You are on page 1of 10

T.

C İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İLAHİYAT FAKÜLTESİ
TEMEL İSLAMİ BİLİMLER
İSLAM HUKUKU III DERSİ
DÖNEM ÖDEVİ

İSLAM HUKUKU’NDA NAFAKA

Dr. Hatice Kübra KAHYA

Muhammet Taha Uzunca


(1601200034)

İstanbul 2023
İçindekiler
1. İSLAM HUKUKU’NDA NAFAKA .................................................................................. 3
1.1. Kur’an’dan Deliller ....................................................................................................... 4
1.2. Sünnet Delili .................................................................................................................. 5
1.3. İcma Delili ..................................................................................................................... 5
2. NAFAKA ÇEŞİTLERİ ...................................................................................................... 6
2.1. Evlilik Nafakası ............................................................................................................. 6
2.2. Hısımlık Nafakası .......................................................................................................... 7
2.3. Mülkiyet Nafakası ......................................................................................................... 7
3. NAFAKAYI BOZAN HALLER ........................................................................................ 8
SONUÇ ...................................................................................................................................... 9
KAYNAKÇA............................................................................................................................. 10
GİRİŞ

İslam Hukuku üç alana taksim edilip incelenen bir sistemden müteşekkildir. Bu alanlar
İbâdât, Muamelat ve Ukubat’tır. Buna göre aşağıda incelemesini yapacağımız “İslam
Hukuku’nda Nafaka” konusu ise hem taabbüdî hem de sosyal hayatı ihtiva eden bir mesele
olması hasebiyle İbâdât ve Muamelat kısmında yer almaktadır. Nafaka, Aile Hukuku’nda genel
itibariyle aralarında kan bağı oluşan zevç ve zevcelerin kendi iaşelerini garanti altına almak
adına hukuk sistemleri tarafından teçhiz edilen bir hukukî mevzudur. Buna ek olarak evlenme,
boşanma ve ölüm durumlarında Aile Hukuk’unun diğer hususlarında görüldüğü gibi bu
durumlarda da nafaka bir bağlayıcılık olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca belirtmek gerekirse
nafakanın gereklilikleri her ne ise bir Müslüman için bu lazımları yerine getirmek
zorunluluktur. Bu yüzden tüm hukuk doktrinlerinde nafaka konusu ne kadar önemli ise İslam
Hukuku’nda da bir o kadar mühimdir. Özellikle aile kurumunu oluşturan anne, baba ve çocuklar
nezdinde bu hususun farklı yönü de bulunmaktadır. Yiyecek, giyecek, barınma ve sağlık
giderleri gibi alt başlıklar bu farklı yönü oluşturmaktadır. Bütün bunlardan hareketle “İslam
Hukukunda Nafaka” konusunu tüm yönleriyle izah etmeye ve aile gerek hukukî gerekse diyanî
sorumluluklara değinmeye çalışacağız. Bu çalışmamızı “İslam Hukuku’nda Nafaka” üst
başlığıyla olmak üzere evlilik, hısımlık ve mülkiyet alt başlıklarıyla sizlere sunacağız.

1. İSLAM HUKUKU’NDA NAFAKA

Nafaka (‫ )اﻟﻨﻔﻘﺔ‬arapça bir kelime olup sözlükte “n-f-k (‫ ق‬- ‫ ف‬- ‫ ”)ن‬kökünden müştak
olmuş bir isimdir. Kelime ise “harcama ve tüketmek” manasına gelmektedir. Bu kökten “nifak
(‫)اﻟﻨﻔﺎق‬, infak (‫ ”)إﻧﻔﺎق‬gibi sözcüklerde türetilmiştir. Buna göre nafaka (‫“ )اﻟﻨﻔﻘﺔ‬infak ettiğin şey
veya ailen ve kendin için harcadığın şey” anlamına gelmektedir.1 Istılahta ise “Maişetin
devamlılığı ve zorunlu şeylerin temini için malından gerekli olan şey veya mevcudiyeti ve
hayatta kalması için onunla bol bol ihsanda bulunması” diye ifade edilmektedir.2 Genel
itibariyle nafaka, bir kimsenin karısı, çocukları, anne-babası ve diğer akrabaları için yaptığı
harcama diye anlaşılmaktadır.3

