You are on page 1of 15

ÇEVİRİLER /TRANSLATIONS

DİNSEL MİT-RİTÜEL KURAM


Yazan: Robert A. SEGAL
Çeviren: Naim ATABAĞSOY*

Mit-ritüel kuramına göre din, il- bağlantı olduğunu öne sürmektedir.


kel bilimdir: mit ve ritüelin birbiriyle Freud’un söz konusu bağlantı üzerine
etkileşim hâlinde işlev görmesi yoluyla getirdiği yorumlar yerinde olsun ya da
esası oluşturulan din, dünyayı sihirli olmasın, en azından bu bağlantı hak-
bir şekilde kendi lehine kullanır. Dinle kında bir şekilde yorum getirilmesine
ilgili daha birçok teori, mit ve ritüelin öncülük eder.
birbiriyle ilişkisi ve fonksiyonu hakkın- Dinsel mit ritüel kuram da aynı
da alternatif görüşler sunar. Mit-ritüel şekilde kullanışlıdır. İlk olarak, detay-
kuramı, hatalı görülse bile, dinsel ba- larıyla ortaya konulacak olan kuram,
kış açılarını öne çıkarması bakımın- dindeki mit ve ritüellerin her ikisinin
dan değerlidir. Çünkü aksi durumda, de önemli olduğunu ileri sürer. Her
bu bakış açıları görmezden gelinmiş ikisine, özellikle de ritüele karşı duran
olacaktır. Benzer biçimde, bu kuramın modern şüphecilik, özellikle de modern
alternatiflerinin bir taslağını sunmak inanışlar, muhtemelen onlara gereken
da, gözden kaçırılma tehlikesi bulunan önemi vermemektedir. Bununla bir-
diğer dinsel bakış açılarını ortaya çıka- likte, mit ve ritüeli dinin odak noktası
rır. yaparak ve ritüelleri en az mitler ka-
dar önemli sayarak –ilkel inançlarda
Din üzerine yürütülen toplumbi- olduğu kadar modern inanışlarda da-
limsel çalışmalardaki genel bir varsa- her ikisinin durumu hakkında yeniden
yım, din hakkındaki kuramların doğru düşünmeye zorlar.
oldukları müddetçe kullanışlı olarak İkincisi, mit-ritüel kuram, dinde-
kabul edilmeleridir. Din hakkındaki ki inançlar ve pratikler arasında bir
çoğu klasik ve modern toplumbilimsel ayrım olduğu yönündeki alışılagelmiş
kuram, bu türden kuramların en iyi ih- varsayıma karşı çıkar. Kuram, mitleri
timalle tartışılabilir olduğunu, en kötü ritüellerle birleştirerek, eldeki veriler-
ihtimalle de hatalı olduğunu kanıtla- le bir tahmin yürütmek yoluyla, ina-
dığı için, sıklıkla değersiz olarak görü- nışlar ve pratiklerin ayrıksı olmaktan
lür ve reddedilir. Buna rağmen, hatalı çok bütünleşik olduğunu öne sürer.
olduğu zaman bile bu kuramlar fikir İnanç, pratiğe yol açan bir unsur ol-
verici olmaları bakımından değerlidir. maktan çok, pratiğin bir parçası olur.
Diğer durumda görmezden gelinebile- Üçüncü olarak, mit-ritüel kuramı,
cek olan dinsel bakış açılarına dikkat din ve bilim arasındaki ilişkiyi yeniden
çekerler. Örneğin Freud’un kuramı, sorgular. Eğer on dokuzuncu yüzyıl din
cinselliğin dindeki yerini belirtmede ve bilim arasında bir çatışmaya şahit
aşırıya kaçmış olsun ya da olmasın, olduysa, yirminci yüzyılın da bu ikisi
en azından cinsellikle din arasında bir arasında bir uzlaşmaya tanık olduğu

* Bilkent Üniversitesi, Türk Edebiyatı Bölümü, Yüksek Lisans Öğrencisi

http://www.millifolklor.com 173
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

söylenebilir. Din ve bilim, geniş kap- birinden keskin biçimde ayrılır. Zihin-
samda vurgulandığı üzere, tutarlıdır sel kuram dini bir açıklama; bütünüyle
–fakat mutabık oldukları için değil; yansıtıcı, soyut, büyük bir fenomen,
paralel ilerledikleri için. Sıklıkla belir- bilimsel kuramın modern bir mukabili
tildiği gibi, bilim dünyayı fiziksel ola- olarak görür. Aristo için felsefede oldu-
rak açıklarken, din, yaşamın anlamını ğu gibi din meraktan -birinin deneyim-
vermeye yöneliktir. Mirt-ritüel kuramı lerini açıklama arzusundan- kaynak-
da dini bilim gibi sunarak din ve bili- lanır. Pratiklerden değil, neredeyse
min aslında birbiriyle çekişebileceğini tümüyle inançlardan oluşur.
öne sürer. Öte yandan mit-ritüel kuramı dini
Mit-ritüel kuramının ne olduğunu tereddütsüz olarak pratiğe dayalı, so-
ifade etmeye başlamanın belki de en mut, -modern mukabili teknoloji olan-
güzel yolu onun din çerçevesindeki bi- dünyevi sayılabilecek bir kurum olarak
limsel nitelikli yanını tanımlamaktır. görür. Din -şimdiye kadar saydıkla-
Elimizde din hakkında, bilimsel nite- rımız arasında hayatta kalmak için
liğe sahip iki kuram vardır. Diğerine yiyecek bulmak ihtiyacına benzer şe-
oranla daha fazla bilinen zihinsel ku- kilde- bu noktada gereklilikten doğar.
ram, dini fiziksel dünyanın açıklaması Burada yapılan vurgu dinin söyledik-
olarak düşünür. Daha az bilinen mit- leri üzerine değil doğurduğu sonuçlar
ritüel kuramı ise dini, fiziksel dünyayı üzerinedir. Yine de çok fazla göz ardı
kontrol altına almanın sihirli bir yolu edilmeyen inançtan ziyade pratiklere
olarak ele alır. Diğer kuramlar dinin, ağırlık verilir. Pratikler de inançlar
bilimde olduğu gibi, inanç sahipleri için gibi zihinsel kurama dâhil edilir.
bilinçli olarak işlediğini kabul eder. Fa- Zihinsel kuramının klasik savu-
kat onlar bilimden farklı olarak kendi-
nucusu, antropolog Edward Tylor’dır.
lerini dinin sunduğu bilinçdışı sosyal,
Tylor’a göre ilkel, dünyayı açıklama
psikolojik, antropolojik fonksiyonlarla
arzusu bakımından, zihinsel olarak
ilişkilendirir. Hem zihinsel kuram hem
modern insan kadar meraklıdır. Belir-
de mit-ritüel kuramı ilkel din üzerin-
li iki gözlemi açıklamak için ilkel ön-
de yoğunlaşırlar, bununla birlikte her
celikle, insanın ruha sahip olduğu ön
ikisi de modern dini ilkelin cansız bir
görüsünden hareket eder ve ardından
varyantı olarak kabul eder. Ardından,
ruhu doğanın tüm varlıklarına isnat
vârisi modern bilim olan dini genel ola-
rak tanımlamaya girişirler, ki bu vera- eder. Nihayetinde ruhlara kişilik ver-
set bilimin dinle aynı işlevlere hizmet miş olur, ruhlar böylelikle tüm doğal
etmesinden ileri gelir. Her iki kuram fenomenleri kazanarak hayaletlere ya
için de din ilkel bilimdir. Din ve bilim da tanrılara dönüşürler. En son olarak
arasındaki temel farklılık – ister dün- da ilkel, bunların davranışlarını açık-
yayı açıklamak ister onu kontrol etmek lamak için mitleri icat eder. Sürecin
açısından olsun- bilim doğrulanabilir ulaştığı – ve Tylor’ın dine denk tuttuğu
iken din için bunun söz konusu olma- – bu nokta animizmdir: fiziksel dünya-
masıdır. nın kişileştirilmesine duyulan inanç.
Her iki kuram da din ve bilimi bir- Kısacası din, toplumsal, psikolojik
birine benzer buluyorlarsa da bunların veya varoluşsal sorunlara değil, zorlu
din (dolayısıyla da bilim) anlayışı bir- zihinsel meselelere cevaplar sunar.

