Professional Documents
Culture Documents
http://www.millifolklor.com 173
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
söylenebilir. Din ve bilim, geniş kap- birinden keskin biçimde ayrılır. Zihin-
samda vurgulandığı üzere, tutarlıdır sel kuram dini bir açıklama; bütünüyle
–fakat mutabık oldukları için değil; yansıtıcı, soyut, büyük bir fenomen,
paralel ilerledikleri için. Sıklıkla belir- bilimsel kuramın modern bir mukabili
tildiği gibi, bilim dünyayı fiziksel ola- olarak görür. Aristo için felsefede oldu-
rak açıklarken, din, yaşamın anlamını ğu gibi din meraktan -birinin deneyim-
vermeye yöneliktir. Mirt-ritüel kuramı lerini açıklama arzusundan- kaynak-
da dini bilim gibi sunarak din ve bili- lanır. Pratiklerden değil, neredeyse
min aslında birbiriyle çekişebileceğini tümüyle inançlardan oluşur.
öne sürer. Öte yandan mit-ritüel kuramı dini
Mit-ritüel kuramının ne olduğunu tereddütsüz olarak pratiğe dayalı, so-
ifade etmeye başlamanın belki de en mut, -modern mukabili teknoloji olan-
güzel yolu onun din çerçevesindeki bi- dünyevi sayılabilecek bir kurum olarak
limsel nitelikli yanını tanımlamaktır. görür. Din -şimdiye kadar saydıkla-
Elimizde din hakkında, bilimsel nite- rımız arasında hayatta kalmak için
liğe sahip iki kuram vardır. Diğerine yiyecek bulmak ihtiyacına benzer şe-
oranla daha fazla bilinen zihinsel ku- kilde- bu noktada gereklilikten doğar.
ram, dini fiziksel dünyanın açıklaması Burada yapılan vurgu dinin söyledik-
olarak düşünür. Daha az bilinen mit- leri üzerine değil doğurduğu sonuçlar
ritüel kuramı ise dini, fiziksel dünyayı üzerinedir. Yine de çok fazla göz ardı
kontrol altına almanın sihirli bir yolu edilmeyen inançtan ziyade pratiklere
olarak ele alır. Diğer kuramlar dinin, ağırlık verilir. Pratikler de inançlar
bilimde olduğu gibi, inanç sahipleri için gibi zihinsel kurama dâhil edilir.
bilinçli olarak işlediğini kabul eder. Fa- Zihinsel kuramının klasik savu-
kat onlar bilimden farklı olarak kendi-
nucusu, antropolog Edward Tylor’dır.
lerini dinin sunduğu bilinçdışı sosyal,
Tylor’a göre ilkel, dünyayı açıklama
psikolojik, antropolojik fonksiyonlarla
arzusu bakımından, zihinsel olarak
ilişkilendirir. Hem zihinsel kuram hem
modern insan kadar meraklıdır. Belir-
de mit-ritüel kuramı ilkel din üzerin-
li iki gözlemi açıklamak için ilkel ön-
de yoğunlaşırlar, bununla birlikte her
celikle, insanın ruha sahip olduğu ön
ikisi de modern dini ilkelin cansız bir
görüsünden hareket eder ve ardından
varyantı olarak kabul eder. Ardından,
ruhu doğanın tüm varlıklarına isnat
vârisi modern bilim olan dini genel ola-
rak tanımlamaya girişirler, ki bu vera- eder. Nihayetinde ruhlara kişilik ver-
set bilimin dinle aynı işlevlere hizmet miş olur, ruhlar böylelikle tüm doğal
etmesinden ileri gelir. Her iki kuram fenomenleri kazanarak hayaletlere ya
için de din ilkel bilimdir. Din ve bilim da tanrılara dönüşürler. En son olarak
arasındaki temel farklılık – ister dün- da ilkel, bunların davranışlarını açık-
yayı açıklamak ister onu kontrol etmek lamak için mitleri icat eder. Sürecin
açısından olsun- bilim doğrulanabilir ulaştığı – ve Tylor’ın dine denk tuttuğu
iken din için bunun söz konusu olma- – bu nokta animizmdir: fiziksel dünya-
masıdır. nın kişileştirilmesine duyulan inanç.
Her iki kuram da din ve bilimi bir- Kısacası din, toplumsal, psikolojik
birine benzer buluyorlarsa da bunların veya varoluşsal sorunlara değil, zorlu
din (dolayısıyla da bilim) anlayışı bir- zihinsel meselelere cevaplar sunar.
