Yayınları, Ankara 2002; “Radyolar Dün Gece Birliğimizin Kahramanlıklarını Anlat-
tılar”, Cumhuriyet, 30 Kasım 1950, s.1.4.

181
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

kamuoyu ile paylaşıldığı yine ilgili basın tarafından ifade edilmiştir. Bu baskın
ve kuşatmadan zamanında haberdar olunmasının temel sebebi, bir Posta/irti-
bat Erinin kurulan tuzağı aştığı gibi iki Çinliyi de öldürerek tugay kumandana
ulaşması ve Amerikalı Albayın etrafının sarıldığı haberini getirmiş olmasıdır.
Bütün bu haberlerin ortak noktası, bu er vasıtası ile kuşatmadan haberdar olun-
duğu gerçeğidir.88 Türk Tugay Komutanı Tahsin Yazıcı, bu acil durum karşı-
sında en iyi hal çaresi olarak süngü takarak hücuma geçmiş olduklarını ifade
etmektedir. Amerikalı Albayın Türk Tugayı tarafından nasıl kurtarılmış olduğu,
Reuters Ajansı kaynak alınarak detaylı bir şekilde Cumhuriyet Gazetesi’nde yer
almıştır.89 Reuters Ajansı, bütün dünyaya haber geçtiği için de başta ABD olmak
üzere müttefik ülkelerde bu habere yer verilmiş olduğunu düşünmek mümkün-
dür.
Hadiseye bakıldığında, Türk Tugayının ısrarla müdafaa etmekte olduğu
kesimde bir gediğin açılması halinde, Çongcon Nehri gerisindeki mevzilere çe-
kilmekte olan 4. BM. Tümenini gayet müşkül bir mevkide bırakacaktır. Bu ne-
denle Türk Tugayının çarpışmaları ve düşmana arazi kaptırmadan ve gayet az
zayiatla mukabil hücumlar yaparak komünistlerin ilerlemesine mani olmaları
büyük bir stratejik zafer olarak kabul edilmektedir. Cumhuriyet’e göre, “Tuga-
yımıza mensup birliklerin Allah Allah nidaları ile kısa hedefli mukabil taarruzlar
yaparak düşmanın ileri hareketini durdurmaları ile mükemmel neticeler vermiş-
tir. Birçok defalar Türk süngüsünü artık tanımağa başlayan Komünistlerin “Allah
Allah sedalarının işitilmesiyle geri hatlara çekildikleri görülmüştür”.90
Amerika’nın Sesi radyosunun verdiği tafsilatlı haber, konunun tam olarak
anlaşılması açısından gazetede anlatıldığı şekliyle bütünüyle aktarılmış olup
şöyledir:

“Türk Tugayı kahramanca çarpışarak Kunu-ri Tokçon kesimindeki cephe


hattını şiddetli taarruzlara rağmen muhafaza etmiştir. Düşman bir tabura
karşı beş tabur sürmekte ve durmadan yeni takviyeler getirmektedir. Bu-
nunla beraber Türklerin cephesini çökermeye muvaffak olamamıştır.
Türkler en üstün evsafta, fevkalade iyi asker olduklarını bir kere daha is-
pat etmişlerdir. Çarpışma tarzları diğer müttefik birlikler için bir numune
teşkil etmektedir… Düşman tazyiki en fazla 8. Ordu sağ cenahında hisse-
dilmektedir. Bu kesimde ise Cepheyi muhafaza eden kuvvetler Türk kuv-
vetleridir. Son birkaç saat zarfında yapılan şiddetli çarpışmalar, esnasında

88 Cumhuriyet, 30 Kasım 1950, s.1, 4.


89 Cumhuriyet, 30 Kasım 1950.
90 Cumhuriyet, 30 Kasım 1950.

182
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

Türk Tugayının 8 şehit daha verdiği yine Amerika’nın sesi radyosu tara-
fından bildirilmiştir. Verilen bilgide, Amerika’nın sesi radyosu bu gece
19.15’teki yayını esnasında şunları söylemiştir. Şu dakikada stüdyoya ge-
lirken Reuters’in bir haberi olacak şu kahramanlıklarından bahsetmekte-
dir;”Tokchon ile Kunuri arasındaki stratejik cenah yolunu tutan 5000
mevcutlu Türk Tugayı bugün 8.Ordunun sağ cenahına adeta demirlemiş
bir vaziyette iken Kuzey Koreli ve komünist Çinliler Birleşmiş kıtalarını
çevrilmeye çalışıyordu. Yüksek dağların arasındaki geçidi kapatmış olan
Türkler mevzilerini kati bir şekilde müdafaa ediyorlardı. Dün ilk defa sa-
vaşa katılan Türkler bütün gün boyunca karşıdan gelen şiddetli tazyike
karşı koymuştur. Bu kuvvetli sızmalardan hiç birisi Türkleri yerinden kı-
mıldatamamıştır. Türkler ilk kayıplara Kunuri nin doğusunda cereyan
eden şiddetli savaşlar esnasında uğramışlardır. Akşam üzerine doğru
Türk Tugayı 8 şehit ve birçok yaralı vermesine rağmen 200 komünist öl-
dürmeye muvaffak olmuştur. Çok defa Türkler süngü takarak hücuma geç-
mişlerdir. Tugayın komutanı Tahsin Yazıcı, süngü takarak hücumu en iyi
çözüm olarak gördüklerini ifade etmiştir. Kızılay işaretini taşıyan Türk
cankurtaran otomobilleri canavar düdüklerini devamlı bir şekilde öttüre-
rek geri hatlardaki hastahanelere doğru son süratle seyrediyorlardı. Öğle-
den sonra Komünistler Türk mevzilerini çevirerek tugay komutanlığı il
mevziler arasına yerleşmişlerdi. Bir posta eri kurulan pusuyu aşmaya mu-
vaffak olduktan başka iki komünisti de öldürüp tugayın kumandanına ma-
iyetindeki küçük bir muhafız kıtası ile beraber bir Amerikan albayının et-
rafının sarıldığını bildirmiştir. Bu albay, tugayla birlikte bulunan irtibat
subayıdır. Haberi alan Gnr. Tahsin Yazıcı,91 hemen taburuna süngü tak
emrini vermiştir. Bunun üzerine Türk taburu hücuma geçerek tugayın di-
ğer kısımları asasına sızan komünistleri temizlemiştir. General ka-
rargâhını bir çiftlikte kerpiç bir evde kurmuştur. Fakat içeride hiçbir tele-
fon çalmıyordu. Posta erleri ilk hatların durumu hakkında yazılı raporlar
getiriyorlardı. Karargâhın dışında vadide siyah bıyıklı haki renkli elbiseler
giymiş ellerinde kasaturalar bulunan 6 Türk askeri sivil Kuzey Korelileri
harp sahasının dışına çıkarıyorlardı. Diğer 6 Türk eri de 200 Güney Koreli
askeri geri hatlara isticvap olunmak üzere getiriyorlardı. Türkler bunların
düşman tarafında savaştıklarından şüpheleniyorlardı… Etrafı sarılan
Amerikan albayı, bu sarılma esnasında yanından bir an bile ayrılmayan
maiyetindeki Türklerden müteşekkil küçük muhafız kıtası ile beraber kur-
tarılmıştı.”

Reuters’e göre, New Jerseyli Teğmen Earl Chester, Albay Thomas


Gumby’nin kurtarılışını şöyle anlatmaktadır:

91 Kaynak General ifadesini kullanmıştır. Aslında bu tarihte Tuğgeneral rütbesindedir.

183
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

“Hatların gerilerine sızan komünistler, cephe mevzilerinin gerisinde albay


ile bir subay ve üç erden müteşekkil maiyetinin karşısında bir barikat kur-
muşlardır. Bunun üzerine albayla maiyetindekiler yakınlarda bulunan bir
binaya sığınmak üzere girmek istemişlerse de binanın da işgal edilmiş bu-
lunduğunu müşahede etmişlerdir. Düşman mevziinden 13 km uzaklıkta
olan bir çukura inerek giderlerken Türk subayı geriden imdat istemek
üzere bir posta eri yollamıştır. Samsun’un Bafra kazasından Cemal Gen-
cer92 geriye giderken makineli tabancası ile iki komünisti de öldürdükten
sonra Gnr. Tahsin Yazıcının karargâhına ulaşmıştır.

Büyük bir itimat içinde bulunan Gnr. Tahsin Yazıcı, Albayı kurtarmaya gi-
deceğim demiş ve bir tabura hücum emri vermiştir. Şoför çavuş Salvatore
Rodriguez tarafından idare dilen bir Amerikan tankına 4 kişi atlamışlar-
dır. Bunlar Chester ve bir Amerikan subayı ile posta eri Cemal idi.

Tank barikata yaklaşırken düşman ateşine maruz kalmıştır. İçeride bulu-


nan adamlar tanktan inen Türk subayını desteklerken bu subay Albay
Gunby ve maiyeti yanına varmak için 400 yardalık93 bir mesafe kat etmiş-
lerdir. Albay Gunby ’nin yanına varmağa muvaffak olan Türk subayının adı
Muzaffer Erdönmez’dir.28 yaşında bulunan bu subay İstanbulludur. Albay
olan babası Çanakkale savaşına iştirak etmiştir.” 94

Bu olayın Türk basınının birçoğunda bu anlatıma yakın bir şekilde yer al-
mış olduğu görülmektedir. Zafer Gazetesi 30 Kasım tarihli sayısında Savaş Mu-
habiri Mümtaz Faik Fenik’in95 adıyla, “Kore’de Savaşan Kahramanlarımıza” baş-
lığı altında 1. ve 4. sayfalarda bu konuya değinirken, manşetten de; “Beş Misli
Düşmana Karşı Bir adım Gerilemeden Savaşıyoruz” başlığı altında “Kızılların
Çember Hareketi Parçalandı” şeklinde bu konuyu haber yapmıştır.96 Cemal
Genç’in kahramanlığı yine 29 Kasım tarihli Reuters’e dayandırılarak New Jer-
seyli Teğmen Earl Chester’dan naklen Albay Thomas Gumby’nin, Bafralı Cemal

92 Kaynakta soyadı Gencer olarak yanlış yazılmış olup, doğrusu Genç’tir.


93 Yarda 0.9144m.’lik İngiliz uzunluk ölçüsü anlamına gelmektedir. 1yd=3feet=36inches’tir.
https://www.zargan.com/tr/q/yard-ceviri-nedir, Erişim:5.12.2022.
94 Cumhuriyet, 30 Kasım 1950.
95 “Mümtaz Faik Fenik”, Vikipedi, Hasan Mümtaz Fenik, Türk siyaset adamı olup İstanbul Hukuk

Fakültesi ve Brüksel İktisat Fakültesi mezunudur. Zafer Gazetesi Kuruculuğu ve Başyazarlığı ve


Genel Yayın Yönetmenliği yapmıştır. Bunun yanı sıra İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Üyeliği ve An-
kara Gazeteciler Cemiyeti Kurucu Üyeliği ile çevirmenlik ve yazarlık da yapmış olup TBMM IX. ve
X. Dönem milletvekili olmuştur. Doğum tarihi: 1905,Ölüm tarihi ve yeri: 22 Temmuz 1974’tür.
96 Zafer Gazetesi, 30 Kasım 1950, s.1-4.

184
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

Genç’in kahramanlığı ve tabur kumandanı Tahsin Yazıcı’nın kararlılığı saye-


sinde nasıl kurtarılmış olduğu anlatılmaktadır.97
30 Kasım tarihli Son Posta Gazetesi de “Birliğimizin Üstün kahramanlığı
hakkında parlak haberler geliyor” şeklinde manşet atmış olup, “Mehmetçik
Kore’de Müttefik birliklere de numune oldu” denilmektedir.98 Aynı gazetenin 5
sayfasında Amerika’nın Sesi Radyosu’nun yayınladığı ‘Mehmetçiğin Kahraman-
lık Destanı’ başlıklı yazıda da geniş bir şekilde bu olaya yer verilmiştir. Kahra-
manlar alt başlığı ile devam edilen yazıda bir posta erinin muharebenin seyrini
nasıl değiştirebildiği anlatılmıştır. “Mehmetciğin Kurtardığı Amerikalı Albay An-
latıyor” başlığı altında da Reuters’e dayanılarak hemen hemen aynı şekilde ola-
yın devamının anlatıldığı görülmektedir. Ana kaynak Amerika’nın Sesi Radyosu
olmak üzere Reuters tarafından dünya basınına geçilen haberde, bu zaferin ana
kahramanlarından birisi olarak yine Samsun’un Bafra kazasından er Cemal
Gencer adı verilmektedir.99 Burada bahse konu olan Bafralı Cemal Genç olup,
Gencer şeklinde soyadında bir yazılış hatası olmuştur.
Gneneral Tahsin Yazıcı’nın askeri sekreteri Ankaralı Yüzbaşı İsmail Çata-
koğlu’na göre, bu muharebeler sonucunda Türk Tugayı hafif zayiata uğramış
olup daha önce de ifade edildiği üzere 7 ölü, 100 29 yaralı vardır. Türkler halen
yanmakta olan Kumu şehrinde genel karargâh kurmuşlardır. Associated Press
muhabiri, “Yüzbaşı Çatakoğlu ile görüşürken, bulunduğumuz gri renkte taş bina-
nın camları topçu ateşinden sarsılmaktaydı” demektedir. Bu mevkide bulunan
Türk Komutanı Tahsin Yazıcı ise şimdilik durum hakkında fazla malumat vere-
meyeceğini Fransızca olarak ifade etmiş ve civardaki birliklerini ziyarete git-
mekte olduğunu söylemiştir. Bu haber Londra’ya da geçilmiştir.101
Tuğgeneral Tahsin Yazıcı anılarında, Wawon Muharebesi’nin bu kritik
anlarından bahsederken, her ne kadar Bafralı Cemal Genç’in adını açık bir şe-
kilde ifade etmese de, Albay Gumby’nin şoföründen bahsetmektedir. İşte bu
bahsi geçen şoför de Bafralı Cemal Genç’tir. Komutan Yazıcı, Tugay karargâhın-
daki ABD İrtibat Heyeti Başkanı Albay Gumby’in, ileriyi şahsen görmek ve ko-
lorduya rapor vermek için jipine binerek ön hatta sokulduğunu, fakat yol üze-

97 Zafer Gazetesi, Son Dakika. “Bir Türke beş kızıl düşüyor”, 30 Kasım 1950, s.4.
98 “Amerikan Radyosunun Yayınladığı Mehmetciğin Kahramanlık Destanı”, Son Pasta, 30 Kasım
1950, s.4.
99 Son Havadis, 30 Kasım 1950.
100 Bazılarında bu sayı 8 olarak geçmektedir.
101 Cumhuriyet, 30 Kasım 1950, s.1-4.

185
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

rinde Türk Tugayı’ndan kimseyi göremediğini ve ‘bunlar, daha ileridedir’ zan-


nıyla arabasını ileri sürdürdüğünü, bu sırada yol yakınlarında gizlenmiş olan
Türk Askerinin kendisine seslendiğini ama seslerini işittiremediğini söylemek-
tedir. Devamında; Albay’ın yaklaştığını gören düşmanın, ilkin ses çıkarmadığını,
yaklaşınca da teslim olmasını istediğini, o esnada Albay Gumby’nin jipinden at-
layarak, kendisini bir hendeğe bıraktığını, şoförünün de karargâha gelerek Al-
bay için yardım istediğini anlatmaktadır.102
Bu hadise Ankara Radyosu’nda da ajans haberi olarak verilmiş ve haber
metninde, Bafralı Cemal Genç’in adı, soyadı, Bafralı oluşu hatta Bafra’da otur-
duğu İsmatpaşa Mahallesi’ne kadar detaylar yer almıştır. O dönem Bafra’nın
önde gelen yayın organlarından biri olan Mübeccel Dilmaçoğlu’nun sahibi ol-
duğu Bafra Gazetesi de Ankara Radyosu’nun bu haberini referans göstererek;
“Geçen hafta kuşatılmış birliğimizi kurtaran bir posta erimizin kahramanca ha-
reketini yazmıştık. Bu erin, Bafra’nın İsmetpaşa mahallesinde Mustafa oğlu Cemal
Genç olduğu Ankara Radyosu’ndan öğrenilmiştir…” şeklinde bu haberi manşe-
tine taşımıştır.103 Bu haberde de şu bilgilere yer verilmiştir;

“Cemal Genç’in getirdiği haber üzerine tank takımı ileri sürülerek zayiat
da verilmiş olsa Albay Gumby kurtarılmış 104 ama düşman kuşatması da
yarılmıştır. Kuşatma yarılıp, tepeler ele geçirildiğinde, yerler Çinli ölüler
ve silahlarla dolmuş ve tugay cephesindeki düşmanın 38. Çin Ordusu ol-
duğu daha sonra anlaşılmıştır. Bu arada cephedeki 3. Tabur, bir süre de
olsa düşman baskısından kurtularak soluklanma fırsatı bulmuştur. Böy-
lece Wawon’dan sonra, Simnimni, Kaechon, Kunuri ve Sunchon Boğazları
Muharebelerine daha iyi hazırlanılmış ve göğüs göğüse çarpışılarak ve Çin
taarruzları durdurularak, geri çekilmeleri sağlanmıştır.” 105

29 Kasım 1950 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde de “Kore’de Türk Birliği


Sarıldı. Fakat Süngü Hücumu İle Çemberi Parçaladı” başlıklı haberde geniş ola-
rak bu mücadeleye yer verilmiş olduğu görülmektedir.106 Yine Cumhuriyet Ga-
zetesinden dünya basınından alınan haberlerden paylaşım yapılarak “Dünya

102 Tahsin Yazıcı, Kore Birinci Türk Tugayında Hatıralarım, Ülkü Basımevi, İstanbul 1963, s.170.
103 Bafra, Mübeccel Dilmaçoğlu, 7 Aralık 1950.
104 Resmî kayıtlara göre Kunuri Muharebeleri sonunda Birinci Türk Tugayı’nın zayiatı şöyledir:

Subay: 12 şehit, 5 yaralı, 7 kayıp; Astsubay: 7 şehit, 10 yaralı, 2 kayıp; Erbaş- Er: 199 şehit, 440
yaralı ve 85 kayıptır ki bütününde, 218 şehit, 455 yaralı ve 94 kayıp ile toplam zayiat 767 kişidir.
Kore Harbi, Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, s.42.
105 Kore Harbi Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, s.36-42.
106 Cumhuriyet, 29 Kasım 1950.

186
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

Gazete ve radyoları hala birliğimizin efsanevi kahramanlığını övmekle meşgul”


başlığı ile bu konuyu okuyucuya sunmaya devam etmiştir. Bu haberde özellikle
şu alıntı çok dikkat çekicidir; “Bir harp muharriri diyor ki; ”Sarılan Türk Kuvve-
tinin cephanesi bitmişti. Bunun üzerine Türkler düşmanın üzerine süngü, sopa ve
taşlarla atılarak çemberi yardılar.”107
Bafralı Cemal Genç de, böylesi kritik bir noktada korku ve tedirginlik ya-
şamadığını, ailesine yazdığı 19 Nisan 1951 tarihli mektubunda şöyle anlatmak-
tadır:

“…Yoluma giderken önümü kesen iki Çin komünistini öldürdüm ve Gene-


ral Tahsin Yazıcı’ya vaziyeti anlattım. Bana söyledi ki; düşmanın yerini
bize tarif et dedi. Ve ben düşmanın yerini taş üzerinde çizdim. O esnada
bana dokuzuncu bölüğü ve dört tane de ABD tankı verdi. Bölüğü düşmanın
yerine getirdim. Kahraman iki bölük ateş etti. Kendim tanklara düşmanın
yerini gösterdim. Tamamen düşman kuvveti yarıldı ve kahraman birliği-
miz geriye çekilerek kurtuldu. Karşımızdaki kuvvet, üç Tümen Çin kuvve-
tiydi. Fakat kahraman birliğimiz en büyük kahramanlıklarını Kunuri’de
gösterdi. Yaptığım kahramanlık bundan ibarettir. 108 …Yanımda bulunan
Sanfiransisko (San Francisco) kaste muharririni de ateşin içine getirmiş-
tim. Yaptığım kahramanlığa parmak dişledi ve o beni yayınladı…” 109

Cemal Genç, bu olayın Japonya basınında yer alışını biraz daha detaylı
bilgi ile ağabeyine yazdığı 16 Nisan 1951 mektubunda anlatırken, gazeteden
resmini görüp haberi okuyanların, gördükleri yaralı Türk askerlerine;
‘Kambi’nin şoförü Solcir Cemal Genç sağ mı?’ diye sorduklarını, ‘Göstermiş olduğu
kahramanlığa candan teşekkürlerimizi söyleyin’ dediklerini ifade etmiş,110 hatta
Kore’deki bazı Amerikalı ressamların kendisinin resmini yaparak altına adını,
memleketini ve kahramanlığını yazdıklarına da mektubunda yer vermiştir.111
Avustralya’dan oğlu Fatih Genç’in göndermiş olduğu Kore Savaşanların
Sesi Dergisi’nde Cemal Genç ile yapılmış olan röportajda biraz daha detay bilgi-
lere yer verilmiş olduğu görülmektedir:112

“27 Kasım 1950 Kunu-ri’de vakit öğle olmuştu. Muharebe istikrarlı bir hal
almıştı. Tugay karargâhındaki Amerikan İrtibat Heyeti Başkanı Albay

107 Cumhuriyet, 5 Aralık 1950.


108 Cemal Genç Kişisel Arşiv.
109 Cemal Genç Kişisel Arşiv.
110 Cemal Genç Kişisel Arşiv.
111 Cemal Genç Kişisel Arşiv.
112 Cemal Genç, “Kore’den Anılar, Albay Gumby Kötü Durumda”, Korsavaş Savaşanların Sesi, Sayı

85, Haziran 1982, s.16-17.

187
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

Gumby bu durumdan istifade ederek şahsen ileriyi görmek ve kolorduya


rapor vermek maksadıyla cipine binerek, en ön hatta sokulmuş, fakat yol
üzerinde bizden kimseyi görememiş. Bunlar daha ilerdedir zannıyla ara-
basını ileri sürmüş, bu sırada yol yakınlarında gizlenmiş olan erlerimiz
kendisine seslenmişler, fakat işittirememişler, Albayın yaklaştığını gören
düşman, ilkin ses çıkarmamış, yaklaşınca karşısında görülen üç beş düş-
man ateş etmeksizin teslim olmasını istemişler, bir mucize olarak albay
cipinden atlayarak kendisini hemen yanındaki bir hendeğe atarak silahını
kullanmış, şoför arabasını uzaklaştırmış, karargâha gelerek albaydan yar-
dım istemiştir.”113

diye devam eden yazıdaki ifadeler hemen hemen basının genelinde yer aldığı
gibi devam etmekte olup, Tahsin Yazıcı’nın anılarından aktarılmıştır.
Şimdi paylaşacağımız ifadeler ise Cemal Genç’e aittir:

“Amerikan Albay Thomas S. Gumby ‘nin makam şöferi idim. Albay Gumby
ile dost ve yabancı mevziilerinin en uç noktalarına kadar gider, şöferi ol-
mam sıfatı ile de haberlerini, verdiği emirlerini ben yerine ulaştırırdım. Bu
haberlerin arasında Türk askerinin, zalim düşmanı nasıl bozguna çevir-
diği haberleri de yer alırdı.”114 “Kunuri Savaşının başlangıcında Albay
Gumby ile birlikte idim. Kendisini kolordu karargâhına götürdüm. Gumby
karargâhta iki saat süren bir görüşme yaptıktan sonra Tugayımıza geri
döndük. Kahraman Tugay Kumandanımız Tuğgeneral Tahsin Yazıcı, Faik
Türün, İsmail Çataloğlu, Celal Dora gibi birliğimizin subayları ve yerli, ya-
bancı askeri basın mensupları olmak üzere toplantıda idiler. Bu esnada
Albay Gumby Yalu nehri yakınında mevziilenmiş olan 10 ncu Bölük Ku-
mandanı Üsteğmen Ekrem Özeren’i de yanına alarak 10 ncu bölüğe doğru
yola aldık… Çevremizden habersiz köyde bulunan okula doğru gidiyorduk
ki, yaylım ateşine tutulduk. Yara almadık. Ancak mermilerden biri Ekrem
Özeren Üsteğmenin miğferine isabet etti. Bu saldırı olayından kendimizi
sıyırdıktan sonra sürünerek Çinlilerin güvenlik altına aldıkları ve ka-
rargâh olarak kullandıkları okul binasının yüksek duvarının dibine gele-
bildik. Bulunduğumuz duvar dibinde Albay Gumby benim tugaya durumu-
muzu haber vermemi ve yerimizi harita üzerinde göstererek acil olarak
yardım ve takviye kuvveti gönderilmesi haberini ulaştırmamı emretti.”

Bu noktada bir başka fedakârlık ve de kahramanlık öyküsünün kahra-


manı karşımıza çıkmaktadır, o da Hv. Plt. Üsteğmen Muzaffer Erdönmez’dir. Bu
haber üzerine tank takımı ileri sürülmüş, irtibat heyetinden Binbaşı Munson da
bu takıma katılmış ve bunlar albayın bulunduğu yere ulaşıncaya kadar, o sırada

113 Genç, “Kore’den Anılar, Albay Gumby Kötü Durumda”, s.16.


114 Genç, ”Kore’den Anılar, Albay Gumby Kötü Durumda”, s.17.

188
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

10 ncu bölüğe gönderilmiş olan İHK (İleri Hava Kontrolörü) Hv. Plt. Ütğm. Mu-
zaffer Erdönmez, Albay’ın düştüğü tehlikeli durumu gördüğü için bir sıçrayışta
yanına yaklaşmış ve birkaç düşman askerini saf dışı ettikten sonra çevreden ya-
pılan ateş desteği ile esir düşme tehlikesini atlatmıştır. Fakat ateş hattı altındaki
hendekten yardım gelene kadar sağ salim kurtulma imkânını elde edememiş-
lerdir.115
Yine Cemal Genç ile yapılan röportaj üstünden konuya devam edilecek
olursa:

“Emri aldıktan sonra tekrar sürünerek aracımızın bulunduğu köprüye


doğru ilerliyordum. Epey ilerledikten sonra önüme iki Çin askeri çıktı.
Ateş ettilerse de isabet almadım. Ateşlerine karşılık verdiğimde ikisini de
vurdum. Kendimi etraftan gelecek olan tehlikelere karşı duyarlı olarak
aracıma ulaşmayı düşünüyordum. Zira aracıma ulaştıktan sonra gelecek
tehlikeler beni yıldırmayacaktı. Zor şartlar altında aracıma geldim….Olay-
sız olarak tugay karargâhına geldiğimde başta Tahsin Paşa olmak üzere
birlik ve gurup subayları masa başındaki harita üzerinde incelemeler ya-
pıyorlardı. Durumu kendilerine rapor ettiğimde haritada bulunduğumuz
yeri de gösterdim. Bunun üzerine Tahsin Paşa tank birliklerinin benim ta-
rif ettiğim bölgeye gitmesini ve diğer birliklerine bölge etrafını kuşatma-
larını emretti. Derhâl emri yerine getirildi. Bu esnada Kahraman Tugay
komutanımız Tahsin Yazıcı” Bu kahraman askerimizin gösterdiği yerler
mutlaka kuşatılıp zararsız hale getirildikten sonra orada bulunan dost su-
bayımız mutlaka kurtarılacaktır. Benim askerim teslim olmaz, canı paha-
sına da olsa zaferi kazanır en kısa zamanda geri döneceklerdir. Bundan
kimsenin kuşkusu olmasın “ şeklinde konuşmuştur.” 116

Cemal Genç, bundan sonraki gelişmeleri şöyle aktarmaktadır:

“Paşanın emri yerine getirilirken ben de Albay Gumby’nin bulunduğu okul


duvarına gitmek üzere yola koyuldum. Kuşatma kahraman paşamızın
ifade ettiği gibi sonuçlandı. Albay Gumby ve kahraman Özeren üsteğmen
bulundukları yerden sağ salim alındılar. Tüm düşman askerleri bozguna
çevrilmişti. Tugaya geri geldiğimizde, Tahsin Paşanın sevinci gözlerinden

115 Hv. Plt. Ütğm. Muzaffer Erdönmez'in Alb. Thomas. Gumby’in kurtarması, http://www.tayya-
reci.com/ hvtarihi/ erdonmez/gumby.asp. Üsteğmen Muzaffer Erdönmez Birleşmiş Milletlerin
Güney Kore, Pusan ’daki anıt mezarlığında yatmaktadır. Savaşa katılan ve Çin ve Kuzey Korelilerle
çarpışan on altı ülkenin bayrakları şehitlikte dalgalanmaktadır. Üsteğmen Muzaffer Erdönmez 28
yaşındaydı. Fotoğrafları Hava Kuvvetlerinde her tarafına asıldı. Milli kahraman ilan edildi. Ruhu
şad olsun.
116 Genç, “Kore’den Anılar, Albay Gumby Kötü Durumda”, s.18.

189
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

okunuyordu. Zaferin kazanılmasında önem teşkil eden haber verme ola-


yını ben yerine getirdiğimden zafer sonrası tüm dünya radyo kurumların-
dan anonsla adım okundu ve tüm dünya basınında aynı olay yayın-
landı”.117

Bu konuyla ilgili Albay Thomas Gumby’nin Bafralı Cemal Genç’e gönder-


diği mektupta, onun Kore Savaşı’ndaki mevkii ve başarıları konusunda yazdık-
ları dikkat çekicidir:

“Benimle birlikte Kore’de benim şoförüm olarak çalıştınız, aynı zamanda


gizli ve hususi birçok hizmetler gördünüz. Benden hizmetinizi esirgeme-
diniz. Gece ve gündüz hiç korkmadan düşman ateşi altında akılları durdu-
racak soğuk, kar ve yağmur altında üstün fedakârlıkta bulundunuz, bin bir
tehlike içinde bizi ve BM askerlerini çemberden siz kurtardınız. Kunuri’de,
Kesan’da Amerikalılarla birlikte büyük kahramanlıklar yaptınız. Sizin gibi
fedakâr ve şecaat sahibi bir insanı takdirle yad etmeyi bir fırsat addede-
rim. Bu işlerde gösterdiğiniz başarılardan burada bahsetmekle büyük haz
duymaktayım. BM Gurubu size minnettardır, İstikbalde arzularınızın ta-
hakkukunu ve muvaffak olmanızı temenni ederim.” 118 Oğlu Fatih Genç ile
yapılan görüşmede, babası Cemal Genç’in Albay Thomas Gumby tarafın-
dan ABD’ye de davet edildiğini fakat onun bunu istemediğini ifade etmiş-
tir.”119

Şu ana kadar temel olarak olayın kahramanları Cemal Genç ve Tugay Ku-
mandanı Tahsin Yazıcı’nın anıları ve de dönemin basınında yer almış olan bilgi-
lere göre anlatım gerçekleştirilmiştir. Fakat elbette bu olaya farklı bakan araş-
tırmacılar da mevcuttur. Mesut Uyar ve Serhat Güvenç tarafından yazılmış olan
“One Battle and Two Accounts:The Turkish Brigade at Kunu-ri in November
1950120” adlı çalışma bu anlamda farklı bakış açıları ile olaya yaklaşan çalışma-
lardan birisidir: “Kunuri Muharebesi’nin kısa bir hesabı ilgili resmi tarihlerin
Kunu-ri'de olanları yeniden canlandırmasının tartışmalı yönlerine değinmeden
önce, savaşın kısa bir açıklaması gerekiyor.” diyen yazarlar, “Kasım 1950'de BM
güçleri, Kuzey Kore kuvvetlerini Çin sınırı olan Yalu Nehri'nin ötesine sürmek için

117 Genç, “Kore’den Anılar, Albay Gumby Kötü Durumda”, s.18.


118 Erkan Avşaroğlu, “Kore’de Bafralı Bir Kahraman: Cemal Genç”, https://www.bafraha-
ber.com/yazaryazi/kore-de-bafrali-bir-kahraman-cemal-genc36637.html, Erişim:28. 09.2022;
Adalet Gazetesi, 6 Mayıs 1964, s.1, 5.
119 Fatih Mehmet Genç ile yapılan sözlü tarih çalışması, 6 Aralık 2020.
120 Mesut Uyar, Serhat Güvenç, “One Battle and Two Accounts: The Turkish Brigade at Kunu-ri in

November 1950”, The Journal of Military History, 80(4), October 2016, s.1117.

190
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

büyük ama temkinli bir saldırı başlattı. Bu noktada, UNC'nin121 "Noel'den önce
evde” diye isimlendirdiği bu saldırı sonrasında Noel’den önce barışın sağlanaca-
ğından şüphesi yoktur. Ancak aynı günlerde Çin Halk Gönüllü Ordusu Başkomu-
tanı General Peng, Dehuai, binlerce Çin askerini gizlice harekât sahasına sızdıra-
rak Kuzey Kore'de güçlerini artırmayı başarmıştır. Nihai amacı BM güçlerini pu-
suya düşürmek ve yok etmektir.”122 demektedir.
Ne yazık ki Türk Tugayı'nın muharebeye girdiği günler, BM güçlerini Ku-
zey Kore'den çıkarmaya muvaffak olmuş olan Çin’in ikinci taarruzunun başla-
dığı aynı zamana denk gelmiştir. 26 Kasım 1950’de saat 15:30'da Türk Tuga-
yı'nın bağlı olduğu ABD 9. Kolordu Komutanı Tümgeneral John B. Coulter'un123
verdiği emirle harekât başlamıştır. Tugay, Kunu-ri-Tokchon yolunda ilerleye-
rek Tokchon kasabasının güvenliğini sağlayacaktır. Tümgeneral Coulter ve
amiri, ABD 8. Ordu komutanı Korgeneral Walton H. Walker, toprak kazanımla-
rından vazgeçmeden güçlü bir savunma hattı kurmayı ummaktadırlar. Bölgede
konuşlandığı tahmin edilen Güney Kore Cumhuriyeti ROK 7. Piyade Tümeni124

121 Güney Kore’deki Birleşmiş Milletler Komutanlığı.


122 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1137.
123 “Tümgeneral John B. Coulter”, http://www.militarymemorialmuseum.com/mu-
seum/Army/Major_ General_John_B_ Coulter/ Major_ General_John_B_Coulter_41, Erişim:
8.12.2022. Coulter, 27 Nisan 1891'de Teksas, San Antonio'da doğmuştur.1911'de Batı Teksas As-
keri Akademisi'nden mezun olduktan sonra I. Dünya Savaşı’nda 1941’de Pearl Harbor saldırısın-
dan sonra Meksika sınır güvenliğinden sorumlu olmuştur. 1942'nin başlarında Coulter, 2. Süvari
Tümeni komutanlığına atanmıştır. Coulter, 1943'te 85. Piyade Tümeni'nin komutasını devraldık-
tan sonra Kuzey Afrika ve İtalya'daki 85. Tümen kumandanı olarak Roma-Arno, Kuzey Apeninler
ve Po Vadisi seferlerinde bulunmuştur. Coulterm,1948'de 7. Piyade Tümeni komutanı olarak Ko-
re'ye gitmiş ve 1949'da Kore'deki ABD kuvvetlerinin komutan yardımcılığına atanmıştır.
1950'ye kadar I. Kolordu komutanlığını sürdürmüştür. Coulter daha sonra merkezi Chicago'da
bulunan Beşinci Ordu'nun komutan yardımcılığına atanmış ve Kore’den ayrılmıştır. Haziran
1950'de Güney Kore'nin işgalinden sonra Coulter, 8 Orduya bağlı I. Kolordu komutanlığına yeni-
den atanmıştır. Güney Kore ve ABD birliklerinden oluşan geçici bir kuvvet olan Task Force Jack-
son'ın komutanı olarak Coulter, Kuzey Kore'nin ilerlemesini durdurmada kilit bir rol oynamıştır.
Coulter, Eylül 1950'de 9. Kolordunun komutasını devralmış ve ABD’nin Kuzey Kore'ye karşı sal-
dırısını yönetmiş ve I Kolorduya desteği sürdürmüştür. 1951'de Coulter, 8.Ordu'nun komutan
yardımcısı olarak Korgeneralliğe terfi ettikten sonra 8.Ordu komutanı General Matthew
Ridgway'in Güney Kore Ordusu ve Güney Kore Devlet Başkanı Syngman Rhee ile irtibat görevlisi
olurken, 1952'de ordudan emekli olmuştur.1959'da, Güney Kore Devlet Başkanı olan Syngman
Rhee, ülkelerine hizmetlerinden dolayı Coulter’ın bir heykelini diktirmiştir.1960'larda Coulter,
Kore Savaşı gazilerini bir araya getirmek ve de ABD ile Güney Kore arasındaki kültürel alışverişi
teşvik etmek için Kore Kültür ve Özgürlük Vakfı'nı kurmuş ve Başkanlığını üstlenmiştir.6 Mart
1983'te Washington DC'de ölmüştür. Arlington Ulusal Mezarlığı'na gömülmüştür. Ödülleri ve ni-
şanları arasında Üstün Hizmet Madalyası, Gümüş Yıldız, Bronz Yıldız, Seçkin Uçan Haç ve Hava
Madalyası vardır.
124 ROK Marine Corps (ROKMC) ya da ROK Marinleri olarak da bilinen, Güney Kore’nin deniz pi-

yade teşkilatıdır.

191
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

ile bir süredir iletişim kesilmiş olup büyük bir Çin karşı saldırısının işaretleri
henüz tam olarak fark edilmemiştir. 84. Tugay, yaya ve motorlu birliklerden
oluşan karışık bir düzende hareket etmeye başlamış ve o gece Choyang-
myong'daki ileri toplanma alanına ulaşmayı başarmıştır. Ertesi gün saat
14:30'da birlikler iki sütun halinde ilerlerken, 9. Kolordu karargâhından tuga-
yın hedefini Tokchon'dan Kunuri ile Tokchon ‘un ortasında olan Yongdong-
ni'ye değiştirmesini emreden yeni bir emir gelmiştir. Uzun ve karışık bir yürü-
yüş gününden sonra yüzlerce sivil mülteci ve kaçan Kore Cumhuriyeti askerle-
rinden oluşan düzensiz gruplarla karşılaşan General Yazıcı, tugayının Yong-
dong-ni'ye düzgün bir şekilde ulaşamayacağı sonucuna varmış ve Wawon’a
dönmeye karar vermiştir. Osmanlı Devleti döneminde Prusya Okulu’na mensup
olmasıyla ünlü olan Yazıcı, görev komutanlığına yürekten inanan birisi olma-
sına rağmen 9. Kolordu Kumandanlığı’dan onay almadan köklü bir değişiklik
yapmakta bir sakınca görmemiştir. Ona göre, işini nasıl yapacağı kendi irade-
sinde olmalı ve General Coulter'ı ilgilendirmemelidir. Ancak Tugayın motorlu
birlikleri, özellikle Tongjukkyo Nehri boyunca uzanan yoğun ağaçlıklı derin bir
vadide, dar toprak yolda dönüş yapmakta güçlük çekmeye başlamıştır. Onları
Wawon'a götürmek on ila on iki saatlik bir zor bir yolculuk sonucunda mümkün
olabilmiştir. Keşif Müfrezesi başlangıçta Tugayın konuşlandırılmasındaki lider
unsur olmakla birlikte, Tugaya geri dönmesi emredildiğinde, ağır ağır hareket
eden yaya ve motorlu birliklerden oluşan karma bir grubun arkasında sıkışıp
kalmıştır. Bu durumdan istifade eden düşman kuvvetleri yaklaşmaya başlamış
ve sonunda artçı kuvvetleri yakalamayı başarmıştır. Yüksek zeminde hareket
eden Çinliler, 28 Kasım günü saat 01:00'de Aril-ryong'da sadece birkaç kilo-
metre uzaklıktaki Keşif Müfrezesini ve arkadaki diğer başıboş birlikleri pusuya
düşürerek onları neredeyse kâmilen katletmişlerdir.125
Bu ifadelere benzer iddialara Robert Leckie, Conflict: The history of the
Korean War 1950-1953, adlı çalışmada da yer verilmiş olup, Wawon Muhare-
besi’nin Amerika’dan başlayarak müttefik basınında bu denli ses getirmesini
bir tür savaş stratejisi olarak değerlendirmekte ve “Hiçbir küçük dövüş dünya
çapında bundan daha etkileyici manşetler kazanmadı” demektedir.126 Yani ya-
zara göre, Wawon Muharebesi’nde aslında söylenildiği kadar büyük bir askeri
zafer söz konusu değildir.

125Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1138.


126Robert Leckie, Conflict: The history of the Korean War 1950-1953, G.P. Putham’s Sons 1962,
s.202, 203.

192
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

Tekrar Uyar ve Güvenç’e dönecek olursak, aslında Tugay, komuta nokta-


sından uzakta olup daha da kötüsü, 9.Kolordu ile tek doğrudan bağlantı olan
telsiz setini de yok ettikleri için o sabah geç saatlerde, tugayın koruma kuvveti
düşman saldırısına uğramış ve gün boyunca tüm birimler düşmanla çatışmaya
devam etmek mecburiyetinde kalmışlardır. En nihayetinde Wawon Muharebe-
leri olarak adlandırılan bu savunma sonucunda düşman saldırısı püskürtülmüş-
tür. Komşu Amerikan ve Kore birliklerindeki gelişmeleri bilmemenin verdiği
korkunç bir belirsizlikle karşı karşıya kalan General Yazıcı, sağduyusunu kulla-
narak bir kez daha Sinnim-ni’ye çekilme kararı vermiştir. Yine, düşman hak-
kında ilk elden bilgiye sahip bir saha komutanı olarak, daha uzakta olan General
Coulter’dan daha iyi durum değerlendirmesi yapabileceğini düşünmüştür. An-
cak Türk tarihçiler onun bu kararını değil, daha çok 9. Kolordu’ya zamanında
haber vermemesini eleştirmektedir.127
Birlikler aynı gün akşam saatlerinde Sinnim-ni'ye ulaşmayı başarmış ve
Türk Tugay komutanlığı birkaç kilometre gerideki Kaechon'da konuşlanarak,
savunma hatlarını kurmaya başlamıştır. Ancak 28-29 Kasım gecesi, düşman un-
surları korumasız bir nehir yatağından Türk hatlarına sızarak ve Sinnim-ni
köyü içinde konuşlanmış olan 3. Piyade Topçu Taburu ve tugayın bazı destek
unsurlarına yeniden saldırı başlatmıştır. Bu pusu, yetersiz konuşlandırılmış ve
tüm ağırlığını kaldıramayan tugayı kargaşa ve paniğe sürüklediği için sadece 1.
ve 2. Piyade Taburları yüksekte mevzilerini koruyabilmişler ve savaşmaya de-
vam etmişlerdir. Tugay komutanlığı, ancak bozguna uğrayan çok sayıda birlik
arkaya akın ettiğinde durumun ciddiyetini kavramış ve çoğunun daha fazla geri
çekilmesini engellemeyi başarmıştır. Bir ABD Ordusu piyade taburu (3. Tabur,
38. Piyade Alayı) tarafından güçlendirilen Tugay, yeni bir savunma hattı kur-
muş ve durumu arka tarafı ABD Ordusu piyade taburu tarafından korunan Tu-
gay mevcut durumu istikrara kavuşturmuştur. Hemen müteakiben de izole edil-
miş iki piyade taburunun, Tugayın yeni hattına geri çekilmesini sağlamak için
Sinnim-ni yönünde küçük çaplı bir saldırı başlatmıştır. ‘Tugay Kumandanı Tüm-
general Yazıcı'nın komuta kararları da dâhil olmak üzere tugayın yenilgisinin ar-
kasındaki nedenler ne yazık ki objektif bir şekilde tartışılamamıştır.’ diyen Uyar
ve Güvenç’e göre; alışılmadık bir şekilde, bu durumun karmaşıklığını ve kilit ka-
rar vericilerin tepkilerini anlamak için hali hazırda hale özel savaş anlatıların-
dan alıntılar kullanılmaya devam edilmektedir. Hâlbuki açıkça ifade edilemese

127 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1139.

193
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

de hem Yazıcı hem de Dora'nın korkunç hatalar yaptıkları ve bir komutandan


beklenen standartların altında kaldıkları raporlardan anlaşılmaktadır.128
Bir diğer kaynak da yine aynı olaya şu yorumlarla katkı sağlamaktadır:

Türk Tugayı, bir belirsizlik duygusu içinde ve etrafta olup bitenlerden ha-
bersiz olarak kuzeye doğru hareket etmek için gece görevini üstlenmişti.
Müteakiben Türk Tugayı'nın bazı bölümleri çatışmalara girdi ve kısa sü-
rede dağıldı. Kuzey Kore ve Çin hatlarında İngilizce bilmeyen mahkûmla-
rın esaretinden bahseden bir söylenti yayılmaya başladı. 30 Kasım sabahı
saat 07.35 sıralarında Sountchon'dan gelen Türk kuvvetleri Kounou-
ri'den 30 mil uzakta pusuya düşürüldü. Bu pusu Çinli Albay Yang Sixian
komutasındaki 2.Alayın, 40 km boyunca yürüyerek, Kounou-ri'ye giden
dağ yolundan 3 km uzakta bir noktaya ulaşıp gece yarısı civarında bir pa-
tikayı izleyerek yolu kontrol eden birkaç tepede mevzilenmeleri sonu-
cunda gerçekleşmişti. Böylece Amerikalı sürücülerin bulunduğu 40 kam-
yonluk konvoy ağır ateş altına alındı. Türkler şaşkınlıkla kaçıyor ve her
yöne ateş ediyorlar ya da hendeklere atlıyorlardı. Bazı cesur olanlar ise
tepelere doğru karşı saldırıya geçmeye çalıştılarsa da uzağa ulaşamadılar.
Kamyonların yarısı yolda durduruldu, geri kalanı ise Kounou-ri'ye doğru
yola koyuldu, Ancak onlar da diğer Çinli birimler tarafından saldırıya uğ-
radı. Kısa bir süre içinde Türk kuvveti büyük ölçüde kırılmıştı. Çinli sağlık
görevlisi, hafif yaralıları korunaklı yerlere taşıdı. Yardım edemeyecekleri
kadar ağır yaralıları ise soğuk yakında onları nasılsa öldürür diyerek
orada terk ettiler. Silah, yiyecek ve cephaneyi topladıktan sonra Çinliler
katliam mahallini terk etti. 2. Taburda, ölmeden önce bir yaralının "dous-
man" kelimesini söylediği duyulduğu için bir er Komutanına “Bu askerler
Türk” dedi. Dousman, düşman demektir.129

Sonuç olarak bu ağır düşman ateşi altında geri çekilmeye başlanılması so-
nucunda birimlerin karışması, çökmesi ve parçalanmasıyla durum hızla kont-
rolden çıkmış ve 29 Kasım sabahı, Kunu-ri’de yalnızca 1. ve 2. Piyade Taburları
ve diğer birimlerden birkaç farklı unsur kalmıştır. Türk Tugayı Komutan yar-
dımcısı Albay Dora da dâhil olmak üzere tugayın geri kalanı, geri çekilen ABD
birliklerinin izinde çoktan Pyongyang’a kadar geri çekilmiştir. Kunu-ri’de kalan
birlikler, amansız düşman saldırıları altında ABD 2. Piyade Tümeni ile birlikte
Sunchon Yolu’ndan Pyongyang’a (“Gauntlet”in kötü şöhretli bölümü) geçmek
için savaşmaya devam etmek zorunda kalmıştır. Türk kaynaklarında “Kunu-ri

128Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1139.


129Joris Nieuwint, “The Turks In Korea-Creatıng a Myth(Part2)”, War History Online The Place For
Military History Newsand Views, Feb 8, 2014, https://web.archive.org/web/20160813095709/,
https://www.warhistoryonline.com/articles/turks-korea-creating-myth-part-2.html, Erişim:
5.12.2022. Bu askerin düşman kelimesinin anlamını bilen bir Çinli ya da Doğu Türkistan Türkü
olması kuvvetle muhtemeldir.

194
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

Muharebesi” ve ABD kaynaklarında “Chongchon Muharebesi” olarak adlandırı-


lan 27-30 Kasım muharebesinde 1950 kişi kaybedilmiştir. Türk Tugayı, bu ça-
tışmada 218 ölü, 94 kayıp (daha sonra savaş esiri olarak sayıldı) dâhil olmak
üzere 455’i yaralı olmak üzere 767 kişiye yakın son derece ağır kayıplar ver-
miştir. Ayrıca topçularının, havan toplarının, araçlarının ve diğer ağır ekipman-
larının büyük bölümünü kaybetmiştir.130
Türk ve Amerikan Resmi Tarihlerinde bu muharebeyle ilgili çelişkili an-
latımlar, iki müttefikin Kore Savaşı'na ilişkin resmi açıklamaları arasındaki an-
laşma eksikliği olduğu gibi aynı zamanda da Kunu-ri Muharebesi yorumların-
daki en çarpıcı özelliktir. Yine de kabul edilmelidir ki, Türk askeri tarihçileri,
çalışmalarını yazdıkları sırada ellerinde bulunan birçok tercüme edilmiş
ABD’de basılmış kitap ve dergi makalelerine güvenmişlerdir. Hâlbuki bunlar ço-
ğunlukla savaş sırasında yazılan yayınlar olup resmi bir tarih kitabı veya dizisi-
nin yerini tutmaları mümkün değildir .131 Üstelik savaş devam etmekte olduğu
için elbette bu yazılar üstünde devlet kontrolü olup savaş psikolojine uygun ka-
muoyunu yönlendirmek stratejileri takip edilmiş olmalıdır. Ayrıca yine Uyar ve
Güvenç’e göre, Türk askeri tarihçilerinin Kore Savaşı’nda Türk Tugayı’nın tari-
hini yazarken, ABD arşiv kayıtlarına erişim talep ettiklerine dair bir kanıt yok-
tur. Aynı şekilde ABD Ordusu tarihçileri de kendi resmi tarihlerini yazarken
Türkiye'nin veya diğer müttefik devletlerin resmi tarihlerinden istifade etmeye
çalışmamışlardır. Kunu-ri Muharebesi, Birleşik Devletler Ordusu'nun Kore Sa-
vaşı Tarihinde üçüncü ciltte anlatılmakta olup yazarı Billy Mossman, Türk Tu-
gayı'nın operasyonları hakkında yazdıklarını ikinci derecedeki kaynaklara
atıfta bulunarak, esasen de tek bir resmi belgeye dayandırarak anlatmakta-
dır.132 İlk teşkilini müteakip Türk Tugayı, Albay Thomas S. Gumby, Yarbay May-
nard B. Weaver, Yüzbaşı Billy L Robinson, Binbaşı Orville O. Munson ve Yüzbaşı
Michael J. Lorenzo’dan oluşan beş kişilik ABD subayından müteşekkil ‘Da-
nışma/İrtibat’ grubuna bağlı olmasına rağmen Munson’un operasyon sırasında
ciddi şekilde yaralanması ve Lorenzo’nun da Çinliler tarafından esir alınmış ol-
ması nedeniyle muharebe sonuç raporunu yalnızca ilk üçü hazırlamıştır. Bu
belge 27 Aralık 1950 tarihli olup 20 Kasım ile 13 Aralık 1950 arasındaki önemli

130 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1140.


131 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1140.
132 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1140.

195
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

olayları, ABD 8. Ordu karargâhına sunulan bir savaş günlüğü biçiminde anlat-
maktadır. Uyar ve Güvenç’e göre ilginç olan şey, Mossman'ın cömertçe bu rapor
boyunca, başkalarının (metinde tanımlanmayan) veya kendisinin bilgisine da-
yanarak olayların gidişatını anlatıyor oluşudur. Hatta zaman zaman anlattıkları
İrtibat Grubu’nun raporuyla çelişmektedir. Mossman'ın anlattıklarını dayandır-
dığı kimliği belirsiz kaynaklar bir tarafa bırakılacak olursa, Türk Tugayı'nın sa-
vaş alanına ilk çıkışını ele alışına itiraz ederken üç nokta öne sürülebilecektir ve
bunların her biri karşılaştırmalı yapılarak daha yakından incelenmeyi hak et-
mektedir.133
Uyar ve Güvenç’e göre, bu karmaşanın muhtemel sebebi şudur; ilk olarak
Türk Tugayı’nın komuta zincirindeki ABD'li üstlerinin komuta ve kontrol so-
rumluluklarını yerine getirip getirmediği veya ne ölçüde uyguladıkları gerçeği-
dir. Çünkü komuta probleminin, savaşın başından sonuna kadar belirgin bir şe-
kilde devam ettiği görülmektedir. Türk tarihindeki anlatımına göre; Tugay, 26
Kasım 1950'de ABD 9. Kolordusu karargâhından alınan kısa bir emir dışında
herhangi bir açık talimat olmaksızın göreve gönderilmiştir. Hepsinden kötüsü
de Tugay, sürmekte olan büyük Çin karşı saldırısından tamamen habersizdir.
Yani, Tümgeneral Coulter, net ulaşılabilir hedefler koymadığı gibi gerekli kay-
nakları veya araçları da sağlayamamıştır. 27-28 Kasım gecesi Keşif Müfrezesi
ile kolordunun arkasında pusuya düşürülen birimler arasında 9. ABD Kolor-
dusu’ndan ayrılan motorlu muhabere timi (cipli telsizler) de yer almıştır.134 Ön-
ceki sayfalarda Cemal Genç’in de bu şekilde pusuya düşürülen birimler içinde
olduğundan ve hangi güç şartlar içinde Türk Tugayı’na erişim sağlayarak pusu-
dan haberdar ettiği bilgine yer verilmişti.
Yazarlara göre, Türk Tugayı, 9. Kolordu karargâhı ile tek iletişim aracını
da bu şekilde kaybetmiştir. Daha sonra, zorlukla da olsa iletişim yeniden sağ-
landığında yani Cemal Genç pusu haberini getirdiğinde, 9. Kolordu’dan gelen
emirler, cephedeki olaylarla uyumlu olarak değerlendirilememiştir. 9. Kolordu
karargâhına ve daha sonra 2. Tümen'e atanan Türk irtibat subayları, planla-
maya dâhil edilmedikleri için bu planlar hakkında bilgi veremedikleri gibi bu
iletişim kanalından da yararlanamamışlardır. Yazıcı ve ekibi, Türk Tugayı’nın

133 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1141.


134 Bunlar içinde Cemal Genç’in sürücülüğünü yapmakta olduğu jip de bulunmaktadır.

196
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

Tümgeneral Lawrence B. Keiser’in135 komutasına verilme kararından bile ha-


berdar değildir.136
İkinci olarak 28 Kasım'da Keizer, Türklere bir irtibat subayı gönderme-
miş ve Türk irtibat subayı, değişen komuta ilişkilerinin farkında olmadan ko-
lordu karargâhında kalmaya devam etmiştir. Bu nedenle Türk Tugayı bilgisiz,
karanlıkta kalmış ve daha büyük resmi göremeden savaşmak zorunda kalmış-
tır. Bu sırada ABD Ordusu resmi yazışmalarında sanki ABD Ordusu üstleri tüm
istihbaratı, Türk Tugayı’na aktarıyor gibi ifadelere yer vermiştir. Bu da ABD ko-
mutanları tarafından uygulanan bireysel yönetimin kapsamını ortaya koymak-
tadır. Amerikalıların ilk günlerde tugayın hareketlerine tabur seviyesine kadar
müdahale etmesi General Yazıcı'yı çok rahatsız ederken bu defa da emir komuta
zinciri tamamen ortadan kalkmıştır. 9. ABD Kolordusu ile Türk Tugayı arasın-
daki iletişimin kesilmesi, özellikle 28 Kasım sonrası olaylar bağlamında çok
önemli olup, bu tarihten önce tugayın aldığı tüm emirlerin komutanı tarafından
yanlış anlaşıldığı veya yanlış yorumlandığını kabul etmek mümkündür. Örne-
ğin, 27 Kasım'da Coulter'ın mesajını yanlış anlayan Tümgeneral Yazıcı, güçlerini
Wawon’un hemen doğusundaki Kunu-ri yoluna doğru yönlendirmiştir. Benzer
şekilde, General Yazıcı'nın tugayını Wawon'dan çekme kararı da talimat olmak-
sızın gerçekleşmiştir. Böylece, ‘General Walker'ı dehşete düşürerek’ ABD birim-
lerini mevzilerinden erken çekilmeye zorlamıştır. Ayrıca, düşmanın Sinnim-

135 “Tümgeneral Laurence B. Keizer”, https://en.wikipedia.org/wiki/Laurence_B._Keiser, (Eri-


şim: 8.12.2022), (1 Haziran 1895-20 Ekim 1969), hem Birinci Dünya Savaşı hem de II. Dünya Sa-
vaşı'nda görev yapmış bir Amerikan subayıdır. Laurence B. Keiser, Kore Savaşında 2. Tümen ku-
mandanlığına atanmıştır.2.Tümen, ABD’den Kore’ye gelen ilk Birleşik Devletler ordu birimi ola-
rak Ağustos’tan Eylül'e kadar Pusan ‘da karaya çıkmış ve 24. Piyade Tümeni'ne yardım etmek
için Naktong Bulge'a ulaşmıştır. Kuzey Koreliler Büyük Naktong Taarruzu'nu başlattığında,
2.ABD Tümeni ile dört tümene karşı mücadele etmek zorunda kalmış ve 2. Piyade Tümeni'nin
bazı birimleri, düşmanla bu ilk temasta başarılı olamamışlardır. Müteakiben 8.Ordu komu-
tanı Korgeneral Walton Walker, Keizer ile bir görüşme yaptığında bazı tümen subaylarının Onu,
bir tümen komutanı için biraz fazla yaşlı olarak görmelerinden de etkilenerek cephe muharebesi
için yetersiz olduğunu düşünmeye başlamıştır. Kasım 1950'nin sonlarında, büyük bir Çin kuv-
veti Yalu Nehri'ni geçip BM askeri kuvvetlerine Ch'ongch'on Nehri Savaşı olarak bilinen sürpriz
bir saldırı başlatmıştır. 2.Tümen, bu savaşta daha sonra Yalu Nehri'ne doğru ilerleyen 9. Kolor-
du'nun sağ kanadında ilerlerken, sol kanadında 25. Piyade Tümeni ile Kunu-ri'nin kuzeyinde ko-
numlanmıştır. Bir hafta yoğun bir şekilde devam eden Çin saldırısında yoğun şekilde çatışmaların
içinde bulunmuştur. 2. Tümenden yaklaşık 4.000 kişinin yaralanmasına ve kayıplara maruz kal-
dığı Ch'ongch'on Nehri Muharebesi'nin ardından, Keizer, Seul'de 8. Ordu'nun genelkurmay baş-
kanı Tümgeneral Leven Cooper Allen ile bir araya gelmiştir. Bu görüşmede Çin'in savaşa müda-
halesinin ardından Birleşmiş Milletler ‘in uğradığı terslikler için sözde tıbbi nedenlerle komutan-
lıktan alınmış ve yerine Tümgeneral Robert B. McClure atanmıştır.
136 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1141.

197
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

ni'de pusu kurmasının ardından Kaechon'a geri çekilen Türk Tugayı, 2. Piyade
Tümeni'nin daha önce tutulan mevzileri geri alma emrini tamamen göz ardı
ederek, düşman havan saldırısını serbest bırakınca Kunu-ri'ye doğru geri çekil-
meye başlamıştır. ABD Ordusu kaynaklarına göre, Türk Tugayı'nın çökmesi ve
emirleri yerine getirmemesi sonucu 2. Piyade Tümeni'nin arka tarafı tamamen
açıkta kalmış ve geri çekilirken çok ağır kayıplar vermiştir. Bundan da Türk Tu-
gayı’nın sorumlu olduğu ima edilmektedir.137
Türkiye’deki kaynaklarda ise Türk Tugayı’nın desteksiz hareket etmek
zorunda kaldığı ve komutanı Tümgeneral Yazıcı'nın birçok durumda takdir yet-
kisini kullanarak ABD komutanlarının verdiği emirleri arazi ve düşman gözet-
meksizin yerine getirdiği iddia edilmektedir. Bu yorumlardaki farklılık, açıkça
‘iki ordunun farklı komuta tarzlarından kaynaklanmıştır’ demek mümkündür.
Türk subayları, komutanın takdir yetkisine (Auftragstaktik - görev komutası)
öncelik veren Prusya/Alman savaş sanatı konusunda eğitilirken, ABD Ordusu
merkezileşmeyi vurgulayan yönetimsel komuta yaklaşımına sıkı sıkıya bağlı
kalmıştır. Görev komuta sistemi, komutanların yalnızca hedefleri, amaçları ve
niyetleri belirtmesini savunmaktadır. Diğer yandan Wawon’daki başarı, Tüm-
general Yazıcı'nın özgürce kullandığı takdire atfedilebilir. Emirleri sıkı sıkıya
uygulamış olsaydı, Türk birlikleri yürüyüş sırasındaki Çin saldırısına karşı çok
daha savunmasız yakalanabilirdi. Benzer şekilde, Çin'in Sinnim-ni'ye saldırısı
sırasında, ilk konuşlandırma hatalıyken ve tugayın bazı birimleri emir almadan
geri çekilirken, geri kalan birlikler tugayın birincil görevi olan düşmanın ilerle-
mesini geciktirme görevini yerine getirerek, düzenli bir şekilde düşmandan
uzaklaşmayı başarmışlardır.138 Wawon’daki bu başarının temelinde bir kez
daha vurgulamakta fayda mülahaza olduğu düşünülmektedir ki, o da Bafralı Ce-
mal Genç’in ölümü göze alarak jipi ile getirmiş olduğu kuşatılma istihbaratıdır.
Ancak bu başarıyı da gölgelemek isteyen iddialar mevcuttur. Bu da Türk
Tugayı'nın aslında Wawon’da Çinlilerle savaşmadığı, geri çekilen Kore birlikle-
rinin düşman zannedildiği şeklindedir. Hatta daha da ileri gidip ‘bu nedenle
Türkler, geri kalanını yakalayıp savaş esiri olarak arkaya gönderirken çoğunu öl-
dürdüler’ demektedirler. Bu tarihçilere göre, Wawon’da bir zafer değil, dene-
yimsiz ve yetersiz eğitimli Türk birlikleri tarafından işlenen ciddi bir hata var-
dır. Ayrıca, ABD askeri yetkililerinin bu korkunç hatayı örtbas etmek için acele
ettiğini ve tarihe bir Türk zaferi olarak geçen Wawon’da gerçekte ne olduğunu

137 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1142.


138 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1143.

198
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

kamuoyunun asla öğrenemeyeceğini iddia etmektedirler. Ancak Wawon olayı-


nın resmi Türkçe anlatımında böyle bir hatadan veya yanlış kimlik durumun-
dan bahsedilmemektedir. Bunun yerine, kaynaklar Türk Tugayı'nın havan ve
roket topçu ateşi ile desteklenen Çin birliklerinin saldırısına karşı durmayı ba-
şardığını ortaya koymaktadır ki; Cemal Genç’in anlatımları da bu istikamettedir.
Kuzey Kore birliklerinin Türk birlikleri tarafından ele geçirilmesine gelince,
resmi kayıt bunun Wawon’da değil bir gün önce cephede ilk konuşlandırıldı-
ğında gerçekleştiğini ifade etmektedir. Yani Türk Tugayı, daha önceki görevle-
rinde komünist gerillalar ve çetelerle başa çıkma konusunda deneyim kazanmış
olup tugaydaki askerler yol boyunca karşılaştıkları bazıları silahsız olan Koreli
başıboş askerlerden şüphelendiği için, Tümgeneral Yazıcı askeri polisten bun-
ların ve beraberlerinde sivil halk görünümünde olanların tutuklanmasını iste-
miştir.139 Torunu Sinem ve oğlu Fatih Mehmet Genç’e göre, Cemal Genç’in kar-
deş dediği ve birbirlerine çok benzediği için Güney ve Kuzey Kore asker ve sivil
halkının birbirinden ayrılmasında ciddi zorluk yaşadıkları gerçeği de, bu tem-
kinliliğin sebebini izah etmektedir.140
Zaten ABD savaş esirleri olan sivil Kuzey Korelilerin ve Türk subaylarının
yayınlanan anılarında Kore Savaşı’nda Türk Tugayı’na mal edilmeye çalışılan
bu tür bir suçlamaya neden olacak anlatımlar söz konusu değildir. Billy C. Moss-
man’ın Türk Tugayı'nın ilk muharebe görevine ilişkin anlatımının temelini oluş-
turan, Türk Tugayı’nın ABD'li danışmanları tarafından yazılan rapor, düşmanı
açık bir şekilde Çin birlikleri olarak tanımlamaktadır. Cemal Genç de birçok an-
latım ve açıklamasında aynı yönde beyanda bulunmuştur. Ayrıca, her taburun
karargâhında sivil Koreli tercümanlar olup hiçbiri gerek savaş sırasında ge-
rekse de sonrasında herhangi bir kardeş(Koreli) katliamı iddiasına bulunma-
mıştır. 1977 ve 1998'de yayınlanan eski ve yeni Kuzey Kore resmi hesaplarının
hiçbirinde de böylesine korkunç bir hataya herhangi bir atıfta bulunulmadığı
bir başka gerçektir. Aksine, her ikisi de Wawon'a bir Çin saldırısını ve mukabil
savunma ve taarruzunu anlatmaktadır141.
Türk ve ABD resmi tarihleri arasındaki üçüncü ve son büyük fark, Türk
Tugayı’nın Kunu-ri Muharebesi sırasındaki genel başarısı ile ilgilidir. Türk

139 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1144.


140 Fatih Mehmet Genç ile yapılan sözlü tarih çalışması, 6 Aralık 2020. Sinem Genç ile sözlü tarih
görüşmesi, 29 Eylül 2022.
141 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1145.

199
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

resmi tarihine göre, Türk Tugayı'nın birinci görevi yalnızca düşmanın ilerleyi-
şini geciktirmek ve ABD 9. Kolordusu’na ve dolayısıyla tüm 8. Orduya geri çe-
kilmek için üç önemli gün kazandırmaktır. Bu nedenle, Türk Tugayı, en zor ko-
şullarda bile elinden gelenin en iyisini yaparak görevini yerine getirirken büyük
kayıplar veren cesur bir birliktir.142 Ancak, Uyar ve Güvenç’in de belirttiği üzere
bu süreçte Albay Dora’nın, Tugay Komutanı Tümgeneral Yazıcı’nın emirlerine
karşı geri çekilme kararı alması gibi bazı stratejik önemi büyük hatalar da ya-
pılmıştır. Yazıcı'nın kolordu muhabere timinin güvenliğine sınırlı dikkat göster-
mesi ve dolayısıyla ilk çatışmada bu timin kaybolması(Cemal Genç’in de içinde
bulunduğu tim), 2. Tabur'un yanlış yola saparak yarım gün kaybedilmesi Türk
Tugayı’nın emirleri ‘yanlış anlayan’, ‘ağır hatalar yapan’, yerine getiremeyen bir
birlik olarak gösterilmesine sebep olmuştur.143
ABD’de bazı yazar ve gazetecilerin 20. yy. sonu ve 21. yy başlarındaki ön
yargılı Türkiye yorumlarına benzer, bu olayda da aslında kendi vatanını savu-
nur gibi sorumluluğunu yerine getirmeye çalışan Türk Tugayı hakkında bu şe-
kilde yorumlar yapmaları aslında çok da şaşırtıcı değildir. Mossman’ın kita-
bında ve ABD Ordusu resmi veya popüler tarihinde, gerçekle ilgisiz Türk Tuga-
yı'nın Kunu-ri'deki eylemleri ve başarısı hakkında son derece eleştirel ve hatta
bazen çok önyargılı bir bakış açısı ile yorumlara yer verildiği bir gerçektir. Özel-
likle bu durum Kore Savaşı ile ilgili İngiliz gazete anlatımlarında da öne çık-
makta olup Clay Blair, Tümgeneral Yazıcı'nın askeri kariyeri hakkında, akıl al-
maz bir iddiada bulunmakta ve Pusan çevresindeki ABD 27. Piyade Alayı Komu-
tanı Albay John H. Michael Iş’i kaynak göstererek şöyle demektedir: “Türkler,
1916'da Gelibolu’da İngilizlerle savaşan bir tümen komutanı olan yaşlı bir Tuğ-
general tarafından komuta ediliyordu! Türk komutanlığının üst kademelerinde
büyük saygı görüyordu…” Türk askerlerinin taşıdıkları kasatura ve süngüyü bile
farklı bir şekilde olumsuz karşılayan bu tipteki müttefikler, Tugay’daki askerler
hakkında da aşağılayıcı ifadelere yer vermiştir. ‘Daha sonra Türkiye'den yedek
forma temin etmedeki lojistik zorluklar nedeniyle küçük değişikliklerle Amerikan
üniforması bile giymeye başladılar.’ demektedir.144 Açıkçası, Türkleri yüzyıllar-
dır acımasız savaşçılar olarak gören müttefikler, farklı fiziksel görünümleri ki

142 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1145.


143 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1146.
144 Bu Konuda geniş bilgi için bkz: Clay Blair, The Forgotten War: America in Korea, 1950-1953,

Times Book, 1987.

200
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

özellikle de dikkat çekici bıyıkları bile eleştiri konusu yapacaktır.145 Bu açıkla-


malardan hala Gelibolu acısını unutmamış oldukları da aşikâr bir şekilde hisse-
dilmektedir.
Sonuç olarak Kunu-ri (veya Chongchon) Muharebesi ile ilgili ABD resmi
tarihi ile diğer Batı askeri tarihlerinin ortak noktası, sözlü tarih röportajlarına
ve yazarların kişisel savaş deneyimlerine büyük ölçüde güvendiklerini söyle-
mek mümkündür. Bu sözlü tarih görüşmeleri ve kişisel deneyimler, kesinlikle
tarihsel anlayışta yeni ufuklar açıyor olmakla birlikte, kişisel duygu ve düşün-
celerin ciddi anlamda araştırıcı tarafından ayıklanması ve ayırt edilmesi gerek-
mektedir. Verilen bilgilerin, mutlaka mümkün olduğu kadarıyla birinci el kay-
naklarla karşılaştırılması ve doğruluğu kanıtlandıktan sonra paylaşılması bil-
giyi daha güvenilir kılacaktır. Bu çalışmada, tarafımızdan yapılmaya çalışılan da
budur. Cemal Genç ile yapılan birçok röportaj ve görüşme kayıtlarına ulaşılmış
ve dönemin basınında tarama yapılarak aile bireyleri ile görüşülmüş olmasına
rağmen, farklı görüşler içeren kaynaklar da dikkate alınmaya çalışılmıştır. An-
cak ABD kaynakları çoğunlukla sözlü tarih çalışmalarını kader birliği yapmış ol-
duğu müttefikinin kayıtları ile karşılaştırmaya bile ihtiyaç hissetmemiş ve o ne-
zaketi göstermemiştir. Bu da çok şaşırtıcı değildir. Fakat elbette bütün yorum-
lar bu denli acımasız ve ön yargılı değildir: Yazıcı’nın tecrübeli bir komutan olup
1916'da Gelibolu'da tümen komutanlığı sırasında İngilizlerle savaştığı vurgula-
ması çok sık yapılmış olsa da, saygın ve Türk askeri teşkilatının üst kademele-
rinde olduğu da ifade edilmiştir. Muharebelerin ilk günlerinde Cemal Genç de
dâhil olmak birçok Türk askerinin başarılarına yer verilmiş olduğu da açıktır.146
Buradaki en önemli noktalardan birisi de şudur: Kore’ye müttefiklik
adına asker gönderilmesinin üzerinden tam olarak 72 yıl geçmiştir ve hala Tür-
kiye’de bu muharebe süreçleri ve kayıplar konusunda tarafsız çalışmalar ol-
dukça yetersizdir. Nedendir bilinmez, hala kahramanlık hamaseti etrafında mit-
lerle örtülü bir şekilde olayın anlatımına devam edilmektedir. Mutlaka Kore’ye
asker gönderilmesi gerekiyor muydu, ya da bu durum bir defaya mahsus kılına-
bilir miydi vb. şeklinde yapılması gereken değerlendirmeler son derece yeter-
sizdir. Yapılanların çoğu da ya ideolojik olarak belli kalıplar dâhilinde yapılmış
ya da hiç yeterli olmayan değerlendirmeler şeklindedir. Anadolu’nun eğitimsiz
genç delikanlıları vatan için denilerek “gönüllü “ adı altında haritada yerini bile
gösteremeyecekleri bir coğrafyaya yollanırken, çoğu geride gözü yaşlı anne,

145 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1146.


146 Fanning, a.g.e, s.37.

201
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

baba ve kardeşin yanı sıra, kundakta bir çocukla bir eş de bırakmışlardır. Bun-
ların çoğu da geriye dönemeyecektir. Hiç kimse çıkıp da daha cepheye gelişleri-
nin hemen akabinde en kritik noktalara Türk Tugayı’nın hiçbir psikolojik ve
stratejik ön hazırlık sürecinden geçirilmeden sürülmesinin hesabını sormaya-
caktır. Aksine onların bu fedakârlığını takdir etmesi gereken sözde müttefikleri,
basına, tarih araştırmacılarına savaş sonrasında açıklamalar yaparken, silah ar-
kadaşlarını aşağılayacaklar ve içlerindeki üstünlük psikolojisini sergilemekten
çekinmeyeceklerdir. Burada ise hala Uyar ve Güvenç’in ifadesi ile “...ulusal mit-
leri inşa etmek ve sürdürmek için defalarca ‘Kore'deki Türk efsanesi’ anlatılmaya
devam etmektedir.”147

Kore Birinci Türk Tugayı eri Bafralı Cemal Genç cephede ‘Şoför’ olarak is-
tihdam edilmiş ve bu durum son derece anlamlı ve isabetli olmuştur.148
Zira, gösterdiği kahramanlığı, öncelikle yiğit bir Karadeniz Türk delikan-
lısı olmasına sonra da sahip olduğu donanıma borçludur. Torunu Avukat
Sinem Genç’in verdiği bilgiye göre, Cemal Genç, Kore Savaşı’na gitmeden
önce sürücü ehliyetine sahiptir. Dönemin şartları içinde değerlendirildi-
ğinde bu durum önemli bir ayrıntı olmakla birlikte, Bafralı Cemal Genç’in
12 Aralık 1950’den 19 Eylül 1951’e kadar ABD İrtibat Heyeti Başkanı Al-
bay Gumby’in özel şoförlüğünü yapacak ve takdir görecek kadar149 şoför-
lükte mahir oluşu önemli bir ayrıntıdır. Çünkü Albay Celal Dora anılarında,
Kore’deki Türk şoförlerinin başlangıçtan itibaren direksiyon hâkimiyet-
leri ve bu noktada yaşananlara dair detaylı bilgiler vererek, Türk şoförle-
rinin ilk zamanlar çok acemi olduklarını, can kayıpları ile sonuçlanan ka-
zalara sebebiyet verdiklerini ifade etmektedir. Öyle ki bu durum,
Tokyo’da çıkarılan ABD ordusuna mahsus Star adındaki gazetenin 21 Şu-
bat 1951 tarihli nüshasında haber yapılmıştır. Fakat aynı haberin so-
nunda, “…Kore’ye ilk çıkışlarında acemilikleriyle etrafına korku ve heye-

147 Uyar-Güvenç, a.g.m, s.1147.


148 Cemal Genç Kişisel Arşiv.
149 Albay Thomas Gumby’nin Bafralı Cemal Genç’e gönderdiği mektupta, onun Kore Savaşı’ndaki

mevkii ve başarıları konusunda yazdıkları dikkat çekicidir; “Benimle birlikte Kore’de benim şo-
förüm olarak çalıştınız, aynı zamanda gizli ve hususi birçok hizmetler gördünüz. Benden hizme-
tinizi esirgemediniz. Gece ve gündüz hiç korkmadan düşman ateşi altında akılları durduracak so-
ğuk, kar ve yağmur altında üstün fedakârlıkta bulundunuz, bin bir tehlike içinde bizi ve BM as-
kerlerini çemberden siz kurtardınız. Kunuri’de, Kesan’da Amerikalılarla birlikte büyük kahra-
manlıklar yaptınız. Sizin gibi fedakâr ve şecaat sahibi bir insanı takdirle yad etmeyi bir fırsat ad-
dederim. Bu işlerde gösterdiğiniz başarılardan burada bahsetmekle büyük haz duymaktayım. BM
Gurubu size minnettardır, İstikbalde arzularınızın tahakkukunu ve muvaffak olmanızı temenni
ederim.”, Erkan Avşaroğlu, Kore’de Bafralı Bir Kahraman: Cemal Genç, https://www.bafraha-
ber.com/yazaryazi/kore-de-bafrali-bir-kahraman-cemal-genc36637.html, Erişim: 28. 09.2022;
Adalet Gazetesi, 6 Mayıs 1964, s.1, 5.

202
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

can saçan Türk şoförleri, 27 Kasım 1950 günü Kunuri ile Tokşon arasın-
daki çok sarp ve uçurumlu boğazda yalnız bir tek vasıtanın zorlukla geçe-
bileceği uzun ve arızalı yolda, vasıtalarını maharetle kullanmış ve dönüş
için en küçük bir alanı olmadığı halde muvaffakıyetle geriye dönmüşler-
dir. Başlangıçta korkunç derecede acemi olan Türk şoförleri, sonradan bu
kadar ustalaşmışlardır.”150 diyerek, Türk askeri şoförlerinin kısa sürede
bu yabancı coğrafyada takdirleri kazanacak kadar sürücülük becerilerini
geliştirmiş olduklarını belirtmektedir. Bu durum yapılan bir sözlü tarih
çalışmasında da teyit edilmektedir. Çalışma kapsamında görüşülen yedi
gaziden iki tanesi şoför, bir tanesi motor astsubayı olarak cepheye gönde-
rilmişken hiç birisi araç kullanmayı bilmemektedir. Yani araç kullanmayı
bilmeden ve öğrenmeden, cephede araç kullanmak zorunda kalmışlardır.
Bu durum, Türk askerinin özellikle hızlı araç kullandıkları için trafik ku-
rallarına uymamaları tespiti ile uyumludur”.151

Tüm bu bilgiler ışığında ortaya çıkan hakikat odur ki; yukarıda da ifade
edildiği üzere, Wawon Muharebesi dâhil, bütün aşamalarıyla Kunu-ri Muhare-
beleri sonucunda, Amerikalı General Marshall’ın da dediği gibi, “Türk Tugayı, 8.
Ordu’ya ‘Üç Altın Gün’ kazandırmış”,152 böylece BM’nin 8. Ordusunun kuşatıla-
rak imha edilmesini önlemiştir. Bafralı Cemal Genç de bu sürece bireysel an-
lamda katkı sağlayan isimlerden biri olmuştur. Yine de bu savaşta kendini tam
olarak göstermeye fırsat bulamayan Birinci Türk Tugayı, 25-27 Ocak 1951 ta-
rihlerinde gerçekleşen Kumyangjang-ni Muharebeleri’nde büyük bir başarı ka-
zanarak, özgüvenini tazelemiştir.153 Kumyangjang-ni Muharebesi’nde kazanı-
lan zaferle, hedefler ele geçirilmiş, Çinliler mevzilerinden 10 km geriye atılarak,
1.734 ölü gibi ciddi zayiat verdirilmiş ve Kumyangjang-ni’deki en yüksek bina-
nın çatısına Türk Bayrağı dikilmiştir.154 Ardından, Dünya basınında günlerce
Türk Milleti’nin kahramanlığı, savaşçılığı, demokrasiye ve hür dünyaya bağlılık-
ları yazılmış155, ABD Heyeti’nin savaş alanında çektiği fotoğraflar ve filmler ya-
yınlanmış,156 Devlet Başkanları’ndan kutlama mesajları gelmiştir. Türkiye’de de

150 Dora, a.g.e, s.64, 65.


151 Kahraman, a.g.m, s.3626.
152 Kore Harbi, Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, s.42.
153 Erkan, a.g.m, s.68, 69.
154 Atalay, a.g.e, s.25, 26; Seçer, a.g.e, s.167.
155 France-Presse Ajansı’nın Ankara muhabirinin kendi ajansına çektiği telgraftaki şu sözler ise

oldukça dikkat çekicidir: “Türkiye için Kore Savaşı’ndan alınan başlıca ders şudur: Eğer kıtalar ve
askerlerin savaşçı bir ruhları yoksa mükemmel silahlara sahip olmak hiçbir işe yaramaz. Türk kıta-
ları, Amerikan askerlerinin aksine olarak, modern savaşta bu zihniyetin hatta teknikten bile daha
önemli olduğunu göstermişlerdir. Amerikalılar gerilerken, Türkler süngü takıyorlardı…” Sedef Bu-
lut, “38. Enlemde Güç Mücadelesi: Kore Savaşı ve Türkiye’deki Tezahürleri”, https://der-
gipark.org.tr/tr/download/article-file/454074, s.201, Erişim: 01.10.2022.
156 Seçer, a.g.e, s.168.

203
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

büyük sevinç gösterileri yapılarak, meydanlarda, okullarda kutlama program-


ları düzenlenmiş, camilerde şehitler için mevlitler okunmuştur. Tugay’ın bu bü-
yük başarısı üzerine, 8. Ordu Komutanı’nın teklifi, ABD Temsilciler Meclisi’nin
kararı ve ABD Başkanı Harry S. Truman’ın onayı ile Türk Tugayı’na “Mümtaz
Birlik Nişanı” (Distingguished Unit Station) verilmiştir. Törende, 8. Ordu Ku-
mandanı Orgeneral Van Fleet, yaptığı konuşmada; “Bu zaferi ile Türk birliğinin
BM ordusu arasında mümtaz bir mevki aldığını ve buna ait nişanı almak bahti-
yarlığına hak kazanmış olduğundan tebrik ve takdirlerini bildirerek, bunun nişa-
nesi olarak Şanlı Sancağınıza bu nişanı takmakla gurur duyuyorum.” diyerek,
Türk Tugayı’nın sancağına, üzerinde “KUMYANGJANG-Nİ” yazısı bulunan mavi
kurdele nişanını takmış, ardından beraberlerinde getirdikleri beş bin adet
Mümtaz Birlik Nişanı’ndan iki tanesini sembolik olarak General Yazıcı’nın ve Al-
bay Celal Dora’nın göğsüne takmıştır.157
Üçüncü Türk Tugayı’nın görev zamanında158 ise, Birinci Türk Tugayı’nın
Kumyangjang-ni Muharebeleri’nde gösterdiği kahramanlıktan dolayı verilmesi
kararlaştırılan “Kore Cumhurbaşkanlığı Birlik Nişanı” 17 Eylül 1952 tarihinde
gerçekleşen bir törenle verilmiştir. Törende, Güney Kore Cumhurbaşkanı, eşi,
Milli Savunma Bakanı, Kore’deki Ordu, Kolordu ve Tümen Komutanları da hazır
bulunmuş ve Birlik Nişanı, Cumhurbaşkanı Syngman Ree tarafından Tugay Ko-
mutanı’nın göğsüne takılmıştır.159 Yaşanan bu başarı ve güzelliklere Bafralı Ce-
mal Genç de Wawon Muharebesi esnasında gösterdiği kahramanlık ile dolaylı
da olsa kayda değer bir katkı sağlamıştır. Türkiye’de günlerce gazeteler bu ko-
nuya yer vermiştir. Başarılı gazetecilerden Hikmet Feridun Es, Kore’ye geldi-
ğinde muhasaradan kurtulan bu askerlerle yaptığı röportajı gazetesine gönder-
miştir. Ayrıca gazetelerde asker mesajlarına yer verilmeye başlanılmıştır. Bun-
lardan birkaç örnek vermek gerekirse:

157 Mümtaz Birlik Nişânı verilen, Kore’deki BM kuvvetlerinin bir kısmını teşkil eden Türk Tugayı
ve bağlı birlikler şunlardır; Birleşmiş Milletler Türk Tugayı ve istişare grubu, 79. Tank Taburu A
Bölüğü, 89. Orta Tank Taburu D Bölüğü, 25. Uçaksavar Taburu A Bataryasının Üçüncü Takımı. Bu
birlikler, 25-27 Ocak 1951 tarihleri arasında Kore’de (Kumyangjang-ni batısında) 7 millik (11.
Km.) bir cephe üzerinde düşman silahlı kuvvetlerine girişilen harekâtta gösterdikleri fevkalâde
cesaret ve kahramanlık dolayısıyla Mümtaz Birlik Nişanı ile taltif edilmişlerdir. Dora, a.g.e, 392-
394.
158 Üçüncü Kore Türk Tugayı da, yurda döndükten sonra, 28-29 Mayıs 1953 muharebelerinde

gösterdiği kahramanlıktan dolayı, Amerikan Başkanı adına Ordu Komutanı Orgeneral M. B.


Ridgway tarafından “Legion Of Merit” nişanı ile taltif edilmiştir. Denizli, a.g.e, s.142.
159 Kore Harbi, Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, s.54; Seçer, a.g.e, s.168-169.

204
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

-“Bay Şevki Nacaklı: Enerjimiz her gün daha artarak çarpışıyoruz. Merak
etme, sıhhatteyim, Oğlun Mustafa Nacaklı ya da Bayan Bahriye Aktay: Ga-
lata Mahmudiye Caddesi: Merak etmeyiniz. Sıhhatteyim. Selamlar. -Hasan
Çevik Aktay”, Mürüvvet Çetelli, Ankara: Sevgili anneciğim. Yavrularımın
gözlerinden öperim. Cümlenize selam. Lütfi Bozbey, hasretle senin ellerin-
den ve kardeşimin Sedad’ın gözlerinden öperim. Ben sıhhatteyim. Oğlu-
nuz Süreyya Çetelli.”160

Hikmet Feridun Es’in Türkiye’ye sürekli haber geçtiği bu günlerde, içinde


Cemal Genç’in de bulunduğu fotoğraflara yer verdiği görülmekte olup “Muhasa-
rayı yaran bir jevgi otomobilli er, muhasaradan kurtulanlardan bir grup Hürriyet
objektifi karşısında alt yazısı aşağıda 1 nolu görselde bunu görüyorsunuz.161

Görsel-1: “Muhasarada Düşmana karşı büyük bir cesaretle savaşan ve kahramanlığı


Amerikan resmi tebliğlerinde sitayişle övülen Kore savaş tugayımızdan bir grup muhasa-
radan kurtulduktan sonra beşi bir arada Hürriyet objektifi önünde” ifadesi ile yer veril-
miş olan 2. fotoğraf aşağıdadır:162

160 “Muhasaradan Kurtulanlardan Mesajlar”, Hikmet Feridun Muhasaradan Kurtulanlarla Konu-


şuyor”, Hürriyet, 16 Aralık 1950.
161 “Kore’de Mütareke İçin Hazırlık”, Hürriyet, 13 Aralık 1950, s.1.
162 “Seaul Şehri Sokaklarında”, Hürriyet, 13 Aralık 1950.

205
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

Görsel-2: Birinci Türk Tugayı’nın Kore’ye gönderilme kararı alındığında, Tugayın her
yıl yenileneceği taahhüdü de verilmiştir. Bu cümleden olarak; görevi devralacak Kore
İkinci Türk Tugayı’nın birinci kafilesi, 2 Temmuz 1951 günü İnchon Limanı’na gelmiş-
tir. Birinci Türk Tugayı da dönüş hazırlıklarını tamamlamış ve 18 Temmuz 1951’de ilk
kafile, 10 Eylül’de ikinci kafile, 18 Kasım 1951’te ise üçüncü kafile Türkiye’ye gelmiş-
tir.163 27 Temmuz 1953’te ise tarafların o gün bulunduğu hat, ateşkes hattı kabul edi-
lerek ateşkes anlaşması imzalanmış ve böylece 25 Haziran 1950’de başlayan savaş, üç
yıl bir ay sonra sona ermiştir. Bütün bu süreçte Türk Tugayları her yıl yenilenerek sa-
vaşa devam etmişlerdir.164

163 Seçer, a.g.e, s.250. Türk Tugaylarının savaş bitimine kadar ki devir teslim süreçleri kronolojik
olarak şöyledir; 16 Kasım 1951’de 1. Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Tahsin Yazıcı,
görevini 2. Değiştirme Tugayı Komutanı Tuğgeneral Namık Arguç’a devir ve teslim etmiştir. Türk
Silahlı Kuvvetleri, 20 Aralık 1951’de ihtiyata alınmış, 24 Şubat 1952’de ordunun doğu kanadında
mevzilenen 10. Amerikan Kolordusu’nun emrinde, 25. Tümen’in bir parçası halinde, 31 Ekim
1952’ye kadar bu mevzide 8 ay kalarak, düşman mevzileriyle temas halinde ve daimî düşman
ateşi altında savaşmışlardır. 2. Türk Tugayı’nın birlikleri 6 Kasım 1951 ile Ağustos 1952 arasında
Kore’de kalmış, bu tarihten sonra da Kurmay Albay Sırrı Acar komutasındaki 3. Değiştirme Tu-
gayı’na görevi devretmiştir. 20 Ağustos 1952 ve 3 Mayıs 1953 arasında ihtiyata alınan Türk Tu-
gayı, tahkimatın tamamlanması işleri ve eğitimle meşgul olmuştur. 6 Temmuz 1953’te 3. Değiş-
tirme Tugayı ile 4. Değiştirme Tugayı’nın kafileleri geldikçe değiştirme devam etmiş ve tamam-
lanmıştır. Türk Tugayı, 1953’te savaş sona erdikten sonra da Kore’de tutulmuştur. Yücel-Yılmaz,
a.g.m, s.158.
164 Kore Harbi, Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, s.74. Ateşkes anlaşmasından

yirmi gün önce, 6 Temmuz 1953’te Dördüncü Türk Tugayı Kore’ye gitmiştir. Kore Harbi, Kore
Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, s.83. 15 Haziran 1960’ta Kore’ye 258 mevcutlu
bir bölük gönderilmiş ve her yıl da personel değişimi yapılarak 10 Temmuz 1966’ya kadar,

206
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

Bafralı Cemal Genç’in Türkiye’ye dönüş haberi Mübeccel Dilmaçoğlu’nun


sahibi olduğu Bafra Gazetesi’nde 25 Ekim 1951’de verilmiştir.165 Yolculuk süre-
sinin 20 günden fazla olduğu düşünülürse Cemal Genç’in 10 Eylül 1951’de yola
çıkan 2 kafile ile yurda dönmüş olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü ilk kafile
14 Ağustos 1951’de görkemli bir karşılama ile Galata rıhtımından yurda giriş
yapmıştır.166 Ayak basamayanlar da vardır elbette, gitmişler ama dönmemişler-
dir. Sadece Samsun’un farklı ilçe ve köylerinden13 kayıp vardır. Bunlardan bi-
risi de Bafralıdır. 23 Aralık 1950’de Cumhuriyet Gazetesinde ilk yaralı kafilesi-
nin ülkeye geldiği haberine yer verilirken aynı zamanda da “Sahibini Bulamayan
Telgraf “başlıklı bir başka haberde, İstanbul’da çocuğu doğduğu saatlerde
Kore’de şehit düşen Kahraman Başgedikli Şaban Oktay ile ilgidir.167
Cemal Genç’in Türkiye’ye ayak bastığı andan Bafra’ya gelinceye kadar ya-
şadığı süreç Bafra basınında günbegün yer almıştır. Döndükten sonra büyük ilgi
gören Bafralı Cemal Genç, toplantılara davet edilmiş, özellikle Demokrat
Parti’nin toplantı ve mitinglerinde konuşmalar yapmaya başlamıştır. Fakat asla
doğrudan doğruya siyaset içinde yer almamıştır.168 6 Aralık 1954’de kapı kom-
şuları ve aynı zamanda da annesinin en yakın arkadaşının kızı Nuriye Hanımla
severek evlenmiş ve bu evlilikten Yahya Kemal, Necmi ve Fatih Mehmet dün-
yaya gelmiştir. Çocuklarına vermiş olduğu isimler bile Ondaki tarih şuurunu
açıkça göstermektedir. Çocuklarını da Bafra’da yetiştirerek buraya kök salmış-
tır.169 “Savaşın psikolojik etkisini yaşamı boyunca maalesef hep çekti. Tabi Ben
simdi anlıyorum, geri kalan ömrü boyunca PTSD (Post traumatic stress disorder)
yakasını hic bırakmadı, birçok silah arkadaşı gibi. Zaten genç denilebilecek yasta
vefat etti. Derler ya ‘savaşın kazananı olmaz’ diyenler çok doğru söylemiştir.” di-
yor oğlu Fatih Mehmet Genç ki, bu konuda da son derece haklı.
Bafralı Cemal Genç, bir savaş gazisi olarak sonraki süreçte sessiz sakin bir
hayat içinde DSİ’de şoför olarak çalışmaya başlamış ve emekli olana kadar da
ayni işi yapmıştır. Fatih Genç’in ifadesi ile;

Kore’de Bölük seviyesinde Türk askerinin varlığı sağlanmıştır. 26 Haziran 1966’dan 30 Haziran
1971’e kadar geçen sürede ise, Kore’deki Türk askerî varlığı, 11 mevcutlu Şeref Kıtası’ndan iba-
retti. Şeref Kıtası da 1971’de yurda dönmüş ve böylece 1950 yılında başlayan Kore’deki Türk as-
kerî varlığı, tam 21 yıl sonra sona ermiştir. Erkan, a.g.m, s.70.
165 Bafra, Mübeccel Dilmaçoğlu, 25 Ekim 1951.
166 “İstanbul Kore Kahramanlarını Coşkun Tezahüratla Karşıladı”, Hürriyet, 15 Ağustos 1951.
167 Faruk Yenik, “Sahibini Bulamayan Telgraf”, Cumhuriyet, 23 Aralık 1950.
168 Mehmet Dodur, Demokrat Parti Döneminde Samsun’da Yapılan Siyasi Parti Mitinglerinin Basına

Yansımaları, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim
Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir 2019, s.69.
169 Sinem Genç ile sözlü tarih görüşmesi, 29 Eylül 2022.

207
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

“Kendisi çok sosyal, zamanına göre modern düşünceli, geniş bir arkadaş
çevresi olan, neşeli, hayata çok bağımlı bir insandı. Toplumun her kesi-
minden arkadaşları vardı, işçilerden mühendislere, doktorlardan İşadam-
larına kadar geniş bir yelpazeyi kaplıyordu. Ben katılamamıştım cenaze-
sine (sınavım vardı ayni gün) ama anlatıldığına göre cenaze çok büyük bir
kortejle kaldırılmış. Mahallenin gençleriyle arası çok iyiydi, onlar için bir
ağabeydi. Onlarla oturup sohbet etmeyi, tartışmayı severdi. Zaten mahal-
lenin gençlerinin çoğuna kız istemeye gitmiş, nisan yüzüklerini takmış ve
epey bir evlilik şahitliği yapmıştır. Politikayla çok ilgilenmezdi, Adalet
partisine oy verirdi dolayısıyla Adnan Menderes, Süleyman Demirel gibi
politikacılara saygı duyardı ama muhalefet liderleri hakkında kötü bir söz
ettiğine de hiç şahit olmamışımdır. Çok iyi kahve falı bakardı. Para almazdı
ama eğer fal doğru çıkarsa bir piliç isterim derdi. O zamanlar piliç pahalı
(bize göre) ve nadir eve girerdi. Kore’deki Amerikalardan kötü bir şey
bahsettiğini hatırlamıyorum, hatta şoförlüğünü yaptığı Amerikalı subay
onu Amerika'ya davet etmiş söylediğine Gore. Kuzey Koreli askerlerin ka-
muflaj kabiliyetini anlatırdı. Her an her yerden karsınıza çıkabiliyorlar
derdi.”

Onu bizzat tanıyan oğlunun satırlarından Cemal Genç’i belki biraz daha
tanımak mümkün olmuştur. Ancak, Kıbrıs’ta Aralık 1963’te yaşanan Kanlı Noel
Baskını’ndan sonra BM’in ve özellikle de ABD’nin yaşananlar karşısında pasif
tutumları karşısında yine öyle bir Cemal Genç vardır ki, söz konusu vatansa ge-
risi teferruattır ve tavrı açık ve nettir. Bu pasif tutumu protesto ederek, Kore
Gazileriyle birlikte ve o güne kadar gururla taşımakta olduğu madalyasını iade
etmiştir.170

Sonuç
Türkiye, BM’nin Güney Kore’ye yardım çağrısına ilk andan itibaren
olumlu yaklaşmıştır. Elbette bu yaklaşımda Türkiye’nin de menfaatleri söz ko-
nusudur. II. Dünya Savaşı öncesinden itibaren Boğazlar üstünde üs isteğinin
yanı sıra Kars, Ardahan ve Artvin’i talep eden SSCB Devlet Başkanı Stalin, sava-
şın bitmesini müteakiben yeniden bu konuda baskı ve tehdide başlamıştır. Tür-
kiye’nin destek arayışları kapsamında NATO’ya üye olmak da bir çözüm olarak
görülmeye başlanılmıştır. Bakanlar Kurulu’nun, 25 Temmuz 1950 akşamı,
Cumhurbaşkanı Celal Bayar başkanlığında Ankara’da yaptığı toplantı sonrası
4.500 mevcutlu, silahlı bir Türk savaş birliğini BM emrine verme kararı alınmış-
tır. Muhalefetten yükselen tepki seslerine rağmen, sonrasında bu birlik, 259 su-
bay, 18 askerî memur, 4 sivil memur, 395 astsubay, 1.414 er olmak üzere 5.090

170 Adalet, 6 Mayıs 1964.

208
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

olarak şekillenmiş ve Türk Tugayı’nın kadrosu her yıl yenilenmeye devam edil-
miştir. En çetin mücadeleler Birinci Türk Tugayı zamanında 1950 yılı Kasım ayı
içinde gerçekleşmiştir.
Kore Savaşı’yla, daha önceki savaşlarda görülmeyen “Sınırlı Savaş” tanımı
ortaya çıkmış ve II. Dünya Savaşı dâhil olmak üzere, savaşlarda esas gaye düş-
manı yok etmek veya teslim olmasını sağlamak iken, Kore Savaşı ile beraber bu
yaklaşım, düşmanın gayretini kırmak ve sınırlandırmak olarak değişiklik gös-
termiştir.171
Koreli birinin gözüyle bu savaşa bakmak istersek: Son olarak, bu savaşa
uluslararası bağlamında bakıldığında, Kore ve ABD ve İngiliz yetkililerin gaze-
tecilere uyguladığı şiddetli sansür, Kore’de gerçekte olanların dünya kamuo-
yuna ulaşmasını engellemiştir. Vietnam Savaşı'nın aksine, Kore Savaşı televiz-
yonda açık bir şekilde haber yapılmamıştır. ABD ve Güney Kore tarafından işle-
nen toplu katliamları eleştirmek söz konusu bile olmamıştır. Akabinde Soğuk
Savaş başlamıştır. Kore Savaşı'nın en karanlık yönü silahsız sivillerin katledil-
mesi iddiası olup, hala arka planı ve gerçeği doğrulayacak ya da çürütecek ka-
nıtlar ortaya çıkarılamamıştır. İronik olan ise 1945'ten sonra ABD dış politikası
ve bütün dünya da artarak devam eden siyasi terör ve Üçüncü Dünya'daki (özel-
likle Ortadoğu) devam eden katliamlardır. Uzun Soğuk Savaş, Sovyet komüniz-
minin çöküşüyle sona ermiş olsa da, Kore yarımadasının teknik olarak hâlâ bö-
lünmüş ve savaş halinde olması bir başka acı gerçektir hale bu savaş neye fayda
sağlamıştır?172
Bu süreçte Türk halkı, şehitlerine sahip çıkma konusunda tarih boyunca
olduğu gibi hem moral hem de maddi yardım kampanyaları ile ailelere ulaş-
maya çalışmıştır. Galatasaray Lisesi öğrencileri de bu bağlamda Kore’deki as-
kerlerimiz için Hürriyet Gazetesi vasıtasıyla bir bayrak göndermişlerdir.173 Mo-
ral çalışmaları içinde gazeteler her gün cepheden gelen mehmetciğin mektup-
larına yer verirken, aynı zamanda vatandan cepheye giden mektuplara da yer
verilmeye başlanılmıştır. Bunlardan birisi çok dikkat çekici olup azınlık vatan-
daşlardan birisine aittir. Yorga Halka’ya annesi Marike ve babası Niko Halka ta-
rafından yazılmıştır. Şu cümlelere yer verilmiştir: “Sevgili Oğlum Yorga Halka,
Bundan bir ay evvel Cumhuriyet Gazetesi ile sana mektup gönderdik. Fakat hiçbir

171 Kore'de Türk Muharebeleri, Genelkurmay Başkanlığı, s.180.


172 Dong Choon Kim, “Forgotten War Massacres-The Korean War (1950-1953) as Licensed Mass
Killings”, Journal of Genocide Research, Volume 6(4), December 2004, s.523-544.
173 “Galatarasay Lisesi Öğrencileri Koredeki Birliğimize Hediye Ettikleri Bayrak”, Hürriyet, 16 Ara-

lık 1950, s.1.

209
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

cevap alamadık. Her gün gazetedeki mektupları dört gözle okuyoruz. Fakat hiçbir
cevap bulamıyoruz. Oğlum, başkaları vakit buluyor da sen mi vakit bulamıyorsun.
Bir iki satır yaz da annen baban sevinsinler. Hepimiz çok çok selam eder iki göz-
lerinden öperiz. Ve acele cevap bekleriz.”174
Türk Tugayının Kore Savaşı’ndaki pozisyon ve faaliyetlerinin sonuçları
Türkiye bağlamında değerlendirdiğinde, en önemli kazanım Türkiye’nin NATO
üyeliğine yapılan itirazları bertaraf etmesi ve ardından özel davetle NATO’ya
kabulü olmuştur. Kore Savaşı özelinde değerlendirildiğinde ise, Türk Tugayının
bütün aksi iddialara rağmen savaşın kaderinde birçok noktada etkin ve başarılı
olduğu gerçeğidir. Bafralı Cemal Genç de, Kore Savaşı’nın âdeta kırılma noktası
olan ‘Kunu-ri Muharebeleri’ içinde 28 Kasım 1950’de cereyan eden ‘Wawon
Muharebesi’ esnasında gösterdiği cesaretle büyük bir facianın yaşanmasına
mani olmuştur. Kendisi Kore Savaşı’na dâhil olurken şoför olarak istihdam edil-
miş ve ABD İrtibat Heyeti Başkanı Albay Gumby’in özel şoförü olarak hizmet
vermeye başlamıştır. Albay Gumby, beklenmeyen bir şekilde Çin birliklerinin
saldırısına maruz kaldığında kendisini hendeğe atıp savunma pozisyonuna geç-
miş ve Ona Tugaya ulaşmasını ve mevcut kuşatmayı haber vermesini emretmiş-
tir. Yoğun düşman ateşi altında bulundukları bir sırada Cemal Genç korkarak
bu emri yerine getiremeyebilirdi. Ancak O, kurşun yağmuru altında cesaretle
jipini sürmeye devam etmiş ve hem istenen yardım getirmeyi başarmış ve hem
de silah arkadaşlarının sonu facia ile bitecek bir pusuya düşmelerine mani ol-
muştur. Yani, Çin kuvvetlerince oluşturulan kuşatmanın yarılmasında ciddi et-
ken olmuştur. Bu darboğazdan çıkmak ne yazık ki daha sonraki süreçte yaşanı-
lan bozgunu engellemeye mani olamasa da gazetelere yansıyan bu kahramanlık
öyküsünü hiçbir iddia karartamayacaktır. Zira savaşta doğru zamanda alınan
anlık kararlar ve atılan kararlı adımlar, kimi zaman büyük zaferlerin inşasını
tesis edebileceği gibi kimi zaman da başarısızlıklara sebep olabilmektedir. Baf-
ralı Cemal Genç’in kahramanlığı da bu noktada en azından o esnadaki katliama
mani olmuş ve bütün Müttefik Devletler basınında Türk Tugayı’nın ve de Bafralı
Cemal Genç’in adını duyurmuştur. Ancak en azından bundan sonraki süreçler
de benzeri konularda çok dikkatli olunması gerekmektedir.
Aslında bu durumu Kore Gazisi olup, ebediyete intikal etmiş olanlardan
birisi en iyi bir şekilde şöyle izah etmektedir:

“Bize gazi diyorlar, ya da silah arkadaşlarımız orada kaldılar ve şehit oldu-


lar. Onlar için bir şey diyemem ama kendim için düşünüyorum da: bu nasıl

174 “Cumhuriyet Postası Türkiye’den Köredekilere Mektuplar”, Cumhuriyet, 17 Aralık 1950, s.4.

210
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

gazilik? Çarpıştığımız düşman bizim düşmanımız değil, ne yapmış ki bize?


Çin nasıl bize düşman olur, Kuzey Kore nasıl düşman olur Türk’e? Hem
yardıma gittiğimiz kim? Yardım ettiğimiz de gâvur, harpettiğimiz de
gâvur. Kuzey Kore düşman, Güney Kore dost oluyor. Anlayamadım gitti.
Hastalıklarım arttıkça, anlayacağınız ölüme yaklaştıkça sürekli bunu dü-
şünüyorum: Bu nasıl gazilik!”175

Türkiye’nin Kore Savaşı’na dâhil olması, elbette o dönem olduğu gibi gü-
nümüz dünyasında da, meselenin kendi bütünlüğü içinde, gerek bilimsel, ge-
rekse toplumsal boyutlarıyla farklı bakış açılarının kritiğine sunulmalıdır. An-
cak, bu çalışmalar mutlaka tarafsız kaynaklara ve birinci derecede özgün belge-
lere dayanılarak yapılmalıdır. Bu yapıldığında da görülecek olan şudur: Özelde
Bafralı Cemal Genç’in, genelde ise Türk askerinin burada gösterdiği üstün ba-
şarı ve kahramanlık, her şeyin üstündedir ve destansıdır. Bu destansı sonuç,
Türk milletinin aynı ülkü etrafındaki beraberliğini daha da perçinleyip, BM Teş-
kilatı içindeki ve hür dünya devletleri arasındaki itibarını yükselterek, görü-
nüşte de olsa dostluklarını kuvvetlendirmiştir. Uzun yıllar NATO içinde Demir-
perde Bloğu’na karşı Türkiye askeri gücü ile ciddi bir caydırıcı unsur olarak so-
rumluluğunu yerine getirmiştir. Konuyu yine Cemal Genç ile bitirmek istersek,
Kore’de iken çat pat da olsa İngilizce ve Korece’yi konuşmaya başladıklarında
en çok Kuzey Korelilere siz niye kardeşiniz ile savaşıyorsunuz? Diye takılmaya
başlamışlardır. Cemal Genç buna hep çok şaşırdıklarını söylemektedir. Kuzey
Koreliler ise “Bir gün bu sizin de başınıza gelebilir.” dediğinde asla buna ihtimal
vermezlermiş. Ancak diyor Fatih Mehmet Genç,12 Eylül öncesinde ülkedeki sağ
ve sol gruplar arasındaki silahlı çatışma döneminde çok üzülür ve ‘Bak, Koreli-
lerin söylediği çıktı.’ derdi, diyor. Burada Cemal Genç’in belki de hiç anlamadığı
Kore’deki kardeş savaşının arkasındaki karanlık güçlerle 12 Eylül öncesinde
Türkiye’yi bölünme noktasına getiren karanlık güçlerin aynı olmasıdır. Bu ne-
denle Kore Savaşı’nın artık salt kahramanlık bağlamında değil arka planındaki
bütün emperyalist niyet ve planlar dâhilinde tartılması, tartışılması ve yazıl-
ması gerekmektedir.

175 Kahraman, a.g.m, s. 3618.

211
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

Kaynaklar
Süreli Yayınlar
Adalet Gazetesi, 6 Mayıs 1964.
Bafra, Mübeccel Dilmaçoğlu, 7 Aralık 1950.
Bafra, Mübeccel Dilmaçoğlu, 25 Ekim 1951.
Cumhuriyet, 26 Haziran 1950.
Cumhuriyet, 20 Kasım 1950.
Cumhuriyet, 29 Kasım 1950.
Cumhuriyet, 30 Kasım 1950.
Cumhuriyet, 5 Aralık 1950.
Cumhuriyet, 17 Aralık 1950.
Cumhuriyet, 23 Aralık 1950.
Hürriyet, 19 Kasım 1950.
Hürriyet, 9 Aralık 1950.
Hürriyet, 13 Aralık 1950.
Hürriyet, 16 Aralık 1950.
Hürriyet, 9 Ocak 1951.
Hürriyet, 15 Ağustos 1951.
Son Posta, 30 Kasım 1950.
Zafer, 30 Kasım 1950.
Kitaplar
Akgül, H. Hilal, “DP Hükümeti’nin Kora Savaşı’na Asker Gönderme Kararı Karşı-
sında CHP Muhalefeti”, 60.Yılında Kore Savaşı, İstanbul 2008.
Atalay, Ahmet, 1950-1953 Kore Savaşı'nda Türk Zâyiâtı (Şehitler-Kayıplar-Yara-
lılar-Esirler), Çizgi Kitabevi, Konya 2013.
Blair, Clay, The Forgotten War: America in Korea, 1950-1953, Times Book, 1987.
Brown, Cameron S., “The one coalition they craved to join: Turkey in the Korean
War”, Review of International Studies, Copyright British International Stu-
dies Association, (2008), 34, 89–108.
Denizli, Ali, Kore Savaşındaki Kunuri Kahramanları, Turhan Kitabevi Yay., An-
kara 2010.
Dora, Celal, Kore Savaşında Türkler 1950-1951, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul
1963.
Ergüngör, Turan, Kore'de Birinci Türk Tugayı, Karınca Matbaası, Ankara 1954.
Kore'de Türk Muharebeleri, Genelkurmay Personel Başkanlığı Genelkurmay As-
kerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı Yayınları, Genelkur-
may Basımevi, Ankara 2012.
Kore Harbi, Kore Türk Tugayı ve BM Askerlerinden Alınan Dersler, Yayına Haz:
Erhan Yücel, EDOK Yayınları, Ankara 2001.

212
KORE SAVAŞI’NDA TÜRK TUGAYI: “BAFRALI CEMAL GENÇ”

Öke, Mim Kemal, Unutulan Savaşın Kronolojisi: Kore. 1950-1953, Boğaziçi Yayın-
ları, İstanbul 1990.
Seçer, Turhan, Kore Savaşı'nın Bilinmeyenleri, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İs-
tanbul 2014.
Yaman, Ahmet Emin, “Kore Savaşı’nın Türk Kamuoyuna Yansıması”, Atatürk
Yolu, Yıl 19. C.10, S.37-38, A.Ü. Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, An-
kara 2006.
Yazıcı, Tahsin, Kore Birinci Türk Tugayında Hatıralarım, Ülkü Basımevi, İstanbul
1963.
Yel, Selma, Değişen Dünya Şartlarında Karadeniz ve Boğazlar Meselesi (1923-
2008), Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 2009.
Yel, Selma, Yakup Şevki Paşa ve Askeri Faaliyetleri, Atatürk Araştırma Merkezi
Yayını, Ankara 2002.
Makaleler
“Tümgeneral John B. Coulter”, http://www.militarymemorialmu-
seum.com/museum/Army/Major_General_John_B_Coulter/Major_ Gene-
ral_John_B_Coulter_41, Erişim: 8.12.2022.
“Tümgeneral Laurence B. Keizer”, https://en.wikipedia.org/wiki/Lau-
rence_B_Keiser, Erişim: 8.12.2022.
Atlı, Cengiz, “Kore Savaşı ve Kore Savaşına Iğdır’dan Katılanlar”, Trakya Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.16, S.1, Haziran 2014, s.427-444.
Avşaroğlu, Erkan, “Kore’de Bafralı Bir Kahraman: Cemal Genç”,
https://www.bafrahaber.com/yazaryazi/kore-de-bafrali-bir-kahraman-
cemal-genc--36637.html Erişim: 28. 09.2022.
Bulut, Sedef, “38. Enlemde Güç Mücadelesi: Kore Savaşı ve Türkiye’deki Teza-
hürleri”, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/454074, s.201,
Erişim: 01.10.2022.
Erkan, Mehmet Sedat, “Kore Savaşı ve Kore’de Türk Tugay (25 Haziran 1950-6
Temmuz 1953)”, Türk Dünyası Araştırmaları, C.35, S.102, İstanbul 2013,
s.45-76.
“Hv. Plt. Ütğm. Muzaffer Erdönmez'in Alb. Thomas. Gumby’in kurtarması”,
http://www.tayyareci.com/hvtarihi/erdonmez/gumby.asp, Erişim:
28.11.2022.
Kahraman, Nazan, “Kore Gazileri Üzerine Nitel Bir Çalışma: Merzifonlı Kore Ga-
zileri”, OPUS, C. 15, S. 25, 2020.
Kim, Dong Choon, “Forgotten War Massacres-The Korean War (1950-1953), as
Licensed Mass Killings”, Journal of Genocide Research, Volume 6 (4), De-
cember 2004, s.523-544.
Korsavaş Savaşanların Sesi, C.2, S.85, Haziran, Ankara 1982.
Leckie, Robert, Conflict: The history of the Korean War 1950-1953, G.P. Putham’s
Sons 1962.

213
SELMA YEL – ESRA MÜJGÂN KARATAŞ

Mümtaz Faik Fenik, https://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCmtaz_Faik_Fenik


Nieuwint, Joris, “The Turks In Korea-Creatıng a Myth (Part2)” , War History On-
line The Place For Military History Newsand Views, Feb 8, 2014,
https://web.archive.org/web/20160813095709/ , https://www.war-
historyonline.com/articles/turks-korea-creating-myth-part-2.html, Eri-
şim: 5.12.2022.
Özselçuk, Nusret, “Kore Savaşı ve Türkiye”, Stratejik Etütler Bülteni, C.24, S.85,
s.22-38.
Robson, David, “Yaşanılan Coğrafya Düşünce Tarzını Nasıl Etkiliyor?”, BBC News
Türkçe, 23 Ocak 2017, https://www.bbc.com/turkce/vert-fut-38720043,
Erişim:03.12.2022.
Sükan, Şinasi, “Kore Savaşı ve Ötesi”, Töre, C.6, S.37, Ankara 1974, s.21-28.
Tonga, Necati, “Hikmet Ferudun Es”, Ahmet Yesevi Üniversitesi, Türk Edebiyatı
İsimler Sözlüğü, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/es-hikmet-feri-
dun, Erişim: 5.12.2022.
Türkman, Sayim, “Kore Savaşı ve Türkiye’nin NATO’ya Girişi”, Türk Dünyası İn-
celemeleri Dergisi, C.XIV, S.2, İzmir 2014, s.131-147.
Uyar, Mesut, Serhat Güvenç, “One Battle and Two Accounts :The Turkish Bri-
gade at Kunu-ri in November 1950”, The Journal of Military History, Vo-
lume 80(4), October 2016.
Yücel, Meliha-Yılmaz, Emine, “Kore Savaşı (1950-1953) Türkiye ve Dünya Açı-
sından Genel Bir Değerlendirmesi”, Askerî Tarih Bülteni, Genelkurmay As-
kerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Yıl 20, Sayı 39, Ağustos
1995, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1995, s.140-163.
Tezler
Bulut, Serkan, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1960), Nevşehir Hacı Bektaş Veli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir 2019.
Dodur, Mehmet Dodur, Demokrat Parti Döneminde Samsun’da Yapılan Siyasi
Parti Mitinglerinin Basına Yansımaları, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Basılmamış Yüksek
Lisans Tezi, Nevşehir 2019.
Fanning, Anne Katherine, B.A., Turkısh Mılıtary In The Korean War, A Thesıs In
Hıstory, Submitted to the Graduate Faculty of Texas Tech University İn
Partial Fulfillment of The Requirements For The Degree Of Master Of Arts,
August, 1993.
Sözlü Kaynaklar
Cemal Genç Kişisel Arşivi.
Fatih Mehmet Genç ile yapılan sözlü tarih çalışması, 6 Aralık 2020 (Cemal
Genç’in oğlu).
Sinem Genç ile sözlü tarih görüşmesi, 29 Eylül 2022 (Cemal Genç’in torunu).

214
Bafra Tahta Köprü

215
1957 SEÇİMLERİ ÖNCESİ ADNAN MENDERES’İN
BAFRA ZİYARETİ

Prof. Dr. Sevilay ÖZER1

Giriş
Türkiye’nin çok partili siyasi yaşama geçişinde hem iç hem de dış neden-
ler etkilidir. II. Dünya Savaşı yıllarında uygulamaya konulan Milli Korunma Ka-
nunu, Varlık Vergisi, Toprak Mahsulleri Vergisi gibi yasalar, halkın CHP’ye tepki
göstermesine neden olmuştur. Fiyatların aşırı yükselmesi, mal darlığının çekil-
mesi, karaborsa ortamının oluşması ile savaşın olağanüstü yükünü bu süreçte
fazlasıyla hisseden halk CHP’den giderek uzaklaşmıştır2. Türkiye’nin demokra-
tik batılı sistemlere yönelmesinde etkili olan dış faktörler ise Sovyet tehdidine
karşı Batıya yaslanma ihtiyacı ve yanı sıra savaşı Batı cephesinin kazanması ile
otoriter ve totaliter rejimlerin bir bölümünün yıkılmasında aramak gerekmek-
tedir3. İsmet İnönü 19 Mayıs 1945 tarihinde yapmış olduğu konuşmasında de-
mokrasi yolunda ilerleneceğini söyleyerek bu yöndeki hareketlere olumlu yak-
laştığı mesajını vermiştir4.
TBMM’de 1944 yılında Muvazene-i Umumiye Kanunu görüşülürken Celal
Bayar’ın muhalefetiyle başlayan süreç, 1945 yılı bütçe görüşmeleri ve ardından
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu görüşmelerinde daha da sertleşerek devam et-
miştir. Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü, 7 Haziran
1945 tarihinde parti grubuna “Dörtlü Takrir” olarak da bilinen bir önerge ver-
mişler ancak önergeleri reddedildiği gibi Menderes, Köprülü, Koraltan partiden
ihraç edilmiştir. Bu gelişme üzerine partiden istifa eden Bayar arkadaşları ile
birlikte 7 Ocak 1946’da DP’yi kurmuştur5.

1 Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi. Tarih Bölümü, Burdur/Türkiye.

sozer@mehmetakif.edu.tr. Orcid: 0000-0002-1319-2406


2 Mustafa Albayrak, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960), Phoenix Yayınevi, Ankara

2004, s. 24.
3 Albayrak, age., s. 41.
4 Cem Eroğul, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, İmge Kitabevi, Ankara 1990, s. 3-5.
5 Albayrak, age., s. 42-47.

217
SEVİLAY ÖZER

DP’nin Samsun il müteşebbis heyeti 1 Şubat 1946’da oluşturulmuştur.


Emekli Kurmay Albay Şefik Avni Özüdoğru, tüccar Süleyman Balkan, Avni Mu-
saoğlu, Fuat Gümbül, Kerim Ali Çörtük, Avukat Hamit Erip Kenber ve Cemal Bu-
lak’tan oluşan heyet Şefik Avni Özüdoğru’yu başkan seçmiştir. İlk altı ay itiba-
riyle Samsun’un ilçelerinin hemen tamamına yakınında partinin ilçe teşkilatı
oluşturulmuştur. DP’nin ilk şubesi olması bakımından Samsun ayrı bir yere sa-
hiptir. DP Genel Merkezi duyduğu memnuniyeti göstermek bakımından hemen
parti kurucularından Refik Koraltan’ı Samsun’a göndermiştir. 300’e yakın par-
tili tarafından karşılanan Koraltan parti binasına gelerek buradan halka seslen-
miştir. Ayrıca Bafralıların daveti üzerine Bafra’ya da gelmiştir6.
1-1957 Seçimlerinde CHP ve DP’nin Samsun Mitingi
1957 seçimleri öncesinde CHP Genel Başkanı İsmet İnönü ve Başbakan
Adnan Menderes Samsun’a gelerek halka hitap etmiştir. 13 Ekim 1957’de Sam-
sun’a gelen, kalabalık bir grup tarafından karşılanan İsmet İnönü, CHP milletve-
kili adaylarından Rıza Işıtan’ın evinde misafir edilmiştir. 14 Ekim’de Cumhuri-
yet Meydanında düzenlenen mitingde Samsun halkına seslenmiştir7.
İnönü konuşmasında ciddi bir iktisadi buhran karşısında olduklarını be-
lirterek yaşam koşullarının her geçen gün zorlaştığını, bunları dile getirmenin
kusur haline getirildiği, para değerinden bahsetmenin resmi ithamlara maruz
bırakıldığı bu süreçte “Kalkınmanın tabii yoklukları içindeyiz” gibi cevapların
makul cevaplar olmadığının altını çizmiştir. Ayrıca dinin siyasete alet edildiğini
belirterek, Başvekil ile görüşmesinde Menderes’in dinin siyasete alet edilmeye-
ceği teminatını verdiğini hatırlatarak “Bu sözü ne oldu?” demiştir8. İktisadi buh-
ranın rejim meselesine bağlı olduğunu, rejim meselesinin müstakil mahkeme
meselesi, basın hürriyeti meselesi, söz hürriyeti meselesi olduğuna dikkat çe-
ken İnönü, iktidara geldiklerinde basın kanununu değiştireceklerini, seçim ka-
nununda değişiklikler yapacaklarını9, nispi temsil usulünü getireceklerini söy-
lemiştir. Karadeniz turunu Samsun mitingiyle tamamlayan İsmet İnönü, 14
Ekim akşamı Ankara’ya dönmüştür10.

6 Serkan Bulut, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1960), Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sos-
yal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir 2019, s. 13-14.
7 Bulut, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1960)…, s. 202.
8 “İnönü Orta Halli Halk Sönüyor”, Vatan, 15 Ekim 1957, s. 1,5
9 “A. Menderes ve İ. İnönü’nün Konuşmaları”, Vakit, 15 Ekim 1957, s. 2.
10 “CHP Genel Başkanı İnönü Dün Yirmi Bin Samsunlu’ya Hitap Etti”, Ulus, 15 Ekim 1957, s. 3.

218
1957 SEÇİMLERİ ÖNCESİ ADNAN MENDERES’İN BAFRA ZİYARETİ

Samsun’da DP mitingi ise 16 Ekim 1957 tarihinde yapılmıştır. 16 Ekim’de


Samsun’da mahşeri kalabalık olarak tarif edilen büyük bir halk kitlesi tarafın-
dan karşılanan Adnan Menderes’in, Atatürk Parkı’nda kurulan kürsüye ulaş-
ması bile kalabalık nedeniyle zor olmuştur. Kürsüye çıktığında dakikalarca al-
kışlanmıştır. Tezahüratın ardından ilk olarak Maarif Vekili Tevfik İleri, ardından
Maliye Vekili Hasan Polatkan ve Balıkesir milletvekili Sıtkı Yırcalı Samsunlulara
hitap etmiştir. Daha sonra Adnan Menderes, meydanı göz alabildiğine dolduran
halka seslenmiştir. Menderes muhalefette iken Samsun’a ilk geldiğinde Sam-
sun’u DP etrafında bir kale halinde gördüğünü, iktidara geçtikten sonra da her
gelişinde Samsunluların DP’ye olan bağlılıklarının giderek arttığını belirterek
Samsun halkına teşekkür etmiştir. Konuşmasında Samsun halkını ilgilendiren
konulara temas ederek tütünlerin değer pahasında satılması için gereken ted-
birlerin alındığını, hükümetin görevinin sadece üretimi devam ettirmek olma-
dığını, artırmak adına gereken tüm yardımları yapmanın da bir vazife olduğuna
dikkat çekmiştir. Ayrıca işçiler için alınan tedbirlerden söz ederek Samsun işçi-
lerinin de bu tedbirlerden giderek artan bir ölçüde faydalanmaya devam ede-
ceklerini belirtmiştir11.
Menderes konuşmasında ekonomiden siyasete pek çok konu üzerinden
CHP’yi eleştirmiştir. Bunlardan birisi CHP’nin her vatandaşa bir ev vaadidir. İk-
tidarda kaldıkları 27 yıl süresinde kaç kişiye ev yaptırdıklarını sorduktan sonra
yedi yıllık iktidarları süresince Emlak Kredi Bankası vasıtasıyla çok sayıda va-
tandaşı ev sahibi yaptıklarını söylemiştir12. Adnan Menderes Samsun’un Türk
Kurtuluş hareketinin ilk teşebbüs noktası olduğuna vurgu yaptıktan sonra
DP’nin ilk teşkilat kurduğu il olduğunun altını çizmiştir13.
2-Adnan Menderes’in 16 Ekim 1957 Bafra Ziyareti
Adnan Menderes Samsun konuşmasının ardından Sinop’a hareket etmiş,
yol güzergâhında bulunan kaza, nahiye ve köylerdeki halkın sevgi gösterileri ile
karşılanmıştır. Özellikle Bafra’daki tezahürat çok daha dikkat çekici boyutta ol-
muş ve bu durum basında da yer almıştır. Zafer gazetesinde “Başvekil birbirin-
den heyecanlı ve coşkun bu muhabbet gösterilerine teşekkürle mukabele etmiştir.
Bilhassa Bafra’daki tezahürat çok parlak olmuş, mahşeri bir kalabalık hükümet

11 Adnan Menderes’in Konuşmaları Demeçleri Makaleleri, Yay. Haz. Haluk Kılçık, C. VII, Demokrat-
lar Kulübü Yayınları, Ankara 1992, s. 380-387. “Başvekil Adnan Menderes’in Nutku”, Zafer, 17
Ekim 1957, s. 4; “Celal Bayar’ın G. Antep’te, Adnan Menderes’in Samsun’daki Hitabeleri”, Son
Telgraf, 17 Ekim 1957, s. 1.
12“Samsun Notları”, Zafer, 17 Ekim 1957, s. 1
13 “Samsun Notları”, Zafer, 17 Ekim 1957, Zafer, s. 3.

219
SEVİLAY ÖZER

reisini büyük bir samimiyetle bağrına basmıştır” şeklinde yer verildikten sonra
Menderes’in bu karşılamadan duyduğu memnuniyet üzerine Bafralılara teşek-
kürüne değinilmiştir.14 Aşağıdaki fotoğraf da Adnan Menderes’in Bafralılar ta-
rafından karşılanmasına dair güzel bir örnektir. Uzun araç konvoyunun oluş-
tuğu görülen fotoğrafta, aralarında Hüseyin Ünlü (1), İsmail Siper (4), Nihat Mü-
derrisoğlu (6)’nun da bulunduğu bir grup Bafralı görülmektedir.

Resim 1. Adnan Menderes’in Bafra’ya Gelişinde Kendisini Karşılayan Heyet (Kaynak:


Alptekin Ahıshalıoğlu arşivi)

Bafra’ya gelmeden halk Menderes’in konuşacağı Cumhuriyet Meydanı’na


toplanmıştır. Hava kararmış olmasına karşın toplanan halk kitlesi Menderes’in
gelişini büyük bir heyecanla beklemektedir. Adnan Menderes davul zurna ile
karşılanır, havai fişekler atılır. Menderes ve beraberindekiler Şafak Oteli’ne gi-
der. Balkona çıkar çıkmaz “Yaşa Varol” sloganları ve alkış sesi ile meydan inler.
Samsun’dan Bafra’ya geliş yolunda çeşitli yerlerde mola vererek konuşma ya-
pan Menderes, bu coşkun karşılamanın ardından beş dakika müsaade ister. İlk
konuşmayı Tevfik İleri yapar. İleri ilk olarak 1950 yılında yine bir akşam vakti
Celal Bayar ile birlikte Bafra’ya geldiklerini hatırlatarak, “o gün Bayar seçimler

14 “Onlar Tembellikleri ile Milletin İliğini Kurutmuşlardır”, Zafer, 18 Ekim 1957, s. 1.

220
1957 SEÇİMLERİ ÖNCESİ ADNAN MENDERES’İN BAFRA ZİYARETİ

daha yapılmamış olmasına rağmen sizden aldığı güçle seçimleri kazandıklarını


müjdelemiştir” demiştir. Tevfik İleri daha sonra DP iktidarının faaliyetlerine
sözü getirerek yapılan limanlardan, barajlardan bahsederek CHP iktidarı döne-
minde yapılmayan bu işleri kendi iktidarlarının başardığını dile getirerek “Rey-
lerinizi kullanırken Türk Milletine en hayırlı şekilde kullanın!” demiştir.
Tevfik İleri’nin konuşmasının ardından Başvekil Adnan Menderes halka
hitap eder. Menderes daha öncesinde çok kez gelmeye niyet ettiğini ancak her
keresinde bir şekilde gerçekleşmediğini, bu nedenle kendisini Bafra halkına
karşı mahcup hissettiğini ancak Bafralıların kendisine karşı gösterdiği yakın ilgi
ve alaka neticesinde bu duygunun yerini sevince bıraktığını belirtmiştir. Ardın-
dan Menderes, Bafra halkının en büyük geçim kaynağı olan tütünün layık ol-
duğu kıymette satılmadığını, Bafra çiftçisinin bu durumunun kendisini bir hayli
üzdüğünü ve bundan sonraki kampanyalarda bu durumun kesinlikle telafi edi-
leceği sözünü vermiştir. Yine CHP’nin köylünün Ziraat Bankasına olan borcu
üzerinden muhalefette bulunduğunu, bu sorunu halledeceğini ve en kısa sürede
çiftçilerin yeni kredilerini alacaklarını dile getirmiştir.

“Sevgili Bafralılar

Bütün Karadeniz çocukları, sizler gibi bizlere karşı göstermiş oldukları ya-
kın itimat ve sevgiyi muhalifler burada olsalar da görseler. Onlarda bu dü-
şündüklerinden vazgeçerlerdi.

Altınları ne yaptınız diye soruyorlar. Biz iktidarı devir aldığımız zaman 10


ton kadar altın bırakmışlardı. Biz sade bunun 8 tonunu geçenlerde açtığı-
mız Gazi Fişek ve Silah Fabrikası için tediye karşılığı ayırdık. Geri kalan bir
sürü iş için sarfedilen parayı siz düşünün.”

Menderes iktidarda oldukları süre içerisinde yaptıkları işlerin büyüklü-


ğüne dikkat çeker. “Milyonluk işler günlük işler arasına girdi. Allah bana 4-5 sene
sonra tekrar sizlerle karşı karşıya getirmek kısmetini verir de o gün sizlere nasıl
bir yükseliş kayıt ettiğimizi teker teker açıklarım” demiştir. DP’nin refah bir ha-
yat vaadine vurgu yaparak halkın kendi yanlarında oldukça yapamayacakları
hiçbir işin olmadığına dikkat çekmiştir. Buradaki konuşmasında Adnan Mende-
res “Bir münasebetle Mecliste İsmet Paşa’ya şöyle demiştim: Bizim yaptıklarımızı
siz şayet aklınızdan geçirmiş olsaydınız kafatasınız çatlardı”15 Konuşmasına
şöyle son vermiştir:

15 “Samsun Notları”, Zafer, 17 Ekim 1957, s. 2.

221
SEVİLAY ÖZER

“Bakınız şuraya ne muazzam tablo. Bu gün Samsun’da 40-50 bin kişiye hi-
tap ettim. Yarın gazeteler bu muazzam kalabalıktan bahsetmeyerek en çok
5 bin kişi konuşmayı dinledi diyecekler.

Aziz Bafralılar,

Hepinizi sevgi ile kucaklarım. Allah yakında yine hepimizi karşı karşıya
getirsin” 16

3-Adnan Menderes’in Bafra’ya Gelişi Hatırasına Bastırılan Özel Gün


Zarfı
Adnan Menderes’in Bafra’yı ziyareti adına görseli aynı, pulları farklı iki
ayrı özel gün zarfı hazırlanmıştır. Bu zarflar Bafra ve Adnan Menderes konulu
tek filatelik malzemedir. Özel gün zarfı üzerlerinde bir anma pulu, sürekli posta
pulu veya pul baskısı yer alan, damganın konusu ile ilgili tasarım bulunan ve
özel tarih damgası ile damgalanmış filatelik zarflardır17. Adnan Menderes’in
Bafra ziyareti hatırası için hazırlanan özel gün zarfında Adnan Menderes’in fo-
toğrafına yer verilmiştir. Altına da Adnan Menderes’in Bafra’ya geliş tarihi olan
16 Ekim 1957 ve saati 17.00-18.30 not düşülmüştür. İlk zarfın üzerinde Bafra
damgalı 7 pul mevcuttur. Pulların yapıştırılma koreografisi yıldız şeklindedir.
Birinci zarfta 1 Temmuz 1955’de basılan “Atatürk Posta Pulları” serisinden 3
kuruşluk puldan iki adet yer almaktadır. Bu pullar 1 Temmuz 1955’te tedavüle
girmiştir. Pullar, İstanbul Klişecilik ve Matbaacılık TAŞ (Alaeddin Kıral) tarafın-
dan basılmış olup tirajı 2 milyon altı bindir18. Diğer 5 pul ise 1 Temmuz 1956
tarihinde tedavüle giren “Atatürk Posta Pulları” dır. Bu seriden ½, 1, 3, 5 ve 10
kuruşluk pullar kullanılmıştır. 1956 serisi de İstanbul Klişecilik ve Matbaacılık
TAŞ (Alaeddin Kıral) tarafından basılmış olup tirajı 1 milyondur19 (Resim 2).

16 “Başvekil Adnan Menderes Samsun ve Bafra’da Büyük Tezahüratla Karşılandı”, Bafra, 17 Ekim
1957.
17 https://www.filateli.gov.tr/page/sol_menu/filateli_sozluk/2016_filateliterimler.pdf (Erişim

tarihi: 4.10.2022).
18 İsfila, İsfila AŞ., İstanbul 2005, s. 268
19İsfila, s. 277.

222
1957 SEÇİMLERİ ÖNCESİ ADNAN MENDERES’İN BAFRA ZİYARETİ

Resim 2. (Kaynak. https://www.kitantik.com/product/Basvekil-Adnan-Menderesin-


Bafra-Ziyaretleri-Hatirasi-1957-Ilk-Gun-Zarfi-PPT1633_1br9qfykzqxhqoe1wje Erişim
Tarihi: 9.10.2022)

İkinci zarfla birinci zarf arasındaki tek fark pul kullanımındadır. İkinci
zarfta 1955 tarihli “Atatürk Posta Pulları” serisinden 3 kuruşluk puldan 1 adet
yer almaktadır. Diğer 6 pul 1956 tarihlidir. Bu zarfta 1956 serisinden 2 adet ½,
1 adet 1, 2 adet 5, 1 adet 10 kuruşluk pul bulunmaktadır(Resim 3).

Resim 3. (Kaynak: Zafer Gölen Arşivi)

223
SEVİLAY ÖZER

1980 öncesinde PTT dışındaki bazı kişi ve kurumlar da koleksiyon amaçlı


filatelik zarflar üretebilmekteydi. Bahsi geçen zarflar da bu neviden üretilmiş
filatelik materyallerdir. Zarflar Bafralı İshak Zeki Altuner adlı Ermeni bir ku-
yumcu tarafından bastırılmıştır.

Resim 4. İshak Zeki Altuner (Sol başta) (Kaynak: Kaynak: Alptekin Ahıshalıoğlu,
Bafra… Ah Bafra, Postiga, İstanbul 2011, s.444.)

Resim 5. İshak Zeki Altuner ve Ailesi (Kaynak: Facebook)

224
1957 SEÇİMLERİ ÖNCESİ ADNAN MENDERES’İN BAFRA ZİYARETİ

Zira zarfların resmî olarak Bafra PTT Kurumu tarafından hazırlanmadığı,


PTT Bafra Merkez Müdürü Mehmet Kayapınar’ın bizzat Başvekil Adnan Mende-
res’e yazdığı mektuptan anlaşılmaktadır. Bafra PTT Merkez Müdürü Mehmet
Kayapınar bu zarflardan iki tane temin ederek imzalaması istemi ile Menderes’e
hitaben Ankara’ya göndermiştir. Kayapınar’ın dilekçesi aşağıdaki gibidir:

Beşeriyetin medarı iftiharı çok muhterem başvekilimiz

Adnan Menderes

ANKARA

Bafra’yı şereflere gark eden ilk teşrifiniz dolayısile burada hazırlanan ha-
tıra zarfının pulculuk âleminde kıymeti pek büyük olacaktır. Tedarik ede-
bildiğim iki zarftan birini yüksekliğinize nacız bir hatıra olarak takdime
cesaret ediyorum. Ayrıca sunduğum ikinci zarfın maddi ve manevi kıymeti
yüksek imzanızla en üstün seviyeye yükselecek ve tarihi bir eser olacaktır.

İmzanızla tekemmül etmiş zarfa nail olabilirsem ebediyen kalbimde sak-


layarak kendimi mesut ve bahtiyar ad edeceğim. Hürmetle ellerinizden
öperim.

22/10/1957

PTT Bafra Merkez Müdürü

Mehmet Kayapınar 20

Sonuç
Türk Demokrasi tarihinde çok partili siyasi hayata geçiş iç ve dış koşulla-
rın olgunlaşması sonucu 7 Ocak 1946 tarihinde DP’nin kuruluşuyla gerçekleş-
miştir. Çok kısa süre içerisinde hızla teşkilatlanmasını tamamlayan DP, 14 Ma-
yıs 1950 Genel seçimlerini kazanarak iktidara geçmiştir. “Yeter Söz Milletindir”
sloganı ile seçim çalışmalarında öne çıkan DP, 1954 Seçimlerinde de başarısını
sürdürmüştür. Ancak 1958 seçimlerinin bir yıl erkene çekilmesi tartışmaları
beraberinde getirmiştir. Seçim çalışmaları bünyesinde düzenlenen mitinglerde
muhalif partiler DP’ye yönelik sert eleştiriler yöneltmişlerdir. DP’nin önde ge-

20 BCA, Fon Kodu: 30.1.0.0, Yer No: 10.60.21.

225
SEVİLAY ÖZER

len isimleri seçim meydanlarında bu söylemlere yanıt verdikleri gibi o güne ka-
dar iktidar partisi olarak yaptıkları hizmetleri dile getirmekten de kaçınmamış-
lardır. Bu illerden biri DP’nin ilk teşkilatlandığı il olan Samsun’dur.
1957 Seçimleri öncesinde CHP Genel Başkanı İsmet İnönü 14 Ekim
1957’de, Başbakan Adnan Menderes de 16 Ekim 1957 tarihinde Samsun’da dü-
zenlenen mitingde konuşma yapmıştır. Adnan Menderes Samsun’daki konuş-
masını tamamladıktan sonra Bafra’ya gelmiş burada halkın sevgi gösterisi ile
karşılanmıştır. Cumhuriyet Meydanında Bafralılara hitap ederek, Bafra’ya gel-
mekten duyduğu memnuniyeti dile getirmiştir. Ayrıca Başbakan Menderes
Bafra halkının geçim kaynağı olan tütün alımlarında halkın yararını gözetecek
şekilde iyileştirme yapılacağını belirttikten sonra iktidarları süresince yaptık-
ları çalışmalardan söz etmiştir.
Adnan Menderes’in Bafra’ya gelişi hatırasına özel gün zarfı bastırılmıştır.
Kaç adet hazırlandığı tespit edilemeyen bu zarflar, görseli aynı pulları farklı iki
ayrı özel gün zarfı şeklinde hazırlanmıştır. Adnan Menderes’in fotoğrafına yer
verilen zarfın üzerinde Adnan Menderes’in Bafra’ya geliş tarihi olan 16 Ekim
1957 ve saati 17.00-18.30 not düşülmüştür. Zarflar, Bafralı İshak Zeki Altuner
adlı Ermeni bir kuyumcu tarafından bastırılmıştır. Başbakan Menderes
Bafra’dan son derece memnun olarak ayrılmıştır.