174 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

Genel itibarıyla mit-ritüel kuramı- lemeyen güçlerini kontrol etme yolları


nın klasik savunucusunun antropolog olarak ortaya çıkar. Ritüellerde arzu
ve klasikçi James Frazer olduğuna ina- edilen sonuç davranışlarla temsil edi-
nılır. Ancak Frazer aslında mit-ritüel lir ve bu yolla da bir etki yaratıldığına
kuramı ve onun –ayrıca etkilendiği – inanılır. Ritüel, Frazer’ın “Benzerlik
Tylor’cu muhalifi arasında tutarsız bir Yasası” adını verdiği bir esas üzerinde
yaklaşım sergilemektedir (Ackerman, işler: Benzetme gayreti, yöneldiği ben-
1975). Mit-ritüelci yaklaşımı ortaya zerliği doğurur; bir başka deyişle, bir
koyan kuramcıları eleştirirken (1921: eylemin taklidinin, o eylemin gerçek-
xxvii, 1. not) bunun karşılığında eleş- leşmesine yol açtığı inanışı. Ritüel, do-
tirilere de maruz kalır. Bu kuramın en ğayı doğrudan yönlendirmez; ritüel do-
önde gelen temsilcileri Jane Harrison ğayı yönlendiren tanrılara yöneliktir.
ve Samuel Hooke iken ortaya çıkan İnsanlar tanrının bir parçası olarak rol
gruplardan başı çeken ikisi klasikçiler oynarlar ve sihirli bir şekilde tanrıları
ve kaynağını İncil’den alanlardır. Bu o eylemi gerçekleştirmeye sevk eden
ikisinin bakış açısı neredeyse birbiri- bir taklit etme işine girişirler.
nin aynısıdır ve birlikte mit-ritüel ku- Ritüelin esası, ölü olanın ya da
ramının en saf formunu oluştururlar. bitki örtüsünün yeniden canlanışının
Harrison ve Hooke, Tylor’a, “ilkel mizanseni, yeni yılda ağaç dikerek uy-
insanı ve ilkel dini aşırı mantıksal- gulanır. Çünkü tanrılar doğayı kontrol
laştırma” üzerinden hücum ederek, etmektedirler; ritüel, panteonun en
kuramlarını onunkinin karşısına ko- büyük tanrısı olan bitki örtüsü tanrı-
yarlar. Hooke, antik Yakın Doğu’nun sının ölümü ve yeniden doğumu miti-
insanlarını referans göstermek yoluy- ne tekabül eder. Mit ve dolayısıyla da
la, onların “dünyaya ilişkin genel soru- ritüel, tanrının mükemmel yenilenişi-
larla değil gündelik yaşamın belli başlı nin güce kavuşmasıyla ve onun bitki
pratikleriyle ve zorlu problemleriyle örtüsü tanrıçasıyla evlenişiyle birlikte
meşgul olduklarını” dile getirir. Geçim doruğa ulaşır. Onların birleşmeleri –
yolunu sağlamak ve bu yolları korumak tanrının tohumlarını tanrıçaya bırak-
gibi temel sorunlar mevcuttu; Güneş’in ması – tohumun toprağa bırakılışına
ve Ay’ın görevlerini yerine getirmeyi tekabül eder.
sürdürmesi ve Nil’deki su yükselmesi- Tabiatıyla, tüm mit-ritüelciler,
nin düzenli olarak gerçekleşmesi. Mı- mit ve ritüel arasında bir tür ilişkinin
sır ve Mezopotamya’nın erken dönem var olduğunu öngörürler. Yalnızca bu-
sakinleri bu ihtiyaçları karşılamak için nun nasıl bir ilişki olduğu konusun-
belirli bir amaca yönelik olarak belli da farklı bakış açılarına sahiptirler.
başlı gelenekleri yerleştirdiler” (1933: William Robertson Smith’e göre mit,
2 – 3). Bu eylemler de elbette ritüel- ritüelin bir açıklamasıdır ve ritüelin
lerdi. Hooke’un antik Yakın Doğu için sihirli anlamı unutulduktan sonra or-
söyledikleriyle Harrison’un antik Yu- taya çıkar. Harrison ve Hooke için ise
nan hakkında söyledikleri örtüşür ve mit, ritüelin betiğidir ve onunla birlik-
mit-ritüelcilerin bütün coğrafyalarda te ortaya çıkar: “Mitin birinci anlamı,”
yaşayan ilkel insanlar için müşterek der Harrison, “gerçekleştirilen ayinin,
olarak söyledikleri de budur: Ritüeller, yapılan şeyin sözlü bağdaşığıdır…”
doğanın başka bir biçimde kontrol edi- (1927: 328). Mite ilişkin olan ezberin

http://www.millifolklor.com 175
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

aktarılması, ritüelin gerçekleştirilmesi men hemen köksüzleşir: ‘Koureteliler,


kadar büyülü bir güce sahiptir: Harri- çocuk büyütmek için her yıl düzenli
son, “ritüelle birlikte ve onun temel bir olarak devreye soktukları [ritüele da-
parçası olarak her zaman, ana hatları yalı] güçlerini kullanırken itikatlarını
ritüelde ortaya çıkan bir hikâye ezbe- yitirdiklerinde, mitlerini sözle icra et-
ri bulunur. Mit kısaca budur ve mitin meyi sürdürdüler, ancak aslında onu
tekrar edilmesi ritüelin gerçekleştiril- geçmişte bıraktılar ve inancın çürü-
mesiyle eşit etkiye sahiptir” (1935: v). düğünü belirten açıklayıcı bir bağlacı
Harrison ve Hooke, mitin bir açık- pratiklerine yerleştirdiler’” (1927: 330).
lama olduğunu kesin bir tutumla red- Harrison ve Hooke’un dine bakış
dederken, bir yandan da Smith’e göre açılarıyla Tylor’un bakış açısı arasın-
bir başlangıç noktası olan mitin bir daki fark daha katı olamazdı. Tylor’a
açıklama olabileceğini kabul ederler. göre din ilkel insana, hem de takdire
Ancak onlara göre, mit yalnızca sihir şayan bir şekilde ve sadece bir açıkla-
unsuru ortadan kalktığında açıklayı- ma olarak hizmet ederken, Harrison ve
cı olabilir. Bu dönüşümle ilgili olarak Hooke’a göre din asıl önemini bir açık-
Hooke şunları dile getirmekle yetinir: lama olduğunda yitirmiştir.
“Zaman içinde ayrılmış ve çok geniş Mit-ritüel kuramına yönelik eleş-
bir yelpazede edebî, sanatsal ve dinî tiriler iki grupta toplanır: kuramın
formların oluşmasına olanak tanımış belli dinlere uygulanışını eleştirenler
olsalar da, başlangıçta yapılan ve söy- ve kuramın kendisini eleştirenler.1 Bu
lenen şeyler ayrılmaz biçimde birleşik- inceleme için pek de önemli durmayan
ti” (1935: v-vi). Harrison, ilkel insanın ilk türden eleştiriler, söz konusu kura-
son kertede, ritüelin yararlılığına yö- mın antik Yunan veya eski Yahudiliğe
nelmesiyle itikadını yitirdiği, ancak uyduğunu kabul etmemeye yöneliktir.
buna rağmen pratiklerini sürdürdüğü İkinci türden eleştiriler, mit ve ritü-
görüşünü ortaya atar. Ritüelin gerçek- ellerin yalnızca birbiriyle ilişki içinde
leştirilme nedenine aradığı yanıtı mit- var olabileceğini ve öncelikli fonksi-
te bulur: “Ritüeli başlatan güçlü duygu yonlarının sihirle ilişkili olduğunu red-
kayboldu, ama buna rağmen anlamını deden görüşleri içerir. Bu genel görüşe
yitirmiş görünen gelenek tarafından göre sayısız mit ve ritüel birbirinden
kutsandı. Gerekli olan sebep mitte bağımsız olarak mevcutturlar ve –tek
arandı ve mit, etiyolojik (nedenbilim- başlarına yahut birlikte– sihir işlevin-
sel) bir konumda görüldü” (1927: 16). den daha fazlasını görürler. Bu bakış
Hooke’a göre, mitin etiyolojik ya açısında sihri, mit ve ritüelin önünde
da açıklayıcı fonksiyonu neredeyse tutan bir tavır vardır, eleştirmenler bu
önemsizdir: “…Karakter olarak sihir- doğrultuda ilkel bilimden ziyade din
li ve erken dönem bir toplumun belli kavramına ağırlık verirler.
temel ihtiyaçlarına yönelik olan ritü- Mit-ritüel kuramının yazgısı kar-
elden ayıramayacağımız ritüel-mit, … maşık bir hâl almış vaziyettedir. Bir
hiçbir sihirli etkisi olmayan ve merak- taraftan çeşitli din kuramcıları onu be-
tan öte temel bir ihtiyacı karşılamaya- nimseyip kullanırken, edebiyat eleştir-
cağı anlaşılan etiyolojik mitten daha menleri de bu kuramı birtakım sekü-
eskidir” (1956: 43). Harrison’a göre, ler çalışmalara uygulamış, bu gibi çok
etiyolojik fonksiyon bir durumda he- sayıda eleştirmen, kuramı, mitlerin