İslam Hukuku’nda nafaka üç başlığa taksim edilerek incelenmektedir; bunlar ise evlilik,
hısımlık ve mülkiyet nafakasıdır. Evlilik nafakası, sahih nikah akdi gerçekleştikten sonra
kocaya ait olan harcamalar; hısımlık nafakası, aralarında kan bağı bulunup yardıma muhtaç
olan vb. kimseler için yapılan harcama; mülkiyet nafakası ise kişinin kendisi için satın almak
kaydıyla sahiplendiği şeyleri yani köle, hayvan vs. gibi nafaka gerektiren harcamalar
kastedilmektedir.4

Yukarıda zikredilenlerden hareketle Kur’an, Sünnet ve İcma delillerinde nafaka hususu


nasıl ele alındığını inceleyip daha sonra bu hususlarla alakalı belirtilenleri izah etmeye
çalışalım.

1
İbn Manzur, Lisanü’l – Arab, 6/4508.
2
Kala’cî, Mu’cem Lugatü’l – Fukaha, s. 456.
3
Birsin, Mehmet, İslam Aile Hukuku, s. 164.
4
Celal Erbay, “Nafaka”, DİA, c. XXXII, İstanbul 2006, s. 282 – 285.; Balta, Yusuf. “İslam Hukukunda Nafaka
Sorumluluğunun Sosyal Refaha Katkısı”. Din Sosyolojisi Araştırmaları 2/2 (Nisan/April 2022), s. 50.
1.1. Kur’an’dan Deliller

Bilindiği gibi fıkıh literatüründe birinci asli kaynak Kur’an-ı Kerim’dir. Bu nedenle
nafaka ile alakalı ayetleri sıralamak yerinde olacaktır. Kur’an’da nafaka konusuyla alakalı
İslam hukukçuları tarafından Bakara Suresi 215, 229 ve 233. Ayetleri ve Talak Suresi’nin
6 ve 7. Ayetleri delil olarak kullanılır.

Bu ayetlerden birinde Allah, “Sana ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki:


“Harcayacağınız mal, ana-baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolcular için olmalıdır.
Hayır olarak ne yaparsanız muhakkak ki Allah onu bilir.”5 buyurmaktadır.

Bir diğer ayette Yüce Allah, “(…) (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri
koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi
geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri
gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde
ikisine de günah yoktur. (…)”6 buyurmaktadır.

Bir başka ayette Allah, “Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler
çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba
tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu
sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka
temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı
anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt
anne tutup) emzirtmek istediğiniz takdirde, süt anneye vermekte olduğunuzu iyilikle teslim
etmeniz şartıyla, üzerinize günah yoktur. Allah'tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta
olduklarınızı görür.”7 buyurmaktadır.

Allah ayette “Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin


bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın.
Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu)
emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer
anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir.”8 buyurmaktadır.

Yüce Allah, “Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan
da, Allah’ın ona verdiğinden (o ölçüde) harcasın. Allah, bir kimseyi ancak kendine verdiği
ile yükümlü kılar. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.”9 buyurmaktadır.

Ayetlerde de ifade edildiğine göre nafaka, eşler arasında bir geçim kaynağının
teminatı olduğu ve kişinin gücü nispetinde vermesi gerektiği anlaşılmaktadır.

5
Bakara Suresi, 2/215.
6
Bakara Suresi, 2/229.
7
Bakara Suresi, 2/233.
8
Talak Suresi, 65/6.
9
Talak Suresi, 65/7.
1.2. Sünnet Delili

İslam Hukuku’nda ikinci asli kaynak sünnettir. Buna göre Hz. Peygamber’in söz,
fiil ve takrirleri delil olarak alınmasında beis yoktur. Nafaka ile alakalı deliller ise şu
şekildedir.

Hz. Peygamber (s.a.v), “Müslüman bir kimse, Allah’ın rızasını umarak ailesi için
bir harcama yaparsa, bu kendisi için bir sadaka olur.”10 Buyurmuştur.