Kaynaklar
BCA, Fon Kodu: 30.1.0.0, Yer No: 10.60.21.
Bafra
Son Telgraf
Ulus
Vakit
Vatan
Zafer
Adnan Menderes’in Konuşmaları Demeçleri Makaleleri, Yay. Haz. Haluk Kılçık, C.
VII, Demokratlar Kulübü Yayınları, Ankara 1992.
Ahıshalıoğlu, Alptekin, Bafra… Ah Bafra, Postiga, İstanbul 2011, s.444.
Albayrak, Mustafa, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Parti (1946-1960), Phoenix
Yayınevi, Ankara 2004.
Eroğul, Cem, Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi, İmge Kitabevi, Ankara 1990.
Bulut, Serkan, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1960), Nevşehir Hacı Bektaş Veli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir 2019.
İsfila, İsfila AŞ., İstanbul 2005.
Zafer Gölen Arşivi.
https://www.filateli.gov.tr/page/sol_menu/filateli_sozluk/2016_filateliterim-
ler.pdf (Erişim tarihi: 4.10.2022).

226
Bafra Tahta Minareli Camii (Nuri İbrahim Cami)

227
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE
EKONOMİK YANSIMALAR

Dr. Öğretim Üyesi Esra TÜRE1

Giriş
Demokrat Parti (DP) döneminde Bafra’daki siyasi ve ekonomik yansıma-
ları anlayabilmek için öncelikle Türkiye'de demokrasi sürecini ve DP’nin oluşu-
munu ele almak gerekmektedir. İnönü dönemiyle birlikte gerek iç politikadaki
gerekse dış politikadaki gelişmeler sonucu çok partili siyasi yaşama geçilmiştir.
Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarından itibaren Türkiye’nin izlediği dış
politika iç politikayı da paralel bir şekilde etkilemiştir. Türkiye savaş süresince
denge politikası izlemeye çalışmıştır. Ancak savaşın sonlarına doğru San Fran-
sisco’da Birleşmiş Milletler konferansının yapılacağı duyurulmuştu. 1945 yılı-
nın Nisan ayı sonunda San Fransisco’da düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler
konferansına kurucu üye olarak davet edilebilmek için 1 Mart 1945 tarihinden
itibaren Almanya ve Japonya ile savaş halinde olmak gerekliydi. Bu nedenle
Türkiye 23 Şubat 1945 tarihinde Mihver Devletlere savaş ilan etmiştir2. Böylece
Türkiye konferansa davet edilmiş ve Birleşmiş Milletler Örgütü’nün kurucu
üyelerinden biri olmuştur3. İnönü’nün Batı ittifakında yer alma kararında dış
baskı unsurunun yer aldığı da öne sürülen görüşler arasındadır, ancak iç politi-
kadaki gelişmelerin etkisi üzerinde durmak daha gerçekçi bir yaklaşım olarak
değerlendirilmektedir4.

1 Amasya Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Amasya. esra.ture@amasya.edu.tr.


ORCID: 0000-0001-9875-0587.
2 Mustafa Aydın, “1939-1945: Savaş Kaosunda Türkiye, Göreli Özerklik-2”, Türk Dış Politikası, ed.

Baskın Oran, C. I, 15. Basım, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, ss. 472-474.
3 Rifat Uçarol, Siyasi Tarih (1789-2014), 10. Basım, Der Yayınları, İstanbul 2015, s. 923.
4 Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1845), C. 2, 7. Basım, İletişim Yayınları, İstanbul

2017, ss. 561, 562.

229
ESRA TÜRE

Türkiye’de çok partili rejimin oluşumu ilginçtir. Partileşme süreci Cum-


huriyet Halk Partisi (CHP) içinde başlayan muhalefetin dışa vurumunun bir so-
nucudur. Parti içerisindeki ilk muhalefet 1945 yılı bütçe görüşmeleri sırasında
ortaya çıkmış ve Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ile had safhaya ulaşmıştır.
Parti içerisinden dört isim Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat
Köprülü CHP grubuna "dörtlü takrir" olarak adlandırılacak olan bir önerge ver-
mişler ve önerge reddedilmiştir5. Çok partili siyasi yaşama geçişte iktidara al-
ternatif olmasa da ilk partinin, Nuri Demirağ tarafından 5 Eylül 1945 tarihinde
kurulan Milli Kalkınma Partisi olduğu hatırlatılmalıdır.6. Milli Kalkınma Par-
tisi’nden sonra öne çıkan ikinci parti ise 7 Ocak 1946 tarihinde “dörtlü takrir”i
sunan isimler tarafından kurulan DP’dir7. DP kurucularından Adnan Menderes
kısa sürede partinin en popüler ve en etkili lideri haline gelmiştir8. Parti, çok
geçmeden büyük halk kitlelerinin desteğini almayı başarmıştır9. Bu partilerle
birlikte 1946 yılı içerisindeki toplam parti sayısı 16’ya ulaşmıştır10.
Atatürk sonrası dönemde Türkiye’nin demokratik gelişiminde 14 Mayıs
1950 milletvekili genel seçimleri büyük önem taşımaktadır11. 21 Şubat 1950 ta-
rihinde yayınlanan Milletvekilleri Seçimi Kanunu’na göre seçimlerin tek dere-
celi, genel, eşit ve gizli oyla serbest yapılması, oyların açık olarak sayılması be-
nimsenmiştir12. Katılımın yoğun olduğu seçimlerde seçmenin %89,3’ü sandığa
gitmiş ve dürüst seçimlerin neticesinde DP 408, CHP 69, Millet Partisi 1, bağım-
sızlar 9 milletvekili çıkarmıştır13.

5 Tevfik Çavdar, “Demokrat Parti”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 8, İletişim Yayın-
ları, İstanbul 1983, s. 2064.
6 Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin Saner, 7. Basım, İletişim Yayın-

ları, İstanbul 2000, ss. 306, 307.


7 Cemil Koçak, İktidar ve Demokratlar: Türkiye’de İki Partili Siyasi Sistemin Kuruluş Yılları (1945-

1950), C. II, İletişim Yayınları, İstanbul 2012, s. 15.; Tevfik Çavdar, “Demokrat Parti”, Cumhuriyet
Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 8, İletişim Yayınları, İstanbul 1983, s. 2064.
8 William Hale, Türkiye’de Ordu ve Siyaset, çev. Ahmet Fethi, Alfa Yayınları, İstanbul 2014, s. 126.
9 Filiz Çolak, “Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş ve Demokrat Parti (1945-1950)”, Türkler Ansik-

lopedisi, ed. Hasan Celal Güzel, vd., C. 16, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 1431.
10 Cengiz Sunay, “Demokrat Parti ‘Çok Partili Demokrasiye Geçiş’”, İttihat ve Terakki’den Günü-

müze Türkiye’de Siyasal Partiler, ed. Turgay Uzun, Orion Kitabevi, Ankara 2013, s. 175.
11 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, çev. Metin Kıratlı, 5. Basım, Türk Tarih Kurumu

Yayınları, İstanbul 1993, s. 302.


12 T.C. Resmî Gazete, Milletvekilleri Seçimi Kanunu, S. 7438, 21 Şubat 1950, s. 17801.
13 Cemil Koçak, “Siyasal Tarih 1923-1950”, Türkiye Tarihi: Çağdaş Türkiye 1908-1980, C. 4, yay.

yön. Sina Akşin, Cem Yayınevi, İstanbul 1997, ss. 153-154.

230
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR

1950 seçimleriyle tek parti dönemi sona ermiş, parlamenter demokrasi


dönemi başlamıştır14. DP kurucularından Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçil-
miş,15 Adnan Menderes ise hükümeti kurmuştur16. DP kendisini milletin gerçek
temsilcisi olarak görmüştür17. Çünkü DP, halkın oyuyla gelmişti ve halktan daha
güçlü bir yapı olamazdı18. Şevket Süreyya Aydemir'e göre DP iktidara geldikten
sonra zafer sarhoşluğu yaşamamıştır19.
DP’nin 10 yıllık iktidar süresi içerisinde 1950-1954 yılları arası ekonomik
olarak rahatlamanın önemli yer tuttuğu bir dönemdir20. DP ile birlikte siyaset
halk katılımına dayanmış, ekonomik kalkınma ve hizmetler öncelik verilen po-
litikalar arasına girmiştir21. DP’nin ilk yılları Türkiye’nin önemli gelişmelere şa-
hitlik ettiği yıllar olmuştur. Üretim artmış, milli gelir yükselmiş, karayolları, ba-
raj yapımları gibi hizmetler sağlanmıştır. Köy Enstitüleri kapatılmış olmasına
rağmen eğitimde kurum, öğretmen ve öğrenci sayısı DP döneminde bir kat art-
mıştır22. Ancak bunların Amerika’nın sağladığı yardımlar ile gerçekleştirilen
suni bir refah olduğu belirtilmelidir23. 1954’ten itibaren özellikle ekonomik
tablo tersine dönmeye başlamıştır. DP 1954 seçimlerinde büyük bir başarı elde
etmişti, ancak artık önünde zor günler vardı24. Ekonomiyle birlikte siyasi tablo
da tersine dönmeye başlayacaktır. Zira DP’nin vaatleri arasında yer alan “Ana-
yasa teminatı, adalet teminatı, basın hürriyeti, dini siyasete alet etmemek, anti-
demokratik kanunları kaldırmak, iktidarla muhalefet arasında normal parla-
mento münasebetlerinin kurulması...” şeklindeki sözler unutulacaktır25. 27 Ma-
yıs darbesine kadar iktidarda bulunan DP’nin uygulamalarına yeri geldikçe me-
tin içerisinde daha detaylı değinilecektir.

14 Lewis, age., s. 303.


15 T.C. Resmî Gazete, Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanlığına Seçildiği Hakkında, S. 7513, 23 Mayıs
1950, s. 18525.
16 T.C. Resmî Gazete, Bakanlar Kuruluna Güvenildiğine Dair, S. 7523, 3 Haziran 1950, s. 18577.
17 Aydemir, Menderes’in Dramı, s. 191.
18 Mehmet Ali Birand, Emret Komutanım, 8. Basım, Milliyet Yayınları, İstanbul 1986, s. 433.
19 Şevket Süreyya Aydemir, Menderes'in Dramı (1899-1960), 5. Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul

1993, s. 139.
20 Çavdar, “Demokrat Parti”, s. 2068.
21 Kemal H. Karpat, Osmanlı’dan Günümüze Asker ve Siyaset, çev. Güneş Ayas, Timaş Yayınları, İs-

tanbul 2010, s. 236.


22 Mete Tunçay, “Siyasal Tarih (1950-1960)”, Türkiye Tarihi: Çağdaş Türkiye 1908-1980, yay. yön.

Sina Akşin, C. 4, Cem Yayınevi, İstanbul 1997, s. 178.


23 Birand, age., s. 433.
24 Çavdar, “Demokrat Parti”, s. 2068.
25 Aydemir, Menderes’in Dramı, s. 230.

231
ESRA TÜRE

Çalışmamızın asıl konusunu oluşturan DP döneminin Bafra’daki siyasi ve


ekonomik yansımalarına geçmeden önce Bafra ilçesi hakkında da kısaca bilgi
vermek gerekmektedir. Bafra’nın tarihi geçmişinin M.Ö. 4000 yılına kadar uzan-
dığı tahmin edilmektedir. Gasgalar, Hititler, Frigler, Roma, Bizans, Selçuklular
ve nihayetinde Osmanlılara ev sahipliği yapmış olan Bafra büyük bir medeni-
yetler geçmişine sahiptir26. Osmanlı Dönemi’nde Canik sancağının en batıdaki
kazâsı olan Bafra’nın eski adı Güründür Pazarı’dır27. Bafra kazâsı sırasıyla 16.
yüzyılda Rum eyaletine, 17. ve 18. yüzyıllarda Sivas eyaletine, 1846 yılından iti-
baren Trabzon eyaletine ve 1924’te Samsun’a bağlanmıştır28. Bafralılar Millî
Mücadele Dönemi’nde vatanın kurtuluşu için tüm güçleriyle mücadeleye ortak
olmuşlardır. Rum çeteleriyle mücadele edebilmek için Bafra’da Cemiyet-i Hay-
riye-i İslamiye teşkilatı kurulmuş ve teşkilat üyeleri ile Bafralılar Mustafa Kemal
Paşa’ya olan bağlılıklarını bildirmişlerdir. Teşkilat daha sonra Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’ne dönüşmüştür. Vatanın bağımsızlığı sağlanıncaya kadar kararlılıkla
mücadele etmişlerdir29. Bafra Cumhuriyet döneminden itibaren de Samsun’un
büyük bir ilçesi konumundadır.
Çalışmada DP döneminde Bafra’nın siyasi ve ekonomik gündemi tespit
edilerek alana katkı sağlamak amaçlanmıştır. Siyasi ve ekonomik konular ayrı
başlıklar altında, kronolojik olarak seçim dönemleri dikkate alınarak incelen-
miştir.
1950-1954 Yılları arasında Bafra’da Siyasi Gündem
Yerel bölgelerin tarihini ya da bu bölgelerde yaşanan gelişmeleri daha de-
taylı olarak inceleyebilmek için o bölgeye ait basın kaynakları, özellikle yerel
gazeteler araştırmacılar için büyük önem taşımaktadır. Basın kaynak olarak
kullanılırken gazetenin ideolojik ya da siyasi duruşu dikkat edilmesi gereken
önemli hususlardan biridir. Zira çalışmanın objektifliğine zarar verebilir. Bu ça-
lışmanın temel kaynaklarından birini Bafra’ya ait yerel bir gazete olan Bafra ga-
zetesi oluşturmaktadır. Gazetenin tercih edilmesindeki sebep ise 1950 Temmuz
ayından itibaren yayın hayatını sürdürmüş uzun soluklu bir gazete olmasıdır.
Çalışmanın esas konusunu gazetenin olaylara bakışından ziyade Bafra’da hangi
konuların kamuoyu tarafından önem taşıdığını analiz etmek oluşturmaktadır.

26 Hasan Yiğit, Bafra Tarihi, Özyılmaz Matbaası, Bafra (?), ss. 5-16.
27 Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1999, s.
34.
28 Tahir Sezen, Osmanlı Yer Adları (Alfabetik Sırayla), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Mü-

dürlüğü Yayın Nu: 21, Ankara 2006, s. 56.


29 Hanife Gümüş, Milli Mücadele’de Samsun, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2007, ss. 41-43.

232
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR

Kısacası gazetenin kesintisiz bir yayın hayatına sahip olması gündemi takip
edebilmemize olanak sağlaması açısından önem taşımıştır. Bafra gazetesine ait
ulaşılabilen ilk sayı 8 Temmuz 1950 tarihine aittir. Bu tarihte gazetenin sahibi
Mübeccel Dilmaçoğlu’dur. Gazete kendisini “Haftalık, Siyasi Memleket Gazetesi”
olarak tanımlamıştır. Gazetenin 2019 yılına kadar basılı nüshaları mevcuttur.
Aslında birçok dönemde olduğu gibi DP döneminde de Bafra’da gündemi
en çok meşgul eden, hatta siyasete yön veren konuların başında ekonomi ve tü-
tün gelmektedir. 14 Mayıs 1950 tarihinde genel seçimleri ülke genelinde kaza-
nan DP, Samsun’da da seçimleri kazanmıştı. Terme, Havza ve Ladik’te CHP,
Bafra dahil diğer ilçelerde DP kazanmıştı. Ancak bazı ilçelerde CHP kazanmış
olmasına rağmen bu dönemde uygulanan seçim sistemi30 nedeniyle meclise
Samsun’dan sadece DP’nin adayları milletvekili olarak girebilmiştir31. Seçimler
öncesinde il genelinde olduğu gibi Bafra’da da adayların faaliyetleri dikkat çe-
kiciydi. Bu süreçte Samsun’da görevlendirilmiş olan CHP Samsun Yoklama Ku-
rulu Başkanı Ordu Milletvekili Hamdi Şarlan’ın tespitleri önemlidir. Bafra’daki
manzara Şarlan için üzüntü vericidir. Zira CHP Bafra’da hizmet için bir iki araba
tahsis edebilmişken DP, on taneden fazla arabayla faaliyet yürütüyordu. Şarlan
propaganda sürecinin yoğun olduğu bu dönemde halkın tek konusunun seçim-
lerden ziyade tütün satışlarının düşük gitmesi olarak aktarmıştır. Halkın bu
yönde şikayetleri ve bankalara borçları vardı. Bu nedenle Şarlan, Samsun’da ik-
tidarın değişmesine etki eden en önemli faktörün tütün ve bu konudaki beklen-
tiler olduğuna vurgu yapmıştır32. Bafra’da da görüyoruz ki DP’nin iktidara geli-
şinden sonra halkın beklentisi hayat pahalılığına ve ekonomik sıkıntılara çözüm
bulunmasıdır. Çünkü halk DP’ye bunun için oy vermişti33. Bafra gazetesi vatan-
daşın beklentilerini sık sık ilk sayfaya taşımış ve iktidarının ikinci ayında açıkça
DP’den ekonomik sorunların ne zaman son bulacağını, çiftçinin topraksızlıktan
ne zaman kurtulacağını sormuştur34. Ekonomiden bu yönde beklentiler mev-

30 1946-1957 yılları arasındaki seçimlerde, tek dereceli liste usulü çoğunluk seçim sistemi uygu-
lanmıştır. Bu sistemine göre seçim bölgesinde kullanılan oyların salt çoğunluğunu alan parti, o
seçim bölgesindeki tüm milletvekillerini de kazanmıştır. Bkz: Milletvekili Genel Seçimleri 1923-
2011, Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Ankara 2012, s. XII.
31 Önder Duman, “Beyaz Devrim”den 28 Şubat’a Samsun’da Seçimler ve Siyaset (1950-2000), Canik

Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2017, ss. 59-61.


32 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 490-1-0-0/377-1594-

1.
33 “Mevlüt”, Bafra, 8 Temmuz 1950, s. 1.
34 Alptekin Güven, “DP’ye Açık Mektup”, Bafra, 22 Temmuz 1950, ss. 1, 4.

233
ESRA TÜRE

cutken DP’nin bazı politikaları gazeteyi ve kamuoyunu rahatsız etmiştir. DP ik-


tidara gelir gelmez hem ordu hem de idare mekanizması içinde değişiklikler
yaptı. On beş general ve yüz elli albayı emekliye ayırmış, idare mekanizmasında
yetkili kişiler de değiştirilmiştir35. Bafra gazetesi yazarlarından Alptekin Güven
bu durumun yaratacağı sonuçlara ilişkin önemli bir tespitte bulunmuştur. Yazar
öncelikle memurların tasfiyesini, emekliye sevk edilmesini, yer değiştirmesini
eleştirmiştir. Hükümetin bu şekilde idari baskılar ile kurulamayacağını vurgu-
lamıştır. Daha da önemlisi yazar, memurların yerlerine getirilen yeni memurla-
rın DP’li olduklarını düşünmektedir. Bu nedenle Alptekin Güven iktidar değiş-
tikçe memurların değişmesinin gelenek haline gelebileceği tehlikesine dikkat
çekmiş ve bunun sakıncaları üzerinde durmuştur36.
Milletvekili Genel Seçimlerinden sonra muhtarlık ve belediye seçimleri
yapılacaktı. Çok partili demokratik sistemin yansımaları merakla beklenmek-
teydi. Belediye seçimlerinden önce Bafra’da Ağustos 1950’de muhtarlık seçim-
leri yapılmıştır. Seçimlere köylerdeki toplam 20.940 seçmenden 16.043’ü katıl-
mıştır. Seçim sonuçlarına göre 74 köyden 43’ünde CHP, 31’inde DP adayları ka-
zanmıştır. İlçede ise 7.558 seçmenden 3.726’sı seçimlere katılmıştır. Buradaki
sonuçlara göre 3 mahallede DP, 5 mahallede CHP adayları kazanmıştır. CHP’nin
muhtarlık seçimlerini kazandığı köyler şunlardır: Ağcaalan, Ağalan, Aktekke,
Asar, Ayazma, Büzmelek, Canikliyurdu, Çetirli Pınar, Çağşur, Çalköy, Darboğaz,
Demşek, Dededağı, Derbent, Domuzağı, Emenli, Eldavut, Elalan, Engiz, Eyne-
gazi, Ekiztepe, Gökalan, Gelemarı, Harız, Kasnakçımermer, Karaburç, Kaygusuz,
Kanlıgüney, Köseli, Kuşçular, Kuşkayası, Lengerli, Mardar, Meşeli Türkmenler,
Osmanbeyli, Peskeller, Paşaşıh, Sarpun, Sürmeli, Selemelik, Türkköyü, Tekke
Sarmaşık, Yiğitalan. PD’nin kazandığı köyler ise şunlardır: Bakırpınar, Bengü, B.
Kuşluğan, Cırıklar, Çulhakoca, Dedeli, Düzköy, Elifli, Evrenuşağı, Gazibeyli,
Gökçe Ağaç, Hacılar Kürtler, Hırsamengenler, Hotmaşa, İlyaslı, İğdir, İnözü Ko-
şaca, Kaydalapa, Kapu kaya, Kelikler, Keresteci, Kolay, Kösedik, Köleyurdu, Mar-
tıkale, Ormanus, Sarıköy, Sulaş, Terzili, Tosköy ve Virancık37. Bu sonuca göre
DP’nin Samsun’da milletvekili seçimlerini kazandığı ama Bafra’da muhtarlık se-
çimlerini kaybettiği söylenebilir.

35 Durmuş Ali Arslan- Ahmet Çağrıcı- Mustafa Albayrak, Türk Siyasal Hayatında Demokrat Parti
ve Adnan Menderes, Mersin Akdemi Yayınları, Mersin 2020, s. 90.
36 Alptekin Güven, “Bekliyoruz”, Bafra, 3 Ağustos 1950, ss. 1, 2.
37 “Seçim Haberleri”, Bafra, 17 Ağustos 1950, s. 3.

234
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR

Muhtarlık seçimlerinin hemen akabinde Eylül 1950’de belediye seçimleri


yapılacaktı. Bu seçimler “hükümette yapılan demokratik değişimin mahalli teş-
kilatlarda temsili” anlamına geliyordu38. 1950 belediye seçimlerine Türkiye ge-
nelinde katılım oranı %53,2’dir. Türkiye’deki seçmenin neredeyse yarısı sandık
başına gitmemiştir. Samsun’daki tabloya baktığımızda da 50.955 seçmenden
29.996’sı seçimlere katılmıştır39. Bafra’daki belediye seçimlerinde ise beklen-
meyen bir olay yaşanmıştır. DP’nin belirtilen süre içinde aday listelerini seçim
kuruluna vermemiş olması DP’nin belediye seçimlerine girememe sorunu or-
taya çıkarmıştır40. Gazete ve dolayısıyla kamuoyu böyle bir hatayı hayretle kar-
şılamıştır41. 3 Eylül 1950 tarihinde yapılan belediye seçimlerine endişe edildiği
gibi DP Bafra’da girememiş ve CHP seçimi kazanmıştır. Bafra’da seçimlere katı-
lım oranı %20 civarında olmuştur. DP’nin seçime girememesi ve DP’lilerin oy
kullanmaması oranın düşük olmasının sebebi olarak görülmüştür42. Belediye
meclisi üyelerinin 9 Eylül’de yaptıkları toplantıda Necati Bora belediye başkan-
lığına seçilmiştir43. Muhtarlık seçimlerinde olduğu gibi belediye seçimlerinde
de Bafra kazanan parti yine CHP olmuştur.
DP iktidarının ilk aylarında Bafra’da dikkat çeken gelişmelerden biri de
anti-komünist eylemlerdir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’de
Tek Parti döneminden itibaren komünist yapılanmaların karşısında durulmuş-
tur. Hatta ilk olarak 1948 yılında Komünizmle Mücadele Derneği kurulmuş-
tur44. Ancak DP iktidarı döneminde komünizmle mücadele adına yapılan eylem-
ler öyle bir noktaya ulaşmıştır ki her kötülüğün ardında komünistlerin yer al-
dığı öne sürülmüştür45. Bafra’da da DP iktidarının ilk aylarında iki büyük miting
düzenlenmiştir. İlki 17 Ağustos 1950 tarihinde gençlik tarafından “komünizmi
lanetlemek” amacıyla yapılmıştır46. Düzenlenen mitinge binlerce insanın katıl-
dığı aktarılmıştır47. Çok geçmeden “Bafra Komünizmle Savaş Derneği” kurul-
muştur. Derneğin ana tüzüğü Bafra gazetesinin 5 Ekim 1950 tarihli sayısında

38 A.S., “Yeni Belediyeye Düşen Vazifeler”, Bafra, 31 Ağustos 1950, s. 2.


39 BCA, 30-1-0-0/51-309-4.
40 “İlçemize D.P. Belediye Seçimlerine Giremiyor”, Bafra, 24 Ağustos 1950, s. 2.
41 M.K., “Aşkolsun Güzel Atladılar”, Bafra, 24 Ağustos 1950, s. 3.
42 “İlçemizde Seçimler Sükûnetle Yapıldı”, Bafra, 7 Eylül 1950, s. 1.
43 “Yeni Belediye Meclisi İlk Toplantısını Yaptı”, Bafra, 14 Eylül 1950, s. 1.
44 Zehra Aslan, “Türk-Rus İlişkileri Ekseninde Türkiye’de İktidarların ‘Sol’ Algısı (1923-1960)”,

Karadeniz Araştırmaları, S. 51, Güz 2016, ss. 181-185.


45 Tanel Demirel, “1946-1980 Döneminde ‘Sol’ ve ‘Sağ’”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Dö-

nemler ve Zihniyetler, ed. Tanıl Bora ve Murat Gültekingil, C. 9, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s.
417.
46 “Gençlik Miting Yapıyor”, Bafra, 17 Ağustos 1950, s. 1.
47 “Gençliğin Mitingi”, Bafra, 24 Ağustos 1950, s. 1.

235
ESRA TÜRE

tam sayfa olarak yayınlanmıştır. Tüzüğe göre dernek, komünisti vatan haini
saymış ve komünizmle mücadeleyi amaç edinmiştir. Dernek 30 Ekim 1950 ta-
rihinde yapacağı ilk kurul toplantısı için gazetede davet yazısı yayınlatmıştır.
Gazete de derneğe destek olarak halkın komünizm hakkında bilgi sahibi olma-
dığını, komünizmin “tehlikelerinin” özellikle kasaba ve köy halkına anlatılması
gerektiği üzerinde durmuştur. Dernek kurulduktan kısa bir süre sonra 7 Aralık
1950 tarihinde “Kore şehitlerini anmak ve komünizmi lanetlemek” amacıyla bir
miting düzenlemiştir. Cumhuriyet meydanında düzenlenen mitinge ilkokullar-
dan, ortaokullardan ve vatandaşlardan geniş bir katılımın olduğu; mitingin or-
taokul öğrencilerinin söylediği “Dağ Başını Duman Almış” marşı ile sonlandığı
aktarılmıştır48. Ancak Bafra gazetesinden gözlemlendiği kadarıyla daha sonra-
ları bu tarz mitinglere rastlanılmamıştır. Zaten gazete de derneğin yeterince ak-
tif olmadığını belirtmiştir49.
1950-1954 Yılları Arasında Bafra’da Ekonomik Gündem
1950 seçim sonuçlarının belirlenmesine etki eden edecek kadar büyük
bir öneme sahip olan ekonomi Bafralılar için de çok önemliydi. Çalışmamızın
başında belirttiğimiz gibi DP iktidarından ivedilikle çözüm beklenilen temel hu-
sus ekonomik sıkıntılardı. DP iktidarının üzerinden dört ay geçmiş ama Bafra
gazetesinde görüyoruz ki işsizlik sorunu Bafralıları meşgul etmekteydi. İşsizliğe
çözüm bulunması en büyük beklentilerden biri olmuştur. Özellikle tütün mer-
kezi olarak görülen Bafra’da az bir ücretle de olsa gençlere iş imkânı sağlanması
umut edilmiştir. Fakat aksine gazete işsizliğin daha da arttığından ve iş sahala-
rının genişletilmediğinden şikâyet etmiştir50. Ekonomik durum bu şekilde sey-
rederken 6 Aralık 1951 tarihinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar Bafra’ya ziyarette
bulunmuş ve yoğun bir ilgiyle karşılanmıştır. Şunu belirtmek gerekir ki, Bafra
gazetesinde de açıkça gözlemlenmekte, Bafra’nın gündemini büyük ölçüde eko-
nomi ve tütün belirlemekteydi. Siyasilerden beklentiler de bu nedenle ağırlıklı
olarak ekonomi ekseni etrafında şekillenmiştir. Cumhurbaşkanı Celal Bayar gel-
diğinde de kendisinden beklenti bu yönde olmuştur. Bafra’nın önde gelen isim-
leri arasında yer alan Belediye Başkanı Necati Bora, Ticaret ve Sanayi Odası Baş-
kanı Ali Kale, DP Başkanı Ömer Güriş, CHP Başkanı Mustafa Ergin, Tütün Ekici-
ler Cemiyeti Başkanı Mahmut Kitaplı ve Tütüncüler Birliği Başkanı Süleyman
Türk bir araya gelerek Bafralıların isteklerini dile getiren bir dilekçe hazırla-

48 “Kore Şehitlerimizi Anmak İçin İlçemizde Tertip Edilen Miting”, Bafra, 14 Aralık 1950, s. 1.
49 Barometre, “Bir Cemiyet’e Dair”, Bafra, 18 Ocak 1951, s. 1.
50 MAT, “İşsizlik ve İktidardan Beklediğimiz”, Bafra, 21 Eylül 1950, s. 2.

236
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR

mışlar ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a sunmuşlardır. Dilekçedeki ağırlıklı ko-


nuyu tütün ve tütün üreticileri oluşturmuştur. Dilekçede tütün fiyatlarının yük-
seltilmesi ve köylünün mali durumunun düzeltilmesi talep edilmişti. O yıl
Bafra’da hiç olmadığı kadar tütün üretimi olmuştu. Bafra’nın önemli bir kısmı-
nın geliri tütünden sağlandığına ve bu işin dışında kalan 7-8 ay boyunca vatan-
daşın işsiz kaldığına dikkat çekilmiştir. Bunun için Bafra’da bir tütün işleme evi-
nin kurularak işsizliğe çözüm sağlanması istenmiştir51.
Çok geçmeden 28 Şubat 1952 tarihinde düzenlenen Bafra DP ilçe kongre-
sinde de istekler ve dilekler beyan edilmiştir. Yapılan görüşmeler neticesinde
kongre sonrasında Başbakan Adnan Menderes’e ve DP Genel Kurul Başkanlı-
ğına birer telgraf gönderilmiştir. Telgraf Bafra gazetesinde kamuoyu ile payla-
şılmıştır. Telgrafın konusunu sadece tütün oluşturmuştu. Bu dönemde Bafra’da
satış için bekleyen sekiz milyon kilo olduğu, ancak günlük alımların çok düşük
olması nedeniyle tütünlerin çürüme sorunu ile karşı karşıya kalabileceği bildi-
rilmiştir. Ayrıca üreticinin fiyatlardan memnun olmadığı, fiyatların ayarlanması
ve günlük tütün alım miktarının yükseltilmesi gerektiği iletilmiştir52. Bafra ga-
zetesi yazarlarından Faruk Güven de ilçe kongresine katılan isimlerdendir. Gü-
ven’in burada milletvekillerini açıkça eleştirdiği53, ancak DP İl İkinci Başkanı
Yusuf İzzettin Kefeli’nin54 ise bu eleştirileri pek kabul etmediği aktarılmıştır.
Bunun üzere Faruk Güven, Kefeli’ye açık bir mektup yazarak gazetede yayınla-
mıştır. Güven, seçtikleri milletvekillerinin seçimlerden sonra gelip dert ve di-
leklerini dinlemediklerini açıkça belirtmiş ve dinlenilmeyen bir milletin ezbere
kararlarla yönetilemeyeceğini savunmuştur55.
1954 seçimlerine kadar geçen sürede baktığımızda DP iktidarı Bafra’da
yerel yönetimde temsil imkânı bulamamıştır. Bafra 1955 yılına kadar CHP yö-
netiminde kalacaktır. Ekonomide ise beklenen iyileşmenin görülmediği çıkarı-
mında bulunabiliriz. Zira gazetenin ilk sayfaları daima ekonomi üzerine olmuş
ve kamuoyunun beklentileri sık sık yansıtılmıştır.

51 “Bafralıların Cumhurbaşkanımız Sayın Celal Bayar’dan Dilekleri”, Bafra, 13 Aralık 1951, ss. 1,
3.
52 “Bafra D.P. İlçe Kongresinin Çektiği İki Telgraf”, Bafra, 6 Mart 1952, s. 1.
53 Faruk Güven, “Yusuf İzzettin Kefeli’ye Açık Mektup”, Bafra, 6 Mart 1952, s. 1.
54 Serkan Bulut, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1950), Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Ya-

yımlanmamış Yüksek Lisan Tezi, Nevşehir 2019, s. 125.


55 Faruk Güven, “Yusuf İzzettin Kefeli’ye Açık Mektup”, Bafra, 6 Mart 1952, s. 1.

237
ESRA TÜRE

1954-1957 Yılları Arasında Bafra’da Siyasi Gündem


1954 yılına gelindiğinde Türkiye yeni bir seçim sürecine yaklaşmaktaydı.
Gazete de bu konuyla ilgili olarak 1950 yılında olduğu gibi dürüst bir seçim ol-
masını temenni etmiştir. Zira hâlâ 1946 seçimlerinin acısını hissettiklerini be-
lirtmekteydi56. Türkiye’de her yerde olduğu gibi Bafra’da da siyasi partilerin mi-
tingleri yapılmıştı. 15 Nisan 1954 tarihinde aynı gün sırayla Cumhuriyet mey-
danında Cumhuriyetçi Millet Partisi (CMP), CHP ve DP mitingleri düzenlenmişti.
Yeni kurulmuş olan CMP Bafra’da gelişme göstermeye ve üye sayısını artırmaya
başlamıştı57. Bunlar seçimlerin ilk mitingleri oldukları için vaatlerden ziyade
muhalefetin eleştiri yaptığı, iktidarın da eleştirilere verdiği cevaplardan oluşan
bir miting olarak görülmüştür58. 2 Mayıs 1954 tarihinde yapılan Milletvekili Ge-
nel Seçimlerine Türkiye genelinde katılım oranı %88’i aşmıştır. DP %58,42 oy
oranı ile 503 milletvekili, CHP %34,11 oy oranı ile 31 milletvekili, CMP %5.28
oy oranı ile 5, bağımsızlar ise 2 milletvekili çıkarmışlardır. 1950 seçimlerine
göre DP gücünü daha da artırmış, CHP ise oy kaybı yaşamıştır59. 2 Mayıs 1954
tarihinde yapılan Milletvekili Genel Seçimlerine Samsun’da 223.576 seçmenden
202.476’sı sandığa gitmiş ve %90’ın üzerinde bir katılım sağlanmıştır. Önceki
seçimlerde olduğu gibi tek dereceli liste usulü çoğunluk seçim sistemine göre
yapılan seçimlerde oyların büyük bir çoğunluğunu aldıkları için Samsun’da
DP’li 12 aday seçimleri kazanmıştır60.
Türkiye’de genel seçimlerden bir buçuk yıl sonra belediye seçimleri ya-
pılmıştır. DP iktidarının ikinci belediye seçimleriydi, ancak demokrasinin ye-
relde temsili açısından zayıflıklar taşıyan bir seçimdi. Muhalefet partilerinden
CHP ve CMP hukuk devleti düzeninin sağlanmadığını gerekçe göstererek ülke
genelinde belediye seçimlerine katılmama kararı almıştır61. Türkiye genelinde
1955 yılındaki seçimlere 1950 yılına göre seçmen katılımı %38,34 oranla daha
düşük olmuştur. 806 belediyeden DP %63,35 oranla 597’sini, bağımsızlar
%28,21 oranla 193’ünü, Köylü Partisi %4,40 oranla 15’ini, CHP 1 belediyeyi ka-
zanmıştır. Seçimlere katılmayacağını bildiren CHP’nin Babadağ’da seçimlere
katıldığını ve kazandığını görüyoruz.62 Bafra’da DP’nin seçimleri kazanacağına

56 Faruk Güven, “1954 Seçimleri”, Bafra 15 Şubat 1954, s. 1.


57 “Mitingdeki Hadise”, Bafra, 19 Nisan 1954, s. 1.
58 Faruk Güven, “Propaganda ve Vaad”, Bafra, 19 Nisan 1954, s. 1.
59 BCA, 30-1-0-0/51-309-7.
60 BCA, 30-10-0-0/78-516-7.
61 Bulut, agt., s. 162.
62 BCA, 30-1-0-0/51-309-8.

238
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR

kesin gözüyle bakılmaktaydı. Çünkü muhalefet partileri zaten seçime katılma-


yacaktı, bağımsızlar ise seçim kanununa göre belirtilen süre içerisinde Vilayet
Seçim Kurulu’na müracaat etmemişlerdi. Böylece Bafra’da seçimlere sadece DP
katılmıştı63. Partiler arası bir mücadelenin olmaması seçim sürecinin heyecan-
sız geçmesine neden olmuştur64. 13 Kasım 1955 tarihinde yapılan seçimleri DP
kazanmış ve Ali Kale belediye başkanı seçilmiştir65. Bafra’da seçimlere katılım
oranı %44 ile düşük olmuş66 ve sandık başları sakin kalmıştır67. Hatırlanacağı
üzere 1950 belediye seçimlerine Bafra’da katılım oranı %20 idi. Bunun sebebi
olarak DP’nin seçimde yer alamaması görülmüştü. Ama 1955 seçimlerinde DP
tek başına aday olmasına rağmen katılım oranı yine de çok yükselmemiş %44’te
kalmıştır.
1954-1957 Yılları Arasında Bafra’da Ekonomik Gündem
DP döneminde özellikle 1954 yılı ekonomik tablonun seyrinin değiştiği
yılı ifade etmektedir. DP iktidarının ilk üç yılı önemli ekonomik rahatlamaların
olduğu yıllar iken 1953’ün sonlarından itibaren hem iklim hem de dış kaynaklar
sebebiyle ekonomide gerileme başlamıştır. Yaşanan kuraklık ve elverişsiz hava
koşulları tarımsal üretimde ciddi azalmalara sebep olmuştur. Bunun yanında
ABD’den alınan mali destekte de kesintiler başlayınca dış borçlanma ile çözüm
aranması ve ardından gelen enflasyon, ekonomiyi daha da zora sokmuştur68. Bu
durumun neticesi olarak ortaya bir ekonomik kriz çıkmış ve toplumsal yansı-
malarına baktığımızda işsizlik sorunu baş göstermeye başlamıştı69. Bafra’daki
tablo da Türkiye genelinden bağımsız görünmemektedir. Özellikle ekonomik
anlamda Bafralıların DP iktidarından beklentileri yüksekti. Bafralıların sesini
duyurmaya çalışan Bafra gazetesi de 1954 yılı Mayıs ayında hayat pahalılığının
arttığına ve yaşam seviyesinin düştüğüne dikkat çekmiştir70. Ülke genelinde ku-
raklık nedeniyle tarım üretiminde düşüş yaşanırken aslında Bafra’da tam tersi
olmuştur. Bafra’da ekonomik yapının temel unsurunu teşkil eden tütün üreti-
minin azalmadan üretilmeye devam edildiği açıkça görülmektedir. Asıl sorun

63 Adil Aray, “Belediye Reisi Kim Olacak?”, Bafra, 10 Kasım 1955, s. 1.


64 “Belediye Seçimleri”, Bafra, 14 Kasım 1955, s. 1.
65 “Şehrimiz Belediye Reisliğine Ali Kale Seçildi”, Bafra, 17 Kasım 1955, s. 1.
66 Bulut, agt., s. 169.
67 “Belediye Seçimleri”, Bafra, 14 Kasım 1955, s. 1.
68 Feridun Cemil Özcan, “Ellili Yıllarda Türkiye Ekonomisi”, Türkiye’nin 1950’li Yılları, haz. Mete

Kaan Kaynar, 2. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 2016, s. 41.


69 Arslan-Çağrıcı-Albayrak, age., ss. 111, 112.
70 Faruk Güven, “Yeni Kabine”, Bafra, 31 Mayıs 1954, s. 1.

239
ESRA TÜRE

tütün üreticisinin mahsulünü değerinde satamamasıdır. 1955 yılındaki satış-


larda da bu durum değişmemiş üretici satışlardan yine memnun kalmamıştır71.
1956 yılı ile ülkede kötüye giden ekonominin tesirleri Bafra’da yoğun bir
şeklide hissedilir hale gelmişti. Gazetede de 1956 Ocak ayında ekonomik buh-
ranın ve sorunların had safhaya ulaştığı kaydedilmiştir. Paranın kıymetinin
düşmeye devam ettiği, esnafın siftah dahi yapmadan dükkânını kapattığı akta-
rılmıştır. 1956 yılında yaşanan ekonomik buhranın temel sebebi olarak 1955
yılında tütün piyasasının düşük gitmesi gösterilmiştir72. Buhranın şiddeti o ka-
dar yüksekti ki 1950’den o güne görülmemiş bir buhrandı. Asıl hayret edilen
husus Bafra’da her yıl en az altı milyon ton73 tütün ve 6 bin ton buğday üretilir-
ken, tarımda ürettiklerini ihraç eder haldeyken Bafra’nın ekonomik krizin içine
girmiş olmasıdır. Bu durumun oluşmasındaki temel etken özellikle maaliyeti
yüksek olan tütünün değerinin altında alınmasıydı. Ama bunun da ötesinde
ekonomideki bozulmasın en önemli gerekçesi olarak ülkede girişilmiş olan he-
sapsız kalkınma hamleleri olarak görülmüştür74. Karaborsacılık ve hayat paha-
lılığı artarak devam etmekte ve bunlar şikâyet konusunu oluşturmaktaydı75. Ay-
rıca artık artan nüfusla birlikte ona paralel olarak işsizlik sorunu da gündem
olmaya başlamıştı76. İşsizliğin had safhaya ulaştığı vurgulanmakla birlikte işsiz-
lerin büyük bir kısmını genç işsizlerin oluşturduğu kaydedilmiştir77.
1956 yılında Bafra’da ekonominin kötü olmasının temel sebebi olarak
1955 yılındaki tütün alım fiyatlarının düşük olması gösterildiği için 1956 yılın-
daki tütün alım fiyatları önem taşımaktaydı. 28 Mart 1956 tarihinde Bafra Ta-
rım Kredi Kooperatifleri İdare Heyetleri tarafından Başbakan Adnan Mende-
res’e tütün fiyatlarının yükseltilmesinin talep edildiği bir telgraf çekilmiştir.
Telgrafta Bafra’nın tek geçim kaynağının tütün olduğu, ancak onun da çok dü-
şük fiyata satıldığı belirtilmiştir. 4.000’den fazla ortağa sahip olan kooperatif
ortaklarının kooperatife ve bankalara dahi borçlarını ödeyemediklerini dile ge-
tirilmiştir. Daha da kötüsü tütünün satış fiyatının maliyeti bile karşılamadığına
dikkat çekilmiştir. Üreticilerin 15 gündür bekledikleri Tekel Bakanının78

71 “Tütün Piyasası”, Bafra, 11 Nisan 1955, s. 1.


72 “Bafra’da İktisadi Buhran”, Bafra, 12 Ocak 1956, ss. 1, 3.
73 Gazete tütün üretim miktarını “milyon ton” olarak ifade etmiştir, ancak kayıtlarda miktarlar

“bin ton” olarak kaydedilmektedir. Bkz: BCA, 30-1-0-0/78-492-6, S. 2.


74 “Bafra İktisadi Bir Kriz Geçiriyor”, Bafra, 9 Şubat 1956, s. 3.
75 Adil Aray, “Hep Aynı Dert”, Bafra, 22 Mart 1956, s. 1.
76 Adil Aray, “İşsizlik Derdi”, Bafra, 5 Mart 1956, s. 1.
77 K. Açıkgöz, “İş ve İşsizlik Derdi”, Bafra, 29 Mart 1956, s. 3.
78 Kısaltılarak Tekel Bakanlığı şeklinde ifade edilen Bakanlığın o dönemdeki adı Gümrük ve İnhi-

sarlar Vekâleti’dir.

240
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR

Bafra’ya gelmemesi nedeniyle tütünlerinin düşük fiyatla tüccara gitmesinden


endişe duyan üreticiler bir an önce üretici lehine bir karar verilmesini istemiş-
lerdir. Bu telgraf Adnan Menderes’e ulaştıktan sonra Başbakanlık Özel Kalem
Müdürlüğü tarafından 17 Nisan 1856 tarihinde Gümrük ve İnhisarlar Vekili
Hadi Hüsman’a da iletilmiştir. Hadi Hüsman telgrafa aynı gün verdiği cevapta
Bafra’daki tütün ve tütün üreticileri hakkındaki durumu anlatmıştır. Hadi Hüs-
man kendisine bu telgraf iletilmeden önce 31 Mart 1956’da durumu yakından
görmek için Samsun’a gittiğini belirterek Bafra’daki durumu da değerlendir-
miştir. Hüsman telgrafında o yıl Bafra’da tütün üretiminin 6.561 tonu buldu-
ğunu, ancak tütünün kalitesinin düşük olduğunu belirtmiştir. Buna rağmen üre-
ticinin korunmasını sağlamak amacıyla diğer bölgelerdeki satın alma fiyatları-
nın da üzerinde bir zam yapıldığını vurgulamıştır. Hüsman üreticinin “sızlan-
masını” Samsun’da yakından gördükten sonra %10 ile %20 arasında ilave zam-
lar yapıldığını iletmiştir. Hüsman telgrafın sonunda bu zamların üreticide mem-
nuniyet yarattığını ve başka hiçbir alım noktasında bu oranda zamlar yapılma-
dığını bildirmiştir79.
1956 yılı itibariyle Türkiye’de üretimin düşmesi ve talebin artması birçok
malın temininde sıkıntı yaratmış ya da karaborsacılığa neden olmuştu80. Sorun-
lara çözüm getirmek adına Milli Korunma Kanunu tekrar yürürlüğe konmuştur.
Bu kanunla hükümet mallar üzerinde fiyat saptamadan denetim ve cezalara ka-
dar birçok yetki elde etmişti. Özellikle cezalar daha da ağırlaştırılmıştır81. Ülke
genelinde büyük bir titizlikle uygulanan bu kanun Bafra’da da ciddiyetle uygu-
lan0mıştır. Hatta uygulamalar kamuoyundan gizli kalmamış, açık açık gazete-
lerde yayınlanmıştır. Bafra’da kanunun ilk uygulanma tarihi 24 Temmuz 1956
olarak kaydedilmiştir. Bafra gazetesi de kanuna konu olan olayları ve isimleri
açıkça yayınlamıştır. Bunlardan iki tanesine bakarsak B. Kuşluğan köyünden bir
bakkal sahibi fazla fiyattan gazyağı sattığı için şikâyet edilmiş ve bakkal sahibi
tutuklanmıştır82. Kozağzı köyünden de bir bakkal sahibi fazla fiyattan çivi sat-
tığı için 3 ay hapis cezası ile birlikte çeşitli cezalar almıştır83. Gazeteye göre ka-

79 BCA, 30-1-0-0/78-492-6.
80 Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi 1950’den Günümüze, 5. Baskı, İmge Kitabevi Yayın-
ları, Ankara 2013, s. 62.
81 T.C. Resmî Gazete, Millî Korunma Kanununun Bazı Maddelerinin Tadiline Dair Kanun, S. 9329,

11 Haziran 1956, ss. 14521-14525.


82 “Bafra’da İlk Milli Korunma Kanunu Tatbik Edildi”, Bafra, 26 Temmuz 1956, s. 1.
83 “Milli Korunmadan Mahkûm Oldu”, Bafra, 29 Kasım 1956, s. 1.

241
ESRA TÜRE

nun başlangıçta hayatı ucuzlatma hususunda bir istikrar getirmişse de çok geç-
meden pahalılığın daha şiddetli bir şekilde ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Kanunun kaldırılmasını isteyenlerin mevcut olduğuna dikkat çekilerek ka-
nunda esnafı, tüccarı, üreticiyi, tüketiciyi memnun edecek bir düzeltme yapıl-
ması temenni edilmiştir84.
1957 Seçimlerinden 27 Mayıs Darbesine Giden Süreçte Bafra’da Ya-
şanan Gelişmeler
DP 1954 seçimlerinden zaferle çıkmış olmasına rağmen ekonomide bek-
lenen iyileşmeyi sağlayamamıştır. 1957 yılına gelindiğinde Türkiye büyük bir
ekonomik krizle karşı karşıya kalmıştır. Bir yıl sonra milletvekili genel seçimleri
yapılacaktı, ancak o vakte kadar ekonominin düzelmesi ya da dış kaynak sağla-
nabilmesi mümkün görülmüyordu. DP koşullar daha da kötüleşmeden erken
seçime gitme kararı almış ve 1958 yılında yapılacak olan seçimler Ekim 1957
yılına alınmıştır85. Ekim ayı ile birlikte her yerde olduğu gibi Bafra’da da halkın
gündem konusu seçimler olmuştu. Partiler propaganda faaliyetlerini hızla yü-
rütmekteydiler. Seçimleri kimin kazanacağı yönünde fikirlerin ortaya atıldığı
bu süreçte gazete de fikrini beyan ederek muhalefetin güçlü olduğunu, ancak
DP’nin kazanma şansının daha yüksek olduğunu belirtmiştir86.
Ekim ayı Bafralılar için önemli bir aydı. Çünkü Başbakan Adnan Menderes
ve dönemin Milli Eğitim Bakanı, aynı zamanda DP Samsun Milletvekili Tevfik
İleri seçimlerden çok kısa bir süre önce Ekim ayında Bafra’ya gelmişti. Bafra
gazetesinin aktardığına göre Menderes havai fişekler ve davul zurnalarla coş-
kulu bir kalabalık tarafından karşılanmıştır. Kadın, erkek, yaşlı, genç ayrımı ol-
maksızın halk Cumhuriyet Meydanını doldurmuştu. Menderes’ten önce kısa bir
konuşma yapan Tevfik İleri DP’nin yaptığı limanlar, barajlar, fabrikalar gibi ic-
raatları anlatmıştır. Tevfik İleri Başbakanın milletini düşündüğünü vurgulamış
ve Bafralılardan oylarını kullanırken Türk milletine hayırlı olacak şekilde kul-
lanmalarını istemiştir. Arkasından sözü Adnan Menderes almış ve ilk olarak
söze tütünden başlamıştır. Menderes, Bafra tütününün hak ettiği değerde satı-
lamadığını kabul etmiş ve bundan üzüntü duyduğunu belirtmiştir. Bu durumu
telafi edeceklerinin sözünü vermiştir. Ayrıca köylünün Ziraat Bankası’na olan
borcunu hemen bir sonraki gün halledeceğini ve yeni kredilerini alabilecekle-

84 “Millî Korunma Kanununun Tadiline Dair”, Bafra, 6 Haziran 1957, s. 1.


85 Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi, s. 64.
86 “Partiler Propagandalarını Hızlandırdılar”, Bafra, 10 Ekim 1957, s. 1.

242
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR

rini duyurmuştur. Daha sonra DP iktidarının 8 yılda yaptıklarını anlatan Men-


deres yaptıklarının saymakla bitmeyeceğini, 4-5 yıl sonra tekrar gelebilirse tek-
rar yapacakları yükselişi anlatacağını belirtmiştir. Menderes DP’nin herkese re-
fah bir hayat vaat ettiğini dile getirerek konuşmasını bitirmiştir87. Bu dönemde
CHP’nin DP’ye yönelik iddialarından biri hükümete teslim edilen altınların ta-
mamının DP tarafından harcandığı yönündeydi88. Menderes Bafra’daki konuş-
masında bunu da cevaplamış ve kendilerine 10 ton altın teslim edildiğini, bunun
8 tonunu Gazi Fişek ve Silah Fabrikası için para karşılığı olarak ayırdıklarını
söylemiştir. Menderes DP’nin yaptığı diğer işler için harcanan paranın yanında
10 ton altının aslında pek kıymeti olmadığını ifadeye etmeye çalışmıştır89.
27 Ekim 1957 tarihinde milletvekili genel seçimleri yapılmış ve DP
%48,62 oy oranıyla ülke genelinde üçüncü kez oyların çoğunu almıştır. 1954
seçimlerine göre DP’nin oy oranı düşerken CHP’nin artmış ve %41,35 olmuştur.
Diğer muhalif partiler CMP ve Hürriyet Partisi’nin oy oranları dikkate alındı-
ğında DP karşısında muhalefetin toplam oy oranı %51’i geçmişti90. Ülke gene-
linde olduğu gibi Samsun’da da seçimleri DP kazandı ve 14 milletvekilini temsil
için TBMM’ye göndermiştir91. Ancak önceki yıllarda yapılan seçimlerle kıyas-
landığında Samsun’da da DP’nin oylarında düşüş yaşanmıştır. 1950 yılında oy
oranı %57,54, 1954 yılında %60,30 iken 1957 yılında %48,25’e düşmüştür.
CHP’nin ise oy oranı artmış ve %44,73’e ulaşarak DP’ye yaklaşmıştır.92
Seçimlerin ardından ilk beklenti yine ekonomik iyileşmenin sağlanma-
sıydı. 1958 yılında Bafra’da tütün piyasasına baktığımızda 10 Mart’ta piyasa
açılacaktı. O gün sabahtan İnhisarlar İdaresi tarafından alımlar başlamıştı93. An-
cak aynı gün öğlenden önce Bafra Çiftçiler Cemiyeti İdare Heyeti tütün piyasa-
sının bir önceki seneki fiyatla açıldığını, üreticilerin cemiyet binası önünde top-
lanarak bu fiyat karşısında feryat ettiklerini bir telgrafla Başbakan Adnan Men-
deres’e iletmiştir94. Yine aynı gün öğlenden sonra Hadi Hüsman Bafra’ya gelmiş
ve Bafra’ya gelirken bir zam niyetiyle geldiklerini belirtmiştir. Zam haberini

87 “Başvekil Adnan Menderes Samsun ve Bafra’da Büyük Bir Tezahüratla Karşılandı”, Bafra, 17
Ekim 1957, s. 1.
88 BCA, 30-1-0-0/43-254-17, S. 2.
89 “Başvekil Adnan Menderes Samsun ve Bafra’da Büyük Bir Tezahüratla Karşılandı”, Bafra, 17

Ekim 1957, s. 1.
90 BCA, 30-1-0-0/52-312-4.
91 BCA, 30-1-0-0/52-312-1.
92 BCA, 30-1-0-0/52-311-1.
93 “Karadeniz Tütün Piyasası Açıldı”, Bafra, 13 Mart 1958, s. 1.
94 BCA, 30-1-0-0/79-496-7.

243
ESRA TÜRE

verdikten sonra Bafra’dan ayrılmıştır95. Bu arada Cemiyetin Adnan Menderes’e


çekmiş olduğu telgraf bahsi geçen konunun incelenmesi için Başbakanlık tara-
fından Gümrük ve İnhisarlar Vekili Hadi Hüsman’a gönderilmiştir. Hadi Hüs-
man Adnan Mendere’e yazdığı cevapta 10 Mart günü henüz piyasa açılmadan
Cemiyet tarafından böyle bir telgrafın çekildiğini, aynı gün ilerleyen saatlerde
piyasa açıldıktan sonra bu sefer aynı cemiyet tarafından memnuniyet telgrafı
geldiğini bildirmiştir. Gerçekten de Bafra Çiftçiler Cemiyeti İdare Heyeti 10
Mart günü yapılan fiyat artışından tütün üreticisinin memnun olduğunu Hadi
Hüsman’a ikinci bir telgrafla iletmiştir96. Ancak burada bir husus dikkatleri çek-
mektedir. Gazete haberine göre 10 Mart günü sabah piyasa eski fiyattan açılmış
ve İnhisarlar İdaresi tarafından alımlar yapılmıştı. Hadi Hüsman Başbakan’a
çektiği telgrafta sabah henüz piyasanın açılmamış olduğunu, daha sonra piyasa
açılınca bu durumun memnuniyete dönüştüğünü ifade etmiştir. Fakat gazete
haberinde görüyoruz ki durum Hadi Hüsman’ın aktardığından biraz daha farklı
gelişmiştir. Önce eski fiyattan alımlar başlamış, daha sonra üretici feryat edince
Hadi Hüsman’ın zam yapma niyetiyle Bafra’ya geldiği dikkatleri çekmiştir.
1950’lili yılların sonları ülke genelinde ekonomik, siyasi ve toplumsal sı-
kıntıların şiddetini artırdığı bir dönemdi97. Bafra’da özellikle ekonomi konu-
sunda olumlu gelişmelerin görülmediği aktarılmıştır. Seçimlerin üzerinden
yaklaşık sekiz ay geçmiş ama ekonomik tabloda bir değişme olmamış, çeşitli ih-
tiyaç maddeleri bulunamaz hale gelmiştir. Bulunanların da üzerine eklenen
zamlarla ciddi fiyat artışları yaşanmıştır. Orta gelirli halkın bu yükü taşımakta
zorlanmaya ve gelecek için endişe oluşmaya başladığı kaydedilmiştir. Türk lira-
sının değerindeki düşüş artmaya başlamış ve Bafra gazetesinde ülkenin bir çık-
maza doğru gittiği belirtilmiştir. Tüm bunların DP’ye olan güveni sarstığı ifade
edilmiştir98. Bafralılar için ekonomide sağlanacak iyileşme elbette tütün aracı-
lığıyla sağlanacak istihdamda aranmaktaydı. Bafra DP idare heyeti bunu sağla-
mak amacıyla Bafra’da hem tütün imalathanesi açılması hem de tekel idaresinin

95 “Karadeniz Tütün Piyasası Açıldı”, Bafra, 13 Mart 1958, s. 1.


96 BCA, 30-1-0-0/79-496-7.
97 1958-1960 yılları arasında ülkenin genel manzarasına bakıldığında sokak gösterileri çatışmaya

dönüşmüş, gazeteler sansürlü çıkmaya, gazeteciler ise hapse atılmaya başlamıştır. Bkz: Birand,
age., s. 438.; DP’nin vaatleri ve parti programları arasında yer alan grev hakkı tanımak, irticaa yer
vermemek, devlet borçlarını artırmamak, altın ihtiyatını korumak, hayat pahalılığını önlemek,
adli teminat sağlamak, basını hür kılmak, laikliğe bağlı kalmak, millete mal olmuş inkılapları ko-
rumak, antidemokratik kanunları kaldırmak gibi maddelerin uygulanması bir yana, maddeler
tersi yönde işletilmiştir. Bkz: Şevket Süreyya Aydemir, İhtilalin Mantığı ve 27 Mayıs İhtilali,7. Ba-
sım, Remzi Kitabevi, İstanbul 2000, ss. 227, 228.
98 Vural Dilmaç, “Bugünkü Durum”, Bafra, 19 Haziran 1958, s. 1

244
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR

üreticiye olan borcu konusuyla ilgilenmek üzere 1959 yılında Ankara’ya beş ki-
şilik bir grup göndermiştir. Hatta Bafra gazetesi sahibi Vural Dilmaç da bu ko-
nuları yakından takip edebilmek için Ankara’ya gitmiştir99.
1958 yılı ile siyasi kutuplaşmalar da belirgin hale gelmiştir. Türkiye’de
muhalif partilerin birleşmesi karşısında DP Vatan Cephesini kurmuştur. Vatan
Cephesine katılanların isimleri teşvik amacıyla radyoda okunmuş ve belli ko-
numdaki kişiler bu cepheye yazılmaya zorlanmıştır100. 27 Mayıs darbesinden
sonra kurulan Yassıada Mahkemesi’nde görülen davalardan biri de Vatan Cep-
hesi Davası idi. Bu davada çeşitli il ve ilçelerden Vatan Cephesine ya da DP’ye
katılım için Menderes’e çekilen telgraflar ve telgrafların kimler tarafından çe-
kildiği listelenmiştir. Buna göre 1 Eylül 1958’den 30 Nisan 1960’a kadar çekilen
telgraflar listesinde Bafra’dan 9 kişinin ismi yer almıştır101. Bununla beraber
yine bu tarihler arasında partilerin Bafra ilçe teşkilatlarında da istifalar başla-
mış ve istifa eden vatandaşların isimleri gazete sayfalarında sıralanmıştır102.
Özellikle DP teşkilatında yoğun olarak başlayan istifalar CHP’de de yaşanmış ve
istifa edenler arasında bir diğer partiye geçenler de olmuştur103. DP iktidarının
özellikle son iki yılı büyük siyasi çekişmelere sahne olmuştur. 18 Nisan 1960
tarihinde DP tarafından Meclis Tahkikat Komisyonu’nun kurulması ise büyük
tepkilere neden olmuştur104. Komisyonun kurulmasıyla siyasi faaliyetlerde ve
basında üç ay sessizlik dönemi başlamış, Bafra gazetesi de bu durumdan etki-
lenmiştir105. Çok geçmeden 27 Mayıs 1960 tarihinde askeri bir darbe106 ile DP

99 ”D.P. İdare Heyetinden 5 Kişilik bir Grup Ankara’ya Gitti”, Bafra, 14 Mayıs 1959, s. 1.
100 Tunçay, age., s. 185.
101 BCA, 10-9-0-0/219-679-1. S.2. ??
102 “D.P. İstifalar”, Bafra, 11 Eylül 1958, s. 1.
103 “C.H.P.’den İstifalar”, Bafra, 14 Mayıs 1959, s. 1.
104 Zürcher, age., s. 349.; Komisyon muhalefetin faaliyetlerini soruşturmak için kurulmuştu. An-

cak sahip olduğu yetki meclisin ve mahkemelerin sahip olduğu yetkileri dahi aşmıştı. Ülkede si-
yasi partilerin tüm çalışmaları durdurulmuş, basını denetleme hatta tutuklama yetkisi elde et-
mişti. Komisyon hukuk profesörleri tarafından anayasaya aykırı bulunmuştu. Artık bu tarihten
itibaren DP’nin uygulamalarına karşı tepkiler sokağa taşmış, İstanbul ve Ankara’da üniversite
gençliği bu uygulamaları protesto etmiştir. 21 Mayıs 1960’ta ise Harp Okulu öğrencileri de yürü-
yüş yaparak iktidara olan tepkisini göstermiştir. Bkz: Feroz Ahmad, “Cumhuriyet Türkiyesi’nde
Siyaset ve Siyasi Partiler”, Türkiye Tarihi 1839-2010, C. IV, ed. Reşat Kasaba, 2. Baskı, Kitap Yayı-
nevi, İstanbul 2016, s. 242.
105 Vural Dilmaç, “Basındaki Sükût”, Bafra, 28 Nisan 1960, s. 3.
106 Seçimle gelmiş ve güvenoyu almış bir iktidar partisi olan DP’nin subaylar tarafından iktidarına

son verilmesi askeri bir darbe olarak değerlendirilmektedir. Bkz: Hikmet Özdemir, “1960-1980
Dönemi”, Türkler Ansiklopedisi, ed. Hasan Celal Güzel vd., C. 17, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara
2002, s. 10.; Ancak Ali Fuad Başgil “Devletin eli ve emri altındaki resmi kuvvetlerden birinin, me-

245
ESRA TÜRE

iktidarına son verilmiştir. Darbe sonrasında Orgeneral Cemal Gürsel başkanlı-


ğında yönetime geçen Milli Birlik Komitesi (MBK) yayınladığı 13 numaralı teb-
liğde ülkede kardeş kavgasını önlemek için “bu işe giriştiklerini” ve yeni bir ana-
yasanın hazırlıklarına başlandığını belirtmiştir107. Darbe’nin siyasi sonuçları
Bafra’da hemen tesirini göstermiş DP’li Belediye Başkanı Ali Kale’nin görevine
son verilerek yerine Üsteğmen Hüsamettin Solmaz getirilmiştir108.
27 Mayıs darbesi Bafra gazetesinde “Türk gençliğinin infiali, kahraman
ordumuzun vatanperverliği, müstebit idareye son verdi!” manşetiyle duyurul-
muştur. Bu tarih hürriyet bayramı olarak kutlanmıştır109. 27 Mayıs darbesi ga-
zetede “hükümet darbesi”110 ve Milli İnkılap Hareketi”111 isimleriyle anılmıştır.
Gazete sahibi Vural Dilmaç’a göre saltanat yıkılmış, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin”
yönetimi ele alması ordunun asil hareketi olarak görülmüş ve bununla ülkede
hürriyet havası esmeye başlamıştı. “…yapılacak adil seçimler Türk milletini has-
ret kaldığı demokrasiye götürecek”ti. Vural Dilmaç ayrıca Menderes döneminde
yayın yasaklarının gazeteleri zora soktuğuna, tehdit altında beyaza siyah dedir-
tilmek istendiğine ve bunlara uymayan gazetecilerin cezaevlerine gönderildi-
ğine dikkat çekmiştir112. Darbenin Bafra halkı tarafından nasıl karşılandığına
baktığımızda yönetimin ordu idaresine geçişini kutlamak amacıyla Bafra’da 2
Haziran 1960 tarihi için büyük bir miting hazırlığı yapılmıştır. Düzenlenecek
olan bu miting aynı zamanda orduya olan bağlılığın ve güvenin ifadesi olarak
yorumlanmıştır. Cumhuriyet alanında yapılacak olan mitinge ortaokuldan ol-
mak üzere gençliğin katılımı beklenmiştir. Miting programına göre alanda ko-
nuşmalar yapılacak, şiirler okunacak ve milli oyunlar oynanacaktı113. Gazetenin
aktarımına göre mitinge binlerce kişi katılmıştır. Coşkulu olan vatandaşın “Ya
ya ya Türk ordusu çok yaşa” şeklinde heyecanla tezahüratta bulundukları kay-
dedilmiştir. Belediye bandosunun çaldığı milli marşlara gençlik tarafından eşlik
edilmiş, akşam ise davul zurna eşliğinde tezahüratlara devam edilerek oyunlar

sela ordunun, isyan ederek, mevcut hükümeti devirip iktidarı ele alması” şeklinde değerlendir-
diği bu darbenin “hükümet darbesi” olduğunu belirtmiştir. Bkz: Ali Fuad Başgil, “27 Mayıs Hare-
keti ve Milli Birlik Komitesi, Yeni Sabah, 23.06.1960, s. 3.
107 T.C. Resmî Gazete, Milli Birlik Komitesinin Tebliğleri, S. 10515, 30 Mayıs 1960, s. 1451.
108 “Belediye Reisliği”, Bafra, 9 Haziran 1960, s. 1.
109 “Türk gençliğinin infiali, kahraman ordumuzun vatanperverliği, müstebit idareye son verdi!”,

Bafra, 2 Haziran 1960, s. 1.


110 “Niçin Hükümet Darbesi Yapıldı”, Bafra, 2 Haziran 1960, s. 1.
111 “Gazetemizin Bir Açıklaması”, Bafra, 9 Haziran 1960, s. 1.
112 Vural Dilmaç, “Saltanat Yıkıldı”, Bafra, 2 Haziran 1960, s. 3.
113 “Bafra’da Gençlik Bugün Muazzam Bir Miting Yapıyor!”, Bafra, 2. Baskı, 2 Haziran 1960, s. 1.

246
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR

oynanmıştır114. Harekâtın önemini anlatmak için ise Kolay’a öğretmenler gön-


derilmiştir. Burada çalınan davullara CHP’li ve DP’li vatandaşların hep birlikte
oynayarak eşlik ettikleri aktarılmıştır115. 27 Mayıs darbesinin bir yıl sonraki
kutlamalarının da coşkulu olduğu görülmektedir. 27 Mayıs 1961 sabahı okul-
lardan öğrenciler de dahil olmak üzere kalabalık bir halk kitlesi hastane mey-
danında toplanmıştı. En önde hürriyet sembolü ve bayrak eşliğindeki kortej
garnizona doğru hareket etmiştir. Bafra gazetesinin aktardığına göre böyle bir
kortej Bafra’da ilk kez görülüyordu. Garnizon komutanları mülki, adli amirler
ve halk tarafından tebrik edilmiş sonrasında hep birlikte bandonun çaldığı
marşlar eşliğinde 27 Mayıs alanına gidilmiştir. Bafra’da belediye meclisi kara-
rıyla Softa Bahçe mevkiinde yer alan alana 27 Mayıs alanı adı verilmiştir. Alanın
açılışı bizzat kaymakam ve belediye başkanı tarafından yapılmıştır. Buradan ha-
reket eden kortej Cumhuriyet alanına gelerek Ata’nın büstüne çelenkler koy-
muştur. İki dakikalık saygı duruşundan sonra İstiklal Marşı okunmuştur. Kay-
makam Sabri Yaşayan burada günün anlam ve önemine binaen bir konuşma
yapmış ve “Yolumuz Atatürk yoludur” ifadesini vurgulamıştır116. 27 Mayıs dar-
besi Cumhuriyet tarihimizdeki ilk darbedir. Bafra’da da görülüyor ki darbeci
ruh çeşitli etkinliklerle ve park ismiyle yaşatılmaya çalışılmıştır. İsmetpaşa Ma-
hallesinde yer alan 27 Mayıs alanındaki 27 Mayıs parkı ışıklandırılarak halkın
hizmetine açılmıştır117.
MBK tarafından darbenin hemen akabinde yeni anayasa çalışmalarının
hazırlıklarına başlandığı duyurulmuştu. Yeni anayasanın hazırlanma görevi
Prof. Dr. Sıddık Sami Onar başkanlığındaki heyete verilmişti118. Cumhuriyet dö-
neminin ilk darbesi ile karşı karşıya kalan halk için sırada anayasa referandumu
süreci vardı. Nihayetinde anayasa hazırlığı tamamlanmış ve 9 Temmuz 1961
tarihinde halkoylamasına sunulmuştur. Bu referandum ayını zamanda Tür-
kiye’de Cumhuriyet döneminin ilk referandumu olma özelliğini de taşımak-
taydı. Ülke genelinde yapılan oylama sonucuna göre yeni anayasaya %61,7
“evet” oyu, %38,3 “hayır” oyu kullanılmıştır. Samsun’a baktığımızda Samsun
halkı da %57 oy oranıyla anayasaya “hayır” demiştir. Belirtmek gerekir ki as-
keri bir yönetim altında oluşturulan seçim sandıklarında “hayır” oyu kullanmak

114 “Bafra’da Hürriyet Bayramı”, Bafra, 9 Haziran 1960, s. 1.


115 “27 Mayıs İnkılabı Kolay’da Anlatıldı”, Bafra, 30 Haziran 1960, s. 1.
116 “27 Mayıs Bayramı, İnkılap Ruhuna Layık Bir Şekilde Kutlandı”, Bafra, 1 Haziran 1961, s. 1.
117 “27 Mayıs Alanı Işıklandırılıyor”, Bafra, 22 Haziran 1961, s. 1.
118 T.C. Resmî Gazete, Milli Birlik Komitesinin Tebliğleri, S. 10515, 30 Mayıs 1960, s. 1451.

247
ESRA TÜRE

dikkatleri çekmiştir119. Anayasa referandumu sürecinde yoğun bir propaganda


faaliyeti de yürütülmüştür. Bafra’daki manzaraya baktığımızda bu sürecin bir
parti mücadelesine dönüştüğü, hatta anayasa oylamasının ikinci planda kaldığı
belirtilmiştir. Adalet Partililer (AP)’in “hayır” anlamına gelen kırımızı oy pusu-
lasını kendilerinin, CHP’lilerin ise “evet” anlamına gelen beyaz oy pusulasını
kendilerinin olarak kabul ettiği görülmüştür120. 29 Haziran 1961’de gerçekleş-
tirilen Bafra CHP ilçe kongresinde yeni anayasa konusu ele alınmış ve vatandaş-
lardan anayasa için “evet” oyu kullanmaları istenmiştir. 2-3 Temmuz günle-
rinde valilik tarafından açık hava toplantıları düzenlenmiş ve halk anayasaya
“evet” oyu vermeye davet edilmiştir. Siyasi partilerin yanı sıra Bafra Tütün İşçi-
leri Sendikası da anayasaya “evet” oyu kullanacağını paylaşmıştır. Bunlarla bir-
likte Bafra’da “hayır” oyu yönünde de düşünceler mevcuttu. Bafra’da bir köy
muhtarının evlilik işlemleri için gelen kişinin evrakını “hayır” oyu karşılığında
onayladığı aktarılmaktadır121. Referandum Samsun genelinde olduğu gibi
Bafra’da da “hayır” ile sonuçlanmıştır. Bafra’da halkoylamasına katılım oranı
%88 olmuştur. Oy kullanan seçmen sayısı 38.089, “evet” oyu kullananların sa-
yısı 14.652, “hayır” oyu kullananların sayısı 23.338’dir. Bafralılar 8.686 oy
farkla yeni anayasaya “hayır” demiştir. Bafra gazetesinde yer alan oy bilgilerine
bakıldığında “hayır” oyunun daha çok köylerden geldiği görülmektedir. Çünkü
ilçe merkezinde sadece 92 oy farkla “hayır” denilmiştir122. Yüzdelik oran ile ba-
kıldığında ise “hayır” sonucu %61,4’tür. Netice itibariyle Bafra ve Samsun’dan
“hayır” oyu çıksa da Türkiye genelinde “evet” oylarının çoğunluğu sağlaması ne-
deniyle yeni anayasa yürürlüğe girmiştir123. Bafra gazetesi referandum sonu-
cunu “üzücü” ifadesiyle yansıtmıştır. Gazete sahibi Vural Dilmaç, Bafra ve köy-
lerinde anayasaya “hayır” diyenlerin anayasayı okumadan ve anlamadan, olum-
suz propagandanın etkisiyle “hayır” dediklerini düşünmektedir. Anlayarak “ha-
yır” diyenlerin ise intikam amacı taşıdığını ileri sürmüştür. Yeni anayasanın ka-
bulünde Bafra’dan “evet” çıkmadığı için hayal kırıklığı yaşadığını da dile getir-
miştir124.

119 Önder Duman, “ ‘Anayasa’ya Hayır Demek’: 1961 Anayasa Referandumu ve Samsun”, Karade-
niz İncelemeleri Dergisi, 13/25, 2018, ss. 226, 227.
120 Vural Dilmaç, “Niçin Hayır?”, Bafra, 13 Temmuz 1961, s. 1.
121 Duman, agm., ss. 239, 241.
122 “Türk Milleti Çoğunlukla Anayasaya Evet Dedi”, Bafra, 13 Temmuz 1960, s. 1.
123 T.C. Resmî Gazete, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, S. 10859, 20 Temmuz 1961.
124 Vural Dilmaç, “Niçin Hayır?”, Bafra, 13 Temmuz 1961, s. 1.

248
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR

Sonuç
DP iktidarı dönemi Türkiye tarihinde önemli bir yere sahiptir. Halkın oy-
larıyla iktidara gelmiş ve parlamenter demokrasinin ilk temsili olmuştur. 1950
yılında büyük başarı yakalayan DP 10 yıllık iktidarı süresi içinde siyasi, sosyal
ve toplumsal yönleriyle giderek aşağı yönde ilerleyen bir ivme göstermiştir.
Türkiye’nin büyük ilçelerinden biri olan Bafra’da bu süreç dikkatle takip edil-
miş ve sürecin ciddi yansımaları olduğu görülmüştür. 1950 yılında DP Sam-
sun’da kazanmış, ancak Bafralıların yerel idarede DP ile temsil imkânı bulma-
ları 1955 yılında belediye seçimleriyle geçekleşmiştir. Bunun öncesinde yapılan
muhtarlık seçimlerini ve belediye seçimlerini DP kazanamamıştır. Bafra’da
gündemi yakından takip edebilmek için seçilen Bafra gazetesinde görülmüştür
ki DP iktidarı ile Bafralılar özellikle ekonomik taleplerini büyük oranda karşıla-
yamamışlardır. Tütünün değerinde satılamaması üreticiyi yıllarca zor durumda
bırakmıştır. Her seçim döneminde ilk beklenti tütünün değerinde satılabilme-
sidir. Tütün bu yönüyle Bafra’da siyasi gündemin belirlenmesinde temel unsur
olmuştur. Bafra’ya gelen siyasilerin ya da Bafra’da bir araya gelen önemli isim-
lerin öncelikli konuları da tütün olmuştur. Bafra’da tütün üreticisini memnun
etmeden oy beklemek gerçekçi değildi. Zira 1950 seçimlerinde CHP’nin oy kay-
betmesinde tütün satışlarının düşük gitmesi en önemli faktör olarak görül-
müştü. 1954 yılıyla birlikte Türkiye’yi içine alan ekonomik sıkıntı Bafra’da da
ciddi bir şekilde hissedilmiştir. Umduğunu bulamayan üretici artık maliyetini
dahi karşılayamaz hale gelmişti. Şunu belirtmek gerekir ki Bafra’da DP’li isimler
üreticinin sesini Başbakan Adnan Menderes’e iletmekten imtina etmemişler,
üreticinin istek ve taleplerini duyurmaya çalışmışlardır. Ancak 1950’lilerin son-
larına doğru Türkiye’de siyasi ve ekonomik kriz had safhaya ulaşmıştır. Halkın
beklentilerine cevap vermek imkânsız hale gelmiştir. Bafra’da da bu kriz en de-
rin şekilde hissedilmiş ve gazetede sık sık dile getirilmiştir. Vurgulamak gerekir
ki Bafralılar gündemi sıkı bir şekilde takip etmiş, mevcut sorunlara çözümler
dahi sunmuşlardır. Ancak demokrasi ve istikrar söylemiyle alt rütbeli subaylar-
dan tarafından darbeyle yönetim ele alınmış ve DP iktidarına son verilmiştir.
Bafra gazetesinde Bafralıların darbeyi ve askeri yönetimi nasıl karşıladıkları
detaylı bir şekilde aktarılmıştır. Tüm yurtta olduğu gibi Bafralılar da darbe kar-
şısında coşkularını büyük kutlamalarla ve parka verdikleri “27 Mayıs” adıyla
göstermişlerdir. Bu dönemde toplum psikolojisini anlamaya çalışmak önemli-
dir. 27 Mayıs darbesi Cumhuriyet döneminde toplumun karşılaştığı ilk darbedir
ve karşılarında ordu vardır. Bu açıdan bakıldığında ve ordunun bu dönemde

249
ESRA TÜRE

Türkiye’de kurucu unsur olarak hala saygın bir güç olduğu göz önünde bulun-
durulduğunda ordunun bu hareketine zıt bir duruş sergilemek kolay değildir.
Ancak askeri yönetimin hazırlayıp halkoyuna sunduğu yeni anayasaya Bafralı-
lar “hayır” diyerek 27 Mayıs darbesine ilk tepkilerini göstermişlerdir. Bafralılar
bu sonuç ile demokrasiden yana duruş sergilemişlerdir. “Hayır” oylarının özel-
likle köylerden geldiği hatırlanacak olursa köylerdeki vatandaşın demokrasinin
temsilinde ve darbeye karşı verilen cevapta önemli bir yer tuttuğu söylenebilir.

Kaynaklar
Arşivler
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA)
BCA, 490-1-0-0/377-1594-1.
BCA, 30-1-0-0/51-309-7.
BCA, 30-10-0-0/78-516-7.
BCA, 30-1-0-0/51-309-8.
BCA, 10-9-0-0/219-679-1.
BCA, 30-1-0-0/43-254-17.
BCA, 30-1-0-0/52-312-4.
BCA, 30-1-0-0/52-312-1.
BCA, 30-1-0-0/79-496-7.
BCA, 30-1-0-0/78-492-6.
BCA, 30-1-0-0/51-309-4.
Resmi Yayınlar
T.C. Resmî Gazete, Milletvekilleri Seçimi Kanunu, S. 7438, 21 Şubat 1950.
T.C. Resmî Gazete, Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanlığına Seçildiği Hakkında, S. 7513, 23
Mayıs 1950.
T.C. Resmî Gazete, Bakanlar Kuruluna Güvenildiğine Dair, S. 7523, 3 Haziran 1950.
T.C. Resmî Gazete, Millî Korunma Kanununun Bazı Maddelerinin Tadiline Dair Kanun,
S. 9329, 11 Haziran 1956.
Süreli Yayınlar
Bafra gazetesi (1950-1961)
Başgil, Ali Fuad, “27 Mayıs Hareketi ve Milli Birlik Komitesi, Yeni Sabah, 23.06.1960.
Araştırma Eserler ve Makaleler
Ahmad, Feroz, “Cumhuriyet Türkiyesi’nde Siyaset ve Siyasi Partiler”, Türkiye Tarihi
1839-2010, C. IV, ed. Reşat Kasaba, 2. Baskı, Kitap Yayınevi, İstanbul 2016, s. 229-
274.
Arslan, Durmuş Ali – Çağrıcı, Ahmet – Albayrak, Mustafa, Türk Siyasal Hayatında De-
mokrat Parti ve Adnan Menderes, Mersin Akdemi Yayınları, Mersin 2020.

250
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE BAFRA’DA SİYASİ VE EKONOMİK YANSIMALAR

Aslan, Zehra, “Türk-Rus İlişkileri Ekseninde Türkiye’de İktidarların ‘Sol’ Algısı (1923-
1960)”, Karadeniz Araştırmaları, S. 51, Güz 2016, s. 171-190.
Aydemir, Şevket Süreyya, İhtilalin Mantığı ve 27 Mayıs İhtilali,7. Basım, Remzi Kitabevi,
İstanbul 2000.
Aydın, Mustafa, “1939-1945: Savaş Kaosunda Türkiye, Göreli Özerklik-2”, Türk Dış Po-
litikası, ed. Baskın Oran, C. I, 15. Basım, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s. 385-
476.
Birand, Mehmet Ali, Emret Komutanım, 8. Basım, Milliyet Yayınları, İstanbul 1986.
Bulut, Serkan, Samsun’da Siyasi Hayat (1946-1950), Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversi-
tesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisan Tezi, Nevşehir 2019.
Çavdar, Tevfik, “Demokrat Parti”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C. 8, İletişim
Yayınları, İstanbul 1983, s. 2060-2077.
Çavdar, Tevfik, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi 1950’den Günümüze, 5. Baskı, İmge Kita-
bevi Yayınları, Ankara 2013.
Çolak, Filiz, “Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş ve Demokrat Parti (1945-1950)”, Türk-
ler Ansiklopedisi, ed. Hasan Celal Güzel, vd., C. 16, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara
2002, s. 1427-1445.
Demirel, Tanel, “1946-1980 Döneminde ‘Sol’ ve ‘Sağ’”, Modern Türkiye’de Siyasi Dü-
şünce: Dönemler ve Zihniyetler, ed. Tanıl Bora ve Murat Gültekingil, C. 9, İletişim
Yayınları, İstanbul 2009, s. 413-450.
Duman, Önder, “Beyaz Devrim”den 28 Şubat’a Samsun’da Seçimler ve Siyaset (1950-
2000), Canik Belediyesi Kültür Yayınları, Samsun 2017.
Duman, Önder, “ ‘Anayasa’ya Hayır Demek’: 1961 Anayasa Referandumu ve Samsun”,
Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 13/25, 2018, s. 225-246.
Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin Saner, 7. Basım, İletişim
Yayınları, İstanbul 2000.
Gümüş, Hanife, Milli Mücadele’de Samsun, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2007.
Hale, William, Türkiye’de Ordu ve Siyaset, çev. Ahmet Fethi, Alfa Yayınları, İstanbul 2014.
Karpat, Kemal H., Osmanlı’dan Günümüze Asker ve Siyaset, çev. Güneş Ayas, Timaş Ya-
yınları, İstanbul 2010.
Koçak, Cemil, “Siyasal Tarih 1923-1950”, Türkiye Tarihi: Çağdaş Türkiye 1908-1980, C.
4, yay. yön. Sina Akşin, Cem Yayınevi, İstanbul 1997, s. 84-173.
Koçak, Cemil, İktidar ve Demokratlar: Türkiye’de İki Partili Siyasi Sistemin Kuruluş Yılları
(1945-1950), C. II, İletişim Yayınları, İstanbul 2012.
Koçak, Cemil, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1845), C. 2, 7. Basım, İletişim Yayınları,
İstanbul 2017.
Lewis, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, çev. Metin Kıratlı, 5. Basım, Türk Tarih Ku-
rumu Yayınları, İstanbul 1993.

251
ESRA TÜRE

Milletvekili Genel Seçimleri 1923-2011, Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Ankara


2012.
Öz, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara
1999.
Özcan, Feridun Cemil, “Ellili Yıllarda Türkiye Ekonomisi”, Türkiye’nin 1950’li Yılları, haz.
Mete Kaan Kaynar, 2. Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul 2016, s. 39-67.
Özdemir, Hikmet, “1960-1980 Dönemi”, Türkler Ansiklopedisi, ed. Hasan Celal Güzel vd.,
C. 17, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 10-79.
Sezen, Tahir, Osmanlı Yer Adları (Alfabetik Sırayla), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Ge-
nel Müdürlüğü Yayın Nu: 21, Ankara 2006.
Sunay, Cengiz, “Demokrat Parti ‘Çok Partili Demokrasiye Geçiş’”, İttihat ve Terakki’den
Günümüze Türkiye’de Siyasal Partiler, ed. Turgay Uzun, Orion Kitabevi, Ankara
2013, s. 165-206.
Şevket Süreyya Aydemir, Menderes'in Dramı (1899-1960), 5. Basım, Remzi Kitabevi, İs-
tanbul 1993.
Tunçay, Mete, “Siyasal Tarih (1950-1960)”, Türkiye Tarihi: Çağdaş Türkiye 1908-1980,
yay. yön. Sina Akşin, C. 4, Cem Yayınevi, İstanbul 1997, s. 177-187.
Uçarol, Rifat, Siyasi Tarih (1789-2014), 10. Basım, Der Yayınları, İstanbul 2015.
Yiğit, Hasan, Bafra Tarihi, Özyılmaz Matbaası, Bafra (?).

252
Bafra Tarihinin Çekilmiş En Eski Fotoğraflarından 1899 Yılında Çekilmiştir...
Soldan İlk Bina Bafra Garnizonu 51.Piyade Taburu Ana Karargahı

253
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA
CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI VE
KUTLAMALARIN YEREL BASINA YANSIMALARI
(1950-1960)

Dr. Öğr. Üyesi Mesut YAVAŞ1

Özet
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilan edilmesi aynı gece 101 pare top atı-
şıyla tüm memlekete duyurulmuş ve haber çoğu yerde bazı istisnalar dışında
sevinçle karşılanmıştır. Bu tarihi gün resmi olarak bayram ilan edilmeden önce,
1924 yılı 29 Ekim’inde yapılacak kutlamalar devlet tarafından organize edilmiş
ve bu konuyla ilgili olarak bir de kararname yayımlanmıştır. Bu ilk kutlama tö-
reni büyük bir özenle hazırlanmış ve resmi tatil olması dolayısıyla halkın geniş
katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Cumhuriyet’in ilanının yıldönümü aynı za-
manda Ankara dışındaki illerde de kutlanmış ve bu durum dönemin basınına
yansımıştır. Cumhuriyet Bayramı’nın kabulü ise TBMM’nin 19 Nisan 1925 ta-
rihli oturumunda gerçekleştirilmiştir. Aynı gün yapılan görüşmeler neticesinde
29 Ekim günü “milli bayram” olarak kabul edilmiştir. Nitekim Cumhuriyet Bay-
ramı ülkemizde “milli bayram” olarak günümüze kadar kutlana gelmiştir. İşte
bu çalışmada Demokrat Parti Dönemi’nde (1950-1960) Bafra’da yapılan Cum-
huriyet Bayramı kutlamaları konu edinilmiştir. Çalışmanın ana kaynakçasını
1950 yılında yayın hayatına başlayan ve ilçenin en önemli yayın organlarından
olan “Bafra” gazetesi oluşturmuştur. Bu bağlamda bayram için ilçede yapılan
hazırlıklar, kutlama programının içeriği, kutlamaların ilçede gerçekleştirildiği
mekânlar, devlet ricalinin yanı sıra halkın kutlamalara katılımı, resmi kutlama-
lara katılan kurum ve kuruluşlar, kutlamalarda yapılan konuşmalar, vd. bu ça-
lışmada ele alınan konular olmuştur. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıyla ilgili

1 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bö-
lümü, Çanakkale/TÜRKİYE. myavas07@gmail.com. ORCID: 0000-0003-3560-2573.

255
MESUT YAVAŞ

olarak on yıllık süre zarfında “Bafra” gazetesinde atılan manşetler, basılan re-
simler, çıkan haberler, günün anlam ve önemi hakkında kaleme alınan makale-
ler, ilçenin evlatlarının gözünden ve kaleminden, yerel basının dilinden ortaya
konulmaya ve değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Cumhuriyet Bayramı, Demokrat Parti, Bafra, Kutla-
malar, Bafra Gazetesi.

Giriş
Cumhuriyet’in ilanına giden süreçte yaşanan gelişmeler, Mustafa Kemal
Paşa’ya hayata geçirmek için sırasını beklediği düşüncesini uygulama imkânı
sunmuştur. Nitekim Rauf Bey’in İcra Vekilleri Reisliği’nden çekilmesi üzerine
İçişleri Bakanı Ali Fethi Bey, 13 Ağustos 1923’te Hükümet Başkanlığına atan-
mıştır. Fakat Fethi Bey’in Başkanlığındaki Hükümete ve özellikle de Fethi Bey’in
şahsına karşı Mecliste sataşmalar ve tenkitler başlamış, Hükümet bir takım se-
beplerle işlerini yapamaz duruma gelmiştir. Yaşananların Hükümetin Meclis ta-
rafından seçilmesinden ileri geldiğini gören Mustafa Kemal Paşa, harekete geç-
miş ve ilk olarak Hükümet üyelerini 25 Ekim 1923 Perşembe ve ertesi Cuma
günü Çankaya’da toplantıya çağırmıştır. Yapılan toplantılar sonrası bakanlar
görevlerinden istifa etmişlerdir. Diğer yandan Meclis üyeleri ise 28 Ekim günü
geç saatlere kadar yaptıkları çalışmalara rağmen yeni Hükümet listesini bir
türlü hazırlayamamışlardır. Bunun üzerine Mustafa Kemal, 28 Ekim gecesi Çan-
kaya’da verdiği akşam yemeğinde orada bulunanlara “Yarın Cumhuriyet ilan
edeceğiz”2 diyerek hemen yapılması gerekenler üzerinde çalışmalara başlamış-
tır.
Nihayet gecenin sabahına doğru 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Ka-
nunu’nun 1’inci maddesinin sonuna şu fıkranın eklenmesine karar vermiştir:
“Türkiye devletinin şekli, hükümet-i cumhuriyettir.”3 Kanun değişikliği teklifi
bununla da sınırlı kalmamıştır. Parti toplantısında ele alınan ve Kanuni Esasi
Encümeni tarafından 29 Ekim Pazartesi günü Mecliste okunan anayasa değişik-
liği teklifinde, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun 1’inci maddesinin yanı sıra Cum-
huriyet idaresinin gereği olarak 2, 4, 10, 11 ve 12’nci maddelerinde de değişiklik
önerilmiştir. Teklif Mecliste yapılan müzakereler ve oylamalar sonucu alkışlar

2 Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, haz. Zeynep Korkmaz, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,
Ankara, 2003, s. 537-543.
3 Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pozitif Yayınları, İstanbul 2020, s. 438.

256
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

arasında ve oybirliği ile kabul edilmiştir.4 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun kabul


edilen mezkûr maddeleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:
“Madde 1 — Hâkimiyet; bilâkaydüşart milletindir. İdare usulü halkın mu-
kadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. Türkiye Devletinin
şekli Hükümeti Cumhuriyettir.
Madde 2 — Türkiye Devleti’nin dini, dini İslâm’dır, resmî lisanı Türkçedir.
Madde 4 — Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur.
Meclis, Hükümetin inkısam ettiği şuabatı idareyi İcra Vekilleri vasıtasıyla idare
eder.
Madde 10 — Türkiye Reisicumhuru, Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyeti
Umumiyesi tarafından ve kendi âzası meyanından bir intihap devresi için inti-
hap olunur. Vazifei Riyaset, yeni Reisicumhurun intihabına kadar devam eder.
Tekrar intihab caizdir.
Madde 11 — Türkiye Reisicumhuru Devletin Reisidir. Bu sıfatla lüzum
gördükçe Meclise ve Heyeti Vekiliye riyaset eder.
Madde 12 — Başvekil Reisicumhur tarafından ve Meclis âzası meyanın-
dan intihab olunur. Diğer vekiller, Başvekil tarafından yine Meclis âzası arasın-
dan intihap olunduktan sonra heyeti umumiyesi Reisicumhur taraflımdan Mec-
lisin tasvibine arz olunur. Meclis hali içtimada değilse keyfiyeti tasvip Meclisin
içtimaına talik olunur.”5
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılan değişikliklerin kabulüyle Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından Cumhuriyet ilan edilmiştir. Türkiye Devleti’nin
yönetim şekli artık Cumhuriyet olmuştur. Bu heyecan ve yaşasın Cumhuriyet
sesleri arasında Cumhurbaşkanlığı seçimine geçilmiştir.6 Mecliste Cumhurbaş-
kanlığı için yapılan oylamaya 158 üye katılmış, oylama sonucunda oylamaya ka-
tılan üyelerin tamamının oyunu alan Ankara mebusu Gazi Mustafa Kemal Paşa
alkışlar arasında Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Meclisin aynı oturumunda ayrıca
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilânı şerefine bu gece yüz bir pare top atılması ve
memleketin diğer kısımlarında da aynı şekilde top atılarak Cumhuriyetin kut-
lanması kararlaştırılmıştır.7 Türkiye Büyük Millet Meclisinin 29 Ekim 1923 ta-
rihli oturumunda alınan kararlar neticesi Türkiye Devleti’nin hükümet şeklinin

4 Hamza Eroğlu, “Türkiye Cumhuriyeti’nin İlanı”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 6(16), 1989,

s. 18-21.
5 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, C. 3, İçtima: 43, 29 Teşrinievvel 1339, s. 96-98.
6 Eroğlu, age., s. 21.
7 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, C. 3, İçtima: 43, 29 Teşrinievvel 1339, s. 99.

257
MESUT YAVAŞ

Cumhuriyet olduğu ve Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçildiği


bilgisinin acilen tüm memlekete duyulması istenmiştir.8
Cumhuriyet’in ilanı genel itibariyle bazı istisnalar dışında halk tarafından
coşkuyla karşılanmış ve kutlanmıştır. 29 Ekim 1923 akşamı saat 21 sularında
Meclis Muhafız Bölüğünden bir manga asker havaya üç el ateş ederek Cumhu-
riyet’in ilanını Ankara’ya duyurmuştur. Ayrıca aynı gece tüm yurtta yüz bir pare
top atışı yapılarak Cumhuriyet’in ilanı haber verilmiştir.9 29 Ekim günü resmi
olarak bayram ilan edilmeden önce 1924 yılı 29 Ekim’inde yapılacak tören, dev-
let tarafından organize edilmiş ve bu konuda bir kararname de yayımlanmıştır.
26 Ekim 1924 tarihinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal imzasıyla yayımlanan
kararnamede, Cumhuriyet’in ilanının memleketin her yerinde 29 Ekim günü öğ-
len saatinde yüz bir pare top atışıyla kutlanması istenmiştir.10 Cumhuriyetin
ilanı sonrası yapılan bu ilk tören, büyük bir özenle hazırlanmış ve o günün tatile
denk gelmesi vesilesiyle geniş bir katılımla gerçekleştirilmiştir.11 Kutlamalar
kapsamında Ankara bir baştan diğer başa bayraklarla donatılmış, Belediye Baş-
kanlığı önünde büyük bir tak kurulmuş ve halk büyük bir coşku yaşamıştır.12 29
Ekim gününün “milli bayram” olarak kutlanması ise Cumhuriyet’in ilanından 2
yıl sonra, 1925 yılında, mümkün olmuştur. 19 Nisan 1925’te kabul edilen bir
kanunla, Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim günü “milli bayram” olarak kabul
edilmiştir.13
Cumhuriyet Bayramları yeni kurulan cumhuriyet rejiminin değerlerini
halka benimsetme yolunda önemli bir işlev görmüş ve her yıl şenliklerle kut-
lanmıştır. Ancak bunlar arasında onuncu yıl kutlamaları ayrı bir yer tutmuş-
tur.14 Önemine binaen onuncu yıl kutlama programı büyük bir titizlikle hazır-

8 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 051-0-0-0-8.65.35;


BCA, 51-0-0-0-13.109.2.
9 Bengül Selman Polat, Milli Bayram Olgusu ve Türkiye’de Yapılan Cumhuriyet Bayramı Kutlama-

ları (1923-1960), Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlan-
mamış Doktora Tezi, İstanbul 2007, s. 54-55.
10 BCA, 030.18.01.01.011.48.17.
11 Yasemin Doğaner, “Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Kutlamaları”, Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi,

0(9), Ankara 2007, s. 120.


12 Cengiz Şavkılı, “Demokrat Parti Döneminde Diyarbakır’da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları ve

Kutlamaların Yerel Basına Yansımaları (1950-1960)”, Turkish Studies - Historical Analysis, 14(2),
2019, s. 364.
13 Fevzi Çakmak, “Bursa’da Onbeşinci Yıl Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları”, Uludağ Üniversitesi

Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 11, 0(18), 2010/1, s. 89.
14 Doğaner, agm., s. 121.

258
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

lanmış ve bu yıla özel olarak kutlama kanunu dahi çıkarılmıştır. Nitekim Tür-
kiye Büyük Millet Meclisinin 11 Haziran 1933 tarihli oturumunda süratle görü-
şülen kanun teklifi, yasalaşarak yürürlüğe girmiştir. Buna göre Cumhuriyet’in
onuncu yıl dönümünün üç gün süreyle kutlanması kararlaştırılmıştır.15 Bu yılı
önemli kılan gelişmelerden biri de Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1933’te
Ankara’da Cumhuriyet’in onuncu yıl kutlamalarında kendi sesinden dinlenile-
bilen söylevinin kayda alınmış olmasıdır. Mustafa Kemal bu söylevinde geçmişi
değerlendirerek, ulaşılan toplumsal düzeyin tasvirini yapmış ve Türkiye Cum-
huriyeti Devleti’nin geleceğini anlatmıştır.16 1933 yılındaki onuncu yıl kutlama-
ları, daha sonra yapılan kutlamalara da örnek teşkil etmiştir. Tek parti döne-
mindeki bayram etkinlikleri de bu çerçevede planlanmış ve uygulanmış-
tır.17Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, özellikle 1933 yılından itibaren nere-
deyse hiç değiştirilmeden aynı çerçevede kutlanmaya devam etmiştir. CHP Ge-
nel Sekreterliği tarafından gönderilen talimata uygun olarak, valinin başkanlı-
ğında teşkil edilen komite tarafından hazırlanan program dâhilinde gerçekleş-
tirilmiştir. Bu kapsamda il, ilçe ve köylerdeki yerel yöneticiler tarafından Cum-
huriyet Bayramı kutlamalarına dair raporlar hazırlanarak, bayramda çekilen
resimlerle birlikte CHP Genel Sekreterliği’ne gönderilmiştir.18 Kısacası tek parti
döneminde Türkiye genelinde Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, çoğunlukla va-
lilik tarafından belirlenen bir plan ve program çerçevesinde gerçekleştirilmiş-
tir.19
Diğer yandan tarihler 7 Ocak 1946’yı gösterdiğinde, Türk siyasal hayatına
damga vuracak yeni bir parti kurulmuştur. Geçmişteki birçok parti gibi Celal
Bayar liderliğinde kurulan Demokrat Parti de halk içinde gelişen bir hareketten

15 Cahide Sınmaz Sönmez, “Cumhuriyet'in Onuncu Yıldönümü Kutlamaları ve 26 Ekim 1933 Ta-
rihli Genel Af Yasası”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi,
9(33), Mayıs-Kasım 2004, s. 90.
16 Şeyda Özçelik-Neval Akça Berk, “Cumhuriyet Bayramı Onuncu Yıl Kutlamalarının Yerel Basında

Yankıları: Adana İli Örneği”, I.Uluslararası Eğitimde ve Kültürde Akademik Çalışmalar Sempoz-
yumu, Mersin 13- 15 Eylül 2018, s. 618.
17 Handan Haykır, “Tek Parti Döneminde Urfa’da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları (1934-1945)”,

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 31(3), 2021, s. 1356.


18 Handan Haykır, “Tek Parti Döneminde Samsun'da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları (1934-

1950)”, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 0(53), 2021, s. 470.
19 Ebru Çoban, “Cumhuriyetin İdeolojik Aygıtı: Diyarbakır’da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları

(1934-1949)”, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları (HÜTAD) , 0(31) , 2019, s. 166.

259
MESUT YAVAŞ

doğarak değil de doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisinin bünyesin-


den koparak tarih sahnesine çıkmıştır.20 Buna rağmen geçen süreçte çeşitli ne-
denlerle hoşnutsuz olanları çevresinde toplamayı başarmış ve kısa zamanda ör-
gütlenme ağını genişletmiştir. İlk büyük kongresini Ocak 1947’de yapan De-
mokrat Parti, bu kongrede “Hürriyet Misakı” adında bir bildirge yayımlamıştır.
20 Haziran 1949’da İkinci Büyük Kongresi’ni yapmış ve burada “Milli Teminat
Andı” diye bir bildirge ortaya koymuştur.21 Demokrat Parti 10 yıllık süre zar-
fında katıldığı bütün genel seçimleri kazanmayı başarmıştır. Nitekim 14 Mayıs
1950’de yapılan seçimlerde oyların yüzde 53,4’ünü, 2 Mayıs 1954’teki seçim-
lerde oyların yüzde 58,4’ünü, 27 Ekim 1957’de de oyların yüzde 48,6’sını ka-
zanmıştır.22 Fakat tüm bunlara rağmen 10 yıllık Demokrat Parti iktidarı ekono-
mik ve sosyal sebeplerden çok siyasi sebeplere dayanan nedenlerle 27 Mayıs
1960 Askeri Darbesi ile sona ermiştir.23 Darbe sonrası Ordu, iktidarın bundan
böyle Kara Kuvvetleri eski komutanı Orgeneral Cemal Gürsel başkanlığındaki
Milli Birlik Komitesi’nin elinde olduğunu duyurmuştur. Darbeden bir gün sonra
Cemal Gürsel’in Devlet Başkanı, Başbakan ve Milli Savunma Bakanı olduğu açık-
lanmıştır. Demokrat Parti’nin ise 31 Ağustos’ta çalışmaları durdurulmuş ve
parti 29 Eylül’de kapatılmıştır.24
Bu çalışmada Demokrat Parti Dönemi’nde Bafra’da yapılan Cumhuriyet
Bayramı kutlamaları Bafra basını üzerinden ele alınmıştır. Millî Mücadele Dö-
nemi’nden başlayarak Cumhuriyet’in ilk yılları ve Demokrat Parti İktidarına ka-
dar olan dönemde Bafra’da yayımlanan ve tespit edilebilen süreli yayınlar araş-
tırıldığında bunların ilkinin “Tenvîr-i Efkâr” gazetesi olduğu görülmüştür. 5 Ni-
san 1923’de Bafra’da yayımlanmaya başlayan “Tenvîr-i Efkâr”, haftalık bir ga-
zetedir.25 Gazetenin imtiyaz sahibi ve müdürü Burhaneddin Şinâsi, aynı za-

20 Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul 2010, s. 239.
21 Sina Akşin, Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi 1789-1980, 6. bs. İmaj Yayıncılık, Ankara
2006, s. 226-229.
22 Gökhan Atılgan, “Tarımsal Kapitalizmin Sancağı Altında”, Gökhan Atılgan & E. Attila Aytekin &

Ebru Deniz Ozan & Cenk Saraçoğlu & Mustafa Şener & Ateş Uslu & Melih Yeşilbağ (Haz.) İçinde,
Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat (s. 387-514). Yordam Kitap, İstanbul 2015, s.
415.
23 Oktay Bozan, “Türk Siyasal Hayatında Ordunun Yeri ve Önemi”, Türkiye’de Siyasal Hayat, ed.

Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Divan Kitap, İstanbul 2017, s. 280.


24 Eric Jan Zürcher, “Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, 21. bs., İletişim Yayınları, İstanbul 2007, s.

352-353.
25 Önder Duman, “Samsun Basın Tarihinden Bir Kesit: “Haber Gazetesi”, Geçmişten Geleceğe Sam-

sun, 1. Kitap, Samsun 2006, s. 373.

260
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

manda gazetenin başyazarlığını da yürütmüştür. “Tenvîr-i Efkâr”, kendisini hal-


kın aydınlanmasına adayan ilmî, ebedî ve siyasî mahiyette bir gazete olarak ta-
nımlamıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Bafra’da basılan gazetelerden bir di-
ğeri de “Bafra” gazetesidir. 1925’te yayımlanmaya başlayan gazete, haftada bir
defa Perşembe günleri çıkarılmıştır. 500 adet olarak basılan gazetenin başya-
zarlığını Mustafa Ragıp yapmıştır.26 Bafra’da 1923’ten 1950’ye kadar olan dö-
nemde “Tenvîr-i Efkâr” (1923) ve “Bafra” (1925) gazetelerinden27 başka yayım-
lanan bir diğer çalışma da “Altın Yaprak” dergisidir. İçindekiler kısmının hemen
altında “Yurda faydalı, devrimin yayılmasına yarayan yazılara sayfalarımız açık-
tır”28 ibaresine yer verilen ve Bafra Halkevi’nin resmi yayın organı görevini üst-
lenen derginin ilk sayısı, Cumhuriyet’in 12. Yıldönümünde 29 Ekim 1935’te çı-
karılmıştır.29 Bafra Halkevi’nin ve hükümetin çalışmalarını, onların görüş ve dü-
şüncelerini halka duyurmak amacıyla çıkarılmaya başlanan “Altın Yaprak”,
1937 yılı Eylül’ünde yayımlanan 29. Sayı ile birlikte yayın hayatına son vermiş-
tir.30 Bafra’da neşredilen diğer neşriyatlar ise 1937’de yayımlanmaya başlayan
“Bafra Sesi”31 ve “Güzel Bafra” gazeteleridir.32 Demokrat Parti Dönemi’nde ya-
yın hayatına başlayan ve bu çalışmanın da ana kaynakçasını oluşturan “Bafra”
gazetesi ise ilk sayısını 8 Temmuz 1950 Pazartesi günü yayımlamıştır. Mübeccel
Dilmaçoğlu’nun sahibi ve sorumlu müdürü olduğu gazete haftalık olarak oku-
yucularıyla buluşmuştur.33
1) Bafra’da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları Kapsamında Yapılan
Törenler
Demokrat Parti iktidara geldikten sonra Cumhuriyet Bayramı kutlamala-
rının tek parti iktidarında olduğu gibi belirli bir plan ve program çerçevesinde
kutlanması için gerekli hassasiyeti göstermiş ve daha iktidarının ilk aylarında
bu konuyla ilgili olarak kararlar almıştır. Cumhuriyet Bayramı’nda yapılacak

26 Bünyamin Kocaoğlu, “Millî Mücadele’de ve Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Samsun’da Basın Hayatı

ve Cemiyetler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 12(1), Mayıs 1999, s. 155-
160.
27 Baki Sarısakal, Samsun Basın Tarihi, Barış Gazetesi Yayınları, Samsun 2003, s. 97.
28 Altın Yaprak, 15 İkinci Teşrin [Kasım] 1935, s. 1.
29 Işıl Tuna, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra Halkevi Dergisi Altın Yaprak (1935-1936)”,

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi (The Journal of Academic Social Science), 0(72), Haziran
2018, s. 588.
30 Gürbüz Arslan-Murat Çevik, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, Karadeniz Araştırma-

ları. XVIII/72, 2021, s. 923.


31 Bafrasesi, 21 Eylül 1938, s. 1.
32 Güzel Bafra, 14 Haziran 1937, s. 1.
33 Bafra, 8 Temmuz 1950, s. 1.

261
MESUT YAVAŞ

resmi geçit törenine katılacaklar hakkında Bakanlar Kurulu’nun 23 Ekim 1950


tarihinde aldığı kararlar şöyle sıralanmıştır:
1- Cumhuriyet Bayramı’nda yapılacak geçit törenine askeri kıtalar ile
okullar ve izcilerin katılması,
2- Askeri kıtaların bulunmadığı yerde kabul resminden sonra okullar ile
izciler tarafından geçidin yapılması,
3- Askeri geçit yapılacak yerlerin milli savunma bakanlığınca tayin edil-
mesi,
4- Geçişe iştirak edecek kıtaların teftişinin mahallin en büyük mülkiye
amiri ile komutanı ve belediye başkanı tarafından yapılması,
5- Bu vesile ile yapılmakta olan baloların tertip edilmemesi kararlaştırıl-
mıştır.34
Bu kararlar doğrultusunda Demokrat Parti Dönemi’nde Bafra’da ilk Cum-
huriyet Bayramı kutlaması, 1950 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu konuyla ilgili
olarak basında, “Cumhuriyet’in 27’nci Yıldönümü Tezahüratla Kutlandı” man-
şeti atılmış ve yapılan kutlamalara değinilmiştir. Nitekim 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı kutlamaları ilk olarak Kaymakam Adnan Aksel ve Askerlik Şubesi Baş-
kanı’nın saat 9.30’da kamu ve özel kuruluşların yönetici ve temsilcilerinin teb-
riklerini kabulüyle başlamıştır. Tebriklerin kabulünden sonra Kaymakam Bey,
Askerlik Şubesi ve Belediye Başkanı ile birlikte Cumhuriyet Alanı’na gelerek öğ-
rencilerin ve halkın bayramını kutlamıştır.
Cumhuriyet Alanı’ndaki tören İstiklal Marşı ile başlamış, akabinde Kızılır-
mak Okulu Başöğretmeni Yekta Çubukçuoğlu kürsüye gelerek bu günün anlam
ve önemini belirten bir konuşma yapmıştır. Daha sonra Ortaokul ve ilkokullar-
dan birer öğrenci okulları adına şiirler okumuşlardır. Ardından resmi geçit tö-
renine geçilmiş; tören alanında hazır bulunan izciler, Ortaokul, Gazi, İnönü, Kı-
zılırmak ve Merkez Okulları öğrencileri, sporcular, Cemiyetler, Avcılık Kulübü,
Şoförler Birliği ve Esnaf Birlikleri temsilcileri halkın coşkun alkışları arasında
tören geçişi yapmışlardır.
Cumhuriyet Alanı’ndaki resmî törenin ardından kutlamalara öğleden
sonra da devam edilmiştir. Kutlamaların bu bölümünde mahalli yerlerde halk,
davul ve zurna eşliğinde eğlenerek bayramı coşkuyla kutlamıştır. Gece ise Orta-
okul öğrencileri ve izciler fener alayı düzenlenmişlerdir. Bafra halkının bayram
kutlamaları neşe içinde 3 gece boyunca geç vakitlere kadar devam etmiştir.35

34 BCA, 030.18.01.02.124.80.12.
35 Bafra, 2 Kasım 1950, s. 1.

262
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

1951 yılı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıyla ilgili olarak basında çıkan


haberlerde ise ilk olarak bayram hazırlıklarına değinildiği görülmüştür. Nite-
kim Bafra gazetesinin bu konudaki haberinde, Cumhuriyet Bayramı’nın 28. yıl-
dönümünün her sene olduğu gibi bu sene de ilçede parlak bir törenle kutlana-
cağı duyurulmuştur. Haberde Kutlama Komitesi’nin hazırlamış olduğu prog-
rama da yer verilmiş ve buna göre Cumhuriyet Meydanı’na; DP, Belediye ve Or-
man İşletmesi binalarının önlerine ve ayrıca Gazipaşa Mahallesi’ne birer tak ku-
rulacağı aktarılmıştır. Hazırlıklar kapsamında Musiki Kulübünün bayram dola-
yısıyla Kızılırmak Salonu’nda bir balo tertiplediği de bildirilmiştir.36
1951 yılı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için Bafra halkı, saba-
hın erken saatlerinden itibaren Cumhuriyet Meydanı’nı doldurmaya başlamış-
tır. Devlet adına 9.30 ilâ 9.45 saatleri arasında Kaymakamlık Binası’nda tebrik-
lerin kabulüne müteakip, Kaymakam Bey yanındaki devlet erkânıyla birlikte tö-
ren alanına gelerek burada toplanmış bulunan öğrenciler ve halkın bayramını
kutlamıştır. Cumhuriyet Meydanı’ndaki törende Cumhuriyetin 28. Yıldönümü
münasebetiyle Kaymakam Bey ve Kâşif Başkaya tarafından günün anlam ve
önemini belirten birer konuşma yapılmıştır. Akabinde ilkokullardan ve ortao-
kullardan seçilen öğrenciler okulları adına birer şiir okumuşlardır. Konuşma-
lardan sonra resmi geçit törenine geçilmiş ve izciler, okullar ve Şoförler Cemi-
yeti üyeleri geçit törenine katılmışlardır. Öğleden sonraki kutlamalarda ise ma-
halli yerlerde davul ve zurna eşliğinde halkın coşkun neşesine iştirak edilmiş,
gece de ortaokul öğrencilerince fener alayı düzenlenmiştir.37
Demokrat Parti Dönemi’nde Bafra’da yapılan 29 Ekim Cumhuriyet Bay-
ramı kutlamalarıyla ilgili olarak en kısa bilgi, belge ve haberin 1952 yılına ait
olduğu görülmektedir. Nitekim bu konuda Bafra gazetesinde “Cumhuriyetimi-
zin 29’uncu Yıldönümü Bütün Okuyucularımıza Kutlu Olsun” manşetiyle yeti-
nilmiş ve manşetin altında Mustafa Kemal’in resmine yer verilmiştir. Resmin
altında ise kılıç dövmekte, zafer kazanmakta, büyük kahramanlar yetiştirmekte
eşsiz olan aziz milletin, Cumhuriyet Bayramı’nın 29’uncu yıldönümünde kendi-
sini şükranla yâd ettiği yazılmıştır. Cümlenin devamında emanetinin ebediyete
kadar muhafaza edileceğine söz verilmiş ve bugün yurdun dört bucağında tek
vücut olarak insanlık ideali ve tarihin en büyük devleti olarak ayakta dimdik
durduğu, gönüllerde eşsiz başarısının sevinç ve heyecanının yaşatıldığı ifade
edilmiştir. Cümle “Ne mutlu Türk’üm diyene” vecizesiyle sona ermiştir.38

36 Bafra, 25 Ekim 1951, s. 1.


37 Bafra, 1 Kasım 1951, s. 1.
38 Bafra, 30 Ekim 1952, s. 1.

263
MESUT YAVAŞ

Diğer yandan 1953 yılı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıyla ilgili olarak


basında yer alan haberlere bakıldığında ise Cumhuriyet’in ilanının 30. Yıldö-
nümü olması hasebiyle haberden ziyade makalelere yer verildiği görülmekte-
dir. Nitekim Bafra gazetesi bu günü “Cumhuriyetin XXX. Yıldönümü Büyük Türk
Milletine Kutlu Olsun” manşetiyle okuyucularıyla paylaşmıştır. Haberde sağ ve
solunda iki Türk bayrağının arasında olacak şekilde Mustafa Kemal’in resmine
yer verilmiş ve hemen altında “Bu millet sana, senin inkılâplarına ebediyen
medyundur müsterih ol büyük Atatürk!” ifadeleri yer almıştır.39 Gazetede bu-
nun dışında resmi kutlamalara ve şenliklere dair herhangi bir bilgi, belge ve ha-
bere rastlanmazken, günün anlam ve önemini ele alan iki makale yayımlanmış-
tır. Bunlardan ilki gazetenin Yazı İşleri Müdürü de olan Faruk Güven’in “30’uncu
Yıldönümü” başlıklı makalesi, diğeri de Zeki Ozan’ın “Büyük Milletin Büyük
Bayramı” başlıklı makalesidir.40 Her iki makaleye bu çalışmanın “Cumhuriyet
Bayramı’nın Anlam ve Önemi Hakkında Kaleme Alınan Makaleler” başlıklı kıs-
mında yer verilmiştir.
Bafra’da 1954 yılı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının önceki
yıllara göre çok daha neşeli geçtiği anlaşılmaktadır. Nitekim bu konuyla ilgili
olarak basında çıkan haberlere bakıldığında, önceki yıllara kıyasla, bayram ha-
zırlıklarından kutlamalara kadar çok daha ayrıntılı haberlere yer verildiği gö-
rülmektedir. Bu konuda Bafra gazetesinde yer alan haberde, Cumhuriyet Bay-
ramı hazırlıklarının çok iyi durumda olduğu ve bu seneki bayrama hemen he-
men bütün esnaf kuruluşlarının katılacağı duyurulmuştur. Okullar ile gençlik ve
spor kuruluşlarının bu sene önceki yıllardan çok daha fazla hazırlık yaptıkları,
hazırlıklar konusunda Kaymakam Bey’in de büyük gayret sarf ettiği belirtilmiş
ve bundan duyulan memnuniyet dile getirilmiştir.41
Cumhuriyet Bayramı kutlamaları manşette, “Cumhuriyetin 31. Yıldö-
nümü İçten Gelen Sevgi ve Tezahüratla kutlandı” şeklinde yer almıştır. Bu ko-
nuda çıkan haberde, törene katılan bütün okulların ve kuruluşların tören için
hazırlıklı oldukları, bayramın önemine uygun olarak bir düzen dâhilinde ortaya
konulan hareketlerin 10 bin kişinin takdir ve teveccühünü kazandığı aktarıl-
mıştır. Tören esnasında özellikle Şoförler Cemiyetinin eski ve yeni araçlarla ser-
gilediği insan ve eşya taşımacılığı, geçmişteki sıkıntılı günleri adeta sinema şe-
ridi gibi gözler önüne sermiştir. Eski ve yeni araçların birlikte geçişi, törene ka-
tılanlara geçmişe kıyasla içinde bulundukları dönemin modern araçlarıyla ne

39 Bafra, 29 Ekim 1953, s. 1.


40 Bafra, 29 Ekim 1953, s. 1, 2.
41 Bafra, 25 Ekim 1954, s. 2.

264
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

kadar rahat bir hayat sürdüklerini bir kez daha fiilen ispat etmiştir. Kutlamalar
kapsamında ayrıca Ortaokul Jimnastik Öğretmeninin nezaretinde gece fener
alayı düzenlenmiş, halk davullar eşliğinde eğlenmiştir.
Diğer yandan Bafra gazetesinin kutlamalar bağlamında iki konuda sitemi
olmuştur. Bunlardan ilki tüm arzularına rağmen henüz bir bando ekibinin ku-
rulamayışı, ikincisi ve en önemlisi de hala bir Atatürk büstünün dikilemeyişi ol-
muştur. Gazetenin yazısında senelerce Atatürk sevgisini aşılamaya çalıştıkları
sevgili yavrularının her bayramda olduğu gibi bu bayramda da onun aziz hatı-
rasını yâd etmek ve bir çiçek bırakmak için büstünü aradıkları ama arzularına
nail olamadıkları dile getirilmiştir.42
Diğer yıllardan farklı olarak 1954 yılı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kut-
lamaları kapsamında Bafra’da 4 kulübün katıldığı bir futbol turnuvası düzen-
lenmiştir. Centilmenlik Kupası karşılaşmalarından ilki 29 Ekim 1954 Cuma
günü Bafra sahasında yapılmış ve Samsun 19 Mayıs Kulübü, Bafra Gençlik Ku-
lübü’nü 5-3 yenerek maçı kazanmıştır. Karşılaşmanın hakemi gördüğü lüzum
üzerine mücadeleyi 4 dakika erken bitirmiştir. Karşılaşmayla ilgili olarak yapı-
lan değerlendirmede Bafra Gençlik Kulübü sporcuları eleştirilmiş ve sporun ev-
vela spor terbiyesi istediği ifade edilmiştir. Bafra Gençlik Kulübü oyuncularının
bu maçta yaptıkları hareketlerin serkeşçe olduğu ve bunun affedilir bir hareket
olmadığı belirtilmiştir. Kulüp yöneticilerinin sporculara gerekli cezaları ver-
mesi temenni edilmiş ve futbolcuların giydikleri formanın bir kulübü, kulübün
de Bafra’yı temsil ettiği ve kimsenin böyle bir şeye ihanet etmeye hakkı olma-
dığı vurgulanmıştır. Kendilerinin maçlar niçin Bafra’da değil de Samsun’da ya-
pılıyor diye uzun mücadeleler verdikleri dile getirilen değerlendirmede, üzüle-
rek de olsa bunun cevabını bu hafta Bafralı oyuncuların sahada verdikleri belir-
tilmiş ve bunun son olması arzu edilmiştir. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutla-
maları kapsamında yapılan diğer karşılaşmalarda ise Bafra Gençlik Kulübü-
Akınspor’u 3-2, Samsun 19 Mayıs Kulübü-Demirspor’u 6-1 yenmiştir. Karşılaş-
malar sonunda Samsun 19 Mayıs Kulübü Centilmenlik Kupası’nın sahibi olur-
ken, Demirspor ikinci ve Bafra Gençlik Kulübü de üçüncü olmuştur.43
1955 yılı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarıyla ilgili olarak yapılan hazır-
lıklar, Bafra’da bayramın sürprizlerle dolu olacağı ve neşeyle geçeceği beklenti-
sini doğurmuştur. Nitekim bu konuda Bafra gazetesinde “Cumhuriyet Bayramı
Şehrimizde Sürprizli ve Neşeli Geçeceği Tahmin Ediliyor” başlığıyla verilen ha-
berde, kutlamaların nasıl yapılacağına değinilmiştir. Buna göre Cumhuriyet’in

42 Bafra, 1 Kasım 1954, s. 1.


43 Bafra, 1 Kasım 1954, s. 2.

265
MESUT YAVAŞ

32’nci yıldönümü vesilesiyle düzenlenecek bayram, 28 Ekim Cuma günü saat


13’te başlayacak ve 30 Ekim Pazar günü saat 24’e kadar devam edecektir. 28
Ekim 1955 Cuma günü saat 13’te Kereste Fabrikası’nın ve ilçedeki mevcut araç-
ların çalacakları bir dakikalık siren ve kornalarla başlayacak olan bayram, bele-
diye tarafından atılacak top ve fişeklerle halka duyurulacaktır. 29 Ekim Cumar-
tesi günü ise kanun gereğince bütün dükkânlar, mağazalar, yazıhaneler ve bilu-
mum işyerleri kapalı olacaktır.44
Diğer yandan gazetenin “Cumhuriyet Bayramı’na Hazırlık ve Çocukları-
mız” başlığıyla yayımladığı haberde, Cumhuriyet Bayramı’nın güzel ve neşeli
geçmesi için ilçedeki ilkokullar ile diğer okulların ve bazı kuruluşların hazırlık-
lara başladıkları aktarılmıştır. Bu kuruluşların bayram günü sürpriz bir şekilde
geçit törenine katılacakları duyurulan haberde, halkın bayrama layık olduğu il-
giyi göstereceği beklentisi dile getirilmiş ve bu gibi bayramlarda resmi geçit tö-
renine katılan ve bayramın en büyük kısmını teşkil eden okullara karşı halkın
ilgisiz kaldığı ifade edilmiştir. Ayrıca her türlü özeni göstererek bayrama hazır-
lanan çocukların halk tarafından gerektiği kadar takdir edilmediklerinden
şikâyet edilmiş ve yarının büyüklerinin kendilerinden, onları heyecanlandıra-
cak takdir ve teşvik bekledikleri hatırlatılmıştır. Bunun için de yapmaları gere-
kenin takdir hislerinin bir ifadesi olarak sadece onları alkışlamak olduğu belir-
tilmiş ve bu kadarcık bir külfetin çocuklardan esirgenmemesi istenmiştir.45
Bafra gazetesi halkın yalnızca çocuklara karşı olan ilgisizliğinden değil
aynı zamanda bayram kutlamalarına olan ilgisizliğinden de şikâyetçi olmuştur.
Nitekim bu konudaki haberde, Cuma günü saat 13’te başlayan Cumhuriyet Bay-
ramı’na yeterli önemin verilmediği, geçmiş yıllara kıyasla bayramın başlangıcı-
nın heyecansız olduğu ve ilk gün genel bir ilgisizliğin görüldüğü aktarılmıştır.
Bu konuda program gereğince Belediye’nin bir şeyler yapması gerektiğine dik-
kat çekilmiş ve ikindi vakti başlayan yağmurun da katılımı olumsuz yönde etki-
lediği belirtilmiştir. Buna rağmen ilerleyen saatlerde havanın açması ve berrak
bir ay ışığının geceyi aydınlatmasıyla bayram etkinlikleri kapsamında kısa sü-
reli de olsa bazı yerlerde davul ve zurna çalınarak milli oyunlar oynanmıştır.
29 Ekim Cumartesi günkü kutlamalarda ise ilk olarak Kaymakam Ertuğ-
rul Saraçbaşı,46 saat 9’da tebrikleri kabul etmiş ve akabinde tören alanına geç-
miştir. Buradaki tören saat 10’da başlamış ve Kaymakam Bey törene katılan

44 Bafra, 27 Ekim 1955, s. 1.


45 Bafra, 27 Ekim 1955, s. 2.
46 Şirvan Kaymakamı olan Ertuğrul Saraçbaşı, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın 22 Şubat 1954 tari-

hinde onayladığı atama kararnamesiyle Bafra Kaymakamlığı’na atanmıştır. Bak. BCA,

266
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

okulları ve cemiyetleri selamlamıştır. İstiklal Marşı’na müteakiben kürsüye ge-


len Kaymakam Saraçbaşı, kısa bir konuşma yapmıştır. Konuşmasına bu günün
önemini hatırlatarak başlamış ve 29 Ekim 1923’ün Türk milletinin tarihinde bir
dönüm noktası olduğunu vurgulamıştır. Cumhuriyet’in bir faziletler manzu-
mesi, 29 Ekim’in de bir saadet olduğunu dile getirmiş ve bu saadeti Çimen
Tepe’nin, Kocatepe’nin şimdi kekik kokan sırtlarında şehit olanların kanlarına
borçlu olduklarını ifade etmiştir. Konuşması esnasında Bafralıların Cumhuriyet
Bayramı’nı da kutlayan Saraçbaşı, konuşmasının sonunda vatan uğrunda kan-
larıyla bu vatan toprağını sulayan koç yiğitlerin hatırasının anılmasını istemiş
ve “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyerek sözlerine son ver-
miştir. Daha sonra Ortaokul Müdür Muavini Hayri Güneş kürsüye gelerek bir
konuşma yapmış ve konuşmasında “büyük milletin tarih boyunca büyük adam-
lar yetiştiren bir millet” olduğunu dile getirmiş ve Atatürk’ü buna misal olarak
göstermiştir.47
Günün anlam ve önemini belirten konuşmalardan sonra şiirlerin okun-
masına geçilmiş ve ilk olarak Merkez Okulundan ve Orta Kız Sanat Okulundan
birer öğrenci şiirler okumuşlardır. Müteakiben Atatürk Okulundan Tahsin Sa-
raçbaşı “Akdeniz” isimli şiiri; Kızılırmak, Gazi ve Mithat Paşa okullarından birer
öğrenci de büyük bayram isimli şiirleri okumuşlardır. Törenin ilerleyen saatle-
rinde kalabalık artmış ve meydan, kalabalığı alamayacak bir hale gelmiştir. Bu
esnada bütün okulları temsilen hazırlanmış olan ve öğrencilerin elleriyle çek-
tikleri üzeri örtülü bir araba trampet sesleri arasında açılmıştır. Bu, Ankara Ulus
Meydanı’ndaki abidenin bir replikası olarak hazırlanmış ve Ankara’daki abide
örnek alınarak yapılmış bir anıttır. Önde iki asker, arkada mermi taşıyan bir ka-
dın, en üstte de Atatürk’ün bir büstü konulmuştur. Kaide içinden Mithat Paşa
Başöğretmeni Zeki Ozan, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini okumuş ve akabinde
resmi geçit törenine geçilmiştir. Ortaokul muntazam bir şekilde geçiş yaptıktan
sonra diğer okullar karışık bir halde geçmişlerdir. Okulların geçişini Berberler
Derneği ve Avcılar Derneği üyelerinin geçişleri izlemiştir. Geçit töreni esna-
sında tüfeklerini boşaltan ve yanlarında tavşanlar, ördekler, vurulmuş çakal ile
tepesinde mavi balon asılı canlı bir ördek taşıyan avcıların geçişi göz doldur-
muştur. Terziler Derneği de bu sene bir kamyon üzerinde sanat gösterisi yapa-
rak ilk defa törene iştirak etmiştir. Bu bayramda göze çarpan bir başka yenilik

030.11.1.243.7.11. Demokrat Parti iktidarında Bafra’da Adnan Aksel’den sonra Hasan Günay (Ni-
san 1952-Haziran 1953) ve Kâmuran Tuğman (Haziran 1953-Şubat 1954) kaymakam olarak gö-
rev yapmışlardır. Bak. BCA, 030.11.1.230.9.20; BCA, 030.11.1.238.19.6.
47 Bafra, 31 Ekim 1955, s. 1.

267
MESUT YAVAŞ

de spor kulüplerinin formaları ile takım halinde resmi geçide katılmaları olmuş-
tur. Bafra Gençlik ve Oto Güneş sporcuları önde flamaları olduğu halde yan yana
geçiş yaparak törene canlılık katmışlardır. Ayrıca meşhur davulcu Kara Yılan’ın
ilçede bulunan zurnacısı ile Kara Yılan’ın halefi Taşköprülü davulcu da gösteri-
leriyle bayrama neşe katmıştır. Bayram kutlamaları gece de devam etmiş ve
kutlamalar kapsamında fener alayı düzenlenmiş, milli marşlar ve türküler söy-
lenerek oyunlar oynanmıştır.48
Cumhuriyetin 33. Yıldönümü kutlamaları için Bafra’da çok büyük ve hum-
malı bir hazırlık yapılmıştır. Bu kapsamda ilçenin çeşitli yerlerinde zafer takları
hazırlanmış, sayıları 4 bine yaklaşan öğrenciler ve yavrukurtlar yürüyüş prova-
ları yapmışlardır. Çeşitli esnaf ve gençlik kuruluşları tarafından fener alayı ha-
zırlıkları yapılmış, önceki yıllarda olduğu gibi geceleri uygun meydanlarda ma-
halli oyunlar oynanması ve eğlenceler düzenlenmesi planlanmıştır.49
1956 yılındaki kutlamalar basında “Büyük Bayramımız” başlığıyla duyu-
rulmuştur. Haberde küçük büyük, köylü şehirli bütün milletin bu günün neşesi
içinde bayram yaptıkları aktarılmıştır. 33. Yıl kutlamalarına diğer yıllara naza-
ran çok daha fazla katılım olmuştur. Kutlamaların yapıldığı Cumhuriyet Mey-
danı kalabalığı almadığından insanlar civardaki binaların balkonlarına, pence-
relerine hatta damlarına dahi çıkmışlardır. On binlerin katıldığı tören saat 10’da
Kaymakam, Jandarma Komutanı ve Belediye Reisi’nin okulları teftişiyle başla-
mıştır. Devlet erkânının halkın ve öğrencilerin bayramını kutlamasına mütea-
kip Ortaokullar tarafından okunan İstiklal Marşı, halk tarafından huşu içinde
dinlenmiştir.
Daha sonra ise konuşmalara geçilmiş ve ilk olarak ilçe kaymakamı Ertuğ-
rul Saraçbaşı kürsüye gelerek sık sık alkışlarla kesilen 33. Yıldönümü konulu
kısa bir konuşma yapmıştır. Kaymakam Saraçbaşı konuşmasına büyük Türkiye
Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar olması temennisiyle başlamış, Cumhuriyet’in
kuruluş mücadelesine değinmiş ve Türk milletinin büyük mahrumiyetlere rağ-
men bu mücadelede azmiyle her şeyi yendiğini belirtmiştir. Büyük milletlerin
büyük acılara tahammül etmesini bildiğini, büyük bayramların da büyük millet-
lere layık olduğunu dile getiren Saraçbaşı, büyük masmavi semasında altın ışık-
lar parlayan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürk’ün bir armağanı olduğunu ve
Türkler büyüdükçe onun da büyüyeceğini ifade etmiştir.

48 Bafra, 31 Ekim 1955, s. 1, 2.


49 Bafra, 25 Ekim 1956, s. 1.

268
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

Alkış tufanı arasında kürsüden inen Kaymakam Ertuğrul Saraçbaşı’ndan


sonra kürsüye, Ortaokul Müdür Muavini Hayri Güneş gelmiştir. Alkışlarla kar-
şılanan konuşmasında Güneş, “Büyük millet, tarih devirleri boyunca büyük ön-
derler yetiştiren ve bunların nurlu ışığı altında büyük inkılâplar başarabilendir”
diyerek, Türk milletinin yetiştirdiği dünya çapındaki önderleri ve bunların sa-
yesinde başarılan inkılâpları dile getirmiştir. Ayrıca Milli Mücadele’ye değinmiş
ve Atatürk’ün Türk Gençliğine Hitabesi’nden bazı okumalar yapmıştır. Konuş-
malarda üçüncü sırayı Ortaokul üçüncü sınıf öğrencilerinden ve üç defa şeref
listesine geçen İbrahim Şener almış ve günün önemini belirten bir konuşma
yapmıştır. Şener’den sonra bir başka Ortaokul öğrencisi Nurhan Erbay kürsüye
gelerek “Yurda Sesleniş” şiirini okumuştur. Daha sonra ise Atatürk Ortaokulu
üçüncü sınıf öğrencilerinden Turgut Saraçbaşı “Bu Güzel Binatlı” ve Birsen Kü-
lünk “Vatan Destanı” şiirlerini okumuşlardır. Onları sırasıyla Gazi Okulu beşinci
sınıf öğrencilerinden Cevdet Akyel’in “Cumhuriyet”, Özel Aktik’in “Yaşayacak
Milletiz”, Merkez Okulu ikinci sınıf öğrencilerinden Taner Alperen’in “Küçük
İzci” ve Mithat Paşa Okulu öğrencilerinden Avni Öcalan’ın “Büyük Bayram” şiir-
leri izlemiştir.
Tüm bunlardan sonra resmi geçit törenine geçilmiş ve ilçedeki okullar,
kulüpler ve çeşitli cemiyetler halkın coşkun alkışları arasında geçişlerini yap-
mışlardır. Gece ise fener alayı düzenlenmiş ve yer yer davullar çalınarak milli
oyunlar oynanmıştır. Eğlenceler 30 Ekim Salı günü geç saatlere kadar coşkulu
bir şekilde devam etmiştir. Bafra’daki Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri yalnızca
ilçe merkezindeki kutlamalarla sınırlı kalmamıştır. Nitekim Kolay Köyü’nde Ba-
şöğretmen Makbule Kural ve Mübeccel Gürel’in organizasyonunda Cumhuriyet
Bayramı etkinlikleri düzenlenmiş ve köy halkı davul zurna eşliğinde oyunlar
oynayarak geç saatlere kadar eğlenmişlerdir.50
1957 yılı Cumhuriyet Bayramı sevinci basında “Cumhuriyetin 34. Yıldö-
nümü Türk Milletine Kutlu Olsun” manşetiyle paylaşılmıştır. Yapılan kutlamalar
ise “Büyük Bayramımızı Neşe İçinde Kutladık” başlığıyla verilmiştir. Bafra’da
Cumhuriyet’in 34. Yıldönümü 29 Ekim Salı günü küçük büyük, köylü şehirli bü-
tün milletçe neşe içinde kutlanmıştır. Cumhuriyet Meydanı’ndaki kalabalık her
geçen yıl bir önceki yıla göre daha da artmış ve bu yıl kutlamalara çok daha fazla
katılım olmuştur. İnsanlar sadece meydanda değil civardaki binaların balkonla-
rına ve pencerelerine de çıkarak bayramı izlemişlerdir.