176 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

doğal uzantılarının ritüellere bağlan- nızca farklı şekillerde açıklamakla kal-


dığı şeklindeki görüşlere yer verecek maz, farklı fenomenleri de açığa çıka-
şekilde yorumlamıştır.2 Öte yandan ise rırlar. Bu durumda açıklama işi çoğu
çoğu din kuramcısı bu kuramı, belirti- kez güçleşir. Mit ve ritüel kuramları
len nedenlerin biri ya da birkaçından aynı fenomenler üzerinde yoğunlaşır
ötürü reddetmişlerdir. Hatta bu kura- ve böylece, tüm kuramlar mit ve ritü-
mı kabul edenler onu kendi şemaların- ellerin ikisiyle birden ilgilenmiyor olsa
da neredeyse önemsiz bir konuma yer- bile –ki bu kendi başına yol gösterici
leştirmişlerdir. Gelgelelim mit-ritüel bir yoksunluktur–, daha açık kıyasla-
kuramını reddedenlerin bir kısmı, malara olanak tanırlar.
mit ve ritüel arasındaki sihirle ilişkili Üçüncü olarak, mit ve ritüel ku-
olmayan bağlantılara asla vurgu yap- ramları, her kuram için geçerli olmak
mamışlardır. Diğerleri mit ve ritüeller üzere, dinin önemli ölçüde bütünleşik
tarafından ayrı ayrı ortaya konulan bir fenomene tekabül ettiği görüşünü
paralel işlevler üzerinde durmuşlardır. içerirler. Zira kuramlar dinin geniş öl-
Yine de bu gruba girenler mit ve ritüel- çekte çeşitliliğe sahip olduğu yolunda
ler üzerinde ayrı ayrı yoğunlaşmışlar- bir bakış açısına sahiptirler – söz ge-
dır. limi, Glock ve Stark’ın dini deneysel,
Mit-ritüel kuramının akıbetini ta- törensel, ideolojik, entelektüel ve man-
nımlamak kuramın kendisini tanımla- tıksal olmak üzere çeşitli boyutlar çer-
mak kadar yararlı olacaktır. Kuramın, çevesinde ele alan bakış açıları (1976:
dinin çeşitli görünümlerini aydınlattı- 18–38). Kuramlar, törensel boyutu
ğı noktada, mit ve ritüelleri ele alan diğerlerinden ayırmak yerine deney-
din kuramlarının çeşitli tezahürlerinin sel, ideolojik, entelektüel ve mantıksal
aydınlatılması sonucu ortaya çıkacak olarak yorumlar. Benzer şekilde, miti
veriler de gündeme gelir. de yalnızca entelektüel olarak değil
Öncelikli olarak belirtmek gerekir deneysel, mantıksal ve hepsinden öte
ki mit ve ritüel kavramları, din kuram- törensel olarak yorumlar. Birçok boyu-
larının içeriğinde bulunan dine ilişkin tu ortaya çıkarmak yerine, her kuram
kavramları açıklamaktadır. Zira bü- için dinin bir boyutu gündeme gelir. Bu
tün dinsel kuramların esasını oluştu- boyut, dinin değişik görünümler alan
ran temel bir din kavramı mevcuttur ifade biçimlerini şekillendiren bir un-
– söz gelimi, doğada akılsal olan ya da surdur.
olmayan, rasyonel ya da irrasyonel, Din kuramcılarının önde gelenleri
manevi ya da pratiğe dönük, yararlı ya arasında, mit ve ritüel konularına en
da zararlı, özel veya genel, doğru veya çok eğilenler Emile Durkheim, Bro-
yanlış. Çünkü mit ve ritüele ilişkin gö- nislaw Malinowski, A. R. Radcliffe-
rüşler, açığa vurdukları dinî görüşleri Brown, Mary Douglas ve Claude Levi-
belli bir uca taşıma eğilimindedirler. Strauss’tur. Buna karşılık olarak, Max
Bu görüşleri olabilecek en açık şekilde Weber, Talcott Parsons, Robert Bellah,
ortaya koyarlar. Peter Berger, E. E. Evans-Pritchard ve
İkinci olarak, mit ve ritüel kuram- Clifford Geertz gibi kuramcılar, mit ve
ları dinsel kuramların karşılaştırıl- ritüeli ayrı ayrı ele almak yerine her
masını kolaylaştırıcı rol oynarlar. Zira ikisini de birlikte değerlendiren ba-
kuramlar aynı dinsel fenomenleri yal- kış açılarıyla dine yönelik analizlerini

http://www.millifolklor.com 177
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

