You are on page 1of 40

VİYANA KONGRESİ ve KARARLARI

1
YENİ AVRUPA DÜZENİ: VİYANA KONGRESİ
 Napoleon'un Avrupa'yı kan dökerek birleştirme çabalarını izleyen
yıllarda Avrupalılar, barış içinde bir birlik yaratmayı çabaladılar.
 Ünlü besteci Beethoven'in bu atmosferde bestelediği ve Avrupa temasını
işlediği ünlü 9. Senfonisi'nin koro bölümünde yer alan "The Glorious
Moment" adlı kantatı, 1815 Viyana Kongresi'nin açılışında çalınmıştı.
 Duygu yüklü bir coşku ve sevinç şarkısı olan bu kantat, Avrupa
Birliğinin barış içinde gerçekleşmesini amaçlamıştır.
 Viyana Kongresi, 1814 yılı Eylül ayı ortalarında topladı.
 İngiltere, Rus Çarı, Prusya Kralı ve Avusturya İmparatoru, başta olmak
üzere, bütün irili ufaklı krallıkların, dukalıkların ve prensliklerin
hükümdarları kongreye bizzat katıldılar.
 Özellikle büyük devletlerden her biri, kongreye gelirken, birtakım
amaçlara ve birtakım plânlara sahip bulunuyordu.
 Yani büyük veya küçük her devlet, kongreden kendisi için yararlar ve
çıkarlar sağlamayı düşünüyordu.

2
 İngiltere'nin, kongrede gerçekleştirmek istediği iki gayesi vardı.
 Birincisi, savaşlar sırasında Fransa ve Hollanda'dan ele geçirmiş
olduğu sömürgeleri elinde tutmak ve ikincisi de, Avrupa'da güç
dengesinin bozulmamasıydı.
 İngiltere, özellikle Rusya ile Avusturya'nın kuvvetlenmesini
istemiyordu.
 Bundan dolayı, Rusya'ya karşı gerektiğinde kullanabilmek için
Prusya'nın kuvvetli bir pozisyona sahip olmasına taraftardı.
 Avusturya'nın karşısında da Fransa'yı desteklemek istiyordu ve
bunun için de Fransa'nın fazla ezilmesine taraftar değildi.
 Öte yandan Manş kıyılarının tekrar Fransa'nın kontrolüne
girmesini önlemek için de, Hollanda ile Belçika'nın
birleştirilerek, burada kuvvetli bir devletin kurulmasını istiyordu.

3
 Avusturya ise, Prusya ile Rusya'nın büyümelerine engel olmak
istiyordu.
 Rusya'nın Polonya'da, Prusya'nın da Saksonya'da gözü vardı.
 Avusturya, bu durumdan hoşlanmıyordu.
 Özellikle Prusya'dan çekiniyor ve Prusya'nın, Almanya'nın
liderliğini eline almasından endişe ediyordu.
 Bu sebeple Prusya, Avusturya'ya göre topraklarını
genişletecekse, bunu Saksonya tarafında değil, Ren taraflarında
yapmalıydı.
 Bu suretle Prusya ile Fransa bir çıkar çatışması içine girerdi.
 Ayrıca Avusturya, Fransa üzerinde baskıda bulunabilmek için
Kuzey İtalya'nın da kontrolünü elinde tutmak istiyordu.
 Rusya ise, birinci plânda Polonya'ya yerleşmek ve ondan
sonra da Osmanlı Devleti'ne dönmek istiyordu.

4
 Prusya'ya gelince: Prusya hem Saksonya'da ve hem de Ren
bölgesinde yayılmak istiyordu.
 Tabiî bu durum kendisini Avusturya ile çatışma içine sokacağından,
kongrede Rusya ile ortak hareket etmek istiyordu.
 Dört büyük devletin kongreye gelirken kafalarındaki düşünceler
bunlardı.
 Açıktır ki bu düşünceler, birbiri ile çatışmaktaydı.
 Bundan dolayı dört devlet, birbirlerini de kontrol altında tutmak için
en küçük sorunlarda bile birlikte karar vermeye çalışmışlardır.
 Küçük devletleri ve yenilmiş Fransa'yı işe karıştırmak
istememişlerdir.

5
VİYANA KONGRESİ KARARLARI
 Viyana Kongresi kararları bir tek belgeden ibaret olmayıp, çoğu ikili
anlaşmalar şeklindeki pek çok belgeden meydana gelmektedir.
 Fransız Tarihçisi A. Debidour, Viyana Kongresi'ni değerlendirirken,
"1815'in diplomatları, Avrupa'yı en kötü kanunlarla donatmak için
bir yıllarını verdiler. Bu fenalıkları tamir etmek için de bir yüzyıl
gerekecektir." demiştir. (A. Debidour, Histoire Diplomatique de
l'Europe, p. 69.)
 Bu değerlendirmenin ne derece doğru olduğu, anlaşmanın aşağıdaki
maddeleri incelenerek görülebilir:
 1) İngiltere, sömürge imparatorluğunu bir hayli genişletiyordu:
 Akdeniz'de Malta Adası ile Yedi Ada'yı , Güney Afrika'da
Hollanda'ya ait Cape Colony'yi, Seylan adasını, Güney
Amerika'da Güyan'ı ve Antiller'de Trinidat adasını,
Danimarka'dan da Heligoland adasını alıyordu.