174 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
http://www.millifolklor.com 175
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
176 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
http://www.millifolklor.com 177
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
178 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
http://www.millifolklor.com 179
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
ortaya çıkmış olarak görmese de, esas da temellendirilir. Mit yalnızca ek bir
aldığı ilksel olayların izinden giderek, bilginin yorumlanması değil, bir temi-
tek mümkün sonuç olarak görür. Dola- nat, bir bildirge ve hatta ilişkili oldu-
yısıyla dünyayı olduğu şekliyle kabul- ğu eylemler için kullanışlı bir kılavuz
lenme eğilimi gösterir. Mitin, bireye olduğundan, ortaya çıkan birleşim ol-
sunduğu önemli, ancak yine de kısıtlı dukça homojendir” (1948: 85).
olan teselliye rağmen, toplumda yarat- Malinowski’nin, ritüeli mit tara-
mış olduğu bağlılık duygusu şu nokta- fından açıklanan ve temellendirilen
da daha önemlidir. Diğer taraftan ritü- fenomenler arasında görmesi, onu yine
el, topluma nazaran birey bakımından de gerçek bir mit-ritüelci yapmaz. Zira
daha önemlidir. Ritüeller, büyü ve din –mitler olmaksızın ritüelden söz etme-
söz konusu olduğunda farklı bir işleyiş nin mümkün olmadığını göz önünde
gösterirler, ancak her iki durumda da bulundursak bile– mitin, ritüel olmak-
duygusal buhran anlarında baş gös- sızın ortaya çıktığı koşullar mevcuttur
terirler ve üzüntüyü hafifletmeye ya- ve mit sadece ritüeli değil, belirtildiği
rarlar: “Başta gelen dinsel edimlerden üzere, her türlü fenomeni temellendir-
biriyle başlayalım; ölüm töreni… İnsan meye ve açıklamaya yarar. Dahası, mi-
viactum3 ayininde olduğu kadar hiçbir tin nihai işlevi sihirle ilişkili veyahut
noktada iman ve ritüelin avuntusuna açıklayıcı değil, öncelikli olarak top-
ihtiyaç duymaz. Bu edimler ilkel insa- lumsaldır (Bu toplumsal işlevin de mit-
nın, üstesinden gelmekte medeni insan ritüel kuramıyla herhangi bir ilişkisi
kadar zorlandığı kahredici korkuyu, iç yoktur). Benzer şekilde, ritüelin nihai
kemirici şüpheyi yenmeye yöneliktir. işlevi de sihirle ilişkili değildir. Önce-
İnsanın bu yaşamdan sonra başka bir likli olarak psikolojik bir işlevi vardır
yaşam olduğuna dair umudunu des- ve yine bu nedenle mit-ritüel kuramıy-
tekler, üstelik bu başka yaşam şimdi- la herhangi bir bağlantısı yoktur.
kinden daha kötü değildir; hatta daha Gerçek bir mit-ritüelci olmasa da
iyidir. Ritüel, temsil ettiği inanç ile, Malinowski, mit-ritüel kuramcılarının
ölmek üzere olan insanın ihtiyaç duy- zihinselcilik karşıtı tutumunu payla-
duğu ve yaşadığı bu en büyük çelişki şır. Her ikisi için de, mit ve ritüel tec-
içindeki en muazzam huzura tekabül rübe ettiğimiz dünyadaki yansımalar
eden hissî vaziyeti ifade eder. İnancı değil bu dünyayla baş etme yollarıdır.
onaylama işleminde, olanca görkemiy- Dünyanın değerlendirilmesine değil
le ciddi ritüellerin ağırlığı mevcuttur” ona getirilen yanıtlara yönelik olarak
(1948: 42). varlık gösterirler. Genel itibarıyla mit
Fonksiyonları farklı olsa da mit ve ritüele ilişkin hakikat, dinin haki-
ve ritüel, ardışık bir işleyiş gösterirler. katine tekabül eder.
Malinowski ve Robertson Smith’e göre Malinowski’nin çağdaşı olan
mit, ritüeli açıklamaya yarar. Bu doğ- Radcliffe-Brown, Tylor’un din hak-
rultuda Malinowski, görüşünü haklı kındaki bilişsel bakış açısına en az
çıkarmak adına Smith’in argümanını onun kadar şiddetli bir şekilde karşı
da aşarak şunları dile getirir: “İnanç çıkar. “Antropoloji bağlamında İngiliz
olmaksızın ne büyüden, ne dinî tören- yazarlar tarafından benimsenen, il-
den, ne de ritüelden bahsedilebilir. kel insanların inançlarının, yaşam ve
İnanç da mevcut örnek veriler etrafın- doğaya ilişkin fenomenleri kendisine
180 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
açıklamak adına ilkel insanlar tarafın- tüel, esasen bireyi etkileyen fenomene
dan gerçekleştirilen teşebbüslere da- karşı duyguları harekete geçirirken,
yalı olduğu yolundaki hipotezi” (1948: Radcliffe-Brown’a göre bu fenomenler
232) reddederek “Andaman adalarında tüm toplumu etkilemektedir.
