You are on page 1of 18

LAÜ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ


YENİ TÜRK EDEBİYATI V TDE 451 DERS NOTLARI

MEHMET EMİN YURDAKUL’UN


«BİZ NASIL ŞİİR İSTERİZ?»
ŞİİRİ ÜZERİNE NOTLAR
PROF.DR.SAADETTİN YILDIZ

LEFKE-2015
«Biz Nasıl Şiir İsteriz?», ilk defa, Rûmî 11 Haziran 1314, (23
Haziran 1898) tarihinde, Servet-i Fünun Nu: 380’de
yayımlanmıştır.

H.1316/1898’de basılan «Türkçe Şiirler» kitabının ilk şiiridir.


Türkçe Şiirler kitabı yalnızca dokuz adet şiirden meydana gelen
küçük bir kitap olmakla birlikte, etkileri bakımından büyük bir
öneme sahiptir.
Mehmet Emin’in sanat yönünün güçlü olmadığı,
genellikle kabul edilir. Ne var ki, kendi sanat gücü çok yüksek
olmadığı halde, Şinâsî’nin edebiyatımızın çehresini değiştirmesi
gibi, Mehmet Emin’in de toplumun dertlerine yönelen ve geniş
halk kitlelerine kendi diliyle hitap eden bir edebiyatın başlatılıp
kabul görmesinde büyük etkisi olmuştur.
Bu şiirden bir yıl önce yazmış olduğu «Anadolu’dan Bir Ses
Yahut Cenge Giderken» şiirindeki «Ben bir Türk’üm, dinim
cinsim uludur / Sinem özüm ateş ile doludur» mısralarıyla
tanışan, bunun etkisiyle millî benlik arayışında kimlik belirleme
ve ifade etme rahatlığına kavuşan Türk aydını, artık, kendi diliyle
sanat yapmanın gerekliliğine de kuvvetle inanmaya başlamıştır.
Türkçe Şiirler’den sonra, Mehmet Emin’in edebiyatımıza bir
hizmeti de 1905 yılında, Selanik’te çıkmakta olan Çocuk Bahçesi
dergisinde yayımladığı ve Rıza Tevfik’e ithaf ettiği «Ölü Kafası»
şiiri ve bu şiir dolayısıyla Rıza Tevfik’in yazmış olduğu mektup
dolayısıyla çıkan tartışmaya vesile olmuş olmasıdır.
Rıza Tevfik’in Mehmet Emin’in şiirini övmesine bazı
sanatçılar karşı çıkarken, bazıları da dilde sadeleşme ve
muhtevada topluma yönelmeyi çok doğru buldular. Karşılıklı
yazılar yazıldı; fikirler tartışıldı. Daha sonra Ziya Gökalp ve
arkadaşlarınca sistemleştirilecek olan «dilde Türkçülük», hayli
taraftar kazanmış oldu.
"Köroğlu" (*) ne ? Anadolu dağlarında görünen,
Hep evleri, yapıları çamurlara bürünen,
Köycüklerde, rençberlerin yurtlarında okunur:
 
Bir kitap ki ya bir yetim keçisini çaldırtır;
Ya bir çiftçi çocuğunu ıssız dağa kaldırtır;
Öyle şeyler belirtir ki akıllara dokunur.
Mehmet Emin, Türk edebiyatının ve özellikle Türk şiirinin
yeniden organize edilmesi gerektiğini ve geçmiş dönemlerdeki
edebiyatımızın ideal Türk edebiyatı olmadığını düşünüyor. Ona
göre, halk edebiyatımızın en önemli metinlerinden biri olan
Köroğlu destanı bile ideal olamaz.
«Ya bir yetimin keçisini çaldırtan, ya bir çiftçi çocuğunu dağa
kaldırtan, akıllara durgunluk verecek tuhaflıkları anlatan bir
kitap», bizim edebiyatımızın ana örneği olabilir mi? Oysa
edebiyat eserlerinin insanı yetiştirici, ona yol gösterici özellikte
olması gerekir.
.
Mehmet Emin’in halk edebiyatı ürünü olduğu halde Köroğlu
(ve benzeri) metinlere karşı çıkışını, «edebiyat-toplum» ve
«edebiyat-ahlâk» çerçevesinde düşünmek doğru olur: Zamanın
şartları çok ağırdır, öyleyse edebiyatın da bu ağır şartlara uygun
olarak milliyetçi/toplumcu bir tutum benimsemesi gerekir.
1868’lerde Ziya Paşa, asıl Türk edebiyatının halk edebiyatı
olduğunu söylemişti. 1911’lerde Genç Kalemler hareketi de halk
edebiyatımızı merkeze koyacaktır. Genç Kalemlerin en çok örnek
aldıkları Mehmet Emin’in bu görüşünü, halk edebiyatına karşı
çıkmak olarak değil de metinlerin halkın durumunu iyileştirmeye
hizmet edip etmemesi yönünden değerlendirmek gerekir.
«Fatih" (**)nedir? İstanbul'un surlarının altında,
Karadeniz boğazında, hisarların sırtında,
Gayet güzel düşünülmüş, gayet iyi duyulmuş:
 