6
 2) Eskiden 360 devletten meydana gelen,Kutsal Roma-Germen
İmparatorluğu, Napolyon tarafından Ren Konfederasyonu haline
getirilmişti. Artık bu Kongre ile devletlerin sayısı % 90 oranında
azaltılarak, 38 devletten meydana gelen bir Germen Konfederasyonu
şekline sokuluyordu. Avusturya da bu Konfederasyon'un başına
getiriliyordu. Bu ise, Avusturya'nın Almanya'yı kontrol altına alması
demekti.
 3) Prusya, eskiden Polonya'da sahip olduğu toprakları alıyordu.
Bu topraklar ise, esas itibarıyla Poznan (Posen) bölgesiydi. Böylece
Prusya, doğuda topraklarını yine genişletmiş olmaktaydı. Prusya'nın
Batı'da kazançları, öncelikle Saksonya'nın beşte ikisinden
oluşuyordu. Aynı şekilde Vestfalya'nın çok büyük kısmı da
Prusya'ya veriliyordu. Ayrıca, Ren'in batı kıyılarından (Rheinland)
bir kısım toprak da Prusya'nın oluyordu. Son olarak Almanya'nın
kuzey kıyılarında bulunan İsveç Pomeranyası'nı da Prusya alıyordu.
Böylece Prusya, Napolyon savaşlarının sonunda topraklarını
büyütüyordu.

7
 4) Avusturya, Polonya'dan Doğu Galiçya'yı alıyordu.
 Güneyde ise, Kuzey İtalya'da bulunan Lombardiya ve Venedik'i
alıyordu.
 Buna karşılık Avusturya, Belçika'yı kaybediyordu.
 Fakat Avusturya'nın Viyana Kongresi'nde kazandığı en büyük zafer,
her şeye ve özellikle Prusya'ya rağmen Almanya'yı yine dağınık
bir halde tutmayı başarmasıydı.
 Metternich, bu zaferi sağlamak için bütün diplomatik ustalığını
kullanmıştı.
 Bununla beraber Avusturya, kazanmış olduğu topraklarla nüfusunu
4-5 milyon kadar yükselterek azınlıkların sayısını arttırmıştı.
 Avrupa'da yayılan ihtilal fikirleri düşünüldüğünde, Napolyon
savaşlarından topraklarını genişletmiş olarak çıkan Avusturya'nın ,
gerçekte yeni zaaf unsurlarını bünyesine katmış olduğu
görülmektedir.

8
 5) Rusya, Viyana Kongresi kararları ile 1807 Tilsit Antlaşmasında ele
geçirdiği Finlandiya'yı muhafaza ediyordu.
 Tilsit'te Napolyon'un kurduğu ve Rusya'nın da tanıdığı Varşova
Büyük Dükalığı'nın en büyük kısmı da yine Rusya'ya geçiyordu.
 Rusya'ya geçen Polonya toprakları, Almanya'nın kalbine saplanmış
bir hançer gibiydi.
 Viyana Kongresi, Polonya'nın bölüşülmesi için de kararlar almıştı.
 Bu kararlara göre Avusturya, Prusya ve Rusya, Polonya'dan aldıkları
topraklarda bulunan Polonyalıların, "milli müesseselerini"
kurmalarına izin vereceklerdi.
 Yani bir çeşit özerklik yönetimi uygulanacaktı.
 Lakin buna hiç kimse uymadı. Sadece Rusya, 1815 Kasımında
yayınladığı bir anayasa ile, yarı-parlamenter bir rejim uygulamak
istedi.
 Uzun ömürlü olmayan bu deneme sonrasında Rusya, bu rejime son
vererek, Polonya'daki otoriter ve despotik yönetimine devam etti.

9
 6) Hollanda, tekrar Krallık oluyor ve Orange hanedanının yönetiminde
bağımsızlığını kazanıyordu. Fakat Hollanda, İngiltere'nin istediği
şekilde Belçika ile birleştiriliyordu. Bu oluşum, Niederland Devleti
olarak adlandırıldı.
 Ayrıca Lüksemburg Büyük Dükalığı da, Hollanda Kralı'nın şahsına
veriliyordu.
 İngiltere'nin Hollanda ile Belçika'yı birleştirmesinin sebebi, Fransa'ya
kuzeyden baskı yapabilecek kuvvetli bir devlet kurmaktı.
 İngiltere, Hannover Elektörlüğü'nü de Krallık haline getirerek,
Almanya üzerindeki kontrolünü kuvvetlendirmeye çalıştı. Bu bağ,
Kraliçe Viktorya'nın tahta çıkış tarihi olan 1837 yılına kadar devam
etmişti. Çünkü Hanover kanunları, kadınların hükümdarlığını
yasaklıyordu.
 7) İsveç, kuzeyde Finlandiya'yı Rusya'ya kaptırdığı için, bu kaybını
karşılamak üzere Norveç'i aldı. Normalde Norveç, Danimarka'ya aitti.
Fakat Danimarka, 1807'de Napolyon ile ittifak yaptığı için, bu şekilde
Viyana Kongresi'nde cezalandırıldı.