yaşayan birinin, bir bilim adamının Radcliffe-Brown’un “efsane” ile dö-
dürtüsüyle doğanın işleyişini anlama- nüşümlü olarak kullandığı bir kavram
ya çalışma arzusu yoktur,” (1948: 379) olarak “mit”ler, toplumsal bir değeri
der. Zira ilkel insan dünyayı açıkla- olan fenomenlere yönelik olumlu veya
mak konusunda kayıtsız davranır, do- olumsuz duyguların harekete geçiril-
layısıyla ilkel dinin işlevinin açıklayıcı mesine benzer şekilde, bir bakıma top-
olması pek mümkün görünmemekte- lumun devamlılığını sağlar: “Efsaneler
dir. Bu işlev daha çok toplumsaldır ve bizleri öncelikle insan davranışlarını
Malinowski’nin savunduğu görüşün ham ve basit bir şekilde değerlendiril-
aksine, sadece ve sadece toplumsaldır. meye yöneltir… kabul törenlerinden
Bu bakımdan din, toplumsal çerçevede birinin eşiğinde bulunanlar için ko-
bir destek oluşturmaya yarar, bunu da nulmuş kuralları dikkate almayı ba-
mit ve ritüeller yoluyla gerçekleştirir. şaramayan gençler taşa çevrilmiştir…
Ritüeller, ya da “dinî törenler”, Atalardan birinin kötü tabiatı, dünya-
toplumsal hisleri (veya “duyarlılık- nın karanlıkla kaplanmasına neden
ları”) harekete geçirerek bu yöndeki olmuştur…” (1948: 398). Bir cenaze ri-
destek ya da dayanağı yavaş yavaş or- tüelinde olduğu gibi, ölüm hakkındaki
taya çıkarırlar. Durkheim’in ifadesine bir mit, – Malinowski’nin dediği gibi
göre ritüeller dayanışma, hüsnüniyet kişisel derin sıkıntıları dindirmek için
ve topluma bağlılık gibi duyguları te- değil, her bireyin toplumun değerleri-
tikler: “… bu dansta birey, toplumun ni tecrübe etmeye teşvik etmek için–
kendisine göre davrandığını, onu or- ölümden dolayı yaşanan kayba ilişkin
tak bir eyleme katılmaya yönelttiğini duyguları harekete geçirir.
ve davranışlarını diğer bireylerinkiyle Radcliffe-Brown’a göre mitler top-
uyumlu hâle getirmek üzere düzen- lumu bir başka bakımdan daha güç-
lediğini hisseder. Birey, davranışları lendirir. Malinowski’nin de tamamıyla
toplumun diğer üyeleriyle uyum içinde katıldığı bu görüş şu şekildedir: uzun
olduğu zaman kendi kişisel gücünün zaman önce gerçekleşmiş ve geri dö-
ve enerjisinin büyük ölçüde artacağını nüşü mümkün olmayan olayları feno-
düşünür” (1948: 326). Ritüeller ayrıca menlerle temellendirmek. Mitler “eğer
toplum üzerinde etkisi olan, olumlu bir kuvvet bir kez devreye girmişse, bu
veya olumsuz bir “toplumsal değeri” etki sayısız kereler tekrarlanacaktır…
olan fenomenlere yönelik sevgi ya da Bir ağustosböceği ezilip feryat etti ve
nefret duygusunu uyandırır. “Toplum, gece indi, böylece ağustos böceği her
üyelerinden birini kaybettiğinde ma- şarkı söylemeye başladığında karanlık
tem duygusuna kapılmıyorsa, birey- çöktü” (1922: 385).
lerdeki toplumsal değer duygusu, ki Mitler ve ritüeller aynı işleve
toplumun varlığı bu değer duygusuna hizmet etmektedirler, ancak bunu
doğrudan bağlıdır, güç kaybeder. Böy- Malinowski’nin dediği gibi birlikte
lelikle de toplumsal bir aradalık zayıf- yapmazlar. Radcliffe-Brown bu ikisi
lar” (1948: 297). Malinowski’ye göre ri- arasında gerçekleşecek herhangi bir
http://www.millifolklor.com 181
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
182 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
giden Dinkalı4 çoban yolda giderken yani eylemin esas aldığı düşünce biçi-
bir tutam çimeni, gecikmesini temsi- minde….” (1966: 72).