gerçekleştirirler. Bu isimlerin din hak- bir yerde durur. Onun düşüncesine


kında söyledikleri son kertede mit ve göre dinin merkezinde tanrıya yönelik
ritüele uygulanır, ancak onlar mit veya inanç değil tanrıyı deneyimleme bulu-
ritüel kuramcıları değil, genel itibarıy- nur ve bu deneyim, toplumun bireyleri
la din kuramcılarıdırlar. ritüeli gerçekleştirmek üzere bir araya
Harrison ve Hooke’tan önce, Ro- geldiğinde ortaya çıkar. “Esasen, dinî
bertson Smith’ten sonra meseleye de- pratikleri gerçekleştiren herhangi bir
ğinen Durkheim, mitin, ritüeli takiben kimse çok iyi bilir ki haz, iç huzuru,
ortaya çıktığını şu şekilde açıklar: “İlke sükûnet, şevk gibi etkilere olanak ta-
olarak tapınma (ritüel), inanışlardan nıyan, ibadetin kendisidir. Bu tür duy-
kaynaklanır, ancak buna rağmen onu gusal etkiler, inanan kimse için inanç-
aşar; mit, dinsel törene zemin hazır- larının deneysel kanıtıdır. İbadeti,
lamak üzere çoğunlukla –özellikle de pratikte itaati ifade etme olanağı tanı-
amacı ortadan kalkmışsa– bu tören- yan sembollerden oluşmuş bir sistem-
den sonra şekillenir” (1965: 121). Do- den ibaret olarak nitelendirmek yanlış
layısıyla, eğer mit ritüele bağlı olarak olur; çünkü ibadet, periyodik olarak bir
ortaya çıkmışsa buna karşılık olarak yeniden yaratma süreci içinde bulunan
ritüel, genel dinî inanışlara bağlı de- yöntemlerin toplamıdır” (1965: 464).
mektir. Durkheim bu inanışları olduk- Dahası, tanrıyı deneyimlemek,
ça kafa karıştırıcı bir şekilde “mitoloji” “toplumun üyelerini” o tanrıya atfedi-
olarak adlandırır: “Ancak bir toplulu- len sayısız toplumsal yasaya itaat et-
ğa ait mitoloji, o toplumdaki yaygın mek konusunda teşvike hizmet eder.
inanışlar sistemini meydana getirir… Durkheim’e göre dinin işlevi, tam da
Dolayısıyla dinsel tören, hafızadan si- topluma bağlılığı korumak noktasında
linip gitmeleri ihtimali doğrultusunda, kendini gösterir. Harrison ve Hooke’a
yalnızca bu inanışların varlığını sür- göre ise din kesinlikle toplumsal bir
dürmesine hizmet edebilir…” (1965: fenomendir, ancak işlevi toplumsal de-
419–220). ğil büyülüdür: yani din, toplumun var-
Durkheim’in ritüeli inanca bağlı lığını sürdürmesi buna bağlı olsa da,
görmesi onu bir mit-ritüelci olarak ye- topluma duyulan bağlılığa değil (söz
tersiz yapmaz. Zira hiçbir mit-ritüelci, gelimi bir çiftçinin) ekinleri koruma
ritüelin, öngörülen etkisini açıkla- güdüsüne hizmet eder. Diğer taraftan,
yan bazı inançları gerektirdiğini red- Durkheim’a göre din, büyü yoluyla do-
detmez ve reddedemez. Onun bakış ğanın yönlendirilmesi için kullanılabi-
açısını yetersiz kılan nokta, mitlerin lir – bu aşamada büyü ve din arasında-
ritüellerden bağımsız olarak var ol- ki ayrım, farklı zeminlerdedir–, ancak
duğunu düşünmesidir. Kendisinin de onun nihai işlevi toplumsaldır.
belirttiği üzere “mit çoğunlukla”, her Bu konudaki bakış açıları farklı
zaman değil, “dinsel törenden sonra bi- olsa da hem Durkheim hem de Harri-
çimlenir…” (1965: 121). Benzer şekilde son ve Hooke, dini, temelde kullanışlı-
Durkheim, ritüelleri de mitlerden ayrı lık açısından değerlendirirler. Üçüne
olarak değerlendirmektedir. göre de din, öncelikle eşyayı açıklama-
Mit ve ritüel arasındaki ilişkinin ya değil etkilemeye hizmet eder. Nite-
mahiyeti ne olursa olsun, Durkheim’a kim Durkheim, Tylor’un dine ilişkin
göre ritüel mitten çok daha önemli bakış açısını, Harrison ve Hooke kadar

178 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

katı biçimde eleştirir: “Dini rasyonel deki fenomenleri temellendirir. Bu fe-


çerçevede açıklamaya girişen kuram- nomenler doğa olayları ve felâketlerin
cılar genel itibarıyla, onu her şeyden yanı sıra, söz gelimi, akrabalık ilişki-
önce bir düşünceler sistemi olarak lerini, inançları, ahlakı, sihir ve ritü-
değerlendirdiler… Ancak inananlar… elleri de içerir. Toplumun devamlılığı
bu türden bir değerlendirmenin karşı- bu fenomenlerin sürekli kabulü veya
sında yer alırlar… Tanrısıyla iletişime uygulanışına bağlıdır. Bu bakımdan
geçen bir mümin, salt inançsızların temellendirme işlevinin toplumsal ol-
göremediği gerçeklere ulaşan biri de- duğu kesinlikle söylenebilir.
ğildir; inancıyla birlikte o daha güçlü Mit ayrıca, esas olarak bireysel
bir insan olur. Sahip olduğu inançla, düzeyde bulunan ve yalnızca şans ese-
yaşam mücadelesini sürdürmek veya ri toplumsal hâle gelen fenomenleri
bu mücadeleyi kazanmak için ihtiya- temellendirir: ölüm, hastalık ve yaşa-
cı olan güce kavuştuğunu hisseder” mın daha küçük ölçülerde doğurduğu
(1965: 463–464). Gücün getirdiği bu sıkıntılar. Bu fenomenler için sağlanan
coşkulu durumu sağlayan da ritüeldir. temellendirme, toplumdan ziyade bire-
Durkheim’den on yıl kadar sonra ye dönüktür ve dolayısıyla son kertede
aynı konu üzerinde düşüncelerini dile psikolojik bir mahiyet kazanır.
getiren Malinowski de Tylor’un din Mitin alakalı olduğu fenomen ne
hakkındaki zihinselci bakış açısına olursa olsun, tek ve sınırlı bir biçim-
karşı çıkar: “Tylor’un ilkel dine ilişkin de temellendirilir: yaşanan olaylar
bakış açısı önemli bir yerde durmasına güzel olarak nitelendirilmez, ancak
rağmen oldukça dar bir çerçevede su- önlenemez olarak gösterilir. Mit, fe-
nulmuş, din üzerinde derinlikli olarak nomenleri, tanrıların ya da insanların
düşünen, rasyonel bir erken dönem başlangıçtan beri yazılı olan eylemleri
insanı portresi yaratmıştır” (1948:2). şeklinde tanımlayarak temellendir-
Harrison ve Hooke’a göre dinin işlevi miş olur: “Kısacası mitin işlevi, ge-
sihirsel, Durkheim’a göre toplumsal- leneği güçlendirmek ve ona büyükçe
ken, Malinowski dini hem psikolojik bir değer ve prestij kazandırmaktır.
hem de toplumsal açıdan işlevsel gö- Bunu yaparken mitleri ortaya çıkaran
rür. olayların doğaüstü gerçekliğini, yüce-
Durkheim miti ritüelden daha liğini ve iyiliğini bir kat daha artırır”
önemsiz olarak değerlendirir, Harri- (Malinowski, 1948: 122). Mit bu olay-
son ve Hooke içinse mit ritüel kadar ları uygun ya da yararlı olarak değil,
önemlidir. Malinowski bu görüşlerin değiştirilmez olarak açığa vurur. Söz
dışına çıkarak mitin ritüelden daha gelimi mit, insan yaşamının sonluluğu
önemli bir konumda durduğunu ileri hakkında şöyle der: “Sonsuz gençliğin
sürer. Malinowski mitin hangi fenome- özlem duyulan gücü ve yaşlanmadan,
ni doğrulamaya hizmet ettiğini şöyle bozulmadan muaf olan genç kalma
açıklar: “Dinî bir tören, bir seremoni kudreti, belki de korunmaya ihtiyacı
veya toplumsal/ahlaki bir kuralın hak- olan bir kadının veya bir çocuğun se-
lı gösterilmesi gerektiğinde, eskinin, bep olduğu küçük bir kazayla kaybolup
verili gerçekliğin ve kutsiyetin salahi- gitti” (1948: 113–114). Mit, dünyayı
yeti söz konusu olduğunda mit devreye rasyonelleştirmez. Yaşadığımız dünya-
girer” (1948: 84–85). Mit, çeşitli türler- yı, olabilecek en iyi ihtimaller sonucu

http://www.millifolklor.com 179
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