50 Bafra, 1 Kasım 1956, s. 1.

269
MESUT YAVAŞ

Cumhuriyet Meydanı’ndaki kutlamalar saat 10.10’da Kaymakam, Asker-


lik Şubesi Başkanı, Belediye Reisi ve Maarif Memuru’nun okulları teftişi ve hal-
kın bayramını kutlamasıyla başlamıştır. Bandonun çaldığı İstiklal Marşı’na mü-
teakip İlçe Kaymakamı M. Kazım Bölükbaşı,51 günün anlam ve önemini belirten
bir konuşma yapmıştır. Akabinde ise Kız Enstitüsünden Sevim Özen, Ortaokul-
dan Ali İnan, Gazi Okulundan Emine Eriş, Kızılırmak Okulundan Mediha Topyıl-
dız, Merkez Okulundan Tanay Sümer ve Mithat Paşa Okulundan Yıldız Köken
sırayla kürsüye gelerek birer şiir okumuşlardır. Kutlamaların bundan sonraki
aşamasında resmi geçit törenine geçilmiş ve ilçedeki okullar ile çeşitli cemiyet-
ler halkın coşkun alkışları arasında tören geçişini icra etmişlerdir. Etkinlikler
kapsamında gece de fener alayı düzenlenerek ilçenin muhtelif yerleri gezilmiş-
tir. Ayrıca yer yer davullar çalınarak neşe içinde milli oyunlar oynanmıştır.52
Cumhuriyet’in 35. Yıldönümü sevinci Bafra’da “Cumhuriyetin 35’inci Yılı
Türk Milletine Kutlu Olsun” manşetiyle paylaşılmıştır. Düzenlenen kutlamalar
ise “Büyük Bayramımızı Neşe İçinde Kutladık” başlığıyla aktarılmıştır. 1958 yılı
kutlamaları kapsamında Bafra’daki törenler 28 Ekim Salı günü saat 13’te kamu
kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşların Atatürk büstüne çelenk koymaları ve
bir dakikalık saygı duruşuyla başlamıştır. Tekel Fabrikasının çalan sireni ve atı-
lan havai fişekler halka bayramın başladığını haber vermiş, akabinde ilçenin
muhtelif yerlerinde davullar çalınmaya ve milli oyunlar oynanmaya başlanmış-
tır.
29 Ekim Çarşamba günkü törenler için halk sabahın erken saatlerinde
meydanı doldurmuştur. Saat 9.50’de İlçe Kaymakamı M. Kazım Bölükbaşı, ya-
nındaki devlet erkânıyla birlikte tören alanındaki okulları teftiş etmiş, akabinde
bandonun çaldığı İstiklal Marşı dinlenmiştir. Daha sonra Kaymakam Bölükbaşı
kürsüye gelerek günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapmıştır. Aka-
binde Ortaokul, Kız Enstitüsü ve ilkokullardan birer öğrenci okulları adına şiir-
ler okumuşlardır. Son olarak ise resmi geçit törenine geçilmiş ve ilçedeki okul-
lar ile cemiyetler alkışlar arasında geçişlerini tamamlamışlardır.53
Demokrat Parti iktidarının son Cumhuriyet Bayramı kutlaması 1959 yı-
lında gerçekleştirilmiştir. Bafra’daki bütün okullar önceki yıllarda olduğu gibi

51 Bafra Kaymakamı Ertuğrul Saraçbaşı’nın Bor Kaymakamlığı’na atanması üzerine yerine Mus-
tafa Kemal Paşa Kaymakamı Musa Kazım Bölükbaşı tayin edilmiştir. Her iki atama kararnamesi
de 29 Haziran 1957 tarihinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından imzalanmıştır. Bak. BCA,
030.11.1.265.23.2.
52 Bafra, 31 Ekim 1957, s. 1.
53 Bafra, 30 Ekim 1958, s. 1.

270
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

bu yıl da erkenden bayram hazırlıklarına başlamışlar ve bu kapsamda öğleden


sonraları ders saatleri dışında yürüyüş provaları yapmışlardır.54
İlçedeki Cumhuriyet Bayramı heyecanı “Cumhuriyetin 36. Yıldönümü
Türk Milletine Kutlu Olsun” manşetiyle duyurulmuştur.55 Kutlamalar ise “C.
Bayramından Notlar” başlığıyla paylaşılmıştır. Cumhuriyetin 36’ncı yıldönümü
bütün yurtta olduğu gibi Bafra’da da heyecanla kutlanmıştır. Nitekim perşembe
günü sabahın erken saatlerinden itibaren Cumhuriyet Meydanı’nı dolduran
Bafralılar, merakla resmi geçit törenini beklemeye başlamışlardır. Tören İstik-
lal Marşı’nın okunmasıyla başlamış, bunu çeşitli okullardan birer öğrencinin gü-
nün anlam ve önemini belirten şiirler okuması takip etmiştir. Müteakiben resmi
geçit törenine geçilmiş, törene katılan okullar ve çeşitli kuruluşlar, halkın alkış-
ları arasında tören geçişini gerçekleştirmişlerdir. Geçit töreni esnasında özel-
likle yavrukurtların ve Avcı Kulübü üyelerinin geçişleri halkın takdirini kazan-
mıştır.56
27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi sonrası Bafra’da yapılan ilk bayram kutla-
masının gerek hazırlık gerekse icra safhasında darbenin izlerini görmek müm-
kündür. Nitekim Bafra gazetesinin bayram hazırlıklarını konu alan haberinde,
ilçede Cumhuriyet Bayramı’nın neşeli geçeceği vurgulanmıştır. Belediye’nin
bayrama daha 10 gün varken hazırlıklara başlaması, buna bir işaret olarak gö-
rülmüştür. Haberde şehrin merkezi yerlerinin bol ışıklarla aydınlatılacağı, Ata-
türk büstü etrafında geceleri meşaleler yakılacağı, etkinlikler kapsamında fener
alayı düzenlenerek mahallelerin gezileceği ve milli marşlar söyleneceği belirtil-
miştir. Belediyenin bayrama layık olduğu önemi vermeye çalıştığı ve bunun se-
vindirici olduğu ifade edilen haberde, aynı hassasiyetin Cumhuriyet bayramla-
rında ilçenin belirli noktalarında kurulan taklara gösterilmediği dile getirilmiş-
tir. Bu takların zevksiz bir şekilde hazırlandıkları, oysa bunların yerine daha iyi-
lerinin yapılabileceği belirtilmiş ve takların boyalarının insanda bir kurşun
ağırlığı ile eziliyormuş hissi verdiği aktarılmıştır. İnsanın bu konuda bir yenilik
beklediğine dikkat çekilmiş ve para gidecek bahanesiyle bayramın gereklerinin
ihmal edilmemesi uyarısında bulunulmuştur. Bayramın sönük geçmesine gö-
nüllerinin razı olmadığı dile getirilen haberde, özellikle bu yılki Cumhuriyet
Bayramı’nın inkılâpla eşit olabilmesi için daha canlı ve neşeli geçmesi gerektiği

54 Bafra, 22 Ekim 1959, s. 1.


55 Bafra, 29 Ekim 1959, s. 1.
56 Bafra, 5 Kasım 1959, s. 1.

271
MESUT YAVAŞ

vurgulanmıştır.57 Burada Bafra gazetesinin 27 Mayıs 1960 askeri darbesini bir


“inkılâp” olarak nitelemesi dikkat çekicidir.
27 Mayıs Askeri Darbesi sonrası Bafra’daki ilk Cumhuriyet Bayramı kut-
lamaları öncesinde yapılacak bayram hazırlıklarının maddeler halinde bir tali-
mat şeklinde hazırlandığı ve yayımlandığı görülmektedir. Hazırlık çalışmaları
“Cumhuriyet Bayramı Programı” başlığıyla şu şekilde sıralanmıştır:
1- Cumhuriyet Bayramı 28 Ekim 1960 Cuma günü saat tam 13’te başlar,
30 Ekim 1960 Pazar günü saat 24’e kadar devam eder.
Bayramın başlangıcı 28 Ekim 1960 Cuma günü saat 13’te Kereste Fabri-
kası’nın tam bir dakika çalacağı düdük ve Belediye tarafından atılacak havai fi-
şekler ile halka ilan edilecektir.
Tam bu esnada resmi daireler ve teşekküller tarafından hazırlanmış olan
çelenkler, Atatürk büstüne konarak bir dakikalık saygı duruşuna geçilecektir.
2- 29 Ekim 1960 Cumartesi günü bütün dükkânlar, mağazalar, yazıhane-
ler ve bilumum işyerleri kapalı bulundurulacaktır.
Süsleme
3- Bayram günleri resmi daireler ile müesseseler, kahveler, lokantalar,
dükkânlar ve bütün binalar kanuna uygun bayrakla, yapraklı dalla ve elektrikle
süslenir.
4- Cumhuriyet Meydanı’nda elektrikle 37. Yıl işareti levhaları konacaktır.
5- Vitrinlere hususi surette hazırlanmış 37. Yıl işareti levhaları konacak-
tır.
8- Bayram geceleri resmi binalar ve hususi müesseselerle evler, bayramın
önemine yaraşır şekilde süslenecektir. Bütün süslemeler 28 Ekim Cuma günü
saat 13’e kadar tamamlanmış olacaktır.
29 Ekim Cumartesi Günü
7- İzciler, okullar, spor kulüpleri, teşekküller ve halk krokide gösterildiği
gibi saat 9’da Cumhuriyet alanında yerlerini almaya başlayacaktır.
8- Devlet adına saat tam 9.30’da kaymakamlıkta protokol sırasına göre
tebrikât ve kabul resmi yapılacaktır.
9- Tam saat 10’da Kaymakam yanında Garnizon Komutanı ve Milli Eğitim
Memuru olduğu halde okulların, teşekküllerin ve halkın ayrı ayrı bayramlarını
kutlayacaklardır.

57 Bafra, 27 Ekim 1960, s. 1.

272
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

10- Bayramlaşmayı takiben Kaymakam ve beraberindeki zevat yerlerini


alınca bir “Tii” işareti ile merasim başlayacaktır. “Tii” işaretini müteakip bando
İstiklal Marşı’nı çalacaktır.
11 a) Cumhuriyet’in 37. Yıl münasebeti ile günün manasını belirten ko-
nuşmalar yapılacaktır.
b) Her okuldan birer öğrenci Cumhuriyet konulu şiirler okuyacaklardır.
c) Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, Gençliğin Atatürk’e Cevabı okunacaktır.
12- Gençliğin Atatürk’e Cevabı’na müteakip geçit resmine başlanacaktır.
Kız Enstitüsü, Ortaokul, ilkokullar, sporcular ve teşekküller sıraya göre geçide
iştirak edeceklerdir.
13- Öğleden sonra ve geceleri Gazipaşa, Belediye ve Cumhuriyet Mey-
danı’nda, Kereste Fabrikası, Mithat Paşa İlkokulu önünde davul zurna çaldırıla-
rak milli oyunlar oynanacaktır.
14- Cumhuriyet alanının tertip ve tanziminde, okullar ve teşekküllerin
tespitinde inzibat ve düzenin temininde Milli Eğitim Memuru, Emniyet Amiri ve
Zabıta Amiri vazifelidir.
Fener Alayı
28 Ekim 1960 Cumartesi saat 19’da Ortaokul öğrencileri Askerlik Şubesi
ve Jandarma erleri tarafından bir fener alayı tertip edilecektir. Kafile Ortao-
kul’dan hareketle Cumhuriyet alanına gidecek, Belediye önünden geçerek Tekel
Caddesi’ni takiben Kaymakam Konağı önüne gelecektir. Buradan geriye döne-
rek Cumhuriyet alanından hastaneye doğru yürüyüşüne devam edecek ve Sam-
sun yoluna çıkacaktır. Oradan da okullarına döneceklerdir.
Fener alayını Jandarma Komutanı ve Ortaokul Müdürü birlikte organize
edecektir. 58 Bayram hazırlıkları talimatına bakıldığında önceki yıllardan farklı
olarak bu yıl ilk defa ilçedeki Askerlik Şubesi ve Jandarma birliği askerlerinin
törene katılacakları ve öğrencilerle birlikte fener alayı düzenleyecekleri anlaşıl-
maktadır. Hatta önceki yıllarda fener alaylarını öğretmenler düzenlerlerken, bu
yıl İlçe Jandarma Komutanı’nın da bu iş için görevlendirildiği görülmektedir.
Tüm bunlar Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında askerlerin etkisini net bir şe-
kilde ortaya koymaktadır.
27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi sonrası Bafra’da yapılan ilk Cumhuriyet
Bayramı kutlaması basında “Cumhuriyet Bayramı’nı Heyecanla Kutladık” başlı-
ğıyla verilmiştir. Bafralılar 29 Ekim Cumartesi günü sabahın erken saatlerinden
itibaren törenin yapılacağı Cumhuriyet Meydanı’nı hınca hınç doldurmuşlardır.

58 Bafra, 27 Ekim 1960, s. 4.

273
MESUT YAVAŞ

Ara sokaklardan Cumhuriyet Meydanı’na adeta insan seli akmıştır. Havanın sı-
cak ve yaz günlerinden kalma bir gün olması bayrama başka bir renk katmıştır.
Tören alanındaki Atatürk büstü çelenklerle çevrilmiş; ilçedeki dükkânlar, evler
ve bütün resmi daireler süslenerek bayraklarla donatılmıştır.
Saatler 9.30’u gösterdiğinde bütün okullar tören alanındaki yerlerini al-
mışlardır. Kaymakamlıkta düzenlenen tebrikleri kabul töreninden sonra Kay-
makam ve beraberindekiler alana gelerek öğrencilerin ve halkın bayramını kut-
lamışlardır. Devlet erkânının tören alanındaki yerlerini almasından sonra ban-
donun çaldığı İstiklal Marşı huşu içinde dinlenmiştir. Müteakiben İlçe Kayma-
kamı kürsüye gelerek günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yapmıştır.
Ayrıca öğretmenler Selahattin Çiller ve Cengiz Sapmaz da bu tarihi günün mana
ve ehemmiyetine dair birer konuşma yapmışlardır. Konuşmalara müteakip her
okuldan birer öğrenci okulları adına şiirler okumuşlardır. Daha sonra Nafiz
Anarat kürsüye gelmiş ve Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okumuştur. Ana-
rat’tan sonra ise Ortaokul Edebiyat Öğretmeni Türkan Oğur, Türk Gençliğinin
Ata’ya Cevabını okumuş ve tören alanındaki bütün öğrenciler hep bir ağızdan
bunu tekrar etmişlerdir. Tüm bunlardan sonra resmi geçit törenine geçilmiş ve
ilk olarak okullar, akabinde ise çeşitli kurum ve kuruluşlar şeref tribününün
önünden geçiş yapmışlardır.
Bafra’daki Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri Cumhuriyet Meydanı’ndaki
resmi törenin ardından da devam etmiştir. Nitekim neşe içinde yapılan etkin-
likler çerçevesinde Belediye, CHP, Tekel ve Kereste Fabrikası önlerinde ayrıca
Gazipaşa, İsmet Paşa ve Gaziosmanpaşa mahallelerinde davul ve zurna çalına-
rak oyunlar oynanmıştır. Cumhuriyetin 37. Yıldönümü kutlamalarında Gazios-
manpaşa mahallesi sakinlerince para toplanarak ilk defa mahallede tak kurul-
muş ve davul zurna eşliğinde eğlenilmiştir. Gece de fener alayı düzenlenmiş,
Atatürk büstü çevresinde meşaleler yakılmıştır. Sokak ve caddeleri dolduran
kadın ve erkekli gruplar gecenin geç saatlerine kadar eğlenmişlerdir. Sirto da
dâhil olmak üzere en neşeli ve coşkulu oyunlar CHP Binası önünde ve Gazipaşa
Meydanı’nda oynanmıştır. Bu arada Topçuların Kahvehanesi’nde toplananlar
heyecanla bayramı kutlarlarken, Kereste Fabrikası’nın belli başlı simalarının
yanı sıra ilçenin Noteri Necati Ege ve Hüsnü Çelik Beyler de oyuna bir başka
renk katmışlardır. Benzer durumlar, Karadeniz kıyılarında birçok şehir ve ka-
sabada da yaşanmaktaydı.59

59 Tuğrul Özcan, “XX. Yüzyılın İlk Yarısında Ordu’da Şehir Hayatı, Multidisipliner Çalışmalar-4
(Sosyal Bilimler), Gece Kitaplığı, Ankara 2018, s. 623.

274
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

Diğer yandan Bafra gazetesinin 27 Mayıs 1960 askeri darbesini ikinci kez
inkılâp olarak nitelendirdiği görülmektedir. Nitekim bayram kutlamalarıyla il-
gili olarak verdiği haberinde, “Gazi Paşa Mahallesinde bilhassa hürriyet aşığı ve
27 Mayıs inkılâbını canı gönülden benimseyen Fatma Tokur”un davul zurnanın
çaldığı meşhur (Kabadayı) oyununa iştirak ederek şenliğe bir kat daha heyecan
ve neşe kattığını aktarmıştır.60 Bafra gazetesinin askeri darbeyi bir inkılâp ola-
rak nitelendirmesi, onun bir üslup değişikliğine gittiğini göstermesi açısından
önem arz etmektedir. Nitekim bir talimat şeklinde maddeler halinde hazırlanan
bayram hazırlıkları metnini yayımlaması, özellikle darbe sonrası yapılacak ilk
kutlamaların öncekilere nazaran daha canlı ve neşeli geçmesi gerektiğine vurgu
yapması bu değişimin birer kanıtı olarak değerlendirilebilir.
2) Cumhuriyet Bayramı’nın Anlam ve Önemi Hakkında Kaleme Alı-
nan Makaleler
Bafra’daki Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri yalnızca kutlamalarla sınırlı
kalmamıştır. Ayrıca Cumhuriyet Bayramı’nın anlam ve önemi çeşitli makalelere
de konu olmuştur. Bafra gazetesi ilçedeki bayram hazırlıkları ve kutlamalarının
yanı sıra kaleme alınan bu makaleleri de sayfalarına taşıyarak okuyucularıyla
paylaşmıştır. Nitekim bu konudaki ilk makale Ortaokul Müdür Muavini Hayri
Güneş tarafından “En Büyük Zaferimiz” başlığıyla kaleme alınmıştır. Güneş ma-
kalesinde ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Harbi’nde savaş-
tığı cephelere değinmiş ve millet olarak harp boyunca dört sene kan ve ateş
içinde dövüştüklerini belirtmiştir. Galiçya Cephesi’nde 19. ve 20. Tümenlerden
oluşan 15. Türk Kolordusunun, yüz binlerce askeriyle saldıran Çarlık ordula-
rına karşı birkaç milleti iman dolu göğsü ve çelik süngüsüyle koruduğunu ak-
tarmıştır. Suriye’de toplanan 4. Ordunun Filistin’de Birinci, İkinci ve Üçüncü
Gazze Muharebelerini kazandığını dile getiren Güneş, bunlardan birincisinin 6
Türk taburunun 29 düşman taburunu yenmesi, ikincisinin 6 bin kişilik düşma-
nın etkisiz hale getirilmesi ve üçüncüsünün de 45 bin kişilik Türk kuvvetinin
140 bin kişilik düşmana karşı galip gelmesi olduğunu ifade etmiştir. Irak’ta 22-
26 Ekim 1915’teki Selman-ı Pak Muharebesi kahramanı 2500 Türk’ün, dört ge-
neralle birlikte 13 bin düşman askerini Kut’ül Amare’de beş ay muhasara ve esir
ettiğini hatırlatmıştır. Bunları kurtarmak için yapılan dört büyük düşman saldı-
rısı sonucu düşmanın 30 bin kayıp verdiğine dikkat çekmiş ve aynı bölgede
9500 Türk’ün 1917 senesi boyunca 100 bin kişilik düşmana zaman zaman sal-
dırarak bölgeyi savunduğunu belirtmiştir. Kafkas Cephesi’nde bu cepheyi tutan

60 Bafra, 3 Kasım 1960, s. 1.

275
MESUT YAVAŞ

3. Ordunun tüm zorluklara rağmen Moskof ordularını buraya toplayarak Çarlık


Rusyası’nın yıkılmasına sebep olduğunu, diğer yandan Çanakkale’nin ise kahra-
manlık destanları üzerine bir abide olduğunu vurgulamıştır.
Hayri Güneş makalesinin devamında tüm bu yaşananlara karşılık 1918
senesinin şehitler yatağına bir kâbus gibi çöktüğünü, kendilerinin idaresiz bir
hükümetin ve başından beri yanlış yönetilen bir siyasetin kurbanı olduklarını
dile getirmiştir. Düşmanlarının bir zamanlar ölüm saçan silahlarıyla geçeme-
dikleri Boğaz’dan daha sonra ellerini kollarını sallayarak geçtiklerini ve mukad-
des yurdun her bir köşesinin paylaşma konusu haline geldiğini belirtmiştir. 19
Mayıs 1919’da Karadeniz sularını aşarak Samsun’a ulaşan küçük bir teknenin
milletteki cevheri bütün inceliğiyle bilen, milletin içinden yetişmiş bir lideri,
Mustafa Kemal’i karaya çıkardığını vurgulamıştır. Hayri Güneş makalesinde
Batı Anadolu’da teşkil edilen Kuvâ-yı Millîye hareketine de işaret etmiş ve 28
Mayıs 1919’da Yarbay Ali Bey komutasındaki 172. Alayın, Batı Anadolu’yu türlü
rezaletlerle işgale başlayan Yunan ordusuna Ayvalık’ta ilk kurşunu sıktığını ak-
tarmıştır. Yunanlıların asırlarca Osmanlı egemenliğinde kaldığını da hatırlata-
cak şekilde bu kurşunun, yüzyıllarca Türk’ün çizmesinin tozunu silip bir altın
almak için yollarını bekleyenlere sıkılan bir kurşundan ziyade “Ya Ölüm, Ya İs-
tiklal” diye bir haykırışın, Türklüğü mahvetmek isteyenlere, Türklere yaşama
hakkı tanımayanlara karşı bir mevzi alışın ifadesi olduğunu bildirmiştir.
Kısa bir zaman diliminde mukaddes toprakların her yanını bir ateşin, hür
ufuklarını silah seslerinin sardığını dile getiren Güneş, millet olarak Doğu’da Er-
meniler, Güneydoğu’da Fransızlar, Batı’da Yunanlılar, bütün Anadolu’da kendi-
lerinden göründükleri halde kendileriyle olmayanlarla ve nihayetinde siyasi
yollardan bütün galip devletlerle bir savaşa başladıklarını belirtmiştir. Bu sa-
vaşta genç kızların yaraları sardıklarını, baba ve oğlun yan yana çarpıştıklarını,
anaların cephane taşıdıklarını aktarmıştır. Bunun ne alelade bir harp, ne plan-
lanmamış bir çarpışma, ne de sadece bir (kin)in göstergesi olduğunu; kelimenin
tam anlamıyla bir Milli Mücadele, yüzyıllardır ikinci bir Ötüken olan Anadolu’da
ikinci bir Ergenekon olduğunu vurgulamıştır.
Makalesinde Anadolu’yu Ötüken’e, Milli Mücadele’yi de Ergenekon Des-
tanı’na benzeten Hayri Güneş, bu kutsal göreve ilahi bir bütün olarak katılan ve
bütün düşmanları vatan toprakları üzerinde kahreden Türk milletinin, bundan
böyle kendi kendisini idareye karar verdiğini ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i
ilan ederek, Milli Mücadele’nin milli kahramanı Atatürk’ü Cumhurbaşkanı seç-
tiğini belirtmiştir. Güneş makalesinin sonunda, 29 Ekim 1923’ten itibaren her

276
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

yıl aynı şevk ve heyecanla milli bir bayram olarak kutlanan 29 Ekim’in kahra-
man Türk milletinin, Büyük Ata’nın önderliği sayesinde kanı pahasına kazan-
dığı en büyük zafer olduğunu bildirmiştir.61
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın anlam ve öneminin ele alındığı bir diğer
çalışma ise Bafra gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Faruk Güven tarafından kaleme
alınan “30’uncu Yıldönümü” başlıklı makaledir. Güven makalesinde, bugün bü-
yük Türk milletinin 30 sene önce temeli atılan bir bayramı sevinç içinde kutla-
dığını dile getirmiş ve okuyucularını 1923 öncesine götürmüştür. Millet olarak
gözlerini 1923 yılı öncesine çevirdiklerinde bir umman dalgaları gibi arka ar-
kaya dizilmiş sayısız şehit mezarları gördüklerini belirtmiş ve o mezarların an-
lam ve önemini açıklamıştır. Nitekim o mezarların düşmanın iğrenç dişleri ara-
sında inim inim inleyen vatan anayı kurtarmak için atılanların, nişanlısına doy-
madan ayrılanların; omzunda top, karnında çocuk taşıyan anaların, seccadesi
üzerinde vatanı için Allah’a niyaz ederken süngülenen ihtiyarların ve inandık-
ları ideal uğruna şahadet mertebesine eren faziletkâr insanların ilâhi ve canlı
birer abidesi olduklarını vurgulamıştır. Yine 1923 öncesine baktıklarında ya-
nan bir vatanı, kıpkızıl akan ırmakları ve kulaklarından duvarlara çivilenerek
yakılan günahsız yavrucakları gördüklerini belirtmiştir.
Türk milletinin 1923 öncesinde geride bıraktığı günlerin böyle acılarla
dolu olduğuna dikkat çeken Faruk Güven, makalesinin devamında bütün dün-
yanın Türk milletinin yıkılması için azami gayret sarf ettiğini, bir milleti vahşi
ihtirasları uğruna yok etmek için en iptidai ve en feci yollara başvurduğunu dile
getirmiştir. Diğer yandan tüm bu yapılanlara karşılık olarak ise kendilerinin ne
yaptıkları sorusunu yöneltmiştir. Millet olarak ellerinde ne gibi imkânlarının ol-
duğunu, kime güvendiklerini ve kimden medet beklediklerini sormuştur. Ayrıca
akan gözyaşlarıyla düşmanı mı boğacaklarını ya da feryatlarıyla düşmandan in-
saf ve merhamet mi dileneceklerini sormuştur. Akabinde bunların hiç birinin
çözüm olamayacağının farkında olduklarını ve millet olarak asil benliklerinde
zerre kadar zedelemeden muhafaza ettikleri mukaddes imanlarına güvendikle-
rini ifade etmiştir. Buradan hareketle “ölmek var, dönmek yok” diyerek bir
hamlede ve tek bir kuvvet halinde kükrediklerini vurgulamıştır. Türk milletini
yok etmek isteyen uğursuz ihtiras yılanlarına bu milletin asla yıkılamayacağını
30 Ağustos’ta ispat ettiklerini, 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet’in ilanıyla da
bunu teyit ederek, “Türk Milleti hür doğar, hür yaşar, hür ölür” sözünü bir defa
daha kabul ettirdiklerini belirtmiştir. Bugün millet olarak bayram yaptıklarını

61 Hayri Güneş, “En Büyük Zaferimiz”, Bafra, 1 Kasım 1951, s. 1.

277
MESUT YAVAŞ

ve sevindiklerini, zira zamanında ölmesini bilen ve ölmekte asla en ufak bir te-
reddüt duymayan bir milletin, bayram yapmasının da en doğal hakkı olduğunu
bildirmiştir.
Güven makalesinin sonunda bugünler için çarpışarak şehitlik mertebe-
sine ulaşan şühedaya ve gazilik unvanına kavuşan gaziyâna seslenmiş ve ken-
dilerini anmayı milletçe bir şükran borcu bildiklerini ifade etmiştir. Ancak mil-
let olarak bugün kendilerinin de tek bir vazifesi olduğunu, onun da asil kanla-
rıyla hudutlarını çizerek Türk Milletine hür olarak yaşamak imkânını bahşettik-
leri mukaddes mirasın korunması davası olduğunu belirtmiştir.62
Diğer yandan Mithat Paşa İlkokulu Başöğretmeni Zeki Ozan ise “Büyük
Milletin Büyük Bayramı” başlıklı kısa makalesinde, Cumhuriyet’i doğuran se-
beplere ve meydana getirdiği neticelere dikkat çekmiş ve Cumhuriyet’in ilanı-
nın diğer tarihi olayların hiçbirine benzemediğini dile getirmiştir. Cumhuri-
yet’in geçmişteki ıstırapların, büyük tecrübelerin, milli ve tarihi birçok hüsranın
ortaya çıkardığı bir idare sistemi olduğunu belirtmiştir. Cumhuriyetten sonra
olup bitenlerin maziyi çok gerilerde bıraktığını, tahakkümün onunla kalktığını,
yükselmelerine ket vuran her türlü engelin onunla yok olduğunu savunmuştur.
Cumhuriyet’in bugünkü vatanın tutunduğu kuvvet ve kudret olduğunu, bir biri
ardı sıra gerçekleştirilen inkılâpların da onun sayesinde yapılabildiğini belirt-
miştir. Cumhuriyet sonrası yetişen yeni nesillerin Cumhuriyet’in yıldönümle-
rini otuz yıllara, yüz otuz yıllara değil sonsuzluğa götürdüğünü dile getiren
Ozan, “Bu mutlu varlığın sahibi olan büyük Türk milletine ve onun büyük evladı
olan Atatürk’e ne mutlu!” sözleriyle satırlarına son vermiştir.63
Demokrat Parti iktidarı döneminde Cumhuriyet’in anlam ve önemini ko-
nusunda Bafra gazetesinde yayımlanan son çalışma, Nezahat Gündüz tarafın-
dan kaleme alınan “Atatürk ve Cumhuriyet” başlıklı makale olmuştur. Yazısına
Mustafa Kemal’in “Milletim beni istediği yerde yatırsın, yeter ki unutmasın” söz-
leriyle başlayan Gündüz, Atatürk’ün mücadeleler ve kahramanlıklarla dolu 57
yıllık ömrüne sığdırdığı harika eserlerinin en büyüğü ve en muhteşeminin Cum-
huriyet olduğunu belirtmiştir. Nesilden nesile devredilecek olan Cumhuriyet’in
ilan edilmesinin bir yıldönümünü daha bu mübarek topraklar üzerinde huzur
içinde kutlamaktan dolayı millet olarak gururlu ve bahtiyar olduklarını ifade et-
miştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden çok önce “Türk istikbalinin evla-
dına” emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin, sarsılmaz temeller üzerinde her

62 Faruk Güven, “30’uncu Yıldönümü”, Bafra, 29 Ekim 1953, s. 1.


63 Zeki Ozan, “Büyük Milletin Büyük Bayramı”, Bafra, 29 Ekim 1953, s. 2.

278
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

geçen gün daha da mükemmel olması için milletçe ihtimam gösterdiklerini, gay-
ret sarf ettiklerini, alın teri döktüklerini ve bugün artık onun 33. yaşını tamam-
ladığını, kendilerinin de çok mesut olduklarını dile getirmiştir.
Nezahat Gündüz makalesinin devamında Cumhuriyet sevinci ile Ata-
türk’ün kaybından duyulan hüznü karşılaştırmış ve 18 yıldır Ekim ayının ken-
dilerinde sevinç ve bahtiyarlık, buna mukabil Kasım ayının da tıpkı mevsimi gibi
hüzün, elem ve kucak dolusu teessür vesilesi olduğunu ifade etmiştir. O gün-
lerde bütün Türklerin ağaç diplerindeki solgun sarı yapraklar gibi dokunsanız
kırılıverecek kadar hassas ve hemen ağlamak istercesine duygusal olduklarını
belirtmiştir. Bundan dolayı da Kasım ayının solgun ve elemli, Türk milletinin de
o ayda bu kadar üzüntülü olduğunu; her Ekim’de bayram, her Kasım’da ise yas
olduğunu bildirmiştir. Türk milleti yaşadıkça Cumhuriyetin de yaşayacağını
vurgulayan Gündüz, makalesinin son kısmında Mustafa Kemal Atatürk’e seslen-
miştir:
“Ve belki sevgili ve aziz Ata’m,
Ecel can evine bakana kadar
Son alev son evi yakana kadar
Son damla kanımız akana kadar
Bu vatan ellerin olmayacaktır
---
Damarda o asil kan dolaştıkça
Kalplerde Türklüğün nuru yandıkça
Üstünde bu bayrak dalgalandıkça
Bu vatan ellerin olmayacaktır.”

Diğer yandan Nezahat Gündüz makalesinin sonunda bir eksikliğe de dik-


kat çekmiş ve bayramlarda milli heyecanı coşturan bayrak, sancak ve konuşma-
lar gibi büyük etkisi olması beklenen marş müziğinden de istifade edilmesi ve
Bafralıların bundan mahrum bırakılmaması gerektiğini dile getirmiştir. Her ne
kadar bir bandonun temini mümkün olmasa da birkaç tane marş plağının mik-
rofon ve hoparlörle çalınabileceğini, böylece gençlerin tören geçişi esnasındaki
yürüyüşlerinin daha heyecanlı olacağını ve bunun izleyenlere de sirayet ederek
onları daha da duygulandıracağını hatta gururlandıracağını belirtmiştir. Bu ko-
nuda devlet erkânına ve halka görevler düştüğüne dikkat çekmiş, bu hususta
uyanık ve anlayışlı olan Bafralıların ve devlet büyüklerinin gelecek bayramlar
için bu talebi karşılamalarını canı gönülden ümit ve temenni ettiğini dile getir-

279
MESUT YAVAŞ

miştir.64 Nitekim Nezahet Gündüz’ün 1956 yılında dile getirdiği bu talebi ziya-
desiyle karşılanmış ve bir yıl sonra, 1957 yılında yapılan törenlerde Bando tö-
ren alanındaki yerini almıştır.65

Sonuç
Demokrat Parti Dönemi’nde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, Türkiye’nin
her yerinde olduğu gibi Bafra’da da törenlerle kutlanmıştır. Hazırlıklar kapsa-
mında ilçenin çeşitli noktaları taklarla süslenmiş, ilçedeki kamu kurum ve ku-
ruluşlarına ait binalar bayraklarla donatılmıştır. Ayrıca okullar tören geçişi için
yürüyüş provaları yapmışlardır. İlçedeki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları Kay-
makam ve Askerlik Şubesi Başkanı’nın, kamu ve özel kuruluşların yönetici ve
temsilcilerinin tebriklerini kabulüyle başlamıştır. Kaymakamlık binasında dü-
zenlenen törenin ardından Cumhuriyet Meydanı’ndaki kutlamalara geçilmiştir.
Buradaki kutlamalara ilçedeki okulların yanı sıra dernekler ve cemiyetler ile
spor kulüpleri katılmışlardır. Halkın yoğun ilgi gösterdiği kutlamalar, İlçe Kay-
makamı ve yanındakilerin öğrenciler ile halkın bayramını kutlamasıyla başla-
mıştır. Devlet ricalinin protokoldeki yerini almasından sonra günün anlam ve
önemini belirten konuşmalara geçilmiştir. Bu kapsamda ilk olarak İlçe Kayma-
kamı söz almış, akabinde öğretmenler kürsüye gelerek konuşmalar yapmışlar-
dır. Daha sonra ise çeşitli okullardan öğrenciler günün anlam ve önemini belir-
ten şiirler okumuşlardır. Cumhuriyet Meydanı’ndaki kutlamalar halkın coşkun
alkışları arasındaki tören geçişiyle sona ermiştir. Bafra’daki Cumhuriyet Bay-
ramı kutlamaları resmi törenlerin ardından öğleden sonra ve gece de çeşitli et-
kinliklerle devam etmiştir. Nitekim bu çerçevede ilçenin çeşitli yerlerinde davul
ve zurna eşliğinde oyunlar oynanmış, gecenin geç saatlerine kadar eğlenilmiş-
tir. Geceleri de fener alayı düzenlenerek ilçenin çeşitli noktaları gezilmiştir.
Bafra’daki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yalnızca resmî törenler ve
sonrasındaki etkinliklerle sınırlı kalmamıştır. Cumhuriyet Bayramı’nın anlam
ve önemi çeşitli makalelere de konu olmuştur. Nitekim bu bağlamda Ortaokul
Müdür Muavini Hayri Güneş, Bafra gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Faruk Güven,
Mithat Paşa İlkokulu Başöğretmeni Zeki Ozan ve Nezahat Gündüz bu konuda
birer makale kaleme almışlardır. Bu makalelerde Birinci Dünya Savaşı’nda ka-
zanılan zaferler, sonrasında yaşanan işgaller karşısında milletin kadın erkek,
çoluk çocuk, genç yaşlı demeden yaptığı fedakârlıklar ve ortaya koyduğu müca-

64 Nezahat Gündüz, “Atatürk ve Cumhuriyet”, Bafra, 1 Kasım 1956, s. 2.


65 Bafra, 31 Ekim 1957, s. 1.

280
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

deleler hatırlatılmıştır. Şehitler yatağı Anadolu Ötüken’e, Millî Mücadele de Er-


genekon Destanı’na benzetilmiştir. Batı Anadolu’da teşkil edilen Kuvâ-yı Millîye
hareketine işaret edilmiş ve Ayvalık’ta sıkılan ilk kurşunun “Ya Ölüm Ya İstiklal”
diye bir haykırış, Türklere yaşama hakkı tanımayanlara karşı bir mevzi alış ol-
duğu vurgulanmıştır. Makalelerde ayrıca şühedayı ve gazileri anmanın bir şük-
ran borcu olduğu ifade edilmiş ve millet olarak bugün kendilerinin tek bir vazi-
fesi olduğu, onun da sınırlarını şehitlerin asil kanlarıyla çizdikleri mukaddes mi-
rasın, kutsal vatan toprağının, korunması davası olduğu vurgulanmıştır. Tür-
kiye Cumhuriyeti’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk istikbalinin evladına bir
emaneti olduğu belirtilmiş ve Cumhuriyet’in kazanımlarına değinilerek, Cum-
huriyet’in bugünkü vatanın tutunduğu kuvvet ve kudret olduğu bildirilmiştir.
Cumhuriyet sonrası yetişen yeni nesillerin Cumhuriyet’in yıldönümlerini otuz
yıllara, yüz otuz yıllara değil sonsuzluğa götürdüğü ifade edilmiştir.
Diğer yandan Demokrat Parti’nin 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi ile ikti-
dardan uzaklaştırılması sonrası yapılan kutlamalarda askerin etkisi görülmüş-
tür. Bu durum hem basının dilinde hem de kutlamaların hazırlık safhasında
kendisini hissettirmiştir. Nitekim Bafra gazetesi darbeyi bir inkılâp olarak nite-
lemiş ve yapılacak kutlamaların öncekilerden daha canlı ve neşeli geçmesi ge-
rektiğini savunmuştur. 1960 yılı Cumhuriyet Bayramı hazırlıkları, önceki yıllar-
dan farklı olarak bir talimat şeklinde maddeler halinde hazırlanmış ve Bafra ga-
zetesinde yayımlanmıştır. Hazırlık metninde bu yıl ilk defa ilçedeki askerlerin
de törene katılacakları ve öğrencilerle birlikte fener alayında yer alacakları bil-
dirilmiştir. Tüm bunlar askerin kutlamalardaki etkisini göstermesi açısından
dikkate değerdir.
Sonuç olarak bu çalışma göstermektedir ki Demokrat Parti Dönemi’nde
Bafra’da Cumhuriyet Bayramı kutlamaları devlet erkânı ve halkın katılımıyla
her geçen sene daha da artarak neşeyle, heyecanla ve coşkuyla kutlanmıştır.
Cumhuriyet Bayramı sevincine öğrencilerin yanı sıra ilçedeki cemiyet ve der-
nekler ile spor kuruluşları ve halk yoğun ilgi göstermiştir. Bayram kutlamaları
halkın birliğine, beraberliğine, kaynaşmasına, sevincine ve mutluluğuna dolayı-
sıyla ortak duygu paylaşımına olumlu yönde katkı sağlamıştır.

281
MESUT YAVAŞ

Kaynakça
Arşiv Belgeleri
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA)
BCA, 030.11.1.230.9.20; 030.11.1.238.19.6; 030.11.1.243.7.11; 030.11.1.265.23.2;
030.18.01.01.011.48.17; 030.18.01.02.124.80.12; 051-0-0-0-8.65.35; 51-0-0-0-
13.109.2.
Resmi Yayınlar
TBMM Zabıt Ceridesi
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, C. 3, İçtima: 43, 29 Teşrinievvel 1339.
Süreli Yayınlar
Altın Yaprak, 15 İkinci Teşrin [Kasım] 1935, s. 1
Bafra, 8 Temmuz 1950, s. 1; 2 Kasım 1950, s. 1; 25 Ekim 1951, s. 1; 1 Kasım 1951, s. 1;
30 Ekim 1952, s. 1, 29 Ekim 1953, s. 1; 29 Ekim 1953, s. 1, 2; 25 Ekim 1954, s. 2;
1 Kasım 1954, s. 1, 1 Kasım 1954, s. 2; 27 Ekim 1955, s. 1; 27 Ekim 1955, s. 2; 31
Ekim 1955, s. 1; 31 Ekim 1955, s. 1, 2, 25 Ekim 1956, s. 1; 1 Kasım 1956, s. 1; 31
Ekim 1957, s. 1; 30 Ekim 1958, s. 1; 22 Ekim 1959, s. 1; 29 Ekim 1959, s. 1; 5
Kasım 1959, s. 1; 27 Ekim 1960, s. 1; 27 Ekim 1960, s. 4; 3 Kasım 1960, s. 1.
Bafra Sesi, 21 Eylül 1938, s. 1.
Güzel Bafra, 14 Haziran 1937, s. 1.
Araştırma-İnceleme Eserler
Akşin, Sina, Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi 1789-1980, 6. bs. İmaj Yayıncılık,
Ankara 2006.
Arslan, Gürbüz - Çevik, Murat, “Bafra Halkevi ve Faaliyetleri (1933-1951)”, (2021), Ka-
radeniz Araştırmaları. XVIII/72, 2021, s. 905-936.
Atatürk, Kemal, Nutuk (1919-1927), (Haz. Zeynep Korkmaz), Atatürk Araştırma Merkezi
Yayınları, Ankara, 2003.
Atay, Falih Rıfkı, Çankaya, Pozitif Yayınları, İstanbul 2020.
Atılgan, Gökhan - Gökhan Atılgan, - E. Attila Aytekin -, Ebru Deniz Ozan - Cenk Sa-
raçoğlu - Mustafa Şener - Ateş Uslu - Melih Yeşilbağ, “Tarımsal Kapitalizmin San-
cağı Altında”, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat, Yordam Kitap, İs-
tanbul 2015. s. 387-514.
Bozan, Oktay, “Türk Siyasal Hayatında Ordunun Yeri ve Önemi”, Türkiye’de Siyasal Ha-
yat, (ed. Hüseyin Şeyhanlıoğlu), Divan Kitap, İstanbul 2017, s. 238-317.
Çakmak, Fevzi, “Bursa’da Onbeşinci Yıl Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları”, Uludağ Üni-
versitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 11, (18), 2010/1, s. 87-
109.
Çoban, Ebru, “Cumhuriyetin İdeolojik Aygıtı: Diyarbakır’da Cumhuriyet Bayramı Kutla-
maları (1934-1949)”, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları (HÜTAD),
0(31), 2019, s. 163-191.

282
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

Doğaner, Yasemin, “Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Kutlamaları”, Askeri Tarih Araştırmaları


Dergisi, (9), Ankara 2007, s. 119-143.
Duman, Önder, “Samsun Basın Tarihinden Bir Kesit: “Haber Gazetesi”, Geçmişten Gele-
ceğe Samsun, 1. Kitap, Samsun 2006, s. 367-384.
Eroğlu, Hamza, “Türkiye Cumhuriyeti’nin İlanı”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi,
6(16), 1989, s. 7-26.
Haykır, Handan, “Tek Parti Döneminde Urfa’da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları
(1934-1945)”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 31(3), 2021, s. 1355-
1373.
Haykır, Handan, “Tek Parti Döneminde Samsun'da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları
(1934-1950)”, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
0(53), 2021, s. 467-500.
Karpat, Kemal H., Türk Demokrasi Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul 2010.
Kocaoğlu, Bünyamin, “Millî Mücadele’de ve Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Samsun’da Ba-
sın Hayatı ve Cemiyetler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,
12(1), Mayıs 1999, s. 155-160.
Özcan, Tuğrul, “XX. Yüzyılın İlk Yarısında Ordu’da Şehir Hayatı, Multidisipliner Çalışma-
lar-4 (Sosyal Bilimler), Gece Kitaplığı, Ankara 2018, s. 621-634.
Özçelik, Şeyda-Berk, Neval Akça, “Cumhuriyet Bayramı Onuncu Yıl Kutlamalarının Yerel
Basında Yankıları: Adana İli Örneği”, I. Uluslararası Eğitimde ve Kültürde Akade-
mik Çalışmalar Sempozyumu, Mersin 13- 15 Eylül 2018, s. 615-634.
Polat, Bengül Selman, Milli Bayram Olgusu ve Türkiye’de Yapılan Cumhuriyet Bayramı
Kutlamaları (1923-1960), Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Ta-
rihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2007.
Sarısakal, Baki, Samsun Basın Tarihi, Barış Gazetesi Yayınları, Samsun 2003.
Sönmez, Cahide Sınmaz, “Cumhuriyet'in Onuncu Yıldönümü Kutlamaları ve 26 Ekim
1933 Tarihli Genel Af Yasası”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü
Atatürk Yolu Dergisi, 9(33), Mayıs-Kasım 2004, s. 89-101.
Şavkılı, Cengiz, “Demokrat Parti Döneminde Diyarbakır’da Cumhuriyet Bayramı Kutla-
maları ve Kutlamaların Yerel Basına Yansımaları (1950-1960)”, Turkish Studies -
Historical Analysis, 14(2), 2019, s. 359-382.
Tuna, Işıl, “Halkevi Dergiciliğine Bir Örnek: Bafra Halkevi Dergisi Altın Yaprak (1935-
1936)”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 0(72), Haziran 2018, s. 585-596.
Zürcher, Eric Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, 21. bs., İletişim Yayınları, İstanbul
2007.

283
MESUT YAVAŞ

EKLER
EK-1: Demokrat Parti iktidarının ilk yılında Bafra’da Cumhuriyet Bay-
ramı kutlamaları (Bafra, 2 Kasım 1950).

EK-2: Bafra’da Cumhuriyet Bayramı Kutlamaları (Bafra, 1 Kasım 1951).

284
DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ’NDE BAFRA’DA CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMALARI

EK-3: Bafra’da Cumhuriyetin 30’uncu Yıldönümü Kutlamaları (Bafra, 29


Ekim 1953).

EK-4: Cumhuriyetin 34’üncü Yıldönümü kutlamaları vesilesiyle Bafra ga-


zetesinde atılan manşet (Bafra, 31 Ekim 1957).

285
MESUT YAVAŞ

EK-5: Bafra’da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının yapıldığı “Cumhuri-


yet Meydanı”.

EK-6: Bafra’da Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında sireni çalınarak bay-


ramın başladığı halka duyurulan Kereste Fabrikası ve fabrikanın çalışanları
(1950).

286
Bafra Tayyar Paşa Camii Minaresiniden Hükümet Konağı Yönü Alınmış Sağ Köşede
Paşa Hamamı Giriş Kapısı

287
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

Fatma EMEK1

Giriş
Tarihte insan ile hayvan arasındaki karşılıklı ilişkinin başlangıcı, toynaklı
türlerin evcilleştirildiği Neolitik döneme dayanmaktadır. Süreç içerisinde hay-
van, insanın gıdasını, ulaşımını ve giyimini sağladığı vazgeçilmez bir üretim
aracı haline geldi. Hayvan ile insan arasında güçlü bağların olduğu toplumlar-
dan olan Türkler, sahip oldukları büyük hayvan sürüleriyle her dönem ekono-
milerine yön verdi. Osmanlı Devleti, köklerinden aldığı hayvan yetiştirme bece-
risine sahip çıkarak daha da ileri götürdü. Devletin kontrolünde yapılan yetişti-
ricilikte tımar sistemi ve Istabl-ı Amire’ye bağlı olan hayvanat ocakları (taycı,
yundcu, voynuk ocakları) kullanılmaktaydı2. Zamanla bu kurumların bozulması
devletin askeri, ekonomik ve sosyal düzeninde aksamalara yol açtı. Avrupa’da
ise uygulanan politika ve ıslah yöntemleriyle hayvancılıkta Osmanlı Devleti’ni
geride bıraktı. XVII. yüzyıl Fransa’sında “uygun mahallerde oluşturulacak tesis-
lerde at ve diğer hayvanların çoğaltıldığı ve ıslahının yapıldığı kurum”3 olarak ta-
nımlanan haraların tarihte ilk defa resmi olarak kurulmasına teşebbüs edildi.
Bu ilk girişim başarısız olsa da o dönem Avrupa’sı için önemli bir adımdı. Daha
sonraki yıllarda Fransa’da yeniden hara açma fikri ortaya çıksa da bu fikir ancak
1806’da hayata geçirilebildi. Ardından Macaristan, Romanya, Bulgaristan ve Al-
manya’da hayvan ıslahına yönelik haralar açıldı4. Başlangıçta haralarda daha
çok askeri amaçlar doğrultusunda hayvan yetiştirilirken zamanla bu kurumlar
ülkelerin ekonomik kalkınmasında önemli bir araç olarak görüldü. Böylece at

1 Dokuz Eylül Üniversitesi


2 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, An-
kara 1988, s. 488-510.
3 Ahmet Mithat, “Haralar Maksad-ı Te’sisi ve Teşkilatı”, Askeri Baytarî Mecmuası, S. 9, Sene: 5,

Eylül 1927, s. 361.


4 Aşkın Yaşar, “Osmanlı Dönemi’nde Çiftlikât-ı Hümâyunlar (Haralar) ve Hayvancılık”, Osmanlı, C

VIII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 615.

289
FATMA EMEK

yanında büyükbaş ve küçükbaş hayvanların da cinslerini ıslah etmek, süt ve-


rimlerini olabildiğince fazlalaştırmak, vücut yapılarını büyüterek alınacak etin
miktarını artırmak, yün, yapağı ve deri kalitesini yükseltmek haraların başlıca
görevleri arasına girdi5.
Osmanlı ordusunun Kırım Savaşı sonrasında ihtiyacı olan hayvanları ihracatla
karşılamaya başlaması ülkedeki hayvan yetiştiricilerini bir çıkmazın içerisine
soktu. Yetiştiriciler ellerindeki hayvanları Osmanlı ordusuna satamaması üze-
rine yetiştiriciliği bırakmaya başladılar6. Hem hayvan yetiştiricilerini kaybet-
meye başlayan hem de hayvan ithaliyle maliyesine ağır yük yükleyen siyasi
idare, ülkede hayvancılığı yeniden ayağa kaldırmanın yollarını aramaya ko-
yuldu. Avrupa’yı örnek alarak hayvancılıkta reformlar yapılmaya başlandı. Böy-
lece 1863 yılında ilk örneği Hüdavendigar Vilayeti’nde, Çifteler Çiftliği’nde gö-
rülecek olan bir askeri çiftlik oluşturuldu7. Ardından Ma‘mûretü'l-Azîz Vila-
yeti’nde Sultansuyu, Adana Vilayeti’nde Çukurova, Halep Vilayeti’nde Hamra,
Bağdat Vilayeti’nde Veziriye ve Harnini çiftlikleri kuruldu. Bir süre sonra da bu
çiftlikler hara ismini alarak Hara-i Hümâyûnlar Nezareti’nin hizmetine girdi8.
II. Meşrutiyet’in ilanı hayvan yetiştirme sisteminin değişmesine sebep
oldu. Harbiye Nezareti’nin hizmetinde bulunan haralar, Maliye Nezareti’nin içe-
risine alındı. Ancak bu yetiştirme kurumlarının hükümet kadroları tarafından
masraf olarak algılanması 1909’da hara sisteminin sonunu getirdi. Bu durum
yeni sorunların habercisi oldu. Harbiye Nezareti orduya binek ve yük hayvanı
bulmakta zorluklar yaşamaya başladı. Bu durumu düzeltmek için bir çözüm
yolu bulunmalıydı. Nezaretler arasında yapılan görüşmeler sonucunda bir fikir
birliğine varıldı. Mevcut araziler Harbiye Nezareti için remont depoları, Ziraat
Nezareti için de yeni haralar kurulması maksadıyla iki kurum arasında bölüştü-
rüldü. Ardından Çifteler Çiftliği’nde numune bir hara açıldı9. Ülkede arka arkaya
yaşanan Trablusgarp, Balkan, Birinci Dünya ve Kurtuluş savaşları hayvan üre-
timindeki gelişmeleri yavaşlattı.

5 Süleyman Türk, “Hara’ların Amacı”, Bafrasesi, 9 Mart 1946, s. 1.


6 Nurettin Aral, (1974). Türkiye'de Yetiştirilen Hayvan Türleri, Yetiştiricilik Tarihi ve Teknolojisi
(1923-1931), Türkiye Jokey Kulübü Yayınları, Ankara 1974, s. 28.
7 Seda Tan, Osmanlı Devleti’nde At Yetiştiriciliği (1842-1918), Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Antalya 2015, s. 17, 18, 134.


8 Yaşar, agm. , s. 616.
9 İhsan Abidin, Osmanlı Atları, Haz: Turan M. Türkmenoğlu, Milenyum Yayınları, İstanbul 2017, s.

54, 56; Aral, age., s. 38, 39.

290
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

Cumhuriyetin ilanından sonra hayvancılığın ülkede yeniden canlanması


için ıslah ve çoğaltma çalışmalarına başlanıldı. 1924 yılında Çifteler Harası Ka-
racabey Çiftliği’ne taşınarak Karacabey Harası oluşturuldu10. Devletin harada
yapmış olduğu uygulamalardan verim alması, ülkede yeni haraların oluşturul-
masına hizmet etti. Böylece 1928 yılında Malatya’da Sultansuyu, 1931’de
Adana’da Çukurova, 1934’de Eskişehir’de Çifteler ve Konya haraları açıldı11.
Cumhuriyet hükümetleri, ülkede bölgelerin koşullarına göre hayvancılığa yön
vermeye çalışmaktaydı. Bu yerlerden biri de Bafra’ydı.
Karadeniz’in önemli merkezlerinden biri olan Bafra, tarih boyunca Hitit-
ler, Fenikeliler, Pontus Krallığı, Roma ve Bizans imparatorlukları, Selçuklu Dev-
leti, Bafra Beyliği ve Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında kaldı. Cumhuriyet
döneminde de Bafra, Samsun’un bir ilçesi olarak varlığını devam ettirdi12. Bafra
üzerinden akıp giden Kızılırmak, bölgeyi tarım ve hayvancılıkta verimli bir hale
getirmekteydi13. Ayrıca Bafra, geniş meralara ve çayırlara sahip olduğunda ilk-
bahar aylarında hayvanlar için kolaylıkla otlatılacak taze ot bulunabilmekteydi.
Bu sebeple diğer bölgelerden buraya kışlanmak üzere hayvanlar getirilmek-
teydi14. 1850’lerde Canik Sancağı’nda en çok koyun ve keçi buradaki verimli
meralarda yetiştirilirdi15. XIX. yüzyılda yaşanan Osmanlı Rus savaşları Kaf-
kasya’dan Çerkez göçlerini artırdı. 1863-1864 yıllarında Samsun’a gelen birçok
Çerkez, tarıma elverişli Bafra arazilerine yerleştirildi16. Muhacirler gelirken
yanlarında Çerkez atlarını da getirdi. Çerkez atlarının bölgenin yerel atlarıyla
karışması neticesinde Canik tipi ortaya çıktı. Canik tipinin Uzunyayla atlarına

10 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA) 30. 18.1.1/10. 29. 1.,
04. 06. 1924
11 Mehmet Temel, “Atatürk Dönemi Hayvancılık Politikası”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-

titüsü Dergisi (İLKE), S. 24, 2010, s. 224.


12 Mehmet Öz, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1999, s.

19-20; Süleyman Türk, “Bafra”, Bafra, 22 Şubat 1951, s. 2; Hayri Güneş, “Türklerin Bafra’ya Yer-
leşmeleri”, Bafra, 13 Eylül 1951, s. 2, 4.
13 “Tütünü ve Havyarı ile Meşhur Bir Kasaba: Bafra”, Son Posta, 18 Şubat 1941, s. 6.
14 Karadeniz Havzası Şimal Kısmı Tabiî, Zirai, Beşeri, Baytari, C 5, Genelkurmay Matbaası, Ankara

1936, s. 165, 166, 171.


15 M. Emin Yolalıcı, XIX. Yüzyılda Canik (Samsun) Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Türk Tarih

Kurumu Basımevi, Ankara 1998, s. 83.


16 R. Vadala, Şark Memleket ve Siteleri II Samsun Mazisi-Hali-İstikbali, Çev: Kâni Sarıgöllü, C.H. Par-

tisi Basımevi, Gaziantep 1944, s. 31; Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi
(BOA) Şura-yı Devlet Evrakı (ŞD.), 1641/15, 23 B 1289/26 Eylül 1872.

291
FATMA EMEK

göre farklılıkları vardı. Boyunları uzun ve narin, sağrıları düşük, bacak kemik-
leri ince, belleri uzun ve çukur, omuzları meyilli ve uzundu17. Bu atların çevikliği
ve rahvan yürüyüşleri, İstanbul arabacılarının tercihi olmuş atlı tramvaylarda
koşulmuştu. Ayrıca Samsun ile İç Anadolu’yu ayıran sarp dağların engebeli yol-
larına alışkın olan bu atlar, Samsun’dan Amasya, Tokat, Çorum ve Ankara gibi
yerlere tütün sevk etmede kullanıldı18.
1909 tarihli ziraat istatistiğine göre Bafra’da 1.350 aygır, 5.875 kısrak,
775 iğdiş ve tay, 635 ester, 425 eşek, 552 boğa, 18.800 inek, 13.950 çift öküzü,
5.950 tosun, düve, dana, 850 manda boğası, 6.150 manda ineği, 4.680 koşu man-
dası, 31.500 koyun, koç, kuzu, 31.700 keçi ve teke vardı19. 1913 yılında
Bafra’daki hayvan mevcudu, 30.000 öküz, 1.000 manda boğası, 10.000 manda
ineği, 1.500 malak, 1.500 boğa, 15.000 inek, 3.000 dana, 200 aygır, 1.000 kısrak,
700 tay, 13.080 koç, 82.012 dişi koyun, 8.433 teke, 30.000 keçi, 300 yük ve bi-
nek beygiri, 100 ester, 200 eşek olarak istatistiklere yansıdı20. 1928 yılında ya-
pılan tespitlerde Bafra’da 150 baştan oluşan 20 Canik tipi at sürüsü olduğu be-
lirlendi21. 1933 yılında ise Bafra’da 142 katır, 1.477 eşek, 3.105 at ve kısrak,
26.575 sığır, 7.132 manda, 175 deve, 14.608 kıl keçisi, 39.165 koyun ve 15 tiftik
keçisi vardı. Bafra’nın sığır ırkı, karasığır olduğundan devlet eliyle yürütülen ıs-
lah çalışmalarında damızlık siyah boğalar kullanıldı. Aynı yıl içerisinde Bafra’da
damızlık olarak kullanılmak üzere 10 siyah renkli boğa bulunmaktaydı. Bu hay-
vanlar köylere dağıtılır ve bu süreç içerisinde köylüler tarafından bakılırdı.
Mevcut mandalar yerli ırktı. Dağlıç, karaman, kıvırcık ve karayaka cinsi koyun-
lar yetiştirilirdi. Keçi türü olarak çoğunlukla kıl keçisi vardı. Tiftik keçileri nu-
mune miktarda bulunmaktaydı22. Bölgenin canlı tavuk ve yumurta ihtiyacı da
Bafra’dan karşılanmaktaydı23. Peki, Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet dönemle-
rinde Karadeniz bölgesinin hayvan varlığının artmasında Bafra etkin bir rolde
miydi? Bölgede hara kurma girişimlerinin sebebi neydi? Açılan hara istenildiği

17 Selahattin Batu, Türk Atları ve At Yetiştirme Bilgisi, Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü Yayınları,
Ankara 1938, s. 116
18 Kudret Emiroğlu, Ahmet Yüksel, Yoldaşımız At, Yapı Kredi Yayınları İstanbul 2009, s. 359.
19 1325 Senesi Asya ve Afrika-ı Osmanî Ziraat İstatistiği, Orman ve Maden Nezareti, Dersaadet

1327, s. 334-335.
20 Memalik-i Osmaniye’nin 1329 Senesine Mahsus Ziraat İstatistiği, Ticaret ve Ziraat Nezareti, Der-

saadet 1332, s. 678-683.


21 Emiroğlu-Yüksel, age., s. 359.
22 Karadeniz Havzası Şimal Kısmı Tabiî, Zirai, Beşeri, Baytari, s. 167, 173-176.
23 Sinan Cembeloğlu, Mehmet Cembeloğlu, İlimiz ve Bölgelerimiz- Samsun ve İlçeleri (Tarih-Coğ-

rafya-Ekonomi ve Turistik), Töyko Matbaası, Ankara 1969, s. 29.

292
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

amaca hizmet edebildi mi? Bu bölümde yukarıda belirttiğimiz sorulara yanıt ve-
rebilmek amacıyla ilk olarak Osmanlı Devleti döneminde bölgedeki hara açma
girişimlerini ele alacağız. Akabinde tarih sırasını takip ederek Bafra’nın hara
olarak seçilmesi süreci ve devlet eliyle yapılan hizmetlere değineceğiz. Sonra-
sında ise haranın hayvan varlığına, Karadeniz bölgesindeki hayvan ıslahı ve ço-
ğaltımındaki rolüne ve yapılan çalışmaların bir sonuca ulaşıp ulaşamadığını
sorgulayacağız. Bu bağlamda çalışmanın amacı, Karaköy Harası’nın tarihsel
seyrini, üretim kapasitesini, bölge hayvancılığına sağladığı katkıları tespit et-
mektir. Araştırmada öncelikle Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivi belgeleri, döne-
min basınında yer alan haberler, hayvancılık ve hara teşkilatı üzerine yazılmış
olan ikinci el kaynaklardan yararlanıldı.
Karaköy Harası’nın Kuruluşu ve Gelişimi
Kızılırmak Nehri kenarında bulunan geniş çayırlıklar her dönem
hayvan beslemeye uygun bir alandı. Osmanlı Devleti de buranın hayvan
beslemedeki öneminin farkındaydı. II. Beyazıt döneminde Bafra’nın Dü-
den mevkiinde ordunun süvari atı ihtiyacını karşılamak için 40 bin kıs-
raklık bir çiftlik bulunmaktaydı24. Karadeniz bölgesinin sahip olduğu ça-
yırlık arazilerde yetiştirilen kısraklar, burada aygırlarla çiftleştirilir,
yavru doğuncaya kadar bakımları yapılırdı. XVII. yüzyılda bu bölgede ye-
tiştirilen gebe kısraklar Eskişehir Sultanönü’ndeki Taycı Ocaklarına geti-
rilir, yavruları doğduktan sonra en az iki ay da burada bakılıp sonrasında
Istabl-ı Amire’ye gönderilirdi25. Ancak hayvanat ocaklarının ve tımar sis-
teminin zamanla işlevini yitirmesi devlet eliyle yapılan hayvan yetiştiri-
ciliğini başka bir yola sevk etti. Artık savaşlarda her daim hazır bulunacak
hayvanların yetiştirme işi usulen ayanlara26 geçti.

24 Ömer Orhun, Samsun Tarih, Coğrafya Ekonomi, Samsun Matbaası, Samsun 1949, s. 37, 38.
25 Halime Doğru, Osmanlı İmparatorluğunda Yaya-Müsellem-Taycı Teşkilatı (XV. ve XVI. Yüzyılda
Sultanönü Sancağı), Eren Yayıncılık, İstanbul 1990, s. 126, 127, 152.
26 Osmanlı Devleti’ne Kanuni Sultan Süleyman dönemiyle giren ayan kelimesi, ülkede zengin ve

nüfuz sahibi kişiler için kullanılırdı. Sonrasında yaşanan idari, ekonomik ve toplumsal bozulmalar
sebebiyle bu kişilerin bölgelerinde güçlenmesi yeni bir sürecin başlangıcı oldu. Ayanlık unvanı
alan bu nüfuzlu kişiler artık devlet tarafından resmi olarak tanınarak devletin işlerini yerine ge-
tiren bir makama dönüştü. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C
1, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1983, s. 120-122; Yuzo Nagata, Muhsin-zâde Mehmed Paşa ve
Âyânlık Müessesesi, Institute for the Study of Languages and Cultures of Asia and Africa, Tokyo
1976, s. 2.

293
FATMA EMEK

Canik Sancağı’nda ayanlık yapan Canikli Ali Paşa’nın Caniklizâde çiftlik-


leri olarak bilinen Engis, Gölaviş, Dere, Kaydalapa, Bayat, Kulay, Kanlıcak, Ka-
yalı, Geleriç, Karacakum, Karaköy ve Durucasu gibi mevkiler tarım ve hayvan-
cılığın yapıldığı yerler olarak gözükmektedir. Bu çiftliklerin çoğunluğu arazisi-
nin verimliliği sebebiyle Bafra civarında yer almaktaydı27. Fatsalı Hacı Ali Paşa,
Bafra’nın Emenli mevkiinde bir at çiftliği kurarken Kızılırmak Nehri’nin sağında
Ahurcuk denilen mevkide ise ahırlar inşa etmişti28. Caniklizâdelerden sonra
bölgenin hâkimiyetini ele geçiren Hazinedarzâdeler tüm çiftliklere sahip oldu.
Çiftliklerde sığır, inek, manda, keçi, koyun gibi ziraatta ve hayvansal ürün elde
etmede kullanılan hayvanlar yetiştirildiği gibi binek amacıyla çok sayıda at, kıs-
rak, eşek ve tay da çiftliklerde çok sayıda bulunmaktaydı. Devlet, bölgesel bir
güç olarak çıkan bu aileleri savaş durumunda orduya hemen 30 bin asker vere-
bilecek güce sahip ayan olarak görmekteydi. Bu durum karşısında askerlerin
binek ihtiyacı yine ayanlar tarafından karşılandığından çiftliklerde çok sayıda
at yetiştirilmeliydi. Caniklizâdeler döneminde Bafra ve çevresinde yılda 608
kısrak ortakçılara verilirken, çiftliklerde de küçükbaş hayvandan sonra en fazla
sayıyı kısraklar oluşturmaktaydı. Hazinedarzâdeler de savaş sırasında ordunun
binek ihtiyacını sağlayabilmek için çiftliklerinde kısrak ve tay yetiştirmeye
önem vermişlerdir29. Osmanlı Devleti’nin Batı’da gerçekleşen yeniliklere geç
ayak uydurması, savaşlarda yaşanan yenilgiler hayvancılığın ıslahını yakından
etkiledi. Çiftliklerde eskisi gibi hayvan üretimi yapılamadı. Bunun sonucunda
XIX. yüzyılda ülkede haralar açılmaya başladı.
Hara açma girişimlerinden biri II. Abdülhamit döneminde Canik San-
cağı’nda yaşandı. Hara-i Hümâyûnlar Nazırlığını yürüten Muzaffer Paşa, yeni bir
hara kurmak için yer arayışına girdi. Hara yapılacak arazi yanından su geçen,
hayvan beslemeye ve hayvan yemi yetiştirmeye uygun bir yer olmalıydı. Bu
özellikler ışığında 1891 yılında Muzaffer Paşa Erkan-ı Harp Kolağası Tahir Re-
cep Efendi ile Canik Sancağı’na gelerek Çarşamba ve Ünye’de daha önceden be-
lirlenen arazilerde incelemelerde bulundu30. Yapılan incelemeler sonucunda

27 Abdullah Bay, Trabzon Eyaletinde Mütegallibe Hareketleri ve Âyanlık (1750-1850), Atatürk Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum 2007, s. 152.
28 Mümtaz Ünal, “Canik Atları”, 19 Mayıs Samsun Halkevi Dergisi, C 7/S. 68, 19 İkinci Teşrin 1944,

s. 20.
29 Bay, agt. , s. 161, 171, 234, 248.
30 BOA. Yıldız Esas Evrakı (Y.EE..), 5/139,13 Za 1308/ 20 Haziran 1891.

294
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

Çarşamba sınırlarında bulunan Çaltı mevkii hara için uygun görüldü31. Ardın-
dan Nafia Nezareti’nden gönderilen bir mühendis tarafından da belirlenen ara-
zilerin haritalandırılması yapıldı. Bu süreçte Yıldız Saray-ı Hümayun’un tale-
biyle Tahir Recep Efendi ve Canik Mutasarrıfı Necmettin Paşa’nın hara işindeki
gayretleri sebebiyle ödüllendirilmesi istenildi32. Ancak hara yapılmak istenen
Çarşamba’nın sahil şeridi köylülerin ekip biçtiği yani tarımla uğraştıkları bir
yerdi. Bu sebeple 1894 yılına gelindiğinde komşu köylüler arazinin tapusunu
istemekteydi. Ayrıca burası 5-6 bin Çerkez muhacirinin yerleştiği bir bölgeydi.
Arazi üzerinde bataklıkların olması bu sebeple havasının kötü olması ve suyu-
nun içilecek şekilde olmaması da arazinin olumsuz özellikleriydi. Muzaffer
Paşa’ya göre 8-10 bin liralık bir masrafla araziler ıslah edilebilirdi33. Bölgeye
yerleşen Çerkez muhacirlerinin bir kısmı bataklıkların kötü havasından dolayı
iç kısımlara doğru izinsiz şekilde yerleşmeye başladı34. O arazilerde hara için
belirlenen boş araziler arasındaydı35. Trabzon Vilayeti arazilerin kullanım şek-
linin nasıl olacağına dair bir çözüm bulmaya çalışsa da çalışmaları yetersiz
kaldı. Aynı yıllarda hara yapımı gerçekleşemese de Çarşamba’da çok sayıda bu-
lunan atın ıslah edilmesi her seferinde devlet kurumları tarafından ifade edil-
mekteydi36. Ancak bölgenin sürekli göçe maruz kalması, arazilerin hara yapılıp
yapılmayacağı konusunda Muzaffer Paşa’nın net bir ifade de bulunmaması,
hara yapım işini sürüncemede bıraktı37. Konu hakkında Sadaret de bir karar ve-
remediği gibi 1902 yılında Muzaffer Paşa’nın Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı’na
tayin edilmesi bölgede yapılacak olan haranın yapımını erteledi38.
Cumhuriyet’in ilanı sonrasında hayvan ıslahı ve çoğaltımına önem verile-
rek Ziraat Vekâletinin öncülüğünde planlı bir yetiştiricilik politikası izlendi. Bu
amaç doğrultusunda Osmanlı Devleti’nden devralınan haralarda yeniden üre-
time geçildi. Böylece ülkenin batı, güney ve doğu bölgelerinde hayvancılıkla ala-
kalı kurumlar oluşturulmaya başlandı. Karadeniz bölgesinde hayvancılığı yeni-
den ayağa kaldırmak için burada da bir haranın açılması gerekliydi. 1930’larda

31 BOA. Şura-yı Devlet Evrakı (ŞD.) 2579/26, 23 Ra 1309/27 Ekim 1891.


32 BOA. Yıldız Esas Evrakı Başkitabet Dairesi Maruzatı (Y.PRK. BŞK.) 21/59, 16 L 1308/25 Mayıs
1891.
33 BOA. ŞD. 2579/26.
34 BOA. Dâhiliye Nezareti Mektubî Kalemi Evrakı (DH. MKT.) 210/81, 21 Ş 1311/27 Şubat 1894.
35 BOA. Bâbıâli Evrak Odası (BEO) 425/31867, 22 Z 1311/26 Haziran 1894.
36 BOA. Bâbıâli Evrak Odası (BEO) 517/38705, 15 Ca 1312/14 Kasım 1894.
37 BOA. DH. MKT. 210/81.
38 BOA. İrade Eyalet-i Mümtaze Cebel-i Lübnan (İ.. MTZ. CL..) 5/262, 25 C 1320/29 Eylül 1902.

295
FATMA EMEK

burada bir hara açma isteği yerine getirilemedi. İsmet İnönü’nün yeniden cum-
hurbaşkanlığına seçildiği 1943 yılında Şükrü Saraçoğlu da mecliste 425 oyla gü-
venoyu alarak hükümet kurmakla görevlendirildi. Yeni ziraat vekili de Manisa
Milletvekili Şevket Raşit Hatipoğlu oldu. Aynı yıl İnönü, meclis genel kurulunda
yaptığı konuşmada, Ziraat Vekâletinin çalışmalarını gelecek için ümit verici
gördü39. Dönemin siyasi idaresi, ülkenin diğer yerlerinde olduğu gibi Karadeniz
bölgesinin sahip olduğu yerli ırkları ıslah etmek, bölgenin iklimine uygun da-
mızlık hayvan yetiştirmek için bölgede bir hara açılmasına karar verdi. Evvelce
de Canik atları, Engiz mandaları ve Karayaka cinsi koyunlarıyla meşhur olan
Samsun bu iş için uygun alan olabilirdi40. Yapılan incelemeler sonucunda
Bafra’da bulunan Karaköy Çiftliği ikliminin elverişliliği, yaz ve kış yeşil otları
olan meraları sayesinde hara yapımına uygun bulundu. Ayrıca hayvan yeminin
hara arazilerinden karşılanacak olması sebebiyle harcanacak masrafın diğer
haralara göre oldukça az olacağı düşünülmekteydi. Hara kurulduğunda yetişti-
receği damızlıklarla bölgesinin uygulamalı eğitim veren yetiştiricilik okulu ha-
line gelecekti41. İsmet İnönü’de 1944 yılında TBMM’nin açılışında yaptığı ko-
nuşmada ilkel şekilde yapılan hayvancılığın teknik yöntemlerle yapılabilmesi
için hükümetin çalışma yürüteceğini vurguladı42. Ziraat Vekili Bafra’ya gelerek
arazinin hara için uygun olup olmadığına dair incelemelerde bulundu. Olumlu
bir düşünce belirince de vekâlet tarafından 8 kişiden oluşan bir heyet bölgeye
gönderildi. Heyetin incelemelerinden de olumlu sonuç çıkınca haranın Karaköy
Çiftliği’nin arazilerinde kurulmasına karar verildi43. Bu doğrultuda 24 Eylül
1944 tarihinde Ziraat Vekili Şevket Raşit Hatipoğlu, incelemelerde bulunmak
için Samsun’a gitti44. Hatipoğlu, beraberinde Amasya Mebusu Ali Kemal Yiği-

39 “Reisicumhur İsmet İnönü'nün T. B. M. Meclisinin Yedinci İntihap Devresinin Birinci İçtima Yı-
lını Açarken Umumî Heyette İrat Buyurdukları Nutuk”, Resmi Gazete, S. 5545, 2 Kasım 1943, s.
5989-5990.
40 Zarifi Atamer, “Türkiye’nin En Büyük Harası Karaköy Harasıdır”, Vatan, 13 Ağustos 1952, s. 4,

11.
41 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, C 16, Birleşim: 46, 16, Kasım 1949, ss. 260-261.
42 “Reisicumhur İsmet İnönü’nün T . B. M. Meclisinin Yedinci İntihap Devresinin İkinci İçtima Yı-

lını Açarken Umum-i Heyette İrat Buyurdukları Nutuk” Resmi Gazete, S. 5846, 2 Kasım 1944, s.
7829-7833..
43 Zarifi Atamer, “Türkiye’nin En Büyük Harası Karaköy Harasıdır”, Vatan, 13 Ağustos 1952, s. 4,

11.
44 “Ziraat Vekili Samsunda”, Cumhuriyet, 25 Eylül 1944, s. 3; “Ziraat Vekilinin Tetkik Seyahati”,

Akşam, 25 Eylül 1944, s. 2.

296
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

toğlu, Özel Kalem Müdürü Hilmi Öztarım, Samsun veteriner ve ziraat müdürle-
rinden oluşan heyetle Bafra’ya gelerek Karaköy’de bir işletme açılacağını müj-
deledi45.
Hara yapılmasına karar verilen araziler iki büyük parselden oluş-
maktaydı. Birinci parsel 6.022 dekar olan Karaköy kısmıydı. Sınırları ise
doğusunda Enbiyalı Deresi, Enbiyalı Ormanı, batısında Sigara Köprüsü,
Sigara Deresi ve eski Alaylı yolu köprüsü, kuzeyinde eski Alaylı Köprüsü,
Alaylı yolu, Kalaba Boğazına inen patika, Enbiyalı Ormanı, güneyinde
Kurttepe Mahallesi tarlaları, Elifli’ye giden yol, Elifli tarlaları, Karaağaca
giden yol, Filiç Çayı, Tepeköy tarlaları ve Enbiyalı Ormanıyla çevriliydi.
İkinci parsel ise 15.265 dekar genişliğindeki Düden, Ayan ve Aybedir
mevkilerinden oluşmaktaydı. Sınırları da doğuda Ayan Gölü, Ayan Boğazı,
Ulu Göl, Batısında Hacılarkürtler köyü arazileri, Çaltı Ormanı ve Göleviç
arazisi, kuzeyinde Çernek Gölü, Hacılarkürtler arazisi, güneyinde Göleviç
arazisi, Kaygı Ormanı, Gıcı Gölü ile çevriliydi46. Haranın merkezini oluştu-
racak olan Karaköy Çiftliği’nin arazilerinin büyük kısmı 1925 yılında ku-
rulan Türk Sapan Anonim Şirketi’ne47 aitti48.
Karaköy Harası 6 şubeden oluşacaktı. Bunlar;
 Merkez Şubesi
 Atçılık Şubesi
 Sığırcılık Şubesi
 Koyunculuk Şubesi
 Tarım Şubesi
 Tavukçuluk Şubesi
Merkez şubenin mevkii Karaköy’dü. Buraya idare binası, memur ve müs-
tahdem lojmanları, 1 tane 100 başlık dişi tay tavlası, 3 tane tavuk kümesi, süt-
hane, fırın, ambar, elektrik santrali, hangar, atölye, 2 tane 400 başlık koyun ağılı

45 “Ziraat Vekili Bafrada”, Bafrasesi, 31 Eylül 1944, s. 1; Karaköy Harası’nın açılışına dair ulusal
basında haberler ise arazide ilk binaların inşaatının tamamlandığı 1945 yılının ağustos ayına
denk gelmektedir. “Tarım Bakanlığı”, Vakit, 21, Ağustos 1945, s. 5; “Karadeniz Harası”, Cumhuri-
yet, 20 Ağustos 1945, s. 2.
46 Salahattin Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, Ankara Üniversitesi Ba-

sımevi, Ankara 1955 s. 36, 37.


47 Şirket, 23 Ağustos 1925 yılında Başvekâlet kararıyla ülkede gerekli tesisatları oluşturup mo-

dern yöntemlerde ziraat yapabilmek amacıyla tarım arazileri, orman, kışlak ve yaylakları satın
alma ya da kiralama yöntemiyle kullanabilmesi için 125 Bin Türk Lirası sermaye ile 60 sene müd-
detle kuruldu. BCA. 30.18.1.1/15.52.12., 23 08. 1925.
48 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 37.

297
FATMA EMEK

yapılacaktı. Kürttepe’de 1 tane 100 başlık süt tay tavlası, Elifli Çayırı mevkiinde
1 tane 120 başlık ılgı tavlası ve 20 dekar sebze bahçesi, Kalaba’da 2 tane 100
başlık inek ahırı, Kiraztepe’de 1 tane 140 başlık açık düğe ahırı inşa edilecekti.
Ayrıca Kiraztepe Alaylı’da 2 tane 100 başlık manda sayası ve 1 tane 20 başlık
tecrithane, Embiyalı Karakol Tepe’de ise 1 adet 400 başlık koyun ağılının yapıl-
ması planlanmaktaydı49.
1945 yılında Ziraat Vekâletinin ve Samsun Valiliği’nin çalışmalarıyla
Bafra’nın Karaköy mevkiinde 1.750 dekar arazinin tahmini bedeli %20 fazla-
sıyla ödenerek istimlâk edildi. Şubat ayında ise mahkemenin araziye değer biç-
mesi için Veteriner müdürü Mümtaz Ünal, Daimî Encümen üyelerinden Ömer
Karataş ve Muin Köprülü hazır bulundular. Mahkeme daha önce belirlenen de-
ğerde kaldı50. Böylece arazinin dekarı 20 liradan istimlâk edilmiş oldu. Ayrıca
Düden mevkiinde Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait yüzölçümünün 3.100 dekarı
çayır ve mera vasfında, 2.970 dekarı sazlık olan arazi 50.000 lira karşılığında
Ziraat Vekâleti tarafından satın alındı. Balık Gölü ile Karaköy arasında bulunan
Milli Emlak arazisi de Maliye Vekâleti tarafından bu iş için tahsis edildi. Arazi
satın alma işlemleri tamamlandıktan sonra hızla haranın müdürlük binasının
proje ve keşif çalışmaları başladı. Arazilerdeki bataklıkların kurutulması için
Londra’dan ekskavatör makinesi getirildiği gibi Ziraat Vekâleti de kurutma iş-
leminde kullanılması için aletler gönderdi51. Arazilerde yapılacak işlemlerin sis-
temli bir şekilde yürütülmesi için her iki parselde Ziraat Vekâletinin 13 Nisan
1945 tarihindeki kararıyla Kazova İnekhanesine bağlandı. Hara arazisi olarak
belirlenen ancak sorunlu olan yerlerin istimlâk işleri devam etmekteydi. Yine
Saban Şirketi’ne ait olan Elifli Camii çayırlıklarını kapsayan 1.900 dekarlık alan
22 liradan istimlâk edildi. Yüzölçümü 9.410 dekar olan hazine arazileri içerisin-
deki Ayan Sazlığı, 850 dekar Büyük Kayan ve buranın 470 dekarlık sazlığı, Ay-
bedir’in 1.050 dekarı mera, 7.922 dekarı sazlık arazisinin yarısının haraya dâhil
edilme işlemleri tamamlandı52. Böylece 1945 yılının mayıs ayında Karaköy
mevkiinde yaklaşık 40 bin dekar arazi üzerinde kurulacak olan haranın ilk ola-
rak memur evi inşasının temeli atıldı. Bafra’da o gün bölgenin ileri gelenleri mi-
safir edilerek parlak bir tören gerçekleştirildi. Samsun Valisi Rüknettin Nasuhi-
oğlu temel atma töreninde bir konuşmada yaptı. Konuşmasında;

49 Age. , s. 39.
50 “Hara İçin”, Bafrasesi, 10 Şubat 1945, s. 1.
51 “Hara Kuruluyor”, Bafrasesi, 3 Şubat 1945, s. 1.
52 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 37, 38.

298
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

“Arkadaşlar bugün burada büyük bir müessesenin temelini atıyoruz.


Bafra ile Samsun arasında kurulmakta olan hara, bütün Karadeniz mıntı-
kasının hayvan nesli üzerinde çok faydalı ve hayırlı neticeler verecektir.
Şimdi temelini attığımız bina yakında kurulacak büyük tesislerin ilkidir.
Haranın vücuda gelmekte olmasından Tarım Bakanlığına ve sayın Tarım
Bakanı Şevket Raşit Hatipoğluna bilhassa Samsun ilinin umumi ifadesi
olarak şahsi saygılarımla birlikte şükranlarımızı sunarım. İşin bir ucunu
da özel idare eline alarak tesislere iştirak etmektedir. Gösterdikleri yakın
alakadan dolayı ilin umumi meclis azasına bu iş de çok temiz ve candan
çalışan Bafra Kaymakamı Hayri Özlü arkadaşım ile Veteriner Müdürü
Mümtaz Ünal ve Nafia Müdürü Tevfik İleri arkadaşlarıma teşekkürler ede-
rim. Samsun iline ve civar illere pek hayırlı neticeler verecek olan bu mü-
essesenin muvaffakiyetini diler ve böyle büyük bir eserin temelini atmaya
kendim için çok mesut bir vazife addederim.” şeklinde kurulacak olan ha-
ranın önemine değindi. Akabinde davetlilerin alkışları arasında vali Rük-
nettin Nasuhioğlu temele ilk harcı attı. Tören sırasında davetliler de inşaat
alanında hazırlanan çadırda ağırlandı 53.

Milli kalkınmada temel işlerden biri olan hayvancılığın ilerletilmesine hü-


kümetçe büyük önem verilmekteydi. Bu sebeple Ağustos 1945’e gelindiğinde
Karaköy mevkiinde 60.000 dekar araziden oluşan harada ilk binanın inşası kısa
sürede tamamlandı. Ardından 700 bin liralık çeşitli tesislerin yapımına geçile-
cek ve arazi içerisindeki bataklıkları kurutmak için önceden gönderilen alet-
lerle çalışılmaya başlanacaktı. Haranın sınırlarını genişletmek için denize doğru
Balık Gölü’ne kadar uzanan arazi satın alınarak, Balık Gölü’nün de modern araç-
larla hara idaresi tarafından işletilmesi sağlanacaktı54. Haranın denizle arasında
yer alan gölde balıkçılık yapılmaktaydı. Gölü besleyen Filiç ve Civere çayları de-
vamlı aktığından göl sürekli taşmaktaydı. Bu duruma yağmurlar ve gölden daha
fazla yararlanmak isteyen balıkçıların, balıklar denize kaçmasın diye göl ile de-
niz arasına set çekerek bağlantıyı kesmesi eklenince çayların geçtiği haranın sa-
ğında ve solunda geniş bataklık alanlar oluşmaktaydı. Bataklık alan sebebiyle
hara arazileri manda yetiştirme oldukça uygun bir yerdi55. Bölgeye has olan En-
giz mandaları kuvvetli, etli ve sütleri %10 yağ içermekteydi. Bu sebeple harada
manda yetiştiriciliği önemli bir şubeyi oluşturmaktaydı56. Tamamlanan binala-
rın bitmesiyle diğer haralardan buraya 110 adet halis kan Arap atı ile günde 16

53 “Harada İlk Temel Atıldı”, Bafrasesi, 26 Mayıs 1945, s. 1.


54 “Karadeniz Harası”, Bafrasesi, 18 Ağustos 1945, s. 1.
55 Zarifi Atamer, “Türkiye’nin En Büyük Harası Karaköy Harasıdır”, Vatan, 13 Ağustos 1952, s. 4,

11.
56 Orhun, age. s. 38.

299
FATMA EMEK

kilo süt veren 250 inek getirilmesi planlandı57. 1946 yılında Çankırı’dan 33, Kas-
tamonu’dan 91 baş yerli kara inek satın alındı58. Burada yapılacak olan hayvan-
cılığın tüm Karadeniz bölgesine yayılabilmesi için ulaşım bakımından kolaylık-
ların olması gerekmekteydi. Aksi takdirde kurulacak haranın Samsun dışına et-
kisi oldukça az olurdu. Bu maksatla hara yeri seçilirken ulaşımına da bakıldı.
Hara Samsun-Bafra karayolu üzerinde yer almaktaydı. Ancak sadece karayolu
yeterli değildi. Her türlü ürünün ihtiyacı olan yerlere gönderilmesinde karayo-
lunun yanına demiryolunun da yapılması bölgenin ekonomik değerini daha da
yükseltecekti. Bu sebeple bölge halkı da devletten demiryolu talebinde bulun-
maktaydı59.
1947 yılında Samsun Veteriner Müdürü Mümtaz Ünal, Karaköy Ha-
rası’nın inşaatıyla ilgilenmek ve bölgedeki hayvan hastalıklarına karşı aşılama
çalışmaları yürütmek amacıyla Bafra’ya üç günlük bir gezi gerçekleştirdi. Ha-
rada inşaat çalışmaları da devam etmekteydi. İnşaat projesine dâhil olan 66 bi-
nadan 12’sinin 1947 yılı içinde yapımı için hükümetten beklenen ödenekte gel-
mişti. Yapılacak olan binalar arasında bulunan ahır kısmının inşası bitince ha-
ranın açılması planlanmaktaydı60. Ziraat Vekâletinin kararıyla da mali yönden
Kazova İnekhanesine bağlı olan Karaköy Çiftliği, 29 Aralık 1947 tarihinde Sul-
tansuyu Harası’na bağlı olarak işlerini yürütmeye başladı. Çiftliğin hara olarak
açılışına kadar da durum böyle kaldı. Ayrıca hara için arazi satın alma işlemleri
1948 yılında da devam etti61. Bu yıllarda ülkede hükümet değişiklikleri sebe-
biyle Ziraat Vekilliğinde sürekli değişimler yaşandı. Nisan 1948’de Ziraat Vekili
Tahsin Coşkun’unda incelemeleri sonucunda “Zirai Kalkınma Raporu” hazır-
landı. Raporda yürütülecek olan hayvancılık politikasının her şeyden önce hay-
van sayısını hızla çoğaltmak olduğu vurgulandı. Özellikle sığır cinsinin ıslahına
yönelik kısa vadeli programlar uygulanmaya başlanılmasına karar verildi62. Bu
karar ileriki yıllarda Karaköy Harası’nda yapılacak olan ıslah çalışmalarına da
öncülük edecekti. 1948 yılında hara arazilerinin mahkemede bulunan istimlâk
işleri yoluna koyuldu. Hükümet, haranın bu yıl içerisinde çalışmalara başlaması

57 “Karadeniz Harası”, Cumhuriyet, 20 Ağustos 1945, s. 2.


58 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 38.
59 Necmi Memişyazıcı, “Samsun-Bafra Demir Yolu”, Samsun, 23 Kasım 1945, s. 1.
60 “Veteriner Müdürü”, Bafrasesi, 17 Mayıs 1947, s. 1.
61 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 38.
62 Raporun hazırlanması sırasında İzmir Mebusu Rahmi Köken, eski Ziraat Vekili Manisa Mebusu

Şevket Raşit Hatipoğlu ve Yüksek Ziraat Enstitüsü profesörlerinden eski mebus Salahattin
Batu’nun görüşleri alınmıştır. BCA. 490.1.0.0/ 29.132.1., 15 04 1948.

300
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

için gerek inşaat gerekse istimlâk ve işletme işlerinin tamamlayabilmek maksa-


dıyla bütçeye 765.500 lira ilave para aktardı. Ayrıca gerekli olan hayvan ve araç
gereçler de ayarlandı. İlave edilen para ile yapılacak olanlar şöyleydi; 160.000
lira değerinde 1 ılgı ahırı, 140.000 lira karşılığında 1 süt tayı ahırı, 60.000 liraya
4 lojman, 80.000 liraya 1 yem ambarı, 80.000 liraya 1 inek ahırı, diğer tesisler
içinde 50.000 lira yani inşaat için 570.000 lira ayrıldı. İstimlâk işlerine 262.500,
işletmeye 86.000, yapı onarım ve koruma işlerine 10.000, hayvan yemlerine
10.000, insan yiyeceklerine 2.000, demirbaş eşyaya 20.000 lira bedel biçildi.
Ayrıca 500 adet damızlık karasığır ve manda, değerleri 600.000 liradan 80 adet
Arap kısrağı, 12 adet hizmet hayvanı, 4 adet çayır makinesi, 1 adet traktör ve
balya makinesi ile 1 kamyon alınmasına karar verildi63. Özellikle istimlâk işinin
yıllarca sürmesinin sebebi ödenek bulmada yaşanan sıkıntılardı. Bu sebeple is-
timlâk işlemlerinde yıllar içinde parça parça araziler satın alınabilmişti64.
1949 yılında Karaköy Harası’nın inşaat çalışmalarının tamamlanmasına
çalışılmaktaydı. Harada yapılan çalışmalar hakkında Samsun Veteriner Müdürü
Mümtaz Ünal Samsun Gazetesine verdiği demeçte; haranın 4.5 milyon liraya ta-
mamlanacağını ifade ettiği gibi ilk inşaat masraflarına karşılık olarak devletten
ödeneğin de geldiğini belirtti. 4 ahır ve 4 lojmanın projelerinin yapıldığını tem-
muz ayında ihaleye çıkılacağından söz etti. Ayrıca ağustosun sonunda 1000 da-
mızlık karayaka koyunu ve astragan koyunu yetiştirebilmek için bir koçu 5 bin
lira olan karagül koyunları getirilecekti65.

Tablo 1. Karaköy Harası’nda Koyun Sütü Üretimi ve Yıllara Göre Dağı-


lımı66
Yıl Koyun Sütü Üretimi
1949 -
1950 7.292
1951 8.771
1952 9.725
1953 6.342
1954 4.161
1955 4.468

63 “Karaköy Harası”, Bafrasesi, 3 Ocak 1948, s. 1.


64 Zarifi Atamer, “Türkiye’nin En Büyük Harası Karaköy Harasıdır”, Vatan, 13 Ağustos 1952, s. 4,
11.
65 “Bafradaki Modern Karaköy Harasının İnşaatına Başlandı”, Samsun, 28 Haziran 1949, s. 1, 3.
66 BCA. 30.1.0.0/107.676.1., 00.00. 1958.

301
FATMA EMEK

1956 5.333
1957 8.555
1958 11.960
1959 11.852

Tabloda görüldüğü üzere haraya getirilen koyunlarla hemen üretime ge-


çildiği anlaşılmaktadır. Haranın damızlık koyun ihtiyacı her sene artırılmaya ça-
lışılsa da koyun sütü üretiminde dalgalı bir seyir izlenmektedir. Harada sadece
koyun sütü üretimi değil, inek ve manda sütü üretimi de yapılmaktaydı. Üretilen
bu sütler müzayede şeklinde satışa çıkarılarak alıcı ile buluşturulmaktaydı67.
Karaköy Harası Müdürlüğü’nün hazırlamış olduğu plan doğrultusunda
1949’da Samsun bölgesinden 13 baş karayaka koç, 464 baş koyun ve 50 baş
toklu alınarak koyunculuk şubesinin damızlıkları tamamlanmaya çalışıldı. Şu-
bede koyunların yapağılarının kalitesinin artırılması, süt ve et verimlerinin
yükseltilmesi hedeflendi68. Yine bu yıl içerisinde 800 bin lira değerinde 85 da-
mızlık saf kan Arap atı, 50 kara manda, 250 karasığır haraya yerleştirildi. Hay-
vanların kışlık yem ihtiyacı olan 200 ton ot ise önceden temin edilmişti. Haranın
sahip olduğu bu hayvanlarla Karadeniz bölgesinin hayvanları et ve süt verimi
açısından ıslah edilerek bölgeye has bir “tip” oluşturulmaya çalışılacaktı. Ku-
rumdaki ıslah çalışmalarının halka ulaşması amacıyla yetiştiricilere hayvan sa-
tımı da yapılacaktı. Bunun için Balık Gölü’nün bataklık arazilerinde yetiştirilen
mandaların köylülere uygun fiyatlarla satılmasına karar verildi. Yapılan ıslah
çalışmalarıyla çiftçinin hayvanından alacağı süt veriminde artış olacaktı. Bu ar-
tışı çiftçinin ekonomik olarak değerlendirebilmesi için köylerde sütçülük ve yo-
ğurtçuluk kursları açıldı69. Süreç içerisinde haranın inşaatı bitmese de Düden
mevkiindeki meralardaki ihtiyaç fazlası tahminen 350 ton kuru ot Karaköy Ha-
rası Müdürlüğü tarafından açık artırma usulüyle satışa çıkarıldı70. Eylül 1949’da
ilk belirlenen hesaba göre 533.402 lira 18 kuruş karşılığında 100 başlık inek
ahırı, 160 başlık dişi tay tavlası, 156 başlık ılgı tavlası ve 6 adet lojmandan olu-
şan 9 inşaatın yapımını müteahhide vermek için gazetelere ilan verildi71. 16 Ey-
lül’de ihale işlemi yapılsa da ihaleyi kazanan iki ortağın yeterlilik belgelerinin

67 “Bafra Karaköy Harası Müdürlüğünden”, Bafra, 7 Haziran 1951, s. 2; “Karaköy Harası Müdür-
lüğünden”, Bafra, 10 Nisan 1952, s. 4.
68 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 39.
69 “Bafradaki Modern Karaköy Harasının İnşaatına Başlandı”, Samsun, 28 Haziran 1949, s. 1, 3.
70 “Bafra Karaköy Harası Müdürlüğünden”, Bafrasesi, 8 Temmuz 1949, s. 2.
71 “Yapım İşleri İlanı”, Cumhuriyet, 17 Ağustos 1949, s. 5; “Yapım İşleri İlanı”, Bafrasesi, 3 Eylül

1949, s. 2; “Yapım İşleri İlanı”, Samsun, 9 Eylül 1949, s. 3.

302
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

olmaması sebebiyle Ziraat Vekâleti ihaleyi iptal etti. Ekim başında ihale yeniden
aynı şartlar altında ihaleye çıktı72. Ancak işler yine yolunda gitmedi. 14 Ekim’de
yapılan inşaat ihalesini karşılayabilecek fiyat verilemediğinden 29 Ekim’de ye-
niden ihaleye çıkıldı. İhale sonuçları da 16 Kasım 1949’da açıklanacaktı73. 1949
yılının sonunda Karacabey, Çifteler, Konya haralarından getirilen damızlık at ve
mandalar ile satın alınan damızlık koyun ve sığırlarla haranın bütün yetiştirme
şubeleri kurulmuş bulunmaktaydı. İhale edilen tesislerin inşaatları da son hız
devam etmekteydi. Bu süreçte haraya getirilen hayvanlar geçici tesislerde ba-
rındırılmaktaydı. Devletin oluşturacağı beş senelik bir planla da 3.5-4 milyon
karşılığında haranın tüm tesisleri tamamlanacaktı74. Bu yıl içerisinde devletin
bütçe ile vereceği sermaye miktarı ise 460.000 liraydı75. 14 Mart 1949 yılı itiba-
rıyla haranın resmi açılışı gerçekleşti76. Aynı yılın sonbaharında da belirlenen
damızlık sığır, manda, koyun ve atların Karaköy Harası’na gönderilmesi plan-
lanmaktaydı77. Harada sütünden yararlanılan 267.843 koyun, 11.000 keçi var-
ken gücünden yararlanılan 13.000 eşek ve 1.700 kadarda katıra ev sahipliği
yapmaktaydı. Sahip olunan hayvanlardan elde edilen süt, yoğurt, yağ, yün, deri
ve et Samsun hayvan piyasasında önemli bir değer taşımaktaydı78.
1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle Celal Bayar
cumhurbaşkanlığına seçildi. Hükümet kurma görevi Adnan Menderes’e verilir-
ken Ziraat vekili Nihat Eğriboz oldu. Hayvancılığın gelişmesi için köylülerin
elindeki hayvanların ıslah edilmesi milli ekonominin güçlenmesine öncülük et-
tiğinin farkında olan siyasi kadro hayvan ıslahını ön planda tuttu79. Aynı yıl Ka-
raköy Harası’na Bafra’dan temin edilen 75 baş ve Konya Harası’ndan getirilen
60 baş sığırla sütçülük çalışmalarına hız verildi. Ayrıca Çifteler Harası’ndan 80
baş, Konya Harası’ndan 30 baş at gönderildi80. Aşağıdaki tablodan anlaşılacağı
gibi harada at yetiştiriciliğinde yıllara göre azalmalar ve artışlar olsa da düzenli
şekilde yapıldığı görülmektedir. Karadeniz bölgesinin arazi şartlarının tarımda

72 “Yapı İşleri İlanı”, Bafrasesi, 1 Ekim 1949, s. 2.


73 “Yapı İşleri İlanı”, Bafrasesi, 29 Ekim 1949, s. 2.
74“ Karaköy Harası”, Bafrasesi, 31 Aralık 1949, s. 1.
75 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem VIII, C 16, Birleşim: 48, 21 Kasım 1949, s. 309.
76 “Tarım Bakanlığına Bağlı Bazı Okul ve Kurulların İdaresi Hakkındaki 867 Sayılı Kanuna Ek Ka-

nun”, Resmi Gazete, S. 7159, 18 Mart 1949, s. 15797.


77 “Zeylan Harası”, Akşam, 11 Eylül 1949, s. 2.
78 Orhun, age. , s. 38.
79 “Cumhurbaşkanı Celâl Bayar'ın Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dokuzuncu Döneminin Üçüncü

Toplantı Yılını Açarken Kamutay'daki Söylevleri”, Resmi Gazete, S. 8247, 3 Kasım 1952, s. 4869-
4877.
80 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 38, 39.

303
FATMA EMEK

traktör kullanmayı zorlaştırması, çift sürme işlerinde hayvan gücü kullanılma-


sını zorunlu kılmaktaydı. Bu durum karşısında yetiştiricilikte çiftçiler ön planda
tutularak bölgeye uyumlu çift ve binek atı olarak kullanılan Arap ve yarım kan
Arap atlarının çoğaltımına gidilmekteydi. Ancak motorlu araçların ülkede ço-
ğalması ata olan ilgiyi azaltınca üretimde düşüş yaşandı.

Tablo 2. Samsun Karaköy Harası’nda Damızlık At Mevcudu ve Yıllara


Göre Dağılımı81
Yıl Sayı
1950 249
1951 252
1952 358
1953 423
1954 516
1955 510
1956 501
1957 486
1958 382
1959 278

13 Şubat 1951’de Ziraat Vekili Nihat Eğriboz yanında getirdiği Amerikalı


ziraat uzmanlarıyla Samsun’a gelerek iki gün boyunca burada tarım ve hayvan-
cılık üzerine incelemelerde bulundu82. Uzmanlar Bafra’ya da giderek göllerde
incelemeler gerçekleştirdiler. Bölgedeki sulak ve bataklık arazilerin birkaç bin
mandanın yetiştirilmesine uygun olduğunu gören Amerikalılar hazırladıkları
raporla durumu Ziraat Vekâletine ilettiler83. Ziraat Vekili Nihat Eğriboz ise De-
mokrat Parti İl Merkezinde partililere yaptığı konuşmada bölgede hayvancılığın
ıslahı için mümkün olan her şeyi yapacaklarını vurguladı84. Aynı yıl başka bir
konuk ise Cumhurbaşkanı Celal Bayar oldu. 6 Aralık 1951’de Celal Bayar bera-
berinde Milli Eğitim Bakanı, Samsun Milletvekili Tevfik İleri, Bayındırlık Bakanı
Kemal Zeytinoğlu, Ziraat Bakanı Nedim Ökmen, Samsun milletvekillerinden
Muhittin Özkefeli, Hadi Uzer, Şükrü Uluçay, Haşim Alişan, Ferit Tüzer, Ankara

81 BCA. 30.1.0.0/107.676.1.
82 “Tarım Bakanı Şehrimizde Tetkiklerde Bulundu”, Bafra, 15 Şubat 1951, s. 1.
83 Zarifi Atamer, “Türkiye’nin En Büyük Harası Karaköy Harasıdır”, Vatan, 13 Ağustos 1952, s. 4,

11.
84 “Samsun’da Ziraat Koleji Kurulacak”, Cumhuriyet, 15 Şubat 1951, s. 4.

304
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

Milletvekili ve Zafer Gazetesi başyazarı Mümtaz Faik Fenik, Manisa Milletvekili


Adnan Karaosmanoğlu ile beraber Bafra’yı ziyaret etti. Karaköy Harası’da ziya-
ret yerleri arasındaydı. Cumhurbaşkanı beraberindeki heyetle harada Kayma-
kam, Adli ve Mülki idareciler, belediye başkanı, partilerin idari heyetleri ile ka-
labalık bir halk kitlesiyle karşılandı. Harada kısa bir süre incelemelerde bulun-
duktan sonra Bafra’nın merkezine gelerek halka bir konuşma yaptı. Konuşma
sırasında Ziraat Bakanı Nedim Ökmen’de kısa bir konuşma yaparak Karadeniz
hayvancılığının kalkınması için açılan haradan bahsetti85. Aynı yıl Sultansuyu
Harası’ndan 18 baş at daha gönderilerek haranın seçkin ve genç bir atçılık şu-
besi oluşturulmuş oldu86.
1952 yılına gelindiğinde haranın henüz tüm inşaatları tamamlanama-
mıştı. Haranın tam kapasite faaliyete geçebilmesi binaların tamamlanmasına
bağlıydı. Bu sebeple idare binası, 2 adet ikili lojman, 1 adet açık düğe ahırı ve 1
adet süt tay tavlasının 247.937 lira 78 kuruş karşılığında inşaatının yapılması
için hara müdürlüğü tarafından gazetelere ilan verildi87. 1952’de harada, 317
baş sığır ve 137 baş ise manda bulunmaktaydı. Haranın tarım şubesi de 1952
yılında çalışmaya başladı. Arazilere ekilecek ürünlerle kurumun hayvan yemi
ihtiyacı buradan kolaylıkla karşılanabileceği gibi kurum, bölgesinin hububat ve
mısır tohum merkezi olacaktı88. Yine aynı yıl tavukçuluk şubesi faaliyete geçtiği
gibi kısa sürede şubede genişlemeye gidilerek Karadeniz bölgesinin tavuk ve
yumurta ihtiyacını karşılayabilecek duruma getirildi89. 1955 yılında Legorn ve
New Hampshire ırkları yetiştirilmeye başlandı90. Kurumda inşaat çalışmaları da
hızla devam etmekteydi. Bu doğrultuda su tesisatı ve betonarme su deposu in-
şaatı için hazırlanan ihale 1955 yılında Başvekâlet’in onayı ile kabul edildi91.
Hara için arazi istimlâk işlemleri de devam etti. Haraya bitişik olan Yurtlar Ko-
rusu mevkiinden 1.000 dekar ile Sarıgüzel mevkiinden 2.500 dekar arazi hara
içerisine katıldı92. Böylece hara, 1952 yılında tarla 1.000, mera 6.900, çayır

85 “Devlet Başkanı Bafralılar Arasında”, Bafra, 13 Aralık 1951, s. 1; “Celal Bayar Bafrada”, Cumhu-
riyet, 7 Aralık 1951, s. 1, 5. “Cumhurbaşkanı Bayar”, Samsun, 6 Aralık 1951, s. 1.
86 Batu, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, s. 38.
87 “Karaköy Harası Müdürlüğünden”, Bafra, 26 Haziran 1952, s. 2.
88 Sait Abuşoğlu, ”Karaköy Harası”, Üretim, S. 36, Yıl 3, Mart 1952, s. 4.
89 TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: IX, C 26 Toplantı 4, 23 Birleşim 28 Aralık 1953, s. 501.
90 Şule Osmanağaoğlu, “Karaköy Tarım İşletmesi’nin Tarihsel Gelişimi”, Veteriner Bilimleri Der-

gisi, Eurasian Journal of Veterinary Sciences, C 2/S. 3-4, 2006, s. 82.


91 BCA. 30.18.1.2/138.114.13., 24 02 1955.
92 BCA. 30.18.1.2./153.37.14., 17 07 1959.

305
FATMA EMEK

2.000, ormanlık ve ağaçlık 10.000, bataklık ve taşlık 5.000, bina yol arazisi ola-
rak 100 dönüm şeklinde toplamda 25.000 dönüm arazi varlığına sahip oldu.
Yoncalık ve bağ-bahçe arazisi mevcut değildi93.
Başlangıçta harada yerli karasığır ırkının ıslah ve çoğaltımı yapılırken bu
çalışmanın uzun sürmesi yeni çalışmalara zemin hazırladı. Karasığırların ısla-
hıyla süt verimleri artırılmaya çalışıldı. Ancak alınan süt miktarı 2000 kg dan
yukarıya çıkarılamadı94. Daha fazlada bu cins hayvanların ıslahıyla uğraşılmadı.
Böylece harada suni tohumlama uzmanı olarak görev yapan F. McKenzie Jersey
ırkı sığır üretimi denemelerine başladı. Denemelerde bu ırkın bölgeye oldukça
uyumlu olduğu anlaşıldı. 1958 yılında da hızlı sonuç alınabilinecek melezleme
çalışmalarına başlanıldı. Bir yandan da Jersey ırkı sığır ithal edildi. Amerika Bir-
leşik Devletleri’nden aynı yıl 30 baş inek, 15 baş boğa getirildi95. 1960 yılında
“Karadeniz Sahil Bölgesi Sığırlarının Islahı Projesi” ile yerli karasığırlar melez-
leme yöntemiyle Jersey ırkına dönüştürülmeye başlandı. Bunun için de İngil-
tere’den damızlık boğa ve ineklerin satın alınmasına karar verildi. Satın alma
işlemlerinin yürütülmesi amacıyla 26 Aralık 1961 tarihinde Karaköy Harası
Müdürü Ekrem Vural’ın başkanlığında Karacabey Harası veterinerlerinden
Nevzat Uludağ ve Mustafa Ulutaş’ın içinde yer aldığı bir heyet oluşturuldu96.

Tablo 3. Karaköy Harası’nın 1949-1959 Yılları Arasındaki Bütçe Dağı-


lımı97
Yıllar Hazinece Sermayesi Gelir Gider Bina ve
Yapılan Tesisler
Yardımlar
1949 583.000 826.227 562.283 378.984 -
1950 800.000 1.627.045 1.240.975 984.013 -
1951 625.000 2.312.045 952.778 608.273 135.455
1952 533.000 2.935.045 1.110.167 1.110.167 21.409
1953 567.000 3.505.433 1.435.821 828.699 450.776
1954 915.000 4.420.491 1.451.114 922.762 341.898

93 H. İbrahim Aksöz, Devlet Çiftliklerinde Hayvancılığın Ekonomik Durumu ve Hayvan Mahsulleri


Maliyeti, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum 1971, s. 28.
94 Dilek Kabakcı, Karaköy Tarım İşletmesinde Yetiştirilen Jersey Irkı Sığırlarda Süt Verim Özellikleri,

Fenotipik, Genetik ve Çevresel Yönelimlerin Belirlenmesi, Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Ensti-
tüsü Yayımlanmamış Doktor Tezi, Erzurum 2017, s. 25.
95 Osmanağaoğlu, agm. , s. 82.
96 BCA. 30.18.1.2./163.64.19., 26 12 1961.
97 BCA. 30.1.0.0/107.676.1.

306
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

1955 635.000 5.061.188 2.325.455 1.287.453 274.821


1956 450.000 5.513.911 1.985.065 617.394 114.804
1957 500.000 6.019.267 1.524.134 470.426 28.472
1958 500.000 6.549.121 1.782.578 929.980 177.716
1959 300.000 6.856.122 1.830.628 1.830.628 80.000
Toplam 6.468.000 45.625.895 16.200.998 9.968.779 1.525.351

Tablodan anlaşılacağı üzere hazine tarafından en fazla yardım 1954 yı-


lında yapılırken kurumun gelir miktarının en fazla olduğu yılda 1955 yılı oldu.
Harcamanın en fazla olduğu yıl ise 1959 yılıydı. Giderin artmasındaki önemli
sebeplerden biri Jersey ırkı sığır ithalinin yapılmaya başlamasıydı.
1960’lı yıllarda Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü’nün yönetiminde Kara-
köy Harası’nda projeler yapılmaya devam etti. Telefon hattı yapımı 1966’da bi-
tirilirken aygır deposu, inek ve düve ahırlarının inşaatı 1966 yılında da devam
etmekteydi. Koyun ağılı, 1.000 tonluk yem ambarı, su tesisatı tamamlanarak
1966 yılının şubat ayı itibarıyla işletmeye açıldı. Aynı yıl kurumun arazi ve mera
ıslahı ihale usulüyle tamamlandı98.

Sonuç
Samsun’un önemli ilçelerinden biri olan Bafra, Kızılırmak kenarında yer
alması, ikliminin elverişliliği sebebiyle geniş otlaklara sahipti. Bu durum
Bafra’yı hayvan beslemede ön plana çıkardı. Osmanlı Devleti döneminde böl-
gede yetiştirilen atların en büyük alıcısı Istabl-ı Amire oldu. Devletin sahip ol-
duğu hayvan yetiştirme teşkilatının bozulması bölgesel güç olarak ortaya çıkan
ayanlara savaş zamanlarında ordu için gerekli olan hayvanları yetiştirme görevi
yükledi. Bu görev doğrultusunda bölgede ayanlık yapan Caniklizade ve Hazine-
darzade aileleri sahip oldukları çiftliklerde savaş sırasında yararlanmak ama-
cıyla çok sayıda hayvan yetiştirdi. Bafra’da Kızılırmak sebebiyle bataklık arazi-
lerin fazla olması manda yetiştiriciliğinin burada yaygın şekilde yapılmasını
sağladı. Bölgeye göç eden Çerkez muhacirlerinin yanlarına getirdikleri atlarla
yerel atların karşılaşması “Canik tipi” olarak ifade edilen bir at tipini ortaya çı-
kardı. Ayrıca yerli karasığır ve karayaka koyunları da bölgede fazlasıyla beslen-
mekteydi. Osmanlı Devleti’nde ordu için at yetiştirme ön planda tutularak böl-

98 BCA. 30.1.0.0./81.514.2., 00 02 1966.

307
FATMA EMEK

gede ilk hara kurma girişimleri Çarşamba’da yaşandı. Ancak hem yaşanan göç-
ler, hem arazi ıslahının masraflı olması hem de dönemin siyasal ve askeri çal-
kantıları sebebiyle hara kurma çalışmaları başarılı olamadı. Cumhuriyet döne-
minde devlet eliyle ülkede gerçekleşen hayvan ıslah ve çoğaltımlarda bölgesel
çalışmalar yapılmaya başlandı. Karadeniz bölgesinde bu çalışmaların işlerlik
kazanması ise 1940’lı yılları buldu. Dönemin Ziraat Vekili Şevket Raşit Hati-
poğlu’nun çalışmalarıyla hayvan yetiştirmeye elverişli bir yer olan Bafra’da bir
hara kurulmasına karar verildi. Karaköy Harası’nın en önemli görevi bölgeye
has yerli karasığır ırkını ıslah ederek Karadeniz bölgesi iklimine uygun kom-
bine bir sığır tipi çıkarmaktı. Ayrıca Karayaka koyunlarının ıslahı yapılarak süt,
et ve yapağı verimlerinin artırılmasına çalışıldı. Hara, kurulur kurulmaz da ıslah
ve çoğaltım çalışmalarına başlandı. Ancak istenilen kombine bir sığır tipin elde
edilmesi uzun bir süreç alacağı göz önünde bulundurularak bu çalışmadan vaz-
geçildi. Dönemin siyasi koşullarında Marshall Planı’nın kabul edilişi Amerika
Birleşik Devletleri olan ilişkileri güçlendirdi. Buradan damızlık Jersey ırkı sığır-
lar getirildi. 1960 yılı itibariyle de karasığırların Jersey ırkına melezleme çalış-
maları başladı.

KAYNAKÇA
I. Arşivler
a. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA)
Bâbıâli Evrak Odası (BEO) 425/31867.
Bâbıâli Evrak Odası (BEO) 517/38705.
Dâhiliye Nezareti Mektubî Kalemi Evrakı (DH. MKT.) 210/81.
İrade Eyalet-i Mümtaze Cebel-i Lübnan (İ.. MTZ. CL..) 5/262.
Şura-yı Devlet Evrakı (ŞD.) 1641/15.
Şura-yı Devlet Evrakı (ŞD.) 2579/26.
Yıldız Esas Evrakı (Y.EE..) 5/139.
Yıldız Esas Evrakı Başkitabet Dairesi Maruzatı (Y.PRK. BŞK.) 21/59.
b. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA)
BCA. 30. 18/10. 29. 1.
BCA. 30.18/138.114.13.
BCA. 30.1/81.514.2.
BCA. 30.1/107.676.1.
BCA. 30.1/107.676.1.
BCA. 30.1/107.676.1.
BCA. 490.1/ 29.132.1.
BCA. 30.18./15.52.12.

308
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

BCA. 30.18/163.64.19.
BCA. 30.18/153.37.14.
II. Resmi Yayınlar
1325 Senesi Asya ve Afrika-ı Osmanî Ziraat İstatistiği, Orman ve Maden Nezareti, Dersa-
adet, 1327.
Karadeniz Havzası Şimal Kısmı Tabiî, Zirai, Beşeri, Baytari, C: 5, Genelkurmay Matbaası,
Ankara, 1936.
Memalik-i Osmaniye’nin 1329 Senesine Mahsus Ziraat İstatistiği, Ticaret ve Ziraat Neza-
reti, Dersaadet, 1332.
Resmi Gazete, Sayı: 5545, 2 Kasım 1943.
Resmi Gazete, Sayı: 5846, 2 Kasım 1944.
Resmi Gazete, Sayı: 7159, 18 Mart 1949.
Resmi Gazete, Sayı: 8247, 3 Kasım 1952.
TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: IX, C: 26 Toplantı 4, 23 Birleşim 28 Aralık 1953, s. 501.
TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, Cilt: 16, Birleşim: 46, 16, Kasım 1949, ss. 260-261.
TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, Cilt: 16, Birleşim: 48, 21 Kasım 1949, s. 309.
III. Süreli Yayınlar
a. Gazeteler
Bafra, 26 Haziran 1952.
Bafra, 7 Haziran 1951.
Bafrasesi, 17 Mayıs 1947.
Bafrasesi, 26 Mayıs 1945.
Bafrasesi, 31 Eylül 1944.
Samsun, 28 Haziran 1949.
Atamer, Zarifi, “Türkiye’nin En Büyük Harası Karaköy Harasıdır”, Vatan, 13 Ağustos
1952.
Akşam, 25 Eylül 1944.
Cumhuriyet, 25 Eylül 1944.
Bafrasesi, 3 Şubat 1945.
Bafrasesi, 10 Şubat 1945.
Bafrasesi, 18 Ağustos 1945.
Cumhuriyet, 20 Ağustos 1945.
Vakit, 21 Ağustos 1945.
Türk, Süleyman, “Hara’ların Amacı”, Bafrasesi, 9 Mart 1946.
Bafrasesi, 3 Ocak 1948.
Bafrasesi, 8 Temmuz 1949.
Cumhuriyet, 17 Ağustos 1949.
Bafrasesi, 3 Eylül 1949.
Samsun, 9 Eylül 1949.

309
FATMA EMEK

Akşam, 11 Eylül 1949.


Bafrasesi, 1 Ekim 1949.
Bafrasesi, 29 Ekim 1949.
Bafrasesi, 31 Aralık 1949.
Bafra, 15 Şubat 1951.
Cumhuriyet, 15 Şubat 1951.
Türk, Süleyman, “Bafra”, Bafra, 22 Şubat 1951.
Samsun, 6 Aralık 1951,
Cumhuriyet, 7 Aralık 1951.
Bafra, 13 Aralık 1951.
Bafra, 10 Nisan 1952.
Memişyazıcı, Necmi, “Samsun-Bafra Demir Yolu”, Samsun, 23 Kasım 1945.
Tütünü ve Havyarı ile Meşhur Bir Kasaba: Bafra, Son Posta, 18 Şubat 1941.
Güneş, Hayri, “Türklerin Bafra’ya Yerleşmeleri”, Bafra, 13 Eylül 1951.
b. Dergiler
Üretim
Veteriner Bilimleri Dergisi, Eurasian Journal of Veterinary Sciences
Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İLKE)
19 Mayıs Samsun Halkevi Dergisi
IV. Kitaplar
Aksöz, H. İbrahim, Devlet Çiftliklerinde Hayvancılığın Ekonomik Durumu ve Hayvan Mah-
sulleri Maliyeti, Atatürk Üniversitesi Yayınları, Erzurum 1971.
Aral, Nurettin, Türkiye'de Yetiştirilen Hayvan Türleri, Yetiştiricilik Tarihi ve Teknolojisi
(1923-1931), Türkiye Jokey Kulübü Yayınları, Ankara 1974.
Batu, Salahattin, Türkiye Yetiştirme Çalışmaları ve Yetiştirme Kurumları, Ankara Üniver-
sitesi Basımevi, Ankara 1955.
Batu, Selahattin, Türk Atları ve At Yetiştirme Bilgisi, Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü Ya-
yınları, Ankara 1938.
Cembeloğlu, Sinan, Cembeloğlu, Mehmet, İlimiz ve Bölgelerimiz- Samsun ve İlçeleri (Ta-
rih-Coğrafya-Ekonomi ve Turistik), Töyko Matbaası, Ankara 1969.
Doğru, Halime, Osmanlı İmparatorluğunda Yaya-Müsellem-Taycı Teşkilatı (XV. ve XVI.
Yüzyılda Sultanönü Sancağı), Eren Yayıncılık, İstanbul 1990.
Emiroğlu, Kudret, Yüksel, Ahmet, Yoldaşımız At, Yapı Kredi Yayınları İstanbul 2009.
İhsan Abidin, Osmanlı Atları, Haz: Turan M. Türkmenoğlu, Milenyum Yayınları, İstanbul
2017.
NAGATA, Yuzo, Muhsin-zâde Mehmed Paşa ve Âyânlık Müessesesi, Institute for the Study
of Languages and Cultures of Asia and Africa, Tokyo 1976.
Orhun, Ömer, Samsun Tarih, Coğrafya Ekonomi, Samsun Matbaası, Samsun 1949.
Öz, Mehmet, XV-XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara
1999.

310
KURULUŞTAN 1960’LARA BAFRA-KARAKÖY HARASI

Pakalın, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. 1, Milli Eğitim
Basımevi, İstanbul 1983.
TBMM Albümü 1960-1983, C. 4, TBMM Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü Yayınları,
Ankara 2010.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin Saray Teşkilatı, Türk Tarih Kurumu Bası-
mevi, Ankara 1988.
Vadala, R. , Şark Memleket ve Siteleri II Samsun Mazisi-Hali-İstikbali, Çev: Kâni Sarıgöllü,
C.H. Partisi Basımevi, Gaziantep 1944.
Yolalıcı, M. Emin, XIX. Yüzyılda Canik (Samsun) Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı,
Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1998.
V. Makaleler
Abuşoğlu, Sait, Karaköy Harası”, Üretim, S. 36, Yıl. 3, Mart 1952, s. 3-4
Ahmet Mithat, “Haralar Maksad-ı Te’sisi ve Teşkilatı”, Askeri Baytarî Mecmuası, S. 9,
Sene: 5, Eylül 1927, s. 361.
Osmanağaoğlu, Şule, “Karaköy Tarım İşletmesi’nin Tarihsel Gelişimi”, Veteriner Bilim-
leri Dergisi, Eurasian Journal of Veterinary Sciences, C 22/S. 3-4, 2006, s. 79-84.
Temel, Mehmet, “Atatürk Dönemi Hayvancılık Politikası”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bi-
limler Enstitüsü Dergisi (İLKE), S. 24, 2010, s. 224.
Ünal, Mümtaz, “Canik Atları”, 19 Mayıs Samsun Halkevi Dergisi, C. 7/S 68, 19 İkinci Teş-
rin 1944, s. 19-22.
Yaşar, Aşkın, “Osmanlı Dönemi’nde Çiftlikât-ı Hümâyunlar (Haralar) ve Hayvancılık”,
Osmanlı, C. VIII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s. 611-622.
VI. Tezler
Bay, Abdullah, Trabzon Eyaletinde Mütegallibe Hareketleri ve Âyanlık (1750-1850), Ata-
türk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzu-
rum 2007.
Kabakcı, Dilek, Karaköy Tarım İşletmesinde Yetiştirilen Jersey Irkı Sığırlarda Süt Verim
Özellikleri, Fenotipik, Genetik ve Çevresel Yönelimlerin Belirlenmesi, Atatürk Üni-
versitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum 2017.
Tan, Seda, Osmanlı Devleti’nde At Yetiştiriciliği (1842-1918), Akdeniz Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlamamış Doktora Tezi, Antalya 2015.
VII. İnternet Kaynakları
https://veteriner.org.tr/tr/gecmis-donem-baskanlari

311
FATMA EMEK

EKLER
Ek 1
Karaköy Harası'nda Görev Yapan Müdürler ve Çalışma Süreleri99

Ek 2
Karaköy Harası Kuruluyor100

99https://veteriner.org.tr/tr/gecmis-donem-baskanlari, Erişim Tarihi: 17.11.2022; TBMM Al-


bümü 1960-1983, C 4, TBMM Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2010, s. 1707;
Abuşoğlu, agm. , s. 3.
100 “Hara Kuruluyor”, Bafrasesi, 3 Şubat 1945.

312
Bafra Tütün Ekicileri Mahsül İndirme Bayramı Cumhuriyet Alanı (Meydan) 1939

313
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ
YANSIMALARI

Dr. Sinan DEMİRAĞ

Giriş
Halkoylaması yani referandum demokratik toplumlarda sıklıkla başvuru-
lan bir demokratik uygulama aracı olarak siyasi literatürde yerini almıştır. İlk
olarak XVIII. yüzyılın sonlarında başvurulan bu yöntem takip eden yüzyılda da
kullanılmış ve XX. yüzyılla birlikte hemen hemen tüm toplumlarda kullanılan
yaygın bir çözüm yöntemi olmuştur. Osmanlı’da ilk olarak Kars, Batum ve Ar-
dahan için yapılan halkoylaması bir referandumdan daha çok plebisit yöntemi
olarak kabul edilir. Türkiye Siyasal Tarihi’nde ise ilk halkoylamasının 1961
Anayasa Değişikliği için yapıldığı kabul edilmektedir. Bu süreçten sonra yapılan
tüm halkoylamalarının anayasal metin değişikliği için yapıldığı görülmektedir1.
Türkiye’de halkoylaması çok sık kullanılan bir yöntem olmadığı için bu
konuya ilişkin çalışmalar oldukça azdır. Her ne kadar Türkiye’de bilimsel ça-
lışma ve yöntemlerle yapılan incelemeler, araştırma imkânlarını kolay hale ge-
tirmiş olsa da halkoylaması sadece evet ya da hayırdan ibaret bir oylama olarak
görülmektedir. Söz konusu durumdan dolayı halkoylamaları sosyal ve kültürel
tabana ait teferruatlı analizlerin yapılamadığı bir durum olma özelliğini devam
ettirmektedir2. Mikro tarihçilik anlayışı çerçevesinde yerel örneklerin de günü-
müz akademik çalışmalarında kıymetli bir hale gelmiş olması sebebi ile bu tarz
akademik çalışmaların yaygınlaşması, yerel siyasal eğilimlerin anlaşılması ve
üst politik yapım sürecine etkilerinin ortaya çıkarılması adına anlamlı bir çer-
çeveye oturmaktadır.

1 Referandum kavramının detaylı bir değerlendirmesi için bkz. Bir Doğrudan Demokrasi Aracı
Olarak Referandum, TBMM Araştırma Merkezi, TBMM Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2010.
2 Bilal Tunç-Erdal Çelik, “Türkiye’de Yapılan Halkoylamaları ve Bunların Ağrı’daki Yansımaları”,

Karadeniz Araştırmaları Dergisi, XVIII/71, 2021, s. 654.

315
SİNAN DEMİRAĞ

Bafra ilçesi, Türkiye Referandum Tarihi içerisinde kampanya süreci ve


oylama sonuçları bakımından farklılık gösteren nadir yerlerden birisi olarak ta-
rihe geçmiştir. Bu anlamda konunun detaylı olarak incelenmesi Bafra özelinde
yerel siyasal eğilimlerin tespit edilmesi açısından önem arz etmektedir. Bu ça-
lışma ile Bafra özelinde halkoylamalarının yerel siyasal sürecinin gelişimi ve so-
nuç verilerinin incelenmesi umulmaktadır. 1961 ve 1982 Anayasa değişiklikleri
ve 1982 Anayasa maddelerinin değiştirilmesi için başvurulan 1987, 1988,
2007, 2010 ve 2017 referandum süreçleri incelenerek referandum sonuçları
analiz edilmiştir. Bafra seçim sonuçları, ilçenin mülki olarak bağlı olduğu Sam-
sun vilayeti ve Türkiye sonuç verileri ile karşılaştırılarak bu halkoylamaların
bölge üzerinde olan etkilerinin ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Bu çalışmada
yerel ve ulusal basının verilerinin yanı sıra konu dair araştırma eserlerinden
faydalanılmıştır. Son olarak mikro tarihçilik yaklaşımıyla ortaya konulan bu ça-
lışmanın akademik alana faydalı olması umulmaktadır.
1. 9 Temmuz 1961 Anayasa Değişikliği Referandumu
27 Mayıs 1960 tarihinde ordu içerisinde albayların çoğunlukta olduğu bir
grup tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk askeri darbesi yapılmış ve bunun
neticesinde hükümet düşürülerek, Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Ko-
mitesi (MBK) yönetime el koymuştur3. Darbe ile birlikte sıkıyönetim ilan edil-
miş, cumhurbaşkanı, başbakan, genelkurmay başkanı ve birçok bürokrat tutuk-
lanmıştır. Darbeden kısa bir süre sonra devletin yeni anayasasının teşkil edil-
mesi için başkanlığını İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar’ın yaptığı
bir heyet görevlendirilmiştir4. “İlim ve hukuk heyeti” ismiyle teşkil edilen bu ku-
rul, “Demokrat Parti idaresine karşı askerî hareketin meşru olduğu” ve bunun
“asla bir hükümet darbesi olarak nitelenmeyeceğine” yönelik bir bildiri yayın-
ladı. Kısa bir süre içerisinde ise aynı heyet 1924 Anayasası’nın bazı hükümleri-
nin kaldırıldığı ve değiştirildiğini ilan ederek, yeni hükümet mekanizmasının
nasıl olacağına dair açıklamalarda bulunmuştur5. Böylelikle heyet ilk iş olarak
darbeye meşruiyet kazandırmaya çalışırken, yeni anayasaya dair geçici madde-
leri de ilan etmiştir.

3 Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1980), çev. Ahmet Fethi Yıldırım, Hil Yayın,
İstanbul 2010, s. 205-206.
4 T.C. Resmî Gazete, 30 Mayıs 1960, No: 10515.
5 Önder Duman, ““Anayasaya Hayır Demek”: 1961 Anayasa Referandumu ve Samsun”, Karadeniz

İncelemeleri Dergisi, 25, 2018, s. 227-229.

316
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI

Kalıcı bir anayasa metni için yürütülen çalışmalar karmaşık bir hal alır-
ken, Temsilciler Meclisi bünyesinde Enver Ziya Karal başkanlığında yeni bir ko-
misyon teşkil edilmiştir6. Kaotik ortamdaki siyasi yasakların 1961 Ocak ayı iti-
barıyla Demokrat Parti haricindeki diğer partiler için gevşetilmesiyle siyaset
arenasında yeniden hareketlilik sağlanmış ve anayasa çalışmaları da hız kazan-
mıştır. Yabancı ülke anayasaları ile birlikte Sıddık Sami Onar başkanlığındaki
heyetin hazırladığı taslağı da inceleyen komisyon, mart ayı başında çalışmala-
rını tamamlayarak yeni bir taslak metin oluşturarak önce Meclis’e, muhtelif de-
ğişikliklerden sonrasında ise MBK’ya sunmuştur7. Burada da birtakım tadillere
uğrayan metin, darbenin yıldönümünde, 27 Mayıs 1961’de Kurucu Meclis’te 2
çekimsere karşı 260 evet oyla kabul edildi ve 31 Mayıs tarihli Resmî Gazete’de
yayınlandı8. Anayasanın halkoyuna sunulması ile ilgili kanun, kabulünden daha
önce 1 Nisan 1961’de Resmî Gazete’de yayınlanmış olsa da esasen 27 Mayıs’ın
yıl dönümünde Kurucu Meclis’in anayasa metnini kabulü ile ülke genelinde re-
ferandum hareketliliğinin başladığı görülmektedir9.
Partilerin siyaset arenasına yeniden dönmesi ile sandıkların kurulduğu
ilk oylama, anayasa hakkındaki halkoylaması olacaktır. Yeni anayasanın kabulü
için faaliyette olan tüm partiler “Evet” oyu kullanacaklarını kamuoyu ile paylaş-
mışlardır. Bu dönemde faaliyette olan CHP, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi
(CMKP), Yeni Türkiye Partisi (YTP) yeni anayasanın kabulü için olumlu yönde
tavır takınacaklarını belirtmişlerdir. Ragıp Gümüşpala liderliğindeki Adalet
Partisi (AP), halkoylamasında “Evet” kampanyasına temkinli yaklaşsa da daha
sonrasında “Evet” oyunun yeni siyasal sürecin başlatılması için daha olumlu
olacağını kamuoyu ile paylaşmıştır10.
Referandum kampanyasının başlangıcı her ne kadar 22 Haziran olarak
belirlenmiş ise de haziran ayı başlarında basının öncülük ettiği bir “Evet” kam-
panyası çoktan başlamıştı. Dolayısıyla Samsun’da da ülke geneli ile eş zamanlı
olarak haziran ayı başlarından itibaren basında, yeni anayasanın gerekliliği ve
halkoyunun önemi hakkında haber ve bilgilendirici başyazılar kaleme alınmaya
başlanmıştır. Söz konusu haber ve yazılarda açık şekilde “Evet” propagandası
yapılmaktaydı11.

6 Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin Saner Gönen, İletişim Yayınları,
İstanbul 2000, s. 356-357.
7 Duman, agm., s. 227-229.
8 Demokrasinin Müdafii, Anayasa, 30 Mayıs 1961, No: 4300.
9 Kalender, Halkoyu 9 Temmuz’da Yapılıyor, 24 Haziran 1961, No: 817.
10 Bener Karakartal, “1961 Türk Anayasa Referandumu”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Siyaset Kon-

feranslar Dergisi, 33, İstanbul 1984, s. 317-320.


11 Duman, agm., s. 229.

317
SİNAN DEMİRAĞ

Bafra gazetesinin 1 Haziran 1961 tarihli sayısında bu minvalde kaleme


alınan bir başmakalede Süleyman Türk, “Anayasa” isimli yazısında konu hak-
kında görüşlerine açıklık getirmektedir. Türk’e göre; “…1924 Anayasası, demok-
ratik bir yaşantı için yeterli değildi ve bunun için yeni bir anayasaya ihtiyaç vardı.
Demokratik bir anayasa metni, ancak tarafsız bir yönetim tarafından yürütülecek
çalışmalar neticesinde ortaya çıkarılabilecektir”. Ayrıca anayasa çalışmaları hak-
kında da kısa bilgiler veren Türk, “…yeni anayasa ile memleketin gerilikten kur-
tarılarak, birlik ve beraberlik içerisinde yükselme ülküsü etrafında bir araya ge-
linmesini..” temenni etmiştir12. Görüldüğü gibi Süleyman Türk bu yazısı ile yeni
anayasanın gerekli olduğunu ve vatandaşların bu noktadaki görüşlerinin “Evet”
şeklinde olmasının memlekete faydası olacağını ifade etmekteydi. Gazetenin
aynı sayısında yer alan bir diğer haberde de yeni anayasa hakkında bilgiler yer
almaktaydı. Vatan gazetesinden Prof. Dr. Yavuz Abadan’ın yazısı paylaşılarak,
yeni anayasanın Kurucu Meclis tarafından kabul edildiği kamuoyu ile paylaşıl-
mıştır13.
Referandum çalışmaları, tüm yurtta olduğu gibi Bafra’da da görünürde
“Evet” kampanyası etrafında şekillenmekteydi. Siyasi partilerin “Evet” oyu le-
hine açıklamaları ile Bafra’da kaymakamın önderliğinde toplantılar tertiplen-
meye başlamıştır. İlk olarak öğretmenler lokalinde yapılan toplantıda kayma-
kam, referandum kampanyası hakkında ki çalışmaların nasıl yürütüleceğini ka-
tılımcılar ile görüşmüştür. Toplantının sonucunda anayasanın köylerdeki va-
tandaşlara anlatılması ve yeni anayasanın memlekete olan faydasının izahı için
çalışmaların yürütülmesi planlanmıştır. Bu çalışmaların yürütülmesi ve faali-
yetlerin programlanması için bir komisyon teşkil edilmiştir. Ayrıca 3 Temmuz
1961 tarihinde saat 10’da belediye nikâh salonunda geniş çapta bir toplantı ter-
tip edilerek burada anayasa hakkındaki bilgilerin detaylandırılmış ve referan-
dumda “Evet” lehinde oy kullanılması için telkinlerde bulunulacağı gazetelere
yansımıştır14.
Bafra’da “Evet” kampanyasının yürütüldüğü günlerde ilçenin önemli zi-
yaretçileri vatandaşlarla bir araya gelmişlerdir. Dönemin Milli Eğitim Bakanı
Ahmet Tahtakılıç ve Sağlık Bakanı Ragıp Üner Bafra’da yeni yapılan hastane ve
lise inşaatını gezdikten sonra şehir kulübünde vatandaşlarla bir araya gelmiş-
lerdir. Kalabalık bir topluluğa hitap eden Tahtakılıç, anayasaya “Evet” demenin

12 Süleyman Türk, “Anayasa”, Bafra, 1 Haziran 1960, No: 610.


13 Bafra, Kutlu Olsun, 1 Haziran 1961, No: 610.
14 Bafra, Anayasa Anlatılacak, 29 Haziran 1961, No: 614.

318
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI

“…memleketin faydasına olacağı ve yerinde bir kararın Bafra halkı tarafından


takdir edileceğini…” ifade ederek görüşlerini dile getirmiştir15. Bakanların
Bafra’yı ziyareti temelde süren inşaatları yerinde incelemek olsa da “Evet” kam-
panyası hakkında da miting yaptıkları görülmektedir. Bu yönüyle Bafra referan-
dum kampanyası döneminde üst düzey siyasetçilere ev sahipliği yapmıştır.
Bafra Tütün İşçileri Sendikası’nın referandum kampanyasında “Evet” le-
hinde olduklarını açıkladığı sıralarda köylerde ve Bafra merkezde hummalı bir
kampanyanın yürütüldüğünü dönemin basınından takip etmek mümkündür16.
Bafra ve civarındaki anayasa oylaması kampanyasında öğretmenler, devlet me-
murları ve sendikaların etkinliği ön plana çıkmıştır. Özellikle teşkil edilen öğ-
retmen grupları köylere giderek anayasa hakkında vatandaşları bilgilendirmiş-
lerdir17. Bu köy ziyaretlerinin yanı sıra dönemin basın faaliyetlerinde de yer
alan öğretmenler, kamuoyunu bilgilendirmişlerdir. Bafra gazetesinde dönemin
Ortaokul Müdür Yardımcısı Şeref Acarel, kaleme aldığı “Anayasamız ve Tarih-
çesi” isimli makalede vatandaşları anayasanın tarihçesi ve yeni anayasanın
muhteviyatı hakkında bilgilendirmesi bu duruma önemli bir örnektir18. Aynı
günlerde Bafra Belediyesi evlendirme salonunda Süleyman Türk vatandaşlara
benzer bir sunum ile anayasa tarihçesini anlatarak yeni anayasanın bazı mad-
deleri hakkında açıklamalarda bulunmuştur19. Görüldüğü üzere Bafra’da yürü-
tülen kampanya çalışmalarında siyasiler ve bölgenin ileri gelenleri, anayasanın
gerekliliği ve yenilenmesi hususunda kamuoyunu detaylı bir şekilde bilgilen-
dirme yoluna gitmişlerdir. Böylelikle vatandaşların konuya dair soru işaretleri
giderilmeye çalışılmıştır.
Bafra’da yürütülen “Evet” kampanyası için öğretmenlerin yanı sıra CHP
teşkilatının da oldukça faal olduğu görülüyordu. 29 Haziran’da Yeni Sinema’da
Temsilciler Meclisi üyelerinin de katılımı ile gerçekleştirilen ilçe kongresi “Ana-
yasaya Evet” mitingi havasında gerçekleşmiştir. Kongrede yönetim kurulu se-
çimi yapıldıktan sonra Temsilciler Meclisi Üyesi Rıza Işıtan, İl Başkanı Nurettin

15 Bafra, Şehrimize Gelen Ahmet Tahtakılıç, 29 Haziran 1961, No: 614.


16 Bafra, Bafra Tütün İşçileri Sendikası Anayasa’ya Evet Diyor, 6 Temmuz 1961, No: 615.
17 Gazetede yer alan içeriğe göre iki yüz civarı öğretmen valiliğin tahsis ettiği araçlarla köylere

giderek “Evet” kampanyası için vatandaşa yeni anayasayı anlatmışlardır. Demokrasinin Müdafii,
Anayasa’ya Evet Kampanyası Vilayetimizde Başladı, 3 Temmuz 1961, No: 4329; Demokrat Canik,
Anayasa Köylü ve Şehirliye Anlatılıyor, 1 Temmuz 1961, No: 3721; Şamar, Anayasaya Evet Kam-
panyası Vilayetimizde Başladı, 3 Temmuz 1961, Sayı: 2921; Yeni Ses, Anayasayı Açıklayacak Öğ-
retmenler Gurubu Faaliyete Geçti, 1 Temmuz 1961, No: 2823.
18 Şeref Acarel, “Anayasamız ve Tarihçesi”, Bafra, 29 Haziran 1961, No: 614.
19 Bafra, Anayasa’yı Anlattı, 6 Temmuz 1961, No: 615.