len, düğümler. Böylece yemek için ken- Douglas yalnızca ritüeller hak-
disinin beklenmesi yolundaki dileğini kında yazdığı için, mit-ritüelci olarak
ifade etmiş olur. Bu küçük dinî usul, nitelendirilmeye çok yakın bir konum-
yemeğe zamanında gitmeye dönük dadır. Mitlerin ritüellerle aynı işleve
hiçbir büyü eğilimini barındırmaz. Bu hizmet ettiğini söylesin veya söyleme-
eyleminin etkili olacağını düşünerek sin, bu durum ritüellerin zorunlu ola-
eve gitme işini ağırdan almaz, hatta rak belli bir işleve hizmet ettiği yönün-
daha aceleci davranır. Zamanında eve deki görüşünü değiştirmez. Ritüeller
varma arzusuna daha çok odaklandığı bu bakımdan zorunlu kılındıkları ölçü-
için, bu davranışı vakit kaybına da yol de pratik, sihirsel, toplumsal ve psiko-
açmamıştır…” (1966: 63–64). Bir baş- lojik boyutlar içerirler.
ka deyişle Dinkalı çoban, doğayı ken- Douglas ve onun düşüncesine mu-
di arzusu doğrultusunda kullanmaya halefet edenler arasındaki esas farklı-
çalışmamaktadır. Tersine bir an önce lık, mitle kurulan ilişkinin bulunma-
eve varma gereksinimine odaklanarak dığı bir çerçevede, ritüelin etkisinden
içinde bulunduğu durum çerçevesinde ziyade anlamı üzerinde durmasında
bir organizasyona ya da “planlamaya” yatar. Harrison ve Hooke, Durkhe-
yönelmektedir. im, Malinowski ve Radcliffe-Brown’a
Benzer şekilde, ilkel insan bere- göre mitin veya ritüelin anlamı ikin-
ketli ürün için dinî bir usulü icra eder- cil bir meseledir. Esas olan, toplumsal
ken, Hooke ve Harrison’un dediği gibi ya da bireysel boyuttaki etkidir. Bu
iyi ürün elde etmeye, ya da Durkheim doğrultuda anlam en fazla, sözü edi-
ve Radcliffe-Brown’un dediği gibi top- len etkiyi kavramanın bir yolu olabi-
lumsal bir aradalık sağlamaya veyahut lir. Douglas’ın görüşü ise bunun tersi
da Malinowski’nin dile getirdiği üzere yöndedir. Ritüelin bir etkisi olduğunu
endişeyi hafifletmeye çalışmamakta- kesin olarak kabul eder –ritüel bireyin
dır. O, mevsimleri birbirinden ayırt et- yaşamını düzenler ve diğerleriyle bir-
meye ve böylece yaşamını düzenleme- likte pratiğe döküldüğünde bir toplu-
ye çalışmaktadır. Ritüel, Durkheim’ın, mu organize eder–, ancak ritüelin an-
Malinowski’nin ve Radcliffe-Brown’un lamı, yani sunduğu görünüş, onu daha
dile getirdikleri gibi ilkel insanın duy- çok ilgilendirir. Tylor’un mitlere, yara-
gularını değil, mevsim değişimlerinin rı kendine dönük bir açıklama olarak
anlamı konusundaki inançlarını ifade yaklaşması gibi Douglas da ritüellere,
eder: “Dinkalılar elbette … yağmur son kertede, yararı kendine dönük bir
ritüellerinin [sihirli bir biçimde] yağ- açıklamanın ifadesi olarak yaklaşır.