ortaya çıkmış olarak görmese de, esas da temellendirilir. Mit yalnızca ek bir
aldığı ilksel olayların izinden giderek, bilginin yorumlanması değil, bir temi-
tek mümkün sonuç olarak görür. Dola- nat, bir bildirge ve hatta ilişkili oldu-
yısıyla dünyayı olduğu şekliyle kabul- ğu eylemler için kullanışlı bir kılavuz
lenme eğilimi gösterir. Mitin, bireye olduğundan, ortaya çıkan birleşim ol-
sunduğu önemli, ancak yine de kısıtlı dukça homojendir” (1948: 85).
olan teselliye rağmen, toplumda yarat- Malinowski’nin, ritüeli mit tara-
mış olduğu bağlılık duygusu şu nokta- fından açıklanan ve temellendirilen
da daha önemlidir. Diğer taraftan ritü- fenomenler arasında görmesi, onu yine
el, topluma nazaran birey bakımından de gerçek bir mit-ritüelci yapmaz. Zira
daha önemlidir. Ritüeller, büyü ve din –mitler olmaksızın ritüelden söz etme-
söz konusu olduğunda farklı bir işleyiş nin mümkün olmadığını göz önünde
gösterirler, ancak her iki durumda da bulundursak bile– mitin, ritüel olmak-
duygusal buhran anlarında baş gös- sızın ortaya çıktığı koşullar mevcuttur
terirler ve üzüntüyü hafifletmeye ya- ve mit sadece ritüeli değil, belirtildiği
rarlar: “Başta gelen dinsel edimlerden üzere, her türlü fenomeni temellendir-
biriyle başlayalım; ölüm töreni… İnsan meye ve açıklamaya yarar. Dahası, mi-
viactum3 ayininde olduğu kadar hiçbir tin nihai işlevi sihirle ilişkili veyahut
noktada iman ve ritüelin avuntusuna açıklayıcı değil, öncelikli olarak top-
ihtiyaç duymaz. Bu edimler ilkel insa- lumsaldır (Bu toplumsal işlevin de mit-
nın, üstesinden gelmekte medeni insan ritüel kuramıyla herhangi bir ilişkisi
kadar zorlandığı kahredici korkuyu, iç yoktur). Benzer şekilde, ritüelin nihai
kemirici şüpheyi yenmeye yöneliktir. işlevi de sihirle ilişkili değildir. Önce-
İnsanın bu yaşamdan sonra başka bir likli olarak psikolojik bir işlevi vardır
yaşam olduğuna dair umudunu des- ve yine bu nedenle mit-ritüel kuramıy-
tekler, üstelik bu başka yaşam şimdi- la herhangi bir bağlantısı yoktur.
kinden daha kötü değildir; hatta daha Gerçek bir mit-ritüelci olmasa da
iyidir. Ritüel, temsil ettiği inanç ile, Malinowski, mit-ritüel kuramcılarının
ölmek üzere olan insanın ihtiyaç duy- zihinselcilik karşıtı tutumunu payla-
duğu ve yaşadığı bu en büyük çelişki şır. Her ikisi için de, mit ve ritüel tec-
içindeki en muazzam huzura tekabül rübe ettiğimiz dünyadaki yansımalar
eden hissî vaziyeti ifade eder. İnancı değil bu dünyayla baş etme yollarıdır.
onaylama işleminde, olanca görkemiy- Dünyanın değerlendirilmesine değil
le ciddi ritüellerin ağırlığı mevcuttur” ona getirilen yanıtlara yönelik olarak
(1948: 42). varlık gösterirler. Genel itibarıyla mit
Fonksiyonları farklı olsa da mit ve ritüele ilişkin hakikat, dinin haki-
ve ritüel, ardışık bir işleyiş gösterirler. katine tekabül eder.
Malinowski ve Robertson Smith’e göre Malinowski’nin çağdaşı olan
mit, ritüeli açıklamaya yarar. Bu doğ- Radcliffe-Brown, Tylor’un din hak-
rultuda Malinowski, görüşünü haklı kındaki bilişsel bakış açısına en az
çıkarmak adına Smith’in argümanını onun kadar şiddetli bir şekilde karşı
da aşarak şunları dile getirir: “İnanç çıkar. “Antropoloji bağlamında İngiliz
olmaksızın ne büyüden, ne dinî tören- yazarlar tarafından benimsenen, il-
den, ne de ritüelden bahsedilebilir. kel insanların inançlarının, yaşam ve
İnanç da mevcut örnek veriler etrafın- doğaya ilişkin fenomenleri kendisine

180 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

açıklamak adına ilkel insanlar tarafın- tüel, esasen bireyi etkileyen fenomene
dan gerçekleştirilen teşebbüslere da- karşı duyguları harekete geçirirken,
yalı olduğu yolundaki hipotezi” (1948: Radcliffe-Brown’a göre bu fenomenler
232) reddederek “Andaman adalarında tüm toplumu etkilemektedir.
yaşayan birinin, bir bilim adamının Radcliffe-Brown’un “efsane” ile dö-
dürtüsüyle doğanın işleyişini anlama- nüşümlü olarak kullandığı bir kavram
ya çalışma arzusu yoktur,” (1948: 379) olarak “mit”ler, toplumsal bir değeri
der. Zira ilkel insan dünyayı açıkla- olan fenomenlere yönelik olumlu veya
mak konusunda kayıtsız davranır, do- olumsuz duyguların harekete geçiril-
layısıyla ilkel dinin işlevinin açıklayıcı mesine benzer şekilde, bir bakıma top-
olması pek mümkün görünmemekte- lumun devamlılığını sağlar: “Efsaneler
dir. Bu işlev daha çok toplumsaldır ve bizleri öncelikle insan davranışlarını
Malinowski’nin savunduğu görüşün ham ve basit bir şekilde değerlendiril-
aksine, sadece ve sadece toplumsaldır. meye yöneltir… kabul törenlerinden
Bu bakımdan din, toplumsal çerçevede birinin eşiğinde bulunanlar için ko-
bir destek oluşturmaya yarar, bunu da nulmuş kuralları dikkate almayı ba-
mit ve ritüeller yoluyla gerçekleştirir. şaramayan gençler taşa çevrilmiştir…
Ritüeller, ya da “dinî törenler”, Atalardan birinin kötü tabiatı, dünya-
toplumsal hisleri (veya “duyarlılık- nın karanlıkla kaplanmasına neden
ları”) harekete geçirerek bu yöndeki olmuştur…” (1948: 398). Bir cenaze ri-
destek ya da dayanağı yavaş yavaş or- tüelinde olduğu gibi, ölüm hakkındaki
taya çıkarırlar. Durkheim’in ifadesine bir mit, – Malinowski’nin dediği gibi
göre ritüeller dayanışma, hüsnüniyet kişisel derin sıkıntıları dindirmek için
ve topluma bağlılık gibi duyguları te- değil, her bireyin toplumun değerleri-
tikler: “… bu dansta birey, toplumun ni tecrübe etmeye teşvik etmek için–
kendisine göre davrandığını, onu or- ölümden dolayı yaşanan kayba ilişkin
tak bir eyleme katılmaya yönelttiğini duyguları harekete geçirir.
ve davranışlarını diğer bireylerinkiyle Radcliffe-Brown’a göre mitler top-
uyumlu hâle getirmek üzere düzen- lumu bir başka bakımdan daha güç-
lediğini hisseder. Birey, davranışları lendirir. Malinowski’nin de tamamıyla
toplumun diğer üyeleriyle uyum içinde katıldığı bu görüş şu şekildedir: uzun
olduğu zaman kendi kişisel gücünün zaman önce gerçekleşmiş ve geri dö-
ve enerjisinin büyük ölçüde artacağını nüşü mümkün olmayan olayları feno-
düşünür” (1948: 326). Ritüeller ayrıca menlerle temellendirmek. Mitler “eğer
toplum üzerinde etkisi olan, olumlu bir kuvvet bir kez devreye girmişse, bu
veya olumsuz bir “toplumsal değeri” etki sayısız kereler tekrarlanacaktır…
olan fenomenlere yönelik sevgi ya da Bir ağustosböceği ezilip feryat etti ve
nefret duygusunu uyandırır. “Toplum, gece indi, böylece ağustos böceği her
üyelerinden birini kaybettiğinde ma- şarkı söylemeye başladığında karanlık
tem duygusuna kapılmıyorsa, birey- çöktü” (1922: 385).
lerdeki toplumsal değer duygusu, ki Mitler ve ritüeller aynı işleve
toplumun varlığı bu değer duygusuna hizmet etmektedirler, ancak bunu
doğrudan bağlıdır, güç kaybeder. Böy- Malinowski’nin dediği gibi birlikte
lelikle de toplumsal bir aradalık zayıf- yapmazlar. Radcliffe-Brown bu ikisi
lar” (1948: 297). Malinowski’ye göre ri- arasında gerçekleşecek herhangi bir

http://www.millifolklor.com 181
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