319
SİNAN DEMİRAĞ

Ceritoğlu, İlçe Başkanı Necati Bora, eski Samsun Valisi Orhan Sami Güvenç yeni
anayasa hakkındaki hitabetleri ile referandumda vatandaşların “Evet” oyu kul-
lanmalarının büyük öneme sahip olduğunu vurgulanmışlardır20. Bafra’da de-
vam eden çalışmalara yönelik MBK üyesi Yarbay Suphi Karaman’ında çalışma-
lara destek verdiği görülmektedir.
Yarbay Suphi Karaman yeni anayasayı anlatmak için çıktığı yurt gezisinde
Bafra’da temaslarda bulunarak burada “Evet” kampanyası için vatandaşlarla
buluşmuştur. Bafra’da 3 Temmuz 1961 tarihinde kalabalık bir gruba hitap eden
Karaman, “…eski anayasanın çok partili yaşantıya cevap vermediği ve kanunların
rastgele çıkarılmasının milletin menfaatini tehlikeye atacak bir vaziyette oldu-
ğunu…” belirtmiştir. Sözlerine devam eden Karaman, “yeni düzende çift meclis
sistemi ve anayasa mahkemesinin, kanunların ve yasaların oluşturulması husu-
sunda önemli denetleme kurumları olacağının güvencesini” kamuoyu ile paylaş-
mıştır. Bu doğrultuda kontrol mekanizmalarının sistemsel işlevselliği arttıraca-
ğından söz eden Karaman, yeni anayasa için “Evet” demenin “…vatanın en büyük
menfaati olarak kabul edileceğini…” belirtmiştir21. Böylelikle 5 Temmuz tarihine
kadar açık olarak yürütülen “Evet” kampanyası süreci tamamlanmıştır. Ancak
söz konusu referandum sonuçlarında ortaya çıkan tabloda ise “Evet” kampan-
yasının etkili olmadığı görülmüştür.
CHP, CMKP ve YTP’nin alenen yürüttükleri “Evet” kampanyası karşısında
Samsun ve Bafra özelinde DP’nin açıktan bir “Hayır” kampanyası takip etmemiş
olmasına rağmen referandum sonucundan “örtülü bir hayır” kampanyası yü-
rüttüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca dönemin basınına yansımayan ancak bu dö-
neme tanıklık eden kişilerin vermiş olduğu bilgiler çerçevesinde, köylerde faa-
liyet gösteren devlet memurlarının ve öğretmenlerin de tamamen “Evet” le-
hinde kampanya yürütmedikleri anlaşılmaktadır22. AP’lilerin “Allah hayırlı et-
sin” sloganın yanında “Hayır” cephesinde öğretmenlerin Bafra’da “gözlerime
bak ve ne demek istediğimi anla” şeklindeki manidar bir ifade ile kampanya sü-
recinde vatandaşları “Hayır” oyuna davet söylemi geliştirmişlerdir23. Böylelikle
Bafra’da karşıt görüşlerinde gizli parolalar yoluyla propaganda yaptıkları gö-
rülmektedir. 9 Temmuz’da yapılan halkoylamasının sonuçları ise son derece
çarpıcıydı.

20 Duman, agm., s. 239.


21 Bafra, Suphi Kahraman’ın Konuşması, 6 Temmuz 1961, 615; Demokrasinin Müdafii, M.B.K.
Üyesi Suphi Karaman Dün Şehrimizde Konuşma Yaptı, 3 Temmuz 1961, No: 4329.
22 Duman, agm., s. 241.
23 05.11.2022 tarihinde Sn. Tahsin Çalışkan ile yapılan mülakat.

320
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI

Tablo 1: 1961 Anayasa Referandumu’nun Türkiye, Samsun ve Bafra’daki


Sonuçları
Yer 1960 Yılı Kayıtlı Kullanı- Katılım Evet Evet Hayır Hayır
Nüfus Seçmen lan Oy Oranı Oyu Oranı Oyu Oranı
Miktarı Sayısı Sayısı % %
Tür- 27 754 12 747 10 321 81.0 6 348 61.7 3 933 38.3
kiye 820 901 111 092 944
Sam- 654 602 286 962 249 189 86.8 106 43.0 141 57.0
sun 667 526
Bafra 101 302 43 277 38 089 88.0 14 652 38.6 23 338 61.4

Bafra’da kayıtlı seçmenlerin %88,0 oranında katılım sağladığı halkoyla-


masında 38 089 kişi sandık başına gitmiştir. 14 652 kişinin “Evet”, 23 338 kişi-
nin ise “Hayır” oyu kullandığı görülmektedir. Bu sonuçlar çerçevesinde Bafra’da
“Hayır” oyu %61,4, “Evet” oyu ise %38,6 oranında olmuştur. Bu sonuçlar değer-
lendirildiğinde Bafra halkı çoğunlukta “Hayır” oyu kullanarak tavrını ortaya
koymuştur24. Bu veriler ışığında Bafra halkının darbeye tepkisel bir yaklaşım
geliştirdiğini düşünmek mümkündür. Ayrıca gizli olarak yürütülen “Hayır”
kampanyasının da karşılık bulduğu anlaşılmaktadır.
Seçim sonrasında Bafra gazetesi 13 Temmuz 1961 tarihli sayısında refe-
randumda “Hayır” oylarının “Evet” oylarından daha fazla çıktığını kamuoyu ile
paylaşmıştır. Gazete bu duruma “netice üzücü oldu” şeklinde bir yaklaşımla hal-
koylamasına karşı tepkisini dile getirmiştir. Ayrıca Vural Dilmaç tarafından ka-
leme alınan başyazıda ise Bafra’da neden “Hayır” oyunun fazla çıktığı değerlen-
dirilmektedir. Dilmaç’a göre; “…Bafra’da yeraltı siyasi faaliyetlerinin devam et-
tiği, Demokrat Parti temsilcisi olarak sayılan Adalet Partisi’nin hayır lehinde ça-
lışmalarının sonuca etki ettiğini ileri sürmüştür…”. Dilmaç buradan yola çıkarak
yakın zamanda yapılacak seçimlerde “CHP’nin bölgeyi garanti olarak görmeme-
sini, karşılarında büyük bir rakip olduğu uyarısında” bulunmuştur. CHP tarafın-
dan bu rakibin farkına varılmadığı takdirde hezimetin tekerrür edeceğini be-
lirtmiştir25.
1961 Anayasa Referandumu ile Türkiye’de yeni anayasa “Evet” ile kabul
edilirken, Bafra’da bu durumun aksine “Hayır” çoğunluğunun olduğu görülmek-
tedir. Seçim kampanyası sürecinde görünürde tek bir kampanya etrafında, yani

24 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Halkoylaması Sonuçları 2007, 1988, 1987, 1982, 1961, Ankara

2008, s. 2, 230.
25 Vural Dilmaç, “Niçin Hayır”, Bafra, 13 Temmuz 1961, No: 616.

321
SİNAN DEMİRAĞ

“Evet” çerçevesinde propagandalar yapılsa da gizli şekilde yürütüldüğü anlaşı-


lan faaliyetler çerçevesinde “Hayır” kampanyası vatandaşlar arasında kabul gö-
rülmüştür. Son seçimde çoğunluk DP’ye oy veren vatandaşlar, darbeye ve bu-
nun ürünü olan anayasaya “Hayır” demişlerdir.
2. 7 Kasım 1982 Anayasa Değişikliği Referandumu
12 Eylül 1980 darbesi ile Milli Güvenlik Konseyi (MGK) tarafından ana-
yasa askıya alınarak, parlamentonun feshi ile siyasi liderler için siyaset yasak-
lanmıştır. Her türlü siyasi faaliyetlerin yasaklandığı ortamda teşkil edilen Ku-
rucu Meclis’in temel görevleri arasında yeni anayasa taslağını tamamlayarak
“Anayasa’nın Halkoyuna Sunuluşu Kanunu’nu” ile bu metni halkoyuna hazırla-
mak vardı26. Böylelikle askıya alınan anayasanın yerine yeni bir anayasanın
meydana getirilmesi daha ilk aşamadan itibaren düşünülmekteydi.
Çalışmalar sonucunda 24 Eylül 1982’de çıkarılan 2707 sayılı “Anayasanın
Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun” ile de anayasanın halkoyuna sunulması
için gerekli çalışmalar yapılmıştır27. Bu kanun ile Yüksek Seçim Kurulu’nun gö-
revleri, oy pusulalarının şekli, propagandalar hakkında şartlar netleştirilmiştir.
Buna göre halkoylamasının 7 Kasım 1982 tarihinde yapılması kararlaştırılmış-
tır. Kanun metninde halkoylamasında “26 Nisan 1961 günlü ve 298 sayılı kanu-
nun propaganda serbestliğine ilişkin hükümleri uygulanmaz” ifadesi yer alır-
ken, yeni anayasa metnine karşı propagandanın da önüne geçilmiştir. Buna kar-
şılık anayasa metni 25 Ekim 1982 tarihinden itibaren çeşitli yollarla halka tanı-
tılmasına ilişkin esaslar MGK tarafından belirlenerek etkinlikler düzenlenmesi
kabul edilmiştir. Halkoylaması için beyaz ve mavi olmak üzere iki ayrı renkte
oy pusulası hazırlanacak, beyazın üzerinde “Kabul”, mavinin üzerinde ise “Red”
ifadesi yer alacaktır. “Kabul” oylarının geçerli oy miktarının yarısından bir faz-
lası çıktığı takdirde yeni anayasa metni millet tarafından kabul edilmiş sayıla-
caktır. Son olarak kanun maddesinde vatandaşların oy kullanımına katılımı hu-
susunda çarpıcı bir ifade yer almaktaydı. Bu ifadeye göre; herhangi bir mazereti
olmaksızın seçimlere katılmayan kişiler halkoylamasını takip eden beş yıl bo-
yunca seçme ve seçilme haklarından mahrum kalacaklardı28. Kanun metninde
yer alan bu düzenlemeler etrafında halkoylamasına dair çalışmalar tamamlan-
mış, artık yeni anayasanın kamuoyuna tanıtılması aşamasına geçildiği görül-
müştür.

26 Age., TBMM Araştırma Merkezi, s. 121-122.


27 Tunç-Çelik, agm., s. 657.
28 T.C. Resmî Gazete, 25 Eylül 1982, No: 17823.

322
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI

Kanun maddesinde yer alan ifadelerden anlaşılacağı üzere yeni anayasa


tasarısı herhangi bir eleştiriye ve halkoylamasında karşı bir propagandaya açık
değildi. Böyle bir ortamda ancak anayasanın tanıtılması konusunda çalışmala-
rın yapılabileceği belirtilmiştir. Ayrıca oylamaya katılım oranın arttırılması
içinde caydırıcı bir maddenin dahil edilmesi ile Türkiye referandum tarihinde
katılımın en yüksek seviyede olduğu halkoylamalarından bir tanesi olarak ka-
yıtlara geçecektir.
Kanun metninde yer alan ifadelere göre karşı bir propagandanın yürütül-
mediği süreçte Bafra’da da sürecin genelden farklı bir şekilde ilerlediğini söyle-
mek güçtür. Sıkıyönetim altında idare edilen bölgede seçime dair çalışmaların
yapılmadığı, ancak anayasaya ve halkoylamasına dair gelişmelerin gazeteler-
den takip edildiği görülmektedir. Ancak gazetelerde de yoğun bir çabanın olma-
dığı görülmektedir. Genel olarak gazeteler tarandığında yeni anayasaya için
“Kabul” oyunun kullanılmasının gereklilikleri üzerinde durulmuştur. Halkoyla-
masında “Red” oyu verilmesi konusunda sol gruplar tarafından küçük çapta da
olsa çalışmaların yapıldığı, ancak bu faaliyetlerin güvenlik güçleri tarafından
sıkı takip edilmesi sebebiyle büyük bir etki uyandırmadığı oylama sonucundan
döneme şahitlik eden kişilerin ifadelerinden anlaşılmaktadır29. Dönemin koşul-
ları incelendiğinde büyük çatışmalardan çıkan toplumun yeniden kaos günleri-
nin yaşanması kaygılarından yola çıkılarak, yeni anayasanın “Kabul” fikri büyük
oranda yaygınlık kazanmıştır.

Tablo 2: 1982 Anayasa Referandumu’nun Türkiye, Samsun ve Bafra’daki


Sonuçları
Yer 1980 Kayıtlı Kullanı- Katılım Kabul Kabul Red Red
Yılı Nü- Seçmen lan Oy Oranı Oyu Oranı Oyu Oranı
fus Mik- Sayısı Sayısı % % %
tarı
Türkiye 44 736 20 690 18 885 91.30 17 215 91.4 1 626 8.6
957 914 488 559 431
Samsun 1 008 452 943 415 379 91.7 392 271 94.6 22 246 5.4
113
Bafra 152 550 67 407 62 631 92.9 60 743 97.1 1 798 2.9

29 04.11.2022 tarihinde Sn. Salim Doğan ile yapılan mülakat.

323
SİNAN DEMİRAĞ

Bafra’daki 1961 halkoylamasına katılan nüfus 43 277 iken bu sayı 24 bin


civarında artarak 67 407’ye yükselmiştir. Bu referandumda kayıtlı seçmenden
halkoylamasına katılım, 1961 yılı halkoylamasına göre artış göstererek %92,9
oranında olmuştur. Sonuç olarak 1982 Anayasa halkoylamasında Bafra’daki
“Kabul” oranı Türkiye ve Samsun “Kabul” oranının üzerinde olmuştur. Bafra’da
bu halkoylaması ile bir oylamadaki en yüksek katılımlardan birine ve ka-
bul/evet oranına ulaşılmıştır. Ayrıca red/hayır oranı içinde zıt yönde yani en az
seviyeye ulaştığı halkoylaması olduğunu söylemek mümkündür.
3. 6 Eylül 1987 Anayasa Madde Değişikliği (Siyasal Yasakların Kalk-
ması) Referandumu
Türkiye Referandum Tarihi’nin üçüncü halkoylaması olan 1987 Referan-
dumu, 1982 Anayasası’nda yer alan geçici 4. maddenin kaldırılmasına yönelik
halkoylamasına gidilmiştir. Anayasanın bu maddesine göre yasaklı siyasilerin
5-10 yıl süre ile siyaset yapmaları yasaklanmıştı. 3361 sayılı kanun ile Ana-
yasa’nın geçici 4. maddesinin referanduma sunulması karara bağlanmıştır. 23
Mayıs 1987 tarihinde ise 3376 sayılı “Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Su-
nulması Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. Böylelikle Türkiye Cumhuriyeti tari-
hinde anayasal değişiklik haricinde sadece mevcut anayasanın maddelerinin
değiştirilmesine yönelik ilk kez bir referandum yapılmıştır. Dönemin Başbakanı
ve Anavatan Partisi Başkanı (ANAP) Turgut Özal 1980 öncesi siyasi parti lider-
leri ve feshedilen parlamento üyeleriyle ilgili 5-10 yıllık yasakların kaldırılma-
sına karşı çıkmıştı. Özal ve ANAP, “Hayır” kampanyası yürütürken, muhalefet
cephesi ise “Evet” oyu için kampanya yürütmüştür. Özal, ““Evet” oyunun askeri
müdahaleye yol açan şiddet ve kaos ortamına yeniden dönülmesine neden olabi-
leceğini” söylüyordu30. Aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere Bafralılar 1987
Referandumu için yapılan halkoylamasında bir önceki seçimde çoğunlukta oy
verdiği ANAP’ın seçim propagandasının aksine “Evet” oyu kullanarak iradele-
rini ortaya koymuşlardır.

30 Age., TBMM Araştırma Merkezi, s. 129-131.

324
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI

Tablo 3: 1987 Referandumu’nun Türkiye, Samsun ve Bafra’daki Sonuçları


Yer 1985 Kayıtlı Kullanı- Katılım Evet Evet Hayır Hayır
Yılı Nü- Seç- lan Oy Oranı Oyu Oranı Oyu Oranı
fus Mik- men Sayısı % % %
tarı31 Sayısı
Türkiye 50 664 26 095 24 436 93.64 11 711 50.2 11 636 49.8
458 630 821 461 395
Samsun 1 108 571 219 538 377 94.3 271 040 52.4 246 017 47.6
710
Bafra 159 550 84 643 80 188 94.7 39 431 50.7 38 331 49.3

1985 yılı nüfus verileri dikkate alındığında 159 550 kişilik Bafra nüfu-
sunda 84 643 kayıtlı seçmen olduğu görülmektedir. Kayıtlı seçmenlerden 80
188’i sandık başına giderek halkoylamasına katılmıştır. Bir önceki oylamaya
oranla katılım %2,2 artış göstermiştir. Bafralıların katılmış olduğu halkoylama-
sında geçerli oyların 39 431’ini “Evet”, geriye kalan 38 331’ini ise “Hayır” olarak
kullanılmışlardır. Bafralı seçmenler %94.7 katılım ile Samsun ve Türkiye orta-
lamasının üzerinde yüksek bir oran yakalamıştır. Bu oranın %50,7’si “Evet”,
%49,3’ü ise “Hayır” olarak kaydedilmiştir. Bu veriler ışığında tablodan da görü-
leceği üzere “Evet” oy miktarı 1100 gibi çok az bir farkla fazla çıkmıştır32.
1987 Anayasa Değişikliği Referandumu sonuçları bakımından değerlen-
dirildiğinde “Evet” ve “Hayır” oy miktarları ve oranları birbirine çok yakın çık-
mıştır. Bu sebeple toplumun bu halkoylamasında iki farklı görüşe bölünmüş ol-
duğu görmek mümkündür. Döneme tanıklık eden vatandaşların oylamadaki ge-
nel kanaatleri, oylama konusu fikir ayrılığını tetikleyen önemli bir unsurdu.
“Hayır” oyunun genel olarak 1980 öncesi olaylara şahit olmuş kişiler arasında
yaygın olduğu görülürken, olumsuzlukların sebebi olarak görülen siyasilerin
yeniden siyasi arenaya dönmesine pek istekli olmadıkları anlaşılmaktadır.
Bafra’da “Evet” oranın yüksek çıkmasındaki diğer etken ise Anavatan Par-
tisi’nin takınmış olduğu olumsuz tavrın etkili olduğunu söylemek mümkün-
dür33.

31 1987 ve 1988 halkoylamalarında 1985 nüfus miktarları dikkate alınmıştır. Burada önemli olan
husus kayıtlı seçmen miktarındaki farklılık tablolara yansıtılmıştır.
32 TÜİK, age., s. 2, 146.
33 04.11.2022 tarihinde Sn. Salim Doğan ile yapılan mülakat; 05.11.2022 tarihinde Sn. Tahsin Ça-

lışkan ile yapılan mülakat; 05.11.2022 tarihinde Güneş Taner ile yapılan mülakat.

325
SİNAN DEMİRAĞ

4. 25 Eylül 1988 Anayasa Madde Değişikliği Referandumu


Türkiye’de yapılan referandumların dördüncüsü olan 1988 Anayasa De-
ğişikliği Referandumu, yerel seçimlerin bir yıl erkene alınması için yapılmış hal-
koylamasıdır. 1989 Mart ayında yapılması planlanan yerel seçimlerin erkene
alınması için Anavatan Partisi anayasa değişikliği girişiminde bulunmuştur.
3467 sayılı kanunla yapılacak değişiklikle yerel seçimlerin 13 Kasım 1988 tari-
hinde yapılması öngörülüyordu. TBMM tatilde olduğu sırada anayasa değişikli-
ğinin oylanması için meclis toplantıya çağrılmıştır. Sosyal Demokrat Halkçı Par-
tisi ret oyu verirken Doğru Yol Partisi oylamalara katılmamıştır. İkinci turda
Anavatan Partisi’nin 284 oyuyla anayasa değişikliği kabul edilmiştir. Ancak de-
ğişiklik için verilen kabul tamsayının 3/5’i ile 2/3’ü arasında kalması yeni bir
halkoylamasını gündeme getirmiştir. Cumhurbaşkanı Kenan Evren kanunu
meclise iade etmek yerine halkoylamasına gitmeyi tercih etmiştir34. Burada be-
lirtilmesi gereken önemli husus ANAP’ın isteği doğrultusunda halkoylamasına
gidilmiş olsa da Turgut Özal iktidarının işi bir hayli zordu. Çünkü Özal’ın karşı-
sında ilgili kanuna toplamda %63,6 gibi çoğunlukta olan bir muhalefet vardı35.
Buradan da anlaşılacağı üzere referandumda “Hayır” oyunun çıkması sürpriz
olmayacaktı.

Tablo 4: 1988 Referandumu’nun Türkiye, Samsun ve Bafra’daki Sonuçları


1985 Yılı Kayıtlı Kullanı- Katılım Evet Oyu Evet Hayır Hayır
Yer Nüfus Seçmen lan Oy Oranı Oranı Oyu Oranı
Miktarı Sayısı Sayısı % %

Tür- 50 664 26 739 23 750 88.82 8 034 35.0 14 921 65.0


kiye 458 227 873 933 945
Samsun 1 108 587 624 525 304 89.4 154 666 30.4 354 328 69.6
710
Bafra 159 550 75 285 66 468 88.3 22 731 35.1 41 953 64.9

Tablo 3’te dikkate almış olduğumuz 1985 ile 1990 nüfus miktarı karşılaş-
tırıldığında Bafra nüfusunda azalmanın olduğu görülmektedir. 1985 yılı itiba-
rıyla 195 550 olan Bafra nüfusu 1990 tarihindeki nüfus miktarı 153 701 kişi
olarak tespit edilmiştir36. Nüfus miktarının azalmış olması 1988 halkoylaması

34 T.C. Resmî Gazete, 13 Ağustos 1988, No: 19898.


35 https://www.haberler.com/secim/1987/ Erişim Tarihi: 10.11.2022.
36 T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 1985 Genel Nüfus Sayımı, Ankara 1989, s. 4; T.C.

Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 1990 Genel Nüfus Sayımı, Ankara 1994, s. 24.

326
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI

verilerine de yansımaktadır. Buna göre 1987 Anayasa Değişikliği Referan-


dumu’nda kayıtlı seçmen sayısı 84 643 iken bir yıl sonra yapılan 1988 yılındaki
referandumda kayıtlı seçmen miktarı dramatik bir şekilde 75 285 sayısına ge-
rilemiştir.
Kayıtlı seçmen sayısı bir önceki referandumdan yaklaşık 9 358 civarında
azalmasıyla kayıtlı seçmen sayısından 75 285’in 66 468’i yani %88.3’ü oy kul-
lanmak için sandık başına gitmiştir. Bu oranla Bafralılar referandumlarda oy
kullanma oranı ilk kez %90’ın altına düşmüştür. Bafra halkı geçerli oyların
%35.1’i olan 22 731 civarındaki oyu “Evet”ten yana kullanırken, %64.9 ile 41
953 oyu ise “Hayır” olarak kullanarak, referandumdaki tavrını ortaya koymuş-
tur37. Böylelikle Bafra halkı yapılan dört referandumdan üçünde mevcut iktida-
rın propagandasının aleyhinde bir irade ortaya koymuştur. 1987 Genel Seçim-
leri incelendiğinde de DYP’nin çok az bir farkla önde gelmesi, buradaki halkoy-
lamasını etkilediği görülmektedir.
5. 21 Ekim 2007 Anayasanın Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapıl-
ması Hakkında Kanun’u İçin Halkoylaması
21 Ekim 2007 tarihinde yapılan referandum Türkiye’de yapılan beşinci
halkoylamasıdır. Bu referandumun temel gerekçesi ise 11. Cumhurbaşkanı’nın
seçilmesi konusundaki sorunun çözümlenmesi çabasıdır. Yeni cumhurbaşkanın
mevcut kanun çerçevesinde seçilmesinin imkânsızlaşması üzerine TBMM’nin
kabul ettiği, 31 Mayıs 2007 tarih ve 5678 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Anayasa-
sının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile anayasa de-
ğişikliği için referanduma gidilmesi kabul edilmiştir. Bu halkoylamasında cum-
hurbaşkanın halk tarafından ve iki defaya mahsus olmak üzere görev süresi 5
yıl olarak değiştirilmesi kabul edilmiştir. Ayrıca milletvekili seçim süresinin de
4 yıl olarak düzenlenmesi kanunda yer almıştır38.
Referandum sürecinin devam ettiği sırada TBMM son kez 11. Cumhurbaş-
kanı seçmiştir. Ne var ki referandum için kanun 16 Haziran’da Resmî Gazete’de
yayınlanarak, halkoylamasının 21 Ekim 2007 tarihinde yapılması kararlaştırıl-
mıştır39. Cumhurbaşkanı seçim sorunu çözümlenmiş olsa da 1982 Anaya-
sası’nın bazı maddelerinin değiştirilmesi için halkoylaması gidilmesi yeniden
aynı problemlerin yaşanmaması için çıkış noktası olarak görülmeye devam et-

37 TÜİK, age., s. 103.


38 Tunç-Çelik, agm., s. 662.
39 T.C. Resmî Gazete, 16 Haziran 2007, No: 26554; Hürriyet, YSK’da Referandum Hazırlığı, 08

Temmuz 2007. https://www.hurriyet.com.tr/gundem/yskda-referandum-hazirligi-6852048


Erişim Tarihi: 17.11.2022.

327
SİNAN DEMİRAĞ

miştir. Referandum yapılmadan önce Abdullah Gül’ün 11. Cumhurbaşkanı seçil-


mesi ile referandum için katılım oranın düşük olacağı görüşünün yaygın olduğu
bir dönemde referandum çalışmalarının devam ettiği görülmektedir.

Tablo 5: 2007 Referandumu’nun Türkiye, Samsun ve Bafra’daki Sonuçları


Yer 2007 Kayıtlı Kullanı- Katılım Evet Evet Hayır Hayır
Yılı Nü- Seçmen lan Oy Oranı Oyu Oranı Oyu Oranı
fus Mik- Sayısı Sayısı % %
tarı
Türkiye 70 586 42 690 28 819 67.5 19 422 69.00 8 744 31.0
256 252 319 714 947
Samsun 1 228 779 816 535 388 68.7 404 905 77.2 119 762 22.8
959
Bafra 143 084 94 579 67 531 71.4 49 199 74.3 16 995 25.7

21 Ekim 2007 tarihinde Bafra’da kayıtlı olan 94 579 seçmenden 67 531


kişi sandık başına giderek oy kullanmıştır. %71,4 oranına denk gelen oy kulla-
nan seçmenden 49 199’u “Evet”, 16 995’i ise “Hayır” oyu kullanmıştır. Böyle-
likle sandık başına giden Bafra halkının %74,3 “Evet”, %25,7’si ise “Hayır” oyu
kullanmış oluyordu. Bu sonuçlar çerçevesinde Bafra halkının halkoylamasına
katılımı ve bu oylamada çıkan “Evet” oranı Türkiye ortalamasının üzerinde ol-
duğu görülmektedir. Referandum tarihi açısından bakıldığında Bafra’da katılım
ilk kez bu seviyelere kadar düşmüştür. 2007 Genel Seçimleri ile oranlar kıyas-
landığında katılım, %84,95 oranına göre %71,4 ile son derece düşük kalmakta-
dır.
6. 12 Eylül 2010 Anayasa Maddesi Değişikliği Amacıyla Yapılan Hal-
koylaması
Türkiye referandum tarihinin altıncısı olma özelliğini taşıyan 2010 Refe-
randumu 13 Mayıs 2010 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak, 12 Eylül 2010
tarihinde vatandaşın oyuna sunulmuştur40. İlgili halkoylamasının sebebi ise
13.04.2010 tarihinde AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve 264
milletvekilinin hazırladığı kanun teklifidir. Buna göre “Anayasanın Bazı Madde-

40 T.C. Resmî Gazete, 13 Mayıs 2010, No: 27580.

328
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI

lerinde Değişiklik Yapılması Hakkında” 26 maddelik bir kanun teklifi verilmiş-


tir41. Bu teklif o tarihe kadarki tek seferde en kapsamlı anayasa düzenlemesini
kapsamaktaydı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 Temmuz 2010 tarihinde grup top-
lantısındaki konuşmasında 12 Eylül 1980 darbesi sonrasındaki sürece dair
açıklamalar yer almaktaydı. 12 Eylül 1980 tarihinden sonra cezaevlerinde ya-
şananlara dikkat çeken Erdoğan, Mamak Cezaevi’nde Bafralı Hüseyin Kurumah-
mut’un genç yaşta “…başına almış olduğu dipçik darbesi ile…” öldüğünü belirt-
miştir42. Bu konuşması ile Başbakan, Bafralı Hüseyin Kurumahmutoğlu’nu
anarken, 12 Eylül 1980 darbesinin getirmiş olduğu düzene karşı anayasa deği-
şikliğinin gerekliliğini vurgulamıştır.
Başbakanın konuşmasında Hüseyin Kurumahmutoğlu’nu hatırlaması
üzerine ağabeyi Ali Karamahmutoğlu ve kızı Av. Hâkime Kurumahmutoğlu dü-
zenledikleri ortak basın toplantısı ile aileleri adına Recep Tayyip Erdoğan’a te-
şekkür etmişlerdir. Karamahmutoğlu, meclis toplantısından sonra Başbakan’ın
kendilerini arayarak taziyelerini yeniden bildirdiğini belirterek, anayasa deği-
şikliğinin kendileri için yeni bir hak arayışı olacağını, en azından bunun yolunun
açılacağını söylemiştir43.
Bafra’da “Evet” cephesi karşısında ise Samsun Ülkü Ocakları, ilçe başkan-
ları ile yapılan toplantı sonrasında 12 Eylül’de yapılacak referandumda “Hayır”
oyu kullanacaklarını açıklanmıştır. İl Başkanı Taner Tekin’e göre yeni anayasa
maddelerinin “…demokratik yöntemlerle olgunlaşmamış, farklı seslere kulak ver-
memişlerin hazırladığı tek taraflı anayasa paketi…” olduğu için “Hayır” oyu kul-
lanacaklarını açıklamıştır44.
Bafra’da AK Parti’nin “Evet” çalışmaları devam ederken, Eğitim-Bir-Sen
Başkanı Ali Ak bu değişiklik paketine “Evet” diyeceklerini açıklamıştır. Samsun
Milletvekili Suat Kılıç ise anayasa değişikliği hakkında vatandaşın bilgilendiril-
mesi konusuna dikkat çekerek, son dönemde yapılan anketlere göre “Evet”in
tartışmasız şekilde kazanacağını ifade etmiştir. Ayrıca Kılıç, “…bu referandum
bugünün değil, çocuklarımızın, torunlarımızın daha rahat ve geleceğe güvenle

41 Age., TBMM Araştırma Merkezi, s. 151.


42 Sabah, AK Parti Grup Toplantısı, 20 Temmuz 2010. https://www.sabah.com.tr/gun-
dem/2010/07/20/son_dakika?paging=12 Erişim Tarihi: 18.11.2022.
43 Bafrahaber.com, Başbakana Teşekkür, Referanduma Evet, 21 Temmuz 2010. https://www.bafra-

haber.com/basbakana-tesekkur-referanduma-evet--24956.html Erişim Tarihi: 18.11.2022.


44 Bafrahaber.com, Ülkücüler Referandumda Hayır Diyecek, 17 Temmuz 2010. https://www.bafra-

haber.com/ulkuculer-referandumda-hayir-diyecek--24929.html Erişim Tarihi: 18.11.2022

329
SİNAN DEMİRAĞ

bakabilmesi için yapılan bir oylamadır. Bu anayasayı yapıp eve götürmeyeceğiz,


partimiz için değil ülkemiz için yapıyoruz…” ifadeleri ile bu değişikliğin kendi
menfaatleri değil, milletin menfaatine olduğunu belirtmiştir45.

Tablo 6: 2010 Referandumu’nun Türkiye, Samsun ve Bafra’daki Sonuçları


Yer 2010 Kayıtlı Kulla- Katılım Evet Evet Hayır Hayır
Yılı Nü- Seç- nılan Oranı Oyu Oranı Oyu Oranı
fus Mik- men Oy Sa- % %
tarı Sayısı yısı
Türkiye 73 722 52 051 38 369 73,71 21 787 57.88 15 856 42.12
988 828 099 610 441
Samsun 1 252 874 722 865 82,6 476 774 67.4 233 32.6
693 952 185
Bafra 144 465 104 87 798 84,4 55 272 64.0 31 109 36.0
030

Halkoylamasına 2007 referandumun katılım oranına nazaran %13 gibi


ciddi bir artış ile Samsun ve Türkiye ortalamasının üzerinde katılım sağlanmış-
tır. “Evet” oranı %64 “Hayır” ise %36’da şeklinde sonuçlara yansımıştır. Böyle-
likle Bafra halkı ilgili anayasa maddelerinin değişimi için iradesini “Evet” oyun-
dan yana kullanmıştır.
7. 16 Nisan 2017 Anayasa Madde Değişikliği Referandumu
Türkiye’de yapılan son referandum 6771 sayılı kanun ile 1982 Anaya-
sası’nın bazı maddelerinin değiştirilmesi için yapılmıştır. Bu halkoylaması ile
Cumhurbaşkanı ve Millet Meclisi seçimlerinin beş yılda bir yapılması kanunla-
şırken, milletvekili sayısı beş yüz elliden altı yüze, milletvekili seçilme yaşı ise
yirmi beşten on sekize düşürülmekteydi. İlgili kanun ile Cumhurbaşkanı en
fazla iki kez halk tarafından doğrudan seçilirken, Başbakanlık makamı kaldırı-
larak, bu makama ait tüm yetkiler yeni seçimle birlikte Cumhurbaşkanına dev-
redilecektir. Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan
aday Cumhurbaşkanı seçilir. İlk oylamada çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı
izleyen ikinci pazar günü ilk oylamada en çok oyu alan iki aday seçime katılır ve

45 Bafrahaber.com,Eğitim Bir-sen’den Evet, 6 Eylül 2010. https://www.bafrahaber.com/egitim-bir-


senden-evet--25497.html Erişim Tarihi: 18.11.2022.

330
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI

yapılacak seçimde geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçi-


lir maddesi yer almaktadır46. Böylelikle ilgi kanun çerçevesinde seçilme yaşı dü-
şerken, vekil sayısı artmış oluyordu. Bunun yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti siya-
sal tarihindeki en köklü değişimlerinden birisi gerçekleştirilerek, Başbakanlık
makamı kaldırılacak ve tüm yetkileri Cumhurbaşkanlığı makamına devredile-
cektir. Anayasa değişikliği için siyasi partilerden AK Parti ve MHP “Evet, CHP ve
Halkların Demokratik Partisi “Hayır” oyu etrafında kampanyalarını yürütecek-
lerini açıklamışlardır.
Halkoylaması kararı henüz resmî gazetede yayınlanmamış olmasına rağ-
men, dönemin Samsun Valisi İbrahim Şahin, referandum hazırlıklarına başla-
dıklarını ifade ederek, İl ve İlçe Seçim Kurullarıyla bir araya gelerek güvenli ve
sağlıklı bir seçimin yapılması için gerekli tedbirlerin alınması adına titiz bir ça-
lışma yürüttüklerini açıklamıştır47. Aynı tarihlerde “Anayasa değişikliği için evet
diyorum, sende var mısın?” şeklinde başlayan ve hızla yayılan “Evet” kampanya-
sında Tekkeköy Belediye Başkanı Hasan Togar’ın “Ben varım, Zihni Başkanım
sen de var mısın?” şeklindeki sorusuna, Bafra Belediye Başkanı Zihni Şahin ise
“Sayın Hasan Togar başkanım, çağrınızı aldım. Anayasa değişikliği için ben de va-
rım, evet diyorum” ifadeleri ile “Evet” kampanyasına destek verdiğini açıklamış-
tır. Şahin devamla “…anayasa değişikliğinde belirtilen on sekiz maddeyi de ince-
lediğini ve bu değişimle birlikte siyasi istikrarın sağlamlaşacağını…” ifade ederek,
kendisi de Alaçam Belediye Başkanı Hadi Uyar’a “mazlumların gür sesi olmaya
devam etmek için var mısın?” şeklindeki soru ile kampanyaya desteğin genişle-
tilmesi için yeni bir çağrıda bulunmuştur48.
2 Şubat 2017 tarihinde AK Parti Milletvekili Hasan Basri Kurt “Cumhur-
başkanlığı Sistemi” hakkında bilgilendirme yapmak amacıyla Alaçam ve Bafra
ilçe danışma meclislerinin toplantılarına katılmıştır. Bu toplantılarda hazır bu-
lunan tüm il ve ilçe kurullarına, halkoylamasına sunulacak maddeler hakkında
izahatta bulunan Kurt, referandumdan “Evet” çıkması halinde “iki başlı siste-
min” ortadan kalkacağını belirterek, “yeni sistem” hakkında partilileri bilgilen-
dirmiştir49. Bu faaliyet doğrultusunda Hasan Basri Kurt’un da erken bir vakitte

46 T.C. Resmî Gazete, 11 Şubat 2017, No: 29976.


47 Samsun Kulis, 01 Şubat 2017. https://www.samsunkulishaber.com/vali-sahin-den-referan-
dum-aciklamasi/289892/ Erişim Tarihi: 19.11.2022.
48 Bafrahaber.com, Başkan Şahin’den Referandum Açıklaması, 2 Şubat 2017. https://www.bafra-

haber.com/baskan-sahin-dan-referandum-aciklamasi-baskan-sahin-bu-sistem-degisikligi-ile-si-
yasi-istikrar-saglamlastiriliyor--165295.html Erişim Tarihi: 19.11.2022
49 Gazetegercek.com.tr., Hasan Basri Kurt: “Bu Sistemde İki Başlılık Kalkıyor”, 2 Şubat 2017.

https://www.gazetegercek.com.tr/hasan-basri-kurt-bu-sistemde-iki-baslilik-kalkiyor/47121/
Erişim Tarihi: 19.11.2022.

331
SİNAN DEMİRAĞ

referandum çalışmalarına başladığı görülmektedir. Yine benzer bir beyanat


Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslan tarafından verilirken, ona göre; “ilçe teş-
kilatları görevlerini yerine getirecekti” şeklindeki ifadesi ile referandumdaki ba-
şarı ilçe teşkilatlarının faaliyetlerine bağlanmıştır50.
Halkoylamasının 16 Nisan 2017 tarihinde yapılacağının Resmî Gazete’de
yayınlanmasından kısa bir süre sonra Bafra’da anayasa değişikliği konusunda
iktidar ile aynı görüşte olmayan bazı eski MHP’li siyasetçilerin “Hayır” kampan-
yası için çalışmalar içerisinde olduğu görülmektedir. Bafra Seranat Düğün Sa-
lonu’nda gerçekleştirilen toplantıya MHP eski İl Başkanı Ömer Süslü, MHP eski
Bafra İlçe Başkanı Hüseyin Acar, Türk Kızılayı Samsun eski Başkanı Mustafa
Keskin ve muhalif bazı MHP’liler katılmışlardır. Tertip Komite Başkanı Av. Hü-
seyin Acar, 16 Nisan’da yapılacak olan halkoylaması hakkında açıklamalarda
bulunmuştur. Acar, toplantıda bir araya gelen kişilerin referandum için “Hayır”
görüşleri etrafında irade göstereceklerini açıklamıştır. Bunun için “Hayır” kam-
panyasında “ben dili” yerine “biz dilinin” kullanılması gerektiğini, ayrıca neden
“Hayır” dediklerini “sosyal medya üzerinden basit ve anlaşılır bir tarzda” halka
anlatmaları gerektiğini ifade etmiştir51.
Referandum kampanyası için Bafra Ziraat Odası toplantı odasında Kay-
makam Ali Fuat Türkel, Belediye Başkanı Zihni Şahin, İlçe Emniyet Müdürü
Mustafa Yiğit, İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı İlhan Güngör ve muhtarlar bir
araya gelerek referandum sürecinde alınması gereken tedbirler hakkında top-
lantı tertip etmişlerdir. Kaymakam Türkel, seçim kâğıtlarının seçmenlere ulaş-
tırılmasının önemine değinerek, sandık görevlilerine yardımcı olmasının, elekt-
rik kesintilerine karşı tedbirler alınmasının ve ulaşım konusunda da belediye-
nin teyakkuzda olması gerekliliği üzerinde durmuştur. Bu çerçevede ilçe gene-
linde sorunsuz bir seçim olması temennisi ile Türkel toplantıyı sona erdirmiş-
tir52.

50 Gazetegercek.com.tr., Çiğdem Karaaslan: Teşkilatlarımız Görevini Fazlasıyla Yapacaktır, 10 Şu-


bat 2017. https://www.gazetegercek.com.tr/cigdem-karaaslan-teskilatlarimiz-gorevini-fazla-
siyla-yapacaktir/48324/ Erişim Tarihi: 19.11.2022.
51 Bafrahaber.com, MHP’li Muhalifler “Hayır”da Birleşti, 17 Şubat 2017. https://www.bafraha-

ber.com/mhpli-muhalifler-hayirda-birlesti--152585.html Erişim Tarihi: 19.11.2022.


52 Samsun Kulis, Bafra’da Güvenlik Toplantısı Yapıldı, 09 Mart 2022. https://www.samsunkulis-

haber.com/bafra-da-guvenlik-toplantisi-yapildi-samsun-haber/290850/ Erişim Tarihi:


19.11.2022.

332
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI

Bafra’da “Evet” kampanyasını yürütücülüğünü yapan Bafra Belediye Baş-


kanı Zihni Şahin, Evrenuşağı, Lengerli, Uluağaç, Yeşilköy, Sürmeli, Çalköy ma-
hallelerinde vatandaşları ziyaret ederek “Evet” için destek kampanyası için sa-
haya inmiştir53. Şahin ayrıca vermiş olduğu beyanatta, “…Ben bir eğitimciyim.
Yıllarca gençlerimiz ile beraber oldum ve onları tanıyorum. Bu sebeple seçme hak-
ları olduğu kadar erken yaşta seçilme haklarının da olması gereklidir. Erken yaş-
lardan itibaren sorumluluk sahibi olan gençlere on sekiz yaşında seçilme hakkının
da verilmesi yerinde olacaktır. Bu sebeple onlara inanıyoruz…” ifadesiyle anayasa
değişikliği maddelerinde seçilme yaşının on sekize düşürülmesi hakkındaki gö-
rüşlerini açıklamıştır54. Şahin, bu görüşleri ile gençlerin erken yaşlarda yönetim
alanına da dahil edilmesini sahip oldukları sorumluluk duygularına olumlu
yönde etki edeceğini belirtmiştir.
Etkin bir “Evet” kampanyası sürdüren Bafra AK Parti İlçe Başkanlığı ana-
yasa değişikliğinin anlatılması hususunda mahalle ziyaretlerine devam etmiş-
lerdir. Belediye Başkanı Zihni Şahin, Bafra AK Parti İlçe Başkanı Tuncay Yurdu-
seven beraberlerinde yönetim kurulu ve meclis üyeleri ile birlikte Emenli, Kay-
gusuz, Kuşçular, İkiztepe ve Karaburç mahallerini ziyaret ederek, anayasa deği-
şikliği hakkında vatandaşlara bilgilendirme yapmışlardır55.
Bafra’da Memur-Sen temsilcisi Hamdi Yılmaz ve yönetim kurulu üyeleri
basın toplantısı düzenleyerek anayasa değişikliğine “Evet” diyeceklerini açıkla-
mışlardır56. Memur-Sen’in aksine Bafra’da kurulan “Bafra Anayasa Değişikliği
Platformu” adı altındaki grup ise anayasa değişikliği için “Hayır” diyeceklerini
açıklamışlar. Adı geçen platformda eski MHP’li siyasetçilerin etkinliği dikkat
çekmektedir. Bu grup içerisinde MHP eski Milletvekili Cemalettin Şimşek, Saa-
det Süleyman Karagöz, Recep Kılıç, Hüseyin Şahin, Bilal Mürtezaoğlu, Namık

53 Samsun Kulis, Başkan Şahin “Evet” İçin Sahada, 02 Mart 2017. https://www.samsunkulisha-
ber.com/baskan-sahin-evet-icin-sahada-samsun-haber/290659/ Erişim Tarihi: 19.11.2022.
54 Bafrahaber.com, Başkan Şahin: “Gençlerimize Güveniyorum”, 09 Mart 2017. https://www.baf-

rahaber.com/baskan-sahin-genclerimize-guveniyorum--165361.html Erişim Tarihi: 20.11.2022.


55 Bafrahaber.com, Başkan Şahin: “Bu Coğrafya’da Güçlü Olmak Zorundayız”, 14 Mart 2017.

https://www.bafrahaber.com/baskan-sahin-bu-zor-cografyada-guclu-olmak-zorundayiz-bafra-
belediye-baskani-zihni-sahin-tek-adamlik-ve-diktatorluk-iddialari-ayip-sozlerdir--165373.html
Erişim Tarihi: 20.11.2022.
56 Samsun Kulis, Bafra Memur-Sen’den “Evet” Açıklaması, 20 Mart 2017. https://www.samsun-

kulishaber.com/bafra-memur-sen-den-evet-aciklamasi/291189/ Erişim Tarihi: 20.11.2022.

333
SİNAN DEMİRAĞ

Anarat, Tayyar Hatipoğlu ve Hakan Keser yer almaktaydı. İlk toplantısını ger-
çekleştiren Bafra Anayasa Değişikliği Platformu üyeleri, “…bu iradeye ortak ol-
mak ve katkı sunmak isteyen tüm bireylerin ve tüzel kişiliklerin desteğini bekliyo-
ruz…” ifadeleri ile “Hayır” kampanyasına katılmaya davet etmişlerdir57. Böyle-
likle Bafra’da sadece “Evet” kampanyası etrafında değil “Hayır” görüşü etra-
fında da bir propaganda hareketinin geliştiği görülmektedir.
Referandum tarihinin yaklaşmasıyla Bafra’yı ziyaret eden milletvekili sa-
yısında da artışın olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda AK Parti Samsun Millet-
vekili Av. Orhan Kırcalı, AK Parti Bafra Gençlik Kolları Başkanlığı’nın düzenle-
diği “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” konferansında Bafra’da vatandaş-
larla buluşmuştur58. Ertesi gün ise Spor ve Gençlik Bakanı Akif Çağatay Kılıç,
Bafra’da vatandaşlarla buluşarak bir dizi incelemede bulunduktan sonra Ala-
çam’da eski ilçe teşkilatı mensupları ile bir araya gelmiştir. Buradaki konuşma-
sında muhalefetin iktidar “evet derse hayır, hayır derse evet mantığı ile hareket
ettiğini” belirtmiştir. Buna rağmen “Evet” oylarının daha fazla çıkacağını belir-
ten Kılıç, konuşmasının devamında “Hayır” cephesine yönelik eleştirilerine de-
vam etmiştir59. Bafra’yı Samsun AK Parti Milletvekillerinden Fut Köktaş ve Çiğ-
dem Karaaslan’da mart ayının sonlarına doğru ziyaret ederek “Evet” kampan-
yası çerçevesinde çalışmalarını yürütmüşlerdir60. Bu ziyaretler çerçevesinde
Bafra’da temasta bulunan AK Parti milletvekillerinin Bafra’ya vermiş oldukları
önemi ortaya koyarken, vatandaşlarla doğrudan temasın kurulduğu gözlemlen-
mektedir.
Bafra’da “Hayır”cı olan platform ve parti temsilcileri de bu çerçevede pro-
paganda çalışmalarını sürdürmekteydiler. CHP Yalova Milletvekili Muharrem

57 Bafrahaber.com, Bafra’da Anayasa Değişikliği Platformu Kuruldu, 22 Mart 2017.


https://www.bafrahaber.com/bafrada-anayasa-degisikligi-platformu-kuruldu--154425.html
Erişim Tarihi: 21.11.2022.
58 Bafrahaber.com, Kırcalı, Yeni Sistemi Anlattı, 22 Mart 2017. https://www.bafrahaber.com/kir-

cali-bafra-da-yeni-sistemi-anlatti-ak-parti-samsun-milletvekili-av-orhan-kircali-cumhurbaska-
ninin-kararname-cikarma-yetkisi-cok-kisitlidir-ve-meclis-iradesi-ondedir--165387.html Erişim
Tarihi: 21.11.2022.
59 Bafrahaber.com, Bakan Kılıç: “CHP Her Şeye ‘Hayır’ Diyor”, 23 Mart 2017. https://www.bafra-

haber.com/bakan-kilic-chp-her-seye-hayir-diyor--165391.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.


60 Samsun Kulis, Köktaş’tan Bafra Ziyareti, 25 Mart 2017. https://www.samsunkulisha-

ber.com/koktas-tan-bafra-ziyareti/291325/ Erişim Tarihi: 22.11.2022; Bafrahaber.com, Karaas-


lan, Bafra’da Stk’lar ile Bir Araya Geldi, 27 Mart 2017. https://www.bafrahaber.com/karaaslan-
bafra-da-stk-lar-ile-bir-araya-geldi--165396.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.

334
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI

İnce, referandum çalışmaları kapsamında Bafra’da bir mitingle vatandaşlara


“Hayır” oyu kullanmaları noktasında hitap etmiştir61. Bafra’da ismini açıklama-
yan ve sosyal medya üzerinden “Hayır” propagandası yapmayı amaçlayan bir
grup daha ortaya çıkmıştır. Bu oluşum, “anayasa değişikliğinin Türkiye demok-
rasisine katkı sağlamayacağı” ifade etmiştir62. Anayasa Değişikliği Plat-
formu’ndan eğitimci Mehmet Tayyar Hatipoğlu ise referandumda “Hayır” oyu
kullanılarak, vatandaşların “geleceklerine sahip çıkmalarını” istemektedir63. Se-
çim çalışmalarına iki gün kala çalışmalarına devam eden Bafra Anayasa Deği-
şikliği Platformu adına Cemalettin Şimşek, “Hayır” kampanyasının da “Evet”
kampanyası kadar vatandaşa anlatılması gerekliliğini vurgularken, kendisi “dü-
rüst bir tartışma ortamı bulamamaktan” şikâyetçiydi64.
“Evet” cephesinde halkoylamasından iki gün önce 14 Nisan Cuma günü
son miting yapılacak ve Bafra’da propaganda süreci sona erecektir. Bu miting,
Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve
Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslan ve diğer milletvekillerinin katılımı ile
gerçekleştirilecektir65. Böylelikle propaganda sürecinde ayrı ayrı olarak
Bafra’da çalışmalarda bulunan Samsun Milletvekillerinin tamamı, AK Parti
Samsun İl Başkanı ve Büyükşehir Belediye Başkanı ve tüm Bafralı siyasetçiler
hazır bulunacaklardı66. 100. Yıl Bulvarı’nda parti binası önünde gerçekleştirilen
miting hakkındaki bilgilere seçim yasağı nedeniyle medyada yer verilmemiştir.

61 Bafrahaber.com, Muharrem İnce Bafra’da Konuştu, 2 Nisan 2017. https://www.bafraha-


ber.com/muharrem-ince-bafra-da-konustu--165409.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.
62 Bafrahaber.com, Bafra’da Bir Grup Daha Hayır Demek İçin Bir Araya Geldi, 01 Nisan 2017.

https://www.bafrahaber.com/bafrada-bir-grup-daha-hayir-demek-icin-bir-araya-geldi--
154949.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.
63 Bafrahaber.com, Tayyar Hatipoğlu: Geleceğin Senin Elinde, Geleceğine Sahip Çık, 03 Nisan

2017. https://www.bafrahaber.com/tayyar-hatipoglu-gelecegin-senin-elinde-gelecegine-sahip-
cik--155038.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.
64 Bafrahaber.com, Cemalettin Şimşek: Dürüst Bir Tartışma Ortamı Bulamıyoruz, 14 Nisan 2017.

https://www.bafrahaber.com/cemalettin-simsek-durust-bir-tartisma-ortami-bulamiyoruz--
155705.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.
65 Bafrahaber.com, “Bafra Evet Diyor” Mitingine Davet, 14 Nisan 2017. https://www.bafraha-

ber.com/tuncay-yurdusevenden-bafra-evet-diyor-mitingine-davet--155683.html Erişim Tarihi:


22.11.2022.
66 Bafrahaber.com, AK Parti Bafra İlçe Başkanı Tuncay Yurduseven: “Kalıcı İstikrar İçin Evet”, 14

Nisan 2017. https://www.bafrahaber.com/ak-parti-bafra-ilce-baskani-tuncay-yurduseven-ka-


lici-istikrar-icin-evet--155744.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.

335
SİNAN DEMİRAĞ

Tablo 7: 2017 Referandumu’nun Türkiye, Samsun ve Bafra’daki Sonuçları


Yer 2017 Kayıtlı Kulla- Katılım Evet Evet Hayır Hayır
Yılı Nü- Seç- nılan Oranı Oyu Oranı Oyu Oranı
fus Mik- men Oy Sa- % %
tarı Sayısı yısı
Türkiye 80 810 58 291 48 936 85,43 25 157 51.41 23 779 48.59
525 898 604 463 141
Samsun 1 312 940 812 278 82,6 507 303 63.55 290 36.45
990 313 932
Bafra 141 488 107 92 493 85,80 57 103 62.79 33 841 37.21
477

16 Nisan 2017 halkoylaması sonucunda Bafra’da kayıtlı 107 477 seçmen-


den 92 493 kişi sandık başına giderek oylamaya katılmıştır. Bu oylamada ge-
çerli oyların 57 103’ü “Evet”, 33 841’i ise “Hayır” olarak kullanılmıştır. Bu veri-
ler doğrultusunda “Evet” oranı %62,79 olurken, “Hayır” oranı 37,21 seviye-
sinde kalmıştır67. Referandumdaki oy oranları bir önceki Genel Seçim ile karşı-
laştırıldığında “Evet” cephesi olan AK Parti ve MHP oy oranlarının toplamı
77,41 şeklindeydi68. Bu tablo ile referandum oy oranı karşılaştırıldığında “Evet”
oy oranının beklenenden bir hayli azaldığı görülmektedir. Yine Genel Seçim-
lerde “Hayır” cephesindeki CHP’nin oy oranının %19,69 olduğu göz önünde tu-
tulduğunda, “Hayır” cephesine %17,52’lik civarda bir oy kayması olduğu değer-
lendirilebilir. Seçim sonuçlarını Bafra için değerlendiren Bafra AK Parti İlçe
Başkanı Tuncay Yurduseven ve Bafra Belediye Başkanı Zihni Şahin “Evet” kam-
panyasına destek veren herkese teşekkürlerini sunmuşlardır69.
16 Nisan 2017 Referandum çalışmaları Bafra için son derece yoğun geç-
miş ve tüm AK Parti Milletvekillerinin katılımı ile gerçekleşen bir propaganda
dönemi icra edilmiştir. Bu çabalar sonucunda ise “Evet” cephesi istediğini ala-
rak, oransal olarak çoğunluğun sağlanmasına etki etmişlerdir. Propaganda dö-

67 Bafrahaber.com, Bafra 2017 Referandum Köy Sonuçları, 17 Nisan 2017. https://www.bafraha-


ber.com/bafra-2017-referandum-koy-sonuclari--155867.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.
68 https://www.haberturk.com/secim/secim2015/genel-secim-1-kasim/ilce/samsun-bafra-
699 Erişim Tarihi: 22.11.2022.
69 Bafrahaber.com, AK Parti İlçe Başkanı Tuncay Yurduseven’den Teşekkür ve Değerlendirme, 17

Nisan 2017. https://www.bafrahaber.com/ak-parti-bafra-ilce-baskani-tuncay-yurduseven-ka-


lici-istikrar-icin-evet--155744.html Erişim Tarihi: 22.11.2022; Bafrahaber.com, Başkan Zihni Şa-
hin’den Referandum Teşekkürü, 17 Nisan 2017. https://www.bafrahaber.com/baskan-zihni-sa-
hinden-referandum-tesekkuru--155863.html Erişim Tarihi: 22.11.2022.

336
TÜRKİYE’DE YAPILAN REFERANDUMLARIN BAFRA’DAKİ YANSIMALARI

neminde sadece “Evet” cephesinin değil, “Hayır” cephesinin de çalışmaları ol-


muştur. Bu doğrultuda “Hayır” cephesinin halkoylamasında Genel Seçimlerden
daha yüksek bir oy oranına ulaştığı görülmüştür.

Sonuç
Türkiye Siyasal Tarihi’nde anayasa değişikliğine ve bir kısım anayasa
maddelerinin değiştirilmesine yönelik toplamda yedi adet referandum yapıl-
mıştır. Bu değişikliklerin meşru bir çerçeveye oturtulması için yapılan halkoy-
lamalarının yerel olarak incelenmesi, mikro tarihçilik anlayışı çerçevesinde
Bafra özelinde incelendiğinde, Türkiye Referandum Tarihi açısından çarpıcı bir
şekilde farklılık gösteren sonuçların ortaya çıktığı görülmektedir. 1961, 1987
ve 1988 referandumlarında Bafralıların halkoylamasındaki iradelerini mevcut
iktidarın yürüttüğü propagandanın aleyhinde kullandığı görülmektedir. Bu an-
lamda Bafralılar için mevcut iktidarların ne dedikleri değil, kendi görüşleri ön
plana çıkmıştır. 1961 Referandumu’nda “Hayır”ın -sıkıyönetime rağmen- çık-
mış olması dikkate değerdir. 1987 ve 1988 referandumlarında da genel eğilimin
iktidarın aksi yönünde olması yine tepkisel bir yaklaşımın ürünü olarak değer-
lendirilebilir. Baskı yönetimi altında yapılan 1982 Anayasa Değişikliği oylama-
sında ise yine kaotik ortama karşı gelişmiş bir tepkinin varlığı kabul edilebilir.
2007, 2010 ve 2017 referandumlarında gelişen temel eğilimler dikkatle ince-
lendiğinde halkın 1982 Anayasası’na yönelik tepkisel bir yaklaşımının oldu-
ğunu söylemek mümkündür. Sürecin mevcut iktidar partisi eğilimine doğru ev-
rilmesinde ise 1982 Anayasası’na yönelik ortaya çıkan sorunlara yönelik bakış
açısının değişmesinin etkili olduğu dönemin kampanya ve seçim sonuçlarından
çıkarılabilmektedir. Bu doğrultuda Bafralılar, 1982 Anayasası’nın maddelerinin
değiştirilmesine yönelik halkoylamalarında mevcut iktidarın yürütmüş olduğu
kampanyalara destek veren “Evet”ten yana irade ortaya koymuşlardır.

337
SİNAN DEMİRAĞ

Kaynakça
A. Resmi Yayınlar
T.C. Resmî Gazete
TUİK Verileri
YSK Seçim Sonuçları
B. Süreli Yayınlar
Bafra
Demokrasinin Müdafii
Demokratik Canik
Hürriyet
Kalender
Sabah
Samsun Kulis
Şamar
www.bafrahaber.com
www.gazetegercek.com.tr
www.haberler.com
www.haberturk.com
Yeni Ses
C. Mülakatlar/Görüşmeler
Güneş Taner
Salim Doğan
Tahsin Çalışkan
Ç. Araştırma Eserleri
Ahmad, Feroz, Demokrasi Sürecinde Türkiye (1945-1980), çev. Ahmet Fethi Yıldırım, Hil
Yayın, İstanbul 2010.
Duman, Önder, “Anayasaya Hayır Demek”: 1961 Anayasa Referandumu ve Samsun”, Ka-
radeniz İncelemeleri Dergisi, 25, 2018.
Karakartal, Bener, “1961 Türk Anayasa Referandumu”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Siya-
set Konferanslar Dergisi, 33, İstanbul 1984.
T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 1985 Genel Nüfus Sayımı, Ankara 1989.
T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü, 1990 Genel Nüfus Sayımı, Ankara 1994.
TBMM Araştırma Merkezi, Referandum kavramının detaylı bir değerlendirmesi için
bkz. Bir Doğrudan Demokrasi Aracı Olarak Referandum, TBMM Araştırma Mer-
kezi Yayınları, Ankara 2010.
Tunç, Bilal- Çelik, Erdal, “Türkiye’de Yapılan Halkoylamaları ve Bunların Ağrı’daki Yan-
sımaları”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, XVIII/71, 2021.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Halkoylaması Sonuçları 2007, 1988, 1987, 1982, 1961,
Ankara 2008.
Zürcher, Erik Jan, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, çev. Yasemin Saner Gönen, İletişim
Yayınları, İstanbul 2000.

338
Bafra Tütün İnhisariye Kâtipleri, 1926

339
TÜRK BASINI TEMELİNDE PATRİK BARTHOLOMEOS’UN
BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI
ÜZERİNE BİR TETKİK (EKİM 2018)

Doç. Dr. Şarika BERBER1

Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde Fener Rum Pat-


rikhanesi
Fatih Sultan Mehmed (1451-1481), 1453 yılında İstanbul’u fethinden
sonra Millet Sistemi’ni uygulamaya başlamış; 1454’te Ortodoks Hıristiyan Mil-
leti, İstanbul Patriği’ne bağlamıştır. Tanınan bu muhtariyetle Ortodoks Rumlar,
bir cemaat haline getirilmiş, gayrimüslimlere din ve ibadet özgürlüğü tanımış,
can ve mal emniyetlerini garanti altına almıştır2.
Osmanlı Devleti’ni yönetimi altında en büyük azınlık nüfusuna sahip olan
Ortodoksların pek çoğu Osmanlı yönetimini Katolik batıya tercih ettiler. Fatih’in
gayrimüslim unsurlara tanıdığı bu geniş ayrıcalık ve hoşgörü, onların devlete
karşı minnet ve bağlılığını sağladı. Ancak, Fatih’ in Gayrimüslim unsurlara karşı
izlediği bu hoşgörülü politikayı sadece Ortodoks dünyasını Katolik dünyasın-
dan ayırmak, Ortodoksları devlete bağlı kılmakla açıklamak eksik olur. Bu nok-
tayı maddeler halinde özetleyecek olursak şöyle bir sonuç ortaya çıkar:
 İstanbul’un fethi ile birlikte Fatih Sultan Mehmet, yalnız İslam dünyası-
nın değil, Ortodoks dünyasının da başı olmuştur. Patrikhaneler açtırmak sure-
tiyle içeride gayrimüslim unsurlara ve dışarıda yabancı ülkelere bunun meşru-
iyeti göstermiştir.
 Başkent’te Patrikhaneler açtırmak ve bunların bir kısmı birbirine bağ-
lanmak suretiyle özellikle dağınık bulunan gayrimüslim topluluklarının ve kü-
çük kiliselerinin kontrolü sağlanmış ve merkezileştirilmiştir.

1 Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Ankara. sarika.ber-
ber@hbv.edu.tr. ORCID: 0000-0002-5681-2249
2 Şahabettin Tekindağ, “Patrik ve Patrikhane Hakkında Düşünceler”, Türk Kültürü, 32, Haziran

1965, s. 511.

341
ŞARİKA BERBER

 “Nizam-ı Alem” düşüncesine sahip olan Fatih Sultan Mehmet’de, teba-


sını koruma anlayışı vardır.
 Fatih’in insanlık anlayışı ve insanlık yönü de bunda etkili olmuştur.
 Fatih Sultan Mehmet’in Ortodoks dünyasına sahip çıkmasıyla, Orto-
doksların Katolik dünyası ile ilişkileri kesilmiş ve bileşme çabaları sonuçsuz bı-
rakılmıştır.
 Patrikhaneler açtırılmak suretiyle gayrimüslim unsurların devlete bağ-
lılığı sağlanmıştır.
 Bu durum, Türklerin, özellikle Osmanlıların, yabancılara karşı gerçekçi
hoşgörülü politikalarının doğal sonucudur3.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “Patrikhane Meselesi”ne Tavrı
Türkiye Cumhuriyeti Devleti yasal olarak tüm dünyaca Lozan Barış ant-
laşması ile tanınmıştır. Günümüze kadar da Patrikhane’nin yasal sınırları Lozan
Antlaşması’nda beyan edildiği gibidir. Lozan Antlaşması’na göre, İstanbul’daki
Rum-Ortodoks Patrikhanesinin İstanbul’da kalmasına ve dokunulmazlığının
devamına hükmedilmiştir. Bununla birlikte İstanbul Rumları yayın, okul açma,
hastane ve vakıf işlerinde serbest olacaklar, Türk mahkemelerinde kendi dilleri
ile ifade vermelerine engel olunmayacak, dinî tatillerinde mahkemeye çağrıl-
mayacaklardır. Bu hakların hepsi Batı Trakya’daki Türkler için de -mütekabili-
yet esasına göre- geçerli olacaktır. Lozan’da Fener Patrikhanesi, Türkiye Cum-
huriyeti Devleti yasaları çerçevesinde idari açıdan, Eyüp Kaymakamlığına, Fatih
Savcılığına ve İstanbul Valiliğine muhataptırlar. 18 metropolit tarafından seçi-
len kişi, patrik olarak seçildiğinin onayını İstanbul Valiliğinden alır. Buna göre,
patriğin Türkiye Cumhuriyeti Devleti içindeki en yüksek dereceli muhatabı da
İstanbul Valisidir. Görüldüğü gibi Lozan Konferansında kabul edilen sözlü se-
netler ile Patrikhane bir Türk kurumu olarak kabul edilmiştir4.
Fener Rum Patriği Bartholomeso’un Hayatı ve Faaliyetleri
Asıl adı Dimitrios Arhontonis’dir. 29 Şubat 1940 yılında Gökçeada’da do-
ğan Dimitrios, ilk eğitimini Gökçeada da aldı, ortaokulu ise İstanbul’daki Zoğ-
rafyan Okulunda okudu. Daha sonra Heybeliada Ruhban Okulu’na geçen Dimit-
rios, 1959-1960 eğitim yılında, okulun lise kısmından bir yıl sonra da 1961’de
okulun teoloji bölümünden mezun oldu. 13 Ağustos 1961’de diyakozluğa
atanma merasimi yapıldı ve “Bartholomeos” adını alır. 1961-1963 yıllarında as-
kerliğini Türk ordusunda yaptı. 1963-1968 yılları arasında ihtisas yapmak

3Yavuz Ercan, “Türk-Yunan İlişkilerinde Rum Patrikahanesinin Rolü”, Üçüncü Askeri Tarih Semi-
neri Bildirileri, Tarih Boyunca Türk Yunan İlişkileri, Ankara, 1986, s. 202-203.
4 Ömer Say, Millî Devlet Kültürü, Kaknüs Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, 1998, s.10.

342
PATRİK BARTHOLOMEOS’UN BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNE

üzere Patrikhane bursuyla Roma Doğu Araştırmaları Enstitüsünde, Patrikhane-


nin İsviçre’deki Bossey Enstitüsü’nde ve Almanya’da Münih Üniversitesi’nde
bulundu ve çalışmalarını daha ziyade “Kilise Hukuku” alanında yoğunlaştırdı.
Roma’daki “Gregorian Üniversitesi Doğu Araştırmaları Enstitüsü”nden “Peri tin
Kodikopiisin ton İeron Kanonon ke ton Kanonikon Diatakseon en ti Orthodokso
Ekklisia” (Kutsal Kanunların Kodifikasyonu ve Ortodoks Kilisesinde Kanonik
Düzenlemeler Üzerine) adlı teziyle doktora unvanı aldı. 1968’de İstanbul’a
döndü ve Heybeliada Ruhban Okulu’na müdür yardımcısı olarak atandı. Bir yıl
sonra, 19 Ekim 1969’da Kadıköy Metropoliti Yerondas Melitona’nın yönettiği
bir ayinle Presbiterliğe atandı. Bundan bir ay kadar sonra da Patrik Athinagoras
tarafından Arhimandrit olarak takdis edildi. 1972’de Dimitrios I’in Patrikliğe
seçilmesiyle kurulan Patrikhane Özel Kalem Bürosuna müdür olarak tayin
edildi. Bartholomeos, 1973’te Alaşehir (Philadelphia) metropoliti oldu, 1974’te
Kutsal Sinod’a seçildi ve Patrik seçilene kadar da Sinod üyeliğini devam etti. 14
Ocak 1990’da da Kadıköy Metropolitliğine atandı. Bartholomeos, 22 Ekim
1991’de, İstanbul Başpiskoposu ve Fener Patriği olarak seçildi ve 2 Kasım
1991’de yapılan törenle resmen Patriklik makamına oturdu5.
Bartholomeso, Patrik seçildikten sonra pek çok ülkeye geziler düzenle-
miştir. Ermentistan’a düzenlediği gezi, Patrik’in nihai amacı hakkında bilgi ver-
mesi açısından bir hayli önemlidir. Nitekim Barelomeos konuyla ilgili verdiği
röportajda: “Ortodoks Hristiyan Kilise birliğinin bulunmadığını fakat bunu arzu-
ladığını vurgulamış, Ortodoks Hristiyan Kilise birliğinin bir gün muhakkak ger-
çekleşeceğini” dile getirmiştir6.
Fener Rum Patriği Bartholomeso’un Ekim 2018’de Bafra ve Çevre İl-
leri Ziyareti
Patrik Ortodosk Hristiyan Kilise birliğini sağlama adına yurt içinde de ge-
ziler düzenlemiştir. Bartholomeso’un 2018 yılında Karadeniz Bölgesi’ne yaptığı
gezi ne ilktir ne de son. Fener Rum Patriği olduktan sonra, Karadeniz’e seyahat-
lerinin olduğunu biliyoruz. Bu geziler arasında Samsun/Bafra gezisi dikkat çek-
mektedir. 2014 yılının Ekim ayında yaptığı Trabzon merkezli gezisi, bu bölgeye
yaptığı gezilerden biridir7.

5 Salih İnci, Dinler Tarihi Açısından Heybeliada Ruhban Okuluna Genel Bir Bakış, Selçuk Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Doktora Tezi), Konya, 2007, s. 283.
6 Cumhuriyet, 20 Temmuz 1997, s. 6.
7 (Ayrıntılı bilgi için bkz.: Rum Patriği Bartholomeos’un Doğu Karadeniz gezisi / Ben Bildiriyorum

/ Milliyet Blog. Erişim Tarihi: 30.11.2022)

343
ŞARİKA BERBER

14 Ekim 2018 Pazar gününde, Fener Rum Patriği Bartholomeos, Doğu Ka-
radeniz Gezisi için Trabzon’a hareket etmiştir. Patrik beraberindeki din adam-
larıyla uçakla geldiği Trabzon’da bir süre dinlenmiş, öncelikle Sümela Manastırı
girişindeki Aya Varvara Kilisesi'ni ziyaret etmiştir. Ardından Patrik, Maçka’daki
dünyaca ünlü Sümela Manastırı'nı gezmiş, bir süredir ziyarete kapalı olan Sü-
mela Manastırı’ndaki restorasyon çalışmalarını yerinde incelemiştir. Patrik’in
ziyareti sırasında boynunda Trabzonspor atkısı olması dikkat çekicidir. Patriğe
gezisinde İl Kültür ve Turizm Müdürü, Ali Ayvazoğlu eşlik etmiştir. Ayvazoğlu,
Bartholomeos'a restorasyon çalışmalarıyla ilgili bilgi vermiştir. Bartholomeos,
manastır ziyareti öncesi yakından ilgilendiği çocuklara da şeker ve çeşitli hedi-
yeler vererek halkın sempatisini kazanmaya çalışmıştır. Patriğin Trabzon gezisi
sırasında jandarma ve polis ekiplerince çevrede geniş güvenlik önlemi alınmış;
manastır ziyareti basına kapalı gerçekleştirilmiştir. Ziyaret sonrası değerlen-
dirmelerde bulunan Fener Rum Patriği Bartholomeos, Trabzon'da olmaktan
mutluluk duyduğunu söyleyecektir. Bartholomeos: “3 sene sonra Trabzon'a gel-
dik, buraya tekrar gelebilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Trabzon'da ilgi ve sev-
giyle karşılandık ve bizi manastıra getirdiler, gezdirdiler, anlattılar. Bu çok
önemli tarihi ibadet yerinin restore edilmesi, ihya edilmesi ve gelecek nesillere
aktarılması memnuniyet vericidir. Bu gibi mabetler ve ibadet yerleri sadece
memleketimizin değil tüm insanlığın kültür mirasının parçalarıdır. Bu yüzden
bu kültür miraslarını korumalıyız ve gelecek nesillere teslim etmeliyiz. Hepimi-
zin bildiği gibi Sayın Cumhurbaşkanımız ve hükümetimiz inanç turizmine bü-
yük ilgi gösteriyorlar. Biz de patrikhane olarak inanç turizmi ve ibadet yerleri-
nin korunması için ilgi gösteriyoruz. Böyle güzel eserler ve restorasyonlar ya-
pıldıkça seviniyoruz…” diyecektir. Tarihi manastırda 15 Ağustos 2019'da ayin
yapacaklarını da açıklayan Bartholomeos: “İlgili makamlara bu gayretleri için
teşekkür ediyoruz. Ümit ediyorum ki hepinizin yardımlarıyla ve özellikle Kültür
ve Turizm Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın da izinleriyle 15 Ağustos 2019'da:
“Meryem Ana Günü”nü eskiden de olduğu gibi bu manastırda ayin yapacağız.
İlişkilerimiz son derece dostanedir. Geleceğe ve bütün insanlara her zaman iyi
niyetle optimist olarak bakıyorum. Her şey için ümitliyim, her şeyin daha iyi
olacağına inanıyorum” diyecektir. Patrik, geceyi Trabzon’da geçirmiştir. Ertesi
gün Giresun’a hareket etmiştir8.

8 https://www.turkiyeturizm.com/patrik-bartholomeos- sumelaya-gezdi, Erişim Ta-


rihi:2.11.2022.

344
PATRİK BARTHOLOMEOS’UN BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNE

Patrik Bartholomeos ve beraberindeki din adamları, sabah saatlerinde


Giresun'a hareket etti. Patrik, Tirebolu ilçesinde tarihi Tirebolu Kalesini gez-
miştir. Patrik, kalede bulunan gençlerin Selfie isteğini de kırmamış, birlikte fo-
toğraf çektirmişlerdir. Ardından Giresun Anadolu Meslek Lisesi'ne giden Patrik,
sınıflara girmiş, sıralarda oturmuştur. Okul çıkışında çocuklara şeker ikram et-
miştir9.
Patrik’in Bafra Otkaya Mağarası Ziyareti
Samsun'a gelen Patrik, Bafra ilçesinde bulunan Üç Kapılı Panayır Yeri Ki-
lisesi’ni ziyaret ettikten sonra ilçede yer alan Otkaya Mağarası’nda mum yakıp
ayin gerçekleştirdi. Patrik’in bu ziyareti ile ilgili sosyal medyada bir paylaşım
yapan akademisyen, yazar Nikos Michailidis: "Batı Pontos Bafra! Otkaya Mağa-
rası. Bu mağarada Topal Osman'ın terörist katilleri tarafından onlarca Rum va-
tandaşı çocuk ve yaşlı öldürüldü. Bedenleri ormana atıldı. 100 yıl sonra, o ma-
sum insanların anısına bu mağarada bir ayin gerçekleşti, mumlar yakıldı. Unu-
tamıyoruz" mesajı yayınlamıştır10.
Patrik’in Bafra Sarı Kilise Ziyareti
Karadeniz turuna devam eden Patrik; Bafra ilçesi Esençay Mahallesi Ka-
baçukur mevkiinde bulunan büyük bölümü yıkık haldeki 1908 yılında yapılan
Sarı Kilise kalıntılarının bulunduğu alana arazi aracı kullanarak ve patika yol-
dan yürüyerek gelmiştir. 3 kapılı tarihi kilisenin kalıntıları arasında gezen pat-
rik ve beraberindekiler, burada birlikte dua edip mum yakmıştır. Bir süre kilise
kalıntılarını inceleyen Patrik, ardından bölgeden ayrılmıştır11.
Patrik Bartholomeso’un Bafra Gezisi Temelinde Faaliyetlerine Türk
Kamuoyu’nun Tepkileri
Patrik’in Bafra’da ve Türkiye’nin farklı mekanlarında yaptığı bu gezilerin
gerekçesi nedir? Bunu dilerseniz Parik’in kendisinden dinleyelim. 2021 yılında
Patrik, Elçin Macar ile gerçekleştirdiği bir röportajında; Türkiye’de yaşayan Or-
todoks cemaatinin çok azaldığını, bunun için Türk Hükümeti’nden birtakım

9 https://www. star.com.tr. 3 Kasım 2022 Perşembe , Erişim Tarihi: 2.11.2022.


10 https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/samsun/bafra/bartholomeos-bafrada-tarihi- ki-

lisenin-kalinti-40988671, Erişim tarihi: 02/11/2022).; (https://m.samsunkenthaber.com.tr/ha-


ber/guncel/samsuna-gelen-rum-patrigi-bartholomeosun-ziyaret-sebebi-rum-ceteleri-icin-
mis/5974.html.Erişim tarihi: 02.11.2022).; https://m.samsunkenthaber.com.tr/haber/gun-
cel/samsuna-gelen-rum-patrigi-bartholomeosun-ziyaret-sebebi-rum-ceteleri-icin-
mis/5974.html.Erişim tarihi: 02.11.2022)
11 https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/samsun/bafra/bartholomeos-bafrada-tarihi- ki-

lisenin-kalinti-40988671, (Erişim tarihi: 02/11/2022)

345
ŞARİKA BERBER

destekler istediğini, Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasının bir zaruret ol-


duğunu belirtmiştir. Kendisini aynı zamanda Ekümenik olarak gören Patrik, Or-
todoks Hristiyanların birliği ve haklarının iyileştirilmesi için faaliyet göster-
meye devam edeceğini de ifade edecektir12. Ekümeniklik isteği Patrikhanenin
Türkiye Cumhuriyeti’nin yasalarına aykırı olarak yeni ve tehditkâr bir yapıya
ulaşmak istediğini göstermektedir. Örneğin Fener Rum Ortodoks Patriği Bart-
holomeos’un, 9-11 Aralık 2001 tarihleri arasında Selanik’te Yurt Dışında Yaşa-
yan Yunanlılar Konseyi (SAE)’nin toplantısına katılması ve burada bir Türk ku-
rumunun başı gibi davranmak yerine bir Yunanlı gibi davranması Türkiye aley-
hine faaliyetlerini özetlemektedir13.
Patrik’in faaliyetleri Türk Kamuoyunu ikiye bölmüştür. Bazı kurum ve ku-
ruluşlar bu gezileri olumsuz14 olarak değerlendirilirken kimileri de faaliyetleri
olumlu bulmuştur.
İlber Ortaylı bir röportajında Bartholomeso’un Türkiye için bir şans oldu-
ğunu onun çok dil bilen, açık görüşlü, Türkiye’nin en liberal simalardan biri ol-
duğunu belirtecek15 dolayısıyla faaliyetlerinin devletin aleyhinde olmadığını
ima edecektir.
Karadeniz Rumeli Dernekleri Federasyonu üyeleri ise Pontus çetelerinin
katliam yaptığı yerlerde ayin düzenlediği için Patrik’e tepki göstermiştir16.
Patrik’in Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içerisinde yaptığı ihya fa-
aliyetlerini üniter ve milli devlet ilkesine tamamen aykırı düşünenler; hiç de az
değildir. Milli ve üniter devlet görüşünü tavrını örneklendirmesi açısından
Ömer Say’ın söylemlerini aktarmak yerinde olacaktır. Ömer Say’ın ifadeleri şu
şekildedir: “Türkiye Cumhuriyeti üniter yapıya sahip bir millî devlettir. Patrikha-
nenin Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki faaliyetleri bu üniter yapıya ters düşmek-
tedir. Bir devletin var olmasının en önemli şartı ve özelliği kendisinin üzerinde
başka hiçbir gücün bulunmamasıdır17.” Ömer Say’ın bu ifadelerinden anlaşıla-
cağı gibi Patrik’in faaliyetleri, üniter ve milli devlet ilkelerine taban tabana zıttır
ve kabul edilemez.

12https://www.istdergi.com/roportaj/yesil-patrik-bartholomeos, (Erişim: 02.11.2022).


13 İçimizdeki Hançer: Fener Rum Patrikhanesi, Ankara Ticaret Odası, Ankara 2004, s.10.
14 Salim Gökçen, Küresel Liderlik Yolunda Avrupa Birliği ve Onun Stratejik Ortağı Fener Rum Pat-

rikhanesi, KKEF Dergisi, Sayı: 15, 2007, s. 253-267.; Yusuf Gocuk, Fener Rum Patrikhanesi Talep
Repertuarının Kimlik-Tehidi Bağlamında Kültürel Analizi, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Der-
gisi, Cilt: 12, Sayı: 67, 2019, s. 325-333.
15Hürriyet, 19 Aralık 2021
16Bafra Haber, 3 Kasım 2018.; Samsun Haber, 3 Kasım 2018.
17 Say, a.g.e., 10

346
PATRİK BARTHOLOMEOS’UN BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNE

Bartholomeos’un Amerika Seyahati (Ekim-Kasım 2021)


Buraya kadar her şey bir tarih makalesinde olması gerektiği gibi ilerliyor
farkındayım. Ve sonuç itibariyle de konu ile ilgili aleyhe ve lehte olan görüşleri
aktarıp; kendi kanaatimi okuyucu ile paylaşarak çalışmayı nihayete erdirmem
gerekirdi. Ama yap(a)madım. Zira konuda hep eksik kalan bir puzzle parçası
varolma ihtimali hep zihnimde asılı kaldı. Bu noktada makaleye yeni sorular
sormam elzem hale geldi. Benim gördüğümden daha büyük bir resim var mı idi?
Bartholomeso’un tüm faaliyetlerini lehte ve aleyhte olarak değerlendirip çalış-
mayı nihayete erdirmek yeterli mi? Mikro çerçevede evet. Ama büyük resme
baktığınızda hayır! Bartholomeso’un yurtiçi faaliyetlerini daha anlamlı ve anla-
şılır kılmak çabam beni O’nun yurtdışındaki faaliyetlerini incelemeye itti. Eğer
mikro alanda eksikliğini sezinlediğiniz bir rahatsızlık varsa; bunu bakış açısını
daha genişleterek veya derinleştirerek çözebilirsiniz. Ben de basit bir şekilde
öyle yaptım. Eksik bir parça varsa; O’nun yurtdışı faaliyet ve bağlantıları ile or-
taya elbet çıkacaktı. Ki öyle de oldu!
Bu coğrafyada attığınız her adımın; dünya siyaseti tarafından sıkı takip-
çileri vardır. Bu coğrafya kimsenin görmezden gelemeyeceği derecede mühim-
dir! Bu minvalde aradığım sorunun en net cevabını çok yakın geçmişte; Patrik’in
Amerika gezisinde buldum. Hem de olabildiğince açık ve net!
Patrik Bartholomeos’un Türkiye sınırları içesinde halk ve devletler gayet
ölçülü ve temkinli olduğunu biliyoruz. Aynı çizgiyi bu ülkenin sınırlarını geçtiği
zaman ne denli koruduğuna göz atalım. Patrik Bartholomeos, 27 Ekim 2021
Çarşamba günü Weirton’daki All Saints Kilisesi’nde gerçekleştirilen şükür dua-
sının ardından Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini ‘haksız’ ve ‘talihsiz’ bir
karar olarak nitelemiştir. Ekümenik Patrik, küçük ve büyük topluluklar, küçük
ve büyük cemaatler, küçük ve büyük kiliseler olmadığını vurgulayarak: ‘‘Yuna-
nistan’daki köylerinizde veya Kutsal İlahi Liturji’nin düzenlendiği İmroz’da bulu-
nan en küçük kilise, yakın zamanda camiye dönüştürülen İstanbul’daki Ayasofya
ile aynı büyüklükte. Yüzyıllardır ayakta kalan bu ölümsüz eser camiye dönüştü-
rüldü. Verilen bu haksız ve talihsiz karardan dolayı üzgünüz18” diyecektir.
Patrik Bartholomeso’un Ekim 2021 tarihindeki Amerikan gezisi, O’nun
özellikle 1991 yılında Patrik seçilmesinin ardından başladığı onursal(!) yolcu-
luğun nirvanasıdır. Patrik’in küresel akıl tarafından, 21. Yüzyıl kapitalist dininin
en büyük mabedinin açılma arefesinde, ‘devşirilmiş peygamber!’ olma onur
ödülüne layık görülmesi tesadüf değildir. Nasıl mı?

18Ekümenik Patrik Bartholomeos, Amerika'da Önemli Ziyaretlerde Bulundu - SAT-7 TÜRK HA-
BER (sat7turk.com) (Erişim: 02.11.2022).

347
ŞARİKA BERBER

Patrik Bartholomeos’un Amerika’da 2021 yılı Ekim ayında gerçekleştir-


diği ziyaret ve bir dizi siyasi temasın merkezinde; 11 Eylül saldırılarında yıkılan
kilisenin yerine inşa edilen Aziz Nikolas Rum Ortodoks Kilisesi ve Ulusal Tapı-
nak’ın kapı açılış törenine katılımı var. 11 Eylül’de yıkılan tek kilise; Rum Orto-
doks Kilisesiydi. Yıkılan Kilise; ‘Ulusal Tapınak’ (kapitalist dininin en büyük ma-
bedi olacağı su götürmez bir gerçektir) olarak yeniden inşa edildi. Ulusal Tapı-
nak; dünyaca ünlü mimar Santiago Calatrava tarafından tasarlandı. Tamamlan-
dığında ise Dünya Ticaret Merkezi’nde inancın tek sembolü olarak insanları derin
düşünmeye ve hatırlamaya davet edecek (tüm dünya, bu dine davet edilecek).
Kilisenin kubbesine yerleştirilecek olan Haçın kutsanması ve yükseltilmesi ve
Patrik Hazretleri’nin kutsamasıyla Ulusal Tapınak’ın kapı açılış töreni 2 Kasım
2021’de gerçekleşecektir. Törende Ekümenik Patrik Bartholomeos, Kadıköy
Metropoliti Emmanuel, Amerika Başpiskoposu Elpidophoros, Amerika Kutsal
Sinod üyeleri, Aziz Nikolas Dostları liderleri ile federal, eyalet ve yerel hükümet
yetkilileri hazır bulunacaktır. 28 Ekim 2021 Perşembe akşamı, Notre Dame Üni-
versitesi tarafından fahri doktora unvanı verilen Ekümenik Patrik, çevresel sür-
dürülebilirlik ve COVID-19 salgını üzerine bir konuşma yaptı. Notre Dame Baş-
kanı Rev. John I. Jenkins, C.S.C, Patrik Bartholomeos’u memnuniyetle karşılaya-
rak, ziyaretinin Notre Dame ailesi için olağanüstü bir onur olduğunu söyledi.
Peder Jenkins: ‘‘Ekümenik Patrik, dinler arası diyaloga ve barışa bağlılığı, inanç
özgürlüğünü savunması ve göçmenlere verdiği destekle dünya çapında tanınmak-
tadır. Patrik Bartholomeos, özellikle çevre konusundaki hikmetli sözleriyle saygı
görüyor’’ dedi. Dünya çapında 300 milyon Ortodoks Hristiyan’ın ruhani lideri
olan Ekümenik Patrik, Ekim 1991’de İstanbul Ortodoks Patrikhanesi’nin 270.
Başpiskoposu ve Ekümenik Patrik olarak seçildi. Görev süresi boyunca farklı
mezhep ve inanç liderlerine yaptığı resmi ziyaretlerle dinler arası diyalogun
yanı sıra inanç özgürlüğü, insan hakları ve çevrenin korunması üzerine teşvikte
bulundu. Ekümenik Patrik onuruna Bizans Korosu tarafından Yunanca ve İngi-
lizce olarak ‘Yaratılış: Adem’den Kurtuluşa’ adlı bir konser verildi. Peder Jen-
kins, fahri doktora unvanı verirken, Patrik Hazretleri’nin, ‘Ekümenik Patrik ola-
rak otuz yıl boyunca sadık bir Hristiyan tanığı’ olarak hizmet verdiğini söyledi.
Peder Jenkins, Patrik Bartholomeos’a yönelik konuşmasında: ‘‘30 yıl boyunca
ekümenik tahtta hizmet ettiniz ve dünya çapındaki Ortodoks Hristiyanlar için teş-
vik lideri ve tüm halklar için ışık kaynağı oldunuz. Cesurca Hristiyanlar arasında
birliğin sağlanması çağrısında bulundunuz. Çevrenin korunması adına peygam-
berlik sözlerinde bulundunuz, kuruluşları ve dini toplulukları ortak evimiz adına

348
PATRİK BARTHOLOMEOS’UN BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNE

harekete geçmeye çağırdınız’’ dedi. Ekümenik Patrik ise, Notre Dame öğrenci-
leri, öğretim üyeleri ve personelinin yanı sıra Ortodoks Kilisesi’nin dini görev-
lilerine yönelik yaptığı konuşmada iklim değişikliği ve salgın üzerinde Kilise’nin
çok önemli bir role sahip olduğunu vurguladı. Patrik, ‘‘Kilisenin bu süre zarfında
öğrendiği önemli bir ders, dinin bilimle bağlantı olarak işlemesi ve hizmet etmesi
gerekliliğidir. İnanç, tek başına günümüz sorunlarıyla mücadele edemez. Bu-
nunla birlikte inanç olmadan hiç kimse günümüz sorunlarının üstesinden
gelemez. Tıbbi araştırmalar ve bilim, Tanrı’nın armağanlarıdır ve ‘nasıl’ soru-
suna cevap verirler. İnanç ve teoloji de Tanrı’nın armağanlarıdır ve ‘neden’ soru-
suna cevap verirler’’ dedi. İnanç liderlerinin bilimsel ve akademik dünyaların
yanı sıra kurumsal ve politik alanlardaki liderlerle de iş birliği yapması gerekti-
ğini belirten Patrik, ‘‘Bu bağlılık, bize dünyanın herhangi bir doktrinsel, sosyal
veya kültürel farklılıkların ötesinde birleştirdiğini hatırlatıyor. Ekümenik diyalo-
gun gücü, kendimizin ve menfaatlerimizin ötesine açılmaktan kaynaklanır ve ko-
ruma ve merhamet dilini öğrenmek gerekir’’ dedi. Toplantı, Notre Dame Litürjik
Korosu’nun ‘Notre Dame, Annemiz’ ilahisini söylemesiyle sona erdi. Öte yandan
Amerika Rum Ortodoks Başpiskoposluğu ve Aziz Nikolas Dostları, Ekümenik
Patrik Bartholomeos’u tahta çıkışının 30. yıldönümü vesilesiyle resmi olarak
kabul etti19.

Sonuç
Bir tarihçi olarak şaşkınım. Zira bu konu beni hiç tahmin etmediğim li-
manlara sürükledi. Şöyle ki; başlangıçta benim amacım davetlisi olduğum
“Bafra Sempozyumu”na yakışır bir konu bulmaktı. Oldukça mikro bir konu baş-
lığı seçmek amacıyla yola çıktığım doğrudur. “Patrik’in 2018 yılında Bafra ziya-
reti” yaklaşık 1 haftayı kapsayan sınırlı bir konu olarak bana çok cazip geldi.
Lakin irdeledikçe ve konuya daldıkça konu mikro olmaktan epey uzaklaştı,
makrolaştı. Ve itiraf ediyorum çalıştıkça konu daha ilginç, daha karmaşık bir
hale geldi.
Bartholomeos’un 1991 yılında Patrik olmasının ardından fazlaca yoğun
ve oldukça profesyonel tarzda yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerinin meyve vermesi
kaçınılmazdı. Başlangıçta milli ve üniter bir devlet yapısını -tırnak içinde- ra-
hatsız etmeden ve bu yapıyı bozmadan tamamen dostane tavırlar içinde başla-
yan bu plan tek kareden bakınca insani görünüyor. Lakin Patrik’in Türkiye top-
raklarında ardışık olarak belirli aralıklarla gittiği her yerde çok geçmeden bir

19Ekümenik Patrik Bartholomeos, Amerika'da Önemli Ziyaretlerde Bulundu - SAT-7 TÜRK HA-
BER (sat7turk.com) (Erişim: 02.11.2022).

349
ŞARİKA BERBER

ihya hareketinin olması beni bir insan olarak şaşırttı ama tarihçi olarak değil!
Zira inananı olmadan bu yapıların ihyasının arkasında romantik hayaller ara-
namaz. Demek ki bu adımlar gelecek için. Burası net!
Bu noktada bende belirli sorulara cevap arama zaruriyeti hasıl oldu. Mi-
sal; Türk devletinin bir memuru statüsünde olan Patrik’in bu faaliyetlerinin
Türk Devletinin izni olmadan olması mümkün mü? Cevap basit. Tabi ki bu faa-
liyetler Türk devletinin ne izni ne de haberi dışında gerçekleşebilir. Peki bu ko-
nuda devlet aklının, devlet refleksinin mantığı nedir? Bu soruyu cevaplarken
yine tarihe bakma lüzumu hissettim. Tabi ki II. Mehmet devrine. Acaba milli ve
üniter bir devlet sistemine ters olan bu faaliyetlere izin verilmesinin sebebi Tür-
kiye’nin Başkanlık sistemine geçişi ile Patrikhane’yi Fatih Sultan Mehmet gibi
kullanma düşüncesi mi idi? Ki bu olasılık -milli devlet ilkelerine ters olmamak
kaydı ile- Türkiye Devleti’ne Batı, Rusya ve Yunanistan karşısında büyük bir
avantaj sağlayabilir elbette. Zira “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” il-
kesi doğrultusunda; devletin de zamanın gerekliliklerine uygun tarzda -temel
ilke ve prensiplerinden vazgeçmeden- güncelleme yapması, devletin hantal ol-
madığının bir göstergesidir.
Evet tüm bunları düşünürken beni başka rotalara götüren veriler ile kar-
şılaşmam çok uzun sürmedi. Hem Türkiye’yi hem Patrikhane’yi aşan bambaşka
bir planın olabilme olasılığı… Bunun cevabını da “Bartholomeos’un Amerika Ge-
zisi” satırlarında buldum.
Sonuç olarak benim öngörüm şu şekilde; karşı karşıya olduğumuz büyük
portre Türkiye’de Rum mabetlerinin ihyasından çok daha öte. Küresel! Özellikle
Patrik’in 2021 yılındaki Amerika seyahatinin kesinlikle bu amaca hizmet etti-
ğini -hatta daha fazla ettirildiğini- düşünüyorum. 21. yüzyılın ikinci yarısında
tamamen içi boşaltılmış ahlaksız, omurgasız ve erdemsiz bir din anlayışı tüm
dünyanın başına bela edilecek! Bu anlayış “üç dine saygı, üç dini birleştirme,
hoşgörü, dinler arası diyalog” gibi sloganlarla yola çıksa da -ki biz bu söylemlere,
acı neticelerine, bu söylemler için akıtılan kana ve kurban edilen nesillere ve bu
söylemlerin hangi devlet tarafından finanse edildiğine hiç yabancı değiliz- teme-
linde üç tek tanrılı İbrahimi dini dinamitleme refleksleri taşıyor!
11 Eylül Saldırıları ile dünya, Belirsizlikler Çağı(Muğlaklık)’na girdi. Bu
çağın kapısını açan; “Müslümanlar Teröristtir” sloganı idi. Yıl 2022, her olgu her
olgunun içinde. Kapitalizm bir ideoloji olmaktan çok; insanlara dünya cennetini
vadeden, insan yapımı bir din olma iddiasını taşıyor artık. Kapitalizm, algıları-
mıza, düşüncelerimize, yaşam tarzlarımıza, nasıl yaşayacağımıza, nasıl düşüne-

350
PATRİK BARTHOLOMEOS’UN BAFRA’YA SEYAHATİ’NİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI ÜZERİNE

ceğimize, nasıl davranacağımıza, nasıl tüketip, nasıl üreteceğimize karar veri-


yor. “İstediğin gibi yaşa, istediğin gibi ol, istediğini söyle, istediğin cinsi(yeti)
seç, vb” gibi sloganlar, yeni nesil için çok cazip. Öyle ya insan dünyaya bir kez
geliyor. Dünyanın tüm tatları tatmak; tüm yerleri gezmek, tüm ürünleri sahip
olmak için var. “Ego’nun Altın Devri”ni yarıladık bile. Hasan Sabbah’ın fedaile-
rine vaad ettiği “yalancı cenneti”nde sonsuz ve sınırsız zevkleri haşhaş ile sunu-
yordu. Kapitalizm bunu “metaverse” ile inananlarına sunmaya başladı bile. Ka-
pitalizm görünür mabedinin kapılarını Kasım 2022 yılında açacak. İlahı peki?
Bu soruya cevabım basit; kim kapitalizmin tek ilahlı bir din olduğunu iddia ede-
bilir? Kapitalizmin, herkes için alternatif bir idol(ilahı)ü var. Ulaşılabilir, ucuz
maliyetli ve sınırsız seçenekte!
İnananların olmadığı bir yerde mabet açamazsınız. Peki bu mabedin he-
def kitlesi kimler? Türkiye ölçeğinde bakacak olursanız; Cinsiyet değiştirme sı-
rasına giren Fatmalar, Betüller, Kuranı top yapıp oynayan muhafazakar gençle-
rimiz, içindeki ilahi aşk için hayatında her şeyi feda edeceğini söyleyen ve na-
maz kılan sevgilisi olduğu için kendisini şanslı gören transeksüeller, kendisin-
den 40 yaş büyük “şugar dede” ile evlenmeyi bir fırsat olarak gören gencecik
kızlarımız, arzu ettiği vücuda cinsiyet değiştirme ameliyatı sonrası kavuşan anlı
şanlı gençlerimiz… bu mabedin açılış için sunağa yatırılan kurbanlardır maale-
sef. Evet; 11 Eylül kalıntılarının yakınında yükselen Postmodern kapitalizm
dünyadaki en büyük mabedini ve devşirme iki(bir değil) peygamberlerini de
bulmuş görünüyor.
Peki kapitalizmden öte yol yok mu? Mahkum mu tüm dünya kapitalizm
önünde diz çökmeye? Elbette ki hayır! Hemen aklıma Huntington geliyor. Zira
Huntington’a nadiren katıldığım hususların en önde geleni; kapitalizmin karşı-
sındaki tek gücün İslam olduğu tespitidir.

351
ŞARİKA BERBER

KAYNAKÇA
Te’lif ve Tetkik Eserler:
Gocuk, Yusuf; Fener Rum Patrikhanesi Talep Repertuarının Kimlik-Tehidi Bağlamında
Kültürel Analizi, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 67, 2019.
Gökçen, Salim; Küresel Liderlik Yolunda Avrupa Birliği ve Onun Stratejik Ortağı Fener
Rum Patrikhanesi, KKEF Dergisi, Sayı: 15, 2007.
İçimizdeki Hançer: Fener Rum Patrikhanesi, Ankara Ticaret Odası, Ankara 2004.
İnci, Salih; Dinler Tarihi Açısından Heybeliada Ruhban Okuluna Genel Bir Bakış, Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Doktora Tezi), Konya, 2007.
Say, Ömer; Millî Devlet Kültürü, Kaknüs Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, 1998.
Tekindağ, Şahabettin; “Patrik ve Patrikhane Hakkında Düşünceler”, Türk Kültürü, 32,
Haziran 1965.
Yavuz, Ercan; “Türk-Yunan İlişkilerinde Rum Patrikahanesinin Rolü”, Üçüncü Askeri
Tarih Semineri Bildirileri, Tarih Boyunca Türk Yunan İlişkileri, Ankara, 1986.
Süreli Yayınlar:
Bafra Haber, 3 Kasım 2018.; Samsun Haber, 3 Kasım 2018.
Cumhuriyet, 20 Temmuz 1997, s. 6.
Hürriyet, 19 Aralık 2021
İnternet:
Ekümenik Patrik Bartholomeos, Amerika'da Önemli Ziyaretlerde Bulundu - SAT-7
TÜRK HABER (sat7turk.com) (Erişim: 02.11.2022).
Ekümenik Patrik Bartholomeos, Amerika'da Önemli Ziyaretlerde Bulundu - SAT-7
TÜRK HABER (sat7turk.com) (Erişim: 02.11.2022).
https://m.samsunkenthaber.com.tr/haber/guncel/samsuna-gelen-rum-patrigi-bart-
holomeosun-ziyaret-sebebi-rum-ceteleri-icinmis/5974.html.Erişim tarihi:
02.11.2022).
https://m.samsunkenthaber.com.tr/haber/guncel/samsuna-gelen-rum-patrigi-bart-
holomeosun-ziyaret-sebebi-rum-ceteleri-icinmis/5974.html.Erişim tarihi:
02.11.2022)
https://www. star.com.tr. 3 Kasım 2022 Perşembe, Erişim Tarihi: 2.11.2022.
https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/samsun/bafra/bartholomeos-bafrada-
tarihi- kilisenin-kalinti-40988671, Erişim tarihi: 02/11/2022).;
https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/samsun/bafra/bartholomeos-bafrada-
tarihi- kilisenin-kalinti-40988671, (Erişim tarihi: 02/11/2022)
https://www.istdergi.com/roportaj/yesil-patrik-bartholomeos, (Erişim: 02.11.2022).
https://www.turkiyeturizm.com/patrik-bartholomeos- sumelaya-gezdi, Erişim Ta-
rihi:2.11.2022.
Rum Patriği Bartholomeos’un Doğu Karadeniz gezisi / Ben Bildiriyorum / Milliyet Blog.
Erişim Tarihi: 30.11.2022).

352
Bayram Kutlamaları

353
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA
OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ, ANLATI VE RİTÜELLERİN
FOLKLOR VE COĞRAFYA ETKİLEŞİMLERİ BAĞLAMINDA
DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. Ahmet KESKİN1

Giriş
Yaşamın ve varlığın devamlılığı için taşıdığı değere bağlı olarak bolluk ve
bereketi, yaşamı ve hayatta kalmayı, saflığı ve kutsal arınmayı, canlanmayı ve
yeniden doğuşu simgeleyen su, insanlık tarihi boyunca önemini daima koru-
muştur. Taşıdığı bu önem doğrultusunda suyun birçok kültürde, inanış siste-
minde ve mitolojide yaşamın ve kâinatın temel unsurlarından biri olarak ön
plana çıktığı görülmektedir. İnsanların ve kâinatın yaratılmasından önce dün-
yanın sularla kaplı olduğuna dair mitolojik düşünceler, suyun insan algısında
önemini vurgulayan en temel göstergeler arasında yer almaktadır. Türk kültü-
ründe de başlangıçtan günümüze kadar kutsal bir şekilde algılanan suya yöne-
lik çok sayıda inanış ve uygulama ortaya çıkmış; mit, destan, efsane, masal, halk
hikâyesi, halk şiiri, atasözü gibi örneklerde su, ağırlıklı olarak kutsal bir anla-
yışla kendisine yer bulmuştur2.
Bununla birlikte insanlar, eğer şartlarına göre bir takım korunma yön-
temleri geliştirmezlerse, çeşitli biçimlerde zarar verici durumlarla da karşılaş-
malarına yol açabileceğini deneyimledikleri suya karşı farklı önlemler alma ih-
tiyacı duymuşlardır. Su yolları üzerine köprü ve set gibi çeşitli yapılar inşa ede-
rek suyu kontrol altında tutmaya çalışmak, çeşitli yöntemlerle güvenli bir şe-
kilde karşıya geçmek, suyun insana verebileceği zararlardan korunmaya yöne-

1 Samsun Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,
Samsun/TÜRKİYE, ahmetkeskinahmet@gmail.com. ORCID: 0000-0002-3422-5000
2 Ahmet Keskin, “Suya Okunan Lanet: Kızılırmak Ağıtlarının Psikososyokültürel Açıdan İncelen-

mesi”, Halk Kültüründe Su Uluslararası Sempozyumu (07-08 Kasım 2013, Tekirdağ) Bildirileri, ed.
Mehmet Aça, Motif Vakfı Yayınları, İstanbul 2017, s. 459.

355
AHMET KESKİN

lik tarih boyunca farklı toplumlar tarafından başvurulan temel yöntemler ara-
sında yer almıştır. Ancak, erken dönemlerde iklim ve çevre koşullarına bağlı
olarak inşa edilen ve çoğu zaman belirli bir süre sonunda zayıflayan köprü ve
benzeri yapıların, çeşitli doğal ve insan temelli faktörlere bağlı olarak yıkılarak
maddi ve manevi zararlara, ölümlere yol açabildiği bilinmektedir. Söz konusu
olayların insan ve toplum hafızasında yer tutarak kuşaklar arasında aktarılan
çeşitli anlatıların, inanışların, ritüellerin ve halk bilgisi ürünlerinin ortaya
çıkma, biçimlenme süreçlerinde etkin rol aldığı sıklıkla görülebilmektedir.
Benzer olay veya olayların, Kızılırmak üzerinde kurulan bir köprünün yı-
kılması sonucunda, köprüyü geçmekte olan bir düğün alayının ırmak suyuna
kapılarak yitip gitmesi veya düğün alayının ırmak suyunu sallarla geçişleri sıra-
sında aniden gelen bir taşkında boğulması bağlamında yaşandığına yönelik çok
sayıda inanış ve anlatı bulunmaktadır. Söz konusu inanış ve anlatılarla biçim-
lendiği kabul edilen bir ritüelin, Bafra’daki Çetinkaya (Gelin) Köprüsü etrafında,
günümüzde de yaşamaya devam ettiği dikkati çekmektedir. Bu çalışmada, söz
konusu ritüelle onun temellendirildiği çeşitli inanışlar ve anlatılar, kültür ve
coğrafya ilişkileri odağında ele alınmıştır. Bu doğrultuda çalışmada öncelikle
kültür bilimlerinin şubeleri olarak folklor ve coğrafya disiplinleri arasındaki
ilişki ve etkileşimler üzerinde ana hatlarıyla durulmuştur. Çalışmanın deva-
mında, bu etkileşimlerin bir örneği olan Kızılırmak ve Bafra Çetinkaya (Gelin)
Köprüsü, folklor ve coğrafya ilişkileri bağlamında değerlendirilmiştir. Ardın-
dan, günümüzde de Bafra Çetinkaya Köprüsü etrafında yaşamaya devam eden
ritüel, inanış ve anlatıların geçmişten günümüze nasıl biçimlendiği, hangi kay-
naklardan beslenerek günümüze kadar ulaştığı ve günümüzdeki durumu; yine
kültür, folklor ve coğrafya arasındaki ilişki ve etkileşimler odağında çözümlen-
miştir.
KÜLTÜR BİLİMLERİNİN ŞUBELERİ OLARAK FOLKLOR VE COĞRAFYA
Kültür, insan ve toplum arasındaki etkileşimlerin sonucu olarak üretim
ve tüketim etkinlikleriyle, türlü etkenlere bağlı bicimde değişip dönüşen bir ol-
gudur. Kültürün çeşitli konularını farklı disiplinlerin yaklaşımlarıyla inceleyip
çözümleyen farklı çalışma disiplinlerinin ortak bir tanımlamayla kültür bilimleri
olarak adlandırıldığı bilinmektedir. Bu çerçevede antropolojiden coğrafya ve
arkeolojiye, tarihten, güzel sanatlardan filoloji ve iletişim bilimlerinin çeşitli alt
disiplinlerine, kültür, insan ve çevreyle ilgili çeşitli konuları karşılaştırmalı bi-
çimde ele alan türlü disiplinler ve bu bağlamda gerçekleştirilen kültür odaklı
çalışmaların bütünü, kültür bilimleri kapsamında değerlendirilmektedir.

356
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

Kültürle ilgili konuları ortak çalışma alanı olarak ele alıp değerlendiren
disiplinler arasında halkbilim (folklor) ve coğrafya da bulunmaktadır. Toplum-
lar dünyayı algılama biçimlerini, yaşam tarzlarını ve gündelik hayatlarını, kül-
türel üretim ve tüketim faaliyetlerine yönelik her türlü olguyu inşa ederken, ya-
şadıkları doğal çevre şartlarından etkilenirler. Bu doğrultuda toplumların ina-
nışlarında, kabullerinde, gelenek ve göreneklerinde, maddi-kültür unsurla-
rında, örneğin mesken ve yerleşme biçim ve unsurlarında, giyim-kuşam tarzla-
rında ve unsurlarında, halılarında, beslenme alışkanlıklarında, davranış özellik-
lerinde ve diğer her türlü kültürel ürün ve alanda, yaşanılan doğal çevrenin et-
kilerini görmek mümkündür. Bu bakımdan folklor ve coğrafya; insanın türlü ey-
lemlerindeki, üretim biçimlerindeki değişkenlerin kültür ve çevreyle olan ilişki
ve etkileşimlerini ele alan, kültür bilimlerinin birer alt şubesi niteliği taşıyan di-
siplinlerdir3. Folklor ve coğrafya disiplinlerinin ortaklıklarına yönelik şu ifade-
leri aktarmak yerinde olacaktır:

“Halk bilimi mahsullerinin bulunduğu yer ve doğal çevre açısından coğ-


rafya ile birleşir. Aralarındaki en önemli fark, bu ürünlere nasıl baktıkları
konusundadır. Coğrafya; ülke, bölge, ya da yörenin ekonomik hayatına, ev
yapımına, giyinme biçimlerine ve iklimle alakasına, beslenme biçimleri ve
yetişen ürünlerle ilgisine bakar; bu durumlarla toprak yapısı, iklim, ye-
tişme koşulları, teknolojik alt yapı arasında bağlantı kurmaya çalışır. Halk

3 Folklor ve coğrafya ilişkileri hakkında yapılan öncül çalışmalardan bazıları için bk. Henry Bal-
four, “Presidential Address: The Geographical Study of Folklore”, Folklore, S. 35/1, 1924, s. 16-25;
F. J Richards-vd., “The Place of Folklore in a Regional Survey”, Folklore, S. 42/1, 1931, s. 38-54; C.
W. Von Sydow, “Geography and Folk-Tale Ecotypes”, Béaloideas, S. 4/3, 1934, s. 344-55; Archer
Taylor, “The Place of Folklore”, PMLA, S. 67/1, 1952, s. 59-66; Daniel. G.Hoffman, “Classification
Class G: Geography, Anthropology, Folklore”, Midwest Folklore, S. 4/3, 1954, s. 188-190; Karl A.
Sinnhuber, “On the Relations of Folklore and Geography”, Folklore, S. 68/3, 1957, s. 385-404; S.
Gregory, “On Geographical Myths and Statistical Fables”, Transactions of the Institute of British
Geographers, S. 1/4, 1976, s. 385-400; Hong Key Yoon-Edmunds V. Bunkse, “Folklore and the
Study of Environmental Attitudes”, Annuals of the Association of American Geographers, S. 69/4,
1979, s. 635-39; Terry, G Jordan- Kaups, Matti, “Folk Architecture in Cultural and Ecological Con-
text”, Geographical Review, S. 77/1, 1987, s. 52-75; Kent C. Ryden, Mapping the Invisible Lands-
cape: Folklore, Writing, and the Sense of Place, University of Iowa Press, 1993; Gillian Bennett,
“Geologists and Folklorists: Cultural Evolution and ‘The Science of Folklore’”, Folklore, S. 105,
1994, s. 25-37; William L. Sheppard, “Population Movements, Interaction, and Legendary Geog-
raphy”, Arctic Anthropology, S. 35/2, 1998, s. 147-65; Anthony Bak Buccitelli, “Virtually a Local:
Folk Geography, Discourse, and Local Identity on the Geospatial Web”, Western Folklore, S. 72/1,
2013, s. 29-58; Dan Ben-Amos, “The Challenge of Folklore to the Humanities”, Humanities, S. 10,
2021, s. 1-10.

357
AHMET KESKİN

bilimi ise, yukarıda anlatılan kültür alanlarıyla insan arasındaki bağla ilgi-
lenir ve bu bağın hangi kültür unsuru olarak dış dünyaya yansıdığını ya-
kalamaya çalışır” 4.

Kültürel çalışmalara ve kültürün etkilerine coğrafya tarafından bakıldı-


ğında, konunun temellerini daha iyi kavramak adına şu ifadelerin aktarılma-
sında yarar vardır:

“Kültür Coğrafyası veya Kültürel Coğrafya, insanların içinde yaşadıkları fi-


ziki çevreden çok insan kültürlerinin vurgulandığı bir anlam içerir. …Kül-
tür Coğrafyası da böylece kültür gruplarını ve toplumun mekânsal işleyişi
bakımından mekânsal çeşitliliklerini inceler; dil, din, ekonomi, yönetim ve
diğer kültürel olguların bir yerden diğerine değişme veya aynı kalma yol-
larının tasvir ve analizi üzerinde durur. … En temel düzeyde kültür, birbir-
leri ile temas halindeki insanlar, yani halk demektir; birey de bu nedenle,
diğerleriyle paylaştığı kültürü potansiyel olarak değiştirme gücüne sahip-
tir. …Kültürün, coğrafyacılar için olan çekiciliğini antropologlar, tarihçiler
ve sosyologlar da paylaşırlar. Coğrafyacıların, kültüre olan bakış açıları za-
man zaman başka sosyal ve beşerî bilimcilerinkiyle üst üste binebilir. Bu
durumda bile coğrafyacıları kültürü inceleyen diğer bilim alanlarındaki
çalışanlardan ayıracak bir odak noktası ortaya koymak mümkündür. Bu
odak noktası da kültürel coğrafyacıların, kültürün ve toplumların
mekânsal farklılıkları ve fonksiyonlarıyla olan ilgisidir” 5.

Bu çerçevede coğrafya disiplini odağından bakıldığında ise çalışmaların


daha çok “kültürel coğrafya” ya da “kültür coğrafyası” başlıkları altında sürdü-
rüldüğü görülmektedir. İnsan ve mekân ilişki ve etkileşimlerine odaklanan coğ-
rafyanın bir alt dalı olarak değerlendirilen kültürel coğrafya bu bakımdan; coğ-
rafyanın kültürle ilişkili yön ve boyutlarını, insanların ve kültürlerin konumları
ile insan-çevre ilişkilerini ve etkileşimlerini inceleyen bir bilim dalı olarak üze-
rinde çeşitli araştırmaların sürdürüldüğü bir alandır6.

4 Abdurrahman Güzel-Ali Torun, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s.
67.
5 Selma Akay Ertürk, Kültürel Coğrafya: İnsan-Kültür-Mekân, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzak-

tan Eğitim Fakültesi Ders Notları, s. 21


6 Kültür ve coğrafya ilişkileri hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Jon Anderson, Understanding Cultural

Geography: Places and Traces, Routledge, New York 2009; Ramazan Özey, Kültürel Coğrafya, Aktif
Yayınları, İstanbul 2014, s. 12; Murat Tanrıkulu, Coğrafya ve Kültür. Mekân-Kültür-Tarih-Coğrafi
İşaret, Pegem Akademi, Ankara 2022; Selma Akay Ertürk, age.

358
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

Hem folklor hem de coğrafya; kültür, insan ve çevre arasındaki ilişki ve


etkileşimlere odaklanarak çeşitli konuları bu temel yaklaşımla ele alıp değer-
lendirmektedir7. Doğal çevrenin insan ve kültür üzerindeki tesiriyle insan ve
kültürün doğal çevre üzerindeki etkilerini ele alan çok sayıda çalışma içinde
atasözlerine yansıyan iklim ve coğrafi unsurlarla atasözleri-çevre ilişkileri8,
destanlarda coğrafya tasavvuru9, müzik-sözlü kültür, müzik-mekân ilişkileri ve
özellikle de yerel müzik tür ve alanları ile coğrafya etkileşimleri10, kültür, coğ-

7 Kültür ve coğrafya ilişkileri kapsamında ön plana çıkan başlıca kavramlar arasında yer alan “kül-

türel coğrafya”, “kültür coğrafyası”, “mekân ve coğrafya ilişkisi”, “doğal coğrafya ve kültür”, “be-
şeri coğrafya ve kültür”, “ekonomik coğrafya ve kültür”, “kültür ekonomisi”, “davranışsal coğ-
rafya”, “kimlik ve davranışsal coğrafya”, “kültürel peyzaj”, “kültürel bölgeler”, “kültürel çevre”,
“kültür ve çevresel etki”, “kültürel çeşitlilik”, “kültürel miras”, “kültürel mirasın korunması”, “so-
mut olmayan kültürel miras”, “coğrafi işaret”, “yerel kültür”, “kültürel turizm”, “gastronomi tu-
rizmi”, kültürel mekân”, “coğrafya ve dil”, “dil-kültür bölgeleri”, “kültürel ekoloji”, “kültürel dil
ekolojisi”, “yerel kültür bölgeleri”, “göç ve kültürel yayılım”, “kültürel küreselleşme”, “kültür
alanı”, “kültürel coğrafi görünüm” veya “kültürel mekân”, “kültür tarihi”, “kültürel ekoloji”, “kül-
türel yayılma”, “kültürel bütünleşme”, “kültürel coğrafi geçmiş”, “kültür bölgeleri” ve benzeri te-
rimlerin tamamı da kültür ve coğrafya arasındaki etkileşimleri vurgulayıcı niteliktedir. Söz ko-
nusu terim ve kavramlar aynı zamanda, kültüre etki eden faktörler ile kültür ve folklor etkileşim-
leri üzerinde coğrafyanın ne gibi tesirleri olduğu konusunda fikir sahibi olunmasına katkı sun-
maktadır. Kültür ve coğrafya ilişkilerini ortaya koyan bu terim ve kavramların çokluğu ve karma-
şıklığı, aynı zamanda, kültür ve coğrafya ilişkilerinin ne denli kapsamlı ve çok yönlü olduğunun
da göstergesidir. Söz konusu terim ve kavramlar ile bunlar hakkında kapsamlı bilgi için bk. Gözde
Emekli, “Coğrafya, Kültür ve Turizm: Kültürel Turizm”, Ege Coğrafya Dergisi, S. 15, 2006, s. 51-59;
Irmak Beril Çağlı, Türkiye’de Yerel Kültürün Turizm Odaklı Kalkınmadaki Rolü: Gastronomi Tu-
rizmi Örneği, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul 2012; Ramazan Özey, age; Ertürk, age, s. I-IV; Tanrıkulu, age; Mücahit Yıldırım, “Ta-
rihsel Süreçlerin Kültür ve Turizm Açısından Değerlendirilmesi: Ertuğrul Firkateyni”, Hitit Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 12/2, 2019, s. 498-520.
8 Bu çalışmalardan başlıcaları için bk. Okan Yaşar- F. Örge Yaşar, “Çanakkale Atasözleri ve Coğrafi

Analizi”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, S. 6/9, 2007, s. 95-105; Âdem Başıbüyük-Erdal Akpı-
nar, “Erzincan Atasözlerinin Coğrafi Analizi”, International Periodical For the Languages, Litera-
ture and History of Turkish or Turkic, S. 5/2, 2010, s. 862-77; Ufuk Karakuş-Murat Keçe, “Türk
Atasözlerinde Doğal Çevre Algısı ve Çevre Eğitimi Açısından Önemi”, Zeitschrift für die Welt der
Türken, 4/3, 2012, s. 131-45; Ufuk Karakuş, “Türk Atasözlerinde İklim Algısı ve Coğrafya”, Milli
Folklor Dergisi, S. 13/102, 2014, s. 99-109; Selay Özcan, “Türk Atasözlerinde İklim, Mevsimler,
Hava Olayları ve Halk Takvimi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 8/36, 2015, s. 179-87.
9 Bülent Bayram, “Çuvaş Türklerinin Telif Destanlarında Coğrafya Tasavvuru”, VIII. Uluslararası

Тürkoloji Kongresi-Türk Uygarlığı: Köklü Geçmişten Günümüze, ed. Srdar Dağıstan-vd., Ahmet Ye-
sevi Üniversitesi Yayınları, Ankara 2019, s. 104-110.
10 Bu çalışmalardan başlıcaları için bk. George O. Carney, “Country Music and the South: A Cultural

Geography Perspective”, Journal of Cultural Geography, S. 1/1, 1980, s. 16-33; George O. Carney,
“Geography of Music: Inventory and Prospect”, Journal of Cultural Geography, S. 10/2, 1990, s. 35-
48; George O. Carney, “Music Geography”, Journal of Cultural Geography, S. 18/1, 1998, s. 1-10;
Mehmet Gürbüz-Mehmet Şahin, “Türk Halk Müziği Söz Varlığında Coğrafi Motifler ve Benzerlik

359
AHMET KESKİN

rafya ve inanç turizmi başta olmak üzere coğrafya ve iklimin insanın kültür üre-
tim faaliyetleri üzerindeki etkisi11 gibi folklorun ve coğrafyanın kültür odağında
ele alındığı çok sayıda çalışma gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte, coğrafya ve
halkbilim ilişkileri üzerinde henüz araştırılmayı ve çözümlenmeyi bekleyen çok
sayıda konu ve alanın bulunduğu da görülmektedir. Bu bakımdan hem halkbi-
lim hem de coğrafya alanında çalışan araştırmacıların karşılıklı etkileşim içinde
gerçekleştireceği çalışmalar, ilgili araştırma konuları ve sahaları hakkında daha
ayrıntılı bilgi sahibi olunabilmesini sağlayacak olması bakımından önemlidir.
Coğrafya alanında kültür odaklı çalışmaların belirli bir seviyede iken
halkbilim alanında coğrafya odaklı çalışmaların henüz yeterli düzeyde olmadığı
görülmektedir. Oysa halkbilim, bazı konularda daha belirgin olmak suretiyle,
coğrafya disipliniyle ortak temellere, konu kadrolarına ve çok yönlü etkileşim-
lere sahiptir. İnsanın kültürel yaratımlarının, üretim ve tüketimlerinin, özellikle

Analizi”, Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, S. 9/2, 2012, s. 1633-56; Mehmet Şahin, Türk Halk
Müziğinde Coğrafi Motifler ve Türküler Atlası, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Yayın-
lanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş 2010; M. Sait Şahinalp, “Müzik Coğrafyası Açısın-
dan Bir Araştırma Doğal Ortam Özelliklerinin Türkü Üzerindeki Etkisi”, International Journal of
Social Science, S. S. 5/7, 2012, s. 633-61; Nicolas Canova, “Music in French Geography as Space
Marker and Place Maker”, Socaial&Cultural Geography, S. 14/8, 2013, s. 861-67; Nadire Karade-
mir, “Aşık Veysel’in Şiirlerinde Coğrafi Unsurlar”, Türk Kültüründe Coğrafya-I, ed. Ali Meydan-
Turhan Çetin, Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2015, s. 221-48; Hasan Kara, “Rumeli Türküle-
rinde Coğrafi Motifler”, Uluslararası Sosyal Bilimler Araştırmaları Kongresi Bildirileri, Denizli
2015, s. 831-48; Abdullah Uğur, “Müzik Coğrafyası: Türkülerdeki Coğrafya”, Bilig, S. 74, 2015, s.
239-60; Salihe Koday-Emine Yılmaz, “Osmaniye Türkülerinde Coğrafi Motifler”, Türkiye Coğraf-
yası Araştırmaları, Prof. Dr. Mesut Elibüyük’e Armağan, Pegem, Ankara 2017, s. 527-44; Muham-
met Kaçmaz, “Coğrafi Bir Araştırma Konusu Olarak Müzik Coğrafyası”, Coğrafi Bilimler Dergisi, S.
19/2, 2021, s. 490-511; Haluk Yücel, “Türkülerde Coğrafî Kimlik: Amasya Türküleri”, SSD Journal,
International Conference On Social Sciences&Humanities March 05-06, 2021, (The Proceedings
Book), Ankara 2021, s. 170-75.
11 Alperen Kayserili, Erzurum Şehrinin Kültürel Coğrafyası: Maddi Kültür Öğelerine Göre, Atatürk

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum 2012; Mücahit Yıl-
dırım, vd., “Vezirköprü’de Yöresel Edebi Ürünlerde Coğrafi Etmenler”, Gençlik ve Kültürel Mirası-
mız Uluslararası Kongresi, Samsun 16-18 Mayıs 2014, Bildirileri Kitabı, C 1, Ceylan Ofset, Samsun
2014, s. 473-83; İlknur Çavuşoğlu, Kültürel Coğrafya Açısından Bir İnceleme: Çanakkale İlinde Ge-
leneksel Köy Hayırları, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlan-
mamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale 2015; Rahime Şen, Karşılaştırmalı Bir Kültürel Coğrafya
Araştırması: Samandağ, Yayladağı ve Kumlu (Hatay) Kırsalında Tandır Fırını Üretimi ve Kültürü,
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hatay
2017; Kiraz Sargın, Kültürel Coğrafya Açısından Karahacılı Yörükleri: Serik Örneği, Akdeniz Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Antalya 2019; Elif Coş-
kun, Iğdır’da Yaşayan Azerbaycan Türklerinin Yaşam Tarzının Kültürel Coğrafya Açısından İnce-
lenmesi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Er-
zurum 2020.

360
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

de folklor kapsamındaki masalların, mitlerin, destanların, inanışların, türküle-


rin ve daha pek çok folklor ürününün oluşum ve yayılma biçimleri ile kültürle-
rarası etkileşimleri, göç unsuru da başta olmak üzere çok sayıda konu ve ortak
faktör, folklor disiplininde coğrafi etkenlerin dikkate alınmasını kaçınılmaz kı-
lan hususlardan bazılarıdır. Nitekim folklor ve coğrafya ilişkileri, folklor çalış-
malarında kullanılan temel metin merkezli kuramlardan biri olan Karşılaştır-
malı-Tarihî Metot olarak da bilinen Fin Folklor Yöntemi’nin bir diğer adının da
Coğrafi Yöntem olarak biçimlenmesine yol açacak ölçüde belirgindir.
Gerçekten de bir toplumun inanış biçimlerinden anlatılarına, her türlü gi-
yim-kuşam, beslenme, mimari ve ekonomik faaliyetlerine kadar maddi ve ma-
nevi bütün üretim ve tüketim biçimleri üzerinde coğrafi faktörlerin belirleyici
olduğu açıktır. Bu çerçevede özellikle kültürün folklor bağlamındaki sanatsal ve
estetik üretim ve tüketim faaliyetleri üzerinde, örneğin halk edebiyatı, müzik ve
diğer üretim ve tüketimlerinde, bu çerçevede oluşan bütün türlerde, ürünlerde,
coğrafi faktörlerin, doğanın, çevrenin, etkili olduğu bilinmektedir. Toplumun
coğrafi faktör ve unsurlarla ilgili oluşturduğu geleneksel ekolojik bilgi sistem-
leri, örneğin halk takvimi, hayvancılık ve beslenme gibi alanlardaki inanç, dav-
ranış ve uygulamalar, folklor ve coğrafya etkileşimlerinin çok yönlülüğüne işa-
ret etmektedir. Bu çerçevede yine, Türk kültüründe yer alan kültürel kabullerin,
örneğin bir inanış ve sembol olarak kurdun, birer kült olarak dağın, ağacın, su-
yun tuttuğu yeri, bunlarla ilgili inanış ve anlatıların temellerini anlamak için
bozkır coğrafyasını, bu coğrafyanın kültür üzerindeki etkilerini, asırlar boyunca
ilgili bağlamlardaki insan ve çevre etkileşimlerini dikkate almak kaçınılmazdır.
Bu durum her toplum, kültür ve her türlü kültürel unsur için geçerli olabileceği
için evrensel bir nitelik taşımaktadır.
Toplum tarafından kullanılan dillerdeki çeşitliliğin bölgesel özellikleri ve
farklılıkları da yine büyük ölçüde coğrafi, tarihî ve kültürel etkenlerle şekillen-
mektedir. Toplumun imar ettiği yapılar, yerleşim düzeni başta olmak üzere her
türlü barınma davranışları da coğrafyadan, çevresel faktörlerden doğrudan et-
kilenmektedir. Coğrafi unsurların bir efsane ya da halk hikâyesi içinde, halk he-
kimliği, tarım ve hayvancılıkla ilgili inanç, uygulama ve kabuller, beslenme faa-
liyetlerin, giyim-kuşam biçimleri, kısacası folklorun her tür ve alanı içinde kar-
şımıza çıkabildiği, bir türkünün bütünüyle çevresel faktörlerle biçimlenebildiği,
insanın gündelik yaşamı içinde karşılaştığı her türlü çevresel faktörün folklor
türlerine zengin biçimde yansıdığı görülebilmektedir. Bu durum, folklor ve coğ-
rafya ilişki ve etkileşimlerinin hem temelini oluşturmakta hem de başlıca yan-

361
AHMET KESKİN

sımalarını biçimlendirmektedir. İçinde yaşanılan çevrenin ve bu doğrultuda çe-


şitli çevresel faktörlerin kısa ve uzun vadede folklor türlerini, içeriklerini, bi-
çimlerini, folklorun ve kültürün her türlü unsurunu belirleyebildiğini, değiştirip
dönüştürebildiğini, buradan hareketle de kültür bilimlerinin inceleme alanına
giren her türlü kültürel ürünü ve bu bağlamda folklor ürünlerini biçimlendiren
ana etkenler arasında coğrafi unsurların bulunduğunu gösteren çok sayıda ör-
nek bulunmaktadır. Bütün bu etkenlerle; folklor ve coğrafyanın birbirleriyle
karşılıklı etkileşim içinde bulunan, ortak yönlere, inceleme konularına sahip di-
siplinler olduğu açıkça görülebilmektedir.
Bu bakımdan, henüz kültür bilimleri ve özellikle folklor alanında yeteri
kadar araştırılmamış olduğu görülen kültür ve coğrafya etkileşimleri odaklı ko-
nular üzerinde çeşitli çalışmaların yapılmasının gerekliliği açıktır. Bu kapsamda
oldukça geniş ve disiplinlerarası niteliklere sahip olan kültür, folklor ve coğ-
rafya etkileşimleri bu çalışmada odak bir konu üzerinden, Kızılırmak üzerinde
kurulan köprü ve bu köprü etrafında gerçekleştiği düşünülen olaylara bağlı ola-
rak ortaya çıktığı kabul edilen anlatı, inanış ve ritüellerin oluşumu ve yayılımı
kapsamında incelenmiştir. Bu doğrultuda; bahsedilen folklor ve coğrafya etki-
leşimlerinin bir örneği niteliğindeki, Kızılırmak üzerine inşa edilen köprü ve bu-
nun tarihî süreçteki inanış, anlatı ve ritüel boyutlarındaki yansımalarına odak-
lanan bu çalışmada Bafra Çetinkaya (Gelin) Köprüsüyle ilgili tarihsel süreçte
oluşan inanış, anlatı ve ritüeller, kültür ve coğrafya etkileşimleri bağlamında ele
alınmıştır.
FOLKLOR VE COĞRAFYA İLİŞKİLERİ VE ETKİLEŞİMLERİ ODAĞINDA
KIZILIRMAK
Anadolu topraklarındaki en uzun akarsu olan Kızılırmak, insanlar ve top-
luluklar üzerinde bıraktığı etkilerle, içinden geçtiği bölgelerin halk kültürü
ürünlerinde kendisine sıkça yer bulmuştur. Kızılırmak bir yandan, insanların
yaşamlarına bereket ve kolaylıklar getirmesi bakımından büyük bir sevgiye
mazhar olmuştur. Öte yandan bu bölgelerde Kızılırmak, başta sebep olduğu can
kayıpları olmak üzere, insanlara verdiği maddi ve manevi zararlar nedeniyle
kendisinden çekinilen, etrafında türlü inanış, kabul, anlatı ve ritüellerin gerçek-
leştiği bir coğrafi unsura dönüşmüştür. Kendinden korkulan, zararlarından ko-
runma ihtiyacı hissedilen bir unsur olarak tabulaştırılan Kızılırmak; halk ina-
nışları, uygulamaları ve anonim edebiyat ürünlerinde bir yandan memnun edil-
meye çalışılırken diğer yandan kendisine karşı savunma ve kontrol mekaniz-
malarının geliştirildiği bir olguya dönüşmüştür.

362
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

Coğrafi unsurların sözlü kültür ürünlerine neden ve nasıl yansıdığını an-


layabilmek, bu ürünleri ortaya çıkaran çevresel faktörlerle toplumsal yapı içe-
risinde bunların sosyolojik ve psikolojik açıdan nasıl bir algıyla kabul gördüğü-
nün kavranmasıyla mümkündür. Bu kapsamda öncelikle, Kızılırmak ve onunla
ilgili ortaya çıkan çeşitli inanış, kabul, anlatı ve ritüellerin temelinde; tarih bo-
yunca yaşanan çeşitli olayların, Kızılırmak’ın insanlar üzerinde bırakmış olduğu
sosyolojik ve psikolojik etkilerin sözlü kültürde yeni olay ve düşüncelerle yoğ-
rulmasının temel etken olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Çeşitli sebeplere
bağlı olarak Kızılırmak’ta gerçekleşen kazalar sonucunda bölgede çok sayıda
can kaybının yaşandığı bilinmektedir. Ağırlıklı olarak köprü üstünden veya ka-
yık aracılığıyla karşıya geçme çabaları, serinleme maksadıyla suya girişler, ça-
maşır, bulaşık, kilim vb. eşyaları yıkama amaçlı ırmak kenarında bulunuşlar, do-
ğal afetler ve taşmalar sonucunda meydana gelen kazalar asırlar boyunca şüp-
hesiz çok sayıda can ve mal kaybına yol açmıştır. Bu bağlamda oluşan çok sayıda
ağıt ve anlatının temelinde; gelin alayı geçerken köprünün çökmesi, kendisini
sevdiğinden başkasıyla evlendirmek isteyenler olunca düğün gecesi gelinin in-
tihar etmesi, mutsuz olup baba evine döndüğünde kabul görmeyen veya eşi as-
kerdeyken aile bireyleriyle tartışan gelinlerin kendilerini çaresizce Kızılır-
mak’ın sularına bırakması, çeşitli kazalara bağlı olarak bireylerin, özellikle ço-
cuk ya da gençlerin veya yeni evlenen gelinlerin suya kapılarak hayatlarını kay-
betmesi gibi yaşanılan ya da yaşanıldığına inanılan birtakım çekirdek olayların
yer aldığı anlaşılmaktadır. Söz konusu ağıt ve anlatıların temelindeki öykülerin
çoğu zaman birbirine karışmış olarak yer aldığı, ağıtların ve hikâyelerin anonim
kültürde büyük bir varyantlaşma süreci yaşadıkları görülmektedir.
Bu ve benzeri durumlar bir yandan Kızılırmak’tan daha fazla korunma ge-
reksinimini doğurmuş diğer yandan bölge insanında ve kültürde Kızılırmak et-
rafında biçimlenen çeşitli inanışların, anlatıların, ritüellerin, kısacası folklor
ürünlerinin oluşmasına yol açmıştır. Bu çerçevede Kızılırmak’ın, halk arasında
adeta bir “tabuya” dönüştüğünü ve bazı bağlamlarda adının bile anılmasından
sakınıldığını söylemek gerekmektedir. Kızılırmak’ın kat ettiği çeşitli bölgelerde
gelin alaylarının Kızılırmak köprüsü üzerinden geçerken ırmak suyuna taş, tahıl
ya da kırmızı yazma gibi nesneleri atmaları, Kızılırmak’ın adını anmak yerine
farklı örtmece sözlerin kullanılması12, kültür ve coğrafya etkileşimlerinin Kızı-
lırmak bağlamında şekillenen inanış ve uygulamaların folklor tür ve ürünleri
içindeki başlıca yansımalarıdır.

12 Konu hakkında detaylı bilgi için bk. Keskin, agb, s. 472-73.

363
AHMET KESKİN

Bu kapsamda özellikle, Bafra Çetinkaya Köprüsü’nde de yaşadığına inanı-


lan, gerçekleşen ya da gerçekleştiği düşünülen çeşitli trajik olayların, özellikle
köprünün yıkılması sonucunda gelin alayının yitip gittiğine yönelik inanışların
sözlü kültürde çeşitli anlatılara, hikâyelere, türkülü hikâyelere, ağıtlara konu
edildiği görülmektedir. Bu kapsamda Kızılırmak coğrafyasında biçimlenen en
bilindik ürünler genel olarak Kızılırmak Ağıtları adıyla yaygınlık ve tanınırlık
kazanmıştır. Kızılırmak ağıtı, Kızılırmak türküsü/ağıtı, Anadolu’nun dört bir ya-
nında bilinen ve söylenen, Türk kültürüne mal olmuş çok önemli bir folklor ürü-
nüdür. Çok yaygın olarak bilinen Kızılırmak n’ettin allı gelini nakaratlı ağıtın or-
taya çıkmasına yol açan çekirdek olayın esasen Sivas’ta yaşandığı düşünül-
mekle/söylenmekle birlikte, bu türkünün varyantlarına, Kızılırmak’ın geçtiği
pek çok bölgede rastlamak mümkündür. TRT repertuvarında 428 numarayla
kayıtlı bulunan Köprüye Varınca Köprü Yıkıldı (Kızılırmak) adlı türkü Sivas’tan,
2412 numarayla kayıtlı bulunan Kızılırmak Parça Parça Olaydın adlı türkü ise
Nevşehir’den derlenmiştir. Ağıtın, aynı öyküye dayandırılarak Kırşehir’de de
yaygın olarak aktarıldığı görülmektedir. Kırşehir’de anonim bir “türkü” olarak
aktarımı gerçekleştirilen ve Kırşehirli Âşık Said’in şahit olduğu bir olay üzerine
söylediği ifade edilen bu ağıtın Çorum Merkez ve Dodurga’dan, Sivas Şar-
kışla’dan derlenmiş varyantları da bulunmaktadır. Kızılırmak’ta, başta gelin
ölümleri olmak üzere, çeşitli can kayıplarına bağlı olarak ortaya konulmuş, ben-
zer konudaki ve özelliklerdeki ağıtların sayısı oldukça fazladır13. Bu örneklerin
çeşitliliği ve yaygınlığı; çalışmaya konu olan inanış, anlatı ve ritüellerin temelin-
deki olayların ve buna bağlı icra edilen ağıtların Kızılırmak köprüsünden geçen
gelin alayının yaşadıkları kazaya dayandırılarak birçok yerde aktarımı süren
halk bilgisi ürünleri olduğuna işaret etmektedir. Toplumu derinden etkileyen
olayların sözlü kültür aracılığıyla yaygınlık kazanarak farklı dönem ve bağlam-
larda benzer biçimlerde aktarılmasına örnek teşkil eden bu ağıtı doğrudan bir

13 Kızılırmak ağıtlarının yayılım alanları ve varyantları hakkında kapsamlı bilgi için bk. Cahit Ob-
ruk, Kırşehirli Aşık Said, Ulus Matbaası, Ankara 1983, s. 157-160; Baki Yaşa Altınok, Öyküleriyle
Kırşehir Türküleri, Destanları, Ağıtları, Oba Yayıncılık, Ankara 2003, s. 9-11, 173-74, 196-97, 242-
43, 376, 483; D. Ali Arslan, “Death and the Death of the Young People in Turkish Culture: Mour-
ning and Waling (Agit) in Turkish Folklore”, Journal of Human Sciences, S. 8/1, 2006, s. 11-12;
Nesrin Feyzioğlu, “Gelin Ağıtları Üzerine Bir Değerlendirme”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araş-
tırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 17/43, 2010, s. 84; M. Mete Taşlıova, Sözlü ve Yazılı Kaynaklarla
Çorum Halk Şiiri Antolojisi. Aşıklar, Ozanlar, Şairler, Çorum Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Yayınları, Çorum 2008, s. 309-10; M. Öcal Oğuz, vd., 2005 Yılında Çorum’dan Derlenen Ağıtlar, Gazi
Üniversitesi Çorum Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Topluluğu Yayınları, Ankara 2006, s.
33-38, 57-58; Salahaddin Bekki, Baş Yastıkta Göz Yolda. Sivas Türküleri, Kitabevi Yayınları, İstan-
bul 2004, s. 145-46; H. Vahit Bulut, Kırşehir Halk Ozanları, Filiz Yayınları, Ankara 1983, s. 49; İs-
mail Doğan, “Kırşehir’de Kızılırmak Üzerine Söylenen Türküler”, Milli Folklor Dergisi, S. 3, 1989,
s. 27-29; Şükrü Elçin, Türkiye Türkçesinde Ağıtlar, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990, s. 139.