10
 8) İtalya; Sardunya Krallığına, Nice, Savoie ve Cenova toprakları ile biraz
daha güçlendirilmişti.
 Modena ve Toskana Dükalıklarının başına da, Avusturya prensleri
getirildi.
 Napolyon'un ikinci karısı ve Avusturya İmparatoru'nun kızı Marie-
Louis'e de Parma Dukalığı verildi.
 Bu suretle Avusturya'nın İtalya üzerindeki etkinliği daha da artmış
oluyordu.
 Ayrıca Fransa, güneyden kuvvetli bir yapı ile kontrol altına alınmış
oluyordu.
 Orta İtalya' da Papalık Devleti'nin varlığı kabul edildi.
 Güney İtalya'da, İki Sicilya Krallığının başına da tekrar İspanyol
Bourbonları getirildi.
 9) İsviçre ise, 22 Kanton' dan meydana gelen bağımsız ve daimi tarafsız bir
devlet oluyordu.
 Böylece, Fransa ile Avusturya arasına da bağımsız bir devlet sokulmuş
olmaktaydı.

11
 10) Viyana Kongresi'nin siyasal sorunların dışında aldığı bir karar da,
zenci esaret ve ticaretinin yasaklanmasıydı.
 Fakat Viyana Kongresi, zenci ticaretini tamamen yasaklayamadı. Zenci
ticaretinin uygarlığa ve insanlık kavramına aykırı olduğu belirtilerek, bu
ticaretin ne zaman ve ne şekilde kaldırılacağı, devletlerin takdirine
bırakıldı.
 Böyle bir kararın alınmasında, Fransız İhtilali'nin yaydığı, insan hakları
ve hürriyetleri kavramının güçlü bir etkisi vardır.
 Çünkü zenci esaret ve ticareti, ilk kez, 1794'te Konvansiyon yönetimi
tarafından kaldırılmıştır.
 Fakat Napolyon, 1802'de zenci ticaretine tekrar izin verdi.
 Bununla beraber İngiltere, 1806'da ve Amerika Birleşik Devletleri de
1808'de zenci ticaretini yasakladılar.
 Ama bu yasaklar, sadece göstermelik olarak kalacak, uygulamada karşılık
bulamayacaktır.
 Nitekim, Viyana Kongresi'nde zenci ticaretinin yasaklanmasını teklif eden
de, İngiltere oldu.

12
VİYANA KONGRESİ VE OSMANLI DEVLETİ
 Osmanlı Devleti de, Napolyon'un Mısır seferi dolayısı ile , Fransa'ya
karşı savaşmış olan devletlerden biriydi. Dolayısıyla bir barış toplantısı
olan Viyana Kongresi'ne katılması gerekirdi. Bu sebeple, Viyana'da bir
barış konferansı toplanmasına karar verildiği zaman, Avusturya
Başbakanı Metternich, Osmanlı Devleti'ni de bu Kongere'ye davet etti.
Osmanlı Devleti, bu davete olumlu cevap vermedi. Bunun üzerine
Metternich, davetini tekrar ederek, Osmanlı Devleti'nin Kongre'ye
katılmasını istedi. Metternich'e göre Osmanlı Devleti, eğer Kongre'ye
katılmaz ise, kendi toprak bütünlüğünün Avrupa'nın garantisi altına
alınması talebinde bulunmalıydı. Çünkü Rusya'nın Balkanlar'da
genişleme çabaları Avusturya'yı ürkütüyordu. İngiltere de, Rusya'nın
Karadeniz'deki genişlemesinden ve Boğazlar'dan Akdeniz'e inmesinden
korkmaktaydı. Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak
bütünlüğünün garanti altına alınması için milletlerarası şartlar müsait
görünüyordu. Fakat Osmanlı Devleti, Viyana Kongresi'ne katılmaktan
kaçındı.

13
 Bab-ı Ali'nin bu şekilde hareket etmesinin bir takım sebepleri vardı:
 1) Osmanlı Devleti, toprak bütünlüğünün Avrupa devletleri
tarafından garanti altına alınmasını, bağımsızlığı ile uyuşur bir husus
olarak görmedi.
 Böyle bir garantiyi Avrupa devletlerinin koruması altına girme
şeklinde telakki etti.
 2) Uzun bir madde olan, Bükreş Barışı'nın 8 inci maddesi ile
Osmanlı Devleti, Sırplara, gayr-i müslim Osmanlı uyruklarına
tanınan imtiyazları verecekti.
 Fakat bu imtiyazların neler olduğu açık olarak belirtilmemişti.
 Şimdi Osmanlı Devleti, Kongre'ye katıldığı takdirde, Sırplarla bir
anlaşmazlık halinde bu imtiyazlar konusunu, Rusya'nın ortaya atıp,
bağımsızlığa kadar varan haklar koparmasından endişe etti.
 Çünkü, Sırplar da Kongre'ye heyet göndererek, Kongre'nin kendileri
lehine müdahale etmesini istemişti.

14
 3) Osmanlı Devleti, kendisiyle Rusya arasında devamlı
çatışma konusu olan Eflak ve Buğdan meselesinin, şimdi galip
devletler arasında baş mevkide bulunan Rusya'nın, tekrar
Kongre önüne getirmesinden çekindi.
 4) Ruslar, Osmanlı Devleti'nin çekindiği gibi, Viyana Kongresi'nde,
Kongre üyelerinin dikkatini Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde
yaşamakta olan Hıristiyan halkın durumu üzerine çekmeye çalıştı.
 Şimdi Ruslar, Osmanlı İmparatorluğu'ndan "Doğu Sorunu" (Şark
Meselesi-Question d'Orient) diye söz etmekteydiler.
 Bu deyim, Avrupa diplomasisinde, bundan sonra çok kullanılmaya
başlandı.
 Şark Meselesi, genel olarak, Osmanlı İmparatorluğu'nun toprak
bütünlüğünün korunması, 19. yüzyılın ikinci yarısında ise, Türklerin
Avrupa'daki topraklarının paylaşılması, 20. yüzyılda da,
İmparatorluğun bütün topraklarının bölüşülmesi anlamında
kullanıldı.