“işbirliğini” reddetmemelerine rağ- meselesine en çok eğilen iki isimdir.


men, Malinowski bu yönde bir görüşü Levi Strauss mit konusu üzerinde de-
gündeme getirmez. Bu sebeple onu taylı biçimde dururken, Douglas ne-
mit-ritüelci olarak değerlendirmek redeyse tamamıyla ritüeller üzerinde
yanlış olur. odaklanır.
Malinowski’nin aksine Radcliffe- Kendi döneminin kuramcılarına
Brown, ritüelin mitten daha önemli paralel olarak Douglas, kendisinden
olduğunu düşünür. Durkheim gibi o önce ileri sürülen görüşlere karşı çı-
da ritüelin, dinin merkezinde olduğu- karak işe başlar –Buradaki karşı çıkış
nu belirtir: “Söz gelimi, bazen cenaze Tylor’a değil, onun eleştirilerine yö-
ve yas törenlerinin, ruhun öldükten neliktir. Douglas bu eleştirilerde çok
sonra yaşadığı inancının bir sonucu sayıda hatalı varsayım olduğunu dile
olduğu görülür… Bana göre ise ölüm- getirir. Ritüelin anlamının durağan
den sonra varlığını sürdüren bir ruh olduğu, işlevinin büyüyle ilgili olduğu
olduğu inancı, dinî törenlerin sebebi ve onun yalnızca ilkel bir fenomen ol-
değil sonucudur… Önerim şudur ki, duğu varsayımlarına karşı çıkar. Mit-
bir dini anlamaya yönelik çabamızda ritüelci olarak değerlendirdiği Frazer
dikkatimizi vermemiz gereken ilk nok- hakkında söyledikleri, sadece Harri-
ta inançlardan ziyade dinî törenlerdir” son ve Hooke için değil, Malinowski,
(1952: 155). Bu bakımdan Radcliffe- Radcliffe-Brown ve bir bakıma Durk-
Brown, Tylor ve Malinowski’den daha heim için de geçerlidir: “İlkellerin, dinî
farklı bir konumda bulunmaktadır. töenleri dışsal yararlı bir etki umarak
Radcliffe-Brown’un mit ve ritüel- gerçekleştirdiğine yönelik bir görüşü
lere atfettiği işlev, onun din konusun- keşfedip ortaya koymakta bir zorluk ol-
daki haddi aşan derecedeki pratikçi mamalıdır. Kültürümüzün köklerinde,
bakış açısını açığa çıkarır. Dinin hissî yabancıların hiçbir spiritüel dine iliş-
yönü, onu ancak zihinsel yönü ölçüsün- kin bilgileri olmadığı doğrultusunda
de şaşırtabilmektedir. Bu doğrultuda tatmin edici bir varsayım mevcuttur.
yalnızca toplumsal boyut hesaba katı- Frazer’ın ilkel büyü hakkındaki muaz-
lır. Tylor’un farklı eleştirilerinde görül- zam tanımı bu varsayımı esas alarak
düğü gibi onun için de din bir araçtır ve geliştirilmiştir. Büyü, ilkel kabileler
önemli olan içeriği değil, yararıdır. sanki Ali Babaların ve Alaaddinlerin
Son yirmi yıl içinde, dinin pratik masallarında sihirli sözcükleri söyle-
boyutları üzerinde duran tüm bu “iş- yen ve sihirli lambaları ovalayan in-
levselciler” (functionalist) tarafından sanlarmış gibi, titiz bir şekilde diğer
dayatılan orantısız görüşlere bir karşı dinî törenlerden ayrı tutulmuştur”
çıkış, önlenemez biçimde gelişme gös- (1966:58). Douglas’ın görüşlerine mu-
termiş, böylelikle de zihinselci bakış halefet edenler esasen modern dini il-
açıları yeniden ortaya çıkmaya başla- kel dinin ürünü olarak gördüklerinden
mıştır. Dinin etkisiyle birlikte ortaya onun eleştirileri genel itibarıyla dine
çıkan zihinsel faaliyetler, onun anla- ilişkin bakış açılarına yöneliktir.
mını yeniden düşünmeye ilişkin kay- Douglas, ritüelin gerçek anlamı-
gıları da gündeme getirmiştir. Öne çı- nın sembolik olduğunu ve asıl işlevinin
kan çağdaş din kuramcıları arasında, zihinsel olduğunu öne sürer: “Akşam
Douglas ve Levi-Strauss mit ve ritüel yemeğine yetişmek için aceleyle evine

182 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

giden Dinkalı4 çoban yolda giderken yani eylemin esas aldığı düşünce biçi-
bir tutam çimeni, gecikmesini temsi- minde….” (1966: 72).
len, düğümler. Böylece yemek için ken- Douglas yalnızca ritüeller hak-
disinin beklenmesi yolundaki dileğini kında yazdığı için, mit-ritüelci olarak
ifade etmiş olur. Bu küçük dinî usul, nitelendirilmeye çok yakın bir konum-
yemeğe zamanında gitmeye dönük dadır. Mitlerin ritüellerle aynı işleve
hiçbir büyü eğilimini barındırmaz. Bu hizmet ettiğini söylesin veya söyleme-
eyleminin etkili olacağını düşünerek sin, bu durum ritüellerin zorunlu ola-
eve gitme işini ağırdan almaz, hatta rak belli bir işleve hizmet ettiği yönün-
daha aceleci davranır. Zamanında eve deki görüşünü değiştirmez. Ritüeller
varma arzusuna daha çok odaklandığı bu bakımdan zorunlu kılındıkları ölçü-
için, bu davranışı vakit kaybına da yol de pratik, sihirsel, toplumsal ve psiko-
açmamıştır…” (1966: 63–64). Bir baş- lojik boyutlar içerirler.
ka deyişle Dinkalı çoban, doğayı ken- Douglas ve onun düşüncesine mu-
di arzusu doğrultusunda kullanmaya halefet edenler arasındaki esas farklı-
çalışmamaktadır. Tersine bir an önce lık, mitle kurulan ilişkinin bulunma-
eve varma gereksinimine odaklanarak dığı bir çerçevede, ritüelin etkisinden
içinde bulunduğu durum çerçevesinde ziyade anlamı üzerinde durmasında
bir organizasyona ya da “planlamaya” yatar. Harrison ve Hooke, Durkhe-
yönelmektedir. im, Malinowski ve Radcliffe-Brown’a
Benzer şekilde, ilkel insan bere- göre mitin veya ritüelin anlamı ikin-
ketli ürün için dinî bir usulü icra eder- cil bir meseledir. Esas olan, toplumsal
ken, Hooke ve Harrison’un dediği gibi ya da bireysel boyuttaki etkidir. Bu
iyi ürün elde etmeye, ya da Durkheim doğrultuda anlam en fazla, sözü edi-
ve Radcliffe-Brown’un dediği gibi top- len etkiyi kavramanın bir yolu olabi-
lumsal bir aradalık sağlamaya veyahut lir. Douglas’ın görüşü ise bunun tersi
da Malinowski’nin dile getirdiği üzere yöndedir. Ritüelin bir etkisi olduğunu
endişeyi hafifletmeye çalışmamakta- kesin olarak kabul eder –ritüel bireyin
dır. O, mevsimleri birbirinden ayırt et- yaşamını düzenler ve diğerleriyle bir-
meye ve böylece yaşamını düzenleme- likte pratiğe döküldüğünde bir toplu-
ye çalışmaktadır. Ritüel, Durkheim’ın, mu organize eder–, ancak ritüelin an-
Malinowski’nin ve Radcliffe-Brown’un lamı, yani sunduğu görünüş, onu daha
dile getirdikleri gibi ilkel insanın duy- çok ilgilendirir. Tylor’un mitlere, yara-
gularını değil, mevsim değişimlerinin rı kendine dönük bir açıklama olarak
anlamı konusundaki inançlarını ifade yaklaşması gibi Douglas da ritüellere,
eder: “Dinkalılar elbette … yağmur son kertede, yararı kendine dönük bir
ritüellerinin [sihirli bir biçimde] yağ- açıklamanın ifadesi olarak yaklaşır.
muru getireceğini, tedavi ritüellerinin Douglas için ritüel, genel itibarıyla da
[sihirli biçimde] ölümü önleyeceğini, din, kişinin kendisini daha iyi hisset-
hasat ritüellerinin [yine sihirli biçim- mesine veya daha iyi davranmasına
de] mahsul üretimini sağlayacağını değil, insan deneyimlerini açıklama-
ummaktadırlar. Ancak yarara dönük ya hizmet eder. Eğer ritüel bir sonuca
etki, onların sembolik eylemlerinden ulaşmak için mevcutsa, bu sonuç zihin-
umdukları tek etki türü değildir. Bu sel, ya da bunun ötesinde varoluşsal,
diğer etki eylemin kendisinde gizlidir; bir görünüm kazanır; yani sistematik