Bir diğer hadiste Hz. Peygamber (s.a.v), “Ebû Sufyân’ın eşi Hind, Hz.
Peygamber’e gelerek kocasının cimriliğinden bahisle, onun kendisinin ve çocuklarının
nafakalarını yeterince temin etmediğinden şikâyet eder. Hz. Peygamber de “Kocanın
malından, onun haberi olmadan, kendine ve çocuklarına örf ve adete göre yetecek
miktarda (kadr-i maruf) al.” buyurmuştur.11

Hz. Peygamber (s.a.v) Veda haccı esnasında yaptığı meşhur konuşmasının


içerisinde yer alan “Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta
Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onların
namus ve iffetini Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Dikkat edin! Sizin kadınlar
üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin onlar
üzerindeki hakkınız iffet ve namuslarını korumalarıdır. Kadınların sizin üzerinizdeki
hakları geleneklere uygun biçimde yiyecek ve giyeceklerini sağlamanızdır. Kadınlar
hususunda Allah’tan korkun ve onlara en iyi şekilde davranın.”12 sözleri de aynı şekilde
nafaka meselesine ışık tutmaktadır.

Nafakanın ehemmiyetine dair birçok hadis bulunmaktadır. Tüm rivayetlere göz


atıldığında Hz. Peygamber (s.a.v)’in bu mevzu ile alakalı hem yönlendirmeleri hem de
kadının hakkının korunmasına yönelik ifadeleri mühim bir çerçeve oluşturmaktadır.
Nitekim ikinci olarak zikredilen “Hind Hadisi” maişetiyle ilgili bir problemini aktaran
Hind, daha sonra Hz. Peygamber’den yardım istemesi bu metodun nasıl olabileceğine
ilişkin temel hususları göstermektedir.

1.3. İcma Delili

İslam Hukuk usulünde yer alan bir diğer delil yöntemi olan İcma, ulemanın ve
özelde fukahanın istinbat ettikten sonra görüş birliğine varmasına olayına denmektedir.
Buna göre nafaka ile alakalı ortaya konulan hükümler ulemanın evlilik nafakasından dolayı
– naşize değilse veya kocasından izinsiz evi terk etmediyse – kadının nafakasının kocaya
ait olduğunu ve hısımlık nafakasında da mütekabiliyet esası hasıl olmuşsa nafakanın
karşılanması gerektiği hususunda ittifak etmişlerdir.13

10
Buhari, “Nafakat”, 1.
11
Buhari, “Nafakat”, 4.
12
Müslim, “Hac”, 147; İbn Mace, “Menasik”, 84.
13
Celal Erbay, “Nafaka”, DİA, c. XXXII, İstanbul 2006, s. 282 – 285.; Balta, Yusuf. “İslam Hukukunda Nafaka
Sorumluluğunun Sosyal Refaha Katkısı”. Din Sosyolojisi Araştırmaları 2/2 (Nisan/April 2022), s. 45.; Lütfiye
Akgül, İslam Hukukunda Evli Kadının Nafakası ve Kapsamı, Ekev Akademi Dergisi – Sosyal Bilimler-, 2015, c.
XIX, sayı: 62, s. 25.
2. NAFAKA ÇEŞİTLERİ

Yukarıda İslam Hukuku’nda nafaka 3 kısma ayrıldığı ifade edilmişti. Bu bölümde


evlilik, hısımlık ve mülkiyet nafakasını dile getirilecektir.