364
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

yerleşim alanına, tek ve net bir yapıya, yaşanmış olduğu bilinen kesin bir olaya
ya da bir anlatıya dayandırarak açıklamak çok doğru olmayacaktır. Bu bakım-
dan söz konusu olayın gerçekten Bafra Gelin Köprüsü’nde mi ya da yalnızca bu
köprü bağlamında mı gerçekleştiğinin sorgulanması yerine Kızılırmak ağıtla-
rını, Kızılırmak’ın geçtiği birçok bölgede karşımıza çıkan, pek çok varyanta sa-
hip bir sözlü kültür ürünü olarak değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır. Bu
bağlamda; ağıtlara, anlatılara, inanışlara ve ritüellere konu olan olayın ilk ya da
tek olarak nerede oluşup nereye nereden ulaştığı gibi konularla ilgili kesin ka-
nıtlara ulaşmanın güçlüğü de bu bağlamda özellikle vurgulanmalıdır.
ÇEKİRDEK OLAY: KIZILIRMAK SUYU, GELİN KÖPRÜSÜNÜN YIKIL-
MASI VE GELİN ALAYININ BOĞULMASI
Dönemin Ulaştırma Bakanı Ali Çetinkaya tarafından 1936 yılında imar
emri verilerek 1937 yılında inşası tamamlanan, buna ithafen “Çetinkaya Köp-
rüsü” şeklinde adlandırılan, günümüzde Bafra’daki mevcut konumunda eski-
den “Gelin Köprüsü” adı verilen bir köprünün bulunduğu bilinen bu köprünün
günümüzde de halk arasında “Gelin Köprüsü” şeklinde adlandırıldığı görülmek-
tedir. Söz konusu köprü etrafında toplumsal hafızada bir takım inanış ve anla-
tıların geçmişten günümüze korunarak bugün de icrasına devam edilen ritüel-
lere temel teşkil ettiği dikkati çekmektedir. Baskın anlatıya göre eski dönem-
lerde bir gelin alayı köprüden geçerken, yaşanan bir olay sonucunda köprü yı-
kılmış ve tüm alay suda boğulmuş, söz konusu köprünün yerine başka köprüler
ve nihayet bugünkü Çetinkaya Köprüsü yapılmıştır. Sahada gerçekleştirilen
derleme çalışmaları göstermektedir ki günümüzde Çetinkaya Köprüsü olarak
anılan ve geçmişte “Gelin Köprüsü” adı verilen alanda gerçekleştiğine inanılan
dramatik olay yüzyıllar içinde birincil sözlü kültür ortamında ağızdan ağıza, ku-
laktan kulağa aktarılarak toplum üzerinde derinlikli bir etkiye sahip olmuştur.
Bu çerçevede hâkim anlatı ve bu anlatıya temel teşkil eden çekirdek olay; bilin-
meyen bir dönemde, bir düğün alayının köprüden geçerken, düğün alayını taşı-
yan atların bir kartaldan ürkmesi sonucunda çıkan kargaşaya bağlı olarak köp-
rünün yıkılması, gelin ve damat dahil olmak üzere gelin alayındakilerin tama-
mının suya kapılıp gittiği, kurtarılamayarak yaşamlarını kaybetmiş oldukları
üzerine temellenmektedir. Toplum hafızasında ve sözlü kültürde yaygın inanç
ve anlatılara göre yok olan gelin alayının anılması amacıyla, ilgili olayı takip

365
AHMET KESKİN

eden asırlar boyunca, evlenen her çiftin bu köprüye giderek buradan geçmesi,
köprüye üç tane taş atması gibi ritüeller icra edilegelmektedir14.
Köprüdeki gelin alayının ırmakta yitip gitme hadisesi çoğu zaman bir
köprü yıkımına bağlı gerçekleştiği kabul edilip anlatılar yaygın olarak bu bağ-
lamda biçimlenmiş olsa da toplumsal hafızada ve anlatılarda bu olayın bahsi ge-
çen tahta köprüde değil köprünün olmadığı dönemlerde taşımacılığın sal ile ya-
pıldığı zamanlarda ırmağa ani gelen bir sel ile düğün alayının telef olması şek-
linde gerçekleşmiş olduğuna yönelik kabullerin de mevcut olduğu görülmekte-
dir. Bu bakımdan, söz konusu hadisenin bir köprü etrafında gerçekleşip gerçek-
leşmediği, hangi dönemde ve tam olarak nerede, hangi bölgede, çevrede gerçek-
leştiği gibi konularla ilgili kesin bilgilere ulaşmanın güçlüğünü tekraren vurgu-
lamak gerekmektedir. Günümüzde Kızılırmak etrafında gelin alayının yok ol-
ması ile ilgili anlatılanların, inanışların ve günümüze yansıyan ritüellerin teme-
linde bir köprünün ve bu köprü etrafında gerçekleşmiş tek bir olayın söz ko-
nusu edilmesi mümkün ve doğru olmayacaktır. Bir başka ifadeyle; Anadolu’nun
pek çok yöresinde Kızılırmak, köprü ve gelin etrafında biçimlendiği görülen
türlü inanış, anlatı ve ritüellerin tek bir yere, yapıya, tarihe ya da olaya doğru-
dan bağlanması yanlıştır. Burada elbette ki çeşitli çekirdek olaylar ve deneyim-
ler söz konusudur. Folklor ve coğrafya etkileşimleri bağlamında, yine sözlü kül-
tür ve tarih ilişkileri çerçevesinde gerçekleşen ya da gerçekleştiğine inanılan bu
olayların sözlü kültür ortamında çekirdek olaylar kapsamında farklı ortamlara
yayılarak türlü inanış ve anlatılara, ritüellere yol açması şeklinde gerçekleşen
bir süreçten söz etmek mümkündür.
Kızılırmak örnekleminde gerçekleşen çeşitli taşkınlar veya kazalar tarih
boyunca, şüphesiz çok sayıda can kaybının yaşanmasına yol açmıştır. Bu doğ-
rultuda köprü üzerinden geçerken yaşanan hadiselerin travmatik olarak bırak-
tığı etkilerin anlatılara, inanışlara, tabulara, ritüellere dönüşmesi son derece
olağandır. Burada bir bakıma, insan doğa etkileşiminin ve bir tür mücadelesinin
kültür ve coğrafya ilişkileri kapsamında gerçeklikten inanca, kültüre, ritüele,
anlatılara yansımaları bağlamında insanların karşıdan karşıya geçme zorunlu-
lukları bulunan bir ortamda sürekli korku ve daha önemlisi kayıplar yaşaması,
yaşananların kültürel hafızada muhafaza edilerek çekirdek olayların başta halk
anlatıları ve inanışlarla ilgili bilgi ve tecrübelerin gelecek kuşaklara aktarılması

14 Konu hakkında bk. Havana Tuğçe Yılmaz, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent
İmgeleri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Samsun 2019, s. 62-63; Zekeriya Özkan, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları ve Uygulama-
ları, Ondokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Samsun 2012, s. 96, 116-17. Özkan, agt., s. 96.

366
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

söz konusudur. Böylece coğrafi ve çevresel etkenlere bağlı olarak gerçekleşen


tarihî hadiselerin insan ve toplum yaşamında, zihinlerde bıraktığı tesirlerin çe-
şitli inanış, anlatı, sözlü şiir, ritüel gibi kültürel ürünlerde yeniden biçimlendiri-
lerek toplumsal hafızada yaşatılmış olduğu belirtilebilir.
Köprü etrafında biçimlenen, her evli çiftin mutlaka Bafra Çetinkaya (Ge-
lin) Köprüsü’ne giderek bu köprüden geçmesi, bu esnada suya taş ya da para
atması, dilek ve adaklarda bulunması, dua etmesi şeklinde beliren olgularla, ya-
şandığına inanılan ilgili hadise(ler)in anımsanması, anımsatılmasıyla birlikte,
benzer olayların yaşanmaması adına ortaya çıktığı düşünülebilir. Burada ilgili
hadisenin zihinlerde yaşatılması, bir bakıma tabulaşan, korkulan bir unsur ha-
line gelen Kızılırmak’a ve üzerine inşa edilen köprüde yaşandığı kabul edilen
olayların yeniden yaşanması olasılığına karşı korku ve korunma odaklı yakla-
şımların yine korunma temelinde saygı ile bütünleştiği görülmektedir. Bu şe-
kilde köprü etrafında oluşan inanış, anlatı ve ritüellerin yalnızca coğrafi ve kül-
türel-folklorik olarak değil; sosyolojik, psikolojik ve hatta mitolojik bir boyut
kazanması durumu söz konusu olmaktadır. Bugün halen bilinerek ya da far-
kında olunmadan, düğünü gerçekleşen çiftlerin mutlak surette köprüyü ziya-
rete gitmesi, aynı tarihî kaynaktan ve kültürel kabullerden beslenilerek ilgili ri-
tüellerin icra edilmesi anlamına gelmektedir. Bu bakımdan söz konusu ziyaret
ritüeli ve buradaki pratikler; mitolojideki bir olayın ilk defa yaşandığı anın ha-
tırlanarak, kökendeki hadiseye dönülerek olası kaosun ortadan kaldırılması ve
düzenin sağlanması, mevcut düzenin korunması şeklindeki anlayışın Çetinkaya
Köprüsü bağlamında yeniden uygulanmasıdır.
Folklor ve coğrafya ilişkileri de tıpkı diğer disiplinler arasındaki ilişki-
lerde olduğu gibi farklı konular üzerinden belirginleştirilmesi gereken bir hu-
sustur. Bu bakımdan güncel olarak bir inanış, anlatı, gelenek, kabul ya da ritüel
olarak karşımıza çıkan herhangi bir olgunun kültürel ve folklorik olarak esasen
toplum tarihi ve yaşamı için ne denli “hayati” olduğunun bir göstergesi olan bu
durum coğrafya, insan ve kültür arasındaki etkileşimlerin de dikkat çekici bir
yansıması olarak belirmektedir. Bafra Gelin Köprüsü bağlamında tarihsel sü-
reçte oluşan inanış, anlatı, ritüeller ve bunların günümüze kadar yansımış ol-
ması göstermektedir ki insan ve çevre arasındaki etkileşimlerin kültüre yansı-
maları çok boyutlu ve derinliklidir. Burada inanışların ve anlatıların varlıklarını
bir ritüel bağlamında sürdürmeye devam etmeleri, yüzyıllar içindeki bilgi ve
tecrübe aktarımı, inanışların anlatılara, anlatıların ritüellere dönüşerek yaşa-
maya devam etmesi, folklor türleri ve alanları arasındaki etkileşimlerin de dik-
kat çekici bir örneğidir. Bir başka ifadeyle tarihî olarak yaşandığına inanılan bir

367
AHMET KESKİN

olay ya da olaylar halk arasında temelleri kültlere ve köklü inanışlara dayanan


olgularla bütünleştirilerek asırlar boyunca halka halka genişlemiş, yeni nesil-
lere bilgi ve hafıza aktarımı, oluşturulan ritüeller aracılığıyla bu şekilde günü-
müzde de varlığını sürdürmeye devam etmiştir.
“GELİN KÖPRÜSÜ” ZİYARET RİTÜELİNİN FOLKLOR VE COĞRAFYA
İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Aktarılan bilgi ve yapılan değerlendirmelerin de işaret ettiği üzere Bafra
Gelin Köprüsü etrafında biçimlenen inanışlar ve anlatılar asırlar boyunca sözlü
kültürde geniş bir yayılma alanı bulmuştur. Böylece, köprü etrafında, günü-
müze de yansımaları bulunan söz konusu inanış ve anlatıların, bir ziyaret ritü-
eliyle varlığını sürdürdüğü görülmektedir. Bu çerçevede günümüzde, evlenen
çiftlerin mutlaka gerçekleştirmesi gereken bir ritüel olarak düğün konvoyu eş-
liğinde Çetinkaya Köprüsü’ne gelerek köprüden geçmeleri, burada çeşitli dilek-
ler dileyerek üç tane taşı veya demir parayı köprü üzerinden Kızılırmak’a atma-
ları toplum tarafından, düğünü olan her çiftin veya sünnet çocuklarının mutlaka
gerçekleştirmeleri gereken bir ritüel olarak dikkat çekmektedir. Günümüzde bu
hadisenin temelindeki inanışlar, anlatılar, kabuller bütünüyle hatırlanmıyor ya
da bunların temelleri derinlemesine bilinmiyor veya kısmen unutulmuş olsa da
kültürel bellekte yer tutan bu inanış, anlatı ve kabullerin yansımaları halen sos-
yokültürel bir unsur olarak ilgili ritüel aracılığıyla korunmaktadır.
Bafra Gelin Köprüsü’nde gerçekleştirilen; evlenen her çiftin, gelin ve da-
madın birlikte köprüyü ziyaret ederek dua etmesi, dilek dilemesi, yerden aldığı
üç taşı veya demir paraları suya atması, sonuçta köprüden geçerek bir ritüeli
gerçekleştirmesi, coğrafyanın ve doğal faktörlerin halk inanışlarına, anlatılarına
ve ritüellere yansımasının ilginç bir örneğidir. Günümüzde neden gerçekleşti-
rildiği bilinsin ya da bilinmesin, her çift tarafından düğün sürecinde yapılan bir
ritüel olarak varlığını sürdürmektedir. Burada, yaşanmış olan veya toplum ta-
rafından yaşandığına inanılan bir tarihî hadiseye bağlı olarak gelişen çekirdek
olay etrafında biçimlenen anlatıların sözlü kültürde ortaya çıkardığı türkülü
hikâye-ağıt-halk hikâyesi formlarında oluşan ürünlerin sözlü kültür aracılığıyla
uzun asırlar boyunca dalga dalga genişlemek suretiyle anlatılarak toplumsal ha-
fızada köklü bir yer edinmesi ve nesiller arasında aktarılan bu anlatıların aynı
zamanda çeşitli inanış ve ritüellerle bütünleşmesi durumu, coğrafya ve folklor
ilişki ve etkileşimlerinin bir köprü örneklemindeki ilginç yansımaları olarak be-
lirmektedir. Buna göre, insanların çevresel faktörlere bağlı olarak güvenli bir
şekilde karşıdan karşıya geçmek amacıyla inşa ettikleri yapıların geçmiş dö-

368
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

nemlerde çeşitli etkenler nedeniyle sürekli yıkılması ve bu kapsamda gerçekle-


şen hadiselerin sözlü kültür ve tarih ilişkileri çerçevesinde kültürel hafızada
asırlarca korunarak inanış, anlatı ve ritüel düzleminde günümüze kadar ulaş-
ması; insan, kültür ve çevre etkileşiminin dikkat çekici bir örneği olarak karşı-
mızda duran bu ziyaret ritüeli ile süregelmektedir. Günümüzde halen canlı bir
şekilde yaşatılan bu ritüel, toplumsal hafıza ile mekân ilişkisini çarpıcı bir bi-
çimde örneklemektedir.
Bafra için önemli bir kültürel simge olan Çetinkaya Köprüsü’nün halk ara-
sında “Gelin Köprüsü” olarak bilinip adlandırılmasına yol açacak kadar köklü
temellere sahip olan inanış ve anlatılarla günümüzde evlenenler, sünnet edilen-
ler tarafından ziyaret edilmesinin temelinde çok yönlü sosyolojik, coğrafi, teo-
lojik, psikolojik ve kültürel faktörler, çalışma aracılığıyla ele alınan konunun çok
yönlü ve karmaşık yapısını oluşturmaktadır. Bu faktörler dikkatle incelendi-
ğinde, burada icra edilen ritüelde arınma ve korunma, kültürel hafızayı ve anla-
tıları, bilgileri canlı tutarak olası zararlardan korunma, coğrafi bir unsur etra-
fında gerçekleştirilen bir eylemle sosyolojik, psikolojik ve kültürel olarak gerek-
lilikleri yerine getirerek rahatlama gibi çok yönlü işlevlerin ve temellerin belir-
ginleştiği anlaşılmaktadır.
Gerçekleştirilen ritüelin öte yandan, Türk kültüründeki atalar kültü ile de
birleşen bir derinliğe sahip olduğu ifade edilmelidir. Çünkü burada; icra edilen
ritüel aracılığıyla, kaybedilen insanların anılması, sosyal ve kültürel bellekte ya-
şanan hadisenin/hadiselerin ve kaybedilenlerin kutsanarak ziyaret fenome-
nine dönüşen bir yapı içerisinde adına adeta “gelin-damat kültü” diyebileceği-
miz bir durumun oluştuğu açıkça görülebilmektedir. Bu anlamda icra edilen ri-
tüel, bir gelin damat anma kültünün, inançlar ve anlatılarla birleşiminden or-
taya çıkmış, senkretik ve çok katmanlı bir ritüel özelliği taşımaktadır. Başlıca
konusu dünyanın yaratılması, çeşitli kuralların ve toplumsal ortak normla-
rın oluşması ve anımsanması niteliği taşıyan ritüel, yaratılış sürecini can-
landıran arkaik ve geleneksel kültürel bir olaydır. Bu bağlamda ziyaret edi-
len coğrafi mekân, orada yaşandığı düşünülen olayların ve kaybedilenlerin ruh-
larının anılmasının, kutsanmasının yanında, Kızılırmak’tan gelebilecek benzer
zararların önlenmesine yönelik bir korunma ritüeline de işaret etmektedir. Bu
bakımdan ziyaret edilen ve anılan yalnızca ilgili olayda kaybedilen gelin-damat
alayı değil aynı zamanda su kültü bağlamında kutsal kabul edilmekle birlikte
kendisinden korkulup çekinilen bir olgu niteliğindeki Kızılırmak’ın tekrar “can
yakmasını”, “incitmesini”, “kana bula(n)masını” önlemektir. Bu yaklaşımla de-
ğerlendirildiğinde, çiftlerin ırmağa attıkları taşların ya da demir paraların birer

369
AHMET KESKİN

kansız kurban, saçı15 kapsamında ele alınması mümkündür. Düğünlerde ol-


dukça yaygın bir ritüel olan saçının geçmiş tarihî olaylarla ilişkilendirilerek bu
olayın tekrar gerçekleşmesini engellemek amacıyla mekân hafızası bağlamında
kültürel bellekteki ve inanışlardaki diğer unsurlarla bütünleştirilerek bu ziya-
ret ritüelinde ve ilgili eylemlerde bu şekilde karşımıza yeniden çıkıyor olması,
kültür, folklor ve coğrafya etkileşimlerinin çarpıcı bir yansımasıdır.
Köprü ziyareti ritüeliyle bir taraftan toplumsal hafızada yaşanan olay
anımsanıp yeniden canlandırılarak taze tutulmakta, diğer taraftan ise bu olayın
tekrar etme riskine yönelik bir korunma ritüeli gerçekleştirilmiş olmaktadır.
Mitik anlayıştaki ve mitlerdeki, gerçekleşen bir olayın ilk yaşandığı ana geri gi-
derek onun anlaşılmasını ve yeniden tekrar etmesinin ya da etmemesinin sağ-
lanmasını mümkün gören bu anlayışın, mevcut düzenin korunması ya da olası
düzensizliğe karşı düzenin tesis edilmesi şeklindeki temel kaos-kozmos birlik-
teliğiyle olan köken bağlantısı da açıktır. Bu bakımdan ritüelin halk inanışlarıyla
ve kabulleriyle, anlatılarıyla bütünleşen senkretik bir yapısının bulunduğu da
özellikle vurgulanmalıdır.
Öte yandan yalnızca normal yollarla evlenen çiftlerin değil sevdiği kızı çe-
şitli nedenlerle kaçıranların da köprüyü ziyaret ederek buradan geçmesi16, bu
bağlamda yalnızca normal biçimde evlenen gelin damat ve düğün alaylarının
değil sünnet çocuklarının ve kız kaçıranların da köprüyü ziyaret etmesi söz ko-
nusudur. Buna ek olarak özellikle bölgedeki bu ritüelin temellerinin, büyüye
karşı geliştirilen bir korunma yöntemi olduğuna yönelik kabuller de dikkati
çekmektedir. Dolayısıyla da Bafra’da evlenen her çiftin ve sünnet çocuklarının
yürüyerek Çetinkaya Köprüsü’nden geçmesinin temelinde, “uğursuzlukları ber-
taraf etme”17 inanış, anlayış ve dileğinin yer aldığı da belirtilebilir. Bu bakımdan,
Çetinkaya Köprüsü’nden düğün alaylarının geçmesinin sebebi yalnızca ilgili ta-
rihî hadiseye dayandırılmamalıdır. Eğer varsa “cazuluğun” yani büyünün bozul-
ması için köprünün üzerinden geçilerek arınmanın sağlanacağı inancının varlı-
ğına yönelik görüşler18 bu bağlamda dikkatle değerlendirilmelidir. Bu çerçe-

15 Ziyaret fenomeni, inanç ve ritüel ilişkileri hakkında bk. Erdem Akın, “İnançsal Yapıların Yeme-
İçme Kültürü Oluşumundaki Rolü: Siirt, Diyarbakır ve Mardin’de Ziyaret Fenomeni”, Ritüelleri ve
Anlatılarıyla Kutsal Mekânlar (Güneydoğu Anadolu Bölgesi Örneği)-II, ed. Rezan Karakaş), Para-
digma Akademi, Çanakkale 2021, s. 204-36.
16 Özkan, agt, s. 138.
17 Halim Bulutoğlu, Samsun. Seçil Ofset, İstanbul 2006, s. 12.
18 Alptekin Ahıshalıoğlu, Bafra … Ah Bafra… Postiga Yayınları, İstanbul 2011, s. 356’dan aktaran,

Özkan, agt, s. 116-117.

370
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

vede eğer gelin ve damada böyle bir büyü uygulaması yapılmışsa, “büyük su-
dan” geçildiğinde bu büyünün ya da uğursuzluğun ortadan kalkacağına, eğer bu
işlem yapılmazsa büyünün bozulmayıp uğursuzluğun devam edeceğine yönelik
kabullerin19 dayandığı antropolojik temel, konuyu kültür, folklor, anlatı ve ina-
nışlar bağlamında daha etraflı değerlendirmeyi gerektirmektedir. Söz konusu
olayı doğrudan ilgili suya kapılıp giden düğün alayı hadisenin anımsanmasına
yönelik bir gelenek ya da arınma temelinde gerçekleştirilen basit bir ritüel ola-
rak görmek yerine; insan, kültür, inanış, folklor ve coğrafya ilişkileri bağla-
mında bütüncül ve derinlemesine değerlendirmek yerinde olacaktır. Bu açıdan
Çetinkaya Köprüsü’nün çok yönlü bir ziyaret mekânına ve fenomenine dönüş-
mesine yol açan etkenlerin yalnızca yaşanan bir tarihî hadise üzerinden çekir-
dek olayın hatırlanması/hatırlatılması bağlamında değerlendirilmesi eksik bir
tutum olacaktır. Bu ritüeli; eşik atlama, arınma, kötülüklerin köprünün bir tara-
fında bırakılması bağlamında kötülüklere, kötü ruhlara ve enerjilere karşın
köprüden geçirme hususunun köprü sembolü ve metaforu ile bütünleşmesiyle
ilişkilendirmek daha doğru olacaktır. Bu bakımdan halk inanışlarında ve ritüel-
lerinde Çetinkaya Köprüsü ile ilgili hususlar iç içe geçmiş, senkretik ve derinlikli
bir yapısal bütünlük kazanmıştır, demek yanlış olmayacaktır.
Görüldüğü gibi esasen Çetinkaya Köprüsü etrafında gerçekleştirilen bu
ritüel odağında ve ilgili ziyaretlerde, tarihî hadisenin anımsanarak toplumsal
hafızanın diri tutulması, yani bu köprü üzerinde böyle bir hadisenin gerçekleş-
miş olduğunun yeni nesillere bir bilgi olarak aktarılarak kuşaklararasında bilgi
transferi söz konusu edilmektedir. Folklor tür ve ürünlerinin en temel işlevle-
rinden biri olarak bilginin yeni nesillere aktarılması durumunun tipik bir yan-
sıması olarak yine Türk kültüründe çok önemli bir yer tutan atalar kültüne da-
yalı bir ritüel aracılığıyla hadisenin ilk gerçekleşme anına gidiş de söz konusu-
dur. Toplum, kansız kurban çerçevesinde saçı niteliği taşıyan adak ve dileklerle,
atılan taş veya paralarla söz konusu hadisenin ilk gerçekleşme anına giderek,
bu hadisenin tekrar gerçekleşmesini engellemeye yönelik bir arkaik bilgi siste-
mini işleterek olası düzensizlik ve zararlara karşı kendini korumaktadır. Arın-
dırıcı niteliğiyle köprü ve altından akan Kızılırmak suyu, üzerinden geçenleri
her türlü kötülükten koruyan, kurtaran sosyokültürel ve psikolojik bir sembole
dönüşmekte, ilgili ritüel de bir arınma ritüeli niteliği taşımaktadır.

19 Özkan, agt, s. 134.

371
AHMET KESKİN

BAFRA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜYLE İLGİLİ İNANÇ, ANLATI VE RİTÜ-


ELLERİN MEDYA, HALK KÜLTÜRÜ VE POPÜLER KÜLTÜR İLİŞKİLERİ
KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Çetinkaya Köprüsü bağlamında oluşan inanış, anlatı ve ritüellerin geçmiş-
ten günümüze aktarımındaki süreklilik ve yoğunluk, bunların halk kültürü çer-
çevesinde başka anlatı ve ürünlerle de ilişkilendirilmesine yol açmıştır. Böylece
Çetinkaya Köprüsü, bir anlamda Kızılırmak’la ilgili yaşandığına inanılan köprü
yıkılması ve düğün alay(lar)ının yok olması başta olmak üzere kayıpların da bir
sembolüne dönüşmüştür. Bu kapsamda, evlilik süreciyle ilgili yaygın bir meta-
for özelliği taşıyan köprü, bir geçiş sürecini de ifade edecek biçimde sembolik
olarak çeşitli inanç ve anlatılarla bütünleştirilerek, Çetinkaya Köprüsü’nün dü-
ğün, evlenme ve arınma odağında popüler kültürle de ilişkili bir konumda bu-
lunmasına yol açmıştır. Bu çerçevede özellikle sosyal medyada yapılan payla-
şımlarda, çeşitli gazete ve özellikle internet haberlerinde, köprü hakkında yapı-
lan birtakım yanlış ya da eksik değerlendirmelerin ve bilgi aktarımlarına yer
verildiği görülmektedir20. Bu doğrultuda Bafra Çetinkaya Köprüsü ile özellikle
Neşet Ertaş’ın icrasıyla geniş kitlelerce tanınan “Geçti Gelin Köprüden” türküsü
arasında bir bağlantının kurularak, ilgili türküye konu edilen olayların Çetin-
kaya Köprüsü etrafında gerçekleştiği düşünülen olay ve anlatılarla bütünleşti-
rildiği görülmektedir. Ancak, söz konusu bütünleştirmenin folklor ve coğrafya
ilişkilerinden çok, halk kültürü ürünlerinin sanal ortamdaki yanlış veya eksik
bilgi içeren paylaşım ve değerlendirmelerle bütünleştirilerek popüler kültür
ürünü haline dönüşmesi bağlamında değerlendirilmesi yerinde olacaktır.
Çünkü, “köprü” ile “gelin” arasında kurulan ilişkileri doğrudan Çetinkaya Köp-
rüsü etrafında kümelemenin herhangi geleneksel bir temelinin bulunmadığı,
konunun bu yönde geniş kitlelerce kabul edilmesinde, internet merkezli yanlış
haberlerin temel etkenler şeklinde belirdiği dikkati çekmektedir.
Bu bütünleştirmenin öte yandan, kültürdeki geçiş dönemleri21 ve eşik at-
lama , özellikle de düğün ve köprü ilişkileri temelinde geliştiği görülmektedir.
22

20 Konu, yerel ve ulusal çeşitli gazetelerde, internet haberlerinde; “Bu köprüden geçmeyen gelin,
düğün salonuna gitmiyor”; “Neşet Ertaş’ın ‘Köprüden geçti gelin’ türküsüne konu olan köprüde
gelenek devam ediyor”, “Samsun’un Bafra ilçesinde Kızılırmak Nehri üzerinde bulunan, Neşet Er-
taş’ın ‘Köprüden geçti gelin’ türküsüne konu olan Çetinkaya Köprüsü’nde gelin damatlar uzun
yıllardır dilek tutup suya taş atmadan düğün salonuna gitmiyor” gibi metinlerle ele alınmıştır. Bu
haberler, köprünün ve bu bağlamda biçimlenen inanç, anlatı ve ritüellerle ilgili birtakım yanlış
ilişkilendirmelerin oluşması ve yayılması sürecine temel teşkil etmiştir.
21 Geçiş dönemleri hakkında detaylı bilgi için bk. Arnold. V. Gennep, The Rites of Passage, The Uni-

versity of Chicago Press, Chicago 1960.


22 “Geçiş ritüelleri” kuramı üzerine inşa edilen “eşiksellik” hakkında ayrıntılı bilgi içi bk. Victor

Turner, Ritüeller. Yapı ve Anti-Yapı, İthaki Yayınları, İstanbul 2018.

372
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

Bu doğrultuda insan yaşamı için önem arz eden geçiş dönemlerinden biri olan
evlenme-düğün sürecinin bir eşik atlamayı, bekarlıktan aile kurmaya, bireysel-
likten toplumsallığa bir geçişi de sembolize etmesi söz konusudur. Bu bakımın-
dan “köprü” ve “gelin” ilişkilerinin sözlü kültürde çok fazla etkileşime giren ve
dolayısıyla da birbiriyle bütünleşen bazen de karıştırılan inanış, gelenek, eylem
ve söylemlere yol açtığı görülmektedir. “Geçti Gelin Köprüden” adlı türkü ile
Bafra Çetinkaya (Gelin) Köprüsü arasında kurulan ilişkiler de bu kapsamda dik-
kat çekici bir örnek olarak belirmektedir. Öyle ki günümüzde bizzat Bafra’da,
gelinin baba evinden alınması ya da Çetinkaya Köprüsü üzerinden geçirilmesi
sırasında katılımcılar tarafından “Köprüden Geçti Gelin” türküsünün icra edil-
diği görülmektedir23. Ancak bu eylem ve söylem birlikteliğinin gelenekten,
sözlü kültürden değil; popüler kültürden ve yanlış ilişkilendirmelerden beslen-
diğini belirtmek yanlış olmayacaktır.
Geçiş dönemlerinde ve özellikle evlilik sürecinde gerçekleştirilen eylem
ve söylemlerde “gelin” ve “köprü” arasında bağlantı kurulmasına bağlı inanç ve
uygulamalara yalnızca Bafra’da değil, Türkiye’nin pek çok yöresinde rastlamak
mümkündür. Örneğin, Osmaniye Düziçi’nde düğünün son günü gelin babasının
evinden alındıktan sonra, Köprüden Geçti Gelin türküsü eşliğinde bir köprüden
geçirilmekte, köprünün orta yerine gelindiğinde düğün alayı hep beraber halay
çekip, oynamaktadır24. Ayrıca, bu türkünün esasen bir Elâzığ türküsü olduğuna
yönelik kabuller de vardır. Yazılı anlamda ilk defa 1937 yılında yayınlanmış
olan Elazığ Halk Oyunları ve Türküleri kitabında rastlanılan, aslında bir Harput
türküsü olarak Elazığ’dan TRT arşivine Mendilim İşle Yolla ismiyle derlenip kay-
dedildiği bilinen Köprüden Geçti Gelin türküsünün on yıllardır Elâzığ mahalli sa-
natçılarının kayıtları ve icralarıyla yaşadığı, günümüzde de Elâzığ mahalli sa-
natçılarının en sık okuduğu ezgilerden biri ve Sıtkı Demirci’nin okuyuşu ile Ne-
şet Ertaş’ın okuyuşu arasında yakınlık olduğu görülmektedir25.
Bütün bunların yanında, doğrudan Neşet Ertaş’ın; “…Şimdi asırlar bo-
yunca gelen, örneğin ‘Köprüden Geçti Gelin’ bizim asırlar boyunca gelen halay
havamızdır. Köylüler davul zurnayla halay çekerler, söylerler. Bizimkiler çalar

23 İlknur Hacıoğlu, Bafra Guide 2000, Yakın Doğu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü Mezuniyet Tezi, KKTC 2001, s. 41
24 Enise Kılıç, “Ritüelleri Yöneten Davulcu ve Zurnacıların Modern Toplum Yaşantısındaki Yeri”,

Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, 2012, S. 1/1, s. 354-55.


25 http://www.semsettintasbilek.com/yazi-ve-makalelerim/300-kopruden-gecti-gelin son eri-

şim tarihi: 20.10.2021

373
AHMET KESKİN

hep bunu. Onu ben yeniden canlandırmış oldum. Örnek olarak benimle yenilen-
miş oldu. …Neşet Ertaş şimdiye kadar elli senedir türküleri üretiyor. …Allah’a
şükür ben kulaktan dolmadım. Ben yüreğimden kaynayanı aktardım… Köprü-
den geçti gelin asırlardır bizim halay havamızdır. Onu ben yeniden canlandır-
mış oldum. Benimle yenilenmiş oldu”26 ifadeleriyle bu türküyü gelenekten bes-
lenmekle birlikte esasen son formuna kendisinin getirdiğini ifade etmesi de bu
bağlamda önem taşıyan bir diğer husustur. Yine, “köprü” kelimesinin evlilik ge-
çiş dönemi metaforu olarak yorumlanması hakkında Sivas’ta kına gecesinde
söylenen ve “Diloy diloy diloy diloy, halden bilmez biçare/ Diloy diloy diloy di-
loy, söz anlamaz ne çare/ Köprüden geçti gelin/ Saç bağın düştü gelin/ Eğil bir
yol öpeyim/ Yüreğim geçti gelin27 eş türkü metni de benzer duruma işaret et-
mektedir.
Geçiş dönemleri, insan hayatındaki önemli kırılma noktalarına işaret
eder. Bu kırılma noktaları hayatımızın yeni bir döneme geçtiğini göstermesi açı-
sından “geçiş dönemi” olarak adlandırılır. Doğum, evlenme ve ölüm, hayatımız-
daki başlıca geçiş dönemleridir. Köprünün iki yakayı birbirine bağlaması, sağ-
lamlığı, geçiş süreci gibi hususiyetlerin evlilik geçiş dönemi ve köprü kavramları
arasında kurulan bağlantılarda kullanıldığı görülmektedir. Metaforların anlam-
landırılmasında bağlamın önemini, “köprü” metaforlu bazı türkülerin kına ge-
celerinde söylenmesi ile de açıklamak mümkündür28. Bu bakımdan, türkülerde
yer alan “köprü” metaforunun hem sözlük hem mecaz anlamıyla insan haya-
tında bir geçiş olan evlenmeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır29. Dolayısıyla,
buradaki metaforik anlamın diğer metinlere, inançlara ve ritüellere de taşındığı
düşünülebilir30.
Özellikle “köprüden geçmek” ifadesinin kullanıldığı türkülerde bu meta-
forik anlamın daha belirgin olduğu görülmektedir. TRT arşivinde Kırşehir yö-
resine ait kaydedilmiş olan, Köprüden Geçti Gelin adıyla bilinen türküde köprü-
den geçen geline seslenen bir delikanlı vardır. Orta Anadolu’ya ait olan ve deli-
kanlının, başkasıyla evlenen eski sevgilisinin arkasından sitemli duygularını ak-
tardığı açıkça görülebilen bu türkünün ikinci bendindeki; “Sen benden geçtin

26 Haşim Akman, Gönül Dağında Bir Garip. Neşet Ertaş Kitabı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
İstanbul 2006, s. 171-72.
27 Nesrin Karaca, “Hayatın ‘Eşik’ Durumu Bağlamında ve Sivas Evlenme Geleneğinde ‘Gelin Kül-

türü’”, Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi (TÜBAR), 2016, S. 40, s. 108-09.


28 Betül Görkem, “Türkülerde ‘Evlilik Geçiş Dönemi’ Metaforu Olarak ‘Köprü’ ”, İstanbul Üniversi-

tesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, 2021, S. 61, s. 641-42.


29 Karaca, agm, s. 109.
30 Görkem, agm, s. 631-46.

374
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

ama/Ben senden geçemiyom” sözlerinden, gencin terk edildiği anlaşılmaktadır.


Gencin âşık olduğu kız onu terk etmekle kalmamış, başka biriyle de evlenerek
yeni bir hayata başlamıştır. “Köprü”, evlilik sürecine işaret eden metafor olarak
düşünülerek türkü yeniden okunduğunda burada gelinin sadece yeni evine gi-
derken maddi bir köprüden geçmesine değil aynı zamanda bekârlıktan evliliğe
geçtiği sürece de işaret ettiği anlaşılmaktadır. Türkünün ikinci bendinde yer
alan; “Köprüden geçemiyom” ve “Ben senden geçemiyom” ifadeleri yeterlilik fi-
ilinin olumsuz hâliyle kurulmuştur. Burada, türküyü söyleyen kişinin köprüyü
geçmediği değil geçemediği, yani bu işi yapmaya muktedir olamadığı görülmek-
tedir. Aynı şekilde, türküdeki delikanlının sevdiği kızdan vazgeçmediği değil
vazgeçemediği anlaşılmaktadır. Özellikle terkedilme durumu da göz önünde bu-
lundurulduğunda, türküyü söyleyen gencin aslında, gelin olup giden sevgili ile
evlenme isteğinin olduğu ancak bunu gerçekleştiremediği görülür31.
Böylece, Köprüden Geçti Gelin türküsünün anonimleşme süreci kapsa-
mında Kırıkkale-Keskin-Köprüköy’e, Erzincan-Eğin’e, Erzurum’a ya da Elazığ’a
ait olduğuyla ilgili kabuller bulunmakla birlikte, türkünün ağırlıklı olarak Neşet
Ertaş’ın sesinden tanınarak Orta Anadolu’ya isnat edilen örneğinin temelindeki
çekirdek olayın Bafra Gelin Köprüsü’nde gerçekleştiği üzerine oluşan kabulle-
rin hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. Bu kabullerin ispatlanabilir herhangi bir
dayanağı bulunmamakla birlikte bu durum, benzer olayın farklı coğrafi bölge-
lerde ve bağlamlarda, tarihlerde de gerçekleşebilmiş olacağına yönelik düşün-
celerin ve anlatıların farklı bölgelerde belirginleşebileceğine de örnek teşkil et-
mektedir. İster her bölgede ayrı ayrı çekirdek olaylar yaşanmış, her bölge kendi
kültürüyle ve anlatılarıyla kendi “Köprüden Geçti Gelin”ini oluşturmuş olsun is-
terse belirli bir merkezde oluşarak buradan başka bölgelere yayılmış olsun,
“Geçti Gelin Köprüden” söyleminde çekirdek olarak bir gelin, köprü ve coğrafya
ilişkisi bulunmaktadır. Bu yönüyle gelin-damat-düğün alayı ve köprü ilişkisini
yalnızca Kızılırmak’a ya da Gelin Köprüsü’nde gerçekleştiğine inanılan anlatı-
lara indirgemek, yalnızca bunlardan hareketle açıklamaya çalışmak yeterli ve
doğru bir yaklaşım değildir. Bu açıdan başta evlilik olmak üzere geçiş dönemle-
rinde bir metafor olarak dikkat çeken köprü olgusunun türlü metinlerde, inanış
ve anlatılarda, ritüellerde kullanıldığı, bunun yalnızca Bafra Gelin Köprüsü ile
sınırlı biçimde değerlendirilmesinin yanlış olacağı özellikle belirtilmelidir.
Türkülerin oluşum ve icra bağlamlarının bilinmesi, türkülerin ve ilgili an-
latıların anlam dünyasının oluşturulmasında önemlidir. Ancak her türkünün
söylenme bağlamı hakkında yeterli ve geçerli bilgiye ulaşmak mümkün değildir.

31 Görkem, agm, s. 638-39.

375
AHMET KESKİN

Dolayısıyla ilgili ritüele temel teşkil ettiği düşünülen olayın ya da olayların ger-
çekten yaşanıp yaşanmadığına veya nerede yaşandığına yönelik kesin bir kayıt
bulunmayıp tam olarak nereye ait olduğu da net değildir. Eğer ilgili türkü ve
olaylar gerçekten Bafra’ya ait olsaydı, saha çalışmaları kapsamında günümüze
kadar bu konuyla ilgili daha fazla malzeme; mâni, türkü, hikâye, anlatı, inanış
derlenmiş biçimde arşivlerimizde bulunur, söz konusu veriler bilimsel çalışma-
lar kapsamında değerlendirilmiş olurdu. Elbette ki uzun süre devam eden inanç
ve anlatılardan beslenerek gelenek haline dönüşmüş olan bu ritüelle ilgili daha
kapsamlı çalışmaların yapılmasıyla, konuyla ilgili soru ve sorunlar farklı yönle-
riyle, derinlemesine anlaşılabilecektir. Ancak, elimizde bulunan mevcut bilgi-
lerden hareketle söz konusu türküyü Bafra’ya veya Neşet Ertaş’a isnat etmek,
bu türküyü, Kızılırmak üzerindeki köprüde yaşanan bu olaydan beslenen bir
üretim olarak değerlendirmek, sağlıklı olmayacaktır. Dahası, Kızılırmak’la ilgili
gelin ağıtlarının oldukça geniş bir coğrafyaya yayılmış olduğu ve her bölgede
ilgili olayın mutlak orada yaşanmış ve Kızılırmak ağıtının ilgili yerde biçimlen-
miş olduğu kabulü bulunduğu32 da dikkate alındığında, bu ağıtları kesin olarak,
doğrudan ve yalnızca herhangi bir ile ya da bölgeye isnat edilmesini güçleştir-
mektedir. Bu göç, bir bakıma inançların, anlatıların, türkülerin göç etmesi du-
rumudur ki bu da folklor ve coğrafya ilişkilerinin tipik yansıması, örneğidir. Bu
çerçevede, Kızılırmak’la ilgili anlatılanların Bafra’da daha geniş bir yayılma
alanı bularak inanış, anlatı ve ritüel çerçevesinde, geçmişten günümüze ulaşan
zengin bir birikime yol açtığını düşünmek mümkündür. Fakat, Gelin Köprüsü ve
bu bağlamda ilişkilendirilen inanç ve anlatıların, Neşet Ertaş’ın gelenekten öğ-
renip icrasıyla geniş kitlelerin öğrenmesine aracı olduğu, düğünlerde icra edi-
len bir halay niteliği taşıyan ve esasen Kızılırmak odağındaki ağıtlara ve ritüel-
lere yol açan olayla(rla) doğrudan bir ilgisini kurmanın çok güç olduğu “Geçti
Gelin Köprüden” türküsünün bile kaynağı olarak değerlendirilebilmesine yol
açan kabulleri doğuran bir yayılma alanına sahip olması, geleneğe dayalı sağlam
bir temeli bulunmamakla birlikte, halk kültürü ve popüler kültür ilişkileri bağ-
lamında son derece dikkat çekici bir durumdur.
Bütün bu veri ve değerlendirmelerin de işaret ettiği üzere; Köprüden Geçti
Gelin türküsü ile Bafra Çetinkaya Köprüsü etrafındaki inanış, anlatı ve ritüel

32 Konu hakkında bk. Ahmet Şükrü Esen, Anadolu Türküleri, haz. P. N. Boratav-Fuat Özdemir),
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1986, s. 43; Feyzioğlu, agm; Zeynep Umucu, Kırşehir
İli Kızılırmak Havzası Ağıtları (Araştırma-İnceleme-Metin), Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta 2013; Miyase Besler, Anadolu Sa-
hası Ağıtlarında Gelin, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Konya 2022.

376
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

arasında organik bir ilişki kurmanın mümkün olmadığı görülmektedir. Bu iliş-


kilendirmenin; çalışma boyunca vurgulanan halk inanışları, ritüeller, anlatılar
bağlamında, geçiş dönemlerinde ve özellikle evlilikte köprünün gelin ve düğün
bağlamında bir metafor oluşundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla,
bütünüyle evlenip giden sevgilisine sitem niteliği taşıyan bir türküyü Bafra Çe-
tinkaya köprüsüyle ve burada yaşandığı kabul edilen tarihî olay bağlamında bi-
çimlenen türkü, ağıt, anlatı ve ritüellerle ilişkilendirmek son derece yanlış bir
tutum olacaktır. Ancak, toplumun bu şekilde bir kabulünün, ilişkilendirme eği-
liminin bulunmasının da folklor bağlamında dikkat çeken ve daha fazla araştı-
rılması gereken bir konu olduğunu belirtmek gerekmektedir. İlgili haberler ve
“Köprüden Geçti Gelin” türküsüyle ilişkilendirmek bağlamında yalnızca ilçede-
kilerin değil, Samsun merkez ve diğer ilçelerden, hatta diğer şehirlerden de zi-
yaret ve ritüel icrası için gelen gelin-damat alayları söz konusudur. Bu bakım-
dan günümüzde doğru olsun ya da olmasın, söz konusu türkü ile Çetinkaya Köp-
rüsü arasında kurulan ilişkilerin popüler kültür çerçevesinde yaygın bir du-
rumda bulunduğunu, konunun halk kültürü ve popüler kültür ilişkileri, yine
kültür ve inanç turizmi odağında daha kapsamlı çalışmalar kapsamında ele alın-
masının yararlı olacağı belirtilmelidir.

SONUÇ
Anadolu topraklarındaki en uzun akarsu olan Kızılırmak, insanlar üzerinde bı-
raktığı etkilerle, içinden geçtiği bölgelerin halk kültürü ürünlerinde kendisine sıkça
yer bulmuştur. Kızılırmak bir yandan, insanların yaşamlarına bereket ve kolaylıklar
getirmesi dolayısıyla, büyük bir sevgi ve memnuniyete mazhar olmuştur. Öte yandan
kendinden korkulan, zararlarından korunma ihtiyacı hissedilen bir unsur olarak ta-
bulaştırılan Kızılırmak böylece, halk inanışları, uygulamaları ve anonim edebiyat
ürünlerinde hem memnun edilmeye çalışılan hem de kendisine karşı savunma ve
kontrol mekanizmaları geliştirilen bir olguya dönüşmüştür.
Sivas-Samsun arasındaki uzun güzergâhı boyunca, temasta bulunduğu il,
ilçe ve köyleri derinden etkileyen Kızılırmak bağlamında, özellikle yaşanan kaza
ve kayıplar sonucunda ortaya çıkan anlatılar, inanışlar, ağıtlar, ritüeller halk
kültüründe ortak bir estetiğin, kabulün ve geleneğin doğmasına yol açmıştır.
Günümüzde, gelin alayının köprünün yıkılması sonucunda yitip gitmesi olayı ya
da bununla ilgili anlatıların, şiir türündeki ürünlerin ilk olarak gerçekten hangi
bölgede ortaya çıkıp biçimlenmiş, nereden nereye yayılmış olduğu hakkındaki
kabuller nasıl olursa olsun, bunlarla ilgili ortak bir estetiğin, inanış ve anlatı ge-

377
AHMET KESKİN

leneğinin oluştuğu açıktır. Bafra Çetinkaya Köprüsü etrafında oluşan inanış, ka-
bul, anlatı ve ritüellerin diğerlerinden ayrılan temel niteliği ise bu inanış ve ge-
leneklerin ister bilinçli ister bilinçsiz, gelenek temelli ya da popüler kültür un-
suru şeklinde olsun, günümüzde de ilgili ritüele bağlı olarak güçlü bir şekilde
yaşatılıyor olmasıdır. Köprünün eski adının ve halk arasında da halen kullanılan
diğer adının “Gelin Köprüsü” olması, köprü etrafındaki inanış ve ritüellerin gü-
nümüzde evlenen çiftler ve sünnet alayları bağlamında halen yaşatılıyor olması,
bu durumun başlıca yansımalarıdır.
Çetinkaya Köprüsü’nün inşa sürecine kadar köprü üzerinden geçişle
ilgili taşkınlar, yıkımlar başta olmak üzere çeşitli kazalar nedeniyle oluşan
kayıplar bölge insanı üzerinde travmatik etkiler bırakmış olmalı, toplumsal
inanışlar bağlamında kökleri arkaik dönemlere uzanan “sorunsuz geçiş” olgu-
sunun ve algısının, geçiş dönemlerini problemsiz olarak tamamlanması ritüel-
lerinin bir köprü örnekleminde, tarihî hadise, inanış ve anlatılarla da karışarak
sembolik bir eylem, form ve ritüel bağlamında Çetinkaya Köprüsü etrafında ye-
niden biçimlendiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan kültürel bağlamda inanış ve
anlatıların, ritüel ve her türlü arkaik inancın coğrafi bir unsur olarak köprü ile
bütünleştirilmesi, metaforik olarak “sorunsuz bir şekilde geçiş sürecinin ta-
mamlanması” şeklinde bir düzenin sağlanması amacına yönelik bir işlevi belir-
ginleşmektedir. İslamiyet öncesindeki inanışlar temellenen olumsuz enerji ve
kötü ruhlara karşı korunma ile karışık zaruri bir saygıdan kaynaklanan çeşitli
kansız kurban, adak ve saçı olgularının, Çetinkaya Köprüsü’nden geçerken atı-
lan taşlar, paralar, yapılan saçılar, tutulan dilekler bağlamında eski Türk inanış
ve gelenekleri ile tarihsel süreçte köprü etrafında oluşan anlatı ve inanışlarla
bütünleşerek senkretik bir hal aldığını ve bu durumun neden yapıldığının, te-
mellerinin unutulmuş olmakla birlikte, bir ziyaret fenomeni ve ritüelistik ey-
lemler bütünü şeklinde günümüze kadar taşınmış olduğu anlaşılmaktadır.
Yaşanan olaylar, acılar, kayıplar sözlü kültür ürünlerine, inanışlara,
anlatılara yansımış ve söz konusu unsurlar nesiller arasında bilgi aktarımı
şeklinde gerçekleştirilmiştir. Halk kültürünün sosyolojik ve psikolojik ola-
rak etkilendiği her türlü unsurun çekirdek bir olay bünyesinde çeşitli inanış,
ritüel ve anlatılar şeklinde geniş kitleler arasında yayılması esasına dayalı
kanunu, Bafra Gelin Köprüsü’yle ilgili inanış, anlatı ve ritüeller için de ge-
çerli olmuştur. Günümüzde de sürdürülen, evlenen her çiftin köprü üzerin-
den geçerek ırmak suyuna adak ve saçı niteliğinde taş veya para atması, di-
lekler dilemesi, mitolojik olarak olayın ilk yaşandığı zamanın hatırlatılması
yoluyla hem ilgili olayın anılması hem de bu olayın ve buna benzer olayların

378
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

tekrar yaşanmasının engellenmesi adına kaosa karşı kozmosun inşası nite-


liği taşımaktadır. Evlenemeden, gelin olamadan, çocuk sahibi olamadan genç
ölümlerin gerçekleşmemesine yönelik bir korunma ritüeli olarak da değerlen-
direbileceğimiz söz konusu ziyaret, anlatı ve inançlar aracılılığıyla, dayandığı
köklerle asırlar boyunca yaşamayı sürdürmüştür. Bu çerçevede insanın çev-
resi ile olan etkileşimlerinin bir sonucu olarak coğrafya faktörlü maddi un-
surlarla mücadele sürecinde oluşturduğu inanış, anlatı ve ritüellerin sözlü
tarih, folklor ve coğrafya ilişkileri kapsamında günümüzde bile antropolo-
jik, teolojik, ekolojik olarak varlığını devam ettiren ritüellerde yaşamaya de-
vam etmesi, folklor ve coğrafya ilişkilerinin ve bu ilişkilerin ne derece köklü
olduğunun dikkat çekici örneklerindendir.
Köprünün yıkılması sonucunda gerçekleştiğine inanılan hadisenin ağıt-
lara dönüşerek belleklerde uzun yıllar muhafaza edilip günümüze kadar devam
eden bir ziyaret ritüeline dönüşmesi dikkat çekicidir. Çok eskiye dayandığı ka-
bul edilmekle birlikte, tam olarak ne zaman gerçekleştiği bilinmeyen bir hadi-
senin toplumsal hafızada bir coğrafi konum ile burada bulunan yapı etrafında
çeşitli inanç ve anlatılanlarla bütünleştirilerek bir ritüel kapsamında yaşatıl-
ması, ilgili bölge ve yapının bir hafıza mekânına dönüştürülmesi durumu, folk-
lor ve coğrafya etkileşimlerini yansıtması bakımından, dikkat çekici bir örnek-
tir. Gelenekten beslenen bu inanış ve ritüellerin günümüzde başka halk kültürü
ürünleriyle ilişkilendirilerek popüler kültür unsuru olarak varlığını sürdürmesi
ise daha kapsamlı çalışmalarda ele alınması gereken bir husustur. Durum ve so-
nuç ne olursa olsun, söz konusu örnekler, folklor ve coğrafya etkileşimlerinin
birer yansıması olarak dikkat çekmektedir. Çünkü Kızılırmak, kat ettiği coğrafi
alanlarda sosyolojik, psikolojik, inanç ve kültür boyutlarında derin izler bırak-
mış, bu izlerin sözlü kültürdeki, inanışlardaki ve ritüellerdeki yansımalarının
zenginliği iç içe geçerek bir bütün oluşturma sürecine girmiştir. Bugünkü Çetin-
kaya Köprüsü’nün tarihte ve günümüzde halk arasında “Gelin Köprüsü” olarak
anılmasına yol açan etkenlerin kültür ve coğrafya ilişkileri bağlamında, başta
ağıtlar ve halk hikâyeleri, mekân ve kültür, halk kültürü ve popüler kültür iliş-
kileri, kültür ve inanç turizmi konuları odağında, sahadan elde edilen verilerle,
başta tarih ve coğrafya olmak üzere ilgili disiplinlerin de dahil edildiği disiplin-
lerarası yaklaşımlarla gerçekleştirilecek müstakil, odak çalışmalar aracılığıyla
ele alınması sonucunda konu hakkında daha derinlemesine bilgi edinilmesi
mümkün olacaktır.

379
AHMET KESKİN

Kaynaklar
Akın, Erdem, “İnançsal Yapıların Yeme-İçme Kültürü Oluşumundaki Rolü: Siirt, Diyar-
bakır ve Mardin’de Ziyaret Fenomeni”, Ritüelleri ve Anlatılarıyla Kutsal Mekânlar
(Güneydoğu Anadolu Bölgesi Örneği)-II, (Ed. Rezan Karakaş), Paradigma Aka-
demi, Çanakkale 2021, s. 204-36.
Akman, Haşim, Gönül Dağında Bir Garip. Neşet Ertaş Kitabı, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, İstanbul 2006.
Altınok, Baki Yaşa, Öyküleriyle Kırşehir Türküleri, Destanları, Ağıtları, Oba Yayıncılık, An-
kara 2003.
Anderson, Jon, Understanding Cultural Geography: Places and Traces, Routledge, New
York 2009.
Arslan, D. Ali, “Death and the Death of the Young People in Turkish Culture: Mourning
and Waling (Agit) in Turkish Folklore”, Journal of Human Sciences, S. 8/1, 2006,
s. 1-22.
Balfour, H. “Presidential Address: The Geographical Study of Folklore.” Folklore, S. 35/1,
1924, s. 16-25.
Başıbüyük, Âdem-Akpınar, Erdal, “Erzincan Atasözlerinin Coğrafi Analizi”, Internatio-
nal Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, S.
5/2, 2010, s. 862-77.
Bayram, Bülent, “Çuvaş Türklerinin Telif Destanlarında Coğrafya Tasavvuru”, VIII. Ulus-
lararası Тürkoloji Kongresi-Türk Uygarlığı: Köklü Geçmişten Günümüze-Bildirileri,
2019, s. 104-110.
Bekki, Salahaddin, Baş Yastıkta Göz Yolda. Sivas Türküleri, Kitabevi Yayınları, İstanbul,
2004.
Ben-Amos, Dan, “The Challenge of Folklore to the Humanities”, Humanities, S. 10, 2021,
s. 1-10.
Bennett, Gillian, “Geologists and Folklorists: Cultural Evolution and ‘The Science of Folk-
lore’”, Folklore, S. 105, 1994, s. 25-37.
Besler, Miyase, Anadolu Sahası Ağıtlarında Gelin, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 2022.
Buccitelli, Anthony Bak, “Virtually a Local: Folk Geography, Discourse, and Local Iden-
tity on the Geospatial Web.” Western Folklore, S. 72/1, 2013, s. 29-58.
Bulut, H. Vahit, Kırşehir Halk Ozanları, Filiz Yayınları, Ankara 1983.
Bulutoğlu, Halim, Samsun. Seçil Ofset, İstanbul 2006.
Canova, Nicolas, “Music in French Geography as Space Marker and Place Maker”, So-
caial&Cultural Geography, S. 14/8, 2013, s. 861-67.
Carney, George O.,“Country Music and the South: A Cultural Geography Perspective”,
Journal of Cultural Geography, S. 1/1, 1980, s. 16-33.
Carney, George O., “Geography of Music: Inventory and Prospect”, Journal of Cultural
Geography, S. 10/2, 1990, s. 35-48.

380
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

Carney, George O., “Music Geography”, Journal of Cultural Geography, S. 18/1, 1998, s.
1-10.
Coşkun, Elif, Iğdır’da Yaşayan Azerbaycan Türklerinin Yaşam Tarzının Kültürel Coğrafya
Açısından İncelenmesi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlan-
mamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2020.
Çağlı, Irmak Beril, Türkiye’de Yerel Kültürün Turizm Odaklı Kalkınmadaki Rolü: Gastro-
nomi Turizmi Örneği, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ya-
yımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2012.
Çavuşoğlu, İlknur, Kültürel Coğrafya Açısından Bir İnceleme: Çanakkale İlinde Geleneksel
Köy Hayırları, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale 2015.
Doğan, İsmail, “Kırşehir’de Kızılırmak Üzerine Söylenen Türküler”, Milli Folklor Dergisi,
S. 3, 1989, s. 27-29.
Elçin, Şükrü, Türkiye Türkçesinde Ağıtlar, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990.
Emekli, Gözde, “Coğrafya, Kültür ve Turizm: Kültürel Turizm”, Ege Coğrafya Dergisi, S.
15, 2006, s. 51-59.
Ertürk, Selma Akay. Kültürel Coğrafya: İnsan-Kültür-Mekân. İstanbul Üniversitesi Açık
ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Ders Notları.
Esen, Ahmet Ş. Anadolu Türküleri, (Yay. Haz. P. N. Boratav-Fuat Özdemir), Türkiye İş
Bankası Kültür, Ankara 1986.
Feyzioğlu, Nesrin “Gelin Ağıtları Üzerine Bir Değerlendirme”, Atatürk Üniversitesi Tür-
kiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2010, S. 17/43, s. 73-92.
Gennep, Arnold. V., The Rites of Passage, The University of Chicago Press, Chicago, 1960.
Görkem, Betül, “Türkülerde ‘Evlilik Geçiş Dönemi’ Metaforu Olarak ‘Köprü’.” İstanbul
Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, S. 61, 2021, s. 641-42.
Gregory, S. “On Geographical Myths and Statistical Fables”, Transactions of the Institute
of British Geographers, S. 1/4, 1976, s. 385-400.
Gürbüz, Mehmet-Şahin, Mehmet, “Türk halk Müziği Söz Varlığında Coğrafi Motifler ve
Benzerlik Analizi”, Uluslararasi İnsan Bilimleri Dergisi, S. 9/2, 2012, s. 1633-56.
Güzel, Abdurrahman-Torun, Ali, Türk Halk Edebiyatı El Kitabı, Akçağ Yayınları, Ankara
2010.
Hacıoğlu, İlknur, Bafra Guide 2000, Yakın Doğu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümü Mezuniyet Tezi, KKTC 2001.
Hoffman, Daniel. G., “Classification, Class G: Geography, Anthropology, Folklore”,
Midwest Folklore, S. 4/3, 1954, s. 188-190.
Jordan, Terry G.-Kaups, Matti, “Folk Architecture in Cultural and Ecological Context”,
Geographical Review, S. 77/1, 1987, s. 52-75.
Kaçmaz, Muhammet, “Coğrafi Bir Araştırma Konusu Olarak Müzik Coğrafyası”, Coğrafi
Bilimler Dergisi, S. 19/2, 2021, s. 490-511.

381
AHMET KESKİN

Kara, Hasan, “Rumeli Türkülerinde Coğrafi Motifler”, Uluslararası Sosyal Bilimler Araş-
tırmaları Kongresi Bildirileri, Denizli 2015, s. 831-848.
Karaca, Nesrin, “Hayatın ‘Eşik’ Durumu Bağlamında ve Sivas Evlenme Geleneğinde ‘Ge-
lin Kültürü’ ”, Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi (TÜBAR), S. 40, 2016, s. 108-
109.
Karademir, Nadire, “Aşık Veysel’in Şiirlerinde Coğrafi Unsurlar”, Türk Kültüründe Coğ-
rafya-I, ed. Ali Meydan-Turhan Çetin, Pegem Akademi Yayınları, Ankara 2015, s.
221-48.
Karakuş, Ufuk- Keçe, Murat, “Türk Atasözlerinde Doğal Çevre Algısı ve Çevre Eğitimi
Açısından Önemi”, Zeitschrift für die Welt der Türken, S. 4/3, 2012, s. 131-45.
Karakuş, Ufuk, “Türk Atasözlerinde İklim Algısı ve Coğrafya”, Milli Folklor Dergisi, S.
13/102, 2014, s. 99-109.
Kayserili, Alperen, Erzurum Şehrinin Kültürel Coğrafyası: Maddi Kültür Öğelerine Göre,
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Er-
zurum 2012.
Keskin, Ahmet, “Suya Okunan Lanet: Kızılırmak Ağıtlarının Psikososyokültürel Açıdan
İncelenmesi.” Halk Kültüründe Su Uluslararası Sempozyumu, 07-08 Kasım 2013-
Tekirdağ, Bildirileri, ed. Mehmet Aça, Motif Vakfı Yayınları, İstanbul 2017, s. 459-
75.
Kılıç, Enise, “Ritüelleri Yöneten Davulcu ve Zurnacıların Modern Toplum Yaşantısındaki
Yeri”, Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi, S. 1/1, 2012, s. 354-55.
Koday, Salihe-Yılmaz, Emine, “Osmaniye Türkülerinde Coğrafi Motifler”, Türkiye Coğ-
rafyası Araştırmaları, Prof. Dr. Mesut Elibüyük’e Armağan, Pegem Yayınları, An-
kara 2017, s. 527-44.
Obruk, Cahit, Kırşehirli Aşık Said, Ulus Matbaası, Ankara 1983.
Oğuz, M. Öcal---vd., 2005 Yılında Çorum’dan Derlenen Ağıtlar, Gazi Üniversitesi Çorum
Fen Edebiyat Fakültesi Türk Halk Bilimi Topluluğu Yayınları, Ankara 2006.
Özcan, Selay, “Türk Atasözlerinde İklim, Mevsimler, Hava Olayları ve Halk Takvimi”,
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 8/36, 2015, s. 179-87.
Özey, Ramazan, Kültürel Coğrafya, Aktif Yayınları, İstanbul 2014.
Özkan, Zekeriya, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları ve Uygulamaları, Ondokuzmayıs
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sam-
sun 2012.
Richards, F. J.-vd., “The Place of Folklore in a Regional Survey”, Folklore, S. 42/1, 1931,
s. 38-54.
Ryden, Kent C., Mapping the Invisible Landscape: Folklore, Writing, and the Sense of Place,
University of Iowa Press, 1993.
Sargın, Kiraz, Kültürel Coğrafya Açısından Karahacılı Yörükleri: Serik Örneği, Akdeniz
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, An-
talya 2019.

382
BAFRA ÇETİNKAYA (GELİN) KÖPRÜSÜ ETRAFINDA OLUŞAN ÇEŞİTLİ İNANIŞ

Sheppard, William L., “Population Movements, Interaction, and Legendary Geography”,


Arctic Anthropology, S. 35/2, 1998, s. 147-65.
Sinnhuber, Karl A., “On the Relations of Folklore and Geography” Folklore, S. 68/3, 1957,
s. 385-404.
Von Sydow, C. W., “Geography and Folk-Tale Ecotypes,” Béaloideas, S. 4/3, 1934, s. 344-
55.
Şahin, Mehmet, Türk Halk Müziğinde Coğrafi Motifler ve Türküler Atlası, Kahramanma-
raş Sütçü İmam Üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kahramanma-
raş 2010.
Şahinalp, Mehmet Sait, “Müzik Coğrafyası Açısından Bir Araştırma Doğal Ortam Özellik-
lerinin Türkü Üzerindeki Etkisi”, International Journal of Social Science, S. 5/7, s.
633-61.
Şen, Rahime, Karşılaştırmalı Bir Kültürel Coğrafya Araştırması: Samandağ, Yayladağı ve
Kumlu (Hatay) Kırsalında Tandır Fırını Üretimi ve Kültürü, Mustafa Kemal Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hatay
2017.
Tanrıkulu, Murat, Coğrafya ve Kültür. Mekân-Kültür-Tarih-Coğrafi İşaret, Pegem Aka-
demi, Ankara 2022.
Taşlıova, M. Mete, (haz), Sözlü ve Yazılı Kaynaklarla Çorum Halk Şiiri Antolojisi Aşıklar,
Ozanlar, Şairler, Çorum Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Çorum
2008.
Taylor, Archer, “The Place of Folklore”, PMLA, S. 67/1, 1952, s. 59-66.
Turner, Victor, Ritüeller Yapı ve Anti-Yapı, İthaki Yayınları, İstanbul 2018.
Uğur, Abdullah, “Müzik Coğrafyası: Türkülerdeki Coğrafya”, Bilig, S. 74, 2015, s. 239-60.
Umucu, Zeynep, Kırşehir İli Kızılırmak Havzası Ağıtları (Araştırma-İnceleme-Metin), Sü-
leyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Isparta 2013.
Yaşar, Okan-Örge Yaşar, Funda, “Çanakkale Atasözleri ve Coğrafi Analizi”, Elektronik
Sosyal Bilimler Dergisi, S. 6/19, 2007, s. 95-105.
Yıldırım, Mücahit, “Tarihsel Süreçlerin Kültür ve Turizm Açısından Değerlendirilmesi:
Ertuğrul Firkateyni”, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 12/2, s.
498-520.
Yıldırım, Mücahit-vd., “Vezirköprü’de Yöresel Edebi Ürünlerde Coğrafi Etmenler”, Genç-
lik ve Kültürel Mirasımız Uluslararası Kongresi, Samsun 16-18 Mayıs 2014, Bildi-
rileri Kitabı, C 1, Ceylan Ofset, Samsun, 2014, s. 473-83.
Yılmaz, Havana Tuğçe, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent İmgeleri, On-
dokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Li-
sans Tezi, Samsun 2019.

383
AHMET KESKİN

Yoon, Hong-Key- Bunkse, Edmunds V., “Folklore and the Study of Environmental Atti-
tudes”, Annuals of the Association of American Geographers, S. 69/4, 1979, s. 635-
39.
Yücel, Haluk, “Türkülerde Coğrafî Kimlik: Amasya Türküleri”, SSD Journal, International
Conference On Social Sciences & Humanities, Ankara March 05-06 2021, The Pro-
ceedıngs Book), 2021, s. 170-75.
http://www.semsettintasbilek.com/yazi-ve-makalelerim/300-kopruden-gecti-gelin
son erişim tarihi: 20.08.2022.

384
Bayram Kutlamaları

385
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

Fatih ÖZDEMİR1

Giriş
Bazı şehirlerin isimleri zikredildiğinde insanların zihinlerinde o şehre ait
bir yer belirmektedir. Bu yerler o şehrin simge yerleridir. İngilizcede bu durum
“Landmark” kavramıyla açıklanmıştır. Örneğin, İstanbul Kız Kulesi’yle, İzmir
Saat Kulesi’yle, Samsun Atatürk Heykeli’yle insanların hafızalarına kazınmıştır.
Bu örnekler kapsamında Bafra’ya bakıldığında şehrin çalışmanın konusu olan
Çetinkaya Köprüsü’yle bütünleştiği görülmektedir. Köprü, 4 Kasım 1937’de kul-
lanıma açıldığından bu yana Bafra halkı arasında hatırı sayılır bir konumdadır.
Bölgede yeni evlenecek genç çiftler, düğün günü gelenekleri gereğince köprü-
den geçerek Kızılırmak’a taş atıp dilek tutarlar ve yöresel oyunlarını icra eder-
ler2. Köprünün halk arasında kullanılan Bafra Köprüsü, Ali Çetinkaya Köprüsü,
Kızılırmak Köprüsü, Gelin Köprüsü gibi farklı isimleri bulunmaktadır.
Bafra’dan geçen Kızılırmak Nehri bu yerleşim yerini ikiye ayırdığından,
insanların nehir üzerinden geçebilmeleri için bir köprüye ihtiyaç duyulmuştur3.
Yapılan taramalar sonucunda ulaşılan bilgilere göre bilinen en eski köprü
1894’te Bafra Kaymakamı Kâmil Bey, Bafra Belediye Reisi Osman Efendi ve

1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü, Samsun/Tür-
kiye. ozdemirfatih.55@hotmail.com. ORCID ID: 0000-0003-4191-9067.
* Bilim Uzmanı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü,

Samsun/Türkiye, ozdemirfatih.55@hotmail.com, ORCID ID: 0000-0003-4191-9067.


2 Halk arasındaki rivayetlere göre bu durumun nedeni Çetinkaya Köprüsü’nden önceki eski tahta

köprüden gelin alayı geçerken atların irkilmesi sonucunda köprünün yıkılması ve insanların bo-
ğularak can vermeleridir. Bir ağıt olarak bugüne kadar gelen hadiseye atıfta bulunmak için halk
köprüden Kızılırmak’a taş atma geleneklerini devam ettirmektedir.
3 Fatih Özdemir, “Yerel Tarihin Kaynağı Olarak Mahalli Basın; Cumhuriyet Dönemi Samsun Örneği

(1923-1938)”, Near East Historical Review, C. XII/S. 2, Nisan 2022, s. 159.

387
FATİH ÖZDEMİR

Bafra Tahrirat Kâtibi İsmail Efendi'nin girişimleri ve halkın yardımlarıyla ka-


zıklar üzerine inşa edilen ahşap bir köprüdür4. Yukarıda ismi geçen yöneticile-
rin köprü yapımında emeği bulunduğu için terfi ettirildikleri de bilinmektedir.
İnşa edildiği dönemde Bafra halkının ihtiyaçlarını karşılayan fakat tahtadan ya-
pıldığı için sürekli zarar gören köprü, bir müddet sonra insanlar için maddi-ma-
nevi külfet olmaya başlamıştır. 1937 yılında betonarme Çetinkaya Köprüsü’nün
inşasına kadar kullanımına devam edilen tahta köprü çeşitli tamiratlar geçir-
miştir. Köprünün 1931-1937 yılları arasında geçirdiği evreler Samsun Gazi İl
Halk Kütüphanesi’nden temin edilen “Samsun” ve “Ahali” adlı yerel gazeteler-
den takip edilebilmektedir5. Çetinkaya Köprüsü’nün 1937’den bugüne kadar
geçirdiği işlemler, Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi ve Samsun Kültür Var-
lıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi’nden temin edilen belgelerle kaleme alın-
mıştır.
Eski Tahta Köprü’nün Geçirdiği Tamiratlar
1894’te Bafra’da Kızılırmak üzerine inşa edilen 650 metre uzunluğundaki
eski tahta köprü, faaliyetine başladığı ilk yıllarda işlevini yerine getirirken za-
man ve teknolojinin ilerlemesi ve doğal etmenlerin etkisi üzerine yıprandığı
için sık sık yıkılmış ya da tamirat görmüştür. Bu tamiratların bir kısmı devlet
eliyle yapılırken bir kısmı vatandaşların isteği ve yardımıyla yapılmıştır. Bafra
halkının köprünün tamiratının yapılmasını istemesine, 4 Mart 1909’da Ebube-
kirzade Ebubekir Muhsin ve arkadaşlarının gönderdiği arzuhal örnek olarak
gösterilebilir6.
Gazetelerde köprünün tamiratına dair 27 Ağustos 1931 tarihli ilk bilgi,
Özel İdare’nin verdiği beş bin liraya ilaveten Bafra Belediye Meclisi’nin de yar-
dımıyla adi tamir yapılacağına dair olandır7. Bu tamiratta Çakırzade Tursun
Efendi ve Bafra’nın civar köylerindeki halkın yardımının dokunduğu bilgisi de
mevcuttur.8 1932 yılında köprüyle ilgili gazetelerde iki habere rastlanmaktadır.
İlki, mart ayında havaların aniden ısınmasıyla eriyen karların ırmak seviyesini
yükseltmesinden dolayı köprünün üç gözünün yıkılmış olduğu haberidir9. Köp-
rüdeki hasarın bir kısmına ayaklarının dibindeki Bafra Kereste Fabrikası’ndan

4 Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA), Dahiliye Mektubi Kalemi
(DH.MKT.) 226/26, 12.10.1311/ 18.04.1894.
5 Gazete nüshalarının yırtılması ve eskimesi sebebiyle bazı haberlerin sayı-numara bilgilerine

ulaşılamamıştır. Ulaşılabilenler dipnotlardan belirtilmiştir.


6 BOA, DH.MKT., 2757/64, 11.02.1327/ 04.03.1909.
7 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 27 Ağustos 1931, s. 1.
8 Bu haber Ahali Gazetesi’nden temin edilmiş olup ilgili sayının künye bilgilerinin deforme olma-

sından dolayı tarih ve sayfa bilgisi verilememiştir.


9 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 16 Mart 1932, S. 547, s. 1

388
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

selin etkisiyle sürüklenen kütükler sebep olduğu için fabrika tamirat işine yar-
dımda bulunmuştur10. İkincisi, mayıs ayındaki sel neticesinde köprünün yine
kısmen arızaya uğramasıdır11. 1933 yılında köprüyle ilgili tek haber, ağustos
ayında yine bir tamirata uğradığı ancak masraflarının çekilemez hale gelmesin-
den ötürü Nafia Vekili (Ulaştırma Bakanı) Hilmi Bey’den Çarşamba’daki beto-
narme köprü gibi Bafra’ya da bir köprü yapılmasının istendiği haberidir12. Tem-
muz 1934’te Ne vakit Kızılırmak Köprüsünü geçmek mecburiyetinde kalsam içimi
ani bir tehlikenin korkusu kaplar. Çarşamba gibi bu köprünün de beton inşasını
bir an evvel temenni ederim (…)13 diyen Ahali yazarının bu haberi yayımlama-
sından iki hafta sonra köprü yine kısmen yıkılmıştır14. Bu durumdan sonra ya-
zar, Bafra’ya yeni bir köprü yapılması arzusunu tekrar dile getirmiştir. Köprü,

Nisan 1935’te yine suların yükselmesi neticesinde fabrikadaki kütüklerin sele


kapılıp geçite zarar vermesinden dolayı bir tamirat daha geçirmiştir15.

10 Müdürlüğünü Cemal Bey’in yürüttüğü Ankara merkezli Bafra Kereste Fabrikası, malzeme te-
minini Kos Ormanı’ndan sağlamakla beraber köprünün tamirat işlerine gerekli durumlarda el at-
mıştır. Bkz. Özdemir, a.g.m., s. 160; Filiz Dığırlıoğlu, “Samsun’da Sanayi, Ticaret ve Hizmet Sektör-
leri (1923-1950)”, Gelenekten Moderniteye Samsun, ed. Osman Köse, Canik Belediyesi Kültür Ya-
yınları, Samsun 2014, s. 213.
11 “Köprü ve Şosa”, Ahali, 3 Mayıs 1932, S. 553, s. 1
12 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 22 Ağustos 1933, S. 618, s. 1
13 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 24 Temmuz 1934, S. 661, s. 3.
14 “Kızılırmak Köprüsü Yeniden Yıkıldı”, Ahali, 7 Ağustos 1934, S.663, s. 2.
15 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 9 Nisan 1935, S. 695, s. 2.

389
FATİH ÖZDEMİR

(Kaynak: Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Köprünün Mimari Tanım ve Özellik-


leri”, Samsun İli Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013.)16
Çetinkaya Köprüsü’nün Yapımına Başlanacağının Basında Duyurul-
ması
Halkın istekleri doğrultusunda yapımına karar verilen yeni betonarme
köprünün inşası haberi 25 Şubat 1935’te duyurulmuş ancak detaylı bilgi veril-
memiştir17. Mart ayına gelindiğinde Nafia Vekili Ali Çetinkaya’nın özlü alakası
ve Samsun halkının yardımıyla köprünün inşa edileceği haber yapılmıştır18. Ni-
san başında Köprüler Şefi Kemal Bey Bafra’ya gelerek yapımına başlanacak olan
köprünün tetkiklerini tamamlamıştır19. Halkın yardımları hususunda detaylı
bilgi nisan ortasında verilmiş olup Bafralıların istihsal ettikleri tütünden kiloda
40 para almak suretiyle bir yardımın söz konusu olduğu ifade edilebilir20. Köp-
rünün açılış konuşmasında Nafia Vekaleti Müsteşarı Arif Baytın’ın, Bafralıların
eski köprü için maddi yönden gerekli yardımları fazlasıyla yaptığından, yeni
köprü yapımında daha fazla yardım istenmeye gerek görülmeyip köprünün ve-
kalet bütçesinden inşa edildiğini ifade etmesi, bahsi geçen yardım konusunda

16 Bu çalışmada kullanılan fotoğrafların tamamı yukarıda belirtilen kaynaktan alındığı için diğer
fotoğraflarda kaynak belirtilmemiştir.
17 “Kızılırmak Köprüsü Beton Yapılacak”, Samsun, 25 Şubat 1935, s. 3.
18 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 26 Mart 1935, s. 2.
19 “Köprüler Şefi Bay Kemal Şehrimizde”, Ahali, 2 Nisan 1935, s. 1.
20 “Kızılırmak Köprüsü”, Samsun, 14 Nisan 1935, s. 1.

390
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

dikkate alınması gereken bir husustur21. Aynı haberde bir ay sonra köprü için
ihale yapılacağı bilgisi de mevcuttur.
Köprünün Mimari Tanımı ve Özellikleri
Üstten betonarme kemer sistemle (Bowstring) inşa edilen köprü, 255,34
metre net uzunluğuyla Türkiye’nin bu tipteki en uzun betonarme köprüsü un-
vanına sahiptir22. Köprü birbiriyle aynı geometriye sahip 35 m uzunluğunda
yedi adet kemerden oluşmaktadır23. Bu kemerlerin yüksekliği 7 m; tabliye ge-
nişliği 6,2 m, kalınlığı ise 20 cm’dir. Ana taşıyıcı kemer 60x100 cm, üst kirişler
25x60 cm, alt kirişler 30x70 cm yatay gergiler 60x30 cm düşey gergiler 25x50
cm boyutlarında betonarme elemanlardır24. Bu kemerlerin bir ucu sabit bir ucu
hareketli mesnet olacak şekilde inşa edilmiştir25.
Bahsi geçen yedi kemer, sekiz adet betonarme ayağa oturmakla birlikte
iki uçtaki ayaklar açıkta değildir26. Köprü ayaklarının boyutları kenar ayaklar
için 8,72x3,92 m, orta ayaklar ise 10,69x3,49 m’dir27. Ayakların çevresel etken-
lerden muhafaza edilmesi amacıyla etrafına toplam boyu 6,5 m olan ve zemine

21 “Bafra’da Çetinkaya Köprüsü”, Samsun, 12 Kasım 1937, No: 719, s. 3


22 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Köprünün Mimari Tanım ve Özellikleri”, Samsun İli
Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, s. 49.
23 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Statik Değerlendirme ve

Güçlendirme Hesap Raporu, Aralık 2018, s. 2.


24 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Statik Değerlendirme ve

Güçlendirme Hesap Raporu, Aralık 2018, s. 2.


25 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Köprünün Mimari Tanım ve Özellikleri”, Samsun İli

Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, s. 49.


26 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Köprünün Mimari Tanım ve Özellikleri”, Samsun İli

Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, s. 49.


27 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Statik Değerlendirme ve

Güçlendirme Hesap Raporu, Aralık 2018, s. 3.

391
FATİH ÖZDEMİR

2,5 m gömülen çelik palplanşlar kullanılmıştır28. Temelin altındaki kenar ayak-


larda 40; orta ayaklarda 48 adet olmak üzere mini kazık kullanılarak zemin dü-
zenlemesi yapılmıştır29. Bunlara ek olarak dere yatağına bir set inşa edilerek
ayakların aşınmasını engellemek amacıyla suyun akış hızının azaltılması plan-
lanmıştır. Köprünün korkulukları kolonların alt kısımlarına üç sıra halinde ince
demir boruların yatay biçimde yerleştirilmesi sonucunda oluşturulmuştur30.
Kemer araları da aynı surette geçilmiştir.
Çetinkaya Köprüsü’nün Yapım Süreci
Kızılırmak Köprüsü’nün yapımına başlandığı haberi basın aracılığıyla Ey-
lül 1935’te duyurulmuştur31. Haber halk arasında büyük sevinç uyandırmıştır.
Bu noktada köprünün inşasının mümkün olmasını sağlayan bazı şahıslardan
bahsetmek gerekmektedir. Yukarıda değinildiği üzere dönemin Nafia Vekili Ali
Çetinkaya, betonarme köprü inşasına bilhassa ilgi göstermiş ve bu kapsamda
Bafra’ya iki kez ziyarette bulunarak köprüde incelemeler yapmıştır.32. Bahse-
dilmesi gereken bir diğer şahıs dönemin Bafra Belediye Başkanı Zihni Lok-
man’dır. Kendisi köprüyle ilgili resmi girişimler için kurumlarla sürekli irtibat

28 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Statik Değerlendirme ve
Güçlendirme Hesap Raporu, Aralık 2018, s. 3.
29 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Statik Değerlendirme ve

Güçlendirme Hesap Raporu, Aralık 2018, s. 3.


30 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Köprünün Mimari Tanım ve Özellikleri”, Samsun İli

Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, s. 49.


31 “Kızılırmak Köprüsüne Başlandı”, Ahali, 11 Eylül 1935, S. 695, s. 2.
32 Vekilin Bafra’ya geldiği ilk tarih saptanamamış ancak Ahali’nin haberinden anlaşıldığına göre

18 Eylül 1935’ten sonraki bir tarihte ilk kez Bafra’ya gelmiştir. İkinci gelişi ise 20 Ağustos
1936’dır. Bkz. “Yurdumuzun Her Yerinde Bayındırlık İşleri İlerliyor”, Ahali, 18 Eylül 1935, s. 2.;
“Bayındırlık Bakanımız B. Ali Çetinkaya”, Ahali, 20 Ağustos 1936, s. 1.

392
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

halinde bulunmuştur. Son olarak ise halkın desteğinin ön planda olduğu görül-
mektedir.
Müteahhit Reşit ve Fehmi kardeşlere ihale edilen Çetinkaya Köprüsü’nün
inşasının 26 ayda bitirilmek üzere planlandığı gazete haberinde yer almakta-
dır33. İlgili haberde köprünün 26 aydan daha kısa sürede bitirileceği bilgisi mev-
cuttur ancak köprünün Eylül 1935’te yapımına başlandığı ve Kasım 1937’de bi-
tirildiği göz önüne alınırsa inşasının tam planlanan sürede bitirildiği ifade edi-
lebilmektedir. İhale bedeli 225 Milyon Lira34 olan köprünün yapımı tamamlan-
dığındaki toplam maliyeti 221 Milyon Liradır35.
Çetinkaya Köprüsü’nün ilk ayak temelleri Kasım 1935’te atılmış36, diğer
ayak temellerinin bitirilmek üzere olduğu Mart 1936’da duyurulmuştur. Aynı
haberde köprünün tren geçişine müsaade edecek kadar dayanıklı olması da te-
menni edilmiştir ancak bu köprünün üzerinden hiçbir zaman tren hattı geçme-
miştir. Bir ay sonra köprü ayak betonlarının dökümüne başlanmıştır37. Mart
1937’de köprü ayakları ve iki kemeri tamamlanmış38 olan köprünün Ekim
1937’de bitmek üzere olduğu ilan edilmiştir39.

33 “Kızılırmak Köprüsü Ne Kadar Zamanda Bitecek?”, Ahali, 9 Ekim 1935, s. 1.


34 “Kızılırmak Köprüsü Ne Kadar Zamanda Bitecek?”, Ahali, 9 Ekim 1935, s. 1;
35 Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA), 155.91.15, 06.11.1937.
36 “İlimizde Bayındırlık İşleri”, Ahali, 14 Kasım 1935, s. 1.; “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 12 Mart

1936, s. 1.
37 “Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 9 Nisan 1936, S. 695, s. 2.
38 “Bafra Kızılırmak Köprüsü”, Ahali, 4 Mart 1937, S. 775, s. 2.
39 Köprü imlaları, Osmancık ve Gümüşhacıköy’den gelen ani sel baskını nedeniyle zarar gördüğü

için açılış töreni Cumhuriyet Bayramı’na ertelenmiş ancak açılışı bayramdan altı gün sonra müm-
kün olabilmiştir. Bkz. “Kızılırmak Köprüsü Bitmek Üzere”, Ahali, 14 Ekim 1937, S. 796, s. 1.

393
FATİH ÖZDEMİR

Köprü ve Şoseler Reisi Ali Talip Gürkan’ın açılış konuşmasında verdiği


nutukta köprünün yapım aşamalarına dair bilgiler yer almaktadır. Bunlara göre
önce Kızılırmak yatağının genişliğini ve değişkenliğini düzenlemek adına yata-
ğın köprüye uyum sağlamasına müsaade eden birtakım çalışmalar yapılmış ve
akarsuyun yaklaşık 260 metrelik bir kısmında inşa faaliyetlerine başlanmıştır40.
Ayaklar için çukurlar kazılırken etrafa demirler çakılmış ve çukurda kalan su
kuvvetli tulumbalarla çekilmiştir41. Dört metre derinliğe inilince ayakların su-
dan zarar görmemesi için 6-10 metrelik ahşap kazıklar dikilmiştir. Bu kazıklar
daima suyun altında kalıp havayla temas etmediği müddetçe çürümeyen cins
odundan seçilmiştir. Ayak çukurları kazıldıktan sonra içeride kalan su tulum-
balar vasıtasıyla çekilmiş ve kuru zeminde ayak betonları dökülmüştür. Ayak
temelleri, su seviyesinin indiği zamanlarda gözükmesin diye suyun en alçak ol-
duğu dönemdeki seviyesinden 1,5 m aşağıda bırakılmıştır42.
Çetinkaya Köprüsü’nün yapımına devam edildiği süreçte bölgede kullanı-
lan eski tahta köprü birkaç kez tamire ihtiyaç duymuştur. Ocak 1936’da üs-
tünde geçilemeyecek hale gelen köprü genel bütçeden ayrılan tahsisatla eğreti
olarak tamir edilmiştir43. Bundan bir yıl sonra Nisan 1937’de köprünün bazı di-
rekleri çürüdüğü için bir haftada tamir edilerek üstünden emniyetle geçilecek
duruma getirilmiştir44.

40 “Çetinkaya Köprüsü’nün Açılma Töreninde Söylenen Nutuklar”, Samsun, 19 Kasım 1937, s. 2.


41 “Çetinkaya Köprüsü’nün Açılma Töreninde Söylenen Nutuklar”, Samsun, 19 Kasım 1937, s. 2.
42 Köprünün açıldığı tarihteki fotoğraflarında ayakların suyun altında kaldığı net olarak görül-

mektedir. Ancak günümüzde bölgedeki Altınkaya Barajı Kızılırmak’taki su seviyesini dengelediği


için köprünün ayakları suyun üzerinde tamamen açıktır. Su seviyesi arttıkça ayaklar yine suyun
altında kalmaktadır.
43 “Köprülerin Tamiri”, Samsun, 31 Ocak 1936, s. 2.
44 “Kızılırmak Köprüsü Tamiri”, Ahali, 1 Nisan 1937, S. 779, s. 2.

394
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

Ali Çetinkaya’nın İsminin Köprüye Verilmesi ve Çetinkaya Köp-


rüsü’nün Açılış Töreni
Bafralılar, köprüyle yakından ilgilenen Nafia Vekili Ali Çetinkaya’ya kayıt-
sız kalmamıştır. Bafra Belediye Başkanı Zihni Lokman öncülüğünde Belediye
Meclisi’nce alınan karara göre Bafra’ya yapılan köprünün adı Ali Çetinkaya Köp-
rüsü olarak belirlenmiştir. Günümüzde köprü için vekilin tam ismi değil soyadı
kullanılmaktadır.
Yukarıda değinildiği üzere çeşitli nedenlerle açılışı geciken Çetinkaya
Köprüsü, 4 Kasım 1937’de yapılan görkemli bir törenle halkın hizmetine sunul-
muştur. Sivas-Erzurum Demiryolu Hattı’nın ilk durağı olan Divriği İstas-
yonu’nun açılışına gitmek durumunda kalan Ali Çetinkaya, köprünün hizmete
girme törenine katılamamış ancak Nafia Vekâleti Müsteşarı Arif Baytın’ı vekil
olarak heyetle birlikte Bafra’ya gitmekle görevlendirmiştir. Arif Bey ve heyeti
dahilindeki Köprü ve Şoseler Reisi Ali Talip Güran, 4 Kasım Perşembe günü sa-
bah Samsun’a gelmiştir. Heyet, dönemin Samsun Valisi Fuat Tuksal, 15. Tümen
Komutanı ve hükümet erkanı ile birlikte sabah 08.00’de otomobillerle Bafra’ya
hareket ederek 10.00’da şehre varmıştır45. Burada Bafra Belediye Başkanı Zihni
Lokman ve Bafra Kaymakamı tarafından karşılanmışlar ve istirahat etmeleri
için hükümet konağına geçmişlerdir46.
Bafra Halkevi Bandosu eşliğinde köprüde başlayan törende yetkililer sı-
rayla konuşmalarını icra etmişlerdir. Bu konuşmalar kapsamında ilk kürsüye
çıkan Bafra Belediye Başkanı Zihni Lokman olmuştur. Kendisi eliyle eski ahşap
köprüyü işaret edip “İşte Saltanat!” ve hemen ardından yeni köprüyü göstere-
rek “İşte Cumhuriyet!” diyerek köprünün sadece Bafra’nın değil, Cumhuriyet’in
de bir sembolü olduğunu ifade etmiştir47. Ardından kürsüye çıkan Köprü ve Şo-
seler Reisi Ali Talip Güran, köprünün yapım sürecine dair detaylı bilgiler vere-
rek konuşmasını tamamlamıştır. Akabinde Samsun Valisi Fuat Tuksal bir nu-
tukta bulunmuş ve köprüyle ilgili bir anısını paylaşmıştır. Anlatısında eski köp-
rünün sel tesiriyle yıkıldığı bir vakitte tamiratı yapılırken Bafra’yı ziyaret etti-
ğini, bir köylünün köprüden arabasıyla geçemediği için tütün denklerini sır-
tında taşıyarak karşıya geçirdiğine şahit olduğunu ve ona “Müsterih ol, çoğu

45 “Bafra Çetinkaya Köprüsü’nün Açılma Töreni”, Samsun, 5 Kasım 1937, No: 718, ss. 1-2.
46 “Bafra Çetinkaya Köprüsü’nün Açılma Töreni”, Samsun, 5 Kasım 1937, No: 718, ss. 1-2.
47 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Köprünün Tarihçesi ve Sanat Tarihi Araştırmaları”,

Samsun İli Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, s. 28.

395
FATİH ÖZDEMİR

gitti azı kaldı. Cumhuriyet Bayındırlığı seni bu ızdıraptan kısa zamanda kurta-
racak!” dediğini ifade etmiştir48. Valinin ardından son konuşmacı olan Nafia Ve-
kaleti Müsteşarı Arif Baytın kürsüye çıkarak aslında köprünün yapımının daha
evvel programa alındığını fakat Kızılırmak yatağının değişkenlik göstermesi se-
bebiyle gözlem yapılması gerektiği için köprüye 1935 senesinde başlanılabildi-
ğini ifade etmiştir49. Bunlara ek olarak köprünün Cumhuriyet’in bayındırlık iş-
lerinin arasında önemli bir yeri olduğunu, Ali Çetinkaya’nın isminin gelecek ne-
sillere aktarılmasından memnuniyet duyduklarını dile getirmiştir. Ardından
köprünün ortasındaki kurdeleyi keserek çift yönlü hizmete açmıştır. Müteah-
hitler tarafından köprüde verilen bir açık büfe ikramının akabinde tören sona
ermiş ve heyet oradan ayrılmıştır.

Çetinkaya Köprüsü’nün Tescillenmesi ve Restorasyonu


4 Kasım 1937’de kullanıma açılan Çetinkaya Köprüsü, Samsun Kültür
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 15.04.2011 gün ve 3066 sayılı kararı ile
tescillenmiştir. Bu tarihe kadar tescillenmemesinin nedeni, köprünün teknik ra-
porunda eğitim eksikliği, ekonomik yetersizlik, bakımsızlık, bilinçsizlik ve ilgi-
sizlik olarak gösterilmiştir50. Ayrıca köprü 2019 yılına kadar 82 yıl boyunca her-
hangi bir restorasyon ya da tamirat geçirmemiştir. Bazı dönemlerde ihtiyaç ha-
sıl olduğunda eklemelerin yapıldığını da ifade etmek gerekmektedir.
Köprü tescillendikten sonra Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü bünyesinde
kapsamlı restorasyon için çalışmalar başlamıştır. Bu kapsamda restorasyon için
anlaşılan şirket ilk olarak köprüden gerekli ölçümleri alarak rölöve çizimlerine

48 “Çetinkaya Köprüsü”, Ahali, 18 Kasım 1937, S. 798, s. 2.


49 “Bafra’da Çetinkaya Köprüsü”, Samsun, 12 Kasım 1937, No: 719, s. 3.
50 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Köprünün Tarihçesi ve Sanat Tarihi Araştırmaları”,

Samsun İli Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, s. 28.

396
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

başlamış ancak köprüdeki deformeler nedeniyle çizimler tutarsızlık gösterdi-


ğinden Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Alemdar Bayraktar’a müracaat ederek kendisinden yapının sağ-
lamlığını yerinde incelemesini talep etmiştir51. Şirket, 24 Mayıs 2012’de sağ-
lamlık testi için köprüden Karot alınma uygulaması yapılabilmesi adına Kara-
yolları 7. Bölge Müdürlüğü’nden izin istemiştir. Şirketin bu talebi 4 Haziran
2012’de Karayolları vasıtasıyla Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Ku-
rulu’na iletilmiş ve izin kuruldan 28 Haziran’da çıkmıştır52. Köprüde yapılan in-
celemeler sonucunda restorasyon projesi ve teknik rapor kitabı hazırlanmış
olup 13 Mart 2013’te Karayolları tarafından incelenmiş ve kurula gönderilmiş-
tir53. Şirket 8 Nisan 2013’te Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na
gönderdiği dilekçede, yapının koruma grubunun “1” olarak belirlenmesini, köp-
rünün üzerindeki su borusunun kaldırılmasını, mevcut parke döşemesi yerine
taş parke döşenmesini, köprü aydınlatmasının giriş-çıkıştan 15 m uzaklıkta ve
15 m yükseklikte yapılacak dört adet aydınlatma direğine yerleştirilecek spot-
larla sağlanması gerektiğini bildirerek onay istemiştir54. Şirketin restorasyon
projesi 25 Nisan 2013’te 968 sayılı karar ile Samsun Kültür Varlıklarını Koruma
Bölge Kurulu tarafından onaylanmıştır55. Bu onaydan sonra işlemler 2015 yı-
lına kadar devam etmiştir. Eylül 2015’te bir Bafralı vatandaş köprünün resto-
rasyon durumu hakkında bilgi edinmek için dilekçe vermiş fakat ilgili kurumlar
restorasyonun Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü bünyesinde yapıldığını belirte-
rek bu kurumdan bilgi alınmasını önermiştir56. Haziran 2016’ya gelindiğinde
Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü, Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Ku-
rulu’na köprü restorasyon işinin aynı yılın programına alındığını fakat köprü
üzerindeki su borularının ve elektrik hatlarının ivedilikle deplase edilmesi ge-
rektiğini bildiren bir dilekçe göndermiştir57. Aradan geçen yaklaşık iki yıldan
sonra bu istek Mart 2018’de İller Bankası’na tekrar iletilmiş ve Nisan 2018’te
alınan cevapta su borularının kaldırıldığı, elektrik hatlarıyla ilgili durum hak-
kında ise TEDAŞ ile görüşülmesi gerektiği bildirilmiştir58. Aynı ay Samsun’un

51 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
52 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
53 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
54 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
55 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
56 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
57 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
58 Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.

397
FATİH ÖZDEMİR

elektrik işlerinden sorumlu YEPAŞ şirketi ilgili konunun TEDAŞ’a iletilmesi ge-
rektiğini bildirmiştir. Gerekli işlemlerin ardından Eylül 2018’de köprünün res-
torasyon işlerine başlanmıştır. Köprünün kapsamlı restorasyonu 2019’da biti-
rilerek Bafralıların hizmetine yeniden sunulmuştur.
Yukarıda restorasyon sürecine dair işlemler hakkında bilgi verilmiştir.
Köprüye yapılan tadilat hakkında da bilgi vermek yerinde olacaktır. Bu kap-
samda ilk olarak Nisan 2012’de köprünün statik hesaplamaları kapsamında tit-
reşim ölçümü yapılmış ve sonuç olarak köprüde araç geçişi esnasında insanlar
tarafından rahatsız edici düzeyde hissedilen titreşimler gözlenmiş olup bunla-
rın köprü taşıyıcı yapısında herhangi bir hasara yol açacak seviyede olmadığı
belirlenmiştir59. Dolayısıyla köprünün araç trafiğine kapatılmasına ve sadece
yayalara açık olmasına karar verilmiştir.

Daha sonra Ağustos 2012’de Prof. Dr. Alemdar Bayraktar tarafından ha-
zırlanan Yapısal Güvenlik Değerlendirmesi Raporu’nda köprüde çeşitli bozul-
maların meydana geldiği belirtilmiştir. Bunlar: ayaklardaki toprak-moloz birik-
mesi, bitkilenme, çelik levhalarda paslanma-korozyon oluşumu ve bozulmalar;
kemer, dikme ve kirişlerde aşırı korozyon ile kabuk beton dökülmeleri; kayıcı
ve sabit mesnetlerdeki oynamalara bağlı derz açılmaları; gergi boşalmaları ve
sarkmaları; korkuluklarda çürümeler ve kopmalar olarak sıralanabilmekte-
dir60. Aynı raporda restorasyon tavsiyesi olarak korozyon oluşan ve betonu pat-
layan tüm yerlerin çekiçle tokmaklanarak kaldırılması, donatı korozyonunun
çelik fırçayla temizlenmesi, hasarlı bölgelerin dolgu malzemesi kullanılarak

59 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Statik Değerlendirme ve
Güçlendirme Hesap Raporu, Aralık 2018, s. 30.
60 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Yapısal Güvenlik Değerlendirmesi Raporu”, Samsun İli

Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, ss. 61-64.

398
BAFRA’NIN TARİHİ BİR SEMBOLÜ: ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

onarılması, köprü beton yüzeyinin sıvanarak koruyucu boya ile boyanması, tab-
liyelerin onarılması, köprü ayaklarındaki molozların ve bitkilerin temizlenmesi,
ayakların sıvanarak koruyucu boya ile boyanması, köprü üzerinden geçirilen su
borusunun ve beton blokların kaldırılması, gergi elemanlarının eksikleri ta-
mamlanarak onarılması ve köprü ayaklarına tahkimat yapılması önerilmiştir61.
Bunlara ek olarak söylenmesi gereken bir diğer husus köprüden alınan beton
örneklerinin laboratuvar sonucuna göre C 35 beton sınıfını sağlamasıdır62.

Raporlarda belirtilen öneriler restorasyon sırasında dikkate alınmış ve


köprü 1937 yılındaki orijinal görünümünü kaybetmeden restore edilmiştir.
Restorasyon sırasında Şantiye Şefi ve İnşaat Mühendisi Adnan Vural ile yapılan
röportajda kendisi köprü ayaklarında 78 metrelik? oyulmaların olduğunu, bun-
ların tahkimatının büyük kayalarla yapıldığını, ayaklardaki palplanşların tami-
ratının gerçekleştirildiğini ve karbonfiber malzeme ile esas köprünün onarıldı-
ğını bildirmiştir.63

Sonuç
Cumhuriyetle birlikte Atatürk’ün işaret ettiği doğrultuda ülkeyi bayındır
hale getirme çabaları kapsamında ulaşım sistemi ve yol ağına büyük önem ve-
rilmiştir. Atatürk “Her gittiğim yerde köylüler benden iki şey istediler: yol ve
okul.” diyerek devletin iş programının halk tarafından belirlendiğini vurgula-
mıştır. Bu kapsamda Bafra’da bulunan Çetinkaya Köprüsü, Cumhuriyet’in ilk
eserlerinden biri olup bölge için bugün hala önemini korumaktadır.

61 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Yapısal Güvenlik Değerlendirmesi Raporu”, Samsun İli
Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, s. 78.
62 Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi, “Yapısal Güvenlik Değerlendirmesi Raporu”, Samsun İli

Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013, s. 128.


63 https://www.haberturk.com/samsun-haberleri/70278547-cetinkaya-koprusune-82-yil-
sonra-kapsamli-restorasyon, son erişim tarihi: 30.11.2022.

399
FATİH ÖZDEMİR

Çetinkaya Köprüsü’nden önce 1894’te inşa edilen tahta kazıklı köprü ilk
açıldığı zamanlarda hayvan ve insan trafiğine dayanıklılık gösterse de ilerleyen
yıllarda teknolojinin gelişmesiyle birlikte üzerinden ağır yüklü kamyon ve araç-
ların geçemeyeceği bir hal almıştır. Bu köprü neredeyse her ay yıkılmakta ya da
bir tamirat gerektirmektedir. İnsanların üzerinden geçmeye korktuğu köprü,
1935 senesinde Nafia Vekaleti programına alınan yeni betonarme köprünün ya-
pımına kadar işlevini sürdürmüştür.
Dönemin Nafia Vekili Ali Çetinkaya’nın ilgisine mazhar olup kendi adı ve-
rilen ve Bafralıların üzerinden güvenle geçebildiği bu köprü 2022 itibariyle 85.
yılını doldurmuştur. 2019’da yapılan kapsamlı restorasyonla araç trafiğine ka-
patılan köprünün daha uzun yıllar halkın gelenek ve göreneklerine hizmet et-
meyi sürdürmeye devam edeceğine şüphe yoktur.

Kaynaklar
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi (BOA)
BOA, Dahiliye Mektubi Kalemi (DH.MKT.), 226/26, 12.10.1311/ 18.04.1894.
BOA, Dahiliye Mektubi Kalemi (DH.MKT.), 2757/64, 11.02.1327/ 04.03.1909.
Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi (BCA)
BCA, 155.91.15, 06.11.1937.
Karayolları 7. Bölge Müdürlüğü Arşivi
Samsun İli Bafra İlçesi Ali Çetinkaya Köprüsü Teknik Rapor, 2013.
Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Statik Değerlendirme ve Güçlendirme Hesap Raporu, Aralık
2018.
Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Arşivi
Tarihi Ali Çetinkaya Köprüsü Dosyası.
Gazeteler
Ahali
Samsun
Araştırma ve Tetkik Eserler
Dığırlıoğlu, Filiz, “Samsun’da Sanayi, Ticaret ve Hizmet Sektörleri (1923-1950)”, Gele-
nekten Moderniteye Samsun, ed. Osman Köse, Canik Belediyesi Kültür Yayınları,
Samsun 2014, ss. 203-228.
Özdemir, Fatih, “Yerel Tarihin Kaynağı Olarak Mahalli Basın; Cumhuriyet Dönemi Sam-
sun Örneği (1923-1938)”, Near East Historical Review, C. XII/S. 2, Nisan 2022, ss.
153-169.
İnternet Sayfası
https://www.haberturk.com/samsun-haberleri/70278547-cetinkaya-koprusune-82-
yil-sonra-kapsamli-restorasyon, son erişim tarihi: 30.11.2022.

400
1949 Hükümet Caddesinde. Sağdaki Tirloların Evi, 3.Merkez İlkokulu, Soldaki
Hacıbaşların Konağı (Aslanlı Konak)

401
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI
BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

Dr. Fevziye ALSA1

Giriş
Türk kültüründe evlilik, geçiş aşamaları içinde önemsenen ve canlı gele-
neklerle sürdürülen kültürel kimlik kodları arasındadır. Gelenekler, kültürün
önemli bir unsurudur ve uygulamalı halkbilimi içinde yer alır. Bafra kültürü
içinde de hayatın geçiş aşamalarından biri olan düğün törenine bağlı uygulama-
lar bulunur. Çetinkaya Köprüsünde günümüzde gelin ve gelin alayının geçiş uy-
gulamalarında türkülere de konu olan ve köken mitine dayanan bir hafıza ve
gelenek bulunur. Köken mitinde gelin, ev/ocak kültünün kutlu sembolüdür. Mi-
tik bilinçten beslenen arınma/erginlenme ritüeli ve Kızılırmak Nehri üzerinde
gerçekleşen olay/anlatı; mekânın ruhu, türkülerin hafızası ve geleneğe dönüşen
bir kod haline gelir. Köken mitindeki kutsal gelin imgesi ve köprüden
geçme/geçirilme uygulamasıyla mekân, türkü/türküler ve geleneğin icrasıyla
üç başlıkta sosyolojik, kültürel ve psikolojik boyutlarıyla bir değerler aktarımı
izlenir. Türküler, yaşanmış olaylardan beslenen öyküler olarak toplumsal de-
ğerlerin aynasıdır. Türkülere bir kod halinde aktarılan gelinin köprüden geç-
mesi/geçirilmesi, atalar kültünden beslenen arınma, sağaltma ve kut inanışını
somutlaştıran ilk/kök hafızadır. Köken mitindeki ilk olayla Çetinkaya Köprüsü
ve gelin alma geleneği, toplumsal hafızaya kültürel göçlerle aktarılan bir göster-
geye dönüşür. Bu bağlamla Bafra’da düğün adetlerinin önemli bir aşaması ola-
rak gelinler bu köprüden geçer ve birtakım ritüeller gerçekleştirir. Evlenecek
çiftlerin köprüden geçmesi, Türk kültüründe düğün sırasındaki geleneklerin ic-
rası ve mekâna yüklenen duygu atmosferinin toplumsal değerlerle bütünleşme-
sidir. Mekân ve gelenek ilgisiyle başlangıç mitindeki gelin ve gelinin köprüden
geçirilmesi halk tarafından iyileştirici bir ritüel olarak kültürel bellekte koru-
nur. Mitolojinin ve halk kültürünün işlevsel bir görevi de kaosa neden olan

1 MEB, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, Elazığ/Türkiye. fevziyealsac_23@hotmail.com. ORCID


ID: 0000-0001-6419- 1617

403
FEVZİYE ALSA

olayı/durumu, kozmosa evirerek kötü durumu/olayı yok etmektir. Sağaltma tö-


renleri, iyileştirme ve dönüştürme işleviyle yeniden doğuş döngüsüdür. Bafra
ilçesindeki anlatıya bağlı gelişen sağaltmalarla mekânın ruhu, türkülerin hafı-
zası ve geleneğe dönüşen uygulamalarda/ritüellerde sosyokültürel değerlere
ait göstergeler bulunur. Çalışmada Bafra’nın kent imgesi sembollerinden Çetin-
kaya Köprüsünde mekân, türkü ve ritüellerin oluşturduğu kök hafızaya ait de-
ğerler, halk kültürü ve psikososyal göstergeler açısından incelenecektir.
Mekân ve Kültürel Bellek
Mekân algısı ve mekâna yüklenen anlamlar, ait olunan toplumun kültürel
değerlerinden beslenen süreklilik taşıyan bütünsel bir işlevdir. Şehirler ve ka-
sabalar yaşanmışlıklarla bir ruha ve hafızaya sahiptir; her mekân, anılar belleği
bağlamıyla kültürel bir kimliğe sahiptir. Kente ait yapılar, tüm özellikleriyle o
kenti tanıtan bir imgeye dönüşür. Kentin sembolleri, toplumsal değişim ve dö-
nüşümleri gösterge bağlamıyla işaret eder.

“Kentler, mimari yapılar gibidir. Mimari yapılardan tek farkı ölçeğinin bü-
yük olmasıdır. Kentte yaşayan her insanın kentin bazı kısımlarında hatı-
raları bulunmakta olup; bunlar anlamlarla yüklüdür. Kentler; çeşitli
duygu, düşünce ve hayal dünyasına sahip insanın kendine göre şekillen-
dirdiği ve geliştirdiği bir yerdir. İnsanın oluşturduğu kent imgeleri insana
güven verdiği gibi, kendisi ile dış dünya arasında uyumlu bir ilişki de kur-
maktadır. Toplumun sembolleri olan kentler, görsel olarak da gelişirse an-
lamı daha da güçlenebilir. Her insanın düşünceleri ve duyguları farklıdır.
Bundan dolayı zihninde yarattığı veya oluşturduğu imgeler de farklıdır. Birey-
sel imgelerle bir araya gelmiş yapılara ‘halk imgesi’ demek yanlış olmaz. Bir
tarihi yapının anlamı, işlevi, tarihiyle ilişkisi imgelenebilir olmasını etkilemek-
tedir2.”

Mekânlardaki yaşanmışlık, kent imgesiyle kalıcı bir hafıza değeri kazanır.


Kent imgesi, bir marka ve kimlik bağlamıyla somutluk kazanır. Kentlerin farklı
karakterleri, kent kimliği ve kent imgesi kavramlarıyla ifade edilir. Ken-
tin/mekânın sunduğu karakter, hatırlatıcı ve tanıtıcı olan kültürel belleğe ait bir
kimliktir. Kent imgesi, farklı mekân sahneleri olarak kente ait görüntüdür. Ta-
rihî Bafra Çetinkaya Köprüsü; ilçenin markası haline gelen sosyal, kültürel ve
tarihî bir değer taşır. Tarihî köprü halk arasında Bafra, Ali Çetinkaya, Kızılırmak
ve Gelin Köprüsü olarak adlandırılır. Kültür, insanın/toplumun şekillendirdiği
ve yaşattığı bir değerdir. Bu çalışmada Çetinkaya/Bafra Köprüsünün
kent/mekân imgesi kültürel özellikler bağlamıyla sınırlandırılmıştır. Mekânlar,

2Havana Tuğçe Yılmaz, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent İmgeleri, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi. Samsun 2019, s. 34.

404
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

yaşanmışlıklarla topluma ait kültür kodlarını ifade ederler. Kent imgesinde coğ-
rafi mekân yeniden üretilir. Mekân algısında inanış/inançlar kültür sembolleri
olarak etkilidir. Mekân, zihinsel olanla kültürel olanı, toplumsal olanla tarihsel
olanı birbirine bağlar3. Samsun'un Bafra ilçesinde Kızılırmak Nehri üzerinde
bulunan Çetinkaya Köprüsünün gelin ve damatlar için bir ritüele dönüşmesi;
mitik kökendeki hikâyenin/anlatının geçiş dönemlerinin ortasında hayatı sem-
bolize eden evlilik aşamasıyla olan ilgisidir.
Geçiş aşamaları/ritleri, insanın/toplumun hal değişimleriyle önceki sta-
tüden ayrılışını simgeleyen ayrılma/kopuş evresi bağlamıyla kişinin/toplumun
eşiksellik evresidir. Geçiş/eşiksellik evresi, bir statüden diğerine geçişin sem-
bolik olarak tamamlandığı yeniden bütünleşme evresini içerir. Doğum-ev-
lenme-ölüm aşamaları, kültür kodlarının şekillendirdiği uygulamalara sahiptir.
Bu üç önemli evreye bağlı arınma (suyla, toprakla, ateşle) saçların kesilmesi,
bedeni yaralama, yasaklar, sınırlandırmalar, kaçınmalar, yeniden doğuşu içeren
simgesel ölümü canlandırma (ölüp-dirilme) ve bireyin ya da grubun katıldığı
yeni durumun gerektirdiği donanımlara bürünmesiyle ilgili bir dizi ritle karak-
terize edilen ritüeller (kuttörenler) yer alır. İnsanlık tarihinin bu dönemlerle il-
gili düşünce, tasarım, tutum, davranış, işlem ve uygulamaları; belirli bir ülkenin,
bir halkın ya da bir etnik grubun coğrafyasından ve kültüründen gelen kimi ye-
rel ayrımların, özelliklerin dışında ana çizgileriyle evrensel bir nitelik taşımak-
tadır. Doğum, evlenme (düğün) ve ölüm gibi, her birinin kendi içinde birta-
kım alt bölümlere ve basamaklara ayrıldığı bu üç önemli aşamanın çevresinde
birçok inanç, âdet, töre, ayin, dinsel ve büyüsel özlü işlem kümelenerek söz ko-
nusu ‘geçiş’leri, bağlı bulundukları kültürün beklentilerine ve kalıplarına uygun
bir biçimde yönetmektedirler. Geçiş ritlerinin amacı kişinin ya da grubun bu ge-
çiş dönemlerindeki yeni durumunu belirlemek, kutsamak, kutlamak, aynı za-
manda kişiyi ya da grubu bu sırada yoğunlaştığına inanılan tehlikelerden ve do-
ğaüstü güçlerin zararlı etkilerinden korumaktır. Çünkü yaygın olan inanca/ina-
nışa göre, insan bu tür dönemler sırasında güçsüz, çaresiz ve doğaüstü güçlerin
zararlı etkilerine her zamankinden daha çok açıktır. Geçiş dönemleri sırasında
geleneklerin belirlediği sayısız işlem, uygulama ve kuttörenlere (ritüellere)
başvurulur. Hayatın ilk evresi olan gebelik ve lohusalıkta hem anneyi hem de
çocuğu doğaüstü güçlerin zararlarından korumak için birtakım kaçınmalara ve
büyüsel özlü işlemlere başvurmak; yeni bir dönemin başlangıcını simgeleyen
evlilik ve onun törensel yanı düğünde eşlerin (gelin ve güveyin) gelecekteki

3 Henri Lefebvre, Mekânın Üretimi, İstanbul: Sel Yayıncılık 2020, s. 25.

405
FEVZİYE ALSA

mutluluğuna yönelik büyüsel işlemlere başvurmak, buna karşın mutsuzluk ge-


tirecek eylem ve davranışlardan kaçınmak; ölümde, ölenin bu dünya ile öteki
dünya arasındaki bağları kuracağı inancıyla kuttörenler düzenlenir. Geçiş dö-
nemlerine ilişkin âdet, gelenek, töre ve törenler ve bunların içinde yer alan iş-
lem ve uygulamalar bir ülkenin ya da belirli bir yöre halkının geleneksel kültü-
rünün ana temalarını oluşturur. Halkbilimciler geleneksel halk yaşamının başa-
rılı bir bireşimine varabilmek için bu üç önemli geçiş döneminin sistemli bir şe-
kilde derlenmesine ve araştırılmasına yönelmişlerdir. Antropologlar, geçiş rit-
lerinin eşiksel evresinin analiziyle ilgilenirler. Van Gennep’den devraldığı ve iki
sabit ‘durum’ (göreli ve istikrarlı koşullar) arasında bir geçiş olarak gördüğü
geçiş ritleri kavramını, özellikle geçiş/eşiksellik evresi üzerinde durarak geliş-
tirmiş ve eşiksellik evresini ‘yapılar arası durum’ olarak tanımlamıştır. Eşiksel
evre, iki statü arasında bir köprüdür; eşiksel evredeki kişi ne orada ne bu-
rada’dır. Bunu vurgulamak için eşiksel evrenin sembolleri hiçlik ve karmaşıklık
üzerinde odaklaşır. Eşiksel evre, genellikle kişiyi toplum içerisinde ayırt eden
(kast, sınıf, akrabalık gibi) pek çok yapılanmış ve hiyerarşik sınıflamanın çözül-
mesini içerir ve insanları geçici bir eşitlik ve birlik durumuna sokar. Buna ko-
münitas denir. Turner, komünitas/yoldaşlık kavramını ‘türdeşlik, eşitlik, ano-
nimlik, mülksüzlük, cinsiyetler arasındaki ayırımın en aza indirgenmesi, hiye-
rarşisizlik, dış görünüşe önem vermeme, servete bağlı ayırımlardan yoksunluk,
cömertlik, genel boyun eğicilik, yalınlık, acı ve ıstırabın kabulü gibi özelliklerle
belirlenen eşiksellik evresini paylaşanların oluşturduğu bir ‘eşitlik ve birlik’
olarak tanımlar. Toplumlar hayata düzen ve anlam getirmek için yapılmak/ya-
pılanmak zorundadırlar. Bu, kaçınılmazdır. Ama antiyapı, yani kurulu düzenin
geçici olarak ritüel çözülmesi de aynı ölçüde önemlidir; çünkü insanların, ‘ben’
ve ‘öteki’nin bir’liğini tam anlamıyla fark etmelerine olanak verir. Doğumlar, dü-
ğünler, ölümler, insanın doğadaki yaşamının önemli duraklarıdır. Her birine eş-
lik eden töreler, törenler ve uygulamalar, bir durumdan diğerine geçişin deği-
şen dönüşen öyküleriyle doludur. Her durakta, bizi biçimleyen davranışlarımı-
zın, tutumlarımızın, düşünce ve eğilimlerimizin kökleri ve yaşamın ‘üç hâli’ sak-
lıdır. Görünen o ki, doğumda, düğünde ve ölümde olup bitenlerin, bu günlere
dair yapıp ettiklerimizin arka planını görmek, ritlerin oluşturduğu bir dünyayı
içeriden okuyabilmekle mümkündür4. Ritleri/geçiş uygulamalarını çözümle-
mek, insan-doğa ilişkisini kavramayı sağlar. İnsan, doğanın bir parçasıdır ve
doğa/tabiat, Türk insanının yaşamında önemli bir unsurdur. Köprüden
geçme/geçirilme geleneği, doğaya/tabiata yüklenen inanışların uygulamalarla

4 Muhtar Kutlu, “Yaşamın Üç Hali: Doğum-Düğün-Ölüm”, Fotografya S. 20, 2008, s. 1-2.

406
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

somutluk kazanmasıdır. Geleneğe dönüşen ritlerde insanın doğayla ilişkisi ve


doğanın algılanışı ifade kazanır. “Doğa, gerçekte olduğu gibi edebî metinlerde de
canlı ve gerçek bir mekândır. Doğanın mekân olma hâli, onun metindeki imajlar
dünyasının arka planı ve zemini olmasından daha çok canlı bir varlıktır ve bu da
insanın etik meseleleriyle alakalıdır5.” Doğaya saygı ve doğaya karşı sorumluluk
bilinci doğanın can taşıma/verme inanışıdır. Doğa, mitik ve gerçekçi bir algıyla
ritüellerde işlenir. Köprü, insanın/gelinin yeni hayatını sembolize eden bir bağ-
lam taşır. Mekânın etik değer olarak da bir anlamı vardır. Burada mekân, su ve
köprü üzerinden etik bir değer taşır. Mekâna bağlı etik değer/değerler, insan-
doğa ilişkisini sembolize eden bir göstergedir. Ekoeleştiri ve biyoetik görüşler
insan-doğa ilişkisindeki mekânın ruhuna yönelik anlamlar/değerler aktarımı-
dır.

“Ekoeleştiri ve biyoetik ortak nokta olarak edebîlik özelliği taşıyan metin-


lerdeki doğa meselesini ele alır. İki yaklaşımda da doğaya saygı, doğanın
korunması, doğanın faydası öne çıkarılır. İnsan doğanın bir parçasıdır ve
doğayla birliktedir. Ekoeleştiri mevcut metinleri çözümler, yeni metinler
üretir; biyoetik daha normatiftir ve uygulamaya dönük sosyo-kültürel ve
bağlamsal yaklaşımlarla yaptırımları içerir. Bu yaklaşımların bütünü halk
anlatmalarında mevcuttur. İnsanın her anına, her mekânına ve her özelli-
ğine dair kutsal veya gerçek, kurgusal veya fantastik birçok anlatma tar-
zını ve metnini içeren halk anlatmaları doğaya dair ‘ne, nasıl, niçin’ soru-
larını ve cevaplarını içerir; insanı doğaya karşı ayakta tutan, doğayla uyum
hâline getiren ve doğayı da koruyup kollayan özellikleri sergiler. Bu se-
beple bu yaklaşımların halk anlatmalarıyla birlikte düşünülmesi önem arz
etmektedir6.”

Biyoetik yaklaşım, doğa ve insan ilişkilerini kanun koyucu olarak düzen-


ler. Sosyokültürel bir bağlam taşıyan biyoetik kavramı, toplum üzerinde dene-
tim ve yaptırım gücüne sahiptir. Çetinkaya Köprüsü üzerinde aynı bağlamla ko-
runan ruh, köprüyle yeni bir yaşama ve abı hayat olan suya atfedilen arınma/er-
ginlenme ritüelidir. Türk kültüründe mekân/tabiat tasavvurunda, insanla do-
ğayı dengeleme anlayışı bulunur. Kızılırmak Nehri ve köprü, mitik kökendeki
olayın/yaşanmışlığın göstergesi olarak bir ruh taşır. Mekân/köprü, nostaljik bir
içerikle orda/mekânda yaratılan ortak tarihin ve paylaşımların ilk günkü değeri
ve sıcaklığıyla var olmasıdır. Mekân fiziksel varlığının yanında ruhsal anlamda

5 Seçkin Sarpkaya, “Azerbaycan Türklerinin Efsanelerinde Ekofolklor Bakış Açısıyla Av, Su ve


Ağaç”, Folklor Akademi Dergisi, 5 (1), 2022, s. 62.
6 Sarpkaya, agm, s. 62.

407
FEVZİYE ALSA

da bir olgu taşır. Mekân, insan-çevre/doğa ilişkisini ortaya koyar. Mekânlar ta-
rihî, coğrafî ve kültürel değerlerin izlerini insan merkezli olarak işler. Çetinkaya
Köprüsü üzerinde gerçekleşen ritüeller, nesilden nesile halk muhayyilesinde
korunan kutlu gelin imgesiyle efsanevî bir özellik kazanır. Çetinkaya Köprüsü
mekânın çağrışım, hatırlatma ve koruma işleviyle efsanevî ilk öyküyü/kuttö-
reni; kültürel kodlarla hafızalara işlemesi bağlamıyla bir ruh taşır. Köprü, mito-
lojik kökende ilk gelinin yaratılış efsanesinde korunan anlam değeriyle
mekânın nostaljik birlikteliğini ifade eder. Köprüden geçme ritüeli, insanın/in-
sanlığın kültürel tarihini ifade eder. Köprüden geçme yeni yaşamın kut halinde
inşasıdır. Geçiş dönemleri içinde evlilik, yeni yaşamın kutlu eşiğidir. Geçişler,
mekânın/köprünün iki yönlü bağlantısıyla yeni yaşamın kutsanması, arınma ve
yeniden doğuştur.
Köprüden geçme, su üzerinden bir kutsama olduğu kadar; eski dönem-
lerde ulaşımın sağlanma şeklidir. Köprü, yolları bağlama ve kavuşturma işlevini
sağlar. Bağlantı, birleştirme, kavuşturma, ortada olma, iki yönlü bir mekân olma
özelliğiyle yolculuğun simgesel alanıdır. Su üzerine ahşaptan köprü yapılması
coğrafyanın sunduğu bir durumdur. İnsanoğlu, mitik hafızadan aldığı köprüden
geçirme/göçürme geleneğini evin/ocağın kutu gelinle sembolleştirir. Su, Türk
kültüründe mitolojik kaynaklı sembollerden biridir. Hayatın başlangıcı ve
arınma ritüellerinin birincil kaynağıdır. Su ve köprü, mekân bağlamıyla olaya
bağlı sosyolojik, kültürel ve psikolojik bağlamlarının ortak hafızada korunma-
sıdır. Mitolojik üç öge gelin, su ve ocak; kut bağlamıyla Türk kültürüne ait işlev-
sel motiflerdir. Bu motifler, geleneği inşa eden ritüellerin beslendiği temel iz-
lektir. Mitik gelin ve köprüden geçirilme/göçürülme geleneği, Gök Tanrı inanı-
şının şekillendirdiği doğa-insan birlikteliğinin sembolüdür. Hafızada korunan
olay, gelinin ve ocak/yuva kültünün kutsallığıdır. Evlilik ritüelleri, yuvanın kut-
sanması ve devamlılığı için yeni yaşamın kıyısı olarak anlam kazanır. Yeni
köprü, modern bir inşa olmasına karşın suyun hafızasındaki ilk olayla düğün
törenleri içinde korunur. Tarihî Bafra Çetinkaya Köprüsü, eski ahşap köprünün
anılar belleği olan uygulamaların ve Türk kültüründe gelin, su ve köprü imge-
siyle korunan köklü geleneklerin hafızasıdır. Gelin alayının köprüden geçmesi,
toplumsal hafızada güncellenerek mekâna aktarılan bir ruha dönüşür. Gelinin
köprüden geçişi, kut inancıyla ev/ocak iyesinin mitolojik bağlamıdır. Anadolu
kültüründe köprü, gelin ve gelin alayı üzerine birçok anlatım vardır. Özellikle
dua veya beddua sonucu taş kesilen gelin ve gelin alayı efsaneleri yoğunlukta-
dır. Çağrışım, hatırlatma, anma ve yaşatma kültürel bellekte sözlü gelenek

408
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

içinde aktarım kazanır. Kutlu gelin imgesi Kızılırmak Nehri üzerinde gerçekle-
şen olayla da ilişkilendirilir. Mekânın taşıdığı canlılık bağlamıyla türküye/ağıda
konu olan hikâye şu şekildedir: Eski tarihlerde bir gelin alma konvoyu ahşap
köprüden geçmek üzereyken, konvoyun başındaki at, bir kartal görür ve ürker.
Bu atın ürkmesi diğer atları da ürküterek gelin dâhil herkesi Kızılırmak’a döker.
Gelin alayından kurtulan olmaz ve tahta köprü de yıkılır. Bafra Kızılırmak üze-
rinde eski tahta köprüde olduğu anlatılan hikâye şu şekilde özetlenir: Gelin
alayı eski şartlara göre atlarla gelin almaya gider. Eski tahta köprüden geçerken,
atlardan biri uçan bir kartaldan ürker ve diğer atların da ürkmesine sebep olur.
Tahta/ahşap köprü yıkılır gelin ve gelin alayı olduğu gibi ırmakta boğularak can
verir. Yerine Çetinkaya Köprüsü yapılır; fakat gelinin anısına Bafra’da bir gele-
nek olmuştur her gelin muhakkak köprüden geçer köprüde arabalar durup ini-
lir ve ırmağa taş atılır7. Olay Kızılırmak Nehri üzerinde gerçekleşme bağlamıyla
Çetinkaya Köprüsüne ait kent imgesi sembolüne dönüşür. Kent imgesinde Çe-
tinkaya Köprüsü kültürel değeriyle mitik olayın yaşandığı mekânın ruhunu ta-
şır. Tarihî Çetinkaya Köprüsü, kuttören halinde ilksel hafızayı koruyan sağaltma
ve kültürel belleğe ait tanılayıcı bir bağlama sahiptir.
Türkü, Kültür ve Hafıza
Türküler, halk kültürüne ait değerlerin ve yaşamın her anına ait ortak
duygu ve düşüncelerin aktarıldığı millî kültür değerleri arasındadır. Türkülerin
ortaya çıkışı, yaşanmış ve toplum hafızasında korunmuş olayların/öykülerin
söz ve ezgiyle ifade edilişidir. “Türküler, yaşanmış olaylar ardından yakılmış, söz-
leri ve ezgileri halk edebiyatı ve halk danslarıyla yoğrulmuş, herkesin anlayabile-
ceği sade ve ortak bir dille, çoğunlukla hece ölçüsü ile yazılmış ya da söylenmiştir.
Türküler; aşk-sevda, hasret, ayrılık, doğum-ölüm, ağıt, kahramanlık, iş-meslek,
nükte-mizah, düğün-kına, gelin-güvey, göç, savaş, yer vb. pek çok konuyu içeren
eserlerdir. Türkülerin hemen hemen hepsi bir olaydan etkilenerek ya da esinlene-
rek yakılmıştır8.” Kültürel bir olgu olarak türküler, yaşanmış bir olayın toplum
hafızasında derinlik kazanmasıdır. Kültür ve ortak hafıza bu noktada temel be-
lirleyicidir. Türkülerin kaynağı olan yaşanmışlık, topluma ait değerler dünya-
sını koruma bağlamıyla bir hafıza görevi görür. Türkülerin ezgi ve hikâyelerinin

7 Zekeriya Özkan, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları ve Uygulamaları, Ondokuzmayıs Üniversi-


tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2012, s.116.
8 Sevilay Gök Akyıldız, “Bir Türkünün Doğuş Hikâyesi: Ay Deresi” Millî Folklor, S. 127, Güz 2020,

s. 245.

409
FEVZİYE ALSA

taşıdığı yerlilik, bu ürünlerin kültürel bellekte güçlü kodlarla korunmasını sağ-


lar. “Saz/türkü/musiki, Türk milletinin tarihi, kültürel birikimlerini ve zihinsel
edimlerini dilin ve nağmenin gücüyle ana taşıyan simgesel değerlerdir 9.” Türkü-
ler millî kimlik bağlamıyla Türk insanının ruh ve düşünüş dünyasına ait birikimi
sembolize ederler.
Halk irfanını kültürel ve estetik ögelerle sunan türküler; topluma ait
duygu, düşünüş ve değerler dünyasının hafızasıdır. Değerler dünyası tarih, mi-
toloji, inanış, gelenek gibi gösterenlerle korunur. Türküler konu bakımından
Türk milletine ait ortak bilincin ve halk sosyolojisinin/psikolojinin somut gös-
tergesidir. Toplumu oluşturan sosyokültürel değerler, türkülerin hafızasında
korunur. Halk edebiyatının tüm ürünlerinde izlenen mitik imgeler türkü tü-
ründe de hafıza olarak korunur. Mitler kültür, din ve geleneklerden beslenir.
Mitik düşünceler, kültürel bellekte inşa edilen anlatılar aracılığıyla var olmaya
devam eder. Efsanelerde, masallarda, türkülerde mit yaratma geleneği vardır.
Mitoloji, etik ve estetik değerlerle şekillenir. Türkülerin konuları arasında mi-
tolojik bir ilk örnek oluşturan gelin ve ev/ocak kültü sosyokültürel bir göster-
gedir. Mitik gelin imgesi aşk/sevda türkülerinde ve ağıtlarda atalar kültünün
yarattığı ortak hafızadır. Türk kültüründe evlilik geçiş aşamaları içinde ikinci
aşamadır. Doğum ve ölüm arasında hayatın belirleyici bir aşaması olması bağ-
lamıyla gelenekler açısından önemli ritüellere sahiplik eder. “Türk ailesinin te-
meli ‘kutsal evlenme törenleri’ ile atılmaktadır. Tanrı’nın cenneti ayakları altına
serdiği, canından can çıkarma gibi olağanüstü özellikler bahşettiği kadın, kültü-
rümüzde her dönemde önemli bir yere sahip olmuştur. Türk ailesinde bu nedenle
‘kutlu/ideal gelin’in büyük bir yeri bulunmaktadır10.” Evlilik, topluma kabul bağ-
lamıyla erginlenme törenleri arasındadır ve aile-ocak kültünün kutsallığını ta-
şır. Yuva kurmak geleceğe kalmanın ve toplumsal statü kazanmanın sosyokül-
türel göstergesidir.

“Yuva, ‘daire, hane, hanay, konak, köşk, otağ, çadır, yurt, ev’ gibi Türk aile-
sinin yaşadığı kutsal mekân sembolleri içinde en sıcak olanıdır ve
‘ruhu’dur. Bu amaçla küçük, sevimli, şen şakrak, mutlu evler ‘bülbül yu-
vası’ şeklinde de tanımlanmaktadır. Dünya kültürlerinden farklı olarak
Türk kültüründe evlilik ile ‘ev’ kelimesi arasında mitolojik kökene dayalı
bir bağ vardır ve bu ev yeryüzüne kuş suretinde gönderilen ilk kadın

9 Ebru Şenocak, “Köroğlu Destanında Simgesel Değerler”, 21. Yüzyılda Köroğlu ve Bolu Araştırma-
ları, Uluslar Arası Köroğlu, Bolu Tarihi ve Kültürü Sempozyumu Bildirileri Kitabı, 2011, s. 627.
10 Pervin Ergun, “Türk Gelininin Mitolojik Göçü”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Dergisi, C. 13, S. 24, Aralık 2010, s. 276.

410
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

Umay’ın yuvasını sembolize etmektedir. Kültürel genetik kodları eskilere


giden anlatılarda ve özellikle düğün türkülerinde bu durum sıkça vurgu-
lanmaktadır11.”

Türkülerin hafızasında evlilik ve evliliğin kutsal sembolü olan gelin im-


gesi, önemli bir kuttur. Bu durum Türk kültürüne ait millî bir karakterdir. Tür-
küler, ait olduğu yörenin/toplumun kültürel yapısı hakkında önemli bilgiler içe-
rir. Gelenekler yapılması töre, inanış ve kut halinde önemsenen uygulamalardır.
“Geleneklerin içerdiği şeyler oldukça farklı olmakla beraber, tipik olarak toplum-
sal bir grubun ortak mirasının parçası olarak görülen bazı kültür unsurlarına işa-
ret etmektedir12.” Gelinin kut inancıyla köprüden geçirilmesi geleneği mitolojik
kökenle aktarılan ve türkülerin hafızası olan bir bağlama sahiptir. Bu anlatıdaki
kutsallık, ana mitten beslenen kutlu gelin imgesidir. İlk inanışlar, mitik gelin im-
gesiyle birlikte türkülere köprüden geçme/göçürülme bağlamıyla konu olur.
Gelinin yeni yaşamını köprü/su üzerinden geçiş ritüeli sembolize eder.
Göçebe yaşamla kültürünü gittiği her coğrafyada koruyan Türk milleti,
geleneklerini yaşayarak/yaşatarak var olmuştur. Köprü ve gelin imgesi, yeni bir
yaşamın/evliliğin iki ucudur. Köprüden geçen/geçirilen gelin, yeni yaşamına
adım atar ve suyun arındırıcılık özelliğiyle kutsanır. Türkülerin hafızası burada
gelinin köprüden geçme ritüelini hafızaya alır ve kültürel bir motif olarak akta-
rır. Türküler olayın hafızası olma bağlamıyla geleneği ezgiyle kodlaştırır. Kültü-
rümüzde birçok türküde bu motif kültürel belleği aktaran bir değerle kullanılır.
Kızılırmak üzerinde yaşanıldığına inanılan olayda gelinin boğulmasından/kay-
bından duyulan acı dile getirilir. Gelinlerin yeni yaşamını sembolize eden köp-
rüden geçme/geçirilme ritüeli bir sağaltma geleneğidir. Bu olay kök kod olarak
türkü, mekân ve gelenekle bir bütünlük teşkil eder. Türkünün/türkülerin kalıp
ifadeyle korunan motifi, gelinin yeni hayatına başladığı köprü üzerinden geçiş
ve güzelliğini tasvir eden saç bağıyla ifade edilir.

“Köprüden geçti gelin /Saç bağı düştü gelin /Diloy loy ey /Haldan bilmez/
Diloy loy /Söz anlamaz ne fayda /Eğil bir yol öpeyim/ Gençliğim geçti ge-
lin /Diloy loy ey/ Haldan bilmez /Diloy loy /Söz anlamaz ne fayda/ Diloy
diloy diloy diloy loy oy / Haldan bilmez diloy oy /Söz anlamaz ne fayda
/Köprüden geçemiyom /Az doldur içemiyorum /Diloy loy ey /Haldan bil-

11Ergun, agm, s.287.


12Sıtkı Karadeniz, “Gelenek Üzerine Bir Okuma Denemesi “Geçmişle Gelecek Arasında Gelenek”,
Milel ve Nihal İnanç, Kültür ve Kitoloji Araştırmaları Dergisi, 4(2), 2007, s. 35

411
FEVZİYE ALSA

mez /Diloy loy /Söz anlamaz ne fayda /Sen benden geçtin ama /Ben sen-
den geçemiyom /Diloy loy ey /Haldan bilmez/ Diloy loy/ Söz anlamaz ne
fayda/ Diloy diloy diloy diloy loy oy /Haldan bilmez diloy oy/ Söz anlamaz
ne fayda13.”