http://www.millifolklor.com 183
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

bir dünyanın deneyimlenmesi neticesi- karşıtlık” olarak adlandırır. Yalnızca


ni verir. Levi-Strauss’un taksonomi olarak ele
Douglas’a benzer olarak, Levi- aldığı mitler ve bilim değil, tüm insan
Strauss da Tylor’un zihinselcilik kar- davranışları kişinin eşleştirme dürtü-
şıtı bakış açısını eleştirerek işe başlar. sünü ortaya koyar.
Malinowski hakkında dile getirdiği Mit ise farklıdır, zira, bu nokta-
görüşü Harrison ve Hooke’un ileri sü- da çelişkiye tekabül eden karşıtlıkları
rüşlerine de uygular. Bu uygulayış bir ifade etmekle kalmaz, aynı zamanda
yönüyle Durkheim için de geçerlidir: çözümleyicidir: “… mitin amacı, çeliş-
“Malinowski’de öne çıkan duygu şuy- kinin üstesinden gelecek mantıksal bir
du; Ele aldığı insanların düşünüşü model oluşturmaktır…” (1955: 443).
bütünüyle temel yaşamsal ihtiyaçlar Mit, bir çelişkiyi “diyalektik” biçimde
tarafından belirlenmiştir veya belir- çözümler. Bu çözümlemeyi yaparken
lenmektedir” (1978: 15). Aslında “… arabulucu, tarafsız bir terim veya çö-
genellikle aç kalmama gereksinimle- zümü daha kolay olan benzer bir çeliş-
rinin kölesi olarak düşündüğümüz… ki sunar. Yöntem sınırlı ölçüde yararlı
bu insanlar objektif düşünme yetisine olabilir ve böylece çelişkiyi hafifletebi-
kesinlikle sahiptirler. Bu da şu anlama lir, ancak çelişkiyi asla bütünüyle çöz-
gelir: Söz konusu insanlar kendilerini mez.
kuşatan dünyayı, onun doğasını ve ya- Tıpkı diğer fenomen bağlamında
şadıkları toplumu anlama arzuları ya ifade edilen çelişkiler gibi, mitler hak-
da ihtiyaçları tarafından yönetilirler” kında dile getirilen çelişkilerin de sa-
(1978: 16). yısız çeşidi vardır. Gelgelelim bunların
Levi-Strauss, her ne kadar tümünün, “doğa” ve “kültür” arasın-
Tylor’un görüşüne yakın dursa da as- daki temel çelişkilere ilişkin farklı ör-
lında oldukça eleştirel bir tavrı vardır, neklere indirgenebilir durumda olduğu
ancak onun Tylor eleştirisi –bu eleştiri görülür. Söz konusu temel çelişkiler,
Tylor’un, dini ve özellikle de miti farklı insanın bir hayvan olarak, yani bir
bir bilim dalından ziyade ikinci dere- bakıma doğanın bir parçası olarak ya-
ceden bilim olarak değerlendirmesiyle şadığı deneyimler ile bir insanoğlu ola-
alakalıdır–, zihinselci yaklaşımından rak, yani bir bakıma kültürel bir varlık
ötürü onun hakkında dile getirdiği olarak yaşadığı deneyimler arasındaki
övgü dolu sözlerinden ötürü daha az çatışmadan ileri gelir. Bu çatışma ba-
dikkat çeker. Tylor mitin, ilkel düşü- sitçe, insan zihninin karşı koyucu ka-
nüşe dair içeriği açığa vurduğunu be- rakterinin dünyaya yansımasıdır.
lirtirken, Levi-Strauss’a göre mit bu Örneğin Oedipus miti, doğa ve
düşünüşün yapısını açığa vurmaya dö- kültür arasındaki bir çatışma örneği-
nüktür. Bir başka deyişle mit, insanın ni, kişinin paralel bir çatışma duru-
düşünme biçimini gözler önüne serer. munda gösterdiği tahammüle vurgu
Levi-Strauss’a göre insanın düşü- yaparak, kısmen de olsa çözüme ka-
nüşü sınıflandırmacıdır ve bu sınıflan- vuşturur: “Sorun [bir başka deyişle
dırmaları deneyimlediği dünyaya yan- karşıtlık] çözülememesine [bir başka
sıtır. Bu sınıflandırma türü özellikle deyişle çözümlenememesine] rağmen
de zıtlık içeren kavram çiftlerini içer- Oedipus miti, kabaca ifade etmek gere-
mektedir ve Levi-Strauss bunları “ikili kirse, asıl meselenin yerini tutacak bir