15
İNGİLTERE VE AVUSTURYA’NIN OSMANLI’NIN
TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMA GİRİŞİMİ
 Osmanlı Devleti, Viyana Kongresi'ne katılmamasına rağmen,
İngiltere ve Avusturya, Kongre'de Osmanlı İmparatorluğu'nun
toprak bütünlüğünün Avrupa'nın ortak garantisi altına sokulması
fikrini ileri sürdü.
 Bundan memnun olmayan Rusya, güney Amerika'daki İspanyol
sömürgelerinin de böyle bir garanti altına konulmasını istedi.
 Bu da İngiltere'nin işine gelmedi.
 Zira bu sırada, İspanya'nın güney Amerika'daki sömürgelerinde
bağımsızlık hareketleri başlamıştı.
 İngiltere, İspanya' dan ayrılacak bu devletlerle, rahat rahat ticaret
yapabileceği ve bunları ekonomik nüfuzu altına alabileceği için bu
hareketleri sempati ile karşılamaktaydı.
 Dolayısıyla İngiltere, Rusya'nın bu teklifi karşısında geri adım
atmak zorunda kaldı.

16
AVRUPA UYUMU VE METTERNICH SİSTEMİ

17
VİYANA SİSTEMİNİN KORUNMASI
 Napolyon'un Elbe'den kaçarak tekrar Fransa'nın başına geçmesiyle
başlayan ikinci 100 günlük saltanatı, Avrupa'nın dört büyük
devletini korkutmuştur.
 Dolayısıyla da Viyana'da düzenledikleri Avrupa haritasını ve
Avrupa'nın bu yeni statüsünü korumak ve devam ettirmek için
tedbirler almışlardır.
 Bu tedbirleri kapsayan belgeler iki tanedir.
 Bunlardan birincisi, 26 Eylül 1815 tarihli Kutsal ittifak (La Sainte
Alliance), ikincisi de 20 Kasım 1815 tarihli Dörtlü İttifak'tır.

18
KUTSAL İTTİFAK
 Kutsal İttifak, Rus Çarı I. Aleksandr'ın eseridir.
 I. Aleksandr, 1774 Kaynarca Antlaşması ile Hıristiyanlığın
korunması ve hatta Türk boyunduruğundan kurtarılması görevinin
de Rusya'ya verilmiş olduğuna inanıyordu.
 Ayrıca Napolyon'u, kendisinin mağlup etmiş olduğuna inanıyordu.
Dolayısıyla da Avrupa'nın lideri rolünü oynamaya başladı.
 Bunun için de öncelikle Viyana'da kurulan Avrupa düzeninin
korunmasına önem verdi.
 Rusya, bu düzeni din ilkelerine göre korumaya ve devam ettirmeye
karar verdi. Avusturya ve Prusya hükümdarlarına sunduğu bir
antlaşma tasarısı, 26 Eylül 1815'te imzalanarak bu üç devlet arasında
Kutsal ittifak kurulmuş oldu.
 Bu anlaşma, genel Demeç niteliğindeki Giriş kısmından sonra 3
maddeden oluşmaktaydı.

19
 Antlaşmada, söz konusu üç devlet, karşılıklı ilişkilerini, Hıristiyan
dininin kutsal ilkelerine dayandıracaklarını ve Tanrı’nın gösterdiği yolda
yürüyeceklerini belirtiyorlardı.
 Gerek iç politikalarında ve gerek dış politikalarında, kutsal dinin, yani
Hıristiyanlığın ilkelerine, adalet, şefkat ve barış ilkelerine uyacaklardı.
 Üç hükümdar, gerçek ve güçlü kardeşlik bağları ile bağlı kalacaklardı.
 Aynı zamanda, tebaalarına da bir "aile babası" gibi davranacaklardı.
 Yine üç hükümdar, aynı dinin üyeleri olarak kendilerini, Hıristiyanlığın
üç ana kolunun, Allah tarafından görevlendirilmiş temsilcisi sayıyorlardı.
 Başka bir deyişle Avusturya; Katolikliği, Prusya; Protestanlığı ve Rusya
da; Ortodoksluğu temsil etmekteydiler.
 Son olarak antlaşmada, tebaalarına da nasihatte bulunan hükümdarlar,
barışın sadece Hıristiyanlık ilkelerinin uygulanması ile korunabileceğini
söylüyorlardı.
 Tabi ki bunun için de tebaalarından Hıristiyanlığa bağlı kalmalarını
istiyorlardı.

20
 Kutsal İttifak, bir bakıma, milletlerarası ilişkileri dinsel ilkelere ve
temellere dayandırarak yeni bir anlayışı ortaya çıkarıyordu.
 Halbuki Fransız İhtilalı, monarkların siyasal iktidarlarını
dayandırdıkları ilahi hukuk temelini yıkmıştı.
 Fakat beraberinde getirdiği tepkiler, bu ilahi hukukun milletlerarası
ilişkilerin temeline yerleştirmişti.
 Çünkü bu antlaşma, diğer devletlerin katılımına da açıktı.
 Prusya ve Avusturya, bu belgeyi, Rus Çarı'nı darıltmamak için
imzalamışlardı.
 İngiltere ise, davet edildiği halde, anlamsız bulduğu bu belgeyi,
açık, sınırlı ve belirli hiç bir taahhüdü ihtiva etmediği için
imzalamaktan kaçındı.
 Buna karşılık Fransa, 19 Kasım 1815'te Kutsal İttifak'a katıldı.