Bir şiir ki şehitlerin al kanıyla yazılmış;
Bir kılıç ki bir kitabın alt yanına asılmış;
Bir altından heykeldir ki bir odaya konulmuş.
Şiirin birinci bölümünde «Köroğlu» adlı halk hikayesi
kitabını ele alıp eleştiren şair, ikinci bölümde Abdülhak Hamid’in
«Merkad-i Fatih-i Ziyaret» şiirini değerlendiriyor. Burada
eleştiriden ziyade zamanın ihtiyacını karşılayıp karşılamama
yönünün değerlendirilmesi söz konusudur.

Not: Hamid’in şiiri Mirsad’ın 11 Temmuz 1307/ 23 Temmuz 1891 tarih ve 18 numaralı
nüshasında yayımlanmıştır. «Her kûşesinde dehrin nâm-ı bekā-nisârın /
Şâyestedir denilse âlem senin mezârın.» beytiyle başlayan şiir, Fatih Sultan Mehmet için
yazılmıştır.
Mehmet Emin bu metni «güzel düşünülmüş» ve «iyi
duyulmuş» bir şiir olarak kabul ve sanat değerinin yüksek
olduğunu teslim ediyor. Ancak o da evin bir köşesini süsleyen,
fakat ev halkına faydası olmayan bir heykel, duvarda asılı
murassa bir kılıç gibidir.
Oysa bizim halka doğrudan sosyal fayda sağlayacak eserlere
ihtiyacımız vardır.
Biz o şi'ri isteriz ki çifte giden babalar,
Ekin biçen genç kızlarla odun kesen analar,
Yanık sesin dinleriken göz yaşların silsinler.
 
Başlarını açık, beyaz sinesine koysunlar;
Yüreğinin özleriyçün çarpındığın duysunlar;
Bu çarpıntı, bu ses nedir; neler diyor? Bilsinler.
 
(*)Köroğlu ismindeki kitap
(**)"Fatih Türbesini Ziyaret" ser-nâmeli şi'r-i güzin (Ş.N.)
Bizim, çifte giden babaların da, ekin biçen genç kızların da,
odun kesen anaların da içine işleyecek yanık bir sese ihtiyacımız
var. O şiir öyle olmalı ki babalar, analar, genç kızlar şiirin
arkasındaki beyaz sineye (şairin / insanın göğsüne) başlarını
koysunlar. Onun yüreğinin kendileri için çarptığını hissetsinler. O
çarpıntının ne söylediğini (aynı dilden konuşan bir şairin sesi
olduğu için) anlasınlar.
 
Mehmet Emin, Türk şiirinin samimi duygularla dolu
olarak halka ulaşması gerektiğini söylüyor. Şairin yüreğinin
toplum sevgisiyle dolu olarak çarpması gerektiğini, böyle olursa
edebiyatın «milli edebiyat» olabileceğini düşünüyor.
Benim Şiirlerim
Sen kalpsizsin, hani senin gençliğinin hayatı?
Aşklarım mı? Bir nefesle solabilen bu şeyler Mehmet Emin’de, sanatın
Bir yanardağ ateşiyle kömür gibi karardı; topluma hizmet etmesi
Şimdi ise yerlerinde bir sıtmalı yel eser.
düşüncesi eski, köklü ve çok
Evet, benim her şi'rimde yılan dişli diken var; belirgindir. «Biz Nasıl Şiir
Sizler gidin, bal verecek yeni açmış gül bulun.
Belki benim acı sesim kulakları tırmalar;
İsteriz?» şiirinde milletin neye
Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen ihtiyacının olduğunu ortaya
olun. koyan şair, «Benim Şiirlerim»
Varın sizler, onlar ile korularda el ele şiirinde kendi tutumunu ortaya
Gezin, gülün, bir çift bülbül aşkı ile yaşayın; koymakta, edebiyattan beklediği
Yalnız kendi, yalnız kendi ruhunuzu okşayın.
ne ise kendisinin de onu temin
Zavallı ben, elimdeki şu üç telli saz ile edebilecek bir uygulamanın
Milletimin felaketli hayatını söyleyim;
Dertlilerin göz yaşını çevrem ile sileyim!...
içinde olduğunu da net bir
şekilde ifade etmektedir.

You might also like