Türküde/türkülerde, diğer bölümler konu bakımından sevda türküsü


şeklinde sevgilinin vefasızlığıyla veya gelinin suya kurban verilmesi/gitmesi
olarak devam eder. Ancak türküde giriş ve nakarat halinde kullanılan imge ge-
linin köprüden geçmesi üzerinedir. Türkülere konu olan olay, göç ve inanış bağ-
lamında sözlü kültürle Kızılırmak üzerinden hafızalara taşınır. Boğulan gelinin
bu yörede anlatılan ağıtlaşmış öyküsü ve son olarak Neşet Ertaş tarafından icra
edilen Refik Başaran’a ait türküde de bu ilk imge korunmakta ve kültürel bellek
bağlamıyla hafızaya yerleşmektedir. Türkü ‘Köprüden geçti gelin, saç bağın çö-
züldü gelin’ şeklinde bir girişle başlar. Bu giriş, gelin alayının simgesi ve düğü-
nün kutu olan ocak sembolü gelin üzerinedir. Evlilik, kut alma ve soyun/milletin
sürdürülmesi değerleriyle toplumu inşa eden bir kurum olarak önemsenir. Tür-
küye dönüşen hafıza; gelin, düğün ve ocak kültü üzerinedir. Türkünün sözle-
rinde gelin, köprüden geçme geleneği, gelinin güzellik imgesi olması, su üzerin-
den geçişin özel bir metafor oluşturması özellikle vurgulanır. Türküler zamanın
ve mekânın ruhunda saklı kültür kodlarını güçlü imgeler halinde geleceğe akta-
rır. Türkülerin hafızasına yansıyan temel motifler; gelin, kutlu gelin ve köprü-
den geçiş ritüelinin ilk inanışların kutsiyetiyle varlığını sürdürmesidir. Âşık-
lar/ozanlar, gelinin kutsiyetini ve köprüden geçme ritüelini kök kodlarla ortak
hafızada korumuştur.

“Yöresel icrâ, halk müziğinin en büyük özelliklerinden birisidir. Oldukça


geniş bir coğrafi alana sahip olan Türkiye’nin, her bölgesinin, her şehrinin,
hatta bazı ilçelerinin bile kendine özgü bir müzik yapısı ve icrâsı olabil-
mektedir. Bu özellik halk müziğinin zenginleşmesine yol açmıştır. Bu zen-
ginliğin en önemli kaynağı mahalli sanatçılar ve ozanlardır. Çünkü bu ki-
şiler yöresindeki müziğin özelliklerini ve en ince ayrıntılarını bilen, o yö-
renin en iyi temsilcisidirler. Refik Başaran’ında yöresel icrâ geleneğinin
önde gelen isimlerinden biri olduğunu söylemek mümkündür 14.”

13 Türk Halk Müziği Sözlü Eserler Antolojisi 2, TRT Merkez Daire Başkanlığı, Ankara 2000, s. 563.
14Cemil Kayacı, TRT Repertuvarında Yer Alan Ürgüp Türkülerinin Refik Başaran’ın İcrâ Kayıtları
Işığında Tespit ve Tahlili, Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Ankara
2021, s. 11.

412
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

Refik Başaran da halk ozanı kimliğiyle gelenekleri bilmekte ve eserlerinde


halk kültürüne ait motifleri estetik bir biçimle aktarmaktadır. Türküde bu güçlü im-
geyi, başarılı ve bilinçli bir şekilde kullanmıştır. Türkü, Neşet Ertaş’ın yorumuyla da
geniş kitlelere ulaşmış birçok sanatçı tarafından seslendirilmiştir. Türküde ‘Köprü-
den geçti gelin’ nakaratları/imgeleri, gelinin güzelliği ve yeni bir hayatın başlangıcı
olan düğün metaforuyla tamamlanır. Antalya Serik’te 1969 yılında çekilen Kalbimin
Sahibi filminde bu türküyü Zeki Müren seslendirir. Köprü, gelin ve gelin alayı bu
filmde de kültürel kodları gösteren bir semboldür. Bafra ilçesinde de aynı köken
mitinden doğan inanış ve gelenekler; kültürel bellek mekânları olan türkülerin ha-
fızası bağlamını taşır. Türkülerde ağıt, sevda-aşk türkülerini örneklendiren temala-
rın farklı yörelere ait olması temeldeki kültürel kodlara ait bilincin ortaklığıyla aşı-
lır.
Türkü dinlendikten sonra öykü, öykü zamanı, öykü mekânı ve öykü kişileri
arka planda çağrışımlar yapar; öykü, mekânsal bağlamda olay zamanına götürür.
Zaman mitik dönemde yeni bir başlangıcı sembolize eden köprü üzerinden geçme
ritüelidir. Türk kültüründe bu inanış, gelin alma geleneği ve köprüden geçme ritü-
elini somut bir gösterge olarak işaret eder. Türk kültüründe gelin, mitolojik ilk un-
surlardandır. Dişilik ev-yuva bağlamıyla yaratılışın bir unsurudur.

“Su gelir ince harktan /Korkmaz mısın Allah’dan /Seni sevdim seveli /So-
ğudum evden barktan /Yar hayda haldan /Bilmez ne fayda /Söz anlamaz
ne çare /Su gelir ulam ulam /Düşünme kölen olan /Yılda bir kurban olur
/Ben sana her gün kurban /Köprüyü geçti gelin /Saç bağın düştü gelin
/Eğil bir yol öpeyim /Gençliğim geçti gelin/Köprünün altı diken /Yaktın
beni gül iken /Allah da seni yaksın /Üç günlük gelin iken 15.”

Saç bağı ve gelinin köprüden geçişi betimlemeler yoluyla mitolojik ve kül-


türel bir değer halinde türküde/türkülerde korunur. Sevgilinin vefasızlığı, sev-
giliye acı çektirmesi ana temadır ancak vurgu gelin ve köprüden geçme ritüeli
üzerinde korunur. Türküler sosyolojik, psikolojik ve kültürel izleklerle Türk in-
sanının düşünce ve duygu dünyasını ifade eder. “Türküler, ayrılık acısı çeken
sevdalıların, gurbette içi dağlanan gönüllerin, sevdiğini kaybeden gözü yaşlıların
dert ortağıdır. Atalar kültünün bilinci olan türküler bacıdır, kardeştir, anadır.
Herkesi kucaklayıp bağrına basacak kadar alçak gönüllüdür16.” Bu durum kültü-
rel bellekte geçiş aşamalarının ritüeller içindeki önemini somutlaştırır.

15 Burhan Tarlabaşı, Eğin Havaları, Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü
Yayınları, Ankara 1995, s. 121.
16 Ebru Şenocak, “Eriştirici/ Dönüştürücü Bir Güç Olarak Aşk/Sevda Türküleri”, Akra Kültür Sanat

ve Edebiyat Dergisi, 18(8), 2019, s. 46.

413
FEVZİYE ALSA

“Geline bak geline/ Kına yakmış eline /Haldan bilmez ne çare/Söz anla-
maz biçare /Yazık olmuş geline /Düşmüş sarhoş eline /Haldan bilmez ne
çare/ Söz anlamaz biçare / Köprüden geçti gelin /Saç bağın düştü gelin
/Haldan bilmez ne çare/ Söz anlamaz ne çare/Usul git bende yetim/Yüre-
ğim geçti gelin /Haldan bilmez ne çare/ Söz anlamaz biçare 17.”

Bu türküde de kutlu gelin imgesi korunur. Güzelliğiyle ve gençliğiyle de-


ğer bilmezlerin eline düşen gelin/genç kız anlatılır. Türküde gelinin köprüden
geçme ritüeliyle yeni bir döngü ve başlangıç vurgulanır. Gelin alma, düğün tö-
renleri içinde önemli bir aşamadır. Geline ve düğüne bağlı gelişen ritüeller,
aile/ocak kavramının soy ve aile bilincinin toplum hayatındaki değeridir.
Aile/ocak değerleri, gelecek nesillere atalar kültünü aktarır. Türküde vurgula-
nan gelin, gelinin geçişi, saç bağının çözülmesi, evlilik ve ocak kültünün değerler
dünyasını oluşturan mitolojik kökendeki temsiliyle ilgilidir ve bu imajlar türkü-
nün yayılgan imajlarıdır. İmajlar sembol dilinde görünüş, izlenim, yansıma ve
benzetim ilgisiyle korunan gösterimlerdir. Duyusal alanın dış dünyadan algıla-
nan bir nesneyi bilince yansıtma durumudur. Türkünün sözlerinde gelin ve
köprüden geçme ritüeli, yeniden doğuşu simgeleyen kutlu ocak imajıdır. İmaj,
hayal etme ve işaret etme ilgisidir. Hikâyeli türkü bağlamıyla türkünün temel
izleği, köprüden geçmenin mitik hafızada korunan anlamıdır. Kızılırmak Nehri,
su ve köprü sembolleriyle yayılgan bir imge kazanır. Anadolu’da bu bağlamda
birçok anlatı bulunmaktadır.

“Türkülerde Fırat, Kızılırmak, Arpaçay, Aksu gibi nehirlere gelini alıp gö-
türdüğü için sitem edilmiştir. Tesadüfi olarak suda ölümü örnekleyen tür-
külerin birinde gelin alayı, güveyi evine doğru ilerlerken Kızılırmak üze-
rinde bulunan köprüden geçmiştir. Köprüden geçerken köprünün yıkıl-
ması üzerine gelin suda sürüklenip kaybolmuştur. Bütün aramalar netice-
siz kalmış ve gelin suda gözden kaybolup gitmiştir. Bu sebeple Kızılır-
mak’a gelini alıp götürdüğü için “Kızılırmak parça parça olaydın/ Her par-
çası bir diyarda kalaydın/ Sen de benim gibi yarsız olaydın” şeklinde bed-
dualarda bulunulmuş, suç Kızılırmak bünyesinde toplanmıştır. Benzer bir
örnekte Zilha (Zeliha) isimli gelin, Kızılırmak üzerindeki köprüden geçer-
ken kartalın gelinin bindiği atı ürkütmesi üzerine nehre düşmüştür. Diğer
örnekle benzer bir şekilde bu örnekte de bütün aramalar sonuçsuz kalmış
ve gelin suda kaybolup gitmiştir. Başka bir örnekte ise Arpaçay’ın Sara ge-
lini alıp götürdüğü aktarılmıştır. Arpaçay’ın aşıp taştığı ve kalem kaşlı Sara

17 Tahir Abacı, Harput/Elazığ Türküleri, İstanbul İkaros Yayınları, 2013, s. 122-123.

414
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

gelini alıp götürdüğü, ardındakilerin gözünün yaşlı olduğu ifade edilmiş-


tir18.”

Toplumlar kültür, değer ve ruh kökleriyle var olurlar; türkü, bu bağlama


sahip edebî bir türdür. Sözlü kültür göçler aracılığıyla veya ilgi kurma yoluyla
genişleyen yayılgan bir imaja dönüşür. Köprüden geçmek Türk kültürünün ilk-
sel inanış formundan beslenir. Mitolojik ilk gelin imgesiyle birlikte Kızılırmak’ın
geçiş ve köprü bağlantısı olan bölgelerde suyun kurban aldığı gelin ve gelin alayı
bir değerler düzlemine dönüşür.

“Allah Allah dedik ata bindirdik leyli can /Hayır duayıla yola gönderdik
/Gıble tarafında elden aldırdık leyli can /Nettin Kızılırmak allı gelini ah/
Zilha Gelin/ Ey martin getir şu kartalı vuralım/ Dalgıç getir şu gelini bula-
lım/ Biz gelinsiz nasıl köye varalım /Nettin Kızılırmak Zilha Gelini/ Aman
aman gülümü/ Ey Kızılırmak bırakmamış huyunu /Kurban ettik sürüleri
koyunu /Göremedim güveyinin boyunu /Nettin Kızılırmak Zilha Gelini/
Anam anam anam anam gülümü /Aman aman gülümü 19.”

Zilha (Zaliha) gelinin öyküsünde köprü ve gelini kurban alan su bir hafı-
zadır. Gelinin ölümü/kaybı kutlu ocak imgesine bağlı olarak hafızalarda derin
izler bırakır ve hikâyeli bir türküye dönüşür. Ağıtlar, halk kültüründe sevdiğini
yitirmenin verdiği acıyı somutlaştırır. Türküde ezgi ve söz; yitirilen canın ka-
rakterni, güzelliğini/yiğitliğini ve ölümünü anlatır. Kızılırmak suya bağlı boğul-
maların çok olduğu bir nehirdir. Bu nedenle türkülere/ağıtlara konu olmuştur.

“Kızılırmak parça parça olaydın olaydın olaydın/ Her parçası bir yerlerde
kalaydın kalaydın /Sen de benim gibi yarsız olaydın olaydın olaydın /Ye-
din Kızılırmak allı gelini gelini… /Balıklar mı yuttu tatlı dilini annem di-
lini/ Avcı gelsin şu kartalı vuralım vuralım vuralım./ Dalgıç gelsin şu gelini
bulalım bulalım bulalım /Güveyiye kara da haber salalım salalım salalım./
Yedin Kızılırmak allı gelini annem gelini./ Balıklar mı yuttu tatlı dilini an-
nem dilini20.”

Gelinin Türk kültüründeki önemi türkülere bu sözlerle aktarılır.


Türkü/ağıt, suyun kurban aldığı gelinin ardından bir yakarıştır. Aşağı-

18 Mutlu Güleryüzlü, Anadolu Sahası Türkülerinde Gelin, Yüksek Lisans Tezi, Necmettin Erbakan
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2022, 87.
19 Burhan Özbakır, Amasya Türküleri, Amasya Belediyesi Kültür Yayınları Amasya 1988, s. 35.-

Türk Halk Müziği Sözlü Eserler Antolojisi 1, TRT Merkez Daire Başkanlığı, Ankara 2000, s. 33.
20 Yusuf Ziya Demirci, Köy Halk Türküleri, Burhaneddin Matbaası, İstanbul 1938, s.328.

415
FEVZİYE ALSA

daki ağıt Kızılırmak üzerinde köprünün yıkılmasıyla gerçekleştiği dü-


şünülen toplumsal trajedinin başka bir yankısıdır. Ağıtta gelinin genç-
liği, al duvağı ve toplumsal hafızadaki değeri ağıtın sözlerine aktarılır.

“Köprüye varınca köprü yıkıldı /Üç yüz atlı birden suya döküldü/ Nice
yiğitlerin beli büküldü /Kızılırmak nettin allı gelini /Nasıl yedin benim
suna boylumu /Kızılırmak parça parça olasın/ Her parçanı bir diyara sa-
lasın /Sen de benim gibi yarsız kalasın /Anası der ben kızımı veremem/
Babası der ben sözümden dönemem /Kardeşi der ben kanına giremem 21.”

Ağıtlarda Kızılırmak canlı bir ruh bağlamıyla kişileştirilir. Gelini kurban


alan Kızılırmak Nehrine beddua edilir. Kızılırmak gelini ailesinden, sevdiklerin-
den ve gençliğinden koparmıştır. Gelin, gençlik bağlamıyla tabiat döngüsünün
iyileştirici taze enerjisidir. Kutlu geçiş sırasında yaşanan üzücü olay ağıt halinde
bir hafıza olarak korunur.

“Köprüye geldik de köprü yıkıldı/ Beş yüz atlı birden suya döküldü /Koç
yiğidin orta beli büküldü/ Kızılırmak n’ettin allı gelini /Gerdanı beş karış
benli gelini /Elinin kınası soldu mu ola/ Gözünün sürmesi bozuldu m’ola/
Uçmakta mezarı kazıldı m’ola/ Kızılırmak n’ettin allı gelini /Gerdanı beş
karış benli gelini /Kızılırmak parça parça olasın/Her parçanı bir diyara
salasın/Sen de benim gibi yarsız kalasın/Kızılırmak n’ettin allı gelini/Ger-
danı beş karış benli gelini22.”

Gelinin Kızılırmak üzerinde gerçekleşen kaybı hafızalarda korunarak


ağıtlaşır. Ritüellerin mitik kökende kurban törenlerindeki bağlamı dikkat çeker.
Su, ev-ocak iyesi gelini kurban almıştır. Bu konunun türkülerde ağıtlarda geniş
bir yer bulması gelinin Türk kültüründe ev/ocak kültündeki sosyokültürel de-
ğer olmasıdır. Gelin ve gelin alayının geçişine bağlı türküler sevda, gelin, aşk vb.
konular halindeki öykülerden beslenir. İlk hafıza gelinin köprüden geçmesidir
ve bu olay türkülerin hafızasına işlenir. Sözlü kültürün sunduğu göçürme, ilk
olayın mekân ve anlatım yoluyla benzerini yaratarak anonimleşmesidir. Türkü-
lerde ‘Köprüden Geçti Gelin’ nakaratıyla Samsun Bafra’ya kadar uzanan
mitik bilinç; türkülerin mekân, kültür ve gelenek bağlamında oluştur-
duğu ortak hafızadır. Mitolojik kökende gelin yuva/ocak kültünün sembolü-
dür. Mitsel gelin ve köprüden geçiş; ev/ocak kültünün kutlu simgesi olarak tür-
külerin hafızası, mekânın ruhu ve sağaltma töreni olarak geleneklerle korunur.
Popüler kültür aracılığıyla Neşet Ertaş tarafından seslendirildikten sonra türkü,

21 Türk Halk Müziği Sözlü Eserler Antolojisi 2, TRT Merkez Daire Başkanlığı, Ankara 2000, 565.
22 Ahmet Şükrü Esen, Anadolu Türküleri, İş Bankası Yayınları, Ankara 1986, s. 43.

416
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

mekân ve geleneği işaret eden bir sembole dönüşür. Türkü çağrışım metafo-
ruyla bizi Bafra kültürüne mekânsal bağlamda asıl/öz kuttören inanışına götü-
rür. İlksel inanış ve uygulamalar, geleneğin doğuşunda bir hafıza görevi görür.
Türkülerde başlangıçtaki özgünlük, gelin, köprüden geçme ve suyun arındırıcı-
lık hadisesidir. Sözlü kültür göçler aracılığıyla yeni mekâna ve yaşama uyarla-
nır. Bafra Çetinkaya köprüsü de Kızılırmak üzerinde kurulu olması bağlamıyla
bu öykü ve türküyle geleneğe dönüşen uygulamanın halk muhayyilesinde koru-
nan mekânına dönüşür. Bafra Çetinkaya Köprüsü üzerinde de ritüellere dönü-
şen bağlam, üç başlık altında toplumsal bir çözümlemeye sahiptir. Bu hikâyeyle
gelin imgesi, köprünün nostaljik mekân değeri ve yöredeki uygulamalardan do-
ğan bir sağaltma geleneği işlenir.
Geleneğin İcrası Bağlamında Bir Sağaltma/Köprüden Geçme Ritüeli
Günümüzde Bafra Çetinkaya Köprüsü üzerinde gerçekleşen uygulamalar,
geleneğin icrasıyla bir sağaltma törenidir. Türk kültürünün mitik inanışlarının
ilksel formundan beslenen gelenekte yeni bir yaşam, su ve köprü sembolleriyle
kutsanır. “Bafra’da çok eskiye dayanan bir gelenek de gelin ve damadın konvoyla
tarihi Çetinkaya Köprüsüne getirilerek bu köprüden geçmeleri ve geçerken dilek
tutmalarıdır23.” Gelenek davranış kalıpları üreten örf, adet ve töredir. Sosyokül-
türel ortamlarda üretilir ve uygulayanlarla ilgili nitelik ve durumları aktarır.
“Gelenekten söz ettiğimizde temsilcileri veya koruyucuları bulunan bir şeyden söz
ediyoruz. O, olmuş olan, tevarüs edilmiş veya intikal ettirilmiş olan traditum'dur.
O, geçmişte yaratılmış, icra edilmiş ve inanılmış olan ya da geçmişte var olduğuna,
icra edildiğine veya inanıldığına inanılmış olunan şeydir24.” Gelenekler, nesilleri
birbirine bağlayan kültürel bellek ögeleriyle geleceğe aktarılır. Gelenekler, an-
lamsal çağrışımlara sahip birer dil göstergesi ve iletişim unsurudur. Her sembol
bir gösteren ve gösterilen değeriyle anlamlar üretir. Mitolojik olan ilk olay ve
mekânda yaşanan hadisenin sonuç bağlamıyla geleneğe dönüşmesi kültürün iş-
levsel rolüdür. Kuşaktan kuşağa aktarılan bilgi, inanç ve uygulamalar geleneğin
icrasıdır. Hafızaya alınan köken mitindeki olay/anlatı, gelinin köprüden geçme-
sidir. Gelenek toplum, mekân ve zamanla ilgili uygulama ve inanışların insan
üzerindeki etki süreçleriyle kronotop kavramıyla ilişkilidir. Kronotop zaman ve
mekân birliğidir. Gelinin köprüden geçmesi geleneğin icrasında kronotop ola-

23 Zekeriya Özkan, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları ve Uygulamaları, Yüksek Lisans Tezi, On-
dokuzmayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012, s. 96.
24 Edward Shils, “Gelenek” (çev. Hüsamettin Arslan), Doğu-Batı Düşünce Dergisi (Modernliğin Göl-

gesinde Gelenek), Yıl 7, S. 25, 2003, s.111.

417
FEVZİYE ALSA

rak ifade kazanır. Su ve köprü, kronotop eşiğidir; yani zaman mekân bütünlü-
ğünü taşıyan bir metafordur. Bu kavram edebî bir bağlam taşıyan mitsel temayı
vurgular. Kronotop kavramı, zaman ve mekânın birlikteliğini ve taşıyıcı unsur
olduğunu ifade eder. Kronotop, bir âna o anla ilgili tüm geçmiş ve gelecek ânla-
rın olasılığını yüklemektir.

“Edebiyatta kronotop kavramı bizi ilgi çekici sonuçlara ulaştırmaktadır.


Özellikle de tarihsel epik metinler düzleminde kronotop kavramının etki-
sini görmek mümkündür. ‘Kronotop’ kavramının ve anlayışının edebi-
yatta kurucusu olan Bakhtin, bu durumu ‘zamanmekan’ (bitişik yazılmış
ve birleşik yapılı) olarak belirler. Bakhtin, ‘kronotop’ kavramını Eins-
tein’in görecelilik teorisinin temelini teşkil eden zamanmekan kavramına
dayanarak yaratılmış ve edebiyat ortamına metaforik anlamda taşınmış
bir kavram olarak tanımlar. Bu kavram, mekanın ve zamanın ayrışmazlı-
ğının göstergesidir. Bakhtin, bu kavramların birbiriyle birleşimine özel
olarak vurgu yapar25.”

Köprü ve su, yeni yaşama geçiş bağlamıyla zaman ve mekân birlikteliğini


gelenek olarak yaşatır. İnsan, zaman ve mekân arasında bütünleştirdiği gele-
neklerle bir hafıza yaratır. Köprüden geçme ritüeli; yeni yuvanın kutsanması,
arınma ve düğünü kutsama bağlamında köklü bir gelenektir. Geleneğin köprü
üzerinden gerçekleştirilmesi, ilk olayın/mitin hafızada korunması ve sa-
ğaltma/sağaltım yapılması özelliğidir. Gelin, aile ocak bağlamıyla kut sahibidir.
Mitolojik ilk gelin imgesi kadınla başlar. Köprü, ölüm ve hayatı ifade eden ikili
bir zıtlığa sahiptir. Köprü ve kapı geçişleri/ritüelleri, simgesel çağrışımla yetiş-
kinler topluluğuna katılma törenidir. Köprüden geçme ve su imgesi arınma,
yeni bir başlangıç ve dönüşüm anlamındadır. Su kozmik bilinçte “kadınsı pren-
siple, evrensel rahimle, ilk özle yaşamın çeşmesiyle tazelik ve doğurganlık sula-
rıyla bağdaştırılmıştır26.”
Her obje hayatı temsil eden önemli bir değerdir. Hayata sığdırılan
nesne/obje, kök hafızadaki değeriyle bir anlam kazanır. “Sembolizmin tarihi her
şeyin, doğal nesnelerin (tasların, bitkilerin, hayvanların, insanların, dağlar ve va-
dilerin, güneş ve ayın, rüzgâr, su ve ateşin) ya da insan eliyle yapılmış olanların
(ev, tekne ya da arabaların), hatta soyut biçimlerin (sayıların ya da üçgen, dört-

25 Kamal Abdulla, Dede Korkut Kitabı’nın Poetikasına Giriş Şafak Vakti (çev. Ali Duymaz), Ötüken
Yayıncılık, İstanbul 2020, s. 62.
26 Eyüp Akman, “Türk Kültürü ve Dünya Kültüründe Su Kültü Üzerine Düşünceler”, Kastamonu

Üniversitesi Kastamonu Eğitim Dergisi, 2002, s. 1.

418
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

gen ve dairelerin) sembolik anlam kazanabileceğini göstermiştir. Gerçekte evren-


deki bütün nesneler simgeye dönüşme potansiyeline sahiptir27.” Topluma ait kök
kodlar, geleneklerle korunur. Gelenekler, ritüeller ve uygulamalar insanı
köke/öze ulaştırır. Evlilik yeni bir yuva imgesiyle kut ve berekettir; çoğalma,
toplumsal bir paylaşım ve kutsanma anlamındadır. Köprü ve su üzerindeki ri-
tüeller, ev/yuva imgesiyle yeni hayata/ocağa geçişte uğur/kut götürme, kötü-
lüklerden arınma anlamındadır.
Düğün ritüelleri ev/ocak kültürünün kutsallığını yansıtır. Bafra’da evle-
necek çiftler, köprüden geçme ritüeli sırasında suya taş atarak köklü bir inanışı
devam ettirirler. Suya taş/madeni para atma, dua ve dileklerin kutsal bir iye
olan suya atılması geleneğiyle Türk toplumunun inanç ve ritüellerinin canlılı-
ğını ifade eder. Bozuk para Türk kültüründe demir madeniyle ilişkilidir. Kültü-
rel bellekte demir, tuz ve su sağaltma etkisine bağlı olarak ritüellerde kullanılır.
Köprüden geçiş sırasında madeni para atılması Türk kültüründeki inanışla de-
mirin koruyucu özelliğidir. Aynı inanışla Bafra Çetinkaya Köprüsünde gelin ve
damatlar suya bozuk para atmaktadır. Bu gelenekte sağaltma ve saçı anlamı bu-
lunur. Olması arzulanan durum ikili zıtlıkla betimlenir. Su, başlangıcı ve yaratı-
lışı sembolize eder. Sonsuzluk ve derinlik; dişil ve erildir. Su akan bir unsurdur
ve canlıdır. Suya taş atma ‘Kutsal Yada taşı’ inancının devamı olan bir gelenektir.
Türk kültüründe ‘Yada taşı’ inancı mekâna ve mekânda bulunan ata ruhuna du-
yulan saygının işaretidir; bereketin ve doğa olaylarına bağlı inanışların kutsal
göstergesidir. Taşa su atma, dileklerin temennilerin ulaştırılması ve arınma ina-
nışıdır. Geçiş aşamalarında doğumla birlikte kırklama suyuna da altın veya taş
atılır. “Uygurlar, altın ve gümüş kaplar içine koydukları suyu birbirlerine doğru
serperek kötü ruhları uzaklaştırdıklarına inanırlardı28.” Bu uygulamada taşa
veya altına işlenen ruhun/temennilerin su aracılığıyla göçürülmesi inanışı var-
dır. Taşın bir ruh taşıdığı inanışı, sembolik olarak duayı ulaştıran kutsal aracı
olarak değer kazanır; bu ritüel, soyut olan duayı somut olarak ruhsal alana gö-
çürür. Evlilik öncesi yuvanın kutsanması ve ocak kültünün değeri evlilik aşama-
larıyla önemsenir. Taşı okuyup suya atma, uçurma geleneğinin somutlaşması-
dır. Evlenen çiftlerin dua ederek köprüden geçmesi kut alma/kazanma arzusu-
dur. Türk kültüründe taşla ilgili inanışlar, ‘Kutsal Yada taşıyla’ bağlantılı olarak
ritüellerde korunan bir değerdir. Günümüzde sürdürülen gelenekte gelin alayı-

27 Aliona Pilici, Tarihsel Süreçte Sembolden İkona: Logo, Sanatta Yeterlilik Tezi,
Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2008, s. 8.
28 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. 1, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1971, s. 125.

419
FEVZİYE ALSA

nın Çetinkaya Köprüsünden geçmesi; inanış temelli bir ritüeldir. İyileştirme ri-
tüelleri, halk edebiyatının birçok türünde görülmektedir. Dualar, yeni yuvanın
ocak kültündeki değeriyle kutsanmasıdır. Suya taş atma, Türk mitolojisinde yüz
yıllardır var olan köklü bir gelenektir.

“Gerçeği bozmak, yansımaya etki etmek, durgunluğun ortasında kıpırtılar


yaratmak, olageleni, süregideni reddetmek, içeride duyulan öfkeyi dışa çı-
karmak. Suya taş atmak, olanı, olmak zorunda olan, olması gereken diye
öğretileni bozabileceğini düşünmek, düşünmenin ötesine ‘korku’ sebe-
biyle geçememek, yansımayı bozarak gerçekte hissedilen ‘değiştirme’ is-
teğini dile getirmek ve aynı zamanda atılan taşın, görüntünün ve özellikle
de suya taş atan kişinin görüntüsüne atılan taş olduğunu algılamak, kendi
kendinin güçsüzlüğünden üzüntü duymak. Dışarı atıldığı sanı-
lan korkunun bireye, bilince ve bilinçaltına geri dönmesi. Belki de çocuk-
luğa, daha ilerisinde doğumdan öncesine ve dahası hiçliğe geri dönme is-
teğinin öfkeli bir dışavurumu29.”

Suya taş atma geleneği; gerçeği bozma, yansımayı dönüştürme, durgun-


luğu değiştirme, var olan duruma etki etme arzusunun tezahürüdür. İste-
ğin/duanın somut hale gelmesinde taş kutsal bir işlev kazanır. Taş atma gele-
neğinde Türk dünyasında yayılgan bir imge olan su ve bahar başlangıcı ritüel-
lerinin etkisi vardır. Tabiatın uyanışıyla suyun akma/göçürme/taşıma işleviyle
dertlerin ve üzüntülerin taşla birlikte sağaltılması amaçlanır. Bahar bayramı ve
Nevruz kutlamalarında da suyun arındırma ve temizleme özelliği görülür. Ma-
yıs Yedisindeki inanışta döllenme, bereket ve dertlerden hastalıklardan kur-
tulma amaçlanır. Taş, su, ocak-aile, Hızır-İlyas kültü bulunur. Gelenekler, akta-
rım, yaşatma ve inanma döngüsünü taşır.

“Aksu Şenlikleri’, o tarihten itibaren de ‘Uluslararası Karadeniz Aksu Fes-


tivali’ adıyla sürdürülen etkinliklerde yaşatılan gelenekte her yıl 20 Mayıs
günü Giresun’un doğusunda bulunan Aksu Deresi’nin deniz ile birleştiği
yerde insanların toplandığını gerek yerel basından, internet sayfalarından
gerek yöre insanlarıyla yaptığımız görüşmelerden öğrenmekteyiz. 1 Özel-
likle hastalar, dertliler, çocuğu olmayanlar, dilekleri olanların bel bağla-
dığı, umut kapısı olduğu bu törenler üç ana bölümden oluşmaktadır: 1-
Dere taşlama 2- Sacayağından geçme 3- Adanın etrafını dolaşma. Gelenek
ana hatlarıyla şöyle uygulamaktadır: Eline yedi çift, bir tek taş alan halk,
sırtını dereye dönerek ‘derdim belam suya’ diyip elindeki taşları dereye
atar. 2 Ardından dilek tutup dua ederek iki kişinin tuttuğu, özel olarak ya-
pılmış demir sacayağından üç kez geçer. Sacayağından geçme geleneği,

29 https://eksisozluk.com/suya-tas-atmak--1137703, erişim tarihi: 30.11.2022

420
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

motorlara binilip Hamza taşından başlayıp yine orada son bulmak koşu-
luyla adanın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanır. Törenlerin amacı; gö-
rüştüğümüz Giresunlular tarafından soyun sürdürülmesi, belaların denize
atılması, döllenmenin bu mevsimde başlaması ve toprağın bereketlen-
mesi biçiminde belirtilir. Bu gelenekle soyun sürdürüleceği umulur 30.”

Su arınma, bereket, döllenme ve döngüsel başlangıçların kutsallığını içe-


ren bir kültür değeridir. Gelenek uygulanan ve seçilen bir yöntem anlamındadır.
Doğada gizli güçlerin varlığı inanışı Gök Tanrı dininin özelliğidir. Türk kültü-
ründe her unsurun bir ruh taşıdığı inanışı hakîmdir. Su ve suya bağlı sağaltma-
lar kültürel belleğin aktarımıdır. Suyun bir hafızası vardır; manayı saklar, dö-
nüştürür ve yeniden üretir. Gelinin köprüden geçirilmesi geleneğinde varsa bü-
yünün/kötülüğün bozulacağı inanışı suyun arındırıcılık özelliğiyle ilgilidir.
Türk kültüründe suyun büyüyü bozma inanışı kutsal sayılarla bir ritüel oluştu-
rur. Denizde yedi dalga geçmek, nehirde yedi kulaç atmak büyüyü bozar. Sıraç-
lar arasında yaygın bir inanış halinde gelin ilk gecesinden evvel akarsu başına
götürülür. Akarsu yoksa güneş doğmadan büyük bir pınar başına gider. Büyük
suların büyüyü bozduğu inanışı mitik bir koddur.
Bafra’da yaygın bir gelenek olan Kızılırmak’ın üzerindeki Çetinkaya Köp-
rüsünden gelin konvoyunun (gelin ve damadın) geçirilmesinin temelinde yapı-
lan kötü büyülerin bozulması yatmaktadır. Eğer gelin ve damada böyle bir uy-
gulama yapılmışsa ‘büyük sudan’ geçildiğinde bu büyü ya da uğursuzluğun or-
tadan kalkacağına inanılır. Eğer bu işlem yapılmazsa büyü bozulmaz uğursuz-
luk devam eder. İnanışa göre varsa ‘cazuluğun’ büyük sudan geçince bozulacağı
düşüncesiyle gelin alayı köprüden geçirilir. Şayet geçirilmezse ‘cazuluk-büyü’
bozulmaz ve uğursuzluk devam eder inancı bu uygulamayı yaşatmaktadır31. Ge-
leneksel bir hale dönüşen gelin geçirme/göçürme uygulaması, mitik kökendeki
ilk halini taşıyan efsanenin/anlatının ve yeni bir hayata başlamanın sembolü-
dür. Köprü ve su ritüeli, Türklerin yer-su inancından ve atalar kültünden besle-
nen kadim bir gelenektir. Benzer benzeri doğurur inanışıyla meydana gelmesi
istenen olay, istek ve durum taklit edilir. Sembolik olarak kodlanan ve varlığını
uygulamalarla koruyan atalar kültünün somut göstergeleri olan gelenekler, ge-
çiş aşamaları içinde süreklilik taşır. Köprüden geçme ve su ritüelini içeren gele-
nek ve anlatılar, kültür göçleriyle yurdumuzun birçok bölgesinde var olan kö-

30 Kerime Üstünova, “Giresun’da Yaşatılan Sacayağından Geçme Geleneğinde ‘Sacayağı’ ve ‘Üç’ Ne


Anlatıyor?” Bilig, Kış S. 52, 2010, s. 183.
31 Alptekin Ahıshalıoğlu, Bafra… Ah Bafra…, Postiga Yayınları, İstanbul 2011, s. 342,356.

421
FEVZİYE ALSA

ken mitinin izleridir. Esinlenme, ilksel uygulamadaki inanış ve kutsiyetin de-


vamlılığıyla aynı sonucu doğurması arzusudur. Bu ilk kod, türkülerin hafıza-
sında açar bir söz olarak korunmuştur. Türkülerin hafızasındaki ilk kod, gele-
nek ve mekân bağlamıyla halk arasında yaşatılan bir uygulamanın imgeleşme-
sidir.

“Bugün düğünlerimizin yaygın bir motifi olan ‘Köprüden Geçti Gelin’ tür-
küsü, Şeytan-Erlik’in yoldaşı ile yaratılan ilk çiftin böyle bir mitolojik mü-
cadelenin sonunda gelinin kutlu göçünü simgelemektedir. Gelin göçünde
alayın köprüde inip oynaması, köprü üzerinde arabadan inilip suya taş
atılması, gelin alayının mutlaka bir köprüden geçirilmesi, geçerken yavaş-
layan arabadan gelinin çantasından içine paralar sıkıştırılmış bir elmayı
dereye atmasının (Duymaz-vd. 2003: 142) kökeninde hep aynı mitolojik
gerçek saklıdır. Elma bir taraftan kutlu su vasıtasıyla Tanrı’dan kut dile-
meyi- zürriyeti simgelerken diğer taraftan cennetten kovulmaya sebep
olan yasak elmayı ve tövbeyi simgelemektedir32.”

Bu gelenekle yeni hayat öncesi olumsuzluk ve kaoslara karşı sağaltma ya-


pılarak zıtlıklar bağlamıyla durum olumluya evrilir. Bafra’da evlenecek çiftler,
Çetinkaya Köprüsünü ziyaret eder; dualarla sağaltma yapar ve köprüden geçe-
meyen kutlu/mitik gelin için köprüden geçerler. Dua, güzel temennilerin yerine
ulaşması için yapılan bir sağaltma eylemidir. Ortak hafızada köprüden geçmek
bir gelenek haline gelir. Karadeniz ve İç Anadolu’da yaşanan mitolojik olayın
göçlerle türkülere konu olduğu efsane/anlatı Bafra yöresinde de gelin alma
adetlerinin bir uygulaması haline gelmiştir. Çetinkaya Köprüsü bu bağlamla
kent imgesine dönüşen bir ruh kazanmıştır. Türkülerin hafızasında mitik bir
imge olan ‘gelinin köprüden geçmesi’ kültür kodlarıyla anlam kazanır. Bu inanış
hem ilk Türk inanışlarında hem de İslami inanışlarda kadının/gelinin yuvanın
temeli olması inanışıdır.

Sonuç
Bafra yöresinde Çetinkaya Köprüsüyle kültleşen mekân, gelenek ve tür-
külere hafıza bağlamıyla aktarılan mitolojik kutlu gelin imgesi bulunur. Kültürel
belleğe ait bu unsur, Türk toplumunun atalar kültünden doğan inanışlarının et-
kisini taşır. Gelinin köprüden geçmesi ve gerçekleştirilen ritüeller, mitik gelin
imgesinin hafızalarda korunmasıdır. Bugün canlı bir gelenek olarak icra edilen
Bafra Çetinkaya köprüsündeki ritüeller, Kızılırmak Nehri’nin su ve ocak kültünü

32Pervin Ergun, “Türk Gelininin Mitolojik Göçü”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, C. 13, S. 24, Aralık 2010, s. 286.

422
TÜRKÜLERİN HAFIZASI, MEKÂN VE GELENEĞİN İCRASI BAĞLAMINDA ÇETİNKAYA KÖPRÜSÜ

taşıyan kültürel kimlik özelliklerini taşır. Yeni yapılan köprü, gelin sembolüyle
ilk olayın hafızası ve nostaljik kökeni olarak anıları yaşatmakta ve sembolize
etmektedir. Türk kültüründeki kutlu gelin imgesi mitik hafızanın geleneklerle
mekânda yaşatılmasıdır. Gelin alayının başına gelen olay, düğün töreninin
içinde sağaltma törenleriyle bütünlenir. Evlilik, geçiş aşamaları içinde kutsal bir
kurum olarak önemsenen toplumsal bir yapıdır. Yaşanan ilk olay/mitolojik kö-
ken, hafızaya alınmış sevda türkülerinde ve ağıtlarda kültürel bir öge olarak ko-
runmuştur. Türküler, kültürel bellek bağlamıyla toplumun duygu ve düşünce
dünyasına ait değerlerle yaşamın bir yansımasıdır. Türkülerde korunan hafıza
gelin imgesiyle, ortak hafızada saklanır. Kültürümüzde gelin ve gelin alayı üze-
rine birçok türkü bulunur. Köprüden Geçti Gelin imajı/motifi bir hafıza, gelenek
ve mekân ruhu olarak oluşmuş, türkülerde korunan millî kültür değeridir. Tür-
külerde betimlenen kutlu gelin imgesi, ortak hafızaya yeni yaşamı sembolize
eden köprüden geçme ritüeliyle sunulur. Mitik gelin anne arketipiyle yaratılış
ilhamını, bereketi, gençliği, kozmosu ve ocak kültünü sembolize eder. Bafra’da
modern yaşamla bir geleneğe dönüşen köprüden geçme ritüeli türkülerin hafı-
zası, mekânın ruhu ve geleneğin icrası bağlamında kültürel bir değer taşır. Ge-
lenek, ataların inanış halinde koruduğu uygulamaları aynı inanış ve kültle sür-
dürme bilincidir. Gelin ve damadın köprüden geçmesi, dua etmesi ve dilek tuta-
rak suya taş atması Samsun’un Bafra ilçesinde devam eden canlı bir uygulama-
dır. Gelenek, inanış ve atalar bilinciyle Bafra ve kimlik-mekân bağlamını taşıyan
kültürel bir değer haline gelir. Çetinkaya Köprüsü, marka-kimlik ve değerler ak-
tarımıyla mekânın/ilçenin kent imgesi değeridir. Türkülerin hafızasında,
mekânın ruhunda ve ritüellerde geçiş aşamalarının bir yansıması olarak ilk
imge korunur. Köprü, türküye bu bağlamda hafıza olma işleviyle olgusal bir
mekândır. Bafra Köprüsündeki ritüeller, kültürün sürekliliği ve yaptırım gücü-
nün inanışlarla temellendirilmesidir.

KAYNAKLAR
Abacı, Tahir, Harput/Elazığ Türküleri, İstanbul İkaros Yayınları, 2013.
Abdulla, Kamal, Dede Korkut Kitabı’nın Poetikasına Giriş Şafak Vakti (çev. Ali Duymaz),
Ötüken Yayıncılık, İstanbul 2020.
Ahıshalıoğlu, Alptekin, Bafra … Ah Bafra..., Postiga Yayınları, İstanbul 2011.
Akman, Eyüp, “Türk Kültürü ve Dünya Kültüründe Su Kültü Üzerine Düşünceler”, Kas-
tamonu Üniversitesi Kastamonu Eğitim Dergisi, 2002.
Demirci, Yusuf Ziya, Köy Halk Türküleri, Burhaneddin Matbaası, İstanbul 1938.
Eliade, Mircea, İmgeler Simgeler, (çev. Mehmet Ali Kılıçbay), Gece Yayınları, Ankara
1992.

423
FEVZİYE ALSA

Ergun, Pervin, “Türk Gelininin Mitolojik Göçü”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-
titüsü Dergisi, C. 13, S. 24, Aralık 2010, s.275-290.
Esen, Ahmet Şükrü, Anadolu Türküleri, İş Bankası Yayınları, Ankara 1986.
Gök Akyıldız, Sevilay, “Bir Türkünün Doğuş Hikâyesi: Ay Deresi” Millî Folklor, S. 127,
Güz 2020, s. 244-259.
Güleryüzlü, Mutlu, Anadolu Sahası Türkülerinde Gelin, Yüksek Lisans Tezi, Necmettin
Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2022.
https://eksisozluk.com/suya-tas-atmak--1137703, erişim tarihi: 30.11.2022.
Karadeniz, Sıtkı, “Gelenek Üzerine Bir Okuma Denemesi “Geçmişle Gelecek Arasında Ge-
lenek”, Milel ve Nihal İnanç, Kültür ve Kitoloji Araştırmaları Dergisi, 4(2), 2007, s.
29-47.
Kayacı, Cemil, TRT Repertuvarında Yer Alan Ürgüp Türkülerinin Refik Başaran’ın İcrâ
Kayıtları Işığında Tespit ve Tahlili, Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eği-
tim Enstitüsü, Ankara 2021.
Kutlu, Muhtar, “Yaşamın Üç Hali: Doğum-Düğün-Ölüm”, Fotografya S. 20, 2008, s. 1-2.
Lefebvre, Henri, Mekânın Üretimi (çev. Işık Ergüden), İstanbul: Sel Yayıncılık 2020.
Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, C. 1, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1971.
Özbakır, Burhan, Amasya Türküleri, Amasya: Amasya Belediyesi Kültür Yayınları 1988.
Özkan, Zekeriya, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları ve Uygulamaları, Yüksek Lisans
Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012.
Pilici, Aliona, Tarihsel Süreçte Sembolden İkona: Logo, Sanatta Yeterlilik Tezi, Mimar Si-
nan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2008.
Sarpkaya, Seçkin, “Azerbaycan Türklerinin Efsanelerinde Ekofolklor Bakış Açısıyla Av,
Su ve Ağaç”, Folklor Akademi Dergisi, 5 (1), 2022, s. 59-77.
Shils, Edward, “Gelenek” (çev. Hüsamettin Arslan), Doğu-Batı Düşünce Dergisi (Modern-
liğin Gölgesinde Gelenek), Yıl 7, S. 25, 2003, s.101-131.
Şenocak, Ebru, “Eriştirici/ Dönüştürücü Bir Güç Olarak Aşk/Sevda Türküleri”, Akra Kül-
tür Sanat ve Edebiyat Dergisi, 18(8), 2019, s. 45-60.
Şenocak, Ebru, “Köroğlu Destanında Simgesel Değerler”, 21. Yüzyılda Köroğlu ve Bolu
Araştırmaları, Uluslar Arası Köroğlu, Bolu Tarihi ve Kültürü Sempozyumu Bildiri-
leri Kitabı, 2011, s. 618-634.
Tarlabaşı, Burhan, Eğin Havaları, Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Mü-
dürlüğü Yayınları, Ankara 1995.
Türk Halk Müziği Sözlü Eserler Antolojisi 1-2, TRT Merkez Daire Başkanlığı, Ankara
2000.
Üstünova, Kerime, “Giresun’da Yaşatılan Sacayağından Geçme Geleneğinde ‘Sacayağı’
ve ‘Üç’ Ne Anlatıyor?” Bilig, Kış S. 52, 2010, s. 181-194.
Yılmaz, Havana Tuğçe, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent İmgeleri, Yük-
sek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun
2019.

424
Ermeni Tomkoryan Mektebi Bafra

425
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

Dr. Öğr. Üyesi Özlem ÜNALAN1

Giriş
Türkiye’nin birçok bölgesinde şehirlerle özdeşleşen, yöre halkının sahip-
lendiği belli başlı yiyecek türleri vardır. Yemek milliyetçiliği olarak nitelendiri-
len bu durum, yöresel yemek anlayışının gelişmesine büyük katkı sağlar. Yemek
milliyetçiliği çerçevesinde değerlendirilecek yiyeceklerden biri de pidedir2.
Pide kelimesinin geçmişi Yunanca pişmiş anlamına gelen peptos kelimesine da-
yanır. İnce ve yumuşak ekmek manasında kullanılan peptos; pitta, pita, pitah
kelimeleriyle ilişkilidir. Pita kelimesi de Türkçeye pide, İtalyancaya da pizza
olarak geçmiştir3. Pide Türkçe Sözlük’te “mayalı hamurdan yapılan gereğinde
üzerine yumurta, pastırma, peynir, vb. konularak pişirilen, ekmek yerini tutan,
ince yavan yiyecek”4 olarak tanımlanmıştır. Misalli Türkçe Sözlük’te pide, “ince,
yassı bir çeşit ekmek”5 olarak nitelendirilmiştir. Ötüken Sözlük’te ise mayalı
veya kepekli undan yapılan çeşitli malzemelerin eklenerek pişirildiği ekmek
şeklinde tarif edilmiştir6. Kümbe7, cucu ve cücü 8 kelimeleri Anadolu’da pideye
verilen isimler arasında yer alır. Kızılcahamam’da pideye şaplak9; Yozgat’ta ise
daban işi10 adı verilir. Çocuklar için yapılan pideler de kilik11 olarak adlandırılır.

1 Bayburt Üniversitesi
2 Mehmet Özdemir, “Coğrafi İşaretler ve Türk Mutfak Kültüründe Bir İmge: Espiye Pidesi”, Av-
rasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 8 (25), 2020, s. 96.
3 Zeki Tez, Lezzetin Tarihi, Hayy Kitap, İstanbul 2021, s. 60.
4 Türkçe Sözlük 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1998, s.1802.
5 İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Yayınları, İstanbul 2010,s.995.
6 Yaşar Çağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2007, s.3852.
7 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü VIII, Ankara Üniversitesi Basım Evi, Ankara 1993, s.

3033.
8 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü III, s.1009, 1021.
9 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü X, s.3744.
10 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü IV, s.1314.
11 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü XII, s.4559.

427
ÖZLEM ÜNALAN

Pideler, sade yani içine herhangi bir şey katılmadan yapılabileceği gibi çe-
şitli malzemeler eklenerek de pişirilebilir. Tahinli, ıspanaklı, kuşbaşılı, mantarlı,
kıymalı, peynirli, kaşarlı, pastırmalı, yumurtalı ve karışık başta olmak üzere çok
sayıda pide çeşidi bulunur. Pideler içindeki malzemelere ve yapılış usullerine
göre de farklı isimler alır. Niğde ve çevresinde pide ve tahinli pide için öğme
kelimesi kullanılır.12 Samsun Bafra’da ve Vezirköprü’de sacda pişirilen pideye
patıl13 denilir. Urfa Birecik’te dırnaklı14 Bayburt’ta ise tırnaklı olarak isimlendi-
rilen bir çeşit pide vardır. Balıkesir’de yağlı ve kıymalı pide gödek15, Samsun’da
da pide kıymalı olduğunda doğrudan kıymalı16 olarak adlandırılır. Kirde17 ise
mısır unundan yapılan bir tür pidedir.
Türk mutfak kültüründe önemli bir yeri olan pide, hamur işleri grubunda
yer alan yiyecek türlerinden biridir. Buğday ununun su ile karıştırılmasıyla elde
edilen hamurun, tandırda veya sac üzerinde pişirilmesi ile elde edilir. Pide, bö-
rek, ekmek, çörek vb. hamur grubu ürünlerin geçmişi çok eski çağlara dayanır.
Araştırmalar Anadolu’daki ilk çağ medeniyetlerinden başlayarak birçok mede-
niyetin yuvarlak ve ince hamurdan pide, ekmek vb. yiyecekler yaptıklarını doğ-
rulamaktadır18. Bu manada pidenin Türklerin geleneksel yiyeceklerinden biri
olduğu söylenebilir. Pidenin Selçuklular döneminde Anadolu’da tüketilen bir
ekmek türü olduğu da bilinmektedir19. Kütahya’da Germiyan Beyi Yakup Bey
imaretinde misafirlere pide sunulduğu kaynaklarda yer almaktadır. XIII ve XIV.
yüzyıllarda Osmanlı saray yemekleri arasında peynirli, ıspanaklı ve fodla olarak
adlandırılan pide çeşitleri bulunmaktadır20. A. Süheyl Ünver, Fatih Devri Yemek-
leri kitabında 15. yüzyıl saray mutfağında tüketilen yiyecek ve içeceklerden söz
ederken bu yiyecekler arasında peynirli ve ıspanaklı pideye de yer vermiştir.
Ispanaklı pide Fatih sarayı matbah defterlerine göre Fatih için hazırlanan özel
yiyeceklerden biridir. Ayrıca Fatih Külliyesi’nin aşhanesinde fodla veya fodula
adı verilen pide de pişirilmiştir21.

12 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü IX, s.3316.


13 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü IX, s.3409.
14 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü IV, s.1472.
15 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü VI, s.2124.
16 Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü VIII, s.2857.
17 Türkçe Sözlük 2, s.1328.
18 Priscilla Mary Işın, Yemeğin Kültürel Tarihi, Yapı Kredi Yayıncılık, İstanbul 2021, s.55, 81, 123.
19 Ayrıntılı Bilgi İçin Bak.: Ömer Uzunağaç, Selçuklu Anadolusu’nda Beslenme ve Yemek Kültürü,

Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2014, s. 25-27.


20 Cengiz Han Alabacak, Türk Mutfak Kültüründeki Geleneksel Yemeklerin Bilinirliği: Ankara İli Ör-

neği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
2018, s.29,38.
21 A. Süheyl Ünver, Türkiye Gıda Hijyeni Tarihinde Fatih Devri Yemekleri, Kemal Matbaası, İstanbul

1952, s. 9-18.

428
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

Pide üretimi ve tüketimi çok olan bir yiyecek türüdür. Başta Karadeniz ve
kır pidesi olmak üzere Türkiye’de pidecilik önemli bir sektör hâline gelmiştir.
Sinop’tan Batum’a Karadeniz kıyı şeridini içine alan ve Karadeniz pidesi olarak
ün yapan pide çeşidi; sunumu, şekli, iç malzemesi ve pişirme usulleri bakımın-
dan birbirinden farklılıklar gösterir. Diğer taraftan ortak özellikleri sebebiyle
de Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yapılan pidelerden de ayrılır. Karadeniz pi-
desi genel olarak peynirli ve kıymalı olmak üzere iki çeşittir. Dana kıyma kav-
rularak iç malzemesi hazırlanır, mayalı hamur kullanılır, taş fırında pişirilir ve
genellikle kapalı olarak hazırlanır22.
Hamurundan, iç malzemesinin hazırlanmasına birkaç aşama gerektiren
pide, ustaların maharetli ellerinde şekillenip lezzetlenir. Pide, özellikle son yıl-
larda pizza, hamburger, sandviç vb. ürünlerin alternatifi olarak tüketilmektedir.
Aynı zamanda Türk mutfak kültüründe bir imge olarak ön plana çıkmaktadır23.
Günümüzde pide bazı kentlerin imgesi hâline gelmiştir. Bazı şehirler pideleriyle
ün yapmıştır. Ankara Şereflikoçhisar’ın tahanlı pidesi, Bayburt’un tırnaklı pi-
desi, Amasya’nın, Trabzon’un, Rize’nin, Giresun ve Ordu’nun kendine has pide-
leri vardır. Ordu’nun Ünye ve Fatsa; Giresun’un Espiye, Görele, Eynesil ve Tire-
bolu ilçeleri pideleriyle tanınmaktadır. Samsun’un büyük ilçelerinden olan Çar-
şamba, Terme ve Bafra; kendi adlarıyla tanınan pideleriyle meşhurdur. Bu pi-
deler malzemeleri, görünüşleri ve tatları bakımından birbirinden farklıdır.
“Bafra pidesi gevrekliği ile Çarşamba pidesi yumuşak yapısı ile ve Terme pidesi
de soğanlarının iriliği ile birbirlerinden ayrılır.”24 Bafra’nın pidesi ince, uzun ve
daha çıtır çıtırken Çarşamba’nın pidesi daha geniş ve yumuşaktır. Diğer taraftan
Terme pidesinin Bafra pidesine göre soğanı daha baskındır. Açık olarak pişirilir
ve bütün olarak servis edilir. Tirebolu’nun, Espiye’nin ve Görele’nin pidesi ince
hamurludur25. Trabzon pidesi kalın hamurlu, Rize’nin pidesi yuvarlaktır. Usta-
ların el becerileri ve yöre halkının damak tatları birbirlerine yakın mesafeler-
deki yerlerde farklı pide türlerinin oluşmasına sebep olmuştur26. Giresun’un Es-

22 İhsan Seddar Kaynar, “Kültürel Bir Değer Olarak Samsun Pidesinin Tarihsel Kökeni”, 3. Ulusla-
rarası Canik Sempozyumu: Canik-Samsun ve Değerleri, Samsun 2013, s.757.
23 Mehmet Özdemir, s. 96.
24 Gamze Bayri, Samsun İlinin Sahip Olduğu Gastronomi Turizmi Potansiyelinin Değerlendirilmesi,

Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü,
Samsun 2020, s.50.
25 https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/idil-cimrin/2022/10/05/samsunun-meshur-

pidesi, son erişim tarihi: 24.10.2022.


26 İhsan Seddar Kaynar, s.757.

429
ÖZLEM ÜNALAN

piye pidesi ince hamuru ve boyutuyla Samsun pidelerinden ayrılır. Espiye pi-
desi daha küçük ve geniştir, şekil olarak da kayığa benzemektedir. Bununla bir-
likte yuvarlak olarak da yapılmaktadır. Lezzeti, hafifliği, yumuşaklığı, sindirim
kolaylığı ve inceliği Espiye pidesinin belirleyici özellikleri arasında yer alır. Ay-
rıca bu pide odun ateşinde ve taş fırında pişirilmekte yeşillik, turşu, salata ve
tereyağı ile sunulmaktadır27.
Trabzon’da pide çok çeşitlilik gösterir. Özellikle Sürmene İlçesi pidesiyle
ünlenmiş ve bu konuda tescil almıştır. Trabzon pidesi yağlı pide olarak adlandı-
rılır. Trabzon’da genellikle peynirli pide yapılır. Peynirli pidelerin üzerine kolot
peyniri denilen ve taze kaşara benzeyen Trabzon peynirinden konulur. Fırına
verilmeden önce pidenin üzerine tereyağı parçaları eklenir. Pişen pidenin üze-
rine de tercihe bağlı olarak tereyağına kırılmış yumurta konulur. Ayrıca Trab-
zon’un tava pidesi olarak da adlandırılan hohollu pidesi meşhurdur. Mısır ve
buğday ununun karışımından elde edilen hamurun bir kısmı bakırdan olan
dönme tava denilen yağlanmış geniş tavaya döşenir. Arasına önceden kavrulup
ılıyan pazı, pırasa ve tuzdan oluşan harç konulur. Üzerine bir kat daha ince açıl-
mış hamur yerleştirilir. Tavanın kapağı kullanılarak ve altı, üstü çevrilerek pişi-
rilir. Arasına herhangi bir malzeme konulmadan tek katlı olarak da yapılabilir28.
Bu pidenin bir benzeri köylerde, fırın günlerinde hazırlanır. Lamesli pide adı ve-
rilen bu pidelerin içinde haşlanmış pazı yaprakları ve barbunyanın soğanla kav-
rulması ile elde edilen karışım yer alır. Hazırlanan lamesli pide fırında pişirilir29.
Temizlenmiş hamsilerin pide hamuru üzerine yerleştirilmesiyle de hamsili pide
elde edilir. Bunların dışında kıymalı ve kavurmalı pide de yapılmaktadır30.
Pide çoğu şehirde öğlen veya akşam yemeği olarak tüketilirken Kü-
tahya’da kahvaltıların vazgeçilmezi olarak bilinir. Aynı şekilde Trabzon, Ordu,
Samsun, Zonguldak ve Giresun’da pazar kahvaltıları fırınlarda pişirilen pideyle
yapılır31. Sade olarak hazırlanan ve birçok şehirde yapılan tırnaklı pide, Bayburt
kahvaltılarının olmazsa olmazlarındandır. “Bayburt halkı için tırnaklı, kerti lor
ve tereyağı muhteşem bir üçlüdür. Tırnaklı pide Bayburt’ta fırınlarda yapılır.
Sadece Ramazan ayında değil Bayburt’ta her zamana tırnaklı pide bulmak

27 Mehmet Özdemir, s.100.


28 Oya Dinç Alaçam, Gastronomi Turizmine Türk Mutfağının Etkileri Trabzon İli Örneği, Yayımlan-
mamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Okan Üniversitesi, İstanbul 2019, s.131.
29 http://www.turkish-cuisine.org/print.php?id=155&link=http://www.turkish-cuisine.org/re-

gional-cuisine-4/black-sea-region-124/trabzon-155.html. 27.10.2022.
30 Oya Dinç Alaçam, s. 131.
31 Mehmet Kabacık, s.24, 31.

430
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

mümkündür. Tırnaklının hamuru diğer pide hamurlarına göre daha cıvık yoğ-
rulur ve gevşek bir hamur elde edilir. En az 45 dk. dinlendirilen hamur fırın-
larda pişirilir” ve bir ekmek çeşidi olarak tüketilir32. Pidelerin iç malzemesini
yörede bulunan ve yöreye özgü ürünler de etkilemektedir. Kütahya, Afyon ve
Eskişehir’de yapılan pidelerde haşhaş kullanılırken Karadeniz pidesinin yapı-
mında Giresun çökeleğinden yararlanılır33. Ege Bölgesi’nde ısırgan pidesi34, Ka-
radeniz’de hamsi pidesi35 de bu duruma örnek olarak verilebilir.
Konya halkı arasında etlekmek olarak telaffuz edilen etliekmek, bıçakarası
ve Mevlâna Konya’ya özgü pideler arasında yer alır. Etli ekmek günümüzde çe-
şitli lokantalarda hazırlanmakla birlikte kıymalı harçlar evde hazırlanarak pişi-
rilmesi için fırınlara verilir. Konya’da etli ekmek hazırlamak ve pişirmek za-
manla bir gelenek hâlini almıştır. Eskiden etli ekmekler günümüzün modern lo-
kanta ve restoranlarında pişirilip müşterilere sunulmamış, iç malzemesi ke-
bapçı dükkânlarında hazırlanıp kebapçı çevresindeki etli ekmek fırınlarından
pişirtilmiştir. Kasaplardan gövde olarak temin edilen koyun etleri parçalanıp
sinirlerinden arındırılmış yarım metre uzunluğundaki çift taraflı bir bıçakla kı-
yılmıştır. Bu işleme de et bozma adı verilmiştir. Bunun dışında etleri kıymak için
herhangi bir makine kullanılmamıştır. Sebzeler de aynı şekilde kıyılarak hazır-
lanan kıyma ile karıştırılmıştır. Hazırlanan bu içe de bıçakarası adı verilmiştir.
Etli ekmeklerde kıyma ve sebze çokça kullanıldığı için halk arasında etli ekmeğe
bol da denilir36. Günümüzde ise koyun etinden yapılan ve kıyma ile hazırlanan
harçlı pide etliekmek; satırla küçültülmüş dana etinden yapılan pide bıçakarası;
kaşarla hazırlanan etli pide de Mevlâna olarak isimlendirilir. Konya pidesinin
en önemli özelliği kâğıt kadar ince ve uzunluğunun yaklaşık 2-2,5 metre olma-
sıdır.
Amasra pidesinin yapımında iki çeşit peynirden ve sebzelerden yararla-
nılır. Kaşar peyniri, köy peyniri, domates, biber, maydanoz, dereotu Amasra pi-
desinin iç malzemesini oluşturur. Piştikten sonra üzerine tereyağı sürerek ser-
vis edilir37.

32 Özlem Ünalan, Sazıyla Sözüyle Bayburt Mutfak Kültürü, Paradigma Yayınları, Çanakkale 2022,
s. 197.
33 Mehmet Kabacık, s.288.
34 Cengiz Han Alabacak, s. 47.
35 Cengiz Han Alabacak, s. 49.
36 A. Sefa Odabaşı, Konya Mutfak Kültürü, Konya Ticaret Odası Yayınları, Konya 2001, s.91.
37 Dilek Çoşan, Bartın Mutfak Kültürü ve Yemekleri, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Necmettin

Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2020, s. 161.

431
ÖZLEM ÜNALAN

Aydın’ın Nazilli İlçesi’ne ait Nazilli Pidesi, Türkiye’deki meşhur pideler


arasında yer alır. Pide, Nazilli’de en çok tüketilen hamur işlerinden biridir. Kıy-
malı, kaşarlı ve tahinli olarak yapılır. Kıymalı pide halebişi olarak da adlandırılır.
Nazilli pidesi; alışılagelen pidelere göre daha kalındır. Ayrıca turunçla ikram
edilmesi sebebiyle diğer pidelerden ayrılır. Nazilli’de pideler çoğunlukla fırın-
larda yapılır, evlerde çok fazla pide pişirilmez. Bu nedenle de Nazilli’de fırın ve
pide restoranları oldukça fazladır38. Çubuk’ta pide, bide olarak isimlendirilir.
Hamuru ve iç malzemesi evde hazırlanan pide, açık veya kapalı olarak köy fırı-
nında veya evde tavada pişirilir39. Zonguldak’ın Ereğli pidesi; Bafra, Çarşamba,
Derepazarı, Emirdağ, Karacasu, Nazilli, Sürmene ve Terme pidesine benzemek-
tedir. Ereğli pidesinin geçmişi 1940’lı yıllara dayanmaktadır40.
Şereflikoçhisar’ın halk arasında tahanlı pide olarak adlandırılan ve tahin
kullanılarak yapılan pidesi meşhurdur. Tahinli pide buğday unu, şeker, maya,
tuz ve su karımışından oluşan hamura tahin ve margarin sürülüp ince kepekle
açılmasıyla elde edilir. Üzerine un ve su karışımı da sürülerek tırnaklama adı
verilen parmak ucuyla bastırma işlemi uygulanır. İsteğe bağlı olarak üzerine su-
sam serpilip fırınlanır41. Konya Kadınhanı tahinli pidesi birçok yönden Şerefli-
koçhisar’ın tahinli pidesinden ayrılır. Kadınhanı tahinli pidesi un, tahin, kaymak
ve tereyağının birleşiminden oluşmakta ve fırında pişirildikten sonra şerbetli
veya şerbetsiz olarak ikram edilmektedir. Hamurun yoğrulması esnasında uy-
gulanan katlama tekniği, tahin, kaymak ve tereyağının hamurla bütünleştiril-
mesi bakımından diğer tahinli pidelerden ayrılır42. Bursa’nın tahinli pidesi ise
Osmanlı döneminden itibaren Bursa’da bilinen ve tüketilen bir hamur işidir.
500 yıllık bir geçmişi olan bu pide, özellikle kahvaltılarda, çay saatlerinde ve
davetlerde yenilir. Pidenin yapımında su, un, şeker, tuz, yaş maya tercihen de
sıvı yağ kullanılır. Yoğrulan hamur mayalandıktan sonra yuvarlak pide şekli ve-
rilir ve bir müddet dinlendirilir. Üzerine bol miktarda tahin, pekmez, su ve şeker

38 Hasan Hüseyin Çakıcı, Nazilli Mutfak Kültürü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir 2020, s.23, 57, 78.
39 Sevim Aydos, Ankara Çubuk İlçesi Mutfak Kültürünün Dönüşüm Süreçlerinin Halk Bilimi Açısın-

dan İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2012, s.
39.
40 Abdullah Badem- Elif Kurt,“Zonguldak’ın Meşhur Bir Unlu Mamulü: Ereğli Pidesi”, Karadeniz

Sosyal Bilimler Dergisi, Sonbahar 2021, 13 (25), s. 704, 716.


41 https://www.sereflikochisar.bel.tr/duyuru/tahinli-pide-yapim-metodu, son erişim tarihi:

27.10.2022.
42 Ali Şen- Nazan Aktaş, “Konya İli Coğrafi İşaretli Gıda Ürünleri”, Bilim ve Teknolojide Yeni Bakış-

lar, (Ed. Nizamettin Çiftçi, Muhittin Dinç, Mehmet Şahin), Çizgi Kitapevi, Ankara 2019, s.166.

432
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

karışımı sürülür ve taş fırında pişirilir43. Bursa tahinli pidesi diğer tahinli pide-
lere göre daha yuvarlak, küçük ve kalındır. Bu üç pidenin ana maddesi tahin olsa
da yapılış usulleri, lezzetleri ve görünümleri bakımından bu pideler birbirlerin-
den ayrılır. Ayrıca pidelerin birçoğu et, yağ, peynir vb. malzemelerden tuzlu ola-
rak hazırlanırken Aksaray şerbetli pidesi ve Kadınhanı tahinli pidesine şeker
ilave edilmesi sebebiyle tatlımsı bir tada sahiptir.
Türkiye’de şehirlerle özdeşleşmiş pidelerin büyük bir bölümü gastrono-
mik manada ün kazanmış, coğrafi işaret almış veya tescillenmiş pidelerdir.
Bafra pidesi, Gaziantep’in tırnaklı pidesi, Akçakoca mancarlı pidesi, Çarşamba
pidesi, Derepazarı pidesi, Kadınhanı tahinli pidesi, Terme pidesi, Aksaray şer-
betli pidesi, Derepazarı pidesi, Emirdağ yumurtalı pidesi, Karasu pidesi, Nazilli
pidesi, Sürmene pidesi, Terme pidesi, Ulaş etli pidesi, Bursa tahinli pidesi, Şe-
reflikoçhisar tahanlı pidesi, Konya etli ekmeği mahreç işareti almış ve tescillen-
miş pidelere örnek olarak verilebilir44. Bu pidelerin büyük bir bölümü Türk Pa-
tent ve Marka Kurumu tarafından coğrafi işaretli ürün olarak tescillenmiştir. Bu
pidelerden Samsun’un Bafra pidesi 2009, Terme pidesi 2010, Çarşamba pidesi
2018 yılında tescilli ürün olarak kabul edilmiştir45.
Gelişen modern hayat düzeni ve bunun getirdiği yemek yeme davranışı,
pide yeme alışkanlığını da etkilemiştir. Pizza, hamburger gibi kültürümüzde
yeri olmayan yiyecekler pide karşısında birer çeldirici olarak durmakta özel-
likle çocuklar ve gençler arasında sıklıkla tüketilmektedir. Oysaki pide pizzanın
atası olarak nitelendirilir46. Günümüzde bu durumun farkında olan bazı üretici-
ler, geleneksel olarak hazırlanan pide ile başka kültürlere ait yiyecekleri yeni
bir yiyecek türü olarak müşterilere sunmaktadır. Örneğin Samsun’daki bir iş-
letmeci, Samsun’un meşhur pidesi ile çocukların severek tükettiği hamburgeri
birleştirerek pi burger adını verdiği bir ürün geliştirmiştir47. Görünümü susamlı
hamburgeri andıran bu ürünün iç malzemesi pide gibi hazırlanmakta ve malze-
meler içine konularak taş fırında pişmektedir48. Böylece geleneksel olanı devam
ettirme çabası yeni ürünlerle birleştirilerek bambaşka bir ürün ortaya çıkarıl-
maktadır.

43 https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/554839dd-b8b7-4dcd-9373-05fa6688
f7fa.pdf, son erişim tarihi: 27.10.2022.
44Abdullah Badem ve Elif Kurt, s.704.
45 Gamze Bayri, s.50-51.
46 Priscilla Mary Işın, s. 229.
47 Gamze Bayri, s.66.
48 https://www.milliyet.com.tr/yemek/galeri/samsunun-meshur-lezzeti-pi-burger-6012203/5,

son erişim tarihi: 24.10.2022.

433
ÖZLEM ÜNALAN

1. Türk Halk Kültüründe Pidenin Yeri


Yiyecek ikram etme geleneği; doğumdan ölüme kadar olan insan yaşamı-
nın birçok evresinde, bireyler için önem teşkil eden günlerde yapılan tören-
lerde, dinî bayramlarda, çeşitli kutlamalarda ve diğer özel günlerde geçmişten
günümüze devam eden bir gelenektir. Bu manada yemeğin, insanların fiziksel
ihtiyacını karşılamasının yanı sıra sosyal ve kültürel bir işlevi olduğu da söyle-
nebilir. Bu konuda Malinowski, yemek yemenin bireylerin biyolojik ihtiyaçla-
rını karşılamasının yanında toplumsal bir fonksiyonu olduğundan da söz etmiş
ve yemeğin statü simgesi, dostluk, arkadaşlık ve iletişim, hediyeleşerek pay-
laşma, festival ve ziyaretlerde eğlence aracı, törensel yiyecekler, ailenin yücel-
tilmesi ve üstün tutulması, turizm yoluyla ülkelerin yakınlaşması vb. fonksiyon-
ları olduğunu belirtmiştir49. Yemekler ve bunlarla ilgili çeşitli uygulamalar kül-
türün diğer öğeleri gibi kuşaktan kuşağa aktarılan kültürel değerlerden biridir.
Yemeğin; hazırlanması, sunulması, malzemeleri ve yapılış yöntemleri kültürel
bir durumu ifade ettiği gibi yemeğin tüketilme şekli, zamanı, yeri vb. durumlar
da yemeğin kültürel yönünü ortaya koyar. Yemekle ilgili her türlü alışkanlıklar
bireyden bireye, şehirden şehre ve toplumdan topluma değişir. Toplumların
yeme içme anlayışları ve yemeğin hazırlanma evresinden tüketim evresine ka-
dar olan süreçteki sistem yemek kültürü olarak ifade edilir50. Türkler, Orta
Asya’dan itibaren gelişen, fethedilen ve karşılaşılan medeniyetlerin etkisiyle
zenginleşen; dinî, coğrafi, sosyal ve ekonomik faktörlerle şekillenmiş geleneksel
bir yemek kültürüne sahiplerdir51.
Pide, Türklerin geleneksel yemek kültürünün bir parçasını oluşturur.
Besleyici ve doyurucu olması ve çabuk hazırlanması pidenin sıklıkla tüketilme-
sini sağlamıştır. Bir yiyecek türü olmasının yanı sıra törensel bir yemek ve sem-
bolik bir yiyecektir. Başta doğum, düğün ve ölüm adı verilen geçiş törenlerinde
olmak üzere insan yaşamının çeşitli dönemlerindeki merasimlerde ve kutlama-
larda insanlara sunulan temel yiyeceklerden biridir. Türklerde bayramlarda,
mevlitlerde, çeşitli kurumların veya iş yerlerinin açılışlarında, terfi, emeklilik,
mezuniyet, askerlik, sünnet, rütbe değişikliği ve doğum günü gibi özel günlerde
pide yaptırıp sunma ve dağıtma geleneği vardır. İnsan hayatında önem teşkil

49 Mahmut Tezcan, Türk Yemek Antropolojisi Yazıları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2015, s.
15.
50 Sami Zubaida- Richard Tapper, Ortadoğu Mutfak Kültürleri, çev. Ülkün Tansel, Tarih Vakfı Ya-

yınları, İstanbul 2000, s.18.


51 Ahmet Aktaş- Bahattin Özdemir, Otel İşletmelerinde Mutfak Yönetimi, Detay Yayıncılık, Ankara

2007, s.23.

434
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

eden bu günlerde, pide yemek geleneksel bir form kazanmakta ve bir ritüele
dönüşmektedir. Kutlamalarda pidenin tüketilmesiyle pide, kutlama ve başarı-
ların bir ödülü olarak düşünülebilir52. Herhangi bir törene veya kutlamalara ge-
reksinim duyulmadan, pide yeme adı altında gerçekleştirilen etkinlikler vardır.
Özel sebep yokken arkadaş grupları, komşular veya akrabalar pide yeme adı al-
tında bir araya gelirler. Herhangi başka bir yiyeceğe ihtiyaç duymaksızın pide-
lerini yerler, çaylarını içerler, konuşup dertleşip sohbet ederler. Burada pide in-
sanların bir araya gelmesinde sembolik bir özellik gösterir. Pide yemekteki asıl
amaç, pide sofraları etrafında toplanıp bir araya gelmektir. Pide insanların top-
lanıp buluşmasındaki bir sebep olarak düşünülebilir, hatta insanların bir araya
gelmesinde araç vazifesi görür. Toplumdaki bireyleri veya insan gruplarını bir
araya getirir. Bu yönüyle pidenin birleştirici ve bütünleştirici özelliği olan bir
yiyecek türü olduğu söylenebilir.
Türk kültürünün, Türk gelenek ve göreneklerinin işleyişi ve devamı açı-
sından pide son derece önemlidir. Anadolu’nun küçük yerleşim birimlerinde,
özellikle köy ve kasabalarında yeni doğum yapan hanımlara, yaşlılara, cenaze
evlerine, hastalara ve misafirlere yemek götürme âdeti vardır. Pide söz konusu
kişilere götürülecek yegâne yiyeceklerden biridir. Anadolu’nun birçok yerinde
yeni doğum yapan kadınlara sütünün gelmesi ve kadının eski kuvvetine ulaş-
ması için içli pide götürülür. Eskişehir’de yeni doğum yapan kadının sütü gitti-
ğinde, lohusa kadın Mehmet adının olduğu yedi ayrı evden un toplar ve bu un-
larla pide yapar. Bu pideyi soğanla birlikte bir çobana verir. Akşama kadar pide
ve soğanla gezen çoban akşam otlatmadan döndüğünde “size süt getirdim” di-
yerek pide ve soğanı lohusa kadına verir. Bu soğan ve pideyi yiyen kadının sü-
tünün geleceğine inanılır53. Türkiye’de birçok şehirde yeni doğan bebeği ziya-
rete giden misafirlere lohusa şerbeti yanında içli pide ikram edilir54. Uşak’ta be-
beğin kırkı çıktıktan sonra Mevlit okutulur, misafirlere pide ve lokma tatlısı da-
ğıtılır. Aynı uygulama Aydın’da, Denizli’de ve Burdur’da da vardır. İzmir’de be-
beği görmeye gelenlere kıymalı pide ve ayran ikram edilir. Kütahya’da bebek
için doğu mevlidi adı altında bir kutlama düzenlenir. Burada konuklara ikram

52 Mehmet Özdemir, s.101.


53 Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru (İnanışlar, Töre ve Törenler, Oyunlar), Gerçek
Yayınevi, İstanbul 1984, s.153-154.
54 Nevin Halıcı, “Anadolu Bayramlarında Beyaz Renkler”, Türk Mutfak Kültürü Üzerine Araştırma-

lar, Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları, 1997, s. 65.

435
ÖZLEM ÜNALAN

etmek için evde içli pide hazırlanır veya kıymalı pide çektirilir55. Erkek çocuk-
ları sünnet yaptırıldığında sünnet merasimi sonunda gelenlere pide ayran veri-
lir56. Aynı uygulama Muş’ta da çok yaygındır. Sünnet sonrası yapılan mevlitte
misafirlere pide ve salata ikram edilir57. Aydın Nazilli’de sünnet mevlitlerinde,
asker yemeklerinde pidenin iç malzemeleri (kıyma, domates, soğan vs.) pide-
ciye bırakılır ve pideci kişi sayısına göre pide hazırlar58. Uşak’ta hacdan gelen
kişiler camide veya evinde hacı yemeği verirler. Burada misafirlere yöresel ye-
meklerle birlikte pide ikram ederler. Bu gelenek Aydın’da ve Kütahya’da da var-
dır. Aydın’da hacdan gelen kişiler, etli pide yaptırarak ziyarete gelenlere dağı-
tırlar59. Konya Taşkent’te pide halk arasında pişi olarak da isimlendirilir. Taş-
kent’te düğün hazırlığı esnasında erkek tarafı, evde pişirdikleri pideleri dağıt-
maları için kız tarafına verir60. Amasya’da damadın annesiyle, akraba kadınlar
kız evine gelin görümüne giderken hazırladıkları gözleme ve pideleri hediye ola-
rak yanlarında getirirler61. Ayrıca erkek tarafının kadınları, gelini hamama gö-
türürler ve burada bir eğlence düzenlerler. Hamam çıkışında da misafirlere
pide, dolma ve helva ikramında bulunurlar62. Ardahan’ın Posof İlçesi’nde nişan
merasimlerinden sonra nişana katılanlara lokantalara sipariş verilen etli ve kıy-
malı pidelerden verilir63. Muş’ta nişan merasimi sonrasında kız tarafı erkek ta-
rafından gelen misafirlere pilav, pide, salata ve kavurma ikram eder. Çeyiz asma
âdetinde ise erkek tarafı kızın çeyizini görmeye gelen kişilere yemek olarak ce-
vizli köfte, dolma ve pide verir64. Muğla’da kına gecelerinde yemek verme âdeti

55 Zeynep Çınar, Geçiş Dönemlerinde Mutfak Kültürü ve Yöresel Uygulamaları: Ege Bölgesi’nde Nitel

Çalışma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Konya 2019, s.34, 39, 41,43.
56 Günnur Korkusuz, Alaşehir Yöresi Doğum Gelenekleri ve Çocuk Folkloru Ürünleri, Yayımlanma-

mış Yüksek Lisans Tezi, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uşak 2019, s.101, 124.
57 Zehra Şeker, Muş Mutfak Kültürü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Elâzığ 2022, s.19.


58 Hasan Hüseyin Çakıcı, s.77.
59 Zeynep Çınar, s. 79.
60 Nafiz Camgöz, Taşkent’ten Derlenen Türküler ve T.R.T. Repertuarında Bulunan Konya Türküleri

ile Mukayesesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, İstanbul 2011, s.7.
61 Rahime Deveci, Amasya Yöresi Geçiş Dönemi, Takvim ve Bereket Ritüelleri, Yayımlanmamış Dok-

tora Tezi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2021, s.352, 404.
62 Dilek Çoşan, s.30.
63 Sedan Çakmak, Ardahan Posof İlçesi Mutfak Kültürünün Geçmişten Günümüze Değişim ve Dönü-

şüm Süreçlerinin Halk Bilimi Açısından İncelenmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ardahan
Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Ardahan 2020, s. 100.
64 Zehra Şeker, s.21.

436
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

vardır. Eskiden yemek olarak keşkek, kuru fasulye, pilav, irmik helvası, vb. yi-
yecekler verilirken günümüzde Muğla kına gecelerinde yemek olarak genellikle
pide verilmektedir65. Afyon’da kız tarafı kına yakan kişilere haşhaşlı pide ikram
eder.
Ölü aşı veya ölü yemeği olarak adlandırılan, ölünün vefatının yedinci, kır-
kıncı veya elli ikinci gününde verilen yemek türlerinden biri de pidedir. Ölü ye-
meği Anadolu’nun bazı yerlerinde can pidesi olarak da adlandırılmaktadır66.
Konya’da cenaze sahipleri evde yemek pişirmezler. Komşular, akrabalar cenaze
evine yemek veya fırında yapılan etli ekmeklerden götürürler67. Amasra’da ce-
naze defnedildikten sonra komşuların hazırladığı pide, ayran ve helva defnetme
merasimine katılan kişilere sunulur. Ayrıca cenazenin defnedilmesi sonrasında
mezarlıkların çıkış kapısında pide ve ayran dağıtılır. Benzer uygulamalar İz-
mir’de ve Uşak’ta da vardır. Muğla’da, ziyaretçilere ikram edilmesi için Muğla
Belediyesi cenaze evlerine kıymalı pide ve ayran gönderir68. Balıkesir’de cena-
zenin defnedilmesinden sonra pide ve ayran dağıtılır. Dağıtılan pide ve ayranın
ölünün ruhuna gideceğine inanılır69. Cenazenin ardından yapılan mevlit tören-
lerinde ölü yemeği olarak başka yiyeceklerle birlikte pide dağıtma âdeti var-
dır70. Kütahya’da cenazenin yedinci gününde yavan pide arasına helva konula-
rak mahalle halkına dağıtılır71. Muş’ta ölünün kırkıncı günü komşu ve akraba-
lara pide, lahmacun, salata ve ayran ikram edilir72. Nazilli’de ölünün defni esna-
sında ve cenazenin 52. gününde gelenlere, halebişi olarak isimlendirilen kıymalı
pide verilir73. Burdur’da ölünün kırkıncı gününde tahinli pide ve pişi, elli ikinci
gününde ise kıymalı pide ve takım yemeği yapılır74. Ankara Çubuk’ta cenaze
evine gelen misafirlere çarşı pidesi olarak adlandırılan ve lokantalardan alınan
pide ve ayran ikram edilir75. Ölenin ardından pide, ayran ve diğer yiyeceklerin

65 Zeynep Çınar, s.68.


66 Harun Güngör, “Geleneksel Türk Dininden Anadolu’ya Taşınanlar” Hacettepe Üniversitesi Tür-
kiyat Araştırmaları Enstitüsü Yaşayan Eski Türk İnançları Bilgi Şöleni, haz.: Ülkü Çelik Şavk vd.,
Ankara 2007, s.4.
67 Yasemin Gül Tarım, “Konya Oturak Âlemi ve Oturak Türküleri”nin Müzik Bileşenleri, Yayımlan-

mamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Ankara 2021, s.17.
68 Zeynep Çınar, s. 82.
69 Mustafa Işkın, Bandırma ve Çevresinde Halk İnanışlarının Dinler Tarihi Açısından Değerlendiril-

mesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Çanakkale 2020, s. 206-207.
70 Rahime Deveci, s.530, 549.
71 Zeynep Çınar, s. 83.
72 Zehra Şeker, s.22.
73 Hasan Hüseyin Çakıcı, s.80.
74 Nevin Halıcı, Akdeniz Bölgesi Yemekleri, Konya Turizm Derneği Yayımları, Konya 1983, s. 36.
75 Sevim Aydos, s. 87.

437
ÖZLEM ÜNALAN

verilmesinin en önemli sebebi ölünün ruhunu rahatlatmak, ona olan saygıyı ve


minneti bildirmektir. Bu şekilde ikram edilen yiyeceklerin ölünün ruhuna vara-
cağına inanılır. Bu inanışların temelinde ise Eski Türk inancı ve Şamanizm yat-
maktadır.
Pide, Ramazan sofralarının olmazsa olmaz yiyeceklerinden biridir. Rama-
zan ayıyla âdeta özdeşleşen pide, Ramazan boyunca Anadolu insanını iftar ve
sahur sofralarını süsler. İstanbul’un bazı semtlerinde Ramazan pidesine gübi
adı verilir. İftara yakın saatlerde fırınlardan çıkarılan susamlı, sade ve yumur-
talı pideler, fırınlar önündeki pide sıraları, elinde pidelerle iftara yetişmeye ça-
lışan insan manzaraları ve sokakları saran pide kokuları Ramazan ayının güzel-
likleri içinde yer alır. Giresun’da, her Ramazan ayında aileler, iftar sofralarını
yağlı adını verdikleri ve Ramazan ayına özel hazırladıkları pidelerle donatırlar.
Buradan anlaşılacağı üzere Ramazan’ın sembolü hâline gelen pidenin, dinî bir
işlevi olduğundan da söz edilebilir. Diğer taraftan yağlı adı verilen pidenin bu-
lunduğu iftar sofralarında, komşu ve akrabaların buluşması ve aynı sofrayı pay-
laşması da son derece önemlidir. Bu pideler evde yapılabildiği gibi iç malzemesi
evde hazırlanarak fırın veya lokantalarda da pişirtilebilir. İftara yakın saatlerde
fırından alınan pideler, iftar sofralarında yerini alır76. Konya’nın Ilgın İlçesi’nde
sahurda genellikle tahinli pide tüketilir. Kadınhanı pidesi yıllardır Konya’da sa-
hur sofralarını süslemektedir77. Uşak’ta kandillerde ve Ramazan Bayramı’nda
pide dağıtma geleneği vardır78. Ankara’nın Şereflikoçhisar İlçesi’nde bayram-
larda günün her saati fırınlardan tahanlı pide çıkarılır. Bir bayram hazırlığı ola-
rak kadınlar evlerde, kuzineli sobalarda tepsi tepsi tahanlı pideler yaparlar. Ha-
zırladıkları pideleri bayramda gelen misafirlere ikram ederler. Ayrıca uzaktan
gelen misafirlere hediye olarak verirler. Günümüzde kadınların altın veya
oturma günlerinde ikram edilen yiyecekler arasında pide de yer alır. Günlerde
bir araya gelen hanımlar fırınlara pide siparişi vererek pasta, börek yapma zah-
metinden kurtulurlar. Ayrıca seçim dönemlerinde bir araya gelen parti yetkili-
leri ve bürokratlar pide restoranlarında toplantılar yaparak bir zafer havası eş-
liğinde tanışıp kaynaşırlar79.

76 Mehmet Özdemir, s.100-101.


77 Nermin Işık, Aysun Kılıçarslan, Osman Güldemir, Didem Önay Derin, Nimet Barı, “Ilgın Mutfak
Kültürü ve Yemekleri”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.38, 2017, s.91.
78 Vildan Başak, Uşak ve Çevresi Halk İnanışları ve Bu İnanışların Dinler Tarihi Açısından Değerlen-

dirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uşak Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü,
Uşak 2021, s. 106-108.
79 Mehmet Özdemir, s. 101.

438
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

Pide, Türk halkının kolektif belleğinde yer edinen kültürel bir üründür.
Bazı şehirler yöresel pidelerini tanıtmak için şenlik ve festivaller tertip etmek-
tedir. Söz konusu bu şenlik ve festivallerde çok sayıda insan bir araya gelmekte
ve kültürel alışverişte bulunmaktadır. En uzun pide yapma, en çok pide yeme
vb. çeşitli yarışmaların yapıldığı bu tür festivaller insanların sosyalleştikleri
önemli mekânlardandır. Söz konusu bu festivallerden biri Rize’nin Derepazarı
İlçesi’nde yapılan Derepazarı Pide ve Turizm Festivali’dir. Derepazarı Pide ve
Turizm Festivali; Derepazarı pidesini tanıtmak, Derepazarı pidesinin yörede bi-
linirliliğini artırmak ve bir marka hâline gelmesini sağlamak amacıyla yapılır.
Ustaların hazırladığı pideler festivale katılanlara dağıtılır80.
2. Halk Edebiyatı Ürünlerinde Pide
2.1. Halk Şiirinde Pide
Halk şiirinde yemekler üzerine söylenen şiirler ve destanlar mevcuttur.
14. yüzyılın sonu 15. yüzyılın başında yaşayan Kaygusuz Abdal, yemekler üze-
rine yazılmış ilk şiir örneklerinden birini vermiştir. Yemekler üzerine yazılmış
şiirler halk şiirinde sımatiye olarak adlandırılır. Sımat, kelime anlamı olarak sof-
raya dizilmiş yemek demektir. Sımatiye de yemekler üzerine yazılmış şiirdir. Sı-
matiyelerde her türlü yemek ve yiyecek isimlerine yer verilir. Bu tür şiirlerde
geçen yiyeceklerden biri de pidedir81. Sımatiyeler dışında halk şairlerinin sa-
dece pide üzerine yazdığı müstakil şiir örnekleri de vardır. Yavuz Şimşek Bün-
yan Pidesi isimli şiirinde Kayseri’nin Bünyan İlçesi’nde meşhur olan ve Bünyan
Kıymalısı olarak da bilinen pidenin yapılış usullerinden, özelliklerinden ve lez-
zetinden söz etmektedir:

“Hacı ustama selam


Yapalım iki kelam
Pide nasıl olurmuş
Öğrensin el alem

Beyaz önlüğün takar


Seherde fırın yakar
Siler alın terini
Bir de fırın külünü

80 Damlanur Küçükyıldız Gözelce, Türk Sofra Kültürü ve Rize Örneği, Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Rize 2021, s. 754-755.
81 Doğan Kaya, “Halk Edebiyatında Yemek Destanları”, Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi, 1(1),

2008, s.78.

439
ÖZLEM ÜNALAN

Ustam vermez sırrını


Kucaklar un torbasını
Bilir buğdayın hasını
Hamura sevgisin katar

Neşelenir, şenlenir
Hamuru dillendirir
Söylemese de sırrını
Kıymalıyı yiyen bilir

İnce ince tırnak atar


Hamurunu üzmeden
Ramazan’ın gülüdür
Şu Bünyan’nın pidesi

Yoktur O’nun hilesi


Herkes böyle bilesi
Yiyenlere devadır
Şu Bünyan’nın etli pidesi

Düğünde eğlencede
Sıra almak pek zordur
Nişanlına giderken
Al Bünyan pidesi götür

Buram buram yayılır


Ta çarşının başına
Herkes alıp götürsün
Emmi, dayı, gardaşına

Nar gibi pişer mübarek


Boş kalmaz tahta kürek
Şu Bünyan’ın pidesine
İnanın dayanmaz yürek

Kıymalı, peynirli pide


İki üç yetmez yiğide

440
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

Yumurtalı, küncülüsü
Geriye artmaz bile

Her gelip geçerken


Üç beş pide alırım
Pideye yetişemezsem
Kapıya yatar kalırım”82

İsa Kahraman (Ozan Kahramanî) Dünya Pide Günü münasebetiyle düzen-


lenen programda, Bafra pidesine yönelik övgülerin yer aldığı Kıtır Köy Peynirli
Bafra Pidesi isimli şiirini dile getirmiştir:
“Ne zaman acıksam aklıma düşer
Kıtır köy peynirli Bafra pidesi
Nasıl ister isem öylece pişer
Kıtır köy peynirli Bafra pidesi

Bir fotoğraf çekip örnek koymalı


Kararınca yiğip böyle doymalı
Methiyem doğrudur sevmez oymalı
Çıtır köy peynirli Bafra pidesi

Atakum'dan otuz dakka varması


Ah ne mis kokusu ruhu sarması
Üste sever balkaymak dondurması
Kıtır köy peynirli Bafra pidesi

Kahramani der ne edip etmeli


Aklı kararı bir edip gitmeli
Daha beklemeden varıp yemeli
Kıtır köy peynirli Bafra pidesi.”83

Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı’nın Gavur Gidiler isimli şiiri etli etmek üze-
rine yazılmış müthiş bir beddua niteliğindedir. Yaşadığı bir olayı sindiremeyen

82 https://bunyan38.blogspot.com/2017/02/yavuz-simsekin-bunyan-pidesi-siiri.html, son eri-


şim tarihi: 24.10.2022.
83 https://www.kapsamhaber.com/kultur-sanat/dunya-pide-gunu-nde-bafra-pidesine-siir-
h62996.html, son erişim tarihi: 24.10.2022

441
ÖZLEM ÜNALAN

Âşık Mehmet olay sonrası soluğu Yeni Konya Gazetesi’nde alır. Hemen orada
irticalen aşağıdaki şiiri söyler ve ertesi günü gazetede yayımlanması için de ora-
dakileri tembihler:
“Derunumdan gelir benim figânım
Feryadım büyüktür çok perişanım.
Dost bildim fos çıktı yârim ihvanım
Naha Arap İzzet, toprak doyursun,
Münafık sofrası mekânın olsun.

İşimiz var yarın yokuz didiler,


Bizden saklı etli ekmek yidiler,
Zehir zakkum olsun gavur gidiler.
Bir lokma uğruna değer mi yalan
Bu yaptığınızı yapmaz ki Yılan.

Hatır denen şeyler çöpe atıldı,
Etliekmek uğruna Hatır yıkıldı.
Duyan ahbapların canı sıkıldı,
Ülen Arap İzzet belin büküle,
Em bulama imi saçın döküle”84

Doğan Kaya yemek destanlarında sözü edilen yiyecek ve içecekleri on


dört başlık altında tasnif etmiştir. Bu tasnifin ilk sırasında da ekmekler ve pide-
ler yer almaktadır85. Sivaslı Âşık Ali (Ali Dayı) yemek destanındaki bir dörtlükte
pideden de söz etmiştir:
“…
Besmele çek başla mutlaka gerek
Bazlama sıpsıcak çökelik dürek
Francala lavaş pideyle çörek
Çekinerek alma yenir bu yeme”86

84https://www.memleket.com.tr/benden-sakli-etliekmek-yidiler-16756yy.htm. son erişim ta-


rihi:28.10.2022.
85 Doğan Kaya, “Halk Edebiyatında Yemek Destanları” s. 80.
86Doğan Kaya, “Sivaslı Âşıklardan Yemek Destanları”, Milli Folklor,S.7, Ankara 1990, s.56-59.

442
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

Karaoğlan’ın yemek destanında peynirli pideden söz edilmektedir:


“Fırında peynir pidesi
Biraz da elmas köftesi
Üstüne turşu mıhlası
Ne hoş olur ne hoş olur”87

2.3. Efsanelerde Pide


Tırnaklı pide Bayburt, Gaziantep, Urfa gibi şehirlerde sıklıkla tüketilen ve
açılan hamurun parmakla şekillendirilmesiyle yapılan bir pide çeşididir. Bu
pide Bayburt’ta çok tüketildiğinden olsa gerek efsanelere bile konu olmuştur.
Söz konusu efsane örneği şu şekildedir:
“Muhacirlikten önce Bayburt’ta büyük bir yağmur kıtlığı olmuş. Halk gün-
lerce beklemiş fakat yağmur yağmamış. Ahali bakmış ki ekinler güneşten kav-
rulacak Alho Dede’ye gitmeye karar vermiş. Alho Dede’yi bulup: ‘Alho Dede, se-
nin duan kabul olur. Allah’a nazın geçer, bir dua et de, Allah yağmur versin,
yoksa ekinler kavrulacak, kıtlık olacak’, demiş. Alho Dede de: ‘yok oğullar, bizde
bir şey yok. Biz sizin bildiğiniz gibi değiliz’, demiş. Alho Dede çarşıya inmiş, fı-
rından bir tırnaklı almış, arasına da tereyağı koyup, çocukları başına toplamış.
‘Gelin çocuklar yağdur, gelin çocuklar yağdur’deyince çocuklar yağı tırnaklıya
sıvayıp yemişler. Aradan kısa bir zaman geçmiş, yağmur yağmaya başlamış.
Günlerce yağmur yağmış. Bu seferde evler yağmurdan yıkılacak duruma gelmiş.
Yine ahali: ‘Gelin Alho Dede’ye gidelim’, demişler. Alho Dede’ye gelip ‘Alho
Dede, yağmur yağdır dedik de böylemi olsun dedik, ev-bark sele, suya gidecek.
Sen bilirsin, derdimize bir çare’, demişler. Alho Dede de: ‘yok evladım, o bizim
işimiz değildir’, demiş. Alho Dede, çarşıya inip yine çocukları başına toplamış:
‘yağma-dur çocuklar, yağma-dur’ diyerek fındıkları çocuklara dağıtmış. Aradan
çok zaman geçmeden yağmur durmuş.”88
2.4. Fıkralarda Pide
Pide diğer halk edebiyatı ürünlerine konu olduğu gibi fıkralara da konu
olmuş ve böylece mizahi bir anlatımla pidenin halk nazarındaki değeri ortaya
konulmuştur.

87https://turkoloji.cu.edu.tr/HALK%20EDEBIYATI/dogan_kaya_sivasli_asiklar_yemek_destan-

ları.pdf son erişim tarihi: 28.10.2022.


88 Özlem Ünalan, Bayburt’taki Türbe ve Ziyaret Yerleri, ed. Rumeysa Bakır Dayı vd., Bayburt Üni-

versitesi Yayınları No:28, Bayburt 2020, s. 162.

443
ÖZLEM ÜNALAN

“Konya’nın ünlü şikempervelerinden (midesini seven) Sıçanlı’nın Ah-


met Efendi kebapçılar içinden geçerken fenalık geçirerek olduğu yere yığılmış.
Yoldan geçen tanıdıkları yardımına koşmuşlar. Ahmet Efendi ne var? Hasta mı-
sın? Ne yapalım? demişler. Ahmet Efendi “Ak kuzum bişşiy isdemem, şoraya Ha-
leplinin oraya bir varıvırın, bi etli ekmek alıp, şöyle bir dürüp ağzıma atıcığın
bişiyciğim galmaz, demiş.”89
Sabanca pidesi üzerine de Ankara Çubuk’ta şu fıkra anlatılır:
“Adamın birinin yolu bir köye düşmüş ve bir ağanın evine misafir olmuş.
Ev sahipleri adama yemek hazırlamamışlar, adam çok acıkmış ama utanmış ye-
mek isteyememiş. Yatağını hazırlamışlar, ağa adamın altına iki döşek serdirmiş,
üstüne iki yorgan örttürmüş ama adam açlıktan sabaha kadar uyuyamamış. Ağa
sabah adama: ‘Nasıl rahat uyudun mu, altına iki döşek serdirdim, üstüne iki yor-
gan örttürdüm.’ demiş, adam da: ‘Sağol ağa ama üstüme iki yorgan örteceğine
bi sabanca bidesi (bir pide çeşidi) örteydin daha iyi uyurdum.’ demiş.”90
2.5. Türkülerde Pide
Türküler; Türk halkının sevinçlerini, üzüntülerini, özlemlerini dile geti-
ren anonim halk edebiyatı ürünleridir. Her şehrin kendine özgü halkın duygu-
larını, yaşantılarını ve değerlerini yansıtan türküleri vardır. Samsun’a Gittin mi
türküsünde Samsun’la özdeşleşen nesneler anlatılırken Bafra pidesinden de söz
edilmiştir:
“Samsun’a gittin mi,
Fuarında gezdin mi,
Bafra’sına uğrayıp,
Pidesinden yedin mi”91

Çakallı Menemeni konu edinen bir başka türküde de Terme pidesine yer
verilmiştir. Pide ile ilgili olan dize Bafra için de söylenilmektedir:
“Bak bunu herkes bilir,
Alaylı okullu da,
Pide Terme’de yenir, (Pide Bafra’da yenir)
Menemen Çakallı’da”92

89 A. Sefa Odabaşı, s.92.


90 Sevim Aydos, s. 134.
91 Hüseyin Eroğlu, Samsun Türküleri Üzerine Tematik Bir İnceleme, Yayımlanmamış Yüksek Lisans

Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Samsun 2021, s.124.
92 Hüseyin Eroğlu, s.208.

444
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

Terme pidesi üzerine söylenen Şu Terme’nin Pidesi isimli bir türkü de


mevcuttur:
“Şu Terme’nin pidesi,
Yok gönlümün gidesi,
Beni de sarhoş eder,
Yar gönlümün badesi”93

Samsun’a özlem bildiren türkülerde en çok özlem duyulan şeylerden biri


de Bafra pidesidir.
“…
Masmavi denizini,
Taze hamsisini,
Bafra’nın pidesini,
Ben Samsun’u özledim,
Özledim, özledim, özledim.”94

Rıza Konyalı Konya’dır Dedikleri isimli türküsünde Konya’nın meşhur etli


ekmeğinden de söz etmiştir:
Konya’dır dedikleri
Etli ekmek yedikleri
Konya’dır dedikleri
Etli ekmek yedikleri
Çok hoşuma gidiyor
Lan dabuş dedikleri95

2.6. Tekerlemelerde Pide


Tekerlemelerde pidenin geçtiği iki tekerleme örneği tespit edilmiştir. Bu
tekerlemelerden biri oyunlarda ebe seçimini yaparken söylenen ve sayışmaca
adı verilen tekerlemelerdir.
Fış fış kayuhçu
Kayuhçunun küreği
Hop hop eder yüreği
Akşama fincan böreği

93 Hüseyin Eroğlu, s.210.


94 Hüseyin Eroğlu, s.214.
95 https://www.youtube.com/watch?v=x00ena0i_es, son erişim tarihi: 28.10.2022.

445
ÖZLEM ÜNALAN

Yavrum yesin böyüsün


Tıpış tıpış yörüsin
Hey develar develar

Peynirlidür pidelar
Yedi yedi dedelar
Hani biza dedilar
Oğluma uyku verdilar96

Ayrıca “pide pide yerim seni dile dile”97 şeklinde söylenen bir de teker-
leme bulunur.
3. Bafra Pidesi ve Bafra Pidesinin Özellikleri
Bafra; tarihî geçmişi, doğal güzellikleri ve kendine mahsus kültürü ile dik-
kat çeken Samsun’un önemli ilçelerinden biridir. Millî mücadelenin kazanılma-
sında Bafra halkının takdire şayan katkıları olmuş Müdafaa-i Hukuku Milliye
Cemiyeti’nin ilk kongresi de Bafra’da yapılmıştır. 1924 yılında Bafra halkından
toplanan paralarla bir uçak alınmış, Bafra ismi verilen bu uçak Tayyare Cemi-
yeti’ne hediye edilmiştir98. Bafra pidesi; Bafra nokulu, Bafra dondurması ve
Bafra’nın kaymaklı lokumu gibi ilçenin imgelerinden biridir. 2009 yılında Türk
Patent Enstitüsü’nden Coğrafi İşaret Tescil Belgesi alınarak Bafra pidesi bir
marka hâline gelmiştir99. Bafra pidesinin çıkış tarihîne dair kesin bir bilgi yok-
tur. Havana Tuğçe Yılmaz yüksek lisans tezinde, bu tarihi 1800’lü yıllara götür-
müştür. Kaynak kişilerden edindiği bilgiler doğrultusunda 1850-1920’li yıl-
larda Bafra pidesi yapan fırınlar olduğunu belirtmiştir. Bafra pidesi 1962 yı-
lında Samsun merkezinde açılan pide fırını ile ilk kez Bafra İlçesi’nin dışına çık-
mıştır. 1966 yılında ise Bafra pidesinin şöhreti il sınırlarını aşmış ve Bafra pi-
desi ilk kez İstanbul’daki bir fırında yapılmaya başlamıştır100.
Bafra İlçesi, Kızılırmak Deltası üzerine kurulmuş bir ilçedir. Bafra’nın bu-
lunduğu bölge ova özelliği gösterdiği için tarıma ve hayvancılığa oldukça elve-
rişlidir. Pidenin yapımında kullanılan malzemeler de ilçenin kendisinden temin

96 Sedan Çakmak, s.110.


97 Ayverdi,s.995.
98 Havana Tuğçe Yılmaz, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent İmgeleri, Yayımlan-

mamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2019,
s. 4-5.
99 https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/119.pdf, son erişim tarihi: 24.10.2022.
100 Havana Tuğçe Yılmaz, s. 41.

446
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

edilmektedir. Bu da pideyi özellikli kılmaktadır. Bafra pidesini diğer pidelerden


ayıran en önemli hususlardan biri de atalardan öğrenilen yöntemle hazırlanıp
pişirilmesidir. Pidenin harcı geleneksel usullere uygun şekilde bir gün önceden
hazırlanır. Harca soğan ve baharat dışında maydanoz, nane, kekik, domates vb.
başka hiçbir şey katılmaz. Pidenin ayırıcı özelliklerinden biri de hamura çiğ
kıyma konulmamasıdır. Hamura konulacak kıyma kavrularak hazırlanır. Bu ne-
denle de pide içinin çiğ kalma durumu söz konusu değildir. Bafra pidesi diğer
yöre pidelerinden farklı olarak kapalı olarak hazırlanır. Ayrıca diğer pidelere
göre daha gevrektir. Bafra pidesi yapılış ve servis aşamasındaki farklılıklardan
dolayı Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yapılan pidelerden ayrılır101. Coğrafi işaret
tescil belgesinde pidenin ayırt edici özelliği şu şekilde verilmiştir:
“1 porsiyon (yaklaşık 230 gr.) Bafra pidesi 70-75 cm uzunluğunda ve 3-4
cm eninde olup, üstü kapalıdır. Pişen ve tereyağı ile yağlanan Bafra pidesi 6 eşit
parçaya kesilmesiyle (yaklaşık 12-13 cm uzunluğunda) servis edilir, yerken ha-
murunun özelliğinden dolayı baklava gibi ağızda dağılır. Bafra pidesinin yapı-
mında yöreye has olan tereyağı kullanılmaktadır. Bu tereyağı Bafra’da yetiştiri-
len hayvanlardan elde edilmekte olup pidemize ayrı bir lezzet katmaktadır. Di-
ğer pidelerde eritilmiş margarin hamurun üstüne fırça ile sürülmektedir. Bafra
pidesinde ise yöremize has olan tereyağı parça hâlinde hamurun içine konula-
rak eritilmektedir.”102
Bafra pidesi çoğunlukla kıymalı tercih edilmekle birlikte Bafra pidesinin
peynirli, pastırmalı ve sucuklu çeşitleri de bulunmaktadır. Bafra pidesinin ken-
dine özgü bir tadı ve aroması vardır. Buğday unu kullanılarak yoğrulan hamur
bir müddet mayalanmaya bırakılır. Hamurda kullanılan buğday unu Bafra yö-
resine aittir. Hamuru yoğurma usulü, hamurun cıvıklığı ve dinlendirilme süresi
vb. durumlar bakımından Bafra pidesinin hamuru diğer yörelere göre farklılık
gösterir. Hamur elastik bir kıvam alıncaya kadar yoğurma işlemine devam edilir
ve mayalanması için bir kenara alınır. Hamurun dinlendirilmesi esnasında
kıyma, doğranmış soğan, tuz, karabiber ve pul biber kavrulur. İç harçta kullanı-
lan kıyma Bafra yöresinin hayvanlarından elde edilir. Kıymaya soğan ve baha-
ratlar ilave edilmeden önce kıymanın yağı alınır. Mayalanan hamur parçalar
hâlinde kesilir ve bu hamur parçalarının üzeri bir bezle örtülerek bir saatten

101A yşe Öztürk, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2019, s.168.
102 https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/119.pdf, son erişim tarihi: 24.10.2022.

447
ÖZLEM ÜNALAN

daha fazla bir süre dinlendirilir. Daha sonra ılıyan kıymalı harç, açılan hamurun
içine konulur. Hazırlanan pideler kara fırında 270 derecede, kızarana kadar pi-
şirilir. Odun olarak da meşe, pelit veya gürgen kullanılır. Fırından çıkarılan pi-
delerin ortası bıçakla açılarak içerisine tereyağı parçaları ilave edilir. Pideler
kare veya baklava dilimi şeklinde kesilerek servis edilir103. Bafra pidesi, bir ge-
leneğin ürünüdür. Bebek mevlitlerinde, sünnet eğlencelerinde, ölü yemekle-
rinde misafirlere pide ikram edilir104.
Bafra halkının, pidenin içi malzemesini evinde hazırlayarak her pazar sa-
bahı pidecilere gidip pide yaptırması bir gelenek hâline gelmiştir. Bu gelenek
1920’den 1960 yılına kadar o dönemlerde Bafra’da bulunan pide fırınlarında
devam etmiştir105. İlk etapta cuma günlerinde gerçekleştirilen pide yeme gele-
neği, daha sonra pazar gününe taşınmış, gencinden yaşlısına herkes her pazar
sabahı kahvaltıda pide yemiştir. Bafra’da fırınlar pazar günleri ekmek yerine
sadece pide yapmışlardır. Cumartesi gününden hazırlanan pide içleri, pazar er-
kenden fırınlara götürülmüş, sırayla pişirilen pideler kahvaltı sofralarını süsle-
miştir. Sabahtan öğlen saatine uzanan pazar kahvaltıları aile büyüklerinin, eş,
dost ve akrabaların buluşma noktası olmuştur. Pazar günleri pide yeme gele-
neği de kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılmaya çalışılmaktadır. Bu geleneği
devam ettirmek için de 2009 yılından itibaren her nisan ayının ilk pazar günü
Dünya Pide Günü olarak kutlanmaktadır. Geleneksel hâle getirilen bugünde dü-
zenlenecek etkinliklerle Samsun pidesi tanıtılmaya çalışılmakta ve kentte çeşitli
etkinlikler düzenlenmektedir. Dünyanın birçok yerinde ve Türkiye’de yaşayan
Samsunlular, yakınlarında pide salonu varsa Samsun pidesi yaptırmakta yoksa
da kendi imkânları doğrultusunda pide yapıp sosyal medya aracılığı ile payla-
şarak Dünya Pide Günü’nü kutlamaktadırlar. Bafra pidesi gastronomi turizmi
açısından da son derece önemli bir besindir. Bafra pidesinin tanıtılması ve yay-
gınlaştırılması Bafra ve Samsun turizm potansiyelinin artmasında bir etken teş-
kil etmektedir106.

103 https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/119.pdf, son erişim tarihi: 24.10.2022.


104Zekeriya Özkan, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Ondo-
kuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2012, s. 92, 105.
105Eren Canbolat, Yasin Keleş ve Yusuf Ziya Akbaş, “Gastronomi Turizmi Kapsamında Samsun

Mutfağına Özgü Turistik Bir Ürün: Bafra Pidesi”, Journal of Tourism And Gastronomy Studies, 4 (4),
2016, s. 80.
106 Eren Canpolat, Yasin Keleş, Yusuf Ziya Akbaş, s.87.

448
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

Sonuç
Pide, Türk mutfak kültürünün geleneksel lezzetlerinden biri olmasının
yanı sıra doğumdan ölüme insan hayatının birçok evresinde karşımıza çıkan bir
tür kutlama, taziye, buluşup bir araya gelme yiyeceğidir. İnsanların iyi günle-
rinde de kötü günlerinde de pide ikramında bulunması bir gelenek hâline gel-
miştir. Günümüzde doğumdan ölüme yapılan tüm merasimlerde lokantalarda
hazırlattırılan pide ve lahmacunlar dağıtılmaktadır. Ayrıca pide Ramazan’la öz-
deşleşen sembolik bir yiyecektir. Tıpkı döner, baklava, kuru fasulye, pilav gibi
Türk halkının severek tükettiği yegâne yiyeceklerden biridir. Doyurucu olması,
çabuk hazırlanması ve ekonomik olması sebebiyle insanlar sıklıkla pide yemeyi
tercih etmektedirler. Buna rağmen özellikle yeni yetişmekte olan nesiller pi-
deye alternatif olarak pizza, hamburger, sandviç vb. yiyecekleri tüketmektedir-
ler. Bundan dolayı da yeni yetişen gençlerin ruhlarını milli değerlerimizle bes-
lediğimiz gibi karınlarını da milli yiyeceklerimizle beslemek bir vazife olarak
görülmelidir. Bu konuda başta annelere ve babalara, daha sonra da öğreticilere
ve üreticilere büyük görevler düşmektedir.
Türkiye’de birçok şehrin kendine has pidesi vardır. Bu pidelerden biri de
Bafra pidesidir. Bafra pidesi kapalı olması, kıyma ve soğanın önceden kavrula-
rak yapılması, tereyağı sürerek servis edilmesi, gevrek bir yapıya sahip olması
vb. özelliklerden dolayı diğer pidelerden ayrılmaktadır.
Bu çalışma yalnızca bir yiyecek olarak algılanan pidenin, sosyal ve kültü-
rel işlevlerini ortaya koyması açısından son derece önemlidir. Çalışmada pide-
nin çok daha önemli ve öte bir işlevi olduğu anlatılmaya çalışılmıştır. Çeşitli şe-
hirlerin pide festivalleri olmasına rağmen ne Samsun’da ne de Bafra’da her-
hangi bir pide festivali yapılmamıştır. Bu konuda yapılan en önemli faaliyet ise
her yıl Nisan ayının ilk haftasının Dünya Pide Günü olarak kutlanmasıdır. Bu
kapsamda Sazıyla Sözüyle Bafra Pidesi konulu bir festival tertip edilmesi Bafra
kültürü ve ekonomisi açısından büyük ehemmiyet taşıyabilir. Söz konusu bu
festivalde âşıklar sazlarıyla ve sözleriyle, ustalar ise maharetleriyle Bafra pide-
sini tanıtabilir. Pide kültürünün tanıtılması ve yaşatılması açısından önemli ola-
cak bu festival pazarlama ve inovasyon açısından da son derece önemlidir.

449
ÖZLEM ÜNALAN

Kaynaklar
Kitap ve Makaleler
Aktaş, Ahmet- Özdemir, Bahattin, Otel İşletmelerinde Mutfak Yönetimi, Detay Yayıncılık,
Ankara 2007.
Alabacak, Cengiz Han, Türk Mutfak Kültüründeki Geleneksel Yemeklerin Bilinirliği: An-
kara İli Örneği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bi-
limler Enstitüsü, Ankara 2018.
Alaçam, Oya Dinç, Gastronomi Turizmine Türk Mutfağının Etkileri Trabzon İli Örneği, Ya-
yımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Okan Üniversitesi, İstanbul 2019.
Aydos, Sevim, Ankara Çubuk İlçesi Mutfak Kültürünün Dönüşüm Süreçlerinin Halk Bilimi
Açısından İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-
titüsü, Ankara 2012.
Ayverdi, İlhan, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Yayınları, İstanbul 2010.
Badem, Abdullah-Kurt, Elif,” Zonguldak’ın Meşhur Bir Unlu Mamulü: Ereğli Pidesi”, Ka-
radeniz Sosyal Bilimler Dergisi, Sonbahar 2021, 13 (25), s. 701-721.
Başak, Vildan, Uşak ve Çevresi Halk İnanışları ve Bu İnanışların Dinler Tarihi Açısından
Değerlendirilmesi, Uşak Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Uşak 2021.
Bayri, Gamze, Samsun İlinin Sahip Olduğu Gastronomi Turizmi Potansiyelinin Değerlen-
dirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Lisan-
süstü Eğitim Enstitüsü, Samsun 2020.
Boratav, Pertev Naili, 100 Soruda Türk Folkloru (İnanışlar, Töre ve Törenler, Oyunlar),
Gerçek Yayınevi, İstanbul 1984.
Camgöz, Nafiz, Taşkent’ten Derlenen Türküler ve T.R.T. Repertuarında Bulunan Konya
Türküleri ile Mukayesesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Teknik
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2011.
Canpolat Eren- Keleş, Yasin Keleş- Akbaş Yusuf Ziya “Gastronomi Turizmi Kapsamında
Samsun Mutfağına Özgü Turistik Bir Ürün: Bafra Pidesi”, Journal of Tourism And
Gastronomy Studies, 4 (4), 2016, s. 75-87.
Çağbayır, Yaşar, Ötüken Türkçe Sözlük, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2007.
Çakıcı, Hasan Hüseyin, Nazilli Mutfak Kültürü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Es-
kişehir Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir 2020.
Çakmak, Sedan, Ardahan Posof İlçesi Mutfak Kültürünün Geçmişten Günümüze Değişim
ve Dönüşüm Süreçlerinin Halk Bilimi Açısından İncelenmesi, Yayımlanmamış Yük-
sek Lisans Tezi, Ardahan Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Ardahan
2020.
Çınar, Zeynep, Geçiş Dönemlerinde Mutfak Kültürü ve Yöresel Uygulamaları: Ege Böl-
gesi’nde Nitel Çalışma, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Necmettin Erbakan
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2019.

450
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

Çoşan, Dilek, Bartın Mutfak Kültürü ve Yemekleri, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Nec-
mettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2020.
Deveci, Rahime, Amasya Yöresi Geçiş Dönemi, Takvim ve Bereket Ritüelleri, Yayımlanma-
mış Doktora Tezi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara 2021.
Eroğlu Hüseyin, Samsun Türküleri Üzerine Tematik Bir İnceleme, Yayımlanmamış Yük-
sek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Sam-
sun 2021.
Gözelce Küçükyıldız, Damlanur, Türk Sofra Kültürü ve Rize Örneği, Yayımlanmamış Dok-
tora Tezi, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Rize
2021.
Güngör, Harun, “Geleneksel Türk Dininden Anadolu’ya Taşınanlar” Hacettepe Üniversi-
tesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yaşayan Eski Türk İnançları Bilgi Şöleni, haz.:
Ülkü Çelik Şavk vd., Ankara 2007,s. 1-7.
Halıcı, Nevin, Akdeniz Bölgesi Yemekleri, Konya Turizm Derneği, Konya 1983.
Halıcı, Nevin, “Anadolu Bayramlarında Beyaz Renkler”, Türk Mutfak Kültürü Üzerine
Araştırmalar, Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları, Ankara
1997, s. 65-67.
Işık, Nermin- Kılıçarslan- Aysun vd., “Ilgın Mutfak Kültürü ve Yemekleri”, Selçuk Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.38, 2017, s. 86-94.
Işkın, Mustafa, Bandırma ve Çevresinde Halk İnanışlarının Dinler Tarihi Açısından Değer-
lendirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üni-
versitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çanakkale 2020.
Işın, Priscilla Mary, Yemeğin Kültürel Tarihi, Yapı Kredi Yayıncılık, İstanbul 2021.
Kaya, Doğan, “Sivaslı Âşıklardan Yemek Destanları”, Milli Folklor, S.7, Ankara 1990, s.
56-59.
Kaya, Doğan, “Halk Edebiyatında Yemek Destanları”, Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi,
1(1), 2008, s. 77-90.
Kaynar, İhsan Seddar “Kültürel Bir Değer Olarak Samsun Pidesinin Tarihsel Kökeni”, 3.
Uluslararası Canik Sempozyumu: Canik-Samsun ve Değerleri, Samsun 2013,s. 755-
764.
Korkusuz, Günnur, Alaşehir Yöresi Doğum Gelenekleri ve Çocuk Folkloru Ürünleri, Yayım-
lanmamış Yüksek Lisans Tezi, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uşak
2019.
Odabaşı, A. Sefa, Konya Mutfak Kültürü, Konya Ticaret Odası Yayınları, Konya 2001.
Özdemir, Mehmet, “Coğrafi İşaretler ve Türk Mutfak Kültüründe Bir İmge: Espiye Pi-
desi”, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 8 (25), 2020, s. 92-104.

451
ÖZLEM ÜNALAN

Özkan, Zekeriya, Bafra ve Çevresindeki Halk İnançları, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi,
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2012.
Öztürk, Ayşe, Bafra’nın Kültür Tarihi ve Türkler, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2019.
Şeker, Zehra, Muş Mutfak Kültürü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversi-
tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elâzığ 2022.
Şen, Ali- Aktaş Nazan, “Konya İli Coğrafi İşaretli Gıda Ürünleri”, Bilim ve Teknolojide Yeni
Bakışlar, ed. Nizamettin Çiftçi, Muhittin Dinç, Mehmet Şahin, Çizgi Kitapevi, An-
kara 2019, s. 160-169.
Tarım, Yasemin Gül, “Konya Oturak Âlemi ve Oturak Türküleri”nin Müzik Bileşenleri, Ya-
yımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Ensti-
tüsü, Ankara 2021.
Tez, Zeki, Lezzetin Tarihi, Hayy Kitap, İstanbul 2021.
Tezcan Mahmut, Türk Yemek Antropolojisi Yazıları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara
2015.
Türkçe Sözlük 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1998.
Türkiye de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü III, IV, VI, VIII, IX, X, XII, Ankara Üniversitesi
Basım Evi, Ankara 1993.
Uzunağaç, Ömer, Selçuklu Anadolusu’nda Beslenme ve Yemek Kültürü, Yayımlanmış Yük-
sek Lisans Tezi, İstanbul 2014.
Ünalan, Özlem, Bayburt’taki Türbe ve Ziyaret Yerleri, ed.: Rumeysa Bakır Dayı vd., Bay-
burt Üniversitesi Yayınları No:28, Bayburt 2020.
Ünalan, Özlem, Sazıyla Sözüyle Bayburt Mutfak Kültürü, Paradigma Yayınları, Çanakkale
2022.
Üner, A. Süheyl, Türkiye Gıda Hijyeni Tarihinde Fatih Devri Yemekleri, Kemal Matbaası,
İstanbul 1952.
Yılmaz, Havana Tuğçe, Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent İmgeleri, Ya-
yımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Samsun 2019.
Zubaida, Sami-Tapper, Richard, Ortadoğu Mutfak Kültürleri, Çeviren Ülkün Tansel, Ta-
rih Vakfı Yayınları, İstanbul 2000.
İnternet Kaynakları
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/gunaydin/idil-cimrin/2022/10/05/samsunun-
meshur-pidesi, son erişim tarihi: 24.10.2022.
http://www.turkish-cuisine.org/print.php?id=155&link=http://www.turkish-cui-
sine.org/regional-cuisine-4/black-sea-region-124/trabzon-155.html, son eri-
şim tarihi: 27.10.2022.

452
TÜRK KÜLTÜRÜNDE PİDE VE BAFRA PİDESİ

https://www.sereflikochisar.bel.tr/duyuru/tahinli-pide-yapim-metodu, son erişim ta-


rihi: 27.10.2022.
https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/554839dd-b8b7-4dcd-9373-
05fa6688f7fa.pdf, son erişim tarihi: 27.10.2022.
https://www.milliyet.com.tr/yemek/galeri/samsunun-meshur-lezzeti-pi-burger-
6012203/5, son erişim tarihi: 24.10.2022.
https://bunyan38.blogspot.com/2017/02/yavuz-simsekin-bunyan-pidesi-siiri.html,
son erişim tarihi: 24.10.2022.
https://www.kapsamhaber.com/kultur-sanat/dunya-pide-gunu-nde-bafra-pidesine-
siir-h62996.html, son erişim tarihi: 24.10.2022.
https://www.memleket.com.tr/benden-sakli-etliekmek-yidiler-16756yy.htm., son eri-
şim tarihi: 28.10.2022.
https://www.youtube.com/watch?v=x00ena0i_es, son erişim tarihi: 28.10.2022.
https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/119.pdf, son erişim tarihi:
24.10.2022.
https://ci.turkpatent.gov.tr/Files/GeographicalSigns/119.pdf., son erişim tarihi:
24.10.2022.

453
Faytoncu Rahman Dayı

455
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER

Sema ERDAL1
Doç. Dr. Mutlu KAYA2

Giriş
Küreselleşme ve popüler kültürün yayılmacı etkisi yerel kültürleri orta-
dan kaldırarak bütün dünyanın birbirine benzemesine doğru giden bir yol aç-
mıştır. Geçmişle bağ kurmaya çalışan ve özlem duyan topluluklar yerel kültürü
tanıma ve gelecek kuşaklara aktarımını desteklemektedir. Günümüzde yeni
kültürleri yaşayarak deneyimlemeyi tercih eden, yerel kültürü tanıtıcı festival
ve organizasyonları keşfederek tatil rotalarını buna göre planlayan, öğrenme ve
keşfetme amacı ile seyahat eden turistlerin sayısı oldukça fazladır. Bu manada
turizme konu olan etkinlikler, yörelerin sahip olduğu kültürlerin tanıtılarak, de-
ğerlerin ortaya konulmasını sağlamakla birlikte kültürler arasında bağlayıcı ve
kaynaştırıcı bir rol üstlenmektedir. Kültürleri tanıtıcı turistik faaliyetlerden biri
de etkinlik turizmidir. Etkinlik denildiğinde ilk akla gelen organizasyonlardan
biri de festivallerdir. Etkinlik kapsamına giren ve önemli turist çekim unsuru
olan festivallerin, o bölgede turizmden elde edilen gelirlere ve bölgedeki istih-
dam kapasitesine, bölgenin imajına ve bölgeye yönelik yapılan ağızdan ağıza
reklam davranışına etkisi bulunmaktadır.
Bu çalışmada Bafra ve çevresinde gerçekleştirilen festivallerin turis-
tik ürün olarak mevcut durumunu tespit edip gelecekteki potansiyelini belirle-
yerek somut önerilerde bulunmak amaçlanmıştır. Bafra ve çevresinde yıl bo-
yunca ortalama 10 adet festival, şenlik veya kutlama gerçekleşmektedir. Bu kut-
lamaların birçoğu geçmişten günümüze kadar gelen kültürel mirası yansıtan
gelenekselleşmiş kutlamalarken bir kısmı da doğal veya tarihi özellikleri nedeni

1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Bölümü, Samsun/ Türkiye,
20280572@stu.omu.edu.tr
2 Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği Bölümü, Samsun/ Türkiye,

mutlu.kaya@omu.edu.tr. ORCID: 0000-0001-9165-0110

457
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA

ile festival haline getirilmiş, turistik çekim unsurlarının çeşitlendirildiği kutla-


malardır. Araştırmaya konu olan festivaller turistik ürün olarak temasına, coğ-
rafyasına ya da pazarlama potansiyeline göre dört mevsim kutlamaya uygun
görülen festivalleridir.
1.Turistik Ürün ve Festival Turizmi
Turistik ürün; turistin yaşadığı yerden ayrılarak geri dönmesi arasındaki
süreçte ihtiyaç karşılama, satın alma ya da faydalanma şeklinde elde ettiği tüm
mal ve hizmetlerin ve edinilen deneyimlerin bileşimidir3.Turistik ürün bileşen-
leri üç şekilde ifade edilmiştir. Birincisi; destinasyonun sahip olduğu kültürel,
doğal veya tarihi özellikteki turistik kaynakların meydana getirdiği ürünlerdir.
İkincisi; seyahat, konaklama, alışveriş imkânı gibi ihtiyaçlara cevap veren turis-
tik hizmetlerin tümüdür4. Üçüncüsü ise; alt ve üst yapı hizmetleri ile destek ve
güvenlik hizmetleridir5. Bu bileşenlerin tümünün ya da birkaçının var olduğu
destinasyonlarda sürdürülebilir uygulamalar ve politikalar üretmek, destinas-
yon özelliğini oluşturan faktörlere uygu turistik ürünler sunmak gerekir. Turis-
tik ürünü oluşturan faktörler genel olarak; çekicilikler, ulaşılabilirlik, etkinlik-
ler, turizm işletmeleri, olanaklar, fiyat ve imajdan oluşmaktadır6.
Festival; yer, zaman konu, katılımcı sayısı, önemi gibi niteliklerin bir
programla belirtildiği, insanlar ya da toplumlar arasında sosyal, kültürel, eko-
nomik veya sanatsal vb. özellikler açısından yakınlaşma ve tanıtma amacıyla
düzenlenen, sanat, spor, bilim, dönem, ürün gibi temalara sahip, tek seferlik
veya belli aralıklarla tekrarlanan gösteri ve etkinlikler olarak tanımlanabilir.

3 Şefik O. Mercan, “Sürdürülebilir Turizm Kapsamında Bölgesel Planlama ve Turistik Ürün Olu-
şumu, Altınoluk Örneği Üzerine Bir Araştırma”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi. İzmir 2010, s.64-65; Mahmut Demir-Şirvan Ş. Demir, “Turistik Ürün Çeşitlendirme
Kapsamında Futbol Turizmi: Antalya Bölgesinde Bir Araştırma”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, İzmir 2004, s.94; Erkan Akgöz- Ramazan Göral-Engin Tengilimoğlu,
“Turistik Ürün Çeşitlendirmenin Sürdürebilir Destinasyonları Açısından Önemi”, Akademik Bakış
Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, 2016, s.398.
4 Necdet Hacıoğlu-Cevdet Avcıkurt, “Turistik Ürün Çeşitlendirmesi”, Nobel Yayınları, Ankara, Şu-

bat 2008 s.39; Mercan, agt, s.65.


5Övünç Bardakoğlu, “Turistik Ürün Bakımından Destinasyon Planlaması ve Pazarlaması Kapsa-

mında İzmir Turizminin Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesine Yönelik Bir Model Çalışması”, İz-
mir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, 2011, s.78.
6 Bardakoğlu, agt., s.52; Ceylan Alkan, “Doğal ve Kültürel Varlıklara Dayalı Turistik Ürün Çeşit-

lendirmesi ve Sürdürülebilirliği Literatür Çalışması”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2015,


s.216; Ramazan Göral- Muharrem Tuna, “Kültürel Çekiciliklerin Turizm Sektörü Rekabetçiliği
Açısından Önemi”, International Journal of Contemporary Tourism Research, 2018, s.3; Stephen F.
Witt, Luiz Moutinho, “Tourism Marketing and Management Handbook”, Prentice Hall, New
York, 1989, s.573.

458
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER

Festivaller; yazıya geçmeden önceki ilkel topluluklarda belirli zamanlardaki


dinsel ritüellerin tekrarlanarak kutlanması yolu ile nesiller arası aktarma sonu-
cunda ortaya çıkmıştır. Toplumsal ve dinsel bağların güçlenmesi amacı ile yapı-
lan bu ritüeller Eski Yunan Uygarlığında tam anlamı ile kutlamalar halini alan,
kolektif katılımın teşvik edildiği ve sanatsal öğelerin eklendiği festivaller haline
gelmiş, 1950’lerden sonra ise turizm amaçlı festivaller düzenlenmeye başlan-
mıştır7.
Festival turizmi; ziyaretçi çekmek amacı ile daha çok yerel kaynakların
belirgin özelliklerini (tarihi, kültürel, doğal, sanatsal vb.) kullanarak gerçekleş-
tirilen etkinliklerdir8. Turizm endüstrisinin hızla büyüyen alanlarından biri
olan festival turizminin önemi yarattığı faydalar ile anlaşılabilir. Bunlardan ba-
zıları; turistik ürünlerin satışı ile yerel ekonomileri canlandırmaktır, varsa
olumsuz algıyı değiştirme ya da var olan bölgesel imajı iyileştirme etkisi görü-
lür, her yaştan, inanç veya yönelimden insanı bir araya getirerek kültürel etki-
leşimi artırarak sosyalleşme ihtiyacını karşılar, festival çevresindeki yerel halk
ve organizasyon hazırlığı kapsamında istihdam yaratma potansiyeli vardır. Fes-
tivalin yapılacağı bölgede ziyarete ve festivalin içeriğine uygun çevre düzenle-
meleri ve iyileştirmeleri yapılmasını teşvik eder, katılımcılarda mutluluk ve re-
fah duygusunu hissettirme, Anlayış, uyum, dostluk ve ait olma hissini güçlen-
dirme gibi birçok turistik ve toplumsal gelişimi de beraberinde sunmaktadır9.
Festival turizmi tüm dünyada hızla gelişen bir turizm türüdür. 2019 iti-
bariyle, yalnızca Amerika Birleşik Devletleri'nde yaklaşık 1110 müzik festivali,

7 Onur Atak, “Türk Turizminin Tanıtımında Festivallerin Yeri ve Önemi: Antalya Örneği”, İstanbul

Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2009, s.37-39;
Bilsen Bilgili, Önder Yağmur, Hakan Yazarken, “Turistik Ürün Olarak Festivallerin Etkinlik ve Ve-
rimliliği Üzerine Bir Araştırma (Erzurum-Oltu Kırdağ Festivali Örneği)”, Uluslararası Sosyal ve
Ekonomik Bilimler Dergisi, 2012, s.118.
8 Diane O'Sullivan-Marion J.Jackson, “Festival Tourism: A Contributor to Sustainable Local Eco-

nomic Development?”, Journal of Sustainable Tourism, 2002,s.326; Donald Getz- Stephan J. Page,
“Progress and Prospects for Event Tourism Research”, Tourism management, 2016, s.598.
9 Donald Getz, “Event tourism: Definition, evolution, and research”, Tourism Management, 2008,

s. 405–406; Jin- Soo Lee, Choong-Ki Lee, ve Youngjoon Choi, “Examining the role of emotional and
functional values in festival evaluation”, Journal of Travel Research, 2011, s.685; Trevor Mules-
Larry Dwyer, “Public Sector Support for Sport Tourism Events: The Role of Cost-benefit Analysis,
Sport in Society, s.347; Harry H. Hiller- Richard A. Wanner, “The psycho-social impact of the Olym-
pics as urban festival: A leisure perspective”, Leisure Studies,2015, s.684; Metin Argan-Hüseyin
Köse-Güven Sevil- Sabri Kaya-Mehpare Tokay Argan, “A Case Study Approach to Understanding
Event Dimensions of Local Kite Festival as Leisure”, International Journal of Health and Economic
Development,2015,s.38.

459
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA

1093 adet film festivali ve 1930 adet yiyecek ve içecekle ilgili festivaller ya-
pıldı10. Festivalleri ile ünlü olan bir başka ülke olan Çin’de ise her yıl 5000’den
fazla yerel festival düzenlenmektedir11. Festivallerin gerek yerelde gerekse
uluslararası boyuttaki artış ve çeşitliliği ise bu rekabetçi ortamda festivallerin
sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Güney Afrika’da her yıl her yıl 600’den
fazla festival düzenlenmekte fakat katılımcı sayısı yıllar itibari ile düşüş göster-
mektedir12. Kore’de 2019 yılında 884 yerel festivalin yapılmış, bunların birkaçı
dışındaki festivallerin yerel yönetimin yaptığı yatırımlar karşısında nispeten
düşük ekonomik etkileri olduğu belirtilmiştir13. Bu sonucun nedenleri arasında,
festivale özgü vizyon ve değerlerin eksikliği, kötü operasyon yönetimi, yetersiz
festival programları ve altyapı, turist ihtiyaçlarını etkin karşılayamayan hizmet
politikaları gösterilmiştir. Festivallerin arzındaki artışa rağmen ziyaretçi sayı-
sında düşüş görülmesi festivallerin sürdürülebilirliği bağlamında da verimlili-
ğin düşmesine neden olmaktadır. Bu anlamda istenilen verimlilik ve ekonomik
etkiye ulaşmada festival organizatörlerinin yenilikçi tekniklerle maliyet, spon-
sorluk, boşlukları belirleme gibi konuları tespit ve takibi daha da önem kazan-
maktadır.
2. Dünya’dan ve Türkiye’den Festivaller
Rio Karnavalı – Brezilya: 1973’den beri şubat ayında Hıristiyanların
“Büyük Perhiz” öncesi insanların renkli kostümler ve bando eşliğinde samba
dansı yaptıkları festivaldir. On iki samba okulu Sambodromo stadında kendi
seçtikleri temalara uygun kostümler giyerek samba geçidi yaparak yarışırlar.
Stadyum 5000 katılımcı ve 80.000 biletli izleyiciyi ağırlayacak kapasitedir. Kar-
navalın tüm dünyadan binlerce turisti çekmesinin bir diğer nedeni de ülkenin
farklı bölge ve plajlarında yapılan ve günlerce süren balolar ve sokak partileri-
dir14.
Holi Fest / Goa ve Yeni Delhi – Hindistan: Holi festivali Hindu inancına
ait baharın gelişini karşılamak amacı ile kutlanan dini bir bayramdır. Mart ayı

10 https://festforums.com/ dan aktaran Kanghwa Choi-Hee Jay Kang-Changhee Kim, “Evaluating

the efficiency of Korean festival tourism and its determinants on efficiency change: Parametric
and non-parametric approaches”, Tourism Management,2021 s.1.
11 Zheng-ying Lu- Wei Zhang-Jing Tang, “An empirical study on brand image of rural festival to-

urist activities: A case of luoping rape bloom festival”, Tourism Tribune, 2009, s.61-66.
12 O'Sullivan, agm.,s.325-342; Chris van Heerden - Melville Saayman, “Sustainability of a national

arts festival: An application of a data envelopment analysis approach”, Tourism Economics, 2018,
s.576.
13 https://kto.visitkorea.or.kr/ , son erişim tarihi: 10.10.2022.
14 https://www.riocarnaval.org/, son erişim tarihi: 11.10.2022

460
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER

dolunayının ertesi günü insanlar renkli toprak boyaları önce kendi yüzlerine
sürer ardından etraflarındaki insanlara atarlar, bu nedenle “Renkler Bayramı”
olarak da bilinir Kullanılan renkler duyguların temsilidir buna göre; Yeşil canlı-
lık ve enerjiyi, sarı dindarlığı, kırmızı aşkı, mavi sakinliği ve pembe şefkati ifade
etmektedir. Festivalin en büyük özelliklerinden biri de ülke sınırlarını aşmış ol-
ması, günümüzde birçok ülke ve şehirde Holifest adı ile kutlanmaktadır15.
Çin Yeni Yılı / Pekin – Çin Halk Cumhuriyeti: Çin yeni yıl kutlamaları
12 Hayvanlı takvime göre her yılın ilk yeni ayı ile dolunayı arasında kutlanır ve
günümüzden 4 bin yıl öncesine kadar dayanır. Takvime göre her yıl bir hayvana
denk gelmekte ve o sene o hayvanın adıyla anılmaktadır. Kutlama tarihleri ayın
evrelerine göre belirlendiği için “Ay Yeni Yılı” olarak da adlandırılır. Festival sı-
rasında Çin’in birçok bölgesinde dansçılar uzun ve renkli ejderha figürleri do-
laştırırlar çünkü inançlarına göre ejderha iyi talihin sembolüdür. Kırmızı renk,
ışıklar, ateş ve ejderha Çin yeni yılı kutlamalarının ana temasını oluşturmakta-
dır.16
Antalya Altın Portakal Film Festivali: 1964 senesinden itibaren düzen-
lenen Antalya Altın Portakal Film Festivali, Türkiye’de düzenlenen en önemli
film festivali olarak kabul ediliyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin himaye-
sinde, ANSET tarafından 2022 yılında 59. kez gerçekleştirilen Festivalde Altın
Portakal’ın En İyi Filmi; Özcan Alper’in yönettiği “Karanlık Gece” oldu! Emin Al-
per imzalı “Kurak Günler” geceden En iyi Yönetmen Ödülü dâhil 9 ödülle ay-
rıldı17.
Akbank Caz Festivali, İstanbul: 1991 yılında İstanbul'da düzenlenen
konserler ile başlayan ve bu yıl 32. gerçekleştirilen Akbank Caz Festivali Dün-
yanın en önemli caz müzisyenlerinin performansını canlı ileme fırsatını sunma-
nın yanında, gelecek vadeden sanatçılara da yer vermekte. Paneller, atölyeler,
film gösterimleri, dinletiler ve sosyal sorumluluk projeleriyle çok yönlü bir or-
ganizasyon haline gelen Festival; 2006 yılından itibaren gerçekleştirdiği Kam-
püste Caz konserleri ile İstanbul'un dışında Türkiye'nin birçok kentine ulaş-
maktadır18.