muru getireceğini, tedavi ritüellerinin Douglas için ritüel, genel itibarıyla da
[sihirli biçimde] ölümü önleyeceğini, din, kişinin kendisini daha iyi hisset-
hasat ritüellerinin [yine sihirli biçim- mesine veya daha iyi davranmasına
de] mahsul üretimini sağlayacağını değil, insan deneyimlerini açıklama-
ummaktadırlar. Ancak yarara dönük ya hizmet eder. Eğer ritüel bir sonuca
etki, onların sembolik eylemlerinden ulaşmak için mevcutsa, bu sonuç zihin-
umdukları tek etki türü değildir. Bu sel, ya da bunun ötesinde varoluşsal,
diğer etki eylemin kendisinde gizlidir; bir görünüm kazanır; yani sistematik
http://www.millifolklor.com 183
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
184 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
http://www.millifolklor.com 185
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
küme içinde bulunan unsurlarla eşle- etmesi gibi, mit ve ritüel arasındaki
şir. Birinci kümenin ikinci kümeye ek- ilişkiye dair yorumlaması da Harrison
lemlendiği bir yapı sunmasından ziya- ve Hooke’un, bu iki kavramın bir arada
de –ki burada dördüncünün üçüncüye bulunuşlarına ilişkin ortaya koyduk-
ve üçüncünün de ikinciye bağlanması ları yaklaşıma bir geri dönüşü işaret
şeklinde bir zincir söz konusudur– ya eder. Bununla birlikte Levi-Strauss
üçüncü küme, birinci ve ikinci küme kendi bakış açısını şöyle bir yapısalcı
arasındaki karşıtlıkta aracı rolü üst- çerçeve içinde sunmaktadır: “İki bakış
lenir, ya da birinci kümenin ikinciyle açısı (dinî bir usulün miti ortaya çıkar-
ve üçüncü kümenin de dördüncüyle ba- ması veya mitin dinî bir usulü açıkla-
ğıntı kurduğu bir bütün oluşturur. ması) arasında [kronolojik, yapısalcı
Bir mitin diğer mitlerle ilişkisi, olmayan] bire bir örtüşme olduğunu
tıpkı o mitin parçalarının birbirleriyle ileri süren mevcut kuram, daha genel
kurduğu ilişkiye benzer. Mitin anlamı bir bağlantının küçük ve özel bir par-
kendisinde değil, farklı iki ya da üç çasıymış gibi ele alınamaz. Bireye dö-
mitle kurduğu “diyalektik” ilişkide ya- nük bu tür konuların çalışılması mit ve
tar ve bu mitlerin toplamından oluşan ritüellerin, özdeş unsurların farklılık
üç veya dört elemanlı küme, kendin- gösteren dönüşümleri şeklinde görün-
den önce gelenlerin ortaya koyduğu so- mesine yol açar” (1976: 65–66).
nuçtan ziyade “dönüşümü” temsil eder. Mit ve ritüel kuramlarına ilişkin
Son aşamada ise insanoğluna dair di- bu araştırma, mit ve ritüeller bağla-
ğer fenomenlerle –örneğin politik ya da mında ortaya çıkan mit-ritüelci bakış
akrabalık bağlarına dair sistemlerle–, açısına getirilebilecek alternatiflerin
bir bütün olarak mitlerin kurduğu iliş- çeşitliliğini göstermektedir. Tüm bu
ki, mitlerin tek tek birbirleriyle kurdu- alternatiflerin yanlış yöntemler oldu-
ğu ilişkiyle paralellik oluşturur. ğunu varsaysak bile bunlar, tıpkı mit-
Levi-Strauss, mitlere nazaran ritüel kuramının kendisi gibi, yine de
ritüellere çok daha az dikkat göster- mit ve ritüellerin dini ve din hakkın-
se de, her ikisini de yaklaşım biçimi daki kuramları anlamada ne kadar
aynıdır. Hem mitler hem de ritüeller, önemli olduğunu ortaya koymada et-
insanın doğa ve kültür ikileminde ya- kin rol oynarlar.
şadığı çelişkilerin açığa çıkarılması
ve çözümlenmesine hizmet eder. Levi- NOTLAR
Strauss düşüncesini, mitlerle ritüelle- 1 Her iki eleştiri için de bkz. Bascom; Bran-
rin birlikte işlerlik gösterdiğini söyle- don, Fontenrose; Frankfort, 1948 ve 1951:
Kirk, 1970: 12 – 31 ve 1974: 10. bölüm; ve
yecek kadar ileri götürmez, ancak yine
Snaith.
de söz konusu mit ve ritüellerin, mit ve
2 Örneğin bkz. Butler, Frye, Hyman, Rag-
ritüel gruplarını oluşturan unsurların land ve Weston.
kendi içlerinde birbirleriyle kurduğu 3 Ölüm döşeğindeki kimseye verilen Aşai
ilişkiye benzer şekilde, diyalektik bir Rabbani (ç.n.).
ilişki içinde bulunduklarını belirtir. 4 Güney Sudan’daki bir kabile (ç.n.).
Tıpkı mit ve ritüele ilişkin getirdiği yo- 5 Amerika’nın kuzeybatı kıyılarında yaşa-
rumun başlı başına Tylor’un zihinsel- yan bir yerli topluluk (ç.n.).
ci yaklaşımına bir geri dönüşü işaret
186 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94
KAYNAKLAR
http://www.millifolklor.com 187