2.1. Evlilik Nafakası

Sahih bir nikah akdinin sonucu olarak ortaya çıkan hukukî olaya evlilik nafakası
denilmektedir. Nikah akdi kurulup zifaf gerçekleştikten sonra kıyılan nikah fasit olarak
değerlendirilirse kadın nafakaya sahip olamaz. Ancak bilmiyorsa nafaka hükümleri
uygulanır. Buna göre nafaka hakkı için şu şartlar gerçekleşmelidir: Sahih nikah akdi
kurulmuş olup fasit olmamalı, karı-koca aynı evde birlikte yaşamalı ve kadın nâşize
olmamalı.14
Her çift, yukarıdaki şartları sağladıkları taktirde nafaka hükümleri uygulanmaya
başlanır. Nafaka kapsamı ise şu şekilde değerlendirilmektedir; iaşe, giyinme, mesken ve
sağlık nafakası.

a) İaşe Nafakası

Bu kapsama göre sahih nikah kurulduktan sonra kadının iaşesi kocasına


geçtiğine dair ulema arasında ittifak vardır. Bu yüzden zaman ve mekân unsurları
göz önünde bulundurularak ve kocanın mali durumunu da gözeterek yeterli gıda
maddeleriyle ihtiyaçlar giderilmelidir. Bu da maruf ölçülere dayanılarak
yapılmalıdır.

b) Giyinme Nafakası

İnsanın zorunlu bir ihtiyacı olan giyinme, fukaha tarafından ilk 6 ay kışlık diğer
6 ay ise yazlık kadın için elbise alınması şeklinde yılda iki defaya mahsus olarak
belirlenmiştir.

c) Mesken Nafakası

Kocanın, eşiyle beraber yaşayacağı müstakil bir ev kiralaması veya satın alması
aslî ihtiyaçlardandır. Bununla beraber kadının bu evde rahat etmesi vs. gibi hususlarda
önemlidir. Hanefî hukukçular “…Gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir
bölümünde oturtun.”15 Ayetini delil olarak kullanıp meskenin tutulmasını vücup
(zorunluluk) olduğunu ifade etmişlerdir.

d) Sağlık Nafakası

Sağlık nafakası kapsamına göre koca, kadının hasta, ilaç ve tedavi masraflarını
karşılamalıdır. Ancak ilk dönem alimleri sağlık nafakasının karşılanmasını zorunluluk
olarak görmemişlerdir. Bu hükme varılması da o dönemin şartlarından kaynaklandığını
söylenebilir. Bugüne geldiğimizde ise İslam hukukçularının çoğuna göre estetik vb.

14
Celal Erbay, “Nafaka”, DİA, c. XXXII, İstanbul 2006, s. 282 – 285.; “Nafaka”, TİA, c. 6, İstanbul 2020, s. 280-82.;
Halil İbrahim Acar, İslam Aile Hukuku, s. 146.
15
Talak Suresi, 65/6.
dışında keyfî bir durum söz konusu değilse bu kapsama giren hususlar koca tarafından
karşılanmalıdır.16

2.2. Hısımlık Nafakası

Hısımlık, aralarında kan bağı olan akrabaları ifade etmektedir. Bu nafaka çeşidine
göre birbirine mirasçı olabilen kişilerin kendi aralarında yardımlaşması ve zorunlu bir
durum oluşması halinde nafaka yükümlülüğü kapsamına dahil edilmesi kastedilmektedir.
Fakat sihrî ve süt hısımlığı gibi durumlar söz konusuysa nafaka kapsamına dahil edilmezler.
Hanefilere göre bunların dışında yani kan hısımlığı oluşan kişiler nafaka yükümlülüğüne
dahil edilirken Şafilere göre ise sadece yükümlülük usul ve füru arasında oluşmaktadır.

Hısımlık nafakası kapsamına girebilenler şu şekilde sıralanabilir; a. anne-babalar,


nineler ve dedeler. (usûl) b. Çocuklar ve torunlar. (fürû) c. Kardeş, amca, hala, dayı ve teyze
yani biri erkek diğeri kız olup birbiriyle evlenmesi haram olan kişiler.