21
DÖRTLÜ İTTİFAK
 Avusturya Başkanı Metternich, 1815 Avrupa'sının fikir ve düşünce
alanında geçirmiş olduğu büyük değişikliği ve bunun mutlakıyetçi
hükümdarlar için doğurabileceği büyük tehlikeyi öngördü.
 Fakat Metternich de, ihtilal ile gelişen aktörlere göre tedbir alacağı yerde
aksine, bunların gelişmesini önlemeye çalışmıştır.
 Bu sebeple Metternich, Kutsal İttifak'ı, Viyana'da kurulan sistemin
korunması açısından zayıf buldu.
 Metternich, İhtilal fikirlerinin ortaya çıkarabileceği tehlikeleri daha
gerçekçi tedbirler ve işleyebilen bir mekanizma ile önlemeyi düşünüyordu.
 Yani devletlerin, açık bir taahhütle bağlı olmasını istiyordu.
 20 Kasım 1815 günü Fransa ile imzalanan İkinci Paris Barışı da,
Metternich'e istediği fırsatı verdi.
 Müttefikler, bu anlaşmayı, Fransa'nın bir kere daha harekete geçmesi
ihtimaline karşı bir tedbir olmak üzere imzalıyordu.
 İngiltere'nin de imzaladığı bu anlaşma, Dörtlü İttifak olarak anılmaktadır.

22
 Dörtlü İttifaka göre bu dört devlet, Fransız ihtilalı fikirlerinin Avrupa
barış ve huzurunu bozmaması için, ortak menfaatlerini korumak amacıyla
zaman zaman bir araya geleceklerdi.
 Dört devlet, uyarı niteliğinde olmak üzere bu ittifakın metnini Fransa'ya
da bildirmişlerdi.
 Bu suretle Fransa, büyük devletler listesinden çıkarılmış olmaktaydı.
 Dörtlü İttifak, esas itibarıyla Fransa'ya karşı imzalanmıştı.
 Fakat Avusturya Başbakanı Metternich, bunu 30 yıldan fazla bir süre ile
Avrupa'daki bütün liberal hareketleri bastırmak için kullanacaktır.
 Zira Dörtlü İttifak, sadece Fransa'yı göz önünde tutmuyor, aynı zamanda
bütün Avrupa barışının korunmasına da yönelik bulunuyordu.
 Bu sebepledir ki Dörtlü İttifak, Metternich sayesinde, Metternich Sistemi
veya Müdahale Sistemi adı ile 19. yüzyıl siyasi tarihinde önemli bir yer
işgal edecektir.
 Çünkü, bundan sonra Avrupa'nın neresinde bir hürriyet ve demokrasi
hareketi ortaya çıkarsa, bunu durdurmak için Dörtlü İttifak hemen
müdahale etmiştir.

23
 Metternich'i bu şekilde harekete sevk eden sebep, Avusturya
İmparatorluğu'nun durumu olmuştur.
 Çeşitli milletlerden meydana gelen imparatorluğun şimdi karşılaştığı en
büyük tehlike, Fransız İhtilali'nin ortaya çıkardığı liberal fikirlerin, bu
milletleri ve yabancı unsurları harekete geçirmesi ihtimali idi.
 Bu fikirlerin İmparatorluk sınırları içinde yayılması ve bu milletleri
harekete geçirmesi, İmparatorluğun sonu demek olurdu.
 Bunu önlemek için de iki tedbir vardı: Bunlardan birincisi, İmparator'un
otoritesini daima güçlü tutmaktı. Yani mutlakıyetçi rejimi bütün
otoritesi ile devam ettirmek.
 Avusturya'nın aldığı ikinci tedbir de, Avrupa'nın neresinde olursa olsun,
liberal hareketleri bastırmak oldu.
 Metternich, Dörtlü İttifakı bu yolda kullanarak, bu hareketlerin
genişlemesini ve İmparatorluğa bulaşmasını önlemeye çalışacaktır.
 Metternich, bu faaliyetleri sırasında Avrupa diplomasisine de egemen
olsa da, yüzyılın ortalarına gelindiğinde, liberal ve milliyetçi fikirler
karşısında Metternich de artık direnemedi.

24
DÖRTLÜ İTTİFAK'A FRANSA'NIN DA KATILMASI
YADA BEŞLİ İTTİFAK
 Temelde kendisine karşı oluşturulmuş olan Dörtlü İttifaka Fransa’ya katılması, şöyle
bir formül ile çözümlendi:
 1 Kasım'da imzalanan bir protokol ile Dörtlü İttifakın devam ettiği vurgulandı.
 Fransa'da bir karışıklık çakarsa ve bu durum komşularının güvenliğini tehlikeye
sokarsa, dört devlet birlikte müdahale edeceklerdi.
 Bu protokol, Fransız halkının onurunu kırmamak ve tepkisine sebep olmamak için
gizli olarak imzalanmış ve Fransa'ya da gizlice bildirilmişti.
 15 Kasım 1815'te imzalanan bir diğer protokolün birinci kısmı, Fransa dışındaki
dört devletin Dörtlü İttifak ile kurmuş oldukları birlik ve dayanışmalarını bundan
sonra da devam ettirmeyi taahhüt ediyordu.
 İkinci belge ise, bir Beşli Deklarasyon'du.
 Bununla Fransa, 20 Kasım 1815 tarihli Dörtlü İttifak'a katılıyor ve Avrupa barışının
korunmasında onlarla işbirliği yapmayı taahhüt ediyordu.
 Böylece Dörtlü İttifak, Beşli ittifak haline geliyordu.
 Fakat Fransa'ya karşı olan Dörtlü İttifak devam ettiği için Fransa, Avrupa Büyük
Devletler Topluluğuna, ancak dar bir kapıdan girebilmiştir.

