ile Alkol ve Madde Bağımlılarına Uygulanan Tedbirler
Prof. Dr. Tamer ŞUER
ADLİ PSİKİYATRİ BİLİM DALI Ceza yasamızın 32. maddesinde suç işlediği sırada, işlediği suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bununla ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede bozulduğu kanaatine varılan akıl hastaları için ceza verilmiyeceği, ancak bunlar hakkında tedbir uygulanması gerektiği belirtilmektedir. Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbirleri TCK mad.57 1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları YÜKSEK GÜVENLİKLİ sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar. 2) Hakkında güvenlik tedbiri hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda, toplum açısından TEHLİKELİLİĞİN ortadan kalktağının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine mahkeme veya hakim kararıyla serbest bırakılır. 3) Sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve işlenen fiilin niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbi kontrol ve takibinin gerekip gerekmediği gerekiyor ise bunun süre ve aralıkları belirtilir. 4) Tıbbi kontrol ve takip, raporda gösterilen süre ve aralıklarla, Cumhuriyet Savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan sağlık kuruluşlarına gönderilmeleri ile sağlanır. 5) Tıbbi kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı itibariyle toplum açısından tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan rapora dayanılarak, yeniden koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Bu durumda bir ve devamı fıkralarda belirtilen işlemler tekrarlanır. 6) İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkum olduğu hapis cezası süresi aynı kalmak koşulu ile, kısman veya tamamen, mahkeme kararıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir. Suç işleyen alkol yada uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol yada uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşlarında tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu kişilerin tedavisi, alkol yada uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder. Bu kişiler yerleştirildikleri kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine mahkeme veya hakim kararıyla serbest bırakılabilir. TARTIŞMA 2005 yılına kadar geçerlikte olan ceza kanunumuzun 46. maddesinde de, suç işleyen akıl hastalarının, hastalıklarının tıbben şifa bulana kadar bir akıl hastalıkları hastahanesinde tedavi edilmeleri gerektiğini ifade etmekteydi. Hatta bu kişilerin işledikleri suç ağır ceza mahkemelerinde yargılanan nitelikte ise, hastahanede kalma süresi bir yıldan az olamaz, denmekteydi. Bu madde, özellikle adli psikiyatri ile ilgilenen hekimler tarafından sıklıkla eleştirilmekteydi. Eleştirilen konulardan birincisi, tedavi süresini belirleyen, hastalığın şifa bulması ifadesi idi. Çünkü “şifa terimi, hastalığın tamamen iyileşmesi anlamını taşımakta olup, tıbbi bir terimdir. Hukuk terminolojisinin ifadesi olmaması gerekir” şeklinde idi. Diğer bir eleştiri ise, ağır cezada yargılanan akıl hastalarının, tedavide geçen sürelerinin bir yıldan az olamıyacağını ifade etmesi, sağlık kuruluşlarının aynı zamanda bir ceza evi gibi kullandırıldığı yönünde idi. Yeni Ceza Kanunumuzu düzenleyenler, sanırım bu eleştirileri dikkate alarak, hastanede kalma süresini belirleyen temel kavramın, “tehlikelilik hali”nin tamamen veya önemli derecede düzelmesi olarak ifade etmiştir. Bu ifadeyi, çevreyi davranışları ile rahatsız eden ve onların yaşamalarını riske sokan eylemlerin geneli olarak değerlendirsek, hekimin tedavisinden beklenen hastalığı tamamen iyileştirmesi değil, hastanın böyle riskli davranışlar gösteren ataklarının düzeltilmesidir. Yine, yeni ceza kanunumuzda hastanede kalma süresini belirli bir zaman dilimi ile sınırlandırmamış olup, bu kriterin oluştuğuna kanaat getiren uzman hekimler kuruluna bırakmıştır. Yeni ceza yasası, akıl hastalarına uygulanacak tedavi tedbirinin “yüksek güvenlikli” hastanelerde yapılması gerekliliğini de belirtmiştir. Ancak ülkemizde bu standartlara uygun bir tedavi kurumu henüz yoktur. Halen bu tedaviler, bölge ruh sağlığı hastanelerde bu tür hastalar için ayrılmış özel servislerde yapılmakta olup, standardı “Düşük Güvenlikli” statüsündedir. Tehlikelilik halinin uygulanan tedavilerle kaybolduğu veya azaldığı belirlenen hastalar, düzenlenen raporla mahkeme kararı ile serbest bırakılır. Ancak yasa da belirtildiği gibi, belirli periodlarla zorunlu kontrol muayenelerini yaptırmakla yükümlüdürler. Bunun hangi aralıklarla ve ne kadar süre devam edeceği tedavi gördüğü sağlık kurulunun raporunda belirtilir. Genellikle altı ay aralıklarla olup, en az iki yıl, bazen ömür boyu devam etmesi belirtilir. Her ne kadar bu kontrol muayenelerinin takibi, ilgi savcılık tarafından yapılırsa da, bazen bu hastaların ikametgahlarını değiştirmesi, ve bunu ilgili makamlara yeni adreslerini bildirmemeleri sonucu, bu kontrol muayenelerinin düzeni aksayabilir. Bu dönemde kişi tedavisini de aksatmışsa, yeniden suç işleme potansiyeli oluşabilir. Tedbirler bölümünün son maddesinde ifade edilen, “suç işleyen alkol ve uyuşturucu madde bağımlılarının güvenlik tedbiri olarak, bu konuda uzmanlaşmış sağlık kuruluşlarında tedavi altına alınır. Bu kişiler bağımlılıktan kurtulduktan sonra, ilgili kuruluşun raporu ile, mahkeme kararı ile serbest bırakılır”, ifadesi, daha önceki ceza kanunumuzda olmayan bir tedbirdir. Bağımlılık, cezayı azaltan ve ortadan kaldıran bir neden olmadığına göre, bu kişilere ceza değil de tedavi tedbiri uygulanması, ne anlam taşımaktadır? Daha önceki ceza yasamızın 573. maddesinde belirtilen, alkollü iken icrai-rezalet çıkararak toplumun huzurunu bozan kimseler, itiyadı iptila derecesine getirmişlerse salahı tıbben tebeyyün edinceye kadar bir hastane de tedavi altına alınır, hükmü vardı. Sanırım, yeni ceza yasamızın bu fıkrası, bu uygulamayı ifade etmektedir.