Hısımlık nafakası kapsamında nafaka ödeyecek olan kişinin bazı şartlara sahip
olması gerekmektedir. Buna göre nafaka verecek olan zengin, alacak olan fakir ve bu ikisi
arasında din birliği bulunmalıdır. Zengin olan kişi ise Hanefilere göre nisap miktarı malı
olmalıdır. Fakir olan kişi ise sadaka ve zekâta ihtiyacı olan ve çalışamayacak kadar acziyet
içerisinde olan şeklinde ifade edilmektedir. Din birliğinden maksatta eş, usul ve füru gayrı
müslim de olsa nafakalarının temin edilmesi lazım iken İslam hukukçuları hısımlık
nafakasında nafaka alacak olan fakirin Müslüman olmasını şart koşmuşlardır. Özetle
hısımlık nafakası, birinin zengin diğerinin fakir ve her ikisinin de Müslüman olması
kaydıyla gerçekleşmektedir. Bütün bunların dışında kişi hısımlık nafakasından da feragat
edip yükümlülük almayabilir.17

2.3. Mülkiyet Nafakası

Bir kimsenin malik olduğu şeyler üzerinde de nafakasını temin etmesi lazım olduğu
durumlar vardır. Tarihten beridir varlığı bilinen kölelik kurumunun, satın alınan hayvanlar
ve cansız varlıkların nafakası bu kategoride değerlendirilmektedir.

Kölenin nafakası, efendisinin teminine bağlı olarak teşekkül etmektedir. Buna göre
kölenin efendisi mülkünde bulunan kölenin nafakasını temin etmekle mükelleftir. Bunun
miktarı kendisini geçindirecek şekilde ve örfe göre belirlenmelidir.

Hayvanların nafakası, sahip olunan hayvana göre değişmekle beraber asgari olarak
onun yemeğini, veteriner ve diğer -varsa- masraflarının karşılanması şeklinde
gerçekleşmektedir. Aslında herhangi bir hayvana sahip olmak ona Allah’ın emaneti olarak
değer vermeyi de gerektirmektedir. Bu nedenle son demlerde sahip olunan hayvanların
nafakasının daha özenle karşılanması gereklidir.

Cansız varlıkların nafakası, çevreyi, nebatatı ve tabiatı korumakla beraber bağ-


bahçe, dikili arazi, han, hamam ve tarihi onarım gerektiren şeyler bu kapsamda
değerlendirilmektedir. Bu mallar kamuya aitse teminatı da devlete aittir. Ancak bütün

16
Birsin, Mehmet, a.g.e., s. 169-172.; Halil İbrahim Acar, a.g.e., s. 144-150.
17
“Nafaka”, TİA, c. 6, İstanbul 2020, s. 280-82.; Birsin, Mehmet, a.g.e., s. 184-187.
bunların yanında Allah’ın yaratmış olduğu dünyada onun emrine uygun olmayan
bozgunculuk gibi hususların bu çatı altında muhafazası sağlanması da mühimdir.18

3. NAFAKAYI BOZAN HALLER

Bilindiği gibi nikah akdi Hanefilere göre üç ayrı kategori de değerlendirilmektedir.


Buna göre nikah; sahih, fasit ve batıl olarak taksim edilmektedir. Şayet nikah akdi lüzum ve
nefaz şartları yerine getirildiyse nikah sahih olarak nitelenir ve eşler kendi arasında hem mirasçı
hem de sorumluluk bakımından bazı hususlar üstlenmektedir. Bu hususlardan biri de nafakadır.
Diğer taraftan fasit olan nikah, nefaz şartlarından biri mevkuf olduğundan zevç ve zevce olacak
kişiler arasında bazı hukukî sorumluluklar devreye girmektedir. Bu tür nikahtan dolayı eşler
birbirine mirasçı olamazken nafaka gibi yükümlülüklerde de kocaya herhangi bir sorumluluk
yüklenmemektedir. Batıl olan nikah ise, lüzum ve nefaz şartlarının her birinin yerine
getirilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda olan kişiler ne mirasçı ne de eşler arasında
zorunlu olarak yapılması gereken hususları gerçekleştirememektedirler. Zira batıl nikah evli
olmamayı ifade ettiğinden zaten hukukî sorumluluklar veya müeyyideler doğal olarak
düşmektedir.

Nafaka, İslam Hukukçularına göre eşler arasında kocaya ait olması zorunlu olan bir
geçim yükümlülüğüdür. Haliyle bu yükümlülük ne fasit ne de batıl nikah türünde yer
almamaktadır. Nafakayı yükümlü kılan en büyük özellik ise sahih nikahın kıyılmasıdır. Hatta
zifaf ve aynı çatı altında yaşama gibi hususlar da bağlayıcıdır. Tüm bunların dışında yukarıda
zikredilen şartlar îfa edilmezse nafaka tabi olarak düşmektedir.