25
AVRUPA'DA FİKİR AKIMLARI
 Avrupa, 1818'den 1848’e kadar, otuz yıl süre ile bir "devrim" ve "karşı-
devrim" mücadelesine sahne oldu.
 Bu ise Fransız İhtilalı sonrasında ortaya çıkan ve özellikle Napolyon
Savaşları ile Avrupa'da hızla yayılan fikir akımlarına dayanmaktadır.
  LİBERALİZM
 Ortaçağ’da Rönesans hareketi, sanat alanında ve Reformasyon hareketi de
din alanında insan düşüncesine bir hürriyet getirme amacını gütmüştü.
 Fakat sanat alanındaki ve din alanındaki hürriyet gelişimi, insanın toplum
içindeki siyasal yaşayışına hürriyet getirmekten çok uzak kalmıştır.
 Bu hareketler, sanat ve din alanındaki insan düşüncesine sadece bir
dereceye kadar hürriyet getirmiştir.
 Fakat hürriyet, insanın toplum içindeki siyasal durumunu değiştirememiştir.
 İnsanlar yine, kudretini ve yetkisini Tanrı'dan aldığını iddia eden kral,
imparator, prens veya hükümdarların sert, mutlak ve sınırsız otoritesine tâbi
olarak ve onun keyfi idaresi altında yaşamaya devam etmişlerdir.

26
FRANSIZ İHTİLALININ ETKİSİ
 1789 İhtilâlı, toplumların maruz kaldığı siyasal düzeni
yıkmaya başlamıştır.
 Artık hükümdarın sınırsız otoritesine karşı, kişinin doğuştan
sahip olduğu temel hak ve hürriyetler, sınırlayıcı bir unsur
olmaktan çıkıyordu.
 Bilindiği gibi Fransız İhtilâlının daha ilk aylarında (28
Ağustos 1789'da) yayımlanan «İnsan ve Vatandaş Hakları
Demeci», bu dengeyi açıkça ilân etmişti.
 Liberalizm veya hürriyetçilik hareketi, Fransız İhtilâlı ile
ortaya çıkan bu yeni siyasal düzeni ifade etmektedir.
 Fakat kişinin, bu temel hak ve hürriyetlerinin gerek hükümdar,
gerek insanlar tarafından kabul edilmesi yeterli değildir.

27
ANAYASAL DÜZEN İLE İLİŞKİSİ
 Bu haklar ve hürriyetler, bir anayasada açıkça belirtilmedikçe
kişinin siyasal varlığı yeterli bir teminata sahip olamazdı.
 Bunun yanı sıra yine bu anayasada hükümdarın otorite ve
yetkilerinin ne şekilde ve nasıl kullanılacağı belirlenmelidir.
 Bu yüzden liberalizm hareketinin en mühim unsuru, anayasacılıktır.
 Yani liberalizm, anayasalı bir hürriyet düzeni kurma amacını
gütmüştür.
 Bu anayasalı düzende hükümdar yine hükümdar olarak kalmaktadır.
 Fakat yetkilerinin sınırı ve kullanılma şekli bir anayasa ile
çizilecektir.
 Fakat 19. yüzyılın liberalizm hareketleri içinde cumhuriyetçilik
eğilimi çok az görülmüştür.

28
AVRUPA’DAKİ ETKİSİ
 Fransa'da meydana gelen bu hürriyetçilik hareketi, Avrupa'nın diğer
mutlak hükümdarlarınca hemen kabul edilmemiştir.
 Çünkü Fransa'da kralın otoritesini yıkan bu hareket, kendilerine de
bulaşırsa, otoritelerinden yoksun kalabilirler, hatta tahtlarını
kaybedebilirlerdi.
 Bu sebeple Avusturya, Prusya, Rusya ve İngiltere gibi büyük devletlerle
Avrupa'nın küçük krallıkları daha ilk günden itibaren Fransız İhtilâlı’na
cephe aldılar.
 Bilindiği gibi bu durum da, İhtilâl Fransa’sı ile bu devletler arasında
1792'de başlayıp 1815'e kadar devam edecek uzun savaşların patlamasına
sebep oldu.
 1792-1815 arasındaki Fransız İhtilâlı savaşları, bütün Avrupa'yı Fransız
hegemonyası altına almak isteyen bir kuvvet emperyalizmi niteliği
kazanmıştı.
 Bununla birlikte bu savaşlar, hürriyet kavramının bütün Avrupa'ya ve
özellikle kitlelere yayılmasını kolaylaştırmıştır.