15 Hammet Arslan, “Holi: Hindu Bayramı”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,

1/39, 2014, s.181-220;


https://geziotesi.com/, son erişim tarihi: 11.10.2022.
16 https://www.britannica.com/, son erişim tarihi: 11.10.2022.
17 https://www.antalyaff.com/tr/, son erişim tarihi: 11.10.2022.
18 https://www.akbanksanat.com/, son erişim tarihi: 11.10.2022.

461
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA

Alaçatı Ot Festivali: Bu yıl 11. düzenlenen, Ege’nin otları ve onlarla ya-


pılan yemeklerin olduğu Alaçatı Ot Festivali ilk defa 2010 yılının nisan ayında
yapılmıştı. Alaçatı ot festivalinde Her yıl başka bir otun tema olarak belirlendiği
ve yemeklerin ağırlıklı olarak bu otla yapıldığı festivalde 2022 yılının teması
LABADA OTU oldu. 125’den fazla ot türüne ev sahipliği yapan Alaçatı Ot Festi-
valinde ayrıca yarışmalar, konserler ve çeşitli atölyeler de düzenleniyor19.
3. Bafra’da Festivaller
Önemli sosyal ve kültürel katılım biçimleri olarak görülen festival, karna-
val veya fuar etkinlikleri tarihsel olarak da yerel toplulukların ortak değer ve
görüşlerini ifade etme ve iletme biçimlerindendir. Başka bir deyişle toplumlar
festivaller yolu ile kültürel, sosyal, dini, ulusal veya tarihsel bağlarını törensel
ve kısa süreli tekrarlama biçiminde onaylar ve kutlarlar20. Bafra, tarihi M.Ö
5000 yıllarına kadar dayanmaktadır. Kalkolitik, Helenistik ve Roma çağlarına
ait kalıntıların, eserlerin ve mimari yapıların tespit edildiği bölge özellikle İki-
tepe Ören Yeri, Kaya mezarları, Asarkale çevresi itibari ile kültürel ve tarihi çe-
kiliğe sahiptir21.
Ekoturizm, kültür turizmi, doğa turizmi gibi birçok turizm çeşidini yapma
olanağı olan, ülkenin en büyük deltalarından biri olan Kızılırmak Deltasına sa-
hip Bafra’nın dünden bugüne kültürel yaşamına baktığımızda kültür- sanat fa-
aliyetlerinin, kutlama ve şenliklerin Bafra insanı için vazgeçilmez olduğunu, ki-
minin de yüzyıllardır sürdüğünü görmek mümkündür. Bafra’da tanıtım ve pa-
zarlanması amaçlanan herhangi bir turistik ürünün kısa sürede, deneyimleye-
rek ve kitlesel biçimde yapılmasının en kolay yollarından biri de turizm yapma
potansiyeli olan festival ve şenlikleri geliştirmektir.
Karadede Panayırı: Bafra ilçesine bağlı Gökçeağaç Mahallesinde sözlü
tarihe göre en az 300 yıllık geçmişe sahip olan Karadede Panayırı 1969 yılına
kadar kesintisiz kutlanmış, 2011 yılında GÖKDER derneğince tekrar hayata ge-
çirilmiştir. Adını köy mezarlığında kabri bulunan ve halk arasında Karadede
olarak söylenen zattan alan panayırda kurulan stantlarda yöresel ürünlerin sa-
tış ve tanıtımı, konserler, kamp için çadır alanı, kültürel ve sportif faaliyet ve

19 http://alacatiotfestivali.com.tr/, son erişim tarihi: 11.10.2022.


20 Andy Bennett, - Jodie Taylor- Ian Woodward. “The Festivalization of Culture”, Edited by Andy
Bennett, Jodie Taylor and Ian Woodward. London ;: Routledge, 2016, s.12-14; Arzu Toker, “Kent
Kimliği İnşasında Festivallerin Rolü”, Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2022,
s.125.
21Önder Bi̇lgi̇, Sümer Atasoy, Şevket Dönmez, Latife Summerer. "Samsun (Amisos) Bölgesi'nin

Kültürel Gelişimi Projesi" Belleten 68, no. (2004): 387-402. https://doi.org/10.37879/belle-


ten.2004.387.

462
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER

yarışmalar gibi birçok etkinliği barındırmaktadır. Karadeniz’in birinci Tür-


kiye’nin üçüncü büyük panayırı olan Karadede panayırına katılımın 40.000 kişi
olduğu belirtilmiş. Ayrıca her yıl ihale usulü ile yapılan ağalık geleneği de sür-
dürülmekte elde edilen gelir panayırın finansmanında kullanılmaktadır. 2014
yılında Dünya Kültürel Mirası olmaya aday olmuş aynı zamanda T.C. Kültür ve
Turizm Bakanlığı'nca da maddi olarak desteklenmeye başlanmıştır22.
Hıdırellez Şenlikleri: Mayıs ayının 6. günü baharın gelişini kutlamak için
yapılır. Hızır ile İlyas Peygamberin su üstünde yürüyerek buluştukları rivayet
edilen Hıdırellez, aynı isimdeki mahallede, Bafra ve çevresinde Bayram günü
gibi kutlanır. Topluca mesire yerlerine gidilip piknik yapılır, oyunlar oynanır.
Ateş yakılıp dilekler tutularak üzerinden atlanır.
Bölgeye göre farklılıklar gösteren kutlama adetleri ise Bafra’da şu şekil-
dedir;
• Sabah ezanı vakti evin tüm kapı ve camlarını açmak, evlerde temizlik
yapmamak.
• Kızılırmak nehri kenarına gidip dilek dilemek.
• Kısmeti açılsın isteyenlerin ırmak kenarına giderek akan suya karşı
veya bahçelerdeki su kuyularına doğru seslenerek «Talihim huuu» diyerek ba-
ğırmaları.
• Çok eski yıllarda Koşu Köyü’ne gidilmesi, yağlı güreş ve at yarışları ya-
pılması.
• Genç kızların bir gün önce yedi farklı su kaynağından alınan suya, top-
ladıkları yedi tür çiçeği ekleyerek Hıdırellez sabahı banyo yapmaları23.
Hıdırellez Şenliklerinde Olmazsa olmaz yiyecekler;
• Soğan kabuğu ile haşlanmış yumurta.
• Çırçır (etli), Yağlı (sade), Yanıç (ıspanaklı) gözleme.
• İpe dizilmiş ve haşlanmış kuru kestane.
• Taze soğan, dereotu ve haşlanmış yumurta ile yapılmış piyaz.
Sele Sepet Top Kandil Şenliği: Her yıl, Ramazan ayının 14'ünü 15'ine
bağlayan günü akşam ezanından sonra başlayan ve teravih namazına kadar de-
vam eden yaklaşık 600 yıllık bir geçmişe dayandığı söylenen ve adını çocukların

22 https://tr.wikipedia.org/wiki/Karadede_Panay%C4%B1r%C4%B1 son erişim ta-


rihi:26.09.2022;
https://www.instagram.com/karadedepanayiri/ , son erişim tarihi: 26.09.2022.
23 Alptekin Ahıshalıoğlu, “Bafra… Ah Bafra…”, Kurtiş Matbaacılık – 2008; Ayhan Piryol, “BAF-

RADA. HIDIRELLEZ”, Yayın (06.06.2022), https://www.facebook.com/groups/


1559524867671695/search/?q=H%C4%B1d%C4%B1rellez erişim tarihi: 29.09.2022.

463
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA

taşıdığı renkli, katlardan oluşan ve içinde mum yanan fenerlerden alan sele se-
pet top kandil kutlamasının öznesi, maniler söyleyerek mahalledeki evlerden
şeker toplayan çocuklardır.
Bugünkü Sele Sepet Şenliklerinin kaynağına dair birkaç farklı görüş bu-
lunmakla birlikte kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Şenliklerin çıkışının Os-
manlı Döneminde mübarek gecelerde minarelerde kandil yakılmasına dayan-
dığı, minarelerde kandil yakılması âdetinin ne zaman başladığı ise tam bilinme-
mekle birlikte Sultan 3. Murad zamanında, Şubat 1588’de, Berat, Regaip ve Mev-
lit gecelerinde kandiller yakılması için ferman çıkarıldığı bilinmektedir24.
Bir başka görüşe göre de Sele-Sepet Şenlikleri bir zamanlar birlikte yaşa-
dığımız Rum komşularımızın ellerindeki sepetler ve ayın konumuna göre rama-
zanın başlangıcını ve ortasını belirleyerek Müslümanlara aktardıkları bir gele-
nek iken zamanla Müslümanlar tarafından da benimsendiği ve ramazanın yarı-
sını bitirmiş olmayı kutladıkları bir şenliğe dönüştüğü iddia edilir. Sele Sepet
Top Kandil Şenliğinin Sinop şehrindeki “Sellime Çıkma” diğer adı ile “Helesa”
denilen geleneğin zamanla değişime uğramış versiyonu olduğu da iddialar ara-
sındadır25.
Uluslararası Kapıkaya Doğa Sporları ve Kültür Festivali: 2017 yılında
ilki düzenlenen Kapıkaya festivali, Kapıkaya ve Asar Mahallesinde “Doğayı Ya-
şat, Sporu Yaşa” sloganıyla her yıl temmuz ayında 5 gün 4 gece olarak gerçekle-
şen Bafra’nın ve bölgenin dört mevsim turizm potansiyeline sahip bir festival-
dir. Başta yamaç paraşütü, su sporları, tırmanma ve doğa yürüyüşü olmak üzere
birçok sportif faaliyetin yanı sıra atölye çalışması, konser, foto safari ve gezi gibi
farklı etkinlikler de yapılmaktadır. Bu yıl 4. düzenlenen festivalde her yıl bir do-
ğayı ve çevreyi koruma temasına uygun bir slogan seçilmektedir. Buna göre
2022 yılının sloganı da ''İklim Değişikliği ve Sıfır Atık'' olarak belirlenmiştir.

24Recep Yılmaz, “Sele Sepet Top Kandil Şenlikleri ve Mahyalar”, Yayın (20.07.2013), Bafraha-
ber.com, https://www.bafrahaber.com/yazaryazi/sele-sepet-top-kandil-senlikleri-ve-mahyalar-
-36111.html erişim tarihi: (20.09.2022).
25Gonca Vural, “Sele sepet top kandil, Bafra`ya ait bir gelenek midir?”, Yayın (13.08.2011), Bafra-

haber.com, http://www.bafrahabergazetesi.com/kose-yazisi/48/sele-sepet-top-kandil.html,
erişim tarihi: 25.09.2022; M. Öcal Oğuz- Mehmet Kösemek-Nihan Çiçekoğlu- Tuna Yıldız, “Tür-
kiye’de 2011 Yılında Yaşayan Ramazan ve Kurban Bayramı Geleneksel Kutlamaları”, Gazi Üniver-
sitesi THBMER Yayınları. Ankara,2012, s.90-92; Emin Günaydın, “Bafra’da Yaşatılan Somut Olma-
yan Kültürel Miras Sele-Sepet Top Kandil”, Yayın (08.05.2020), Akasyam Haber,
https://www.akasyam.com/bafrada-yasatilan-somut-olmayan-kulturel-miras-sele-sepet-top-
kandil-173888/, erişim tarihi: 25.09.2022.

464
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER

Kapıkayafest 2018’de; Kamp alanında 943 çadır kurularak 1530 kişi ko-
naklamış, konaklayanların birçoğunun da Bafra dışından olduğu belirtilmiştir.
Yine aynı yıl 119 fotoğrafçı, 150 dağcı,130 pilot ile toplamda 399 sporcu katıl-
mıştır26. 2019 yılında festival alanını 50.000 turist ziyaret etmiş, kamp alanında
ise 3000 kişi konaklamış ve toplamda 2200 sporcu katılımı gerçekleşmiştir27.
Covit-19 salgını nedeni ile iki yıl ara verilmiş, ardından 2022 yılında festival tek-
rar yapılmıştır. Bafra belediyesinin resmî sitesindeki verilere göre 2022 yılında
yapılan festival kamp alanında 1000’in üzerinde çadır olduğu belirtilmiştir. Ay-
rıca yurtiçi havacılık kulüplerinden 85, yurt dışından ise 15 paraşütçü olmak
üzere 100 yamaç paraşütçüsünün katıldığı festivalde, bu yıl ilki gerçekleştirilen
Yelken kanat Milli Takımı seçmeleri de Kapıkaya tepesinde gerçekleştirilmiş-
tir28.
4. Sonuç ve Öneriler
Turistik açıdan bir destinasyonun belirgin bir kimliğe sahip olması ora-
daki turistik faaliyetlerin sürdürülebilir tanınır ve kalıcı olması bakımından bü-
yük öneme sahiptir. Bafra şehri tarihi, kültürel ve doğal birçok değere sahip ol-
masının yanı sıra, en verimli topraklara sahip ovalardan da biridir. Festivaller
ait oldukları bölgenin turistik çekiciliklerini ön plana çıkarmak için en uygun
yollardan biridir. Bafra, kültür turizmi, gastronomi turizmi, doğa sporları ya da
ekoturizm için uygun niteliklere ve bahsedilen tüm bu turistik faaliyetlerin ge-
liştirilmesinde kullanabileceği etkinlik ve festivallere sahiptir.

26Bafra Belediyesi İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (01.08.2022), “Kapıkayafest 2022 Sona Erdi”,

https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/62e7bbb6fdcac121bca786b4/KAPIKAYAFEST-2022-SONA-
ERDI, erişim tarihi: 28.08.2022; Bafra Belediyesi İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (03.08.2018), “Ka-
pıkayafest’e Katılım ve Ziyaretçi Rekoru”, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/5b64610bfd-
cac10bc0a9c815/KAPIKAYAFESTE-KATILIM-VE-ZIYARETCI-REKORU%E2%80%A6, erişim ta-
rihi: 28.08.2022.
27 Yasin Keleş- Mutlu Kaya- Asena Kurt- Burak Arslan, “Kapıkaya Fest’e Katılanların Festivale

İlişkin Kalite Ve Değer Algılarının Belirlenmesi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İnsan Bilimleri Der-
gisi, 2020, s.230; Bafra Belediyesi İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (26.07.2019). “Kapıkaya Semaları
Rengârenk”, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/5d3b4c10fdcac102fc4cc2f9/KAPIKAYA- SEMA-
LARI-RENG%C3%82RENK, erişim tarihi: 28.08.2022.
28 TRT Haber İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (30.07.2022), “Samsun'da Uluslararası Kapıkaya Doğa

Sporları Festivali devam ediyor”,https://www.trthaber.com/foto-galeri/samsunda-uluslararasi-


kapikaya-doga-sporlari-festivali-devam-ediyor/49049/sayfa-1.html, erişim tarihi: 28.08.2022;
Bafra Belediyesi İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (29.07.2022), “Türkiye Yelken Kanat Hedef Şampi-
yonası Kapıkayafest’te Yapılacak”,
https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/62e3db9ffdcac117b02738cf/TURKIYE-YELKENKANAT-HE-
DEF-SAMPIYONASI-KAPIKAYAFEST-TE-YAPILACAK, erişim tarihi: 28.08.2022.

465
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA

Araştırmaya konu olan festivaller turistik ürün olarak ele alındığında fes-
tivallerin tanıtım çalışmaları yetersiz görülmüş, kültürel miras özelliklerini ba-
rındıran festival ve kutlamalarla ilgili gerekli girişim ve başvuruların yapılma-
mış olduğu tespit edilmiştir. Bu anlamda geleneksel öğeler barındıran bazı fes-
tival ve kutlamaların sürekliliğinin yakın gelecek için tehlikede olduğu söylene-
bilir. Yöreye has tarımsal ürünlerin, coğrafi işaretli ürünlerin ve gastronomik
ürünlerin tanıtımı ve pazarlanması gibi konulara dair yapılmış çalışmalar ye-
tersizdir. Turistik tesislerin yetersizliği ve alt yapı sorunlarının tam manası ile
giderilememiş olması festivallerin sürdürülebilirliği açısından olumsuz bir et-
ken olarak görülmektedir. Örnek olarak Bafra’da bulunan tek turistik tesis olan
“Ali Kale Turistik Tesisi” konum ve fiziki şartları gereği çok avantajlı bir bölge
olan Kızılırmak sedde projesine yakın olmasına rağmen uzun zamandır konak-
lama ve yeme içme hizmetine kapalıdır. Kentte yapılan etkinliklerin yerel med-
yada yer aldığı ancak ulusal medyada yeteri kadar ses getirmediği anlaşılmak-
tadır. Dolayısıyla turistik hareketliliğinde yeterli oranda olmadığı görülmekte-
dir. Samsun’un tanıtımında kullanılan resmi site olan www.samsun.com.tr ad-
resindeki “festivaller” başlığının içerik kısmına bakıldığında Bafra ilçesinde ger-
çekleşen hiçbir festival veya şölenin site içeriğinde bulunmadığı görülmüştür29.
Aynı zamanda festivalleri organize eden kurum ya da kuruluşların resmî web
sitelerinin günümüz dijital bilgi akışı hızına ve içeriğine ulaşamadığı tespit edil-
miştir.
Mevcut tespitler ışığında çalışmaya konu olan festivaller turistik ürün
olarak değerlendirildiğinde getirilen öneriler şunlardır;
Sele Sepet Top Kandil Şenliği ile ilgili Kültür ve Turizm bakanlığı “Somut
Olmayan Kültürel Miras Türkiye Ulusal Envanteri” ne kayıt başvurusu yapılma-
lıdır. Kandil geleneğinin şehrin her yerinde hissedildiği, çok daha renkli bir kut-
lamaya evirilme potansiyeli olduğu düşünülmektedir. Dünyadaki en büyük fes-
tivallerin kökeninde bulunan inanç turizmi olgusunun gerçekliğinden hareketle
ramazan ayının yarısına gelmiş olmanın kutlanması bölgeye olan turistik ilginin
artacağı düşünülmektedir. Coğrafi işaretli, ürünlerin tanıtımı festivaller sıra-
sında yoğun şekilde yapılmalı, bu ürünlerin ambalaj ve paketlemesinde mahreç
ve menşe logoları kullanarak turistlere ürünün yöreye has olduğu güveni veril-
melidir. Kent güzergâhı ve merkezinde bu ürünlerin tanıtımı ve pazarlaması
amacı ile ürünlerin maket, hediyelik eşya veya süs eşyasına dönüştürülmüş
formları tasarlanmalıdır.

29 https://samsun.com.tr/, “FESTİVALLER”, https://samsun.com.tr/etkinlikler/festivaller/ , eri-


şim tarihi: 29.08.2022.

466
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER

Gerek şehir merkezinde gerekse festival alanlarına yakın bölgelerde ko-


naklama ihtiyacını karşılayabilecek tesislerin yapılması gerekmektedir. Hâliha-
zırda var olan turistik tesisin konaklama hizmetine tekrar açılarak çeşitlendi-
rilmesi önerilmektedir. Festivalin temasına uygun tanıtım ve pazarlama faali-
yetlerinin yerinde olduğu kadar gelişen çağa uygun biçimde dijital ortamda da
yoğun biçimde yapılması, ilgili festivali merak edip araştırmak isteyebilecek bir
kişinin festival yürütücü kurumlarına ya da festival resmi sitesine girdiğinde
ihtiyacı olan turistik ürün ve veri bilgisine ulaşması için bilgi güncellemeleri ya-
pılmalıdır. . Katlanılan maliyet ve uğraşların sonucunda kalıcı ve sürdürülebilir
uygulamalar kullanılması, etkinliklerle ilgili bilgi ve veri paylaşımının kamuo-
yuna sistemli ve istikrarlı olarak sunulması önerilmektedir. Festivallerin kabul
görerek turistik bir ürün haline gelmesi istikrarlı planlamalar ve bölge halkının
kabul ve katılımı ile mümkün olabilir. Bu anlamda festivallerin yaygınlaşması
ve kabul görmesi için öncelikle birlikte yönetim anlayışı ile hareket edilerek ye-
rel halk, sponsorlar, kent konseyi, sivil toplum ve gençlik örgütleri gibi toplu-
luklarla istişare edilmeli, gerekirse sorumluluk paylaşımına gidilmelidir. Kapı-
kaya ve çevresinde dört mevsim turizm yapmak için çalışmalar yapılmalı, böl-
genin doğa turizmi, kültür turizmi, Ekoturizm gibi turistik potansiyele sahip
özelliklerinden faydalanılacak sürdürülebilir kültür ve turam projeleri gelişti-
rilmelidir. Kentte yapılan festivallere katılım ve tanıtımının artması amacı ile
benzer festivallere sahip ülke ve şehirlerden seçilecek festivaller kardeş festival
seçilerek ortak çalışmalar yapılabilir.
Çalışmada, festivaller kültürel miras olma özelliklerine sahip, yıldan yıla
katılımın arttığı, turistik ürün olarak çekici unsurları barındırdığı, geleneksel-
leşme özelliği ya da potansiyeli olan festival ve kutlamalar ele alınmıştır. Çalış-
manın sınırlılıkları kapsamında bahsedilen diğer festival ve kutlamalar da ele
alınarak Bafra tanıtımı ve turizminin festivaller yolu ile gelişimine katkı sağla-
yacak daha kapsamlı bir çalışma yapılması önerilmektedir.

467
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA

KAYNAKLAR
Ahıshalıoğlu, Alptekin. 2008. “Bafra… Ah Bafra…”, Kurtiş Matbaacılık – 2008, 462 sayfa,
ISBN 978-605-8960-60-2.
Akgöz Erkan, Göral Ramazan, Tengilimoğlu Engin, “Turistik Ürün Çeşitlendirmenin Sür-
dürebilir Destinasyonları Açısından Önemi”, Akademik Bakış Uluslararası Ha-
kemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, 2016, Sayı 55 Mayıs Haziran, 397-407.
Alkan Ceylan, “Doğal ve Kültürel Varlıklara Dayalı Turistik Ürün Çeşitlendirmesi ve Sür-
dürülebilirliği Literatür Çalışması”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2015,
3(19), 214-226.
Argan Metin, Köse Hüseyin, Sevil Güven, Kaya Sabri, Argan Mehpare Tokay, “A Case
Study Approach to Understanding Event Dimensions of Local Kite Festival as Le-
isure”, International Journal of Health and Economic Development,2015, Develop-
ment, 1(1), 37-45.
Arslan Hammet, “Holi: Hindu Bayramı”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Der-
gisi, 2014, 1 (39), 181-220.
Atak Onur, “Türk Turizminin Tanıtımında Festivallerin Yeri ve Önemi: Antalya Örneği”,
İstanbul Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul 2009.
Bafra Belediyesi İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (29.07.2022), “Türkiye Yelken Kanat Hedef
Şampiyonası Kapıkayafest’te Yapılacak”, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/
62e3db9ffdcac117b02738cf/TURKIYE-YELKENKANAT-HEDEF-SAMPIYONASI-
KAPIKAYAFEST-TE-YAPILACAK, erişim tarihi: (28.08.2022).
Bafra Belediyesi İnternet Sitesi. Yayın Tarihi (01.08.2022). “Kapıkayafest 2022 Sona
Erdi” https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/62e7bbb6fdcac121bca786b4/KAPIKA-
YAFEST-2022-SONA-ERDI Erişim Tarihi: (28.08.2022).
Bafra Belediyesi İnternet Sitesi.(03.08.2018).“Kapıkayafest’e Katılım ve Ziyaretçi Re-
koru” https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/5b64610bfdcac10bc0a9c815/KAPIKA-
YAFESTE-KATILIM-VE-ZIYARETCI-REKORU%E2%80%A6 Erişim Tarihi:
(28.08.2022).
Bafra Belediyesi İnternet Sitesi.(26.07.2019). “Kapıkaya Semaları Rengârenk”
https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/5d3b4c10fdcac102fc4cc2f9/KAPIKAYA-SEMA-
LARI-RENG%C3%82RENK Erişim Tarihi: (28.08.2022).
Bardakoğlu Övünç, “Turistik Ürün Bakımından Destinasyon Planlaması ve Pazarlaması
Kapsamında İzmir Turizminin Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesine Yönelik Bir
Model Çalışması”, İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dok-
tora Tezi, 2011.
Bennett, Andy, Taylor Jodie, Woodward Ian, “The Festivalization of Culture”, Edited by
Andy Bennett, Jodie Taylor and Ian Woodward. London ;: Routledge, 2016,
https://doi.org/10.4324/9781315558189.
Bilgi, Ö., Atasoy, S., Dönmez, Ş., Summerer, L. "Samsun (Amisos) Bölgesi'nin Kültürel Ge-
lişimi Projesi". BELLETEN 68 (2004): 387-402

468
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER

Bilgili Bilsen, Yağmur Önder, Yazarken Hakan, “Turistik Ürün Olarak Festivallerin Et-
kinlik ve Verimliliği Üzerine Bir Araştırma (Erzurum-Oltu Kırdağ Festivali Ör-
neği)”, Uluslararası Sosyal ve Ekonomik Bilimler Dergisi, 2012, Cilt: 2, Sayı: 2,
117–124.
Choi Kanghwa, Kang Hee Jay, Kim,Changhee, “Evaluating the efficiency of Korean festi-
val tourism and its determinants on efficiency change: Parametric and non-para-
metric approaches”, Tourism Management,86 (2021) 104348.
Demir Mahmut, Demir Şirvan Ş. “Turistik Ürün Çeşitlendirme Kapsamında Futbol Tu-
rizmi: Antalya Bölgesinde Bir Araştırma”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, İzmir 2004, 6(1),94-116.
Getz Donald, “Event tourism: Definition, evolution, and research”, Tourism Manage-
ment, 2008, 29(3), 403–428.
Getz Donald, Page Stephan J., “Progress and Prospects for Event Tourism Research”, To-
urism management, 2016, 52, 593-631.
Göral Ramazan, Tuna Muharrem, “Kültürel Çekiciliklerin Turizm Sektörü Rekabetçiliği
Açısından Önemi”, International Journal of Contemporary Tourism Research,
2018, 1, 1-12.
Günaydın, Emin. Yayın (08.05.2020). Bafra’da Yaşatılan Somut Olmayan Kültürel Miras
Sele-Sepet Top Kandil. Akasyam Haber. Erişim (25.09.2022). https://www.akas-
yam.com/bafrada-yasatilan-somut-olmayan-kulturel-miras-sele-sepet-top-kan-
dil-173888/.
Hacıoğlu Necdet, Avcıkurt Cevdet, “Turistik Ürün Çeşitlendirmesi”, Nobel Yayınları, An-
kara, Şubat 2008.
Hiller Harry H., Wanner Richard A., “The psycho-social impact of the Olympics as urban
festival: A leisure perspective”, Leisure Studies,2015, 34(6), 672–688.
https://doi.org/10.1080/02614367.2014.986510.
Keleş Yasin, Kaya Mutlu, Kurt Asena, Arslan, Burak “Kapıkaya Fest’e Katılanların Festi-
vale İlişkin Kalite ve Değer Algılarının Belirlenmesi”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi
İnsan Bilimleri Dergisi,1 (2020): 227-240.
Lee Jin- Soo, Lee Choong-Ki, Choi Youngjoon, “Examining the role of emotional and func-
tional values in festival evaluation”, Journal of Travel Research, 2015, 50(6), 685–
696.
Lu Zheng Y., Zhang Wei, Tang Jing, “An empirical study on brand image of rural festival
tourist activities: A case of luoping rape bloom festival”, Tourism Tribune, 2009,
24(5), 61–66.
Mercan Şefik. O, “Sürdürülebilir Turizm Kapsamında Bölgesel Planlama ve Turistik
Ürün Oluşumu, Altınoluk Örneği Üzerine Bir Araştırma”, Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi. İzmir 2010.
Oğuz M. Öcal, Kösemek Mehmet, Çiçekoğlu Nihan, Yıldız Tuna, “Türkiye’de 2011 Yılında
Yaşayan Ramazan ve Kurban Bayramı Geleneksel Kutlamaları”, Gazi Üniversitesi
THBMER Yayınları. Ankara,2012.

469
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA

O'Sullivan Diane, Jackson Marion J, “Festival Tourism: A Contributor to Sustainable Lo-


cal Economic Development?”, Journal of Sustainable Tourism, 2002, 2 10(4), 325–
342, DOI: 10.1080/09669580208667171.
Piryol Ayhan, “BAFRADA. HIDIRELLEZ”, Yayın (06.06.2022), https://www.fa-
cebook.com/groups/1559524867671695/se-
arch/?q=H%C4%B1d%C4%B1rellez erişim tarihi: 29.09.2022.
Toker Arzu, “Kent Kimliği İnşasında Festivallerin Rolü”, Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilim-
ler Enstitüsü Dergisi, 2022, (23), 121-140. DOI: 10.29029/busbed.1038648.
Trevor Mules- Larry Dwyer, “Public Sector Support for Sport Tourism Events: The Role
of Cost-benefit Analysis, Sport in Society,2005, 8:2, 338-355, DOI:
10.1080/17430430500087864.
TRT Haber İnternet Sitesi, Yayın Tarihi (30.07.2022), “Samsun'da Uluslararası Kapı-
kaya Doğa Sporları Festivali devam ediyor”,https://www.trthaber.com/foto-ga-
leri/samsunda-uluslararasi-kapikaya-doga-sporlari-festivali-devam-edi-
yor/49049/sayfa-1.html, erişim tarihi: 28.08.2022.
Van Heerden Chris, Saayman Melville, “Sustainability of a national arts festival: An app-
lication of a data envelopment analysis approach”, Tourism Economics, 2018,
24(5), 576–592.
Vural, Gonca. Yayın (13.08.2011). Sele sepet top kandil, Bafra`ya ait bir gelenek midir?
Bafra Haber. Erişim (25.09.2022). http://www.bafrahabergazetesi.com/kose-
yazisi/48/sele-sepet-top-kandil.html.
Witt Stephen F., Moutinho Luiz, “Tourism Marketing and Management Handbook”,
Prentice Hall , New York , 1989,
Yılmaz, Recep. Yayın (20.07.213). “Sele Sepet Top Kandil Şenlikleri ve Mahyalar”. Baf-
rahaber.com, https://www.bafrahaber.com/yazaryazi/sele-sepet-top-kandil-
senlikleri-ve-mahyalar--36111.html Erişim Tarihi: (20.09.2022).
İNTERNET KAYNAKLARI
https://tr.wikipedia.org/wiki/Karadede_Panay%C4%B1r%C4%B1 son erişim ta-
rihi:26.09.2022;
https://www.instagram.com/karadedepanayiri/ , son erişim tarihi: 26.09.2022.
https://samsun.com.tr/, “FESTİVALLER”, https://samsun.com.tr/etkinlikler/festival-
ler/, erişim tarihi: 29.08.2009
https://kto.visitkorea.or.kr/ , son erişim tarihi: 10.10.2022.
https://geziotesi.com/, son erişim tarihi: 11.10.2022.
https://www.riocarnaval.org/, son erişim tarihi: 11.10.2022.
https://www.britannica.com/, son erişim tarihi: 11.10.2022.
https://www.antalyaff.com/tr/, son erişim tarihi: 11.10.2022.
https://www.akbanksanat.com/, son erişim tarihi: 11.10.2022.
http://alacatiotfestivali.com.tr/, son erişim tarihi: 11.10.2022.

470
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER

EKLER
Resim1

Karadede Panayırı. Instagram Hesabı, Erişim Tarihi: (10.09.2022).


https://www.instagram.com/karadedepanayiri

Resim 2

AY, Safet.Yayın (03.06.2021). “Bafra’da Hıdırellez 1983,”


Bafra Yerel Tarih, Facebook Grubu, Erişim (25.09.2022).
https://www.facebook.com/groups/2060994170839736/se-
arch/?q=H%C4%B1d%C4%B1rellez%20

471
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA

Resim 3

Piryol, Ayhan. Yayın (06.06.2022). “Bafra’da çok eskilerde Hıdırellez kutlamaları”,


Ben Bafrayım, Facebook Grubu, Erişim: (29.09.2022).
https://www.facebook.com/groups/1559524867671695/se-
arch/?q=H%C4%B1d%C4%B1rellez

Resim 4

Tanyeri, Yücel. Yayın (14.08.2011),” Topkandil...”, Fotoğraf: Yücel Tanyeri Blog, Erişim
(25.09.2022)
http://yucel-tanyeri.blogspot.com/2011/08/top-kandil.html

472
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER

Resim 5

AY, Safet. 1979 “Selesepet Top Kandil Aç Kapıyı Ben Geldim”


(Fotoğraf, 06.10.2018). Bafra Yerel Tarih Facebook Grubu. Erişim 25.09.2022.
https://www.facebook.com/groups/2060994170839736/perma-
link/2254003834872101

Resim 6

Tanyeri, Yücel. Yayın (14.08.2011),” Topkandil...”, Fotoğraf: Yücel Tanyeri Blog, Erişim
(25.09.2022)
http://yucel-tanyeri.blogspot.com/2011/08/top-kandil.html

473
SEMA ERDAL – MUTLU KAYA

Resim 7

GÜNTEKİN, Mehmet. Yayın (09.04.1997). “Topkandil Gecesi”, Tercüman Sanat Kültür.

Resim 8

Kapıkaya Paraşüt Tepesinde Görünüm

474
BAFRA’DA TURİSTİK ÜRÜN OLARAK FESTİVALLER

Resim 9

Kapıkaya Festival Alanı- Altınkaya Baraj Gölü

Resim 10

Kapıkaya Festivali Kamp Alanı Yemek ve Eğlence Bölümü

475
Meydan 1985

477
YERELDEN ULUSALA BİR YOL: COĞRAFİ TESCİLLİ
ÜRÜNLERİ İLE BAFRA

Çağla YILMAZ1

Toplumları özgün kılan ve diğer toplumlardan ayıran şey kültürel özellik-


leridir. Halk kültürü ve bu bağlamda üretilen ürünler toplumun kültürel yapısı-
nın ve o toplumun yaşama biçiminin en iyi tanıkları ve taşıyıcılarıdır. Bu nokta-
dan bakıldığında Anadolu kültürünün çeşitliliği halk kültürü ürünlerine büyük
bir zenginlik sağlamıştır. Bu zenginlik Anadolu coğrafyasının her bölgesinin ve
hatta her bir şehrinin kendine has ürünlerinin ortaya çıkmasına imkân vermiş,
bu ürünler sayesinde yüzyılların da birikimiyle kültürel bir renklilik ortaya çık-
mıştır.
Bu kültürel renkliliğin artması, sürmesi ve görünür olması için kimi çalış-
malar yürütülmektedir. Bu çalışmalar bazen kişisel çabalar iken bazen de ku-
rumsal yönlendirmeler şeklinde olabilmektedir. Kültür ürünlerinin üretiminin
artması, farkındalığın oluşması ve aktarımın sürmesi için Türk Patent ve Marka
Kurumu tarafından “Coğrafi İşaretli Ürün” sistemi oluşturulmuştur. Coğrafi işa-
retli ürünlerin tescilinden sorumlu olan Türk Patent ve Marka Kurumu coğrafi
işareti “tüketiciler için ürünün kaynağını, karakteristik özelliklerini ve ürünün
söz konusu karakteristik özellikleri ile coğrafi alan arasındaki bağlantıyı göste-
ren ve garanti eden kalite işareti” olarak tanımlamaktadır. Coğrafi işaret tescili
ile ürünün kalitesi, gelenekselliği, yöreden elde edilen hammaddesi ile yerel ni-
teliklere bağlı olarak belli bir üne kavuşmuş ürünlerin korunması sağlanır.
Özetle coğrafi işaret, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından
üretildiği ya da yetiştirildiği yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir
ürünü gösteren işarettir. Coğrafi işaret korumasına konu edilen ürünün üre-
timi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin tamamı sınırları belirlenmiş coğrafi alanda
gerçekleşmek zorunda ise bu durumda bulunan coğrafi işaretlere “menşe adı”

1Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Türk Halk Bilimi, Ankara,
cyilmaz061@gmail.com, ORCID: 0000-0002-1525-1000

479
ÇAĞLA YILMAZ

denir. Ürünün üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden en az biri sınırları be-


lirlenmiş coğrafi alanda gerçekleşmek zorunda ise bu durumdaki coğrafi işaret-
lere de “mahreç işareti” denir.
Semih Sarıipek ve Samet Çevik’in Oraların Nesi Meşhur: Şehir Pazarlama-
sında Coğrafi Tescilli Ürünler başlıklı makalelerinde de belirttikleri gibi coğrafi
işaret tescilli ürünler, bir şehrin özgün kimliğinin bir parçasını oluşturması ba-
kımından şehrin turizm pazarlaması ve tanıtım faaliyetlerinde çok önemli bir
konumda bulunmaktadırlar. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Bül-
teni’nde (2018) de bu konuya değinilerek coğrafi işaret tescilli ürünlerin yöreyi
ve ürünü birlikte tanıtarak kültürel yerel çekicilikleri, kültürel yerel mimariyi,
geleneksel değerleri ilgi odağı haline getirme ve yöresel ürünleri turistik ürün
haline dönüştürme gibi özellikleri bulunduğundan bahsedilmiştir. Böylelikle
destinasyonların, farkındalığı artırma ve tanıtıma ilişkin stratejiler geliştirerek
markalaşan ürün ve destinasyon olma özelliğine kavuşabildikleri vurgulanmış-
tır. Şehir pazarlaması çalışmalarında coğrafi işaret tescilli ürünlere ağırlık ver-
mek ve şehri tescilli ürünlerle birlikte pazarlamak şehri markalaşma yolunda
avantajlı konuma getirmektedir (2020: 4929). Bu ürün ve mekân birlikteliği
sağlandığında insanlar o ürünleri yerinden almak isteyeceklerdir. Turistlerin
özgünlük arayışı içinde yerel değerlere yönelmeleri Türkiye gibi turizm endüst-
risi büyüyen ülkelerde istihdama katkı sağlamakta, kırsal bölgelerden kentlere
göçü yavaşlatmakta ve bulundukları bölgeyi çekici kılmaktadır. Yöresel el sa-
natları ve yemekler kültür turizminin gelişiminde pozitif etkiye sahiptir.
Günümüzde turizm sektörü, dünyada en hızlı gelişen ve büyüyen sektör-
lerin başında yer almaktadır. Türkiye’nin de her geçen gün turizmden elde ettiği
gelirler artış göstermektedir. Türkiye’de turizm yönünden daha çok kıyı turizmi
tercih edilmektedir. Ancak turizmden istenilen payın elde edilmesi, turizmin
tüm yıla yayılması ve az gelişmiş bölgelerin kalkınması alternatif turizm çeşit-
lerine bağlıdır. Burada devreye halk kültürü ve dolayısıyla coğrafi işaretli ürün-
ler girmektedir. Bu sistemin ürüne olan bu katkıları ile ürünün bölge tanıtımına
ve turistik çekiciliğe katkısı bir araya geldiğinde hem destinasyon hem halk hem
de coğrafi işaretli ürünün kazandığı bir sistem oluşacaktır.
Havana Tuğçe Yılmaz Bafra’nın kent imgelerine dair yapmış olduğu yük-
sek lisans tez çalışmasında coğrafi işaret tescil belgesinin sadece üreticinin hak-
larını değil, tescil belgesinde yer alan şartlara uygun üretim yapan herkesin
hakkını koruduğunu belirtmektedir. Çünkü tescil belgesi yöresel ve bölgesel ni-
teliğe sahiptir. Tüketiciler, yöre adıyla özdeşleşmiş bu ürünlere güven duyduk-
ları için diğer yerlerdeki ürünlere göre daha çok tercih etmektedirler. Ayrıca

480
YERELDEN ULUSALA BİR YOL: COĞRAFİ TESCİLLİ ÜRÜNLERİ İLE BAFRA

sahte üretimlerin de önüne geçilerek, üreticinin hakları korunduğu gibi; kazanç


kayıpları da önlenmiş olur. Coğrafi işaretli ürünler; geleneksel üretimi teşvik
etmektedir. Geleneksel yaşam kültürünü yaşatması ve korumaya alınan ürünle
özdeşleşmiş bölgeye turist çekmede etkili olması bakımından önem taşımakta-
dır. Coğrafi işaretler; ürünlere olan talebi etkilemekte, tüketicilerin bu ürünü
diğer ürünlerden ayırt etmesini sağlamakta ve ürüne kimlik kazandırmaktadır
(2019:71). Kazandırılan bu kimlik yalnızca ürünün değil aynı zamanda ürünün
üretiminin yapıldığı bölgenin de kimliğidir.
Coğrafi işaretli ürünlerin yöreye katkısı sürdürülebilir turizm, yerel eko-
nomik kalkınma, göçü azaltması ve hatta göç almayı mümkün kılması, gelenek-
sel ürünün aktarımının artması gibi noktalardan değerlendirilebilir. Bu katkıla-
rın en üst düzeyde olabilmesi ancak görünürlüğün artması ile mümkündür. Bu
görünürlük de ancak başarılı tanıtım faaliyetleri ve kaliteli çalışmalar ile başa-
rılabilir. Şehirlerin ve oraya özgü ürünlerin tanıtımında belediyelerin imkanla-
rının kullanılması oldukça önemlidir. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarının çalış-
maları farkındalık oluşturmada önemli ölçüde başarılı olabilmektedir. Yerel ba-
sının konuyu gündeme taşıması da yörenin ve ürünlerin ulusal çapta da popüler
olmasına imkân sağlayabilir.
Bafra ilçesinin dört adet coğrafi işaretli ürünü bulunmaktadır. 2009 yı-
lında Bafra Pidesi, 2016 yılında Bafra Zembili, 2017 yılında Bafra Nokulu ve
2020 yılında da Bafra Lokumu coğrafi işaretli ürünler listesine girmişlerdir.
Türkiye’nin en büyük ilçelerinden olan Bafra’nın bu listede dört ürün ile temsil
edilmesi oldukça önemlidir. Bu ürünleri tatmak isteyen, almak isteyen, yapı-
mını öğrenmek isteyen kişiler Bafra’ya sırf bu sebepten gelmek isteyebilirler.
Bunun için bu ürünlerin tanıtımı, Bafra ilçesinin tanıtımı ile iç içe geçmeli ve
insanların kafasında Bafra ve söz konusu coğrafi işaretli ürünler birlikteliği
oluşturulmalıdır. Unutulmamalıdır ki her lokasyon sahip olduğu özgün kimliği
aracılığıyla diğer şehirlerden ayrılmaktadır. Ancak bu kimlik yeterince tanıtıl-
madığında kimliği oluşturan unsurlar yeterince bilinmeyecek ve kimlik, şehrin
imajına yansımayacaktır. Burada aslolan o özgünlükleri başarılı bir şekilde vur-
gulayabilmektir. Bunun için Cafer Özdemir’in Bir Kent İmgesi Olarak Bafra No-
kulu adlı çalışmasında da belirttiği gibi Bafra’nın sürdürülebilir kalkınma ve ka-
dın istihdamında yöresel ürünlerden yararlanması ve bunları kültürel ekono-
mik imgeye dönüştürmesi gerekmektedir. Ortak bellek ürünlerinin ticaret ve
turizm alanlarında değerlendirilmesi, toplumların gelecekte bacasız sanayile-
rini inşa etmeleri bağlamında önemli bir adım olacaktır. Bunun için günümüz

481
ÇAĞLA YILMAZ

medya ve internet kaynaklarının, pazarlama stratejilerinin, imge ve marka-


laşma süreçlerinin iyi bilinmesi gerekir. Bafra’nın bu ürünleri çok yönlü çalış-
malarla gelecekte kentlerin modern imgeleri bağlamında hak ettiği yeri alacak-
tır. Böylelikle yerel somut olmayan kültürel bir miras dünyanın bir değeri ola-
rak kalıcı hale gelecektir (2021: 112). Unutulmamalıdır ki az gelişmiş bölgelerin
kalkınması alternatif turizm çeşitlerine bağlıdır. Halk kültürü sınırsız sayıdaki
içeriği ile yerel çekicilik oluşturmada başarılı olması muhtemel alanlardan biri-
dir.
Güçer vd. göre bir şehrin turizm destinasyonu açısından pazarlanması,
artık sadece o yöredeki turizm işletmelerinin ya da belli başlı kamu kurum ve
kuruluşlarının faaliyetlerine bırakılacak kadar önemsiz değildir. Özellikle bu
alanda o şehrin alt ve üst yapı imkân ve olanaklarının düzenlenmesinde en etkin
rolü üstlenen belediyelerin bu faaliyetlerde büyük sorumluluğu vardır. Bu kap-
samda özellikle belediyeler, değişen ve gelişen turizm türlerini de dikkate ala-
rak ve en önemlisi de teknolojiyi kullanarak, o yörenin gerek tanıtılmasında ge-
rekse yöreye turist çekmekte önemli faaliyetleri yerine getirmektedirler. Bu fa-
aliyetler içerisinde en önemli unsur olan internetin kullanılması artık bir zorun-
luluk olmuştur. Artık günümüz turisti, oturduğu yerden destinasyona gitmeden
önce internet aracılığıyla incelemelerde bulunmakta ve destinasyon seçimini
bu doğrultuda yapmaktadır. Bu durum giderek de artmaktadır. Özellikle turizm
açısından bu trende ayak uydurulmak isteniyorsa, bu alanda yaşanan gelişme-
lerin belediyelerin kendi web sayfalarına yansıtması ve genel olarak yukarıda
belirtilen önerileri dikkate almaları, gelişim açısından son derece önemlidir
(2013: 57- 58). Bafra Belediyesinin coğrafi tescilli ürünlerinin farkında olduğu,
sitesine bunlara birer başlık açtığı görülmektedir. Ancak başlık içeriklerinin ne
kadar çekicilik oluşturduğu tartışmalı bir konudur. Sitede coğrafi işaretli ürün-
lerin her birine ayrı bir başlık açılması ve bu sayfaların görsellerle renklendiril-
mesinin ilgiyi artıracağı açıktır. Ayrıca konunun ilgilisini kaybetmemek için bu
sayfaların yalnızca tarifle değil aynı zamanda ürünün tarihçesi, çeşitleri ve şu
anki durumu hakkında bilgilerin verilmesi gerekmektedir ki bu sayfalar gerçek-
ten amacına hizmet etsin. Bu hikayeleştirme reklamı sıkıcı bir tanıtım yazısı ol-
maktan öteye taşıyacak ve okuyucuda merak uyandıracaktır. Bu sayede ürün-
leri üretildikleri yerden almak için yola çıkmaları teşvik edilmiş olacaktır.
Bütün bu bilgilerden hareketle Bafra ilçesinin coğrafi tescilleri ürünleri
Bafra ilçesinin tanıtımı ve turistik çekiciliği noktasında etkili kullanılması için
çeşitli öneriler geliştirilebilir. Yılmaz küreselleşen dünyada kültürel mirasın ve

482
YERELDEN ULUSALA BİR YOL: COĞRAFİ TESCİLLİ ÜRÜNLERİ İLE BAFRA

kültürel değerlerin tescillenmesi ve geleceğe aktarılması açısından önem arz et-


tiğini çünkü ürünlerin tescillenme marka kimliğini ve imajını daha da güçlendi-
rip yöreye daha fazla turist gelmesini sağladığını belirtmektedir. Özellikleri ve
ünü bakımından yöre ile özdeşleşmiş ürünleri gösteren coğrafî işaretler hem
yöre için hem ülkemiz için hem de üretici için ekonomik değere sahiptir. Özel-
likle ihracat potansiyeli yüksek ürünler olarak bilinmektedir (2019: 66). Bu
noktadan hareketle Bafra’ya daha fazla turistin gelmesi isteniyorsa coğrafi işa-
retli ürünlerinin görsellerinin hemen her yerde daha çok kullanılması gerek-
mektedir. Örneğin belediyenin tanıtım kitapçığında halk kültürü ürünlerinden
ayrı olarak coğrafi işaretli ürünler başlığı açılabilir. Bu dört ürünün yapılış aşa-
maları ve ürünün son halinin görselleri bir hikâye oluşturacak şekilde verilebi-
lir. Aynı şekilde belediyenin internet sitesinde de coğrafi işaretli ürünler ayrı
bir başlıkta verilebilir. Ayrıca belediyenin youtube kanalında her bir işaretli
ürün için bir belgesel video çekilebilir ve bu videolar paylaşılıp popülarite oluş-
turulabilir. Bu popülerliği oluşturmak ise yerel değerler ile alıcı arasındaki va-
sıta olan internetin gücü ile mümkündür. Görsel ve hikâyenin çağında bir “tık”
ile ulaşılabilecek internet sitelerinin bu gücün farkında olarak tasarlanması ge-
rekmektedir.
Turistler alışveriş yapmadan yaşadıkları kentlere dönmemektedirler.
Böyle bakıldığında ilgili konuma düşen görev turistlerin alacaklara ürünlere ko-
laylıkla ulaşmalarını sağlamaktır. Bafra bir ilçe olması sebebiyle büyük illere
göre çok daha avantajlı konumdadır. Merkeze kurulacak bir coğrafi işaretli
ürünler mağazası ya da halk kültürü ürünleri mağazası içindeki bir coğrafi işa-
retli ürünler bölümü ilçeye gelen herkesin uğrayacağı bir durak olacaktır. Ay-
rıca otogar gibi ilçeye gelenin ilk uğradığı ya da en son uğradığı yer olan ulaşım
mekânlarında da coğrafi işaretli ürünlerin satışı sağlanabilir. Buna ek olarak bu
ürünlerin üretiminin yapıldığı atölyeleri turistik çekiciliği olan mekânlar haline
getirilebilir. Örneğin tur firmaları ile görüşülüp bir nokul üretim atölyesine ya
da bir zembil ustasının atölyesine uğranması sağlanabilir. Bu sayede turistler
için bu ürünler yalnızca alışverişini yaptıkları nesneler olarak kalmayacak bire-
bir ustasının ürünü yapımına şahit olacaklardır. Oğuz’un Somut Olmayan Kültü-
rel Miras Nedir? kitabında değindiği gibi kültürel ögelerin kültür endüstrisi ala-
nına taşınmasının önemine vurgu yapmaktadır. Bu yaklaşım ürün merkezli al-
gıyı üretim lehine değiştirmekte ve üretim bağlamının değerliliğini ortaya çı-
karmaktadır (Oğuz 2009: 95). Bafra’nın coğrafi işaretli ürünlerinin üretim
mekânları da tıpkı Kapadokya çömlek üretimi gibi Bafra zembil üretimi algısı-
nın oluşturulması için çalışılması ve zembil atölyelerinin kültür turizminin bir

483
ÇAĞLA YILMAZ

noktası haline gelmesi başarılmalıdır. Bayazıt vd.nin de belirttikleri gibi el sa-


natı ürünleri turizm endüstrisi ile yoğun bir etkileşim içerisinde olup, turistle-
rin alışverişlerinde özel bir yer tutmaktadır. Çünkü turist için gittiği yöreye ait
olan bir el sanatı ürünü satın almak, hem yaşadığı kişisel tecrübenin bir delili,
hem de evine döndüğünde kendisi için anı niteliği taşıyan bir eşya olacaktır. Bu
nedenle el sanatları turizmin ayrılmaz bir parçasıdır (2012: 901).
İlçe yerel yönetimlerini yurdun geri kalanı ile kavuşturan bir diğer alan
fuarlardır. Bafra Belediyesi bu fuarlar başta olmak üzere birçok tanıtım etkinli-
ğinde dağıtmak üzere bir kitapçık hazırlamıştır. Tanıtım kitapçığında Bafra’nın
tarihi, doğal ve kültürel birçok yönüne yer verildiği görülmektedir. Ayrıca coğ-
rafi işaretli ürünlerin dördüne dair de bilgi de bulunmaktadır ancak bu bilgiler
coğrafi işaret vurgusu ile yenilenmeli ve ürünlerin hikayeleri üzerinden bir me-
tin oluşturulmalıdır. Öyle ki bu kitapçığı eline alan hem ürünleri hem ürünlerin
üretim mekanlarını hem de ürünün üreticisi olan ustaları görebilmelidir. Bugün
dünyanın da kabul ettiği kültür aktarımı yalnızca ürünü değil aktarıcıyı ve ak-
tarım mekanını da koruyan ve görünür kılmaya çalışan bir koruma anlayışıdır.
Çünkü Hünerel ve Er’in de dikkat çektiği gibi halk kültürünün korunması ala-
nında yapılacak her türlü çalışma önemlidir. Halk kültürü bütün insanlığın or-
tak kültür mirasının ayrılmaz bir parçasıdır. Halk kültürü gelişen bir canlılığa
sahiptir. Bu nedenle halk kültürünün tanıtımında süreklilik esas alınmalıdır.
Halk kültürünün çeşitli sosyal grupları ve milletleri kaynaştırmada büyük gücü
vardır. Halk kültürü ürünleri mirası korumaya alınarak gelecek kuşaklara akta-
rılmalıdır. Bilgi ve eğitim boyutuna ağırlık verilerek, halk kültürü geleneği kül-
türel mirasının saptanması, korunması, teşviki ve aktarılmasını hedef alan po-
litikalar geliştirilmelidir. Ortak Türk halk kültürü ürünlerimizin koruma altına
alınması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunda da günümüz
gençliğinin gerektiği şekilde bilinçlendirilmesi için konunun uzmanlarına ve
eğitimcilere büyük görevler düşmektedir. Halk kültürü ürünleri eğitimin her
kademesinde yer verilerek tanıtılmalı ve sevdirilmelidir (2012: 189- 190). Bu
minvalde bu fuarlarda dağıtılmak üzere lokum götürüldüğü gibi en azından
zembil örücülüğü tekniği ile yapılmış anahtarlıklar üretilebilir ya da küçük zem-
bil magnetleri satışa sunulabilir. Hatta ustalar fuar alanlarına götürülerek orada
icra yapılması sağlanabilir bu sayede miras taşıyıcısı ile konunun ilgilileri bu-
luşturulabilir. Ya da nokul malzemeleri sergilenip başka yerde çok da karşılaşı-
lamayacak bu tadın özüne dair bilgiler ziyaretçilere sunulabilir.

484
YERELDEN ULUSALA BİR YOL: COĞRAFİ TESCİLLİ ÜRÜNLERİ İLE BAFRA

Coğrafi işaretli ürünler özellikle turizm potansiyeli görece düşük konum-


ların çekiciliğini artıracak ve deneyim turistlerine alternatif yaratacak potansi-
yeli bünyesinde bulunduran halk kültürü ürünleridir. Bafra Samsun’un ve Tür-
kiye’nin en büyük ilçelerinden biri olarak dört adet coğrafi işaretli ürünü ile
önemli bir alternatif turizm güzergahı olabilecek konumdadır ancak bunun için
gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Örneğin Bafra’ya uğrayan turların yalnızca pide
yiyip geçmesinin önüne geçilmeli, coğrafi işaretli ürünler hakkında turist reh-
berleri ya da tur firmaları bilgilendirilmelidir. Ayrıca bu turların uğrayacağı bir
halk kültürü ürünleri mağazası olmalı ve bu mağazada coğrafi işaretli ürünlere
ayrı bir bölüm oluşturulmalıdır. Bafra’daki birçok konaktan biri “Bafra Konağı”
şeklinde dizayn edilerek bir başka alan yaratılabilir. Kapısında zembil yapılan,
içinde dokuma tezgâhı olan, yüklükte yazmaları bulunan, mutfakta tirit pişiri-
len, kilerinde lokumları olan bir konak tasarlanıp turistik çekicilik oluşturula-
bilir. Hammaddenin görüldüğü, yapımının deneyimlendiği, tadımının yapıldığı,
usta ile konuşulabilen nefes alan bu mekân Bafra’nın yalnızca coğrafi işaretli
ürünlerine değil bütün halk kültürü ürünlerine görünürlük kazandıracaktır.
Unutulmamalıdır ki kentleşme gerçeği bugün bu tarz alanları kültür aktarımı
için zorunlu kılmaktadır. Bu konak hikâyelerin anlatıldığı, pide ile ilgili türküle-
rin söylendiği, nenelerin nokul yaptıkları bayram sabahlarını ziyaretçi gençlere
anlattığı nefes alan bir yer olarak bir çekim merkezi olacaktır. Turlara, anaokul-
larına, liselere zembil atölyeleri düzenlenebilir, lokum, nokul tadımları ve satış-
ları yapılabilir. Belediye coğrafi işaretli ürünlerin özelinde fotoğraf yarışmaları
düzenleyebilir, bu konakta sergiler oluşturulabilir. Bafra’nın görevi coğrafi tes-
cilli ürünleri üzerinden halk kültürü ürünlerinin görünürlüğünü sağlamak ve
buradan hareketle turistik çekicilik oluşturmaktır. Bu hem Bafra’ya hem coğrafi
tescilli ürünlere hem de bu ürünlerin ustalarına katkı sağlayacaktır. Ve bu katkı
sonucunda hem bu ürünlerin aktarımı garanti altına alınacak hem de yaratılan
bu atmosfer sonucunda Bafra diğer halk kültürü ürünlerinin de coğrafi işaret
alması için çalışmalara bağlayacaktır. Yeter ki yetkililer, ilgililer ve üreticiler el-
lerindeki malzemenin farkında olsun ve nitelikli çalışmalar iş birlikli bir şekilde
yürütülebilsin.

485
ÇAĞLA YILMAZ

KAYNAKLAR
Bayazit, Murat, Ceylan, Uğur, Saylan, Uğur. (2012). “Geleneksel El Sanatlarının Bölge
Turizmine Etkisi”. Batman University International Participated Science and Cul-
ture Symposium, 899- 908.
Güçer, Evren, Hassan, Azize ve Pelit, Elbeyi. (2013). “Destinasyon Pazarlamasında Bele-
diye Web Sayfalarının Önemi: Türkiye’deki Büyükşehir Belediyelerinde Bir İnce-
leme”. Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2(4), 47-62.
Oğuz, M. Öcal (2009). Somut Olmayan Kültürel Miras Nedir?, Ankara: Geleneksel Yayın-
cılık.
Özdemir, Cafer (2021). “Bir Kent İmgesi Olarak Bafra Nokulu”. Erdem 81, 93- 120.
Sarıkaya Hünerel, Zeliha, Er, Birnaz. (2012). “Halk Kültürünün Tanıtılmasında El Sanat-
larının Yeri ve Önemi”. Batman Üniversitesi Journal of Life Sciences I, 179- 190.
Sarıipek, Semih, Çevik, Samet. (2020). “Oraların Nesi Meşhur: Şehir Pazarlamasında
Coğrafi İşaret Tescilli Ürünler”. Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi 32,
4907- 4938.
Yılmaz, Havana Tuğçe. (2019). Halk Kültürü Ürünleri Bağlamında Bafra İlçesi Kent İm-
geleri. Samsun: On Dokuz Mayıs Üniversitesi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

486
Meydan1940

487
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ
SÖZCÜKLER

Doç. Dr. Emrah BOZOK1

Giriş
Tarihî süreç içerisinde Türk kültürü, diğer dünya dilleri ve kültürleriyle
çeşitli boyutlarda genel ve özel amaçlı ilişkiler kurmuştur. Türkçe, muhtelif ve
mücbir sebeplerle etkileşim hâlinde olduğu kültürlerin dillerinden ödünçleme-
lerde bulunduğu oranda karşılıklı etkileşim gereği dinî, siyasi, sosyal, ticarî, kül-
türel, askerî ve diplomatik amaçlı ilişkileriyle diğer dillere de çeşitli kavram
alanlarında çok sayıda kelime alışverişinde bulunmuştur. Türkçe, Doğu ile Batı
medeniyetleri arasında uzanan sınırları dolayısıyla hem Türkçe kökenli hem de
imparatorluk dili olma vasfıyla bünyesine aldığı yabancı kaynaklı Türkçeleşti-
rilmiş sözcükleri geçiş güzergâhı olan konumuyla da başka dillere taşıyan bir
kültür aktarıcısı olarak söz konusu diller arasında adeta bir köprü vazifesi gör-
müştür2.

“Türkçe kaynaklı diğer dillerdeki söz varlığı birbirlerinden bazı ayrıntı-


larla ayrışsalar da Avrupalı dil araştırmacıları tarafında oryantalizm veya
hususi olarak Türkizm; yerli dil bilimciler tarafından da ödünçleme, gez-
gin kelime, verinti gibi adlandırmalarla da karşılanmıştır. Adlandırmalar
çeşitli ve tartışmalı olsa da verinti sözlerin konuşma ve yazı dillerindeki
varlıklarıyla Türk kültürünü gittikleri dillerde temsil ettikleri tartışmasız
bir gerçektir.”3.

1 Millî Savunma Üniversitesi, Kara Harp Okulu, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Ankara, ebo-
zok@kho.msu.edu.tr. ORCID: 0000-0001-5369-7487.
2 Emrah Bozok, “Temizlik Doğu’dan Gelir: Türkçe’den Dünya Dillerine Temizlik Söz Varlığı”, Bilim

ve Yazı Dili Olarak Türkçe Sempozyumu (Ed. Gökçe Yükselen Peler- Saffet Alp Yılmaz), Hiperyayın,
İstanbul, 2022, s. 434.
3 Bozok, agb., s. 434.

489
EMRAH BOZOK

İmparatorluk dili olma vasfıyla Osmanlı Türkçesi, bünyesine aldığı çeşitli


kavram alanlarına ait ödünçlemeleri, himayesi altında bulundurduğu etnik kim-
liklerin dillerine (Ermenice, Yunanca, Bulgarca, Arnavutça, Makedonca, Ro-
mence, Boşnakça, Sırpça, Hırvatça, Lehçe vb.) ağırlıklı Balkan sahası olmak
üzere üst ve yan katman etkisiyle Avrupa dillerine taşımayı başarmıştır. Türkçe
veya Türkçeleşmiş çok sayıda sözcük, ikili ilişkiler neticesinde diğer dillere kop-
yalanmıştır4.
Tütün Sözü
Türk dilinde tütün sözü, ilk olarak Eski Türkçe döneminde görülür. Söz-
cük, “1. Duman, 2. [Mesken sayımında alınan] vergi” şeklinde iki anlamı karşı-
lar5.
Eski Türkçeden itibaren Türkçe metinlerde görülen tütün sözcüğünü Cla-
uson tütä-6, Erdal tüt- 7 olarak düşünür. Gülensoy ise tütün < *tǖ+t-(ü)n8 şek-
linde bir etimolojiye sahip olduğunu düşünür.
Eski Türkçenin son evresi olan Karahanlı Türkçesi eseri olan DLT’de
Kâşgarlı Mahmud [KM] tarafından XI. yüzyılda ōt tütünsüz bolma:s yigit yāzuk-
suz bolma:s “Ateş dumansız olmaz, delikanlı günahsız olmaz.”9 ; Tütü:n kopursa
ışlanu:r “Duman kaldıran mutlaka islenir. [KM] ‘Kim ki fitne çıkarır; fitneden za-
rar mutlaka kendisine de dokunur.’ anlamları ifade edilmek isteniyor.”10 atasöz-
lerinde ve ōt tütü:n tütetti “ateş duman tüttürdü.”11 ifadesinde değişkeli olarak
kayda geçen tütün ~ tütü:n sözü, duman anlamını karşılar.
Sözcük ayrıca hem DLT’de hem de KB’de “duman kaldırmak” temel anla-
mından sıyrılarak “karmaşa çıkarmak, işleri karıştırmak” anlamıyla tütün ko-
pur- şeklinde kalıplaşarak deyimlik yapı oluşturur:

4 Bozok, agb., s. 434.


5 Sir Gerard Clauson, An Etimological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford Uni-
versity Press, Oxford, 1972, s. 457b; Marcel Erdal, A Grammer of Old Turkic, Leiden-Brill, 2004, s.
302; Jens Wilkens, Handwörterbuch des Altuigurischen Altuigurisch-Deutsch-Türkisch/Eski Uygur-
canın El Sözlüğü Eski Uygurca-Almanca-Türkçe, Universitätsverlag Göttingen, 2021, s. 778; Ahmet
Caferoğlu, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2011, s. 260; Özlem
Ayazlı, Eski Uygurca Din Dışı Metinlerin Karşılaştırmalı Söz Varlığı, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara, 2016, s. 253.
6 Clauson, age., s. 457b.
7 Erdal, age., s. 302.
8 Tuncer Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü I-II, Türk Dil

Kurumu Yayınları, Ankara, 2011, s. 950.


9 Ahmet Bican Ercilasun ve Ziyat Akkoyunlu, Kâşgarlı Mahmud - Dîvânu Lûgati’t-Türk - Giriş - Me-

tin - Çeviri -Notlar - Dizin, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2014, s. 172.
10 Ercilasun ve Akkoyunlu, age., s. 252.
11 Ercilasun ve Akkoyunlu, age., s. 326.

490
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER

yana bir arıgsız bu kılkı otun / kişiler ewinde bu kopurur tütün (KB 341;
KB 1763) “Yakışıksız hâllerden biri de kaba huylu olmaktır; böyle adam insanın
evinde karmaşa çıkarır.”12.
Türkiye Türkçesinde tütün sözü, “1. Patlıcangillerden, birleşiminde niko-
tin bulunan, otsu bir bitki (Nicotiana tabacum). 2. Bu bitkinin kurutulup kıyıla-
rak sigara biçiminde veya pipoyla içilen yaprağı: ‘Elinin tersiyle yeleğine düşen
tütün küllerini silkti.’ – M. Ş. Esendal. 3. Duman.”13 anlamlarını karşılamaktadır.
Tütün sözünden tütün içmek “tütünü yakıp dumanını içine çekmek.”; tü-
tün sarmak “sigara kâğıdına tütün koyup sigara yapmak: ‘Bir yandan tütün sa-
rarken bir yandan da köyün evlerine bakıyorum.’ - Mustafa Kutlu.”; tütününü tüt-
türmek “ev ve aile düzeninin sürmesini sağlamak: ‘Ben rahmetlinin tütününü
tüttürmek için o rahatlığı da teptim.’ - Abbas Sayar.; tütünü tepesinden çıkmak
“dumanı tepesinden çıkmak.” gibi kalıplaşmış deyimler türetilmiştir. Ayrıca tü-
tün mamulü olarak tütün kolonyası gibi ürünler ve tütün sözcüğü ile tütün balığı,
tütün rengi, yaprak tütün, yavaş tütün, ağız tütünü, nargile tütünü14 gibi birçok
birleşik yapılı kelime de üretilmiştir.
Çağdaş Türk Lehçelerinde tütün ve sigara anlamında; Azerbaycan Türk-
çesinde tütün; Türkmen Türkçesinde temmä:ki, tütin; Başkurt Türkçesinde ta-
bak; Kazak Türkçesinde temeki; Kırgız Türkçesinde tameki; Tatar Türkçesinde
tabak; Özbek Türkçesinde tütün, tämäki; Yeni Uygur Türkçesinde tütün, ta-
maka; Hakas Türkçesinde tamkı, tüdün; Altay Türkçesinde taŋkı; Yakut Türkçe-
sinde tabah, tütüm; Çuvaş Türkçesinde təDəm. sözleri kullanılmaktadır15.
Anadolu’nun Tütünle Tanışması
Anavatanı olarak bilinen Amerika’dan XV. yüzyılın sonlarında Avrupa’ya
getirilen tütün bitkisi, XVI. yüzyılda hızla dünyaya yayılır ve Akdeniz üzerinden
Osmanlı topraklarına ulaşır. Önceleri tabaka ~ tabaga, sonraki dönemlerde ge-
nelde duhân, halk arasında ise yandığında tüterek duman çıkarmasından dolayı
tütün olarak adlandırılır. Osmanlı topraklarına getiriliş tarihini Hezârfen Hüse-
yin Efendi 1598, Peçuylu İbrâhim 1600, Kâtib Çelebi 1601, Naîmâ 1606 olarak
kaydeder ancak yaygın kabule göre Anadolu’ya tütünün ilk geliş tarihi, 1570’li
yıllar olur16.

12 Serkan Şen, Eski Türkçenin Deyim Varlığı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2017, s. 193.
13 Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2011, s. 2403.
14 Türkçe Sözlük, s. 2403.
15 Ayazlı, age., s. 253; Gülensoy, age., s. 950; Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, Komisyon,

Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1992, s. 910.


16 Fehmi Yılmaz, “Tütün”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 42. Cilt, Türkiye Diyanet Vakfı

Yayınları, Ankara, 1989, s. 1.

491
EMRAH BOZOK

Ekonomik değeri olan tütün; ecnebi tüccarlar tarafından türlü dertlere


deva olarak gösterilerek tüketimi noktasında propaganda yapılır. İmparatorluk
ve halk; dini boyutuyla haram, mekruh ya da mübah olup olmadığından hare-
ketle tütünü tartışırken tütün aynı zamanda üretim, ticaret ve tüketim boyu-
tuyla da ekonomik açıdan tartışmalara konu oluyordu.

“1609’da tütünün yasaklandığına dair ilk fermanda bir iki yıldan beri İn-
giltere’den “tabaga” adında bir yaprağın getirildiği, halk arasında içiminin
giderek yaygınlaştığı, köy ve kasabalarda bu yaprağın ekilip pazarlarda
satıldığı, insanların bu yaprağı içmekle meşgul oldukları ve işlerinden geri
kaldıkları, hastalıkların ortaya çıktığı, ölümlerin arttığı, bu sebeple ülkede
ekiminin, ticaretinin ve içiminin yasaklandığı, emre uymayanların şid-
detle cezalandırılacağı bildiriliyordu.”17.

Osmanlı Devleti, 1609’da tütün içimini yasaklayan ilk fermanın ardından


1610, 1614, 1618 yıllarında diğer fermanlarda tütün yasağını zikrederken
1619’daki fermanda bu defa dinî boyutuyla mesele ele alınarak fetva ile tütün
içimi yasaklanır. Ancak tütünün tamamen ortadan kaldırılması konusunda fer-
man yayımlanmaz. Ayrıca Devlet’in 1688’de tütünü vergilendirmesi artık eko-
nomik katma değer ürünü olan tütünün kabul edildiğini de düşündürür. Za-
manla artan tütün tüketimi ve talep, geleneksel Osmanlı çiftçisini daha kârlı
olan bu bitkinin üretimine yönlendirir. Anadolu’da ilk ticarî amaçlı tütün tarımı
1583’te Milas’ta başlar. Ülke genelinde tütün ekim alanlarının tespit edilebildiği
1691 tarihli tahrir defterine göre, devlet sınırları içinde toplam 41 kazanın 819
köyünde 10.273 çiftçi, 10.177 dönüm alanda tütün ekimiyle meşgul olduğu tes-
pit edilir. XVIII. yüzyıl sonunda yaklaşık 50.000 dönüme çıkan tütün bitkisinin
ekimi, XIX. yüzyılda bir milyon dönüme ulaşır18.

“İstanbul Tütün Gümrüğü verilerine göre 1697’de İstanbul’a tütün getiren


tüccar sayısı 172 olup bunların % 94’ü Müslüman, % 6’sı gayrimüslim;
1817’de tüccar sayısı 954 olup % 57’si Müslüman, % 43’ü gayrimüslimdi.
Selânik’te 1697’de 57 tüccarın % 95’i Müslümanlardan, % 5’i gayrimüs-
limlerden meydana geliyordu. 1773’te Selânik’te 235 tütün tüccarından %
80’i Müslüman, % 20’si gayrimüslimdi. Bunun yanında tütün ticaretiyle
uğraşan Fransız, İngiliz, Venedikli, Avusturyalı ve İranlı yabancı tüccarlar
da bulunmaktaydı.”19.

17 Yılmaz, age., s. 1.
18 Yılmaz, age., s. 1.
19 Yılmaz, age., s. 1-2.

492
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER

Eldeki verilerden hareketle XVII. ve XVIII. yüzyılda gümrük20 oluşturacak


hacme ulaşan tütün ticareti; İstanbul, Selanik gibi merkezlerde ağırlıklı Müslü-
man tacirlerin elindedir. Önceleri Avrupa’dan işlenmiş (kıyılmış) getirilen ithal
tütün, zamanla yerini yerli tütüne ve bu üretimi işleyip satan esnafına kavu-
şur21.
Tütün üzerine önceleri nargileyle içilen tütün için lüleci, daha sonraları,
nargileye göre tüketimi daha kolay olan ve kâğıda sarılarak filtresiz içilen tütün
için de çubukçu olmak üzere iki önemli esnaf grubu oluşur. Tütün tüketiminde
kâğıt kullanımı aynı zamanda lüleci esnafının da sonunu getirir. Daha çok Galata
ve Tophane’de faaliyet gösteren çubukçu esnafı, Müslüman ahaliden oluşur ve
sigaranın ortaya çıkmasıyla lüleci esnafı gibi ortadan kalkmaz, mevcudiyetlerini
ağızlıkçı olarak devam ettirir22. Ülke ekonomisine katkısı tartışılmaz olan tütün
devlet hazinesine ciddi derecede vergi girdisi sağlar23.
Bafra ve Tütün
Millî Mücadele döneminde Bafra ve Samsun, aktif rol oynayan ve başın-
dan itibaren direnişe destek veren yerlerdendir. Anadolu’nun kurtuluşu için

20 Yılmaz, age., s. 2’de şu bilgileri verir: “İmparatorlukta üretilen tütünün büyük bir kısmı içeride
tüketilmekle birlikte önemli ölçüde Avrupa’ya da ihraç edilmekteydi ve Selânik en büyük ihraç güm-
rüğü idi. Lazkiye, Ortadoğu ve İran tömbekisini Akdeniz’e, İnoz ise (Enez) Filibe tütünlerini Mısır’a
gönderen önemli merkezlerdi. Bunlara XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Kavala ile İzmir, XIX. yüzyılda
Samsun ve Adriyatik’teki Draç katıldı.”.
21 Yılmaz, age., s. 2’de konuyla ilgili şu bilgileri verir: “1696’da İstanbul’da 366 tütüncü esnafı olup

Suriçi, Galata, Tophane, Eyüp ve Üsküdar’da faaliyet gösteriyordu. Bunlar 1726’da lonca teşkilâtla-
rını kurdular. 1782’de sayıları 1709’a ulaştı ve tütüncü esnafı loncasının isteğiyle gedik uygulaması
başlatıldı. Buna rağmen 1831’de sayıları 1744’e ulaştı. Gedik sahibi olanlar dışında kefilsiz kıyıcı
denilen ve izinsiz şekilde sokak aralarında terbiyeli tütün diye adlandırılan, içine toprak ve yaprak
karıştırılmış hileli tütün satan kişiler ortaya çıktı. XVII. yüzyılda tütüncü esnafının % 99’u Müslü-
man, % 1’i Yahudi iken XIX. yüzyılın ortalarında % 65’i Müslüman, % 30’u Hristiyan ve % 5’i Yahu-
dilerden oluşuyordu.”.
22 Yılmaz, age., s. 2.
23 Yılmaz, age., s. 2-3’te tütün vergisine dair şu bilgileri verir: “Başlangıçta vergi alınmayan tütün-

den 1683’te İkinci Viyana bozgununun ardından devam eden savaşlar yüzünden maliyeye ek kaynak
sağlamak için ilk defa Ağustos 1688’de devletçe “duhan resmi” adıyla tütün gümrük vergisi kondu.
Çeşitli idarelere bağlanarak tütünün vergilendirme durumu ve sahası genişletilirken vergilendirme
1883’ten itibaren Reji İdaresi altına girdi. 1864’te seyyar ve perakende tütün satıcıları da “bey‘iyye
resmi” adıyla ilk defa vergiye tâbi tutuldu. 11 Ocak 1874’te yayımlanan yeni bir nizamnâme ile üre-
ticiden tüketiciye kadar bütün evreler birbirine bağımlı şekilde devlet kontrolü altına alınıp
mürûriye resminin tarifesi kıyye başına 3 kuruş olarak belirlendi, ilk defa iç tüketim sarfiyat resmi
adıyla vergiye tâbi tutuldu ve bu amaçla bandrol sistemine geçildi. Böylece Avrupa’da uygulanan
tütün üzerindeki devlet tekeli Osmanlılar’da da başlamış oluyordu. Tütün ticaretinde alınan bir
vergi de âmediye resmidir. Gümrük oluşturulamayacak kadar küçük çapta tütün ziraatı yapılan Si-
nop, İnebolu, Bartın, Ereğli, Bafra, Samsun kazaları ile Sivas, Karaman, Maraş eyaletleri ve Rodos,
İstanköy adalarında 1702-1864 yılları arasında tahsil edildi.”.

493
EMRAH BOZOK

tüm ülke sathında düzenlenen mitinglerden bazıları da 27 Ağustos 1921’de24 ve


9 Eylül 1921’de25 Bafra’da gerçekleştirilmiştir.

Resim 1: Bafra Markalı Tekel Sigara Paketi Görseli I.

Millî Mücadeleye Anadolu insanı tüm zorluklara ve eldeki kıt imkânlara


rağmen desteğini hiç esirgememiştir. Elinde neyi varsa onunla Türk askerini
cephede yalnız bırakmamıştır. TBMM’ye gönderilen telgraflardan26 da açıkça
görülmektedir ki, Bafra halkı tütüncülükle ün salmış ve elindeki tütün imkânını
cephedeki askerine moral olsun diye onların içmesi için sigara olarak hazırlatı-
lıp göndermiştir. Bu destek; memleketini ve sevdiklerini özleyen, savaşmaktan
yorgun düşen askerin bu sigaralarla efkâr dağıtmasını Bafra halkının onun ya-
nında ve her zaman destekçisi olduğunu düşünmesini sağlamıştır.
Savaş sonrası mübadele ile ağırlıklı Selanik gibi tütün gümrüğüne sahip
bölgeden gelen Türk nüfus, zaten tütün tarımı yapılan Bafra’da tütünün ticari
bir ürün olarak daha da yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur.
Tütünüyle ünlü Karadeniz kasabası olarak bilinen Bafra, 1882 yılında İs-
tanbullu bir girişimci Seferoğlu27 firması tarafından (N. Seferidis) tütün kâğıdı
markası olarak imal edildi.

24 Haluk Selvi ve Bülent Cırık, Millî Mücadelede TBMM’ye Anadolu’dan Çekilen Telgraflar, TBMM
Yayınları, Ankara, 2020, s. 27.
25 Selvi ve Cırık, age., s. 324.
26 Selvi ve Cırık, age., s. 319-326.
27 Reşad Ekrem Koçu ve Mehmet Ali Akbay, İstanbul Ansiklopedisi, 4. Cilt, Tan Matbaası, İstanbul,

1960, s. 1788’de Bafra Cigara Kâğıdı maddesinde şu bilgileri verir:


“İkinci Abdülhamid devrinde İstanbul’un en meşhur cıgara kâğıdı. Öteki cıgara kâğıtları beş veya
on paraya satıldığı hâlde Bafra cıgara kâğıdı yirmi paraya satılırdı. Beyaz kâğıtta üzeri yaldızlı
harflerle, Türkçe ve Fransızca olarak yazılı güzel bir kabı vardı, bu kap pembe renkli ince bir kor-
donla sarılırdı. Kordon kapağa (Seferoğlu) mühürüyle yapıştırılmıştı. Kapağın arka tarafında şu sa-
tırlar yazılıydı:

494
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER

Resim 2: Seferoğlu Bafra Tütün Sarma Kâğıdı Görselleri.

(Bafra Sigara Kâğıdı destesi ve alâmeti farikası)


Kırk senedir ben sigara içeli
İyiyi, kötüyü ancak seçeli

Her çeşit kâğıdı istimal ettim [kullandım]


Bafra kâğıdında ben karar verdim

Her türlü muzır mevaddan âri [zararlı cisimden arı]


Pirinçten mamuldür yaprağı zarı

Ta sonuna kadar söndürmez nârı [ateşi]


Bir cigara yap da görürsün bari

Ol [o] sebepten başka kâğıt içemem


Seferoğlu Bafrası’ndan vazgeçemem

Yıllarca Türkiye’de en iyi cıgara kâğıdı olarak Seferoğlu’nun çıkardığı Bafra kâğıdı, sahibine büyük
bir şöhretin yanında muazzam bir de servet temin etmişti. Mahmudpaşa’daki Seferoğlu Hanı ve As-
maaltı’ndaki Seferoğlu dükkânları bu muazzam servetin Seferoğlu’nun varisleri elinde kalan son
kırıntılarıdır. – Muzaffer Esen.”

495
EMRAH BOZOK

Resim 3: Seferoğlu Bafra Tütün Sarma Kâğıdı Karton Kutu Görseli. (Osmanlıca, Fran-
sızca, Rumca ve Ermenice olmak üzere dört dilde)

Seferoğlu ailesinin ürettiği Bafra sigara kâğıdı ve sonrasında yerleşimle


aynı adı taşıyan filtresiz Bafra sigarası da 1980’li yıllara kadar Türk insanının
en sevdiği, türkülerine, şiirlerine konu edindiği filtresiz sigara olmuştur.

Resim 4: Bafra Markalı Tekel Sigara Paketi Görseli II.

496
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER

Osmanlı Devleti zamanından beri kaliteli tütünüyle bilinen Bafra, aynı


adıyla bir tütün kâğıdı olarak markalaşıp tanınmış ve ihraç malzemesi olmuş-
tur. Bu sayede Bafra adı Arapçaya verintilenmiştir: Ar. bāfra “sıgara kâğıdı”28.
Türkçe Tütün Söz Varlığından Verintilenen Sözcükler29
Diller arası alışverişler, dil konuşurlarının ve ait oldukları toplumların çe-
şitli mecralarda geliştirdikleri karşılıklı ilişkilerinin doğal bir sonucu olarak
karşımıza çıkar. Genellikle bilgi taşınması yoluyla ve olmayanın öğrenilmesi yo-
luyla ortaya çıkan taşınmalar, bir toplumun veya ferdinin kendi medeniyetin-
den farklı iklimlerde yaşayan, kültürlenme şekli kendisinden farklı olan, çağ-
daşlarından kendisinde bulunmayan veya mevcuttan farklı olan yeni kavram,
durum veya olguları yaşantı sonucu öğrenip bununla ilgili olan söz varlığını da
ister istemez kendi diline taşımasıyla gerçekleşir. Bu alışveriş sınır komşusu iki
toplum arasında olabildiği gibi ticaret ilişkisiyle uzak mesafeler arası da olabilir.
Hatta etkileşim, savaşlar neticesinde uzak ve farklı medeniyetler arasında da
olabilir. Eski devirlerde göçler, savaşlar, ticaret kervanları ve din yayıcılarıyla
taşınabilen bilgiler30, günümüz iletişim devrinde eskiye göre çok daha hızlı ve
etkili bir şekilde taşınma imkânı bulabilmektedir. Burada belirleyici olan etki-
lenme yönü olmaktadır. Türk dili, günümüzde yaşayan diller arasında köklü bir
geçmişe sahip olmakla birlikte yayılma sahasına bakıldığında geniş bir coğraf-
yaya da sahiptir. Türk devletlerinin geçmişine bakıldığında kadim tarihi ve ge-
niş bir iklime sahip çok sayıda devlet kurup komşularını etkilemeyi başarmış ve
etkileşim içinde bulunduğu devletlerden de benzer oranda etkilenmiştir. Söz
konusu dil etkileşimi neticesinde tütün söz varlığına dair aşağıdaki verinti söz-
cükler tespit edilmiştir:

28 Günay Karaağaç, Türkçe Verintiler Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2008, s. 64.
29 Çalışmada G. Karaağaç’ın Türkçe Verintiler Sözlüğü (2008) adlı eserinden yararlanılmış olup
ödünçleme yapan dillere ait madde örnekleri kaynak eserde gösterildikleri şekilde asıllarına sa-
dık kalınarak verilmiş, yalnızca kaynak sözlükte olduğu gibi karışık değil alfabetik sıraya dizil-
miştir. Madde başına alınan verinti sözcükler için mümkünse anlam, Türkçe Sözlük’ten, mümkün
değilse Derleme Sözlüğü’nden veya dönem sözlüklerinden alınarak birimin sözlüksel bir anlamı
tanıklanarak verilmeye gayret gösterilmiştir. Sözcüğün köken bakımından Türkçe olmaması
hâlinde, kökenine ait bilgiler de eklenmiştir. Verinti sözcük, tarafımızca hem semantik hem de
fonetik bakımdan şüpheli görüldüyse kaynak eserden alınsa dahi çalışmamızdaki verintiler ara-
sına dâhil edilmemiştir. Kaynak eserde aynı madde başı içinde verilen sözcüğün diğer türetilmiş
şekilleri veya anlam açısından bir farkı bulunan örnekler varsa bu sözcükler de müstakil madde
başı hâline getirilmiştir.
30 Karaağaç, age., s. V.

497
EMRAH BOZOK

ağızlık “1. Bir ucuna sigara takılan, öbür ucundan nefes çekilen çubuk bi-
çimindeki araç.”31. Türkçe ağız kökünden türetilen sözcük, Bulgarca, Macarca
ve Sırpçaya verintilenmiştir32:
Bul. azlık “ağızlık, çubuk”; Mac. agazlak “ağızlık”; Srp. ázluk “ağızlık, sigara
ağızlığı”.
Bafra33 “Samsun iline bağlı ilçelerden biri.”; “Tütünüyle ünlü Karadeniz
kasabası.”34. Tütünüyle ünlü bir yerleşim birimi olan Bafra adı, Arapçaya sigara
kâğıdı anlamıyla verintilenmiştir:
Ar. bāfra “sigara kâğıdı”35
burun otu “Buruna çekilen tütün, enfiye”36. İfade, öbek hâlde veya tekli
şekilde, Arapça, Arnavutça, Bulgarca, Ermenice, Macarca, Makedonca, Sırpçaya
verintilenmiştir37:
Ar. barnūtı̇̄ “burun otu, enfiye” ; Arn. burnót, burrnot “burun otu, enfiye” ;
Bul. burnót, burmút, burnút “burun otu, enfiye” ; Erm. burun otu “buruna çekmelik
tütün, enfiye” ; Mac. bornót, burnót, barnót “burun otu” ; Mak. burmut, burnoot
“burun otu” ; Srp. búrmut, búrnut, burnot, bornót, bornot “burun otu” , búrmutica
“burun otu kutusu”.
çekim “1. [nefes, sigara] Çekme işi.”38. Sözcük, bu anlamıyla Arapça ve
Bulgarcaya verintilenmiştir39:
Ar. çākam “çekim, yudum, nefes” ; Bul. çekı́m “tütün içerken: çekme, yudum,
nefes”.
çılım “Kâğıda tütün sarılarak fabrikada işlenen sigara.”40; çilim nargile.”41
Türkçe Sözlük’te bulunmayan çılım ~ çilim sözü; sigara, ağızlık, pipo ve nargile
anlamlarıyla Farsça, Rusça ve Urducaya verintilenmiştir42:

31 Türkçe Sözlük, s. 48.


32 Karaağaç, age., s. 12.
33 Toponimi bakımından Bafra adının kökeni tartışmalı bir konudur. Bafiros, Baf-rah, Bavra vb.

şekilde sözcüğün yabancı kökenli olduğu iddia edilse de bize göre bu değerlendirme doğru değil-
dir. Sözcüğün etimolojik bakış açısıyla köken bakımından değerlendirilmesi ileride Bafra adına
yapacağımız diğer bir çalışmanın konusu olacaktır.
34 Türkçe Sözlük, s. 224; Karaağaç, age., s. 64.
35 Karaağaç, age., s. 64.
36 Türkçe Sözlük, s. 418.
37 Karaağaç, age., s. 142.
38 Türkçe Sözlük, s. 511.
39 Karaağaç, age., s. 186.
40 Karaağaç, age., s. 198.
41 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, III. Cilt, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1993,

s. 1218’de çılım sözünün ince sıradan şekli, İstanbul’daki Kırım göçmenlerinden derlenen çilim
şeklinde kaydedilmiştir.
42 Karaağaç, age., s. 198.

498
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER

Far. çilim “nargile” ; Rus. çilı́m, çilı́mçik “ağız tütünü; sigara; tütün, çiğ-
neme; ağızlık, pipo”; Ur. çilem “pipo; nargile”.
çubuk “3. Tütün içmek için kullanılan uzun ağızlık.”43. Sözcük, bu anla-
mıyla Almanca, Arapça, Arnavutça, Bulgarca, Çekçe, Ermenice, Farsça, İngilizce,
İtalyanca, Macarca, Makedonca, Romence, Rusça, Sırpça ve Yunancaya verinti-
lenmiştir44:
Alm. Tschibuk “çubuk, bir tür pipo; Türk piposu” ; Ar. çubuġ, çubūḳ, şubuḳ,
şubūḳ “çubuk, tütün içmeye yarayan uzun ağızlık, pipo” , sūḳi’ç-çubukçıẏ̄ a “Çubuk-
çular Çarşısı-Bağdat” ; Arn. çibuk, çubuk, çimbuk “çubuk, ağızlık, tütün cubuğu” ;
Bul. çibúk “çubuk, ağızlık”, çubuklúk “ağızlıkların konduğu torba” ; Çek. čibuk
“kısa ve düz saplı pipo, Türk piposu” ; Erm. çı́buk, cubuk “ağızlik, pipo” ; Far. çibuk,
çubuk, çopok “çubuk; ağızlık, nargile” , çupuk kerden “çubuk içmek” ; İng. chibouk,
chibouque “Türk çubuğu, ağızlık, pipo” , chiboukchy, chibouquejee “ağızlık kulla-
nan” ; İt. tsibuk “pipo” ; Mac. csibuk “cubuk, ağizlik, pipo” ; Mak. çibuk, çubuk “çu-
buk” ; Rom. ciubuc “çubuk; pipo çubuğu” , a fi ciubucar “çubuk gibi yanmak; âşık
olmak” ; Rus. çubúk, çibuk “çubuk, dal; pipo, nargile” ; Srp. číbuk “ağızlık, sigara-
lık” , čibúkluk “içinde ağızlıkların tutulduğu kese, ağızlık kesesi” ; Yun. çibúki,
çibúkkin “çubuk; tütün çubuğu, ağızlık; pipo”.
Türkçe çubuk adıyla verintilenen sigara ağızlığı üretimi Osmanlı’da XVII.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren lonca kuracak büyüklüğe erişir ve bir meslek
olarak da kabul edilir. Bu mesleği icra eden kişilere çubukçu adı verilirdi45. Çu-
buk, yabancılar tarafından Türk piposu olarak da tanınmıştır.46 Çubukçu esnafı
belli bir bölgede yoğunlaşır ve çubukçular çarşısı47 adıyla bilinen belirli esnaf
grubunun bir arada olduğu alışveriş dükkânları oluşturulmuştur. Türk toplu-
munun gündelik yaşamında tütünle ilgili yer edinen çubukçu meslek adı, Türk-
çeden Arapça, Bulgarca, Makedonca, Romence ve Sırpçaya verintilenmiştir48:
Ar. çubuġçı,̇̄ şubuḳçı̇̄ “çubukçu” ; Bul. çibukcı́ya “ağızlık yapan ve satan;
ağızlıkla sigara içmeyi seven” ; Mak. çibukçiya “cubukçu” ; Rom. ciubucciu, ciubuk-
giŭ “çubukçu; pipo içen” ; Srp. číbúkčija, čibúgdžija “ağızlık yapan kimse”.

43 Türkçe Sözlük, s. 569.


44 Karaağaç, age., s. 213-214.
45 Türkçe Sözlük, s. 569’da çubukçu “1. Çubuk yapıp satan kimse. 2. Saraylarda ve büyük konak-

larda tütün çubuklarını hazırlayan kimse.” şeklinde geçer.


46 Alm. “Türk piposu” ; Çek. “Türk piposu” ; İng. “Türk çubuğu” (Karaağaç, 2008: 213-214).
47 İstanbul’da Galata ve Tophane’de; Anadolu dışında Bağdat’ta sūḳi’ç-çubukçıẏ̄ a “Çubukçular Çar-
şısı” da bulunur.
48 Karaağaç, age., s. 213-214.

499
EMRAH BOZOK

dağ (II) “(< Far. dāġ ) 1. Kızgın bir demirle vurulan damga, nisan. 2. İyi-
leştirmek için vücudun hastalıklı bölümüne kızgın bir araçla yapılan yanık.”49.
Farsça kökenli olan dağ sözcüğü, Türkçe tütün sözcüğü ile öbek hâlinde Fars-
çada görülür50:
Far. dāġ-tūtūni [Far. + T. >] “dağ tütünü bitkisi”.
dem (< Far. dem ) “3. Soluk, nefes.”51. Farsça kökenli olan dem sözcüğü,
Türkçe üzerinden Sırpçaya verintilenmiştir52:
Srp. dimdžija “demci, sigara tiryakisi”.
denk (I) “1. Yük hayvanlarının sağ ve soluna konulan iki yük parçasından
her biri. 2. Yatak, yorgan, kumaş vb. eşyanın sarılıp bağlanmış biçimi, balya.”53.
Sözcük, türetilmiş diğer ödünçlemeleriyle birlikte, Arnavutça, Bulgarca, Erme-
nice, Romence ve Sırpçaya verintilenmiştir54:
Arn. denk, deng, dengje, dënk “balya, demet, deste; yük, denk; eş, benzer” ;
Bul. denk “büyük paket, denk, balya; denge, muvazene” , denkçíya "paketçi, bal-
yaci” , denkledísvam, denkledísam “denkleştirmek; ölçmek, ayarlamak” ; Erm.
denk, tank “denk, balya; eş” ; Rom. teanc “denk, paket, demet” , tenculer “denk ya-
pılan”; tenculet “paketçik” ; Srp. dënjak “büyük paket, balya, denk; omuzda taşı-
nan yük”, dénčani “denklenmiş, balyalanmış”.
dikel ~ dikkel ~ dikeleç “1. Kürek. 2. Bel denilen tarım aracı.”55; “Bağ
çapası.”56. Türkçe Sözlük’te yer almayan sözcük, Anadolu ağızlarında yaşamak-
tadır. Sözcük, bu anlamıyla Bulgarcaya verintilenmiştir57:
Bul. díkeliç “dikeleç, tütün baskısı, tütün dikme aleti”.
duhan (< Ar. edhine sözünün çoğulu duhân) “(Osm.) 1. Duman. 2. Tütün:
inhisâr-ı duhân ‘Tütün inhisarı, rejisi’.”58. Sözcük, türetilmiş diğer ödünçlemele-
riyle birlikte, Arnavutça, Bulgarca, Çekçe, Macarca, Makedonca, Romence ve
Sırpçaya verintilenmiştir59:

49 Türkçe Sözlük, s. 576. Sözcük; analoji yoluyla, sigaranın ucunda yanan ateşin bulunması ve düz
çubuk şeklinden hareketle kızgın demir ucuna benzetilmesiyle ödünçlenmiş olabilir.
50 Karaağaç, age., s. 218.
51 Türkçe Sözlük, s. 618.
52 Karaağaç, age., s. 234.
53 Türkçe Sözlük, s. 630.
54 Karaağaç, age., s. 236.
55 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, IV. Cilt, s. 1485.
56 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, IV. Cilt, s. 1488.
57 Karaağaç, age., s. 243.
58 Şemseddin Sami, Kamus-ı Türkî, Şifa Yayınevi, İstanbul, 2016, s. 498.
59 Karaağaç, age., s. 262.

500
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER

Arn. duhan, duhón “tütün” , duhanpirës, duhanxhi “tütün içen” , duhaniste


“tütün tarlası” , duhanshitës, duhanxhi “tütün satıcısı” , duhantore “tütün
dükkânı” , jam tupi duhan e raki “sigara ve raki iciyorum” ; Bul. duhán “tütün;
tütün dumanı” , dumán “duman, sis” ; Çek. dohán, dohan “tütün; sigara” ; Mac.
dohány; duhán, duhány, dovány dahán, duván, duvaony “tütün, sigara; tütün du-
manı” ; Rom. duhán “tütün; tütün dumanı” , duhǎni “tütün içmek, sigara içmek” ,
duhni a bǎtură “içkiden sonra çok koklamak, sigara benzeri şeyleri çekmek” ; Mak.
duvan “duhan, duman; tütün” ; Srp. dúhān, dúvān “tütün”; duhánkesa, duvánkesa,
duhánćesa, duváncesa, dúhānkësa, dúhānćesa, dúvān-kësa, dúvān-ćësa “tütün ke-
sesi”; duhándžija, duvándžija “tütün içen veya satan kimse”; duhániti(se), duvániti
(se) “tütün içmek; tütün temin etmek; tütün bulundurmak”.
emzik “4. Sigara ağızlığı.”60. Daha çok halk ağzında kullanılan ve argoya
daha yakın olan emzik sözü, bu anlamıyla Arapçaya verintilenmiştir61:
Ar. amzik, amzig, abzik “ağızlık, sigara ağızlığı; galyon, nargile ağızlığı”.
Emzik sözünün karşıladığı temel anlam “1. Süt çocuklarını oyalamak için
ağızlarına verilen kauçuk meme. 2. Beslemek için süt çocuklarına meme yerine
emdirilen ağzı kauçuklu süt şişesi, biberon.”62 şeklindedir. Emzik sözüyle aynı
bağlamda meme sözü de tütün söz varlığı dairesinde benzer bir dil mantığıyla
Bulgarcaya verintilenmiştir63:
Bul. meme, mamé “sıgara veya piponun ağız kısmı; meme, meme ucu; şişe
veya matara ağzı” , memelík “sigara veya piponun ağız kısmı”.
enfiye (< Ar. enfiyye ) “1. Kurutulmuş tütünden yapılan ve burna çekilen
keyif verici, aksırtıcı toz, burun otu.” ; enfiye çekmek “Keyiflenmek amacıyla çü-
rütülmüş tütünden yapılan tozu burna nefes yoluyla almak.”64. Arapça kökenli
olan enfiye sözcüğü, Türkçe üzerinden Ermenice, Bulgarca, Makedonca, Sırpça
ve Yunancaya verintilenmiştir65:
Erm. enfiye “burun otu” ; Bul. enfié, emfiye “enfiye, burun otu”; emficiynitsa
“enfiye dükkânı” ; Mak. emfie, enfiye “enfiye” ; Srp. enfija, nefija “enfiye, burun otu”
; Yun. enfiğie “burun otu, sigara”, enfiğie kutusú “burun otu tabakası, sigara pa-
keti”.

60 Türkçe Sözlük, s. 797.


61 Karaağaç, age., s. 281.
62 Türkçe Sözlük, s. 797.
63 Karaağaç, age., s. 597.
64 Türkçe Sözlük, s. 799.
65 Karaağaç, age., s. 282.

501
EMRAH BOZOK

havan (< Far. hāven) “3. Tütün kıyma makinesi.”66. Farsça kökenli olan
havan sözcüğü, Türkçe üzerinden Bulgarca, Sırpça ve Yunancaya verintilenmiş-
tir67:
Bul. haván “tütün doğrama aleti” ; Srp hávan, ávan > havándžija “tütün ke-
sici”; Yun. haváani, haván “tütün hasadında kullanılan geniş bıçaklı alet”.
imame (< Ar. ’imāme) “Tespihlerin baş tarafına geçirilen uzunca
parça.”68. Arapça kökenli olan imame sözcüğü, Türkçe üzerinden Bulgarca ve
Romenceye verintilenmiştir69:
Bul. imamé “sigaralığın ağız kısmı” ; Rom. imamea “kehribar ağızlık”.
istif (< Rum.) “1. Eşya veya nesnelerin düzgün bir biçimde üst üste konul-
masıyla oluşan yığın.”70. Rumca kökenli olan istif sözcüğü, Türkçe üzerinden
Bulgarcaya verintilenmiştir71:
Bul. istíf “sıralanıp dizilmiş tütün yaprakları”; istifçíya “tütünü istif işiyle
uğraşan”; istifçi-başíya “istifçi başı”.
kalyon ~ kalyun (< Far. kalyân )72 “Doğu’da sigara içmeye yarayan bir
tür alet, nargile”73; “nargile”74. Farsça kökenli olan kalyan sözcüğü, Türkçe üze-
rinden Arapça, Ermenice, Rusça ve Urducaya verintilenmiştir75:
Ar. kalyun “nargile” ; Erm. galyan “nargile” ; Rus. kal’yán “nargile ; Ur. kali-
yan “nargile”.
kamış “1. Buğdaygillerden, sulak, nemli yerlerde yetişen, boğumlu, sert
gövdesi olan bitkiler. 2. Bu bitkiden yapılmış [ürün].”76. Türkçe kökenli kamış
sözü, içi doğal olarak kendinden boş olan kuru gövdesi sayesinde sigara ağızlı-
ğına benzemektedir. Sözcük bu bağlamıyla Sırpçaya verintilenmiştir77:
Srp. kámiš “düdük kamışı; sigara kamışı”.

66 Türkçe Sözlük, s. 1064.


67 Karaağaç, age., s. 357.
68 Türkçe Sözlük, s. 1081.
69 Karaağaç, age., s. 391.
70 Türkçe Sözlük, s. 1214.
71 Karaağaç, age., s. 400.
72 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, VIII. Cilt, s. 2611’de sözcük, kalyon (kalayın, kallik

(II), kallon, kaylın, kaylun) “Bir çeşit pipo, lüleli çubuk, ağızlık.” şeklinde tespit edilmiştir.
73 Karaağaç, age., s. 428.
74 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat Eski ve Yeni Harflerle, Aydın Kitabevi,

Ankara, 2000, s. 485.


75 Karaağaç, age., s. 428.
76 Türkçe Sözlük, s. 1289.
77 Karaağaç, age., s. 400.

502
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER

kese (< Far. kîse) “1. Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaş-
tan veya örgüden küçük torba. 2. Bu küçük torba miktarında olan: Üç kese tü-
tün.”78. Farsça kökenli olan kese sözcüğü, Türkçe üzerinden Bulgarca ve Romen-
ceye verintilenmiştir79:
Bul. kesíya, kisíya, kiséya “kese, tütün kesesi” ; Rom. chisea, chesea “kese;
tütün kesesi”.
kıyıcı (I) “1. Kıyma işini yapan kimse: Tütün kıyıcısı.”80. Türkçe kökenli
olan kıyı sözü, tütün kıyıcılığı işini icra eden kimseler için bir meslek adı olarak
Türkçe üzerinden Romenceye verintilenmiştir81:
Rom. căigiu “kıyıcı, tütün kıyan”.
küfe (< Rum.) “1. Genellikle söğüt veya başka ağaç dallarından örülen,
yük taşımaya yarayan, kaba ve dayanıklı sepet. 2. Bu sepetin alabileceği mik-
tarda olan: ‘Çardağın önünde o gün dizmeleri gereken sekiz küfe tütün duru-
yordu.’- N. Cumalı.”82. Rumca kökenli olan küfe sözcüğü, Türkçe üzerinden Arap-
çaya verintilenmiştir83:
Ar. gufçı ̇̄ “küfeci” , kūfāncı ̇̄ “tütünü bol ve keyifle içen”.
lüle (< Far. lüle ) “2. Tütün çubuğu, pipo, nargile vb.nin ucuna takılan, tü-
tün konulan yuva: ‘Duman ocak gibi çıkmakta çünkü her lüleden.’-M. A. Ersoy.”84.
Farsça kökenli olan lüle sözü, Türkçe üzerinden Arnavutça, Bulgarca, Çekçe, Er-
menice, Romence, Rusça, Sırpça ve Yunancaya verintilenmiştir85:
Arn. lúl, lule, llúll, llullë “ağızlık” ; Bul. lulá “tütün çubuğu, lüle” , lyulecíya
“ağızlık satıcısı” ; Çek. lulka “kısa pipo” ; Erm. lüle “lüle, tütün çubuğu” ; Rom. lulea,
liule “tütün çubuğu, lüle, ağızlık” ; Rus. lyúl'ka “pipo, tütün çubuğu, ağızlık” ; Srp.
lúla “tütün çubuğu” , lúledžija “lüle yapan veya satan” ; Yun. lulés, lulás “tütün
çubuğu, ağızlık; marpuç”.
marpuç (< Far. mārpîç ) “Nargileye takılan ve kolayca içmeyi sağlayan,
hortum biçiminde uzun ve bükülgen boru: ‘Nargilesinin marpucunu ayırdı du-
daklarının arasından.’-N. Cumalı.”86. Farsça kökenli olan marpuç sözü, Türkçe

78 Türkçe Sözlük, s. 1395.


79 Karaağaç, age., s. 488.
80 Türkçe Sözlük, s. 1432.
81 Karaağaç, age., s. 506.
82 Türkçe Sözlük, s. 1154.
83 Karaağaç, age., s. 557-558.
84 Türkçe Sözlük, s. 1595.
85 Karaağaç, age., s. 574.
86 Türkçe Sözlük, s. 1628.

503
EMRAH BOZOK

üzerinden Arapça, Bulgarca, Ermenice, Makedonca, Romence, Sırpça ve Yunan-


caya verintilenmiştir87:
Ar. markūş, barbış̇̄ , narbıċ̄ “marpuç” ; Bul. markúç “tüp, boru, kamış, çubuk;
nargile marpuçu” ; Erm. marpuş “nargilenin uzun borusu” ; Mak. markus, marpuc
“marpuç” ; Rom. margiciŭ, marpiciŭ “nargile kamışı, boru” ; Srp. márpič “sıvıların
aktığı plastik veya kumaş hortum, boru” ; Yun. markúçi “şey, alet, zımbırtı, eşya,
nesne”.
masura (< Rum. masura ) “1. Koni veya silindir biçiminde olup üzerine
şerit, iplik vb. sarılan, karton, tahta veya plastik vb.nden yapılan araç.”88. Rumca
kökenli olan masura sözü, ortası delikli olan şekli benzerliğinden analoji yoluyla
sigara ağızlığına benzetilmiş olmalıdır. Sözcük, Türkçe üzerinden sigara ağızlığı
anlamıyla Arapçaya verintilenmiştir89:
Ar. māsūra “sigara ağızlığı”.
nargile (< Far. nargile ) “Tömbeki denilen bir cins tütünün dumanının
sudan geçirilerek içilmesini sağlayan araç: ‘Köprü üstündeki gazinolardan birine
gidip bir nargile tellendirmek istedim.’-A. Rasim.”; nargile tütünü “tömbeki”90.
Farsça kökenli olan nargile sözü, türetilmiş diğer ödünçlemeleriyle birlikte,
Türkçe üzerinden Almanca, Arnavutça, Bulgarca, Ermenice, Fransızca, İngilizce,
Makedonca, Romence, Rusça, Sırpça ve Yunancaya verintilenmiştir91:
Alm. nargileh “nargile” ; Ar. nargıl̇̄ a, narkıl̇̄ a, arkıl̇̄ a, argıl̇̄ a, rangıl̇̄ a “nargile”
, nivārgıl̇̄ “nargileler” , nargıl̇̄ açı,̇̄ argıl̇̄ acı ̇̄ “nargileci, kahvelerde nargile dolduran
kimse” ; Arn. nargjíle “nargile” ; Bul. nargile “nargile” ; Erm. nargile “nargile” ; Fr.
nargileh, narguile “Türk piposu, nargile” ; İng. narghile, nargileh, narghilly “nar-
gile” ; Mak. nargile-nargyule “nargile” ; Rom. narghilea “nargile”; marghelegiǔ
“nargileci” ; Rus. nargile “nargile” ; Srp. nargíla “nargile” ; Yun. narğkilés “nar-
gile”.
nefes (< Ar. nefes ) “3. Sigara, pipo içilirken içe çekilen duman. ‘Sigarasını
efkârlı olduğu zamanlar yaptığı gibi sık nefeslerle çabuk çabuk içiyordu.’-H. Ta-
ner.”92. Sözcük, Bulgarcaya verintilenmiştir93:
Bul. neféz “nefes, soluk; bir nefes sigara”.

87 Karaağaç, age., s. 587.


88 Türkçe Sözlük, s. 1633.
89 Karaağaç, age., s. 589.
90 Türkçe Sözlük, s. 1732.
91 Karaağaç, age., s. 636.
92 Türkçe Sözlük, s. 1760.
93 Karaağaç, age., s. 638.

504
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER

öküz gözü (I) “Birleşikgillerden, sarı renkte, papatyayı andırır bir çiçek
ve onun bitkisi, sığırgözü, mastı çiçeği, arnika (Arnica montana)”94. Sözcük, öbek
hâliyle Farsçaya verintilenmiştir95:
Far. ōkūzkūzi “dağ tütünü”. [Bkz. dağ (II) > Far. dāġ-tūtūni]
paket (< Fr. paquet ) “1. İçinde bir veya birçok şey bulunan, kâğıda sarı-
larak veya kutuya konularak bağlanmış, elde taşınacak büyüklükte nesne: ‘Ce-
bimden sigara paketimi çıkarıp içinden bir tanesini dudaklarıma yerleştiriyo-
rum.’-A. Ümit. 2. Kâğıda sarılarak veya bir kutuya konularak satışa hazır duruma
getirilmiş, belli bir miktarda olan (yiyecek, ilaç vb.)”96. Fransızca kökenli olan
paket sözü, Türkçe üzerinden Arapça, Arnavutça ve Makedoncaya verintilen-
miştir97:
Ar. bāket “paket; tabaka, tütün veya sigara paketi” ; Arn. paqet “paket,
bohça; sigara paketi”; shko emer ni paqet cigare “git ve bir paket sigara al” ; Mak.
paket “paket”.
puro (< İt. puro ) “Yaprak sigarası.”98. İtalyanca kökenli olan puro sözü,
Türkçe üzerinden Bulgarca ve Macarcaya verintilenmiştir99:
Bul. púra “puro, sigara” ; Mac. purzicsán “puro”.
sigara (< İsp. cigaro ) “İnce kâğıda, kıyılmış tütün sarılarak hazırlanan,
silindir biçiminde, ağızdan dumanı çekilen nesne: ‘Onları sigara dumanları ara-
sından seçebiliyordum.’-A. Ağaoğlu.”100. İspanyolca kökenli olan sigara sözü,
Türkçe üzerinden Arapça, Bulgarca ve Ermeniceye verintilenmiştir101:
Ar. sık̇̄ āra, sicāra “sigara” ; Bul. cıgra, cıgara “sigara” ; Erm. cigara “sigara”.
sigaralık (< İsp. cigaro + T. +lık ) “1. Sigara konulan kap. 2. Sigara ağız-
lığı.”102. İspanyolca kökenli olan sigara sözü, Türkçe addan ad türeten +lIk
ekiyle genişletilmiş ve Türkçe üzerinden Bulgarca, Ermenice ve Sırpçaya verin-
tilenmiştir103:

94 Türkçe Sözlük, s. 1843.


95 Karaağaç, age., s. 662.
96 Türkçe Sözlük, s. 1875. Sözcüğün içmek kelimesinin “2. Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çek-

mek: ‘Evinden, pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi.’-H. E. Adıvar.” (Türkçe Sözlük, s.
1148) anlamıyla gündelik dilde paketlenmiş içecek olarak da kullanımı mevcuttur: Köşedeki mar-
ketten içmek için bir paket sigara aldı.
97 Karaağaç, age., s. 669.
98 Türkçe Sözlük, s. 1952.
99 Karaağaç, age., s. 699.
100 Türkçe Sözlük, s. 2108.
101 Karaağaç, age., s. 756.
102 Türkçe Sözlük, s. 2108.
103 Karaağaç, age., s. 756.

505
EMRAH BOZOK

Bul. cıgaralık, cıgralık, jigırlík “sigaralık” ; Erm. cigaralik “sigaralık” ; Srp.


cigaráluk, cigárluk “sigara ağızlığı” , cigár- ćáge “sigara kâğıdı”.
sipsi “1. Ağaç dallarından yapılan düdük. 2. Gemici düdüğü. 3. Zurnanın
dudaklara gelen kamış bölümü.”104. Sözcük, Türkçe üzerinden Arapça ve Arna-
vutçaya verintilenmiştir105:
Ar. sibsı ̇̄ “uzun pipo, çubuk” ; Arn. simsija “tütün çubuğu”.
sert (< Far. serd ) “5. Sarsıcı niteliği olan, çarpıcı, keskin, hafif karşıtı: sert
şarap, sert tütün.”106. Farsça kökenli olan sert sözü, Türkçe üzerinden Bulgarca
ve Yunancaya verintilenmiştir107:
Bul. sert “etkili içki veya sigara” ; Yun. sértiko “sert; sert sigara”.
tabaka (II) (< İsp. tobacco ) “Cepte taşınan tütün veya sigara kutusu: ‘Ce-
viz ağaçlarının altına çökebilir, tabakalarınızdan birer sigara yakabilirsiniz.’-S.
F. Abasıyanık.”108. İspanyolca kökenli olan tabaka sözü, Türkçe üzerinden Arna-
vutça, Bulgarca, Ermenice, Macarca ve Sırpçaya verintilenmiştir109:
Arn. tabaka, tabak “tütün tabakası” ; Bul. tubaká, tıbaká “tütün kutusu, si-
garalık” ; Erm. tabaka “enfiye veya tütün kutusu” ; Mac. tubák “tütün, burun otu;
sigara tabakası” ; Srp. tábak, tabaka “tütün tabakası”.
takım “5. Sigara ağızlığı.”110. Sözcük, bu anlamıyla Sırpçaya verintilenmiş-
tir :
111

Spr. täkum “sigara çubuğunun veya ağızlığının ağza konulan bölümü; top-
lama, derleme”.
tonga (I) “2. [Balyalanmak üzere] İpe dizilmiş tütün demetleri: Şükrü’nün
tongası temiz bağlanmış.”112. Sözcük, bu anlamıyla Bulgarca ve Rusçaya verinti-
lenmiştir113:
Bul. tónga “denk, tütün yapraklarını kalitesine göre ayırma” ; Rus. tyuk
“denk, balya; demet, deste; tyukovát' “denk yapmak, balya yapmak, tongalamak”,
tonga “yük, denk, balya”.

104 Türkçe Sözlük, s. 2121.


105 Karaağaç, age., s. 761-762.
106 Türkçe Sözlük, s. 2075.
107 Karaağaç, age., s. 747-748.
108 Türkçe Sözlük, s. 2236.
109 Karaağaç, age., s. 801.
110 Türkçe Sözlük, s. 2248.
111 Karaağaç, age., s. 807.
112 Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, X. Cilt, s. 3959.
113 Karaağaç, age., s. 236.

506
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER

tömbeki (< Far. tebākū ) “Özellikle İran’da yetişen ve nargile ile içilen bir
tütün türü, nargile tütünü (Nicotiana persica): ‘Tömbeki fiyatı fırladığı için nar-
gileye tövbe etmişti.’-Ö. Seyfettin.”114. Farsça kökenli olan tömbeki sözü, Türkçe
üzerinden Arapça, Arnavutça, Bulgarca, Ermenice, İngilizce, Rusça, Sırpça ve
Yunancaya verintilenmiştir115:
Ar. tinbāk, tumbāk “tömbeki, nargile tütünü” ; Arn. tymek “bir tür sert tü-
tün” ; Bul. tyumbekíya “nargile tütünü” , tyumbelíya “sigara” ; Erm. tembeki “nar-
gile tütünü” ; İng. tumbak “tömbeki; tömbeki tütünü” ; Rus. tymén “tütün” ; Srp.
tumbéćija, tunbéćija “tömbeki” ; Yun. tumbeki, tumbeççín “tömbeki” , káno
tumbekí “tömbeki yapmak; ağzını mühürlemek, konuşmamak”.
tüt- “1. Duman veya buhar çıkarmak. 2. Dumanı geri vermek.”116 anlamını
karşılayan tütmek eylemi, Türkçeden Arnavutçaya tütek şeklinde verintilen-
miştir117:
Arn. tütek “sigara ucu”.
tütün “1. Patlıcangillerden, birleşiminde nikotin bulunan, otsu bir bitki
(Nicotiana tabacum). 2. Bu bitkinin kurutulup kıyılarak sigara biçiminde veya
pipoyla içilen yaprağı: ‘Elinin tersiyle yeleğine düşen tütün küllerini silkti.’-M. Ş.
Esendal. 3. Duman.”118. Sözcük, Türkçe üzerinden Arapça, Bulgarca, Ermenice,
Farsça, Makedonca, Romence, Rusça, Sırpça ve Yunancaya verintilenmiştir119:
Ar. tutun, titin “tütün” , al-titin bakūl liltinbāk “tütün tömbekinin sebzesi-
dir” ; Bul. tyutyún, tityún, tutún “tütün” ; Erm. tutun, tütün “tütün” ; Far. tütün
“tütün” ; Mak. tutun “tütün”; tutunoberaç “tütün toplayıcı” ; Rom. tütun, tutun “tü-
tün” , tutungerie “tütüncü dükkânı”; tutunarie “tütün tarlarsı”; tutunărit, tutun-
geresc, tutungioaică, tutuniu “tütünden yapılan ürünler” ; Rus. tyutyún “tütün,
sarmalık tabaka tütünü” ; Srp. tútun “tütün” ; Yun. tutún, tutúni, titínin “tütün,
sigara”.
Türkçe tütün ve çubuk sözlerinden oluşturulan öbek, ağızlık anlamında
Bulgarca ve Ermeniceye verintilenmiştir120:

114 Türkçe Sözlük, s. 2377.


115 Karaağaç, age., s. 858.
116 Türkçe Sözlük, s. 2402-2403.
117 Karaağaç, age., s. 869.
118 Türkçe Sözlük, s. 2403.
119 Karaağaç, age., s. 870.
120 Karaağaç, age., s. 870.

507
EMRAH BOZOK

Bul. tyutyúnçubúk “ağızlık” ; Erm. tütün çübügi “ağızlık”.


Tütün taşımaya yarayan kumaş veya örgüden küçük torba anlamını kar-
şılayan Farsça kökenli kese sözcüğü (Bkz. kese), Türkçe tütün sözüyle birlikte,
tütün kesesi anlamıyla öbek oluşturulmuş hâlde, Bulgarca, Makedonca, Sırpça
ve Yunancaya verintilenmiştir121:
Bul. tyutyunkesiya “tütün kesesi” ; Mak. tutunkyese “tütün kesesi” ; Srp.
tútun-kësa, tútunćésa “tütün kesesi” ; Yun. tutún-kesés “tütün kesesi”.
tütüncü “Tütün yetiştiren veya satan kimse: ‘Bir tütüncüye girip bir yap-
rak sigarası daha aldı.’-S. F. Abasıyanık.”122. Sözcük, Türkçe üzerinden Arapça,
Bulgarca, Ermenice, Farsça, Makedonca, Romence, Sırpça ve Yunancaya verin-
tilenmiştir123:
Ar. tūtūnçı,̇̄ titinçı,̇̄ titinçıẏ̄ a “tütüncü” ; Bul. tyutyunciya “tütün yerleştiricisi;
koyu tiryaki” ; Erm. tütünci “tütüncü” ; Far. tütünçi “tütün işçisi” ; Mak. tutunar
“tütüncü” ; Rom. tutungiǔ “tütün satıcı veya üreticisi” ; Srp. tutundžija “tütüncü,
tütün işleriyle uğraşan” ; Yun. tutuncís “tütüncü”.
yelpaze “1. Sallandığında küçük bir hava akımı yapan ve özellikle yüzü
serinletmeye yarayan, katlanabilir, taşınabilir araç. 2. Bu biçimde olan.”124. Doğ-
rudan tütün ile semantik bir ilişkisi olmayan sözcüğün, tütün yapraklarının ha-
fif ve yayvan şekle sahip olmasından hareketle, analoji yoluyla benzerlik ilişkisi
kurularak Bulgarcaya verintilendiği düşünülebilir125:
Bul. yelpazé “yelpaze; tütün yaprakları demeti”; yelpezíram “tütün destesi
yapmak, destelemek”.
zıvana (< Far. zubāne ) “3. Pipo veya sigara ağızlığının sap bölümü.”126.
Farsça kökenli olan zıvana sözü, Türkçe üzerinden Romence ve Sırpçaya verin-
tilenmiştir127:
Rom. gĭuvanea “piponun ağızlığı” ; Srp. zuvána, zuána “ağızlık, sigara ağız-
lığı”.

121 Karaağaç, age., s. 870.


122 Türkçe Sözlük, s. 2403.
123 Karaağaç, age., s. 870.
124 Türkçe Sözlük, s. 2468.
125 Karaağaç, age., s. 922.
126 Türkçe Sözlük, s. 2657.
127 Karaağaç, age., s. 952.

508
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER

Tablo 1: Tütün Söz Varlığına Ait Verinti Sözcükler


Değerlendirme
Sıra Dil Adı Verinti Sayısı
1 Bulgarca 30
2 Sırpça128 21
3 Arapça 16
4 Ermenice 15
5 Romence 13
6 Yunanca 11
7 Makedonca 11
8 Arnavutça 11
9 Rusça 8
10 Macarca 6
11 Farsça 5
12 Çekçe 3
13 İngilizce 3
14 Almanca 2
15 Urduca 2
16 Fransızca 1
17 İtalyanca 1
Toplam 17 Dil 159 Sözcük

Türkçeden tütün söz varlığına ait 159 kelime üst ve yan katman etkisiyle
toplam 17 dile verintilenmiştir. Bu sayı verinti sözcüklerin madde başı olan
kavramlarının sayısıdır. Bazı verintiler aynı anlam dairesinin içinde yeni eklerle
genişletmek veya başka kelimelerle öbek kurmak suretiyle ödünçlenen dilde
yaşamaktadır. Bu durumda olan söz ve söz öbekleriyle 159 sayısının çok üze-
rinde bir veri elde edileceği kesindir.

128 Çalışmada temel alınan eser, merhum Günay Karaağaç’ın 2008 yılında TDK yayınlarından çı-
kan Türkçe Verintiler Sözlüğü’dür. Kaynak eserde Sırpça olarak gösterilen sözcükler içinde der-
lendiği ilk dil sözlüğü (Karaağaç, age., 2008, s. XIV) Boşnakça sözcükleri işaretlemediğinden
Sırpça içinde sıralanan bazı sözcüklerin Boşnakça olması da muhtemeldir. Çünkü o dönemde Boş-
nakça resmî dil kabul edilmeyip Sırp-Hırvat dili resmî dil olarak kabul edilmekteydi ancak böl-
gede Boşnakça sözcüklerin varlığı öteden beri bilinen bir gerçektir. Araştırmacıların Sırpça ve-
rinti sözcüklere dair sayısal verileri işlerken bu durumu göz önünde bulundurması gerekmekte-
dir.

509
EMRAH BOZOK

Çalışmada madde başı olarak kabul edilen 46 söz veya söz öbeğinden top-
lam altı dilden yirmi iki kelime [Farsça (10), Arapça (4), Rumca (3), İspanyolca
(3), İtalyanca (1), Fransızca (1)] yabancı kökenli olup önce Türkçeye ardından
Türkçe üzerinden diğer dillere verintilenmiştir. İmparatorluk dili olma vasfıyla
Türkçe, üst katman etkisiyle bünyesinde barındırdığı diğer dillere çok sayıda
kelimenin taşınmasına aracılık etmiştir. Yan katman etkisiyle de coğrafya ge-
reği Doğu dillerinden, Batı dillerine dil ürünlerini taşıyan adeta bir köprü görevi
de üstlendiği düşünülebilir.

Sonuç
Bafra ve tütün söz varlığına dair ödünçlemelere bakıldığında Türkçeden
dünya dillerine ödünçlenen ve madde başı olan 46 sözcük tespit edilmiştir. Bu
sözcüklerden 14’ü sigara içmek için kullanılan ve ağızlık anlam dairesine giren
sözcüklerin çoğunlukta olduğu gruptur. Çünkü lüleci ve çubukçu esnafının
lonca kuracak kadar genişlemesi ve ürettikleri ürünlerle yaygınlaşması, ürünle
birlikte o ürüne ad olan Türkçe adların da ihraç edilmesini sağlamıştır.
Ağızlık, çılım, çubuk, emzik, imame, kamış, lüle, masura, meme, sigaralık,
sipsi, takım, tütün çubuğu, zıvana gibi sigara içimi için kullanılan araç adı olan
sözcükler çok sayıda dile ödünçlenmiştir. Türklerin sigara içmek için filtresiz
tütünlerde ağızlık kullandıkları ve dilde çok sayıda sözcükle ağızlık anlamını
karşıladıkları görülür. Buradan hareketle de tütünün Türklerin gündelik hayat-
larında, o dönem için, önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. Bu bağlamda ağızlık
anlam dairesinde ödünçlenen söz varlığında en çok verinti Bulgarca ve Sırpçaya
gerçekleşmiştir.
Ürettiği kaliteli tütünlerle adını duyuran Bafra, yine ticari bir ürün olarak
tütün kâğıdı markasının da adı olarak tütünleriyle birlikte adını da yabancı di-
yarlara taşımıştır. En erken 1882 tarihli taş baskı Bafra sigara kâğıdının üze-
rinde az sayıda Latin, çoğunlukla da Arap harfleriyle birlikte Osmanlı Türkçe-
siyle her iki alfabeyle [(Bafra ~ Baffra) ~ (‫ ])ﺒﺎﻓﺮﻩ‬Bafra adı yazılmıştır. Bu durum
on dokuzuncu yüzyılın hemen başlarında yani Latin harflerine resmi geçilen ta-
rihten neredeyse elli yıl önce aynı bağlam üzerinde her iki alfabenin de birlikte
kullanıldığını göstermesi bakımından dil tarihi için ayrıca değerlidir.

Kısaltmalar
Alm. Almanca; Ar. Arapça; Arn. Arnavutça; Bkz. Bakınız; Bul. Bulgarca;
Çek. Çekçe; DLT Dîvânu Lugâti’t-Türk; DS Derleme Sözlüğü; Ed. Editör; Erm. Er-
menice; Far. Farsça; Fr. Fransızca; İng. İngilizce; İsp. İspanyolca; İt. İtalyanca; KB

510
BAFRA VE TÜTÜN SÖZ VARLIĞINA DAİR ÖDÜNÇ SÖZCÜKLER

Kutadgu Bilig; KM Kâşgarlı Mahmud; KT Kamus-ı Türkî; Mac. Macarca; Mak. Ma-
kedonca; Osm. Osmanlıca; Rom. Romence; Rum. Rumca; Rus. Rusça; Srp. Sırpça;
T. Türkçe; TS Türkçe Sözlük; Ur. Urduca; Yun. Yunanca.

Kaynaklar
Ayazlı, Özlem, Eski Uygurca Din Dışı Metinlerin Karşılaştırmalı Söz Varlığı, Türk Dil Ku-
rumu Yayınları, Ankara, 2016.
Bozok, Emrah, “Temizlik Doğu’dan Gelir: Türkçe’den Dünya Dillerine Temizlik Söz Var-
lığı”, Bilim ve Yazı Dili Olarak Türkçe Sempozyumu (Ed. Gökçe Yükselen Peler-
Saffet Alp Yılmaz), Hiperyayın, İstanbul, 2022, s. 433-450.
Caferoğlu, Ahmet, Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara,
2011.
Caluson, Sir Gerard, An Etimological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish,
Oxford University Press, Oxford, 1972.
Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lûgat Eski ve Yeni Harflerle, Aydın
Kitabevi, Ankara, 2000.
Ercilasun, Ahmet Bican ve Akkoyunlu, Ziyat, Kâşgarlı Mahmud - Dîvânu Lûgati’t-Türk -
Giriş - Metin - Çeviri - Notlar - Dizin, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2014.
Erdal, Marcel, A Grammer of Old Turkic, Leiden-Brill, 2004.
Gülensoy, Tuncer, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü I-II,
Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2011.
Karaağaç, Günay, Türkçe Verintiler Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2008.
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, Komisyon, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara,
1992.
Koçu, Reşad Ekrem ve Akbay, Mehmet Ali, İstanbul Ansiklopedisi, 4. Cilt, Tan Matbaası,
İstanbul, 1960.
Selvi, Haluk ve Cırık, Bülent, Millî Mücadelede TBMM’ye Anadolu’dan Çekilen Telgraflar,
TBMM Yayınları, Ankara, 2020.
Şemseddin Sami, Kamus-ı Türkî, Şifa Yayınevi, İstanbul, 2016.
Şen, Serkan, Eski Türkçenin Deyim Varlığı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2017.
Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2011.
Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, I-XII. Cilt, Türk Dil Kurumu Yayınları, An-
kara, 1993.
Yılmaz, Fehmi, “Tütün”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, 42. Cilt, Türkiye Diya-
net Vakfı Yayınları, Ankara, 1989, s. 1-4.
Wilkens, Jens, Handwörterbuch des Altuigurischen Altuigurisch-Deutsch-Türkisch Eski
Uygurcanın El Sözlüğü Eski Uygurca-Almanca-Türkçe, Universitätsverlag Göttin-
gen, 2021.
İnternet Kaynakları

511
EMRAH BOZOK

Resim 1: Bafra Markalı Tekel Sigara Paketi Görseli I. [https://www.kitantik.com/pro-


duct/Tekel-Bafra-Sigarasi-Paket-Kagidi_0z8kgltjhlnyic71xy8 (Erişim Tarihi:
27.12.2022)]
Resim 2: Seferoğlu Bafra Tütün Sarma Kâğıdı Görselleri. [https://www.istanbulmuza-
yede.com/urun/342844/bafra-sigara-kagidi-tasbaski-etiket (Erişim Tarihi:
27.12.2022) - https://www.osmanlimezat.com/urun/5605067/bafra-sigara-tu-
tun-sarma-kagidi-karton-kutusunun-kapagi-22x15cm (Erişim Tarihi:
27.12.2022)]
Resim 3: Seferoğlu Bafra Tütün Sarma Kâğıdı Karton Kutu Görseli. (Osmanlıca, Fran-
sızca, Rumca ve Ermenice olmak üzere dört dilde) [https://www.osmanlime-
zat.com/urun/5605068/fransizca-osmanlica-rumca-ermenice-4-dilde-n-sefe-
roglu-sigara-tutun-sarma (Erişim Tarihi: 27.12.2022)]
Resim 4: Bafra Markalı Tekel Sigara Paketi Görseli II. [https://www.bitme-
zat.com/urun/1808203/tekel-bafra-sigarasi-ambalaji-bafra-sigarasi (Erişim
Tarihi: 27.12.2022)]

512
Paşa Camisinden Büyük Camii Tarafı Çekilmiş

513
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ
TURİZMİ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ: BAFRA
ÖRNEĞİ

Dr. Öğretim Üyesi Seden TURAMBERK ÖZERDEN1

1. Giriş
Turizm yadsınamaz ekonomik ve sosyal faydaları, istihdam sağlama gücü,
Gayri Safi Milli Hasılayı (GSMH) arttıran etkileri ile ülke ekonomilerine olan
olumlu etkilerine rağmen özellikle gelişmekte olan ekonomilerde çok çeşitli
ciddi sorunların kaynağı olarak da suçlanmaktadır. Özellikle ülkelerde çok
uluslu işletmeler tarafından yapılan turizm, yatırımlarda elde edilen gelirin geri
akacağı yerin yine çok uluslu işletmeler olması ülke ekonomilerinde büyük sı-
zıntılara sebebiyet vermektedir. Bazı araştırmacılar ise turizmin çalışan nüfu-
sun bileşimini geleneksel tarım endüstrilerinden hizmete dayalı turizm ve ko-
naklama endüstrilerine doğru değiştirdiğini, toplumu ve sahip olduğu kültürel
kimliği rahatsız ettiğini desteklemektedirler. Yapılan araştırmalara göre, dört
ana etkili olgu, turizmde farklı bir yaklaşımın gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
Bunlar ekonomik büyümenin yoksulluk sorununu çözmemesi gibi ekonomik
sorunlar, kitle turizminin çevre üzerindeki etkisine dayalı çevre sorunları, bi-
rinci dünya ülkeleri ile üçüncü dünya ülkeleri arasındaki tarihsel eşitsizliklerin
doğal bir devamı haline gelen uluslararası turizm endüstrisinin politik ekono-
misini yansıtan politik konular ve post-modern kültürün yeni gezgin pazarını
içeren sosyal konular şeklindedir2. Özellikle son otuz yıl göz önüne alındığında
teknolojide yaşanan hızlı gelişim ve değişimler, bireylerin eğitim düzeylerin-
deki artış, yaşam standartlarının yükselmesi, bilinçli turistlerin oluşmasıyla3 da
tüketicilerin tatil anlayışlarında ve beklentilerinde değişimler görülmüştür.

1 Girne Amerikan Üniversitesi. sedenozerden@gau.edu.tr. ORCID: 0000-0002-2484-9856


2 Eirini Triarchi, Kostas Karamanis, “Alternative Tourism Development: A Theoretical Backgro-
und. World Journal of Business and Management”, World Journal of Business and Management,
Vol. 3, No. 1, 2017, s.36.
3 Yüksel Göğebakan, “Dünya Üzerindeki Kültürel Varlıkların Turizme ve Ekonomiye Katkısı”, Ana-

dolu Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 5 (2), s.51-52

515
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN

Yıllar içinde kitle turizminin içinde belirlenen negatif faktörler ile turist
beklentilerindeki değişimler göz önüne alındığında turizmin “yeni” formu ola-
rak görülen alternatif turizm yaklaşımı ortaya çıkmıştır. Bu farklı yaklaşım ile
beklenen, hedef bölgeler ve nüfusları üzerinde giderek daha az ciddi olumsuz
etkileri olacak ve optimal çözüm olarak görünen olumlu ekonomik etkilerden
ödün verilmeden turizm ekonomisinden faydalanılacaktır. Dolayısıyla bu yeni
turizm “biçimi”, turizmin en istenmeyen türü olan “kitle turizmi” ya da “gele-
neksel turizme alternatif bir çözüm olarak ortaya çıkmıştır denilebilir. 1970'ler
ve 1980'lerin başı arasında, sert kitle turizminin üstesinden gelmek için geliş-
mekte olan ülkelerde görülmeye başlanan alternatif turizm biçimleri, planlama
ve kalkınmanın ön saflarında doğal ve kültürel kaynaklara öncelik veren daha
duyarlı bir yaklaşıma hizmet etmiştir. Alternatif turizm yapısı itibarıyla küçük
ölçekli, düşük seviyeli yatırımları içeren, bağımsız ve kendi kendini idame etti-
ren ve yerel sakinlerin yüksek katılımını gerektiren projeleri içermekte, yerel
halkın da yüksek katılımı ile yerli halk ile yabancı misafirleri arasındaki ilişki-
leri geliştirip hem ziyaretçiler hem de ev sahipleri için daha özgün, anlamlı ve
tatmin edici bir deneyim sunmayı hedeflemektedir. 1998 yılında Donald Mac-
leod’in alternatif turizmin tanımının belirlenmesi için oluşturduğu bir dizi il-
keyi 2006 yılında Herms geliştirmiş ve buna göre bir turizm çeşidinin alternatif
turizm içinde değerlendirilebilmesi için etkileri hakkında bilgilendirilmesi ge-
reken yerel halkla diyaloga dayalı olunması gerekliliği, çevre dostu olması, yerel
kültüre ve dini geleneklere saygılı olması, turizm ölçeği, yerel alanın başa çıkma
kapasitesine göre ayarlanması ve estetik-ekolojik açıdan ölçülebilir olmasının
önemine vurgu yapılmıştır4. Alternatif turizmin bir fikir veya felsefe olarak or-
taya çıkışındaki amaçlar göz önüne alındığında sürdürülebilirlik ve sürdürüle-
bilir kalkınmanın bu turizm yaklaşımının değerlendirilmesinde öncelikle dik-
kate alınması ve birlikte incelenmesi gereken en önemli konular olduğu görü-
lür5.
Albayrak’a göre, alternatif turizm formlarının gelişmesini sağlayıp katali-
zör görevi gören bazı nedenler bulunmaktadır. Bunlar arasında destinasyonlar
arası yaşanan rekabet, mevsimselliğin ortadan kaldırılması, doğal kaynakların
korunması, kültürel kimliğin korunması, değişen turist profili örnek verilebilir.