184 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

tür mantıksal araç sağlamış olur. Bu üzerinde odaklanır. O da tıpkı Douglas


türden bir bağıntı yoluyla [bir başka gibi mitin etkisine vurgu yapar, ancak
deyişle, asıl karşıtlığın bir benzeriyle daha çok anlamıyla ilişki kurar. Zira
kurulan bağıntı yoluyla] kan bağlarına mitin anlamı Levi-Strauss için insan
fazla değer verilmesi [doğal olan] kan düşünüşünün bir ifadesidir. Aslında
bağlarının önemsenmemesine [kültür] ona göre mitin etkisinin zihinsel bir
karşılık gelirken, otoktoniden kurtul- boyutu olduğunun hakkını da vermek
ma çabası [doğa] bunun başarmanın gerekir. Mitin temellendirilmesi hissî,
imkânsızlığına [kültür] karşılık gelir” ya da Douglas’ın belirttiği gibi varo-
(1955: 434). Öte yandan, diğer mitler luşsal bir çıkmazı değil, mantıksal ya
bu boyuttaki zıtlıkları çözümlemede da matematiksel bir bulmacanın çö-
başarısızdır. Bu mitler, çözümleme zümlenmesini sağlar. Hiç kuşku yok
sunmanın yerine herhangi bir alter- ki mitin ve ritüelin (ve genel itibarıyla
natif düzenin daha kötü olduğunu gös- da dinin) anlamlandırılmasının tarihi
terir. Örneğin Asdiwal’in Tsimshian5 tam bir halka teşkil eder.
miti, “uç [ya da alternatif] durumlar, “Yapısalcı” Levi-Strauss, mite
yalnızca savunulamaz oldukları ortaya ilişkin kendi anlamlandırmasını su-
çıksın diye düşlendiklerinden, gerçek- narken onu “anlatı” şeklinde yorumla-
liğin kusurları [ya da çelişkileri] oldu- yan görüşlerden –mitin kronolojisine
ğu tezini desteklemeye” hizmet eder ve hikâye kurgusuna bağlı kalanları
(1967: 30). kastetmektedir– uzak durur. Yalnızca
Mit, sunduğu karşıtlıklara ne şe- mitin hikâye kurgusunu ya da “art-
kilde bir çözüm getirirse getirsin, ki- zamanlı boyutunu” saf dışı bırakır ve
şinin dünyevi tecrübelerini kelimenin bunun yerine mitin yapısı dâhilindeki
tam anlamıyla temellendirmeye yarar. anlamını (ya da “eş zamanlı boyu-
Mit, (Malinowski’nin ileri sürdüğü tunu”) koyar. Mitin hikâye kurgusu
gibi) dünyanın kutsal ve değiştirilmesi çerçevesinde –A olayını B olayının iz-
imkânsız olduğunu değil, göründüğün- lediğini ve bunları da C ve D olayla-
den daha güzel olduğunu gösterir. Söz rının izlediğini farz edelim– çelişkile-
gelimi mit ölümü, onun ölümsüzlüğe rin çözümlenmesi ve ifade edilmesine
üstün olduğunu kanıtlamak yoluyla te- tekabül eden yapı ya A ve B olayları-
mellendirir: “Ölüm çok yakın ya da çok nın, C olayı aracılığıyla bir karşıtlık
uzak olabilir. Eğer ölüm çok daha ya- oluşturması şeklinde tamamlanır, ya
kın olsaydı, dünya bir kaosa ve düzen- da aynı karşıtlığı kuran A ve B olay-
sizliğe sürüklenirdi. Kuzey Amerika larının, benzer bir karşıtlık üzerinden,
yerlileri bunu ‘Ölüm olmasaydı dün- C ve D olayları gibi karşılıklı konum-
yada nüfus artardı ve herkese yetecek landığı bir çerçeve içinde bütünlenir.
kadar yer kalmazdı’ şeklinde açıklar- Farklı bir şekilde ifade etmek gerekir-
lar” (1972: 74). Dolayısıyla mit, ölümü se, her mit bir dizi karşıtlıklar kümesi
haklı gösterirken, yaşamla arasındaki içerir. Bu kümelerin her biri, karşıtlık
karşıtlığı çözümler. oluşturan ve şöyle ya da böyle çözüme
Douglas’ın yaptığı gibi Levi-Stra- kavuşturulan çiftlerden meydana ge-
uss da mitin etkisinden ziyade anlamı lir. Bu kümeler arasındaki ilişki, her

http://www.millifolklor.com 185
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

küme içinde bulunan unsurlarla eşle- etmesi gibi, mit ve ritüel arasındaki
şir. Birinci kümenin ikinci kümeye ek- ilişkiye dair yorumlaması da Harrison
lemlendiği bir yapı sunmasından ziya- ve Hooke’un, bu iki kavramın bir arada
de –ki burada dördüncünün üçüncüye bulunuşlarına ilişkin ortaya koyduk-
ve üçüncünün de ikinciye bağlanması ları yaklaşıma bir geri dönüşü işaret
şeklinde bir zincir söz konusudur– ya eder. Bununla birlikte Levi-Strauss
üçüncü küme, birinci ve ikinci küme kendi bakış açısını şöyle bir yapısalcı
arasındaki karşıtlıkta aracı rolü üst- çerçeve içinde sunmaktadır: “İki bakış
lenir, ya da birinci kümenin ikinciyle açısı (dinî bir usulün miti ortaya çıkar-
ve üçüncü kümenin de dördüncüyle ba- ması veya mitin dinî bir usulü açıkla-
ğıntı kurduğu bir bütün oluşturur. ması) arasında [kronolojik, yapısalcı
Bir mitin diğer mitlerle ilişkisi, olmayan] bire bir örtüşme olduğunu
tıpkı o mitin parçalarının birbirleriyle ileri süren mevcut kuram, daha genel
kurduğu ilişkiye benzer. Mitin anlamı bir bağlantının küçük ve özel bir par-
kendisinde değil, farklı iki ya da üç çasıymış gibi ele alınamaz. Bireye dö-
mitle kurduğu “diyalektik” ilişkide ya- nük bu tür konuların çalışılması mit ve
tar ve bu mitlerin toplamından oluşan ritüellerin, özdeş unsurların farklılık
üç veya dört elemanlı küme, kendin- gösteren dönüşümleri şeklinde görün-
den önce gelenlerin ortaya koyduğu so- mesine yol açar” (1976: 65–66).
nuçtan ziyade “dönüşümü” temsil eder. Mit ve ritüel kuramlarına ilişkin
Son aşamada ise insanoğluna dair di- bu araştırma, mit ve ritüeller bağla-
ğer fenomenlerle –örneğin politik ya da mında ortaya çıkan mit-ritüelci bakış
akrabalık bağlarına dair sistemlerle–, açısına getirilebilecek alternatiflerin
bir bütün olarak mitlerin kurduğu iliş- çeşitliliğini göstermektedir. Tüm bu
ki, mitlerin tek tek birbirleriyle kurdu- alternatiflerin yanlış yöntemler oldu-
ğu ilişkiyle paralellik oluşturur. ğunu varsaysak bile bunlar, tıpkı mit-
Levi-Strauss, mitlere nazaran ritüel kuramının kendisi gibi, yine de
ritüellere çok daha az dikkat göster- mit ve ritüellerin dini ve din hakkın-
se de, her ikisini de yaklaşım biçimi daki kuramları anlamada ne kadar
aynıdır. Hem mitler hem de ritüeller, önemli olduğunu ortaya koymada et-
insanın doğa ve kültür ikileminde ya- kin rol oynarlar.
şadığı çelişkilerin açığa çıkarılması
ve çözümlenmesine hizmet eder. Levi- NOTLAR
Strauss düşüncesini, mitlerle ritüelle- 1 Her iki eleştiri için de bkz. Bascom; Bran-
rin birlikte işlerlik gösterdiğini söyle- don, Fontenrose; Frankfort, 1948 ve 1951:
Kirk, 1970: 12 – 31 ve 1974: 10. bölüm; ve
yecek kadar ileri götürmez, ancak yine
Snaith.
de söz konusu mit ve ritüellerin, mit ve
2 Örneğin bkz. Butler, Frye, Hyman, Rag-
ritüel gruplarını oluşturan unsurların land ve Weston.
kendi içlerinde birbirleriyle kurduğu 3 Ölüm döşeğindeki kimseye verilen Aşai
ilişkiye benzer şekilde, diyalektik bir Rabbani (ç.n.).
ilişki içinde bulunduklarını belirtir. 4 Güney Sudan’daki bir kabile (ç.n.).
Tıpkı mit ve ritüele ilişkin getirdiği yo- 5 Amerika’nın kuzeybatı kıyılarında yaşa-
rumun başlı başına Tylor’un zihinsel- yan bir yerli topluluk (ç.n.).
ci yaklaşımına bir geri dönüşü işaret

186 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94

KAYNAKLAR

http://www.millifolklor.com 187

You might also like