Nafakayı bozan hallerin sebepleri genel olarak şu şekilde ifade edilebilir: Nüşûz
(kadından kaynaklı geçimsizlik), irtidat (din değiştirme), (sihrî yakınlıkta olanlarla) zina, Fasit
nikah, yaş küçüklüğü, kocanın güç yetirememesi ve hapsedilme veya kaçırılma. Bütün bunlar
kadının hal ve hareketlerine bağlı olarak şekillenmektedir.

Nafakayı bozan haller arasında bulunan nüşûz hakkında ulema arasında ihtilaf vardır.
Bu ihtilafın nüşûz kapsamına giren davranışların net olarak belirlenememesinden
kaynaklanmaktadır. Ancak genel olarak kocaya itaat edilmemesi veya ondan izinsiz olarak evi
terk etmek, kocanın zifafa dair talebine cevap vermemesi gibi sebepler nüşûz kapsamına
girmektedir.

Bir diğer nafakayı düşüren hal ise kadının hürmet-i musahareye dahil olan kişilerle zina
yapmasından dolayıdır. Bu hem talak hem de diğer hakların düşmesine kadar varan bir
durumdur.19

18
Celal Erbay, “Nafaka”, DİA, c. XXXII, İstanbul 2006, s. 282 – 285.; “Nafaka”, TİA, c. 6, İstanbul 2020, s. 280-82.
19
Dirik, Mehmet, İslam Aile Hukukunda Kocanın Nafaka Mükellefiyetini Düşüren Haller, İslam Hukuku
Araştırmaları Dergisi, sy. 25, 2015, s. 135-159.
SONUÇ

Nafaka başlığını attığımız bu çalışmamız, her aile ilgilendiren bir mevzudur. Zira
nafaka, evliliğin gerek sosyal gerekse ekonomik tarafını belirleyen nafaka, ailelerin teminatı
durumundadır. Bu bilincin var olduğu toplumda da nafaka bir problem olarak ayyuka çıkarsa
sosyal düzen bozulur ve sorunlar çığ gibi büyüyebilir. Bu durumda en temel geçim
kaynağımızın hem Allah katında hem de Allah Resul’ünün nezdinde mühim bir mesele olarak
ele alınmıştır.

Çalışmamızda nafaka kavramına, kategorilerine ve düşüren hallerine temas ettik.


Nafakanın geçim kaynağımızın teminatı olduğunu ve bu geçim kaynağının öznesine bağlı
olarak farklılaştığını ifade ettik. Son olarak da nafakayı bozan hallere de değinerek nihayete
erdirdik.
KAYNAKÇA

1) Erbay, Celal, “Nafaka”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c: 32, s. 282-
285, 2006 İstanbul.
2) “Nafaka”, Temel İslam Ansiklopedisi, c: 6, s. 280-282, 2020 İstanbul.
3) Dirik, Mehmet, İslam Aile Hukukunda Kocanın Nafaka Mükellefiyetini Düşüren
Haller, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy. 25, 2015, s. 135-159.
4) Balta, Yusuf. “İslam Hukukunda Nafaka Sorumluluğunun Sosyal Refaha
Katkısı”. Din Sosyolojisi Araştırmaları 2/2 (Nisan/April 2022), s. 35-62.
5) Lütfiye Akgül, İslam Hukukunda Evli Kadının Nafakası ve Kapsamı, Ekev
Akademi Dergisi – Sosyal Bilimler-, 2015, c. XIX, sayı: 62, s. 21-34.
6) Acar, Halil İbrahim, İslam Aile Hukuku, Ensar Yay., 2018 İstanbul.
7) Birsin, Mehmet, İslam Aile Hukuku, Çıra Akademi.
8) İbn Manzur, Lisanü’l – Arab, Daru’l-Meârif.
9) Kala’cî, Mu’cem Lugatü’l – Fukaha, Daru’n-Nefâis, 1996.

You might also like