4Triarchi, Kamanis. agm, s.36


5Ahmet Baytok, Elbeyi Pelit, Hasan Hüseyin Soybalı, “Alternatif Turizm Mi Turizmde Çeşitlilik
Mi? Kavramsal Bir Değerlendirme”, Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Ulusal
Alternatif Turizm Kongresi Özel Sayısı, ÖS-IV, s.1

516
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI

Bu kapsamda Yoksul Yanlısı Turizm, Toplum Temelli Turizm, Eko Turizm, Yu-
muşak/Macera Turizmi, Ticari Fuar Turizmi gibi alternatif seçenekler oluştu-
rulmuştur6.
Toplumların etnik kimliklerinin oluşmasını sağlayan kültür kuşaktan ku-
şağa aktarılarak günümüze kadar gelmiş, yaşanılan coğrafya ile harmanlanmış
tüm somut ve somut olmayan birikimleri kapsar7. Toplumların hayatta kalabil-
melerinin ön koşulu sahip oldukları değerlerin tümünü kapsayan kültürlerini
korumaları ile gerçekleşebilir. Bu anlamda bir toplumun nesilden nesile aktarı-
larak korunması sağlanmış kültürel değerler o toplumun var olabilmesi için en
önemli etkenlerden biridir. Kültür turizminin ise turizmin kendi içindeki skala-
nın çeşitlenmesi anlamında fayda sağlarken aynı zamanda uygulandığı desti-
nasyondaki kültürel değerlerin koruma altına alınmasında da önemli bir rol oy-
nadığı söylenebilir.
Bir toplumu diğer toplumlardan ayırıp farkını ortaya çıkaran tüm teza-
hürler kültürü oluşturur. Bunlar her toplumun kendine ait olup aynı zamanda
tüm millî ve manevi değerleri de içinde barındırır. Dil, din, şive, ağız, gelenek ve
görenekler, giyim tarzı, kullanılan enstrümanlar, sanat gibi unsurlar başta ol-
mak üzere bir toplumu diğer toplumlardan ayıran özellikleri o toplumun kültü-
rünü çerçeveler8. Toplumların yaşam biçimleri dahilinde kullandıkları tüm fi-
ziki araçlar, o toplumun maddi kültürüne ayna tutarken düşünsel ve inançsal
değerlerine ait tüm birikimleri ise manevi kültürel değerleri çerçevesinde ele
alınır9.
Türk Dil Kurumu’na göre din, “Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal
varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum” olarak
ifade edilir. Tüm insanlık tarihine bakıldığında, dinin insanlıkla birlikte doğdu-
ğunu söylemek yanlış olmaz. Öyle ki, insan topluluklarının var olduğu yerde
mutlak bir din de var olmuştur10. Eski çağlardan bu yana insanlar dini bağlılık-
larını göstermek veya yaşamak amacıyla seyahat etmektedir. Bu anlamda inanç

6 Aslı Albayrak, Alternatif Turizm, Detay Yayıncılık, Ankara 2013, s.32


7 Unesco Türkiye Milli Komisyonu, “Somut olmayan kültürel mirasın korunması sözleşmesi”,
https://ich.unesco.org/doc/src/00009-TR-PDF.pdf (e.t. 15.08.2022)
8 “Kültür”, Türk Dil Kurumu Sözlüğü, , https://sozluk.gov.tr/ (e.t. 15.08.2022)
9 Murat Göçmen. Yönetici Davranışlarında Kültürel Etkiler Ve Gazi Magosa Bölgesi Sınırları İçinde

Yer Alan Okul Müdürlerine Yönelik Bir Uygulama, Yakın Doğu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Ensti-
tüsü Eğitim Yönetimi Ve Denetimi ABD, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Lefkoşe 2003.
10 Lütfi Doğan, “Din ve Toplum”, Sosyoloji Konferansları, S. 17. Eylül 2011, s.75

517
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN

turizmi, insanların sahip oldukları inançlar kapsamında yaptıkları yolculukla-


rın başladığı dönemlerden itibaren süre gelmektedir11. İnanç turizmi kutsal ka-
bul edilen yerleri ziyaret etme, dini törenlere katılma, yapılan çeşitli ziyaret fa-
aliyetleridir12.
Kutsal kabul edilen mekanlar ve ibadethaneler ortak inanışlara sahip in-
sanların bir nevi toplanma ve sosyalleşme yeri olarak bilinmektedir. Dinler ta-
rihinin insanlık tarihi kadar eski olduğu göz önüne alındığında toplumların ta-
rih sahnesine ilk çıktığı dönemlerden itibaren sahip oldukları dini inanış çerçe-
vesinde seyahat etmeye başladıkları ve inanç turizmini başlattıkları söylenebi-
lir. Örneğin hac ibadeti tüm semavi dinlerde var olan ve binlerce yıl öncesine
dayanan yapılması zorunlu bir ibadettir. Ayrıca inançsal ziyaretler sadece hac
ibadeti ile sınırlı kalmamaktadır. Özellikle ulaşım imkanlarının arttığı ve kolay-
laştığı dönemlerden itibaren insanlar mensup oldukları dine ait önem atfedilen
merkezleri gezme ihtiyacı duymuşlar, yine bu önemli manevi kişilerin yaşadığı,
kabirlerinin bulunduğu yerlere giderek maneviyatlarını geliştirmek istemişler-
dir. Bununla birlikte dinlerine ait edindikleri kültür ve eğitim dışında kendi din-
lerinden başka dinleri anlama ve bilgi edinme anlamında arzu ve merakları da
gelişmiştir. Yıllar içinde gelişen tüm bu tüketici farkındalıkları inanç turizminin
de gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır13
Manevi turizm olarak da adlandırılan inanç turizmi gün geçtikçe daha çok
ilgi gören ve önemi artan bir turizm modeli olarak karşımıza çıkar. Günümüzde
teknolojinin çok hızlı bir ivme ile gelişme göstermesinin de etkisiyle insanlar
bulundukları yerden aradıkları bilgiye saniyeler içinde ulaşmakta ve kilomet-
relerce uzakta bulunan destinasyonlara ait seyahatlerini birkaç dakika içinde
organize edebilmektedirler. Dolayısıyla mensubu oldukları dine ait önemli
merkezleri rahatlıkla ziyaret edebilmenin kolaylığını da kullanmak isteyen gez-
ginler inanç turizminin yoğunlaşmasında önemli bir etkiye sahip olmuşlardır.
Bu nedenle inanç turizmine tüm dünyada büyük bir ilgi artışı görülmekte ve
gün geçtikçe bunun önemi artmaktadır14. Her ne kadar Avrupa ülkelerinde bir-
çok insan genel olarak seküler bir anlayış çerçevesinde yaşıyor olsa da bireysel

11 Amador Durán-Sánchez, José Álvarez-García, María de la Cruz del Río-Rama, Cristiana Oliveira, “Re-
ligious Tourism and Pilgrimage: Bibliometric Overview”, Religions, C.9, S. 249, Ağustos 2018, s.1.
12 Yeter Gündüz, Kültürel Miras Açısından İnanç Turizmi: Türkiye Örneği. İstanbul Üniversitesi Sos-

yal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2016, s.38.
13 Madalina Lavinia Tala, Ana Mihaela Padurean, “Dimensions of Religious Tourism”, Towards Bu-

siness Excellence, C. 10, November 2008, s.242


14 Mehmet Eren, Türkiye'de İnanç Turizmi ve Geliştirilmesi Üzerine Nitel Bir Araştırma, Karabük

Üniversitesi sosyal Bilimler enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Karabük 2020, s. 22

518
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI

anlamda dini inanış ve geleneklerle bağlantılı yerleşik miras çekiciliğini koru-


makta ve ziyaretlerin gerçekleştirilmesi açısından önemini korumaktadır. Gez-
ginlerin gösterdikleri bu ilginin bir sonucu olarak birçok kilise, katedral, cami
ve tapınak, turizm ürününün bir unsuru haline gelmiş ve etkin bir şekilde kul-
lanımı sağlanmaya başlamıştır15. Kültür turizminde büyük bir öneme sahip olan
kültürel miras varlıklar kavramı kapsamında değerlendirilen dini yapılar taşın-
maz kültür varlıkları alt başlığında yer alır16. Bu yapılar, var oldukları dönemin
başta dini yapısı olmak üzere mimarisi, sanata bakış açısı, ekonomik kültürel ve
politik koşullarına ayna tutar. Bununla birlikte bu dini yapılar toplumun bir
araya gelmesinde bir çekim noktası olarak da karşımıza çıkar. İncelendiğinde
camilerin, türbelerin, kiliselerin, katedrallerin, sinagogların ve dahi birçok
farklı ibadethanelerin yapılarında dönemden döneme ve bölgeden bölgeye
farklılıklar görülmektedir. Kültürel miras turizmi kapsamında değerlendirilen
inanç turizmi toplumların sahibi oldukları kültürlerini gelecek kuşaklara aktar-
makta ve gelen ziyaretçilere bölgenin kültürel mirasını yansıtmada önemli bir
faktördür.
Dünya ekonomisi göz önüne alındığında turizm ekonomilerinin ülke eko-
nomileri içindeki önemi görülür17. İnançsal değerleri içinde barındıran kültürel
varlıkların turizme kazandırılması turizm ekonomisine olumlu geri dönüş sağ-
larken aynı zamanda unutulmaya yüz tutan ya da hak ettiği değeri kazanama-
yan nice dini yapının turizm içerisinde değerlendirilerek korumaya alınması
önem arz etmektedir.
Turizm endüstrisinin kalkınmasına önem veren ülkelerin ekonomilerinin
gelişmesinde turizm ekonomisi azımsanamayacak boyutta yer kaplar. Turizm
sektöründeki büyümenin cari hesaplara olumlu bir şekilde yansımasının ardın-
dan işsizlik azalıp, kişi başına düşen gelirde artışı sağlayacağından turizm ile
ilgili ekonomiler üzerine olumlu katkı sağlayacaktır. Ekonomik anlamdaki bu
büyüme sadece gelişmekte olan ülkelerin değil gelişmiş ülke ekonomileri için
de döviz girdisi sağlaması, istihdamı arttırıcı olumlu etkileri, uluslararası plat-
formlarda ülkelerin iletişim ve etkileme gücünü arttırıcı etkisi ve bütünleştirici

15 Simon C. Woodward, “Faith and Tourism: Planning Tourism in Relationto Places of Worship”,
Tourism and Hospitality Planning & Development, C.1, S.2, Ağustos 2004, s.174.
16 “Kültür v» Tabiat Varlıklarını Koruma Kanun” madde 2b, Kanun Numarası: 2863, Resmî Gazete,

23/7/1983; Düstur, Tertip: 5, Cilt 22 s. 444.


17 İsmail Bilgiçli, Fırat Altınkaynak, “Turizm Endüstrisinin Türkiye Ekonomisi İçindeki Yeri ve

Önemi; Ekonomi Paradigmasıyla Yaklaşım”. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Özel
Sayı, 16, 2016. s.562

519
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN

ve barış ortamı yaratılmasına etki eden bir endüstri olarak önemsenmektedir.


Bu ve benzeri faydaları göz önüne alındığında turizm uluslararası ticarette hiz-
met alanı olarak dünyanın en büyük ticaret yelpazelerinden biri haline gelmiş-
tir18.
Oldukça önemli bir turizm çeşidi olarak değerlendirilen inanç turizmine
hak ettiği değeri veren destinasyonlar için de aynı durum geçerlidir. İnsanların
sahip oldukları inançları doğrultusunda, maneviyatlarını geliştirmek, dini kül-
türlerini arttırmak belki de dertlerine derman aramak ya da şifa bulmak ama-
cıyla yaptıkları seyahatlerde seyahatin gerçekleştiği bölgelerde bulunan turizm
işletmelerinin sunduğu imkanlardan faydalanmaları, hizmet satın almaları ile
inanç-turizm ilişkisi ortaya çıkmıştır19.
İnsanların mensubu oldukları dinlerin öğreti ve emirleri dahilinde hac va-
zifesini yerine getirmek maksadıyla yapılan seyahatler dışında o dine mensup
manevi şahsiyetlerin yaşadıkları yerleri, kabirlerinin bulunduğu noktaları ziya-
ret etmeleri de önem arz etmektedir. Mensubu oldukları dinin bir nevi örnek
şahsiyeti olarak gösterilen bu manevi kişiliklerin yaşadıkları yerler ve kullan-
dıkları nesneler de inanç turizminin bir parçası haline gelmiş ve böylelikle inanç
turizminin çerçevesi genişlemiştir20. Amerikan Seyahat Endüstrisi Birliği’nin
(U.S. Travel Association) hazırladığı rapora göre seyahat eden her dört turistten
birinin dini ziyaretlerle ilgilendiği ortaya çıkmış ve yine yapılan araştırmalarda
özellikle son otuz yıllık dönemde inanç turizmi gerçekleştiren gezginlerin har-
cama alışkanlıklarında değişiklikler gözlemlenmiş, bu gezginlerin birinci sınıf
ürün ve servisleri tercih ettiği görülmüştür21. Fakat ne yazık ki Türkiye İstatis-
tik Kurumu’nun (TUİK) 2003 yılından itibaren hazırladığı verilere bakılıp
amaçlarına göre ziyaretçi sayıları incelendiğinde maalesef Türkiye’deki ziya-
retçi sayılarında aynı oranların yakalanamadığı görülmektedir22.
Toplumların dini kimlikleri bir anlamda manevi kültürlerine ışık tutar.
Dolayısıyla toplumların inançsal kültürlerinin şekillenmesinde yaşadıkları coğ-
rafyada doğmuş, yaşamış ya da kabirlerinin bulunduğu manevi şahsiyetler

18 Bilgiçli, Altınkaynak, agm, s.562


19 Gündüz, a.g.m., s.37-38.
20 Yüksel Açıkel, “XIV-XVI. Yüzyıllarda Eğirdir Yazla Mahallesinde Yaşamış İnanç Önderleri”, Hoş-

görü Yılında Göller Bölgesi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Isparta 2001, s. 108.
21 Nurettin Özgen, “Siirt’in İnanç Turizmi Mekânlari: Ziyaret (Veysel Karani) Ve Tillo (Aydinlar)

Örnekleri”, Doğu Coğrafya Dergisi, C. 17, S. 27, Ocak 2011, s.255.


22 Türkiye İstatistik Kurumu, İstatistik Veri Portalı, https://data.tuik.gov.tr/Kategori/GetKate-

gori?p=Egitim,-Kultur,-Spor-ve-Turizm-105, (e.t., 18.10.2022)

520
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI

önemli bir rol alır. Bu kişiler yerel halk tarafından seçkin bir konuma sahip, kut-
sal ya da kutsala yakın bir saygınlık atfedilen manevi şahsiyetlerdir. Bölge hal-
kının sahibi olduğu inançlar doğrultusunda inandıkları dinlerin elçisi kabul edi-
len peygamberler, resuller olabileceği gibi bu peygamberlerin öğretilerini halka
aktaran arkadaşları, yoldaşları, toplumca azizliği, evliyalığı kabul edilmiş kim-
seler de olabilir. Aynı zamanda bu manevi şahsiyetler o toplumun milli ve ma-
nevi duygularında önemli bir yere yerleştirdikleri şehit, gazi, komutan, sancak-
beyi gibi unvanlar kazanmış kişiler de olabilir. Bu özelliklere sahip kişilerin ha-
yatlarına ait hikâyeler, kulaktan kulağa taşınan efsaneler ile yaşadıkları veya
yaşamlarının bir kısmını geçirdikleri mekânlar o toplum tarafından önemsen-
mektedir23. Anadolu toprakları yüzyıllarca birçok medeniyete ve dolayısıyla
dinlere ev sahipliği yaptığından bu topraklarda birçok manevi şahsiyete rastla-
mak mümkündür. Bu manevi şahsiyetlerin birçoğunun İslam dinine mensup ol-
duğu Anadolu topraklarının özellikle Selçuklu döneminde Türkleşmesi dolayı-
sıyla İslam dininin yoğun bir şekilde yayılması ve günümüzde bu topraklarda
yaşayan Türk halkının dininin İslam olması ile açıklanabilir.
Anadolu topraklarının Karadeniz kıyısında yer alan Samsun şehrinin yü-
zölçümü 9.579 km2’dir. Samsun’a bağlı toplam 15 ilçe bulunmaktadır ve bunlar:
Merkez, Alaçam, Asarcık, Ayvacık, Bafra, Çarşamba, Havza, Kavak, Ladik, On Do-
kuz Mayıs, Salıpazarı, Tekkeköy, Terme, Vezirköprü, Yakakent ilçeleridir. Sam-
sun, Karadeniz sahil şeridinin orta bölümünde Yeşilırmak ve Kızılırmak nehir-
lerinin Karadeniz’e döküldükleri deltalar arasında yer almaktadır. Samsun’un
kuzeyinde Karadeniz, doğusunda Ordu, güneyinde Tokat ve Amasya, batısında
ise Çorum ve Sinop illeri bulunur. Bafra ilçesi ise; Karadeniz'e 20 km mesafede
bulunan, denizden yüksekliği 20 m olan ve Kızılırmak'ın biriktirdiği birikinti
ovası üzerinde kurulmuş bir ilçedir. Bafra’nın doğu ve kuzey yönlerinde Kara-
deniz, batısında Alaçam, güneyinde Kavak ilçeleri yer alır. Samsun merkeze
uzaklığı 51 km olan bu ilçenin yüz ölçümü 175.000 hektar olarak belirlenmiş-
tir24.
Bölgeye verilen Bafra isminin ne zaman ve kimler tarafından verildiği ile
ilgili farklı birçok iddialar mevcuttur. Bazı yazılı kaynaklarda “Bafiros” ismiyle

23 Faruk Karaca, “Dindarlığın Etkileri”, Din Psikolojisi, Ed. Hayati Hökelekli, Anadolu Üniversitesi
Açık Öğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir 2010. s.194
24 İbrahim Semiz, Nihan Özdöver (Özyaşar), Mehmet Gül, “Samsun İli, Bafra İlçesi, Kizilirmak Del-

tasi 1. Derece Doğal Sit Alaninda, Kiyi Koruma Yapisi (Ayrik Dalgakiran) Amaçli 1/5000 Ölçekli
Koruma Amaçli Nazim İmar Plani 1/1000 Ölçekli Koruma Amaçli Uygulama İmar Plani Araştirma
Ve Açiklama Raporu”, https://webdosya.csb.gov.tr/db/samsun/duyurular/rapor_1000_5000-
20191230105023.pdf, e.t.(20.10.2022)

521
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN

anılan Bafra’ya bu ismin Venedikliler, Cenevizliler ve Rumlar tarafından veril-


diği düşünülmektedir. Başka bir iddiaya göre Bafra ismi “Baf-Rah” kelimesin-
den ortaya çıkmıştır ve Farsça bir kelime olan “yol almak anlamını taşır. Bir
başka ihtimale göre bölgenin isminin “Bavra” kelimesinden gelmiş olduğudur.
Araştırmalar bazı eski kaynaklarda “Bavra” olarak kullanıldığını göstermekte-
dir. Osmanlı Edebiyatı göz önüne aldığında “Bavra” kelimesindeki (v) harfinin
zaman içinde (f)’ye dönüşmüş olma ve Bafra isminin ortaya çıkmış olma ihti-
mali hayli yüksektir25. Bir diğer ihtimal ise ilçenin isminin Kızılırmak
Nehri’nden geldiği ile ilintilidir. Kızılırmak’a eski dönemlerde Büyük Irmak an-
lamı taşıyan “Bahura” ismi verildiği bilinir. Fenikeliler dönemi incelendiğinde
ise ticaret gemilerinin yanaştığı koylara kurulmuş olan ticaret evlerine de “Ba-
fira” ismi verildiği ve ilçenin isminin buradan geldiği düşünülür.26
Bafra ilçesinin tarihi incelendiğinde MÖ 5000 yıllarına kadar uzanan bir
süreçten bahsedilir. Ayrıca 2300 yıl boyunca yerleşim yapıldığı, Erken Hitit ve
Eski Tunç Çağı dönemlerine ait çok sayıda eser ve kalıntı bulunduğu bilinmek-
tedir. M.Ö. VI. yy.’da Lidyalıların elinde bulunan bölgeyi Persler istila etmiştir.
Perslerden sonra Romalılar, ardından da Bizans İmparatorluğu’nun egemenli-
ğinde olan bölge Malazgirt Savaşı’nda (1071) Selçukluların Anadolu toprakla-
rına girişi ile Selçukluların eline geçmiş ve bölgeye Türkmen aşiretleri yerleşti-
rilmiştir. 1460 yılında ise Bafra, Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine girmiştir
ve halen Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içerisinde yer almaktadır27.
Çalışmada Bafra bölgesinde bulunan İslam inancına mensup manevi kişi-
liklere yer verilmiştir. Ayrıca çalışmada herhangi bir envanter niteliği taşıma-
makla birlikte İslam inancı çerçevesindeki bu manevi kişiliklerin inanç turizmi
kapsamında değerlendirilerek turizm ekonomisine kazanımının arttırılması
yönünde önerilere yer verilmiştir.

2. Bafra’daki Manevi Şahsiyetler


İslâm inancına sahip bireylerde maneviyat açısından önemli kişilerin me-
zar anıtları olarak bilinen türbe “kümbet, makam, meşhed, buk‘a, darîh, kubbe,
ravza” gibi adlarla da bilinir28. Bafra’da İslam inancına sahip manevi anlamda

25 Zeki Oral “Durağan ve Bafra’da İki Türbe”, Belleten, C. 20, S.79, Ankara 1956, s. 408
26 Havana Tuğçe Yılmaz, Halk Kültürü Ürünleri Bağlaminda Bafra İlçesi Kent İmgeleri,. Ondokuz
Mayis Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyati Anabilim Dali, Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019, s.4-6.
27 Yılmaz, agt, s.4-6.
28 İsmail Orman, “Türbe”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 41, İstanbul 2012, s.464-466.

522
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI

önemli kişiler ve onların türbelerine rastlanmaktadır. Bu türbeler, bölgenin kül-


türel miras öğeleri kapsamında ele alınırken inanç turizmi içerisinde sahip ol-
duğu potansiyel, turizm açısından da değerlendirilebilir özelliktedir.
2.1. Emirza (Emir Mirza) Bey ve Türbesi
Yerel halkın “Emirza Bey Türbesi” şeklinde andığı türbe, Bafra ilçesi-
nin 5 km kadar uzağında bulunan Türbe Mahallesi’nde yer alır29. Tellioğlu’na
göre; türbenin bulunduğu köy, 1350’li yıllardaki Moğol istilasının sonundan
1427’deki Osmanlı hâkimiyetine kadar geçen süre içinde ilçeyi yöneten Türk
beylerinin merkezi olmasından mütevellit Bafra’daki Türk varlığının temeli
olma özelliği taşır30.
Giriş kapısı üzerindeki, üç parça mermere yazılmış, inşa kitabesinin sağ
alt parçası yerinde değildir. Kitabenin üzerlerine çekilen kırmızı boya büyük öl-
çüde silinmiş olup kaybolan parçayla birlikte kitabe Z. Oral tarafından 1956’da
yayınlanmıştır. Kapının üzerinde bulunan kitabeden türbenin, H. Muharrem
783/M. Mart 1381’de inşa edildiği anlaşılır. Yapılan araştırmalara göre türbe
Candaroğulları veya İsfendiyaroğullarına bağlı bir yerel yönetici tarafından
yaptırılmış olup, yapısı yöresel beylik mimari tarzını yansıtmaktadır. Emir
Mirza Bey’in 1300’lü yıllarda Bafra bölgesini yöneten yerel bir bey olduğu dü-
şünülmektedir. Bazı araştırmalarda türbenin Emirza Bey’in ölümü üzerine
1381 yılında inşa edildiğine ve ardından vefat eden diğer aile efradının da bu
türbeye defnedildiğine yer verilir31. Diğer bazı kaynaklarda ise Emirza Bey’in
türbeyi vebadan ölen üç çocuğu için yaptırdığından ve ardından ailenin diğer
fertlerinin de buraya defnedildiğinden bahseder32.
Etrafı tarlalarla çevrili, açık ve düz bir alanda bulunan türbe içten üçgen-
lerle geçilen iç yüzü hafif kavisli bir kubbe, dıştan sivri konik bir külahla örtülü,
kare şeklinde basit bir yapıya sahiptir. Girişin bulunduğu güney cephesinde bir
kapı, diğer cephelerde ise birer pencere bulunur. Büyük ölçüde moloz taş mal-
zemeyle inşa edilmiş olan türbenin, duvar köşeleriyle kapı ve pencerelerinde
düzgün kesme taş kullanılmıştır. Türbenin kapı açıklığı, sivri kemer şeklinde

29 TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, “Emir Mirza Bey Tür-
besi”, https://samsun.ktb.gov.tr/TR-240566/emir-mirza-bey-tur-
besi.html#:~:text=Bu%20t%C3%BCrbe%2C%20Baf-
ra'n%C4%B1n%205,Hicri%2D783)%20yap%C4%B1ld%C4%B1%C4%9F%C4%B1%20anla%
C5%9F%C4%B1lmaktad%C4%B1r (e.t. 22.10.2022).
30 “Tarihi Emirza Bey Türbesini Define İçin Talan Etmişler!”, https://yenidenergene-

kon.com/1034-tarihi-emirza-bey-turbesini-define-icin-talan-etmisler/ (e.t. 22.10.2022).


31 Oral, a.g.m, s. 392.
32“Tarihi Emirza Bey Türbesini Define İçin Talan Etmişler!”,

523
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN

kesilen tek parça blok kesme taşla kapatılmıştır. Kapının üstüne inşa kitabesi
yerleştirilmiştir33. Türbede bulunan lahitler 16 adettir ve Selçuklu tarzında ya-
pılmıştır. Bu lahitlerin yedi tanesi kapıdan girerken sağda, beş tanesi solda ve
dört tanesi de ortadadır34. Sandukalarda Kelime-i Tevhit, Kuran-ı Kerim’den
ayetler (Ayete’1-Kürsî ve ölümle ilgili ayetler), ölümle ilgili veciz sözler ve dua-
lar yer almaktadır35.
2012 yılında yapılan bir akademik çalışma bu önemli kültürel mirasın de-
fine arayanlar tarafından büyük ölçüde talan edildiğini ortaya çıkartmıştır. Ön-
celeri içinde on yedi sanduka, dışında ise üç mezar bulunan türbenin sanduka-
larının büyük bir kısmının yerlerinden edildiği, üzerinde ayetlerin yer aldığı
taşların tahrip edildiği, sandukaların bazılarının kırıldığı, iki tanesinin pencere-
den dışarı atılmak suretiyle duvar dibine bırakıldığı, kabir sahiplerine ait ke-
miklerin çıkarılıp etrafa saçıldığı, kitabelerin söküldüğü görülmüştür. Dahası
türbenin dışında bulunan bahçedeki üç kabirden ise eser kalmamıştır36.
2018 yılında ise Vakıflar Samsun Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan ça-
lışmalar sonucunda restorasyon çalışmaları tamamlanmış ve bu önemli tarihi
yapı Bafra’nın kültür mirasına yeniden kazandırılmıştır37.
2.2. Şeyh Ören Türbesi
Halk arasında “Yürek Dedesi” olarak da bilinen Şeyh Ören, Bafra’nın 7 km
kuzey doğusunda yer alan ve yine kendi adıyla anılan Şeyh Ören Köyü mezarlı-
ğında bulunmaktadır. Herhangi bir kitabesi bulunmadığından tarihi ile ilgili bir
bilgiye ulaşılamamıştır. Türbede yatan Şeyh Ören’in Beşik Dedesi ve Emir
Efendi ile kardeş oldukları rivayet edilmektedir. Kare biçiminde ve ahşap olan
türbe restore ettirilmiş, kiremitle örtülü yapının yakın zamanlarda çatısı çök-
müş, Konyalı bir hayır sever tarafından 1992 yılında mermer kaplanarak yeni-
lenmiştir 38. İçerisinde sanduka mevcuttur.39 Yöre halkı tarafından manevi bir
büyük şahsiyet olarak bilinen Şeyh Ören’e ait bazı rivayetler kulaktan kulağa

33 “Emirza (Emir Mirza) Bey Türbesi”, https://samsun.com.tr/project/emirza-emir-mirza-bey-


turbesi/ (e.t. 22.10.2022).
34 H. Günhan Danışman, “Emirza Bey Türbesi, Bafra”, Anadolu Araştırmaları, s. 10, 1984, s. 544
35 “Emirza (Emir Mirza) Bey Türbesi”
36 “Tarihi Emirza Bey Türbesini Define İçin Talan Etmişler!”,
37 “600 Yıllık Emir Mirza Bey Türbesi Restore Edildi”, https://www.milliyet.com.tr/yerel-haber-

ler/samsun/600-yillik-emir-mirza-bey-turbesi-restore-edildi-13015529 (e.t. 22.10.2022).


38 Hanife Zengin, “Geçmişten Günümüze Kültürel Değerleri ile Samsun”, Yakın Doğu Üniversitesi

Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümü Mezuniyet Çalışması, Lefkoşe 2001, s.25
39 “Şeyh Ören – Samsun”, https://www.evliyalar.net/seyh-oren-samsun/ (e.t. 22.10.2022).

524
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI

aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Anadolu’da İslamiyet’i yaymak için mü-


cadele eden âlimlerden biri olduğu tahmin edilmektedir. Rivayetlere göre türbe
hastalıkların şifası için ziyaret edilir, burada adaklar adanır ve dualar edilir.
Özellikle çocuğu olmayan kadınlar ile çocuğu olan fakat karın ağrısı çeken, basık
yürüyen ya da yürüyemeyen çocuklar için bu türbeye ziyaretler yapılmakta ve
Allah’tan Şeyh Ören hatırına şifa istenmektedir40. Bir diğer rivayete göre Şeyh
Ören’e adanan çocukların ömrü boyunca kalp hastalığına tutulmayacağı fakat
buna karşın yine ömrü boyunca yürek yememesi gerektiği yönünde bir inanç
bulunmaktadır41.
2.3. Şeyh Ulaş Türbesi
Bafra’nın 12 kilometre güneyinde yer alan ve kendi adı verilen Şeyh Ulaş
Köyü’nde yer alan türbenin yapılış tarihine ait herhangi bir kitabe bulunma-
maktadır. Mahallinden edinilen bilgilere göre ise 1485 tarihli Osmanlı arşivle-
rinde türbede Şeyh Ulaş’ın bölgede tekkesinin bulunduğunun yazdığı söylen-
mektedir42. Öz, yaptığı araştırmalarda köyün Türkleşme ve İslamlaşma döne-
minde buraya gelen abdallar ve şeyhler tarafından kurulan zaviyeler etrafında
kurulmuş olma ihtimalinden bahsederken köyün adı da Şeyh Ulaş adında bu
türbede yatmakta olan tarikat önderinden geldiğini belirtir. Ayrıca tahrir def-
terlerinde köy halkının bu şeyhin zaviyesinin hizmetlerini karşıladığının yazılı
olduğundan bahseder43. Türbe yıllar içinde yıpranmış ve gördüğü restorasyon
ile betonarme olarak yeniden inşa edilmiştir. Çatısı betonarme olup içi ve dışı
sıvalıdır. İçeride türbeye ait sanduka bulunur44.
Bafra halkı tarafından evliya olarak nitelendirilen ve korunan Şeyh Ulaş
hakkında kulaktan kulağa günümüze ulaşan rivayet şöyledir; Şeyh Ulaş’a ait
tekke ve zaviyesinde yolculara, fakir ve kimsesizlere yemek ve erzak yardı-
mında bulunduğu, Osmanlı İmparatorluğu’nun da Şeyh Ulaş’ın bu hizmetine
karşılık zaviyeyi vergiden muaf tuttuğu ve nakdi destekte bulunduğu anlatıl-
maktadır. Türbe özellikle yöre halkı tarafından hem İslam büyüklerinin kabir-
lerini ziyaret etmenin önemi sebebiyle hem de hastalıklardan şifa bulmak mak-
sadıyla ziyaret edilmektedir45.

40 Samsun İlinde Bulunan Dini, Tarihi ve Kültürel Önem Taşıyan Mekanlar”, Haz. Ahsen Vakfı,
https://online.fliphtml5.com/sclr/htsk/#p=29, s.29, (e.t. 22.10.2022).
41 Zengin, agt., s.25
42 Samsun İlinde Bulunan Dini.. (e.t. 22.10.2022).
43 “Köyümüzün Tarihi”, http://seyhulas.com/index.php/2016/12/27/koyumuzun-tarihi/ (e.t.

22.10.2022).
44 https://www.evliyalar.net/seyh-ulas-samsun/ (e.t. 22.10.2022).
45 Samsun İlinde Bulunan Dini.. (e.t. 22.10.2022).

525
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN

2.4. Avuncu Türbesi


Bafra’nın kuzeyinde merkeze 16 kilometre mesafedeki Sahilkent
Köyü’nde yer alan türbenin herhangi bir kitabesi olmadığından tarihine yönelik
bir bilgiye ulaşılamamıştır. Halk arasında “Avuncu Türbesi” şeklinde bilinen
türbe yıllar içinde zarar görmüş son yıllarda iki bölmeli olarak tekrar inşa edil-
miştir. Çatısı kiremit döşeli olan türbenin dışı seramik kaplı, içi sıva üstü boya-
dır. İçerisinde türbenin sahibine ait sanduka bulunur46.
Yerel halk tarafından evliya olarak kabul edilen ve hürmet gösterilen
Avuncu Türbesi hakkında anlatılan rivayete göre hastalıkların şifası için ziya-
rette bulunup dua edenlerin duası burada yatan zatın hürmetine kabul edilir ve
kısa sürede şifa bulur47.
2.5. Paşa Şeyh Türbesi
Bafra’nın güney batısında 27 kilometre uzaklıkta bulunan türbe adını ver-
diği Paşa Şeyh Köyü’nde yer almaktadır. Türbenin herhangi bir kitabesi bulun-
madığından yapım yılı hakkında bir bilgiye ulaşılamamıştır. Karadeniz’e özgü
çivisiz ahşap yapı tarzında sekizgen tarzında yapılmış olup, çatısı kiremit kaplı-
dır. Oldukça yıpranmış olan türbenin içindeki sanduka tahtadandır48.
Yöre halkının evliya olduğu konusunda hem fikir olduğu zat hakkında
türlü rivayetler vardır. En bilinen rivayete göre türbede yatan kişi Anadolu’da
İslamiyet’i yaymak için mücadele eden İslam âlimi komutanlardan biridir.
Çevre halkı türbeyi ziyaret edip, dualar okumakta, özellikle hastalıklarda şifa
bulmak amacıyla gelip türbe sahibinin hatırına Allah’a niyazda bulunmaktadır-
lar49.
2.6. Emir Efendi Türbesi
Bafra’nın merkezinde olup, ilçenin doğu yakasında bulunmaktadır. Bu-
rada yatan ve Emir Efendi olarak bilinen zatın adıyla anılan Emir Efendi mahal-
lesinde yer alır. Kitabesi bulunmadığından resmi kaynaklarda yapım yılına ait
bir bilgi yoktur. Fakat yöre halkından edinilen bilgiye göre yatan zat 1878 yı-
lında Bafra’da önemli hizmetlerde bulunan ve bölgede belediyeciliğin kurulma-
sına teşebbüs eden önemli bir şahsiyettir50.
Bafra’da klasik türbe mimarisini taşıyan türbe zamanla hasar görmüş,
1995 yılında Ayşe- Adem Bircan çifti tarafından betonarme olarak yenilenmiş-
tir. Çatısı betonarme olan türbenin içi ve dışı çini kaplıdır. İçinde iki adet kabir

46 Samsun İlinde Bulunan Dini.. (e.t. 22.10.2022).


47 “Avuncu Türbesi”, https://www.evliyalar.net/avuncu-turbesi/ (e.t. 22.10.2022).
48 “Paşa Şeyh – Samsun”, https://www.evliyalar.net/pasa-seyh-samsun/ (e.t. 22.10.2022).
49 Samsun İlinde Bulunan Dini.. (e.t. 22.10.2022).
50 “Bafra’daki Tarihi türbede Virüs Sessizliği”, https://www.bafraajans.com/asayis/bafradaki-ta-

rihi-turbede-virus-sessizligi-h127043.html (e.t. 22.10.2022).

526
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI

bulunan türbeye ait sandukalar ise çini üstü ahşaptan yapılmıştır. Ziyaretçileri
sadece Bafra İlçesinden değil bölgede bulunan tüm il ve ilçelerden olan Şeyh
Emir Efendi Türbesinin bakımı ve temizliği Bafra’da hizmet veren Emir Efendi
Yardımlaşma Derneği tarafından yapılmaktadır. Çevre il ve ilçeler de dahil ol-
mak üzere halk tarafından evliya olarak nitelendirilen Emir Efendi için rivayete
göre kabrini ziyaret edip dualar okuyanlar kısa sürede hastalıklarından kurtu-
lup şifa bulur51.
2012 yılında yayınlanan bir gazete haberine göre restorasyonu tamam-
lanmış olmasına rağmen yerel halk çevresel etmenlerin onun maneviyatına ya-
kışmadığını düşünerek seslerini yükseltmişlerdir. Mesela türbe etrafının dü-
zensiz oluşu, türbe etrafında balık satışı yapılması gibi etmenlerden ötürü tür-
beye yakışmayan kokuların oluşması gibi rahatsızlık oluşturan durumlar dile
getirilmiştir52. Halkın bu duyarlı davranışı yönetimlerce dikkate alınmış ve
çevre düzenlemesi gerçekleştirilerek türbe hak ettiği manevi değere kavuştu-
rulmuştur.
2.7. Battâl Seyyid Hacı Hüseyin Paşa Türbesi
Bafra merkezde bulunan Cami Mahallesi’ndeki Büyük Camii Haziresinde
yer alan kabirlerden biridir.
Mezarın üzerinde bulunan Osmanlıca kitabe şu şekildedir:
Hüve’l Hallku’l-bakî
‫الباقى الخالق هو‬
Sâbıkan Emir el-Hac ve serasker Mısır Kahire
‫قاهرة مصر عسكر سر و الحاج امير سابقا‬
Ve Vali-i Trabzon olup hala Erzurum
٣-‫ارضروم حاال اولوب طربزون والئ و‬
Valisi ve Canik Sancağı Muhassılı
‫محصلى سنجاغى جانيك و والسى‬
İken biemri’llahi Teâlâ irtihal
‫ارتحال تعالى هللا بامر ايكن‬
Dar-u beka iden merhum ve mağfur
٦-‫مغفور و مرحوم ايدن بقا دار‬
El- Muhtaç ila rahmet-i Rabbihi’l Gafur
‫الغفور ربه رحمة الى المحتاج‬
Cennetmekan firdevs âşıyân Vezîr
‫اشيان فردوس جنتمكان‬

51 “Bafra’daki Tarihi türbede Virüs Sessizliği”


52 “Emir Efendinin kemikleri Sızlayacak”, https://www.bafra55.net/emirefendinin-kemikleri-
sizlayacak-mi-465h.htm (e.t. 22.10.2022).

527
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN

Battal es-Seyyîd el-Hâc Hüseyin Paşa


‫باشا حسين الحاج السيد بطل‬
Hazretlerinin rûhiçün rızâen
‫رضأ روحيچون حضرتلرينك‬
Li’llahi teâle’l-fâtiha şın sene 1215
‫ سنة ش الفاتحة تعالى هلل‬١٦١٥ 53

“Daha önce hac kafilesinin başkanı ve Mısır-Kahire ordu komutanı ve


Trabzon’a vali olup hâlâ Erzurum valisi ve Canik sancağı vergi memuru iken Al-
lah’ın emri ile ahirete göç eden Allah’ın rahmetine kavuşmuş ve günahlarının
bağışlanmasına dua edilen Allah’ın merhametine muhtaç mekânı cennet olan
Vezir Battâl Seyyid Hacı Hüseyin Paşa Hazretlerinin ruhu için Allah rızası için
Fatiha. Sene (H. Şaban 1215, M. Aralık 1800)”54.
Vezir Battâl Seyyid Hacı Hüseyin Paşa’ya ait olan kabir, şahideli üstü açık
lahit formundadır. Başlık kısmında kallavi tipli bir kavuk motifi bulunmakta
olan kabrin üzerinde bitkisel motifli süslemeler, kimi yerlerde meyve motifleri
görülür. Başucu şahidesinde, boyun kısmına doğru yönelmiş stilize bir yaprak
işlemesi yer alır. Bu yaprağın alt kısmından başlayan ve şahide kenarlarına kıv-
rılan stilize yaprak parçacıkları, kitabenin üst kısmındaki süslemeyi tamamlar
niteliktedir. Dizi halindeki çiçek motifleri lahit kenarlarına boydan boya dolan-
maktadır. Şahide yüzeyine ise, ortasında ve uçlarında stilize yaprakların görül-
düğü büyük bir rozet işlenmiştir. Üst kısmında, kat kat ve boğumlu bir tepeliğin
yer aldığı ayakucu şahidesinin dış yüzeyinde, stilize çiçek ve yaprak motifleri
görülmektedir. Kabirde natürmort karakterli süslemeler, ortasında tabak
içinde meyvelerin yer aldığı rozetler yer alır. Sağ ve soldaki kâse içinde üzüm,
ortadaki kâse içinde ise armut meyvesi görülür55.
Bafra’nın bilinen önemli manevi şahsiyetlerinden olan ve evliya olarak bi-
linen Battâl Seyyid Hacı Hüseyin Paşa Türbesi hakkında da bazı rivayetler anla-
tılagelmektedir. Türbe, İslam dininde yaygın bir davranış olan Hak dostlarını
ziyaret edip kabirleri yanında dua etmek isteyen ziyaretçiler tarafından dolup
taşmaktadır. Hastaların dertlerine derman arayıp dua ettikleri yerlerden biri
olan Battâl Seyyid Hacı Hüseyin Paşa’yı özellikle ruhi hastalıklara sahip kişiler
ile onların yakınları ziyaret etmekte ve Allah’tan onun hatırına yardım etmesi
için niyazlarda bulunmaktadır56.

53 Samsun İlinde Bulunan Dini.. (e.t. 22.10.2022).


54 “Bafra’da Tarihi Eski Mezarlar”, https://www.bafra55.net/bafrada-tarihi-eski-mezarlar-
40685h.htm (e.t. 22.10.2022).
55 “Battâl Seyyid Hacı Hüseyin Paşa”, https://www.evliyalar.net/battal-seyyid-haci-huseyin-

pasa/ (e.t. 22.10.2022).


56 “Battâl Seyyid Hacı Hüseyin Paşa”.

528
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI

2.8. Şeyh Mahmud Türbesi


Bafra’nın 20 kilometre güneyinde yer alan İkiz Pınar beldesinde Tekke
Mahallesi’nde bulunan Şeyh Mahmud Türbesinin herhangi bir kitabesi bulun-
madığından yapılış yılı ile ilgili herhangi bir bilgiye ulaşılamamaktadır. Bafra’da
görülen genel tekke mimarisi burada da göze çarpar. Restorasyon öncesi sekiz-
gen ahşap bir yapı olduğu bilinen türbe 1994 yılında geçirdiği restorasyon ile
betonarme olarak yeniden inşa edilmiştir. Çatısı kubbeli olan türbenin dışı çini
kaplı, içi sıva üstü boyadır. Türbe içerisinde üç adet kabir bulunmaktadır. Tür-
beye ait sanduka mermer üstü ahşaptan yapılmıştır57.
Yerel halk tarafından evliya olarak görülüp manevi değer verilerek koru-
nan Şeyh Mahmud İslam tasavvufunun önemli bir kolu olan Nakşibendilerin
şeyhidir. Hakkında çeşitli rivayetler anlatılan zatın türbenin içerisinde geyik
boynuzları bulunmaktadır. Rivayete göre köy halkı köye bir cami yaptırmaya
karar verirler. Caminin yapılış malzemeleri şu an köyün diğer ucunda olan ve
caminin yapılması planlanan yerine yerleştirilir. Ancak bu malzemeler gece ya-
rısı geyikler tarafından türbenin yanına taşınır. Bunu gören yöre halkı önceleri
ne olduğunu anlayamaz. Tekrar malzemeleri cami yapılacak yere götürdükle-
rinde geyiklerin malzemeleri gece yarısında tekrar türbenin olduğu yere taşı-
dıklarına şahit olurlar. Bunun üzerine bir araya gelen yerel halk caminin türbe-
nin yanına yapılması gerekliliğine karar verirler. Sekizgen planlı ahşap türbeyi
de yıkarak yerine aynı şekilde sekizgen betonarme bir türbe yaparlar. Türbe-
deki mezarları ise zarar görmemesi için mermer ile kaplarlar. Türbe halk tara-
fından ziyaret edilir, dualar okunur. Özellikle çocuğu olmayanların türbeyi zi-
yaret ettikleri ve bu ziyaretten sonra çocuk sahibi oldukları yönündeki inanış
yaygındır58.
2.9. Hızır Bey (Kümbet Dede) Türbesi
Bafra’nın 2 kilometre güney batısında Çetinkaya beldesine bağlı Kümbet
Tepe mevkiinde yer alan Hızır Bey Türbesi, aynı zamanda bulunduğu mevkiin
adı olan “Kümbet Dede” ismiyle de anılır. Bazı kaynaklarda türbe içinde eski
Bafra beylerinden olan Candaroğlu İsfendiyar Bey’in yattığı geçmektedir59. Fa-
kat bölgede hâkimiyeti 1411 veya 1417’den önce başlayan Candaroğlu İsfendi-
yar Bey’in, şehri oğlu Hızır Bey’e verdiği düşünüldüğünde ve türbenin isminin
de Hızır Bey adıyla anıldığına bakıldığında yatan zatın Candaroğlu Hızır Bey
olma ihtimali oldukça yüksektir. Türbenin 70-80 metre kadar uzağında, aynı

57 “Şeyh Madmud- Samsn”, https://www.evliyalar.net/seyh-mahmud-samsun/#:~:text=Baf-


ra'ya%2020%20kilometre%20g%C3%BCneyinde,t%C3% BCrbenin%20ta-
rihi%20hakk%C4%B1nda%20bilgi%20edinilememektedir. (e.t. 24.10.2022).
58 Samsun İlinde Bulunan Dini.. (e.t. 22.10.2022).
59 https://gezilecekyerlertr.com/bafra-gezilecek-yerler/ (e.t. 24.10.2022).

529
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN

adla anılan, kitabesi bulunmayan hamamın da Hızır Bey’in Bafra’ya hâkim oldu-
ğunu bildiğimiz 1411-1420 arasında, kendisi tarafından yaptırılmış olabileceği
düşünülmektedir60.
Türbe uzaklardan görülebilecek şekilde, küçük bir tepe üzerinde bulun-
maktadır. Kare şeklinde tek bir mekândan oluşmaktadır61. Duvarları oldukça
kalın olan türbenin yapısında moloz taşı kullanılmış ve üzeri kümbet ile örtül-
müştür62. Doğu kesiminde kapısının, biri kuzey, diğeri ise güneye bakan iki pen-
ceresinin düzgün kesme taştan yapıldığı görülür63. Türbenin yakınındaki ha-
mam yine aynı teknikle inşa edilmiş, üzeri kümbet biçimindedir. İçeride zama-
nına uygun olarak yapılmış borular ile musluk izleri görülmektedir. Tipik, oriji-
nalliği pek kaybetmemiş görünüşleri vardır. Bu iki eserin çevresinde, açık ara-
zide, üzerinde herhangi bir bilgi içermediğinden kimlere ait olduğu tespit edi-
lemeyen birçok mezar taşı mevcuttur64.
Zaman içinde gerek doğal sebepler gerekse insan eli ile verilen tahribat
sonrasında kapı ve pencere açıklıklarının etrafı zarar görmüş, içindeki kabir,
tamamen yok olmuş, batı cenabında yoğun olmak üzere duvar yüzeyleri kısmen
tahrip olmuş, kubbe kaplaması dökülmüş ve ortasında bir delik açılmıştır. Yer
seviyesi kaçak define arayıcıları tarafından kazıldığı için döşeme cinsine ait bir
bilgiye rastlanamamıştır65.
Samsun İl Özel İdare Müdürlüğü’nün destekleri ile 2011 yılında başla-
yan türbenin restorasyon çalışmaları 2013 yılında sona ermiş67 ve türbe ziya-
66

rete açılmıştır.
2.10. Şeyh Hacı Hasan Özkök Türbesi
Bafra’nın kuzeyinde, merkeze 20 kilometre mesafede bulunan Boğazkaya
Köyü’nde bulunan türbe 1968 yılında yapıldığından yakın tarihli bir türbedir.
Özellikle yöre halkı tarafından oldukça önemli bir değer atfedilen Hacı Hasan
Özok’un kabrinde herhangi bir mimari özellik bulunmamakla birlikte yoğun zi-
yaretçi sayısına sahip bir türbe olarak karşımıza çıkar. Çevresi demir parmak-

60 “Hızır Bey – Samsun”, https://www.evliyalar.net/hizirbey-samsun/ (e.t. 24.10.2022).


61 Samsun İlinde Bulunan Dini.. (e.t. 22.10.2022).
62 “Hızırbey Türbesi”, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/5fc0a473fdcac104104ae3f8/Hizirbey-

Turbesi (e.t. 24.10.2022).


63 Zengin, agt., s.25
64 “Hızırbey Türbesi”, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/5fc0a473fdcac104104ae3f8/Hizirbey-

Turbesi (e.t. 24.10.2022).


65 Samsun İlinde Bulunan Dini.. (e.t. 22.10.2022).
66 “Hızır Bey Türbesi Restorasyon Çalışmaları“ https://www.bafrahaber.com/hizir-bey-turbesi-

restorasyon-calismalari--68966.html (e.t. 22.10.2022).


67 “Hızır Bey Türbesi Restorasyon Çalışmaları“ https://www.bafrahaber.com/hizir-bey-turbesi-

restorasyon-calismalari--68966.html (e.t. 22.10.2022).

530
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI

lıklarla çevrili, altı betonarmedir. Sandukası bulunmayan kabrin demir parmak-


lıklar içinde bir mezar taşı ve bir ağaç bulunmaktadır. Şeyh Hacı Hasan Özkök
hakkında kulaktan kulağa aktarılan rivayetler bulunur. Bir İslam alimi olan zat,
tasavvufi düşüncenin kollarından hem Nakşibendi hem de Kadiri mürşidi ola-
rak bilinir. Alanında birçok öğrenci yetiştiren zatın kabrinin bulunduğu türbe,
özellikle yerel halk tarafından sıkça ziyaret edilmektedir68.
3. Sonuç ve Öneriler
Bafra tarihi MÖ 5000 yıllarına kadar uzanan bir süreci kapsamaktadır.
Erken Hitit ve Eski Tunç Çağı dönemlerinden Lidyalılara, Perslerden Romalı-
lara, Bizanslılardan Selçuklulara ve Osmanlılara ev sahipliği yapmış olan böl-
gede birçok kültüre ait tarihi dokulara rastlamak mümkündür. Özellikle Malaz-
girt Savaşı’nda (1071) Selçukluların Anadolu topraklarına girişi ile Türk-İslam
kültürü ve bu kültürün yetiştirdiği manevi şahsiyetler Bafra’nın kültür mirası
kapsamında ne kadar değerli topraklar olduğunu gözler önüne sermektedir.
İslam inancında manevi kişilerin kabirlerini ziyaret büyük önem taşır. Bu
ziyaretler ile hem o manevi kişiye değer atfedilir hem de inançlar çerçevesinde
Allah’tan o zat hürmetine yardım etmesi istenir. Envanter niteliği taşımayan bu
çalışmada on farklı İslam dinine mensup manevi şahsiyete ulaşılmış, kabirleri,
kabirlerinin konumları, yerel halk içinde söylenegelen rivayetleri ve bu kabir-
lerin son durumları hakkında detaylı bilgi verilmiştir. Yapılan çalışma göster-
mektedir ki bu kabirlerden bazıları hak ettiği değeri görerek gerekli restoras-
yon çalışmalarına tabi tutulurken bir kısmı hala korunmaya ve restore edilmeye
muhtaç durumdadır.
Tüm dünyada alternatif turizmin bir kolu olan inanç turizmi kapsamında
yapılan turlarla seyahat edecek gezginlerin seyahatleri, bu seyahatlerin düzen-
lenmesi, rota oluşturulması ve ziyaret merkezleri hakkında detaylı bilgiler ve-
rebilmesi açısından önem arz eder. Diğer taraftan dünyanın her yerinde olduğu
gibi Bafra’da da turizm hem makro hem de mikro ekonomiye katkısı açısından
önemlidir. Sahip olduğu değerler açısından inanç turizminin gelişmesi
Bafra’daki turizmin gelişmesi dolayısıyla turizm ekonomisinin gelişmesi anla-
mında önemli bir faktördür.
Dolayısıyla Bafra’da bulunan inanç merkezlerinin ve bünyelerinde barın-
dırdıkları somut ve somut olmayan kültürel miras öğelerinin, inanç turizminin
geliştirilmesi için bazı stratejilere gereksinimi bulunmaktadır. Bu stratejilerden
belki de en önemlisi inanç turizminin en önemli kısımlarından birini oluşturan
kültürel miras öğesi olarak nitelendirebileceğimiz türbelerin restorasyon çalış-
malarının tamamlayarak yapılara mistik hava kazandırılmak olacaktır. Ayrıca
bu restorasyonlar sırasında alt yapı çalışmalarına da önem verilerek eksiklikler

68 Samsun İlinde Bulunan Dini.. (e.t. 22.10.2022).

531
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN

giderilebilir. Eserlerin tanıtımında somut olmayan kültürel miras öğelerinden


efsaneler ve rivayetlerden yararlanılarak sözlü mirasın gelecek kuşaklara akta-
rımı da sağlanabilir. Tur operatörlerinin bölgeye farkındalığı oluşturularak ha-
zırlanacak paket turlar ile inanç turizmi aktif olarak bölgeye getirilebilir. Tür-
kiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı ve yine Türkiye Cumhuriyeti Turizm
Bakanlığı ile yapılabilecek ortak çalışmalar sonrasında ulusal ve uluslararası
fuar ve festivallerde tanıtımlar düzenlenebilir ve gezginlere farkındalık kazan-
dırılabilir.

Kaynaklar
Açıkel, Yüksel, “XIV-XVI. Yüzyıllarda Eğirdir Yazla Mahallesinde Yaşamış İnanç Önder-
leri”, Hoşgörü Yılında Göller Bölgesi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Isparta 2001,
ss. 106-129.
Albayrak, Aslı Alternatif Turizm, Detay Yayıncılık, Ankara 2013.
Baytok, Ahmet, Elbeyi Pelit, Hasan Hüseyin Soybalı, “Alternatif Turizm Mi Turizmde Çe-
şitlilik Mi? Kavramsal Bir Değerlendirme”, Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, Ulusal Alternatif Turizm Kongresi Özel Sayısı, ÖS-IV, ss.1-13.
Bilgiçli, İsmail, Fırat Altınkaynak, “Turizm Endüstrisinin Türkiye Ekonomisi İçindeki
Yeri ve Önemi; Ekonomi Paradigmasıyla Yaklaşım”. Uluslararası Yönetim İktisat
ve İşletme Dergisi, Özel Sayı, 16, 2016. ss. 560-580
Danışman, H. Günhan, “Emirza Bey Türbesi, Bafra”, Anadolu Araştırmaları, s. 10, 1984,
ss. 543-551.
Doğan, Lütfi, “Din ve Toplum”, Sosyoloji Konferansları, S. 17. Eylül 2011, ss.75-81.
Durán-Sánchez, Amador, José Álvarez-García, María de la Cruz del Río-Rama, Cristiana
Oliveira, “Religious Tourism and Pilgrimage: Bibliometric Overview”, Religions,
C.9, S. 249, Ağustos 2018, ss.1-15.
Eren, Mehmet, Türkiye'de İnanç Turizmi ve Geliştirilmesi Üzerine Nitel Bir Araştırma, Ka-
rabük Üniversitesi sosyal Bilimler enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Karabük 2020.
Göçmen. Murat, Yönetici Davranışlarında Kültürel Etkiler Ve Gazi Magosa Bölgesi Sınır-
ları İçinde Yer Alan Okul Müdürlerine Yönelik Bir Uygulama, Yakın Doğu Üniver-
sitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Yönetimi Ve Denetimi ABD, Yayımlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi, Lefkoşe 2003.
Göğebakan, Yüksel, “Dünya Üzerindeki Kültürel Varlıkların Turizme ve Ekonomiye Kat-
kısı”, Anadolu Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 5 (2), s1.48-70
Gündüz, Yeter, Kültürel Miras Açısından İnanç Turizmi: Türkiye Örneği. İstanbul Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
2016.
https://gezilecekyerlertr.com/bafra-gezilecek-yerler/ (e.t. 24.10.2022).
Karaca, Faruk, “Dindarlığın Etkileri”, Din Psikolojisi, Ed. Hayati Hökelekli, Anadolu Üni-
versitesi Açık Öğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir 2010. s.194

532
İSLAM DİNİNE MENSUP MANEVİ ŞAHSİYETLERİN İNANÇ TURİZMİ KAPSAMI

Oral, Zeki, “Durağan ve Bafra’da İki Türbe”, Belleten, C. 20, S.79, Ankara 1956, ss. 387-
410
Orman, İsmail, “Türbe”, TDV İslam Ansiklopedisi, C. 41, İstanbul 2012, s.464-466.
Özgen, Nurettin, “Siirt’in İnanç Turizmi Mekânlari: Ziyaret (Veysel Karani) Ve Tillo (Ay-
dinlar) Örnekleri”, Doğu Coğrafya Dergisi, C. 17, S. 27, Ocak 2011, s.251-272.
Samsun İlinde Bulunan Dini, Tarihi ve Kültürel Önem Taşıyan Mekanlar”, Haz. Ahsen
Vakfı, https://online.fliphtml5.com/sclr/htsk/#p=29, (e.t. 22.10.2022).
Semiz, İbrahim, Nihan Özdöver (Özyaşar), Mehmet Gül, “Samsun İli, Bafra İlçesi, Kizilir-
mak Deltasi 1. Derece Doğal Sit Alaninda, Kiyi Koruma Yapisi (Ayrik Dalgakiran)
Amaçli 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçli Nazim İmar Plani 1/1000 Ölçekli Koruma
Amaçli Uygulama İmar Plani Araştirma Ve Açiklama Raporu”, https://web-
dosya.csb.gov.tr/db/samsun/duyurular/rapor_1000_5000-
20191230105023.pdf, e.t.(20.10.2022)
Tala, Madalina Lavinia, Ana Mihaela Padurean, “Dimensions of Religious Tourism”,
Towards Business Excellence, C. 10, November 2008, s.242-253.
Triarchi, Eirini, Kostas Karamanis, “Alternative Tourism Development: A Theoretical
Background. World Journal of Business and Management”, World Journal of Bu-
siness and Management, Vol. 3, No. 1, 2017, ss.35-54.
Türkiye İstatistik Kurumu, İstatistik Veri Portalı, https://data.tuik.gov.tr/Kategori/Get-
Kategori?p=Egitim,-Kultur,-Spor-ve-Turizm-105, (e.t., 18.10.2022)
Unesco Türkiye Milli Komisyonu, “Somut olmayan kültürel mirasın korunması sözleş-
mesi”, https://ich.unesco.org/doc/src/00009-TR-PDF.pdf (e.t. 15.08.2022)
Woodward, Simon C., “Faith and Tourism: Planning Tourism in Relationto Places of
Worship”, Tourism and Hospitality Planning & Development, C.1, S.2, Ağustos
2004, ss.173-186.
Yılmaz, Havana Tuğçe, Halk Kültürü Ürünleri Bağlaminda Bafra İlçesi Kent İmgeleri,. On-
dokuz Mayis Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyati Anabi-
lim Dali, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun 2019.
Zengin, Hanife, “Geçmişten Günümüze Kültürel Değerleri ile Samsun”, Yakın Doğu Üni-
versitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Mezuniyet Çalış-
ması, Lefkoşe 2001.
İnternet Kaynakları
“600 Yıllık Emir Mirza Bey Türbesi Restore Edildi”, https://www.milliyet.com.tr/yerel-
haberler/samsun/600-yillik-emir-mirza-bey-turbesi-restore-edildi-13015529
(e.t. 22.10.2022).
“Avuncu Türbesi”, https://www.evliyalar.net/avuncu-turbesi/ (e.t. 22.10.2022).
“Bafra’da Tarihi Eski Mezarlar”, https://www.bafra55.net/bafrada-tarihi-eski-mezar-
lar-40685h.htm (e.t. 22.10.2022).
“Bafra’daki Tarihi türbede Virüs Sessizliği”, https://www.bafraajans.com/asayis/baf-
radaki-tarihi-turbede-virus-sessizligi-h127043.html (e.t. 22.10.2022).

533
SEDEN TURAMBERK ÖZERDEN

“Battâl Seyyid Hacı Hüseyin Paşa”, https://www.evliyalar.net/battal-seyyid-haci-huse-


yin-pasa/ (e.t. 22.10.2022).
“Emir Efendinin kemikleri Sızlayacak”, https://www.bafra55.net/emirefendinin-ke-
mikleri-sizlayacak-mi-465h.htm (e.t. 22.10.2022).
“Emirza (Emir Mirza) Bey Türbesi”, https://samsun.com.tr/project/emirza-emir-
mirza-bey-turbesi/ (e.t. 22.10.2022).
“Hızır Bey – Samsun”, https://www.evliyalar.net/hizirbey-samsun/ (e.t. 24.10.2022).
“Hızırbey Türbesi”, https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/5fc0a473fdcac104104ae3f8/Hi-
zirbey-Turbesi (e.t. 24.10.2022).
“Köyümüzün Tarihi”, http://seyhulas.com/index.php/2016/12/27/koyumuzun-ta-
rihi/ (e.t. 22.10.2022).
“Kültür v» Tabiat Varlıklarını Koruma Kanun” madde 2b, Kanun Numarası: 2863, Resmî
Gazete, 23/7/1983; Düstur, Tertip: 5, Cilt 22 s. 444.
“Kültür”, Türk Dil Kurumu Sözlüğü, , https://sozluk.gov.tr/ (e.t. 15.08.2022)
“Paşa Şeyh – Samsun”, https://www.evliyalar.net/pasa-seyh-samsun/ (e.t.
22.10.2022).
“Şeyh Madmud- Samsn”, https://www.evliyalar.net/seyh-mahmud-sam-
sun/#:~:text=Bafra'ya%2020%20kilometre%20g%C3%BCneyinde,t%C3%
BCrbenin%20tarihi%20hakk%C4%B1nda%20bilgi%20edinilememektedir.
(e.t. 24.10.2022).
“Şeyh Ören – Samsun”, https://www.evliyalar.net/seyh-oren-samsun/ (e.t.
22.10.2022).
“Şeyh Ulaş – Samsun”, https://www.evliyalar.net/seyh-ulas-samsun/ (e.t. 22.10.2022).
“Tarihi Emirza Bey Türbesini Define İçin Talan Etmişler!”, https://yenidenergene-
kon.com/1034-tarihi-emirza-bey-turbesini-define-icin-talan-etmisler/ (e.t.
22.10.2022).
TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, “Emir Mirza
Bey Türbesi”, https://samsun.ktb.gov.tr/TR-240566/emir-mirza-bey-tur-
besi.html#:~:text=Bu%20t%C3%BCrbe%2C%20Baf-
ra'n%C4%B1n%205,Hicri%2D783)%20yap%C4%B1ld%C4%B1%C4%9F%C4
%B1%20anla%C5%9F%C4%B1lmaktad%C4%B1r (e.t. 22.10.2022).

534
Redif Çeşmesi Debboy Taçlı Çeşme Şube Başı Çeşmesi

535
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR
PLANLAMA SÜREÇLERİ: BAFRA (SAMSUN) DENEYİMİ

Şehir Plancısı Büşra BÜYÜKSU1


Prof. Dr. Kübra CİHANGİR ÇAMUR2

Öz
Bu çalışma, Türkiye’de mekânsal planlama süreçlerinin orta ölçekli yer-
leşimlerin gelişime etkilerinin Bafra örneğinde incelenmesini ve Bafra kent
planlama deneyiminin Türkiye’deki kentleşme deneyimi ile benzerlik ve farklı-
lıklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Araştırmada, Türkiye’nin kentleşme deneyimi literatürde kabul gören
dönemler üzerinden ele alınmaktadır. Buna göre kentleşme ve planlama dene-
yimleri; 1) 1923-1950 ulus devletin kuruluş dönemi kentleşmesi; 2) 1950-1980
çok partili ve yine devletçi-korumacı ekonomik temellerde kentlere hızlı göçün
ve merkezi planlama anlayışının domine ettiği mekânsal izdüşümler dönemi; 3)
1980-2000 dışa açık-neoliberal ekonomi politakaların ve desantralize edilmiş
imar planlama yetkilerinin etkilerinin mekâna yansıması; son olarak da 4)
2000’den günümüze gelen ve muhafazakâr politikalarla karılan küreselleşme
süreçlerinin mekânsal talepleri dönemleri altında, öz olarak irdelenmektedir.
Her dönem ülkenin ekonomik ve politik yönelimlerinden etkilenerek şekillen-
miş, Cumhuriyetin ilanıyla başkent Ankara’da yoğunlaşan imar faaliyetleri,
1960lı yılların planlı ekonomik ve mekânsal gelişme hedeflerine paralel olarak
yeni kurumsallaşmaların ortaya çıkmasına temel oluşturmuştur. Bu dönemde
İmar ve İskân Bakanlığına bağlı İller Bankası’nın kurulmasıyla, planlama faali-
yetleri hızlanmış ve ülkeye yayılmıştır. 1960lı yıllarla başlayan ve büyük kent-

1 Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kentsel Politika Planlaması ve Yerel
Yönetimler Ana Bilim Dalı, Bafra Belediyesi, İmar ve Şehircilik Müdürlüğü, Samsun/TÜRKİYE,
busragly0@gmail.com. ORCID: 0000-0002-7586-2196
2 Gazi Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Ankara/TÜRKİYE, cca-

murster@gmail.com. ORCID: 0000-0003-0343-3306

537
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

lerde olduğu kadar, küçük ve orta ölçekli kırsal yerleşimlerin de planlama de-
neyimleriyle tanışmasını sağlayan bu süreçte, kentleşme ve planlamanın izle-
diği yollar kendi dönemlerinin vizyon ve amaçları doğrultusunda mekanı biçim-
lendirmiştir. Bu kapsamda bu araştırmanın konusunu oluşturan ve güncel du-
rumda Samsun Büyükşehir’in orta ölçekli ve TÜİK 2021 verilerine göre 142.341
nüfuslu ilçesi olan Bafra, Erken Cumhuriyet Döneminde kasaba statüsündedir
ve Kızılırmak birikinti ovasının verimli toprakları üzerinde kurulmuş kırsal bir
yerleşim yeridir.
Çalışmada yararlanılan Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Ar-
şivi’nde ulaşılabilen ilk imar planı araştırma raporuna göre, ilk imar planının
1948 yılında üretilmiş olduğu anlaşılmaktadır. 1960-1980 arasındaki kent-
leşme ve imar planlama deneyimine paralel olarak 1966 yılında imar planına
esas analitik etütler İller Bankasınca emanet usulü ile yapılmış ve ilk plan 1969
yılında onaylanmış; 1977 yılında da İller Bankasınca emanet usulü ile ilk ilave
imar planı üretilmiştir. 1987 yılında 1/1000 Ölçekli Bafra Revizyon ve İlave
İmar Planı, 1992 ise yılında Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tara-
fından 1/1000 Ölçekli Bafra Uygulama İmar Planı yapılmıştır. Bu dönemdeki
planlar ile Bafra’nın ilk sanayi temelli üretim mekânlarının plan kararları oluş-
turulmuştur.
Bafra, 2000li yıllarda Türkiye genelinde olduğu gibi üretime dayalı ge-
lişme hedeflerini bırakmış, tüketim toplumunun ve sermayenin talepleriyle
daha parçacı planlama ve saçaklanma sürecine geçiş yapmıştır. Bu son döne-
min, Bafra için ve hatta ulusal ölçekte büyük önem taşıyan tarım topraklarının
maruz kaldığı risklerin büyüklüğü temelinde özellikle değerlendirilmesi gerek-
mektedir.
Anahtar Kelimeler: Cumhuriyet Dönemi Planlama Deneyimi, Kent-
leşme, Orta Ölçekli Kentler, Tarım Toprakları, Bafra (Samsun).

1. Giriş
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin kentleşme süreçlerini ve kentleş-
meyi yönetme biçimleri farklılıklar göstermektedir. Kentleşme, endüstri dev-
rimi ile çeperlerini genişleterek yaşam alanlarını üretim mekanizmalarına hiz-
met eden toprak parçaları haline getirmiştir. Bu süreç içerisinde kırsaldan ge-
len insanlar sanayi kentlerinin çeperlerine yerleşmeye başlamış, kentin yerle-
şim makroformunu etkileyerek saçaklanmalar meydana gelmiştir3.

3Zerrin Toprak. Kentleşme ve Kent Kavramları. Kent Yönetimi ve Politikası, Siyasal Kitabevi, An-
kara 2016, s 3-4.

538
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren planlama ve kalkınma


odaklı kentsel yerleşim düzenleri oluşturulmak istenilmiştir. 1924 yılında4 Baş-
kent Ankara’da başlayan planlama çalışmaları yıllar içerisinde hızlanmış, şehir-
lerde yaşayan nüfus oranları 1927’de Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayı-
mında %24,2’den 1960lar’da %31,9’a5, 1985’te ise %50’ye, 2012’de ise %77’ye
çıkmıştır. 2012’de 6360 sayılı yeni büyükşehir mevzuatının kırsal alanları da
kentsel nüfusa dâhil etmesiyle kentsel nüfus %90 oranını geçmiştir6.

Grafik 8: Türkiye'de 1927-2016 Yılları Arasında Şehirlerde Yaşayan Nüfus


Oranları (%)

Kaynak 1: http://www.geoced.org

Türkiye’de Cumhuriyet’in kabulü ile kent planlama deneyimi dönemin


koşullarına göre şekillenmiş siyasi ve ekonomik dinamiklerle içeriği değişmiş-
tir. Türkiye Cumhuriyeti her alanda yıllar içerisinde değişim ve dönüşüm geçi-
rirken planlama disiplini de aynı şekilde bu değişim ve dönüşümleri yaşamıştır.

4 Tarihsel Gelişim, Planlama Süreci,


https://www.ankara.bel.tr/files/2022/04/06/c0e010334e8989b954e02d6fd27a8ea7.pdf
son erişim tarihi: 16.10.2022.
5 H. Musa Taşdelen, ‘’Türkiye'de Şehirleşme ve Planlı Dönemde Şehirleşme Politikaları’’, Istanbul

Journal of Sociological Studies, S. XXI, Eylül 2011, s. 171.


6 Kübra Cihangir Çamur, Doğan Dursun, Ahmet Burak Kaya, ‘’Periodic Analysis Of Urbanization

And The Effects Of Urbanization Processes On Agricultural Lands In Turkey: Erzurum (1940-
2022)’’, 2022.

539
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

Planlama süreçleri tüm kentsel yerleşimlerde olduğu gibi, Bafra ilçesinde de et-
kili olmuş, ilk planlama döneminden günümüze kadar yerleşimin gelişme he-
deflerini ve eğilimlerini yönlendirmiş, kentin bugünkü makroformuna kavuş-
masında önemli bir araç olmuştur. Bu araştırmanın konusunu oluşturan ve gün-
cel durumda Samsun Büyükşehir’in orta ölçekli ve Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) 2021 verilerine göre 142.341 nüfuslu üçüncü en büyük ilçesi olan Bafra,
Cumhuriyet’inin ilk yıllarında kasaba statüsünde, Kızılırmak akarsuyunun biri-
kinti ovasının verimli toprakları üzerinde kurulmuş olan değerli tarım toprak-
larıyla öne çıkan bir yerleşim yeridir.
Karadeniz’in Kızılırmak ile birleşimindeki verimli ova üzerine kurulmuş7
olan Bafra ilçesi yerleşim tarihinin, ören yerlerinde yapılan kazı çalışmaları so-
nucunda M.Ö 5000 yıllarına kadar geriye uzandığı anlaşılmıştır. Kızılırmak va-
disi üzerinde birçok medeniyete ev sahipliği yapan İlçe’de Hititler, Lidyalılar,
Persler, Romalılar ve Bizanslılar yerleşim alanları kurmuştur. Türklerin Ana-
dolu’ya girişi ile birlikte Bafra önce Selçuklulara devamında ise Osmanlılara ev
sahipliği yapmıştır.8 Kısaca, günümüzde orta ölçekli gelişmişlik düzeyine sahip
Bafra ilçesi, yüzyıllardır yerleşim yeri olarak farklı deneyimler yaşamış sınırla-
rını genişletmiştir.
Orta ölçekli yerleşim kavramına yönelik hem uluslararası, hem de ulusal
literatür de bu kentlerin nüfus büyüklükleri ve kentsel etkileriyle ilgili farklı
yaklaşımlar, kabuller ve tanımlar bulunmaktadır. Planlama disiplinine göre nü-
fus, ekonomik ve ekolojik özellikleri doğrultusunda yerleşimlerin orta ölçeğe
yönelik nicelik ve nitelikleri farklı anlamlar kazanmaktadır. 442 sayılı köy Ka-
nunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Kanun’a göre yerleşim gelişmiş-
likleri nüfusun büyüklüğüne göre belirlenmiştir. Ülkemiz koşullarında 6360 sa-
yılı yasaya göre 750.000 üzerindeki nüfusa sahip iller büyükşehir olarak değer-
lendirilmektedir ve ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu barındıran yerleşim
yerleri büyük ölçek kapsamındadır. Büyük kentlerin eksik taraflarını tamamla-
yan, nüfus yığılmasında önlem yerleri olan ve kaynak açısından güçlendirilmesi
yönünde eylemlere ihtiyaç duyulan yerler orta ölçekli yerleşim yerleri9 olarak
değerlendirilmektedir. Çünkü bu kentlerin gerek çevresel, gerek sosyal gerekse

7 Bafra Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Arşivi (BBİŞMA), 1/1000 Ölçekli Bafra
Uygulama İmar Planı Değişikliği ve Sayısallaştırması Raporu
8 Bafra Belediye Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Bafra Efsane Şehir, Bafra Ofset,

Bafra 2011, s.12.


9 H.Burçin Henden Şolt, ‘’Orta Ölçekli Kentler Ve Sürdürülebilir Kentsel Gelişme’’, Avrasya Sosyal

ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD), C VI/S. 10, 2019, s. 84

540
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

de ekonomik yapıları, büyük kentlere oranla sürdürülebilir kentsel gelişmenin


sağlanmasında önemli kolaylıklar sağlamaktadır10. Orta ölçekli kentler genel-
likle nüfus ölçütüne göre belirlenmekte olup 100.000 nüfuslu yerleşim bölgele-
rinden 750.000 nüfuslu11 yerleşim bölgelerine kadar olan kentler literatürde
orta ölçekli olarak değerlendirilmektedir. Tüm bunların ışığında Bafra ilçesi nü-
fus, ekonomi, sanayi, tarım ve ekoloji yönünden değerlendirildiğinde orta öl-
çekli yerleşim yeri statüsüne uymaktadır.
Bu çalışma kapsamında; Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’de ki
mekânsal planlama süreçlerinin orta ölçekli yerleşimlerde gelişime etkilerinin
Bafra örneği üzerinden incelenmesi ve Bafra kent planlama deneyiminin Tür-
kiye’deki kentleşme deneyimi ile benzerlik ve farklılıklarının ortaya konması
amaçlamaktadır.
2. Türkiye’de Mekânsal Planlama Süreçleri
Türkiye’de mekânsal planlama deneyimleri incelendiğinde cumhuriyetin
kuruluşundan günümüze kadar gelen süre içerisinde Türkiye’de planlama di-
siplini farklı vizyon ve yaklaşımların etkisinde kalmıştır. Erken cumhuriyet dö-
neminde devletçi politikalar doğrultusunda kalkınma hamleleri mekâna yansır-
ken, genç cumhuriyet döneminde sanayileşmenin türettiği orta sınıf hegemon-
yası devletçi politikaların önüne geçmiştir. Türkiye’nin şehirleşmesinde geç
cumhuriyet dönemi çok farklı bir devir açan dönem olarak da yorumlanabilir.
Devlet özelleşme hamleleri ile mekânsal kararlar üzerinden de elini çekmiş yet-
kiyi sermayenin güçlü gruplarına bırakmaya başlamıştır. Günümüz cumhuriyet
döneminde ise sermaye grupları muhafazakâr siyasal ideoloji ile koalisyon ku-
rarak Türkiye’ye çok farklı bir kentleşme deneyimi yaşatmış, şehirleşme inşaat
sektörü ile aynı şekilde görülmeye başlanmıştır.
2.1. 1923-1950: Erken Cumhuriyet Dönemi Planlama Deneyimi
Ulusal düzeyde yeniden bir anavatan mekânının12 ilanıyla birlikte Tür-
kiye’de cumhuriyet rejimi dönemi başlamıştır. Kurulan yeni devlet ekonomik
yatırımları ön plana çıkardığı yıllarda liberal deneyimlerle kamu yatırımlarına

10 Kadir Hakan Yazar, ‘’Sürdürülebilir Kentsel Gelişme Çerçevesinde Orta Ölçekli Kentlere Dönük
Kent Planlama Yöntem Önerisi’’ Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Üniversitesi, Yayımlanmış
Doktora Tezi, 2006, s. 121.
11 Umut Üzmez, ‘’ Türkiye’de Orta Ölçekli Kentsel Alanlar Sorununa Çözüm Arayışları: Zonguldak

Örneği’’, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C XIV/ S. 2, Ankara 2012, s.
130-131.
12 H. Tarık Şengül ‘’Türkiye’de Kentleşmenin İzlediği Yol Üzerine: Bir Dönemleme Girişimi’’, Kent-

sel Çelişki ve Siyaset Kapitalist Kentleşme Süreçlerinin Eleştirisi, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara
2009, s. 114.

541
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

yönelmiştir. Bu kamu yatırımları beraberin de yer seçim kararları ile de destek-


lenerek Anadolu topraklarında hızlı bir kalkınma süreci meydana gelmiştir.13
Şengül’ün (2009) de bahsettiği üzere bu ulus-devletleşme sürecinde başkentin
Ankara olması, Kamu İktisadi Teşebbüs (KİT)’lerin yer seçim kararları alması
ve Anadolu’da başlayan ulaşım ağlarının oluşturulması üç önemli mekânsal po-
litikalarını oluşturmaktadır. Nüfusu düşük yoğunlukta ki yerlerde nüfus kay-
nağı oluşturmak adına politikalarda uygulama araçlarından biri olmuştur. He-
deflediği teşebbüsleri ortaya koymak için nüfus arttırmaya yönelik politikalar
geliştirmiş ve ülke nüfusu artmaya başlamıştır. Devlet nüfusu dengeli yaymak
adına fabrika gibi bazı kamu yatırımlarını az nüfuslu yerlerde kurmuş ve İstan-
bul, Ankara gibi önemli illere ulaşım bağlantıları sağlamıştır14.
Bu dönemde kentlerde devletçi bir politika ile gelişmeler yaşanmış hem
yerel hem de bölgesel düzeyde ekonomik ve teknik anlamda mekânsal strateji-
ler üretilmiştir. Özellikle başkent Ankara’da başlayan model kent inşası deva-
mında savaş ile birlikte tahrip olan yerleşim yerlerinin düzeltilmesi ile zaman
içerisinde planlı mekânsal stratejilerin uygulanmasına dönüşmüştür.15
Devlet planlı gelişmeyi önemsemiş, bu doğrultuda hukuki zemini oluştur-
muştur. 1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı kanun ile birlikte nüfusu 2000 üze-
rinde olan yerleşim yerinde imar planı zorunlu hale getirilmiştir. Bu planlardan
beklentiler sadece salt bir toprak düzenlemesi değil sokaklardan, evlerin otu-
rumuna kadar stratejilerin de geliştirilmesidir. Ancak ilerleyen yıllarda nüfusu
20.000 kişi üzerinde olan yerlerde imar planı hazırlama zorunluluğu getirilmiş,
1950lerin sonuna doğru belediyelerin yalnız %58.25’i imar planlarını hazırla-
mıştır. Hazırlanan planlardan uygulamaya geçenlerinin oranı da bir hayli dü-
şüktür.
1923 ve 1950 yılları arasında yeni devlet, temellerini sağlamlaştırmak
adına hamleler yaparak kalkınmaya çalışmıştır. Ulus-devlet olma yolunda batılı
kalkınma stratejileri ile mekânlar üzerinde de kararlar verse de sanayinin ül-
kede başlaması ile birlikte kentlere kaynak aktarımı kısıtlanarak sanayiye akta-
rılmıştır. Her ne kadar devletçi bir uygulama gibi görünse de sanayi de aktarılan
kaynaklar bir grup bireye müdahale alanı yaratmış imar planlama süreçleri ya-
vaşlatılarak sekteye uğratılmıştır. Ne yazık ki devlet burada dengeyi kuramaya-
rak mekânda farklı farklı aktörlerin söz sahibi olmasına neden olmuştur16.

13 Şengül, age., s. 113.


14 Ensar Yılmaz-Salih Çitçi, ‘’Kentlerin Ortaya Çıkışı Ve Sosyo-Politik Açıdan Türkiye’de Kentleşme
Dönemleri’’, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C X/S. 35, 2011, s. 258-259.
15 Şengül, age., s. 113.
16 Şengül, age., s. 119.

542
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

Özünde, Türkiye’de erken cumhuriyet döneminde planlama deneyimi


adına ön plana çıkan politikalar Devletçi yaklaşımla yapılan kamu yatırımları ve
beraberinde mekânsal düzenleme uygulamalarıdır. Her ne kadar devlet kay-
naklarını kamu yararına yöneltmiş olsa da ekonomi uygulamaları sonucunda
kent planlamasın da muhalefet orta sınıfları meydana gelmiş ve ne yazık ki
planlama deneyimi ülkesel ölçekte yaygınlaşamamıştır.
2.2. 1950-1980: Genç Cumhuriyet Dönemi Planlama Deneyimi
Çok partili siyasal düzenin yeni oluşturduğu Türkiye’de yine bu siyasal
düzenin politikası ile 1950’lerin başında ülkeye gelen Marshall yardımlarının
etkisiyle Türkiye’de tarımsal faaliyet alanı genişlemiştir. Tarıma yönelik artan
talepler liberalleşmeye başlayan ekonomik zeminde zamanla modernleşmeyi
başlatmış ve kırsalda ihtiyaç fazlası emeği ortaya çıkarmıştır17. Kırsalda iş
imkânları bitmeye başlayan köylüler için bu durum kentlere çekici güç18 haline
gelmiştir. Artık köylüler büyükşehirlere doğru hızlı bir biçimde göç etmeye baş-
layarak Türkiye’nin bu dönem ve gelecek dönem kentleşme deneyimleri ortaya
çıkarmaya başlayacaktır19.
Kentlerde meydana gelmeye başlayan hızlı nüfus artışı elbette ki yeni yer-
leşim yerlerinin oluşma ihtiyacını da doğurmuştur. Göç dalgası ile birlikte gelen
insanlar kentlerde bütçelerine uygun yaşam alanlarını bulamamış böylece
kendi yaşam alanlarını yasal olmayan yollarla kentin çeperlerinde oluşturmaya
başlamıştır. Bu dönemde ülkede görülmeye başlanan gecekondu yapıları yine
geldiğimiz noktada şehirleşmede meydana gelen problemlerden biri olmuştur.
1960lı yıllar itibariyle devlet baskın bir gelişmeci politikayla sanayileşme
hamlelerini daha da ileri boyutları taşımak için çabalamıştır. Merkezi otorite bu
noktada mekânsal politikalarını geri plana atarak planlamayı yerel düzeyde
yetkilendirmeye başlamıştır. Erken cumhuriyet döneminde kendini gösteren
orta sınıf ve devletin, mekân üzerinde ki otoritesi kalkarak kentlere yeni gelen
yoksul kesimlerin kendi çözdükleri20 konut sorunları vb. gibi kentsel problem-
ler ortaya çıkmıştır. Kentlerde zamanla getto alanları ve buralarda ikamet eden

17 Şengül, age., s. 122.


18 Selma Şekercioğlu, ‘’Kentleşme ve Siyaset Türkiye’deki Evrimi Üzerine Bir İnceleme’’, İstanbul
Üniversitesi Doktora Programı Uluslararası İlişkiler Doktora Programı, s. 16 https://www.aca-
demia.edu/3362740/Kentle%C5%9Fme_ve_Siyaset_T%C3%BCrkiyedeki_Evrimi_%C3%9Cze-
rine_Bir_%C4%B0nceleme son erişim tarihi: 17.10.2022.
19 Şengül, age., s. 122.
20 Şengül, age., s. 124.

543
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

nüfus artmaya başlamış, kentler farklı sınıfları farklı siluette ki yaşam


mekânları oluşmaya başlamıştır.
Genç cumhuriyet döneminin ikinci yarısı itibariyle kentler de farklı sınıf-
ların ortaya çıkardığı çelişkiler ortaya çıkmıştır21. Bir yandan şehir planlamasını
hiçe sayan ve mekânsal düzenlemeye müdahale eden, kolay edinilebilir yaşam
alanları olan gecekondu mahalleleri diğer yandan planlama müdahalesi ile üre-
tilmiş daha zor edinilebilir ve belirli bir gelir grubuna hitap eden yaşam alanları.
Gelinen bu nokta da ise bu dönemki planlama deneyiminde devletin otorite
kaybı yaşadığını ve orta sınıfın hegemonyasının kaybolduğunu söylemek müm-
kündür22.
Otorite yoksunluğunu fark eden devlet önünü alamadığı yoksul yerleşim-
leri kentlere kazandırmaya karar vermiş bu doğrultuda yetkisini kullanarak yol,
su, elektrik gibi altyapı ve üstyapı elemanlarını gecekondu mahallelerine ulaş-
tırarak buralarda yasallaşma süreci başlatmıştır. Bu kaçak yapılardaki mülkiyet
hakkına dönüşmüş şartları iyileşen yoksul kesim genç cumhuriyet döneminin
sonlarına doğru orta sınıf olmaya başlamıştır23. Onlar artık yeni çok partili Tür-
kiye siyaset sisteminde rol sahibi olarak üzerine oy amaçlı politikalar geliştiri-
len yeni bir kesim haline gelmiş ve yine günümüz kentleşmesine kadar gelen
farklı bir problem olmuştur.
Geride bıraktığı dönemde devletçi politikalar ile mekânsal yaklaşımlar
sunan merkezi otorite, yeni çok partili siyasal düzende liberal yaklaşımlarla nü-
fusun kırdan kente göçmesine neden olmuştur24. Bu dönemde daha pasif
mekânsal politikalar üretilen Türkiye’de, mekân siyasette ki ve ekonomide ki
değişimlerle şekillenerek kentlerde yeni yoksul kesimler meydana gelmiştir.
2.3. 1980-2000: Geç Cumhuriyet Dönemi Planlama Deneyimi
Günümüz popüler kentsel politikalarının tohumunun atıldığı bir dönem
olarak ortaya çıkan 1980li yıllar yeni siyasal dengeler ve ekonomik yapılanma-
ların oluştuğu zamanlardır. Bir önceki dönemden emek gücünün kentte kendini
gösterdiği görülmüş ancak yeni açılan dönemde sermaye sahipleri kentte gü-
cünü göstermeye başlayacaktı. Kendine hegemonya yaratmaya başlayan ikti-
sadi güçler geç cumhuriyet dönemi kentleşme deneyimini etkileyen başrol bir

21 Şengül, age., s. 125.


22 Şengül, age., s. 126.
23 Şengül, age., s. 128-130.
24 Yılmaz-Çitçi, agm., s. 261.

544
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

sınıf olmuştur. Sermayenin müdahale ettiği mekânlar da kapitalizm haliyle kar


elde etme amacı doğmaya başlayacaktır.25
Bu dönemin oluşmasını etkileyen şüphesi temel unsurlar bulunmaktadır.
Bunlar ekonomi de özelleşmenin önünü açan 24 Ocak Kararları, kentlerde mey-
dana gelen dengesiz nüfus artışı ve barınma sorunu ve küresel arenada yaşanan
bunalımın yeniden dağıtılması26.
Askeri darbenin başlattığı bu dönem ile birlikte yeni siyasal düzende as-
keri yönetim kentlerde sermayenin önünü açan ilk otorite olmuştur. Hizmetler
yerel yönetimler tarafından kar odaklı üretilmeye başlanmış olup sosyal nite-
likli hizmetlerden vazgeçilmiştir27. Yine bu yıllarda asker belediyeleri ve karar
organlarını dağıtmış tek karar organını kendisi haline getirmiştir. Haliyle kent-
lere merkezi otoriteden başka müdahale eden güç ve yetki bulunmamaktaydı.
Devamında gelen 24 Ocak Kararları ile ekonomide yeni bir dönem başlamış
devlet iktisadi yönden daha pasif bir yol çizmeye başlamıştır.
Diğer yandan siyasette ki oy rantı arayışı ile kentlerde ciddi manada alt-
yapı çalışmaları başlamış sanayi haricinde hizmet ve yapı sektöründe kente ya-
tırımlar yaparak seçmenler kazanılmaya çalışılmıştır. Tabi ki bu sürecin pay-
daşlarının başında özel firmalar ve şirketler gelmekteydi28. Toprakta üzerinde
rantı keşfeden yeni liberal düzen Türkiye’yi yeni bir kent deneyimi içine sok-
muştur. Özellikle önceki dönemin ortalarından itibaren başlayan gecekondu
mahallelerine karşı yatırım düşüncesi sadece siyasetçilerin değil sermayedar-
ların da ilgisini çekmiştir.
1990lara kadar İstanbul, Ankara ve İzmir gibi kentlerin Büyükşehir sta-
tüsü kazanması ile birlikte nüfus artış hızları binde 54,5 seviyelerine kadar yük-
selmiştir. Devam eden süreçte bu hız düşse de nüfus her geçen gün artmaya de-
vam edecekti. Buralarda nüfusun artması ve konut talebinin daha da yüksel-
mesi neoliberal sermayedarların dikkatini çekmiş ve kısıtlamasız bir biçimde
özel yatırımlar yapmasına vesile olmuştur29.
1923 yılından beri tespit edilen gelir sınıfları artık küçük, orta ve büyük
ölçekli sermaye grupları olarak değişim gösterecekti. Bu sermaye grupları çap-

25 Şengül, age., s. 137-138.


26 Şekercioğlu, agm., s. 24.
27 Şekercioğlu, agm., s. 25.
28 Şekercioğlu, agm., s. 25.
29 Hakan Arslan, ‘’Türkiye’nin Kentleşme Sürecinde Konut Politikalarının Evrimi’’, Akademik Ba-

kış Dergisi, S.40, Ocak-Şubat 2014, s. 10.

545
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

ları doğrultusunda yerleşim yerlerinde kar elde etmek için bazen prestijli pro-
jeler bazen de daha minimal ama kazanç getiren projeler üreteceklerdi. Özel-
likle devletin de küreselleşe furyasından nasibini almasıyla metropol kentler
üretme isteği büyük ölçekli sermaye grupları için çok iyi bir gelir kapısı olacaktı.
İstanbul en başta olmak üzere büyük kentler gayrimenkul sektörünün esare-
tinde kalmış şantiye alanları30 olacaktı. Daha öncesinde yoksullar tarafından
kentlerde meydana gelmiş olan getto (gecekondu) alanları bu dönemde serma-
yedarlar tarafından zengin gettolarını31 üretecekti. Yani bakıldığında kentte
etki sahipleri de artık değişmişti.
1980li yıllar itibariyle kentler önceki askeri yönetimin devamında ise ser-
maye gruplarının varlığını ispatladığı mekânlar haline gelmişti. Bu dönemin
ekonomi politikalarında bir kaynak haline kentsel toprak özellikle konut sektö-
ründe ki ivmeli çıkışla kentleşmeyle rant denen kavramı bir daha ayrılmamak
üzere yan yana getirmişti. Şüphesiz Türkiye’de her kentsel deneyim dönemleri
öncekinden bir iz taşır sonrakine bir iz bırakırdı ancak geldiğimiz süreçte bu
dönemin izleri daha uzun yıllar Türkiye’nin kentsel deneyim ve üretimlerini et-
kileyecek gibi görünmektedir.
2.4. 2000 Yılından Günümüz Cumhuriyetinde Planlama Deneyimi
Yeni yüzyıla kadar gelen süreç içerisinde görüldüğü üzere kentler ve ge-
lişimleri siyasal ve iktisadi ideolojilerden çok net şekilde etkilenmiştir. Kentle-
rin kaderleri o dönem içerisinde ki siyasal ve iktisadi politikalardan meydana
gelmiştir. Gelinen nokta da ise birçok krizi, karışıklık ve baskı ortamını, kal-
kınma ve en önemlisi de ulus devlet olma süreçlerini geride bırakan Türkiye
planlama deneyimi 21. yyda benzeri görülmemiş çok farklı bir koalisyonun et-
kisi ile günümüz kentlerini üretecekti.
Gencer (2018) eserinde, muhafazakâr düşünce yapısının liberal yakla-
şımlarla uzun yıllardır koalisyon içerisinde olduğunu ve bu dönemin en katıksız
şekilde bu birlikteliğin mekâna yansımalarının görüldüğü dönem odluğunu be-
lirtmektedir. Dönemin siyasal iktidarının üretimden kendini çekerek özelleştir-
meye hız kazandırmasıyla32 şüphesiz ki ülkede inşaat sektörü de ivme kazan-
mıştır. TÜİK verilerine göre 2001 yılında 161.920 yapıya, 2014 yılında
1.031.754 yapıya ve 2021 yılında ise 721.259 tane yapıya ruhsat verilmiştir.
Yani ülkede konut inşasında artış başlamış hatta stok fazlası olma durumuna da

30 Arslan, agm., s. 11.


31 Şengül, age., s. 139.
32 Gencay Serter, ‘’2002 Sonrası Dönem: Neoliberal Muhafazakâr Hegemonya’’, Muhafazakâr Ken-

tin İnşası, Notabene Yayınları, İstanbul 2018, s. 224.

546
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

geçmiştir. Şüphesiz ki bu sürecin uygulama araçlarından biri de 80lerde kuru-


lan Toplu Konut İdaresi (TOKİ) olmuş 2000lerden sonra kurum konut dâhil bir-
çok farklı kullanım amaçlı yapılan inşaatında uygulayıcı olmuştur. Devletin doğ-
rudan yetkisi altında bulunan TOKİ kimi yerde prestijli projeleri ile kimi yerde
ise daha mütevazı projeleri ile kentsel dönüşüm ve yenileme ile kentlerde plan-
lamaya yön vermiştir.
Bu dönemin bir diğer öne çıkan planlama deneyimi ise neoliberal-muha-
fazakâr koalisyonun en temel stratejisi olan kentsel dönüşümdür33. Sermayenin
bu kentsel uygulama aracı ile mekânda somut bir şekil aldığı dönem de denile-
bilir. Şehir içlerinde gecekondu yapıları dönüşüme uğrarken çeperlerinde ise
daha ulusal boyutta projeler mekansallaşmaktadır. Bu projeler ile marka kent,
markalaşma gibi küresel kentlere hitap edecek vizyonlar geliştirilmeye çalışılsa
da hem kent için de hem de kent çeperlerinde meydana gelen prestijli projeler
ile zamanla sınıf gruplarının mekân üzerinde ayrışması da deneyimlenmiştir.
Şehirciliğin temel ilkelerinden olan herkes için erişilebilir yaşam alanları oluş-
turmak özünde görülmemeye başlanmıştır. 1980lerden itibaren iyileştirmek
için müdahale edilen getto alanları tekrar oluşmaya başlamıştır.
Kentlerde üretilen prestijli projelerin başında hızla yükselen alışveriş
merkezleri gelmektedir. Kentliler için yeni sosyalleşme ve ihtiyaç görme
mekânları olan bu yerler insanların tüketim alışkanlığını tüketim bağımlılığına
çevirmiştir. Tüketime karşı artan bu cazibe dolayısıyla bu dönemde kentleri bi-
rer tüketim mekânları haline getirmiştir. İnsani ölçeklerden çok büyük olan bu
mekânlar tüketime yönelik servis sunan ve servis sağlayan yerlerin bir arada
bulunuşu ile hem eğlence hem kültürel hizmetleri de sunması ile kentlerde ca-
zibe noktaları haline gelmiştir34. Dolayısıyla planlamanın temel amaçlarından
biri olan tüm kentliye hitap edecek açık kamusal alan üretimlerine olan talepler
yerini sınıflaşmanın daha belirginleştiği kapalı ve insanüstü büyüklükte ki
mekân taleplerine bırakmıştır. Süreç içerisinde bu yeni toplanma yerleri kent-
lere özgü yerel özgünlükler35 içeren meydan, park gibi kentteki her kesimden
insanı bedelsiz bir araya toplayan mekânlarını arka plana atarak tüketim
mekânı denen kavramı bu dönemin planlama deneyimi olarak ortaya çıkarmıştır.
1980lerde ekonomiye yöne veren sermayenin liberalleşmesi ile başlayan
süreç 2000lerden sonra muhafazakâr siyasi ideoloji ile birleşerek Türkiye’ye

33 Serter, age., s. 215-218.


34 Ebru Çetin, ‘’Kentsel Yaşamda Tüketim Mekânlarının Dönüşümü: Alışveriş Merkezleri’’, Sosyo-
loji Dergisi, S. XXIII- XXIV, 2011, s. 66.
35 Çetin, agm., s. 67.

547
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

yeni bir planlama deneyimi yaşatmıştır. Bu birliktelik doğrultusunda inşaat


sektöründe ki artış, kentsel dönüşüm kavramının mekansallaşması ile kentlinin
yaşam alışkanlıklarının değişmesi yeni yüzyıl Türkiye kentleşme serüveninin
söz sahipleri olmuştur.
3. Mekânsal Planlama Süreçlerinin Bafra Üzerine Yansımaları
Kızılırmak nehrinin biriktiği verimli toprakların oluşturduğu geniş bir
delta alanı36 üzerine kurulmuş olan Bafra ilçesi yerleşim tarihinin M.Ö. 5000li
yıllara37 kadar vardığı belirtilmektedir. Bu kadar eski tarihe ve potansiyellerine
bakıldığında, Bafra için yüzyıllar boyunca Asya ve Avrupa arasında geçişleri ko-
laylaştıran, birçok insana uygun barınma koşulları sunan yerleşim yeri oldu-
ğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Günümüzde halen kazı çalışmaları devam
eden ilk Tunç Çağı’nın Geç Kalkolitik döneminin izlerini bulunduran İkiztepe
höyüğü38 ilk yerleşim örneklerinden biridir. Arkeolojik kazılar sonucunda M.Ö.
3000li yıllara dair kalıntılar çıkan Höyüğün yanında yine İlçe’nin farklı noktala-
rında bugün Arkeolojik Sit Alanı olarak belirtilen Beylik Köy Höyüğü, Böğürtlen
Höyüğü39 gibi eski çağ yerleşim kalıntıları bulunmaktadır.
Milattan sonraki süreçlerde sırasıyla Roma İmparatorluğu, Bizans İmpa-
ratorluğu, Selçuklu İmparatorluğu, Moğol İmparatorluğu, Bavra Beyliği, Osman
İmparatorluğu ve günümüzde de Türkiye Cumhuriyet’i Devleti40 sınırları içeri-
sinde bulanan bir yerleşim yeri olmuştur. Bafra’nın yerleşim tarihi çok eskiye
dayansa da bu yerleşimler organik şekilde, ihtiyaçlar doğrultusunda, kısa veya
uzun vadeli düzensiz ve dağınık yer seçimleri olacak şekildedir. Bu başlık ile
birlikte İlçe’nin planlı mekânsal gelişimine değinilecektir.
3.1. Ulus Devletin Kuruluş Döneminde Bafra’da Planlama (1923-
1950)
Yeni devletin kurulması ile birlikte ülke de topyekûn bir kalkınma süreci
başlamış, savaşın meydana getirdiği zararların ortadan kaldırılması amaçlan-
mıştır. Erken cumhuriyet dönemi olarak belirtilen bu yıllarda üst başlıklarda da
belirtildiği üzere; ulus-devletleşme sürecinde ülkede mekânsal planlama çalış-
maları da başlamıştır. 1920’li yıllarda Ankara’da başlayan bu çalışmalar 1948
yılında Bafra için de uygulanmıştır. İlçe’nin ilk planı 1/2000 Ölçekli Bafra Kat’i

36 Mert Küçük, ‘’Bafra İlçesinin Coğrafyası’’, Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ya-
yımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Karabük 2018,s. 17.
37 https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-Tarihi, son erişim

tarihi: 25.10.2022.
38 https://samsun.ktb.gov.tr/TR-216806/ikiztepe-hoyugu.html, son erişim tarihi: 26.10.2022
39 https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-Tarihi
40 Bafra Belediyesi Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, age., s. 12

548
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

İmar Planı adı ile Y. Mimar Reşat Akıncılar tarafından hazırlanmış41 ve uygula-
maya konulmuştur.

Şekil 1: 1948 yılında Y. Mimar Reşat Akıncılar tarafından üretilmiş olan


1/2000 Ölçekli Bafra Kat'î İmar Planı

Kaynak 2: Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Arşivi (BBİŞMA), 2022

Bu plan çalışması 1994 yılı için 50 yılık bir hedef kapsamında hazırlanmış
olup 26.000 nüfus projeksiyonu öngörülmüştür. Planın onaylandığı dönem yer-
leşimin TÜİK verilerine göre nüfus sayısı 11.309 kişi ile 13.822 kişi arasındadır.
1994 yılına gelindiğinde ise ilçe merkezinin nüfusu 65.600 kişi ile 83.733 kişi42
arasında bir değerdir. Plan öngörülü olma noktası nüfus sayımları açısından
pek başarılı olamamıştır.

41 İller Bankası Şehircilik İşleri Müdürlüğü, Bafra İmar Planına Esas Olacak Ön Çalışma (Analitik
Etütler), İller Bankası 1966. s.23.
42 TÜİK Genel Nüfus Sayımları Verisi, https://biruni.tuik.gov.tr/nufusmenuapp/menu.zul, son

erişim tarihi: 15.10.2022

549
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

Grafik 2: 1927-1950 Yılları Arasında Bafra İlçesi Merkez Yerleşim Nüfus Değişimi
15000 13822
Nüfus Değerleri (Kişi)

10947 11309
10260
10000 8182

5000

0
1927 1935 1940 1945 1950

Yıllar
Kaynak 3: TÜİK Genel Nüfus Sayımları verileri doğrultusunda yazarlar tarafından ha-
zırlanmıştır, 2022

Planda ki mekânsal kararlara gelindiğinde ise plan sınırı kentin güney-


doğu girişinden başlayıp kuzey ve batı eksenli devam etmektedir. Planda 203
ha alanı43 kaplayan makroform, bugünkü kentin güneybatısında bulunan me-
zarlık alanı, batısında kuzey güney eksenli uzanan Kızılırmak su birikintisi, Si-
nop Samsun Karayolu kuzeyinden geçen Atatürk Bulvarı ile kentin kuzeyine bo-
yunca oluşmuştur.

Şekil 2: Kat’î İmar Planı ile İlçe’nin Güncel Uydu Haritası Görüntüsünün
Çakıştırılması

Kaynak 4: Google uydu haritasından alınan görüntü ile BBİŞMA’dan alınan planın ça-
kıştırılması sonucu yazarlar tarafından üretilmiştir, 2022

41 İller Bankası Şehircilik İşleri Müdürlüğü, age., s.23.

550
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

Planda üretilen mekânsal kararlar incelendiğinde ise yerleşimin güney ve


doğudaki tepe yamaçları gelişme alanı olarak belirlenmiş olup resmi kurum, ti-
cari, sanayi, pazar yeri, yeşil alan, spor alanı ile kültürel ve sosyal hizmet alan-
ları gibi kullanımlar belirlenmiştir. Tütüncülük faaliyetleri ile ön plan çıkan
İlçe’de tarımı daha aktif hale getirmek adına planda üretim ve pazar alanları da
oluşturulmuştur. Bu yönüyle dönemin ülkesel kalkınma hareketlerinin ve bun-
ların mekâna yansımasının somut bir örneği de bu şekilde Bafra’da gözlemlen-
mektedir. Mahalleler arası yeşil akslar oluşturulacak dönemin planlama dene-
yimlerinin yine yansımaları görülmektedir. Planda 17.00 metre ile 9.5 metre
arasında değişen 4 kademeli yollar düzenlenmiştir. Mevcut hükümet meydanı
yerinde korunarak çevresi resmi kurum alanları, ticari alanlar, dini ve kültürel
tesis alanları ile organize edilmiştir. Bu alanlar aynı zamanda İlçe’de yaşayan
insanların buluşma ve toplanma noktaları olacak hatta günümüz Cumhuriyet
Meydanı’nı oluşturacaktı.
Yeni devletin bir diğer politikası ise fabrikalar kurarak özellikle kır ve
kent arasındaki nüfusu dengeleyebilmekti. Bu doğrultuda ilçede bulunan ke-
reste fabrikasının güneyi üretime dayalı sanayi alanı olarak belirlenmiştir.
İlçe’de Alaçam Caddesi üzerinde planlanan Kız Sanat Enstitüsü, ülkenin
eğitimde ki kalkınmalarının mekâna bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
Genel hatlarıyla plan politikaları değerlendirildiğinde konut alanına bağlı değil
sosyal ve diğer altyapı fonksiyonlarına bağlı bir gelişme planlanması, mevcut
tarımsal potansiyelin değerlendirilmesi, mevcut tesislerin korunarak yerleşime
daha da fazla kazandırılması gibi kararları içermekte olup imar planı devletçi
kısmen de halkçı bir politika ile üretilmiştir.
3.2. Kentlere Hızlı Göçün ve Merkezi Planlama Anlayışının Bafra’ya
Etkileri ve Planlama (1950-1980)
Kentlerde artan yatırım faaliyetlerin sonucu olarak kırsal kesimlerden
yoğun göçler başlamıştır. Özellikle tarıma yönelik makinalaşma ve insana olan
ihtiyacın azalması buralarda emek fazlalığını oluşturmuş, yerli kırsal halkı kent-
lere yönlendirmiştir. Sürecin doğal bir sonucu olarak göçle kente gelen yoksul
halk başta barınma ihtiyacı olmak üzere diğer ihtiyaçlarını da karşılayamamış-
tır. Bu yüzden insanlar kendi yaşam alanlarını gecekondu adı verilecek olan ev-
lerle bu dönemde oluşturmaya başlamıştır. İlerleyen yıllarda merkezi otorite-
nin de bu durumu iyi analiz edememesi kentlerde yasal olmayan bu sağlıksız
yapıların hızla artmasına göz yummuştur. Türkiye’nin bu dönem kentleşme de-
neyimi elbette Bafra’da da kendini göstermiş 1967 yılında mimar-şehir plancısı

551
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

Tuğrul Akçura tarafından hazırlanmış İller Bankası tarafından onaylanmış olan


1/2000 ve 1/1000 Ölçekli Bafra İmar Planı44 yürürlüğe girmiştir.
Şekil 3: Mimar-Şehir Plancısı Tuğrul Akçura tarafından üretilmiş olan 1/2000 Ölçekli
Bafra İmar Planı

Şekil 3: Mimar-Şehir Plancısı Tuğrul Akçura tarafından üretilmiş olan


1/2000 Ölçekli Bafra İmar Planı

Kaynak 5: BBİŞMA, 2022

44 BBİŞMA, 1/2000 ve 1/1000 Ölçekli Bafra İmar Planı

552
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

Grafik 3: 1955-1980 Yılları Arasında Bafra İlçesi Merkez Yerleşim Nüfus


Değişimi
60000
50213
Nüfus Değerleri (Kişi)

50000
40000 34288
28950
30000 26239
20759
17557
20000
10000
0
1955 1960 1965 1970 1975 1980
Yıllar

Kaynak 6: TÜİK Genel Nüfus Sayımları verileri doğrultusunda yazarlar tarafından ha-
zırlanmıştır, 2022

Plan çalışmasının onaylandığı dönem yerleşimin TÜİK verilerine göre nü-


fus sayısı 26.239 kişi ile 62.030 kişi arasındadır. Geri de bırakılan döneme ba-
kıldığında ise nüfus giderek artmaya devam etmiştir.
Planda ki mekânsal kararlar incelendiğinde ise kentin 1923-1950 yılları
arasında geçirdiği sürece göre makroformun da büyüme gözlemlenmiş yani
kent sınırları büyümüştür. Sinop-Samsun Karayolu açılan ve yerleşimi doğu
batı ekseninde bölen bu yol boyunca yerleşim sınırları dayanmıştır. Kızılırmak
ve civarı kamuya kazandırılmış turistik tesisler ve dinlenme yerleri olarak fonk-
siyon kazandırılmış batı ekseninde ki sınırda bu alana kadar genişletilmiştir.
Karayolu güneyine ve kentin güney çeperine gelişme alanları önerilerek sınırlar
genişletilmiştir.

553
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

Şekil 4: 1/2000 Ölçekli İmar Planı ile İlçe’nin Güncel Uydu Haritası Gö-
rüntüsünün Çakıştırılması

Kaynak 7: Google uydu haritasından alınan görüntü ile BBİŞMA’dan alınan planın ça-
kıştırılması sonucu yazarlar tarafından üretilmiştir, 2022

Bir önceki plan döneminden gelen kararlar doğrultusunda kente yeni ka-
musal, ticari, konut, sosyal donatı alanları kazandırılmış dönemin Türkiye’sinin
yaşadığı süreci geçirerek kente hızlı göçler başlamıştır. Yeni gelen nüfus elbette
ki kentte yeterli barınma alanı bulamamış ve Şekil 4’te de görüldüğü üzere kent
çeperlerine kadar sağlıksız konut alanları üretmiştir. Bu plan ile kompakt şe-
kilde konumlanmış mevcut yerleşim alanları civarına yeni gelişme alanları öne-
rilerek nüfusun daha da büyüyeceği öngörülmüştür. Ancak Türkiye gibi
Bafra’da bu dönemde -günümüzde hala izlerini taşıyacak- yasal olmayan gece-
kondu yapıları ile tanışmıştır.

554
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

Şekil 5: 1/2000 ve 1/1000 Ölçekli Bafra İmar Planı için Mimar-Şehir


Plancısı Tuğrul Akçura tarafından hazırlanmış 1/5000 Ölçekli Bafra Arazi Kul-
lanımı Haritası

Kaynak 8: BBİŞMA, 2022

Bu plan çalışması ile kentte mevcut sanayi alanı genişletilerek çeperlerin-


deki tarım alanlarına kadar büyümesine karar verilmiştir. Genel hatlarıyla plan
kararlarında belirtilen yeni gelişme alanları tarımsal nitelikli alanlar üzerine
kadar genişletilmiştir. Bafra’da da tarım topraklarına olan yerleşme baskının bu
plan ile başladığı söylenebilir.
Belirtilen kararlara ek olarak kente bu plan ile yeni kamusal açık alanla-
rın, sosyal ve kültürel alanlar ile yeşil alanları kazandırılarak sosyal altyapının

555
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

güçlendirilmesi sağlanmıştır. Planda mahalle birimleri oluşturularak yerleşi-


min her kesiminden bireylerin altyapıya ulaşabilmesi sağlanmak istenmiştir.
Bu mahalle birimleri erişilebilir parklar, eğitim alanları ve ticari alanlar ile güç-
lendirilmiştir. Türkiye’nin de kamu yararına yönelik plan kararları ürettiği bir
dönemde Bafra’da bu misyondan etkilenmiştir. Genel hatlarıyla plan politika-
ları değerlendirildiğinde yeni gelişme alanlarının tarım alanlarına doğru geniş-
letilmesi, mevcut sanayi ve ticari alanlarının korunarak büyütüldüğü ve bu
alanlara erişimin sağlanması ve kamusal açık alanların arttırılmasına yönelik
kararlar içermektedir.
3.3. Neoliberal Ekonomi Politikaları Döneminde Bafra’da Planlama
(1980-2000)
Ülkede askeri darbe ile başlayan 1980li yıllar şüphesiz günümüz kent
planlama vizyonunun da temellerinin atıldığı bir dönemdir. Darbenin ardından
yeni hükümetin 24 Ocak kararları ile mevcutta ki liberal ekonomiyi tam anla-
mıyla özel sektöre bırakarak Türkiye’de mekânın şekillenmesi de sermayenin
yönetimine geçmiştir. Kentler sermaye için rant yerleri haline gelmiş ve ülkede
prestijli insanüstü ölçeklerde ki projeler üretilmeye başlanmıştır. Bunların ya-
nında TOKİ’nin de kurulmasıyla alt gelir grubuna yönelik konut üretimleri de
başlamıştır. Ayrıca 1985 yılında yayınlanan İmar Kanunu ile plan hazırlama ve
onaylama yetkisi yerel yönetimlere geçerek kentlerde hızla artan planlama ça-
lışmaları başlamıştır. Türkiye’nin bu dönem kentleşme deneyimi elbette geride
kalanlar gibi Bafra’da yine kendini göstermiş. Önce 1987 yılında şehir plancısı
Engin Erkin tarafından hazırlanmış Bafra Belediyesi tarafından onaylanmış
1/5000 ve 1/1000 Ölçekli Bafra Revizyon+İlave İmar Planı45 yürürlüğe girmiş
ancak bu plan daha sonra iptal edilmiştir. Devamında ise 1992 yılında Bafra Be-
lediyesi ve şehir plancısı Nur Meral Aydıner tarafından hazırlamış Bahçeler ve
Kavakpınar mahalleleri için 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği46
iptal edilen 1987 planını üzerinden hazırlanarak onaylanmıştır. Günümüzde
1992 planları mülga plan niteliğindedir.

45 BBİŞMA, 1/5000 ve 1/1000 Ölçekli Bafra Revizyon + İlave İmar Planı


46 BBİŞMA, 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği

556
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

Şekil 6: Şehir Plancısı Engin Erkin tarafından üretilmiş olan 1/5000 Öl-
çekli Bafra Revizyon+İlave İmar Planı

Kaynak 9: BBİŞMA, 2022

Şekil 7: Bafra Belediyesi ve Şehir Plancısı Nur Meral Aydıner tarafından


Bahçeler ve Kavakpınar Mahalleleri için üretilmiş olan 1/1000 Ölçekli Bafra Uy-
gulama İmar Planı Değişikliği

Kaynak 10: BBİŞMA, 2022

557
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

Bahsi geçen plan çalışmalarının onaylandığı dönem yerleşimin TÜİK ve-


rilerine göre nüfus sayısı 53.482 kişi ile 83.733 kişi arasındadır. Ancak 1995
yılına ait nüfus verilerine ulaşılamamıştır. Geri de bırakılan döneme bakıldı-
ğında ise nüfus bu dönemde giderek artmaya devam etmektedir.

Grafik 4: 1985-2000 Yılları Arasında Bafra İlçesi Merkez Yerleşim Nüfus Deği-
şimi
100000 83733
Nüfus Değerleri (Kişi)

80000 65600
60000 53482

40000
20000
0
1985 1990 2000

Yıllar
Kaynak 11: TÜİK Genel Nüfus Sayımları verileri doğrultusunda yazarlar tarafından
hazırlanmıştır, 2022
*1995 yılına ait nüfus verilerine ulaşılamamıştır.

1989 yılında hazırlanmış ancak daha sonrasında iptal edilmiş olan plan
mülga 1969 planı üzerinden üretilmiş olup 1992 yılında üretilen imar planı de-
ğişiklikleri de 1989 yılı planı üzerinden hazırlanmıştır. Bu sebepten çalışmada
iptal olmuş olan 1989 planına değinilmiştir. Planın iptal gerekçesine dair arşiv
kayıtlarından bir belgeye ulaşılamamıştır.
Revizyon ve ilave imar planı (1989) incelendiğinde 1969 yılı imar planına
göre kent çeperleri genişletilmiş ve makroform daha önce de belirtildiği üzere
tarım alanları üzerine kadar büyütülmüştür. Planda en göze çarpan gelişme Si-
nop-Samsun karayolu güneyinde kısmen başlamış olan yerleşim dokusunun
daha da güneye kadar iletilerek gelişme alanı olarak önerilmesidir. 1992 yılı
plan değişikliklerinde bu genişleme sınırı güneye doğru daha da büyümüş olup
ayrıca alan kullanım kararlarında da değişiklikler yapılmıştır. Bu gelişmelere ek
olarak 1989 planında ayrıca kuzeydoğu ve kuzey batı eksenlerinde de kentin
büyümesi önerilmiştir.

558
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

Şekil 8: 1989 yılında hazırlanmış 1/5000 Ölçekli İmar Planı ile İlçe’nin
Güncel Uydu Haritası Görüntüsünün Çakıştırılması

Kaynak 12: Google uydu haritasından alınan görüntü ile BBİŞMA’dan alınan planın
çakıştırılması sonucu yazarlar tarafından üretilmiştir, 2022

1989 yılında hazırlanan imar planı önceki planda ki eksik görülen sosyal
donatı ve yeşil alan miktarının daha çok kentsel standartlara göre düzenlenmiş
halidir. Yeni plan ile kent merkezinde ki faaliyetler daha yoğunlaştırılmış olup
mahalle birimlerinin hizmet çaplarına da dikkat edilmiştir. Her mahalle birimi
içerisinde erişilebilir eğitim, sağlık, ticari, yeşil ve sosyal altyapı alanları kurgu-
lanmıştır. Liberal ekonomide ki özelleşme yönelimlerinin aksine plan rapo-
runda47 belirtildiği üzere bu plan ile hazineye ait yerlerin kamusal amaçlı olarak
kullanılmasına dikkat edilmiştir. 1969 planı ile benzer özellikler gösteren bu
planda üretim alanları da korunmuş işletmeden satışa kadar alanlar önerilmiş-
tir.
1989 planının iptal edilmesi ile 1969 yılı planı tekrar uygulamaya kon-
muş buna ek olarak yerleşimin güneyini oluşturan Kavakpınar ve Bahçeler ma-
hallelerin ilave planlara ve plan değişikliklerine gidilmiştir. Bu plan ile 1980-

47 BBİŞMA, 1/5000 ve 1/1000 Ölçekli Bafra Revizyon + İlave İmar Planı

559
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

2000 Türkiye kentleşme vizyonu Bafra’ya da yansımıştır. 1992 planlarında


1989 yılı plan kararlarına kıyasla; mahalle birimleri bozulmuş özellikle park
eğitim tesisi gibi kamuya ait yerler konuta dönüştürülerek yoğunluk arttırılmış-
tır. Açık yeşil alanlar gibi kullanımlar tarımsal niteliği korunması gereken ve-
rimli alanlar üzerine oluşturulurken otopark gibi alanlar ticari ve konut alanla-
rına dönüştürülmüştür. Kısaca, Türkiye gibi Bafra’da da inşaata dayalı kent bü-
yümesi dönemi başlamıştır.
Türkiye’nin birçok farklı süreci yaşadığı ve bunlarında mekâna yansıdığı
bir dönemi oluşturan 1980 ve 2000 yılları arasında neoliberal politika kararları
Bafra’da da elbette etkisini göstermiştir. Bu dönem Bafra için iki ayrı bölüm ola-
rak ele alınabilir. 1980 ve 1990 yılları önceki dönemin daha çok izlerini taşıyan,
kentli için kamu yararı adına plan kararlarının alındığı bir süreç iken 1990 ve
2000 yılları arası dönem ise özellikle belediyelerin plan yapma ve onaylama
yetkisini kazanmasıyla sermayeyi büyütme amaçlı, gelir getirebilecek plan ka-
rarlarının verildiği süreci içermektedir. Dolayısıyla bu dönemde -aynı Tür-
kiye’nin deneyimlediği gibi- kentleşme de kamu yararı yerini bireysel yarara
bırakmaya başlamış ve gelecek yılların ön izlemesi olacaktı.
3.4. Muhafazakârlaşma Döneminde Bafra’da Planlama (2000-Günü-
müz)
1980’li yıllarda askeri yönetim ve liberalleşmenin etkisinde olan Tür-
kiye’de 1990’larda ciddi bir ekonomik buhran dönemi başlamış sermaye grup-
ları büyümeye çalışırken ülke siyasi ve ekonomik anlamda zor zamanlardan
geçmekteydi. Yeni yüzyıl ile birlikte siyasi otoritenin el değiştirmesiyle elbette
ki Türkiye kentleşmesinde yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönemde Türkiye
kentleşmeyi inşaat sektörüne bağlamış ve mekânlar hem de ekonomi hızla ge-
lişmeye başlamıştır. Liberal politika ile muhafazakâr görüşün koalisyon halinde
kararlar verdiği bu dönemde üretim mekânları yerini tüketim mekânlarına bı-
rakacaktı. TOKİ’nin kentsel dönüşüm uygulamasıyla kentlerde etki sahibi ol-
duğu da gözlemlenmektedir. 2000 yılından günümüze kadar olan süreçte Bafra
için 2018 yılında Erkan Uçar ve Nur Meral Aydıner tarafından hazırlanan Sam-
sun Büyükşehir Belediyesi tarafından onaylanan 1/5.000 ve 1/1.000 Ölçekli
Bafra Uygulama İmar Planı Değişikliği ve Sayısallaştırması hazırlanmış48 ve uy-
gulamaya konmuştur. Günümüz de İlçe’nin güncel imar planı bu plan olmakta-
dır.

48 BBİŞMA 1/1000 Ölçekli Bafra Uygulama İmar Planı Değişikliği ve Sayısallaştırması Raporu

560
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

Şekil 9: Erkan Uçar ve Nur Meral Aydıner tarafından üretilmiş olan


1/1000 Ölçekli Bafra Uygulama İmar Planı Değişikliği

Kaynak 13: BBİŞMA, 2022

2000 yılından günümüze kadar gelen süreçte yerleşimin TÜİK verilerine


göre nüfus sayısı 53.482 kişi ile 83.733 kişi arasındadır. 83.733 ve 143.433 kişi
arasındadır. 2005 yılına ait nüfus verilerine ulaşılamamakla birlikte 2012 yı-
lında 28489 sayılı Resmi Gazete ilanı ile yürürlüğe konan 6360 Sayılı Kanuna
göre Samsun, Büyükşehir Belediyesi olmuş ve ilde dolayısıyla da Bafra’da köy
ve merkez sınırları kalkarak ilçe mülki sınırı belediye sınırı olmuştur. Bu yüz-
den bu Kanun tarihinden sonraki nüfus sayımları eski köy olan yeni mahallele-
rinde dâhil edilmesi ile paylaşılmakta olup 2010 ile 2015 arasında ki nüfus ar-
tışı bundan kaynaklı fazladır.

561
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

Grafik 5: 2000 Yılından Günümüze Bafra İlçesi (Merkez) Nüfus Değişimi


200000
Nüfus Değerleri (Kişi)

141401 143433
150000

100000 83733 86569

50000

0
2002 2010 2015 2020

Yıllar
Kaynak 14: TÜİK Genel Nüfus Sayımları ve Adrese Dayalı Nüfus Kayıtları verileri doğ-
rultusunda yazarlar tarafından hazırlanmıştır, 2022
*2005 yılına ait nüfus verilerine ulaşılamamıştır.
**2010 ve 2015 yılları arasında ki nüfus farkı 6360 Sayılı Kanundan kaynaklanmakta-
dır.

Mülga 1969 yılında yapılan ve 1992 yılında ilave ve değişiklikler ile ge-
nişletilen onaylı plan üzerinden hazırlanan bahse konu Mer’i İmar Planı’nda
kent makroformu bugünkü sınırlarına kadar genişletilmiştir. Mülga planda yer-
leşim dokusu kentin batı çeperinde mezarlık alanına kadar gelmişken mevcut
planda yerleşim mezarlık civarını da geçmektedir. Samsun-Sinop karayolu bo-
yunca ticari kullanımlar ve konut alanları ile donatılan aks kentin ana omurgası
haline gelmiş olup doğuda Kızılırmak boyunca rekreatif alanlar önerilmiştir. 1.
Sınıf tarım arazilerine kadar dayanmış olan yerleşim kompakt şekilde büyü-
müştür. 1992 yılı plan sınırlarına ek olarak güney doğu ekseninde kente sanayi
alanı önerilmiş ve güney aksı genişletilmiştir.

562
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

Şekil 10: 1989 yılında hazırlanmış 1/5000 Ölçekli İmar Planı ile İlçe’nin
Güncel Uydu Haritası Görüntüsünün Çakıştırılması

Kaynak 15: BBİŞMA, 2022

Kentte yoğun bir konut alanı kararı verilen bu planda geçmiş planlara
göre konut harici alanlarda konut olarak dönüşmüş kentte ciddi bir yoğunluk
artışı öngörülmüştür. Bu doğrultuda fabrika alanları, çeperlerinde ki tarım ara-
zileri, karayolunun güney tarafı konut alanları olarak değiştirilmiştir. İptal edi-
len 1989 yılı planına kıyasla mahalle birimleri bozulmuş sosyal, kültürel, eği-
time yönelik altyapı alanları yerini inşaat sektörünün gelir kapısı olan konut
alanlarına bırakmıştır. 2000’lerden sonra Türkiye’de hız kazanan inşaat sek-
törü mevcut planda da etkisini göstermiş mekânsal gelişme ranta uygun alanlar
üzerinden genişletilmiştir. Kamuya yönelik açık yeşil alan kullanımları yoğun-
luğa kıyasla nicelik ve nitelik olarak kısıtlı kaldığı gözlemlenmiştir.
Türkiye’de neoliberal politika uygulamalarının mekâna yansımasının en
somut örneği olan konut üretimi, muhafazakâr siyasal görüşle karıldığında ise

563
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

mekânı şekillendiren tek kararın konut üretimine dayalı olması elbette kaçınıl-
maz olmuştur. Bu dönem içerisinde Bafra’da TÜİK verilerine göre 2002 yılında
verilen ruhsat sayısı 397 adet iken 2021 yılında 868 adet olmuştur. Bu değerler
incelendiğinde bile İlçe’de inşaata bağlı büyümeyi algılamak zor olmamaktadır.
1980’li yıllardan itibaren günümüze kadar süregelen kentleşme anlayışı
2000’den sonra Bafra’da da etkilerini göstererek mekânsallaşmış ve Bafra’nın
bugünkü yerleşim dokusu meydana gelmiştir.
4. Değerlendirme ve Sonuç
Bafra ilçesi geçmişten günümüze, başta tarım olmak üzere farklı potansi-
yelleri barındıran ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan bir yerleşim yeri ol-
muştur. Bu yönüyle odak noktası haline gelen İlçe’nin mekânsal gelişimleri in-
celenerek Türkiye’deki kentleşme dönemlerine göre sınıflandırılmış ve bulgu-
lar aktarılmıştır. Çalışmada Bafra planları Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik
Müdürlüğü Arşivi’nden (BBİŞMA) ulaşılmıştır.
Cumhuriyet’in kuruluşun bu zamana kadar geçen yaklaşık bir asırlık sü-
reç içerisinde Türkiye’de şehirleşmeye farklı bakış açıları getirilmiş ve politika-
lar uygulanmıştır. Ülkenin etkisinde kaldığı ekonomik, kültürel ve sosyal geliş-
meler mekâna da farklı vizyonlarla yansımış ve kentleri büyütmüştür. Cumhu-
riyet’in kuruluşundan 1950 yılına geçen süreç içerisinde Türkiye’nin ulus dev-
leti olması sürecinin etkisiyle kentleşme faaliyetleri başlarken kalkınma hamle-
lerinin de etkisiyle çoğunlukla devletçi politikalar üretilmiş mekânsal kararlar
ortaya çıkmıştır. Hızla kentlerde planlı büyüme hareketleri başlamış kırsaldan
kente göç hareketleri de başlamıştır. 1980 yılına kadar devam eden süreçte ise
kentler nüfus hızla artmaya başlamış özellikle tarımda başlayan modernleşme
hareketleri kırsalda emek fazlalığını meydana getirerek kırsalda ki nüfusun
azalmasına neden olmuştur. Devlet bir yandan kırsalda nüfusu dengeleyecek
politikalar üretmekte olsa da kentlerde yoksul nüfus artmaya başlamış ve ba-
rınma sorunları ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı gecekondu denen kavram or-
taya çıkmış ve kentlerde düzeni bozacak kaçak yapılar hızla çoğalmaya başla-
mıştır. 1980 ile 2000 arasında ki süreci ise iki ayrı dönem olarak ele almak daha
doğru olacaktır. Nitekim 1980 ve 1990 yılları arası 60lı yıllarında devamı gibi
görünse de 24 Ocak Kararlarının başlattığı ekonomi liberalleşme ve sermaye
gruplarının serbest hareket etmesi 1990 ve 2000 yılları arasında kentlerde ken-
dini göstermeye başlamıştır. Bu yıllarda her ne kadar TOKİ yoksul kesime yö-
nelik konutlar üretse de belediyelerin plan yapım ve onaylama yetkisi ile ranta
yönelik plan kararları üretilmeye başlanmıştır.

564
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

21. yüzyılın başlaması ile Türkiye her alanda yeni bir döneme girmiştir.
Liberal düşünce muhafazakar siyasi görüş ile karılarak farklı bir vizyon ortaya
çıkmıştır. Koalisyon olarak belirtilen bu karma da elbette kentlerde de kendini
göstermiştir. Bu dönem içerisinde kentler sermayenin gelir kapısı haline gelmiş
özellikle prestijli yüksek katlı ve insanüstü ölçekler de yapılar kentlerde kendini
göstermiştir. TOKİ geçmiş döneme göre yoksul kesime yönelik ürettiği konut-
ların yanın artık sermayedarlarla iş bilirliği yaparak yapılar üretmeye başlamış-
tır. Şehirler şantiye alanlarına dönüşerek sermayedarlara hizmet etmeye başla-
mıştır. 1990lı yıllara kadar çoğunlukla süregelen ancak kentleşmenin temel il-
kelerinden biri olan kamu yararı yerini bireysel-grup yararlarına bırakmıştır.
Kentlerin büyümesi yükselen konutların sayısı ile paralel olarak yorumlanmak-
taydı.
Bu çalışma ile Cumhuriyet’in ilanından günümüze kadar Türkiye’de mey-
dana gelen kentleşme faaliyetleri belirli dönemler altında incelenmiştir. Orta
ölçekli bir yerleşim yeri olan Bafra’nın kentsel gelişimi ise bu dönemlere uygun
olarak değerlendirilerek bulgular üretilmiştir. Yapılan geniş bir literatür çalış-
ması ile başlayan bu çalışmanın bulguları Bafra’da üretilen plan çalışmaları ve
bu planlar için üretilen raporlar ve haritaların detaylı olarak incelenmesi ile
meydana gelmiştir. Bafra’da cumhuriyetin kurulması ile kentleşme faaliyetleri-
nin başladığı yerleşim yerlerinden biri olmuş 1948 yılında ilk planı olan 1/2000
Ölçekli Bafra Kat’i İmar Planı49 üretilmiştir. Bu plan ile kentte gelişme devletçi
kısmen de halkçı bir politika ile üretilmiş olup, mevcut tarımsal potansiyelin
değerlendirilmesi, mevcut tesislerin korunarak yerleşime daha da fazla kazan-
dırılması ve konut alanına bağlı değil sosyal ve diğer altyapı fonksiyonlarına
bağlı bir gelişme planlanmasının amaçlandığı tespit edilmiştir. Bir sonraki plan
çalışması ise 1967 yılında 1/2000 ve 1/1000 Ölçekli Bafra İmar Planı50 ismi ile
üretilmiştir. 1967 planı ile kent çeperleri büyümüş ve kente yeni kamusal, ti-
cari, konut, sosyal donatı alanları kazandırılmıştır. Fakat gelişen kent Türkiye
gibi dengesiz nüfus büyümesinden kaynaklı konut sorunu yaşamış çeperlerde
kaçak yapılar üretilmeye başlanmıştır. Özünde planda kamu yararına yönelik
erişim olanaklarının arttığı mekânsal kararların alındığı gözlemlenmiştir. 1967
planından sonra 1987 yılında bir plan çalışması üretilse de bu plan tekrar iptal
edilerek 1967 planına değişiklik ve ilavelerin yapıldığı, Samsun-Sinop karayo-
lunun güneyinde büyümenin öngörüldüğü Bahçeler ve Kavakpınar mahalleleri

49 İller Bankası Şehircilik İşleri Müdürlüğü, age., s.23.


50 BBİŞMA, 1/2000 ve 1/1000 Ölçekli Bafra İmar Planı

565
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

için 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği51 hazırlanıp onaylatılmış-


tır. Yürürlüğe giren yeni plan da mahalle birimleri bozulmuş özellikle park eği-
tim tesisi gibi kamuya ait yerler konuta dönüştürülerek yoğunluk arttırılmıştır.
Açık yeşil alanlar gibi kullanımlar tarımsal niteliği korunması gereken verimli
alanlar üzerine oluşturulurken otopark gibi alanlar ticari ve konut alanlarına
dönüştürüldüğü saptanmıştır. Bafra’da bu dönem itibariyle aynı Türkiye gibi
inşaata dayalı kentsel büyüme vizyonuyla tanışmıştır. 2000ler ile birlikte bu
vizyon devam ederek 2018 yılında 1/5.000 ve 1/1.000 Ölçekli Bafra Uygulama
İmar Planı Değişikliği52 onaylanmıştır. İlçe’nin mevcut plan niteliğinde olan bu
plan ile konut harici alanlarda konut olarak dönüşmüş kentte ciddi bir yoğunluk
artışı öngörülmüştür. Bu doğrultuda fabrika alanları, çeperlerinde ki tarım ara-
zileri, karayolunun güney tarafı konut alanları olarak değiştirilmiştir. Kamuya
yönelik alan kullanımları nicelik ve nitelik olarak kısıtlı kalırken gelir getirici
yapılara yönelik mekânsal kararların verildiği gözlemlenmiştir.
Çalışmanın özü itibariyle Cumhuriyetin kurulmasıyla devletçi politika-
larla geliştirilen Bafra ilçesi zaman içerisinde liberal düşüncelerden etkilenmiş
ve kamu yatırımları yerini konuta yönelik mekânsal gelişmeye bırakmıştır. Ni-
telik ve nicelik olarak yeterli altyapı ve üstyapı fonksiyonları kentlerin temel
gelişme ilkelerindendir. Bafra’da günümüze gelen süreçte kentlinin ihtiyaç duy-
duğu altyapı fonksiyonları yerini zamanla konuta yönelik mekânsal gelişme ka-
rarlarına bırakmıştır. İlerleyen dönemde ise artan konut yapıları stok fazlası
duruma geçecek belki de gelir grupları arasında dengesiz konut üretimi arta-
caktır. Ancak ileriye yönelik net bir sonuç var ki mevcut nüfusa yetersiz olan
altyapı fonksiyonları, nüfusu artmaya devam eden Bafra’da eksikliğini daha çok
hissettirecektir.

51 BBİŞMA, 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı Değişikliği


52 BBİŞMA 1/1000 Ölçekli Bafra Uygulama İmar Planı Değişikliği ve Sayısallaştırması Raporu

566
TÜRKİYE'DE ORTA ÖLÇEKLİ YERLEŞİMLERDE İMAR PLANLAMA SÜREÇLERİ

Kaynaklar
Arslan, Hakan. ‘’Türkiye’nin Kentleşme Sürecinde Konut Politikalarının Evrimi’’, Akade-
mik Bakış Dergisi, S.40, Ocak-Şubat 2014, s. 1-22.
Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Arşivi (BBİŞMA), 1/2000 ve 1/1000 Öl-
çekli Bafra İmar Planı, 1969.
Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Arşivi (BBİŞMA), 1/5000 ve 1/1000 Öl-
çekli Bafra Revizyon+İlave İmar Planı, 1989.
Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Arşivi (BBİŞMA), 1/1000 Ölçekli Uygu-
lama İmar Planı Değişikliği, 1992.
Bafra Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Arşivi (BBİŞMA), 1/1000 Ölçekli Bafra
Uygulama İmar Planı Değişikliği Ve Sayısallaştırması, 2018.
Bafra Belediye Başkanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Bafra Efsane Şehir, Bafra
Ofset, Bafra 2011, s.12.
Cihangir Çamur, Kübra. Dursun, Doğan. Kaya, A. Burak. ‘’Periodic Analysis Of Urbaniza-
tion And The Effects Of Urbanization Processes On Agricultural Lands In Turkey:
Erzurum (1940-2022)’’, Under Review for Publication, 2022.
Çetin, Ebru. ‘’Kentsel Yaşamda Tüketim Mekânlarının Dönüşümü: Alışveriş Merkezleri’’,
Sosyoloji Dergisi, S. XXIII- XXIV, 2011, s. 59-68.
Henden Şolt, H.B. ‘’Orta Ölçekli Kentler Ve Sürdürülebilir Kentsel Gelişme’’, Avrasya Sos-
yal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD), C VI/S. 10, 2019, s. 82-90.
İller Bankası Şehircilik İşleri Müdürlüğü, Bafra İmar Planına Esas Olacak Ön Çalışma
(Analitik Etütler), İller Bankası 1966.
Küçük, Mert. ‘’Bafra İlçesinin Coğrafyası’’, Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti-
tüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Karabük 2018.
Serter, Gencay. 2002 Sonrası Dönem: Neoliberal Muhafazakâr Hegemonya, Muhafazakâr
Kentin İnşası, Notabene Yayınları, İstanbul 2018, s. 215-263.
Şekercioğlu, Selma. ‘’Kentleşme ve Siyaset Türkiye’deki Evrimi Üzerine Bir İnceleme’’,
İstanbul Üniversitesi Doktora Programı Uluslararası İlişkiler Doktora Programı,
s. 1-30, son erişim tarihi: 17.10.2022 https://www.academia.edu/3362740/
Kentle%C5%9Fme_ve_Siyaset_T%C3%BCrkiyedeki_Evrimi_%C3%9Cze-
rine_Bir_%C4%B0nceleme
Şengül, H. Tarık. Türkiye’de Kentleşmenin İzlediği Yol Üzerine: Bir Dönemleme Girişimi,
Kentsel Çelişki ve Siyaset Kapitalist Kentleşme Süreçlerinin Eleştirisi, İmge Kita-
bevi Yayınları, Ankara 2009, s. 97-152.
Tarihsel Gelişim, Planlama Süreci, son erişim tarihi: 16.10.2022. https://www.an-
kara.bel.tr/files/2022/04/06/c0e010334e8989b954e02d6fd27a8ea7.pdf
Taşdelen, H. Musa. ‘’Türkiye'de Şehirleşme ve Planlı Dönemde Şehirleşme Politikaları’’.
Istanbul Journal of Sociological Studies, 0 (21)/, Eylül 2011, s. 171.
Toprak, Zerrin. Kentleşme ve Kent Kavramları, Kent Yönetimi ve Politikası, Siyasal Ki-
tabevi, Ankara 2016, s.1-6.

567
BÜŞRA BÜYÜKSU – KÜBRA CİHANGİR ÇAMUR

T.C. Resmi Gazete 3194 Sayılı İmar Kanunu. 03.05.1985. Sayı: 18749, Başbakanlık Bası-
mevi, Ankara.
TÜİK Genel Nüfus Sayımları Verisi, son erişim tarihi: 15.10.2022. https://bi-
runi.tuik.gov.tr/nufusmenuapp/menu.zul.
Üzmez, Umut. ‘’ Türkiye’de Orta Ölçekli Kentsel Alanlar Sorununa Çözüm Arayışları:
Zonguldak Örneği’’, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,
14/2, Ankara 2012, s. 127-158.
Yazar, Kadir Hakan, ‘’Sürdürülebilir Kentsel Gelişme Çerçevesinde Orta Ölçekli Kentlere
Dönük Kent Planlama Yöntem Önerisi’’ Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Üni-
versitesi, Yayımlanmış Doktora Tezi, 2006.
Yılmaz, Ensar.-Çitçi, Salih ‘’Kentlerin Ortaya Çıkışı Ve Sosyo-Politik Açıdan Türkiye’de
Kentleşme Dönemleri’’, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C X/S. 35, 2011, s. 252-
267.
https://www.bafra.bel.tr/Sayfa/54fed13afdcac90d587b0d59/Baframizin-Tarihi, son
erişim tarihi: 25.10.2022.
https://samsun.ktb.gov.tr/TR-216806/ikiztepe-hoyugu.html, son erişim tarihi:
26.10.2022

568

You might also like