29
 Fakat mutlak hükümdarlar, bu önemli değişikliğin gerçek mahiyetini
anlamamıştır.
 Çünkü 1815'te Napolyon Fransa’sını yenerek Fransa'yı ihtilâldan önceki
sınırlarına sokan Avrupa'nın büyük devletleri (İngiltere, Avusturya, Rusya
ve Prusya), hürriyetçilik fikirlerini de yenilgiye uğrattıklarını
zannetmişlerdir.
 Bununla birlikte hürriyetçilik (liberalizm) akımı, Avrupa’da tehlike ve
korku da meydana getirmiştir.
 Bu yüzden de Avrupa, 1815 Viyana Kongresi ile toprak ve sınır
düzenlemelerini kendi politik çıkarlarına göre yapmıştır.
 Ayrıca muhtemel herhangi bir hürriyetçilik hareketini birlikte bastırmak
konusunda da, anlaşmışlardır.
 Bu ise, toplumların değişen düşüncesiyle tam bir çelişki haline gelmiştir.
 Bunun neticesi olarak Avrupa, özellikle 1830 ve 1848'de bir dizi
ayaklanma ve ihtilâla sahne olmuştur.
 Bu ayaklanmalar, sadece liberalist değil, aynı zamanda nasyonalist bir
mahiyettedir.

30
NASYONALİZM
 Nasyonalizm veya milliyetçilik akımının esası, millî bağımsızlıktır.
 Başka devletlerin hegemonyası altında yaşayan milletlerin millî
bağımsızlıklarını kazanmaları ve kendi bağımsız devletlerini
kurmaları hareketidir.
 Bir bakıma kişi hürriyeti kavramının milletlere de tatbikidir.
 Nasıl bir insan, insan olması dolayısıyla birtakım temel hak ve
hürriyetlere sahip bulunuyorsa, bir millet de, bir bütün olarak
bağımsızlığına sahip olma hakkına sahiptir.
 Nasyonalizm hareketi, kaynağını Fransız İhtilâlı’ndan almaktadır.
 Bu akım, bilhassa İhtilâl Fransası’nın kaderine 1799'dan itibaren
hâkim olan Napolyon Bonapart, Avrupa'nın büyük devletleri ile
savaşırken ve bu devletlerin topraklarına girerken etkili olmuştur.
 Napolyon, bu topraklardaki milletleri bağlı oldukları devletlere karşı
ayaklandırmış ve bu milletlere hürriyet getirdiğini söylemiştir.

31
 Fakat 1815 Viyana Kongresi'nde dönemin büyük devletleri,
Avrupa haritasını kendi çıkarlarına göre düzenlerken, liberalizm
konusunda yaptıkları aynı hatayı nasyonalizmde de
yapmışlardır.
 Milletler ya parçalanmış ve bu parçalar başka devletlerin
sınırları içine sokulmuş ya da çizilen sınırlar içinde çeşitli
milletler bulunmuştur.
 Mesela, Avusturya İmparatorluğu'nun sınırları içinde, başta
Macarlar olmak üzere, Polonyalılar, Çekler, Hırvatlar ve
Rumenler gibi birçok millet bulunmaktaydı.
 Hatta Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa toprakları için de aynı
şey söylenebilir.
 Bu topraklar içinde pek çok yabancı millet yaşamaktaydı.
 Nasyonalizm hareketi bunları da etkilemekten geri kalmamıştır.

32
 1829'da Yunanistan, 1878'de Sırbistan, Karadağ ve Romanya,
1908'de Bulgaristan ve 1913 yılında da Arnavutluk, bağımsız
birer devlet olarak Osmanlı İmparatorluğu'ndan kopmuştur.
 Nitekim 1914-18 Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda Avusturya
ile Osmanlı İmparatorluğu yenilince, bütün bu milletler
bağımsızlıklarını kazanmış ve genel olarak bugünkü konuma
gerilemişlerdir.
 Daha sonra ele alınacağı gibi 1815'ten sonra milliyetçilik
akımının en önemli meselesi, Alman ve İtalyan millî birlikleri
olmuştur.

33
SOSYALİZM
 Sosyalizm akımı, kaynağını Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilâlı’ndan
almaktadır.
 Fransız İhtilali’nin etkisi, 1789 İnsan ve Vatandaş Hakları
Demeci'nin ortaya atmış olduğu kanun önünde bütün vatandaşların
eşitliği, yani siyasal eşitlik ilkesinden kaynaklanmaktadır.
 Bu ilke, bilhassa 1815’lerden itibaren, bazı yazarlar tarafından
ekonomik eşitliğe de dönüştürülmüştür.
 Bu etkileşim ve dönüşüm, sosyalizm akımının doğmasına yol
açmıştır.
 Bu yazarlar, siyasal eşitliğin, toplumdaki kişiler arasındaki eşitliğin
gerçekleştirilmesi için yeterli olmayacağını belirtmişlerdir.
 Onlar göre tam eşitlik, kişiler arasında ekonomik eşitlik ile
sağlanabilir.

34
 Doğal olarak bir istek, bir ideal olarak fikrin ortaya atılması yeterli
değildir.
 Bir toplumda ekonomik eşitliğin gerçekleştirilmesi için nasıl bir
düzen ve sistemin tatbik edilmesi gerektiği de gösterilmelidir.
 İşte bu güç meseleye cevap bulma çabası, birçok düşünür ve yazarı
çok çeşitli sosyalist fikirler ileri sürmeye yöneltmiştir.
 Böylece herkes, kendisine göre bir sosyalist düzen tasarlamıştır.
 Bu fikir çeşitliliği ise, sosyalizmi belirli bir sistem halindeki bir fikir
bütünlüğünden yoksun bırakmıştır.
 Bundan dolayıdır ki sosyalizm, bütün 19. yüzyıl boyunca fikir
planında kalmış ve bir fikrî tartışmadan öteye pek gidememiştir.
 Sosyalizmin milletlerarası ilişkilere yeni bir unsur olarak girmeye
başlaması, esas itibariyle Rusya'da 1917'de meydana gelen Bolşevik
İhtilâlı ile olmuştur.

35
KARL MARX VE SOSYALİZM
 Karl Marx ile birlikte sosyalist düşüncede önemli bir
değişiklik meydana gelmiştir.
 Marx‘ın sosyalist akımın gelişimindeki tesiri, daha önceki
sosyalist yazarlara nispetle çok daha derin olmuştur.
 Marx, kendi sosyalist sistemini işçi sınıfı esasına
dayandırmakta ve bu sistemi evrensel veya enternasyonal
açıdan ele almaktaydı.
 Bu yüzden de, bütün dünya işçilerinin örgütlenmesi konusuna
çok önem vermiştir.
 Bu çabaların sonucunda, I. ve II. Enternasyonaller dediğimiz
sosyalist enternasyonaller ortaya çıkmıştır.
 Bu enternasyonaller, ne işçi sınıfını ne de sosyalist düşünceyi
örgütlendirebilmiştir.

36
 Hatta kendi içinde çıkan fikir ayrılıkları ve çatışmaları,
sosyalizm akımının fikir planında iken tam anlamıyla
parçalanmasına da sebep olmuştur.
 Karl Marx, Das Kapitalin birinci cildini 1856'da yayınlamıştır.
 Bununla beraber Karl Marx ve yakın arkadaşı F. Engels, 1848
İhtilâllarında fikrî bakımdan gayet aktif olmuşlardır.
 1848'de Engels ile Marx, meşhur «Komünist Manifestosunu
yayımlamışlardır.
 Bunun yayımlanmasından sonra Engels ve Marx, işçileri bir
milletlerarası oluşumda birleştirmeye çalışmışlardır.
 Bu suretle milletlerarası proletaryayı organize etmek suretiyle
komünist ihtilâlına gitmeyi düşünmüşlerdir.
 Böylece Marx ve Engels'in çabasıyla, 1864'te ilk defa olarak
İngiltere'de I. Enternasyonal adı verilen bir Milletlerarası İşçi
Federasyonu kurulmuştur.

37
VİYANA KONGRASİNDEN SONRA YENİ AVRUPA
DÜZENİ VE TEPKİLER

38
YENİ AVRUPA DÜZENİ
 Avrupa'yı bir çeyrek yüzyıla yakın kasıp kavuran Napolyon savaşları, ihtilal
ile ortaya çıkan hürriyet ve demokrasi fikirlerini, Avrupa'da çok geniş bir
alana götürmüş ve yaymıştı.
 Fransa, savaştığı devletlerin milletlerini, hükümdarlarına karşı harekete
geçirmek için hürriyet ve demokrasi fikirlerinden faydalanmıştı.
 Ayrıca Fransa'nın işgaline uğrayan ülkelerdeki hükümdarlar, tahtlarını terk
ederken, asiller de etkinliklerini kaybetmiş ve toplumun yönetimi halkın
eline geçmişti.
 Yani Napolyon Savaşları sonunda yepyeni bir toplum ortaya çıkarak hemen
her yerde toplumların manzarası değişmişti.
 Napolyon'un Moskova Seferi'nden sonra Fransa'ya karşı yapılan savaşlar,
Avrupa'nın mutlakıyetçi hükümdarları için Napolyon'dan kurtuluşu ifade
etmekteydi.
 Milletler de, mutlakıyet ve istibdattan kurtulmuş olacaklardı.
 Çünkü büyük devletler, milletlere böyle demişlerdi.
 Ama milletlerin ümidi, Viyana Kongresi ile çabucak kırıldı.

39
 Dahası, Fransız İhtilali'nden önce toplumlara egemen olan sınıflar, yani asiller
ve hükümdarlar, eski iktidarlarını tekrar ele geçirdiler.
 Bu sınıf, milletlerin yaptıklarına pişman olduklarını düşünüyorlardı.
 Fakat XVIII. Louis hariç hemen hepsi, sürgünde bulundukları süre içinde,
kendi ülkelerinde meydana gelen değişikliklerden habersizdi.
 Ayrıca bu hükümdarlar, iktidarı ele alınca tekrar yerlerinden olma korkusuyla
sıkı bir polis rejimi kurdular.
 Yönetime getirdikleri devlet adamları ise, liberalizm yani hürriyet fikirlerinin
düşmanlığında bir simge haline gelen Metternich'i kendilerine örnek aldılar.
 Bu ise eskisi gibi dört büyüklerin idaresi altında varlıklarını sürdüren ve
bağımsızlıklarını yitirmiş devletlerin isyanlarını beraberinde getirdi.
 Tarihte 1830 ve 1848 İhtilalleri olarak bilinen bu isyanlar, Almanya, İtalya ve
Belçika’da nasyonalizm ve liberalizm, İspanya ve İngiltere’de liberalizm,
Fransa’da sosyalizm gibi ilkeler doğrultusunda bir takım değişmeler meydana
getirdi.
 Almanya, İtalya ve Belçika, anayasal yönetimlere kavuşup bağımsız olurken,
Fransa’da önce III. Napoleon Bonaparte ile II. Cumhuriyet (1848-1852),
ardından da II. İmparatorluk rejimi (1852-1870) ortaya çıktı.

40

You might also like